Gönderen Konu: “Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet Mâna ve Mefhumunda Mündemictir”|Dünya bir Piknik  (Okunma sayısı 2266 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

“Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet Mâna ve Mefhumunda Mündemictir”

(23 temmuz Çarşamba günü, ikindi namazından sonra BEYAZIT Meydanı Kitap Fuarındaki BEDİR standında kitap imzalamak için bulunacağım.)

BU yazının IŞİD ile ilgisi yoktur, alelıtlak Hilafetten bahs etmektedir.

1. 1924’te son Halife, hukuka ve insan haklarına aykırı karakuşî bir kararla Türkiye’den kovulmuştur ama kanuna göre Hilafet cumhuriyet kavramının içinde vardır, saklı bulunmaktadır.

2. “Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmanînin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun”un birinci maddesi şöyledir: “Birinci Madde: Halife hal’ edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.” (Mündemic, bir şeyin içinde var olan, saklı bulunan demektir.)

3. Merhum Adnan Menderes, Demokrat parti Meclis grubundaki konuşmalarının birinde “Arkadaşlar millet size vekalet vermiştir. İsterseniz Hilafeti bile geri getirebilirsiniz” mealinde bir cümle sarf etmiştir.

4. Hilafetin ihyasına bütün agresif ve harbî İslam düşmanları karşıdır.

5. Papalık karşıdır… Evangelistler karşıdır… Siyonistler ve İsrail karşıdır…

6. Münafıklar, iki kimlikli Kriptolar, vesayetçiler karşıdır.

7. ABD bir ara, Hilafeti ihya etmek ve kendi emirlerini yerine getirecek fantoş birini halife yapmak için plan yapmıştı.

8. Kemalistler, egemen azınlıklar Hilafete karşıdır.

9. Şiîler, Sünnîlerin bir Halifeye biat ve itaat ederek birleşmelerine karşıdır.

10. Dinde reform, değişim, yenilik yapılmasını isteyenler Hilafete karşıdır.

11. Fazlurrahmancılar, gizli Mutezilîler, diğer fırak-ı dalle mensupları Hilafete karşıdır.

12. Sünnî kesimdeki birtakım kendi başına buyruk din baronları Hilafete ve Halifeye karşıdır.

13. Güney sınırımızın ötesinde bir Irak Şam İslam devleti kurulması ve bunun başındaki zata Halife unvanını verilmesi konuyu gündeme getirmiştir.

14. Ankara rejimine bağlı dinî şahsiyetler ve dinî kurumlar Hilafete ve Halifeye karşıdır.

15. Türkiyede on milyonlarca Sünnîde, nadir istisnalar dışında Ümmet birliği, Hilafet, Halife, biat ve itaat kavramı, kültürü ve şuuru yoktur.

16. Müslümanlar, islamî idare şeklinin ve nizamının bu temel değerlerine yabancılaşmış, yabancılaştırılmıştır.

17. Müslümanların büyük kısmı, Katoliklerin Papası ve Vaticanı, Ortodoksların Patriği, Yahudilerin hahambaşısı, Budistlerin Dalay Laması, Masonların Üstad-ı Azamı olmasını tabiî ve normal karşılıyorlar ama Ümmetin başında bir Halife olup olmaması onları pek ilgilendirmiyor.

18. Kaos ve anarşi içinde olan, param parça bölünmüş İslam dünyası, bir buçuk milyar nüfusa sahip olmasına rağmen bir avuç Yahudi ve Siyonist ile başa çıkamıyor.

19. Halifede bulunması gereken şartlar hakkında birkaç yazım yayınladı ama islamî kesimden tepki gelmedi.

20. Halifenin Ehl-i Sünnet ve Cemaat mensubu olması gerekir. Âdil, râşid, muktedir, âbid, fakih, siyasette mâhir ve müdebbir, ahlaklı ve faziletli bir zat olması gerekir. Halifeliğe talip=istekli olmaması gerekir.

21. Şu 76 milyonluk Türkiye’de bu şartlara sahip bir Halife adayı var mıdır?

22. Sünnî Müslümanlarda ehliyetli bir Halifeye biat ve itaat niyeti ve arzusu var mıdır?

23. Hepsini kasd etmiyorum, bazı cemaat baronları âdil ve râşid de olsa bir Halifeye biat ve itaat eder mi?

24. Ankara’daki Diyanet İşleri Başkanlığının Hilafete ve Halifeye bakış açısı nedir? Taraftar mıdır, karşı mıdır?

25. Müslümanları bizden olan Müslümanlar ve bizden olmayan öteki Müslümanlar diye iki sınıfa ayıran mutaassıpların bu konuda birleşip anlaşmaları mümkün müdür?

26. IŞİD’in beğenilmemesi, Hilafet ve Halife kavramlarının terk edilmesine, bunlara cephe alınmasına mesağ ve cevaz verir mi?

27. Müslümanların Ahkam-ı Kur’aniyeyi tenfiz edecek, ümmet-i Muhammed’i çekip çevirecek bir İmama bağlı olmaları vacibtir.

28. Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) zamanındaki İmama biat etmeden önce ölen kimse sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur buyurmaktadır.

29. İki soru: Bugünkü sistem veya düzene islamî denilebilir mi? İslama uygundur denilebilir mi?

30. Türkiye Müslümanları bugünkü durumlarıyla; kaos, anarşi, tefrika, kopukluk ve fetret içinde değil midir?

31. Her şeyin tartışıldığı, Komünist Partinin bile kurulduğu ve doğuda bir şehrin belediye başkanlığını kazandığı şu hürriyet hengâmında Ehl-i Sünnet camiası; Ümmet birliği, Hilafet, Halife konularını niçin gündeme getirip, olumlu şekilde tartışmıyor, birtakım kararlar almıyor, çareler ve çözümler aramıyor?


(İkinci yazı)

Dünya bir Piknik-Hâne-i Kübra Değil!


MUHTEREM kardeşim… Bendeniz arada bir piknik yapan, dinlenen, meşru daire içinde eğlenen tatil yapan Müslümanlara çatmıyorum. Elbette dinlenecekler… Lakin bu dünyayı bir piknik-hâne-i kübra sanan gafilleri tenkit ediyorum.

Bu dünya esas itibarıyla piknik ve eğlence yeri değil, ekini ahirette biçilecek bir mezraadır=tarladır, bir imtihan salonudur.

Aziz ömürlerini eğlence, piknik, keyif, vur patlasın çal oynasın, oh kekah zihniyetiyle boşa geçirip imtihanı kaybeden Müslümanlara yazıklar olsun.

Piknik zihniyetinin en göze batıcı örneği şudur: Mübarek Ramazan gecesi olmuş… Yatsı ezanları okunuyor… Mü’minler farz namazını, ardından Teravihi kılmaya çağırılıyor… Bizim oruç tutan Müslüman ne yapıyor?.. Camiye gitmiyor, cami bitişiğindeki Ramazan etkinlikleri, eğlenceleri, şenlikleri çarşısına ve fuarına gidiyor.

İşte piknik zihniyeti budur.

Evet, şu dünya hayatında Müslüman arada bir piknik veya tatil yapabilir, yazlığa gidip dinlenebilir, kaplıcaya gidebilir, Boğazda bir tur yapabilir ama bütün bir ömrü bu gibi tatillerle, pikniklerle, eğlencelerle, dinlenmelerle ziyan edemez.

Müslümanın birinci vazifesi Allaha kulluk etmektir. Bu kulluğu doğru dürüst yapabilmek için de ilim sahibi olmak gerekir. Kulluğun ne olduğunu bilmezsen nasıl kulluk edeceksin? Müslümana kulluğunu öğreten ilmin adı nedir? İlmihaldir. Nasıl bir ilmihal?.. Doğru=sahih bir ilmihal.

Müslümanlığın iki temel şartı vardır. Birincisi: Allah’ın varlığına, kemal sıfatlarla sıfatlı olduğuna, noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğuna iman etmek. İkincisi: Hz. Muhammed Mustafanın (Salat ve selam olsun ona) Allahın Resulü ve kulu olduğuna iman edip onu önder, rehber, mürşid, örnek, model, seyyid, kaaid kabul etmek.

Yahudilerde ve Hıristiyanlarda olduğu gibi İslamda hafta tatili yoktur. Hafta günleri içinde Cumaya İslamın kutsal günü diyebiliriz ama bütün Cuma gününü yan gelip yatarak boşa geçirmek yoktur. Müslümanlar Cuma ezanı okununca ticarete ara vermek, dükkan ve işyerlerini kapatıp camilere Allaha anmaya, O’na kulluk etmeye gitmekle yükümlüdür. Namaz bitince yeryüzüne dağılıp ticaret, ziraat, hayvancılık, sanayi işleriyle meşgul olmaya devam ederler.

Allah ticareti helal kılmış, ribayı haram kılmıştır.

Müslüman ömrünü nasıl geçirecektir?... Başta beş vakit namaz kılarak Allaha ibadet etmekle… Devamlı olarak AIlahı zikr edip hatırlamakla… Faydalı ve kurtarıcı ilimleri öğrenerek… Maişetini temin için çalışarak… Kazandığının bir kısmıyla zekat gibi mâlî ibadetler yapıp, sadakalar vererek… İslamı insanlara tebliğ ederek, bunu doğrudan doğruya yapamıyorsa bu hizmeti yapanları destekleyerek… Gerektiğinde mal ve can ile cihad yaparak… Emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparak…

Böyle ibadetlerle, hizmetlerle, hayırlı faaliyetlerle çok yorulan bir Müslüman, avam tabakasından ise arada bir dinlenebilir, pikniğe gidebilir ama bütün bir ömrü keyifle geçirmek ona yakışmaz.

Havas tabakasına mensup Müslümanlar daha az dinlenirler… Ehassü’l-havas olanlar hiç tatil yapmaz.

Bugün Türkiyede, çok şükür bir miktar din hürriyeti var ama ülkemiz bir İslam ülkesi değildir. Ülkemizde islamî bir sistem veya düzen yoktur. Büyük günahlar açıkta açıkça işlenmektedir. Allaha isyan ve tuğyan gırla gitmektedir. Zina ve riba yaygındır. Her türlü fuhşiyyat=azgınlıklar fütursuzca irtikâb edilmektedir. Biz de Müslümanız diyen gafiller Kur’anın yap dediklerini yapmamakta, yapma dediklerini utanmadan arlanmadan açıkça yapmaktadır. Müslümanlar genelde pısırık, harbî ve agresif kafirler alabildiğine gözü kara ve cesurdur.

Böyle bir ortamda uyanık, şuurlu, akıllı bir Müslümanın yan gelip keyfine bakması mümkün müdür?

İman ve küfür savaşı var ve bizler pikniğe gidiyoruz. Olur mu böyle şey?

Müslümanları nasıl uyaracağız bilmem ki…


Mehmed Şevket Eygi | 22 Temmuz 2014 Salı 00:15