Gönderen Konu: İçtiğinizin “su” olduğundan emin misiniz?  (Okunma sayısı 4083 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İçtiğinizin “su” olduğundan emin misiniz?
« : 19 Ağustos 2008, 11:19:25 »

Susuz yaşayamıyoruz ama suyu ne kadar tanıyoruz?

Yaşamsal gıdamız, canlılık, saflık, temizlik, güzellik, bereket, huzur ve mutluluk kaynağımız, gökten yağan rızkımız!

Doğada bulunan tüm canlılar için hayati önemli taşıyan “su” kaynaklarının, akarsuların, denizlerin korunmasına büyük önem vermek gerekiyor. Biliyoruz ki doğanın dengesi bozulunca otomatik olarak insan, hayvan ve bitkilerin de doğası bozuluyor.

Sanayinin gelişimi, şehirleşmenin artması ile değişen su tüketim kültürümüz, su alırken birçok noktaya dikkat etmemizi gerektiriyor.

İnsanın yaşamını devam ettirmesi için en az oksijen kadar önemli olan suyun, vücutta pek çok görevi de bulunuyor. Vücutta su miktarı yeterli değilse, kan yoğunlaşır ve bu da organlara çok az miktarda oksijen ve besin maddesi taşınmasına neden olur.  Fakat içtiğiniz su miktarı çok fazla olunca da, bu vücut için olumsuz sonuçlar doğurur. Çünkü böbrekler aşırı çalışır ve sık sık tuvalete çıkmanıza neden olup, vücudunuzdaki kalsiyumun atılmasına neden olur.
Vücudunuzun su miktarının yeterli olup olmadığını anlamanın en etkili yolu, idrara dikkat etmek. Açık renkli idrar, su ihtiyacını doğru karşıladığınızı gösterir. Eğer idrarınız koyu renkli ise, bu yeterince su almıyorsunuz anlamına gelir.

İranlı hekim Batmanghelidj’nin “Hasta Değil Susuzsunuz” ve Biyofizikçi Peter Ferreira’nın “Su ve Tuz” kitapları ortak noktalara vurgu yapıyor ve tüm hastalıkların birinci nedeninin, vücudun susuz kalması olduğunu belirtiyor.

İranlı hekim Batmanghelidj, kitabında suyun hayati önemini 46 nedene bağlıyor ve doğru su tüketimi ile tüm hastalıklara karşı korunabileceğimizi belirtiyor. Açıkladığı nedenlerden biri aslında her şeyi özetliyor: Su temel enerji kaynağıdır, vücudun “nakit akımıdır.”

Biyofizikçi Peter Ferreira da suyun hayati önemini açıklıyor. Vücudumuzun çok iyi bir şekilde kendi kendini iyileştirebileceğini, çoğu kişinin bunu oruç kürleri vasıtasıyla başardığını belirtiyor. Ayrıca, sanayi tarzda gıdaların işlenmesiyle vücudunuza almış olduğunuz anorganik maddelerden kurtulmak için bir çözeltiye ihtiyacımız olduğunu ve bunun da su olduğunu ilave ediyor.

Su tüketirken, vücut kimyamızı etkileyen suyun, kimyasal özelliklerine de dikkat etmek gerekiyor.

İçme suyunun nitelikleri nasıl olmalıdır?

• Su; kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır.
• Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır.
• Su tortusuz ve renksiz olmalıdır.
• Su; hastalık yapan mikroorganizma ihtiva etmemelidir.
• Suda bulunan vibrio cholera, salmonella typhi, hepatit virüsü gibi mikroorganizmalar sudan geçerek hastalığa sebep olurlar.
• İçme sularının kesinlikle bakteriyolojik kirlilik taşımaması gerekir.
• Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.
• Bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir. Arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, civa gibi...
• Bunun yanında baryum, nitrat, florür, radyoaktif maddeler, amonyum, klorür gibi maddeler sınır değerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir. Aynı zamanda bazıları suya kirli suların karıştığının göstergesidir.
• Sular kullanma maksatlarına uygun olmalıdır.
• İçme suyu ve sanayide, kullanma sularında demir, manganez ve sertlik değerleri önemlilik arz eder.

Nitrat meselesi

Örneğin suda olmaması gereken Nitrat konusunu açalım: Nitrat kanserojen bir maddedir. Sadece kimyasal olarak bir zehir olmasından dolayı değil, sebebi çok daha başka.
Nitrat, bir kimyasal yapı olarak belli bir dalga boyuna sahip, dolayısıyla elektromanyetik kuvvete. Vücudumuza Nitrat girdiğinde rezonans yerine disonans oluşur, çünkü vücudumuz Nitrat içermediği için bu madde ile rezonansa geçemiyor. Oluşan disonans bedende kaos oluşturuyor ve birden bazı hücre grupları dejenere olmaya başlıyor. Çünkü sürekli bir elektromanyetik içtepiye maruz kalıyorlar. Aslında bedenimiz kendini tekrar rejenere edebilir fakat her gün aynı içtepilere maruz kaldığında, artık Nitrat’ın miktarının da önemi kalmıyor, tekrar eski yapısını koruyamıyor.

Saf su nedir?

İletkenlik değeri 0,055 µS/cm (25ºC) veya elektrik direnci 18,2 Megaohm-cm olarak hesaplanan sudur. Suda çözünmüş halde bulunan tuzlar da artı ve eksi yüklü iyon oluşumuna yol açarak iletkenlik değerini arttırmaktadır. Klorit ve sodyum iyonları da bu nedenle benzer etkiye sahiptir. Ayrıca bazı gazlar da örneğin karbon dioksit iyon oluşumunu pH kadar etkilemektedir.
İçme suyu kaynak olarak alındığında ters ozmoz, deiyonizasyon, damıtma (distilasyon), iyon değişimi, filtreleme ve diğer uygun metotlar kullanılarak saf su üretilmektedir.

pH ne demektir?

Sudaki hidrojen iyonu yoğunluğunun negatif logaritmasını ifade eden terim.
pH aralığı 0-14 arasında değişir. 7 nötr, 0-7 arası asidik, 7-17 arası alkalinli (bazlı) olarak kabul edilir.

Toplam sertlik ne demektir?

Suda çözünmüş halde bulunan Kalsiyum (Ca) ve Magnezyum(Mg) bileşiklerinin toplamıdır.
Ülkemizde üç birim ile ifade edilir. mg/lt CaCO3(Kalsiyum Karbonat),
Fransız sertliği (10mg/lt CaCO3), Alman Sertliği (17,9mg/lt CaCO3).
Genelde Fransız Sertliği (Fr) birimi kullanılır.
• 0-5 Fr - Çok Yumuşak
• 5-10 Fr - Yumuşak
• 10-20 Fr - Orta Sert
• 20-30 Fr - Sert
• 30 Fr - Çok Sert

Suyun iletkenliği ne demektir?
 
Suyun elektrik iletme yeteneğidir. Su içinde çözünmüş mineral miktarı arttıkça, suyun iletkenliği artar.

Toplam alkalinite ne demektir?

Suyun asidi nötralize etme kabiliyetidir. İşlenmiş sulardaki hidroksit, borat, silikat ya da fosfat iyonları alkaliniteye katkıda bulunabilir

Bir suyun iyi kaliteli olup olmadığı kimyasal analizde belirtilen pH değeri, toplam sertliği, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi minerallerin miktarlarına bakarak anlaşılabilir. pH değerinin 7,5-8 arası olması idealdir... Çok yumuşak suların içimi iyidir ama vücuda yeteri kadar kalsiyum alamamış oluruz. Çok yüksek sertlik değerinde ise özellikle yaşlı insanlarda damar sertliğine yol açacak kadar fazla mineral alırız. 5-10 Fr - yumuşak değerdeki suları tüketmek en ideal olanı.

Örneğin kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi mineraller ne kadar fazla ise iyidir (üst sınırı var) ama genelde suda çok az bulunurlar... Bu sebeple Avrupalılar genelde içme suyu değil, daha fazla mineral içerdiği için maden suyu içerler...

İçme sularında sodyum oranının fazla yüksek olması vücutta su tutulmasına sebep olur.

Bunun haricinde 1 saatte ve 1 günde üreyen bakteri değerleri de üzerinde mutlaka belirtilmiş olmalıdır. Özellikle plastik damacana suyun üzeri açık veya pompa çeşmesinin ağzı açık bırakılmamalıdır!

Su içerken vücudunuzun sesine kulak verin, dolaşım sisteminizdeki işleyişi, idrar ve bağırsak hareketlerinizi, susama ihtiyacınızı, içerken lezzetini, enerji bakımından vücut hareketlerinizi takip ederseniz size ilaç gibi gelecek suyu tespit edebilirsiniz.

Bazı sular size su içirtirken, bazılarının sizi su içmekten uzaklaştırdığını fark edeceksiniz!

Aynı bölgeden çıksa dahi su kaynakları ve fabrikasyon işleyişi farklı olduğu için, doğal kaynak suyu olarak aldığını suları test edin. Dönem dönem içme suyu markanızı ve bölgesini değiştirin, kendinizde de değişiklikler fark edeceksiniz.

Vücudumuzdaki toksinlerden arınmak için, su içmenin yanında, bitki özelliklerini göz önünde bulundurarak, suyu tatlandırarak yani, doğal bitki çayı halinde tüketmenin de dolaşım sistemi açısından büyük faydaları bulunuyor.

Eğer doğadan temiz su elde ederim diyorsanız, doğal alabalıkların yaşadığı akarsuları tespit ederek çevrenizdeki en temiz suyu da bulabilirsiniz!

Son olarak, özellikle İstanbul ve ülkemizin bir çok yerinde bulunan, geleneğimizin bir parçası “hayrat” olarak yaptırılmış çeşmelerin bugünkü halinin içimi acıttığını paylaşmak istiyorum.

O özenle yapılmış nadide çeşmelerimizin bugün neden akmadığını, bir çok alanda yenilikler ve yatırımlar yapılırken, tarihi ve turistik bir şehirde bu çeşmelerin susuz hali hem düşündürücü, hem de üzücü!

Canlı canlı çeşmeden akan suyun tadıyla, günümüzde büyük maliyetlerle üretilen ve en küçüğü 1000 yılda yok olabilen plastik pet şişelerden içtiğimiz suyun tadını ve anlamını karşılaştırınca daha da düşünür hale geliyoruz!

 Nihal Doğan-iyibilgi
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İçtiğinizin “su” olduğundan emin misiniz?
« Yanıtla #1 : 16 Ocak 2013, 23:23:15 »
107 su markası sağlıksız çıktı

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi, ambalaj sularla ilgili raporu yayınlandı.

16 Ocak 2013 Çarşamba - 21:44

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi, ' ambalajlı su 'larla ilgili hazırladığı raporunu yayımladı, 107 su markası standart dışı bulundu. Kanserojen madde parametresine uymadığı belirlenen 83 markadan birinde, izin verilenin 100 kat üzerinde kanserojen maddeye rastlandı.

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi, 'ambalajlı su'larla ilgili hazırladığı raporunu yayımladı. Rapora göre 107 su markası standart dışı bulundu.Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi tarafından hazırlanan ''Ambalajlı Su Raporu''na göre; 107 su markası, ulusal ya da uluslararası standartlardan bir veya birkaçına uygun değil.

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, yaptığı yazılı açıklamada, ''Ambalajlı Su Raporu''nun hazırlıklarına bir yıl önce başladıklarını, önce tüm markaları analiz etmek için Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi ile görüşmeler yaptıklarını ancak analizler için yüklü bir maliyet çıktığını belirtti.

İnternet taraması yaptıklarında firmaların önemli bir bölümünün kurumsal sitesinin olmadığını gördüklerini aktaran Özer, sitesi olanların çoğunun ise analiz verilerini sitelerinde paylaşmadığını, firmalardan ruhsatı haiz son analiz verilerini paylaşmasını istediklerini ancak birçoğunun verilerini paylaşmayı reddettiğini bildirdi. ''Ambalajlı Su Raporu''nun hazırlıklarını sürdürdükleri sırada bir televizyon programında, bazı marka sularda ciddi oranlarda kirlilik olduğunun dile getirildiğini anlatan Özer, bu önemli çalışmada sulardaki kimyasal ve radyoaktif kirliliğin değil, sadece biyolojik kirliliğin ele alındığına işaret etti.

SAĞLIK BAKANLIĞI'NA SUÇLAMA

Bu yayın sonrasında Sağlık Bakanlığı'nın bazı markalarda kirlilik olduğu iddiasıyla sektörün yarıya yakınını teşhir ettiğini belirten Özer, bakanlığın daha sonra markaların numunelerinin yönetmeliğe uygun bulunduğu ve üretim izni verildiği yönündeki açıklamayla kendini tekzip ettiğini savundu.

Özer, bu süreçteki teşhirlerin yeterli bir çalışmanın sonucundan ziyade, kamuoyunu ve medyayı tatmine yönelik bir girişim olduğunu ileri sürerek, Sağlık Bakanlığı'nın süreci yönetemediğini savundu.

107 SU STANDART DIŞI

Kemal Özer, ellerindeki mevcut verilere göre, su markalarının çoğunluğunun ulusal ya da uluslararası standartlara uymadığını ileri sürerek, rapora ilişkin şu bilgileri verdi:

''Tespit ettiğimiz bulgulara göre tam 107 su markası, bırakınız ideal değerleri ulusal ya da uluslararası standartlardan bir veya birkaçına bile uygun değildir. İncelediğimiz su markalarında yaklaşık olarak 30 çeşit kimyasal kirleticiye rastlanmıştır. 'Akrilamid' konusunda, toplam 58 su markası Amerika Çevre Ajansı (EPA) standartlarına uygun çıkmazken, bir tanesi ilgili parametrede Yönetmelik, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine de uymuyor.

Benzo(a)piren konusunda ise 2 su markası Yönetmelik ve Avrupa Birliği standartlarına uygun değilken biri EPA standartlarına da uymamaktadır. Bir su markası TSE, Yönetmelik, AB ve EPA'nın 'civa' kriterlerine uygun değil. 8 su markasının 'amonyum' değerleri, TSE'nin değerlerinden bile yüksek. İki su markasının 'kadmiyum' değerleri, hem Yönetmelik hem de Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına uymazken, 6 su markası EPA'nın 'nitrat' sınırlarının çok üstünde. Yine 2 su markası TS-266'nın 'nitrat' değerlerini aşmaktalar.''

100 KAT KANSEROJEN MADDE

Özer, yaptıkları araştırmada 31 su markasının TSE ve Yönetmeliğin ''nitrit'' sınırlarını aştığını belirtti.

Kanserojen ''epikloridin'' parametresine bakıldığında 83 su markasının EPA'nın öngördüğü değerlere uygun olmadığını, bunlardan birinin izin verilen sınırın tam 100 katı değeriyle yönetmeliğe, AB ve Dünya Sağlık Örgütü'nün kriterlerine de uymadığını aktaran Özer, ''Tetrakloretan'' ve ''trikloretan'' maddeleri konusunda 16 su markasının da EPA'ya göre standart dışı olduğunu vurguladı.

Yine EPA'nın belirlediği su standartlarına uymayan 18 su markasının ''toplam trihalometanlar'' parametresinde sınırların dışında olduğunu kaydeden Özer, ayrıca 18 su markasının Dünya Sağlık Örgütü'nün kanserojen ''vinil klorür'' sınırlarını aştığını, bunlardan birinin söz konusu kategoride dünyadaki hiçbir standarda uygun olmadığını kaydetti.

Özer, 31 su markasının Sağlık Bakanlığı'na ait yönetmeliğin ''pestisitler'' konusundaki hükümlerine aykırı olarak pazarlandığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

''Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar parametresinde bir su markası TSE, yönetmelik ve AB standartlarına uygun değildir. Bir su markası TSE'nin 'florür', 10 su markası 'klorür', 8 su markası 'sülfat', 4 su markası 'bakır', 4 su markası 'demir', 10 su markası 'mangan' standardının dışındadır. Bir su markası yönetmelik ve AB sınır değerlerine de uymamaktadır. Üstelik bu su markasında izin verilen sınırın 50 katı demir bulunmaktadır.

Genel olarak bakıldığında 59 su markası, Sağlık Bakanlığı 'İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik' hükümlerine uygun olmayıp, kimyasal terkipleri izin verilen sınırları aşmaktadır. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı bu suların pazarlanmasına göz yummaktadır. Ayrıca verilerine ulaşılabilen 60 su markası TS-266'ya, 8 su markası AB EC/98/83'e, 90 su markası EPA'ya ve 21 su markası ise Dünya Sağlık Örgütü içme suyu standartlarına uygun değildir. Öte yandan incelediğimiz 3 su markası ise dünyadaki hiçbir standarda uymamaktadır.''
Tımeturk
« Son Düzenleme: 16 Ocak 2013, 23:25:03 Gönderen: mazhar »