Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Oldu Tut [ Aşkî ]

Başlatan canverenpervaneler, 31 Ağustos 2009, 01:42:34

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

canverenpervaneler


Şâh ı dehr oldun sipihr üstünde eyvân oldu tut
Sen göçüp gittin bu menzilden o virân oldu tut

Âkıbet her verdiğin alır bilirsin dehr–i dûn
Bu harâb–âbâd pür–genc–i firâvân oldu tut

Hâk–i tîre olısar âhir birâder meskenin
Mâh ı enver bezmine şem' i şebistân oldu tut

Câygâhın âkıbet bir iki tahte–pâredir
Hây gâfil menzilin taht–ı Süleymân oldu tut

Çün perişânlıkdır ey dil sonu her cem'iyyetin
Bezminde ahbâb cem' olup perişân oldu tut

Şerbetin âhir sunar her şahsa kanûn–ı ecel
Derdine Lokmân'dan ey dil–haste dermân oldu tut

Dehr–i dûnun devleti âhir hayâl–ı hâb olur
Aşkiyâ var gönlünü düşünde sultân oldu tut..
                                           
Aşkın hikayesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil…Sessiz sedasız can veren pervanelere sor demişler...

fasulye

#1
hiç birşey anlamadım e52))  yazımı ağdalı

mutlaka  güzeldir  

canverenpervaneler

Ağdalı değil elbet,sadece unuttuğumuz,unutturulan kelimeler var malesef..

Açıklamasına gelince,ben hazır verilende ziyade,araştırılınca insanın aklında daha iyi kalacağını düşünenlerdenim.Kelime,kelime izaha muhtaç belki ama birazcık zaman ayırarak beyitlerde ki o derinliğin bulunacağı kanısındayım..
Aşkın hikayesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil…Sessiz sedasız can veren pervanelere sor demişler...

fasulye

#3
mutlaka.

Gül_Sultan

31 Ağustos 1999'da İskender PALA kendi güzel üslubu ve yorumuyla bu şiiri açıklamış. Paylaşım için teşekkürler Canverenpervaneler kardeşim.

AYİNE-İ İSKENDER
 
     Dünya sanallaşıyor. Gerçek yurt neresi. Bundan yaklaşık dört buçuk asır evvel hazin ve trajik bir hayat sürmüş olan bir şair tanıdım. Tanıdım diyorum çünkü vaktiyle üzerinde doktora çalışması yapmıştım. Bugünlerde bir şiiri aklıma takılıp kaldı Dünyanın geçiciliğini yalan oluşunu fânilik hissini modern söylemiyle hayatın sanallığını pek güzel açıklıyordu " mış gibi davranmak" kimilerine göre riyakârlıktır gayr-ı ahlâkîdir Ama bunu tersinden okuduğunuzda önünüze geniş bir huzur iklimi çıkar ki bu her babayiğidin tahammül edemeyeceği kadar büyük bir fedakârlığı ve imtihanı öngörür. Şairimizin de ta Kanunî devrinde insanlara " mış gibi davranınız" tavsiyesinde bulunması bizce bazı toplumsal hastalıkları tersinden okuma arzusundan kaynaklanıyor, Çünkü insan onun dizelerini okuyunca gökkubbenin altında fazla da bir şeyin değişmediğine hükmediyor.Üstelik dünyanın faniliği hiçbir devirde şimdiki kadar su yüzüne çıkıp terminolojiye de girmemişti. Sanal ortamlar sanal alış verişler sanal özgürlükler sanal demokrasi sanal dostluklar. Baştan sona sanal bir dünya ile kuşatılmış vaziyetteyiz. En kötüsü de sanal gayretler. Baksanıza işçi ve memur çalışıyormuş gibi yapıyor devlet ve işveren de ücret ödüyormuş gibi davranıyorlar. Siz bu cümlenin taraflarını takdim tehir yaparak da okuyabilirsiniz. Aşağıdaki şiirde ihtiraslarımızın sanal şifaları sunulmuş Beyit beyit okuyup günümüz diline çevirelim.

Şâh ı dehr oldun sipihr üstünde eyvân oldu tut
Sen göçüp gittin bu menzilden o virân oldu tut


    Diyelim ki âleme sultan oldun gökkubbe de sarayının gölgeliği oldu. Sen göçüp gidecek bu konak da viraneye dönecek olduktan sonra ne kıymeti var. Tersinden okursak "dünyaya sultan da olsan bir gün bırakıp gidecek olduktan sonra ne yazar " demek olur. Bu söylem ölümün herkese eşit geleceğini ve dünya varlığını sıfırlayacağını aklından çıkarmayan bir insanın felsefesidir. Mistik açıdan bakıldığında tam da dervişin "bir lokma bir hırka"sına denk gelir. O hâlde beyti başka bir açıdan okuyalım "Ey insanoğlu Şu üç günlük dünyada nefsinin esiri olmaktan vazgeç ve ihtirasların açgözlülüklerin sahiplenme endişelerinin peşini bırak Farz et ki dünyaya sultan oldun ve gökkubbe de çadırındır. Sen bu yurttan göçüp gittiğinde onun da viran olmayacağını mı sanıyorsun " Yahut "Farz et ki bir zamanlar krallar gibi âleme hükmediyordun her şey emrinin altındaydı. Düşün sen o ihtişam yurdundan göçüp gittin ve saltanatın da viran oldu. Ne hazin değil mi " Şair devam ediyor.

Âkıbet her verdiğin alır bilirsin dehr-i dûn
Bu harâb-âbâd pür-genc-i firâvân oldu tut


    Bilirsin şu alçak dünya her verdiğini sonunda geri alır. Öyle ise yaşadığın bu viran yurt sayısız hazinelerle dolu olsa ne çıkar. Tersinden okursak "Tut ki artık harabeye dönmüş (bu yaşlı) dünya senin için baştan sona hazinelerle dolu olsun (Ne önemi var ) Çünkü bilirsin ki zaman (gençlikten güzellikten zenginlikten) her ne vermişse sonunda geri alır." Devam edelim

Hâk-i tîre olısar âhir birâder meskenin
Mâh ı enver bezmine şem' i şebistân oldu tut


    Mademki sonunda kara(nlık) toprağı mesken edineceksin a birader gecelerinde başucunu mum yerine dolunay beklese ne çıkar. Yine tersinden okuyalım "A kardeş Dolunayı meclisine mum yapacak kadar ihtişam sahibi olsan ne, Sonunda dönüp gideceğin yer (veya son durağın) kara toprağın kara bağrı olduktan sonra..."

Câygâhın âkıbet bir iki tahte-pâredir
Hây gâfil menzilin taht-ı Süleymân oldu tut


    En son mekânın bir-iki tahta parçası olacak olduktan sonra a gafil şimdiki durağın Süleyman tahtı olsa ne yazar. Aksi de şöyle "Aç gözünü Bu dünya ebedi yolculuğunda ancak bir duraktır, Son yolculuğunda seni tahta ata bindireceklerine göre en iyisi gel sen bu durağı Süleyman tahtı farz ediver ve ona göre davran o tahtta titizlenerek otur."

Çün perişânlıkdır ey dil sonu her cem'iyyetin
Bezminde ahbâb cem' olup perişân oldu tut


    Ey gönül Her birlikteliğin sonu ayrılıktır madem o hâlde sen de bezminde dostlarının toplanıp dağıldıklarını farz ediver. Tersinden bakalım "Tut ki bir vakitler bezminde ahbabların toplanıp dağılıyorlardı (öyle revaçta idin herkesten itibar görüyordun) ey gönül her toplantının sonunun perişanlık (dağınıklık dağılış) olduğu gerçeğini bile bile şimdi o demlere neden hayıflanıyor seni terk eden dostlarına güceniyorsun ki."  En tersini görelim "Her insanın en son cem'iyyeti musalla taşından kabrinin başına kadar sürer, Buraya da yine dostları gelirler ama gidişleri son gidiştir ve âdeta kaçar gibidir. O da ayrı bir perişanlıktır ve belki perişanlığın finalidir vesselâm."

Şerbetin âhir sunar her şahsa kanûn-ı ecel
Derdine Lokmân'dan ey dil-haste dermân oldu tut


    Aks-i sadâsı şöyle "Ey gönül derdine tutulan, Bilirsin ki ecel kanunu ölüm şerbetini herkese eşit sunuyor o hâlde yaşadığın ânı öyle değerlendir ki yaralarına Lokman hekim merhem sunmuş gibi olsun mutlu olmak için öyle farz ediver."

Dehr-i dûnun devleti âhir hayâl-ı hâb olur
Aşkiyâ var gönlünü düşünde sultân oldu tut


    Alçak dünyanın bütün devleti (iyi talih ve ikbâl sermayesi) en sonunda bir düş oluverir, Ey Aşkî Var sen de gördüğün bu düşte gönlünü bir sultan oldu farz ediver. Tersi mi Alçak dünyayı tersinden okusak ne olur o da başka bir alçaktır vesselâm.

    Sonuç Dünya hayatının bir rüya olduğunu anlatmaya ne bu satırlar ne de kâinat kitabının ciltleri yeter. Hakikatte her şey bize bu dünyanın bir düş olduğunu yani sanal bir âlemde yaşadığımızı haykırıp durmakta. Yeter ki bakmasını bilenlerden olalım. Aksi takdirde biz değil, şair değil, Efendiler Efendisi değil, Hak kelâmı bile söylese nâfile. Gözler, kulaklar ve kalbler mühürlenmeden.

İskender PALA
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

islam_dostu

paylaşım için de ,açıklama için de teşekkürler ;)

duha

#6
Orjineli için teşekkürler canverenpervaneler  kardeş :)

Tercümesini bizlerle paylaştığınız için Gül_Sultan kardeşim teşekkürler  s4))
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

canverenpervaneler

Okuma zahmetinde bulunduğunuz ve yorumladığınız için teşekkürler..
Aşkın hikayesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil…Sessiz sedasız can veren pervanelere sor demişler...

telecafe

Cok güzel bir siir  aaaaahh keske eskimez türkcemizi bir bilebilseydik.
Cok zengin bir lisandi osmanli lisani.Icerisine aldigi farisi ve arabi kelimelerle zaha da zenginlesmisdi.

Paylasim icin tesekkür ederiz.