Dini bilgi sahibi olabilmek için illaki İlahiyatçı ve Diyanet Mensubu olmak gerekmiyor.Bu konuyu daha sonra ayrıntılı bir şekilde açacağım.
demiştik.Şimdi bunu iyi anlamak için şöyle tarihte bir yolculuk yapalım:Sene 10 Kasım 1948.CHP liler meclisde bir teklif vererek İmam-Hatip Kursları açılmasını istemişler.
Bu teklifte Laik Sisteme bağlı, O’nun denetim ve murakabesi altında Din görevlisi yetiştirilmek üzere , Diyanet İşlerine bağlı olmak şartıyla İmam-Hatip Kursları açılması isteniyordu.
Fakat CHP li Mebusların verdiği bu teklife, yine CHP'li olan Bingöl Mebusu TAHSİN BANGUOGLU (Hasan SAKA ve Şemseddin GÜNALTAY kabinelerinde iki dönem MİLLİ EGİTİM BAKANLIGI yapmıştır) ile Kocaeli Mebusu NİHAT ERİM, (ilerki senelerde yetişmesine sebep oldugu gençlik tarafından öldürülmüştür) bu teklife muhalefet şerhi koymuşlar ve açılacak İmam-Hatip Kurslarının Diyanet İşleri yerine MİLLİ EGİTİM BAKANLIGINA bağlanmasını istemişler ve kanun onların istekleri doğrultusunda çıkmıştır.
BU MUHALEFET ŞERHİNDE ŞÖYLE DENİLMEKTEDİR:
"Atatürk inkılabının sağladığı zihniyet değişimini uzaktan, yakından bir tehlikeye maruz bırakmamak şartıyla ( Atatürk inkılabının hedefini ve asıl nüvesini teşkil eden şey, bu zihniyet değişikliğidir.) 25 yıl inkitaya uğramış bir din adamları neslinin bugünkü maddi ve manevi durumunu belirterek YENİ BAŞTAN MÜNEVVER BİR DİN ADAMLARI NESLİ YETİŞTİRMEK zarureti vardır. Milli felaketimizin başlıca amili olan bu ZİHNİYET SAVAŞINA nihayet vermek için biz bir halkı ZORLIYARAK bir takım değişiklikler yaptık. Ve milletimizi YENİ BİR DÜNYA GÖRÜŞÜNE KAVUŞTURDUK.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile sağlamak istediğimiz şey de İKİ TÜRLÜ MÜNEVVERİ ORTADAN KALDIRARAK bu kültür birliğini yaratmaktan ibaretti. Şimdi biz MEDRESE ZİHNİYETİNİN son mümessillerini DİYANET İŞLERİ REİSLİGİ çevresinde toplanmış görüyoruz. BUNLAR skolâstik(ortaçağ) kültürün tohumluklarıdır. Geçen inkılâp yıllarının bu zevatın zihniyetlerinde hiç bir değişiklik yapmamış olduğu ise, eserleri ile sabittir. Bu vatandaşlar eliyle açılacak tahsil müesseselerinin de her ne şekil ve nam altında olursa olsun ESKİ MEDRESEDEN başka bir şey olmayacağı muhakkaktır.
Yeniden kurulacak bu medreseler için yanlış bir temel seçmiş bulunuyoruz. Bu iş kolaylıkla Türkiye'de medreselerin yeniden açılması mana ve mahiyetini alabilecek ve skolâstik zihniyetin yeniden filizlenmesi neticesini doğurabilecektir. Belki kısa zamanda bu kökten aşılanmış genç Türk nesilleri tekrar köylere kadar yayılacak ve inkilabtan evvel olduğu gibi halk ile devlet arasında bir kast, kapalı bir sınıf teşkil edeceklerdir.
TANZİMATTAN BERİ ÇARPIŞMIŞ OLAN İKİ TÜRLÜ ZİHNİYET ve İKİ TÜRLÜ MÜNEVVER TEKRAR KARŞI KARŞIYA GELECEKTİR.
Buna mukabil bu öğretimin bizim modern mektep nizam ve havası içinde MİLLİ EGİTİM BAKANLIGI eliyle mahzursuzca başarılabileceği kanaatindeyiz.
HEDEF bu mekteplerin hocalarına kısa zamanda İLAHİYAT FAKÜLTESİNDEN YETİŞECEK genç din adamlarını getirmek olmalıdır.
BİZİ YENİDEN ŞERİATÇILIKLA UGRAŞMAKTAN ANCAK BUNLAR KURTARABİLECEKTİR. "
(Muhalefet Şerhini verenler: Bingöl Mebusu PROF. TAHSİN BANGUOGLU ve Kocaeli Mebusu Prof. NİHAT ERİM )(KAYNAK: Türkiye’de Din Kavgası. Yaz. Sadık ALBAYRAK. sy.269–286)
Dini orasından-burasından kırparak kuşa çevirip, tanınmaz hale getirmek, kime hizmettir. Bugünde Ankara'da merkezden hazırlanan hutbeler, Türkiye'nin her yerinde bütün camilerde okunmakta. Onursal Yargıtay Başkanı, Prof.Sami SELÇUK bu durumu ilk duyduğunda çok şaşırdığını söylüyor. Gerçek Laik yönetimlerde böyle şeylerin olamayacağını beyan ediyor.Tarafsız bir hukukçu gözüyle meseleyi böyle değerlendiriyor.
Bu hutbelerde, bugünkü laik nizamın istemediği bir satır olabilir mi. Oluyor mu. Elbette ki hayır. Dinin istinasız bütün hükümlerini hutbelerde okunabilirmi ? Bize mahsus, Laik sisteme bağlı, ondan emir ve talimat alan Diyanet Müessesesi. İster beğen, istersen beğenme, realite bu.
Verilen teklif bu muhalefet şerhi doğrultusunda çıkarak İMAM-HATİP KURSLARI, Diyanet yerine MİLLİ EGİTİM BAKANLIGINA bağlı olarak açılmıştır.
25 Yıllık hicran devri bir nebze olsun giderilmiş olarak İlkokul Programlarında ihtiyari olarak 1.ŞUBAT.1949 'da DİN DERSİ KONULMUŞ, yine bu yılbaşında ÜÇ YILLIK İMAM-HATİP KURSLARI açılmıştır.
OCAK–1949 'da da İLAHİYAT FAKÜLTESİ açılmıştır.
Fakat yukarıda bir kısmını zikrettiğim muhalefet şerhinden de anlaşılacağı üzere, GAYE, bu günde hala sıkıntısını çektiğimiz, müessis Laik Nizamın istediği, tornadan cıkmış gibi, onlar gibi düşünen onların istediği gibi inanan, tek tip nesil yetiştirmek. Bugün, köyde yaşayan veya bir hastanede hizmetli olan başörtülüye ses çıkarılmıyor da, aynı başörtülü Üniversiyete gittiği zaman niye olmaz deniliyor, hiç düşündünüz mü? Bunların gerçek demokratikleşme ve gerçek Laiklik hususunda daha alacakları çok mesafe var. Çok özendikleri batıda bunlar böylemi yorumlanıyor, böylemi uygulanıyor?
Tevhid-i Tedrisat bünyesine bağlı, Laik Rejimin korumasında ve denetiminde olan bütün okulların (bunlara elbette İMAM-HATİPLER ve İLAHİYAT FAKÜLTELERİ DE dahil) tek gayesi bu ; kendi istedikleri gibi tek tip insan yetiştirmek.
Muhalefet Şerhinde belirtildiği gibi, müessis Laik nizamın görüş ve düşüncesi hilafına yeni bir nesil yetişirse, OSMANLI DEVRİ Tanzimat’tan beri çarpışmış olan iki türlü zihniyet ve iki türlü münevver karşı karşıya gelecektir. Bunu önlemek için de, yetişmesinin istenmediği neslin önüne setler çekip, laik nizamın her türlü görüş ve inancına uygun yeni bir nesil yetiştirerek, Atatürk inkılâbının hedefini ve asıl nüvesini teşkil eden zihniyet değişikliğini sağlamak. 80 yıllık mücadelenin özeti bu değil mi?
Ve açılacak İMAM-HATİP KURSLARI’NI Laik Nizamın MİLLİ EGİTİM BAKANLIGINA bağlayarak ve Laik İLAHİYAT FAKÜLTELERİ kurarak, müessis Laik Nizamın görüş ve düşünceleri doğrultusunda yeni din adamları kadrosu yetiştirmek. Ve arzularına ulaşan muhalefet şerhi sahipleri son cümle olarak şöyle demektedirler :
(Milli Eğitim’e bağlı İMAM-HATİP'LERDEN ve İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDEN yetişecek yeni nesil din adamları kadrosunu kastederek)
"BİZİ YENİDEN ŞERİATÇILIKLA UGRAŞMAKTAN ANCAK BUNLAR KURTARABİLECEKTİR ."
Şimdi bu durum karşısında, "Laik Rejimin İlahiyat Fakültelerinden gerçek din âliminin çıkmamasına değil çıkmasına hayret etmek lazımdır." denilirse mübalağa edilmiş olunurmu?
( Bugün Ehl-i Sünnet çerçevesi içinde İlahiyatçılar da, maalesef çok az olarak, var ise de bunlar özel gayret ile yetişmiş, ayrıca manevi kanallardan da istifade etmiş Allah'ın himayesi ile korunmuş şanslı kişilerdir.)
Bugün TV. Ekranlarının her gün dini tahrif ve tahrip ile meşgul ifsat ekibinin kahir ekseriyeti oryantalist duruşlu filozof ilahiyatçılar değilmi?
Çok acı ama maalesef din'e bugün en büyük zararı bu ifsat ekibi vermektedir. Doç. Prof. unvanları da taşıyan bu ifsat ekibi, bu asil milletin yüzlerce yıllık sahih inancıyla adeta alay eder gibi müçtehit edasıyla ( Ehl-i Sünnet itikadına aykırı)yeni yeni fetvalar vermekteler.
(Hasan Serdaroğlundan İktibas)