Gönderen Konu: Hicret - Sezai KARAKOÇ (Hicrî yeni yıl münasebetiyle)  (Okunma sayısı 4862 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Dün olduğu gibi bugün de Hicret Yılı’nın bir Hicret günü..  Yarın da bir Hicret günü olacak..
Çünkü Müslümanlar, Hicret Adamlarıdır.. İçlerinde hep Hicretin sızısını duyarlar..


Ocakta ateş mi var.. Yakında sönecektir bilirler.. Yol tepeye mi çıkıyor.. Biraz sonra inecektir yamaçtan, farkındadırlar.. Şimdi kılıç gibi doğan günes, sonra bomba gibi batacaktır.. Yeşil ağaç kuruyacak, su çekilecek, kara kış, yazı kovalayacak ve kovacaktır..

Batılı insan, turist olur, olabilir.. Ama Hicret adamı olamaz..

Müslümansa; turistken de Hicret adamıdır..

Bu dünyada Hicrettedir müslümanlar..
Bu çağda Hicrettedirler..
Bu Ülkede Hicrettedirler..
Takvimleri Hicretle başlar..


Çile bir Hicrettir..
Çilesini bitiren müslüman, hicretini tüketip, Medine’sine ulaşmış olandır..

Her namaz, bu yerlerden bir Hicrettir..
Oruç, vücûdun eşyadan Hicretidir..
Hac, zaten bir hicrettir..
Zekât, bile malın maldan Hicretidir..

İşte müslüman, en büyük yakınlığa ermek için, bu içiçe Hicret pınarlarından yıkanan kişidir..

Müslüman, Hicretle gusletmis kişidir.. Müslüman, Hicretle teyemmüm etmiştir..
Hz. İbrahim’in Arabistan yolculuğu.. Hz. Yusuf’un Mısır’a köle olarak gidişi..
Hz. Musa’nın Sina Daği’na çıkışı.. Bütün bunların hepsi, büyük Hicretin sembolik muştucularıdır, fetihler ve zaferler ise; Hicret yemişleri, Hicretin yemişleri..

Tarikat; yol demektir.. Derviş de bir Hicret eridir..
Tasavvufsa; bir Hicret Düğünü...


İçimizde durmamacasına Mekke’den Medine’ye gidip geliyoruz..
Mekke ile Medine arasında Hicret edip duruyoruz.. Ne mağaralardan geçmiyoruz..Ne ağlar korumuyor bizi.. Ne yılanlar ısırmıyor...

Dün Hicretin bir günü idi, bugün de yine bir Hicret Günü..

Her müslüman, bir Hicret dönemi geçirecektir hayatında.. Fakat bir gün gelecek hicret bitecektir.. Bitecektir ama, ölünceye kadar gönlünde hicretin acı ve haz karışık verimini duyacak ve tadacaktır müslüman..

Hicret baslangıçta kanla karışık bir süt akımıdir.. Sonra kan azalır azalır, en son arı duru bir süt kalır.. Süt ise, İslam’in şiarlarındandır..

Bu çağin insanı, dünyaya kendisini o kadar yerleşik saymaktadır ki, Hicretin gök sofrası ni’metlerinden haberli bile değildir.. İçinde bir Hicret mimarisi yoktur da ondan.. Ölüme karşı hazırlıksızdır.. Ölümün sesi onun için bir göç alarmı değil, bir yamyam tamtamıdır..

O, ölüm önünde, yamyamlarla kuşatılmış bir beyazın duygusunu taşır..

Çocuk kaçıran bir al karısıdır, ölüm onlar için, evin önünde kişneyen, hicret zamanını sezip te kişneyen safkan bir Arap atı değildir..

Ama müslüman, ölümden önce ölüme Hicret etmiş kişidir.. Ölüm ona, nice yarış birincilikleri kazandırmış bir koşu atı değil midir?..

Akıncı, bir bakıma bir Hicret adamıdır.. Asker, bir bakıma bir Hicret adamıdır.. Şehid, Hicretini donatıp giden kişidir.. Gazi ise, Hicretten dönendir..

Biz birkaç yüz yıldır Hicret Köprüsünü yıktık.. İçimizdeki Mekke ve Medine birbirinden koptu.. Kişi ile toplum arasındaki, birbirine göç ediş mimarisi çöktü.. Âhiretin bu dünyadaki izi olan Hicret Adamı özelliğini anlamaz olduk.. Bu dünyaya yerleşmek istedik.. O yüzden bir sürgüne mahkûm edildik.. Kendi kendimizden sürgün edildik.. Çağdan sürüldük.. Kendi ülkemizde, kendi evimizde sürgünüz şimdi..


HİCRETİN KUTLU OLSUN VE DEVAM ETSİN..

Sezai KARAKOÇ


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Hicret - Sezai KARAKOÇ (Hicrî yeni yıl münasebetiyle)
« Yanıtla #1 : 26 Kasım 2011, 00:14:46 »
Hicret Bir filizin ağaca dönüştüğü zamandır,
Kainatın islama gebe kaldığı andır.

İşkencenin ve zulmün rahmete dönüştüğü,
Özgürlüğümüz için çekilen son figandır.

Huzuru bulmak için memleketler arayan,
Mazlumları güldüren, çaresize dermandır.

Güzellikleri önce nefislerde yaşayıp,
Dünya devletlerine aktarılacak candır.

İslamda kardeşliğin ve de yardımlaşmanın,
Ölçüsünü gösteren bulunmaz bir fermandır.

Allah'ı kalpten sevip, Resüle sadakatin,
İspatını gösteren en büyük imtihandır.

Peygamberle çileyi yüksünmeden çekip de,
Cennet yolculuğunda akıp giden fermandır.

Sadece iki dostun sebepler tükenince,
Sevr dağında Allah'a sığındıkları andır.

Kalp gözleri kapalı hissiz yaratıklara,
Örümceğin ağından yapılan bir kalkandır.

Şerefsizce yaşanan hayatın ortasında,
Hastalanan topluma verilen taze kandır.

Yalnız göç etmek değil dağınık cemaatten,
İslami bir devlete dönüştüğü mekandır.

Osman Erdoğmuş