Gönderen Konu: İki Ayrı İnsan Numunesi*  (Okunma sayısı 3157 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
İki Ayrı İnsan Numunesi*
« : 13 Ağustos 2008, 18:32:43 »

Kur’ân-ı Kerim’de, Fecr sûresinin 15 ve 16. âyet-i kerimelerinde, iki ayrı insan örneğinden bahisle şöyle buyurulmaktadır:

“İnsan, ne zaman Rabbi onu imtihan edip kendisine ikramda bulunsa (bolca nimet ve zenginlik verse), o vakit der ki, ‘Rabbim bana ikrâm etti.’ Ama (yine) onu imtihan edip rızkını daralttığı vakit de der ki,  ‘Rabbim bana ihânet etti.”

İlk âyette anlatılan insan, işleri yolunda, keyfi yerinde olandır... Hâlinden memnun ve mes‘uttur. Bu sebeple şurada-burada, “Rabbim bana ikrâm etti!..” deyip hâlini, böyle şükür, minnettarlık ve hamd ü senâ içinde ifade eder. Fakat devir hep böyle gitmez ya; günün birinde şartlar onu birazcık sıkıştırıp, keyfini kaçırır; işleri bozulur... İşte, sonraki âyette de insanın o hâlinden, “Rabbim bana ihânet etti!” diyerek şikâyette bulunduğu haber verilmektedir.
 
Nimet ve rahata nâil olduğu zaman, “Rabb’inin ikrâm ettiğini”; sıkıntı ve belâya mâruz kaldığı zaman da, “Rabb’inin ihânet ettiğini” söyleyen bu insan tipi, elbette ki makbul bir tip değildir. Çünkü makbul bir insanın, hakiki bir mü’minin yapması gereken şey; işleri yolunda gittiıi zaman şükretmesi; işleri bozulup, belâya dûçar olduğu zaman da sabredip isyân etmemesidir.

Evet, kâinatta hiçbir şeyin hikmetsiz cereyan etmediğini bilen mü’minin vasfı; nimetlere şükredip, felâketlere de sabretmek...  “Bunda da bir hikmet vardır. Bu da geçer yâhû!” diyerek, tevekkülle rızâ göstermektir.

Nitekim bir gün Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, topluca oturup sohbet hâlinde olan ashâbının yanlarına geldiler. Ashâb-ı kirâmın, bilindiği gibi işleri-güçleri, geceleri-gündüzleri sadece Allah’ın rızâsını kazanıp, Resûlü’nün şefâatini düşünmekten başka bir şey değildi. Tek hedef, yegâne gâye; Allâh’ın ve Resûlü’nün rızâsı...

Binâenaleyh, sohbetlerinin ekseriyeti de bu mevzû üzerinde cereyan ediyordu. İşte böyle bir sohbet esnâsında gelmiş bulunan Sevgili Peygamberimiz, onlara şu suâli sordu:

“— Sizler kimlersiniz? Ashap cevap verdiler:
— Bizler mü’min kimseleriz. Resûlüllah Efendimiz tekrar sordu:
— Peki, mü’min olduğunuzun alâmeti nedir? Cevap verdiler:
— Mü’min olduğumuzun alâmeti odur ki; bizler, nimetlerin gelişine şükreder, gidişine de sabrederiz.         

Bu cevap üzerine Server-i Âlem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

— Öyle ise sizler, hakiki mü’minlersiniz.”

Evet, hakiki mü’min odur ki; bollukta Rabbine şükretmesini, darlıkta ise sabretmesini bilir. Başına gelen kazâ, belâ ve felâketlere sabır ve rızâ ile mukabele eder. Ve bilir ki, bu dünyanın nimetleri fâni olduğu gibi, sıkıntı ve meşakkatleri de geçicidir. Asıl mes’ele, ebedî olan âlemin mükâfat ve mücâzâtındadır. Zira burada çekilen zahmetler, orada mükâfat olarak çıkacaktır karşımıza...

Nitekim bir hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki:

“Kıyâmet gününde bir takım insanlara kanatlar verilecektir. Bunlar, kanatlarını çırpa çırpa uçarak cennete gidecekler. Melekler onlara soracak:

— Sizler hesap verdiniz mi? Sırât’tan geçtiniz mi? Cehennemi gördünüz mü?
— Hayır.
— O halde sizler, hangi peygamberin ümmetisiniz?
— Bizler Muhammed sallalâhü aleyhi vesellem’in ümmetindeniz.
— Allah aşkına söyleyin; sizlerin dünyada nasıl bir ameliniz vardı ki, böyle hesapsız-sualsiz cennete girdiniz?


Onlar diyecekler ki:

— Bizim iki hasletimiz, sadece iki vasfımız vardı. Bunlardan biri, takvâmızın devamlılığı... Yani gizlide de olsa, açıkta da olsa, tenhâda da olsa, kalabalıkta da olsa takvâmızı devam ettirir, dînimizi yaşardık!

İkincisi de; uğradığımız belâ ve musîbetlere sabır ve tahammül gösterir, aslâ ümitsizliğe kapılmazdık. Rabb’imizin verdiği kısmete rızâ gösterir, bunda da hayır vardır, diyerek yolumuza devam ederdik. Melekler bu defa şöyle söylerler:

— Öyleyse sizler, bu mükâfata lâyıksınız, yolunuza devam ediniz.”


Hulâsa, cennete böylesine kolaylıkla girenler, bu dünyada mâruz kaldıkları felâket ve musîbetlere sabırla kulluk vazifelerine devam edenlerdir.
« Son Düzenleme: 19 Nisan 2009, 22:02:37 Gönderen: Ay Işığı »
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı ASUDE

  • yazar
  • ****
  • İleti: 632
Ynt: İki Ayrı İnsan Numunesi
« Yanıtla #1 : 13 Ağustos 2008, 18:38:20 »
Allah razı olsun :emek

Çevrimdışı hüsnülhatime

  • okur
  • *
  • İleti: 57
Ynt: İki Ayrı İnsan Numunesi
« Yanıtla #2 : 13 Ağustos 2008, 19:23:59 »
Allah razı olsun.
Bak şu çeşmenin haline
İçecek tası yok
Kırma mü'minin kalbini
Yapacak ustası yok

Çevrimdışı ipeknur

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 127
  • Edeb Ya Hu!!
Ynt: İki Ayrı İnsan Numunesi
« Yanıtla #3 : 13 Ağustos 2008, 23:02:16 »
Allah razi olsun emeginize saglik.
BU SEHIR GIRDAP GULUM
GIRDAPTA MEHTAP GULUM
FELEGIN BIR SUYU VAR
SU DEGIL KEZZAP GULUM....

Çevrimdışı t_evladi

  • okur
  • *
  • İleti: 60
  • "Lâ tahzen! İnnellâhe meana"
Ynt: İki Ayrı İnsan Numunesi
« Yanıtla #4 : 14 Ağustos 2008, 15:59:27 »
Allah razı olsun inşAllah
"Ya Rabia: Olur mu bir gönülde iki Leyla?
                 Olur bir gönülde bir Leyla.
                    O da Hazreti Mevla."