Gönderen Konu: ibn-i arabi den tasavvuf  (Okunma sayısı 3206 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı alperen68

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 16
ibn-i arabi den tasavvuf
« : 23 Mayıs 2009, 17:03:18 »

İBN-İ ARABİ’DEN

TASAVVUF
Allah ehli şöyle der;” tasvvuf bir ahlaktır. Kim ahlakı bakımından senin önündeyse, tasavvufta da önündedir.”

Peygamberimizin ahlakı Kur’an-ı Kerimdir.”sen büyük bir ahlak üzeresin”Kalem/4

Tasavvuf ile nitelenmenin şartı, HİKMET sahibi olmaktır. Tasavvuf bütünüyle hikmettir. Çünkü ahlaktır. Ahlak ise tam bir marifete, üstün bir akla, huzura ve temkine muhtaçtır.

Nefsani gayeler, insanda hükümran olmaz. Bu makamdaki insan, Kur’anı önder yapar. Hakkın Kur’anda kendisini hangi özellikle, hangi durumda ve hangi bağlamda ve kime karşı hangi nitelikle nitelediğine bakar.

Onu bu şekilde alan kimseler için tasavvuf kolay bir iştir. Kişi kendiliğinden hükümler çıkartmaz. Ve Hakkın terazisinin dışına çıkmaz.

Allah2ın sözünü iyi düşün! Allah her nerede bir kahır ve şiddet niteliği zikretmişse, yanına bir lütuf ve merhamet niteliği eklemiştir. Bu niteliklerden yalnız biri zikredilir, zıddı eklenmezse, onu aramalısın…Zikredilen niteliğin zıddını başka yerde tek başına zikredilmemiş bulacaksın. Fakat Kur’anda genel olan zıt niteliklerin bir arada geçmesidir.

“Kullarıma  haber ver ki ben gafur ve rahimim” hicr/49

“Benim azabım şiddetli bir azabtır.”hicr/50

Araf/167”Rabbin cezalandırması hızlı olandır. O gafur ve rahimdir”

Allah mutluluk ehlinin niteliklerinden birini zikrettiğinde onun önüne veya ardında bedbahtların niteliklerinden birini zikreder.

“Yüzler vardır, o gün aydınlıktır. Güler ve sevinir.” Abese/38-39

“Yüzler vardır, üzerlerinde toz bulunur. Onlar kafir ve facir kimselerdir.”Abese/40-42

Ayetteki kasıt, beşeri nefistir. Bir şeyin yüzü onun hakikati, zatı ve aynıdır. O halde sufi ahlakı, Allahın halkettikleri karşısında ,kitabında hakkın davrandığı gibi davranan kişidir.

Allah bir şeyi çoklukla nitelemişse, ona azlık girmez. Hikmetin çokluk ile nitelenmesinin sebebi, bütün varlıklara yayılmış olmasıdır. İnsanı halketmiş ve ona EMANETİ vermiştir.

Bu emanet, varlıkları incelemek ve herbirine hakkını ulaştırmak üzere kendilerinde emanete göre tasarruf etmektir. Öyleyse insan, Allahın varlıkları üzerindeki eminidir. Ve onlara davranırken Allahın sünnetinin dışına çıkmaz.

EMANETİ ehline ulaştıran kimse sufidir. Alimler,Allahın güzel isimleriyle ahlanmayı açıklayarak, onların yerlerini göstermiştir. Bu isimler sayılamayacak kadar çoktur. En güzeli ise, özellikle Allah karşısında yerine getirilen huylardır.

Bir insan derin düşünür ve bu ahlakı Allaha karşı yerine getirirse, onları varlıklara karşı nasıl uygulayacağını da öğrenir…
 
 
 
 


Çevrimdışı alperen68

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 16
fakirlik
« Yanıtla #1 : 23 Mayıs 2009, 17:07:06 »
İBN-İ ARABİ’DEN

FAKİRLİK

“Ey insanlar siz Allaha muhtaçsınız.Allah zengin ve övülendir.”fatır/15

“Allah ‘Allah fakirdir, biz zenginiz’ diyenleri duydu.”Aliimran/181

Fakirlik kapısında, genişliği ve yaygınlığı sebebiyle bir izdiham olmaz. Fakirlik arifin ulaştığı en haz veren şeydir. Çünkü arifi Hakkın huzuruna sokar. Hak onu bu sayade kabul eder. Çünkü Hak arifi bu özellikle kendine çağırmıştır.

Dua taleptir. Zillet ve horluk ona yakındır. Zillet ve yoksunluk mümkün varlıkların bir sıfatıdır. Allah böyle bir şeyden münezzehtir.

Yoksul, herşeye muhtaç olan ama kimsenin ona muhtaç olmayanıdır. Adına SIRF KUL denir.

Her taleb bir münasebet ve ilişkiye imkan verir. Mevcut olan, bulunan arzulanmaz. Alemde sadece taleb eden vardır. Mümkün yok iken tercih edene muhtaçdır. Var olunca bu kez varlığını sürdürmede muhtaçdır. Bu yüzden fakirlik, hüküm bakımından makamların en genişidir.

Allaha muhtaçlıkda Allah övülür. Bu muhtaçlık, insanı mutlu eder. Allaha yaklaştırır. “O alemlerden müstağnidir.”

Yoksulluğunu Allaha bağla. “Ey Musa !benden başkasına ihtiyaçlarını sunma. Hamuruna katacağın tuzu bile benden iste.”

Allah bizi kendine muhtaç olanlardan eylesin. Çünkü Allah sayesinde Allaha muhtaç olmak, zenginliğin ta kendisidir.