Gönderen Konu: Halepçe'ye Ağıt  (Okunma sayısı 2618 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı duaekseni

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 209
Halepçe'ye Ağıt
« : 23 Mart 2007, 23:53:34 »

HALEPÇE’YE  AĞIT
 

    Ne desem,nereden başlasam ki?

 

    Haberlerden, haberdar olmak için girdiğim bir kaç haber sitesine 19 yıl önce katledilen, yakıp yok edilen , gerçek sayısını Allah’tan başka kimsenin bilmediği ,bilmek istemediği, Halepçe mazlumlarının yürek yakan resimleri konmuş.

   Yanına yazılanları okuyamıyorum.Gözlerim resimlere kilitlenmiş vaziyette hıçkırıyorum.

    Bir ağaç.Belli ki kimyasal maddelerden kavrulmuş. Yaprakları,yeşil görünse de, aşağı doğru kendilerini bırakmış,sarkmışlar.Kimileride yere toprağa dökülmüş.Tıpkı yerde hemen altında yatan bebeklerin gevşekçe yanına düşmüş cılız kolları gibi.

    Ağaçla,bahçe duvarı arasında  gerili ipte asılı çamaşırlar dikkatimi çekiyor.Belki de birkaç saat önce çamaşır yıkayan şu ananın, canlı olan  kolları da ,tıpkı yanı başında yatan bebeleri gibi, yapraklar misali düşüvermiş yanı başına.Şu cansız, sağa sola savrulmuş, onlarla aynı kaderi paylaşan tavuklar ve  muhtemelen kaçmaya fırsat bulamadan bir ayağı altında kıvrılı kalmış halde ki köpekte uyurcasına uzanıvermiş.

   Ya sen anasının koltuğunun altına yüzünü saklamış sabi,neydi günahın?

   Dönme yüzünü sakın!Bakamam gözlerine..

   Can verirken “Anne” dedin mi? Fırsatın oldumu ağlamaya?

   Sahi senin dilinde de benim söylediğim gibimi söylenir “Anne” ?

   Annen “Korkma,şimdi geçecek” dedi mi,diyebildi mi ?Üzerine kapanıp sararken kollarıyla.    

  “ Rabbim! Bize katından bir yardımcı gönder” nasıl denir Kürtçe?

 Şu, yanında yatan,3-4 yaşlarındaki ağabeyinin gözleri neden açık kalmış öyle?Ayağında Kürt şalvarı,elinde oyuncak tüfeği,omzunda katır boncuklu nazarlık.Ne tüfek zalime dur diyebilmiş,nede nazarlık kem gözlerden koruyabilmiş.Öyle ya onun tüfeği öldürmez, Oynamak için..Simsiyah ,kıvır kıvır saçlarını okşamak için uzatsam elimi iter mi dersin?

   Ya bu ellerime bulaşan kan da neyin nesi? Senin kanın mı söyle !

   Oysa ki uyurcasına yatmaktasın.Korkudan,adeta damarlarında buza kesmiş kanın,nasıl bulaştı ellerime böyle!

   Af dilesem,yuyup yıkanır mı,arınır mı  göz yaşlarımla,ellerimdeki kan. Utanıyorum, ne olur yüzüme bakmadan söyle.

   Unutulmasın, unutturulmasın için yıldönümleri,anma günleri düzenleniyor Halepçe’ye .

   Senin katlin için mi,bizim ihmalimiz, umursamaz utancımız için mi bunca sözler?

   Kimin maşa,kimin el olduğunun ne önemi var ki!Maşanın ortadan kaldırılması seni geri getirir mi?

    İnandığım öğretinin yüklediği “Müslümanlar ancak kardeştir”.”Bir vücudun azaları gibidir.Birisinin acısını hepsi hisseder” sorumluluğumu yok edebilir mi?

    “Zulme sessiz kalan,dilsiz şeytandır” uyarısını duymayan kulaklarım, senin ta Kürdistan’dan ağzına,gözüne,ciğerlerine doldurulan zehirle haykırışını duyar mı?

    Firavunun görevi zulüm yapmak.Ya ben ne yapıyorum zulmü önlemek adına?Allah’ın ayetim dediği zenginlikleri kavimleri,ırkları,dilleri düşman belletenlere karşı verdiğim mücadelenin boyutu ne?

     Ta ki ,elindeki  lokmanı ağzına götüremeden hunharca katledildiğinin resimleriyle karşılaşıncaya kadar,habersiz yaşamışım senden.

    Şimdi oturup gözyaşı dökmeye hakkım var mı?

    Sen affetsen,hakkını helal etsen,Allah kabul eder,affeder mi?  

 

   (duaekseni)


www.satirbasi.com