Gönderen Konu: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü  (Okunma sayısı 21502 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« : 23 Eylül 2009, 12:12:41 »

Hanefi mezhebi, Darul harb kavramının tarifinde hükümlerin icrası, otoritenin hakimiyeti, emniyeti ve korkunun dikkate almıştır. Bu konuda İmam Ebu Hanife şöyle diyor: “ Darul harbe dönüşür: Birincisi; Darul harbe bitişik olması.

İkincisi; orada ilk emanları üzre müslümanların ve zımmilerin kalmaması.

Üçüncüsü; orada ahkam-ı şirkin tatbiki (El-Mebsut / İmam Serahsi )

Dikkat edilirse imama göre Darul harb; müslümanların içerisinde korku ve kuşkuyla gün geçirdikleri ve ahkam-ı şirkin icrasına sahne olan her beldenin adıdır. İmam Ebu Hanife ihtilaf-ı dareyn (İki dar) meselesinde darın içerisinde oturanlara emanı nisbet etme esasına itibar etti. İçerisinde mutlak olarak emanın müslümanlara ait olduğu dar, darul islamdır.Müslümanların içerisinde (İslami hayatları hususunda) emin olmadıkları dar da,darul harbdir. (Tavali-ul Envar Şerh-u Durr-ul Muhtar / Es-Sundi)

Gerek İmam Ebu Hanife’nin ve gerekse imam Muhammed ile İmam Ebu Yusuf’un bu görüşleri bazıları tarafından yanlış tevil edilmektedir. Bakınız İslam aleminde fıkıh ilmi üzerindeki inceleme ve araştırmalarıyla tanınmış bazı müellifler şöyle diyorlar: “İmam Ebu Hanife’nin bu görüşüne göre İslam Ülkeleri darul islam sayılırlar. Çünkü bugünkü islam ülkelerinde müslümanlar için emniyet vardır. Bu günkü islam ülkelerinde küfür yasaları her ne kadar açıkça icra olunuyorlarsa da emniyetin varlığından ötürü darul harbtirler diyemeyiz.”

Evvela şunu söyleyelim: Bu görüş ve yorum hakikatsız bir safsatadır.Çünkü bu günkü İslam ülkeleri kendilerinin de ifade ettikleri gibi, ahkam-ı şirkin istilası altındadırlar. İstila altındaki islam ülkelerinin bir çoğunda İslam’i bir devletin kurulması için çalışmak suçtur. Şeriat-ı garranın üzerinde titizlikle durduğu emniyetlerin hiç biriside yoktur.

Yukarıdaki hakikatsiz safsataya saf bir şekilde aldanmamak için evvela şeriatın emrettiği emniyet çeşitlerini ve bu emniyetlerin nasıl ve ne şekilde sağlanacağını öğrenmek lazımdır. Bu konuda İmam Gazali şöyle der : "Şeriatın insanlardan istediği beş şeydir; Din emniyeti, Can emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti ve mal emniyetidir. Bu beş şeyin muhafazasını temin eden her şey maslahattır,bunlara zarar veren şeyler ise mefsedettir. Mefsedeti ortadan kaldırmak ise maslahattır.(El Mustasfa / İmam Gazali )

Hiç şüphesiz Şeriat; Din emniyetini, bidatları, hurafeleri ve asılsız şeyleri anlatmayı yasaklamayı ve bu işe teşebbüs edenleri cezalandırmakla (Mesadır-ut Teşri-il İslamî fima nassa fihi / Abdulvahhab Hallaf)

Can emniyetini kısasa kısas düsturuyla (Kitab-ut Tahrir / İbn-i Humam)

Akıl emniyetini sarhoşluk veren şeyleri içenlere hadd uygulamayı emretmekle(El İhkam fi Usul-il Ahkam / Amıdî)

Mal emniyetini hırsızlık, yol kesmeyi, gasb ve faizi yasaklamakla (El Veciz fi usulil fıkh / Abdulkerim Zeydan)

Nesil emniyetini de zina ve iftirayı yasaklamak ve yapanları cezalandırmakla sağlamıştır. (El Muvafakat fi usulişşeriat / İmam Şatıbî )
Şimdi “Bu günkü İslam ülkelerinde müslümanlar için eman şartı vardır” diyenlere soruyoruz:
Bu günkü İslam ülkelerinde bidat,hurafe ve asılsız şeyleri anlatanlar korku içinde midirler yoksa emniyette midirler ?
Haksız yere cana kıyanlara hadd uygulanıyor mu?
Bu darul islam saydıkları ülkelerde akıl emniyetini tahrip eden içki ve benzeri şeylerin fabrikaları açık değil mi ?
Yine bu içki fabrikalarını bekçiler beklemiyorlar mı? İçki satan ve içenlere hadd uygulanıyor mu?Nesil emniyetini yok eden genel evler açık değil mi ?
Bu genelevlerde zina edenleri polis ve bekçi beklemiyorlar mı ?
Mal emniyetini yok eden faiz serbest değil mi?
Bankaları polis ve bekçi beklemiyor mu?
Bütün bu emniyetlerin tahribatlarından sonra kalkıp “Bugünkü İslam ülkeleri, İmam Ebu Hanife’nin eman şartına göre darul harb değil, darul İslam’dırlar” demek doğrudan doğruya İmamı istismar etmektir. Onun görüşlerini çarpıtmaktır. Kim ne derse desin, Bu günkü islam ülkelerinde din, can, mal, nesil ve akıl emniyeti ortadan kalkmış, bunun yerine katil emniyeti, iftiracıların emniyeti, zinakarların emniyeti, faizcilerin emniyeti, bidat ve hurafelerin emniyeti, içki fabrikalarının ve içkinin akıllarını dağıttığı sarhoşların emniyeti iktidar olmuştur.
Artık İslam coğrafyasında gün; faizcilerin, kumarcıların, iftiracıların, zinakarların, bidatçıların ve sarhoşların günüdür. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’in darul harb hakkındaki görüşleri şöyledir : “Müslümanların darı, içerisinde ahkam-ı şirkin izhar olunması ile darul harbe dönüşür. Ülkenin bize (müslümanlara) veya onlara (gayri müslimlere) nisbeti kuvvet ve hakimiyet iledir. Ahkam-ı şirkin izhar olunduğu her yerde kuvvet müşriklere ait olduğundan, o yer darul harbtir. İslam hükmünün zahir olunduğu her yerde de kuvvet müslümanlarındır.(El Mebsut / İmam Serahsi )

Gerek İmam Muhammed ve gerekse İmamı Ebu Yusuf’un görüşüne göre ahkam-ı şirkin istilası altında bulunan bu günki İslam ülkeleri(!) birer darul harbtirler. Ebu Hanife’nin şartını tevil ederek bugünkü İslam ülkelerine darul islam diyenler bile imameynin görüşüne göre bugünkü islam ülkelerinin birer darul harb olduğu hususunda şüphe etmemektedirler.(Asar-ul Harbi fi fıkhil İslami / Vehbe Zuhaylî, El Cerimetu vel Ukubatu / M.Ebu Zahrâ )

Çünkü hükümlerin hakimiyeti açısından bakıldığı zaman görülecektir ki; İslam coğrafyası İslam’i hükümlerin değil, şirk hükümlerinin hakimiyeti altındadır. İmameyn’in değerlendirmesinde temel kıstas ahkam-ı şirkin hakimiyeti ve açıkça icrasıdır.Bundan ötürüdür ki; “Darul harb bir darul Kahr ve galebedir” denilmiştir. (Şerh-us Siraciyye / El-Fenarî )

Hanefilerin darul harb kavramının tarifi ile ilgili görüşlerini özetlersek deriz ki; Hanefilere göre dünya iki dardır. Darul harb ve darul islam.
Darul islam darul harbe dönüşebilir. Darul harb; kafirlerin reisinin riyasetinde açıkça ahkam-ı küfrün uygulandığı, müminlerin din ve dünya işlerini yürütme imkanından mahrum kaldıkları, can, mal, nesil, akıl ve din emniyetleri konusunda korku ve kuşku içinde bulundukları, kafirlerin ise emniyet içinde dolaştıkları beldenin adıdır. Yani kuvvet ve hakimiyyet konusunda müslümanların mahkum, kafirlerin ise galib oldukları tüm beldeler darul harbtirler.


Bununla birlikte meşhur Fetavayi Hindiye kitabında aynen şunlar kayıtlıdır

DAR-I HARBİN , DAR-İ İSLAM OLMASININ ŞARTI

Dar-i harb , ancak , tek bir şartla , dar-i İslam olur : O da , içlerinde , İslam’ın hükmünü izhar etmektir.

DAR-İ İSLAM’IN , DAR-İ HARB OLMASININ ŞARTI

Ziyadat isimli kitapta , İmam Muhammed (R.A) , şöyle buyurmuştur:

İmam Ebu Hanife (R.A.) ‘ye göre , dar-i İslam , - şu- üç şartla , dar-i harb olur.

1 ) Kafirlerin hükümlerini , aleni olarak icra etmek , İslam hükmüyle , hükmetmemek .

2 ) Dar-i harble , dar-i İslam arasında , bir İslam yurdunun bulunmaması ; dar-i harbe bitişik olmak.

3 ) Kafirler istila etmeden önce , sabit olan güvenin kalmaması.

Bu meselenin üç yönü vardır :

Ya harbiler yurdumuza galib gelir ; veya , bir topluluk irtidad edip , üstünlük sağlayarak , memleketimizde kafir ahkamını icra eder. Veya , ehl-i zimmet , (Bir İslam devletinin himaye ve uyruğunda olan hırıstiyanlar) ahdini bozup , yaşadıkları yerlere galebe çalarlar.

Bu hallerin üçünde de , önceki üç şartın bulunması gerekir.

İmameyn’e (İmam Muhammed ve İmam Yusuf) göre ise , bu durumda , bir şart yeter ; başkası gerekmez. O da , küfür ahkamını izhar etmektir.(Açıktan yapmaktır) Bu kıyastır.

FETAVAYİ HİNDİYYE

Tercüme : MUSTAFA EFE

Cilt 4 Sayfa 137- 138 – 249 Akçağ yayınları


Simdi buna göre hüküm vermek lazim.dari harb olan yerlerde faizin hükmü kalkar.ve müslümanin menfaatina olan seyler gecerli olur.

Islam dinine göre yer kürenin ikiye ayrildigi

belirtildikten sonra benimde daha önce belirtgim gibi imameynin fetvasina

vurgu yapiliyor söyle tamamliyor,"Fikihta genel bir kaide vardir:Imam ebu yusuf

ile imam muhammedin hükmünde sözbirligi ettigi konularda-genellikle-ikisinin

görüsü tercih edilir.(el-fetavai-hindiyye) "diyor... Darul harpte tasarruf

bahsinde de sunlari belirtiyor."darul- harp hükmündeki bir memlekette (diyelim

almanyada, fransada ) müslümanlarin kendi aralarindaki hükümleri degismez,

helaller helal haramlar da haramdir.ancak böyle bir ülkede müslüman olanlarla

müslüman olmiyanlar arasinda -müslümanlar lehine - bazi degisiklikler

öngörülmüstür. söyle ki:dari harpte müslümanlar ile gayri müslimler arasinda

faizli alis - veris caizdir. bir müslüman bunu kendi lehine gördügünde,hem faiz

alabilir hemde verebilir. yine bir müslüman dari harpte,besmele ile

bogazlanmamis bir hayvani veya domuzu dari harpteki gayri müslimlere

satabilir. yine,yenmek kaydiyle bir gayri müslümle kumar oynaya bilir.

(el-mebsut, büyü bahsi. fethül kadir. ayni konu
« Son Düzenleme: 11 Ocak 2011, 22:25:46 Gönderen: Mahi »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #1 : 11 Ocak 2011, 22:26:26 »
Teşekkürler...

Çevrimdışı ggedavett

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 20
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #2 : 19 Ocak 2011, 00:19:11 »
paylaşım için teşekkürler... peki darül harp te yaşayan bir müslümanın icrasıyla memur olmadığı islami vazifeleri varmıdır... mesela darül harp mahkemelerinin boşaması onun hanımını boş kılarmı, miras hukukunda mahkemelerin kullanıyor olması?...bu gibi meseleleri merak ederim...

Çevrimdışı tk1978

  • IZLEMCI
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 455
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #3 : 17 Kasım 2011, 01:48:58 »
Türkiye Darü'l-İslam mıdır?

64- Türkiye Darü'l-İslam mıdır? Bazı kimseler Türkiye'de cuma namazı kılınmaz diyorlar ne dersiniz?
İslamî hükümlerin açıkça icra edildiği veya Müslümanların İslamî hükümleri icra imkanına sahip olduğu ülkelere "darü'l-İslam"; bunun aksi olan ülkelere de "darü'l-harb" denir. Nüfusunun ekserisi Müslüman olan ülkeler de "Darü'1-Harp" sayılmaz.

Ayrıca; nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olmasa bile, islamî hükümlerin icra edilebildiği memleketler "darü'l-İslam" sayılır. Bu itibarla, Türkiye "darü'l-İslam"dır; "Darü'1-harb" değildir. Aksini iddia dinî hükümlere aykırıdır, insafsızlıktır. Bu itibarla Türkiye'de cuma namazının kılınması farzdır.

http://www.sadakat.net/sualvecevaplar/diyanet3.html

Celiskili yazi olmus linkdeki ve burdaki yazi ile. Türkiye nin durumu nedir? Anayasasi Islam ile alakali degil. Hüküm Islam ile verilmiyor, ama cogunluk Müslümanim diyor. Okuyup arastirmalarimiz neticesinde Darül harb´dir Türkiye, yoksa yanlis mi arastirdim.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #4 : 17 Kasım 2011, 02:58:59 »
Bu konu zaman zaman gündeme geliyor ve tartışılıyor. Türkiye ve benzeri ülkelerin İslam memleketi olmadığını yani DAR'ÜL İSLAM olmayıp DAR'ÜL HARB olduğunu bilmekle birlikte ilmi derinliğimiz olmadığı için tam olarak açıklıyamıyorduk.

Hocamızın ellerine sağlık gayet ilmi, gayet doyurucu, gayet öğretici bir yazı kaleme almış.

Allahü zül celâl vel kemâl ve tegaddes hazretleri hocamızdan ve hocamızı yetiştiren hocalardan razı ve memnun olsun.



Şeriatın insanlardan istediği beş şeydir; Din emniyeti, Can emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti ve mal emniyetidir.

Hiç şüphesiz Şeriat;

1- Din emniyetini, bidatları, hurafeleri ve asılsız şeyleri anlatmayı yasaklamayı ve bu işe teşebbüs edenleri cezalandırmakla (Mesadır-ut Teşri-il İslamî fima nassa fihi / Abdulvahhab Hallaf)

2- Can emniyetini kısasa kısas düsturuyla (Kitab-ut Tahrir / İbn-i Humam)

3- Akıl emniyetini sarhoşluk veren şeyleri içenlere hadd uygulamayı emretmekle(El İhkam fi Usul-il Ahkam / Amıdî)

4- Mal emniyetini hırsızlık, yol kesmeyi, gasb ve faizi yasaklamakla (El Veciz fi usulil fıkh / Abdulkerim Zeydan)

5- Nesil emniyetini de zina ve iftirayı yasaklamak ve yapanları cezalandırmakla sağlamıştır. (El Muvafakat fi usulişşeriat / İmam Şatıbî )


“Bu günkü İslam ülkelerinde müslümanlar için eman şartı vardır” diyenlere soruyoruz:

1- Bu günkü İslam ülkelerinde bidat, hurafe ve asılsız şeyleri anlatanlar korku içinde midirler yoksa emniyette midirler?

2- Haksız yere cana kıyanlara hadd uygulanıyor mu?

3- Bu darul islam saydıkları ülkelerde akıl emniyetini tahrip eden içki ve benzeri şeylerin fabrikaları açık değil mi? Yine bu içki fabrikalarını bekçiler beklemiyorlar mı? İçki satan ve içenlere hadd uygulanıyor mu?

4- Mal emniyetini yok eden faiz serbest değil mi? Bankaları polis ve bekçi beklemiyor mu?

5- Nesil emniyetini yok eden genel evler açık değil mi? Bu genelevlerde zina edenleri polis ve bekçi beklemiyorlar mı?

Bütün bu emniyetlerin tahribatlarından sonra kalkıp “Bugünkü İslam ülkeleri, İmam Ebu Hanife’nin eman şartına göre darul harb değil, darul İslam’dırlar” demek doğrudan doğruya İmamı istismar etmektir. Onun görüşlerini çarpıtmaktır. Kim ne derse desin, Bugünkü islam ülkelerinde din, can, mal, nesil ve akıl emniyeti ortadan kalkmış, bunun yerine katil emniyeti, iftiracıların emniyeti, zinakarların emniyeti, faizcilerin emniyeti, bidat ve hurafelerin emniyeti, içki fabrikalarının ve içkinin akıllarını dağıttığı sarhoşların emniyeti iktidar olmuştur.
Artık İslam coğrafyasında gün; faizcilerin, kumarcıların, iftiracıların, zinakarların, bidatçıların ve sarhoşların günüdür. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’in darul harb hakkındaki görüşleri şöyledir : “Müslümanların darı, içerisinde ahkam-ı şirkin izhar olunması ile darul harbe dönüşür. Ülkenin bize (müslümanlara) veya onlara (gayri müslimlere) nisbeti kuvvet ve hakimiyet iledir. Ahkam-ı şirkin izhar olunduğu her yerde kuvvet müşriklere ait olduğundan, o yer darul harbtir. İslam hükmünün zahir olunduğu her yerde de kuvvet müslümanlarındır.(El Mebsut / İmam Serahsi )




Fıkıhta genel bir kaide vardır: İmam Ebu Yusuf ile İmam-ı Muhammed'in hükmünde sözbirliği ettiği konularda-genellikle-ikisinin görüsü tercih edilir.(el-fetavai-hindiyye)




İmameyn’e (İmam Muhammed ve İmam Yusuf) göre ise , bu durumda , bir şart yeter ; başkası gerekmez. O da , küfür ahkamını izhar etmektir.(Açıktan yapmaktır) Bu bir kıyastır.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #5 : 17 Kasım 2011, 03:22:31 »
Türkiye Darü'l-İslam mıdır?

64- Türkiye Darü'l-İslam mıdır? Bazı kimseler Türkiye'de cuma namazı kılınmaz diyorlar ne dersiniz?
İslamî hükümlerin açıkça icra edildiği veya Müslümanların İslamî hükümleri icra imkanına sahip olduğu ülkelere "darü'l-İslam"; bunun aksi olan ülkelere de "darü'l-harb" denir. Nüfusunun ekserisi Müslüman olan ülkeler de "Darü'1-Harp" sayılmaz.

Ayrıca; nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olmasa bile, islamî hükümlerin icra edilebildiği memleketler "darü'l-İslam" sayılır. Bu itibarla, Türkiye "darü'l-İslam"dır; "Darü'l-harb" değildir. Aksini iddia dinî hükümlere aykırıdır, insafsızlıktır. Bu itibarla Türkiye'de cuma namazının kılınması farzdır.

http://www.sadakat.net/sualvecevaplar/diyanet3.html

Celiskili yazi olmus linkdeki ve burdaki yazi ile. Türkiye nin durumu nedir? Anayasasi Islam ile alakali degil. Hüküm Islam ile verilmiyor, ama cogunluk Müslümanim diyor. Okuyup arastirmalarimiz neticesinde Darül harb´dir Türkiye, yoksa yanlis mi arastirdim.

Diyanet her zamanki gibi kendinden bekleneni yapmış, ilmi derinliği olmayan yanlış bir fetvaya imzasını atmıştır.

Çevrimdışı tk1978

  • IZLEMCI
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 455
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #6 : 17 Kasım 2011, 04:09:51 »
Allah razi olsun Kardesim. Dikkatimden kacmis. Demesen anlamayacakdim.
Sandim ki, Sadakat vermis bu Fetvayi. Soke oldum. Sonra burdada bunu okuyunca
Allah Allah, acaba yanlismi kaleme almislar dedim kendi kendime. Demekki DITIB in dedikleri bu...
O Zaman diyecek bir sey yok. Nasil verecekler bakalim insanlara yalan yanlis Fetvalarin hesabini.
Allah serlerinden korusun Ümmeti

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #7 : 17 Kasım 2011, 09:28:52 »
Alıntı
64- Türkiye Darü'l-İslam mıdır? Bazı kimseler Türkiye'de cuma namazı kılınmaz diyorlar ne dersiniz?
İslamî hükümlerin açıkça icra edildiği veya Müslümanların İslamî hükümleri icra imkanına sahip olduğu ülkelere "darü'l-İslam"; bunun aksi olan ülkelere de "darü'l-harb" denir. Nüfusunun ekserisi Müslüman olan ülkeler de "Darü'1-Harp" sayılmaz.

Ayrıca; nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olmasa bile, islamî hükümlerin icra edilebildiği memleketler "darü'l-İslam" sayılır. Bu itibarla, Türkiye "darü'l-İslam"dır; "Darü'1-harb" değildir. Aksini iddia dinî hükümlere aykırıdır, insafsızlıktır. Bu itibarla Türkiye'de cuma namazının kılınması farzdır.



Yazı tekrar gündeme gelince ben de okuma fırsatı buldum. Yukardaki satırlar sizde farketmişsinizdir,Diyanetin verdiği cevapdır.Gerkenler yazılmış.Diyanetten bundan başka bir cevap da bekelnemezdi...

Çevrimdışı Kul34

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #8 : 25 Kasım 2011, 12:36:23 »
Allah razı olsun
çok güzel bir paylaşım

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #9 : 17 Aralık 2015, 18:06:55 »
Osmanlı Devletinden Sonra islâm Devleti Yoktur

Osmanlı devletinden sonra (Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra,) onlardan başkasına (İslâm devleti kurmak) yoktur...
(Bu durum yani Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra islâm devletinin olmaması) ta Hazret-i Mehdi aleyhir-Ridvânın çıkması (236) ve İsâ Aleyhisselâm'in inmesine 237) kadar (islâm) devleti yoktur (238)...



(236) Mehdi aley-hir ridvan ahir zamanda yeryüzüne gelecek olan bir müceddid evliya ve alim bir zattır.

(237) İsa Aleyhİsselâm, yeryüzüne peygamber olarak ve peygamberlik sıfatıyla inecek değildir. O yeryüzüne Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin ümmetinden bir zat olarak gelecektir. Hatta İmam-ı Azam hazretlerinin mezhebi üzere amel edecektir.... Âhir zaman peygamberi, bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hazretleridir. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Bu konuda geniş malumat için benim "İSA ALEYHİSSELÂM" isimli çalışmama bakınız. Mütercim.

(238) Bu ibarelerin kaynağı Levh-i Mahfuzdur. Bunlar, gerçekten büyük bir evliya ve âlim olan, İmam Şeyh Allâme Müfessir ismail Hakkı Bursevî (k.s.) hazretlerinin kerametleridir. Onun manâ âleminde Levh-i mahfûz'dan iktibas ile izhâr etmiş olduğu kerametleridir. Musannif hazretleri bu ibareleri, 1690 yılında yazdı. Osmanlı devletinin yıkılmasının üzerine seneler geçti dünyanın ve Müslümanların halleri ortada... Söz söylemeye gerek yok... Mütercim.

İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 9/318.



(Ruhü’l Beyan Tercümesi, Araf Sûresi Tefsiri)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #10 : 21 Aralık 2015, 22:19:18 »
İzahlı Emali Beyitleri - 31. beyt

وَ عِيسَى سَوْفَ يَأْتىِ ثُمَّ يُتْوِى * لِدَجَّالِ شَقيِّ ذِى خَبَالٍ

Yakında İsa (a.s.) gelecek kafir ve fasid deccali helak edecektir.

İzah: Ehli Sünnet itikadına göre kıyamete yakın olarak gerçekleşmesi hak olacak bazı alametler vardır. İsa (a.s)ın nüzûlü, Mehdi (a.s)’nin ve Deccal’in gelmeleri haktır. İsa (a.s) peygamber olarak değil son peygamber Hz. Muhammed (s.av)’in ümmeti olarak gelecektir. Mehdi (a.s) ve tebeasının deccal tarafından muhasara edildiği bir zamanda gelecek olan İsa(a.s) Deccal’i mağlup ederek onu öldürecek ve islamı yeniden canlandıracaktır.

http://www.sadakatforum.com/metinler-izahli-emali-beyitleri-sadakat-ozel-t3311.0.html;msg137381#msg137381


11-Mektubatı-şerife 2. cilt 55. mektup.sayfa 145
Bu mektupda İmamı Rabbani hazretleri İmamı Azam hazretlerinin ulvi derecelerinden bahsediyor. Hatta kendisinin İmamı Şafii hazretlerini çok sevdiğini ve bazı nafilelerde onu taklid ettiğini fakat İmamı azama tabi olduğunu bu mevzuda İmamı Azam hazretlerinin sahıbülbeyt diğer imamların onun ıyali olduğunu anlatıyor.

Peki İsa a.s. Hanefi mezhebi üzre mi gelecek ?


Bütün bunlara rağmen ahir zamanda nüzülü sabit olan İsa aleyhisselam İmamı Azam hazretlerinin mezhebine tabi olacak demenin mahzurlu olacağına da dikkati çekiyor.

Zira bir peygamberin ümmetden bir alime tabi olmasının uygun olmayacağını ifade ettikten sonra belki şöyle demek daha münasib olur diyor.Hazreti İsa aleyhisselamın ictihadı imamı azam hazretlerinin ictihadına muvafık olacaktır.
İki ifade arasında çok büyük fark olup aradaki inceliğe dikkat etmek lazım ki İmamı Rabbani hazretleri de zaten bu inceliğe dikkatimizi çekiyor.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Hanefi Mezhebine Göre Darul Harbin Hükmü
« Yanıtla #11 : 21 Aralık 2015, 22:29:15 »
Hz. Mehdî’yi (aleyhirrahmeti verrıdvân) inkâr eden, kıyamete yakın zuhur edeceğini kabul etmeyen dâl (sapıtmış, doğru yoldan ayrılmış, hataya düşmüş, günaha girmiş) olur. Zira bu mesele mütevatır hadislerle sabittir.
Hz. İsa’yı (aleyhisselâm) inkâr eder, yani ahir zamanda yeryüzüne ineceğine inanmayan kâfir olur. Aşağıda açıklamaya çalışacağız ki, bu husus ayetle sabittir.
Deccâl’in çıkacağını inkâr da yine insanı dalâlete sokar; çünkü bu mevzudaki hadisler de tevatür haddine ulaşmıştır.
***
Cenab-ı Mevla-yi zû’l-Celâl şöyle buyuruyor: “Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de İsa'yı) inkâr etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarıdır. Bir de ‘Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük’ demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, aziz (daima üstün)dir, hikmet sahibidir.”[Nisa suresi, 156-158]
Bu ayetleri takip eden 159’uncu ayette ise şöyle buyrulrmaktadır:
“Andolsun, Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir.”[Nisa suresi, 159]
Demek ki; İsa aleyhisselam yeryüzüne indikten sonra, efrâd-ı ümmetten bir ferd olarak İslâm’a hizmet edecek… Ve ölmeden önce ona inanmayan kimse kalmayacak Ehl-i kitaptan... O da onlara ahirette şahitlik edecek.