Gönderen Konu: İbn Teymiyyecilik Mezhebi  (Okunma sayısı 26121 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #30 : 15 Aralık 2010, 18:15:33 »

Meal okumak yeterli değildir.Neden derseniz aşağıdaki başlıklar faideli olacaktır.

Mealden din öğrenilmeye kalkışılırsa!..

Bozuk Mealler, Tercümeler, Tefsirler

Nedir Bu Meal Enflasyonu?

Meallerle Münasebetimiz Nasıl Olmalı?


Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz


Mealcilik Sorgulaması



Kur'ân Tercümesi Okumak (Meal Okumak)

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #31 : 15 Aralık 2010, 18:53:53 »

Alıntı
"Nasıl öğrenilir?" e gelince hadis kitaplarından öğrenilir.

Alıntı
Kuranın mealini okuması yeterlidir.

Siz bu söylemler ile gelmiş geçmiş büyük alimleri yok sayar gibisiniz, onlar boşunamı ilim tahsil etmiş, herkes kendi başına öğrenebiliyorken?

Müctehid olmayan, herhangi bir hadisle amel edemez. Müctehidlerin âyet ve hadislerden çıkararak, verdikleri fetva ile amel etmesi gerekir. (Kifaye)
Bizim gibilerin, tefsirden din öğrenmesi mümkün değildir. Tefsirden abdestin farzını bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadi konuları öğrenmemiz nasıl mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca çalışarak, Kur'an-ı kerimden çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır.

Her işi ehlinden öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını "Tabu" olarak gösterenler, "Dini Kur'andan, tefsirden öğrenin" diyenler, eğer cahil değilseler, din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık kimselerdir.

Kur'an-ı kerimin manasını, Tâbiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (İmam-ı Birgivi Hz.)

Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkhı, âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. (Hadika s. 324)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #32 : 15 Aralık 2010, 18:54:57 »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #33 : 16 Aralık 2010, 10:52:17 »
Ehl-i Sünnet alimlerimizi okuyacağız diğerlerini okumayacağız.vehhabi ve mezhepsizlerin kitaplarını değil okumak bulundurmakta sakıncalı...hiç bitr kardeşime  vehhabilerin kitaplarını okuyarak zamn öldürmelerini tavsiye etmem.varsa  evlerinizde YAKIN.

Çevrimdışı Parol

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 42
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #34 : 16 Aralık 2010, 12:06:50 »

Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz



Sadece şu konuyu biraz okudum.

Ben bunca alim boşuna ilim tahsil ettiler demiyorum. Ya da boşuna tefsir, kelam ilmi ile uğraştılar demiyorum. Ama Kuranı anlamam için illa yanıbaşımda alim birisinin olması gerekmez. Hadis okumam, öğrenmem onunla amel etmem için kimsenin izin vermesi gerekmez. Ben ayetleri anlayabilirim. Hadisleri anlayabilirim. Anlamadığım müteşabih ayetler var mı? Elbette var. O zaman da şöyle düşünürüm.

"Sana bu kitabı indiren O'dur. Kitabın bir kısım ayetleri muhkem olup bunlar onun esasını teşkil ederler. Diğer kısım ise müteşabihtirler. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, onun sadece müteşabihleri ile meşgul olurlar. Bundan maksatları sırf fitne çıkarmak ve kendi anlayışlarına göre yorumlamaktır. Halbuki onların gerçek manalarını yalnız Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar ise onların manalarını anlamaya çalışmakla beraber, asıl maksat ve manalarını Allah Teala'ya havale edip: 'Allah'ın maksadı ne ise biz O'na inandık. Gerek muhkemi, gerek müteşabihi, hepsi Rabbimiz tarafından gönderilmiştir' derler. Bunu ancak kâmil ve öz akıl sahipleri düşünebilirler. Ve onlar sözlerini şu dua ile bitirirler: "Ey bizim Yüce Rabbimiz! Doğru yola erdikten sonra kalplerimizi yanlışa saptırma, yüce katından bize rahmet bağışla. Şüphesiz sonsuz lütuf sahibi olan ancak Sensin." (Al-i İmran, 7-8).

Anlamadığım hadisler var mı? Elbette var. Muhaddisin notuna bakarım. Açıklamasına bakarım. Şerheden alimlerin açıklamalrını okurum.
« Son Düzenleme: 16 Aralık 2010, 12:09:01 Gönderen: Parol »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #35 : 16 Aralık 2010, 12:42:27 »
Forum genelinden toparladığım bir yazı
-----------------------------------------------------------

Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Hz.Muhammed s.a.v. Efendimiz anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur’an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır.

Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü muhatabı Odur. Kur’an Ona gelmiştir. Ondan başkası tam anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]

Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi. Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır.

Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır.

M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:

(Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Hazret-i Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi. Hazret-i Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi. Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir.) [Mek. Masumiyye 59]

Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur. (Şir’a)

Kur’an-ı kerimin tefsiri ve tevili ancak ehli olan âlimler tarafından yapılır.

Herkes Kur'an-ı kerimi anlasa, ondan hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere lüzum kalmaz Haşa), (Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının) buyurulmazdı. (Haşr 7)

Eğer herkes Kur'an-ı kerimi anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı.

İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilir?

Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi?

************************************************************

İddaanızı ıspatlamakla mükellefsiniz sayın parol, önce tıp kitabı okuyup doktorluk yapın sonra hukuk kitabı okuyup avukatlık yapın ki sizin hiç bir öğreticiye ihtiyaç duymadan okuduklarınızla amel edebilecek kapasiteye sahip olduğunuzu bizde kabul edelim..

Yok hayır ben bunu yapamam derseniz tekrar bu yazdıklarınızı anlayarak okumaya çalışın ki nasıl mezhep imamlarını alimleri o mubarekleri red ettiğinizi belki görebilirsiniz.

Bir kaç kitap okuyan Alim-ul-Ulama  olsaydı bu forumdaki herkes  alim olurdu..
« Son Düzenleme: 16 Aralık 2010, 12:45:08 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Parol

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 42
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #36 : 16 Aralık 2010, 16:05:25 »


Alıntı
Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Hz.Muhammed s.a.v. Efendimiz anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir.

Öyleyse Kuranı Kerim yalnızca Peygamberimiz'e (sav) mi indirildi?

Alıntı
Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı. [/u][/color]Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır.

Elbette böyle olacak çünkü biz örneğin namaz emrini Kurandan öğreniyoruz. Ama detaylarını Resulullah (sav)'in sünnetinden öğreniyoruz.


Alıntı
Herkes Kur'an-ı kerimi anlasa, ondan hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere lüzum kalmaz Haşa),

Biz zaten hadislere gerek yok demiyoruz. Hem de hayatımızın her alanında ihtiyacımız var.


Alıntı
İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilir?

Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi?

Elbette Arapça bilen de tam anlayamaz zaten her dersin bir öğreticisi, hocası vardır diye mükerreren söylüyorum. Ben hocaya gerek yok demiyorum. Sadece bi şeyler öğrenmek için hocaların aklını bekleyenlere şaşıyorum. Onların "okuma" dediğini okumadan yargılayanlara şaşıyorum. Ve insanın "okuma, öğrenme" konusunda kendi iradesinin elinde olduğunu düşünüyorum. Bu kadarı için illa alime gerek yoktur diyorum. Ama insanoğlunun Kuran ve Sünnete her daim ihtiyacı vardır. Bunu gözardı etmemek gerekir.

Alıntı
İddaanızı ıspatlamakla mükellefsiniz sayın parol, önce tıp kitabı okuyup doktorluk yapın sonra hukuk kitabı okuyup avukatlık yapın ki sizin hiç bir öğreticiye ihtiyaç duymadan okuduklarınızla amel edebilecek kapasiteye sahip olduğunuzu bizde kabul edelim..

Yok hayır ben bunu yapamam derseniz tekrar bu yazdıklarınızı anlayarak okumaya çalışın ki nasıl mezhep imamlarını alimleri o mubarekleri red ettiğinizi belki görebilirsiniz.

Benim hiç kimseyi reddetmeye hakkım yoktur ve reddetmiyorum. Benim kişilerle bir derdim de yoktur. Benim derdim insanların biz ayetten hadisten anlamayız diye uzak durmaları, okumamaları, öğrenmemeleri ve uygulamamaları...
« Son Düzenleme: 17 Aralık 2010, 22:18:50 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #37 : 17 Aralık 2010, 23:06:02 »
Alıntı
Öyleyse Kuranı Kerim yalnızca Peygamberimiz'e (sav) mi indirildi?

Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler. nahl 44 (Elmalı tefsiri)

Alıntı
Elbette Arapça bilen de tam anlayamaz zaten her dersin bir öğreticisi, hocası vardır diye mükerreren söylüyorum. Ben hocaya gerek yok demiyorum. Sadece bi şeyler öğrenmek için hocaların aklını bekleyenlere şaşıyorum. Onların "okuma" dediğini okumadan yargılayanlara şaşıyorum. Ve insanın "okuma, öğrenme" konusunda kendi iradesinin elinde olduğunu düşünüyorum. Bu kadarı için illa alime gerek yoktur diyorum. Ama insanoğlunun Kuran ve Sünnete her daim ihtiyacı vardır. Bunu gözardı etmemek gerekir.

Meallerde, manalar çok kısa ve öz olduğu için okuyan harama, hatta küfre düşürecek hükümler çıkartmaktadır. Mesela, Hicr sûresinin 99. âyetinde meâlen, “Sana yakîn gelinceye kadar, Rabbine ibâdet et!” buyurulmaktadır. Burada kapalı olan “Yakîn” kelimesi için Osmanlıca lügate bakıldığında, “Kat’i olma, şüphe etmeme” manasını görecek, arkasından ister istemez âyetten, “Allaha, Cennete, Cehenneme benim inancım kat’i, şüphem yok; öyleyse benim ibadet etmeye ihtiyacım yok” hükmü çıkartılacak. (Halbuki müfessirler buna “Ölene kadar” manasını vermişlerdir. Çünkü gerçek “yakîn” ölünce hasıl olur.)

http://www.sadakat.net/forum/kurani_kerim_ve_sunneti_seniyye/mealden_din_ogrenilmeye_kalkisilirsa-t47758.0.html

Tefsirler ve Diyanet

Diyanetin hazırladığı (Kur’an-ı kerim ve Türkçe Anlamı) isimli tercümenin önsüzünde deniyor ki:

(Kur’an-ı kerim, Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez. Kur’an-ı kerimde muhtelif manalara gelen lafızlar vardır. Böyle bir lafzı tercüme etmek, çeşitli manalarını bire indirmek olur ki, verilen tek mananın murad-ı ilahi olduğu bilinemez.)

Prof. Dr. M.Sait Yazıcıoğlu da, Diyanet İşleri Başkanı iken, 8 Ocak 1989 gün ve 01/924/008 sayılı açıklamasında, (Sadece Başkanlığımızca yayınlanmış olan Kur’an-ı kerim mealinde değil, diğer meallerde de, bazı hatalar bulunmaktadır) demişti.

Kur’an-ı kerim hiçbir dile, hatta Arapça’ya bile tercüme edilemez. Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur. Ancak izah edilebilir. Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin, bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir.
Hangi tercüme olursa olsun, hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez. Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta parçası ile insan sahile çıkamayacağı için ölür, imanlı ise Cennete gider. Fakat tercüme ile din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedip Cehenneme düşebilir.

İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:

Hadis-i şerifler, Kur’an-ı kerimi açıklar. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıkladı. Diğer âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladı. Namazların kaç rekat olduğunu rüku ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması olmadan Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildir.

Kur’an-ı kerimde, Resulullaha ve âlimlere uymamız emrediliyor. (Al-i İmran 31, Haşr 7, Nahl 43)

Peygamber efendimiz de, (Âlimlere tâbi olun) buyuruyor. (Deylemi)

(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]

Din nereden öğrenilir?

Dinimizi doğru olarak öğrenmek için Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliği ile kabul ettikleri fıkıh kitaplarını okumak gerekir. Ehl-i sünnet âlimi olan hakiki din adamlarının kabul ve tasdik etmediği kitaplardan ve sözlerden din bilgisi öğrenmeye kalkışmamalıdır! Her din kitabına yahut âlim görünen ve din adamı denilen herkesin sözüne veya kitabına uyarak ibadet yapmak caiz değildir. Ehl-i sünnet olmayan din adamlarının kitaplarına ve sözlerine uymamalıdır! Muteber kitaplardan toplanmış, tercüme edilmiş İlmihali okumalıdır! Böyle tercüme edilmemiş, kafadan yazılmış ilmihal kitaplarını ve uydurma tefsirleri okumak insanı dünya ve ahiret felaketlerine sürükler. (İslam Ahlakı)

http://www.sadakat.net/forum/kurani_kerim_ve_sunneti_seniyye/kurani_kerimi_herkes_anlayamaz-t46022.0.html

Şu halde Kur’an metnini, sünnet başta olmak üzere diğer tamamlayıcı bilgi kaynaklarından yalıtarak anlama imkânına sahip olmadığımız ortadadır.

Bu sadece Kur’an-ı Kerim’in nüzulünden 1400 küsur sene sonra geliyor olmamızdan kaynaklanan bir tür imkân kısıtlılığı olarak görülemez. Çünkü sahabe için de durum bundan çok farklı değildi. Allah Resulü önlerine geçip “salâtı benim uyguladığım gibi uygulayın” demeseydi onlar da salât nedir, bilemeyecekti. Bir yere kadar onlar da Kur’an-ı Kerim’i nebevî beyanın ışığında anlamak mecburiyetindeydiler. Bu durum Kur’an-ı Kerim’in talim edilen kitap olmasıyla yakından alakalıdır.

Mealci proje Kur’an’a, çerçevesinin Kur’an’ın şekillendirdiği anlam örgüsüyle yaklaşmaz. Kur’an’ın tabiatına ve kavramsal yapısına -gerek literal boşluklar nedeniyle gerekse farklı anlam dünyalarını referans alması sebebiyle- yabancı bir anlam projesiyle yaklaşır. Ve yaptığı bilinçli ya da bilinçsiz “Kur’an ne diyor?” sorusuna cevap bulmak değil, “Kur’an’a ne söyletebiliriz?” sorusuna cevap bulmaktır.

http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/mealcilik_sorgulamasi-t49183.0.html
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #38 : 17 Aralık 2010, 23:08:33 »

Halktan, din ilmi tahsil etmemiş, Arapça âlet ilimlerini ve 'âli ilimleri okuyup icazet almamış bir Müslüman dinini Kur'ân tercümelerinden mi, yoksa ilmihal kitaplarından mı öğrenmelidir?.. Elbette ilmihal kitaplarından. Çünkü cahil bir Müslümana bir değil yüz tercüme, meâl, tefsir verseniz, iki sene de vakit tanısanız, o yine de iki rekat namazı kılmayı doğru dürüst öğrenemez.

Evet Kur'ân Allah'ın kitabıdır, İslâm dininin ana kaynağıdır ama onu okumanın, anlamanın metodu vardır. "Herkes eline Türkçe bir Kur'ân tercümesi, meali, tefsiri alsın; bunları kendi kafasına göre okusun ve din hükmü çıkartsın, İslâm'ı anlatsın..." metodu verimli ve isabetli bir metod değildir.

Özetliyorum:

1. Sadece icazetli müfessirlerin hazırlamış oldukları tercüme, meâl ve tefsirler okunabilir.

2. İcazetli din âlimi, fakih, müfessir olmayanların hazırladıkları tercüme, meâl ve tefsirler okunmaz. Bunları okuyan sapıtabilir.

3. Müslümanlar ilmihallerini (öğrenmeleri farz olan dinî bilgileri) tercüme, meâl ve tefsirlerden değil, muteber ilmihal kitaplarından öğrenirler.

4. Kur'ân tefsiri okuyabilecek ön tahsile, birikime, kültüre sahip olan Müslümanların icazetli bir üstada, âlime, fakihe müracaat ederek ondan usulüne göre ders almaları gerekir.

Herkes Kur'ân'ı okusun, kendi kafasına göre mânâ çıkartsın diyenlerin bazısı, Ehl-i Sünneti yıkıp, onun yerine bid'at mezheplerini ve fırkalarına ikamet etmek isteyenlerdir.

Cahilin biri Kur'ân'ı okurken müteşabih ayetleri lügavî mânâlarına göre te'vil ederek küfre düşebilir.

Mutlak müctehid derecesindeki büyük ve muttaki âlimler ve fakihler, Ümmet için sahih itikad kitapları yazmıştır. İtikadımızı bunları okuyarak öğrenmeliyiz.

Bir Müslüman küçük bir ilmihal kitabını okuyarak, ondaki bilgileri hayata geçirerek, sahih itikada sahip olarak Cennet'e girebilir.

Yüce Kur'ân'ı, küfre ulaştıracak şekilde yanlış yorumlarsa, meselâ bazı müteşabih ayetleri lügavî mânâlarına alarak Allah'a noksan sıfatlar yakıştırırsa Cehennemlik olur.

Evet Kur'ân Allah'ın Yüce kitabıdır, kadim Kelâmıdır, İslâm'ın ana kaynağıdır. Lakin onu okumanın, anlamanın, yorumlamanın, içindeki kurtarıcı hükümleri hayata geçirmenin, ona uymanın metodu vardır, usûlü vardır, edebi ve erkânı vardır.

İslâm baştan başa edebtir.

Not: YİRMİNCİ asrın ilk yarısında ülkemizde bir Dr. Milâslı İsmail Hakkı vardı. Kendisi tıp doktoruydu ama kitap yazacak kadar Arapça bilirdi. Bu adam, Kur'ân'ı kendi heva, re'y ve kafasına göre tefsire yeltenmiş ve domuz etinin temizlendikten sonra helâl olup yenilebileceğine dair aklınca ictihad yapmış veya fetva vermiştir. Bu konudaki Arapça kitabının ismi "Tezkiyetü'l-lühum fil'l-İslâm"dır.

Domuz etinin mutlak haram olduğu (bir de mukayyed haram vardır) Kur'ân ile, Sünnet ile, 14 asırlık icmâ-i ümmet ile sabittir.

Bakınız kitap yazacak kadar Arapça bilen bir doktor böyle bir konuda, kendi heva ve re'yi ile ictihad yaparak nasıl aldanmış ve bazılarını da aldatmış, eski tâbirle hem dall, hem de mudil olmuş.

Elifi görse mertek sanacak cahillerin kendi kafalarına göre Kur'ân'ı yorumlamalarının ne kadar tehlikeli olduğunu göstermek için Dr. Milaslı İsmail Hakkı örneği yeter de artar.

M.Şevked Eygi

http://www.sadakat.net/forum/kurani_kerim_ve_sunneti_seniyye/ynt_kur%EF%BF%BDan_tercumesi_okumak_meal_okumak-t40596.0.html
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı şahane

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 30
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #39 : 18 Aralık 2010, 00:09:30 »
şu zamnda tek yaptıkları insanların aklını karıştırmaktan başka bir şey degil.sadece zihinleri bulandırıyorlar..güzel bir konu emeginize saglık

Çevrimdışı Parol

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 42
Ynt: İbn Teymiyyecilik Mezhebi
« Yanıtla #40 : 18 Aralık 2010, 12:24:37 »
http://www.sadakat.net/forum/kurani_kerim_ve_sunneti_seniyye/kurani_duvarlara_asarak-t51894.0.html;new#new

Benim alimlere laf ettiğim yok, ben sadece kuranın okunmasını -arapçası ve meali- istiyorum. Anlamayız diye uzak durulmasını anlayamıyorum.