Gönderen Konu: hased  (Okunma sayısı 4528 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
hased
« : 30 Aralık 2007, 16:44:36 »

Hased, takdîri değiştirmez
 
Hased, kıskanmak, çekememek anlamında olup, kötü huylardandır. Allahü teâlânın, herhangi bir kimseye, ihsân ettiği nimetin, ondan çıkmasını istemek, hased olur. Zararlı olan şeylerin, o kimseden ayrılmasını istemek ise, hased olmaz, gayret olur. İlmini, mâl, mevki ele geçirmek, günâh işlemek için kullanan din adamından ilmin gitmesini istemek gayret olur. Mâlını harâmda, zulümde, İslâmiyyeti yıkmakta, bid’atları ve günâhları yaymakta kullanan kimsenin, mâlının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur.
Bir kimsenin kalbinde hased bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günâh olmaz. Kalbde bulunan hâtıra, düşünce, günâh sayılmaz. Hâtıranın kalbe gelmesi insanın elinde değildir. Bir kimse, kalbinde hased bulunmasından üzülmezse veyâ arzûsu ile hased ederse, günâh olur, harâm olur. Bu hasedini sözleri ile, hareketleri ile belli ederse, günâhı dahâ çok olur. Hadîs-i şerîfte;
(İnsan, üç şeyden kurtulamaz: Sû-i zan, tayere, hased. Sû-i zan edince, buna uygun harekette bulunmayınız. Uğursuz zannettiğiniz şeyi, Allaha tevekkül ederek yapınız. Hased etdiğiniz kimseyi hiç incitmeyiniz!) buyuruldu.

“Hasenâtı yok eder!”
Allahü teâlâ, şeytânın şerrinden korunmamızı emrettiği gibi, hased edenin şerrinden de, sakınmamızı emretti. Hadîs-i şerîfte;
(Nimet sâhiplerinden ihtiyâçlarınızı, gizli olarak isteyiniz. Çünkü, nimet sâhiblerine hased edilir) buyuruldu.
Hased, ibâdetlerin sevâbını giderir. Hadîs-i şerîfte;
(Hased etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi, hased de hasenâtı yok eder!) buyuruldu.
Hased eden, hased ettiği kimseyi gıybet eder, çekiştirir, onun dedikodusunu yapar, mâlına, canına saldırır. Kıyâmet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenâtı alınarak, hased ettiği kimseye verilir.
Kıskançlık yapan, hased eden, hased ettiği kimsedeki ni’metleri görünce, dünyâsı azâb içinde geçer, uykuları kaçar. Hayır, hasenât işleyenlere, on kat sevâb verilir. Hased, bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Küfürden başka hiçbir günâh, hasenâtın sevâplarının hepsini yok etmez.
Hased yani kıskançlık, insanın kibirli olmasına da sebep olur. Kıskanç kimse, hased ettiği kimsede bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasîhatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup öğrenmek istemez. Kendinden yüksek olduğunu bildiği hâlde, ona tekebbür eder, büyüklük taslar. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:
“Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Hased, riyâ, ucub. Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış!”
Ucub sâhibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafta bulunmak ister. Her sözünün kabûl olunmasını ister.
Abdullah bin Hubeyk hazretleri, Horasan’dan gelen ve kendisinden nasîhat isteyen bir sevdiğine;
“Ey Horasanlı! Dilinle yalan söyleme, gözünle harama bakma. Kalbinle Müslüman kardeşine hased etme. Kin tutma ve iyi şeyler arzu et. Eğer böyle yapmazsan, sonunda bedbaht olursun” buyurmuştur.
Abdullah-ı İsfehânî hazretleri buyuruyor ki:
“İbâdetlerden lezzet alamamanın sebeplerinden biri de, haram ve şüpheli yemeklerdir. Eğer yenilen lokma şüpheli ise, ondan; hırs, şehvet, hased, adâvet, düşmanlık ve riyâ doğar.”
Hiçbir hasedci, murâdına kavuşmamış, kimseden hürmet görmemiştir. Hased, sinirleri bozar. Ömrün azalmasına sebep olur. Ebû Sa’îd-i Esma’î hazretleri, 120 yaşında bir kimseye rastlar ve çok yaşamasının sırrını sorar. O kimse de;
“Çünkü ben, hiç hased etmedim” cevabını verir.
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
“Üç kimsenin duâsı kabûl olmaz: Harâm yiyenin, gıybet edenin, hased edenin.”

Ömrü üzüntüyle geçer
Hasedin zararı, hased edenedir. Çünkü hased olunanın, dünyâda ve âhirette, bundan hiç zararı olmaz, hattâ faydası olur.
Hased edenin ömrü, üzüntü ile geçer. Hased ettiği kimsede nimetlerin azalmadığını, hattâ arttığını görerek, sinir buhrânları geçirir.
Hasedden kurtulmak için, hased edilen kimseye hediyye göndermeli, nasîhat vermeli, onu medhetmeli, övmeli, ona karşı tevâzu göstermelidir. Ayrıcı onun nimetlerinin artmasına da duâ etmelidir. Akşemseddîn hazretleri bir sohbetinde;
“Nîmete şükret, belâya sabret. Dünyânın mutluluğuna mağrûr olma. Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme. Ömrün uzun olsun istersen, kimsenin nîmetine hased etme. Kimseyi kötüleyip, atıp tutma” buyurmuştur.
Netice olarak hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini değiştirmez. Kişi, hased etmekle boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günâhlar da, cabası olur. Hazret-i Mu’âviyenin, oğluna nasîhat olarak buyurduğu gibi:
“Hasedden çok sakın! Hasedin zararları sende, düşmanınınkinden dahâ önce ve dahâ çok hâsıl olur
 

cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.