Gönderen Konu: Gündemden düşmeyen konu; dinde yenilik, reform  (Okunma sayısı 4147 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Gündemden düşmeyen konu; dinde yenilik, reform
« : 11 Haziran 2008, 10:27:25 »

Gün geçmiyor ki; din, dinin emir ve yasakları tartışılmasın, sorgulanmasın. Hergün birileri çıkıp ortaya dini bir konu ortaya atıyor. Günlerce, televizyonlarda, gazetelerde bu konu tartışılıyor. Bilen de bilmeyen de bu konu üzerinde fikir yürütüyor. Tartışmayı ortaya atanlar, baştan dini ve mensuplarını aşağılayarak, çağdılışıkla suçlayarak başladıkları için, sözde bunlara cevap veren kurumlar ve şahıslar aşağılık kompleksine girerek, dini onların hoşuna gidecek tarzda yorumlamaya gayret gösteriyorlar.

Böyle davranmakla karşı tarafı memnun edeceklerini zannediyorlar. Halbuki onların memnun olma, doğruyu öğrenme gibi bir niyetleri yok. Bunlar, İslamiyete ne kadar zarar verebiliriniz bunun peşindeler. Dini kendi kafalarına göre yorumlayanlar, sözde bunlara cevap verenler farkında olmadan verilen bu zarara ortak olmuş oluyorlar.

YENİLİK ADI ALTINDA REFORM

Bir takım kurum ve kuruluşlar özellikle de ilahiyat camiası , fırsatı değerlendirerek, kafalarında yıllardan yoğurdukları dini reformları, değişikleri hemen ortaya atıyorlar. Demek istiyorlar ki, eğer biz dinde reform yarsak bu tenkitlere maruz kalmayız, kendimizi temize çıkartmış oluruz. Böylece, yıllardır arzu edip de tatbikata koyamadıkları reformları bir bir yürürlüğe koymuş oluyorlar.

Tabii ki, bunları yaparken de, halkın tepkisinden çekindikleri için de, dinde reform yapıyoruz demiyorlar. “Dini yeniliklere uyduruyoruz”, Dinin kuralarını zamanımıza taşıyoruz”, “Kuranı 21. yüz yılın gözü ile yorumluyoruz”, “ Hadisleri ayıklarayak günümüzü uygun hale getiriyoruz” . “Dini düşüncenin ve uygulamanın yeniden yorumlanmasını gerekli gördüğümüz için bu türden çalışmalar yapıyoruz”, diyorlar. Burada üzücü olan, bugüne kadar marjinal kesimler tarafından yürütülen bu faaliyetlere Diyanet’in de katılması.

Bu tür çalışmalara bakıyoruz; bunlar dine katkıdan, faydadan ziyade, dinden bir şeyler götürerek neticeleniyor. Çünkü bu tür çalışmalar, namaz nasıl daha iyi kılınır, zekat şartlarına nasıl daha uygun bir şekilde verilir, kurban daha güzel nasıl kesilir, bu konuda eksiklikler, bidatler varsa bunlar bertaraf edelim diye yapılmıyor.

Maalesef namazdan, zekattan nasıl kurtulunur, kurban kesmemek için ne yapılır; zina nasıl haram olmaktan çıkartılır, nikahsız birliktelikler nasıl meşru hale getirilir, bunların yolu açılıyor. Niyet yapmak değil, bozmak olunca başka ne beklenir?

İşin garibi Müslüman halkın böyle bir talebinin olmaması. Herkes bildiği kadar dinini yaşamaya çalışıyor. Kimsenin dinden bir rahatsızlığı yok. Kimse bunlara böyle bir görev vermemiş. Bunlar kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.

Bütün bu olup bitenlere bakınca ister istemez ellili yıllardaki reisicumhrun tevatür haline gelmiş şu sözü insanın hatırına geliyor: “Biz, ilahiyat okullarını dini kuvvetlendirmek için değil; dini mihraptan yıkmak için açıyoruz!”  Acaba bu niyet, bu maksat gerçekleşiyor mu artık?, sorusu hemen akla geliyor.

Halbuki iyi niyetle yaklaşıldığında İslamiyette, çözülemiyecek hiçbir mesele yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, kıyamete kadar yapılacak olan her işin, her yeniliğin, her buluşun, insanların saadetleri için kullanılabilmeleri yollarını, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden çıkarmışlar, fıkıh, ilmihal kitaplarına yazmışlardır. Kendilerini müçtehid sanan ve tanıtan ve yüksek İslam âlimleri ile boy ölçüşmeye kalkışan din cahillerine, iman hırsızlarına ve dinde reform isteyenlere, yapacak bir iş bırakmamışlardır.

ANA YOLDAN AYRILAN…

Müslümanların, dinde reform yapmaları, yeni yeni şeyler uydurmaları değil, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını anlamağa, öğrenmeğe çalışmaları, işlerini bunlara uygun yapmaları lazımdır. Felaketten, azabdan kurtulmak isteyenler için, yani Kur'an-ı kerime, İslamiyete uymak isteyenler için, doğru yol budur. Kendi akıllarına güvenerek, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden mana, hüküm çıkarmağa kalkışanlar, yanılır, aldanır ve Ehl-i sünnetten ayrılırlar. Ehl-i sünnetten, ana yoldan  ayrılan da, doğru yoldan ayrılarak sapık yollara sapar; kendini de, arkasından gidenleri de Cehenneme götürür.

Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.)bir hadis-i şerifinde,

“Benden sonra Müslümanlar arasında çok ayrılık olacaktır. O zamanlarda yaşayanlar benim yoluma ve Hulefai raşidinin “aleyhimürrıdvan” yoluna yapışsın! Sonradan meydana çıkan, moda olan şeylerden kaçınsın! Çünkü, dinde yenilik, reform yapmak doğru yoldan çıkmaktır. Benden sonra, dinde yapılacak değişikliklerin hepsi dinsizliktir” buyurmuştur.

Mehmet Oruç

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Dinde reformda takip edilen metot
« Yanıtla #1 : 11 Haziran 2008, 23:14:26 »
Dün, ısrarlı ve planlı bir şekilde, dinde yenilik, değişiklik yani reform yapılma gayretlerinden bahsetmiştik. Bunun sadece iç dinamiklerle yapılmak istendiği anlaşılmasın. Böyle bir çalışma sadece iç dinameklerle yapılamaz.


Bu konuda dikkati çeken bir husus da, İslamiyet gibi Hıristiyanlığın, Yahudiliğin tartışılmaması, sorgulanmamasıdır. Bunun sebebi de şu: Dünya hayatında, sınır tanımayan, istediği gibi yaşamak isteyen güç ve odakların bu dinleri tahrif ederek hayvanca yaşamlarına engel olan hükümlerinin ortadan kaldırılmasıdır.


Şimdi akıllarınca sıra İslamiyette; İslamiyeti, kendilerinin tabi olacağı din olmaktan çıkartıp, İslamiletin kendilerine tabi olacak bir din haline getirmek istiyorlar. Hıristiyanlığı nasıl tahrif edip, Protestanlığı kurdularsa aynı yolla, aynı metotla İslamiyeti de tahrif etmek istiyorlar. İslamiyeti, adı İslam olan gerçekte İslamiyetle ilgili olmayan bir din haline getirmek istiyorlar.


Yapılmak istenilenin iyi anlaşılabilmesi için Protestanlıkta yapılanlar nedir, bunu kısaca bir göz atalım: 15.yüzyıla kadar, Hıristiyanların üzerinde katolik kilisesi, yani papa hakimdi. Merkezi bir din otoritesi vardı.


İNSANLARIN ARZUSUNA GÖRE DİN


Keşiflerden sonra, ortaya çıkan burjuva sınıfı, zenginliğin verdiği güçle, kontrolsuz bir şekilde, haram günah tanımadan zenginliğin tadını çıkarmak istediler. Fakat, bozulmuş da olsa, kendine göre emir ve yasakları olan Hıritiyanlığın ahlaki kuralları ile çatışınca, isteklerini rahat bir şekilde yapabilmenin yollarını aramaya başladılar. Mesela, zenginleşen tüccarlar faiz ile çalışmaya başladılar. Hıristiyanlık buna müsaade etmedi. 1517’de Alman papazı olan Martin Luther çıkıp  her türlü isteğe izin verince burujuva sınıfı yani zenginler rahatladı. Din baskısından kurtulmuş oldular. Dini kendi âdi isteklerine alet etmeye başladılar. Burada ele aldığımız konu, Katoliklerin doğru, Protestanların bozuk olduğu değildir. İkisi de bozuktur, hak dinle ilgileri yoktur. Biz, konuyu takip ettikleri metod bakımından ele alıyoruz.


Şimdi, Protestanlığın esası olan maddelere bir bakıp, zamanımızda İslama karşı yenileme, gözden geçirme adı altında yapılanlarla mukayese edelim:


1- Protestenlık ile, dinin yorumlanması ve anlaşılması tek otoritenin (Katolik kilisesinin) tekelinden çıkartılmıştır.


Günümüz İslam reformcuları, Luther’leri de, 14 asırdır, Müslümanların dinlerini öğrendikleri, tek otorite olan fıkıh kitaplarını bir tarafa atıp, herkesin dinini doğrudan meallerden öğrenip, istediği gibi ibadet etmesi ve  belli bir mezhebe bağlı kalınmaması için Müslümanları yönlendiriyorlar. Dinin belli bir kaynaktan öğrenilmesini savunanları, çağdışılıkla, gericilikle suçlıyorlar. İlahiyat öğrencilerine, her biriniz birer Luther olmalısınız, telkininde bulunulmuyor mu?


2- Protestanlıkta, dinin yorumlanmasında vahiy değil akıl ön plana alınmıştır. Akıl, dini istediği şekilde yorumlayacaktır. Din, günlük hayattan uzuklaştırılıp fertlerin vicdanlarına hapsedilmiştir.


Günümüz İslam reformcuları, Lutherleri de, Hadis-i şerifleri, âyeti kerimeleri yorumlarken, aklı ön planda tutmuyorlar. Kısa akıllarının almadığı hadisleri inkar ediyorlar. Herkesin aklı farklı olduğundan, herkesin anlayışı farklı olacağından, akıl sayısı kadar görüş, din, yani dinsizlik ortaya çıkıyor. Zaten istedikleri de bu.


EMİR VE YASAĞI OLMAYAN DİN ARZUSU


3- Protestanlıkta, ayinler, (ibadetler)  dinin esası değildir. Tanrının ibadete ihtiyacı yoktur. Dinde esas olan, kalbin temiz olmasdır, dinde bu kafidir.


Günümüz İslam reformcuları da, inanmak yeter deyip dolaylı yollardan namaz kıldırmamak, ezanı kaldırmak ve diğer ibadetleri yaptırmamak için uğraşıyorlar. Sen her türlü günahı işleyeceksin, tabiri caiz ise kanalizasyon çukuruna girip çıkacaksın , sonra da ben tertemizim diyeceksin! Böyle kalb temizliği, böyle inanç olur mu?


4- Latince olan İncil diğer dillere çevrilerek yaygınlaştırılacak. Herkesin dinini buradan öğrenmesi sağlanacak.


İslam reformcuları da, meal yazımını teşvik ederek, piyasaya birbirinden farklı yüzlerce meal sürülmesini sağladılar. Her önüne gelen Kur’an-ı kerim meali, tefsiri yazdı. Hatta bu mealler gazetelerde, kültürel etkinliklerde promosyon olarak verildi. Böylece mukaddes kitabımız ayağa düşürüldü. Mealleri okuyanlar, meali yazanların ifadelerini din zannetiler. Farklı ifadeleri, farklı hükümleri görünce de, kafaları karıştı; bunların hangisi doğru, hangisi din kargaşaşı yaşanmaya başlandı. Anadille ibadet öne sürülerek, Kur’an-ı kerimin orijinali unutturulmaya çalışıldı. 


Bu kadar benzerliğe ne dersiniz? Buna  tesadüf diyebilir miyiz?


Esas maksat, ilahi kaynaklı dinleri yok edip, nefsi arzulara açık beşen mahsulü dinler ortaya çıkartmak.

Mehmet Oruç
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Dinde Reform
« Yanıtla #2 : 09 Haziran 2009, 09:33:38 »
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Hikmet Çetinkaya diyor ki: "Türkiye'de devletin hâkim sistemi iki şeyi aradı durdu. Mümkünse İslâm'ı değiştirmek, ona gücü yetmezse Müslümanların din anlayışını değiştirmek. Kemalizm'in en önemli özelliklerinden biri dinde reformu amaçlaması idi. Bunda muvaffak olunamadı. Çünkü İslam'ın kitaba bağlı karakterleri böyle bir reformasyona ve deformasyona izin vermiyordu. Bu Müslümanlara da kabul ettirilemedi. Ağır baskı dönemleri yaşandı Türkiye'de ama dinde reform kabul görmedi."

Son yıllarda dinde reform faaliyetleri yoğunlaşmış ve hızlanmıştır.

Reform için çok büyük paralar harcanmakta, birtakım kimselere yüklü "ücretler" ödenmektedir.

Bazı reformcular, "hizmetlerine" karşılık dolar mültimilyoneri yapılmıştır.

Bundan yetmiş seksen sene önce medreseler kapatıldı. Bir gecede 40 bin medrese talebesi sokağa atıldı, camilerin yüzde sekseni kapatıldı, harap edildi, yıkıldı, satıldı, kiraya verildi, din hürriyeti ayaklar altına alındı, çok zulümler yapıldı ama İslâm yine yıkılamadı. Şu anda, gerçek İslâm'ın yerine "Yeni bir İslâm" türetilmeye çalışılıyor.

Ilımlı, light, fıkıhsız ve şeriatsız, sulandırılmış, ehlîleştirilmiş, beşerî bir hümanizma veya ideoloji haline getirilmiş yeni bir İslâm.

Avrupa Birliği standartlarına uygun bir İslâm.

Feminist bir İslâm.

Cihadsız bir İslâm.

Diyalogçu ve hoşgörülü bir İslâm.

Allah katında tek hak din olma özelliğinden arındırılmış bir İslâm.

Resmî ideolojiye ayarlanmış bir İslâm.

Kitaba, Sünnete, icmâya dayanan gerçek İslâm'ın yerine yepyeni bir İslâm çıkartmak istiyorlar.

Bu yeni İslâm için yeni tefsirler yazılıyor.

Yeni hadîs külliyatları hazırlanıyor. Ayıklanmış hadîsler...

Yeni ilmihaller hazırlanıyor.

Reformcu, yenilikçi, değişimci, naylon müctehid reformculara çuval çuval ücret ödeniyor.

Aman, Batılıların hoşuna gidecek yeni bir İslâm türetelim...

Parmaklarını Müslümanların gözlerine sokarak, sahih hadîslerin bugün geçerli olmadığını iddia ediyorlar.

Kur'ân ahkamı tarihselmiş, nice ayet bugün geçersizmiş.

Reformcular, yenilikçiler, değişimciler "Ayıklanmış bir İslâm" üretmek ve türetmek için çalışıyor. Bedavaya çalışmıyorlar. Yüklü ücretler.

Fazlurrahmancılar... Ankara Ekolü...

Afganîciler...

Sürü sepet müctehidleri var. Geçenlerde bunlardan biri uçakta abdestsiz namaz kıldığını iftiharla ilan etti. Gerçek İslâm ne diyor? Su bulamazsanız veya abdest alacak haliniz yoksa teyemmüm edersiniz. Abdestsiz, teyemmümsüz namaz kılınmaz. Böyle ictihad olmaz.

Bu dinde reform hareketi gerçek İslâm'a zıttır. Bunda hiç şek ve şüphe yoktur.

İslâm'ın, Kitaba ve Sünnete mutabık ve uygun en doğru yorumunu icazetli ulema, fukaha, müfessirîn, muhaddisin, eimme-i müctehidîn, Selef-i Sâlihîn yapmışlardır.

Reformcuların, Fazlurrahmancıların, Afganîcilerin, bid'atçilerin yorumları, bazısı küfre ulaşan vahim yanlışlarla doludur.

Müslümanlar Müslümanlar Müslümanlar!.. Reformcuların yalanlarına kanmayınız aldanmayınız. Cumhur-i ulema yolundan, dinde Sevad-ı A'zamdan kıl kadar ayrılmayınız.

Avrupa Birliği standartlarına uydurulmuş İslâm gerçek İslâm değildir.

Kur'ân'a ve Sünnete dayanan gerçek İslâm'a bağlı kalınız.

Reformcuların tuzaklarına düşerseniz ebedî saadetinizi yitirmek felaketine uğrayabilirsiniz.

M.Şevket Eygi

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Gündemden düşmeyen konu; dinde yenilik, reform
« Yanıtla #3 : 09 Haziran 2009, 12:04:57 »
Bu dinde reform hareketi gerçek İslâm'a zıttır. Bunda hiç şek ve şüphe yoktur.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Gündemden düşmeyen konu; dinde yenilik, reform
« Yanıtla #4 : 08 Kasım 2010, 21:46:16 »
Teşekkürler Tuğra.

İnşaAllah müslümanlar bilinçlendikçe ve çevrelerindekileri blinçlendirdikçe bu tür menfi hareketler sonuçsuz kalacaktır. Bilhassa gençler arasında yayılan bu fitne ve beraberinde oluşan bu sözde yenilenme hareketine panzehir üretebilmek ancak bu ve bu gibi yazıları çevremizle hem paylaşmak hem de okuyamayanlara aktarmak ile mümkün olacaktır.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim