Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum. Son yıllarda, gazetelerde, televizyonlarda dinin emir ve yasaklarının tartışılmadığı, sorgulanmadığı gün olmuyor. Ramazan geliyor, oruç tartışılıyor. Bayram geliyor, kurban tartışılıyor... Namaz, tesettür, kadın, içki... her gün mutlaka bir tartışma konusu bulunuyor. Tartışmalarda ön plana çıkartılan kimseler de, yorumlarını İslama zarar verecek şekilde yapıyorlar. Muteber kitaplarda yazılan, ondört asırdır yaşanan İslama aykırı yanlış yorumlar hep. Bunların plansız, programsız, dış desteksiz olduğu söylenebilir mi?
Bütün bu olup bitenler bana, daha önce de yazdığım baş misyoner Zwemer’in misyonerler kongresinde yaptığı şu konuşmayı hatırlatıyor:
“Sizin göreviniz, Müslümanların Hristiyan yapılması değildir. Asıl göreviniz onları, dinlerini sorgular ve tartışır hale getirmektir...”Dini sorgulanır, tartışılır hale getirtmekten maksatları da, altyapısı olmayan, dini iyi bilmeyen kimselerin zihinlerine,
“Biri öyle söylüyor diğeri başka türlü söylüyor, bu nasıl dindir!” şüphesini yerleştirerek dinden soğutmak, uzaklaştırmak ve kendi tuzaklarına düşürmek...
Son günlerde gündeme taşıdıkları konu; İsa aleyhisselamın gelip gelmeyeceği hususu. Halbuki bu tartışılacak bir konu değildir. Hakiki İslam âlimleri arasında, kıyamete yakın Hz. İsa’nın geleceği konusunda icma, söz birliği vardır. Bu konuda zihinleri karıştırıp İslamı içeriden yıkmak isteyenlere cevap olarak son devir Ehli sünnet âlimlerinden şeyhülislam vekili Zahid el-Kevserî, Hz. İsa’nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği meselesine dair
“Nazretu’n-Abira” isminde bir kitap yazmıştır.
Kevserî, bu konuda Kur’an-ı kerimde bulunan ayetleri ele alarak inceledikten sonra, Hz. İsa’nın ineceğini çok açık, sarih, kesin bir şekilde ifade ediyor. Üstad Kevserî konu ile ilgili hadislerin mütevatir derecesine ulaşan hadisler olduğunu belirtir. Mütevatir hadis, her asırda yalan söylemesi mümkün olmayan çok kimselerin bildirdiği hadislerdir. Akide ve inanç konusunda mütevatir hadisler de Kur’an ayetleri gibi bir kaynak oluşturur.
Kevserî, Kur’an ve sünnet naslarının yanı sıra, bu hususta eskiden beri Müslüman âlimlerin arasında görüş birliği (icma) olduğunu belirtir. İslam âlimleri, Hz. İsa’nın kıyametten önce yeryüzüne ineceği ve aynı zamanda zuhur edecek olan kötülük ve şerrin lideri Deccal’i öldüreceği hususunda birleşmişlerdir.
Bu husus çeşitli muteber sahih hadis kitaplarında yer almış, akaid kitaplarında da kıyamet alametleri arasında sayılmıştır. Bu mesele, yorum yapılamayacak kadar açık olduğu için herkesin paylaştığı ortak bir dini akide olarak kabul edilmiştir.
Çünkü, mütevatir hadisler kesin bir bilgidir. Bu haberlerin doğru veya yanlış olması hiç kimse tarafından tartışma konusu yapılamaz. Bu nedenle Fıkıh usulü âlimleri bunlara inanıp gereği ile amel etmenin zaruri olduğunu söyler.
Bu konu geçmişte de Ehli sünnetin dışındaki kimseler tarafından zaman zaman dile getirildiği için, İslam âlimleri, İsa aleyhisselamın ölmediğine, ruh ve beden ile birlikte tekrar geleceğine, Muhammed aleyhisselamın dinine tâbi olacağına dair 20’den fazla kitap yazmışlardır. Bunların en meşhurlarından biri, Hindistan’ın büyük âlimlerinden
Enver Şah Keşmiri’nindir. Enver Şah Keşmirî (1292-1352 Hicri) Hz. İsa’nın yeniden geleceği hakkında bildirilen bütün hadis-i şerifleri bir araya toplamış.
“et-Tasrih bimâ tevâtera fi nuzuli el-Mesih” adını verdiği bir eser vücuda getirmiştir. Kitapta, bu konudaki 100’den fazla mütevatir hadis-i şerife yer verilmiştir. Keşmiri, bu eserinde, İsa aleyhisselamın geleceği konusundaki hadis-i şeriflerin mütevatir olduklarını inkarının küfür olduğunu bildiriyor.
Son günlerde bazı “aykırı” düşünce sahibi kimselerin tartışma konusu yaptıkları, Hazret-i İsa’nın gelip gelmeyeceği hususunda, Ehli sünnet âlimlerinin “Hz. İsa ölmedi, kıyamete yakın gelecektir. Bu husus ayeti kerime ve mütevatir hadis-i şerifler olduğundan geleceğine inanmayan dinden çıkar” sözlerini nakletmiştim. Bugün olduğu gibi geçmişte de, Ehli sünnet âlimleri arasında bu konuda icma yani söz birliği olmasına rağmen, çatlak ses çıkartan Ehli sünnet dışı marjinal fikirler üreten kimseler çıkmıştır. Bunlar, kendilerini mezhepler üstü gören, aklı vahyin üstünde tutan,
İbni Teymiyye, İbni Kayyım, Abduh, Reşit Rıza, Şeltüt, Seyyid Kutup, Fazlurrahman gibi kimselerdir. Bugün ülkemizde, Hz. İsa’nın gelmeyeceğini iddia eden ilahiyatçılar da bunların uzantılarıdır.
Halbuki, Hz. İsa’nın ölmediği Nisa Suresinin 157. ayetinde; göğe kaldırıldığı, 158. ayetinde; Ehli kitabın her birinin Hz. İsa’ya ölmeden önce muhakkak iman edeceği 159. ayetinde, bildirilmektedir. Öldüyse nasıl iman edecekler? Âli İmran Suresi 55. Ayetinde de, “Ey İsa, doğrusu seni teveffi ettireceğim. Seni kendime yükselteceğim ve seni küfredenlerden temizleyeceğim...” buyurulmaktadır. Üstad Kevserî, “
Nazretun Abira” kitabında ayette geçen “teveffi” kelimesini şöyle izah etmektedir: Hz. İsa’nın geleceğini inkâr edenler, bu kelimenin vefat ve öldürmek manasına geldiğini, dolayısıyla onun ölmüş olduğunu ileri sürmekteler. Halbuki teveffi kelimesinin buradaki manası “kabzetmek ve almak”tır. O halde âyetin anlamı: “Seni yerden alacağım ve semama kaldıracağım” şeklindedir.
Bu konu hadis-i şeriflerde de açıkca bildirilmiştir. İsa aleyhisselamın ruh ve beden olarak geleceğini haber veren 100’den fazla mütevatir hadisi şerif vardır. Bunlardan bazıları:
“Nefsim elinde olana yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa, adil bir yönetici olarak aranıza inecektir. Sonra haçı kıracak, domuzu öldürecek ve harbe son verecektir.” (Buhari, Müslim, Müsned-i Ahmed)
“Meryem oğlu İsa, nüzül etmedikçe kıyamet kopmayacaktır...” (Buhari, İbni Mâce)
“On alamet belirmedikçe kıyamet kopmaz: (1) Duman, (2) Deccâl, (3) Dâbbet’ül-Arz, (4) Güneşin batıdan doğması, (5) Meryem oğlu İsa’nın nüzulu, (6) Ye’cüc ve Me’cüc, (7) Üç büyük yer kayması: Biri doğu’da ( İkincisi batı’da, (9) Üçüncüsü Arap yarımadasında, (10) Yemen’de çıkacak ve insanlığı mahşere kadar körükleyen bir yangın.” (Müslim, Ebu Dâvud )
“İsa inecek ve Deccâl’i öldürecek. Bundan sonra İsa yeryüzünde adil bir imam ve hak tanır bir yönetici olarak kırk yıl kalacaktır.” (Müsned-i Ahmed)
“Ümmetimden daima Hak üzere sebat eden ve düşmanları alt eden bir grup olacak. Tâ ki Allah’ın hükmü gele ve Meryem oğlu İsa nuzül ede...” (Müsned-i Ahmed)
Hz. İsa, yeni bir din getirmeyecek Muhammed aleyhisselama tabi olarak gelecektir. Çünkü, Allahü teâlâ, bütün peygamberlerden zamanına ulaştıklarında Muhammed aleyhisselama tâbi olacaklarına dair söz aldı (Âli imran-81). Hz. İsa, son din olan İslamiyeti dünyaya yayacaktır. Herkesi, Kur’an-ı kerime ve son peygamber Muhammed aleyhisselama imana çağıracaktır! (Göğe kaldırılmada Hıristiyanlar ile aramızdaki fark şu: Onlar, Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek öldürüldüğüne, kabre konulduktan sonra diriltirilip göğe yükseltildiğine inanır. Biz Müslümanlar ise, çarmıha gerilenin hain Yehuda’nın olduğuna, Hz. İsa’nın diri olarak göğe kaldırıldığına inanırız.)
Bugüne kadar, Ehli sünnet âlimleri, bu açık ifadelere hiçbir yorum getirmemişler, olduğu gibi inanmışlardır. Bundan sonra da, ehli sünnet yolunda olanların böyle inanmaları, Ehli sünnet dışı aykırı yorumlara itibar etmemeleri gerekir.