Başkanlık Seçimi İçin “Soğanlı Yumurta”

Başlatan Aslıhal, 22 Ağustos 2010, 00:28:28

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aslıhal


Ramazan-ı Şerif ayı her yönüyle bereket ayıdır. Bu ay ibadetlerin en iyi şekilde yapılmaya çalışıldığı, güzel ahlakın Müslümanlarda bütün şekli ile görülmesinin umulduğu mübarek bir aydır. İnsanlara birçok güzellikler getiren Ramazan-ı Şerif fakirleri de unutmaz. Eş, dost, akraba ziyaretleri hatırlanır ve davetler sıklaşır. Herkes imkânına göre iftar davetleri verir, sofralar açar. Ayın kendine özel yemekleri vardır. Mesela elde yufkalar açılıp, çeşit çeşit börekler yapılır, kompostolar (çilek, şeftali, kızılcık, böğürtlen v.s.), armut gibi kurutulmuş meyvelerden hoşaflar yapılır. Mevsimine uygun bünyeyi dengeleyici yemeklere rağbet edilir.

İftar saati geldiğinde sofrada ilk iftariyelikler karşılar bizi. Onların ayrı bir yeri vardır. Özenle hazırlanmış iftariyelikler dua, şükür ve ikramı bir arada yaşatır bizlere. Bazen sadece hurmanın iftariyelik olduğu zamanların yanında, kaşar peyniri, zeytin, pastırma da kendilerine bu menüde yer bulurlar.
İftar menüsünde, mevsim yaz olsa da, ” Bu sıcakta çorba içilmez” denilir mi? Ramazan-ı Şerif çorba-sız olmaz. Kimi zaman tarhana, kimi zaman yoğurt çorbası iştahla su isteyen bünyemizi sakinleştirici ve iyi bir başlangıç olur. Zeytinyağlı yemekler de ağırlıklı olarak vazgeçilmezler arasında yerini alır. İmambayıldı, taze fasulye, bamya, enginar, kereviz, börülce vb. yemekler…
Peki ya Ramazan ayı denildiğinde “İstanbul kültüründe neler vardı?” diye aklımıza gelmez mi? Yapılan yemekler, kurulan sofralar, düzenlenen teravih programları hatimler ve bazen sahura kadar devam eden
ilmi sohbetler. Evet, Ramazan ayı denince aslında yemek ziyafetlerinden çok ilim ve irfan ziyaretleri akla gelir. Ama mevzuumuz lezzet yolunda Ramazan ayının güzelliklerini aramak olduğundan, ilim ve irfan ziyafetlerinin her türlüsünün sizinle olmasını dileyerek, İstanbul Ramazanlarının kendine has bir yemeğini “soğanlı yumurta”yı sizinle tekrardan hatırlamak istiyoruz.
Hikâyesi
Sultan Abdülmecid’den başlayarak her yıl Ramazan’ın on beşinde Topkapı Sarayı’nda Hırka-ı Şerif ziyaretlerinde, padişaha özel iftar yemekleri hazırlanırdı. Eğer padişah iftar yemeklerinden tadarken, soğanlı yumurtayı beğenirse bunu hazırlayan Enderun efendisini kendisine kilerci başı seçerdi.
Tarifi
“Orta boy dişi soğanlar seçilir. Ortadan ikiye ayrılıp halka halka doğranır. Üzerine tuz ekilerek sade yağda ve hafif ateşte, devamlı tahta kaşıkla karıştırarak nar gibi oluncaya kadar kızartılır (kavrulmaz). Bu iş iyi yapılmak isteniyorsa üç saat sürer. Sonra yağı süzülür ve nar gibi kızarmış soğan yayvan bir kaba alınır. Üzerine bir kaşık toz şeker serpilir. Bir kaşık sirke, bir miktar baharat ve tarçın da serpildikten sonra tepsiye bir kaşığın tersi ile itinalı bir şekilde yayılır. Sonra yuvalar açılır. Yumurtalar kırılır, yalnız ateşin kuvvetli olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü yumurtaların akı hemen pişmemelidir. Sarı kısımların pişmesi için tepsinin kenarlarından kahve kaşığı ile yağlı su alınıp bu pişmeyen yerlere dökülebilir. En son yumurtanın üzerine tarçın ve karabiber serpilir.”

Yazar: Neslihan Yakut insanvehayat
Bârını gerden-i ahbâba edenler tahmîl
Ne kadar olsa sebük-ruh olur elbette sakîl