Gönderen Konu: -*-Müslüman'a Uygun Ortam -*-  (Okunma sayısı 2925 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sedat_islam

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 232
    • Milli Görüş Forum
-*-Müslüman'a Uygun Ortam -*-
« : 01 Nisan 2005, 20:31:55 »

Bir Müslümanın mutlu, huzurlu, dengeli bir hayat sürebilmesi için İslâmî bir ortamda bulunması gerekir.

İslâm bir medeniyettir, bir kültürdür, bir dünya nizamıdır, bir yaşama şeklidir.

Müslümanın evi, kendi dinine ve medeniyetine uygun olmalıdır. “Ev evdir, Müslüman evi olur mu?” diyenler çıkacaktır, yanılıyorlar.

Müslüman şehrinde ve mahallesinde ezan okunur. Müslüman erkekler şer’î bir özürleri yoksa farz namazları camilerde cemaatle kılmalıdır.

Müslümanların, kendi din ve medeniyetlerine uygun bir yemek yeme tarzları, sofraları vardır.

Müslümanların evlerine bazı kötü şeylerin girmesi doğru değildir. İslâm dininin kesin şekilde yasaklamış olduğu büyük günahları teşhir ve teşvik eden bir cihazın Müslüman evinde ne işi vardır?

Müslümanlar çocuklarına, kendi din ve medeniyetlerine uygun bir eğitim vermelidir.

Bir İslâm şehrinin gerçekten İslâm şehri olduğunu gösteren kıstaslar vardır. Bunlardan biri, Cuma ezanı okunduğu vakit ticaretin durması ve erkeklerin Cuma namazı kılmak üzere camilerde toplanmasıdır.Bir başkası da, kadınların tesettürlü olmasıdır.

Cuma ezanı okunuyor...Caddeler, meydanlar, sokaklar insan dolu. Otobüsler, trenler, vapurlar, metrolar, otomobiller, taksiler, içleri insan dolu olduğu halde vızır vızır işliyor... Çarşılar, pazarlar insan dolu... Dükkânlar, kahvehaneler, lokantalar, pastaneler, hanlar, pasajlar insan dolu...Bu şehir nasıl bir İslâm şehridir?

Bir İslâm toplumunda, yasal sınırlar içinde Müslümanlar emr-i mâruf ve nehyi münker yaparlar, yani iyiliği emrederler, kötülüğü de yasaklamaya ve engellemeye çalışırlar.Emr-i mâruf ve nehyi münker, ümmet üzerine farzdır. Bunu terk eden bir İslâm toplumu hastadır, gaflet içindedir, vazifesini yapmamaktadır.

İslâm toplumu, kendisine yapılan saldırıları ve hücumları def etmekle mükelleftir. Saldırılara karşı müdafaa, insanların en kutsal hakkıdır. Müslümanlar dinlerini, ırzlarını, tarihlerini, kimliklerini, kültürlerini, medeniyetlerini, mukaddesatlarını, atalarının hatıralarını koruyamıyorlarsa, onlar nasıl Müslümandır?

Bir toplumda dürüst, namuslu, haklı olanlar, en az yamuk, namussuz ve haksız olanlar kadar cesur, azimli, gözükara olmazlarsa o toplum batmaya mahkûmdur.

İnsanlar birtakım değerlerde, ölçülerde, kıstaslarda ittifak halinde değildir. Müminin ak dediğine, kâfir kara der. İnananın hak dediğine, inanmayan bâtıl der. Müslümanlar kendi dinlerinin, medeniyetlerinin, kültürlerinin, kimliklerinin değerlerini, ilkelerini, ölçü ve kıstaslarını korumakla yükümlüdür.

İki zıt bir yerde içtima etmez.Müslüman o kimsedir ki, dininin ölçü ve hükümlerine uymayan hükümleri benimseyemez. Hak ile bâtıl, iman ile küfr, sevap ile günah, iyilik ile kötülük, salâh ile fesat birbirleriyle uyuşmaz ve barışmaz.

Müslüman kimlere ve nelere bağlıdır?

-Allah’a bağlıdır, O’nunla ahd ü misakı vardır.

-Allah’ın Resulüne bağlıdır. Resulullah kendisiyle Allah arasında bir haberci, ölçü ve vasıtadır.

-Allah’ın Kitabı Kur’ân’a bağlıdır. Kur’an onun düsturudur.

-Resulullah’ın Sünnetine bağlıdır. Resulullah onun için en güzel örnek ve modeldir. Yaptığı her işte, “Resulullah ne yapmamı, nasıl davranmamı isterdi?” diye düşünmelidir.

-İslâm büyüklerine bağlıdır. Ashab-ı kiram...Ehl-i Beyt...Selef-i sâlihîn... Eimme-i müctehidîn... Evliyaullah... Âmil ve sâlih din âlimleri... Mürşid-i kâmiller ve hakikî şeyhler... Âdil emîrler.

İnsan sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, hacca gitmekle kâmil dindar olmaz. İslâm’ın bir de ahlâk tarafı vardır. İyi Müslüman olabilmek için İslâm ahlâkına, Kur’ân ahlâkına, Peygamber ahlâkına uygun bir ahlâka sahip olmak gerekir.

İsraflı bir hayat süren, aşırı tüketim yapan, gösterişe kaçan, saçan savuran, kendini beğenen, lüks ve fâhir otomobillerle gezip tozan, kanaate riayet etmeyerek aşırı şekilde yiyip içen, giyinip kuşanan, insanları hor gören, gıybet eden, haram yiyen bir adam namaz da kılsa, hacca da gitse, umre de yapsa kesinlikle dindar ve iyi bir Müslüman sayılamaz. Böylelerinde münafıklık alâmetleri vardır.

İslâm dininin iki vechesi vardır:

1. İnsanları müjdeler. Resulullah’a iman ederek getirdiği dini ve Şeriatı kabul eden, Allah’a ibadet eden, kötülüklerden ve günahlardan sakınan, iyilik yapan insanlar için ebedî mutluluk vardır.

2. İslâm uyarır. Peygamberi yalanlayan, onun getirdiği dini kabul etmeyen, onun iyi haberlerine ve müjdesine sırt çeviren; yeryüzünde kâfirlik, münâfıklık, zâlimlik, fesatçılık yapan kimseler azaba çarpılacaklardır ve cehenneme atılacaklardır.

Müslüman bu müjde ve uyarı bilgilerini bir an bile aklından ve zihninden uzak tutmaz.

Maalesef öyle adamlar var ki, senenin on bir ayında bin türlü büyük günahı, ahlâksızlığı, haram yiyiciliği, kötülüğü kasıtlı ve niyetli olarak, bile bile işliyor. Sonra hacca veya umreye gidiyor ve bunların affedileceğini, Zemzemle yıkanmış gibi tertemiz ve günahsız olacağını zannediyor. Böyle bir düşünce İslâm dininin öğretilerine ve verilerine uygun değildir. Mebrur bir hac elbette günahların affına vesile olabilir. Lakin “Hacca gider, bütün günahlarımı afettiririm...” diyerek kasıtlı ve niyetli olarak günah işleyenler affedilenler zümresine dahil olabilirler mi?

İyi bir Müslüman aynı zamanda iyi bir insan demektir.İyi insan olmayan kimse Müslüman olabilir ama “İyi Müslüman” olamaz.

imam-ı Şafiî Hazretleri: “Asıl fazilet ve üstünlük, düşmanların kabul, teslim ve şehadet ettiğidir” buyurmaktadır. Gayr-i müslimler (hiç olmazsa bir kısmı), dindar olmayanlar bir Müslümanın ahlâkına, faziletine, doğruluğuna, iyiliğine şahadet ederlerse o gerçekten iyi ve faziletli bir Müslümandır. Selahâddin Eyyubî böyle Müslümanlardandır. Onun âlicenaplığını, insaniyetini, merhametini, insafını Haçlılar bile kabul etmiştir.

İslâm dini helâl ticareti, ziraatı, üretimi, alışverişi teşvik eder. Haram ticaret ve kazançlardan kaçınmamızı bildirir. Haram ticaretlerin en çirkini, en iğrenci, en alçakçası, en şeni’i din sömürüsü, mukaddesat bezirgânlığı yapmaktır. Böyle bir ticaret, karı satmaktan, eşkıyalıktan, katillikten, ırza geçmekten daha kötüdür.

Dine hizmet edilir, din istihdam ve istismar edilemez.
« Son Düzenleme: 28 Mart 2009, 01:04:00 Gönderen: moderatör »
Zafer Yakındır ve Zafer, İNANANLARINDIR...