Gönderen Konu: Hilal Görülmedi Ramazan Bayramı 06.07.2016'dır  (Okunma sayısı 3082 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 194
Hilal Görülmedi Ramazan Bayramı 06.07.2016'dır
« : 07 Temmuz 2016, 17:21:33 »

Selamun aleyküm değerli kardeşlerim. Cümlemize hayırlı bayramlar dilerim.
Fıkıh alimi bir kardeşimiz evvelki gün ( 05-07-2016 ) bu başlıkla bir bildiri paylaştı işin detayını ve doğrusunu sizlerle paylaşmak istedim.
değerli görüşlerini aktaran kardeşlerimize teşekkür ederim şimdiden.

HİLAL GÖRÜLMEDİ
ramazanı 30 'a tamamlayacağız.
05.07.2016 SALI GÜNÜ (30.RAMAZAN 1437) Ramazanın son günüdür.
06.07.2016 çarşamba günü Bayramın birinci günüdür.
------------
''Hilali görünce oruca başlayın, görünce açın '' hadisi hakkındadır.
Hilalin gözlemlenmesi suretiyle ramazana başlanmasını emreden hadisi şerifler;
1- صوموا لرؤيته، وأفطروا الرؤية
''Hilali görünce oruca başlayın görünce orucunuzu açın''. [1]
2- إذا رأيتم الهلال فصوموا، وإذا رأيتموه فافطروا، فإن غمّ عليكم فصوموا ثلاثين يوما
''Hilali gördüğünüzde oruç tutun gördüğünüzde iftar edin. Hilali göremezseniz 30 gün oruç tutun''.[2]
3- الشهر تسع وعشرون، فلا تصوموا حتى تروا الهلال، ولا تفطروا حتى تروه، فإن غمّ عليكم فاقدروا له
Ay 29 gündür. Hilali görmedikçe oruca başlamayın ve hilali görmeden orucu açmayın. Hilali göremezseniz o zaman takdir edin. [3]
4- "إنا أمة أمية لا نكتب ولا نحسب، الشهر هكذا وهكذا يعني مرة تسعا وعشرين،ومرة ثلاثين
''Biz ummi bir ümmetiz. Yazma bilmeyiz hesap bilmeyiz. Aylar bazen 29 bazen 30 gündür''.[4]
5- لا تقدموا الشهر حتى تروا الهلال أو تكملوا العدة ، ثم صوموا حتى تروا الهلال أو تكملوا العدة
''Ramazana hilali görmeden ya da bir önceki ayı tamamlamadan başlamayın. Ramazanı hilali görmeden ya da ayı tamamlamadan bırakmayın''.[5]
Not :
Bu hadislerin hulasası şudur. Oruç ibadeti başlama ve bitiminde hilalin görülmesi ya da bir önceki ayın tamamlanması esas alınacaktır. ''Biz hesap yapmaz bir ümmetiz'' denilerek hesabla ramazan giriş ve çıkışlarının tesbit edilmesinin önü kapatılmıştır. Bu ibadet asrı saadette başlanıldığı gibi yalın ve oturtulduğu basit ölçüler düzleminde kalmalıdır.
- İbadetlerde ictihad olmaz. Yapılış şekillerinde peygamberden nasıl görüldü ve öğrenildiyse o muhteva olduğu gibi korunur. Bunlara göre ruyetin yerine hesabın esas alınması asrı saadette örneği olmayan bir uygulamadır. Ve bir ibadetin vaktinin tesbitini mecrasından çıkarmaktır. İbadetlerin Vakitlerinde de ictihad edilemez. Peygamber (sas) nasıl öğretti ve uyguladıysa o şekilde davranılır. İbadetlerin eda edilmesi sırasında Kameri zaman dilimi esas alınmıştır. Güneş takvimine de geçilemez.
[1] et Tirmizi, es Sünen hno: 688;
[2] el Buhari es Sahih hno: 1907; Müslim es Sahih hno: 1081
[3] el Buhari, es Sahih hno: 1906; Müslim es Sahih hno: 1080; Ebu Davud es Sünen hno: 2319
[4] el Buhari, es Sahih hno: 1913; Müslim es Sahih hno: 1080; en Nesai es Sünen hno: 2141
[5] Ebu Davud, es Sünen, 2326; Ahmed b Hanbel, el Musned, IV.314 ; en Nesai es Sünen hno: 2126
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ve aleyküm selâm kardeşim
Mevzuu ile alakalı olarak Fazilet Takvimindeki açıklama alttadır.

Ramazan Bayramı Gününün Tespitinde Yapılan Hata ve Karışıklığın Sebebi

İctima’ Nedir, Kamerî Aybaşları Nasıl Tesbit Edilir?

Bilindiği üzere ay, dünyâ etrafında muayyen bir yörünge (mahrek) üzerinde hareket eder, yâni dolanır. Bu dolanma esnasında ay, her 29 veyâ 30 günde bir defa dünyâ ile güneş arasına girer ve üçü aynı hizaya gelirler. İşte bu âna, hey’et veyâ felekiyat denilen ilim dalında, “ictima‘” tâbir edilir. Bugünkü modern astronomide buna ise, ictimânın Türkçe karşılığı olarak, “kavuşum” denilmektedir. İngilizcesi de, birleşme mânâsında conjunction (kıncângk’şın)dır. Bu vaziyet astronomik yâni hesâbî bakımdan kamerî ayın başlangıcıdır. “İctima‘” hâlinde ay’ın dünyâya bakan yüzü güneşten ışık alamadığı için karanlık olur. İşte bu esnada hilâlin, dünyânın hiçbir yerinden görülmesi mümkün değildir.

Ru’yetin tahakkuku, yâni hilâlin görülebilir şekil ve parlaklığa kavuşabilmesi için;

a) Ay’ın ictima‘ hâlinden, güneşe nazaran doğuya doğru ufkî (yatay) olarak 8° ayrılması gerekir. Bu süre ise, 12 ilâ 16 saat arasında değişmektedir.

b) Güneş battıktan sonra yine ay’ın, şâkulî (düşey) olarak ufuktan en az 5° yüksekte olması îcap etmektedir.

Velhâsıl, ayın şâkulî olarak ufuktan 5° yükselmesi ve ufkî olarak da güneşten 8° doğuya doğru açılmış olması lâzımdır ki, güneşten ışığını alıp o hilâl şekli tahakkuk ederek dünyâ üzerinden görülebilsin.
İşte, îzâhına çalıştığımız bu hâdiselerin vukûundan sonra ortaya çıkan hilâl, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, şer‘î-kamerî ayın başlangıcı yâni ilk günüdür. O esnada güneş, dünyânın neresinde batmakta ise, hilâl, ancak o tûl (enlem) derecesindeki ve bunların batısındaki ülkelerde görülebilir.

Üzülerek ifade edelim ki; senelerdir bâzı ülkelerde, kamerî ayların tesbitinde hakiki ru’yet (ayın görülmesi) yerine, şer‘î ölçülere aykırı olarak, astronomik başlangıç yâni ictima‘ hâli esas alınıyor ve eğer ictima‘ gece yarısından önce ise, o gecenin gündüzü ayın birinci günü kabul ediliyor. Şayet ictima‘ gece yarısından sonra meydana gelmişse o zaman, âmiyâne tâbirle, mızrak çuvala sığmayacağı için, bu ülkeler de ay’ı ertesi gün başlatıyorlar ve ister istemez bizimle aynı gün ramazan orucuna başlıyor, aynı gün bayram, aynı gün arafe, aynı gün kurban bayramı oluyor.

... Bu tatbikat üzere hareket edenler, önceleri, “Amerikan almanaklarını esas alıyoruz”, diyorlardı. Şimdilerde ise, ru’yeti baz aldıklarını söylüyorlar...

Güyâ onlar ru’yeti esas alıyorlarmış, biz ise hesâba göre hareket ediyormuşuz gibi yanlış bir kanaat meydana geliyor. Oysa işin hakikati; kamerî ayların tesbitinde biz hem hesâbı, hem de ru’yeti dikkate aldığımız halde onlar, sadece hesâba göre hareket ediyorlar. İhtilaf ve yanlışlık da gayet tabii ki buradan kaynaklanıyor.

Zira bu dînin vâzıı olan Hazret-i Mevlâ, “Güneşi bir zıyâ, ay’ı bir nûr yapan; senelerin sayısı ve (günlerin, ayların, vakitlerin) hesâbını bilesiniz diye, ay’a menziller takdir eden odur.” (Yûnus Sûresi, âyet 5) İlâhî beyânıyla, bu hususta bize, hesâbın lüzûmunu ve usûlünü haber verirken, âlemlere rahmet Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz de, “Ramazan hilâlini gördüğünüzde oruca başlayınız, şevval hilâlini gördüğünüzde de iftar (bayram) ediniz” (İbn-i Mâce, Sıyam, 7) hadîs-i şerifleriyle, ölçünün ru’yet olduğunu bildiriyor ve bu ölçüye uyulmasını emrediyor. Bu kriter, ramazan ayı ve ramazan bayramı için câri olduğu gibi, diğer aylar için de aynıdır. Meselâ kurban bayramının tesbitinde de, zilhicce ayının ictima‘ ve ru’yeti esas alınır. Yoksa, bazılarının öteden beri yapageldikleri gibi, ru’yeti yani ayın görülmesi emr-i nebevîsini bir kenara bırakarak, sadece ictimâ hâdisesini esas alıp, ayın dünyanın hiçbir noktasında dahi görülmeden-görülemeden arefe veya bayram îlan etmekle olmaz.

İşte bugün, gerek bazı ülkeler ve gerekse ülkemizde bir kısım insanlar tarafından bu esâsa uyulmaması, Müslümanlar arasında karışıklığa sebep olmaktadır. Onların bu yanlış ölçülerine göre hareket eden insanlar, ramazân-ı şerîfin son gününde, oruçlu olmaları gerekirken bayram yapıyorlar. O günün bayram olduğuna inandıkları için de, tabii ki oruçlarını kaza da etmiyor, borçlu kalıyorlar. Kezâ, kurban bayramından önceki günlerde oruç tutmanın faziletine inanan bir kısım Müslümanlar, arefe günü de oruçlu bulundukları halde, o günün bayram olduğu söylenip oruçları bozduruluyor; dolayısıyla nâfile olan o oruç, üzerlerine borç olup kazâsı îcap ediyor.

İşin ehemmiyetine binâen bu hususu, okuyucularımızın bilgilerine arz ediyor; takvime göre amel etmelerinin (yani anlatılan bu hakiki ru’yet ölçüleri esas alınarak belirlenen tarihlere uymalarının) uhrevî bakımdan lehlerine olacağını hatırlatmakta fayda mülâhaza ediyoruz.

Cenâb-ı Hak bütün ibâdet ve tâatlerimizi, amel ve hizmetlerimizi rızâsına muvâfık eylesin. Âmîn...

Fazilet Takvimi | Mühim Açıklamalar | http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/3.html