Gönderen Konu: Heybeliada Rum Ruhban Mektebi  (Okunma sayısı 3888 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı 33.yıldız

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 343
Heybeliada Rum Ruhban Mektebi
« : 16 Aralık 2009, 21:08:31 »

Bundan 60 yıl önce, nüfusu bir milyon olan İstanbul'da 120 bin Rum vatandaş yaşıyordu. Bunlar azınlık statüsündeydiler ve kiliseleri, patrikleri, okulları, vakıfları, Heybeliada'daki ruhban mektepleri, yetimhaneleri, kabristanları, anadillerini yazıp okumakta kullandıkları alfabeleri, yortuları Lozan anlaşması ile uluslararası garanti altına alınmıştı. 1945 ile 1952 arasında Beyoğlu'nda yedi sene yatılı öğrenci olarak bulundum, orada Rumca Türkçe kadar yaygın konuşulurdu.

Sonra 6-7 Eylül dehşetinden ve Kıbrıs savaşından sonra Rum vatandaşlarımız korktular ve Yunanistan'a göçtüler. Şu anda sanırım İstanbul'da iki bin Rum bile yoktur. Kiliseleri, okulları ıssız kalmıştır. Heybeliada'daki Rum Ruhban mektebi de kapatılmıştır.

Hıristiyanlık dünyası bu konuda bize baskı yapıyor. Bugünkü iktidar, bu baskılar karşısında mektebi (Rum İlahiyat Fakültesi diyebiliriz) tekrar açma hazırlıklarına girmiştir.

Mesele bir çok bakımdan ve açıdan ele alınabilir:

1. Osmanlı hilafeti bu okulun açılmasına ve çalışmasına izin vermiştir.

2. Bendeniz koyu bir Müslüman olarak, Rumlara tanınan haklar ve hürriyetler Müslüman çoğunluğa da tanınmak şartıyla okulun açılmasına karşı değilim.

3. Ruhban okulu, Türkiye'nin parçalanmasına, Megali İdea ideolojisine hizmet etmemelidir.

4. Bugün Hıristiyanlık âleminde öyle mutaassıp (fanatik, bağnaz) Rum papazları vardır ki, ağızlarından ömürleri boyunca Türkiye kelimesi çıkmamıştır. "Küçük Asya" derler bu ülkeye.

5. Devletin eğitimine karışmayacağı özel, bağımsız, özerk bir Rum İlahiyat Mektebi açılacağına göre; Müslümanlara da devletin ve rejimin karışmayacağı özel medreseler açmak ve işletmek izni ve hakkı verilmelidir. Bu hak Müslümanlara tanınmazsa, eşitlik prensibi vahim şekilde ihlâl edilmiş olur.

6. Alfabe devrimi yapıldığı zaman, Rum vatandaşlarımızın Grek alfabelerine, Ermeni vatandaşlarımızın Ermeni alfabesine, Süryanî vatandaşlarımızın Süryanî alfabesine ilişilmemişti. 1928'den bu yana seksen küsur yıl geçti. Bin yıl kullandığımız yazı sistemi üzerindeki yasak ve tabular kaldırılmalı, Müslümanlara da yazma ve okuma serbestliği tanınmalıdır.

7. Rum vakıfları nasıl devlete bağlı değilse, Evkaf-ı İslâmiye de devlet idaresinden çıkartılmalı, Müslümanlara verilmelidir.

8. Rumların kendi patriklerini seçme hakkı olduğu gibi Müslümanların da kendi bağımsız Diyanet İşleri Başkanlarını seçme hakkı olmalıdır. Lâiklik diye bağırıp duruyorlar. Doğrusu benim istediğim değil midir?

9. Müslümanlara lâik devlet dışında tamamen bağımsız ve hür  din teşkilâtı kurma hakkı verilmelidir.

10. Müslümanların bağımsız din mektepleri, bağımsız ilahiyat fakülteleri, bağımsız müftülükleri olmalıdır.

11. Tasavvuf hizmet ve faaliyetleri, tarikatlar serbest bırakılmalıdır.

12. Kur'ân kursları üzerindeki bütün baskılara, engellemelere son verilmelidir.

Bu saydığım haklar ve hürriyetler Müslümanlara verilirse, Rum ve Ermeni vatandaşlarımız da elbette hür patriklerine, hür ruhban okullarına, hür vakıflarına sahip olabilirler.

Müslümanların elleri kolları bağlı, Hıristiyanlara olanca haklar ve hürriyetler verilecek... Böyle adalet olur mu, böyle eşitlik olur mu?

m.şevked eygi
Ortak paydamız, İbrahimi dinler değil! EHLİ SÜNNET, EHLİ SÜNNET...

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Heybeliada Rum Ruhban Mektebi
« Yanıtla #1 : 20 Ağustos 2012, 12:23:21 »
Alıntı
2. Bendeniz koyu bir Müslüman olarak, Rumlara tanınan haklar ve hürriyetler Müslüman çoğunluğa da tanınmak şartıyla okulun açılmasına karşı değilim.

    Mehmet Şevket Eygi bey,yine güzel bir konuya temas etmiş. Aynı şartların bizim oradaki (Yunanistan) müslümanlara da tanınması gerekir.
 Mesela; Rodos Adası, burada Osmanlı dönemin de 27 adetin üzerinde cami vardı. Bügün Rodos'a baktığınız zaman yedi adet camii kalmış ve bu camilerden bugün açık olan sadece bir adet oda İbrahim paşa Cami diğer camiler neden  açık değil ? hep biz'mi taviz vreceğiz ?Bunun yanı sıra Osmanl'nın Rodosda'ki En güzel ve muhteşem eserlerinden biri olan Sultan Mustafa Cami Nikah salonu olarak kullanlıyor. Diğer bir mesele, Rodosda'ki müftülük makamı, en son Müftü ölene kadar mevcud olan Müftülük makamı Müftü öldükten sonra Yunanistan tarafından sebebsiz yere kaldırıldı.

 Şimdi bu kadar bir eşitsizlik ortadayken Yunanistan ve Bulgaristanda'ki azınlık durumunda olan müslümanların hakları ne olcak...?

Alıntı
Devletin eğitimine karışmayacağı özel, bağımsız, özerk bir Rum İlahiyat Mektebi açılacağına göre; Müslümanlara da devletin ve rejimin karışmayacağı özel medreseler açmak ve işletmek izni ve hakkı verilmelidir. Bu hak Müslümanlara tanınmazsa, eşitlik prensibi vahim şekilde ihlâl edilmiş olur.


  Sadece Rum İlahiyat mektebi değil,Alevilere ve diğer azınlıklara Cem evi gibi, Azınlık cemaat okulları ve diğer mektepler açılırsa müslümanlara da kendi inanclarına göre,itikatlarına göre,meşreblerine göre,cemaatlerine göre mektep açma hakkı
verilmelidir.
« Son Düzenleme: 20 Ağustos 2012, 12:47:52 Gönderen: mazhar »

mazhar

  • Ziyaretçi
'İstenmeyen imam' krizi!
« Yanıtla #2 : 27 Eylül 2012, 23:57:59 »

'İstenmeyen imam' krizi!
 
     Yunanistan'ın Rodos Adası'nda Müslüman halk tarafından belirlenen iki imamın görev yaptığı ibadete açık İbrahim Paşa Camisi'ne, yeni bir imam atanması Müslüman halkın tepkisine neden oldu.
Güncelleme:27 Eylül 2012 20:12

Rodos Müslümanları Kültür Derneği ve Rodos İslam Eserlerini Koruma Vakfı Rodos Evkaf İdaresi'nce belirlenen İmam İlter Meço ile İmam Mustafa Sancaktar'ın görev yaptığı camiye Ramazan ayında Yunanistan hükümetinin yetkili kıldığı Dimetoka Müftülüğü tarafından İmam Hasan Karaali'nin görevlendirilmesi bölgede yaşayan Müslüman halkı tedirgin etti.

1540 yılında inşa edilen camide imamlar İlter Meço ile Mustafa Sancaktar'ın hizmetinden memnun olan bölgedeki Müslüman halk, Yunanistan Devleti tarafından desteklenen Dimetoka Müftülüğü'nün böyle bir yetkisi


Rodos Müslümanları Kültür Derneği üyesi Şahap Kaşlıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, camilerinde mevcut iki imam görev yaparken, Ramazan ayında Dimetoka Müftülüğü'nce imam atandığını söyledi. Camide imam olarak görev yapan İlter Meço'nun İlahiyat Fakültesi mezunu olduğunu ve Mekke'de 6 yıl eğitim gördüğünü belirten Kaşlıoğlu, imamları Meço ile Sancaktar'dan memnun olduklarını kaydetti.

Dimetoka Müftülüğü tarafından da üçüncü bir imam atanmasına anlam veremediklerini ifade eden Kaşlıoğlu, “Camide imam varken, sen gelirsen ne olur? Sana yer verirler mi? Böyle bir şey olmaz. Bunlar varken üçüncü bir imam fazla. 'Bir sürü cami var. Açın birini, verin anahtarını o da orada imamlık yapsın' dedik” diye konuştu.

Rodos Adası'nda yaklaşık 10 caminin bulunduğunu ancak bir tanesinin ibadete açık olduğunu dile getiren Kaşlıoğlu, tüm camilerin ibadete açılmasını ve anahtarlarının derneklerine teslim edilmesini istediklerini söyledi.

"ATANAN ASIL İMAM BENİM"


Kanuni Sultan Süleyman'ın 1522 yılında fethettiği ve 390 yıl Osmanlı idaresinde kalan Yunanistan'ın Rodos Adası'ndaki ibadete açık İbrahim Paşa Camisi'nin şuanda hem müezzinliğini hem de imamlığını yapan Mustafa Sancaktar, diğer imamlar ada dışında olduğu için iki görevi de kendisinin yürütmeye çalıştığını belirtti. İmamlardan Karaali'nin bazı cemaat üyelerinin kendisini istememesi üzerine memleketine geri döndüğünü anlatan Sancaktar, Meço'nun ise izne ayrıldığını kaydetti.

İlter Meço'nun dernek tarafından görevlendirildiğini ancak resmi olarak tayin edilmediğini anlatan Sancaktar, “Buraya atanan asıl imam benim. İlter hoca bilgili ve iyi bir arkadaşımız ama resmi görevli değil. Örneğin nikahları kıyamıyor. Benim için problem değil, gelip burada imamlık yapabilir” dedi.

Yunanistan tarafından yetkili olan Dimetoka Müftülüğü'nce görevlendirilen İmam Hasan Karaali'nin ise camide görev yapmasını cemaatin istemediğini dile getiren Sancaktar, Ramazan ayı içinde hoş olmayan bazı tartışmaların yaşandığını bildirdi.

Kendisinin 70 yaşında olduğunu ifade eden Sancaktar, “Ben bugün varım, yarın yokum. Buraya Vakıflar İdaresi tarafından resmi bir imam tayin edilmeli” diye konuştu.

SÜLEYMANİYE CAMİ KAPALI

Rodos'un fatihi Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle inşa edilen ve adanın en büyük camisi olarak belirtilen Süleymaniye Camisi'nin de kapalı olması Türk ziyaretçilerin tepkisini çekiyor.

2005 yılında yenilenen ihtişamlı cami, şehrin bir çok noktasından görülebiliyor. Camiyi görünce heyecana kapılarak ziyaret için gelen Türk misafirler, kapıdaki asma kilitle karşılaşıyor.

Rodos'a Almanya'dan tatile gelen Zeki Karabacak, Osmanlı İmparatorluğu'nun izlerini taşıyan caminin kapalı tutulmasına tepki gösterdi. İstanbul'da bütün kiliselerin açık olduğunu söyleyen Karabacak, isteyen herkesin istediği kiliseye gidip ibadetini yapabildiğini ifade etti. Kendisinin de var olan bir camide rahatlıkla ibadetini yapmak istediğini ifade eden Karabacak, “Yunanca biliyorum ve bir çok Yunanlı ile konuştum. Türkiye'ye turist olarak geldiklerinde atalarının yaptırdığı kiliselere rahatlıkla girip ibadet yapabildiklerini söylüyorlar. Ben de burada camiye gidip ibadetimi yapmak istedim ama cami kapalı. Atalarımızın izlerini taşıyan bu değerlerin sahipsiz olduğunu görüyoruz” dedi.

Ankara'dan adaya tatile gelen Mehmet Erol Taşel de adada ibadet yapılabilecek camilerden sadece birinin açık olduğunu kaydetti. Adada kalabalık bir Müslüman nüfus olduğuna işaret eden Taşel, “İbadetle ilgili bir sıkıntı olduğunun kanaatindeyim. Süleymaniye'yi sadece bayramdan bayrama açıyorlar. O da sadece gezmek için. Geçen bayramda geldiğimde içini gezdim ama ibadete müsaade etmiyorlar” diye konuştu.

Yaklaşık 3 bin 500 Türkün yaşadığı Rodos'ta Süleymaniye, İbrahim Paşa, Sultan Mustafa, Recep Paşa, Ağa, Hamza Bey, Ali Hilmi Paşa, Şadırvan, Murat Reis ve Hadiye isimli 10 cami bulunuyor. Camilerden sadece İbrahim Paşa ve Süleymaniye iyi durumda. Diğer camilerin bir çoğu yıkık durumdayken, biri ise nikah salonu olarak kullanılıyor.