Sivas Hadisesinin İçyüzü | Genelev Parasıyla Cami Yaptırılır mı?

Başlatan Mücteba, 02 Aralık 2012, 17:13:02

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Sivas Hadisesinin İçyüzü

Cumhurbaşkanımız emir vermiş, Sivas hadisesi yeniden müfettişler tarafından bütünüyle incelenecekmiş.

Türkiye hassas dengeler ülkesidir. Irk bakımından iki ana unsur vardır, Türkler ve Kürtler... Mezhep açısından iki ana unsur da Sünniler ve Alevilerdir.

Türkiye'nin zinde, huzurlu, adaletli, manen ve maddeten kalkınan sağlıklı bir ülke olması için Türklerle Kürtlerin, Sünnilerle Alevilerin ve diğer unsurların barış içinde yaşaması, aralarında mutabakat olması gerekir.

Türkiye'nin parçalanmasını, bölünmesini, yıkılmasını, topraklarına dışarıdan nüfus ithal edilmesini isteyen derin güçler son otuz kırk yıl içinde Türklerle Kürtleri, Sünnilerle Alevileri birbirine düşman etmek için şeytanî plan ve programlar uygulamışlardır.

Sivas hadisesi bunlardan biridir.

Sivas hadisesi derin düşmanlarımızın provokasyonu ve tezgâhıdır.

Sivas'ta Sünnilerle Aleviler (Aralarında farklılıklar ve bazı soğukluklar olmakla birlikte) barış içinde yaşıyordu. Düşmanlarımız orada üzücü hadiseler çıkartarak ülke genelinde milyonlarca Sünni ve Aleviyi karşı karşıya getirmek ve iç savaş başlatmak istemişlerdir.

Sivas hadisesi olup bittikten sonra da kamuoyunu yanıltmak için yoğun bir dezenformasyon kampanyası başlatmışlardır.

1980 askerî darbesinden sonra Kürt vatandaşlarımıza akıl almaz baskılar, işkenceler, hakaretler ederek onların bir kısmının dağa çıkmasına sebep olanlar da hep bu derin güçlerdir.

PKK dıştan bir Kürt hareketi gibi görünüyor ama içten bir Kripto hareketidir.

Bu dediğimi anlamadan, olup bitenlerin içyüzünü öğrenmeden PKK terörünü bitirmenin imkânı yoktur.

PKK terörünü Kürtler değil, derin Kripto güçler başlatmıştır.

PKK'nın başındaki adam Kürtçe bile bilmez...

Ölü olarak ele geçirilen Kürtlerin bir kısmı Sünnetsizdir.

1984'ten bugüne PKK terörünün tozu dumanı içinde yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu işi yapılmıştır.

Yine yüz milyarlarca dolarlık silah kaçakçılığı...


Uyuşturucuların bir kısmının helikopterlerle taşındığına dair TBMM raporlarında bilgi vardır.

Bir ara PKK'ya, Türk ordusuna silah ve cephane üreten fabrikanın silah ve mermileri verilmiştir.

Derin güçler PKK terörünün, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının bitmemesi için tedbir almışlardır.

Onlar, emellerinin gerçekleşmesi için Türkiye'de iç savaş olmasını istiyorlar.

Ülke parçalanır mı, gevşek bir federasyon mu olur, ne olacaksa olsun ve şimdiden kasıtlı olarak boşaltılan bölgelere başka nüfuslar ithal edilsin.

İşte Sivas hadiseleri de bu planın bir parçasıdır.

Azgın Sünniler pırıl pırıl aydın Alevilere saldırmışlar ve Madımak otelinde bunları vahşice katl etmişler... Bu izah tarzına inanmak için ahmak ve ebleh olmak gerekir.

Sivas hadiseleri şeytanî provokasyonların neticesidir.

Şeytanlar Salman Rüşdi mel'ununun iğrenç ve rezil kitabını bile kullanmışlardır.

Önceki yıllar bir köyde yapılan Pir Sultan festivalini Sivas'ın içine kasıtlı olarak taşımışlardır.

Derin devlet Sivas faciası hazırlıklarına seyirci kalmış, bunları önlemeye çalışmamıştır.

Cumhurbaşkanlığına bağlı teftiş heyetinin hazırlayacağı doğru ve âdil Sivas raporu, önemli bilgi ve belgelerin ışığında gerçeğe projektör tutacaktır.

Halk yığınları böyle raporları alıp okuyamaz ve anlayamaz. Rapor özetlenmeli, resimlendirilmeli, başlıklar konulmalı ve milyonlarca adet basılarak halka dağıtılmalıdır. Sünniler de Aleviler de işin içyüzünü, komployu öğrensinler.

* (İkinci yazı)

Genelev Parasıyla Cami Yaptırılır mı?


Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 1950'li yılların sonunda ve 1960'da iki yıl mütercim olarak memurluk yapmıştım. Diyanet'in medrese mezunu icazetli ve ehliyetli hocalardan oluşan sağlam bir istişare kurulu vardı, fetva verirdi. Bu fetvalardan biri, genelev işleterek kazanılan haram para ile cami yaptırılıp yaptırılamayacağı meselesi idi. Fetva kurulu bu konuda kesinlikle yaptırılamaz fetvasını vermişti.

Zamanımızda, ilahiyatçı kılıklı birtakım muhtiler Kur'an'a, Sünnet'e, Şeriat'a, fıkha, icmâya aykırı bozuk fetvalar veriyorlar. Birkaç örnek verelim:

u Bozuk düzenlerde haram yenebilir.

u Kurban kesmek yerine kurban parası sadaka olarak verilebilir.

u Tüzelkişiler (dernekler, vakıflar vs) zekat alabilir, toplayabilir.[http://www.sadakatforum.com/fikih-ve-itikad/zekatin-verilecegi-harcanacagi-kisiler-ve-muesseseler-t12390.0.html;msg115644#msg115644]

u Mukim Müslüman beş vakit namazı devamlı olarak üç vakitte kılabilir.

u Baş açık namaz kılmanın sakıncası yoktur.

u Enflasyon nispetinde faiz veya riba caizdir.

u Zaruret olmaksızın faizli kredi ile mesken almak caizdir...


Hükümleri Kur'an'dan ve Sünnet'ten çıkartılmış olan mukaddes Şeriat'a göre zekât parası ve malıyla cami yaptırmak bile caiz değildir.

Camiler ne genelev ticareti parasıyla, ne zekât parasıyla yapılabilir.

Cami kutsal ve pak bir binadır. Pak, helal, tayyib para ve mal ile yapılmalıdır.

İşin bir de niyet yönü vardır. Cami temiz bir niyetle yapılmalı, yaptırılmalıdır.

Cami Allah'ın rızasını kazanmak için yapılmalıdır.

Cami inşaatları nefsaniyete, riyaset ihtiraslarına, politikaya alet edilmemelidir.

Maddî imkânı olan kişi, "Bir cami yaptırayım da insanlar içinde Hak Teala'ya ibadet etsinler, hem sağlığımda hem ölümümden sonra hayır dua alayım..." hâlis niyetiyle cami yaptırırsa onun niyeti hâlistir.

Allah'ın rızasına yönelik olmayıp da halkın teveccühünü kazanmak için yaptırılırsa niyet bozuktur.

Bundan elli sene önce İstanbul'da küçücük bir dükkanda piyango bileti satan bir kadın vardı. Sattığı biletlere büyük ikramiyeler çıkmış, çok biletler satmış, büyük zengin olmuştu.

Hayatının sonuna doğru bu kadın servetinin bir kısmı ile kubbeli, oldukça büyük bir cami yaptırtmıştı. Cami yaptırmak iyi bir şeydi ama para haram yolla kazanılmıştı.

1960'lı yıllarda (çok iyi hatırlıyorum) piyango kumarı ile yapılmış o camiye Atatürkçü bir imam tayin edilmişti ve cemaatle arasında sık sık hır gür çıkıyordu.

Haram paralar uğurlu gelmemişti.

Devlet bugün resmen piyangoculuk, lotaryacılık, lotoculuk, totoculuk yapmakta ve bunlardan kazandığı haram parayı bütçesine katmaktadır.

İçinde TC vesikalı sermayeler çalışan resmî, yasal genelevlerdeki seks ve fuhuş ticaretinden KDV ve gelir vergisi alınmakta ve bu paralar da bütçeye katılmaktadır. Acaba bu gibi paralarla cami yaptırmak caiz midir?


Mehmet ŞEVKET EYGİ - 2 Aralık 2012 Pazar

mazhar

Başbağlar’a Ağıt
Sen yıllardır içimizdeki ateş
Kimeydi zararın bilinmez kardeş
Karalar giyinmek bize düşer eş
………………… Başbağlar’ım canda tüten dumansın
………………... Ateşler içinde dimdik duransın

Kırılmış kapılar sönmüş ocaklar
Zalimler zulümde bak doruktalar
Adil hocam ve tüm canlar saftalar
………………… Başbağlar’ım otuz üç kez candasın
………………… Zalimlerin içtikleri kandasın

Karardı semalar zulmü görünce
Ağladı yıldızlar işte o gece
Mazlumun dilinde Tekbir son hece
………………… Başbağlar’ım sen can yakan kelamsın
………………… Mazlumlardan Rabbe giden selamsın


Kimi kime misilledin ey zalim
Çocukları kesmek miydi son halin
Genç ihtiyar çoluk çocuk ve gelin
………………… Başbağlar’ım sen her daim us’dasın
………………… Sevdalar sulayan arkta baştasın

Turhan Toy

************************************************
Bir Sivas Ağlar Bir de Başbağlar
Evimiz yansa, yansa bağrımız;
Bir Sivas ağlar bir de Başbağlar
Asil Millete, böyle çağrımız;
Bir Sivas ağlar, bir de Başbağlar.

Bin yıl öncesi bu güzel yurdu,
Kurmuştu şanlı, muhteşem ordu.
Farzet ki kardeş kardeşi vurdu…
Bir Sivas ağlar, bir de Başbağlar.

Nefesinde ben, nefesimde sen,
Yanında millet; “yetişin! ” desen.
Derdin derdidir, bir gün gülmesen…
Bir Sivas ağlar, bir de Başbağlar

İfrat ve tefrit yakışmaz bize.
Bir ve beraber çıkarız düze,
Ateşler düşse de hanemize;
Bir Sivas ağlar bir de Başbağlar.

Hedefler aynı, yolları farklı
Aynı ağacın dalları farklı
Ayırsak eğer dilleri farklı
Bir Sivas ağlar bir de Başbağlar.

Canlar canları böyle yakarsa,
Kardeş kardeşe kurşun sıkarsa,
Eğer ok yaydan bir kez çıkarsa;
Bir Sivas ağlar bir de Başbağlar.

07/2010/Konya
Tayyar Yıldırım


Başbağlar da araştırılmalı, kim yaptı,kimler yaptırdı....

mazhar


Dersim’deki Yavuz Cemevinde Semah Durmuş

Yarın Sivas Olayları’nın yıldönümü. Madımak Otel’de ölen insanların hesabının sorulacağına dair öfke ve intikam üzerine kurulu, ama bir o kadar da gerçeklerden uzak, akıl ve ahlâkla bağdaşması imkânsız bağırtılar işiteceğiz yine. Nefretin en önde olduğu, ancak mantığın ortalıkta görülmediği bir dizi ezber söylemin gelip dayandığı yer ise en başta Alevi-Bektaşi toplumun her zaman kullanıma hazır olduğu/tutulduğu bir siyasal-sosyal gerilimi işaretliyor.


   Alevi toplumunu temsil eden örgütlü yapıların bütün farklılıklarına rağmen en belirgin ortak paydası hiç tereddütsüz Kemalist ideoloji ve sistemin bekasıdır. Kemalist ideoloji ve sistemi Alevilik inancı bağlamında teşekkül eden yaşam tarzının biricik teminatı olarak gören bir siyasi-sosyal perspektifin Türkiye’de neye ve kimlere hizmet ettiği ve kimlere düşmanlık ettiği aşikârdır. Laik ve ulusalcı karakteri baskın Kemalist toplum projesini gölgeleme ihtimali taşıyan İslâm’a dair bütün taleplerin karşısında blokaj oluşturmak, hatta hücum birliği gibi hazır kıta beklemek Alevi örgütlerin varlık sebebidir. Nasıl ve kimlerle mi?


Ali’siz ve Mantıksız Alevilik Makbuldür!

Boğaz’a yapılacak üçüncü köprüye Yavuz isminin verileceği açıklanınca Alevilik meselesiyle alâkalı tartışmalar yeniden alevlendi. Yavuz’un Şah İsmail’le savaşı sırasında Anadolu’da öldürüldüğü rivayet edilen on binlerce Alevinin katili olduğu, Yavuz ismi ile Alevilerin incitilip keskin bir biçimde ötekileştirildiği, hatta dışlandığı yönünde beyanlar oldu. Öyle ki bu beyanlarda hiçbir biçimde Yavuz dönemine ait bu boyutta bir katliamın yapılıp yapılmadığına dair tarihi kritik yapılmaması yönünde sert uyarılar da yapıldı.
Ali’siz Alevilik, İslâm karşıtı bir din olarak Alevilik, Marksist-Leninist Alevilik, Kemalist Alevilik gibi yeni bir etnik ve ideolojik kimlik/pozisyon inşa etmek üzere misyon üstlenen aktör ve kurumlar bu vesileyle bir kez daha devreye girdi. Slogan atan, ajitasyon yapan, kronik muhalif tipleri bir kenara bırakıp bu kez daha ağır başlı, rasyonel kritikçi bir ismin Kürşat Bumin’in bu vesileyle ne söylediğine bir bakarsak meselenin nasıl kullanıma elverişli olduğunu bir kez daha teyit etmiş oluruz sanırım.
Kürşat Bumin’in (‘Tertip’ değil, sahici bir ‘şehir hareketi’) başlıklı yazısında yürüttüğü mantık nasıl bir çarpıklık üzerinden algı üretildiğini resmediyor adeta. Önce Yavuz’a maledilen katliamlara ilişkin (nüfus, arşiv, mezar, ferman, fetva, rivayet vs. üzerinden) yapılan kritikleri şaşkınlık içinde izlediğini beyan eden Bumin bakın nasıl bir mantık takdim ediyor bize: “Sanırsın ki belgelerden hareketle bir tarihsel tespit çalışması içindeyiz… Oysa ülkenin milyonlarca Alevisinde söz konusu katliamlar ve Yavuz ilişkisinde sarsılmaz bir kanaat mevcut. Ama nedense bu kadarı bize yetmiyor ve bu kanaatin varlığından herkes gibi bilgi sahibi olan ‘isim babaları’ da Yavuz isminde ısrar ediyor. Anlaşılır gibi değil gerçekten…” (2 Haziran, Yeni Şafak) 
Evet, gerçekten de anlaşılır gibi değil. “Milyonların sarsılmaz kanaati” diye bir söylem üzerinden akıl ve mantığı ipotek altına alıp, tarih ve toplumsal hayat üzerinde hegemonya kurmaya kalkışmanın anlaşılır, kabul edilebilir bir tarafı yok.

Dersim Fatihi’ne Selam ve Sevgiler

Bumin’in de çok iyi bildiği gibi sarsılmaz kanaatlerle tarih yazımı, toplum inşası ancak dogmatik ve fanatik karakterdeki dar-içe kapalı toplumlarda mümkün olur. Sizin övgüyle bahsettiğiniz ve dokunulmazlık addettiğiniz “sarsılmaz kanaatler” öncelikle otoriter ve totaliter bir toplum inşası için vazgeçilmez bir nimettir. “İşin aslını astarını araştırmaya, bilgi-belge sunmaya ne hacet, zaten bu konuda sarsılmaz kanaatler mevcut” söylemiyle Kürşat Bumin gibi yüzünü Batı’ya dönmüş aktörler esasında Alevi toplumunu hakikatlerle yüzleşmeye değil, hakikatlere yüz çevirmeye davet ediyorlar.
Alevilere hitap eden aydınların dürüst olup “Siyasal ve toplumsal hayattaki gerilim ve çatışmaların kaynağında Yavuz değil, Kemalizm vardır” demeleri gerekmez mi? Alevi toplumunun itikat ve siyasetini Kemalizme endekslemenin çarpıklığı ve zararı daha ne zamana kadar görmezden gelinecek?

Niçin Dersim Fatihi Atatürk resimlerinin önünde semah dönüldüğünü de, Şeytan Âyetleri’ni yayınlayarak İslâm’a ve Müslümanlara savaş açan Perinçek-Aydınlık cuntasının kuyruğuna neden takıldıklarını da hiç kimse sorup eleştirmesin, e mi? Siz statükonun selametine, bunun için de Alevileri azap askeri gibi cephenin önüne sürme planlarına odaklanın hep. Bakalım bu tuzaklarınıza daha ne kadar insanı düşüreceksiniz?

01 Temmuz 2013 Pazartesi 00:05

kenanalpay@yeniakit.com.Kenan Alpay. Haber vaktim.com