Gönderen Konu: Hoşgörü, 7 Safer 1431 (22.01.2010)  (Okunma sayısı 3585 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

osmanli

  • Ziyaretçi
Hoşgörü, 7 Safer 1431 (22.01.2010)
« : 22 Ocak 2010, 15:43:02 »

Hoşgörü, 7 Safer 1431 (22.01.2010)


الاية: وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
الحديث: لآَ يَسْتُرُ عَبْدٌ عَبْداً فىِ الدُّنْياَ اِلاَّ سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِياَمَةِ


Değerli Mü’minler,

Dünyaya imtihan için gönderilen insanoğlu, cemiyet halinde yaşamak durumundadır. Müşterek hayatta huzur ve mutluluk, karşılıklı hoşgörüyle mümkündür. Onun olmadığı yerde huzur ve saâdet yoktur. Hoşgörü, kalpleri yumuşatan, sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendiren güzel huylardan biridir. Aynı zamanda bu güzel huy, müslümanın en güzel sıfatlarından da biridir.

Bir mü’min için bu sıfatın manası, gülün dikenini değil, rengini görüp kokusunu hissedebilmektir. Bu bakımdan, müslümanlar özel hayatlarında hep hoşgörülü olurlar. Ama Allah’ın ve Rasülullah’ın emirlerine hürmetsizlik olan, dînî hükümlere zıd olan, Hakk’ı ve mukaddes değerleri zedeleyen konularda bir Müslüman uygun bir üslupla, ama haddi aşmadan dur demesini bilmesi lazımdır. Tabiki bunun için de dinimizi ve sınırlarını iyi bilmek, bilmiyorsak öğrenmemiz gerekmektedir.

Aziz Müslümanlar,

Hayat, sıkıntı ve çilelerle doludur. Herşeyin istediğimiz gibi olması mümkün değildir. Haksızlığa uğradığımız, kötülüğe mâruz kaldığımız zamanlar olabilir. Hatta, eşimiz ve çocuklarımız, akraba ve dostlarımız bile kaba ve kırıcı davranabilirler. Böyle durumlarda onların kusurlarını bağışlamak, affetmek, kaba ve kırıcı davranışlarına karşı müsamahakâr olmak müslümanın edebindendir.

Rabbimiz (c.c), “İyilikle kötülük bir değildir. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur.” (1) “Kim sabreder ve affederse, şüphesiz bu, işlerin en hayırlısıdır.” (2) buyurmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v) hadis-i şeriflerinde “Hz.Allah, affeden bir kulun şerefini artırır.

Bir kimse, Allah için alçak gönüllülük gösterirse, Allah onu yükseltir.” (3) “Bir kul, bir kulun günahını dünyada örterse, Allah-ü Zülcelâl kıyamet gününde onun günahını örter.” (4) buyurmuştur. Yani, Kur’an-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyyede hoşgörülü olmak emredilmiş, insanların kusurlarını bağışlayanlar için büyük mükafât vaad edilmiştir.

Muhterem Din Kardeşlerim,

En büyük örneğimiz, hidâyet sebebimiz, Peygamberlerin en faziletlisi (s.a.v) Efendimizin hayatı af ve hoşgörü ile doludur. Mekke-i Mükerreme’de uğradığı hakâretler, çektiği eziyetler, Tâif’te yaşananlar, hicret etmek zorunda kalması, Uhud Harbi, Ashâb-ı Kirâmın şehâdetleri ve daha nice hâdiseler.... Ama bütün bunlara rağmen “Allahım, kavmime hidâyet nasib eyle, onlar bilmiyorlar, onlar hakikatı anlayamıyorlar” diyebilen ve yine kendisinden lânet etmesi istendiğinde “Şüphesiz ben, lânet etmek için değil, rahmet olarak gönderildim.” buyuran bir Rasül-ü Âzam’ın ümmetiyiz.

O halde Aziz Mü’minler,

Bizler de hoşgörülü olmaya gayret edelim ki, kalpler yumuşasın, sevdiklerimiz etrafımızdan birer birer dağılıp gitmesin, sevgi ve muhabbet bağlarımız son derece kuvvetlensin.

1. Fussilet,34; 2. Şûra, 43; 3. Müslim Şerhi c.10 s. 540 No:69; 4. a.g.e. c.10 s. 542 no:72

« Son Düzenleme: 22 Ocak 2010, 15:58:27 Gönderen: Bessi »