Gönderen Konu: Gurbet  (Okunma sayısı 9811 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Gurbet
« : 27 Şubat 2007, 13:26:37 »



GURBET

Elimizdekilerin değerini bilemeyiz çoğu zaman, son pişmanlıklarda bu nedenler yüzünden kaynaklanır. İnsan kaybetmeden, insanın değerini bile anlayamıyor, gurbete yolun düşerse, ne demek isteğimi anlarsın!
 
Aradan uzun zaman geçmişti. Artık alışmaya çalışıyor, zorluklara karşı dayanmaya uğraşırken, acep vatanıma ne zaman giderim diye düşünüyordum,bir gün geldi artık günleri saymaya başladım, arkadaşlarımı görecektim, eski günleri anacaktım,eskisi gibi olacaktı her şey emindim, mahallenin delisini dahi özlemiştim, doya doya ezan seslerini dinleyecek yüreğimi ferahlatacaktım.
Her şey çok güzel olacaktı, hediyeleri bile almıştım, bir tek büyük günün gelmesi kalmıştı.
Artık oh diyecektim, gavurun yüzünü bir kaç hafta görmeyecektim, yabancı gözlerle bakılmayacaktı artık..

Altın kafesteymişim de özgürlüğe kavuşacakmışım gibi hissediyordum kendimi, sevinçten uçuyordum da, kanatlarımı gören yoktu, burası kadar zengin olmasa da vatanım, yinede değişmem, teknolojisinden tut ulaşımına kadar mükemmel olsa bile, huzuru veremedikten sonra ne işime yarar, isim olsa ne fayda, yinede ezildikten sonra,ne fayda dağı devirsen bunlar için, değmez inanki hiç değmez.

Bunlarda yürekte yoktur, acıma duygusu da yoktur, gençleri diskoda, orta yaşlılarıda orda burda, yaşlılaları da biraz gezinip günah çıkarmada. Bugün hepimizin özenti haline aldığı memleketten seslensem sesim bile duyulmaz, halimiz burda bile içler acısı, türk ama türkceyi bile konuşamaz, türk ama kültüründen habersiz, burda her şey iki duvar arasında kalmışçasına yaşanır olmuş..

Dost diye tutunacak kimsen yok, akraba diye elini öpeceğin büyüğün bile yok,hastalandığında bir tas çorba vermeye yetişecek komşun bile yok ki kalmamış diyeyim..
Burda her şey farklı yaşanır, kış gününde yaz meyvelerini, sebzelerini sofranda görürsün, yada yaz gününde, sofraya gelinceye kadar neler yaşarlar, güneşleri, yağmurları,havaları, ortamları ve koparılmayı bekleyen sıralarına kadar her şey kontrol altındadır, hep başka gözler takiptedir, sofraya gelirler gelmesine ama gelinceye kadar neler yaşarlar, neye hasret kalırlar kimse bilmez sadece yaşayan anlar derdinden.

Tatile giderken bile bin bir umutla gidersin, içinde heyecan fırtınaları kopar, ya gelirken bir burukluk bir hüzün çöker kara bulutlar gibi karanlık bir yolculukta hissedersin, yine her şey geride kalmıştır.Yine her şey yeniden uzakta yaşanmaya başlamıştır..Hep bırakmak istersin, hep geri dönme hayalleri peşinde olursun ama bir ilaç gibi bağımlı kalırsın. Başta ekmek dersin, sıralanır gerisi, artık bırakmak istesen de bırakamaz olursun, ya bağlanır kalırsın yada bağlanma zorunda kalıveririrsin.istesen de gidemezsin.

Neyse artik bu düşünceleri azda olsa geride bırakacaktım, bugün yarin büyük gün gelecek, bavulumu bile çoktan hazırladım, hediyelerimi ilk önce koydum ki unutmayayım..

Şimdilik elveda avrupa, selamlar türkiye diyerek yolculuk başlamıştı, heyecan, özlem, hasret, bambaşka bir şey anlatması o kadar imkansız ki, zaman bile kilitleniyor sanki, gökyüzünden uçarak yol aldık ve artik inmeye başlamıştık. Gökyüzünden türkiye öyle güzeldi ki ışıklar süslemişti her yeri, işte dedim burası, burası benim vatanım, canım, her şeyim çocukluğum, anılarım, yanlışlarım, doğrularım, düşüp kalkmalarımla benim vatanım burası..

Ayla yıldızına kurban olduğum, ezan sesiyle bir hoş oldup huzur bulduğum, geçmişimle gurur duyduğum, kopup geldiğim yerdi. Dünyanın öteki ucu olsa bile vazgeçilmezim, onca ülkelere bile değişilmez hazinem, taşı toprağıyla zengin, şehit kanlarıyla sulanmış, hasret tohumları ekilmiş, ezan sesleriyle yeri göğü inleten huzurum, vatanım ben geldim diye haykırmayı o kadar çok istedim ki, yüreğim haykırdı. Sessizce usulca haykırdı. Öyle haykırmış ki yüreğim, yaş oldu dayanamadı aktı gözlerimden damla damla ve her damlasında başka anlatım vardı..

Şükür sağ salim indik, pasaport kontrolünden de geçtik, artık toprağa adım attım, ne büyük mutluluk bu RABBIM, artık altın kafesten kısa sürede olsa kurtulmuştum,ayaklarımın yere bastığını hissettim, ezan sesiyle uyandım doya doya dinledim, ağladım için için, ilk defa ezan sesinin bu kadar güzel bu kadar duygulu, bu kadar anlamlı, bu kadar huzur verici olduğunu anladım ve izin süresince her ezan sesinde durup dinledim ve her dinleyişim titretti yüreğimi..camiler bile başka güzeldi, artık çan sesi yoktu, herkes aynı dili konuşuyordu, her yaşanan zorluğa rağmen Türkiye de canlılık vardı, ses vardı, kulaklarıma bile canmı gelmişti ki bu kadar çok duyuyordu, uzun sessizliğin ardından kulaklar bile canlanmıştı..

Uzun sürmedi köye gittik, içimdeki sevinçle, özlemle koştum aradıklarımı bulmak ne güzel bir duygu olacaktı ama artık eski mahallemiz yoktu, ne taş oynayan bir çocuk kalmıştı, nede top oynayan ip atlayan, kimse yoktu, sessizdi. Tek bir küçük çocuk vardı elinde tenekeyle davul çalıyordu, o sesler beynimde tırmalandı sanki, içim acıdı, yüreğim sızladı.

“nerelerdesiniz?“ diye bağırmak istedim ama her evde yaşlı ninelerle dedeler vardı, başka kimse kalmamıştı.
 “eski dostlarım mı?“  benim gibi sizde mi merak ettiniz,  bir yerlere dağılmış buğday tohumları gibi serpilmişlerdi, artık ne eski ben kalmıştı orda, nede eskilerden tek bir hatıra, her şey boştu, içim doldu, burası böylemiydi, nerde kartopu oynadığımız günler, nerde arkadaşlarımla sohbetler, nerde bu millet nerde bu devlet…Haykırmak istedim..

Boş sokaklara, zamanında canlı ama şimdi ölmüş gibi ayakta durmakta zorlanan evlere, yıllardır dimdik duran ağaçlara, son kez bakıp onlara yüreğimi akıtıp elveda demek istedim. Sanki bir sandığa koyup hiç çıkarmamak üzere geçmişi bir an kilitlemek istedim.. Yinede yapamadım, mahallenin delisi bile bu dünyadan göçmüştü.

Artık hiç bir şey eskisi gibi değildi.

Arkadaşlarımla aramda uçurumlar oluşmuş, araya uzaklık girmişti, ayni sıcaklığı bile hissedemedim, onların gözünde almancı olduğumu anladım, artık gözden ırak olanın gönülde de ırak olduğunu anladım, anlamsız gelen sözler bile anlamını yaşayarak öğretmişti..

Geri sayımlar başlamıştı artık, umutlarım kırık, bir şekilde geriye dönecek kara bulutlara bürünmüş elveda diyecektim vatanıma. Ayrılık zor olsa da katlanmalıydım, hem yabancı hem almancı olarak yaşamaya çalışmalıydım, anladım ki benim hayatım bundan sonra iki sınır arasında geçecekti..

Yola koyulmuş giderken, mezarlığımızı gördüm,dua etim geçmişlerimize, aklıma geldi.
ya bir gün ölürsem nerde ölecektim, cansız bedenim nerelerde kalacaktı?

Biraz ilerde hafif solgun, ama kökü kuvvetli olan ağacı, kendi adıyla GURBET ağacını gördüm, askerleri gurbete gidenleri buradan uğurlarlarmış, ne insanları gurbete yollamış bu ağaç, bak bu seferde beni tekrar yolluyor..

Nereye dedim kendime?

TABİİ Kİ GURBETE; solgun ama kuvvetli yaşamaya, her şeye rağmen yaşamaya uğurluyor..
Sessizce gurbet kuşlarına üye olmuşumda hiç haberim yokmuş meğer..
Ve yine bir hüzünlü elveda başladı, sınırlar ötesine uçuş kervanı beni beklemekte, elimdeki kalanlarla yeni bir gurbetin başlangıcı, her şeye rağmen ümitliyim gözlerim yaşlı olsa da, bir gün geri döneceğim, ya canlı yada cansız, ama döneceğim. Sakin ola siz kalanlar unutmayın, unutulduğunuzu da sanmayın..

Gurbette olan unutmaz, gurbette olan hep özlemleriyle, hep bir gün diye gün saymalarıyla ve her seferinde aynı yürek haykırışlarıyla..

Tatilde burnumda karanfil çiçeği misali tüten vatanıma gideceğim biiznillah.
O yağmur yağışların da,içimi ferahlatan o harika toprağın kokusunu yüreğime çekeceğim.
Sakallı dedelerimi, tatlı ninelerimi şapur şupur öpeceğim
ve aylardır hasret,kalbimde büyük bir özlem duyduğum,medine yollarını Bilal i Habeşiyi ve elbet Muhammedül Emin’i (s.a.v.) hatırlatan o ezanı muhammediyeyi doya doya dinliyeceğim...

Ama hani her acının yanı başında mutluluk ve her mutluluğun yani başında büyük bir ACI bekler ya, işte öyle bir anın başlangıcıyla tatil yolu değil vatana düşen yol oldu bu gurbetlik…

Gurbete selamlarımla!



İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Gurbet
« Yanıtla #1 : 03 Mart 2007, 02:20:21 »
Alıntı

Gurbette olan unutmaz, gurbette olan hep özlemleriyle, hep bir gün diye gün saymalarıyla ve her seferinde aynı yürek haykırışlarıyla..

Tatilde burnumda karanfil çiçeği misali tüten vatanıma gideceğim biiznillah.
O yağmur yağışların da,içimi ferahlatan o harika toprağın kokusunu yüreğime çekeceğim.
Sakallı dedelerimi, tatlı ninelerimi şapur şupur öpeceğim
ve aylardır hasret,kalbimde büyük bir özlem duyduğum,medine yollarını Bilal i Habeşiyi ve elbet Muhammedül Emin’i (s.a.v.) hatırlatan o ezanı muhammediyeyi doya doya dinliyeceğim...

Ama hani her acının yanı başında mutluluk ve her mutluluğun yani başında büyük bir ACI bekler ya, işte öyle bir anın başlangıcıyla tatil yolu değil vatana düşen yol oldu bu gurbetlik…

ne diyeyim kardesim Allah razi olsun ellerinize saglik

Çevrimdışı sentez

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 197
Gurbet
« Yanıtla #2 : 24 Mayıs 2007, 20:36:10 »
gurbey bu kadar acımıymış :?
YAŞASIN AYNI GÜNEŞİ EMZİRİP İKLİMLERE İKLİMİMİZDEN ALIN TERİ İLE SUNDUĞUMUZ ÜRÜNLER...
(kalbimde ve dualarımda daima SİZ ler olacaksınız.bunda asla şüpheniz olmasın..)

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Gurbet
« Yanıtla #3 : 25 Mayıs 2007, 10:51:36 »
Elinize sağlık.geçmiş 11 yılımızı hatırladık.

zaman_1453

  • Ziyaretçi
Gurbet
« Yanıtla #4 : 02 Temmuz 2007, 00:35:35 »
Allah razı olsun kardeşim... Ellerinize sağlık

Çevrimdışı gurbetci

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 168
Gurbet
« Yanıtla #5 : 15 Temmuz 2007, 13:56:38 »
benim gibi gurbette olanlar daha iyi anlarlar
llahi seven bir Kalp  bu yolda yorulmayida sever

Çevrimdışı afrah

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 475
Gurbet
« Yanıtla #6 : 21 Temmuz 2007, 02:01:39 »
Alıntı yapılan: "sentez"
gurbey bu kadar acımıymış :?

herzaman degil.ama aci tarafida var
.....Eger bu yoldan dönmek kader ise,
o kader beni bulmadan Emanetini üzerimden al YARAAB....

Çevrimdışı sentez

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 197
Gurbet
« Yanıtla #7 : 04 Ağustos 2007, 23:47:13 »
Alıntı yapılan: "afrah"
Alıntı yapılan: "sentez"
gurbey bu kadar acımıymış :?

herzaman degil.ama aci tarafida var


geçen hafta fransadan bir çocuk yurdumuzu ziyarete gelmişti..duvarda osmanlı padişahlarının resmini asılı görünce gözleri doldu,heycanlandı ve benden osmanlı padişalarının resmini istedi.yok dedim.nerden alabilirim dedi,kırtasiyecilerde vardır dedim..osmanlıyı çok mu seviyorsun dedim.sen sevmiyormusun dedi.utandım :oops:

bence gurbetteki vatandaşlarımız vatan millet konularında aç oldukları için daha samimi ve duyarlı oluyorlar bu konularda.buda avantaj değil mi?
YAŞASIN AYNI GÜNEŞİ EMZİRİP İKLİMLERE İKLİMİMİZDEN ALIN TERİ İLE SUNDUĞUMUZ ÜRÜNLER...
(kalbimde ve dualarımda daima SİZ ler olacaksınız.bunda asla şüpheniz olmasın..)

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Gurbet
« Yanıtla #8 : 06 Eylül 2007, 22:12:22 »
Gurbet
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez,akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!

Titrek parmağınla tutub tığını,
Alnıma işleme kırışığını;
Duvarda emerek mum ışğını,
Bir veremli rengini bağlama gurbet!

Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız annem gibi o ılık sesle,
İçimde dövünüb ağlama gurbet!......

Necip Fazıl kısakürek
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı suhup

  • okur
  • *
  • İleti: 63
Gurbet
« Yanıtla #9 : 07 Eylül 2007, 15:09:16 »
Teşekkürler, elinize sağlık..
Kişiye sadakat yakışır görse de ikrah;doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah.