DİNİ KATEGORİLER > ASHAB-I KİRAM

Hazreti Muaviye (r.a.)'nin Oğlu Yezid için Duası

(1/4) > >>

Mücteba:
Hazreti Muaviye (r.a.)'nin Oğlu Yezid için Duası

Hazret-i Muaviye (r.a.)'ın oğlu Yezid hakkında yapmış olduğu duayı Allâhü Teâlâ hazretleri kabul buyurdu.

Hazret-i Muaviye (r.a.) kendi döneminde ve sağlığında Yezidî veliahd tayin etti ve şöyle dua etti:
"Allâhım! Ben, onda görmüş olduğum fiillerden dolayı Yezidî kendime veliaht tayin ettiysem. Onun için ümit ettiğim şeylere onu ulaştır ve ona yardım et! Bir babanın evlâdına olan sevgisi beni buna itti ise Allâhım eğer Yezid onun için bıraktığıma ehil ve layık değilse; o muradına erişmeden önce onun ruhunu âl"

Gerçekten böyle oldu.Yezidin vilâyeti(valiliği) hicrî 60 yılındaydı. Ve Yezid 64 senesinde öldü.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:701)

Mücteba:
39. Beyt

وَ لَمْ يَلْعَنْ يَزِيدًا بَعْدَ مَوْتٍ   سِوَى الْمِكْثَارِ فِى الْاِغْرَاءِ غَالِ

Seleften hiç bir kimse ölümünden sonra  yezide lanet eylemedi. Ancak haddi tecavüz etmekte mübağa edenler müstesna.

İzah: Selefden bir kimse yezid bin muaviye hakkında la’net eylemedi ancak haddi aşan rafizi ve harici gibi bazı eşhas la’net eylemiştir.

Hadis-i Şerif:اُذْ كُرُوا مَوْتَاكُمْ بالخَيْرِ
"Ölülerinizi hayırla, iyi ve güzel halleri ile yâdediniz" buyurulmuştur.

La’netin iki manası vardır.
1. Ebediyyen rahmeti ilahiden tarttır.
2. Menazli ebrardan tart yani sadıkların menzillerinden tarttır.

Kafirlere olan lanet ebediyyen rahmeti ilahiden tarttır. Mü’minlere olan la’net menazi ebrardan tarttır.
Tevbe eden müslümana, la’net eylemek caiz değildir. Yezid bin muaviye hakkında hiç kimse la’net eylemedi. Hazreti Hüseyin (r.a) katliyle emrettikten sonra tahkık surette Hazreti Hüseyin (r.a) efendimizin vefatından önce pişman olur. Vahşi de Hazreti Hamza (r.a)'ı katlettikten sonra pişman olmuş tevbe etmiş ve islamiyyet ile müşerref olup Ashabdan olmuştur.


SADAKAT MEDRESESİ
METİNLER MÜZAKERELERİ
Sorularla Emali Beyitleri
39. Beyt - Yezide lanet edilir mi?

tarihman:
Ehl-i sünnet itikadının en önemli hususlarından birisini dile getirmişsiniz.Allah hepinizden razı olsun. Bu mesele hakkında mürşid-i ekmel-i kamil'e müntesip olmayanların büyük bir çoğunluğu, velevki ehl-i tarik bile olsalar, doğru düşünmekten uzaktırlar. Böyle yolu bulduğumuz için Cenab-ı hakka ne kadar şükür etsek azdır.

Mücteba:
***
Bilmiş olasın ki,
Bu zamanda halkın pek çoğu, imamet bahsi ile meşgul olduğu, hilâfet sözünü ettikleri, Ashab-ı Kiram arasındaki münazaayı göz önünde tuttukları, bid'at ehlinin murtadlarını ve cahil rafızileri taklid ederekAshab-ı Kiramı hiç hayırla anmadıkları, onların şahıslarına münasip olmayan nisbetler ettikleri  için zaruri olarak bana malum olanlardan bir nebze yazdım. Ve., ahbaba yolladım.

Şunun için ki Resulûllah (S.A.V) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Fitne (yahut bid'at) zahir olduğu, Ashabıma sövüldüğü  zaman âlim ilmini izhar eylesin. Bir kimse bunu yapmazsa, Allah’ın, Meleklerin, bütün insanların laneti  üzerine olsun.  Allahü Teâla (c.c), onun   ne farz, nede  nafile  ibadetini   kabul  eder." (İbn-i Hacer-i Mekkî)
***

İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri, Mektubat-ı Rabbani Cilt 1, 251. Mektub

Mücteba:
Soru 9: Muaviye, vefatından birkaç gün evvel oğlu Yezid gibi bir zâlimi halife makamına veliyyiaht tayin edip bu habisin vasıtasiyle de Peygamber Efendimizin en sevgili evlâdı olan İmam Hüseyni on sekiz evlâdiyle şehid ettirmemiş midir?

Cevap:
Malûm olduğu üzere İmam Hasan radıyallâhüanh Efendimiz, kendi arzusiyle hilâfeti Hazreti Muaviyeye devretmiş, bu devir senesine (ammül'cemaa) denilmiş, bu sayede İslâm alemindeki ihtilâf bertaraf olarak müslümanlar, dini Islâmın intişarına, fütuhatı İslâmiyenin tevalisini te'min için çalışmaya vakit bulmuşlardı. Hazreti Hasanın bu fedakârlığı, bir mucizei Nebeviye olmak üzere evvelce bir lisanı sitayiş ile tarafı Nebeviden  şöylece beyan buyrulmuştu:
إن هذا ريحانتي وإن هذا ابني هذاحسى أن يصلح الله به بين فئتين من المسلمين [Hilye. Savaik. S: 82.]
Ya'ni: Bu, benim reyhanımdır, benim bu oğlum Hasan, Seyyitdir, umarım ki Allah Taalâ bununla iki İslâm cemaatinin arasını ıslâh buyura.

İşte bu hadisi şerif ile bu hâdise evvelce haber verilmiş ve her iki cemaat da müslim olmakla tavsif buyrulmuştur. Nihayet Hazreti Muaviyenin ahirete intikal zamanı yaklaşmıştı, âmme riyasetini ihraz edecek bir kimseye lüzum vardı. O zaman kuvvet ve satvet de Ümiyye hanedanında idi. Bunlar, bu riyasetin başka hanedana intikalini istemezlerdi, aksi takdirde yeniden ihtilâl yüz gösterebilirdi.

Hazreti Muaviye ise oğlu Yezidde bir kabiliyet ve iktidar görmekte idi. Yezidin fısk ve fücur ile me'lüf olup olmadığı o zaman malûm değildi. Bilakis Yezit, ordularda kumandanlık etmiş, İstanbulun muhasarasında bulunmuş, dirayetiyle temayüz eylemşti. Kostantîniyeye ilk gazada bulunacak müslümanların mağfur olacaklarına dair, Sahih Buharîde münderiç: (اول جيش يغزواالقسطنطنية مغفورلهم) hadisi şerifi de mevcut bulunuyordu. Hattâ rivayete nazaran Yezit, bu mağfuriyet müjdesine nâiliyet için bu gazaya iştirak etmişti.
Etraftan bazı zî nüfuz kimselerde Hazreti Muaviyeye müracaat ederek Yezidin veliyyiahd ta'yin edilmesini tavsiyede bulunuyorlardı.

* Vaktiyle Hazreti Alinin taraftarları, onun şehadetini müteakib bir çok ekâbiri Ashab mevcut olduğu halde muhterem mahdumu Hazreti Hasana küfede bey'at etmiş, onu pederi Ali kadrinin yerine Emirülmü'minîn intihap eylemişlerdi. Aradan yirmi sene kadar bir müddet geçmiş, binnisbe ekâbiri ashab azalmış idi. Şimdi de Hazreti Muaviyenin vefatında yerine oğlunu Şamda veliyyülemir intihab etmek istiyorlardı. Hattâ Küfe valisi «Elmüğiret ibni Şu'be» kendi mevkiini tahkim için veya başka bir maksada mebni Hazreti Muaviyeye demiştir ki: «Ya Emirülmü'minîn!. Hazreti Osmandan sonra dökülen kanları, zuhur eden ihtilâfları görmüş bulunuyorsun, Yezidin sana halef olmak kabiliyyeti vardır, onu veliyyiahd yap, sana emrihak vaki olursa o nas için bir kehfi aman olur ve sana bir halef bulunur, kan dökülmez, fitne zuhur etmez» [Tarihi kâmil: Cild: 2. Sahife: 198.].

İşte bu gibi tavsiyelere, düşüncelere binaen Hazreti Muaviye  Yezidi veliyyiaht ta'yin etmiş ve kendisine her taraftan bey'at merasimi yapılmıştı. Ârtık Yezidin bil'ahara yaptığı fenalıklardan dolayı Hazreti Muaviye neden mes'ul tutulsun?.

* Muhaddislerden hafız îbni Hacer merhum, (Feth) unvanlı eserinde diyor ki: «Hazreti Muaviyenin re'yine göre hükümet makamına daha kuvvetli, re'yi ve ma'rifeti daha fazla olan bir zat, daha evvel İslâma gelmiş, diyanet ve ibadet hususunda daha ileri gitmiş zatlara takdim edilir. Çünkü bu, bir riyaseti âmmedir, umumun idaresi hususunda fazla maharet ve ma'rifete lüzum vardır. Nitekim Resulullâh sallallâhü aleyhi vesellem ba'zı gazvelerde maharetlerinden dolayı ikinci derecedeki Ashabı kiramından kumandanlar ta'yin eder bunların maiyyetlerinde en büyük Ashabmı bulundururdu. Ezcümle Kuzaa kabilelerine karşı yapılan bir gazvede Amr İbnil'as kumandan ta'yin edilmiş, kendisine muhacirlerden, ensardan üç yüz zat terfik edilmişti. Bilâhara yardımına gönderilen iki yüz zat içinde Hazreti Sıddik ile Hazreti Ömer de bulunmuştu.
İşte bu cihetle Hazreti Muaviye de kendisini ve ba'dehu oğlunu bu riyasete ehil görmüştü. Yoksa diğer zevatın yüksek fazilet ve diyanetlerini görmez, takdir etmez değildi.»
«Sahabei kiramın fukahasından olan ibni Ömer hazretleri, bu reyde değildi. Ona göre fâdil varken  mefdule bey'at edilemezdi. Meğer ki bir fitne zuhurundan korkulsun. İşte böyle bir fitne tahaddüs etmesin diye îbni Ömer radıyAllahü anhüma evvelâ Hazreti Muaviyeye, badehu Yezide beyat etmiş ve bey'ati bozmadan oğlunu, men eylemiş, daha sonra da Abdülmelike beyatte bulunmuştu»   [Dehlevînin Tühfetülisna aşeriyesi. s: 34.].

 * Filhakika pek mütefekkir bir âlim, bir müverrih olan ibni Haldun da şöyle demektedir:              
«Ve kezalik: Muaviye dahi iftirakı kelime havfiyle oğlu Yezidi veliyyiahd edip kendinden sonra emri hilâfeti ana taklit ve tafvize muzdar oldu. Zira Muaviyenin kavm ve kabilesi olan Beni Ümeyye aşiretinin ekserisi, Yezkh anide ittiba' ve inkıyad edip kılâdei saltanatın gayre teslimine razı değiller idi. Şöyle ki: Eğer Muaviye, Yezidi veliyyiaht etmeyip şeriri devleti ahara tafviz edeydi, cümhuru Beni Ümeyye, kıdemi nizaa kıyam ile müslimîn beyninde fitnei azime hudusuna bais olurdu.

Maahaza gerek Muaviye ve gerek eşrafı Beni Ümeyye, Yeziye hüsnü zan edip tanzimi umur müslimîne salâh ve liyakatine itikat ve azm ve hezmine vüsuk ve itimat ile ol süst ahdü peymanı veliyyiahd eyledi. Ve illa Hazreti Muaviye, zümrei kibarı Ashabı kiramdan olup kâtib-üssırrı vahyi rabbani ve rakam nüvisi hitabı subhanî olmakla Yezit gibi faciri cairin fısk ve fesadı malûmı olduğu halde emaneti kübrayı hilâfeti ol haini mehine teslim etmek töhmetinden masunüssaha olduğu zahirdik [Mukaddimei ibni Haldun, c: 2. s: 21.].

Vehlasıl; Hazreti Muaviye, Yezidin âtideki mesavisini bilemezdi ve ondan riyaseti esirgemesi, bir fitne zuhuruna sebep olabilirdi. Bütün bunlardan ve daha bilemediğimiz sebeplerden dolayı Yezidi veliyyiahd ta'yin etmiş olması melhuzdur.

Maahaza Hazreti Muavîye, bir hutbesinde şöyle dua etmişti:
«Ya ilâhi!. Ben Yezidi görmüş olduğum faaliyetinden dolayı veliyyiaht tayin ettim, artık sen onu umduğuma kavuştur, kendisine muin ol. Eğer onu veliyyiaht tayin etmeye beni babanın evlâdına olan muhabbeti sevk etmiş, o da ta'yin ettiğim şey'e ehil bulunmamış ise ona kavuşmadan ruhunu kabzet» [Savaikı muhrike: 134.].

Bu dua, müstecap olmuş, Yezit âmme riyasetinde uzun bir müddet durmadan vefat etmiştir.

*  Hazreti Hüseyin'in şehadeti mes'elesine gelince Hazretî Muaviye bundan dolayı da mes'ul değildir. Bir kere bütün tarih kitapları müttefikan yazıyorlar ki, Hazreti Muaviye, hanedanı nübüvvete ve bilhassa Hazreti Hüseyne riayet ve ta'zim edilmesi için Yezide kafi surette emir ve tavsiyede bulunmuştu. Sonra Münahicüssünnede de beyan olunduğu üzere Yezid, Hazreti Hüseyinin katli için emir vermemişti. Maamafih farz edelim ki, Hazreti Hüseyni Yezid şehit etmiştir, fakat oğlunun bu günahı, Hazreti Muaviye için bir günah olmaz.

Çünkü Allah Taalâ: (ولا تزر وازرة وزراخرى) buyurmuştur.

* Evet... Hazreti Huseyn'nin şahadeti, islâm âlemini ilel-ebed büyük bir hüzün ve teessür içinde bırakmıştır. Fakat bu hâdiseyi hissiyata kapılmaksızın muhakeme etmelidir. Denilebilir ki, Yezid Şam’dan İslâm hükümetinin riyasetini işgal etmişti, haklı olsun olmasın hiç bir hükümdar, kendi aleyhine bir kuvvetin teşekkül etmesini hoş görmez. Aksi takdirde mevkiini hasımlarına terk etmesi lâzım gelir. Sonra Yezid, babasiyle İmam Ali arasındaki muhasemat neticesinde müslümanların büyük zararlara uğramış olduklarını görmüştü. Artık yeniden böyle bir fitnenin, felâketin zuhuruna meydan verilmesi, savap görülemezdi. Beri taraftan ise Kûfeliler, Şam hükümetine karşı durmak için hazırlıklarda bulunmak istiyor, başlarında da — maksatları terviç için — Hazreti Hüseyni bulundurmak arzusunu gösteriyorlardı. Halbuki, Medinei Münevveredeki zevat, bilhassa îbni Abbas Hazretleri, halisane tavsiyelerde bulunarak: «Sakın Kûfelilerin davetine icabet etme, onlar sözlerinde durmazlar, icabında seni müdafaaya koşmazlar» diyorlardı.
Filhakika Küfelilerin mahiyetleri ma'lûm idi, îmam Ali'ye ne kadar zahmet vermiş, o mübarek zatı ne kadar dilgir etmişlerdi. Hazreti Ali'nin hutbeleri buna şahiddir. Fakat Hazreti Hüseyin, yapılan tavsiyeleri dinlemedi, takdiri ilâhî, kendisini kutsal yuvasından çıkardı, Küfeye müteveccihen hareket etti. Kerbelâ sahrasında bütün ehli imanın gözlerini yaşlar, kalblerini hüzünler içinde bırakan o pek dilsûz şahadet hâdisesi vuku' buldu. Acaba bu hâdisenin bu suretle tecellisine Yezid razı mı idi?.. Onu ancak Allah Taalâ bilir.

* Biz yine mütefekkir, müdekkik âlimlerimizin sözlerini nakl edelim. Şeyhülislâm  İbni   Teymiyye merhum diyor ki:

«Ehli naklin ittifakı vardır ki, Yezid Hazreti Hüseynin öldürülmesini emr etmemişti. O, ancak Hazreti Hüseyni Irak vilâyetine gitmekten men' ediniz diye îbni Ziyâde yazmıştı. Hüseyin RadıyAllahü anh ise kendisine ehli ırakın yardım edeceklerini ve kendisine yazmış oldukları şeylere vefada.bulunacaklarını zannetmişti. Iraklılara amıcası oğlu «Müslim ibni Akîl»i gönderdi. Iraklılar ise Müslimi kati ve ona gadr edip îbni Ziyade bey'at ettiler. Hazreti Hüseyin, bunun üzerine geri dönmek istemişti. Fakat îbni Ziyadın tertib ettiği zâlim çete, kendisine kavuştu. Hazreti Hüseyin:

«Bırakınız beni, ya Yezidin yanına gideyim, veya beldeme döneyim, veyahud hududu geçeyim» dedi ise de bunlardan birini yapmasına müsaade etmediler, kendisini esir etmek istediler Hazreti Hüseyn ise bundan imtina' ederek aralarında harb vuku' buldu, O nuridîdei müslimîn mazlûmen şehid oldu. RadiyAllahü Taalâ anh.»

«Yezid, Hazreti Hüseynin şehadetini haber alınca hanesinde ağlamış, hüzün ve keder göstermiştir. Hazreti Hüseynin harem dairesinden hiç bir kimseyi esir tutmamış, belki onun ehli beytine ikram etmiş, onları beldelerine mükerremen iade eylemiştir.» «Yezid, çok müteessir olmuş, «Allah İbni Mercaneye, yani Ubeydullah İbni Ziyade lâ'net etsin, yok, vAllahi eğer Hüseyn ile aralarında bir karabeti rahmiyye bulunsa idi onu öldürmezdi, ben Hüseyni öldürmeksizin yalnız Irak ehalisinin itaatine razı idim, demiştir.»
«Yezid, Hazreti Hüseynin ehli beytini, en güzel teçhizat ile teçhiz ederek Medinei Münevvereye gönderdi. Şu kadar var ki Hazreti Hüseyn için intisarde bulunmadı, katilinin öldürülmesi için emir vermedi» [Minhacüssünne. c: 2. s: 226 - 249.]

* Cevdet Paşa merhum da şöyle yazıyor: «Ba'dehu İbni Ziyad, Hazreti Hüseynin seri saadetini vesair şühedayi kerbelânın rüusi saidelerini ve nisvan ve sıbyanı Şam'a gönderdi. Zeynülabidîn dahi anlarla beraber olup ancak ellerine bilekçe ve boynuna zincir vurdurdu. Şam'a vardıklarında Zübeyr İbni Kays, Yezidin huzuruna girdi, müjde verdi, Kerbelâ vak'asının tafsilâtını bildirdi. Yezidin gözleri yaş ile doldu. «Allah İbni Sümeyye'ye lanet etsin» dedi, ve Hazreti Hüseyne rahmet okudu. «Bana gelseydi anı afv ederdim» dedi ve Zübeyre bir şey vermedi... Sonra kadınlar, Yezidin harem dairesine idhal olundular, hep saray halkı olan kadınlar gelip anlara ta'ziyet ve anlarla beraber matem ettiler ve neleri ahzu gasb olunmuş ise sordular. Zayiatlarını kat kat verdiler. Ba'dehu Yezid, Zeynel abidin Hazretlerinin demirlerini çözdü, anı yanma götürdü ve anı ve nisasını hareminde ayrıca bir daireye kondurdu, akşam sabah sofrasına davet eylerdi.>

* «Mervîdir ki Yezid, bu Kerbelâ vak'asından nâşi kulûbı ehli islâmın pek ziyade müteessir olduğunu görünce: «Allah o ibni Mercaneye lâ'net eylesin, Hüseyinin tekâlifini kabul etmeyip de ani katlettirdi ve anın katliyle nâsı bana gücendirdi, kulûbi enamda benim için adavet tohumu ekdirdi, berr-ü facir hep halk, Hüseyinin katlini izam ederek bana buğz eder oldular, dermiş» [Kısasıenbiya. s: 225-228 c: 7.].


Ashabın Nezih İtikadları
Hazreti Muaviye hakkındaki bazı suallerin cevapları - Soru 9

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek