Gönderen Konu: İki Kulak Bir Dil Varsa Manası da Var  (Okunma sayısı 3027 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Aslıhal

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 271
  • Sadece,halin aslı
İki Kulak Bir Dil Varsa Manası da Var
« : 04 Nisan 2010, 23:43:16 »

Şu modern denilen karma karışık hayatın ortasında kendimizi ifade edebilmek için o kadar çok söz sarf ediyoruz ki, adeta dilimiz, ağzımızın içinden başka her yerde. Kimsenin dut yemiş bülbüle dönmesi beklenmez tabi ama neredeyse “iki dinle bir söyle” sözünü yanlışlamak için yarışıyoruz. Oysa iki kulak bir dille yaratılmış olmamız gerçeği, o nasihate kulak asmamanın vebalini boynumuza asıyor.

Sahip olduğumuz dil ve kulaklar hakkında şuurlu bir bakışla tefekkür ettiğimizde, her birinin gereksiz yaratılmadığına ve yerinde kullanmamız gerektiğine şahit oluruz.  Atalarımızın tecrübe ile ulaştığı “dil ederse istirahat, kalp eder rahat” öğüdüne, dinlemeyi edebiyle  ilave edebilmeyi başardığımızda, kalbimizin rahatını sürekli kılacağımız belli değil midir?

Mevlana Hazretleri’nin ifade ettiği gibi “söz söylemek için önce dinlemek gerekir.” Bu durum ne yaparsak yapalım, konuşmaya en yakın olan dinlemeye daha fazla vakit ayırmamız gerektiğinin altını çiziyor. Fakat neyi, kimi, niçin dinlediğimizi bilmiyoruz. Bunu bilemeyince haliyle nasıl dinlememiz gerektiğini de kestiremiyoruz.

BENİ BİRAZ DİNLER MİSİN?

“Başım selamet bulsun” diyerek dili susturmayı başardığımızı farz etsek, bu sefer de yaşadığımız koşturmaca içinde bir yerlerde, kulaklarımızın ayarını kaçırabiliyoruz. Teselli niyetine “beni dinle” diyene ayıracak vakti zor bulurken, “dinleme” diyenin kapısına kulağımızı yaslıyoruz.

Öyle anlar olur ki, teselliye veya öğüde ihtiyaç duyan bir yakınımızı yargılamadan, can kulağıyla dinleyişimiz, aramızdaki muhabbeti derinleştirdiği gibi bize dertlerimizi de unutturur. Derdini küpe yapıp kulağımıza astığımızda, nasihat isteyen bilmeden nasihatkar olur.

İyiliğe, huzura, namaza, muhabbete çağıran ezan sesi, Kur’an okumaları, sohbet-zikir ortamları ve evliya menkıbelerinin her biri de kendi lisanınca ruhumuza fısıltı ile “Beni biraz dinler misin?” der. Bu fısıltıya icabet, dinlemenin erdemidir. Kalbimize şifa verir, halimize irfan katar. Bu dinlemelerden umulan muradı elde etmek ise, dinlemenin edebine riayetten geçer. Hafife almak için menkıbe dinlemek, sohbet halkasının bir köşesinde oturup dinler görünürken iç alemimizin çarşıda, pazarda dolaşması, bir yerde ezan sesi işitildiğinde ve Kur’an okunduğunda alelade konuşmalara devam etmek, dinlemek değil duymaktır.

DİNLEMENİN VEBALİ

Her iş niyetle teraziye vurulduğundan dinlemelerimiz de niyetimize göre anlam kazanır. Nasıl ki dinlemeyi, söylenileni duymak ile sınırlandırmak toplum içi ilişkilerimizi etkilerse, bu dünyadan bağlarımız çözüldüğünde de duymalarımızın vebali kalkmıyor.

Kızgın olduğumuz birinin sözleri kulağımıza değdiğinde, her işittiğimizi aleyhimize sanıp, savunma refleksiyle hareket etmenin nasıl faydası yoksa, bir toplantıda söylenilenlerden sadece kendi his ve durumumuza uygun düşeni kulağımıza doldurmamızın da bir faydası yok. Böyle bir durumda karşımızdakinin sözlerini yeterince kavrayamamış ve doğru değerlendirememiş oluruz. Bu da yanlış anlamalara ve anlaşılmalara sebep olacağından, bizi gereksiz incinme ve tartışmalara kadar götürür.

İnsanoğlu, sözün en güzelini söylemekle mükellef kılındığı gibi, Allah ve Rasulü’nün buyruğu ile küfür, dedikodu ve gayr-i ahlaki sözleri içeren konuşmaları dinlemekten ve müsaade edilmeyenlere davetsiz misafircesine kulak kabartmaktan da men edilmiştir.  Çünkü kulağa gelen her söz hafızada kaldığı gibi kalbi de etkiler. İmam Gazali dinlemenin insan üzerindeki etkisi hakkında şunları söyler: “Kulak vasıtasıyla kalbe ulaşan sözler, ağız vasıtasıyla mideye ulaşan yemeklere benzer. Yemeklerin faydalısı ve zararlısı, gıda vereni ve öldürücü zehir ihtiva edenleri vardır. İnsanın dinlediği sözler de bunun gibidir. Ancak kulakları ile dinlediği sözler insan üzerinde daha etkili ve daha kalıcıdır.”

Bu hallerden kaygı duymayışımıza dair mazeretlerimiz, her azamızın şahitliğe duracağı o günde bir işe yarar mı bilemiyoruz fakat itidali dile getiren şu şiir oldukça anlamlı:   

“Her şeyde orta yolu seç
Yan yollardan ve şüpheli olanlardan kaç
Kulağını çirkin şeyleri dinlemekten koru
Tıpkı dilini kötü sözlerden koruduğun gibi
Zira sen, çirkin sözleri dinlerken
Söyleyene ortak olduğunu unutma.”

Bu şiirden sonra içimiz de “Beni biraz dinler misin?” diye feryada başlarsa, o sese kulak vermek gerek. Belki o zaman içimizden geçen nice cümbüşe bir son verebiliriz.

Huriye KARNAP  Semerkand
Bârını gerden-i ahbâba edenler tahmîl
Ne kadar olsa sebük-ruh olur elbette sakîl