İman doğru olursa
17 Mart 2005 Perşembe
Anadolu evliyasından Davud-i Kayserî, bir gün cemaatine buyurdu ki:
- “Doğru iman”a kavuşan birine, dünyanın bütün dertleri gelmiş olsa, bu nimet yanında hiç ehemmiyeti yoktur.
Dinleyenler hayret etti.
- Nasıl yani hocam?
Buyurdu ki:
- Mesela insanın alnına “bir sinek” konsa, bu, büyük sıkıntı mıdır o kimse için?
- Değildir elbet.
- Pekii, çok zengin bir kimse, “birkaç kuruş” kaybetse, ne çıkar?
- Hiç.
Üzülmeye değmez
Buyurdu ki:
- İşte bütün dünya sıkıntıları birleşip bir Müslümanın üzerine gelse, bütün bu sıkıntılar, o mümin için, alnına konduğu “bir sinek” veya o zenginin kaybettiği “birkaç kuruş” gibidir ki, elbette üzülmeye değmez.
Ve şöyle bitirdi:
- Ehli sünnet bir Müslüman, dünyanın en şanslı, en bahtiyar insanıdır. O halde gülmelidir o. Neşeli olmalıdır. Asık suratlı olmak yakışmaz ona.
Bir gün de, birkaç sevdiğiyle sohbet ederken,
- Bir mümini görünce, ona dua etmelidir, buyurdu.
Dinleyenler;
- Nasıl dua edelim? diye sordular.
Mübarek gülümseyip,
- Dua ediyoruz ya, buyurdu.
Selam, duadır
Sordular:
- Nasıl yani?
- Canım bir Müslümanla karşılaşınca ne yapıyoruz?
- Selam veriyoruz.
- İşte bu selam, en güzel duadır.
- Öyle mi?
- Evet. “Selamün aleyküm” demekle, “Allahü teâlâ sana selamet ve afiyet versin. Selamette ol” demek istiyoruz ona.
Ve sordu onlara:
- O da bize, “Aleyküm selam” diyor, değil mi?
- Evet hocam.
- Böyle demekle aynı duayı o da bize yapmış oluyor. Şimdi anladınız mı?
- Anladık hocam.