« : 10 Temmuz 2009, 08:35:23 »
Gül!
Şarkın ateş renkli çiçeği!
Mazlume!... Bir güle taktığım ad!
Her çağda yeniden doğar mazlume; her bahçede yeniden açar bir gül...
Yanmak ve yandırmak için.
Yanışta mısın mazlûme ve seni yandırmaya yarışta mı güller?
Yanmaktan yakmağa an bulunmuyor mu gülüm!?
Sen bana mı benziyorsun mazlûme?!.. Gel ağlaşalım...”
Lale Devri’nin adı çıkmıştı; oysa Gül Devri’ni yaşamaktaydı dünya dünya olalı ve kainat Güllerin Efendisi için şifrelenmişti. Meğer bütün şiirler onu anlatmak, bütün sözler onu söylemek için dile gelmişti.
Tarih boyunca yazılmış Gül şiirlerinden yüzlerce antoloji çıkarmak mümkündü. Söz Gül’e gelince birdenbire güzelleşiyor, renk ve ıtır buluyor çünkü. Dileğimiz hemen bir şefaat tazarrusu, Güllerin Efendisi’nden (SallAllahu Aleyhi Vesellem) bir nihanice gamzedir.
Gül Şiirleri Gül’ün kokusunu getirsin size!..
İskender Pala
« Son Düzenleme: 10 Temmuz 2009, 08:37:25 Gönderen: Lika »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim