Osmanlı padişahlarının hobileri

Başlatan İsra, 21 Mart 2008, 23:10:13

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Mustafa Armağan’ın kaleminden Osmanli padişahlarının hobileri

Hemen her Osmanlı padişahı, el sanatları veya güzel sanatların bir (ya da birkaç) dalına hakim olacak şekilde yetiştirilmiştir. Tabii bir de hobileri olması doğaldı. Zira her insan gibi, rutin meşguliyetlerinin yanında gönlünün arzuladığı işleri yapmak, padişahları psikolojik olarak içinde bulundukları sıkıntılardan uzaklaştırır, aynı zamanda bu durum, mevcut koşuşturmacanın dışında farklı bir düşünme pratiğine imkân tanırdı.

Fatih Sultan Mehmed’in bahçıvanlığa özel bir merakı vardı.

Bu meslekte iddialıydı ve bu yüzden boş vakitlerinin çoğunu bahçıvanlığa ayırır, bundan da büyük bir haz duyardı. Seferler arasında kalan zamanlarında Topkapı Sarayı ve diğer sarayların bahçelerinde çalışmaktan zevk alırdı. Ayrıca ok için parmağa takılan yüzükler, kemer tokaları ve kılıç kınları imalatı da elinden gelirdi.

Yavuz Sultan Selim’in hobisi kuyumculuktu.

Şiire meraklıydı. Nitekim bazı Türkçe şiirlerinin yanında Farsça bir divanı da vardır ve Almanya’da basılmıştır. Ayrıca Osmanlı padişahları içerisinde çok okumaktan dolayı gözlerinin bozulduğunu ve bu yüzden gözlük taktığını bildiğimiz ilk padişah, Yavuz’dur.

Kanuni Sultan Süleyman iyi giyinmeyi severdi.

Babası gibi kuyumculuğa meraklıydı; ama şiir alanında, komutanlığı ve yöneticiliği kadar iddialı bir padişahtı. ‘Muhibbî’ mahlasını kullandığı Divan’ında tam 2.779 gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî’nin bile ulaştığı gazel sayısı ancak 1.825 adette kalmaktadır. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır. Ayrıca kavaf (kunduracı) olduğuna dair kayıt da vardır.

I. Mahmud hilalci, mühür kazıcısı ve kuyumcuydu.

Eserlerini çarşıda sattırır, eline geçen paralarla sadakalarını dağıtır, ufak tefek ihtiyaçlarını karşılar, bundan da büyük bir haz alırdı. Bir gün kendisine vezirlerinden birisi, “Şevketlüm, milletin hazinesi sizin demektir. Niçin böyle uğraşıp zahmet edersiniz?” deyince, “Milletin hazinesini millete sarf etmek gerek. Saniyen, insanın çalışıp alın teri dökerek kazandığı paranın zevki başkadır.” cevabını almıştır.

II. Abdülhamid’in at binme, yüzme, atıcılık gibi merakları vardı.

Silah kullanmakta pek mahirdi. Nişan alarak ismini yazar, madalyaları ortasından delerdi. Kakma ve süsleme işlerinde mahir olmasının yanında usta bir marangozdu da. Sarayında özel marangozluk aletleri vardı. İş tulumunu giyer ve atölyesinde saatlerce kendini kaybederdi. Bir başka merakı da polisiye roman okumak, daha doğrusu okutmaktı. Ünlü polisiye roman dizisi Sherlock Holmes’un yazarı Sir Conan Doyle’un hayranlarındandı.

enfa


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Tuğra

Güzel bilgiler için teşekkürler.
〰〰〰〰🐠

Mahi


Günbatımı

#4
PADİŞAHLARIN SANATLARI
Osmanlıda her insan bir sanat öğrenirdi. Kimse, boş gezip dilenmek veya gayri meşrû yola başvurmaya cesaret edemezdi. Kimsesizlerin ise elinden tutacak zenginler ve vakıflar vardı. Sanat öğrenmek her şeyin başında gelirdi.

Osmanlı padişahlarının hemen hemen tamamı bir sanat sahibi idiler. Padişahlar devlet işlerinden arta kalan zamanlarında bu sanatlarını icra ederlerdi. Padişahlardan bazılarının sanatları:

Fatih Sultan Mehmed Han, iyi bir bahçıvandı.

Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han ve Sultan I.Mahmud Han kuyumcu idiler.

Sultan III. Murad Han ok yapardı. Sultan III. Mehmed Han ile Sultan I. Ahmed Han kaşık ve okçuların parmaklarına taktıkları yüzükleri yaparlardı.

Sultan III. Ahmed ve Sultan II. Mahmud Han mükemmel hattattılar.

Sultan III. Osman Han, marangoz idi.

Sultan III. Mustafa Han’ın mükemmel bir atölyesi vardı. Bu atölyede emrindeki işçilerle beraber çalışırdı.

Sultan I. Abdülhamid Han, ok ve yay yapardı.

Sultan III. Selim Han nakış ve desen yapmada ustaydı. Bestekarlığı vardı.

Sultan II. Abdülhamid Han ince marangozlukta pek usta idi.


Padişahlar, çoğu zaman yaptıklarını sattırır, elde ettikleri gelir ile kendi ihtiyaçlarını karşılarlardı. Sultan I. Mahmud Han, kuyumculukla meşgul olurken, vezirlerden birisi padişahın yanına gelir ve:

_ “Şevketlüm, milletin hazinesi sizin demektir. Niçin böyle uğraşıp kendinize zahmet edersiniz?” deyince insaniyetli padişah:
_ “Bre ne yabane  söylersin. Milletin hazinesini, milletin ihtiyacına sarfetmek gerekir. İnsan olana duramadan çalışmak düşer.                            

İnsanın çalışıp alın teri dökerek kazandığı paranın bereketi başkadır. İçinde alınteri, göz nuru bulunan kazancın, tadı ve bereketi olur.” demiştir.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Hâsıl-ı Kelam

Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Evfacan

Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

mardin

eski topraklar bir başka oluyor.hey dünya hey...isra eline saglık bunları ögrendigim iyi oldu Allah razı olsun
ibadetin eftali devamlı olanıdır.