Imam-ı Rabbani‘nin Kadirilik’le feyizlenmesi
Müceddid-i elf-i sanî Ahmed Faruk Serhendi, Imam-ı Rabbanı diye tanılan büyük şeyhlerden olan zat, Miladi 1564 yılında, yani Abdulkadir Geylanî den 487 yıl sonra, düyaya teşrif etmişler.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Kâdirî tarîkatının büyüklerinden olan Şâh Kemâl Kihtelî’nin rûhâniyetinden de icâzet almakla şereflendi. Bu icâzeti söyle olmuştur: Bir sabah Imâm-ı Rabbânî hazretleri talebeleri ile murâkabe hâlinde iken, Şâh Kemâl'in torunu ve onun bütün kemâlâtının vekîli olan Şâh Iskender, Kehtel'den gelip, dedesi Şâh Kemâl'in bereketli hırkasını İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin mübârek omuzuna koydu. İmâm-ı Rabbânî gözlerini açinca, Şâh İskender'i gördü. Tam bir tevâzu ile boyunlarına sarıldı. Şâh İskender şöyle dedi: "Birkaç zamandır, hâl ve rüyâmda dedem Şâh Kemâl'i görüyorum. Bana, hırkasını size vermemi emrediyordu. Fakat, onların bu bereketli hırkasını evden çıkarıp, bir başkasına vermek bana çok ağır geliyordu. Ama tekrar tekrar emredince, emirlerine uymak lâzım oldu." İmâm-ı Rabbânî, o hırkayı giyip husûsî odasına gitti. Bir müddet sonra odasından çıkınca, en yakın sırdaşlarına, mahremlerine şöyle söyledi: "Hazret-i Şâh Kemâl'in hırkasını giydikten sonra, şaşilacak çok garip hâl zâhir oldu. şöyle ki, hirkayi giydiğim zaman, insanların ve cinlerxn seyyidi Abdülkâdir-i Geylânî'yi, hazret-i Şâh Kemâl'e kadar devâm eden bütün halîfeleriyle yanımda gördüm. Hazret-i Gavs-i Rabbânî Abdülkâdir-i Geylânî kalbimi kendi tasarruflarına aldı ve husûsî nisbetlerinin ve yollarının nûrları ve esrârı beni kapladı. Bense, o hâllerin ve nûrların denizine gömülüp o denizin dalgıcı oldum bir başka tabirle Kadiri’lik feyzi içinde uçmaya balladım.. Bir müddet bu hâlde kaldım. O hâllerin beni kapladiği zamanda kalbime; " Ben Nakşi yoluna bağliyim beni nakşibendi büyükleri yetiştirdi şimdi’de beni Kadiri’lik bağının tecellileri sarmakta ve Kadiri yolunun tesiri bende daha çok görünüyor bu hal Nakşi büyüklerini incitmesin. Böyle düşünürken Nakşi yolunun büyükleri, Hace-i Cihan Hace Abdulhalik-i Gücdevanî’den şeyhim Hace Bakîbillah’a kadar bütün halîfelerinin geldiğini gördüm. Nakşî büyükleri: „Bunu biz terbiye ettik, bizim terbiyemizle zevke, hale ve kemale erişti..“ Kadiri büyükleri’de cevaben; „Daha çocukluğunda bizim ona teveccühümüz vardır, bizim nimet soframız’dan tad almıştır. Daha çocuk’ken Şah Kemal,ona Kadiri nisbetini vermiştir. Şimdi’de bizim hirkamizi giymektedir, dediler...“
İmâm-ı Rabbânî hazretleri çocukluğunda şiddetli bir hastalığa tutulmuştu. Evlerinde büyük bir üzüntü hâsil olup, vefât edeceğini zannetmişlerdi. O zamânin meşhûr velîlerinden ve Abdülkadir-i Geylânî'nin yolunun büyüklerinden Şâh Kemâl Kihtelî’ye götürüp duâsini istediler. Şâh Kemâl, İmâm-ı Rabbânî'yi görünce büyük bir hayranlıkla bakarak babasına; "Hiç üzülmeyiniz. Bu çocuk çok yaşayacak, ilmiyle âmil, büyük biir âlim ve eşsiz bir velî olacak." demiş ve çocuğun elinden tutup, ağzından öpmüştü. Muhabbetle sarılmalarından dolayı, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin feyzi ve nûru, mübârek vücudunu kapladı. Şâh Kemâl, İmâm-ı Rabbânî hazretleri hakkında çok güzel ve büyük müjdeler verdi...
Vesselam