Besmele hamdele, salât ve selâmdan sonra...
Sayın Hayrettin Karaman’ın (kendi ilim hayâtına göre eski olsa da gerçek ictihâdlara nisbetle) yepyeni bir ictihâdı daha… Daha doğrusu, bir ‘dîn ile oynaması’ daha… Sözlerini -imlâ ve cümle hatalarına varıncaya kadar- hiçbir değiştirme yapmadan kelimesi kelimesine naklederek ibret nazarlarınıza arz edeceğiz… Aslında yazısının tamâmını aktarmaya lüzûm yok idiyse de, bu nakli, sık sık yapageldiği ‘sözümü tahrîf ettiniz, bana iftira attınız’ gibi muğâlata ve kandırmacalarına meydan vermemek içün yaptık. Bir de ‘cevâb’ başlığı altında serdedeceğimiz bir takım kısa mülâhazalarımızla O’nun İslâm ile nasıl oynayabildiğini göstereceğiz:
Yabancı Kadınlarla Tokalaşmak
Karaman: ‘Hayrettin Karaman kadınlarla tokalaşmak helaldir demiş.’ Bir vâiz benim hakkımda bu cümleyi söylüyor, arkasından da ‘benim yamulduğumu, inhiraf ettiğimi’ekleyerek atıp tutuyor. (Bu vaaz internette, video kaydı olarak dolaşıyor.)
Cevâb: Sayın Karaman’ın sözünü ettiği kişinin kim olduğunu, ifâdelerinin tamâmını ve nasıl olduğunu bilmiyoruz…[1] Ancak O’nun kaynak verirken âlimlerden yaptığı nakillerde dehşetli tahrîfler yaptığına çok kere şâhid olduğumuz içün bu nakline de güvenmiyoruz. Her şeye rağmen şâyet buradaki nakli doğruysa, ‘internette, video kaydı olarak dolaşan’ ifâdelerde bir eksiklik bir de hatâ var:
Eksiklik: O’nun ‘helâldir’ sözü sınırsız olmayıp ‘şehvet duymama’ şartıyla(!) sınırlandırılmış iken burada mutlak gibi gösterilmiştir.
Hata: ‘Yamulmak’ ve ‘inhirâf etmek’, önceden ‘istikâmet üzere olmak’tan haber verir. Oysa bu –bildiğimiz kadarıyla- çok büyük bir hatâdır; O, işin başından beri böyleydi; sonradan yamulmadı ve inhirâf etmedi... Burada O’na haksızlık yapılmaktadır...
Karaman: Bu konuda bana sorulan sorular oldu ve birkaç defa cevap yazdım; bu cevaplardan ikisi aşağıdadır. Ne demiş isem onun arkasındayım, ama -vâize hatırlatıyorum- yalan söylemek, iftira etmek caiz değildir.
Cevâb:
Bir: Kişinin, sözünün arkasında olması, Arabların ‘Uçtuysa da keçidir meâlindeki ‘عنزة وان طارت’ meseli nev'inden değilse, şahsiyyet sağlamlığı îcâbıdır. Ancak ne var ki burada yapılan, tam tersi, inâd ve mükâbere mahsûlü olan bir sözün arkasında duruştur.
İki: Evet, ‘yalan söylemek, iftirâ etmek caiz değildir’; bu doğru… Lâkin ‘yalan söylemek’ ve ‘iftirâ etmek’ nedir? Bunun bilinmesi de mühimdir. Aksi halde olabilir ki, birilerine ‘yalan söylüyorsun, iftirâ ediyorsun’ yalanı söylenmiş ve iftirâsı atılmış olur.
Karaman: Aziz kardeşim, Allah seni güzel niyetin ve takvâ erdeminle daim eylesin!..
Cevâb: Arka planı hesaba katılmazsa -ki onu biz bilemeyiz- zâhirde güzel bir hitâb, hoş bir duâ... Âmîn... Allah bizi ve sizi, cümlemizi razı olacağı ‘güzel niyet ve takvâ erdemiyle daim eylesin…’
Karaman: ‘Allah Resulü (s.a.) kadınlarla musafaha yapılmasını haram kılmıştır. Ben bir bayanın elini tutmak zorunda kalırsam harama gireceğim’ diyorsun. Peygamberimiz'in bunu haram kıldığına dair hadis yoktur.
Cevâb:
Bir: Burada te’vîli olmayacak veya kılıfı bulunamayacak açıklıkta bir câhillikle veya yalanla karşı karşıyayız. Çünki, eğer bizzat ‘harâm kelimesi geçen bir hadîs mevcûd olmadığı’ kasd ediliyorsa, harâmlığın sübûtu içün hiçbir âlim böyle bir şart ileri sürmemiştir. Şâyet, ‘haramlık ifâde edecek sözlerin yer aldığı hadîslerin bulunmadığı’ iddiâ ediliyorsa, bu açık bir yalandır. Yok, eğer, delâlet yollarından bir kaçı veya biri ile ‘yasak veya kötü bir iş olduğuna delâlet eden hadîslerin bulunmadığı’ murâd edilmişse, bu da kezâ katmerli bir yalandır. Çünki bu mes’elede sadece bir değil, bir çok hadîs vardır.
İki: Bu husûsta gelen hadîslerden bir kaçı:
Birinci Hadîs: ‘O, bey’atta kadınlarla musâfahalaşmazdı.’[2]
İkinci Hadîs: ‘Âişe radıyAllahu anha vâlidemiz şöyle dedi:
‘O’nun eli bey’atleşmekte -vallâhi- hiçbir kadının eline değmemiştir.’[3]
Üçüncü Hadîs: ‘Ben kesinlikle kadınlarla musâfahalaşmam.’[4]
Dördüncü Hadîs: ‘Elin zînâsı da (yabancı kadına) tutmaktır…’[5]
Beşinci Hadîs: ‘Sizden birinin başına demir bir iğne ile vurulması, onun içün kendine helâl olmayan bir kadına dokunmasından elbette daha hayırlıdır.’[6]
Evet, bunlardan ilk üç hadîsin haramlığa delâleti hüccet seviyesinde açık olmayıp ihtimâlli ise de, karîneler sebebiyle ikinci birinciden, üçüncü de ikinciden yasaklık bildirmekte daha açıktır.
Dördüncü ve hele beşinci hadîsler bu harâmlık manasında artık iyice açıktırlar. Siz bunlara bir de bakmak yasağıyla alâkalı âyet ve hadîslerin delâlet-i nassları veya fehvâlarını ve bunlara da dayanan İcmâ-i Ümmet’i ilâve ederseniz, artık şu hadîslerin haramlığa delâleti kesinleşmiş olur ve hiçbir şeytânî vesveseye yer kalmaz; dînde gedik açmaya çalışan hiçbir zındığın elinde herhangi bir bahâne de bulunmaz.
Hem, îmân ve şahsiyet sâhibi kimselerde utanmak diye bir haslet olur. Müctehidleri, muhaddisleri ve müfessirleriyle Ümmet-i İslâm’ın âlimlerinin tamâmı söz birliği hâlinde bin dört yüz senedir bir şeye ‘var’ derken, yeni ortaya çıkan aklı evvel birilerinin ‘yok’ diyebilmeleri hangi arlanma ve hayâ hasletiyle te’lîf edilebilir?!… ‘Utanmıyorsan dilediğini yap(abilirsin).’ İster dînî, isterse fennî olsun, geçmiş bilgi müktesebâtına hangi aklı başında bir ilim adamı gözünü kapatabilir?!.. Hele bu müktesebât İcmâ’ mertebesine varmışsa, buna -âlim yahut câhil- hangi akıllı kimse cesâret edebilir?!...
Ubeydullah Ademoğlu-Guraba Mecmuası-Sayı:13