Gönderen Konu: Günün Sohbeti  (Okunma sayısı 66817 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Günün Sohbeti
« Yanıtla #60 : 20 Şubat 2010, 01:19:13 »



Peygamber efendimizin önem verdigi sporlar.ve bizimkiler

Peygamber Efendimiz'in bazı spor dallarını bizzat kendisinin yaptığını, bazılarını ise teşvik ve tavsiye ettiğini biliyor muydunuz? İsterseniz bunları madde madde işleyelim:

Atletizm (yürüme-koşu): Pek çok rivayette yürümenin tavsiye edildiğine, ashabın da buna önem verdiğine şahit olmaktayız. Yürüme, her yaş ve seviyedeki insanın yapabileceği bir spordur. Peygamberimiz, "İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir hasene (iyilik) mevcuttur", "Ok yarışı yapın, vücutça sertleşin, yalın ayak yürüyün" (Mecmeu'z-Zevâid, 5/136) buyurarak bu sporu teşvik etmiştir.

Efendimiz'in eşi Hz. Âişe ile zaman zaman koşu yarışı yaptığı, bu şekildeki yarışları teşvik ettiği ve sahabenin de bu tür koşu yarışmaları yaptığı bilinmektedir. Bir defasında yarışı Hz. Âyşe, diğerinde de Peygamberimiz kazanmıştır. (Bkz. Ebu Davud,Cihad 68)

Güreş: Torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin Peygamberimiz'in huzurunda güreşmişlerdir. Mekke'nin ünlü pehlivanı Rükane b. Abdi Yezid, Müslaman olmak için, kendine göstermesi gereken bir mucize olarak güreşmeyi ve Hz. Peygamber'in güreşte kendisini yenebilmesini şart koşar. Peygamber Efendimiz de teklifi kabul eder ve Rükane'yi tuş eder. (Bkz. İbn Hişam, Siyer, 1/390)

Atıcılık ve ok atma: "Onlara karşı elinizden geldiğince kuvvet hazırlayın" (Enfâl, 8/60) âyetindeki kuvveti, Peygamberimiz "remy" ok atma olarak açıklamış, çarşıda ok atma yarışı sahabileri takdir etmiş, başka bir hadislerinde ise, "Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar: 1- Onu yapan; yeter ki bunu hayır maksadıyla yapsın. 2- Oku atan. 3- Atana ulaştıran. Atın ve binin. Sizin ok atmanızı, ben binmenizden daha çok seviyorum" buyurarak ok atışıyla uğraşanları Allah'ın cennetine koyacağını müjdelemiştir. (Buhari, Cihad 78)

Binicilik ve at-deve yarışı: Peygamber Efendimiz'in teşvik ettiği, kazananlara zaman zaman maddi ödül verdiği, çoğu kere bizzat katıldığı sportif faaliyetlerdendir. "Şu üç şeyde armağan vardır; Deve yarışı, at yarışı ve ok yarışı" buyuran Efendimiz'in Adbâ ismindeki devesi de pek çok yarışta birinci gelmişti. Ancak Peygamberimiz bu işi kumar şeklinde yapmayı yasaklamıştır. (Ebu Davud, Cihad 67)

Yüzücülük: Yüzmeyi çocukluk yaşlarında öğrenen Efendimiz atıcılık, binicilik ve koşunun yanı sıra yüzmenin de öğrenilmesi ve öğretilmesini teşvik etmiş, hatta bir babanın evladına karşı vazifelerinden söz ederken onları helâl rızıkla besleme, yazıyı öğretme yanında atıcılık ve yüzme öğretmeyi de ifade etmiştir. Bu teşvikler sonucudur ki sahabiler arasında bu tür faaliyetlerin oldukça yaygın olduğu, Hz. Ömer'in de gerek hutbelerinde Medine halkına, gerek mektup ve talimatlarında diğer bölge halklarına ve ordu kumandanlarına atıcılık, binicilik, yüzme, koşu gibi eğitici ve yetiştirici sportif faaliyetlere önem verilmesini, bunların çocuklara öğretilmesini istediği belirtilmiştir

  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Günün Sohbeti
« Yanıtla #61 : 27 Şubat 2010, 01:12:27 »
Tesbîhe yapış, tahmîde sığın ve tekbîre tutun  
 
 
Gözüne ve hayâline hiçbir günah girmeden Hazreti Ali (kerremAllahu vechehû) ile evlenen, daha yaşı 25 olmadan da babasının ardından ahirete yürüyen, arkadan gelen bütün evliyâ ve asfiyânın annesi olan Hazreti Fatıma validemiz, bütün ev işlerini bizzat kendisi yapardı.
 
 
 
Zaten, bütünü bir tek odadan ibaret olan bir hücrecikte kalıyorlardı. O hücrecikte, Fatıma ocağı yakar ve yemek pişirmeye çalışırdı. Çok kere, ateşi alevlendirmek için eğilip üflerken, ateşten çıkan kılvılcımlar benek benek elbisesini yakardı. Onun için elbisesi delik-deşik olmuştu. Yaptığı sadece bu değildi. Ekmek yapmak, evin ihtiyacı olan suyu taşımak da onun yüklendiği işlerdendi. Değirmen taşını çevire çevire eli nasır bağlamış, su taşıya taşıya da, Erzurumluların tabiriyle, sırtı "yağır" olmuştu.

Bu arada bir harp dönüşü Medine'ye esirler getirilmişti. Allah Resûlü bu esirleri, müracaat eden Medine halkına dağıtıyordu. Hazreti Fatıma da, ev işlerinde kendisine yardımcı olabilecek bir hâdim (hizmetçi) istemek için babasına gitmiş, Efendimiz'in yanında oturanlardan hicap ederek hiçbir şey söyleyemeden evine dönmüştü. İnce kızının bir maksatla geldiğini anlayan Nebiler Nebisi oradaki maslahat hâsıl olduktan sonra kalkıp onun evine gitmişti. Hazreti Fatıma anamız der ki "Yatağa uzanmıştık ki, Allah Resûlü çıkageldi. Ben ve Ali yataktan doğrulmak istediysek de O buna mâni oldu.. ve aramıza oturdu. Öyle ki sadrıma temas eden ayağındaki serinliği hissediyordum. Arzumuzu sordu. Ben durumu anlatmaktan hicap edince, Ali dedi ki: "Ya ResûlAllah, değirmen taşı çeke çeke kızınızın elleri nasır bağladı, su taşıya taşıya omuzu yağır oldu, ev süpüre süpüre toz toprak içinde kaldı. Lütfederseniz yeni gelen esirlerden bir hizmetçi istiyoruz." Allah Resûlü bu istek karşısında memnun olmadı, mübarek kaşlarını çattı ve şöyle dedi: "Kızım, Medine fakirlerinin hakkını size veremem. Allah'tan kork ve Allah'a karşı vazifende kusur etme! Allah'ın, omuzuna yüklediği farzları hakkıyla yerine getir. Kocana da daima sâdık ve itaatkâr ol! Onun hakkını da gözet! Sana istediğinden daha hayırlı bir şey söyleyeyim: Yatağına gireceğin zaman, otuz üç defa "SübhanAllah", otuz üç defa "Elhamdülillah", otuz dört defa da "Allahüekber" de. İşte bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır." Bunun mânâsı şu idi: Kızım, değirmen taşını yine kendin çevir, suyunu kendin taşı, evini de kendin süpür ama nazarlarını uhrevî âlemlerden sakın ayırma, senin ihtiyacın budur. Allah indinde kıymet ve derinliğini arttırmak istiyorsan, tesbîhe yapış, tahmîde sığın ve tekbîre tutun. Sizin istediğiniz şey fânî dünya hayatına ve onun rahatına bakıyordu. Hâlbuki ben sizin ahirette mesud ve bahtiyar olmanızı istiyorum.
 
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Günün Sohbeti
« Yanıtla #62 : 12 Nisan 2010, 01:15:22 »
Bu mektûb, mevlânâ hâce Muhammed Firketîye yazılmışdır. Gündüz ve gece kendini hesâba çekmeği ve (Hesâba çekilmeden evvel, kendinizi hesâba çekiniz) hadîs-i şerîfini bildirmekdedir:
Mektubat-ı Rabbani 309.Mektup

Allahü teâlâya hamd olsun! Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma salât ve selâm olsun! Din ve dünyâ se'âdetinize düâ ederim. Meşâyıh-ı kirâmdan birçoğu ?kaddesü teâlâ esrârehüm", muhâsebe yolunu seçmişlerdir. Her gece, yatacağı zemân, o gün yapmış olduğu işlerini, sözlerini, hareketlerini, hareketsizliklerini, düşüncelerini, herbirinin niçin olduğunu anlarlar. Kusûrlarını ve günâhlarını temizlemek için, tevbe ve istigfâr ederler. Allahü teâlâya boyun bükerler, yalvarırlar. İbâdetlerini ve iyiliklerini de, Allahü teâlânın hâtırlatması ile ve kuvvet vermesi ile olduğunu bilirler. Bunun için, Hak teâlâya hamd ve şükr ederler. (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbının sâhibi, [ya'nî Muhyiddîn-i Arabî] ?kuddise sirruh", bu muhâsebecilerden biri idi. Buyuruyor ki, (Ben kendimi hesâba çekmekde, Meşâyıh-ı kirâmın hepsinden ileri gitdim. Niyyetlerimi, düşüncelerimi de hesâba katdım). Bu fakîre göre ?kaddesü teâlâ sirrehül'azîz", Muhbir-i sâdıkdan gelen haberlere uygun olarak ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" her gece yatarken, (Sübhâni velhamdü lillahi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber) yüz def'a okursa, tesbîh ve tahmîd ve tekbîr eylemiş olur. Böylece, muhâsebe yapmış olur. Kendini hesâba çekmiş sayılır. Tesbîh söylemek, tevbenin anahtarıdır. Bunu çok okumakla, kusûrlarının, günâhlarının afv edilmesini istemiş olur. Bu günâhlardan dolayı, Hak teâlâya bulaşdırılmış olan lekeleri tenzîh ve takdîs etmiş olur. Günâh işleyen bir kimse, bu emrlerin ve yasakların sâhibinin azametini ve kibriyâsını düşünmüş olsaydı Onun emrlerine karşı gelemezdi. Günâhları yapması, Onun emrlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermekdedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. (Tenzîh) kelimesini, [ya'nî yukarıda yazılı olan tesbîhi] çok okumakla, bu kusûr afv olunur.

(İstigfâr) etmek, günâhların örtülmesini istemekdir. (Tenzîh) kelimesini okumak ise, günâhların yok olmasını istemekdir. O nerede, bu nerede? (Sübhân) şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Ma'nâları ve fâideleri ise pekçokdur.

(Tahmîd) kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükr edilmiş olur. Onun verdiği ni'metlerin şükrü yapılmış olur.

(Tekbîr) kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yapdığı şükrlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükr yapılamıyacağını göstermekdedir. Çünki, Ona yapılan istigfârlar, afv dilemekler için de, çok istigfâr etmek lâzımdır. Ona yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun içindir ki kendisi, Sâffâti sûresinin son âyetinde, (Sübhâne Rabbike Rabbil'izzeti...) buyurmuşdur. Kendini hesâba çekmek istiyenler, bu âyet-i kerîmeyi çok okumalıdır. Böylece istigfâr ve şükr etmiş olurlar. İstigfâr ve şükr edemediklerini de ve kusûrlarını da bildirmiş olurlar. Yâ Rabbî! Bizim kusûrlu, bozuk olan düâlarımızı, tevbelerimizi kabûl buyur! Sen herşeyi işitir ve bilirsin. Efendimiz, yüce Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma ve onun Âline ve hepsi temiz, seçilmiş olan Eshâbının herbirine salât ve selâm olsun ?sallü teâlâ ve selleme aleyhi ve alâ Âlihi ve Eshâbihi ecma'în"! Allahü teâlâ hepsine bereket versin!
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Günün Sohbeti
« Yanıtla #63 : 12 Mayıs 2010, 21:21:18 »

 
Muhammed bin Sûka hazretlerinden

“ÇOK KONUŞMAKTAN SAKIN!”
Ya’lâ bin Ubeyd, Muhammed bin Sûka’dan nasîhat istedi. O da buyurdu ki:
“Sizden önceki, insanlar çok konuşmaktan pek sakınmışlar, çok konuşmak üç yerde iyidir demişlerdir. Birincisi, Allahü teâlânın kelâmı olan Kur’ân-ı kerîmi çok okumak, ikincisi, çok emr-i mâruf yapmak sebebiyle fazla konuşmak. Üçüncüsü, fazla nehy-i münkerden dolayı çok konuşmak. Bu üç şeyden başka ancak çok lüzûm olursa konuşun. Zîrâ sizlerle beraber kirâmen kâtibîn melekleri vardır. İsimleri Rakib ve Adid’dir. Onlar hayır ve şer konuşulan her şeyi yazarlar. Akşam olduğu vakit, meleklerin yazdıklarında âhiretle ilgili yazıları çok olan ne bahtiyar kimsedir. Dünyâ ile ilgili olan yazısı çok olan ne bedbaht kimsedir.
Allahü teâlâ, müstahak olmayan hiçbir kimseye azap yapmaz. Azap yapılan kimseler, muhakkak ona lâyıktır. Şöyle ki; bir kimseye dünyâlık verilir. O kimse, verilen dünyâlığa çok sevinir. Fakat, dîninden bir şey fazlalaştığı zaman hiç farkına varmaz. Böyle kimse nasıl azâba müstahak olmasın?..”
Yine buyurdu ki:
“Bir kimsenin aksırdığını duysam, aramızda deniz de olsa ‘Yerhamükellah’ derim.”
“Allahü teâlâdan korkan mümin hiç neşelenmez. Onun rengi hiçbir zaman açılmaz. Yüzü devamlı mahzûn olur.”
“Bir insan, Müslüman kardeşinin ihtiyâcını görürse, Allahü teâlâ da ona çok yüksek dereceler verir, o kimse çok yüksek derecelere yükselir.”

AZABA MÜSTAHAK OLANLAR!..
Muhammed bin Münkedir, Muhammed bin Sûka’ya “Sana en hoş gelen amel hangisidir?” diye sordu. Muhammed bin Sûka hazretleri de “Mümini sürûra boğmaktır” buyurdu. “Ondan sonra hangisidir?” dedi. “Kardeşlere ikrâm etmektir” buyurdu.
Muhammed bin Sûka hazretleri vefat etmeden bir müddet önce buyurdu ki:
“Bir kimsenin dünyâlığından bir şey eksildiği zaman çok üzülür. Lâkin, o kimsenin dîninden bir şey eksildiği zaman o kadar üzülmez. Hattâ umûrunda bile olmaz. İşte o kimse de kendisini Allahü teâlânın azâbına müstahak eder.”
 
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Günün Sohbeti
« Yanıtla #64 : 08 Haziran 2010, 02:01:20 »
İyiliği yap, kötülükten de sakın. Yanlarından kalktığında, halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanacağın şeyleri gözet ve onları yerine getir. Yanlarından kalktığında halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanmayacağın şeylere ise, dikkat et ve onları yapmaktan da sakın. (Hadis-i serif
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik