Gönderen Konu: Hanımların Haccı  (Okunma sayısı 9153 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Hanımların Haccı
« : 01 Şubat 2007, 17:16:45 »

Halis ECE

Hanımların haccı, tavafta izdiham, namazda muhâzât ve ömre ziyaretleri

HANIMLARIN HACCI
Bu mevzûda öncelikle şunu ifade edelim ki; hanımlar, Hanefî fıkhına göre yanlarında nikâh düşmeyecek (nâmahrem) bir yakını-akrabası, yahut da eşi olmadıkça yalnız başına hacca gidemezler... Şayet Hanefî mezhebine mensup bir hanımefendi illâ da gitme ihtiyacını hissediyorsa, Şâfiî mezhebini taklid ederek gidebilir. Çünkü Şâfiî mezhebinde, yol emniyeti bulunduğu takdirde, üzerine hac farz olan hanımın, diğer kadınların arasına karışarak gitmesi câizdir. Ancak bu da farz olan hac için geçerlidir. Bir defa gitmiş, farz olan haccını edâ etmiş, yahut da kendisine hac farz olmadığı halde nâfile olarak (ömre'ye) gitmek isteyen hanıma, Şâfiî mezhebinde de gitme izni yoktur.

Burada bir noktaya daha işarette bulunalım.

Kendisine ait parası-pulu, malı-serveti bulunan, dolayısıyla üzerine hac farz olan bir hanımın bu ibâdetini îfa etmesine eşi mâni olamaz. Şayet bu hanımın, kendisini hacca götürecek bir yakını mevcutsa gider, mahreminin himâyesinde farzını îfa eder. Eşi buna engel olamaz. Ancak bu nokta, mes'elenin sadece bir yönü. Bu işin gözden kaçan bir diğer tarafı daha var. Dilerseniz ona da kısaca temas edelim...

Hemen herkesin bildiği, gidip gelenlerin aynü'l-yakîn müşâhede edip hakku'l-yakîn yaşadıkları üzere insanlar, tavâf esnasında kadın-erkek karışık ve de çok sıkışık bir vaziyette bulunduğundan, haram işlemeden tavaf edebilmek belki imkansız değil ama oldukça zor. Çünkü ancak üst katlardan ve çok uzun sürelerde yapılabilir. Tabii bu meşakkate tahammül edilebilirse… Ayrıca tavafın dışında da vaziyetler çok iç açıcı değil. 'Efendim orada kadın erkek ayrımı kalmıyor, herkes aynı oluyor' gibi saçma-sapan sözlere de itibar etmemek lazım. Bu gibi sözler ancak kendi kendimizi aldatmaya yarar. Zira kadın her yerde kadındır, erkek her yerde erkektir... Zamana mekâna göre cinsiyet değişimi olmaz.

Bu durumda hanımların, hac ibâdetini bizzât îfa yerine, kendileri için vekil göndermek suretiyle yerine getirmelerinin münâsip ve Hakk'ın rızâsına muvâfık olacağı daha uygun gibi gözükmektedir. Zira usûl-i fıkıhta meşhur bir kaidedir; "Bir emrin (ibâdetin) edâ ve îfâsında, şayet bir harâmın işlenmesi söz konusu ise, o haramı işlememek için, o emir terk edilir." Kaldı ki hac için vekâlet câiz olduğundan, bu emrin terki de bahis mevzuu değildir.

Hac sırasında işlenen haramlardan birisi de, hanımların erkeklerle aynı hizada bulunarak namaz kılmalarıdır. Buna fıkıh lisânında "muhâzât" denilir. Evet, tavafta kadınların erkeklerle aynı sırada olmaları tavaflarını ifsad etmez; fakat namaz böyle değildir. Cemaatle kılınan namazda bir kadının, erkeklerin yanında aynı hizâda veya önünde bulunup, aynı namaz için aynı imama uyması durumunda –diğerlerininki değil ama– kadının iki yanındaki ve arkasındaki erkeğin namazı bozulur. Ancak, erkek ve kadın orada (Mescid-i Haram'da) farklı yönlerden Ka'be'ye yönelmiş olurlarsa, bu durum muhâzât hükmünde değildir ve namazları bozulmaz.

Görüldüğü üzere mesele oldukça girift ve nazik. Üzerinde dikkat ve hassasiyetle durulması-düşünülmesi ve ona göre davranılması gerekmektedir.


NÂFİLE HAC YANİ ÖMRE MESELESİ...

İmâm-ı Rabbânî kuddise sırruh hazretleri, bağlılarından Molla Tâhir Bedahşî'ye yazdığı mektupta nâfile ibâdetlerle alâkalı olarak şu îkazlarda bulunuyor:

"Haberde geldi ki, 'Allah Teâlâ'nın kuldan i'râzının (kulu sevmemesinin) alâmeti; onun, mâlâyani (mânâsız-faydasız-boş şeyler) ile meşgul olmasıdır." Farz ibâdetlerden bir farzdan yüz çevirip onu ihmâl veya terkederek, nâfilelerden herhangi biri ile meşgul olmak da, mâlâyaniye sınıfına girer.

"Bu takdirde sana düşen; meşgûliyetinin neyle yani farzla mı, yoksa nâfileyle mi olduğunu bilmen için, hâlini teftiş-kontrol etmendir. Zira nice haramlar vardır ki, nâfile haccın edâsında işlenir. O bakımdan sana yakışan; durumu dikkatli ve etraflı bir şekilde yeniden gözden geçirip düşünmendir.

"Akıllı olana bir işâret yeter."(1)

***

Yine aynı zâta yazdığı bir başka mektupta ise İmâm-ı Rabbânî hazretleri, şu dikkat çekici açıklamalarda bulunmaktadır:

"Ey dost! Hac yolculuğu için izin talep edip sefere çıkacağın zaman, vedâ esnasında, 'İhtimâl ki, bu seferde-yolculukta size katılırım' demiştim. Lâkin her ne zaman niyet ettimse, istihâreler uygun düşmedi. Bu hususta bir cevâz (yani bu ömre ziyaretinin câiz olacağına dair bir şey) anlaşılamadı. Ben de ister istemez kalmayı tercih ettim, gelmedim.

"Başta da, bu gidişinizde, fukarâ (dervişler) için bir fayda yoktu. Ama şevkinizi (şiddetli istek ve arzunuzu) gördüm de, açıktan mâni olmadım. (...) Önemli işleri-hizmetleri bırakıp, zarûri olmayanlarla (önemsiz işlerle) meşgul olmak münâsip olmaz. Anlatılan bu hususu, daha önce de ben size defalarca yazdım; size ulaştı veya ulaşmadı... Söylenecek söz budur; artık gidip gitmemekte serbestsiniz, (ötesini siz bilirsiniz)."(2)
***
İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî (k.s.), mü'minleri böyle uyarıyor. Okuyup ders almak da bize düşüyor.


SERVET ŞÜPHELİ YOLLARDAN KAZANILIRSA...

Velhâsıl bütün bu ikazları; ömre-ömre deyip duranların, bilmem kaçıncı haccını îfa edip, tekrar gitmek için yanıp tutuştuğunu söyleyenlerin... Etraflarındaki farz olan bir yığın mâli hizmetleri-yardımları gözardı edenlerin... Kezâ, hac esnasında nice haramların işlendiğini bile bile, vekil göndermek yerine, bizzat kendisi gitmekte ısrar eden hanımların şuur ve idraklerine/anlayışlarına havâle ediyor ve son olarak da sözü İmam Gazâlî hazretlerine bırakıyoruz:

"Servetini şüpheli işlerden kazananlar, yoksul ve muhtaçlara verirken, kalabalık yerleri gözetirler; fakirlerden de, aldığını etrafa söyleyeni tercih ederler. Gizli ve görülmeyen yerlerde vermezler. Aldığını söylemeyen fakirleri nankörlükle ithâm ederler. Çok defa, komşularının durumunu bildikleri halde, onları açlık-sefâlet ve ihtiyaç içinde bırakırlar. Servetlerini, tekrar tekrar hacca gitmekle ömre yolunda harcarlar. Çünkü bunu, herkes görür ve bilir.

"İbn-i Mes'ûd (r.a.) şöyle demiştir:

'Âhir zamanda sebepsiz, yani farz olmadığı halde hac yapanlar çoğalır. Yollarda yaptıkları ticaretleri ile kazançları artar, hac işi onlara kolay gelir. Ancak, ecirden mahrum ve sevaptan soyulmuş olarak geri dönerler. Kumlu ve susuz çöllerde binitleri onları dolaştırır da, yanıbaşındaki komşusunun hâlini-hatırını sormazlar.'

"Ebû Nasrettemâr'ın (rh.) bildirdiğine göre, adamın biri hacca gitmek üzere Bişr bin Hâris hazretlerine vedâ etmeye geliyor ve ona:

- Ben hacca gidiyorum, bir emriniz var mı? diyor.

Hz. Bişr:

- Ne kadar harçlığın var? diye sorunca, adam:

- İki bin dirhem harçlığım var, diye cevap veriyor.

Bişr hazretleri:

- Hacca gitmekle zühdü mü, Kâ'be'ye olan aşkını mı, yoksa Allah rızâsını mı kastediyorsun? diye tekrar sorunca, adam:

- Allah rızâsını kastediyorum, diye cevap veriyor.

Bunun üzerine Hz. Bişr:

- O halde evinde dururken, peşin olarak Allah rızâsını kazandıracak bir şeyi sana söylersem yapar mısın? diye soruyor. Adam:

- Evet, yaparım, deyince, Hz. Bişr:

- O zaman sen bu iki bin dirhemi; borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula, nüfusu kalabalık ve geçimi dar olan bir âileye, yetimi sevindiren bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye 200'er dirhem olarak dağıt; hatta istersen hepsini bunlardan birine ver. Zira Müslüman'ı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak, sıkıntıyı gidermek ve zayıflara yardım etmek, nâfile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Kalk da dediğim gibi yap. Şayet böyle yapmak istemiyorsan, asıl kalbinde olanı bana söyle, dedi.

Adam:

- Doğrusu kalbimde hacca gitmek tarafı kuvvetlidir, dedi.

Bunun üzerine Bişr hazretleri gülümseyerek adama döndü ve şöyle buyurdu:

- Servet, şüpheli şeylerden kazanıldığı takdirde, nefis kendi arzularından birinin yerine getirilmesini ister. Bununla arzusu, sâlih ameller yaptığını göstermektir. Halbuki Allah Teâlâ, yalnız müttakîlerin, ihlâs sahiplerinin amelini kabul eder, gösteriş ehlinin değil."(3)


DİPNOTLAR
(1) el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbâni, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., c. 1, m. 123.
(2) el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbâni, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., c. 1, m. 124.
(3) İhyâu Ulûmiddîn, (Terc. Ahmet Serdaroğlu) Bedir Yay. İstanbul, 1974, 3, 869-70.
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Hanımların Haccı
« Yanıtla #1 : 01 Şubat 2007, 18:52:22 »
Allah (c.c) razı olsun. Gayet açık ve net bir şekilde aktarmışsın. Eline sağlık. :x
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Hanımların Haccı
« Yanıtla #2 : 01 Şubat 2007, 22:35:41 »
kardesim Allah razi olsun güzel bir aciklama :x

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #3 : 21 Temmuz 2010, 06:41:47 »
Allah (c.c) razı olsun.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #4 : 21 Temmuz 2010, 12:29:08 »
Yazandan da aktarandan da Allah razi olsun.

Çevrimdışı rahle

  • okur
  • *
  • İleti: 95
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #5 : 01 Ağustos 2010, 01:13:33 »
Allah razı olsun

Çevrimdışı mazlum

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 861
  • Allah'a giden tüm yollar.Kalp lerden gecer.
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #6 : 26 Eylül 2010, 05:45:07 »
Ey Mubarek Allah sender Razi olsun , ke$ke bunu bu meseleyi ,
mütün din karde$lerimize anlata bilsek , ama ne fayda sünger suyu emiyor ta$ sa banamisin demiyor , Rabbimiz kadir ve kerimdir. Ta$ icinden su cikarmayada , Bu güzel bilgileri duyanlar okuyanlar bilenler üzerinde tegsirini halk eyleye .

 Mevla cümlemize Rizayi ilahisine mashar olarak yasamayi nasip ettigi gibi , dini celili islam hizmetindede daim ve kaim eylesin.Aminn

« Son Düzenleme: 22 Ekim 2010, 21:24:36 Gönderen: Rahmani »
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Çevrimdışı yagub

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 44
  • Oku ve Tefekkür Et.
    • http://www.bilinmeyennamrun.com/
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #7 : 15 Ocak 2012, 18:31:34 »


Hemen herkesin bildiği, gidip gelenlerin aynü'l-yakîn müşâhede edip hakku'l-yakîn yaşadıkları üzere insanlar, tavâf esnasında kadın-erkek karışık ve de çok sıkışık bir vaziyette bulunduğundan, haram işlemeden tavaf edebilmek belki imkansız değil ama oldukça zor. Çünkü ancak üst katlardan ve çok uzun sürelerde yapılabilir. Tabii bu meşakkate tahammül edilebilirse… Ayrıca tavafın dışında da vaziyetler çok iç açıcı değil. 'Efendim orada kadın erkek ayrımı kalmıyor, herkes aynı oluyor' gibi saçma-sapan sözlere de itibar etmemek lazım. Bu gibi sözler ancak kendi kendimizi aldatmaya yarar. Zira kadın her yerde kadındır, erkek her yerde erkektir... Zamana mekâna göre cinsiyet değişimi olmaz.

Bu durumda hanımların, hac ibâdetini bizzât îfa yerine, kendileri için vekil göndermek suretiyle yerine getirmelerinin münâsip ve Hakk'ın rızâsına muvâfık olacağı daha uygun gibi gözükmektedir. Zira usûl-i fıkıhta meşhur bir kaidedir; "Bir emrin (ibâdetin) edâ ve îfâsında, şayet bir harâmın işlenmesi söz konusu ise, o haramı işlememek için, o emir terk edilir." Kaldı ki hac için vekâlet câiz olduğundan, bu emrin terki de bahis mevzuu değildir.





PEKİ KARDEŞ İYİ SÖYLÜYONDA,HANIMLARINI GÖTÜRMEYEN ERKEKLER DİĞER KADINLARLA TEMAS ETMİYORLARMI. ONLAR TEMAS EDİNCE ONLARA CAİZMİ OLUYOR.


CAHİLLİĞİMİZİ HOŞ GÖRÜN. TERSLEMEK İÇİN DEĞİLDE ÖĞRENMEK İÇİN SORUYORUM.
OKU VE TEFEKKÜR ET.

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #8 : 15 Ocak 2012, 20:25:27 »
Alıntı
PEKİ KARDEŞ İYİ SÖYLÜYONDA,HANIMLARINI GÖTÜRMEYEN ERKEKLER DİĞER KADINLARLA TEMAS ETMİYORLARMI. ONLAR TEMAS EDİNCE ONLARA CAİZMİ OLUYOR
.

Siz oralara gittiniz'mi? gördünüz'mü? bilmiyorum...
Dediğiniz gibi  orda çok dikkat gerekir...işte orası da bir imtihan sahası bu konuların çözümü yetkili otorite tarafından yapılması gerekir...Vahhabilerden zaten bir şey beklenmez.bizdeki bu işleri organize edenler de çok önemsemiyorlar.umurlarında değil.mümkün mertebe bu hususlara dikkat etmek gerekir.Biraz arştırme yaparsanız  bu konudaki bilgilere ulaşırsınız....


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Hanımların Haccı
« Yanıtla #9 : 16 Ocak 2012, 01:50:16 »


Kadın tek başına seyâhate çıkabilir mi?


Bir kadının yanında; baba, oğlan kardeş ve oğul gibi nikâhlanması müebbeden haram olan
yakın hısımlarından biri veya kocası bulunmadıkça yolculuğa çıkması caiz değildir...
Yolculuk müddetinin üç günden az olması veya daha fazla devam etmesi,
mahzuru ortadan kaldırmaz. Ancak günâhın artmasına veya eksilmesine te'sir eder.
Üç gün veya daha uzun mesafeli bir yere, yanında mahremi bulunmayan
bir kadının yolculuk yapması büyük günâhlardan sayılmıştır.
Peygamber Efendimizin Buhârî ve Müslim'den rivayet edilen bir hadîs-i şeriflerinde,
 buyurulmaktadır ki: "Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadın için yanında babası,
biraderi veya kocası yahut oğlu (gibi yakınlarından biri) bulunmadıkça
üç günü aşan bir yolculuğa çıkması helâl değildir...
Kendisine hac farz olan zengin bir kadın, bu kudsî yolculuğa
yukarıda zikredilen yakın hısımlarından bir erkek veya kocası bulunmadıkça gidemez.
İslâm bir farzın ifâsı için diğer bir farzı ihmâl etmeye müsaade etmemiştir.
Bu vaziyet karşısında kadın, nasıl hareket etmelidir? Bunun cevabında denilebilir ki:
Kadın; baba, birader ve oğul gibi yakın bir hısmının masrafını çekmek ve onu da hacca
götürmek suretiyle hacca gidebilir.
Başka türlü, diğer kadınların arasına karışarak yahut bir komşusunun himayesinde
veya nikâh düşen bir hısmının refakatinde hacca gitmesine cevaz verilmemiştir.
Bu noktadan hareket ettiğimiz, zaman, birçok meselelerin hükmü gün ışığına çıkar.
Bir veya birkaç kadının kalkıp da Mevlânâ Hazretlerinin türbesini,
yahut İstanbul camilerini veya falan memleketteki hısmını görmek için yolculuğa çıkması caiz görülmez.
Allah'ımızın birliğine ve Ahiretin mes'uliyetine inanan bir kadın için takip edilecek yol,
 ancak budur.
Bir kadının, hac ibâdeti için, tek başına yolculuk yapması yasak olunca
Almanya, Fransa ve Amerika gibi ecnebî bir ülkeye, her ne maksatla olursa olsun,
seyahat etmesinin caiz olmayacağı gayet açıktır. Ashabdan biri,
Peygamber efendimize gelerek zevcesinin hacca gitmek üzere hazırlandığını, kendisinin de harbe iştirak etmek için
gönüllü asker yazıldığını haber vererek ne yapması gerektiğini sordu. Resûl-i Ekrem:
"Git de karınla beraber haccet" buyurdu...
( Riyâzü's-Sâlihin // mollacami.net //ücharfbeşnokta)