Nereye Gidiyoruz?

Başlatan Mücteba, 14 Ekim 2011, 11:45:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Nereye Gidiyoruz?

İnternetten gazeteleri takip ediyorum, birkaç istisna dışında haberleri yorumları genellikle beğenmiyorum. (Değerli, faydalı, yapıcı yazılar kaleme alan meslekdaşlarım ve dostlarım üzerlerine alınmasınlar. Onlar istisnâdır...)

Her şey sathîleşti, yüzeyde kaldı, derinlik boyutu kalktı.

Bugün Türkiye için üzerinde en fazla durulması gereken konu eğitim konusudur. Bu konuya temas edilmiyor. Medyamız magazin, spor, politika dedikodularına verdiği önemi eğitimden esirgiyor.

Okullar açıldı, 10 milyondan fazla çocuğumuz ders görmeye başladı ya, mesele halloldu sanıyoruz.

En fazla garibime giden, Müslümanların eğitim konusundaki umursamazlığı.

Gözünün nuru yavrusunu okula gönderiyor. Çocuk orada, M. Kemal'ın ölümünden sonra fabrike edilmiş resmî ideoloji eğitiminin öldürücü radyasyonlarına mâruz kalıyor. Müslümanlar buna ses çıkartmıyor.

Büyük medyada geçerli olan unsurlar ve değerler şunlar:

Bol miktarda kalitesiz heyecan.

Merak.

Kavga gürültü.

Polemik.

Dedikodu.

Rating ve tiraj.

Seks, fuhuş, çıplaklık ve müstehcenlik.

Medyamız hep neticelerden bahs ediyor, sebeplere inmiyor.

Dış dünyanın bazı ciddî gazete ve dergilerde ülkemizin bir iç harbe sürüklendiği konusunda alarm çanları çalan yazılar, yorumlar yayınlanıyor. Bizde böyle yayınlar yok gibi.

İstanbul büyük bir deprem bekliyor. Bunun üzerinde de fazla durmuyoruz.

Marmara'da 5 şiddetinde bir deprem olunca bütün gazeteler, internet haber siteleri birkaç gün deprem deprem diyor. Bir iki beyan ve rapor neşr ediliyor ve sonra konu unutuluyor.

Türkiye'nin en önemli konusu dindir. Bunu da ciddiyetle ele almıyoruz.

Ramazan'da bir iki reformcu ve uçuk ilahiyatçı İslam'da teravih namazı yoktur diye şeytanî bir balon uçurdular. Herkes birkaç gün bundan bahs etti ama din konusunda derin yazılar yayınlanmıyor.

Din konusunda ülkemizde çok derin, çok kapsamlı, çok planlı ve programlı bir değişim faaliyeti var. Suyun üstünde değil, altında. Bu konu işlenmiyor.

ABD, İsrail, AB, Siyonizm, Vatikan, Evangelistler, Global kapitalizm ve liberalizm, Selanikliler; cihatçı, Şeriatçı münzel (indirilmiş) Ehl-i Sünnet Müslümanlığının yerine uydurulmuş bir İslam getirmek istiyorlar.

Reformcu,

Değişimci,

Yenilikçi,

Light/ılımlı,

Mezhepsiz,

Telfik-i mezahibçi,

BOP'çu,

Kimisi Kemalist,

İmanın temel şartlarından kaderi inkar eden,

Şefaati inkar eden,

Tesettürü inkar eden,

Fazlurrahmancı,

Tarihsellik tezini benimsemiş,

Farmason Afganîci,

Farmason Abduhçu,

Farmason Reşid Rızacı,

Üç ibrahimî dinci,

Ehl-i Kitab da Cennetliktir inancını benimsemiş

Reformcular gece gündüz, bazısı yüklü astronomik telif ücretleri alarak evcil ve uysal yeni bir İslam türetme faaliyetleri yaparken Sünnî yığınların ya bu konudan hiç haberleri yok, yahut ucundan kıyısından biraz biliyorlar da önem vermiyorlar.

Türkiye korkunç, dehşet verici bir gelişim ve kaynaşma içindedir.

Toplumsal barış ve uzlaşma berhava olmuştur.

Bir halk yok, birçok halklar var.

Bunların bazıları birbirine düşman ediliyor.

Global emperyalizm ve liberalizm böl, parçala, hükm et siyasetini takip ediyor.

Ülkenin bir kısmı kurtarılmış bölge olmuş. Gündüz TC, gece PKK.

Medyanın birinci vazifesi memleketin, halkın, devletin temel problemleri üzerine eğilmek değil midir?

Gazeteler şarkıcı, türkücü, manken, magazinci haberleriyle dolu. Bir TV açık oturum programında kavga çıksa, küfür edilse yer yerinden oynuyor ama ülke batıyor, kılını kıpırdatan yok.

Fikir, kültür, sanat hayatımızda yozlaşma korkunç boyutlarda.

Eğitim, şehircilik, mimarlık, hukuk, akademik faaliyetler çok sönük.

Köklü Üniversitelerimizin nice kürsüsünün ilmî araştırma dergileri yirmi yıldan beri yayınlanmıyor.

Medeniyetimizin, kültürümüzün, fikir ufkumuzun temeli olan yazılı ve edebî Türkçe küçüldükçe küçülüyor, kısırlaştıkça kısırlaşıyor.

Olup bitenleri iyi bilen bir tanıdığım anlattı:

Devlet ve hükümet büyüklerine, bakanlara, müsteşarlara, idare kodamanlarına olumsuz haber ulaştırmak mümkün değilmiş. Aman devletlilerimizin moralleri bozulmasın.

Bizim Titanic, kazanları fayrab menzil-i maksuduna doğru hızla gidiyor. Konya ile Ankara arasındaki hızlı tren de böyle.

Binmişiz bir alamete...

Aman moralimiz bozulmasın.

Âsâyiş berkemâl.

İyi eğlenceler. Yarışmacılara başarılar dilerim...



Mehmet Şevket EYGİ - 14 Ekim 2011 Cuma