Gönderen Konu: Hormonlar ve Diğer Hastalıklar  (Okunma sayısı 6972 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Diğer Hastalıklar
« : 02 Haziran 2015, 15:15:08 »

Hormonlar ve Diğer Hastalıklar

Hormonlar vücut ağırlığı, metabolizma,  iştah, büyüme,  gelişme, seks ve üreme faaliyetleri gibi birçok önemli olayı etkileyen  yaşamsal öneme sahip  kimyasal maddelerdir. Vücudumuzdaki salgı bezlerinden salgılandığı gibi  diğer hücrelerden de salgılanan hormonlar genellikle kan yoluyla  taşınarak etki edeceği organlara ulaşır ve orada  etkilerini gösterirler. Hücreler arası iletişimi sağlayan hormonlar etkilerini gösterdikleri hücreye nasıl davranacağını anlatır. Çok az miktarda salgılanmasına rağmen hormonlar vücutta çok büyük görevler yapar.
Hormonlar  vücudumuzun gelişme, metabolizma, büyüme, üreme, seks, duygu durumu, adet görme, iştah, sindirim ve vücut ısısı gibi yaşamsal faaliyetlerini ayarlar.
Boy kısalığı, şeker hastalığı, kilo alma, tansiyon yüksekliği,  tüylenme, kemik erimesi, adet bozukluğu, böbrek taşı, ereksiyon problemi, kolesterol yüksekliği, depresyon, sinirlilik,  kansızlık, yorgunluk ve halsizlik gibi sık görülen hastalık ve belirtilerin temelinde hormon dengesizliği vardır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Aşırı Terleme Nedenleri
« Yanıtla #1 : 02 Haziran 2015, 15:17:52 »
Hormonlar ve Aşırı Terleme Nedenleri

Aşırı terleme vücudumuzda bulunan sempatik sistem denilen sinirlerin aşırı çalışmasıyla oluşan bir durum.

Terleme hamilelik, ergenlik ve menopoz döneminde normalde fazla olabiliyor.

Ancak bazı hormon -ENDOKRİN hastalıklar da terlemeye neden olabiliyor.

Ayrıca kullanılan bazı psikiyatri ilaçları ve stresli olmak da terleme yapmaktadır. Enfeksiyonlar, vücuttaki iltihaplar da terleme yapabilir.


TERLEME YAPAN HORMON HASTALIKLARI ŞUNLAR:

1. Zehirli Guatr (Hipertiroidi)
2. Testosteron azlığı
3. Kan şekeri düşüklüğü ve Gizli Şeker
4. Diyabet yani şeker hastalığı
5. Feokromasitoma denen böbrek üstü bezi tümörü


1. TİROİD BEZİ FAZLA ÇALIŞMASI:

Buna zehirli guatr da denir kanda tiroid hormonları fazladır. Terleme, çarpıntı, sinirlilik, aşırı heyecanlanma veya duyarlılık, uyku bozuklukları, cinsel güçte azalma, kolay yorulma, hareketlilik, ishal, aşırı terleme, sıcaktan hoşlanmama, soğuğu tercih etme, ufak bir yürüyüşle hemen yorulma ve nefes darlığı, kilo kaybı, iştah artışı, susama, ağız kuruması, adetlerde azalma, uyku bozukluğu ve bazı psikolojik bozukluklar olabilir. İştah artışına rağmen kilo kaybı bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisidir. Bu hastalık metabolizmayı hızlandırdığından aşırı yemek yenmesine rağmen kilo kaybı olur. Çok nadiren kilo artışı da olabilir.

Çarpıntı veya kalp atım sayısında ve nabız sayısında artış her 100 hastadan 96’sında görülür. İstirahatte iken nabız hızı dakikada 89’tan fazladır.

Saç kılları incedir. Yaygın veya hafif saç dökülmesi görülebilir.

Hastalarda huzursuzluk ve aşırı sinirlilik vardır; ajite haldedirler ve yerinde duramazlar. Bazen birden öfkelenirler. Kalabalık yerlerden hoşlanmazlar. Ufak tefek şeyler için bağırıp, çağırırlar.

Kas güçsüzlüğü bazen çok şiddetli olur ve hasta sandalyeden kalkmakta veya merdiven çıkmada zorluk çeker. TEDAVİ İÇİN bir ENDOKRİN UZMANINA GİDİLMELİDİR.


2. TESTOSTERON AZLIĞI:

Testosteron hormon azlığı erkeklerde seks isteğinde azalmaya, ereksiyon bozulmasına, sperm sayısının azalmasına, çocuk yapma kapasitesinin azalmasına ve memelerde büyümeye neden olur. Bazı erkeklerde sıcak basmaları, gece terlemeleri, huzursuzluk, konsantre olamama, yorgunluk, uyku bozukluğu, kolesterolde artma görülebilir. Uzun zaman testosteron eksikliği olan erkeklerde vücut kıllarında azalma, kas kitlesinde azalma, ciltte kuruluk, sakal traş sıklığında azalma, kemiklerde erime, testislerde küçülme ve yumuşama oluşabilir. Genç erkeklerde ise vücut kıllarında gelişme olmaz, kas kitlesi gelişmez, penis ve testisler büyümez. Ayrıca sesleri incedir. TEDAVİ İÇİN ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.


3. ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ VE GİZLİ ŞEKER:

Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişiler ile OGTT’de yani şeker yükleme testinde 2. saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında olan kişilerde gizli şeker veya pre-diyabet vardır. OGTT sırasında 2. saatten önceki (30, 60, ve 90. dakikalardaki) kan şekerleri yüksek ise (200 mg/dl ve üzeri) yine gizli şeker var demektir.

Gizli şeker veya tıp dilindeki adıyla ‘’glukoz tolerans bozukluğu’’ toplumda şeker hastalığının iki katı oranda yani %20-25 oranında görülür. Bunun anlamı her 4 kişiden birisinde gizli şeker hastalığı olduğu anlamına gelmektedir. Her yıl bu hastaların % 4-9’unda aşikar şeker hastalığı gelişmektedir. Gizli şeker hastalığı olan hastaların çoğunda açlık kan şekeri normal olabilir. Açlık kan şekeri bozuk veya hafif yüksek olanların (bozulmuş açlık şekeri) çoğunda gizli şeker olmayabilirse de bu durum şeker hastalığı için bir risk oluşturmaktadır.

Açlık kan şeker bozukluğu erkeklerde kadınlara göre 1.5-3 kat daha fazla görülmektedir. 50-70 yaş arasında bozuk açlık kan şekeri olan kişi sayısı artar ve daha önceki yaşlara göre 7-8 kat daha fazla görülür. Açlık kan şekerinin bozuk olması yani yüksek olması pankreasdaki beta hücrelerinin iyi çalışmadığının bir göstergesidir.

Gizli şeker yani glukoz tolerans bozukluğu ise kadınlarda daha fazla görülmektedir ve genellikle insülin direnci olduğunu gösterir.

Gizli şeker hastalığı koroner kalp hastalığı yapabildiğinden dikkat etmek gerekir. Gizli şekeri olan hastaların % 7.6’sında hafif derecede retinopati yani göz hasarı vardır. Bu kişilerde tansiyon varsa göz hasarı oranı artar. Yaşam tarzı değişikliği yapmak gerekir. Bunun anlamı sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, sigaranın kesilmesi ve kilo verilmesidir. Bu sayede gizli şekeri olanların % 50’sinde şeker hastalığı gelişmesi önlenebilir.

ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ İSE yemek yendikten bir süre sonra kan şekerinde oluşan düşmelerdir.


4. ŞEKER HASTALIĞI:

ŞEKER HASTALIĞI TERLEME YAPAN BİR HASTALIKTIR. Şeker hastalığının teşhisi için en az 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerine bakılır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl ve üzerinde çıkarsa şeker hastalığı vardır, denir. Ancak teşhisin kesinleşmesi için birkaç gün sonra tekrar açlık kan şekerine bakılması gerekir. İkinci ölçümde de 126 mg/dl den fazla ise artık kesin olarak şeker hastalığı vardır, diyebiliriz.

Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında çıkarsa bu kişilerde şeker yükleme testi yapılır. 75 gram şekerli su 10-16 saatlik açlık sonrası sabah içirilir ve 2. saat kan şekerine bakılır. 2. saat kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise şeker hastalığı vardır, denir. Eğer ikinci saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında çıkarsa “gizli şeker hastalığı “ vardır.

Çok su içen, çok idrara giden veya izah edilemeyen kilo kaybı olan bir kişide öğün durumuna yani açlık veya tokluk durumuna bakılmaksızın günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde çıkarsa yine şeker hastalığı teşhisi konur.

Açlık kan şekerinin 100 mg/dl den daha az olmasına normal diyoruz.


4. FEOKROMASİTOMA:

Feokromositoma adrenal bezin iç kısmı olan medulla kısmından köken alan tümörlerdir.

Feokromositoma küçük tansiyonu (diastolik) yüksek olan hastaların % 0.1’inden azında görülür.

Feokromositomalar her yaşta görülebilmekle birlikte en sık olarak 30-50 yaşları arasında ortaya çıkar. Tümör erişkinlerde her iki cinste de eşit oranda meydana gelir. Feokromasitomalar için %10’lar kuralı vardır. Yaklaşık %10’u aileseldir ve bunların da %70’inden fazlası iki taraflıdır. Yine yaklaşık % 10’u kanser (malign) ve % 90’ı da iyi huyludur. Bunların %10’u adrenal bez dışında oluşur.

En sık olarak görülen belirtiler hipertansiyon, baş ağrısı, çarpıntı ve terlemedir. Klinik tablo tümörden serbestleşen maddelere bağlı olduğundan çok çeşitli klinik görünümler ortaya çıkabilir.

Bazen tansiyon atakları olur. Hastaların yaklaşık %75’inde haftada bir veya daha fazla atak oluşur. Atakların ciddiyeti oldukça sabit kalmasına rağmen sıklığı zamanla artmaya eğilim gösterir. Süresi genellikle bir saatten daha azdır, fakat bazen bir hafta kadar uzun sürebilir. Ataklar genellikle hızlı başlar ve yavaş sonlanır. Sık olarak çarpıntı ve nefes almada zorluk ile başlar. El ve ayaklarda soğukluk ve terleme, yüzde ise solukluk oluşabilir. Isı artışı, terleme ve yüzde kızarma olabilir. Ataklar ciddi ve uzun süreli olduğunda bulantı, kusma, görme bozuklukları, karın ve göğüs ağrısı, uyuşma ve kasılmalar oluşabilir. Atakları takiben sıklıkla yorgunluk gelişir.

Devamlı hipertansiyon feokromasitomalı hastaların yaklaşık %50’sinde, hipertansiyon atakları ise hastaların %40-50’sinde görülür.

Baş ağrısı hastaların % 90’ından fazlasında görülür. Tipik olarak zonklayıcı karakterdedir. En sık olarak ensede veya alında hissedilir. Sık olarak bulantı ve kusma vardır.

Terleme hastaların %6 0-70’inde oluşur ve sık olarak vücudun üst bölümünde daha fazladır. Çarpıntı, taşikardi ile birlikte veya olmadan devamlı (%51) meydana gelir.

Bulantı, kusma ve mide bölgesinde ağrı nispeten sıktır. Kabızlık sıktır. TEŞHİS İÇİN BİR ENDOKRİN UZMANINA BAŞVURUNUZ.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Bahar Yorgunluğu
« Yanıtla #2 : 04 Haziran 2015, 11:44:16 »
Hormonlar ve Bahar Yorgunluğu

BAHAR AYLARINA GEÇİŞTE VÜCUT METABOLİZMASINDA OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLER YORGUNLUK VE HALSİZLİK YAPABİLİR.

ANCAK YORGUNLUK UZUN SÜRÜYORSA BU BAHAR YORGUNLUĞU DEĞİLDİR. MUTLAKA HORMON EKSİKLİĞİ (TIROID VE BÖBEK ÜSTÜ BEZİ GİBİ) , KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ, İNSÜLİN HORMON FAZLALIĞI, VİTAMİN VE MAĞNEZYUM EKSİKLİĞİ YONUNDEN ARAŞTIRMA YAPILMALIDIR.

BAHAR YORGUNLUĞUNDAN KURTULMAK İÇİN ÖNERİLER:

1.Az ve sık yiyin.
2.Şekerli ve unlu gıdalardan uzak durun
3.Hergün yarım saat yuruyüş veya egzersiz yapın
4.Bol sebze ve meyve yiyiniz
5.Günde en az 8 bardak su içiniz

Aşırı Yorgunluk Varsa Hangi Vitamin Eksikliği Vardır?

Yorgunluk günlük hayatta çoğumuzun karşılaştığı bir durumdur. Çok çalışmak, uykusuzluk, stres, bazı enfeksiyonlar yorgunluk yapabildiği gibi kansızlık, bazı vitamin ve minerallerin eksikliğinde ve bazı hormonların az salgılanması durumunda yorgunluk ortaya çıkabilir. Yorgunluk eğer devamlı ise demir, B12 vitamini ve magnezyum eksikliği ilk akla gelen vitaminler olmalıdır. Kan şekeri düşüklüğü, tiroit hormonu azlığı ve böbreküstü bezinin az çalışması (kortizol hormonu eksikliği) da yorgunluk yapan diğer nedenlerdir.

Bağışıklık Sistemini Nasıl Kuvvetlendirebiliriz?

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için önerilenler şunlardır:

Egzersiz yapınız
Stresten uzak durun
Sağlıklı beslenin, yeterli protein alın, meyve sebzeyi artırın
Antiokidan vitamin alın
Sigara ve alkol almayınız
Kanda çinko düzeyi ölçtürün düşükse çinko takviyesi alın (doktor kontrolünde)
Çekirdekli üzüm veya kuru üzüm yiyiniz
Beta-glukan alınız
Ekinazya çayından bir fincan içiniz
Düzenli uyuyun
Sarmısak, mantar, yoğurt ve kefir bağışıklık sistemini güçlendirir
Bakliyat, soya, balık daha çok tüketin, balık yiyemiyorsanız omega-3 alın

İnsülin Yüksekliğinin Belirtileri:

Yüksek insülin düzeyleri sizde şu sıkıntılara ve şikayetlere neden olur:


a)Sık acıkma ve şekerli gıdalar yemeye neden olur
b)Sabah yorgun kalkarsınız ve kendinizi gün boyu yorgun hissedersiniz. Özellikle öğleden sonraları bitkin olursunuz.
c)Daha sabırsız ve öfkeli olursunuz
d)Enerjiniz azalır, halsiz, bitkin ve yürüyecek haliniz kalmaz
e)Yemeklerden sonra uyku basar ve gün içinde uyuklamalar olur
f)Konsantre olamazsınız, beyin faaliyetleriniz zayıflar, sersemlemiş vaziyette gezersiniz.
g)Horlama ve uyku bozuklukları sıktır

Şeker Düşmesi ile Yorgunluk, Halsizlik, Sinirlilik ve Kilo Alma İlişkisi

Yemek sonraları kan şekeri düşüklüğü, yaşamı çok kötü etkileyen, enerjiyi düşüren, halsizlik, yorgunluk ve baş dönmesi yapan, iş verimini düşüren ve sizi kızgın, öfkeli, sabırsız bir hale getiren bir durumdur. Çok sık olmasına rağmen üzerinde pek durulmayan önemli bir hastalıktır. Kilo veremeyen kişilerin çoğunda reaktif hipoglisemi vardır.

Gün içinde acıkma atakları oluyor ve şekerli gıdalara saldırıyorsanız; öğleden sonraları baş ağrısı varsa; uykudan birkaç saat sonra gece yarısı uyanıyor ve zor uyuyabiliyorsanız; kötü rüyalar görüyor ve devamlı bir yorgunluk varsa; öğleden sonra canınız şeker veya kahve içmeyi çok istiyorsa; baş dönmeleri varsa; yemek yiyinceye kadar halsizlik ve yemek gecikince kendinizi bitkin hissediyorsanız; halsizliğiniz yemek yiyince düzeliyorsa; yemek gecikince ellerde titreme ve çarpıntı oluyorsa; çok duygusalsanız, çabuk sinirleniyor ve kontrolünüzü kaybediyorsanız; yemek önceleri çok huzursuzsanız; yemeklerden sonra uyku basıyor ve gün boyu uyukluyorsanız, bu belirtiler kahvaltı öncesi de oluyorsa, kan şekerinizde düşüklük olabilir. Bunun başlıca nedeni de dengesiz beslenme, fazla karbonhidratlı, nişastalı gıdalar ve şeker yeme, stres ve aşırı kafein alımı (kahve, çay, kola) veya ailenizde şeker hastalığı olmasıdır.

BAHAR YORGUNLUĞUNDAN KURTULMAK VE ZAYIFLAMAK İÇİN GLİSEMİK İNDEKS (Gİ) DİYETİ YAPINIZ.

Glisemik İndeks Nedir?

Glisemik indeks kavramı ilk defa Kanadalı Profesör Dr. David Jenkins tarafından 1980’li yıllarda ortaya konmuştur. Bir gıdanın veya karbonhidratın glisemik indeksi onun kan şekerini yükseltme özelliğidir. Glisemik indeks 0 ile 100 arasında değişir. Glukozun değeri 100 kabul edilerek diğer karbonhidratların kan şekerini yükseltme gücü veya etkisi sıralanır.

Glisemik indeksi yüksek gıdalar kan şekerini çok hızlı yükseltir ve bu nedenle kilo yapar. Eğer glisemik indeks düşükse, o gıda, kan şekerini yavaş ve daha az yükseltir. Bu tür gıdalar ise zayıflamak için çok faydalıdır. Protein ve yağlar için glisemik indeks söz konusu değildir.

Kan şekerini çok yükselten karbonhidratlara yüksek glisemik indeksli, az yükseltenlere düşük glisemik indeksli karbonhidratlar denir. Yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar kan şekerini çok arttırdığı gibi insülin hormonunu da çok yükseltirler.

Karbonhidratlarla birlikte yenen protein ve yağ da o karbonhidratın kan şekerini yükseltmesine katkıda bulunabilir.

Zayıflamak isteyen kişilerin glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenmesi gerekir. Glisemik indeksi (şeker yükü) yüksek olan gıdalar yani rafine edilmiş şekerler, nişastalı yiyecekler, baklava, börek, reçel ve patatesin çok az yenmesi gerekir. Kişilerin her gıdanın glisemik indeksini ayrı ayrı bilmesi çok zor ise de, zayıflamak isteyen bir kişinin bazı gıdaların bu özelliğini bilmesi gerekir. Her türden şeker, bal, reçel, muhallebi ve keşkül gibi sütlü tatlılar, baklava ve kadayıf gibi irmikli ve unlu tatlılar, meşrubatlar, çikolata, bazı meyve suları, meyve kompostoları, bira, tatlı kekler, kurabiyeler, bisküviler ve tatlı pudingler fazla miktarda basit karbonhidrat (şeker) içerirler ve glisemik indeksleri (şeker yükü) yüksektir. Bu tür şekerlerden uzak durulmalı, beyaz ekmek, beyaz pirinç ve patates gibi şeker yükü fazla olan gıdalar az tüketilmelidir. Tüketilmesi önerilen düşük şeker yüklü gıdalar ise, yulaf, kuru baklagiller, kepek ekmeği ve tam buğday ekmeğidir.

Düşük, Orta ve Yüksek Gİ

Bir gıdanın Gİ’i 55’den az ise düşük, 56-69 arasında ise orta, >70 ise yüksek Gİ’li gıda denir.

Yüksek GI’li gıdalar beyaz ekmek, pirinç, tatlı kekler ve pastalardır. Bir gıdaya un ve şeker girdikçe GI’i yükselir. Karpuz ise en yüksek GI’li meyvedir ve değeri 72’dir. Orta GI’li gıdalar ise tam tahıllar, bazı kekler, bazı tropikal meyveler (papaya ve ananas) dir. Düşük GI’li gıdalar ise sebzeler, meyvelerin çoğu ve tam tahıllardır. Kuru yemişler (badem, ceviz fındık) düşük GI’lidir. Süt ürünlerinin GI’i de düşüktür.

Avustralya’da gıdaların üzerine glisemik indeks değerleri yapıştırılmaktadır.

Glisemik İndeksle İlgili Bazı Pratik Noktalar:

Karbonhidratları seçerken düşük glisemik indeksli olanları seçmek gerekmektedir.

1. Rafine karbonhidratlar yani beyaz un ve rafine tahıldan yapılmış karbonhidratlar yüksek glisemik indekslidir.
2. Beyaz ekmek yüksek glisemik indekslidir.Tam buğday veya kepek az GI’lidir.
3. Diyetteki lif oranı artınca GI’i azalır.
4. Karbonhidrat içinde amiloz ve amilopektin vardır. Amilopektin fazlaysa kan şekeri daha çok artar Amilopektini fazla olanlar ekmek, beyaz patates, beyaz un, amiloz içerenler ise tam tahıllar,hububatlar ve tatlı patetesdir.
5. Rafine olanlar rafine olmayanlardan daha fazla glisemik indeksi artırır. Rafine demek işlenmiş fabrikaya girmiş gıda demektir. Rafine olan karbonhidratlar beyaz ekmek, beyaz pirinç, kurabiye,meyve suları, şekerlerdir. Rafine olmayanlar doğal halde bulunanlar olup GI’i düşüktür. Bunlar daha fazla lif veya posa içerir. Örnek olarak sebze meyve, badem, ceviz, bezelye verilebilir.

Düşük Gİ’li Beslenmenin 7 Kuralı:

A.Sebze ve meyveden günde 7 porsiyon yemeli:

Amacımız en azından günde 2 porsiyon meyve (2 elma gibi) ve 5 porsiyon sebze yemelidir. Bir porsiyon meyve bir elmadır. Bir porsiyon sebze bir tabak salata= bir adet domates veya salatalık= 4-5 adet biber=bir küçük havuç=3-4 yemek kaşığı sebze yemeği anlamına gelir.

B.Düşük Gİ’li ekmek ve tahıl yiyiniz:

Çok tahıllı ekmek, tam buğday ekmeği, erişte düşük Gİ’lidir. Günde en az 5 porsiyon yenmeli. Bir porsiyon bir dilim ekmektir. Pirinç pilavı yerine bulgur yiyiniz. Makarna yerken biraz sert olmalı, az pişmiş olmalı, hamur gibi olmamalıdır.

C.Daha çok kurubaklagil yiyiniz.

Lif oranı yüksek olan nohut, kuru fasulye, mercimek, barbunya gibi hububatları tercih edin.

D.Düzenli olarak fındık, badem veya ceviz yiyiniz

Hergün bir avuç kadar fındık, ceviz veya badem yemeye çalışınız. Bunların içinde faydalı yağ, lif, vitaminler vardır. Patates cipsi, çikolata veya kuabiye yerine bunları yemek daha faydalıdır.

E.Daha çok Balık yiyiniz

Balıkların omega-3 kaynağı yani sağlığa faydalı yağ içerdiği bilinmektedir ve Gİ’leri düşüktür. Bağışıklık sistemi kuvvetlendiği gibi, kalp hastalığından korur ve psikolojinizi düzeltir. Haftada 2-3 defa balık yemek lazımdır. Balıkların yağlı olanını tercih etmek gerekir. Norweç somonu, sardalya, hamsi, tuna balığı yağlı balıkladır ve daha çok omega -3 içerir.

F.Tavuk eti, Yumurta ve Yağsız kırmızı et yiyiniz

Bu gıdaların Gİ’leri düşüktür ve protein almamızı sağlarlar. Kırmızı et haftada bir defa mutlaka yenmeli ve bu sayede demir alımı sağlanmalıdır. Kırmızı veya beyaz et bol salata ile yenmeli yanında patates değil sebze yenmelidir. Haftada 2-3 tane yumurta ve derisi çıkarılmış tavuk da faydalıdı

G.Süt Ürünlerini Yağsız Olarak Yiyiniz

Hergün 2-3 porsiyon süt ürünü tüketmek bizim yeteri kadar kalsiyum almamaızı ve kemiklerin güçlenmesini sağlar. Yağsız süt, yağsız yoğurt, dondurma, peynir yenebir. Bir porsiyon bir su bardağı süt, 28 gram peyniri içerir. Sütün Gİ 12-14, yoğurtun 20-40 arası, dondurmanın 37-49 dur.

Diyetteki posayı artırmak Ve Zayıflama için ne yapmalı?

•Öğütülmemiş tahıldan yapılan gevrek ve ekmekleri tercih edin.
•Sebzeleri pişirmeden ya da buharda sadece yumuşayıncaya kadar pişirerek yiyin.
•Meyve ve sebzeleri kabuklarını soymadan yiyin; bu yiyeceklerin kabukları liften zengindir. Yapılan araştırmalar meyvelerin kabukları ve çekirdeklerinin etli kısımlarından daha fazla antioksidan özelliğe sahip olduğunu göstermiştir. Çorbaya ve salataya arpa veya fasulye ilave ederek posa oranını artırın. Salatalara keten tohumu ilave ederek hem posayı artırın hem omega 3 alımını artırın.
•Öğünler arasında bir şeyler yemek istediğinizde, meyve, sebze ya da kuru meyveleri (kuru üzüm ya da kuru incir gibi) veya badem ve cevizi tercih edin.Badem ve cevizde lif oranı yüksektir.
•Beyaz pirinç pilavı yerine bulgur pilavını daha sık yiyin.
•Kahvaltılarda yulaf veya buğday ezmesi yiyin.

Düşük glisemik indeksli beslenmenin Faydaları:

1. Yemeklerden sonra oluşan uyku basması, öğleden sonraları oluşan enerji kaybı, halsizlik yok olur. Enerji kaybı veya halsizlik yemek sonrası oluşan insülin ve şekerdeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır. Beyine yeterli glukoz geldiğinden konsantre olursunuz. ve yorgunluğunuz ortadan kalkar.
2. Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, tansiyon, depresyon ve bazı kanserler önlenir.
3. İyi uyku uyursunuz.
4. Acıkma nöbetleri azalır ve kalkar

Diğer Zayıflama Önerileri:

• Ekmeğe tereyağı veya margarin sürüp yemeyin
• Mutlaka kahvaltı yapın ve çocuklarınızın da kahvaltı yapmasını sağlayın. Kahvaltıda mutlaka taze meyve suyu içmeye veya meyve yemeye çalışın
• Kızartılmış yiyeceklerden uzak durun
• Yemeklerden sonra tatlı yerine meyve yemeye çalışın
• Kola veya gazoz içmeyin, onun yerine su içmeye çalışın
• Bol sebze ve meyve yiyin. Ancak incir, üzüm ve kayısı gibi tatlı meyveleri fazla yemeyin. Meyve ve sebzelerin renkli olanlarını tercih edin.
• Porsiyonları küçültün ve daha ufak tabaklarda yemeğe çalışın
• Yemekleri yavaş yiyin ve yemeğe konsantre olun
• Süt içemiyorsanız brokoli yiyiniz
• Yemeklerde sos kullanmayın, dışarıda sucuk, sosis, salam ve mayonezli yiyecekler yemeyin , evinize de almayın
• Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın
• Yemeğe salatayla başlayın
• Sabah ve öğlen daha fazla akşam ise az yiyin ve akşam yemeğinden sonra yemek yemeyin
• Meyve suyu içecekseniz domates suyu içmeye çalışın. Meyve sularını maden suyu ile sulandırarak içmeyi adet haline getirin
• Ara öğünlerde bisküvi yerine elma , 3-4 tane ceviz, badem veya yer elması yiyin.
• Yemeklerden önce 1 bardak su için ve günde en az 8-10 bardak su içmeye çalışın.
• Günde 2-3 fincan yeşil çay için

Kilo vermek için önemli beslenme önerileri:

1. Sebze ve meyve yemeğe fazla önem verin
2. Yağ miktarını azaltın.
3. Porsiyonları küçültün
3. Her yemekte en azından bir düşük GI’li gıda yiyin.
4. Öğün atlamayın, 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde beslenin
5. Yemek sonrası tatlı yerine meyve yiyin
6. Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yiyin
7. Trigliserit yüksek değilse düzenli olarak ceviz, badem veya fındık yiyin
8. Kırmızı eti az beyaz eti çok yiyin
9. Süt ürünlerini yağsız olarak yiyin
10. Yağ olarak sadece zeytinyağı yiyiniz

Öğünlerin Zamanı

Bu beslenme şeklinde 3 ana öğün ve 3 ara öğün vardır. Kahvaltı genellikle kalktıktan bir saat sonra yaklaşık saat 7.00 civarı olmalıdır. İlk ara öğün saat 10.30’da olmalı, öğle yemeği saat 12.00-1300 arası olmalıdır. İkinci ara öğün saat 15.30-16.00 civarında olmalı, akşam yemeği saat 19.00 civarında olmalıdır. Son ara öğün ise gece saat 22.30 cvarında olmalıdır.

Kahvaltı:

Kahvaltı mutlaka yapılmalıdır. Kahvaltı yapan kişiler gün içinde daha enerjik olurlar ve daha az atıştırma yaparlar ve daha iyi kilo verirler. Bu kişilerin daha mutlu, işlerinde başarılı olduğu saptanmıştır. Kahvaltı yapmayan kişiler yorgun, enerjisi azalmış ve vücutlarında su miktarı daha az olarak yaşarlar.

Sabah kahvaltı yapacak zaman yok diyerek kahvaltı yapmayanlar yolda yiyebilecekleri sağlıklı kahvaltı paketleri kendilerine hazırlayabilirler. Örneğin kepekli ekmekten yapılmış sandviç ekmeği içine yağsız peynir, marul, biber, domates ve salatalık konarak bir sandviç hazırlanabilir.

Kahvaltıda şekeri gıdalar yemek sizin çabuk acıkmanıza neden olur. Kahvaltıda meyva veya meyva suyu, yağsız süt veya yoğurt yenmeli, ekmek olarak tam buğday ekmeği yenmelidir. Kahvaltıda taze meyve veya meyve suları yenerek başlanabilir. Gİ seviyesi düşük meyve ve meyve suları şunlardır:

Elma (38)
Elma suyu (40)
Portakal (42)
Greyfurt (25)
Şeftali (42)
Erik (39)
Domates suyu (38)

Meyve ve yoğurt ile doymazsanız tam buğday ekmeği kahvaltıda yenebilir. Kahvaltıda çorba içmek de faydalıdır.

Öğle ve Akşam Yemekleri (Tabak modeli)

Bir öğünde yiyeceğiniz yemeklerin hepsini bir tabak üzerinde olacağını düşünelim. Bu tabağın yarısısını sebze ve meyve doldurmalı, protein (et veya kuru baklagil) tabağın ¼’nü doldurmalı ve geri kalan ¼’ü karbonhidrat olmalıdır. Yani her öğünde protein (et türü), karbonhidrat, ve meyve-sebze olmalıdır. Öğünlerde et yemekle karbonhidrat miktarı azalır ve tüm yemeğin Gİ’i düşer.

Öğle yemeği günün en iyi yemeği olmalıdır. Düşük Gİ’li karbonhidratlar seçilmelidir. Öğleyin tam buğday ekmeği, kuru baklagil, balık, yağsız et, tavuk, fazla miktarda salata ve arkasından meyve yenmelidir.

Akşamları yemek hafif olmalı, sebze, et ve yoğurt yenmelidir. Tatlı yerine dondurma veya meyve yenmelidir.

Ara Öğünler:

Ara öğünlerde aşağıdakilerden birini seçiniz.

1. Bir portakal veya bir elma veya bir armut
2. Yağsız yoğurt
3. Bir bardak süt
4. 5-6 Kuru kayısı
5. Bir avuç kuru üzüm
7. Bir külah dondurma
8. Bir avuç badem

Nadiren Yenecekler gıdalar şunlardır:

1. Yüksek GI’li gıdalar (hamur işleri, pasta, kek, kurabiye)
2. Yağda kızarmış, kavrulmuş veya sos ilave edilmiş yiyecekler
3. Tüm yağlı gıdalar ( kaymak, krema, mayonez, margarin)
4. İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar
5. Hazır meyve suları, bunların yerine meyve yiyiniz
6. Tatlandırıcılar, bunlar iştahı artırabilir
7. Kahve ve kafein
8. Alkol azaltın, haftada bire indirin
9. Gazoz, kola içmeyin yerine su içiniz.

Öğleyin Kuvvetli, Akşam Hafif Yiyin

Metabolizma sabahları daha hızlı iken akşamları yavaşlar. Bu nedenle akşam yemeklerinin hafif olması, sabah ve öğle yemeklerinin biraz daha ağırlıklı olması kilo verme açısından çok önemlidir. Oysa ülkemizde genellikle, öğle yemekleri bir sandviç veya döner ile geçiştirilmekte ve metabolizmanın zayıfladığı saatlerde, yani akşamları daha fazla yemek yenmekte ve bu durum kilo alınmasına neden olmaktadır.

Zayıflamak istiyorsanız bu beslenme şeklini tersine çevirmeniz gerekir. Öğlen iyi yemeli akşamları ise az yemelidir. Akşamları saat 19.00’dan sonra da yemek yenmemelidir. Geceleri yemekten sonra çok acıkırsanız bir kase yoğurt içine elma dilimleri koyup yiyiniz, veya 4-5 tane badem veya ceviz yiyiniz. Bunlar açlığınızı giderecektir.

Yağ ve Protein Ne Kadar ve Nasıl Yenmeli?

Yağ ve proteinin glisemik indeks değeri yok kabul edilebilir. Ancak yüksek yağlı ve yüksek proteinli diyetler insülin direncini artırlar. Bu nedenle de yenen karbonhidratlar kan şekerini bu tür beslenen kişilerde daha fazla yükseltir. Yağ olarak zeytinyağı yenmeli, tereyağı veya donmuş yağlar yenmemelidir. Proteini fazla artırmak da damar sertliği yapar. Günlük diyette yeteri kadar protein olmalıdır.

Bunun miktarı avucunuz kadar et parçası yemek şeklinde kabaca özetlenebilir. Protein bağırsaklardan gıdaların emilimini azaltır ve daha fazla tok tıutar. Salataların içine de proteinli gıdalar konmalıdır. Protein denince yağsız süt ürünleri, yağsız tavuk-hindi eti, deniz ürünleri, yumurta beyazı, bezelye, kuru fasulye, nohut anlaşılmalıdır.

Günlük 65-70 gram proteine ihtiyacımız vardır. 800-1200 kalorilik bir diyette günlük protein alımı ideal vücut ağırlığının her kilosu için en azından 1 gram olmalıdır. 1200 kalorinin üzerindeki diyetlerde ise bu miktar ağırlığın her kilosu için 0.8 gram olmalıdır. Proteinli gıdalar kişiyi daha fazla tok tutar ve mide boşalmasını geciktirir.

Bu nedenle zayıflarken ızgara veya haşlama beyaz et yemeği ihmal etmemek gerekir. Bu et yemeklerinin yanına patates püresi yerine bezelye, kuru fasulye (3-4 kaşık) ilave etmek ve bol salata yemek faydalı olur.

Bir Davete Giderken Ne Yapmalı?

Yemekten bir saat önce hafif bir şeyler yiyin; bu yoğurt veya bir elma olabilir. Yemekten önce gelen zeytinyağı veya tereyağını görmezden gelin, ekmeğe sürmeye veya ekmeği bandırmayı hiç düşünmeyin. Hatta hiç getirmemelerini istemeniz daha doğrudur. Yemekten önce bir bardak su için ve yemeğe salata ile başlayın.

Ana yemekten önce gelecek olan meze veya ara sıcaklardan sebze olanlarını tercih edin veya bunları yemeden ana yemek gelinceye kadar bekleyin. Et yemeklerinin yanında mutlaka sebze yiyin. Yemeğin sonunda tatlı değil meyve yemeye çalışın.

Tatlandırıcı Kullanımı

Tatlandırıcı kullanımına pek sıcak bakmıyoruz. Ne de olsa kimyasal bir maddedir. Ancak mutlaka kullanmak isteyenler içinde aspartam bulunan tatlandırıcılardan günde en fazla 8-10 tane kullanabilirler. Mümkünse tatlandırıcı kullanmadan çayınızı içmeye çalışın.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yorgunluk ve Hormonlar
« Yanıtla #3 : 06 Haziran 2015, 12:46:07 »
Yorgunluk ve Hormonlar

Bazı hormon hastalıklarında yorgunluk olabilir. Bunların başlıcaları tiroid yetmezliği ve böbrek üstü bezi yetmezliği yani kortizol hormon eksikliğidir.  Diğer bir neden de kan şekerinde görülen düşmelerdir.

Tiroid bezi yetmezliği olan kişilerde yorgunluk ve halsizlik sıklıkla bulunur.  Tedaviyle bu şikayetlerde düzelme olur. Bununla birlikte tiroid yetmezliği olan hastalarda sıklıkla birlikte  bulunan kansızlık (anemi) de yorgunluğun önemli bir nedenidir.  Tiroid bezi yetmezliğinde özellikle B12 vitamini ve demir eksikliği sık görülür.  Kansızlığın   tiroid bezi yetmezliğiyle birlikte tedavi edilmesi  yorgunluğun düzelmesine  katkıda bulunur.

Böbrek üstü bezinin az çalışması (kortizol hormonu eksikliği) da yorgunluk yapan önemli bir  hormon bozukluğudur. Bazı Hashimoto tiroiditli hastalarda  tiroid bezi yetmezliği ve  böbreküstü bezi yetmezliği birlikte  bulunabilir.  Eğer bu durum fark edilmez ise tiroid ilaçlarıyla  yapılan tedavi  yorgunluk ve bitkinliği iyice artırabilir.

Tiroid hormon  ilacı  alınca durumu kötüleşen  yani yorgunluk ve bitkinliği artan kişilerde kan kortizol hormonuna bakılarak böbreküstü bezinin az çalışıp çalışmadığı kontrol edilir.  Kortizol eksikliği varsa doktorunuz size önce kortizon ilacı verir ve sonra tiroid ilaçları alırsınız.

Yorgunluk yapan diğer nedenler ise aşağıda verilmiştir:

Şeker hastalığı ve bazı enfeksiyonlar da önemli yorgunluk nedenidir. Yorgunluk ayrıca kalp, böbrek, bağırsak ve diğer organ hastalıklarında da görülebilir.

Aşırı çalışma, stresli bir yaşam uykusuzluk ve depresyon yorgunluğun önemli nedenlerindendir.

Aşırı kilo alma ve  gece kısa süreli nefes durması (apne) sabahları sersemlemiş bir şekilde ve yorgun kalkmaya neden olur.

Hareketsizlik, spor yapmamak ve beslenmenin bozuk olması da önemli yorgunluk  nedenleridir.

İnternet sitelerinde yer alan ve ‘’Adrenal yorgunluk’’ adı ile anılan  ve birçok şikayetin birarada olduğu iddia edilen bir  yorgunluk şekli tıp tarafından kabul edilmiş bir tanımlama değildir. Bu kişiler halsizlik, yorgunluk, sabah zor kalkmak, tuzlu ve şekerli gıdalara saldırı,  enerji bitmesi,  seks isteğinin azalması, ayağa kalkınca baş dönmesi,  hafif depresyon, unutkanlık, çeşitli enfeksiyonlara yakalanma ve bunların zor iyileşmesi gibi şikayetlerin bir kişide olmasına ‘’Adrenal Yorgunluk ‘’ adnı vermişler ve tıp doktorlarının bu tanıyı bilmediklerini iddia etmektedir.  Bu şikayetlerin  bir kısmı adrenal yetmezlikte olabilirse de hepsi olmaz ve adrenal yetmezliğin tanınması için hormon ölçüm metotları vardır.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Unutkanlık
« Yanıtla #4 : 10 Haziran 2015, 10:56:13 »
Hormonlar ve Unutkanlık

Unutkanlık günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan bir durum. Stres, uykusuzluk, aşırı yorgunluk unutkanlık yapabilir. Bazı mineral ve vitamin eksiklikleri buna katkıda bulunabilir. Damar sertliği de unutkanlık yapar. Bazı nöroloji hastalıkları da unutkanlık yapabilir. Şeker hastalarında unutkanlık fazla görülür.

Unutkanlık yapan üç önemli hastalık ise TİROİD YETMEZLİĞİ (HİPOTİROİDİ), HİPOGLİSEMİ ve GİZLİ ŞEKER'dir.

1. HİPOTİROİDİ VE UNUTKANLIK:

Tiroid bezinin az çalışmasına ve bu nedenle tiroid hormonlarını az üretmesine ve sonuçta kanımızda tiroid hormonlarının (T3 ve T4) düşük olması durumuna tiroid yetmezliği veya tıp dilinde hipotiroidi denir. Tiroid hormon yetersizliği sonucu vücudumuzun tüm metabolik olaylarında yaygın yavaşlama vardır ve bu nedenle vücudun dengesi alt üst olur.

Vücuttaki bu bozuklukların yanı sıra ruhsal çöküntü, unutkanlık, hareketlerde yavaşlama ve uykusuzluk görülür. Hamilelik döneminde tedavi edilmeyen tiroid yetmezliği bebeklerde zeka geriliğine neden olabilmektedir.

Hipotiroidizm, toplumda % 4.6 oranında bulunur. Bunun çoğunluğunu başlangıç halindeki veya hafif derecedeki tiroid bezi yetmezliği (sadece TSH yüksek fakat T3 ve T4 normal olması) oluşturur. Tiroid yetmezliği tiroid fazla çalışmasından daha çok görülür ve nodüllerden sonra en sık görülen tiroid hastalığıdır.

HİPOTİROİDİ NEDENLERİ

1. Hashimoto Hastalığı
2. Tiroid bezi ameliyatı
3. Önceden radyoaktif iyod tedavisi görmek
4. Doğuştan bazı genetik hastalıklar
5. İyod, selenyum azlığı
6. Hipofiz hastalıkları
7. Bazı ilaçlar

TİROİT BEZİ YETMEZLİĞİNDE OLUŞAN ŞİKAYET VE BELİRTİLER

Tiroid bezi yetmezliğine ait şikayetler hastalığın şiddetine göre değişir. Bazen hiçbir şikayet yok iken bazı hastalarda çok şiddetli belirti ve şikayetler ortaya çıkar. Bazı belirtiler özellikle yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlanır ve hastalık akla gelmez ise atlanır.

Tiroid bezi az çalışan ve tiroid hormonları kanda azalan bir kişide şu belirtiler olabilir:

• Kolay yorulma, yorgunluk, bitkinlik, enerji azlığı (yaygın)
• Hatırlamada zorluk, unutkanlık, yavaş düşünme, konsantre olamama
• Hareketlerde yavaşlık
• Sabahleyin uyanmada zorluk, daha çok uyku isteği, gün içinde uyuklama
• Üşüme veya kendini soğuk hissetme
• Terlemenin azalması
• Kuru, soğuk, kalın ve kaşınan bir deri
• Sarı veya portakal renginde bir deri
• Kuru, kaba ve kolay kırılan tırnaklar
• Saç dökülmesi, saçlarda azalma, kaşlarda dökülme
• İştah kaybı
• Kilo alma ve kiloyu verememe
• Horlama başlaması
• Kas krampları ve eklemlerde ağrı oluşması
• Kaslarda iğne batması hissi veya karıncalanma
• Kabızlık olmaya başlaması
• Göz etrafının ve göz altının şişmesi
• El, ayak ve eklemlerde şişlik
• Karpal tünel sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması ve ağrı
• Adet kanamalarının daha fazla miktarda olması, adetlerde kramp olması ve adet öncesi dönemin kötü geçmesi
• Bazı kadınlarda adet sıklığının azalması veya adetlerin kesilmesi
• Depresyon gelişmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmeme
• Sesin kalınlaşması ve ses kısıklığı
• İşitmede azalma oluşması
• Guatr oluşması (Hashimoto hastalarında olur)
• Tiroid bezinin küçülmesi (tiroid bezi iltihaplarına veya Hashimotonun son evresine bağlı olarak)
• Kalp hızının ve nabız sayısının azalması
• Kan kolesterol düzeyinde artma
• Gebe kalamama (kısırlık)
• Libido (Cinsel istek) azlığı ve empotans
• Reflekslerin yavaş olması
• Kekemelik

HİPOTİROİDİ (TİROİT BEZİ YETMEZLİĞİ) NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Hipotiroidi hastalığı kan testleriyle kolaylıkla teşhis edilir. Test olarak T3, T4, TSH, anti-TPO antikoru ölçülür ve tiroid ultrasonu yapılır. Kanda serbest T4 hormonu düşük ve TSH yüksek ise hipotiroidi tanısı konur. Serum T3 düzeyleri değişkendir ve bazen normal sınırda olabilir. Çok nadiren hipofiz bezi yetmezliğine bağlı tiroid bezi yetmezliği olabilir, o zaman TSH hormonu düşük, T4 ve T3 hormonu da düşüktür. Tiroid bezi yetmezliği teşhis edilen hastalarda tam kan sayımı, karaciğer testleri ve kolesterol, trigliserit ve LDK kolesterol tetkikleri ile kalp grafisi (EKG) tetkiki yapılır. Kalp hastalığı riskini anlamak için kanda homosistein ve hassas CRP tetkiklerine bakılması faydalıdır. Kansızlık varsa kanda ferritin, B12 vitamini ve folat düzeylerine bakılarak demir eksikliği veya vitamin eksikliği olup olmadığı araştırılır.

Aşikar yani belirgin (tam) tiroid yetmezliğinde TSH hormonu kanda artar ve genellikle 10 IU/L’den daha yüksek çıkar; kandaki T4 ve T3 hormonları da düşmüştür.

TEDAVİDE İLAÇ VERİLİR ve BİR ENDOKRİN UZMANI TEDAVİ YAPAR

2. BİR UNUTKANLIK NEDENİ OLARAK HİPOGLİSEMİ (ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ)

Reaktif hipoglisemi yemek sonrası kan şekerinde düşmeler olmasıdır. Bunu anlamak için 3 saatlik şeker yükleme testi yapılır. Bu esnada terleme, çarpıntı, nabız ve bazen tansiyon yükselmesi görülür. Bu durumun nedeni insülin seviyesinin yenen yemek sonrası kanda hızla yükselmesi ve daha sonra insülinin kan şekerini düşürmesidir.

Tedavide Gİ diyeti yapılır ve ENDOKRİN UZMANINA başvurulur.

3. GİZLİ ŞEKER VE UNUTKANLIK

Açlık kan şekerinin 100 ile 126 mg/dl arasında olmasına ‘’Açlık Kan şekeri Bozukluğu’’ adı verilirken, kan şekerinin yükleme testi (OGTT) sırasında (75 gram glukozla yapılan şeker yükleme testinde) 2. saattte 140 ile 199 mg/dl arasında çıkmasına ise '‘ Şeker Tolerans Bozukluğu’’ veya ‘’Gizli Şeker’’ adı verilir. İşte hem açlık kan şekeri bozukluğuna hem de glukoz tolerans bozukluğuna ‘’Pre-Diyabet’’ adı verilir. ‘’Pre’’ sözcüğü latince ‘’ön’’ veya ‘’erken’’ anlamına gelmektedir. Diğer bir deyimle şeker hastalığının ön veya erken devresi demektir. Bu kişilerde diyabeti önleme programı ile (sağlıklı beslenme, egzersiz ve fazla kiloların verilmesi) hastalık geriletilebilir veya ortaya çıkması geciktirilir.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Aşırı Kilo Kaybı
« Yanıtla #5 : 15 Haziran 2015, 14:30:08 »
Hormonlar ve Aşırı Kilo Kaybı

İstemediğiniz halde kilo kaybı oluyorsa Tiroid bezi hormonlarının fazlalığı (zehirli guatr) veya Diyabet yani Şeker Hastalığı yönünden de araştırma yapmak gerekir. Addison hastalığı denen böbrek üstü bezi yetmezliği yani kortizol hormon azlığından da olabilir. Bunların dışında kanserler, depresyon, mide ve bağırsak hastalıkları da kilo kaybı yapabilir.

KİLO KAYBI YAPAN HORMON-ENDOKRİN HASTALIKLAR:

1. ZEHİRLİ GUATR (HİPERTİROİDİ, GRAVES HASTALIĞI)

Tiroid bezinin aşırı çalışmasına yani aşırı tiroid hormonu üretmesine tıp dilinde hipertiroidi adı verilir. ‘’Hiper’’ Latince ‘’fazla’’ veya ‘’yüksek’’ manasına gelir. Hipertiroidi hastalığına tıp dilinde ‘’tirotoksikoz ‘’ adı da verilir. Tiroid bezinin aşırı çalışmasına halk arasında ‘’zehirli guatr’’ veya ‘’iç guatr’’ isimleri de verilmektedir. Bu isimlendirmeler maalesef yanlıştır; ne zehirlenme söz konusudur ne de bir iç guatr vardır. Elleriniz titriyor, ağzınız kuruyor ve çok yemek yemenize rağmen kilo veriyorsanız yada çabuk sinirleniyor ve çevrenize bağırıp çağırıyorsanız sizde tiroid bezi fazla çalışıyor olabilir.

İştah artışına rağmen kilo kaybı bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisidir. Bu hastalık metabolizmayı hızlandırdığından aşırı yemek yenmesine rağmen kilo kaybı olur. Çok nadiren kilo artışı da olabilir.

Çarpıntı veya kalp atım sayısında ve nabız sayısında artış her 100 hastadan 96’sında görülür. İstirahatte iken nabız hızı dakikada 89’tan fazladır.

Saç kılları incedir. Yaygın veya hafif saç dökülmesi görülebilir.

Hastalarda huzursuzluk ve aşırı sinirlilik vardır; ajite haldedirler ve yerinde duramazlar. Bazen birden öfkelenirler. Kalabalık yerlerden hoşlanmazlar. Ufak tefek şeyler için bağırıp, çağırırlar.

Kas güçsüzlüğü bazen çok şiddetli olur ve hasta sandalyeden kalkmakta veya merdiven çıkmada zorluk çeker.

Tırnaklar yumuşaktır ve kırılabilir. Tırnaklarda çekilme özellikle 4. ve 5. parmak tırnaklarında görülür.

Hastaların % 10’nunda bacaklarda, kolda ve diz ekleminde ağrı olabilir. Bu ağrılar bazen kendiğinden düzelebilir.

Cilt ince, ılık ve nemlidir. El ayalarında kırmızılık ve kaşıntı olabilir. Ürtiker denilen cilt allerjisi ve vitiligo (ciltte renksiz veya beyaz alanlar olması) da sıklıkla birlikte bulunur.

Oftalmopati denilen göz belirtileri Graves’li hastaların % 25-30’unda saptanır. Gözlerde öne doğru fırlama vardır. Bazı hastalarda çift görme şikayeti olur. Görmede bozukluk, ışıktan rahatsız olma ve gözde kaşıntı ve yanma meydana gelebilir. Bakışlar canlıdır ve üst göz kapağında gecikme ve tam kapanma olmayabilir. Bazen şaşılık oluşabilir.

Ellerde ince titreme vardır. Bunu daha iyi anlamak için eller uzatılır ve üzerine ufak kağıtlar konur. Kağıtlarda ellerdeki titremeyle paralel titremeler daha belirgin olarak ortaya çıkar. Bazen dilde ve göz kapaklarında da titreme olabilir.

Hipertiroidili hastalarda kemik erimesi (diğer adıyla osteoporoz), kan kalsiyum düzeyinde artma, ve kanda alkalen fosfataz tetkikinde artış görülebilir. Bu hastalarda ayrıca kanda osteokalsin ve SHBG adı verilen proteinlerin düzeyleri artar. Karaciğer testleri denilen SGOT, SGPT ve GGT tetkiklerinde artış olur ve tedaviyle bu artışlar düzelir, fakat bazı hastalarda ilaç tedavisiyle karaciğer tetkikleri gittikçe yükselebilir, o zaman radyoaktif iyot tedavisi yapılması gerekir.

Kadınlarda adet düzeni bozulur; adet sayısında azalma veya kesilme olabilir. Yumurtlamada bozukluk olduğundan gebe kalma şansı azalır. Gebelikle birlikte hipertiroidi olursa düşük doğum ağırlıklı bebek nedeni olduğu gibi ‘’Preeklampsi’’ denen tansiyon yükselmesi ve kusmalarla kendini gösteren bir hastalık da ortaya çıkabilir. Bu nedenle çocuk isteyen kadınların Graves hastalığı tedavisi bittikten sonra gebe kalmaları daha uygundur.

Erkeklerde memelerde büyüme, empotans ve sperm sayısında azalma olabilir.

Şeker hastalarında Graves hastalığı ortaya çıkarsa kan şekerinde yükselmeler oluşur ve bu nedenle kullanılan ilaç dozunu artırmak veya insülin kullanmak gerekebilir.

Metabolizma hızı arttığından kan yağlarında (kolesterol ve trigliserid düzeylerinde ve LDL kolesterol) azalma olur.

Teşhis kolaydır ve bu amaçla kanda TSH, T3 ve T4 hormonlarının ölçümü yapılır. Hipertiroidi varsa TSH normalin altına düşmüştür (genellikle <0.01 U/L), bu arada T3 ve T4 hormonları aşırı derecede yükselmiş olarak bulunur. Gözlerde öne doğru fırlama ve hormonlarda yükseklik varsa Graves hastalığı teşhisi kolayca konur.

Graves’li hastalarda anti-TPO antikorlar hastaların % 90’ında, anti–TG antikorlar ise % 60’ında yüksek olarak bulunur.

2. DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI)

Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanarak ufak şeker parçalarına dönüşür ve daha sonra bağırsaktan emilerek kan akımı yoluyla vücudumuza dağılır. Enerji sağlanması için kan şekerinin özellikle kas, karaciğer, yağ ve beyin gibi dokular olmak üzere tüm organların hücrelerine girmesi gerekir. Kanda bulunan şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur.

İnsülin hormonu kanda yoksa veya olduğu halde hücrelerce emilemiyor ve etki gösteremiyorsa kandaki şeker hücreye giremediğinden birikir ve şekeriniz yükselmeye başlar. İşte kan şekerinin sabah aç karna yapılan ölçümde 126 mg/dl yi geçmesi durumuna şeker hastalığı diyoruz. Kanda şekeri 180 mg/dl’yi geçince idrarla atılmaya başlar, yani idrarınızda şeker çıkar.

Tip 1 şeker hastalarında çok su içme, çok idrara gitme, çok yemek yenmesine karşın kilo verme gibi şikayetler çok belirgin olduğu halde Tip 2 şeker hastalarında bu belirtiler silik olabilir ve hastalık sinsi bir şekilde başlar.

Bu kişilerin çoğunda hiçbir şikayet olmayabilir. Bazı hastalarda ise sık idrara gitme, aşırı açlık, zayıflama, halsizlik, görmede bulanıklık, kadınlarda vajinal kaşıntı, susuzluk ve çok su içme gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Şeker hastalığında görülen belirtiler şunlardır:

Çok su içme ve ağız kuruması
Çok idrara gitme
Çok acıkma
Çok yemek yemeye rağmen zayıflama ve halsizlik
Yaraların geç iyileşmesi
Cildin kuru ve kaşıntılı olması
Ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
Görmede bulanıklık
Vajinal kaşıntı
Yemeklerden sonra uyku gelmesi
Tatlıya düşkünlük
Sinirlilik
El ayalarında ve ayak altlarında yanma
Uzun açlıklarda el-ayak titremesi
Horlama

3. ADRENAL BEZ YETMEZLİĞİ (ADDİSON)

Adrenal bezin yetmezliği adrenal bezin kendi hastalığı nedeniyle olabildiği gibi hipofizden ACTH hormonunun az salgılanması nedeniyle de gelişebilir.

Adrenal bezin harabiyetinde kanda kortizol düşerken ACTH hormonu yükselir. Adrenal bezin % 90’nı harap olunca yertmezlik gelişmektedir.

Adrenal bezin yetmezliği adrenal bezdeki hasardan dolayı oluşmuşsa buna ‘’Addison hastalığı’’ da denir. 1855 yılında Thomas Addison isimli bilim adamı tarafından keşfedildiği için onun adına hürmeten Addison hastalığı denmiştir. Görülme sıklığı 40’lı yaşlarda artar ve kadınlarda erkeklerden daha fazla görülür.

Adrenal yetmezliğin en sık nedeni otoimmün denilen bağışıklık sistemi bozukluğu sonucu adrenal bezlerin harap olmasıdır. Bu durum hastaların % 80-90’nını oluşturur.

Bunun dışında tüberküloz (verem), mantar ve başka enfeksiyonlar nedeniyle de adrenal bez hasarı ve yetmezliği gelişir.

Kortizon Kullanımına Bağlı Adrenal Yetmezlik:

Günde 30 mg hidrokortizon veya eşdeğeri 7.5 mg prednizolon veya 0.75 mg dekzametazon ağızdan hap olarak 3 haftadan daha fazla alınırsa adrenal bezde baskılanma ve adrenal yetmezlik gelişir. Uzun süre kortizon tedavisi alanlarda ek stres halinde kortizon ilavesi yapılmazsa da adrenal yetmezlik ortaya çıkar.

Adrenal yetmezliğin klinik bulguları

Adrenal bezler az kortizol salgılıyorsa adrenal yetmezlik oluşur ve bu kişilerde halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, aralıklı kusma, karın ağrısı, ishal veya kabızlık, genel halsizlik, kas krampları, eklem ağrıları, oturup-kalkmakla tansiyon düşmesi (postural hipotansiyon) olabilir.

Genel halsizlik, yorgunluk ve bitkinlik, iştahsızlık ve kilo kaybı (15 kg’a kadar) genellikle ilk bulgulardandır. Bulantı ve kusma sık değilse bile kriz öncesinde mutlaka gözlenir.

Hipotansiyon yani tansiyon düşüklüğü hastaların %90’ında vardır ve genellikle oturup-kalkma ile oluşan şekildedir ve baş dönmesi oluşur.
Kan şekerinde düşme görülebilir.
Tuz yeme isteği ve hafif ateş olabilir.
Hafıza zayıflaması, depresyon, psikoz görülebilir.
Adrenal androjenlerin eksikliği ile kadınlarda pubik ve aksiler (koltuk altı) kıl kaybı, adet kesilmesi görülebilir. Hipofize bağlı adrenal yetmezlikte LH, FSH, TSH hormonları eksikliğine bağlı belirtiler de bulunabilir.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Üşüme
« Yanıtla #6 : 22 Haziran 2015, 10:55:59 »
Hormonlar ve Üşüme

Üşüme damarların kasılması nedeniyle ortaya çıkar. Üşümenin birçok nedeni vardır. Kansızlık, damar hastalıkları, romatolojik hastalıklar ve yaşlanma üşüme yapar. Ancak Tiroid bezi yetmezliği yani Hipotiroidi ve yemek sonrası kan şekeri düşüklüğü de üşüme yapan önemli hastalıklardır. Bu nedenle mutlaka bir ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.


ÜŞÜME YAPAN TİROİD YETMEZLİĞİ (HİPOTİROİDİ) NEDİR?

Tiroid bezinin az çalışmasına ve bu nedenle tiroid hormonlarını az üretmesine ve sonuçta kanımızda tiroid hormonlarının (T3 ve T4) düşük olması durumuna tiroid yetmezliği veya tıp dilinde hipotiroidi denir. Tiroid hormon yetersizliği sonucu vücudumuzun tüm metabolik olaylarında yaygın yavaşlama vardır ve bu nedenle vücudun dengesi alt üst olur. Vücuttaki bu bozuklukların yanı sıra ruhsal çöküntü, unutkanlık, hareketlerde yavaşlama ve uykusuzluk görülür. Hamilelik döneminde tedavi edilmeyen tiroid yetmezliği bebeklerde zeka geriliğine neden olabilmektedir.

Hipotiroidizm, toplumda % 4.6 oranında bulunur. Bunun çoğunluğunu başlangıç halindeki veya hafif derecedeki tiroid bezi yetmezliği (sadece TSH yüksek fakat T3 ve T4 normal olması) oluşturur. Tiroid yetmezliği tiroid fazla çalışmasından daha çok görülür ve nodüllerden sonra en sık görülen tiroid hastalığıdır.

Tiroid Bezi Yetmezliğinin Nedenleri Nelerdir?

Tiroid bezi yetmezliği kalıtım, mikroplar, yaşlanma, iyot eksikliği veya fazlalığı ve kullanılan bazı ilaçların yan etkisi nedeniyle oluşabilmektedir.

Tiroid bezi yetmezliğinin en sık nedeni Hashimoto Hastalığı geçirmektir. Hashimoto hastalarının hemen tamamında hipotiroidi kalıcı olarak yerleşir. Bu hastalıkta tiroid bezi, nedeni bilinmeyen bir şekilde küçülür ve hormon yapacak hücreler azalır; sonuçta tiroid hormonu az yapıldığından tiroid yetmezliği ortaya çıkar.


TİROİD BEZİ YETMEZLİĞİNDE OLUŞAN ŞİKAYET VE BELİRTİLER

Tiroid bezi yetmezliğine ait şikayetler hastalığın şiddetine göre değişir. Bazen hiçbir şikayet yok iken bazı hastalarda çok şiddetli belirti ve şikayetler ortaya çıkar. Bazı belirtiler özellikle yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlanır ve hastalık akla gelmez ise atlanır.

Tiroid bezi az çalışan ve tiroid hormonları kanda azalan bir kişide şu belirtiler olabilir:

• Kolay yorulma, yorgunluk, bitkinlik, enerji azlığı (yaygın)
• Hatırlamada zorluk, unutkanlık, yavaş düşünme, konsantre olamama
• Hareketlerde yavaşlık
• Sabahleyin uyanmada zorluk, daha çok uyku isteği, gün içinde uyuklama
• Üşüme veya kendini soğuk hissetme
• Terlemenin azalması
• Kuru, soğuk, kalın ve kaşınan bir deri
• Sarı veya portakal renginde bir deri
• Kuru, kaba ve kolay kırılan tırnaklar
• Saç dökülmesi, saçlarda azalma, kaşlarda dökülme
• İştah kaybı
• Kilo alma ve kiloyu verememe
• Horlama başlaması
• Kas krampları ve eklemlerde ağrı oluşması
• Kaslarda iğne batması hissi veya karıncalanma
• Kabızlık olmaya başlaması
• Göz etrafının ve göz altının şişmesi
• El, ayak ve eklemlerde şişlik
• Karpal tünel sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması ve ağrı
• Adet kanamalarının daha fazla miktarda olması, adetlerde kramp olması ve adet öncesi dönemin kötü geçmesi
• Bazı kadınlarda adet sıklığının azalması veya adetlerin kesilmesi
• Depresyon gelişmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmeme
• Sesin kalınlaşması ve ses kısıklığı
• İşitmede azalma oluşması
• Guatr oluşması (Hashimoto hastalarında olur)
• Tiroid bezinin küçülmesi (tiroid bezi iltihaplarına veya Hashimotonun son evresine bağlı olarak)
• Kalp hızının ve nabız sayısının azalması
• Kan kolesterol düzeyinde artma
• Gebe kalamama (kısırlık)
• Libido (Cinsel istek) azlığı ve empotans
• Reflekslerin yavaş olması
• Kekemelik

HİPOTİROİDİ (TİROİT BEZİ YETMEZLİĞİ) NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Hipotiroidi hastalığı kan testleriyle kolaylıkla teşhis edilir. Test olarak T3, T4, TSH, anti-TPO antikoru ölçülür ve tiroid ultrasonu yapılır. Kanda serbest T4 hormonu düşük ve TSH yüksek ise hipotiroidi tanısı konur. Serum T3 düzeyleri değişkendir ve bazen normal sınırda olabilir. Çok nadiren hipofiz bezi yetmezliğine bağlı tiroid bezi yetmezliği olabilir, o zaman TSH hormonu düşük, T4 ve T3 hormonu da düşüktür. Tiroid bezi yetmezliği teşhis edilen hastalarda tam kan sayımı, karaciğer testleri ve kolesterol, trigliserit ve LDK kolesterol tetkikleri ile kalp grafisi (EKG) tetkiki yapılır. Kalp hastalığı riskini anlamak için kanda homosistein ve hassas CRP tetkiklerine bakılması faydalıdır. Kansızlık varsa kanda ferritin, B12 vitamini ve folat düzeylerine bakılarak demir eksikliği veya vitamin eksikliği olup olmadığı araştırılır.

TEDAVİDE LEVOTİROKSİN İLACI KULLANILIR. BİR ENDOKRİN UZMANI SİZİ TEDAVİ EDER.

2. BİR ÜŞÜME NEDENİ OLARAK ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ (HİPOGLİSEMİ)


Yemek sonraları kan şekeri düşüklüğü, yaşamı çok kötü etkileyen, enerjiyi düşüren, halsizlik, yorgunluk ve baş dönmesi yapan, iş verimini düşüren ve sizi kızgın, öfkeli, sabırsız bir hale getiren bir durumdur. Çok sık olmasına rağmen üzerinde pek durulmayan önemli bir hastalıktır. Kilo veremeyen kişilerin çoğunda reaktif hipoglisemi vardır.

Gün içinde acıkma atakları oluyor ve şekerli gıdalara saldırıyorsanız; öğleden sonraları baş ağrısı varsa; uykudan birkaç saat sonra gece yarısı uyanıyor ve zor uyuyabiliyorsanız; kötü rüyalar görüyor ve devamlı bir yorgunluk varsa; öğleden sonra canınız şeker veya kahve içmeyi çok istiyorsa; baş dönmeleri varsa; yemek yiyinceye kadar halsizlik ve yemek gecikince kendinizi bitkin hissediyorsanız; halsizliğiniz yemek yiyince düzeliyorsa; yemek gecikince ellerde titreme ve çarpıntı oluyorsa; çok duygusalsanız, çabuk sinirleniyor ve kontrolünüzü kaybediyorsanız; yemek önceleri çok huzursuzsanız; yemeklerden sonra uyku basıyor ve gün boyu uyukluyorsanız, bu belirtiler kahvaltı öncesi de oluyorsa, kan şekerinizde düşüklük olabilir. Bunun başlıca nedeni de dengesiz beslenme, fazla karbonhidratlı, nişastalı gıdalar ve şeker yeme, stres ve aşırı kafein alımı (kahve, çay, kola) veya ailenizde şeker hastalığı olmasıdır.

Kilolu kişilerde hipoglisemi atakları daha fazla görülürse de, normal kilolu ancak egzersiz yapmayan ve depresyon yaşayan kişilerde de kan şekeri düşüklüğü olabilir. Bu kişilerin bir kısmı psikolog ve psikiyatrlarda depresyon tedavisi görürler. Kan şekerinde düşme, genellikle sabah saat 11.00 ve öğleden sonra saat 16.00 civarında daha sık olur. Bu hastalar bu saatlerde biraz daha yorgun olurlar, hafif baş ağrısı, depresyon ve derin bir açlık hissederler. Bu nedenle de, bu saatlerde çikolata, kek, pasta, kurabiye yer veya kola içerler. Bu gıdaları alan kişinin şikayetlerinde hafif bir düzelme olur. Sabah saat 11.00’de oluşan kan şeker düşüklüğünün nedeni sabah kahvaltıda yenen şekerli ve nişastalı gıdalardır. Öğle yemeğinde yenen tatlı ve nişastalı gıdalar da öğleden sonra, saat 16.00’da kan şekeri düşmesine neden olur.

Buna karşılık sabah ve öğleyin proteinli gıda alanların kan şekerinde pek düşme olmaz. Kan şekeri düşünce yenen şekerli gıdalar 30-60 dakika süreyle bir rahatlık sağlar, ama daha sonra kan şekeri tekrar düşer. Sonunda bu kişiler gün içinde kan şekerinde yükselme ve düşmeler yaşar ve bol miktarda şeker, çikolata ve buna benzer şekerli gıdalar tüketirler. Bu kişiler sabah kalktıklarında huzursuzdurlar, kavga etmeye ve tartışmaya eğilimlidirler. Bir şeyler yedikten sonra rahatlarlar

Bazı kilolu kişiler ise diyete başladıktan sonra, baş dönmesi ve açlık atakları ortaya çıktığı için diyeti bırakırlar. Bunun nedeni kan şekerinin düşmesidir. Kan şekerinin düşmesini önlemek için, tam tahıl ürünleri (tam buğday ekmeği, çavdar gibi), sebze ve meyve yemelidir. Bu kişiler diyet yaparken üç ana öğün üç ara öğün yemek yemelidirler.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hormonlar ve Tırnak Kırılması
« Yanıtla #7 : 24 Haziran 2015, 11:38:23 »
Hormonlar ve Tırnak Kırılması

Tırnak kırılması ve tırnak soyulması bazı vitamin ve mineral eksikliğinde olabilidiği gibi guatr hastalığında da olabilir.

Tiroid yetmezliği yani tıbbi adıyla Hipotiroidi varsa Tırnaklar kalın ve kırılgandır. Tırnaklar üzerinde yarıklar vardır ve yavaş büyür.

Tiroid fazla çalışırsa yani zehirli guatr varsa Tırnaklar yumuşaktır ve kırılabilir. Tırnaklarda çekilme özellikle 4. ve 5. parmak tırnaklarında görülür.

Görüldüğü gibi tiroid hormonları tırnaklar üzerinde çok etkilidir ve Tırnak sorunları varsa mutlaka tiroid hormonlarını yani TSH T3 ve T4 hormonlarını ölçtürmek ve bir ENDOKRİN UZMANINA başvurmak gerekir.

TİROİD YETMEZLİĞİ NEDİR?

Tiroid bezinin az çalışmasına ve bu nedenle tiroid hormonlarını az üretmesine ve sonuçta kanımızda tiroid hormonlarının (T3 ve T4) düşük olması durumuna tiroid yetmezliği veya tıp dilinde hipotiroidi denir. Tiroid hormon yetersizliği sonucu vücudumuzun tüm metabolik olaylarında yaygın yavaşlama vardır ve bu nedenle vücudun dengesi alt üst olur. Vücuttaki bu bozuklukların yanı sıra ruhsal çöküntü, unutkanlık, hareketlerde yavaşlama ve uykusuzluk görülür. Hamilelik döneminde tedavi edilmeyen tiroid yetmezliği bebeklerde zeka geriliğine neden olabilmektedir.

Tiroid bezi yetmezliğinin en sık nedeni Hashimoto Hastalığı geçirmektir. Hashimoto hastalarının hemen tamamında hipotiroidi kalıcı olarak yerleşir. Bu hastalıkta tiroid bezi, nedeni bilinmeyen bir şekilde küçülür ve hormon yapacak hücreler azalır; sonuçta tiroid hormonu az yapıldığından tiroid yetmezliği ortaya çıkar.

Tiroid bezi yetmezliği kolay yorulma, üşüme ve kilo alma yapar. Metabolizmanın yavaşlaması sonucu vücut ısısı azalır ve hastalar soğuğu sevmez ve sıklıkla üşümekten şikayet ederler.

Metabolizma hızı azaldığından iştahta ve gıda alımında azalma oluşur.

Vücut ağırlığı yaklaşık % 10 oranında artar ve genellikle bazal metabolizmanın azalmasına, vücut yağının artmasına, ve su ve tuz birikmesine bağlıdır.

Göz etrafındaki şişlik glikozaminoglikan denen maddelerin dokularda birikmesi nedeniyle oluşur.

Cildin soğuk olması ise damarların kasılması ve az kan gitmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

Teşhis için kanda tiroid hormonları ölçülür ve tedavisini ENDOKRİN UZMANI yapar.

2. HİPERTİROİDİ YANİ ZEHİRLİ GUATR NEDİR?

Elleriniz titriyor, ağzınız kuruyor ve çok yemek yemenize rağmen kilo veriyorsanız yada çabuk sinirleniyor ve çevrenize bağırıp çağırıyorsanız sizde tiroid bezi fazla çalışıyor olabilir.

Tiroid bezinin aşırı çalışmasına yani aşırı tiroid hormonu üretmesine tıp dilinde hipertiroidi adı verilir. ‘’Hiper’’ Latince ‘’fazla’’ veya ‘’yüksek’’ manasına gelir. Hipertiroidi hastalığına tıp dilinde ‘’tirotoksikoz ‘’ adı da verilir. Tiroid bezinin aşırı çalışmasına halk arasında ‘’zehirli guatr’’ veya ‘’iç guatr’’ isimleri de verilmektedir. hastalarda çarpıntı, sinirlilik, aşırı heyecanlanma veya duyarlılık, uyku bozuklukları, cinsel güçte azalma, kolay yorulma, hareketlilik, ishal, aşırı terleme, sıcaktan hoşlanmama, soğuğu tercih etme, ufak bir yürüyüşle hemen yorulma ve nefes darlığı, kilo kaybı, iştah artışı, susama, ağız kuruması, adetlerde azalma, uyku bozukluğu ve bazı psikolojik bozukluklar olabilir.

İştah artışına rağmen kilo kaybı bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisidir. Bu hastalık metabolizmayı hızlandırdığından aşırı yemek yenmesine rağmen kilo kaybı olur. Çok nadiren kilo artışı da olabilir.

Çarpıntı veya kalp atım sayısında ve nabız sayısında artış her 100 hastadan 96’sında görülür. İstirahatte iken nabız hızı dakikada 89’tan fazladır.

Saç kılları incedir. Yaygın veya hafif saç dökülmesi görülebilir.

Hastalarda huzursuzluk ve aşırı sinirlilik vardır; ajite haldedirler ve yerinde duramazlar. Bazen birden öfkelenirler. Kalabalık yerlerden hoşlanmazlar. Ufak tefek şeyler için bağırıp, çağırırlar.

Kas güçsüzlüğü bazen çok şiddetli olur ve hasta sandalyeden kalkmakta veya merdiven çıkmada zorluk çeker.

Tırnaklar yumuşaktır ve kırılabilir. Tırnaklarda çekilme özellikle 4. ve 5. parmak tırnaklarında görülür.

TEDAVİDE ilaçlar kullanınlır. Tedavinizi bir ENDOKRİN UZMANI yapar.