Gönderen Konu: Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!  (Okunma sayısı 9397 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı pr_oflaz61

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 4

o da ne? kim bu ak veya her ne renk (last name) versiyon kullanan çağdaş.
bu bir İsmet özel yöntemi(?!). dikkati çekmek için kullandım.
gelelim mevzumuza...

şöyle toplumu gözlemlediğimizde örtünmek veya tesettüre bürünmek adına  neler görüyoruz neler.nice elbiseler gördüm içinde insan yok,nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok sözünün tam tezahürü.dini vecibe mi yoksa aile baskısı mı yoksa adına ne derseniz deyin.  asıl gerçek:bu  kaide(örtünme) islam dininin emri ve dusturudur.Kur'an ayetleri ve hadisler tesettürü emir buyuruyor.inan bir insanın belirlenmiş kaidelerle ilgili ruhsat yetkisi olmadığından,kaideye hakkıyla uymaktan öte bir davranışı olamaz.yani örtünmek dinimizin bir emridir.
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 00:44:21 Gönderen: Lika »

Çevrimdışı GEZGİN

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 353
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2005, 23:57:18 »


o halde emir başımızın üstüne....
« Son Düzenleme: 06 Nisan 2009, 23:38:08 Gönderen: Ay Işığı »
An oluyor bir garip hisse kapılıyorum...
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?'..........

Çevrimdışı Henna

  • okur
  • *
  • İleti: 69
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #2 : 20 Eylül 2005, 03:14:23 »
Turkiye'de gordugumuz bu tarz bayanlara yonelik elestirilerde elbette gercek payi vardir.

Ancak bu elestirileri yaparken belki unuttugumuz, belki goz ardi ettigimiz bir sey daha var..

Islam'daki tesettur emrine uygun giyinmeyen bu bayanlarin bir babalari, abileri, kocalari yok mudur? Bu bayanlarin bu sekilde giyindigini goren aile buyukleri yok mudur?

Bu sekilde giyinen bayanlari elestirmeden once onlarin bu sekilde giyinmesinden sikayetci olmayan ailenin erkeklerini hatirlayin. Bence oncelikle elestrilmesi gerekenler onlar.

Muallim kardes iyice feminst oldugumu dusunecek ama:)


Asagiya bu tarz giyinen ve bu tarz yasayan bayanlarla ilgili yazilmis bir yazinin linkini yapistiriyorum. Belki ise bir de bu acidan bakmakta fayda var..

cemaat.com
« Son Düzenleme: 17 Ekim 2009, 01:06:01 Gönderen: mystic »

Çevrimdışı Henna

  • okur
  • *
  • İleti: 69
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #3 : 20 Eylül 2005, 04:00:15 »
Evlenirken kapali olan esini evlnedikten sonra basini acmasi icin zorlayan ve basarili da olan islami kesim erkekleri oldugunu biliyor muydunuz?

Bence bunlari da ortaya koymak ve uzerinde konusmak gerekiyor.

Ortada bir sorun varsa sadece tek tarafli sucmalamar yapmak pek gercekci olmaz diye dusunuyorum.

Daha once de soyledigim gibi, kiyafetlerini elestirdigimiz kadinlarin bir babalari, kocalari, abiler vardir degil mi?! Oklari kadinlarin uzerinden cekip biraz da erkeklere batirmak lazim artik..
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 00:55:21 Gönderen: Lika »

Çevrimdışı GEZGİN

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 353
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #4 : 20 Eylül 2005, 05:14:30 »
ciddenböyle kimseler var mı
hem de islami kesimde
diğer alanlarda duymuştum amaaa...
islamikesim
olamaz yaaa :o
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 00:55:33 Gönderen: Lika »
An oluyor bir garip hisse kapılıyorum...
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?'..........

Çevrimdışı Biblioman

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 134
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #5 : 20 Eylül 2005, 09:52:43 »
Böyle şeyleri biz de duyduk maalesef ancak kimseyi kınamamak gerekir.Çünkü insanlara güvenilir ama nefislere asla.O nefis denilen mahluk iki kaşımızın arasında durduğu müddetçe insanoğlundan herşey beklenir ister hacı olsun, ister hoca olsun, isterse allame olsun.Biliyorum böyle insanların hiç beklenmedik şeyler yapmaları insanın kanına dokunuyor ama görmezden gelmek lazım yoksa bu dini yaşamak çok zorlaşıyor.Onun için boşuna dememişler

Bu yol uzundur , Menzili çoktur
Geçidi yoktur , Derin sular var...

Yolda yitip giden niceleri var, daha da olacak...
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 00:56:03 Gönderen: Lika »
Şehadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Çevrimdışı abdullah64

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 11
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #6 : 20 Eylül 2005, 14:41:11 »


                Haklısınız. Şuura sahip olmayan ve adet olduğu üzere dinini sadece ibadet bilen bir kitlede yaşadığım bir olayı aktarayım.

                İznikte Yeşil cami vardır ve bu cami nin bahçesinde güzel bir cay ocağı Bizde o mekanı severiz. Şahid olduğumuz olaya keşke şahid olmayaydık dediğimiz olmuştur. Şöyle ki;

                Yan masadaki bir konuşma ilgimizi çekti. Yaşlı ve islami kıyafete sahip müslüman bu sözü nasıl sarfeder. Söz şu.
 
              - Elbet okutacaksın kızını. Benim kızımda şurada okudu şurada çalışıyor. Kimseye muhtaç değil. Ne olacağı belli olmaz. Kocasına el açacağına rızkını kazanması helal değilmi.  

            Arkadaşlar izah istedi. Yerini hazırlıyor cahil. Şimdi namazdan çıktık. Söyledikleri imanı ile bağdaşmaz. Kızı mahremsiz okumuş. Mahremsiz çalışıyor ve öyle yetiştirmişki; kocasına itaat etmez. Ne diyelim kazancıda haram. Yediğide ve yetiştirdiği yada yetiştirireceğindende fayda hasıl olmaz. Vebali nedir?

           Vebali büyüktür. Çünkü Mesüliyet vardır. Bu ihtiyar kendini kurtaramaz. Onu nesli Allah muhafaza cehenneme sürükler. Çünkü çobanlığını terketmiş.
          


           Giyim ve muamelattan elbet erkekler sorumludur. Sorumluluk erkeğindir. Haberi varsa eğer kadına olan günahı kadar kocasına, babasına, kardeşinede günahı vardır.

         Müslümanın hedefi Dünyevi menfaat ten ziyade yarın inandığını ikrar ettiği; BÜYÜK HESAP tır. O hesap ta herşey yer aldığı gibi sorumlulukları da kendisine hatırlatılacaktır. Nesli Allah için değilse onu ne kurtaracak. Görüyoruz nice Anneler yanlarındaki kızlarının hali. Nice babalar ve oğulları. Nice kocalar ve hanımları. Olacak şeymi?

           Kurtuldum demek için bir müslüman bırakacağı mirasa bir bakmalı. O miras nerede ve ne için kullanılır.
« Son Düzenleme: 06 Nisan 2009, 23:37:14 Gönderen: Ay Işığı »
iz abdest almayı okuya okuya değil,abdest alanların eline su döke döke öğrendik...

                                               Arif Nihat Asya

Çevrimdışı muallim

  • yazar
  • ****
  • İleti: 758
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #7 : 20 Eylül 2005, 18:48:14 »
Örtünmek kadına da erkege de belli ölcütler içinde farz kılınmıştır. Bunu inkar eden yok.

peki bu konu neden bu kadar esnek tutuluyor?

kadınların ortunmesi hususuna gelince işler arapsacını alıyor. kendi rızalarıyla kabul edenler baska. bir de kocası anne ve babası yada cevre baskısıyla kabul edenler...

erkeklerde bir sorun yok cunku hepsi adam akıllı giyiniyorlar. acıkta bir yerleri yok. Pantolon gomlek vari bir kıyafetle gayet munatazam giyiniyorlar. Hatta az bile olsa lila pembe portakal sarı renkleri giyenleri de pek hoş karsılanmadıgı gun gibi acık...

kadınlar tam bir sorun..hele gunumuzde. Bunlar feministlik karsıtı olarak algılamayın.zaten boyle bir iddiam da yok.. elinizi kalbinize koyun ve cevap verin.

sizce kadınlar islami bir sekilde örtunuyor mu? genel itibariyle bakın. Buyuk cevrelere bakıp cevap verin...Anne ve babalara değil. Ozellikle gencliğe bakın....

peki ortunuyorlarsa kocalarının abilerinin babalarının payı ne?


elbetteki bir pay var. hiç bir musluman erkek kendi kardesinin acık olmasını istemez.Kendi anasının acık gezmesini istemz.istiyorsa ciddi supheleri avr ve ılımlı islam denen ıdeayı yasıyor hakiki islamdan uzaklasmıs demektir.

erkek olarak sunu soyluyorum. Bizde acayip bir namus kavramı vardır. Erkekler genelde her seyi yaparlar ama soz kendilerine batınca hanımlarına kız kardeslerine ve analarına dokunuca hemen dururlar. işte bu erkeklerin en buyuk sorunu....
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 00:57:46 Gönderen: Lika »
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."
[Hucurat Suresi 10]

Çevrimdışı Henna

  • okur
  • *
  • İleti: 69
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #8 : 21 Eylül 2005, 01:40:37 »
Alıntı yapılan: muallim
erkek olarak sunu soyluyorum. Bizde acayip bir namus kavramı vardır. Erkekler genelde her seyi yaparlar ama soz kendilerine batınca hanımlarına kız kardeslerine ve analarına dokunuca hemen dururlar. işte bu erkeklerin en buyuk sorunu....

Muallim kardesim, bundan ala feministlik mi olur:)))

Saka bir yana.. Bugun baktigimizda Turkiye'deki "su anda bahsettigimiz tesettur" aslinda hakiki tesettur gibi durmuyor. Sadece kiyafet acisindan konusmuyorum. Tesettur sadece kiyafeti kapsamiyor cunku. Hal ve hareketleri de kapsiyor. Eger bir kisi carsaf icinde iken hal ve hareketleri supheli ise o kisinin de tam tesetturde oldugu soylenemez saniyorum ki.

Bununla birlikte, isin sadece dis kabuguna bakiyorsak elbette ki bayanlarin tesettur anlayisi goze batacaktir. Ancak muallim kardesim, senin de bahsettigin uzere; erkekler kendilerinde her hakki gorurken kadinlarin hareketlerini elestiriyorlarsa.. Bunun  da islami oldugu soylenemez saniyorum.

Bu arada, kapali bayanlarin acilmasi ile ilgili bilgiler su anda en cok ABD'deki Turk cemaati icinden geliyor. Cesitli ve bence anlamsiz bahanelerle baslarini acanlar var, isin kotusu eslerinin bilgisi dahilinde..
Orada bir yildir bulunan bir arkadasim bu konuda cok dolmus ve bunalmis.   Ve verdigi haberler de hic ic acici degil...

Isin vahim tarafi, bence sudur..

Bir kisi ya da iki kisi, nefsine uyabilir, bir hata edebilir ve basini acbilir. Bu elbette tasvip edilecek bir sey degildir ama ne demisler hatasiz kul olmaz. Ayiplamamak lazim kimseyi. Ancak bu bahsettigim olaylarda vahim olan, bu bas acma olayinin bir iki kisinin gerceklestirdigi munferit olaylar degil, genis tabanli bir toplulugun icinde sIkca gorulmeye baslanan ve cemaat icindekileri de rahatsiz eden bir duruma donusmesi.

Musluman olan hanim ingilizler,amerikalilar akin akin kapanirlarken, ortulu olarak calisabilecekleri, okuyabilecekleri, Turkiye'ye oranla cok rahat yasayabilecekleri ortamlarda bizim Turk hanimlarin acilmalarina ne denir bilmiyorum..
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 01:01:59 Gönderen: Lika »

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #9 : 21 Eylül 2005, 15:25:20 »
Hennanin dedigini, beylerin rolünü bir de su yönüyle ele almak gerek:

Beyler genelde sokakta, isyerinde.. Kültür soku vesairenin en fazla yasanacagi cephede...

Yilllarca gördügü güzellik(!)lerden kendine göre bir estetik anlayisi olusturuyor bilincalti ve bilinc düzeyinde...

Evinde bu estetigi görmek istiyor. Bir cok Islami kesimdeki hanim beylerin bu beklentisini kesf ettigi icin özelllikle ev icinde oldukca attraktive seyler giymeye calisiyor. Ama bir takim beyler bu görünüm meselesinin sadece ev icinde olmasiyla yetinmiyorlar demek ki..

Bir de ev icindeki beyin gözünü disariya baktirmama gayreti bir süre sonra orjininden sapip, sokakta da yozlasmaya yol aciyor...

Islami kesimdeki genel yozlasma, sonradan görmelesme, hassasiyet kaybini yüceltme egilimi de eklenince, pembelere batmis, yirtmaci üstü yesil türbe güney: estagfirullah tövbe vaziyetlerine yol aciyor...
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 01:03:35 Gönderen: Lika »
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı ARMAGAN

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 7
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #10 : 22 Eylül 2005, 02:27:20 »
Tesettür Emrinin Neresindeyiz?


   Tesettür Emrinin Neresindeyiz?    

   Geçtiğimiz günlerde gazeteleri karıştırırken bir haber dikkatimi çekti. Haberde, beş yıldızlı bir otelde tesettürlü giyim üzerine yapılan defilenin çok ses getirdiği ifâde ediliyordu. Pahalı mankenlerin makyajlı, -güya- tesettürlü(!) boy boy fotoğrafları haberi tamamlıyordu. Fotoğraflara acı acı baktım. Çünkü resimler hiçbir şekliyle İslam ölçülerine göre tesettürlü bir hanımı tarif etmiyordu. Fakat bu resimler, moda rüzgârı sayesinde tesettür ismini siper ederek nicelerini bir yaprak gibi peşinde koşturuyordu. Bu garâbet ne kadar üzücüydü. İşte bir yansıma:
 
Geçenlerde çocuklarımı evimin yakınındaki parkta dolaştırıyordum. Genç bir kız dikkatimi çekti. Altında oldukça dar uzun bir etek, üzerinde uzun kollu dar bir penye ve uçları ensesine sıkıca bağlanmış başörtülü genç bir kızdı bu. Gazetelerden taklit ettiği -güya- tesettürü(!) ile elinde sigarası, yanındaki şımarık gence lâubali ve gevrek kahkahalar atarak bir şeyler anlatıyordu.
 
Cemiyetimizde hassas ruhlu insanları üzen bu gibi hadiselere, günümüzde -maalesef- daha nicelerini eklemek mümkündür. Tesettürün bu kadar yıpratılması, dejenere edilmesi ve basitleştirilmesi ve rûhânî vasfının iptal edilmesi, belki de toplumumuza bu konuyu tam ve doğru bir şekilde anlatamayışımızın neticesidir.
 
Tesettür ki, "bir müslümanın, dinimizce örtülmesi gereken yerleri yine dinin belirlediği şekilde örtmesi" demektir. Ve tesettür, İslam'ın en mühim emirlerinden biridir. O, müslüman hanımın iffetini, ve daha önemlisi şahsiyet ve vakârını korumayı amaçlar. Bu sebeple bedenin tesettürünü, rûhun ve kalbin tesettüründen ayrı düşünenler çok büyük bir hatâya düşerler.

Öncelikle şunu iyi bilmelidir ki:

   

   Tesettür, Allâh'ın Emridir.    

   
Tesettürün, Rabbimiz ve Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- katında ne kadar önemli bir emir olduğunu âyetler ve hadîs-i şerifler ışığında hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum:
 
"Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır."
(el-A'raf, 26)
 
Bu âyet-i kerîmenin de dikkat çektiği üzere giysi, takvâ ile meczolunmalıdır.
 
Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnâdır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar… Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allâh'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız."
(en-Nûr, 31)

Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında, normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Bu husustaki âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:
 
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allâh çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir."
(el-Ahzâb, 59)

   

   Allâh Rasûlü'nün Îkazları    

   Örtünme ile ilgili bu âyetler inzâl oldukça, Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- de en yakınlarından başlayarak bu âyetlerde kastedilen örtünmenin şeklini tarif ve tebliğ etmiş; kendi hanımlarını, kızlarını ve bütün müminlerin hanımlarını Allâh'ın murâdına uygun örtünme hususunda yetiştirmiştir. Bu hususta pek çok fiilî örnek bulunmakla beraber, biz burada birkaç tanesiyle yetinmek istiyoruz.
 
Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre, birgün Hazret-i Ebû Bekir'in kızı (Hazret-i Âişe'nin kızkardeşi) Esmâ, ince bir elbise ile Allâh Rasûlü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh (s.a.s) yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu:
 
"-Ey Esmâ! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hazret-i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31)
 
Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mâhiyetinde şöyle dedi:
 
"-Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir."
 
Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi:
 
 "-Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157)
 
* * *
Peygamberimiz, ashâb-ı kirâmdan birine Mısır'da dokunmuş keten bir kumaş vermiş ve yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur:
 
"-Hanımına git ve söyle: Altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami', XIV,156)
 
Hazret-i Peygamber, müslüman kadınların ibadetlerini îfâ ederken dikkat etmesi gereken bir hususa da:    "Allâh Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151) buyurarak dikkat çekmişlerdir.
 
Yine ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allâh Rasûlü'nün şu hadîs-i şerifleri, bilhassa bugünler çok ikaz edicidir:
   "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52)
 
"Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35)
 
"Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61)
 
Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, gayet açık ve net bir şekilde Müslüman kadının giyim tarzını beyân etmektedir.

Bu âyet ve hadislerin ışığı altında zihinlerimizde ve kalblerimizde tesettür şeklimizi tekrar muhasebe etmeliyiz. Biz, tesettür anlayışımız ile bu emirlerin neresinde bulunuyoruz? Acaba bilerek veya bilmeden hatâ mı işliyoruz? Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği sınırları zorluyor muyuz?

   

   Kadınlarla İlgili Birkaç Mesele    

   
Bunların yanında aslında daha tafsîlatlı bir şekilde ele alınması gereken birkaç önemli hususa da temas etmek faydalı olacaktır:
 
İslam'ın rûhuna ters bazı fiiller, bizim âhiretimizi ziyana uğratmaktadır. Mesela:
 
* Tesettürlü bir hanımın "erkekler arasında" sekreter vb. olarak, İslam'a uygun olmayan işlerde çalışması,
 
* Yanında mahremi bulunmayan bir hanımın, yalnız başına uzun seyahatlere çıkması,
 
* Mahremi olmayan müslüman âilelerin aynı masada beraberce yemek yemeleri, aynı odada sohbet etmeleri,
 
* Dindar genç evlilerin, sokaklarda, ancak ev ortamında dolaşılabilecek görünümde gezmeleri,
 
* Tesettürlü bir hanımın toplum içinde sigara içmesi,
 
Rabbimiz hepimizi emrine itaat eden, üç günlük dünyanın fânî zevklerine aldanmayan, bu âlemdeki fânîlerin iltifatlarına kanmayıp, rızasını kazanan ve ebedî olarak cennet elbiseleri ile mükafatlanan kullarından eylesin.
 
Âmin…    

   Kaynak: Tuba Öztürk'ün Şebnem Kadın ve Aile Dergisinde yayınlana "Tesettür Emrinin Neresindeyiz" yazısından kısmen alınmıştır, Allah (cc) razı olsun.
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 01:07:19 Gönderen: Lika »
MZADA REKLAM YASAKTIR!!! SADAKAT TEAM

Çevrimdışı GEZGİN

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 353
Hicab(tesettür) sadece bayanların başını kapsar!
« Yanıtla #11 : 22 Eylül 2005, 04:06:22 »
sağol armağan kardeş
« Son Düzenleme: 04 Nisan 2009, 01:09:50 Gönderen: Lika »
An oluyor bir garip hisse kapılıyorum...
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?'..........

mazhar

  • Ziyaretçi
Başörtüsü: Şekil sorunu mu, rejim sorunu mu?
« Yanıtla #12 : 12 Şubat 2013, 08:27:43 »
Toplumun “kimlik ve kişilik değerleri” üzerine kurulmayan rejimler, “toplumsal taban”a dayanmadıklarından ve “toplumsal destek”ten yoksun olduklarından, kendilerini bir türlü “güven”de hissetmezler. Yaşamak için ihtiyaç duydukları heyecanı, üzerine hükmettikleri toplumun değerleriyle mücadelede ararlar. Bu tür rejimler “toplumsal bütünlük”ü de, “sosyal kümeler”i de, tek tek “bireyler”i de “potansiyel suçlu” olarak görürler. “Suçlu”yu disiplinize etmek için bireye ve topluma “şekil dayatmak”, hükümranlıklarının en önemli emarelerindendir.
 

Ülkemizdeki rejimin toplumun kimlik ve kişilik değerlerine rağmen ve o değerleri itekleyerek, suç sayarak kurulduğunda sanırım ittifak halindeyiz. Bu kapsamda, güncel bir gelişmenin niçin “rejim sorunu” olarak algılandığına değinmek istiyorum.

Biliyorsunuz, “avukatlık”la ilgili Meslek Kuralları’nın 20’nci maddesinde yer alan “Avukat ve stajyerleri, başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar” hükmündeki “başları açık olarak” ibaresinin yürütmesi, Danıştay 8’inci Dairesi tarafından durduruldu. Eğer “rejimin ilahları” durumu kabullenmezlerse, artık avukatlar için başörtüleriyle çalışmaları sorun olmaktan çıkmış gibi görünüyor.
 

Daire, kararını verirken “Avukatlık Kanunu” ve “Yönetmelik”te herhangi bir “başörtüsü yasağının olmadığı”nı ifade ediyor. Ayrıca, “Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”e atıf yaparak, bu yönetmeliğe göre nüfus cüzdanlarına yapıştırılacak fotoğraflarda kadınların “alın, çene ve yüzlerinin açık olması şartı”yla başörtüsüyle fotoğraf verebileceğini, bu yüzden Barolar’ın kimlik belgelerinde “başı açık fotoğraf şartı” arayamayacağını ifade ediyor.
 

Yalnız dikkatinizi çekerim; Danıştay’ın kararı, aslında “avukatların başörtülü olarak görev yapıp yapamayacaklarına” değil, “avukatlık kimliklerindeki resmin başörtülü olup olamayacağı”na dair. Nitekim Danıştay, ilgili kararı, kimliğinin yenilenmesi için Barolar Birliği’ne başvuran bir avukatın başörtülü fotoğrafının reddedilmesini mahkemeye taşıması üzerine aldı. Zaten 8. Daire üyelerinden biri, “Dava yalnızca kimlikle ilgili, vazifeleri ve uyulacak kaideleri kapsamıyor” gerekçesiyle karara muhalefet şerhi koymuş.
 

Bu demek oluyor ki, “avukatların başörtüsü sorunu” aslında tam anlamıyla çözülmüş değil. 8. Daire’nin “kimlikte başörtülü resim olabileceği”ne dair kararı, fiilen avukatların “başörtüleriyle görev yapabilecekleri” şeklinde yorumlandı ve sorun çözülmüş gibi gösterildi. Ya Danıştay İdari Dava Daireleri yeni bir kararla serbestliği sadece “kimlikteki resim”e indirirse ne olacak?
 

Yani demem o ki, “pansuman çözüm”lerle durumun geçiştirilmeye çalışıldığı, daha hâlâ sorunun “esaslı çözüm”e kavuşturulmadığı, yedi düvele meydan okuyan Hükümet’in, her nedense bir türlü başörtüsü sorununu çözmeye yanaşmadığı gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
 

Bu, “yasağın savılması”na ilişkin sürecin öteki yüzü. Bir de meselenin kendilerine “hukukçu” diyen Barolar tarafından algılanışı ve takdim edilişi var ki; aslında sorunun da, çözümün de neye bağlı ve nasıl olacağına dair hakikati göstermesi bakımından çok önemli. Nitekim Ankara Barosu Başkanı, Danıştay’ın kararına tepki göstererek, “sorunun esası”na da dikkat çeken cümleyi kurdu:
 

“Bu şekil sorunu değil, apaçık rejim sorunudur.”

Doğru. Gerçekten de başörtüsü ile sembolleşen “dinî hayatın yasaklanması” sorunu, esasında bir “şekil sorunu” değildir.
 

Kimsenin, kadınların nasıl giyindiğiyle, ne giymesi gerektiğiyle ilgilendiği yok aslında. Kim ne giyerse giysin, “giyim şekli” nasıl olursa olsun. Esasında yasağın sebebi “şekil” değil. Sebep, Baro Başkanı’nın da vurguladığı gibi, “rejimin niteliği”dir. Çünkü rejimin esası, özellikle İslâm’ı hayattan uzaklaştırıp, “Laik-Kemalist ideoloji” üzerine kurguladığı hayatın sürdürülmesine yönelik. Bu nedenle, “dinî hayatın sembolü” haline gelmiş olan “başörtüsü”, bir “şekil” olduğu için değil, aslında “dinî hayatı simgelediği için” rejime dokunuyor. Rejim, varlığını bina ettiği unsurların altından zeminin kaymasını ve yok etmeye çalıştığı bir hayat tarzının semboller düzeyinde de olsa varlık göstermesini bir türlü kabullenemiyor ve bunu önlemek için şiddetli bir direnç gösteriyor. Nitekim Baro Başkanı bunu şöyle ifade ediyor:

“(Bu serbestiyet), Avukatların dinî sembollerle duruşmalara girip semboller kullanarak yargılama yapmalarının önünün açılması anlamına gelir... Şekil gibi görünen bir yoldan esasa ve özünde rejime yönelik bir değişiklik söz konusudur.”
 

Anlaşılan şu ki; “rejim”e dokunmasa, yani sadece şekilde kalsa, kimsenin başörtüsünü sorun edineceği yok. “Rejimin ilahları” açısından hal böyle. Müslüman açısından ise durum şu: Eğer “İslâm’a uygun” olmayacaksa, başörtüsü sorunu çözülmemiş demektir.
İslâm’a uygun olmayan hiçbir çözümle avunamayız. “Hiç değilse bu olsun” yanılgısına düşerek “esas”ı kaybedemeyiz. Meselenin İslâm’ın ölçülerine uygun olarak çözülmesi için geri adım atmadan, mutlaka ve ofansif bir tempoyla çözüme odaklanmalıyız.Faruk Köse. Yeni Akit.Habervaktim.com