Bir Alman Gazeteci'nin Şehadete Şahitliği (Osmanlıca Belge)

Başlatan tarihman, 02 Aralık 2006, 11:23:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

tarihman

İŞTE BELGE



VE İŞTE TERCÜMESİ

Osmanlı Ordu‑yı Hümâyûnu

Başkumandanlığı Vekâleti

Şube: 2

Numara: 16183

Harb Matbûât Karargâhı'ndan alınmışdır.

Hatt‑ı harbde dolaşan bir Alman muhabiri tarafından yazılan:

"Gelibolu tepeleri üzerinden atla gidiyorum. Etraf samt u sükûn içinde... Uzaklarda bir müezzin akşam ezanı okuyor.

Vadilerden gelen beyaz ve şeffaf bir sis, din ve vatan uğrunda fedâ‑yı can eden kahramanların necîb ve sâf ruhlarıyla birlikde semâya, semt‑i câvidâna doğru yükseliyor. İşte Çanakkale kahramanları böylece yükseliyorlar!

O gün pek sıcakdı.

Orada, yüz metre uzakda İngiliz siperleri bulunuyor ve tüfek kabzalarından kavîce kavramış yüzlerce kahraman askerler, bunlara karşı hâzır duruyorlar. Öbür tarafda her şey âlûde‑i sükûn. Yalnız, o menhûs tel örgü mâni‘aları güneş ziyâsından parıldıyor. Yüzbaşı Hüseyin Ali kendi avcı siperleri içinde dolaşıyor. Etraf, o kadar sâkin, o kadar latif ve rahat ki... Avcı hatları ilerlemeye başladı... Taarruz kızışıyor...

"İleri, Allah yardım ediyor! Allah verecek. Ali'ye dürt, Mehmed ileri! Haydin hep birlikde!.. İleri!.. Abdullah dermanın kalmadı mı? Yaralandın mı yoksa?.. Düşman siperleri işte şurada!.. Şimdi onu alırız... Allah!.. İsabet etdi!" Öbürleri daima ilerlemekde... Yeni kitleler geliyor, öne geçenler daima çoğalıyor. Kurşunlar, yağmur gibi yağıyor, şarapneller öterek patlıyor.

"Asker!.. Çabuk!.. Siper kazın!.. Çabuk cephane getirin!.. Kurşunları buraya dök!.. Sükûnetle nişan al!..

Daha ileriye... Mâni‘ayı dolaşıp siperlere girmeli. Haydi çocuklar, hücum!.. Hücum!.." Siperler içine girdik. "Son düşmanları tard ediniz!.. Dur, Mehmed! Ali bana yardıma gel!.. Benim karşımda da çok var!.. Sabret!.. Geliyorum!.." Göğüs göğüse geliniyor. Bir tarafdan yeni askerler sel gibi ilerliyor, daima yeniler geliyor...

Şarapneller havada patlıyor...

Düşman burada yılıp kaçıyor. "Pekâlâ, bırakma!"

Diğer merakda... "Onlar o kadar çok ki! Zararı yok!.. Sebat et!.. İşitiyor musun? Sebat!.."

"Kaçanlara ateş edin!.. Ahmed!.. Siperi bir kişilik daha genişlet!.. Siz de kazınız, siperler derince olsun. Kum torbalarını öbür tarafdan koyunuz".

"Çabuk çocuklar, çabuk! Vakit yok!.. Düşman mukabil taarruza başlıyor. Cephane buraya!.. Koş! Yoksa kurşunla vurulacaksın!.. Koş!.." Düşmanı ateş karşılıyor ve artık yaklaşamıyor. Askerler kazma, kürekle geliyorlar. Siperler derinleştirildi ve gerideki safla irtibat te’sis olundu.

Ölüler yatıyor, mecrûhlar inliyorlar ve güneş artık gurûb ediyordu. Yüzbaşı Hüseyin Ali, zabt edilen düşman siperinden ağır ağır getiriliyor. Bir kurşun alnına isabet etmiş. Nazarları, âteşîn ve zafer sevinçleriyle lem‘adâr. Orada tâ memleketin cenûb taraflarında beyaz ve küçük bir şehirde onun için ağlayan sevgilisi. Onu şimdi şanlı ve nişânlı görünce kim bilir ne kadar sevinecekdir!

Ben Gelibolu tepeleri üzerinde atla gidiyorum.

Ortalık o kadar sükun ve sükût içinde ki!.."

3 Eylül sene [1]331 / [16 Eylül 1915]