Ashâb-ı Kiram, îmân edip Rasûlullâh'a biat ederlerken birbirlerine nasihat etmeyi taahhüd ederlerdi. Nasîhatin ehemmiyeti bakımından Allâh Rasûlü (sav) : "Dîn nasîhattir, din nasîhattir, din nasîhattir!" (Buhârî, Îmân, 42) buyurmuştur.
O Gün... Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurur:
"Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler biri birine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman; insanoğlu yapıp gönderdiklerini ve yapamayıp geride bıraktıklarını bir bir anlar."
"Ey İnsan seni yoktan yaradan, düzgün yapılı ve endamlı kılan, sana ölçülü dengeli davranma imkânı veren (maddi, akli yapıda seni en üstün kılan) seni dilediği en güzel şekil ve biçimde terkib eden ihsanı bol Rabbına karşı seni aldatan nedir?"
"Evet, gerçek o ki: ısrarla dini yalanlıyorsunuz, şunu iyi bilin ki üzerinizde muhafızlık eden değerli katipler vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilir yazar."
"İyiler muhakkak cennet içinde olurlar. Kötüler de cehennem içinde. Onlar en büyük mahkemenin kurulduğu kıyamet gününde oraya girerler. Onlar hiç bir şekilde ateşten uzak kalamazlar."
"Ceza günü nedir? Bilir misin? Nedir acaba o ceza günü, hiç kimsenin başkasına hiç bir hususta fayda ya da zarar vermeğe malik olmadığı gündür, o gün emir Allah'ındır." (el-İnfitar, 1-19)
Süfyan Sevrî kuddise sirruh hazretlerinin gençliğinde beli bükülmüş, ihtiyar gibi olmuşdu. Sebebini soranlara:
- Kendisinden ilim öğrendiğim bir hocam vardı. Ölüm halinde kendisine imân telkin ettiğim halde, kelime-i tevhidi getirmedi, imânsız gitti. Bunun üzerine nasıl olur da belim bükülmez? derdi.
Anlatıldığına göre Ömer İbni Abdilaziz hazretleri, bir gece namaz kılıyordu. Namazda, Fatihâ'dan sonra aşağıdaki âyetleri okumuştu. Bu esnada çok hislendi. Ağlamağa başladı. Daha sonra aynı ayetleri tekrar tekrar okudu, hem de ağladı ve böylece sabahı etti. Okuduğu âyetler şunlardı:
Boyunlarında, boyunduruklar ve zincirler bulunduğu halde; ki onlar bu vaziyette önce sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır. (Mü'min, 71, 72)
Hasret ve Nedamet Günü
Temim Dârî hazretlerinin aşağıdaki âyeti kerimeyi bir gece sabaha kadar tekrar tekrar okuduğu ve ağladığı rivayet edilir :
"- Yoksa kötülükleri işleyenler, kendilerini, imân ederek iyi amel ve hareketlerde bulunanlar gibi yapacağımızı dirim ve ölümlerinin bir olacağını mı sandılar? Hükmede geldikleri bu şey ne fena." (Câsiye, 21)
Sorguda...
Muaz bin Cebel radıyAllahu anh'ın bildirdiği bir hadisi şerifte Resûlü ekrem (sav) buyurmuşlardır ki:
- Kişi kıyamet günü dört şeyden sorguya çekilmedikçe bir tarafa adım atamaz :
1.) Ömrünü nerede tükettin?
2.) Bedenini nerede yıprattın?
3.) İlminle hangi hususta amel ettin?
4.) Mal ve servetini nerede kazanıp nerede harcadın?
Yahyâ Râzî bin Muaz kuddise sirruh buyurdu ki :
- Ey İnsanlar! Unutmayınız, yarın mahşer yerine bölük bölük, dört bir yandan geleceksiniz. Allahü Teâlâ'nın huzurunda hesaba çekileceksiniz, yaptıklarınızın hesabını harfi harfine vereceksiniz. Hesabını veremeyen günahkârlar, yaya olarak ve sıkıntı içinde bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Hesabını veren Allahü Teâlâ'nın sevgili kulları ise, rahat içinde cennete sevk edilirler.
Kardeşlerim! Mahşer günü hasret ve nedamet günüdür. O gün ta'rif edilemeyen büyük bir gündür. O gün amellerin tartıldığı, dünyada yapılan bütün iyiliklerin, ortaya döküldüğü, gizli saklı hiçbir şeyin kalmadığı bir gündür. O gün feryatların yükseldiği bir gündür. O gün hiç kimsenin bir başkasına yardım edemeyeceği ve hiç kimsenin, hile yapıp tuzak kuramayacağı bir gündür.