Gönderen Konu: Talebe ile Hoca Arasında Bir Yardımcı Kadro: MUÎD  (Okunma sayısı 4194 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Talebe ile Hoca Arasında Bir Yardımcı Kadro: MUÎD



İslâm eğitim tarihi içinde müstesna bir yeri bulunan Osmanlı medreseleri, orta ve yüksek tahsili gerçekleştiren müesseselerdi. Osmanlı medreselerinde, her müderris eğitim-öğretim hayatına, her seviyede okunması gereken dersleri okuyup başarılı olduktan sonra, bir üst medreseye geçebilmekte, böylece en yüksek dereceli medreselere ulaşmak mümkün olmaktaydı. Aynı şey, müderrisin tedris hayatı müddetince de geçerliydi. Buradan yönetici olarak yahut başka bir vazife ile devlet hizmetine girmekteydi. Bu eğitimin en kavşak noktasında, yani talebe-müderris ve aile ekseninde, muîdlik bulunuyordu.

Adde fiilinin ifal babından gelen muîd; hazırlayan, yardımcı, mübassır, dersi iade eden, tekrar ettiren, muallim yardımcısı gibi birçok manayı ihtiva ediyor. Muîd, müderris ile öğrenci arasında bir yerde bulunurdu. Bugünkü bir nevi asistan konumundadır. Muîd talebelerle aynı yerde oturan, müderrisin dersten ayrılmasına müteakip veya daha sonra dersi talebeye tekrarlayan ve talebenin müderrise sormaktan çekindiği şeyleri cevaplayan bir kişi durumundaydı. Bu yönüyle muîd aynı zamanda bir müzakereci idi.

Yakın zamana kadar talebeler medreselerde yatılı okurdu. Muîdler 24 saat öğrencilerle beraberdi.

Bu öğrenciler için çok faydalı bir uygulamaydı.

Bu uygulama sayesinde talebenin dersleri başta olmak üzere, sıhhatinden psikolojik problemlerine kadar, görüşebileceği yardımcıları onlardı.

Muîdliğin günümüzdeki akademik yeri profesörün altında bulunan bütün akademik kadroya denk düşmektedir. Bir muîd yeri gelir doçent, yeri gelir öğretim görevlisi yeri gelir asistana denk düşerdi.

Muîdliğin tarihî derinliği

Muîdlik kadrosunun, nizamiye medreselerinde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak Peygamber Efendimiz devrinde başladığını söylemek mümkün olabilir. Şöyle ki, Rasül-i Ekrem ders halkasından kalktıktan sonra ashabtan bazıları Abdullah b. Reveha’nın etrafında toplanır, Resülullahın öğrettiği şekilde beraberce zikrederlerdi; Abdullah (r.a)’ta onlarla dinî konuları müzakere ederdi.

Medreselerde genel olarak her hocanın bir veya iki muîd’i olurdu. Muntansırıyye medreselerinde dört mezhep müderrisinden her birinin dörder muîd’i vardı. Bağdat’ı ziyareti sırasında bir derse katılan İbn Batuta, müderrisin sağında ve solunda yer alan muîdlerden bahsetmektedir.

Muîd nasıl seçilirdi?

Osmanlı eğitim tarihinde muîdlerin önemli bir yerinin olduğu açıktır. Muîdler medrese talebelerinin hem asayişiyle alakadar olur, hem de müderrisin okuttuğu dersin iadesi, yani müzakeresiyle alakadar olurdu. Aynı zamanda muîdler talebelerin en liyakatlıları arasından seçilirdi. Müderrisler okuttukları derslerden herhangi bir bahis üzerine talebelerine münazara yaptırırlar. Ve neticede iki grup arasında hakem olup mütaalarını söylerlerdi. Her bir müderrisin talebelerinin arasında ilmiyle, aklıyla, derse vukufiyetiyle hocasının gözüne giren adına muîd denilen yardımcıları hazır bulunurdu.

Fatih Vakfiyesi’nde muîdlerin kabiliyetli öğrenciler arasından seçileceği, akranı arasında iyi yetişmiş ve mahir olanların muîd olabileceği, bunlara bir oda, bir ekmek ve çorba verilmek üzere sekiz medresede (Sahn-ı Seman) her birine birer oda tahsis edip beşer akçe verileceği kaydedilmektedir.

Muîdler gerekli ilmî ehliyeti elde ettikten sonra bir medreseye tayin edilirdi. Aslında muîdliği müderris yanında yapılan bir staj gibi düşünmek de mümkündür. Medreselerdeki görevleri sebebiyle muîdlerde müderrisler gibi itibar görmekteydiler.

Ulema mesleğini düzenlemek için yapılan ıslahatlar sebebiyle çıkarılan emirlerde müderrisliğe geçiş şartları belirtilirken muîdlik üzerinde de önemle durulmuştur. Muîdlik, İkinci Meşrutiyetin ardından idadi programlarının genişletilmesiyle oluşturulan sultanilerde hemen hemen aynı vazifeyi görmek üzere ihdas edilmişse de daha sonra kaldırılmıştır.

Talebeye yardımcı, hocaya kolaylık

Muîd’liğin eğitim ve öğretimde ne kadar önemli, mesleki bir kurum olduğunun altının çizilmeye çalışıldığı bu yazıda, muîdler İslamiyetin yayılmaya başladığı, cahiliye devrinin topluma dayattığı olumsuzlukların giderildiği devirde, derslerin ve sohbetlerin akılda hıfzedilmesini sağlamıştır. Sonrasında kurulan İslam devletlerinin oluşturduğu eğitim sisteminde daha sistematik bir şekilde, müessese adedince sayıları artmıştır.

Muîdler, talebenin her şeyiyle ilgilenmiş, onların tekâmül ve tefekkuh etmeleri için derslerinde yardım etmişlerdir. Böylelikle talebe her daim yardım almış ve her başı sıkıştığında danışabileceği tecrübeli görevliler onlara hizmet etmişlerdir.

Notlar:
1-Uzunçarşılı, İ.Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K., Ankara, 1965.;
2-Prof. Dr, Kazıcı, Ziya, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, M.Ü.İ.F.V.Y., İstanbul, 2003.;
3- Dr., Sarı-kaya, Yaşar, Medreseler ve Modernleşme, İz Yay., İstanbul, 1997.;
4-Hızlı, Mefail, Mahkeme sicillerine göre Osmanlı Klasik Dönemi Bursa Medreselerinde Eğitim Öğretim, Doğan Ofset, Bursa, 1997.;
5-Unan, Fahri; “Osmanlılar’da Medrese Eğitimi”, cilt 5, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999.



Haber Merkezi | 01 Mayıs 2015 | http://insanvehayat.com/talebe-ile-hoca-arasinda-bir-yardimci-kadro-muid/