Gönderen Konu: İki Bardak Sütün Gücü  (Okunma sayısı 6433 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
İki Bardak Sütün Gücü
« : 28 Şubat 2008, 16:31:55 »

Her gün iki bardak süt vücudun beslenme ihtiyacını karşılıyor.
 
Hacettepe üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanju Besler, insan vücudunun gereksinim duyduğu bütün gıdaları içerisinde bulunduran sütün günde en az iki bardak içilmesi gerektiğini söyledi. Besler, düzensiz beslenmeden kaynaklanan birçok hastalığa engel olan süt tüketiminde Türkiye'nin sınıfta kaldığını ifade etti. Türkiye'de yıllık 11 milyon ton süt üretilirken kişi başına tüketilen süt miktarı 23 litre.

Milli Eğitim Bakanlığı çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ile Tetra Pak işbirliğiyle 'Sağlıklı süte çağrı kampanyası' çerçevesinde 'Kullandığınız süte güveniyor musunuz' konulu bilgilendirme semineri düzenlendi. Antalya Kültür Merkezi'nde (AKM) gerçekleşen seminerde bilgi veren Hacettepe üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanju Besler, güçlü ekonomisine rağmen ABD'nin inme, diyabet, osteoporoz, safra kesesi hastalıkları, meme, kolon, prostat kanseri gibi süt kullanıldığında görülme riski azalan hastalıklara karşı yıllık 137 milyar dolar harcadığını söyledi. Yetersiz ve dengesiz beslenmeden dolayı meydana gelen çocuk ölümlerinin birincil ve ikincil olmak üzere toplam yüzde 53'ünün süt eksikliğinden kaynaklandığını ifade eden Besler, "Bir insanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerin gereken miktarda alınması lazım. Süt organizmanın büyüme ve gelişimi için gerekli olan besin öğelerinin tamamına yakınını içerir." dedi.

Bebeklerin doğduktan sonra 6 ay süresince başka hiçbir besin maddesine ihtiyaç duymadan ana sütüyle beslenmesinin sütün önemini ortaya koyduğunu belirten Prof. Besler, besin değeri yüksek olan sütün, bebeklikte, çocuklukta, gençlikte ve ileri yaşlarda yani hayatın her döneminde vazgeçilmezliğine dikkat çekti. özellikle kemiklerin sağlam durmasını sağladığı için osteoporoz hastalığının sütle engellendiğini kaydeden Besler, guatr hastalığının da sütte bulunan iyot sayesinde oluşmadığını dile getirdi.

Kişi başına Türkiye'de 23, İspanya'da 98, İngiltere'de 105, Finlandiya'da 136 litre yıllık süt tüketimi gerçekleşiyor. Türkiye'deki kişi başına tüketilen 23 litre sütün 8 litresinin kapalı, geri kalanının açık süt olduğuna dikkat çeken Besler, açık sütün besin değerinin kaybolduğunu ifade etti. Seminere katılanlara sütle ilgili soru soruldu ve bilenlere çeşitli hediye verildi.

 
 


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: İki Bardak Sütün Gücü
« Yanıtla #1 : 28 Şubat 2008, 19:57:38 »
Teşekkürler enfa,sütün ekmek yerine geçtiğini söylüyor bazı doktorlar

Süt içmek cildi koruyor

Uzmanlar, güzel bir cilt için günde yarım litre süt içilmesini öneriyor

Uzmanlar, başta çocuklar ve gelişme çağındaki gençler olmak üzere her yaş için çok önemli bir besin kaynağı olan sütün cilt için de büyük etkisinin bulunduğunu söyledi.

Güzel bir cilt için günde yarım litre süt içilmesini öneren doktorlar, sütte bulunan yağ asitlerinin cildin yıpranmasını engellediğini ifade ederek, şunları kaydetti: "Sütteki yağ asitleri cilde nemlendirici bir etki yaparak cildin tazeliğini korumasını sağlıyor. Yağ asitleri aynı zamanda cilt üzerinde bakteri, maya, küf gibi mikroorganizmaların gelişmesini de engelliyor. Süt, ayrıca yaşlanma etkilerini de geciktiriyor. ''

KALSİYUM, FOSFOR DEPOSU...
Süt içen insanlarda deri hastalıklarının, içmeyenlere göre daha az ortaya çıkabileceğini belirten uzmanlar, cilt güzelliği için sütün kozmetik malzemesi olarak kullanılmasının etkili olacağını, ancak hücreler tarafından kullanılması açısından içmenin daha faydalı olduğunu bildirdi.

Bir litre sütte vücudun ihtiyacı olan kalsiyum ve fosforun tamamının, vitaminlerin ise büyük bir kısmının bulunduğunu kaydeden doktorlar, süt içmeyi sevmeyen insanların yoğurt, peynir, ayran gibi süt ürünlerini tüketebileceklerini de söyledi.
sabah
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İşte süt içmenin müthiş faydaları
« Yanıtla #2 : 10 Ekim 2010, 01:04:33 »
 
Süt içen çocukların içmeyenlere göre zayıfladığını günde 2 bardak tüketilen sütün kronik hastalıkları önlediği bildirildi.
   
Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Neriman İnanç, süt içen çocukların içmeyenlere göre zayıfladığını günde 2 bardak tüketilen sütün kronik hastalıkları önlediğini bildirdi.

Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof.Dr. Neriman İnanç, sütün, insan organizması için gerekli pek çok besin öğesini bileşiminde bulunduran besin olduğunu özellikle büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu ve beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı çocukluk çağının süt tüketimi için önemli dönem olduğunu söyledi.

Prof.Dr. İnanç, “Çocukların yeterli ve dengeli beslenmelerinin sağlanması fiziksel gelişim ve sağlıklı yaşamın sürdürülmesi, ileriki dönemde beslenmeye bağlı kronik hastalıkların oluşumunun önlenmesinde önem taşımaktadır” dedi.

Prof.Dr. Neriman İnanç, şöyle devam etti: “Özellikle, diyet kompozisyonunun değişmesi, abur-cubur yiyeceklere eğilim, süt ve ayranın yerini şekerli ve gazlı içeceklerin alması ile çocuk ve gençlerde obezitenin artışı yeterli ve dengeli beslenme ile dünya çapında önüne geçilmesi gereken sorun haline gelmiştir.

Süt ve süt ürünleri kalsiyum ve fosfor başta olmak üzere bazı önemli mineraller, protein ve bazı B grubu vitaminlerinin kaynağı olması nedeniyle dengeli beslenmenin önemli bir parçasıdır. Son yıllarda kalsiyum tüketiminin zayıflamada etkili olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.”

Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünde görevli öğretim elemanı Neşe Yıldız'ın Prof.Dr. Neriman İnanç, danışmanlığında 6-14 yaşları arasındaki 300 öğrenci üzerinde araştırma yaptı.

Araştırmada alınan diyet kalsiyumunun vücut ağırlığı üzerine belirgin etkisinin olmadığı, ancak süt tüketimi arttıkça şişmanlığın önemli göstergelerinden biri olan beden kitle indeksi (BKİ) ve vücut ağırlığının azaldığı belirlendi.

Çalışmada günde 2 bardaktan fazla süt içenlerin vücut ağırlıklarının, daha az süt tüketenlerden daha düşük olduğu ortaya çıktı. Ayrıca yeterli süt tüketen öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının daha düzgün olduğu, bu öğrencilerin B2, B6 vitamini, iyot, magnezyum, fosfor, protein, potasyum, kalsiyum, elzem amino asit alımlarının, yetersiz süt tüketenlere göre daha yüksek olduğu saptandı.

Süt özellikle kalsiyum ve proteinden zengin besin olması nedeniyle ağırlık kaybı sağlayabildiğin vurgulayan Prof.Dr. İnanç, “Süt, çocukların yeterli ve dengeli beslenmelerinin ve sağlıklı büyümelerinin sağlanmasındaki öneminin yanı sıra, obezite ve obeziteye bağlı kalp hastalıkları, diyabet, kanser gibi kronik hastalıkların önlenebilmesi için günde 2 su bardağı tüketilmelidir” dedi.

iyilikgüzellik
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Açık Süt Kutu Süte Karşı
« Yanıtla #3 : 11 Ekim 2011, 01:46:15 »
AÇIK SÜT KUTU SÜTE KARŞI

Açık süt mü, şişe sütü mü, kutu sütü mü... Hangisi?

Benim çocukluğumda, bırakın ‘kutu sütlerini’ ‘şişe sütü’ bile  icat edilmemişti. Sütü de bir çok başka şeyi de, meselâ yoğurdu, hatta balığı bile kapıdan geçen seyyar satıcılardan alırdık.

Sütçüler genellikle atlarının iki tarafına astıkları güğümlerle satış yaparlardı. Kupa şeklinde galvanizli tenekeden değişik boylarda ölçekleri olurdu; biz evden tencere ile gider annemizin istediği kadar süt alırdık.       

Sütü aldıktan sonra onu hemen ocakta kaynayıncaya kadar ısıtmak biz çocukların görevi idi. Ateşteki süt kaynamaya başlayınca da taşmaması için ocağı biraz kısar ve kabaran sütün köpüklerinin üzerine üflerdik. Sonra sütü ateşten indirir ve bir süre beklerdik. Ancak iyice soğuduktan sonra  buzdolabına (demek ki buzdolabı varmış o zaman) koyardık. Sütün üzerinde neredeyse yarım santim kalınlığında kaymak oluşurdu.

Devir kutu sütü devri

Zamanımızda en çok tüketilen kutu sütleri. Bunların gazetelerde, televizyonlarda, sinemalarda… her gün her yerde müthiş reklâmları yapılıyor. Ayrıca, bu sütleri öyle eski usul kaynatmaya gerek yok, çünkü bunlar UHT denilen sistemle, yani çok yüksek ısılara maruz bırakılarak, meselâ 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerindeki tüm mikroplar öldürülüyor. Bu sütler kutuları açılmadığı taktirde 4 ay bozulmadan kalabiliyorlar.

Ağzı kapalı günlük şişe sütlerine gelince. Bunlar pastörizasyon denilen bir yöntemle, meselâ 72 derecede 15 saniye tutularak mikroptan arındırılıyor. Şişe sütlerini hem her markette ve her zaman bulmak mümkün değil ve hem de bunların ömürleri kutu sütüne göre çok kısa; ancak 3 gün.

Günümüzde büyük şehirlerde artık açık süt veya çiğ süt bulmak neredeyse imkânsız. Satılsa da alan da olmaz herhâlde, çünkü bunların ‘hastalık yapan mikrop saçtıklarına’ dair müthiş bir negatif propaganda var. Tabii bir de günümüz insanının, kapıdan sütçünün geçmesini bekleyecek… sütü alıp ocakta ısıtacak zamanı ve sabrının olmadığını da hesaba katmak lâzım.

Zurnanın zırt dediği yer

Sütün içilmeden ve değişik şekillerde kullanılmadan önce yüksek ısılara tabi tutulmasının sebebi, içinde bulunabilecek mikropların öldürülmesi; başka bir deyişle sütün ‘kesilmesinin’ önlenmesidir.

İşin püf noktası da burada zaten. Sütte hastalık yapabilen mikroplar bulunabildiği gibi, probiyotikler de denen vücut için faydalı ‘dost mikroplar’ da bulunuyor. Bunlar, bırakın hastalık yapmayı, tam aksine sağlıklı yaşayabilmemiz için mutlaka gerekli olan mikroplar. Bağırsaklarımızdaki mikropların yüzde 85’ inin bu dost mikroplardan oluştuğunu ve bunların hastalık yapıcı olanlarının üremelerini önlediklerini de belirtelim ki, mesele daha iyi anlaşılsın.

İşte, bu ısıtma işlemi sırasında da zararlı mikroplarla beraber ‘sütü süt yapan’, onu asıl faydalı kılan probiyotikler ve bunların ürettikleri enzimler ve vitaminler de istenmeden tahrip oluyor.

Isıtma yöntemleri içinde sağlığımız açısından en iyisi bizim çocukken yaptığımız ‘süt pişirme’ işlemi, yani sütün bir taşım kaynatılması. Pastörizasyon ve özellikle de UHT denilen yöntem ise ‘iyi-kötü-çirkin tüm mikropları’ öldürdüğü için sütü süt olmaktan çıkarıyor. Çünkü, süt içinde bulunan probiyotikler sebebiyle çok faydalı bir içecek, onları yok ettiniz mi inek sütünün sinek sütünden bir farkı kalmıyor.

Gelelim neticeye

Bulabiliyorsanız, temiz ve katkısız olduğuna güveniyorsanız daima açık sütü tercih edin, yoksa şişe sütü, o da yoksa kutu sütü alın.

Prof.Dr. A.Rasim KÜÇÜKUSTA
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İki Bardak Sütün Gücü
« Yanıtla #4 : 11 Ekim 2011, 07:51:00 »
Teşekkürler.Malesef Türkiyemiz de hayvancılık katl edildi,bununla beraber sütler de kutuya girdi...

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yanlız süt değil, inekler de bozulmuş
« Yanıtla #5 : 23 Ekim 2011, 02:45:34 »
Yanlız süt değil, inekler de bozulmuş

“Açık süt mü, kutu sütü mü?” başlıklı yazıma pek çok okuyucumdan ve bu arada ‘isimlerinin açıklanmasını istemeyen bazı ineklerden’ de tepkiler geldi.

Ben de gittim; bir süt fabrikasında çalışan bu ineklerle ‘off the record’ çok samimi bir görüşme yaptım.

Biliyorum, şimdi konuştuklarımızı açıkladığım için bana belki ‘ineklik ediyorsun’ diyeceksiniz, ama bu davranışımı haklı kılacak sebebim var: Tüm öğrenim hayatım boyunca ben hep ‘inek’ olarak adlandırıldım. Herhâlde bu yüzden de kendimi onlara çok yakın hissediyorum; meselâ çayıra, çimene, yeşile yemesem bile ben de bayılırım. Dolayısıyla ineklik etmek meşrebime aykırı değil.

Neyse, gelelim off the record ‘kaydıyla’ yapılan görüşmenin satır başlarına:

İneklerin çoğu depresyonda

İnekler hayatlarından hiç mi hiç memnun değiller; köy ve kırlardaki akrabalarını, arkadaşlarını özlüyorlar; daha doğrusu onları kıskanıyorlar.

Her şeyden önce de, güneş yüzü görmediklerinden, dağlarda tepelerde gönüllerince dolaşamadıklarından, çayırlarda istedikleri gibi otlayamadıklarından çok şikâyetçiler.

Bütün gün beton zemin üzerinde olmaları, hareket etmelerini çok sınırlayan daracık bir yerde bağlanmış bulunmaları, rahatça oturup kalkamamaları, onları huysuz, sinirli ve gergin yapıyormuş; içlerinde depresyon tedavisi görenler bile varmış.

Şeker hastası olanlar da var

İnekler daha sonra sözü, çayırları, çimenleri, yeşil ağaç yapraklarını ve de tabii ki ‘organik samanı’ nasıl da özlediklerine getirdiler.

Burada gerçi aç kalmıyorlarmış, hatta çok da iyi bakılıyorlarmış, ama gelin görün ki sürekli olarak fabrikasyon inek yemi, tahıl, mısır gibi fast food besinler yüzünden hepsi de insanlar gibi şişmanlamışlar; hatta içlerinde pek çok kalp, hipertansiyon ve diyabet hastası inek varmış.

Sütlerinin makine ile boşaltılması da ağırlarına gidiyormuş fabrika ineklerinin. ‘Sütlerimizin insan eli ile sağılmasının zevki bambaşka’ diye söze giriyor içlerinden biri.

‘Siz kimsiniz, adınız ne ?’ diye soruyorum. ‘Burada adımız bile yok, hapishane gibi numaramız var’ diyor ataları ‘irikarabenekliler’ diye bilinen sülaleden gelen bir inek.

“Peki, neden sütleriniz eskisi gibi lezzetli değil, kaymak bağlamıyor” diyorum ve bin ‘ah’ işitiyorum:

“Çünkü sütümüzün miktarını artırdılar, ama kalitesini de bozdular’’ diye sözü alıyor 2565 numaralı inek ve devam ediyor:

“Bizim köylerdeki akrabalarımız günde ortalama 6-7 litre süt verirken bizden günde 25 litre süt sağıyorlar.’’

Nasıl oluyor bu diye soruyorum şaşırarak. "Gayet basit, bize büyüme hormonu veriyorlar’’ diyor tüm inekler koro halinde. “Bu yüzden de çok süt veriyoruz, ama sütümüz özellikle de vitamin ve mineral bakımından organik sütlere göre çok fakir.’’

2565 numaralı inek ‘derin bir möööö’ çektikten sonra sazı alıyor eline:
 
“Bizim sütler besleyici olmadığı gibi lezzetli de değil. Sebebi homojenizasyon. Sütümüz tonlarca basınç altında çok küçük deliklerden geçirilerek içindeki yağ kürecikleri parçalanıyor, yani homojenize ediliyor ve bu yüzden de kaymak tutmaz oluyor.

“Ama sizin sütlerinizin iyi tarafı da içinde hastalık yapan mikropların bulunmaması…” diyecekken sözümü ağzıma tıkıyorlar:

"Sütümüz sağıldıktan sonra pastörizasyon veya UHT denilen sistemle mikroptan arındırılıyor. Bu işlemler yüzünden sütümüzün ömrü uzuyor ama sütü süt yapan, onu değerli kılan ‘dost mikroplar’ yok edilmiş oluyor."

İneklerle daha çok şey konuştuk, ama hepsini açıklamak da olmaz şimdi; inekliğin de haddi hududu var.

Gelelim neticeye

İneklere ‘Size ve sütünüze yapılan bu muameleler ineklikten başka bir şey değil’ diyorum.

Hepsi mööö çekerek alkışlıyorlar beni ve "En çok da Bekir Sıtkı Erdoğan’ a karşı mahcubuz, ama bunda da bizim suçumuz yok" diyorlar.

Aldırmayın diyorum, zaten artık ötecek ibibik de kalmayan bu dünyada varsın sütler de kaymak tutmasın.

Teybi kapatıyorum. Yanlarından ayrılırken şöyle düşünüyorum: Yalnız sütleri değil inekleri de bozmuşlar. Haksız mıyım?

Prof.Dr. A.Rasim KÜÇÜKUSTA
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İki Bardak Sütün Gücü
« Yanıtla #6 : 23 Ekim 2011, 09:26:15 »
Alıntı
"Sütümüz sağıldıktan sonra pastörizasyon veya UHT denilen sistemle mikroptan arındırılıyor. Bu işlemler yüzünden sütümüzün ömrü uzuyor ama sütü süt yapan, onu değerli kılan ‘dost mikroplar’ yok edilmiş oluyor."

Yazarımız,tüm gerçekleri "İronik" bir şekilde anlatmış.Teşekkürler.