Zayıflamak ister misiniz?

Başlatan İsra, 08 Mart 2009, 14:00:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Kilo probleminiz varsa önce bunun sebebini bilmekte fayda var. Yaptığım incelemelerde insanın gereğinden fazla kilo almasına yol açan yüz kadar neden buldum. Bununla birlikte bu yüz sebepten bir tanesi diğer doksan dokuzundan çok daha etkili.

İnsan yemek yemeyi bir tatmin aracı olarak kullanıyor. Yaşamımızdaki başarı ve mutluluk açığını yemek yiyerek gidermeye çalışıyoruz. Eşimizle mutlu değiliz ya da işler yolunda gitmiyor; istediğimiz gibi bir eğitim alamadık; sofraya oturduğumuzda bu eksiklikleri telafi etmek için hiç doymayacakmış gibi yemek yiyoruz. Aslında bizim yemeğe değil, başarıya, mutluluğa, hayatımızda düzene/düzelmeye ihtiyacımız var. Kadınların kilo almasının temelinde eşlerinin, çocuklarının onları mutlu etmemesi var.

Mahatma Gandhi'nin yemek ve olgunlaşma ile ilgili çok özel bir sözü var. "İnsan ruhu ne kadar fazla olgunlaşırsa, o kadar az yemek yer." İnsanın yemek yeme tutumu, bir tür olgunluk ölçer gibi çalışıyor. İhtiyaç duyduğundan fazlasını yiyorsan olgun değilsin. Nefsine hakim olabiliyorsan olgunsun. Müthiş bir ölçü. Başbakan da olsan, profesör de olsan, sanatçı da olsan, öğretmen de olsan fark etmez. Olgun olabilmen için yemekle ilişkini sağlıklı bir düzene oturtman gerekiyor. Yani büyük unvanlara ulaşmış olman ya da seksen yaşına gelmiş olman seni olgun yapmıyor. Sofrada kendine hakim olamayan biri, yaşamındaki diğer seçimlerde doğru olanı yapamayabilir ya da yanlış olanı da bile bile yapabilir.

Gereğinden fazla kilo alma konusunda bir istisna var. İlaç etkisiyle kilo alma. Bazılarımız kullandıkları ilaçların etkisiyle kilo alıyor. Bu durumun olgunlaşmayla bir ilgisi yok. Kortizon tedavisi gören bir kişi, ilacın etkisiyle aşırı kilo alabilir.

Türk yemeklerini biz dünyanın en güzel yemekleri sansak da, Türk yemekleri monoton bir yapıya sahip görünüyor. Örneğin klasik bir Türk yemeği mönüsü yapalım. Mercimek çorbası, pilav ve kuru fasulye. Mercimek çorbasından içtiğiniz birinci kaşıkla ikinci kaşık arasında bir fark yoktur. Çorba bitinceye kadar aynı monoton tadı vermeye devam eder. Restoranlarda az çorba denilen miktar, aslında insan için yeterli olabilecek bir miktardır. Fasulye yerken de durum fark etmez; birinci kaşıkla son kaşık arasında bir fark yoktur. Aynı monoton tat devam eder. Pilav için de durum aynıdır. Sofrada çeşitlilik (demokrasi) olmayınca tatmin duygusunu miktarı çoğaltarak çözmeye çalışıyoruz. Halbuki insan az yediğinde tadı damağında kalır. Okinawa adasında 100 yıldan fazla yaşayan insanların yemek kürü, günde 20 çeşit gıda almak. Adada yetişen otların çoğunluğunun oluşturduğu yeşillikleri tüketiyorlar. Biz de yemek yerken miktarı değil, çeşidi artırmalıyız.

Yemek yerken tat almayı da bilmiyoruz. Yemek sofralarında gördüğüm şey şu: İnsanlar ağızlarındaki lokmayı yutmadan, çatallarına aldıkları yeni bir parçayı ağızlarına götürüyorlar. Yediğinizin lezzetini anlayabilmek için ağzın boş olması gerekiyor. Yemek yerken acele edilmesinin de temel nedeni, yine başarı/mutluluk açlığımızı bir an önce yatıştırmak isteği. İnsanlar, eğer ağızlarındaki lokmayı bitirip yeni bir lokma alsalardı yemek yeme süresi kendiliğinden uzayacak ve daha az yenilerek tatmin duygusuna ulaşacaktık.

Okul İstanbul'da sık sık misafirlerime ya da ekip arkadaşlarıma kahvaltı hazırlarım. Sofraya insanların gözünü tatmin edecek kadar her şeyi bol bol koysam da, kahvaltılıkları olabilecek en küçük şekilde doğrarım. Peynirler, salatalıklar, domatesler ya da biberler, çatala gelebilecek büyüklükte ama alışılagelmedik ölçüde küçük doğranırlar. Yediğimiz küçük de olsa büyük de olsa aynı etkide tat bırakıyor. Birçoğumuz da sadece tatmin olmak için yemek yediğimizden bu küçük parçalar çok fazla yenmese de insanın daha fazla damak tadına ulaşmasına yol açıyor.

Melih Arat

ruy-ı zemin

Alıntı yapılan: İsra - 08 Mart 2009, 14:00:12

Okinawa adasında 100 yıldan fazla yaşayan insanların yemek kürü, günde 20 çeşit gıda almak. Adada yetişen otların çoğunluğunun oluşturduğu yeşillikleri tüketiyorlar. Biz de yemek yerken miktarı değil, çeşidi artırmalıyız.




1940’larda dünyada insan yaşamı ortalama 48 yıldı. 70’lerde 65’e yükseldi. 2025’te bu oranın 73 olması bekleniyor. Şu anda dünya üzerinde ortalama yaşam süresinin en uzun olduğu yer ise 81.2 yıl ile Japonya’nın Okinawa Adası.

Hürriyet Yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ve Fotoğrafçı Sebati Karakurt, Okinawa Adası’nda insan ömrünün neden daha uzun sürdüğünü, insanların birçoğunun nasıl 100 yaşın üzerinde olduğunu incelemek için Okinawa’ya gittiler. Müftüoğlu, 4 gün süren seyahatinde Okinawa’da bu konuda araştırmalar yapan bir enstitüyle görüştü, sokakta insanlarla konuştu, yaşam biçimlerini gözlemledi. Yedikleri yemeklerden eğlence anlayışlarına, manevi yaşantılarından toplumsal ilişkilerine Okinawalıları inceledi. Hürriyet okurları, uzun yaşamın sırlarını yarından itibaren Karakurt’un çektiği fotoğraflar eşliğinde, Osman Müftüoğlu’nun dizi yazısında okuyacaklar.

Okinawa’nın ne özelliği var? İklimi mi, insanları mı... Neden bu kadar uzun yaşıyorlar?

- İklimin de etkisi var ama Okinawa’da uzun ömür, temelde yaşam biçimlerinden kaynaklanıyor. Örneğin, Amerika’ya göç eden Okinawalılar araştırılmış ve adada kalanlara göre daha kısa yaşadıkları görülmüş. Tam tersine, adaya gelen Çinlilerin ise daha uzun yaşadıkları.

Uzun yaşarlarken, melekeleri ne durumda oluyor?
- Gayet sağlıklılar. Okinawalılar ihtiyarlamıyorlar çünkü, sadece yaş alıyorlar. Hayatın içindeler, hiçbir şeyden ellerini çekmiyorlar. Tekerlekli sandalyeyle dolaşan, bellek problemleri yaşayan biri gelmesin aklınıza. 90 yaşında cilt bakımı yaptıran, aktif insanlar bunlar. Herkes dinç.

Yaşam biçimlerinde ne farklılıklar var?

- Öncelikle beslenme alışkanlıkları farklı. Her türlü deniz ürünü, sebze-meyve, soya ve bitkisel çaylar, ağırlıklı tükettikleri gıdalar. Ayrıca ne yerlerse yesinler az yeme gibi bir huyları var. Fazla kilodan nefret ediyorlar. Ruhlarını beslemeyi de iyi beceriyorlar. Maneviyatları çok sağlam.

KONUŞMALARI AĞIR YÜRÜMELERİ YAVAŞ

Yaşam tempoları nasıl? Koşuşturma, stres...

- Okinawa’da bir gün 48 saat. Hayat, yavaşlatılmış bir film gibi. Müzikleri dingin, konuşmaları ağır, yürümeleri yavaş. Koşuşturan kimse yoktu. Ayrıca panik bozukluk, stres, depresyon hiç yok. Eskiler bunlar ne bilmiyor. Gün içinde uykuya yatma alışkanlıkları da var. İspanyolların siestası gibi.

Biraz miskinlik mi var?

- Asla. Son derece aktif bir hayatları var. Egzersiz hayatın bir parçası. Sabahları tai-chi ve karate yaparak güne başlıyorlar. Kendi aralarında eğlenceler düzenliyorlar, hafta sonları piknik yapıyorlar.

Bu alışkanlıklar yeni nesilde devam ediyor mu?

- Yeni nesil pek öyle değil. Reklamlara özenip sigara içiyorlar örneğin. Bu arada onlardan görüp 80 yaşından sonra sigaraya başlayan yaşlılar da var. Gençler, daha çok Amerikan tarzı fast food yiyecekler tüketiyorlar. Başkalaşma, adadaki ortalama yaşam süresini azaltacaktır.

Normalde hiç yok mu bu tür hastalıklar?

- Çok az. Kolesterol sorunu hiç yok. Dünyada insanların damar sertliğini artıran homosistein düzeyinin en düşük olduğu yer Okinawa. Meme, prostat kanseri ne bilmiyorlar. Okinawa’da bir enstitü prostat kanseri araştırması yapmak istemiş ama vaka bulamayınca iptal etmek zorunda kalmış.

Alkolle araları nasıl?

- Pirinç rakısı ve bira, en çok tercih ettikleri alkoller. Ama çok az tüketiliyor. Alkol yerine daha çok bitkisel çayları tercih ediyorlar. Yasemin çayına odaklanmışlar. Yasemin-yeşil çay karışımı ya da sadece yasemin çayı en çok içtikleri.

Detoks da yapmıyorlardır o zaman.

- Toksin almıyorlar ki detoks yapsınlar. Hayatın kendisi detokslanmış Okinawa’da. Zaten detoks diye bir şeyden de haberleri yok.

Doğru beslenme, egzersiz, spor, mutlu bir ruh. Nasıl ölüyorlar Okinawalılar ya da neden ölüyorlar?

- 100’ü aşıp ölürlerken bile damarları hálá genç aslında. Doğal yaşlanmayla, eceliyle ölüyor hepsi.

Kentleşme, endüstrileşme seviyeleri ne?

- Ada olmanın getirdiği bir sonuç, az otomobil var, sanayi bölgeleri de az. Mimari bir güzelliği yok, kötü bir California kopyası ama kirliliğin az olduğu, trafiğin yoğun olmadığı bir bölge.

Sokakta gördüğünüz insanların yaşlarını tahmin edebildiniz mi?

- Başta zor oldu. Sonra bizde olsa kaç yaşında olurdu diye düşündüğüm sayının üstüne 20 koymam gerektiğini anladım. Öyle yapınca, tutturmaya başladım.

Benzer yönleri var mı peki Türklerle?

- Aslında bize benziyorlar. Bizim gibi mahcuplar, çekingenler. Teşekkürü, özrü sık kullanıyorlar. Mesela birine yer sormak onlarda riskli bir şey. Başkasına yardım etme duygusu o kadar baskın ki, tam bizim gibi bilmeseler de o yeri size tarif ediyorlar.

Yaşlı olmak Okinawa’da neyi ifade ediyor? 80 yaşında biri, otobüse 100 yaşında biri binince yer mi veriyor mesela?

- Hayır, kimse kimseye yer vermiyor. Çünkü, onlar için yaşlı olmak, yardım gerektiren bir durum değil. Hatta böyle düşünmek ayıp sayılıyor.

Gençler nasıl karşılıyor onları?

- Müthiş bir saygı duyuyorlar yaşlılara. Gençler için yaşlı birine özellikle de yaşlı bir kadına dokunmak ömür uzatıcı bir şey örneğin. Kadının toplumda özel bir yeri var çünkü. Okinawa’da ailenin reisi kadın. Yaşlılar ise, genç birine dokunmanın onlara güzellik katacağına inanıyorlar.

CİNSELLİKTE 75 KESİN 80 BELKİ, 85 NADİREN

Cinsel yaşamları ne durumda?

- 75 yaşına kadar hemen herkesin cinsel yaşamı sorunsuz sürüyor. 80 belki. 85’te de nadiren. Bir taksi şoförümüz vardı, 78 yaşında, erkek. Ona sordum, cinsel yaşam nasıl dedim. Evde oturunca kötü, gezince iyi, dedi. Bu da hayata bağlayan bir şey.

Menopoz ve andropoz yaşları nasıl?

- Bize göre biraz daha genç. Ama şöyle bir durum var. Onların yaşamlarının daha büyük bir kısmı menopoz ve andropozla geçiyor. Mesela 100 yaşında diyelim. 50 yıldır menopozda ya da andropozda demektir. Yani hayatının yarısı. Ama kemik kırılganlığı, boy kısalması, kamburlaşma gibi şeyler olmuyor hiç. Beslenmeleri bunu önlüyor çünkü.

BU YAZI DİZİSİNDE NELER OKUYACAKSINIZ?

Okinawa’da kanser neden az?

Kalp krizi ve felç geçirenlerin sayısı neden bu kadar düşük?

Yaşlı insanlara dokunmak uzun yaşatır mı?

Kadınlar neden uzun yaşıyor?

Okinawalılar ölümü olağan sayıyor, ölümden korkmuyorlar.

Bir Okinawalı denizden ne çıkarsa yer.

Tatlı patates ve yeşil çay ömrü uzatır mı?

Soya mucizesinin nedenleri.

85 yaşında cinsellik.

Okinawa’da depresyon lafı kullanılmıyor.

Bu adada detoks yok, antioks var.

Cilt güzelliklerinin sırrı.

1000 KM’LİK ADALAR ZİNCİRİNİN EN BÜYÜĞÜ

Okinawa Adası, Japonya’nın güneyindeki Ryukyu Adaları’nın bir parçası. 1000 km uzunluğunda yüzlerce adadan oluşan bölgenin en büyük kara parçası. 1201 kilometrekare yüzölçümü olan ada, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan askerlerinin kontrolüne geçmiş ve 1945-72 arasında Amerikan toprağı olmuştu. Sonra tekrar Japonya’ya verildi. Nüfusu yaklaşık 1.2 milyon. Bunun içinde yerli Okinawalılarla birlikte, Japonlar, dışarıdan çalışmaya gelenler ve halen adada üssü bulunan Amerika’nın asker ve aileleri de var. Adanın kuzeyi nüfus olarak daha seyrek. Güneye indikçe, adanın gelişmiş şehirleri sayılan Nago ve Okinawa City’den adanın başkenti Naha’ya kadar uzanan geniş bir şehir koridoruyla karşılaşıyorsunuz. Şehirleşme, nüfus arttıkça yavaş yavaş kuzeye doğru ilerliyor. Yine de Japonya’nın en fakir bölgesi sayılıyor. Kişi başı milli gelirleri 5 bin dolar seviyesinde.

Bizim Okinawa’lar

Ayvalık, Foça Anamur, Alanya

Okinawa bütün dünya için uzun yaşam modeli olabilir mi?

- Uzun yaşam konusunda bugün tıp neyi tartışıyorsa Okinawa’da o var. Bence uzun yaşam tartışması Okinawa tartışması olacak. Yaşam biçimleri, hayatla ilişkileri iyi anlaşılırsa, iyi ve kaliteli yaşlanma meselesi de çözülür. Her ülke, bu modelden kendine uygun olanları alıp bir sentez yaratabilir.

Türkiye’de bunu yapmak mümkün mü?

- Stresin az olduğu, trafik çilesinin olmadığı, öfkeden, kolesterolden uzak bir şekilde oradaki yaşam biçimlerini aynen burada da uygulayabiliriz. Bizdeki Akdeniz iklimi Okinawa’nın subtropikal iklime çok benziyor. Orada biraz daha fazla yağış var sadece. E onların yedikleri sebze, meyvelerin de neredeyse yüzde 80’i bizde bulunuyor. Neden olmasın.

Türkiye’nin kendi Okinawalıları var mı?

- Ege’de, Akdeniz’de; Türk, Rum, Ermeni kültürlerinin harmanlandığı köyler var. Buralarda, Okinawa’daki yaşam biçimlerine çok yakın hayatlar yaşanıyor. Ayvalık, Foça, Anamur, Alanya, İskenderun tam böyle yerler.

UZUN YAŞAMIN 5 SIRRI

Okinawa’da yaşamın uzun sürmesinin bence 5 temel sebebi var:

1) Doğu-Batı tıbbı sentezi uyguluyorlar. Doğu tıbbı, önleyici tıptır. İnsanların hasta olmamasını amaçlar. Batı tıbbı ise erken teşhis ve tedavi üstüne kuruludur. Okinawa her ikisini de içeriyor.

2) Ruh ve bedeni birlikte ele alıyorlar. Bütünleyici tıp. Bedensel problemlerin ruhsal sorunlar yaratacağını, ruhsal problemlerin fiziksel marazlar ortaya çıkaracağını biliyorlar.

3) Bireyin topluma entegrasyonu çok sağlam. Kültürüne, geçmişine, akrabalarına çok bağlı, aidiyet duygusu gelişmiş kişiler.

4) Öbür alemle entegrasyonu da sağlamışlar. Ölümden korkmuyorlar. Huzurlu karşılıyorlar. Şehirlerinde de ölüleriyle iç içe yaşıyorlar.

5) Maneviyatları sağlık üstüne kurulu. Duaları hep sağlığa yönelik. Arabam olsun, evim olsun diye değil, sağlıklı olayım diye dua ediyorlar.

alıntı
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد