Anna Masala'nın Unutamadığı İlâhiler

Başlatan Vuslat Yolcusu, 10 Haziran 2007, 03:31:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Vuslat Yolcusu

Anna Masala'nın Unutamadığı İlâhiler
 
Rabbimizin tertemiz fıtratla bizlere emanet ettiği ev-latlarımızı eğitmek, Rabbimizin istediği kul, Hazreti Âdem'e çocukluğa Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ümmetliğe yakışır şekilde bir evlat, Allah'ın yarattığı her şeyle güzel geçinebilecek bir insan yetiştirmek gibi önemli bir gö-revle hepimiz yükümlüyüz. Efendimiz (s.a.v.);
“Çocuklarınıza iyi bakınız. Onları güzel terbiye edi-niz. Bir kimsenin çocuğunu terbiye etmesi ve ona edep öğretmesi, her gün sadaka vermesinden hayırlıdır.”-(Hadis)buyurmaktadır. İşte bu önemli görevi yerine ge-tirirken dikkat etmemiz gereken kuralları maddeler ha-linde izah etmek istiyorum;
* Eğitim doğruları söylemek değil, doğruları yapmak-tır. Eğitmek doğru tepki vermektir.
Çocuğunuza örnek olmaya gayret edin, gerisi gelir.
Çocuğunuza vereceğiniz eğitimin amacı, onun so-rumluluk düzeyini geliştirmek ve olgunlaşmasını sağla-mak olmalıdır.
Başarılı terbiye sisteminin özelliği, ödüllendirici ve keyiflendirici olmasıdır. Çocuğunuza “aferin” demekte cömert olunuz.
Çocuğunuza işlerinizde size yardım etme fırsatı ve-rin. Onun için en iyi seçimi yapmış olmanız değil, çocu-ğunuza seçme hakkı vermeniz daha önemlidir.
Çocuklarınızın yanlışlarını değil, doğrularını yaka-layın.
Çocuğunuza iyi sözler söylemekten ve onu övmek-ten korkmayın. Şımartmaktan kaçınayım derken, özgü-venini zedelediğiniz çocuklara tekrar özgüven kazan-dırmak daha zordur. Merak etmeyin, şımarık çocukları zaten hayat hizaya sokacaktır.
Çocukları istediğiniz yönde geliştirmenin yolu, doğ-ru yaptıkları zaman fark etmek ve olumlu konuşmaktır. “Aferin, ellerini yıkadın.”, “Seni ders çalışırken görmek beni çok memnun etti.” gibi sözler, doğruların fark edil-mesidir ve olumlu davranışların kazanılması için çok önemlidir.
Takdir edilen ve övülen çocuklar takdir etmeyi öğ-renirler.
Çocuğunuza ne derseniz, nasıl ifade ederseniz ço-cuğunuzun öyle olma ihtimalini artırırsınız. “Tembel”, “sorumsuz”, “asi”, “inatçı” gibi olumsuz sıfatlar, bu özel-likleri geliştirir. Onun için çocuğa olumlu ifadeler kullan-malı, olumlu sıfatlarla hitap edilmelidir.
Çocuğunuzu hiçbir zaman başkasıyla kıyaslamayın. Önemli olan çocuğunuzun kardeşine veya arkadaş-larına kıyasla ne kadar başarılı olduğu değil, kendi yapabileceklerine kıyasla ne kadar başarılı olduğudur.
Çocuğunuzun hatasını başkalarının yanında söy-lemeyin, asla başkalarının yanında eleştirmeyin. Sıkça eleştirilen çocuklar, içe kapanık ve güvensiz olurlar.
Çocuğunuzun dış görünüş ve özellikleri ile ilgili olumlu sözler söyleyin. “Şişko, göbeğine bak, kemikle-rin sayılıyor..” gibi sözler söylemekten kaçının. Bu tür sözler, çocuğun ruhuna hayat boyu sürecek yetersizlik duygusunun yerleşmesine neden olur.
Suçlanan ve her konuda kabahatlı bulunan çocuklar, suçlamayı ve yalan söylemeyi öğrenirler, ikiyüzlü olurlar.
Çocuklarınızla alay etmeyin, onları küçük düşürme-yin ve utandırmayın. Alay edilen çocuklar, mahcubi-yetle, utangaç bir hayatla baş başa kalırlar, güvensizlik yaşarlar.
Kavgacılık ve hırçınlık, görerek öğrenilen davranış-lardır. Çocuğunuzda bu davranışları görüyorsanız, aile içindeki ilişki ve örnekleri ve kendinizi gözden geçiriniz.
Çocuklar kızgın insanları sevmezler. Ne kadar haklı sebeplere dayanırsa dayansın, ortada kızmaya hazır bir insan gibi dolaşmayın. Kızgın olduğunuz bir sırada, hayat dersi vermeye kalkışmayın. Kırgınlığınızı ve kız-gınlığınızı fazla uzatmayın. Çocuğunuza hiçbir zaman ve hiçbir sebeple küsmeyin.
Bütün çocuklar birbirlerine benzer gibi gözükürler ama her çocuğun diğerinden mutlaka farklılıkları var-dır. Bunları fark etmeye çalışın, dile getirin. Farklılıkları göz önünde bulundurarak muamelede bulunun.
Çocuklarınıza asla küfretmeyin, onlara beddua et-meyin, lanet okumayın.
Çocuğunuzun hayattan zevk almasına yardım edin. Onu mutlu eden etkinlikleri destekleyin ve bunu dile getirin.
Çocuğunuza zaman zaman bildiğiniz, öğüt verici fıkralar, hikâyeler anlatın. Onun da size anlattıklarını can kulağıyla dinleyin. Konuşma ve dinleme âdâbını öğret-miş olursunuz, olayları muhakeme edebilme ufkunu genişletmiş olursunuz.
Olumsuz konuşarak motivasyon artırma yöntemi tarihe karışmıştır. Çocuğunuzu gayrete getirmek için olumlu bir tavır içinde olun. Çocuğunuza olumsuz bir söz söylemeniz gerekiyorsa, sözü olumlu ve ona gü-veninizi belirten bir cümleyle bitirin.
Tahammül edebildiğiniz hataları görmezden gelin. Hiçbir eleştiriyi çocuğun kişiliğini hedef alarak yap-mayın. Davranışı eleştirin. Adama değil, topa vurun. “Tembel” yerine “Ödevini neden yapmadın?”,“sorum-suz” yerine “Odan toplanmamış mı?” deyin.
Çocuğunuzun beğendiğiniz özelliklerini dile getir-mek için fırsat beklemeyin. Bunu başkalarının yanında yapmaktan çekinmeyin. Çocuğunuzun başarılarını övün. Ama överken aşırıya kaçmayın. Samimiyetiniz-den şüpheye düşebilir.
Çocuğunuza ulaşabileceği hedefler koyun ve bun-lara ulaştığında onu ödüllendirin.
Çocuğunuzun cinsellikle ilgili sorularına cevap ve-rin. Cevabınız onun sorduğu soruyla ilgili olsun, bütün bildiklerinizle anlatmaya kalkışmayın.
Çocuğunuza kız da olsa, erkek de olsa pasta, kek, ekmek, kurabiye yapmasını öğretin. Somut bir şey mey-dana getirebilmek, bir işi başarabilmek çocuğun ken-dine olan güven ve saygısını geliştirir.
Çocuğunuzu olgunlaştıracak olan sorumluluk al-masıdır. Bunun için de hata yapılmasını göze almak ve bunu kabullenmek gerekir. Doğru, bazen hata yaparak öğrenilir.
Çocuğunuzun okul başarısı arzu ettiğiniz kadar yük-sek değilse tasalanmayın. Okul başarısı, hayat başarısı konusunda orta derecede fikir verir. Okul başarısı düşük olanların hayat başarısı da düşük olur diye genel geçer bir kural yoktur.
Çocuğunuza bulunduğu yaştan daha büyükmüş gi-bi davranırsanız, olgunlaşmasına yardımcı olursunuz.
Küçük yaşta alınan bir terbiyenin veya verilen bir eğitimin ileriki hayata etkisini ifade için yaşanmış olan şu olayı sizinle paylaşmak istiyorum:
12 Mart'tan sonra, UNESCO tarafından destekle-nen Yunus EMRE Sempozyumu'nda, o günlerde tutuk-lu bulunan Sabahattin Eyüboğlu'nun görüşlerini akta-rarak, Yunus'u muttaki bir derviş değil de, derviş söyle-miyle halka yaklaşmış bir devrimci gibi gösteren Rauf Mutluay çok tuhaf duruma düşer. Bu görüşleri eleştir-mek için kürsüye gelen Prof. Dr. Mehmet Kaplan, çok öfkeli konuşur ve daha sonra söz alan İtalyan Prof. An-na Masala da, onu destekleyici bir konuşma yapar. Top-lantı bittikten sonra, bu konuşması için onu tebrik etmek maksadıyla, bir grup edebiyat adamıyla eski Park Otel'e gidilir. Bir ara Topkapı Sarayı'nı göstererek şöyle der:
"Burada yaşayanlar güçlü düşmanlardı, şimdiki Türkler zayıf dost!" diyerek gönülleri fetheder. Böyle güzel sözlerin ve samimi davranışların gerisindeki şah-siyet merak uyandırdığından, misafirlerin biraz tenha-laşmasını bekledikten sonra, ona şöyle derler:
"Anna Hanım, siz de bizim gibi müslüman olmuş-sunuz da farkında değilsiniz." Anna Hanım bir an du-rur, meşrubatların yanındaki kanyak şişesinden bir yudum alarak ayağa kalkar ve anlamadığımız dilden bir şeyler okuyup, küçük bir kız gibi dans etmeye baş-lar. Ardından da şunları söyler:
“Dört beş yaşlarımda öğrendiğim bu kilise ilâhi-lerinden bir kurtulabilsem, sizden daha iyi müslüman olurum... Ah, İsa ve Meryem için bestelenmiş bu La-tince ilâhiler ah!”
Anna Masala'nın küçükken öğrendiği ve 70-80 ya-şına kadar unutamadığı kilise ilâhileri müslüman ol-masına engel oluyorsa, bizimde küçük yaşta verece-ğimiz iyi bir eğitim, çocuğumuzun büyüyünce gayri müslim olmasını engelleyeceğini unutmayalım.
Şimdi oturup düşünmek gerekir: Bu ülkede Ya-hudilerle Hıristiyanlar başta olmak üzere, bütün din-lerin mensupları kendi dinlerine ait duaları küçük yaş-taki çocuklarına öğretebiliyorlar da, bizimkilere neden yasak?

alintidir.

Fatihan

Alıntı Yap
Şimdi oturup düşünmek gerekir: Bu ülkede Ya-hudilerle Hıristiyanlar başta olmak üzere, bütün din-lerin mensupları kendi dinlerine ait duaları küçük yaş-taki çocuklarına öğretebiliyorlar da, bizimkilere neden yasak?
:x  :x  :x

Kardeşim Allah razı olsun güzel bir paylaşım