Terör Kürt halkının aleyhinedir

Başlatan Mücteba, 09 Haziran 2012, 12:57:54

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Terör Kürt halkının aleyhinedir

Türkler, Kürtler ve diğer etnik kökenliler bu memlekette birbirlerinden kesinlikle ayrılmazlar ve ayrılamazlar.

Bu ülkede 78 etnik köken olduğu söyleniyor.

Gürcüler... Arnavutlar... Çerkezler...  Daha niceleri...

İslam bütün bu unsurları birbirine bağlıyor.

Türkiye'yi parçalamak, bölmek isteyenler İslam'ı yıkmak için çalıştılar.

Kürtler bu ülkede İslam için çok çalışmış, çok hizmet etmiş, çok fedakârlıklar yapmış, çok kurbanlar vermiş bir unsurdur. Kürtlerden büyük ulema ve fukaha, büyük şeyhler ve mürşitler yetişmiştir. Kürtlerin Seyyidleri vardır.

Yakın tarihimizin kararlık günlerinde nice Kürt âlimi ve şeyhi İslam, iman, Kur'an, şeriat, tarikat için canlarını feda etmiş, kimisi de zindanlarda ve sürgünlerde dayanılmaz acılar çekmiştir.

Türkler, Kürtler, Arnavutlar, Gürcüler, Çerkezler ve diğer anasır İslam'a bağlı kaldıkları, din ve iman kardeşliği bağlarını korudukları müddetçe bu vatan parçalanmaz.

Ülkemizi parçalamak isteyenler bir kısım Kürtleri kullanmak istemiştir.

Kürt terör örgütü gibi gösterilen hareketin, Kripto Derin Devlet tarafından kurulduğuna dair hayli rivayet vardır.

1984'te Ermeni ASALA terörüne âniden son verilmiş, onun yerine sözde Kürt terörü getirilmiştir.

Türkiye'nin parçalanması Kürt halkının işine gelmez.

"Başkalarının" işine gelir.

Birtakım Sünnetsiz sözde Kürtlerin çok işine gelir.

Türkiye bütünlüğünü koruduğu müddetçe, Doğu ve Güneydoğu bölgemize dışarıdan nüfus ithal edilemez.

Derin güçler PKK'yı bir türlü bitirmediler.

Çünkü PKK lazımdı.

Anadolu'yu tekrar Hıristiyan yurdu yapmak isteyen iç ve dış derin güçler, terörü kullanıyor.

İstanbul'da, Diyarbakır'da olandan daha fazla Kürt nüfus yaşamaktadır. Ben Müslüman bir Türkiyeli olarak bundan rahatsız değilim.

19'uncu yüzyılda Erivan bir Türk ve İslam şehriydi. Sonra ne oldu?

19'uncu asrın ortasında Bulgaristan'da, Bulgar'dan çok Türk ve Müslüman vardı. Kırıla kırıla, göç ede ede azaldılar.


Mülk Allah'ındır... Dilediğine verir, dilediğinden alır. Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar...

Ermenilerin bir kısmı, birlikte barındıkları toprakları Müslümanlarla paylaşmak istememişler, hepsi bizim olsun demişlerdi.

Ermeni teröristleri kumar oynamış ve kumarı kaybetmişlerdi.

Onlar yanlış ata oynamışlardı.

Ermenilerin menfaati, varlıklarını devam ettirmeleri Osmanlı devletine sımsıkı bağlı kalmakla mümkün olabilirdi.

Bütün Ermenileri suçlamak aklımın köşesinden geçmez. Lakin emperyalistlerin, sömürgecilerin, misyonerlerin tuzaklarına düşerek kendi devletlerine isyan edenler, hepsinin felaketine sebep olmuştur.

Ermeniler 1914-18 savaşında Ermeni Lejyonları kurarak Ruslara karşı Osmanlı devletinin bütünlüğünü korumak için savaşmış olsalardı bugün bu ülkede en az beş milyon Ermeni yaşayacaktı.

Birtakım Kriptolar, birtakım Derin Devletler yine çok yanlış işler yapıyor.

Türkiye'yi terörle yıktırmak istiyorlar. Yıkılsın ki, Doğu'ya ve Güneydoğu'ya dışarıdan nüfus getirilebilsin.

Bugünkü Kürt etiketli terör kesinlikle bir Kürt hareketi değildir, Kürt halkının lehine ve menfaatine de değildir.

Terör Müslüman Kürtlere yaramaz, Pakradunilerin işine gelir.


Siz Pakraduniler kimlerdir biliyor musunuz?


Mehmet Şevket EYGİ - 9 Haziran 2012 Cumartesi

mazhar

'Kürt Sorunu' mu, 'Kürtlerin Sorunları' mı?
Evvelâ mesele 'sorun'da. Dilde tasfiyecilik hareketi neticesinde, meseleler sorun, sorunlar mesele oldu. Bizim 'meselesiz' aydınlarımızın kendisine 'sorun' icat etmede üstüne yoktur. 'Sorun' ise, türetildiği 'soru'dan çağrışımını kurtaramamış; hâlâ serâzad, muhtevası noksan, zihin boşluğundaki seyahatine dillere düşerek devam ediyor.
Sorunlar yumağında karmakarışık bir terminoloji, kafası karışık aydınlarla, felsefî temeli bulunmayan yöneticilerin sağırlar diyalogu hâlinde sürdürülürken, halkımız bu muhtevasız ve suiniyetli tartışmaları hayretle seyrediyor.

***

Önce 'Kürt realitesi (gerçeği)'nden başlayalım. Bu 'realite', bilindiği gibi 1991'de Demirel ve Erdal İnönü tarafından keşfedilmişti. Bu muhteremler Diyarbakır'da arz-ı endam eyleyerek, sapı silik medyanın ve dış çevrelerin alkışları arasında cevherlerini yumurtlamışlardı. Sanki o zamana kadar Türk Milleti'nin bir parçası, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt kardeşlerimizi tanımıyorlarmış gibi gerdan kırarak bunu ifade etmeleri, Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin bütünlüğünün temeline konulmuş bir dinamitti.
Sonra, Mesut Yılmaz Başbakan iken gene Diyarbakır'a gidip 'AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer' diye saçmaladı. Bu defa da hiç kimse, 'Ne demek istiyorsun? AB'ye girmek için bu milleti Türk-Kürt diye ayırıp Kürtlere özerklik mi verelim?' diye sormadı.
2005'te de Başbakan Erdoğan Diyarbakır'a gidip 'Kürt sorunu'ndan söz etti. Ancak Başbakan daha sonra kendisini toparlayarak, 'Kürtlerin sorununu' kastettiğini söyledi. Bugün, Türkiye'nin 'gerçek lideri' olan Recep Tayyip Erdoğan, Kürtçü çevrelerin ve destekçilerinin tezviratına rağmen bu doğru çizgisini devam ettiriyor.
Bir devletin kendisini temsil yetkisine sahip kişilerinin, sonradan uluslararası sahada istismar edilebilecek ve devleti bağlayabilecek beyanlarda bulunurken çok dikkatli olmaları gerekir.
Bir köşe yazarı olarak ben 'Kürt sorunu' diyebilirim; bu sözüm hiçbir şekilde devleti ve Türkiye'yi bağlamaz. Lâkin, eğer devlet başkanı 'Kürt sorunu' diyecek olursa, kendi temsil ettiği devletin bir etnik sorunu olduğunu kabullenmiş olur. Bu takdirde, biz her ne kadar bunun bizim iç sorunumuz olduğunu iddia etsek de başkalarının bu konuda müdahalede bulunmasına yol açmış oluruz.

***

Türkiye'de etnik ayrımcılığa dayanan bir 'Kürt sorunu' yoktur. Kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında hukukî ve siyasî açılardan hiçbir fark bulunmamaktadır. Kürtler, Türkiye'de azınlık değil, milleti meydana getiren aslî unsurlardan biridir. 'Kültürel kimlik' konusunda, devletin ilk dönemlerinde bütün vatandaşlara uygulanan 'tek tip insan' anlayışı artık söz konusu değildir.
Türkiye'de 'Kürt sorunu' yoktur; olsa olsa ideolojik kökenli, ırkçı-bölücü 'Kürtçülük sorunu' vardır. Milletimizin bir 'Kürt sorunu' yoktur; çünkü Türkler ve Kürtler, bunca aleyhte propagandalara rağmen birbirlerini farklı görmemektedir.
Türkiye'de 'Kürt sorunu' yoktur ama 'Terör sorun' vardır. Bölücü-ırkçı Kürtçülerin yönetimindeki terör örgütü, yakıp yıkmakta ve en adî cinayetleri işlemektedir.
Türkiye'de 'Kürt sorunu' yoktur ama 'Güneydoğu sorunu' vardır. Lâkin, bu bölgenin geri kalmışlığı hiçbir şekilde teröre haklılık kazandırmaz.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/guzel/2012/06/09/kurt-sorunu-mu-kurtlerin-sorunlari-mi