Gönderen Konu: Hadis-i Şerifin arapça metni  (Okunma sayısı 12851 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı krmt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Hadis-i Şerifin arapça metni
« : 17 Şubat 2010, 01:09:09 »

İmâm-ı A’zam Ebû Hanife’nin Müsned isimli eserinde, Abdullah İbni Ömer’den rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte şöyle anlatılıyor:
-“Bir gün biz, bir grup sahâbe, Peygamber (s.a.s.)’in yanında idik. O sırada yakışıklı, beyaz tenli, saçları omzuna inmiş, güzel kokulu, beyaz elbiseli bir genç geldi ve Peygamber (s.a.s.)’e:
-“Selâm sizlere!” dedi. Peygamber (s.a.s.) ile birlikte selâmını aldık.
-“Ey Allah’ın Resûlü, yaklaşabilir miyim ?” diye sordu. Peygamber (s.a.s.):
-“Yaklaş!” deyince o kadar yaklaştı ki, dizlerini Resûlullah’ın dizlerine dayadı ve :
-“Bana imândan haber ver!” dedi. Peygamber (s.a.s.):
-“İmân; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Allah’a kavuşmaya, âhiret günününe, hayır ve şerr’in Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmaktır” diye cevap verdi. Genç:
-“Doğru söylüyorsun” dedi.
Abdullah İbn-i Ömer, “Biz o kimsenin Peygamber’e, sanki biliyormuş gibi “doğru söylüyorsun” demesine hayret ettik.
Sonra Genç tekrar sordu:
-“İslâm’ın farzları nelerdir, onları söyle?” Hz. Peygamber:
-“Namaz kılmak, zekât vermek, yol bakımından güç yetmesi hâlinde hac etmek, Ramazan ayında oruç tutmak ve bir de boy abdesti almaktan ibarettir” karşılığını verdi. Genç adam yine:
-“Doğru söylüyorsun” dedi ve sonra:
-“İhsân nedir, haber ver!” diye sordu. Hz. Peygamber:
-“İhsân; Allah’ı görür gibi, Allah için iş yapman ve ibadet etmendir. Çünkü sen onu görmesen de o seni görür” buyurdu. Genç:
-“Bu şekilde yaparsam, işlerimde ihsân ediciyim öyle mi?” diye sorunca, Peygamber (s.a.s.):
-“Evet” buyurdu. Genç:
-“Doğru söylüyorsun” dedi ve devam etti:
-“Bana Kıyâmet’in zamanından haber ver!” Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
-“Bu konuda kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir. Ancak onun belirtileri vardır.” Sonra Peygamber (s.a.s.) buna edilil olarak, şu meâldeki âyeti okudu: “Muhakkak ki Kıyamet, Allahü Teâlâ’nın nezdindedir. Yağmuru dilediği zaman, dilediği mekâna o yağdırır. Rahimlerde ne var, dişi mi erkek mi o bilir. Kişi yarın ne kazanacağını, hayır mı şerr mi işleyeceğini bilmez. Ve hiçbir kimse zamanını bilemediği gibi, nerede öleceğini de bilmez. Şüphesiz Allahü Azimüşan alimdir, habirdir (her şeyin iç ve dış yüzünü bilir ). (Lokman: 31-34)
-“Doğru söylüyorsun” dedi ve gözümüzün önünde çıkıp gitti. Peygamber (s.a.s.):
-“Onu bana çağırın!” diye emredince, kalktık ve arkasından çıktık. Fakat hangi yöne gittiğini bilemedik, hicbir sedye göremedik. Geriye dönüp, Peygamber (s.a.s.)’e durumu anlattık. Hz. Peygamber:
-“Bu genç adam Cebrâil (a.s.)’dır. Sizlere dininizin genel esaslarını öğretmek için geldi” buyurdu.

« Son Düzenleme: 11 Temmuz 2011, 00:24:06 Gönderen: Tuğra »

Mahi

  • Ziyaretçi
ــ وعن يحيى بن يَعْمُرَ قال: كَانَ أوّلَ مَن قال في القَدَرِ بالبصرةِ مَعْبَدٌ الجُهَنىُّ، فانطَلَقْتُ أنا وَحُمَيْدُ بنُ عبدِ الرحمن الحِميرىُّ حاجَّيْنِ أو معتمِرَيْنِ. فقلْنا: لو لَقِينا أحداً من أصحابِ رسُولِ اللّهِ # فسألناه عما يقولُ هؤءِ في القدرِ، فَوُفِّقَ لنا عبدُاللّهِ بنُ عمر رضى اللّه عنهما داخً المسجِدَ فاكتنفتُهُ أنا وصَاحِبِى: أحدُنا عن يمينهِ واخرُ عن يسارهِ: فظننتُ أنّ صاحبى سَيَكلُ الكَمَ إلىّ. فقلتُ يا أبَا عبدِالرحمن: إنه ظََهَرَ قِبَلنَا أناسٌ يقرؤنَ القرآنَ وَيَتَقَفَّرُونَ العلمَ، وذَكَرَ مِنْ شأنِهِمْ، وأنه

م يزعمونَ أنْ  قَدَرَ، وَأن ا‘مْرَ أُنْفٌ فقال: إذا لقِيتَ أولئك فأخْبِرْهُمْ أنِّى برئٌ منهم وأنهم بَرَاءٌ مِنِّى، والَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عبدُاللّهِ ابْنِ عُمرَ: لو أنّ ‘حدِهم مثلَ أحُدٍ ذهباً فأنفقَهُ ما قَبلَ اللّهُ منه حتى يُؤمِنَ بالْقَدَرِ.ثُمّ قال: حَدَّثَنِى أبى عُمَرُ بنُ الخطابِ  رضى اللّه عنه قال: بَيْنَمَا نَحْنُ جُلوسٌ عِنْدَ رسُولِ اللّهِ # إذْ طَلَعَ عَلينَا رجلٌ شَديدُ بيَاضِ الثِيابِ شَديدُ سوادِ الشّعرِ  يُرَى عليهِ أثرُ السفرِ، وَ يعرفُهُ مِنَّا أحَدٌ حتى جلَسَ إلى النبىِّ # فأسندَ ركبَتَيْهِ إلى رُكْبَتَيْهِ، ووَضَعَ كَفّيْهِ عَلى فَخِذَيْهِ. وَقالَ: يامحمّدُ أخْبِرْنِى عنِ اسْمِ. فقال: ا“لَاسْمُ أنْ تَشْهَدَ أن لَاَ إلَهَ إّ َلَا اللّهُ، وأنّ محمّداً عَبْدُهُ ورسُولهُ، وتقِيمَ الصّةَ، وتُؤتِى الزّكَاةَ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ، وَتَحُجَّ البَيْتَ إنِ اسْتَطَعْتَ إليهِ سَبِيً. قال: صَدقتَ. فَعَجِبْنَا لَه يَسأَلهُ ويُصَدِّقُهُ. قال: فأخْبِرْنِى عنِ ايمَانِ. قال: أنْ تُؤْمِنَ بِاللّهِ وَمََئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلهِ وَاليَوْمِ اخِرِ، وَتُؤمنَ بالْقَدَرِ خيْرِهِ وَشَرِّه. قال: صدقتَ. قال: فأخْبِرْنِى عَنِ ا“حْسانِ. قال: أنْ تَعْبُدَ اللّهَ كَأنّكَ تَراَهُ، فإن لمْ تَكُنْ تَراهُ فإنّهُ يَراكَ. قال: فَأخْبِرْنِى عنِ السّاعةِ. قال: ما الْمَسْؤُلُ عَنْهَا بأعْلَمَ منَ السائلِ. قال: فأخْبِرْنِى عَن أمَاراتِهَا؟ قال: أن تَلِدَ ا‘مّةُ رَبّتهَا، وأنْ تَرَى الحُفَاةَ العُراةَ العالَةَ »وليسَ عندَ مسلم العالَةََ« رعاء الشّاءِ يتطاوَلُونَ في البنيَانِ. قال: ثم انطلقَ فَلَبِثْتُ ملِيّاً. هذا لفظ مسلمٍ، وعندهم: فَلَبِثْتُ ثثاً ثم قال: يا عُمَرُ أتَدْرِى مَنِ السّائلُ؟ قُلتُ: اللّهُ ورَسُولُهُ أعْلمُ. قال: فَإنّّهُ جِبْريلُ عليهِ السّمِ أتاكمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينكُمْ؛



Yahya İbnu Ya'mer haber veriyor: "Basra'da kader üzerine ilk söz eden kimse Ma'bed el-Cühenî idi. Ben ve Humeyd İbnu Abdirrahmân el-Himyerî, hac veya umre vesîlesiyle beraberce yola çıktık. Aramızda konuşarak, Ashab'tan biriyle karşılaşmayı temenni ettik. Maksadımız, ondan kader hakkında şu heriflerin ettikleri laflar hususunda soru sormaktı. Cenâb-ı Hakk, bizzat Mescid-i Nebevî'nin içinde Abdullah İbnu Ömer (radıyAllahu anh)'la karşılaşmayı nasib etti. Birimiz sağ, öbürümüz sol tarafından olmak üzere ikimiz de Abdullah (radıyAllahu anh)'a sokuldu. Arkadaşımın sözü bana bıraktığını tahmîn ederek, konuşmaya başladım:

"Ey Ebu Abdirrahmân, bizim taraflarda bazı kimseler zuhur etti. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlar. Ve çok ince meseleler bulup çıkarmaya çalışıyorlar." Onların durumlarını beyan sadedinde şunu da ilâve ettim: "Bunlar, "kader yoktur, herşey hâdistir ve Allah önceden bunları bilmez" iddiasındalar." Abdullah (radıyAllahu anh):

"Onlarla tekrar karşılaşırsan, haber ver ki ben onlardan berîyim, onlar da benden berîdirler." Abdullah İbnu Ömer sözünü yeminle de te'kîd ederek şöyle tamamladı: "Allah'a kasem olsun, onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa ve hepsini de hayır yolunda harcasa kadere inanmadıkça, Allah onun hayrını kabul etmez."

Sonra Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyAllahu anh) bana şunu anlattı:

"Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı:

Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver! Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı:

"İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah'a haccetmendir." Yabancı:

"- Doğru söyledin" diye tasdîk etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik. Sonra tekrar sordu:

"Bana iman hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı:

"Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna da inanmandır." Yabancı yine:

"Doğru söyledin!" diye tasdik etti? Sonra tekrar sordu:

"Bana ihsan hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı:

"İhsan Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor." Adam tekrar sordu:

"Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu sefer:

"Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla birşey bilmiyor!" karşılığını verdi. Yabancı:

"Öyleyse kıyametin alâmetinden haber ver!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamayı yaptı:

"Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir -Müslim'in rivayetinde fakir kelimesi yoktur- davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir."

Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. -Bu ifade Müslim'deki rivayete uygundur. Diğer kitaplarda "Ben üç gece sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'la karşılaştım" şeklindedir- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)

Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? dedi. Ben:

"Allah ve Resûlü daha iyi bilir" deyince şu açıklamayı yaptı:

"Bu, Cebrail aleyhisselâmdı. Size dininizi öğretmeye geldi."

Müslim, İman: 1; Nesâî, İman: 6; Ebu Dâvud, Sünnet: 17; Tirmizî, İman: 4.

Bu Hadis-i şerif Olabilir mi?
« Son Düzenleme: 18 Şubat 2010, 20:20:10 Gönderen: mystic »

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı söz verdik

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 327
  • mevla ile oldukdan sonra ölümde hosdur ömürde..mev
Hadis-i Şerifin arapça metni
« Yanıtla #3 : 10 Temmuz 2011, 20:31:05 »
benimde bir sorum olacakdi meshur hadisi serifin arapca yazilisini ariyordum
H.S: gul kalilen kül kalilen....(i.ah.)
yardimci olursaniz memnun kalirim
« Son Düzenleme: 11 Temmuz 2011, 00:25:09 Gönderen: Tuğra »
ölümümüzden  sonra mezarimizi aramayiniz,bizim mezarimiz ariflerin gönüllerindedir...mevlana