Gönderen Konu: Hutbe okuyan imama amin denir mi?  (Okunma sayısı 5987 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı meftun

  • okur
  • *
  • İleti: 57
  • Bu Kültür Senin !
Hutbe okuyan imama amin denir mi?
« : 26 Mart 2014, 21:50:16 »

“İmam hutbe okurken, sen (yanıbaşında konuşan) arkadaşına: “Sus!” desen boş laf etmiş olursun.” (Buhârî, Cuma 36, Müslim, Cuma 11)

Hutbeyi okuyan kimse duaları açık veya gizli okuyabilir. Ancak açıktan dua ettiği zaman cemaat amin diyecekse bunu gizli yapar. Böylece cemaatin amin demesine engel olmuş olur.
Hutbe namaz gibidir. Aksıranın “elhamdülillah” demesi diğerinin “yerhamukellah” demesi mekruhtur. İmam hutbede dua edebilir ancak cemaatin sesli olarak “amin” demesi veya sesli olarak “salavat” getirmesi mekruhtur. Bunlar dil ile telaffuz edilmemelidir.
Yandım ebedi hüsnüne meftun olarak
Kar etti dilim ruhuma efsun olarak..

Çevrimdışı Ardic

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
  • Sadakat Forum "Seviyeli İslami Forumunuz.."
Ynt: Hutbe okuyan imama amin denir mi?
« Yanıtla #1 : 23 Mart 2016, 22:48:44 »
Hutbe esnasında imamın Fatiha çekmesi(şehitlerimizin ruhu için vs) caiz midir?

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cuma hutbeleri nasıl olması icap ederken nasıl oluyor?
« Yanıtla #2 : 24 Mart 2016, 10:24:16 »
Cuma hutbeleri nasıl olması icap ederken nasıl oluyor?

Söz de yazı da yerli yerince, zaman ve zemine uygun olmalı. Bir şey yazılacak veya söylenecekse, uygun olan mevsiminde olmasıdır.

Meselâ bundan 10-15 sene öncesine kadar Cuma hutbeleri merkezî olarak Ankara’da Diyanet’te hazırlanıyor ve bütün Türkiye’de tek hutbe okunuyordu.

İşte o senelerde idi. Cuma namazında hayvan haklarıyla alâkalı bir hutbe okunmuştu. O hutbede hayvanlara fazla yük yüklenmemesi falan hatırlatılıyordu. İstanbul’un göbeğinde bu hutbeyi dinleyen cemaat “Ne alâka!” dercesine gülümsüyordu. Çünkü bu hutbenin okunduğu yer hayvan gücünden faydalanılan bir yer değildi.
Canım meselâ, dağ başındaki bir köyde okunan bir hutbede komşu hakkından bahsedilirken, apartmanlardaki dâire komşularının birbirlerine karşı iyi davranmaları anlatılsa, bu sefer de o köydeki cemaat gülmez mi?

Diyanetimiz, sonra bu merkezî hutbe tatbikatından vaz geçti. İyi de yaptı.

Merkezî hutbeden vaz geçileceği zaman, Diyanet, Sayın Ali Bardakoğlu zamanında hutbelerin nasıl hazırlanması icap ettiğine dair Ankara’da bir toplantı yaptı. Davetlilerin görüşlerini aldı, kanatlarını sordu ve ona göre bir değerlendirmeye gitti.

O toplantıya İstanbul’dan da üç kişi davet edilmişti. O üç kişiden biri de bendenizdim. Diğer ikisi Prof. İsmail Lütfi Çakan ile Prof. Emin Işık idiler. İki veya üç gün devam eden bu toplantıda, davetliler hutbelerin nasıl hazırlanması icap ettiğine dair düşüncelerini anlattılar. Ben de konuşmanın bir yerinde, “Eskiden dört büyük halifelerimizin yani Hazreti Ebûbekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali Efendilerimizin isimleri okunurdu. Şimdi niçin okunmuyor?” diye sordum. Okunması icap ettiğini söyleyerek bu teklifte bulundum.
Buna, o zamanki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Sayın Şevki Aydın şöyle cevap verdi:

- Okunursa zaman alıyor.(?)

Evet işte böyle. Dört tane ismin okunması zaman alıyormuş

İkinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin Mektûbât’ında, hutbede dört büyük halifenin isimlerinin okunmaması hakkında gayet ağır ifadeler var. Bendeniz orada bunu da dile getirdim.
Ama nâfile, dört mübârek ismin okunması kabul edilmedi. Bu mübârek isimlerinin okunmadığını zaten sizler de biliyorsunuz. Çünkü her Cuma hutbe dinliyorsunuz.

Yâsin Yayınevi tarafından basılan Dinde Deformistler isimli kitabımda o toplantıda geçen bu meseleden de bahsettim.

Maalesef Diyanetimiz’in hutbelerle ilgili sürüp giden bir yanlışı daha var. Onu da arz edeyim:

Hutbe, sevap bakımından iki rek’at namaz gibidir. Ama hutbe müddetince sessiz kalıp hiçbir şey söylememek, hatta hiçbir şey okumayıp sadece hutbeyi dinlemek şartıyla...

Fıkha göre; hutbe okuyan şahıs Allah’ın ismini ansa bile,  cemaat dilden“Celle celâlühû”demeyecek.  Sadece içinden/kalbinden diyebilir.

Hutbe okuyan şahıs Peygamberimiz’in ismini ansa bile, cemaat dilden salevât da okumayacak. Sadece içinden/kalbinden okuyabilir.

Bu mesele o kadar mühim ki, hutbe okunurken cemaatten bir kişi konuşsa, başka birisi de ona “Sus” dese, “Sus” diyen kişi hutbenin sevabını kaybeder.
Onun için, hutbe okuyan şahıs konuşmasını, cemaatın “Âmîn” diyeceği şekilde yapmamalıdır. Meselâ, “Allah cümlemizin günahlarını affetsin” veya “Allah ibâdetlerimizi kabul etsin” gibi, cemaatin âmin demesine sebep olacak cümleler söylememesi icap eder.

Çünkü cemaatin açıktan/dilden âmîn demesi yanlıştır, hutbenin sevabını kaybetmesine sebep olur.

Değerli okuyucular!

Bunlar benim kendiliğimden söylediğim şeyler değil, fıkıh kitaplarında geçen meselelerdir.
Ama gelin görün ki, şu anda okunan hutbelerin adeta hepsinde duâ cümleleri kullanılarak her Cuma cemaate bol bol “Âmîn” dedirtiliyor.

Bu yanlış böyle sürüp gidiyor, kimse de kalkıp bu hususta bir ikazda bulunmuyor.

Hutbelerde, eskiden okunan hutbelerde duâ edilmezdi, sonradan başladı. Ne zamandan beri?
17 Ağustos 1999 Adapazarı / Gölcük depreminden sonra…

Diyanet mensuplarından edindiğimiz bilgiye göre, depremden sonra Diyanet’te, “Bizim de bir katkımız olsun” diye hutbelerde duâ yaptırmaya başladılar. Sonra, hutbede duâ yapmanın câiz olmadığının farkına varıp, “Biz yanlış yaptık” dedilerse de bu sefer de, “Geri kaldırırsak, kendi kendimizle ters düşeriz” diyerek öylece bıraktılar.

Bu işin öyle olup olmadığı o günkü yüksek din kurulu üyelerine sorulup öğrenilebilir…

Evet mesele budur ve fıkhen yanlış olmasına rağmen, hutbelerde bugün bol bol duâ cümlesi kullanılmakta ve cemaate habire âmin dedirtilmektedir.
Kimsenin, “Yahu bu yanlıştır. Bir millete niçin yanlış yaptırılıyor?” dediği de yok…

Efendim, söze nereden başladııık, nerelere geldik…
Makalemizin başında, “Sözün, zamana ve mevsimine uygun olması icap ettiğini” söylemiştik. Sonra İstanbul’un göbeğinde, “Hayvanlara fazla yük yüklemenin doğru olmadığı hakkındaki hutbenin usül bakımından yanlış” olduğundan bahsettik buralara kadar geldik.


Ali EREN | 18.06.2014 08:52 | http://www.haberkita.com/cuma-hutbeleri-nasil-olmasi-icap-ederken-nasil-oluyor_217992.html


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cuma hutbesi hakkında diyanet işleri başkanlığının 1954 yılında göndediği bir tamim çok kıymetli ve ibretli hükümler ihtiva ediyor.. İslamın esaslarını ve sünnete riayet hususunu ne güzel ifade ediyor.. Mutlaka okuyup bu temel bilgiye sahip olmak lazım..


DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ
Yazı işleri ve Evrak Müdürlüğü

Kasım 1954

Sayı: 27785

….Valiliğine
….Kaymakamlığına

Aksine hareket edenler hakkında kanuni muameleye tevessül olunacağı ta’mimen tebliğ olunur.

Diyanet işleri Reisi
Eyup Sabri Hayırlıoğlu
İmza


1- Camii şeriflerde yüksek yerde yazılı ismullah ve Resulü Ekrem ile Cihârıyari Güzin vesâir aşere-i mübeşşereden ashâbı kiramın esmâ-i Şerifelerinden mâada cemaatın huzuruna mâni olabilecek kıble cihetindeki bilumum levhaların kaldırılıp namazda cemaatın gözlerine ilişmeyecek yan tarafa konması lazımdır.

2- Müezzinlerin gerek okuduğu ezan ve ikamette ve gerek imamın sesini işitmeyen cemaate tebliğlerinde Lafza-i Celâlin hemzesini ve lâm’ını fazlaca çekerek tağanni ve lahn yapmamaları lazımdır.

3- İmam selam verdiğinde, müezzinler yalnız:
ا للَّهُمَّ اَنْتَ السَّلاَمُ وَ مِنْكَ السَّلاَمُ ، تَبَارَكْتَ يَا ذَالْجَلاَلِ وَالْإِكْرَامِ
Okurlar.
Eğer namazların sonu ise müezzin cehren üç defa (istiğfar) getirdikten sonra.
عَلَى رَسُولِنَا صَلَوَاتٌ
Der ve akabinde de cehren salât-i münciyeyi okuyabilir.
Bundan sonra da :
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ. وَ لاَ حَوْلَ وَ لاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ
Okurlar.
Cemaat dahi gizlice (âyetül kürsi) yi okuduktan sonra tesbih ve tahmid ve tekbirleri okumaları
için yüksek sesle müezzinler :
سُبْحَانَ اللهِ
Ba’dehu :
الْحَمْدُ لِلَّهِ
ve ba’dehu:
اللهُ أَكْبَرُ
Diye okumaları lazımdır. Başkaca ilâveler yapmaları doğru değildir.

4- Bundan sonra yine müezzin, cemaatten bilmeyenlere telkin ve imamın duâsına mukaddime olmak üzere yalnız :
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ . لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَ يُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ. بِيَدِهِ الْخَيْرُ. وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ.
Diye cehren okurlar. Başkaca âyeti kerime veya sâir duâlar okumaları doğru değildir.

5- İmam duâ ederken müezzinlerin : (âmin, âmin) diye türlü tağanni ve bağırmaları ve hep birden :
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Demeleri doğru değildir. Yalnız imamın duâyı ikmal ettiğini tebliğ için müezzinlerden biri:
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ . اَلْفَاتِحَه
Der.

6- Herhangi camide müezzin ve camiin minaresi taaddüt ettiği takdirde etraftaki Müslümanlara işittirmek için müezzinler münâvebe suretiyle minarelerin hepsinde beş vakitte ezan okumaya memurdurlar.
Minarelerin bir kısmında ezan okunup da diğerlerini terk etmeleri doğru değildir.

7- Böyle camilerde müezzinlerin kâffesi beş vakit namazda cemaatle namaz kılmaları şarttır. Mazereti bulunanlar, müezzinbaşından mezuniyet alabilirler.

8- Müteaddit müezzinleri bulunup da namaz vakitlerinden hâriç vakitlerde Müslümanların namaz kılmalarına açık bulundurulan camilerde münâvebe suretiyle müezzinlerden lâ-akal birinin câmi içinde dâima beklemesi lazımdır.

9- Müezzinler ve kayyımlar bulundukları camiyi her gün süpürmeleri ve tozdan, topraktan, çamurdan temizlemeleri ve müteaddit müezzin ve kayyımların bunu münâvebe suretiyle yapmaları lazımdır.

10- Müezzinlerin, bazı küçük çocukların ve büyük kimselerin camide Kur’an okuyarak dilencilik etmelerine mâni olmaları lazımdır.

11- Camide hatimde veya mevlid ve hafız cemiyetleri gibi topluluklarda hafızlar tarafından okunan aşr-ı şerifin nihâyetinde cumhur yapmalarını yani hep bir ağızdan istiâzesiz :
وَ اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Misilli âyetin nihayetini kırâat etmelerini men etmek, müezzinlerin vazifelerindendir.
Camilere konulan renkli elektrik ampulleri kaldırılacaktır.

(İmam ve Hatipler hakkında)

12- Hutbe, İslâmi ve ahlâki mev’ize olduğundan, Hatipler hutbeyi teganni ile okumaları memnudur.

13- Hutbe, Tahmid ve Tevhid ve Tasliye ve Ashâbı Kirâm ve Cihârıyâri Güzin hazerâtına tarziyeden sonra okunan âyeti kerime ve Hadisi şerifin mazmununu mev’iza olarak muhtasaran ifade etmekten ibarettir.
Binâenaleyh, iki hutbe arasını bundan başka sözlerle fasl etmeleri memnudur. Hutbe, muhtasar olacak ve namazda zam olunan âyet veya sure de pek uzun değilse de mümkün mertebe uzunca okunacaktır.

14- Hutbe esnâsında cemaatın, ağızlarından hiçbir kelâm veya duâ söylemeyip, mücerred hutbeyi dinlemelerini sağlamak için Hatibin, cemaatle dünya kelâmı konuşması ve cemaatın ÂMİN demesine sebep olacak : (Allah cümlemizi gafletten uzak tutsun) gibi sözleri söylemesi câiz değildir.

15- Hatibin, hutbesini ve vâizlerin va’zlarını cemaatın iyice dinlemelerini sağlamak için camiye konulmuş olan hoparlörü, minbere ve va’z kürsüsüne koymak câiz ise de, hoparlörün, bozuluvermek ve cereyanın kesilivermek ihtimâline karşı bu takdirde mücerred hoparlörün ilettiği imamın sesi ile iktidâ eden cemaatın şaşırmış ve namazlarının da fesâdına müncer olmuş bir halde ulunacaklarından, Hoparlörün mihrâba konması, sûret-i kat’iyyede memnudur.
Şâyet imamın tekbir ve tesmii duyulamıyacak derecede cemaat kesreti olursa, icâbına göre müezzinlerden biri, veya daha uzaktan diğerinin inzimamıyla, diğeri dahi iblâğ vazifesini görürler.

16- İmamların, sabah namazından sonra sûre-i Haşrin âhirinden üç âyet okumaları sünnet-i Nebeviye’dir. Bunu ziyâde etmek ve alel-husus bazı imamların yaptığı gibi diğer mukaddem surelerden âyetler ilâve etmeleri doğru değildir.
Sure ve âyetlerin tertibi tevkifidir. Namazda bir rek’atte okuduğu sure veya âyetten sonra diğer rek’atte mukaddem sure veya âyeti okumak nasıl kerâhet ise, namaz hâricinde dahi bu tertibe riâyet etmemek kerâhettir.

Aslı gibidir. Balıkesir müftülüğü
07.12.1954


incemeseleler | http://www.incemeseleler.com/fikhi-meseleler/1753-eski-diyanet-usulunde-kamet.html


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Böyle Hutbe OLmaz!!!
« Yanıtla #4 : 24 Mart 2016, 10:28:12 »
DİYANET İşleri Başkanlığı ülkeyi, halkı, devleti, Cumhuriyeti korumalı ve gözetmelidir ama ideolojik sistem ve düzene arka çıkmamalı, onu övmemelidir.

Birkaç hafta önce İstanbul'da bir camide cuma hutbesi dinliyorum... Hutbe metninde akıl almaz cümleler var... Bir ara içimden al pabucunu camiyi terk et düşüncesi geçti. Sabr ettim, çıkmadım. Nasıl olsa namazdan sonra zuhr-i âhir kılıyorum...

Yakın tarihimizde Türkiye'de İslâm'a ve Müslümanlara cephe alınmıştır.

Allah'a, Peygamber'e, Kur'ân'a, İslâm'a savaş ilan edilmiştir.

Medaris-i islâmiyye kapatılmıştır.

Bunların yerine açılmış olan göstermelik İmam-ı Hatip mektebi ve İlahiyat Fakültesi kapatılmıştır.

İsviçre Kanun-i Medenîsi tercüme edilmiş, başlığına Türk Kanun-i Medenîsi yazılmış ve önsözünde İslâm fıkhına ve şeriatına hakaret edilmiştir.

Okullarda din dersi verdirilmemiş, dinsiz nesiller yetiştirilmek istenmiştir.

Ezan-ı Muhammedî okunması yasaklanmıştır. Okuyanlara işkence, eziyet, zulm edilmiştir.

Nice ulemâ, fukaha, müftüler, meşâyih, süleha İstiklâl Mahkemelerinin zâlimane kararlarıyla asılmış, zindanlarda çürütülmüş, sürülmüş, perişan edilmiştir.

Dersiamlar, ulemâ, fukaha, hademe-i hayrat, meşayih fakr u zaruret ve ihtiyaç içinde süründürülmüştür.

Yahudi Moiz Kohen'in, Tekin Alp takma adıyla ortaya attığı sapık bir ideoloji benimsenmiştir.

Zâlimlerin meddahı bir kalemşör Ankara'nın Yenişehir kısmını kasd ederek "Biz tarihte ilk olarak mâbedsiz bir şehir inşa ettik" diye baş makale yazmıştır.

Dinî kitap yayını, gazetelerde dinî konulardan bahs etmek yasaklanmıştır. (Matbuat Umum Müdür Muavini İzzettin Nişbay'ın matbuata tamimi...)

Tarihî İslâm kabristanlarının yüzde 99'u yok edilmiştir.

Ömer Rıza Doğrul'un fasiküller halinde yayınlamaya başladığı Peygamberimizle ilgili kitabın yayını, Matbuat Umum Müdürü VedatNedim Tör'ün resmî emriyle durdurulmuştur.

Onbeş binden fazla cami, medrese, tekke, taş mektep, imarathâne, vakıf binası satılmış, kiraya verilmiş, yıktırılmış, yok edilmiştir. (Cami Kıyımı adlı kitabıma bakabilirsiniz.)

Yapılan zulümlerin hangi birini sayayım?

Diyanet'in bunları görmezlikten gelmeye, bunların yapıldığı devri övmeye hakkı yoktur.

Hutbede devlet, halk, ülke, gerçek Cumhuriyet, İslâm büyükleri elbette övülebilir. Lakin bozuk ve zâlim düzen, sistem ve ideoloji övülemez.

İlgililer ve sorumlular Allah'tan korksunlar.

(Bu gibi aykırı resmî ve ideolojik hutbeler devam ederse Diyanet'e bağlı camilerdeki Cuma namazlarına gitmeyebilirim...)

m.şevked eygi-05/11/2009 yazısı