Sadakat islami Forum
DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: antepli - 21 Haziran 2005, 15:34:22
-
Tevbe ve İstiğfar
Hâris bin Süveyd diyor ki:
Abdullah ibn Mes'ud -radıyAllahu anh- bize biri
Nebiyy-i Ekrem -sallAllahu aleyhi ve sellem-den, diğeri
de kendisinden olmak üzere iki hadîs tahdîs etti.
Nebiyy-i Ekrem'den olan hadîs-i şerîfi şöyle rivâyet
etti:
"Mü'min günâhlarını bir dağ altında oturup da üzerine
dağın hemen çöküvereceğinden korkan bir kimse gibi
görür. Fâcir ise günâhlarını burnunun üzerine konup
uçmuş bir sinek gibi görür."
Râvi diyor ki, Ebû Şihâb eliyle burnunun üzerini
göstererek bu hadîs-i şerîfi rivayet etti.
Sonra Abdullah ibn Mes'ud diyor ki:
Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-
sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla
sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında
tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini
içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere
koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında
bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak
basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah
dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış.
Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış,
aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve
susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir
halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra
uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda
bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı
Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun
tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda
bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe
edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil
eyler, demektir." (1)
Ebû Bekri's-Sıddîk -radıyAllahu teâlâ anh-Hazretleri:
"-Yâ Resûlellah, namazın âhirinde okumak üzere bana
bir duâ ta'lîm buyur, dedikte Resûlullah -sallAllahu
aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:
"Şöyle duâ et:
Yâ Rabb, muhakkak ki ben kendime çok zulmettim;
yani çok günâh işledim. Günahları ise ancak sen afv ü
mağfiret edersin. Hakkıyle gafûr ve rahîm ancak
sensin. Beni kendi indinden bir fazl u keremle afv ü
mağfiret eyle ve bana lutf u ihsanınla merhâmet eyle.
Yani benim istihkakım olmayarak mahza fazl u
kereminle cehennemden halâs edip cennet ve cemâline
kavuştur." (2)
"Gıybetin keffâreti, gıybet etdiğin kimse için istiğfâr
etmekliğindir." (3)
"Yeryüzündekilerde) herhangi bir kimse,
"Duanın hayırlısı istiğfâr, ibâdetin hayırlısı da"
kelime-i tevhîddir." (5)
"Ya Ali, sana bir duâ öğreteyim mi ki zerreler
adedince günâhın olsa sen de beraber olmak üzere
mağfiret olunur. Şöyle söyle: (6)
"Günâhdan tevbe eden kimse günâh işlememiş gibi
olur. Fakat bir taraftan istiğfar, diğer tarafdan
günâhda ısrar eden ise -el-iyâzü billah- Cenâb-ı Hakk
ile istihzâ eden kimse gibi olur."
"Bir kimse kalbi ve kalıbı ile istiğfâra devam ederse
Cenâb-ı Hakk o kimsenin gamlarını ferâha ve
sıkıntılarını genişliğe tebdîl ederek hiç ummadığı bir
taraftan onu rızıklandırır. (8)
"Tevbe ve istiğfâr ile büyük günâhlar afv olunduğu gibi
mükerreren irtikâb edilen küçük günâhlar da, büyük
günâhlar arasına dâhil olur." (9)
"Kalbinde nedâmet olmadığı halde yalnız lisânen edilen
istiğfar, yalancılar tevbesidir." (10)
"Cenâb-ı Hakk'a tevbe ediniz. Muhakkak ki ben günde
yüz defa Cenâb-ı Allah'a tevbe ederim. (11)
"Ne mutlu o kimseye ki defter-i a'mâlinde çokça
istiğfar bulur."
"Ey insanlar! Ölmeden evvel Allah'a tevbe ediniz." (12
-
Bir grup insan Hasan-i Basri Hzlarine gelip.
- Yağmurlarımız yağmıyor derler. O da İstiğfar edin der.
- Mallarımız telef oluyor derler. Yine İstiğfar edin der.
- Çoçuklarımız yaşamıyor çok ölüyorlar derler. Yine İstiğfar edin der.
- Bağlarımız bahçelerimiz kurudu, nhirlerimiz bile kurudu akmıyor derler. Yine İstiğfar edin der.
Onlarda Ya imam; bütün şikayetlere istiğfar edin dediniz;başka bir tavsiyeniz olmaz mı? deyince Hasan-ı Basri Hz leri onlara şu ayeti okuyor.
Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır."(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın." Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin. (Süre-i Nuh 10-11-12)