Gönderen Konu: İletişim nedir? I  (Okunma sayısı 3928 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
İletişim nedir? I
« : 03 Nisan 2010, 19:46:58 »


İletişim en genel anlamda iki kişinin karşılıklı olarak birbirlerine yansıttıkları aktif diyaloglarıdır. İnsan iletişim sürecinde, beden dilini, ses tonunu, mimiklerini de iletişime dahil eder ve bir bütün olarak karşısındaki kişiyle bağlantı kurar.

Esasen insanoğlu, doğuştan iletişim kurma ve kendi türüyle bir şeyler paylaşma ihtiyacı içindedir. Kişi bu ihtiyacını, eylem ve davranışlarıyla ortaya koymaktadır. Mesela yeni doğan bir bebek ilk iletişimini mimikleriyle refleksleriyle yapar. İbn-i Haldun ünlü yapıtı Mukaddimesinde, insanın kendi türüyle bir arada yaşamaya müsait olduğunu ifade ederken, mevcut toplumsal alanda bireyler kendilerine yakınlık durumuna göre karşılarındaki kişiye karşı yakınlık ya da uzaklık hissetmektedir. Her ne kadar insan, duygu ve düşüncelerinin esiri olsa da, mutlaka ötekiyle birlikte yaşamak, hayatını onunla birlikte sürdürmek istiyor. Afrikalı bir yazar, Af etmeyen Gelecek adlı yapıtında, ubuntu kavramına yer verir. Ubuntu, "Ben varım çünkü sen de varsın" anlayışına dayanır.

Zira bu anlayışa göre, güç ve imtiyazları elinde tutan hâkim güçler, eğer bütün insanları imha etseler, bütün toprakları, madenleri, yeryüzü kaynaklarına sahip olsalar, iletişim kuracağı, yeryüzü coğrafyalarında karşılıklı görüş alış verişinde bulunacağı hatta rekabet edeceği kimseler yoksa bunun hiçbir anlamı yoktur. Afrikalı yazar aslında bu teziyle insanın iletişim kurma ve diğer insanlarla kaynaşma ihtiyacını dile getirmekteler.

Kuşkusuz insan ilk iletişimini annesiyle kurar. Anne çocuğun ilk iletişim ve sevgi nesnesidir. Bu süreç içersinde, onunla hayatı öğrenir ve sosyal çevreye açılır.

İnsanın iletişim kurmaya ihtiyaçlılığına Tom Hanks'in "Yeni Hayat" filmi açık bir örnektir. Film özet olarak şöyle:

Adam, denize düşen uçaktan sadece birkaç eşyasıyla, ıssız bir adaya çıkmayı başarır. Fakat ada ıssızdır, sadece doğa ve hayvanlardan oluşan yeşil bir alandır. Adam, kendisiyle birlikte kurtardığı bir araba tekeri, bir top, birkaç çamaşırı kıyıya koyar ve orada nasıl yaşayabileceğini düşünür. Sonra zihnini toparlar ve etraftan birkaç ağaç dalı toplar ve orada kalabileceği küçük bir çadır kurar. Elindeki eşyaları yerleştirir. Fakat açtır, karnını doyurmak zorundadır. Bunun için de denize iner, balık tutar, etraftaki ağaçlardan yiyecek meyveler devşirir ve orada yaşamını sürdürmeye çalışır. İki odunu birbirine çarparak ateş yakmayı başarır, sık sık yaktığı ateşten bir kor alarak yukarı kaldırır ve bağırarak uzaklardan yardım ister fakat kimse yoktur.

Artık burada yaşabilmektedir, ayakta kalabilecek kadar yiyecek elde edebilmekte, kalabileceği küçük bir alan kurmaktadır. Fakat o konuşmak ve iletişim kurmak istemektedir. Konuşma, kendi türüyle kaynaşma ihtiyacını karşılayacak bir şey yoktur. Bunalır, avazı çıktığı kadar bağırır, konuşacak birini arar, hatta bir ara aklını kaçıracak gibi olur ve kendini yere vurarak elini hızla kayalara çarpar. O sırada elinden kan akmaya başlar, can havliyle yerdeki topu alır ve sıkar... Sonra topu tekrar alır ve sakinleşmeye çalışır. İşte o sırada kanlı eliyle tuttuğu topun yüzeyinde insan suretine benzeyen bir şeklin ortaya çıktığını fark eder. Topu tutar ve ona yeniden biçim verir, yerden aldığı bir ağaç dalını topa geçirir, saç yapar... Ve o andan itibaren insana benzettiği bu topla konuşmaya başlar.

Adam, günlük yaşamını sürdürürken, sürekli elindeki topla konuşmaktadır. Ona bir yerde insan rolü vermiştir. Yerken, otururken, balık avlarken, bu sanal arkadaşını alır ve onunla konuşur, dertleşir...

Bir ara küçük bir sandal yapar, sıkılmıştır, buradan ayrılmak istemektedir, sandala topunu ve birkaç eşyasını da alır ve denize açılır. Fakat kayık devrilir ve eşyalar yere düşer... Adam eşyaları önemsemez fakat arkadaş rolü verdiği topun peşine koşar, ağlayarak ona ulaşır ve sarılır... Adam uzun bir zaman sonra kurtulmuş ve memleketine ulaşmıştır ve yanında sadece bu ıssız adada kaldığı sürece konuştuğu o yırtık top vardır.

Filmde geçen bu olay, iletişim kurma ihtiyacının insanın temel ihtiyaçlarından olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bu dünyada sahip olabileceğiniz her şeye sahip de olsanız da, bir başkasıyla konuşmak, iletişim kurmak ihtiyacı içindesinizdir bu bir gerçek.              Fatma Tuncer

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
İletişim nedir? II
« Yanıtla #1 : 16 Nisan 2010, 17:06:57 »


Beden dili bizi ele veren bir aynadır. Kişinin iç ve dış dünyasını ortaya koyan ayna... Kimi zaman yanılmış olsak da, bir insanın dış görünüşüne bakarak nasıl biri olduğu hakkında çıkarsamalarda bulunuruz. Mesela, dağınık, üstü başı kir pas içinde, gözleri sönmüş, bakışları donuk, duruşu tedirgin birini gördüğümüzde depresif ya da kendine güvensiz biri deyiveririz. Kendini hemen ifade eden kimselere "Çok uyanık, zeki" diye tanımlamaktan kaçınmayız.

Bu anlamda beden dili, ruhsal ve duygusal kimliğimizi, iç dünyamızı dışarıya yansıtan bir fotoğraf gibidir. Karşınızdaki kişi bu resme bakarak, içinizdeki dünyayı okumaya çalışır.

Ses tonu ve mimikler de bu iletişime dahil olur. İletişimin ilk başladığı hareket noktası ise gözlerdir, sözel ifadeler ancak arka plandaki bu zengin argümanların tercümanlığını yapar.

Ergenle iletişim kurarken de, iletişime katılan, fiziksel ve duygusal unsurlarımızı sevgi ve anlayış değerleriyle bütünleştirmeliyiz. Zira ergen, hayatın en hareketli ve zorlu yürüşünü yapmaktadır. Belki de her şeyden etkilenmekte, küçük bir şeyden öfkelenmekte ve tepki vererek rest çekebilmektedir.

Onunla iletişim kurarken şunlara dikkat ediniz:

Sözel ifadelerinizi sevgiyle ifade ediniz. Ona değer verdiğinizi, onu çok sevdiğinizi belirtiniz.

Sevginizi, ifade ederken bunu beden dilinize ve ses tonunuza da yansıtarak inandırıcı olunuz.

Karşılıklı ilişkilerinizde, onu anladığınızı hissettirip, bunu belirtebilirsiniz.

Onaylamadığınız davranışlarınızı uygun bir dille ifade ederek, onun da uyması gereken kurallarını olduğunu ifade edebilirsiniz.

Kendi sınırlarınızı ortaya koyabilir, onun sınırlarına saygı gösterebilirsiniz.

Unutmamalısınız ki, söz güçlü bir silahtır. Bu silahı yerinde ve uygun alanlarda kullandığınızda bir çok insanı fethedebilirsiniz. Ancak bu silahı yanlış kullandığınızda, en gelişmiş silahların en yakıcı araçların verdiği tahribattan daha büyük zarar verirsiniz. Silahlar, bedenlere yönelir, bedenleri öldürür oysa, dilinizi kötü kullanmışsanız, bu  sözcükler, gönül pınarlarını kurutur, gönül binalarını yıkar, talan eder... Bu silahın verdiği zarardan çok daha vahim bir durumdur...

Atalarımız, "kurşun yarası geçer de dil yarası geçmez" sözleriyle dili güzel kullanmanın önemine vurgu yapmaktadırlar.

Yaşamın en önemli ve en kritik dönemlerini yaşamakta olan çocuklarınıza, sevgiyle hitap ederseniz, sevgiyle bakan nesillerin doğmasına sebep olursunuz. Sevgi ekerseniz, sevgi biçersiniz.

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
iletişim nedir?III
« Yanıtla #2 : 03 Mayıs 2010, 21:52:21 »

Ergenlik döneminde  tamamlanması gereken süreçlerden biri de psikolojik olarak bağımsızlaşma ve yeni duruma adapte olmaktır. Bu ergenin aileden kopması ya da ayrılması anlamına gelmez fakat aileyle bağlarını sürdürürken, diğer yandan da, kendine ait duygu ve düşüncelerini biçimlendirebilmesi, kendi beğenilerini, yargılarını, düşüncelerini oluşturabilmesidir.

Bu zorlu bir yürüyüş gibidir. Bu dönem ergenin davranışlarına rehberlik edecek ona yardımcı olacak, kimselere ihtiyaç vardır. Bu kimseler aile bireyleri ve sosyal çevredir.

Ergen, yaşadığı toplumda, kendi görev ve statüsü hakkında açık seçik bir fikre sahip değildir. Kendisine yetişkin görev sorumluluklarının verilmemesi ve statü belirsizliği ergeni mutsuz kılar. Statü belirlemede aile devreye girerek, onun toplumsal durumunu ve toplum içinde bir yere gelebilmesi, için yeteneklerine yatkın olan bir rolü saptamasına yardımcı olur.

Aile ve ergen ilişkisindeki çıkmazlar, bu noktada ortaya çıkan sorunlar, daha ziyade ergenin bağımsızlaşma isteği hayata kendi yaşadığı çağın normlarından bakabilmesi ailenin ise geçmiş gökleriyle olan bağı ve ergenin dünyasına girememesindendir. Bu çıkmazları şöyle sıralayabiliriz:

* Ergen'in özgürlük isteği ve vaktinin çoğunu arkadaşlarıyla geçirmek istemesi

* Ergenin aileyle ilişkisinin güç ve otorite açısından asimetrik olduğunu fark etmesi ve bundan rahatsızlık duyması ve daha simetrik ilişkiler kurduğu arkadaşlarıyla vaktin çoğunu geçirmesi.

* Ebeveynlerin çocuklarını anlamak yerine onların kendilerinden uzaklaştığını düşünerek sorun ortaya çıkarmaları

* Ebeveynin katı kuralları karşısında ergenin arkadaş gruplarına daha çok yaklaşması

* Ergenin hayatı sorgulamaya başlaması ebeveynin düşüncelerini eleştirmesi

* Ergenin giyim kuşamlarıyla ilgili değişimlere ailelerin eleştirileri

* Ana babanın duygusal sorunları, evlilik ilişkilerinde başarılı olamamaları, ergenin aile içinde sürekli kavga ve çekişmelere tanık olması, aşırı koruma ya da aşırı serbest bırakma davranışları.

* Ebeveynlerin ergen dönemine ait bilgi ve birikime sahip olmaları gerekir. Bununla da kalmayıp, sevgi ve anlayış eksenli ilişkilerini geliştirmelidirler. Bunu yapabilmek için, kendilerinden daha tecrübeli kimselerden faydalanabilirler, çeşitli kitaplar okuyabilirler. Bu noktadan hareket ederek, ergenlik dönemine ulaşmış çocuklarıyla ilişkilerinde şunlara dikkat etmelidirler.

* Ergen hiçbir zaman başkalarının önünde eleştirilmemeli, davranışları başkalarınkiyle mukayese edilmemeli

* Ebeveyn çocuğuna karşı her zaman, tarafsız ve güçlü olmaya çalışmalı, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki itidali iyi bilmelidir.

* Anne baba, ergenin hak ve hukukuna saygı gösterirken, ergen de aynı şekilde anne babanın hak ve hukukuna saygı ve ihtimam göstermelidir.

* Ergen kültürüne özgü toplumsal değerleri kendi arkadaş grubu içinde yaşayarak öğreneceğinden anne ve babalar kendileriyle olan bağların zayıflayacağı endişesiyle arkadaş ilişkilerini engellemektedir. Bu noktada ona zarar vermemelidirler.