Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: sedat_islam - 25 Nisan 2005, 12:47:03

Başlık: Gençlere Mektup
Gönderen: sedat_islam - 25 Nisan 2005, 12:47:03
Size faydası dokunabilecek, derlenip toparlanmanıza ve uyanmanıza yardımcı olacak bazı hususları, kısa maddeler halinde bilginize sunmak istiyorum. Bu maddelerin bazısı iç açacak, hoşa gidecek şeyler değildir. Gerçekler genellikle acıdır; düşünür taşınırsınız, aklınız yeterse ve uygun görürseniz gerekeni yaparsınız.

1. HARCANIYORSUNUZ!.. Bu dünyaya gelmekten maksat adam olmaktır. Sizin adam olmanızı engelleyen belli başlı faktörler şunlardır. (A) Aileler, anne-babalar: Bunlar genellikle çocuklarının iyi bir iş sahibi olmalarını, çok kazanmalarını, iyi yaşamalarını isterler. Gençlerin bilgi, kültür, aksiyon, ahlâk, karakter, estetik bakımından olgunlaşmaları konusu üzerinde pek durmazlar. “Oğlum mühendis olsun, oğlum bilgisayarcı olsun, oğlum işletmeci olsun... İyi kazansın, iyi yaşasın, iyi yesin...” Bu kafayla adam yetişmez. (B) Eğitim sistemi: Ülkemizdeki eğitim sistemi iflâs etmiştir. Böyle olacağı başlangıcından belliydi. Bizde bir Tevhid-i Tedrisat Kanunu var, Tevhide karşı çıkartılmış... Öyle bir eğitim düşününüz ki, ilkokuldan lise sonuna kadar on yıldan fazla okutuyor ve diploma alan bir genç büyük dedesinin mezar taşını bile okuyamıyor. Böyle eğitim olur mu? Evet, iddia ediyorum, bizim eğitim sistemimiz aslında okuma-yazma bile öğretememektedir. Adam olmak isteyen gençler, çare ve çözüm arasınlar, kendilerine rehber bulsunlar ve alternatif-paralel bir eğitim görmeye çalışsınlar. Bunun hiç de kolay bir iş olmadığını söylemem gerekir. Yine, çekinmeden ve korkmadan iddia ediyorum: Türkiye liseler birincisi bir genci imtihan edelim, geçerli not alamayacaktır. Öyle biraz cebir, geometri, fizik, kimya bilmekle iş bitmiyor. Öncelikle yazılı-edebî-zengin Türkçeyi bilmesi lâzım. En az dört yüz sene ötesine kadar uzanan edebî metinleri, mânâsını anlayarak okuyabilmesi lâzım. Tarih kültürü lâzım, felsefe kültürü lâzım, mantık lâzım, sanat tarihi lâzım... (C) Üniversiteler de gençliği harcamaktadır. Zaten Türkiye’de, uluslararası standartlarda bir tek üniversite bile yoktur. Olsaydı, dünyanın beş yüz üniversitesi listesine bizden de bir üniversite girmiş olurdu. Dev gibi binalar yapacaklar, içine profesörler, doçentler, asistanlar, öğrenciler dolduracaklar ve iş bitmiş olacak. Yağma yok! Üniversite en yüksek seviyede bilgi, uzmanlık, araştırma, inceleme demektir. İleri ülkelerde bazı ülkelerin milyonlarca kitap ihtiva eden kütüphaneleri günde yirmi dört saat açıktır. Türkiye’de üniversite olsaydı, şimdiye kadar ülkemiz de, hiç olmazsa bir tane Nobel armağanı kazanmış olurdu. (Ç) Toplum da gençliği harcıyor. Çözülme, dağılma halinde bir toplum içinde yaşıyoruz.Eski değerlerini yitirmiş, onların yerine yenilerini koyamamış, kasıtlı olarak câhil bırakılmış, sersemletilmiş, uyuşturulmuş bir toplum... (D) Büyük medya da bozmakta, dejenere etmektedir. Gazete ve dergi satılan kulübelere bakınız, oralarda ciddî, edebî, kültürel, yetiştirici, olgunlaştırıcı dergi görebilecek misiniz? (E) Resmî ideoloji... Bu konuda tafsilat vermeyeceğim.

2. Birtakım cemaatler, gruplar, zümreler de gençleri harcamak için bilerek veya bilmeyerek ellerinden geleni yapıyorlar. Gençlerimizin çoğu intisablıdır, yani bağlıdır. Nerelere bağlı? Cemaatlere, tarikatlara, meşreblere, Hazretlere... Yanlış anlaşılmasın, gerçek tarikatlara, gerçek Hoca efendilere, gerçek şeyhlere, gerçek mürşidlere bağlanılmasını kötü görmüyorum, tenkid etmiyorum. Zamanımızda cemaat denilen birtakım topluluklar var. Bunların “bazısını” kastediyorum. Bir yere bağlanmaktan, intisab etmekten maksat, iyi insan, iyi vatandaş, iyi Müslüman olmaktır. Eğer bir cemaat kendisine bağlanan genci, bilgi, ahlâk, karakter bakımından eğitemiyor, yetiştiremiyor, olgunlaştıramıyorsa o cemaatin futbol kulübünden farkı yoktur. Ona intisabın da holiganlıktan farkı yoktur. Bir yere intisab edeli beş sene olmuş ve bir arpa boyu yol gitmemiş. İntisab ettiğinde, keresteymiş, beş sene sonra yine kereste. Böyle bağlılıklar kendini aldatmaktan ibarettir. Bir büyüğe, bir üstada, bir cemaate, bir tarikata bağlanan kişinin her günü bir öncekinden daha hayırlı olur. İlmi, irfanı, kültürü, görgüsü artar; mânevî derecesi yükselir, hayırlı bir insan olur... Bazı cemaatlerin aklı fikri para toplamak, daha fazla taraftar bulmaktır. Böyle yerlere intisab edenlere acıyorum. Bağlılarını yetiştiren, olgunlaştıran, hayırlı insan yapan şeyhlere, üstadlara, hocalara, cemaatlere, tarikatlara hürmet ve şükranlarımı arz ederim. Acı sözlerim onlara değildir.

3. Genç bir insan kendini tek başına yetiştiremez. Gerçi otodidakt denilen kendi kendini yetiştirmiş insanlar vardır ama böyleleri milyonda bir çıkar. Bir genç ancak iyi bir rehber, liyakatli bir öğretmen, muktedir bir üstad vasıtasıyla yetişebilir. Türkiye’de böyle kimseler var mıdır? Varsa, yetmiş iki milyonluk bir topluluğa yeterli sayıda mıdırlar? Gençlerimiz, genellikle faydalı kitaplar okuyarak yetişebileceklerini sanıyorlar. Böyle bir ümid boş bir hayalden ibarettir. Kitap okuyarak adam olunabilseydi; mekteplere, medreselere ve üniversitelere lüzum kalmazdı. Kitaplar elbette faydalıdır ve lâzımdır, lâkin tek başına kitap yeterli değildir.

4. Gençliği tehdit eden şeylerden birisi de çilesizliktir, zahmet ve külfetten kaçıştır. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, çilesiz ve zahmetsiz ne adam olunur, ne tecrübe kazanılır, ne de olgunlaşılır. Bu yüzdendir ki, bütün İslâm tarikatlarında çile denilen bir kavram ve metod vardır. Nakşîlikte erbaîn (kırk gün kırk gece halvette kalmak), Mevlevîlikte bin bir gün çilesi çekilir. Bazı aklıkıtlar kendilerini derviş zannediyorlar. Yahu, dervişlik o kadar kolay bir şey midir?.. Çile; insanları pişirir, olgunlaştırır, derecesini yükseltir.

5. Bir insanın kişiliğinin üç ana unsuru vardır: Bilgi, aksiyon, estetik. Birincisi doğru inanç ve fikirleri, ikincisi iyi işleri, üçüncüsü güzellikleri kazandırır. Sadece bilgi veren bir eğitim yeterli değildir. Bilginin yanında ahlâk ve karakter terbiyesi de verilmesi gerekir. O da yetişmez, onun yanında estetik güzellik olmalıdır. Güzellik derken, sadece göze hoş görülen fizikî güzelliği kast etmiyorum. Güzel insan... anlatılması çok zor bir şey. Bazen, seksenini geçmiş birtakım ihtiyarlar görürüz, dedeler, nineler... Belleri biraz bükülmüştür, derileri pörsümüştür ama yüzlerinde anlatılması zor bir nuranîyet, bir güzellik görülür. İslâm dininin hedeflerinden biri de, insanları bu açıdan güzelleştirmektir. Böyle güzellikler, kişi yaşlandıkça, eksilmez artar.

6. Gençlik, kendisini koruyacak şahıslardan, kurumlardan mahrumdur. Şiddetli bir yağmurda şemsiyesizdir, iltica edeceği bir sığınak yoktur. Birtakım teşekküller gençlere maddî imkânlar temin ediyorlar, burslar, yurtlar ve saire... Hepsini itham etmiyorum ama bu teşekküllerin bazısı, yaptığı cüzî yardımlar karşılığında gençlerin ruhlarını satın almak istiyor. Sana bakarım, seni okuturum, sana destek veririm ama bize bağlanırsan, bizim efendimize teslim olursan diyorlar. Bu yanlış bir metoddur.

Bu devir Müslümanları, karanlık bir gecede şiddetli yağmura ve fırtınaya yakalanmış, kurtların hücumuna uğramış, çobansız bir koyun sürüsüne benziyor. Böyle bir ortamda gençler ne yapmalıdır? Tavsiyelerimi kısaca sıralıyorum:

(a) Hiç vakit kaybetmeden, derhal, edebî-yazılı-zengin Türkçeyi öğrensinler. Büyük dedelerinin mezar taşlarını okumayı öğrensinler. En büyük klâsik Türk şairi Fuzulî’nin, 1928’den önce basılmış Divanı’nı okumayı öğrensinler.

(b) Gerçek tarihi öğrensinler. Mitolojik, resmî tarih yalanlarla, düzmelerle, safsatalarla doludur. Sırf onu bilmekle okumuş ve aydın olunmaz.

(c) Ahlâk, yüksek karakter, fazilet sahibi olmaya çalışsınlar. Kendilerine bunları kazandıracak rehberler, kılavuzlar, üstadlar, hocalar bulsunlar.

(ç) Mürüvvetli insan olmak için çalışsınlar. Bu kelime ve kavram zamanımızda kullanılmıyor. Mânâsını bilmeyen lügatlere, kitaplara baksın.

(d) İnsanı adam eden değerleri öğrensinler ve onlara sahip olsunlar... Zamanımızda put haline, din-iman haline getirilmiş olan para bir değer değildir.

(e) Sanattan anlayan insanlar olsunlar.

(f) Bizdeki okullar, bizdeki üniversiteler iyi insan, iyi vatandaş, iyi Müslüman yetiştirmiyor. İyi olabilmek için çareler, çözümler arasınlar, ehil kimselerle istişare etsinler.

g) Vasıflı, güçlü, üstün olmak için çalışsınlar.


M.ŞEVKET EYGİ.........
Başlık: Ynt: <<<Gençlere Mektup>>>
Gönderen: Srdroğlu - 08 Mayıs 2010, 23:37:02
"SEDAT_İSLAM" kardeşim, paylaşım için teşekkür ederiz.Yazının başlıgı unutulmuş herhalde.

Birde yazının yayınlandıgı yer  yazılsa iyi olurdu.