Gönderen Konu: Günde 10 bin Adım Atın  (Okunma sayısı 6840 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Günde 10 bin Adım Atın
« : 04 Mayıs 2008, 21:07:54 »

Kalp, diyabet ve yüksek tansiyon ile kanserden korunmanın yolu belinizi ince tutmaktan geçiyor.

“Bel çevrenizin genişliği, boy ölçünüzün yarısını geçmesin” diyen Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, sağlıklı olmak isteyen herkese beline adım ölçer takarak 10 bin adım atmasını öneriyor.

Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenen “Bilinçli Beslenme, Sağlık ve Siz” konulu konferansta konuşan New York Presbyterian Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, çağımızın sorunlarından birinin aşırı kilo olduğunu belirterek, şişmanlıktan ölümlerin, prostat ve göğüs kanserinden ölümlerin oranıyla aynı olduğunu kaydetti.

ABD’den sonra Türkiye’de de satışa sunulan “Siz Diyettesiniz” kitabının yazarlarından Prof. Dr. Mehmet Öz, bel bölgesindeki fazla yağların yaşamı tehdit eden birçok hastalığa zemin oluşturduğuna dikkat çekti:

“Bel çevresi büyük olan insanlarda omentum yağ perdesi büyümeye başlar, böbreklere baskı yapar, tansiyonu yükseltir, karaciğeri zehirler, yüksek kolesterol yaratır, insülini bloke ederek şeker hastalığını ortaya çıkarır. Safra taşları yapar, bu taşlar da safra yolunu kapatır, safra inemez, bağırsaklarda tehlikeli durumlar oluşturur.”

ntv
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Pilates inceltmez forma sokar
« Yanıtla #1 : 07 Mayıs 2008, 19:08:34 »
İşin uzmanlarına göre sadece pilates yapmak belli bir kalori harcatıyor ancak hayal edildiği gibi manken zayıflığı sağlamıyor. Pilates spor ve sağlıklı beslenme eşliğinde yapılırsa vücuda yararlı..

Pilates koşu bisikletine binme, yüzme, aerobik gibi sporlarla ve sağlıklı beslenme eşliğinde yapılırsa daha fazla yarar sağlanıyor. Madonna bugünkü görünümünü sporun yanında pilates de yaparak elde etti. İnsanlar pilatese çok büyük beklentiyle geliyor ve vücutlarında istedikleri değişim olmayınca hayal kırıklığına uğruyorlar.

Nereden çıktı bu pilates?
Günümüz ünlülerinin sporu "pilates"in geçmişi 1900’lere uzanıyor. 1880 Almanya doğumlu Joseph Pilates çocukluğunda raşitizm hastalığına yakalanır. Ama hastalığının spor yapmasını engellemesine izin vermez. Vücudunun her noktasını çalıştırır.

Sonra profesyonel boksör olur. Ardından dalgıçlık yapar, sirklerde çalışır. Birinci Dünya Savaşı sırasında sakatlanan ve hareketsiz kalan askerleri güçlendirmek için Pilates yeni egzersizleri geliştirir. Askerlerin eskisinden daha sağlıklı olması tüm dikkatleri Johann Pilates’e yoğunlaştırır. Savaştan sonra bale ve tiyatro yaparken sakatlanan oyuncular, boksörler, polisler Pilates’in stüdyosunda kaslarını çalıştırır, daha güçlü ve esnek bir vücutla işlerinin başına dönerler.

Joseph Pilates 1926 yılında eşi Clara ile birlikte Amerika’ya gider ve orada pilates stüdyosu açar. Pilates’in geliştirdiği, marangozlara tahtadan yaptırdığı “cadillac-trapeze table” gibi aletler bazı firmalar tarafından üretilir. Bu maliyeti ucuz satışı pahalı aletler çok prim yapar ve zaman içinde başarılı bir marketing çalışmasıyla çeşitleri artarak tüm dünyaya yayılır. Dünya starları bu sporla form tuttuklarını söylemeye başlarlar.

Denge egzersizi..
Pilates; zihin beden bütünlüğünü sağlamak için denge, nefes ve hareket sisteminin bir sentezi. Temelinde doğru duruş yaratmak ve daha önce kullanılmayan kaslarla beynin iletişimini sağlamak var. Yağ yakması, kas geliştirmesi gibi özellikleri olsa da en büyük özelliği yüzde yüz doğru duruş sağlaması. Doğru duruş sağlandığında sakatlanma azalıyor, dayanıklılık artıyor ve metabolizma hızlanıyor. Çünkü vücudunuzu kemiklerin değil kasların üzerinde taşımayı öğreniyorsunuz.

Düzgün ve dayannıklı bir vücuda sahip olun

Başlangıçta beş yüze yakın kontrollü hareket içeren aletli ve aletsiz yapılan egzersizlerden oluşan pilatesin bugün onlarca çeşidi ve aleti var. “Mat-Based Pilates”, “Core Pilates”, “Fat Burning Pilates” “Bosu Pilates” grup egzersizleri olarak yapılabiliyor. “Allegro” ve “Combo Chair” denilen aletlerle yapılan pilates ise beş altı kişilik gruplar olarak çalışılabiliyor. Çünkü aletler minimum hata yapacak şekilde dizayn edilmiş. “Trapeze Table/Cadillac”, “Arc Barrel”, “Tower of Power” gibi aletler kullanılarak yapılanların ise birebir eğitmen gözetiminde olması gerekiyor.

Kısa sürede tanınan pilates çok kısa sürede yayıldı ancak uzmanlar eğitmenlerin deneyimli olması gerektiğini belirtiyor.Aksi takdirde insanlar pilates yapmak isterken sakatlanıyor. Pilatesin bir hareketinin her gün bir milim yanlış uygulanması önüne geçilemeyen sağlık problemleri yaratabiliyor. Profesyonel spor salonlarında öğretmenlere dört buçuk aylık eğitimin ardından pilates dersi verdiriliyor. Kısacası pilates mucizeler yaratmıyor ama disiplinli çalışılırsa kontrollü, düzgün ve kasları dayanıklı bir vücut vaat ediyor.
mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Günde 10 bin Adım Atın
« Yanıtla #2 : 09 Mayıs 2008, 01:46:20 »
Radikal diyetler yerine günde 100 kalori az yiyin

Aşırı kiloların kalp damar hastalıklarının başlıca nedenini oluşturduğunu ifade eden Prof. Dr. Mehmet Öz, bu kilolardan kurtulmak için yapılan geleneksel katı diyetlerin yürütülemediğini kaydetti. Öz, şunları söyledi:
 
“İrade hiçbir zaman biyolojiyi yenemez. Onun için ne kadar uğraşırsanız uğraşın biyoloji sizi bir yerden sonra yener. O nedenle biyoloji ile karşı karşıya gelmemek lazım. Biyoloji ile beraber perhiz yapmaya başlamak gerekir. Bu, suyun altında nefes tutmaya benzer. Suyun altında nefes tuttuğunuz zaman bir yerden sonra nefes almak için yüzeye çıkmak zorunda kalırsınız. Eğer sıkı bir perhiz yaparsak bir yerden sonra başarılı olamayız. Bir yerden sonra kızıp her şeyi yemeye başlarız. Onun için biyolojiyi anlamak gerekiyor.”

Vücutta iştahı artıran hormonun düşmesinin yemeğe başladıktan sonra 30 dakikayı bulduğunu vurgulayan Öz, “Onun için gerektiğinden fazla yemek yeriz. Ama yemeğe oturmadan 30 dakika önce bir avuç kuruyemiş, biraz sebze veya meyve yersek iştah azalır. 30 dakika sonra yemeğe oturduğunuz zaman kendinizi tok hissedersiniz, daha az yersiniz” dedi.

Yapılan araştırmalarda, aşırı kilo sorununun, ölüm riski yaratması konusunda en önemli göstergesinin genel kilo değil, bel çevresi ölçüsü olduğunu da dile getiren Öz, şöyle devam etti:

“Kilo verirken odağınızı genel kilo sayısından bel çevresi ölçünüze kaydırmalısınız. Organlarınıza yakınlığı nedeniyle göbeğiniz taşıyabileceğiniz en tehlikeli yağdır. Diyet sayesinde bel ölçünüzü indirmenin yanı sıra bunu korumanız için egzersize de önem vermeniz gerekiyor. Sırrım şu; günde 100 kalorilik daha az yemek ya da 100 kalori daha fazla harcamak.

Böylece bel çevrenizi bir ayda 10 santimetre indirebilirsiniz. Beldeki 1,5 santimetre fazlalık yarım kilo yağ anlamına geliyor. Türkiye’de aşırı yağlı ve şişman yaklaşık 30 milyon kişi var. Bunlar kilo vermeye karar verir ve her birinin beli 10’ar santimetre düşerse, 30 milyonla 10 santimetreyi çarparsak 3 bin kilometrelik uzunluğa ulaşılacak. Bu da İstanbul’dan Londra’ya kadar olan uzaklığa eşit.”

ntv

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı turab

  • yazar
  • ****
  • İleti: 608
  • Kefâ bil-mevt vaizan
Ynt: Günde 10 bin Adım Atın
« Yanıtla #3 : 09 Mayıs 2008, 08:23:16 »
her yaştan insan için çok faydalı bilgiler,
teşekkürler Tuğra :)
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Günde 10 bin Adım Atın
« Yanıtla #4 : 09 Mayıs 2008, 11:50:54 »
Ben teşekkür ederim,
ne yazıkki ülkemizde pek önemsenmeyen bir şey,insanlarımız çok yiyen az hereket eden oldular,oysaki insanın sıhhatini korumaya çalışması dinimizin emridir...

Realage den üzücü bir haber;

Yeni yapılan bir çalışmaya göre, diyet uygulamak vücutta yağ hücrelerinin sayısını değiştirmiyor. Yağ hücreleri çocuklukta artıyor, yetişkinlikte kaybolmuyor.

İsveç Karolinska Enstitüsü’nden bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre, yağ hücreleri sayısı ergenlik çağında belirleniyor. Bu dönemden sonra kişi obez olsa bile yağ hücrelerinin sayısı artmıyor ya da azalmıyor.

Sonuçları Nature dergisinde yayımlanan araştırma sırasında, diyetle çok sayıda kilo veren kişilerde yağ hücreleri sayısında değişiklik saptanmadı.

Araştırma çerçevesinde, farklı yaşlarda yüzlerce çocuk, ergen ve yetişkin üzerinde inceleme yapıldığı, yağ hücreleri sayısının çocuklukta artarken yetişkinlikte değişmediği görüldü.

Doktor Kirsty Spalding, bu araştırmanın kilo vermek için diyet uygulayanlara kötü bir haber olduğunu belirterek, “Bu, kilo vermenin ve verilen kiloyu korumanın neden bu kadar zor olduğunu açıklıyor. Söz konusu yağ hücreleri hiçbir yere gitmiyor ve daha fazlasını istiyor” diye konuştu.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Günde 10 bin Adım Atın
« Yanıtla #5 : 12 Mayıs 2008, 13:23:05 »
Sağlıklı bir yaşam ve diyet durumu için en pratik  ölçümün bir mezura ile yapılacağını belirten mehmet Öz;
''Göbeğineze mezurayı koyarak,ve göbeği içe çekerek,belinizin çevresini ölçün.Eğer bu rakam boyunuzun yarısından az ise sağlıklısınız fazla ise sağlığınız risk altında demektir'' dedi

Mehmet Öz, sağlık için zeytinyağının tercih edilmesi gerektiğini ve ceviz, badem, fındık, semizotu gibi omega 3 ve 6 içeren gıdalar tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Öz’ün sağlıklı yaşamak isteyenlere önerileri ise şöyle:
Etiketinde beyaz un, şeker, fruktoz şrubu, hayvansal yağ ile trans yağ yazan hiçbir yiyeceği tüketmeyin ve günde 10 bin adım atmayı alışkanlık haline getirin.

“EN GÜZEL İÇECEK AYRAN”
Öz, bir soru üzerine, aşırı sıcak günlerde susuzluk hissi başlamadan önce su içilmeye başlanması gerektiğini belirtti.

Aşırı sıcaklarda vücudun su ve tuz kaybettiğine dikkati çeken Öz, “Bence yazın en iyi içecek ayran. İçinde hem su, hem de tuz var. Ayran hem su, hem tuz kaybını karşılar” dedi.

Yazın, bol ve açık renkli kıyafetlerin tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Öz, “Güneşin etkisinden korunmak için gölgenizin kendinizden kısa olduğu saatlerde dışarı çıkmayın” dedi.

ntv
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Fazla Kilolar Dizlere Biniyor
« Yanıtla #6 : 20 Mayıs 2009, 23:28:12 »
Osteroit en çok yük taşıyan eklemlerde yani diz ve kalçada görülüyor.

Osteoartrit” dünyada en yaygın görülen eklem hastalığı. Hastalık nedeniyle eklem kıkırdağı bozulup kayba uğruyor. Yıpranan kıkırdağın yerine oluşan kemik ağrı ve hareket kısıtlılığına neden oluyor.

Hastalık en çok yük taşıyan eklemlerde yani diz ve kalçada görülüyor. Kadınlarda daha sık oluşuyor, genellikle 50 yaş üzerinde belirti veriyor ve ve 65 yaşın üstündeki kişilerde sıklığı giderek artıyor.

Hastalığın genç insanlarda da genetik faktörlere bağlı olarak erken dönemde ortaya çıkabildiğini söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Reyhan Çeliker, osteoartritin diz ve kalçanın yanısıra, boyun ve bel omurlarında, el ve ayak eklemlerinde de görülebildiğini söyledi. Çeliker, ağrının başlangıçta hareketle artıp, istirahatle azalırken hastalık ilerledikçe istirahat ağrıları ve gece ağrılarının da başladığını ifade etti.

Diz ekleminde ise yürürken, merdiven inip çıkarken ve çömelirken zorluk yaşanıyor. Gençlerde daha çok dizin ön bölümünde, diz kapağı arkasında aşınma oluyor. Geç dönemde ise şekil bozuklukları ve fonksiyon kaybı ortaya çıkıyor. Ortalama yaşam süresinin uzaması, obezitenin artması ve hareketsiz yaşam biçiminin yaygınlaşması ile osteoartrit sıklığı artıyor.

YAŞLANMA VE AŞIRI KİLO ETKİLİ

Yaşlanma, aşırı kilo alımı, çarpma ve düşmeler, eklemlerde yapısal bozukluk olması, spor yaralanmaları, genetik özellikler, çevresel ve mesleki faktörler, ağır taşımak, eklemlerin aşırı kullanımı ve çok ayakta durmak risk faktörü oluşturuyor.

Hastalığın tanısında iyi bir fizik muayene ve sorunlu eklemin röntgeninin çekilmesi yeterli oluyor. Ancak Prof. Dr. Reyhan Çeliker, röntgen bulguları ile yakınmaların ve muayene bulgularının her zaman birbiri ile paralel olmadığını, bu nedenle mutlaka bir arada değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca dizde menisküs dokusu veya bağ gibi yapılarda da sorun olduğundan şüpheleniliyorsa, manyetik rezonans (MR) gibi daha ilerli incelemeler yapılmasının yararlı olabileceğini belirtiyor.

KİLO VERMEK EN ÖNEMLİ KORUYUCU YÖNTEM

Diz ve kalça eklemlerindeki fazladan yükü ve bunun sonucunda oluşacak hasarı önlemede atılacak en önemli adım, kilo vermek. Çünkü vücuda fazladan alınan her bir kilo, diz üzerinde her adımda 4 kiloluk yüklenmeye neden oluyor. Bu nedenle beslenme uzmanı gözetiminde kilo verilmesi gerekiyor. Hastalığın tedavisinde kilo vermenin başlı başına bir çözüm yarattığına değinen Prof. Çeliker, “Bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalarla, kilo vermenin yük taşıyan eklemleri belirgin olarak rahatlattığına ilişkin sonuçlar elde edilmiştir” diyor.

Kilo vermenin dışında fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarının gözetiminde, eklemleri korumak amacıyla kas kuvvetlendirme egzersizlerinin yapılması önem taşıyor. Bu amaçla tercih edilen egzersizler eklem hareketi olmaksızın ve ekleme yük bindirmeden kas gücünü arttıran egzersizlerdir.

Tolore edebilen hastalara ağırlık çalışmaları veriliyor. Kuvvetlendirme yanı sıra eklem hareket açıklığını korumak ve dayanıklılığı arttırmak amacıyla da egzersizler öneriliyor. Yüzme ve su içi egzersizler bu hasta grubu için özellikle önerilen aktivitelerdir, ayrıca düz zeminde, düşük tempolu yürüyüşlerden de yararlanılabilir.

İDEAL TOPUK 3-4 CM OLMALI

Prof. Çeliker, osteoartriti olan hastalara eklemlerini koruyucu önlemleri ve hastalıkla başa çıkma yöntemlerini öğretmenin önemini vurguluyor. Bu koruyucu önlemler çömelmekten kaçınılması, merdiven inip çıkmanın azaltılması, yürüyüşün düz yolda yapılması, yokuş inip çıkmaktan kaçınılması, alçak sandalyelere veya yere oturulmaması, dizüstü veya bağdaş kurarak oturulmaması, uzun süre hareketsiz ayakta durulmaması, tuvalet ve banyoda desteklerden yararlanılması, uygun ayakkabı seçilmesi olarak özetlenebilir.

Uygun ayakkabı seçiminde topuk yüksekliği önemlidir. İdeal topuk 3-4 cm olmalıdır. Yüksek topuklu ayakkabılar olduğu kadar babet tarzı dümdüz ayakkabıların da eklemler için zararlı olduğu söylenebilir. Bu tip ayakkabılar vücudun ağırlık merkezinde değişmeye bağlı olarak kaslarda, bağlarda ve eklemlerde aşırı yüklenmeye neden olurlar. Ayak eklemleri olduğu kadar diz, kalça ve belde de sorunlara yol açabilirler. Yürüyüş sırasında şok abzorbe eden spor ayakkabılar kullanılmalıdır.

EKLEM İÇİNE İLAÇ VERİLİYOR

Hastalığın tedavisinde çeşitli ilaçlar kullanılıyor. Prof. Dr. Reyhan Çeliker, basit ağrı kesicilerden başladıklarını, bunların yeterli olmadığı durumlarda steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlara ve gerekirse daha güçlü ağrı kesicilere geçilebildiğini, ancak tüm ilaç tedavilerinin mutlaka eklem koruyucu öneriler ile birlikte verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bunların dışında osteoartrit tedavisinde, dışardan uygulanan kremler, jeller, hafif ve orta derecede ağrısı olanlarda kullanılabiliyor.

Bir diğer tedavi seçeneği ise eklem içine ilaç verilmesidir. Bu yöntemde, iğneyle eklemin kayganlığını artıracak ilaçlar sorunlu ekleme dışardan enjekte ediliyor. Bir hafta arayla üç kez enjeksiyon yapılıyor ve bir yıl kadar iyileşme sağlanıyor. Bir sene sonra gerekirse tekrarlanabiliyor. Alevli dönemler kortizon enjeksiyonları ile kontrol altına alınabiliyor.

Prof. Çeliker tedavi seçimi konusunda şu uyarılarda bulunuyor:

“Tedavi planı mutlaka kişiye özel yapılmalıdır. Birçok tedavi seçeneği vardır ve hastanın durumuna göre en uygun tedavi belirlenmelidir. Yaşlı hastalarda, mide sorunu olanlarda, ülser veya kanama geçiren hastalarda, kanı sulandıran ilaç kullananlarda tedavi seçiminde daha dikkatli olmamız gerekiyor. İlaç kullanımı tercih edilmeyen hastalarda fizik tedaviden yararlanıyoruz. Bu tedavilere yanıt alınamayan, şiddetli ağrısı olan ve günlük yaşam aktivitelerinde ileri kısıtlaması olanlarda ise cerrahi tedavi gündeme geliyor.”

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠