Yüz Kaleye Değerdin!..

Başlatan hocaoğlu, 25 Şubat 2008, 17:58:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hocaoğlu

Sultan Dördüncü Murâd Han, İmâm-ı a'zam ve Abdül-kâdir-i Geylânî gibi mübarek zâtların türbelerinin bulunduğu Bağdat'ı, Şiî Safevîlerin elinden almak için muazzam ordusuyla şehir önüne gelmişti. Ancak günler birbirini kovaladığı hâlde şehir bir türlü düşmüyordu. Muhasaranın otuz yedinci günü yapılan umûmî hücum çok şiddetli geçtiği hâlde kale yine alınamadı. Bu hücum sırasında Sadrâzam Tayyar Mehmed Paşa da şehîd düştü.

"Âh Tayyar! Bağdat kalesi gibi yüz kaleye değerdin" diyen Sultân Dördüncü Murâd Han, büyük bir üzüntü içerisinde iken ve gazilerin içlerini sıkıntı basarken, askerler garip bir kimseyi Sultân'ın huzuruna getirdiler. Elbisesi lime lime, elinde dalından yeni koparılmış akasya ağacından bir değnek, yüzünde tâ ayaklarından farkedilen fevkalâde bir nûr vardı. Bakışları, karşısındaki kimseyi hemen tesir altında bırakıyordu. Bu zât, Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin yakınlarından olan, mübarek birisi idi. Sultan Dördüncü Murâd Han'a saygı ile tane tane konuşarak; "Padişah'ım! Hocamın emriyle İstanbul'dan buralara geldim. Gayretle çalışın, Bağdat'ı Pazartesi'nden önce fethedin, sonraya kalırsa sele dûçâr olursunuz, fetih müyesser olmaz, Mevlâm sizi muhafaza etsin" deyip çadırdan çıktı.

Hocasının bu isteğini Bağdat'ın fetih müjdesi olarak gören Sultan Murâd Han, ertesi gün ordunun başında hücurr emrini verdi. Padişah'ının hücum emrini alan, din uğrunda cana başa bakmaz Osmanlının civanbaht yiğitleri surtara öyle bir tırmandılar ki, kısa süre içerisinde kaleye şerefi sancaklarını dikmekle şereflendiler (24 Aralık 1638).
Ertesi gün çıkan fırtınanın akabinde öyle bir yağmur yağdı ki, Bağdat çevresinde günlerce seller aktı.

Osmanlı Padişahları 2 S.256
Mal cimrilerde, Silah korkaklarda, Yönetim akılsızlarda olursa iş bozulur...Hz Ebu Bekir (r.a.)

setre

Hep ertelediğim zaman,bir türlü varamadığım diyardı...

jager