Gönderen Konu: Eğitim Üzerine  (Okunma sayısı 3725 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eğitim Üzerine
« : 10 Eylül 2013, 13:33:26 »

Eğitim Üzerine




Zor zamanlarında öğretmenin öğrenciye gösterdiği ilgi ve özen / öğrenci üzerinde silinmeyen bir iz bırakır.”

Yazar Vasili Suhomlinski bu kitapta, çocuklar ve gençlere dair herkesin karşılaşacağı problemlere cevap bulmaya çalışmış. Yazara göre okul eğitiminde, birincil ya da ikincil derecede önemli olan bir şey yoktur. Eğitim sürecinde bütün unsurlar aynı derecede önemlidir. Bir öğretmen için öğrenci, yalnızca “öğrenci” olmanın ötesinde, biçimlendirilmeye ve eğitilmeye ihtiyacı olan bir “kişi” olmalıdır. İşte kitaptan altını çizdiğimiz bazı yerler.

Başarıyı fikirle sağlamak

Gelecekle uğraşanlar, insan hayatı ile ilgili diğer bütün dallarda güvenilir tahminlerde bulunurken, okullarımızın bundan yirmi yıl kadar sonra nelere benzeyeceği hakkında bir şey söyleyememektedirler. Göreli bir kesinlikle, öğretici makineler çağı hakkında kehanette bulunmaktadırlar. Ne var ki okullar fabrika değildir ve başarıları, teknolojiye ve gereçlere değil, fikirlere bağlıdır.

Çocukların halinden anlamak

Çocukların büyüklü küçüklü kendi kaygıları, hayal kırıklıkları, üzüntüleri ve felaketleri vardır. Hassas bir öğretmen bir çocukta bazı şeylerin yolunda gitmediğini hemen anlayacaktır. Bazen çocuk, yetişkin için önemsiz gibi görünen şeylerden, örneğin oyuncağının saklanmasından alınabilir. Genellikle çocuk için en değerli ve hoş karşılanan yardım, onun problemine ortak olmak, içten bir anlayış ve şefkatle yaklaşmaktır.

Çocuklar derste yorulunca

Tecrübeler göstermiştir ki, henüz 1. sınıfa başlamış öğrencilere saf ve katıksız okuma, yazma ve aritmetik verilmemelidir. Tekdüzelik küçük öğrencileri çabucak yorar. Çocuklar yorulmaya başlar başlamaz, başka bir çalışmaya geçerdim. Çalışmaların tekdüzeliğini canlandırmanın en etkin bir yolu resimdi. Okumanın öğrencileri yormaya başladığını fark edince şöyle derdim: ” Çocuklar, resim defterlerinizi açın, sizlerle okuduğum masalın resimlerini yapacağız.” Birden, yorgunluk izleri silinir, çocukların gözlerinde parlak kıvılcımlar, neşeli pırıltılar görülürdü.

Öğrencileri etkileme sanatı

Öğrencileriyle konuşmasını bilen bir öğretmen, zihinsel ve duygusal olarak etkileme becerisine sahiptir demektir. Öğretme sanatı her şeyden önce konuşma ve duygulara seslenme sanatıdır. Şuna kesin olarak inanıyorum ki, okullarda sonu çoğunlukla felaketle biten birçok anlaşmazlığa sebep olarak öğretmenin öğrencileriyle anlamlı bir şekilde konuşmadaki başarısızlığı gösterilebilir. Bir öğretmenin öğrencileriyle konuşmasındaki etkinlik, sözlerinin doğruluğuna bağlıdır. Öğrenciler öğretmenlerinin sözlerinin doğruluğuna karşı son derece hassas ve tepki göstermeye hazırdırlar. Yalana ve ikiyüzlülüğe karşı hassasiyetleri ise bundan çok daha büyüktür.

Satır aralarında ders vermek

Bir öğretmenin öğrenciyi kınamadaki eğitim pedagojik etkisi, onun ahlaki niteliklerine, incelik ve otoritesine bağlıdır. Öğrencinin davranışları hakkındaki yargısı ne kadar insafsız olursa olsun, tecrübeli bir öğretmen eleştirisini yıkıcı boyutlara vardırmaz. Zeki bir eleştiride daima bir şaşkınlık unsuru bulunur: “Senden böyle bir davranış hiç ummazdım, son zamanlardaki davranışlarından çok daha iyisini verebileceğinden eminim.” Genellikle bu kelimeler doğrudan kullanılmaz, ama öğrenci bunları ‘satır aralarında okuma’ya bırakılır, bunu başarmak da gerçek eleştiri sanatıdır.

Çocuğun çantasına sopa koymak

Dayak, öğretmenliğin utancı ve yüz karasıdır, çünkü insanlığın, iyiliğin ve gerçeğin en yüksek düzeyde hüküm sürmesi gereken okullarda, “çocukların evlerine gitmekten korktukları durumlar” vardır. Öğrenciler okuldaki kötü davranışlarını ve zayıf ders durumlarını babalarına bildirdiklerinde dayak yiyeceklerini bilmektedirler. Bu, misal vermek için uydurulmuş bir hikaye değil, gerçeğin ta kendisidir. Anneler, hatta bazen çocukların kendileri bu konuda bana mektup yazmaktadırlar. Öğretmenin, bir öğrencinin defterine “Oğlunuzun hiçbir şey öğrenmeye niyeti yok, konuyla ilgilenin.” şeklinde bir not yazması, eve gittiğinde babasından dayak yemesi için çocuğun çantasına bir sopa koymaktan farksızdır.

Öğrenmeye karşı şevklendirmek

Bir öğrenci öğrenmeye isteksizse bütün planlarımız, beklentilerimiz ve tahminlerimiz boşa çıkar. İsteklilik ancak sınıfta başarı sağlandıktan sonra ortaya çıkar. Bir tür çelişki ortaya çıkmaktadır: Bir çocuğun okulda başarılı olması ve ilerleme kaydetmesi için geri kalmaması, derslerini öğrenmesi gereklidir. Öğrenmeye karşı ilgi, ancak başarıdan doğan esinlenme var olduğu zaman mümkündür. Çalışma yeteneğinden yoksunluk isteksizliğe, isteksizlik tembelliğe yol açar. Bu zayıflıkları ortadan kaldırmanın başlıca aracı, öğrencilere daha küçük yaştan başlayarak çalışma becerisini öğretmektir. Öğrenme aşkının var olmadığı yerde okul da öğrenci de başarılı olamaz.

Okuma alışkanlığını geliştirmek

Okuma olmadan öğretmen ve öğrenci arasında gerçek ve değerli bir ilişki olamaz. Öğrencilerin neyi ve nasıl okuduklarını incelediğimde, onların gerçek okumanın, kitabın anlamını kavramayı ve zihni uğraşıyı içerdiği konusunda hiçbir fikirlerinin olmadığını görünce çok şaşırdım. Onlar sadece bir tür okumaya – ders kitaplarının okunmasına -alışıktı.

Eğitime heyecan katmak

Küçük sınıftaki öğrencilere, akademik yılı başarıyla bitirmek, bir üst sınıfa geçmek vs. gibi uzun vadeli genel amaçlar verilmemelidir; çünkü bunlar çocukların kolektifin aktif üyeleri durumuna gelmelerinin mutlak sağlayıcıları değildir. Eğer genç öğrencilerden oluşan kolektifin hayatına uzun erimli amaç vermek isteniyorsa, o zaman da bu iş (sıradan da olsa), çok renkli, heyecanlı ve eğlenceli bir biçimde yapılmalıdır.

Yarınlara bugünden hazırlanmak

Bugün bitirilmesi gereken şeyleri (ev ödevi, bir atölye çalışması ya da sınıfınızdaki bir proje gibi) unutmayın. Uyanır uyanmaz düşüneceğiniz ilk şey o gün yapılması gereken iş olmalıdır. Bugün yapılması gereken işi asla yarına bırakmayın. Erteleme tembelliği ve düzensizliği getirir. Huzurlu olmak için çalışın ve hatta yarın yapılması gereken işin küçük bir kısmını da bugünden yapmaya çalışın. Bu, günlük hayatınızın kuralı olsun. Ayrıca birinci planda kişinin kendi çabasına güvenmesi ve ikinci olarak da bilgiyi devamlı araması gerekir.


İlyas Kartal | 04 Eylül 2013 | İnsan ve Hayat Dergisi