-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
Mizah bölümü yan tarafta...
Yusuf suresindeki
لا تامنا
ne kelimedir ?
-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
Mizah bölümü yan tarafta...
لا تامنا
ne kelimedir ?
mizah değil muhterem bi imtihan heyeti talebelerden birine bu soruyu sormuştu.ama cevap vermek istemiyorsanız siz bilirsiniz.hürmetler... :) :)
-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
Mizah bölümü yan tarafta...
4.babtan nefi istikbal müfret müzekker muhatab (emine ye'menü la te'menü) ahirine meful zamiri bitişmiş. la te'menna olmuş doğru bildim mi acaba. kusurumuz varsa affola.
-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
Mizah bölümü yan tarafta...
Yusuf suresindeki
لا تامنا
ne kelimedir ?
4.babtan nefi istikbal müfret müzekker muhatab (emine ye'menü la te'menü) ahirine meful zamiri bitişmiş. la te'menna olmuş doğru bildim mi acaba. kusurumuz varsa affola.
-
derede tavşan yavrusu ne kelime?
Ne kelime olur nasıl çekilir merak ettik sizden öğrenelim e60))
-
خارق العادة Ne kelime olur?
burada iki kelime vard1r.
خارق kelimesi 1. babtan ismi fail müfret müzekker
العادة yine 1. babtan ismi fail müfret müennestir.
-
اُدُّغِمَتْ Ne kelime olur, arkadaslar.
-
اُدُّغِمَتْ Ne kelime olur, arkadaslar.
İf'al babından أدغم يدغم إدغاما Fiil-i Mazi, bina-i mechul, Müfred müennes Gaibe'dir..
-
ütgimet degil üddügimet
-
ütgimet degil üddügimet
afven.. şedde ile zammenin üst üste binmesi bir cezm-i hayaliye sebep olmuş.. :)
İftial babından إدّغَمَ يدّغم إدّغاما Fiil-i Mazi, bina-i mechul, Müfred müennes Gaibe'dir..
-
مَنْطِقْ Ne kelime olur?
-
Çekimini yaparmısınız lütfen Garib kardeşim?
نَطَقَ يَنْطِقُ نُطْقاً المصدر غير الميمى
مَنطِقٌ المصدر الميمى
-
Teşekkürler Garib kardeşim.
الفـِـطْـرَة ne kelime olur ?
Fıtratün lafzının müfredidir. Fıtratün, fıtratani, fıtratün. Evveline lamı tarif dahil olmuştur.
-
Teşekkürler Garib kardeşim.
Fıtratün lafzının müfredidir. Fıtratün, fıtratani, fıtratün. Evveline lamı tarif dahil olmuştur.
Ferzin hocam doğrusu şöyle olsa gerek :
Sülasi Mücerredin I. babından Nişdetün (Fi'letün) vezninde masdardır... :
فَطَرَ يَفْطُرُ فِطرةً
Çekimi ise:
فِطْرَةٌ فِطْرَتان فِطَرٌ
Yani cem'ısi de (FİTARUN) şeklinde mükesser olarak gelir ...
-
yeküne bu kelimeyi arapça yazarmısınız lütfen.
ذُو Zü ne kelime olur?
-
ذو ; Esmâ-i Sitte-i Mu'telle (İ'rabı harflerle olan 6 illetli isim) den biridir...
"Sâhib" (صاحب) manasında müfred isim olup, ism-i zahir e izafetle gelir... ذو مال , ذو فضل gibi...
Çekimi; ذُو ذَواَ ذَوُون أو أذْواَء
Zü, Zevâ, Zevûn (Cem'ı, bazen de Ezvâ' olarak gelir..)
-
garib kardeşim
ben o kelimenin çekimini zü, züvani, ülüü diye biliyorum, Yoksa ben mi yanlış biliyorum...
1) - Ülü أولُو kelimesi Zevûn ذوُون (izafette nun dahi düşer) manasınadır..Müennesi olan Ülât أولات ile birlikte müfredleri olmadığı için bir çok sarf kitabında tek kalmasınlar diye zü'nün cem'ıleriyle birlikte anıla gelirler.. Lakin iştikakları farklıdır... Onun için yazma ihtiyacı hissetmedim...
2)- Zü ذو nün tesniyesi Züvani değil zevani ذَواَنِ şeklinde gelir...
Evet bizde böyle biliyoruz.
Zü, zevani, zevüne, ala gayrı kıyas ülü, zatün, zatani, zevatün, ala gayrı kıyas ülatün.
3)- Ferzin Hocam, Zü ذو nün müennesi olan Zât ذات ın tesniyesi ise zatani ذاتان diye değil Zevatâ (ni) ذواتان şeklinde gelir... Sure-i Rahman'dan; ( ذواتا أفنان ) ...
-
مُــذبْــذَبِـــين
Rubâ'î Mücerredden; ism-i mef'ul, cem'ı müzekker salim olur.... Halet-i nasbı ve cerri yukardaki gibi "yâ" ile gelir... raf'ı ise Müzebzebûn مُـذبـذبون dür..
Çekimi : ذَبْــــذَبَ يُـــذَبْــذِبُ ذبْـذبَـةً و ذِبْذاباً مذبذِبٌ مُذبْــــــــــــذَبٌ
-
sülasi mücerredin 3. babindan dühulün vezninden mastar gayri mimi
III. babtan geldiği her ne kadar doğru ise de gerisi maalesef doğru değil.....
Deme'a دمع nın masdarları ancak dem'an دَمْعًا ve deme'ânen دَمَعَاناً vezinlerinde gelir...
Dümû'un دُمُـوعٌ ise Dem'un masdarının cem'ı mükesseridir... Gözyaşları manasına gelir..
Bir çok hadis-i şerifte de geçer..
Çekimi : دَمَعَ يَـدْمَعُ دَمْعاً
Masdarın çekimi ise : دَمْعٌ دَمْعــاَنِ دُمُـــوعٌ
-
بُكَاءً Ne kelime olur?
-
"Ağlamak" manasında olup, Sülasi Mücerredin II. babından Su'âlün ســــــعال vezninde masdardır...
بَـكَى يَـبْكِي بُكــــــــــاءً
-
المورد العذب كثــيــر الزحــــــــــام
meselindeki (atasözü) ez-Zihâm الزِّحـــــــــــــــــام ne kelime olur ?
* Bundan sonraki kelime sorularımızda; soru soran kardeşimiz soracağı kelimeyi, o kelimenin içinde geçtiği bir beyt, bir mesel , bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif veyahutta fasih bir cümleyi vererek sorarsa, konuyu takip eden kardeşlerimiz için daha bereketli olacağı kanatindeyim...
Böylece kelimelerin cümle içinde nasıl kullanıldığı, en güzel şekilde ortaya konulmuş olur...
-
Mufaale babindan 2. mastar müfret olup birbiri ile sıkışmak manasinadir.
زَاحَمَ يُزَاحِمُ مُزَاحَمَةً وَ زِحاَمًا وَزِيحَامًا
diye gelir
-
جَرَاحاَتُ الثِّناَنِ لَهَا الْتِياَمٌ *** ولاَ يَلْتَاِمُ ماَ جَرَحَ الْلِسَانِ
Beytindeki جَرَاحاَت ve الْتِياَمٌ ne kelime olur.
-
Önce beytin manasını söyleyeyim:
"Mızrak uçlarıyla açılmış yaralar iyileşebilir..
Lakin, dilin açtığı yara kapanmaz...."
1) Cerâhat diye harekelenmiş olan kelime Cirâhat جِراحات olması gereklidir.. Çünkü III. babtan masdarlar cerhun, Cürhun ve Cirahatün جراحة şeklinde gelmektedir.. Ve bunlardan Cirahatün'ün جِراحة cem'ı de Cirâhâtün جِراحات ve Cirâhun جراح şekillerinde gelir... Ve bu beyitteki kelime de Cirâhâtün جِراحات dür ve "yaralar" demektir.. Yanlışsam lütfen düzeltin..
2) İltiyam ise İftial babından masdardır... الْـتأمَ يَـلْـتَإمُ التِييـاماً
"Islah edilmek, iyileşmek, kapanmak manalarına gelir..."
3) İlk mısradaki Cerâhâtü'-s-Sinân جراحات الســـــنان (Mızrak uçlarının açtığı yaralar) olması gereken yer,
Cerahâtü't-Tinan جراحات التـنان (?) diye yazılmış... Sanırım hataen öyle yazılmış...
-
أحـسنُ ما يُـمْلَى حديثُ الأحِـبّةِ
الأحِــبَّـة
ne kelime olur?
-
Cerahat kelimesinin cirahat da gelmesi caizdir, cerahat da gelmesi caizdir. Mollacamide geçiyor. Kitabim yanimda degil olsaydi sahifesini ve numarasini söylerdim. Ama sizin elinizde baska bi me'haz varsa söyleyin lütfen.
Sinan kelimesi yanlis yazilmis aslinda sinan diye peltek olarak hatirliyordum. Onun için öyle yazdim. Sedde gelince noktanin biri gözükmüyor.
-
Cerahat kelimesinin cirahat da gelmesi caizdir, cerahat da gelmesi caizdir. Mollacamide geçiyor. Kitabim yanimda degil olsaydi sahifesini ve numarasini söylerdim. Ama sizin elinizde baska bi me'haz varsa söyleyin lütfen.
Sinan kelimesi yanlis yazilmis aslinda sinan diye peltek olarak hatirliyordum. Onun için öyle yazdim. Sedde gelince noktanin biri gözükmüyor.
Evet, acaba yanlış mı hatırlıyorum diye bir baktım... Lakin Lisanu'l-Arab, el-Mu'cemu'l-Vasit, es-Sıhah ve Ahter-i Kebir gibi bir çok lugatte cerahÂt diye bir kelime yok.. Aksine hep cimin kesresiyle geliyor ki lügatlerde mevcut masdarlar tamamıyla yazılır.. Şayet cerâhât gelse idi muhakkak yer alırdı..
Ve Molla Cami'de de büyük ihtimalle Cirahat olarak gelmiştir... "bi-feth'ıl-cim" gibi bir ibare olmaksızın sadece mürettibin fetha harekesi de buna yetmez.. Çünkü lügatlerde Cerahat diye bir kelime yok...
Ama siz yine de Molla Camide hangi konuda geçtiğini söylerseniz, oraya da bir bakabilirim..
-
Tamam hocam sizin söylediginiz dogru. Ben kitabima baktim cirahat diye isaretlemisim. Ama hocamiz ikiside olur demisti. Onun için öyle yazmisim. Keske bastan dogru yazsaydim.
-
Hocam if'al babinin emri hazirindan olan bi ehibbe var ama bu kelime oradan degil sanki. Basinda lami tarif olduguna göre.
degilse sen söylede devam edelim. Nasil olsa bu bölüme ragbet az.
-
أحـسنُ ما يُـمْلَى حديثُ الأحِـبّةِ
الأحِــبَّـة
ne kelime olur?
malum bu mısra' Mektubatta sık sık geçer...
Manası: Yazılanların, söylenenlerin en güzeli, dostların (sevgililerin, bu yolun büyüklerinin) sözleridir...
الأحبة el-Ahıbbe: Sülasi Mücerredin II. babından (I. babtan geldiği de olur) Sıfat-ı Müşebbehe olan Habibün حبيــبٌ ün cem'ı mükesseridir... "Dostlar, sevgililer" manasına gelir... Diğer iki cem'ı ise ehıbbâ'ü أحبّـاء ve ahbabun أحباب dür..
Çekimi:
حبيب حبيبان أحبة وأحبّاء وأحباب
حبيبة حبيبتان حببيات وحبائب
-
قـبْلَ الرِّمـــاءِ تُـمْـلأُ الكـنـائِـنُ
Kable'r_Rimâ'i Tümle'ül-Kenainü
الرمــــاء er-rimâ'ü ne kelime olur ?
-
2. babtan mastar cemi diye buldum. yanlisimiz var mi.
رَمىَ يَرْمِى رِمَايَةً رِمَايَةً رِمَايَتانِ رِماء
-
وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ Kavli serifinde ki وَلْنَحْمِلْ ne kelime olur.
-
2. babtan mastar cemi diye buldum. yanlisimiz var mi.
رَمىَ يَرْمِى رِمَايَةً رِمَايَةً رِمَايَتانِ رِماء
esteğfirullah hocam.. burada sadece müzakere yapıyoruz..
er-Rimâ'ü ye gelince Müfa'ale babından masdar olur...
Çekimi: رامَى يُـرامِي مُـراماةً ورِمــــــاءً
Atasözünün manası: "Atışmaya (ok atıcılığı) başlanılmadan önce sadak (oklarla ) doldurulur.."
-
Hocam masAllah kelimede çok iyisiniz. Takdir etmeden geçemeyecegim. Allah ilminizi artirsin.
-
Hocam masAllah kelimede çok iyisiniz. Takdir etmeden geçemeyecegim. Allah ilminizi artirsin.
استغفرالله
hocam bizleri diğer hocalarımızla karıştırdınız herhalde.. bizim ki kuru gürültü işte.. bir medrese süpürgecisi odaları temizlerken tullabın müzakerelerinden kulağına ne çalınırsa onu öğrenir, onu söyler ya işte öyle..
Allah bizleri affetsin..
Mevlamız cümlemize, sevdiklerinin hürmetine içine riya, süm'a ve ucub gizlenmemiş ve zekatı 100 de 100 verilecek ve mahzı hizmette kullanabileceğimiz ilim versin...
-
وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ Kavli serifinde ki وَلْنَحْمِلْ ne kelime olur.
Sülasi Mücerredin II. babından Emr-i Gaib, Nefs-i Mütekelim Me'al_Gayr olur...
Çekimi :
..........حمَلَ يَحْـمِـلُ حمْـلاً
لنْ يحـمِلَ لِيَحْـمِـلْ
ليحملْ ليحملا ......
لَنحْمِلْ
Manası: "....Günahlarınızı Yüklenelim...." (Sure-i Ankebut, 12.ayet..)
-
Peki emir ve nehinin malumlarindan mütekellim geliyormuydu. Maksut da imam-i Azam Hz. gelmez demisti.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيم de ki الرَّحْمَانِ ne kelime olur?
-
لِــكُـلِّ صــارِمٍ نَـبْوَةٌ
و لِـكلِّ جَـوادٍ كَــبْوَةٌ
Beytindeki Cevad جــــــــــــــــــواد ne kelime olur ?
-
لِــكُـلِّ صــارِمٍ نَـبْوَةٌ
و لِـكلِّ جَـوادٍ كَــبْوَةٌ
Beytindeki Cevad جــــــــــــــــــواد ne kelime olur ?
Sülasi mücerredin evvelki babından, zehabün vezninde mastardır. cade-yecüdü-cevadün olarak tasrif olunur.
-
Peki emir ve nehinin malumlarindan mütekellim geliyormuydu. Maksut da imam-i Azam Hz. gelmez demisti.
Emir Lamı ve Nehiy Lâ sı ; her ne kadar sadece bunların mechullerine dahil oluyorsa da aslında, bunların malumlarına da dahil olması caizdir ve hatta özellikle Nefs-i Mütekellim Me'al-Gayra malumken dahil olması Belagat kitaplarında Ehven ve eyser diye vasıflandırılmaktadır.. Fakat Mea'l-Vahdeye dail olması ise oldukça nadirdir.. Bu sebeple Emsile ve diğer sarf kitaplarında talebenin kafası karışmasın diye bunlar malumda getirilmez..
Lakin özellikle Me'al-Gayra duhulü oldukça fasihdir ve bu ayet-i kerime [ وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ ] ve birçok şevahid buna delildir...
-
لِــكُـلِّ صــارِمٍ نَـبْوَةٌ
و لِـكلِّ جَـوادٍ كَــبْوَةٌ
"Her keskin kılıcın bir körelmesi ve her bir cins atın (doru, küheylan) bir tökezlemesi vardır"
güzel bir istiare-i temsiliye (mesel)....
-
yine çok güzel bir söz:
قال ابن المبارك رحمة الله عليه :
لو كنتُ مغتابا أحداً لاغْتـَـبـْتُ والدىَّ لأنهما أحقُّ بحسناتي
لاغْتـَـبـْتُ ne kelime olur ?
-
iftial babindan fiili mazi nefsi mütekellim vahde. Basindaki lam lami te'kit.
"Muhakkak ben bir kimsenin giybetini yapmis olsaydim. Elbette anne-babamin giybetini yapardim. Çünkü onlar benim hasenelerimi almaya daha müstahaktirlar."
-
كَرِمٌ مَتَى اَمْدَحْهُ اَمْدَحْهُ وَلْوَرَى مَعِى *** وَاِذَا مَا لُمْتُهُ لُمْتُهُ وَحْدِى
Beyt deki اَمْدَحْهُ ve لُمْتُهُ ne kelime olur?
-
أمدحْه : Sülasi Mücerredin III. babından Fiil-i Muzarî', Bina-i Malum, Nefs-i Mütekellim Vahde olur... Cevazımdan metâ kendisini cezmetmiştir...
لـمْتُــه : Sülasi Mücerredin I. Babından Fiil-i Mazi, Bina-i Malum, Nefsi Mütekellim Vahde olur..
* Sanırım Kerim yazılırken bir ya unutulmuş.. كـريم ,
el-Verâ'nın elifi eksik..
Ve birinci mısra'nın el-Vera'nın sonunda bitip, "Me'î" nin ikinci mısranın başında yer alması gerek.. Her ne kadar mana olarak birinci beyte aitse de , aruz olarak ikinci beyte aittir...
Manası:
"O öyle cömert biridir ki, ben onu övdüğümde insanlar da benimle beraber onu överler. Lakin ne zaman onu kınamaya kalksam tek başıma kalırım"
Hatırladığım kadar bu beyit, Tenafür'il- Kelimat'a misaldi...
-
حاذِرْ أنْ تَـقـْـتُلَ وَقْتَ شَبابِكَ * فإنَّ لِكُلِّ قَـتْلٍ قِـصاصاً
bu beyitteki şebâb شباب ve kısâs قصاص ne kelime olurlar ?
-
قصاص Mufaale babindan 2. mastar olsa gerek.
قَاصَّ يُقَاصّ مُقَاصَّةً وقِصَاصًا
شباب Sülasi Mücerredin 2. babindan ذَهَابٌ mastar gayri mimi müfret.
شَبَّ يَشِبّ شَبَابًا
"Gençligini öldürmekten sen korkut. Çünkü her ölüm için bir kisas vardir."
Hocam beytin nerede geçtigini bilmiyorum. Kasir aklimizla toplayabildigimiz kadar topladik. Yanlisimiz varsa siz yine düzeltiverirsiniz.
-
اَقْسَمَ بِاللَّهِ اَبُو حَفْصِ عُمَر
مَا مَسَّهَا مِنْ نَقَب وَ لاَ دَبَر
اِغْفِرْ لَهُ اللَّهُمَّ اِنْ كَانَ فَجَر
عُمَر - نَقَب - دَبَر - فَجَر
Lafizlari ne kelime olur?
-
قصاص Mufaale babindan 2. mastar olsa gerek.
قَاصَّ يُقَاصّ مُقَاصَّةً وقِصَاصًا
شباب Sülasi Mücerredin 2. babindan ذَهَابٌ mastar gayri mimi müfret.
شَبَّ يَشِبّ شَبَابًا
"Gençligini öldürmekten sen korkut. Çünkü her ölüm için bir kisas vardir."
Hocam beytin nerede geçtigini bilmiyorum. Kasir aklimizla toplayabildigimiz kadar topladik. Yanlisimiz varsa siz yine düzeltiverirsiniz.
esteğfirullah hocam...
ben de şöyle çevirmiştim..
"Gençlik zamanını öldürmekten sakın ! Şüphesiz her bir öldürmenin, bir kısâsı (bedeli) vardır.. "
-
اَقْسَمَ بِاللَّهِ اَبُو حَفْصِ عُمَر
مَا مَسَّهَا مِنْ نَقَب وَ لاَ دَبَر
اِغْفِرْ لَهُ اللَّهُمَّ اِنْ كَانَ فَجَر
عُمَر - نَقَب - دَبَر - فَجَر
Lafizlari ne kelime olur?
عُمَر : Sülasi Mücerredin I. ( bazen de II. babından ) ism-i fail olan عامر Âmir ‘ den tesmiye deminde udul etmiştir… Bu sebeple gayr- munsarif tir.
نَـقَب : Sülasi Mücerredin IV. Babından Talebün طلَبٌ vezninde masdardır…
دَبَر : Sülasi Mücerredin IV. Babından Talebün طلَبٌ vezninde masdardır…
فَجَر : Sülasi Mücerredin I. Babından Fiil-i Mazi, bina-i malum Müfred müzekker gaib olur. Zaruret-i şiir sebebiyle ahirindeki fetha hazfedilmiştir..
A'râbî’nin bu fesahat ve belagat yüklü duasının manası :
Ebu Hafs ki Ömerdir o (R.Anh), Allaha yemin etti;
“O deveye ne bir yara ve ne de bir uyuz (ve ayak yarası) musallat oldu” diye,
Ey Allahım , şayet Ömer, doğrudan şaştı ise onu bağışla..
-
قال النبي صلى الله عليه و ســـلم :
الجَنّـةُ تحْتَ ظِـلالِ السُــيـُوفِ
Bu Hadis-i Şerifteki es-Süyûf السيوف ve zılâl ظلال ne kelime olurlar?
-
السيوف
Süyüf seyf lafzının cemisi olup,seyfün, seyfani,süyüfün olarak tasrif olunur.
ظلال
Zılal, zıl lafzının cemisi olup zıllün, zıllani, zılalün olaraf tasrif olunur. Meali
''Cennet kılıçların gölgeleri altındadır''
-
Süyüf duhulün vezninde cemi mi? safe yesifü süyüfün diye gelmiyor değilmi? :mhcp
Zılal sırafün veznindemidir? Unuttuk...
tam olarak şöyle sözleyebiliriz:
es-Süyûf : Sülasi Mücerredin II. babından masdar olan سيف seyf in cem'ı mükesseri olur ... (kılıçlar demektir..) ســـــــاف يسـيــــــف سيفاً
سيفٌ سيفان سيوفٌ
Bu arada duhulün دخول cem'î değil, aksine masdar çukurlarında kendi veznine bayraktar olmuş bir müfred masdardır. :)
ظلال ise Sülali Mücerredin II. babından Fiskun فسق vezninde masdar olan Zıllün ظِـلٌّ ün cem'ı mükesseridir..
ظلَّ يَـظِـلُّ ظِـلٌّ
ظلٌّ ظلاّن ظلال و أظلال
Hadis-i Şerifin manası : "Cennet kılıçların gölgesi altındadır."
-
قال النبي صلى الله عليه و ســـلم :
الجَنّـةُ تحْتَ ظِـلالِ السُــيـُوفِ
Bu Hadis-i Şerifteki es-Süyûf السيوف ve zılâl ظلال ne kelime olurlar?
السيوف Gayri mutasarrif olan سَيْفٌ kelimesinin cem'idir. سَيْفٌ سَيْفَانِ سُيُوفٌ اَوْ اَسْيَافٌ
ظلال Tef'il babindan mastarin cem'idir.
"Cennet kiliçlarin gölgeleri altindadir."
-
اَلتَّرَاوِيحُ عِشْرونَ رَكْعَةً cümlesinde ki اَلتَّرَاوِيحُ Ne kelime olur?
-
ruy-ı zemin hocam, zılalin doğru iştikakını yukarıda yazmıştım.. sanırım görmediniz.
Tefıl babından değil Sülasi Mücerredden gelir...
ve seyf kelimesi de bir çok lugat almasa da yakarıda yazdığım ve el-Mu'cemu'l-Vasît te geçtiği üzere Sülasi M. II babdan masdardır... Yani mutasarrif tir..
-
2. babtan zalaletün diye gelmiyor mu. mevarit de öyle yaziyor ama.
Ezliletünün cem'i olmasi lazim zilal
safe kelimesinin manasi ile seyf kelmesi mana olarak birbirini tutmuyor.
Lugatler, hele Türkçe arapça olanlar bir kelimenin bütün masdarlarını almazlar..
ZALLE'nin masdarları ZALLEN ظلا , ZALALETEN ظلالة , ZILLEN ظلا, ZULÛLEN ظلولا şekillerinde gelmektedir..Bunlar lugatlerde sadece bizim görebildiklerimiz..
Hocam dikkatli bakarsanız sözlüğe orada gölge manasına gelen ez-Zıllü الظلّ nün cem'ı si olan zilal, ezlal ve zulul kelimelerini göreceksiniz hepsi cem'ı mükesser olup "gölgeler" demektir..
bunda ŞEK VE ŞÜPHE yoktur..
SAFE سـاف kelimesinde ise Ecvef-i yâi olana baktığınızı umarım... Yani aslı S-Y-F سيف olan SAFE ye batığınızı umarım.. Eğer S-V-F سوف maddesinden olan SAFE ye bakarsanız zaten SEYF'i de bulamazsınız..
Kılıç demek olan سيف in bakalım fiil-i mazisi olduğunu söylediğimiz SAFE ســـافَ ile manası tutuyor mu?
ساف aynen Mevarid'den alıyorum : " Eli çatlamak, yarılmak, birine kılıçla vurmak"
artık manası bundan daha fazla ne kadar tutar bilmiyorum :)
-
اَلتَّرَاوِيحُ عِشْرونَ رَكْعَةً cümlesinde ki اَلتَّرَاوِيحُ Ne kelime olur?
"Teravih, yirmi rek'attir."
التراويح : Tef'ıl babından Masdar Bina-i Merra olan Tervihatün ترويـحـة kelimesinin cem'ı mükesseridir..
روَّحّ يُروِّح ترويحـاً .... ترويحة واحدة
ترويحة ترويحتان تراويح
-
التراويح Kelimesi terviihun kelimesinin cem'i degilmidir.
Zira ziyade bablarda mastar mimiden sonra gelen vezinler sigaya çekilmesi zayiftir diye biliyorum.
-
التراويح Kelimesi terviihun kelimesinin cem'i degilmidir.
Zira ziyade bablarda mastar mimiden sonra gelen vezinler sigaya çekilmesi zayiftir diye biliyorum.
Hayır hocam.... Arapça bir ummandır.. Ve orada gelmesi ender denilenler, toplansa Türkçe gibi on dil ortaya çıkar... :) Kaldı ki ziyade babların masdar miminden sonraki vezinler Arapça da hiç de az kullanılmaz..
Sadece hocalarımız talebeler tasrif esnasında zorlanmasınlar diye pek bu kısımların çekilmesi üzerinde durmazlar.. Lakin son derece elzemdir..
Zaten lugatlerde Teravih'in Tervihatün kelimesinin cem'ı olduğu açıkça yazılıdır.. Mucemul-Vasit ve Lisanul Arab gibi lügatlere bakabilirsiniz.. Hatta Tervihatün'ü bir kerecik rahatlatmak şeklinde izah edenler de var aralarında..
buyrun hocam mutme'in olmanız için Lisanu'l-Arab dan aynen alıntı yapıyorum:
والتراويح في اللغة : جمع الترويحة. يقول ابن منظور : « التَّرْويحةُ فـي شهر رمضان: سميِّت بذلك لاستراحة القوم بعد كل أَربع ركعات؛ وفـي الـحديث : صلاة التراويح؛ لأَنهم كانوا يستريحون بـين كل تسلـيمتـين. و التراويح: جمع تَرْوِيحة، وهي الـمرة الواحدة من الراحة، تَفْعِيلة منها، مثل تسلـيمة من السَّلام»
-
قال النبي صلى الله عليه و ســـلم :
وَيْحَكَ يا أنْجَـــشةُ رُويــْــدَكَ بالـقـَوارير
Ruveyde ve Kavârîr ne kelime olurlar?
-
Estafirullah hocam ne münasebet. Mütmain olmamak da ne demek. Duyduklarimi söyledim. Bundan sonra daha dikkatli oluruz insAllah.
Hocam benim 3 gün seminerim var. Cuma, cumartesi, pazar. Pazartesi insAllah kaldiimiz yerden devam edelim. Selametle...
-
اَعِدْ زكر نُعْمَانٍ لنا ان ذكره هوالمسك ما كررته يتضوع
beytindeki اَعِدْ ve نُعْمَانٍ kelimeleri ne kelime olur?
-
قال النبي صلى الله عليه و ســـلم :
وَيْحَكَ يا أنْجَـــشةُ رُويــْــدَكَ بالـقـَوارير
Enes ibn Mâlik (R.Anh) anlatıyor: Rasûlullah (S) bir seferde idi. Beraberinde siyah bir hizmetçisi vardı ki, ona Enceşe deniliyordu. Bu siyah köle, kaafilenin develerini güzel neşîdeler, şiirler okuyarak sevkediyor ve hızlı yürütüyordu. Rasûlullah (SAV) ona:
— "Vay sana Ey Enceşe! Yavaş ol! Cam (Sırça) gibi (ince kalbli) olan kadınların develerini hızlı yürütme! (dikkat et)" buyurdu.
Bu hadis-i şerifte el-kavarir (cam sırçalar) kelimesi hanımlar için mecaz olarak kullanılmıştır... Çünkü nasıl fazla hareket cam eşyayı sarsar ve zarar verirse, Enceşe'nin söylediği aruz vezinli şiirlerle şevk duyan develer de gaza gelirler, hızlanırlar ve itidali kaybederlerdi. Ve üzerlerinde ki hanımlarda develerin bu süratli gidişinden dolayı rahatsız olurlardı..
Bu arada Kavarir'in قوارير her ne kadar ismi aletin CAMİD vezni olduğu doğru ise de Müfret değildir.. İsm-i aletin CAMİD vezinlerinden FÂ'ûle vezninde olan KÂRÛRE قارورة nin cem'ıdir.
-
اَعِدْ زكر نُعْمَانٍ لنا ان ذكره هوالمسك ما كررته يتضوع
beytindeki اَعِدْ ve نُعْمَانٍ kelimeleri ne kelime olur?
أعِدْ E'ıd: İf'al babından Emr-i Hazır, Müfred, Müzekker, Muhatab..
أعادَ يُـعِيــدُ إعادةً مُعيـــدٌ مُعادٌ أعِــــــدْ
نعمــــــان Nu'man: Her ne kadar Sülasi Mücerredin IV. babından Gufranun vezninde masdarmış gibi gözükse de bu bab ve V. bablardan bu vezinde hiç bir masdar gelmediği Lisanul-Arab ve es-Sıhah gibi çok muhtevalı lügatlerde açıkça yazılmış..
Ve bu kelimenin ism-i camid olan ve 4 ayaklı hayvan manasına gelen ne'amun نَـعَمٌ kelimesinin cem'ılerinden biri olduğu yazılmış..(Diğer cemıleri; En'am أنعام ve cemu'ul-cevami' Enâ'îm أناعيم ). Misal olarak da Hamelün ve cem'ı Humlân verilmiş...
Ayrıca bu kelimenin kan manasına geldiği ve renklerindeki benzerliği sebebiyle dağ lalesine Şakaiku'n_Numan denildiği de satır aralarında geçmekte...
İmam-ı Azam hazretlerinin ve arap meliklerinden birinin adı olduğu da es geçilmemiş... Ahter-i Kebir'de iştikakının bu şekilde olduğu açıkça yazılıdır..
en-Nu'man kelimesi aslen munsarıf olup, ne zaman bir kimseye isim olmakla alemiyet kazanırsa gayr-i Munsarıf olur... Bu beyit de gayr-i munsarıf olan kelimelerin kafiyeye uygunluğu muhafaza amacıyla munsarif olarak gelebileceğine misal olarak verilmiştir..
* Ayrıca beytin aruz veznine uygun olarak ilk mısraı; İnne Zikrahu إنّ ذكره den sonra bitmektedir... Yani şu şekildedir..
أعدْ ذكر نعمانٍ لنا إنّ ذكره
هوالمسك ما كررته يتضوّع
Manası:
Bize Numan'ı tekrar tekrar anlat, Çünkü O'nu (İmam-ı Azam R.aleyh) anlatmak ;
Öyle Bir misk u amber (gibi) dir.. ki Ne kadar çok tekrarlarsan etrafa o kadar güzel koku yayılır...
-
قال ابن عباس رضي الله عنهما:
خُيّر سليمان بن داود عليهما السلام بـين العلم والمال والملك فاختار العلم فأعطي المال والملك معه
ســــــليمان ve أعْطِيَ ne kelime olurlar ?
-
أعْطِيَ if'al babindan fiili mazi meçhul müfret müzekker gaib.
ســــــليمان vezin olarak 4. babtan ismi tesgir tesniye müzekker. hadisi serifte ismi zat olarak kullanilmis.
سلِم يَسلَم سلاما سالم مسلوم اِسلِم لا تسلم مسلم سَلمة سِلمة سُلَيْمٌ سُليمان
خُيّر سليمان بن داود عليهما السلام بـين العلم والمال والملك فاختار العلم فأعطي المال والملك معه
Meali =>> Süleyman bin Davut (A.S.) ilim, mal ve mülk arasinda muhayyer kilindi. O ilmi tercih etti. ilim ile beraber mal ve mülkte verildi.
-
اِذَا قَامَ الْعَبْدُ اِلىَ صَلاَتِهِ فَكَانَ هَوَاهُ وَوَجْهُهُ وَقَلْبُهُ اِلىَ اللّهِ تَعَلىَ عَزَّوَجَلَّ اَقْبَلَ اللَّهُ بِوَجْهِهِ فَلاًَ نِيَنْصَرِفُ عَنْهُ حَتىَ يُحدِثَ اَمْراً مُخَالِفَاً لِلدِينِ
هَوَاهُ - بِوَجْهِهِ ne kelime olur?
-
ســــــليمان vezin olarak 4. babtan ismi tesgir tesniye müzekker. hadisi serifte ismi zat olarak kullanilmis.
سلِم يَسلَم سلاما سالم مسلوم اِسلِم لا تسلم مسلم سَلمة سِلمة سُلَيْمٌ سُليمان
خُيّر سليمان بن داود عليهما السلام بـين العلم والمال والملك فاختار العلم فأعطي المال والملك معه
Meali =>> Davut bin Süleyman (A.S.) ilim, mal ve mülk arasinda muhayyer kilindi. O ilmi tercih etti. ilim ile beraber mal ve mülkte verildi.
Hocam tebrikler..
Ancak: Süleyman, tesniye bir kelime değildir, müfrettir. ve normal İsm-i tasgir de değildir..
Süleyman سـليمان : Sülasi Mücerredin II. babından Sıfat-ı Müşebbehe olan Selman ســلمـان kelimesinin İsm-i Tasgiridir..
Manası; "Selmancık" demektir.. Nitekim, Osman عثمان kelimesinin ism-i tasgiri de Useyman عثيمان dır ve "Osmancık" manasına gelir....
* Bir diğer husus, İbn-i Abbas (R. Anhüma) nın bu sözünün manası yazılırken "Davud bin Süleyman (A.S)" yazılmış, sanırım hataen öyle yazıldı.. Zira Davud (As) , Süleyman (AS)'ın oğlu değil bilakis babasıdır...
Doğrusu: Süleyman bin Davud (Aleyhima's-Selam) olacak....
-
عثمان lafzının ismi tesğıri عثيمين (useymiin)gelir.
Selman سلمان lafsının ismi tesğıri سليمين süleymiinün gelir.Süleyman ise a’cemi bir isim olup bir alemiyyet bir de ucme olmakla ğayri munsarıftır.
Osman ve selman lafızları ise bir alemiyyet birde elifnunu zaide ile gayri munsarıftır.
Osmanın ismi tesğıri useyman değildir,selmanın ismi tesğıride süleyman değildir.عثيمين useymiin ve سليمين süleymiin dir.
Zira ismi tesğır vezinleri 3 dür.
فعيل Fuaylün : Nasranın ismi tesğıri;Nusayrun gibi,
فعيعل Fuayılun:Nâsırun’un ismi tesğıri nuveysırun gibi,
فعيعيل Fuay'îlün:Mensûrun’un ismi tesğıri;Müneysîrun gibi.
-
اِذَا قَامَ الْعَبْدُ اِلىَ صَلاَتِهِ فَكَانَ هَوَاهُ وَوَجْهُهُ وَقَلْبُهُ اِلىَ اللّهِ تَعَلىَ عَزَّوَجَلَّ اَقْبَلَ اللَّهُ بِوَجْهِهِ فَلاًَ نِيَنْصَرِفُ عَنْهُ حَتىَ يُحدِثَ اَمْراً مُخَالِفَاً لِلدِينِ
هَوَاهُ - بِوَجْهِهِ ne kelime olur?
هـــــواه Hevâ_hu: Bu bir izafettir.. el-Hevâ kelimesi Hu zamirine muzâf kılınmış.. :"Onun meyli, aşkı, nefsi " manalarında bir terkibdir...
الهوى el-Heva (Heven هـَـوًى ) : Sülasi Mücerredin IV. babından Katlün vezninde masdardır...Aslı هـَوْياً Hevyen'dir. Ba'del-İ'lal Heven هـوًى olur... Lami tarif alır veya izafete girerse, tenvin düşer. el-hevâ الهوى ve örneğin izafette hevahu هواه şekillerinde gelir...
بوجهـــه Bi_vechi_hi: Harfi cer ve muzafun ileyh olan Hu zamirini çıkarırsak elimize kelimemiz geçer..
الوجه el-Vechü: Sülasi Mücerredin ikinci babından katlün vezninde masdardır...
Hadis-i Şerifin me'ali: "Bir kul, namaza kalktığı ve nefsini (arzusunu), yüzünü, kalbini Mevlay-ı Zül'Celal'e yöneltiği zaman, Hz. Allah da zat-ı ecelli a'la sı ile o kuluna yaklaşır.. Ve O kul dine muhalif bir iş yapmadıkça, Hz. Allah nazarını o kuldan çekmez..."
-
عثمان lafzının ismi tesğıri عثيمين (useymiin)gelir.
Selman سلمان lafsının ismi tesğıri سليمين süleymiinün gelir.Süleyman ise a’cemi bir isim olup bir alemiyyet bir de ucme olmakla ğayri munsarıftır.
Osman ve selman lafızları ise bir alemiyyet birde elifnunu zaide ile gayri munsarıftır.
Osmanın ismi tesğıri useyman değildir,selmanın ismi tesğıride süleyman değildir.عثيمين useymiin ve سليمين süleymiin dir.
Zira ismi tesğır vezinleri 3 dür.
فعيل Fuaylün : Nasranın ismi tesğıri;Nusayrun gibi,
فعيعل Fuayılun:Nâsırun’un ismi tesğıri nuveysırun gibi,
فعيعيل Fuay'îlün:Mensûrun’un ismi tesğıri;Müneysîrun gibi.
Hocam maalesef yanlış biliyorsunuz..
Evet İsmi Tasgir 3 vezinde gelir...
Bunlar:
1) Üç harfli olanlar için : Fu'aylün فُعَيِل Misal: Cebel جبل den Cübeyl جُبَيل
2) Dört harfli olanlar için : Fu'ay'ılün فُعَيْعِل Misal : Ca'fer جعفر den Cü'ayfir جُعَيْفِر
3) Beş harfli olanlar içinse : Fu'ay'îlün فُعَيْعِيل Misal : Kandîl قنديل den Kuneydil قُنَيْدِيل
Lakin Sarf kitaplarının bir çoğunda ne yazık ki yer almayan ve İsm-i Tasgir konusunda çok büyük ehemmiyete haiz olan bir nokta vardır..
O da şudur:
Aslı üzerine, bir veya daha fazla harf ziyadesiyle biten, sona eren isimler, ism-i tasgire çevirilirken, bu zaid harfler katıyyen sayılmaz.....
İsmin sonuna gelen bu zaid harfler:
Ya-i Nisbiyye, Tesniye ve Salim Cemi alametleri, Ta-i Tenis, Elif-i tenisi-memdude ve ELİF NUN ZAİDETEYN (!) lerdir...
Mesela Sekran ســـكران kelimesi elif nun zaideteyn ile bitmektedir.. Bu kelime ism-i tasgire çevrilirken aynen üç harfli gibi kabul edilir. (Yani sondaki iki zaid harf sayılmaz). Sekr, Sükeyr olur.. Ve sonuna "ân" ان tekrar ilave edilir.. en_Netice: Sükeyrân ســـكيران
Bunların İsm-i Tasgir yapılışında KAİDE şudur: (DİKKAT )
* Bu zaidler oldukları hal üzerine kalırlar ve katiyyen değiştirilmezler.. Yani Selman, Süleyminün yapılmaz.. Bilakis yukarıda dediğim gibi " Süleyman" şeklinde gelir.. Tasgir yapma faaliyeti bu zaid harflerin öncesindeki asıl isimlerde ceryan eder... Bu harfler oldukları gibi kalırlar.. Yani Osman kelimesi de Useymin olarak değil, "Useyman" olarak gelir...
İnşaAllah şu tabloyla hadiseyi daha iyi anlarsınız...
(http://maxupload.com/img/41DDAFE0.jpg) (http://maxupload.com)
Arapça bir ummandır. Boğulmamak için, mübtediler için yazılmış sarf kitaplarıyla iktifa etmeyip daha muhtevalı eserler üzerinde tetebbu şarttır...
Aleykümselam garib hocam...
Yanlışlar,hatalar olabilir.Araştırırız , düzeltiriz ve öğreniriz biiznillah :)
Sayenizde Bu kaideyi araştırdım.Hulasatuşuruh ve bazı sarf şerhlerinde bu kaide mavcut.Yalnız isti'mali az olan bir kaide.Ayrıyeten Mollacamide Peygamberlerin isimlerinden altısının arabca diğerleri acemi ismdir diye geçtiğinide unutmamak gerek.Nitekim Hadisi şerifte de böyle geçmiş.
Aslında ilk cevab yazmamın sebebi Süleyman ismi bir peygamber ismidir.İsmi tasğır olamaması lazım düşüncesiydi.
Bu müzakereden şu sonuç çıkıyor; Biri sizin yazdığınız gibi sıfatı müşebbeheden ismi tesğır olması,Diğeri ise a'cemi isim olmasıdır.
Ama ben peygamber ismini,ismi tasğır yapmaktansa acemi bir isim olmasının tercih edilmesi taraftarıyım.
Kaidenin tarafımı olurmuş derseniz, evet olmaz ama istisnalarda kaideyi bozmaz.
Selamlar.
-
Son olarak; Süleyman veya diğer Peygamberlerin ismi tesğır olarak geldiğine dair Ayet ve Hadisi Şeriflerden bir delil sunarsanız hem delille hareket etmiş oluruz hem bizde öğreniriz ve mutmain oluruz.
Siz ism-i tasgir olarak sadece bir Süleyman’a (AS) razı gelmezken, Mevlamız demek o kadar razı olmuş ki iki tane daha ism-i tasgir sahibi nebisini kelamına almış…
Artık sizin istisnai tercihinize göre bu mubarek zatlar isim mi değiştirir bilemiyorum… :)
Bu yazınıza anlam veremedim. Biz iddia etmiyoruz doğruluğunun ne olduğunun isbatını çalışıyoruz.
-
وَقَدِاخْتَلَفَ عُلَمَاءُ صَدَاقَات kavlinde ki عُلَمَاءُ ne kelime olur? :) :p
-
Son olarak; Süleyman veya diğer Peygamberlerin ismi tesğır olarak geldiğine dair Ayet ve Hadisi Şeriflerden bir delil sunarsanız hem delille hareket etmiş oluruz hem bizde öğreniriz ve mutmain oluruz.
....
Bu yazınıza anlam veremedim. Biz iddia etmiyoruz doğruluğunun ne olduğunun isbatını çalışıyoruz.
Muhterem Hocam..
kusura bakmayın, anlayamadım.. Anlamakta güçlük çekiyorum . Gabavetime veriniz lütfen..
Yukarıda "Süleyman" kelimesinin ism-i tesgir olduğunu söylemiş ve sarf kavaidinden delillerimi sunmuştum..
Meseleyi misallerle anlatmayı da ihmal etmediğim kanaatindeyim..
Ama asıl söylediklerini delillendirmesi gereken sizden ne bir delil gördük, ne bir kaide...
Yani ortada bir "İHTİLAF" bile yok..
Ama siz Peygamber isimlerinin ism-i tesgir gelmesini pek uygun bulmadığınızı ? belirtip Süleymanı acme olarak değerlendirmiştiniz.. Tamam olabilir..
Lakin ben de o zaman diyorum ki, Şuayb ile Üzeyr kelimelerini ne olarak değerlendireceksiniz ?
Bunlar da peygamber isimleri... Bunlar da ism-i tesgir....
Hılafına bir delil olmadığı müddetçe de ismi tasgir kalmaya devam ederler..
Aslolan kaideye uygunluktur.. Şimdi Kuran-ı Kerim'de veya hadis-i şeriflerde geçen herbir kelimenin iştikakıyla ilgili ayet ve hadis mi var? Yani "Kul Hüvellahu Ehad" ayetindeki "Kul" lafzı Emr-i hazırdır..
e şimdi biri çıkıp "hayır efendim o ism-i faildir, ya bana "Kul" lafzının emr-i hazır olduğuna dair bir ayet-i kerime veya hadis-i şerif getirirsiniz ya da ben ism-i fail demeye devam ederim " derse hoş olur mu?
Aslolan kaideye uygunluktur. Ha biri bunun kaideye uymadığını söylüyorsa, delillendirme o kişinin vazifesidir..
Tıpkı beraat-i zimme nin asıl olması gibi. Yani bir kişi aslı itibariyle masumdur.. Bir kişiye hırsız diyorsan o kişinin hırsız olduğunu şahit ve delillerle isbat edeceksin. Yoksa o kişiye "Sen hırsızsın, Eğer değilsen isbat et" demek ne kadar gülünç olursa onun gibi aslolan kaidedir.. Şayet bir kelimenin kaide dışı olduğu söyleniyorsa isbat, bunu söyleyene aittir..
Yine de ben önceki mesajlarımda yazdıklarıma ilaveten, Cezayirli bir Arab Dili profesörünün sitesinden aldığım şu bilgiyi nakledeyim..
Belki mutmain olursunuz..
هل ضم القرآن ألفاظ تصغير غير "بُنَيّ"؟
الجواب
- (عزير) على وزن (فعيل) وهي من صيغ التصغير، وهي تصغيـر (عزر).
2- (قريش) كسابقتها، تصغيرا للـ(قرش) البحري.
3- (شعيب) تصغيرا لـ(أشعب).
4- (حنين) تصغيرا للـ(حنان).
5- (رويدا) تصغيرا لـ(رود).
6- (سليمان) تصغيرا لـ(سلمان).
وهناك استدراك على مشاركتي السابقة كالتالي:
1- (حنين):
ذكرتُ أنها تصغير للحنان بمعنى الرحمة، وفي المحيط في اللغة:
والحَنَنُ: الجُعَلُ، وتَصْغِيرُه: حُنَيْنٌ.
2- (شعيب):
ذكرتُ أنها تصغير لأشعب، ويضاف إليها أنها تصغير لشعب أيضا، وهذا التوضيح:
في تاج العروس من جواهر القاموس:
شُعَيْبٌ: اسْمٌ. وسَيِّدُنَا شُعَيْب: مِنَ الأَنْبِيَاءِ علَيْهم الصَّلاَةُ والسَّلاَمُ. قال الصَّاغَانِيُّ: وهو اسْمٌ عَرَبِيٌّ يُمكِنُ أَنْ يَكُونَ تَصْغِيرَ شَعْب أَو أَشْعَب كما قالوا في تَصْغِير أَسْوَد سُوَيْد، وهو تَصْغِير التَّرْخِيم.
-
عُلَمَاءُ ne kelime olur? :) :p
4. babdan hem ism-i fail olan âlimün عالم ve hem de fail manasına sıfat-ı müşebbehe olan alîmün عليم lafızlarının ikisinin de cem'ı müzekker mükesseri ; Ulema علماء şeklinde gelir...
Bu vezin فعلاء (Fu'alâ): Sadece Feîlün فعيل ve Fâilün فاعل vezinlerinden medh veya zemm edilecek bir seciyyeye delalet etmek üzere akıllı müzekkerler için cemi olarak gelir...
-
قال الامـــــــــــام الرباني قدس الله سره العزيز :
وذلك من نصحي لكم إن قَـبلتموه نجوتم والا فافعلوا ما بدالكم
Nushî نصحي ve Necevtüm نجوتم ne kelime olurlar?
-
نصحي =>> sülasi mücerredin 3. babindan mastar gayri mimi. Mastarlari نَصْحًا و نُصُوحًا diye geliyor. النَّصْح (Ennesh) kelimesinin النُّصْح (Ennüsh) diye okunmasi da caiz oldugundan dolayi nüshi diye geliyor galiba. Mütekellim yasina muzaf olmus.
نجوتم =>> sülasi mücerredin 1. babindan fiili mazi cem'i müzekker muhatap.
نَجَا نَجَوَا نَجَوْا نَجَتْ نَجَتَا نَجَوْنَ نَجَوْتَ نَجَوتُمَا نَجَوْتُمْ
Meali =>> iste su benim size nasihatimdir. Eger kabul ederseniz kurtulursunuz. Kabul etmezseniz sizin degistirdiklerinizi yapin.
Kaçinci mektup ta geçiyor abi bu söz.
-
قال رســـــــول الله صلى الله عليه و سلم :
طـُـوبَى لمَـنْ رزقه الله الكَـفافَ ثـم صبر عليه
Bu hadis-i şerifteki طوبى Tûba ve الكفــاف el-Kefâf ne kelime olurlar ?
-
طُوبَى sülasi mücerredin 2. babindan ismi tefzıl müfret müennes
طاب يطيب طيبا طاإب مطيب..........طِب لا تطِب مَطاب مِطْيَبٌ طَيبةً طِيبَةً طُيَيْبٌ طَيْبِيٌّ طَيَّابٌ اطَابُ اطابَانِ اطَابُون واطاإب طُوبى
الكَـفافَ Sülasi mücerredin 1. babından mübalaga ismi fail müfret müzekker.
كفّ يكُف كفّا كافًّا مكفوف .............كُفّ لا تكُفّ مَكَفٌّ مِكَفٌّ كَفَّة كِفَّة كُفَيْفٌ كَفِّيٌّ كَفَّافٌ
Hocam manasını bulamadım yanlış mana vermek istemedim. Keffaf sıfat mı orada sıfat ise hangi kelimeden sıfat.
-
قال فرزدق
كَمْ عاقِلٍ عاقل اعْيَتْ مَذَاهِبُهُ *** و جَاهِلٍ جاهِلٍ تَلْقَاهُ مَرْزُوقًا
هَاذَاالْلذِى تَرَكَ الْاَوْهَامَ حاإرَةً *** و صَيَّرَالْعَالِمَ النِّحْرِيرَ زِنْدِيقًا
زِنْدِيقًا ve اَوْهَامَ ne kelime olur?
-
طُوبَى sülasi mücerredin 2. babindan ismi tefzıl müfret müennes
طاب يطيب طيبا طاإب مطيب..........طِب لا تطِب مَطاب مِطْيَبٌ طَيبةً طِيبَةً طُيَيْبٌ طَيْبِيٌّ طَيَّابٌ اطَابُ اطابَانِ اطَابُون واطاإب طُوبى
الكَـفافَ Sülasi mücerredin 1. babından mübalaga ismi fail müfret müzekker.
كفّ يكُف كفّا كافًّا مكفوف .............كُفّ لا تكُفّ مَكَفٌّ مِكَفٌّ كَفَّة كِفَّة كُفَيْفٌ كَفِّيٌّ كَفَّافٌ
Hocam manasını bulamadım yanlış mana vermek istemedim. Keffaf sıfat mı orada sıfat ise hangi kelimeden sıfat.
Hocam, Tûba طوبى dediğiniz gibi II. Babtan İsm-i Tafzilin müennesidir.. (Gerçi bazı dil alimleri, bu kelimeyi Tayyibetün طـيّبة kelimesinin cem’ı müennes mükesseri olarak kabul etmişler, bazıları ise Büşra بشرى vezninde masdar olduğunu söylemişlerdir..)
Fakat hangisinden gelirse gelsin bu kelimenin “en hayırlı, en güzel, mukaddes ve saadet” manalarına ilaveten Cennetteki mubarek ağaca isim olarak alem olduğu bilinmektedir.
1) Burada hatırlatmam gereken husus şudur ki :
“vav” ve “ya” kaide gereği, ism-i Tefzilde, elif”e kalbolunmaz .
Yani ism-i tesgir: Etâbü اطاب olarak gelmez.. Etyabü أطيـب şeklinde gelir.. Aynen Esvedü أسـود , E’veru أعـور , Ehyefu أهـيف kelimeleri gibi..
2) "el-Kefafu" kelimesini sanırım dalgınlıkla siz şeddeli olarak "el-Keffafu" şeklinde okudunuz.Gerçi ben latincesini yazarken de "el-Kefâfü" şeklinde yazmıştım. Doğrusu:
El-Kefâfu الكـفاف : I. Babdan zehabun ذهــاب vezninde ismi fail manasına masdardır. “Ancak yeten, ne fazla ne eksik gelen” manasındadır..
Hadis-i Şerifin meali: "Ne mutlu o kimseye ki, Allah (C.C) ona ancak yetecek (kıt kanat geçinecek ) kadar rızık verdi de o kimse bu hal üzerine (kanaat edip ) sabretti…”
-
قال رســـــــول الله صلى الله عليه و سلم :
الــسَّـخِـيُّ الجَهـُـولُ أحبُّ الى الله من العالم البخيـل
Hadis-i Şerifteki es-Sehıyyü السخي ve el-Cehûlü الحهول ne kelime olurlar ?
-
الــسَّـخِـيُّ =>> Sülasi mücerredin 5. babindan selimün vezninden sıfatı müşebbehe. Aslı sehııyün idi. Yenin zammesi yeye sıklet verdiği için yenin zammesi hazfedildi. İki sakin ictima' etti ye ile tenvin. Tenvin hazfedilmez İsmin hassasındandır. Ye hazfedildi. Tenvin magabline verildi. sehıyyün oldu.
سَخُوَ يَسخُو سَخَاوَةً فَهُوَ سَخِىٌّ
الجَهـُـولُ =>> Sülasi Mücerredin 4. babından mübalağa ismi fail.
جَهِل يَجْهَل جَهَالَةً جَاهِلٌ مَجْهُولٌ بِه ......اِجْهَل لا تَجْهَلْ مَجْهَلٌ جَهلَةً جِهْلَةً جُهَيْلٌ جَهْلِىٌّ جَهُولٌ
Meali =>> Cömert olan cahil, cimri olan alimden Allaha daha sevimli gelir.
-
Mü’ânun معان : İf’âl babından ism-i mef’ûl olur…
أعــان يُعـيـنُ إعــانةً مُعِـيـنٌ مُعـانٌ
Müsî’ün مسيء : İf’âl babından ism-i fail olur…
أســاء يُسـيئ إســـاءَةً مُسيءٌ
Manası :
“İhsan eden (Allahı görüyormuşcasına ibadet eden, hayırda koşan) yardım bulur (min tarafillah). Kötülük işleyen zelil olur (min tarafillah).”
* Bildiğim kadarıyla bu bir hadis-i şerif değil… Hz. Ali Efendimiz’e (K.V) ait olduğu söylenilen bir söz. Şayet bu bir hadis-i şerif ise kaynağını söylerseniz memnun oluruz.
Müslümanlar olarak bu hususta çok dikkat etmek zorundayız. Zira Peygamber Efendimiz (S.A.V) من كذب علي متعمدا فاليتبوأ مقعده من النار (müttefekun aleyh) buyurmaktalar. Yani “ Kim söylemediğim bir sözü bilerek bana isnad ederse, Cehennemde oturacağı yeri hazırlasın” buyurmuşlardır.. Bazı rivayetlerde “Müteammiden- bilerek” kelimesi de yoktur.Yani isnad esnasında yalan söylerken bunun “kasıtlı” olmasının şart olmadığını dahi söyleyen usul alimleri vardır..
Bu sebeple Ashab-ı Kiram’dan Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer (R.Anhüm Ecme’în) gibi en önde gelen zatlar “hatâen bir kelime eksik veya fazla nakledebiliriz” endişesiyle çok az sayıda hadis-i şerif rivayet etmişlerdir..
Dolayısıyla ahirette bu hadis-i şerif iktizasınca muahaze edilmemek için, dünyada iken -velev ki hayırlı bir niyet ile de yapmış olsak- kaynağından emin olmadığımız sözleri hadis-i şerif diyerek nakletmemeliyiz.. Bu halisane bir hatırlatmadır..
-
قال إمــــــام الأنـبـياء صلى الله عليـه و سلـم :
ليس الغِـنَى عن كـثـرة العـَرَضِ و لكنّ الغِـنى غِــنَى النـفـْـس
Hadis-i Şerifteki Gınâ غنى ve kesra كثرة ne kelime olurlar ?
-
غِــنَى :arrow: sülasi mücerredin 4. babından fisgun vezninden mastar gayri mimi.
غَنِىَ يَغْنَى غِنًى
كـثـرة :arrow: sülasi mücerredin 5. babından rahmetün vezninden mastar gayri mimi.
كَثُرَ يَكْثُرُ كَثْرَةً
Meali :arrow: Mal ve mülkün çokluğundan zenginlik yoktur. zenginlik nefsin zenginliğidir.
-
قال النبى صلى الله عليه و سلم
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِه فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
مُنْكَرًا ve فَلْيُغَيِّرْهُ ne kelime olur?
-
Münker منكر : İf'al babından ism-i mef'ul olur...
أنـكـرَ يُــنـكر إنكـاراً منكِرٌ مُـنـْـكـَـرٌ
Liyüğayyir ليغير : Tef'îl babından Emr-i Gaib, bina-i malum, müfred müzekker gaib olur.
غـيّـر يُـغَـيّـرُ تغـييـرًا مُـغَـيِّـرٌ مغيَّـرٌ لم يُغـيِّـرْ ..... لِــيُـغَـيِّرْ
Hadis-i Şerifin manası: "Sizden her kim bir kötülük görürse, onu eliyle hemen değiştirsin, Buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle... (değiştirsin). Ama bu (sonuncusu) ise imanın en zayıf olanıdır.."
-
قال الإمـــــــــــــــــــــام الرباني أحمد فاروق الســـــــــــــــــــرهندي :
هل كل من خِـلتَ رجلاً رجـل ميـــدانٍ أو كـلّ منْ صــار ذا مُلكٍ سليمـــــــانُ
Beyitteki "Meydân" ميدان ve "Hılte" خلتَ ne kelime olurlar ?
-
خلتَ :arrow: Sülasi mücerredin 1. babından fiili mazi müfret müzekker muhataptır. Aslı hayeltedir. Ye ıllet müteharrik makabli meftuh olduğundan ye'yi elife kalbettik. İki sakin ictima' etti. Biri lam, biri ye. yeyi hazfettik halte oldu mahzuf yeye delalet etsin için ha'yı kesreledik. hılte oldu.
خال خالا خالوا خالتْ خالَتَا خِلْنَ خِلْتَ
ميدان :arrow: Vezin olarak Sülasi mücerredin 4.babından mastar mimi ismi zaman ismi meken geliyor. ama bu kelime oradan değil galiba
يَدِىَ يَيْدَى يَدًا يَادٍ مَيْدِىٌّ.................يَيْدِ لا تَيْدِ مَيْدًا مَيْدانِ
Manasını çıkaramadım hocam. Mektubatı şerifedekilerin kaçıncı mektupta geçtiğini yazarsanız. Siyak ve sebakından anlarız belki.
-
قال النبى عليه الصلاة والسلام
عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
عَيْنَانِ ve بَـكَتْ ne kelime olur?
-
ميدان :arrow: Vezin olarak Sülasi mücerredin 4.babından mastar mimi ismi zaman ismi meken geliyor. ama bu kelime oradan değil galiba
يَدِىَ يَيْدَى يَدًا يَادٍ مَيْدِىٌّ.................يَيْدِ لا تَيْدِ مَيْدًا مَيْدانِ
Manasını çıkaramadım hocam. Mektubatı şerifedekilerin kaçıncı mektupta geçtiğini yazarsanız. Siyak ve sebakından anlarız belki.
Meydan kelimesi; Sülasi Mücerredin II. babından gelen M-Y-D ( ماد يميــد) maddesinden, Leyyânun ليان (Fe'lânun) vezninde masdardır.. "Alan, saha" manasında kararlaşıp masdar manasını kaybetmiştir... Masdar manasını muhafaza eden diğer masdarlar; Meyedanun ميـَـدان (Nezevanun gibi) ve Meyden مـيْـداً dir..
Bu sebeple Meydan kelimesini, Camit kabul etmek en doğrusu olacaktır..
Beytin manası için; siyak ve sibakına lüzum yok.. Zaten beyit de tek beyit.. Bu tür kibar-ı kelamlar, aynen atasözleri gibidir..Duruma uygun her yerde kullanılırlar.. Tıpkı:
"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.." beyiti gibi..
Nasıl bu beytin anlaşılması için siyak ve sibaka lüzum yok ise, yukarıdaki beyit de aynı şekilde sarihtir..
هل كل من خِـلتَ رجلاً رجـل ميـــدانٍ أو كـلّ منْ صــار ذا مُلكٍ سليمـــــــانُ
"Senin her adam (yiğit) sandığın, (harp, seyr-i süluk) meydanının adamı mıdır? (gerçekten Yiğit midir, mücahit midir?)
Veya her parası pulu olan, mülkü olan, Süleymân (AS) mıdır ?"
-
قال النبى عليه الصلاة والسلام
عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
عَيْنَانِ ve بَـكَتْ ne kelime olur?
Aynâni عينان : İsm-i Camit olan Ayn عين kelimesinin tesniyesidir..
عين عيْنان عُيُون أعيان أعيُن
Beket بكت : Sülasi Mücerredin II. babından, Fiil-i Mazi, Bina-i Malum, Müfred Müennes Gaibe olur..
بكي بكَـيا بَـكَوْا بكتْ
"Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyurmuşlardır ki :
İki göz vardır ki onlara ateş dokunmaz: Allah korkusundan gözyaşı döken göz ve Allah yolunda nöbet beklerken uykusuz kalan (geceleyen) göz.."
-
زهد سلمان الفارسي رضي الله عنه
لما حضرتْ سلمان الفارسي الوفاة بكي ...فقيل له :ما يُبكيك ؟
قال : ما أبكي جزعاً على الدنيا ولكن عهد إلينا رســــول الله صلى الله عليه وسلم أن تكون بلغة أحدنا من الدنيا كزاد الراكب ....
فلما مات سلمان فنظروا في جميع ما ترك فإذا قيمته بضع عشر درهماً
Bu ibretli menkıbede geçen يُبكِـيك ve جميع ne kelime olurlar?
-
Beytin manası için; siyak ve sibakına lüzum yok.. Zaten beyit de tek beyit.. Bu tür kibar-ı kelamlar, aynen atasözleri gibidir..Duruma uygun her yerde kullanılırlar.. Tıpkı:
"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.." beyiti gibi..
Nasıl bu beytin anlaşılması için siyak ve sibaka lüzum yok ise, yukarıdaki beyit de aynı şekilde sarihtir..
Hocam siz kaçıncı mektupta geçtiğini yazın merak edenler bakar. Hem neden siyak ve sebakından anlaşılmasın ki neticede mübarek zatlar bir mevzu anlatırken bazen onu bir ayeti kerime, hadisi kutsi, hadisi şerif bazende bir şiir ile te'kit ederler. Arasında mutlaka bir bağlantı vardır. Malumunuz ilmimiz sizin kadar derin değil. Bakmaya hakkımız vardır herhalde. Hüsnü niyetinizden şüphemiz yok. Araştırsınlar, bulsunlar onlarda öğrensinler diye düşünüyorsunuz. Kaçıncı mektup olduğunu söylersem türkçesine bakarlar belki diye düşünüyorsunuzdur. Yok bakmayız kardeşim Allahın izni ile.
Aslında bunlar hep zamanında sarf ve nahivi iyi öğrenemediğimizden kaynaklanıyor. Şimdi de yanımızda yeterli eser yok bulundurmak men' edildi. Onun için zorlanıyoruz.
İşte küllere üfleyince bişeyler parlıyor, sonra tekrar kayboluyor.
-
Hocam siz kaçıncı mektupta geçtiğini yazın merak edenler bakar. Hem neden siyak ve sebakından anlaşılmasın ki neticede mübarek zatlar bir mevzu anlatırken bazen onu bir ayeti kerime, hadisi kutsi, hadisi şerif bazende bir şiir ile te'kit ederler. Arasında mutlaka bir bağlantı vardır. Malumunuz ilmimiz sizin kadar derin değil. Bakmaya hakkımız vardır herhalde. Hüsnü niyetinizden şüphemiz yok. Araştırsınlar, bulsunlar onlarda öğrensinler diye düşünüyorsunuz. Kaçıncı mektup olduğunu söylersem türkçesine bakarlar belki diye düşünüyorsunuzdur. Yok bakmayız kardeşim Allahın izni ile.
Aslında bunlar hep zamanında sarf ve nahivi iyi öğrenemediğimizden kaynaklanıyor. Şimdi de yanımızda yeterli eser yok bulundurmak men' edildi. Onun için zorlanıyoruz.
İşte küllere üfleyince bişeyler parlıyor, sonra tekrar kayboluyor.
Estegfirullah kardeşim..
Benim demek istediğim, bu bir beyit .. başı belli, sonu belli.. sade bir beyit. Manası için öyle koca bir mektubu okumaya lüzum yok.. Kaldı ki dediğiniz gibi her zaman ele bu imkan da geçmeyebilir.. Kitabınız yanınızda olmayabilir. Bu sebeple beyitlere, sözlere müstakıl oldukları halde mana verebilme melekesi edinmemiz lazım diyorum.
tıpkı: نصر زيد عمروا gibi... Yani fiili, faili yerine koydun mu beytin manası zaten açığa çıkar...
Yani, öyle ibareleri gözde büyütmeye lüzum yok.. Bilemediğin kelimenin manası için lügate bakmak kafi.. Fiili, faili, istifhamı, haberi de yerli yerine koydun mu mana ortaya çıkar..
* Hani kelimeler garip olsa veya fesahat ve belagat kaidelerine uymasa yada öncesi bilinmeden manası anlaşılamayacak derecede Makabline muhtaç olsa, amenna.. Lakin bu beyitte öyle bir şey yok..
Elbette beyitlerin yazıldıkları mektupla alakası vardır.. Zaten ben de yok demedim. Ancak, beytin manasını çözmek için buna ihtiyaç yok diyorum.. Kaldı ki, bu beytler delildir, şahiddir. Delil çözülmeden medlül ve meşhud nasıl çözülsün..
Bu beyit benim ezberimdeydi. Ama ısrarınız neticesi işbu beytin hangi mektupda yer aldığına baktım.. Cild_1, 224. mektup.
İnşaAllah yardımcı olabilmişizdir..
-
Hocam söylediklerinize tamamen katılıyorum zaten.
جميع :arrow: Sülasi mücerredin 3. babından ismi meful. Kesirun vezninden galiba.
جَمَعَ يَجْمَعُ جَمْعًا جاَمِعٌ مَجْمُوعٌ جَميعٌ
يُبكِـيك :arrow: İf'al babından fiili müzari' müfret müzekker gaib. Sonuna hitap kafı dahil olmuş.
اَبْكَى يُبْكِى
Meali :arrow: Selman-ı Farisinin vefatında yaklaştığında ağladı.
- Niçin ağlıyorsun dediler.
- Ben dünya üzerine hüzünlendiğim için ağlamıyorum. Lakin Rasulullah (S.A.S) bize söz
vermişti. İçimizden birine dünyadan bir bela gelirse.....
Vahdaki Selman (r.a) öldü. Geriye bıraktığı şeylerin tamamına baktılar. Borçları ödendiği
zaman geriye 10 dirhem kaldı.
-
Meali :arrow: Selman-ı Farisinin vefatında yaklaştığında ağladı.
- Niçin ağlıyorsun dediler.
- Ben dünya üzerine hüzünlendiğim için ağlamıyorum. Lakin Rasulullah (S.A.S) bize söz
vermişti. İçimizden birine dünyadan bir bela gelirse.....
Vahdaki Selman (r.a) öldü. Geriye bıraktığı şeylerin tamamına baktılar. Borçları ödendiği
zaman geriye 10 dirhem kaldı.
Hocam tercümede ciddi eksiklikler var.. Ayrıca "bülga" lafzını sanırım "belâ" kelimesiyle karıştırdınız.. Yine de tebrikler..
Doğrusu şöyle olacak:
"Selmânı- Farisi'nin (R.Anh) ZÜHDÜ"
Selman-ı Farisi, vefatı yaklaştığında ağlamaya başlar.
Bunun üzerine sorarlar: "Seni ağlatan nedir?
Der ki : "Dünyadan ayrılacağıma üzüldüğüm için ağlamıyorum.. Lakin Rasülüllah Efendimiz (SAV) bizden söz almıştı: "Her birerimiz dünyalık olarak sadece bir atlının azığı kadar mal ile yetinecektik". (Buna riayet edemedim, o yüzden ağlıyorum)
Ne zaman ki Selman-ı Farisi Hazretleri vefat etti, ondan geriye kalan (ve onun hıçkıra hıçkıra ağlamasına sebep olan) dünyalığın tamamına baktılar. Gördükleri sadece; 10-15 dirhem kıymetinde ( bir kaç parça eşyadan ) ibaretti.
-
Hocam bi kaç gündür bişey yazamadım kusura bakmayın. Gençlerin imtihanları vardı. Onları çalıştırdık.
قال النبى صلى الله عليه و سلم
اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ
النبى ve أفْضَلُهَا ne kelime olur?
-
الخوف من الله
سـئِلتْ السيدة فاطمة زوجة عمر بن عبد العزيز عن عبـادة عمر ، فقالت :
والله ما كان بأكثر النـاس صلاة ولا أكثرهم صيـاماً ولكنـّـي والله ما رأيت أحداً أخـوف الله منه
عبادة ve الســـيـدة ne kelime olurlar ?
-
selamün aleyküm
" عبادة " sülasi mücerredin 1.babından mastar," الســـيـدة" sülasi mücerredin 5.babından sıfat-ı müşebbehenin müennesidir.Aslı "سويد" dür.
وعليك الســلام و رحمة الله
hoşgeldiniz hocam.. cevabınız hemen hemen doğru, tebrikler.
Lakin "سيّدة" Sülasi Mücerredin 5. babından değil, 1. babından sıfat-ı müşebbehe olur..
Ayrıca seyyid سيد in aslının Fe'îl فعيل vezninde سويد olduğunu söyleyenler olsa da ehli sarfın büyük bir kısmı "seyyid" in aslının Fey'ıl فيْـعل vezninde سيْود olduğunu söylemişler ve bunu kaideyle isbat etmişlerdir..ve genel kabul da bu istikamettedir..Aşağıdaki malumat bunun delilidir..
تنبيـهات وفوائد :
1 ـ قد ترد الصفة المشبهة على وزن " فَيْعِل " وذلك من الفعل الثلاثي اللازم الذي على وزن " فَعَلَ " المعتلة العين ، وهي قليلة .
مثل : مات – ميت ، ساد – سيد ، بان – بين ، ساء – سيء ، صاب – صيب .
كقوله تعالى : { لولا يأتون عليهم بسلطان بين } 15 الكهف .
وقوله تعالى :{ وألفيا سيدها لدى الباب } 35 يوسف .
وقوله تعالى : { أو كصيب من السماء } 19 البقرة .
ومن الصحيحة العين على وزن فَيْعَل ، مثل : صيرف
إذا اجتمعت الواو والياء فى كلمة وكان السابق منها ساكناً قلبت
الواو ياء وأدغمت الياء فى الياء (لأن الواو تقلب ياء ولا تقلب الياء
واواً) سواء أكانت الياء هى السابقة أم كانت الواو .
فالياء هى السابقة فى نحو : سيد وأصلها سيود( على وزن فيعل) من ساد يسود .
وكذلك هين ، أصلها : هيون من هان يهون .ومثله : جيد وأصلها : جيود (فيعل) من جاد يجود .
وكذلك حيز ، وأصله : حيوز ( فيعل ) من حاز يحوز .
[/size]
bu konuda takip ettiğimiz usul şu şekilde oluyor:
1- soru soran arkadaş, soracağı kelimeyi, o kelimenin içinde geçtiği bir ayet-i kerime veya hadis-i şerif veya bir şiir veya bir menkıbe veya bir atasözü ile birlikte veriyor..
2- cevap veren arkadaş ise, önce kelimelerin iştikaklarını (vezinleri ile birlikte örneğin "ıbadetün, nişadetün vezninde diyerek ) ve gerekirse çekimlerini yazıyor.. ardından, sorunun geçtiği metnin manasını yazıyor..
3- ve soru sorma sırası cevap veren arkadaşa geçiyor.. Devir bu şekilde devam ediyor..
zaten yukarıdaki mesajlarda tatbikatı görmüşsünüzdür..
tekraren hoşgeldiniz..
-
Hoşbulduk efendim.Verdiğiniz malumatlara müteşşekirim.Benim cevabım, mevzunuza yeni müdahil olduğum için biraz sathi oldu;bu sebebten mazur görünüz.Bundan sonraki müzakerelerimizde daha dikkatli olmaya gayret göstereceğim.Zira "Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar".Müsaade buyurursanız ben de Mektubat-ı Rabbani'den hatrıma gelen bir şiiri size arz edeyim.
-
" اياك يا صاح ودعوى وصاله اين الحضيض من السماك الاعزل "
Kelimelerimiz صاح دعوى وصال حضيض سماك الاعزل
-
Cevaba geçmeden önce, önceki soruda yazılmış olan metnin manasını yazayım ki arada kaynamasın:
الخوف من الله
سـئِلتْ السيدة فاطمة زوجة عمر بن عبد العزيز عن عبـادة عمر ، فقالت :
والله ما كان بأكثر النـاس صلاة ولا أكثرهم صيـاماً ولكنـّـي والله ما رأيت أحداً أخـوف الله منه
Allah (CC) Korkusu
Ömer bin Abdülaziz (R. Aleyh) ‘in zevcesi Fatıma Hatun’a zevcinin ibadeti hakkında soru soruldu. Şöyle cevap verdi:
-“ VAllahi, o, (nafile) namaz kılmak ve oruç tutmak cihetinden insanların en önde gidenlerinden değildi. Ancak Rabbim şahidimdir ki, ben Allah’tan ondan daha çok korkan birini görmedim...”
-
" اياك يا صاح ودعوى وصاله اين الحضيض من السماك الاعزل "
Kelimelerimiz صاح دعوى وصال حضيض سماك الاعزل
صــاح : Sülasi Mücerredin I. Babından ism-i fail olur…
صحا يصحو صحواً صُحُوّاً صاح
وصــال : Müfâ'ale ( Sülasi Mezidin III.) babından masdar olur…
واصل يواصل مواصلةَ وِصالاً و ويصالاً
حـضيـض : S. Mücerredin I. Babından Fe’îl vezninde sıfat- müşebbehe olur…
سمــاك : S. Mücerredin I. Babından Sırafün صراف vezninde masdar olur.. İsm-i camiddir. Masdar manasını kaybetmiştir.
Es-Simak’ul-A’zel (Spica) : Dünyaya 263 ışık yılı uzaklıkta, tahmini yüzey sıcaklığı 20.000 santigrat derece olan, güneşin 5.6 katı büyük bir çapa ve güneşten 4870 kez daha fazla parlaklığa sahip bir yıldızdır… Yani gökyüzünün en parlak ve dünyaya en uzak yıldızlarından biridir..
أعـزل : S. Mücerredin II. Babından ism-i tafzıl olur..
دعــوى : S. Mücerredin I. Babından masdar çukurları içinde kendi ismiyle meşhur fe’lâ فعلى vezninde masdardır..
دعا يدعو دعوة دعوى دعاءً
* Kelime sorarken adet olarak iki kelimeyi geçmezsek hem iştirak daha fazla olur hem de yeni metinlere (beyit, şiir v.s) daha çabuk geçilir...
Beytin manası :
“ Ey (sekr halinden ) ayılmış olan !
Visal (nihai hedefe ulaşmış olma ) iddiasında bulunmaktan sakın !
Yeryüzündeki en aşağı çukur nerede ? Göğün en parlak yıldızı nerede ?
(Senin “ulaştım” zannettiğin yer ile ulaşman gereken asıl yer arasında daha ne mesafeler var… )
-
أم الرســول
قالت آمنة بنت وهب أم النبى صلى الله عليه و سلم حين حضرتها الوفاة لابنها رسـول الله :
كل حي ميت و كل كبير بفنى وأنا ميتة و ذكرى باق .. فقد تركت خيراً و ولدت طهراً هو أنت يا محمــد
الوفاة ve خيراً ne kelime olurlar ?
-
Hocam açıklamalarınız muntazam can-ı gönülden tebrik ederim.Fakat verdiğiniz cevap muhtemel olmakla beraber يَا صَا ِحِ (Ya Sahı) üzarinde biraz daha düşününüz.Ben de bu beyite evvel-i emirde sizin gibi mana vermiştim ama biraz tedkik edince öyle olmadığını gördüm. يَا nida harfi bu doğru صَا ِحِ kelimesine biraz daha dikkat!
NOT : Daha iyi istifade edebilmek için açıklamalarınızı mehazleriyle vermeniz mümkün mü?
-
Hocam mehazim sarf ilmine dair hatırladığım azıcık malumat ve lügatlerim...
bu beyit için bir araştırma da yapmış değilim..
verebileceğim mana da bundan ibaret...
mevzu üzerine söyleyebileceğiniz, ilave edebileceğiniz başka bir şey varsa, yahut yanlış yazdığım bir husus varsa hemen söyleyiniz ve düzeltiniz ki yeni beyitlere vs. geçelim.. hani vechen an vechin olsak "o değil bir de şöyle düşün" tarzı müzakareler faydalı olabilir..
ama net üzerinde hem de yazı ile bir müzakere yapılırken böyle bir usul işi yavaşlatır..
onun için soruya verilen cevapta bir eksiklik varsa hemen soru soran o eksikliği bildirmeli ve yeni metne geçilmelidir..
صاح ni sayha صيحة dan ism-i fail صائح أو صايح kabul etmek , okkalı bir zaruret-i şiiri devreye sokmayı icap eder.. olmaz mı ? e zorlasan o da olur.. ama kaideye uygun geleni varken zaruret-i şiir ile muallel olanı yazmak istemedim.. o zaman da mana " Ey bağıran, haykıran, visal (nihai mertebeye ulaştım) iddiasında bulunmaktan sakın" şeklinde olur..
veya diğer bir ihtimal ise; Sahib صاحب kelimesinin terhim edilmiş şekli olarak gelmesidir.. Ki bu arap edebiyatında Sahib gibi bir kaç kelime için şaz olarak sık sık kullanılır.. O zaman da mana: " Ey arkadaş, Ey dost ! visal davasında bulunmaktan sakın! " şeklinde olur..
İçlerinde en makul gibi görüleni tabi ki en son yazdığımdır.. Yani SAHİ صاح 'nin Sahib صاحب kelimesinin mürahhamı olduğudur..
-
sizden bir iki dakika önce o ihtimali de eklemiştim.. herhalde göremediniz..
Son şekle göre manayı toparlayacak olursak:
Beytin manası :
“ Ey Dost ! Ey Arkadaş !
Visal (nihai hedefe ulaşmış olma ) iddiasında bulunmaktan sakın !
Yeryüzündeki en aşağı çukur nerede ? Göğün en parlak yıldızı nerede ?
(Senin “ulaştım” zannettiğin yer ile ulaşman gereken asıl yer arasında daha ne mesafeler var… )
-
sizin gibi bir hocamızla karşılaştığıma hakikaten memnun oldum.İnşaAllah birbirimizden istifade ederiz.Tebrikler...
-
حصاة : الوفاة vezninde isimdir, ölmeğe denir. Kamus Tercümesi c:4 s:1221 diyor yani camid olarak kabul etmiş.Fakat sülasi mücerredin 2. babından ( غلبة ( وفى يفى وفاة vezninde masdar olup daha sonra isimleşmiş olması muhtemel.
خير : Sülasi mücerredin 2.babından: قتل vezninde masdardır veya ism-i tafdil olup ala ğayri'l-kıyas hemzesi hazfedilmiştir veya فيْـعل vezninde sıfatı müşebbehenin muhaffefidir.
Müstağni'ş-Şuruh der kenar s:28
Sıfatı müşebbehenin muhaffefi olması daha akla yakın gibi.
" خير :...Kesiru'l-hayr ve'n-nef' olan adama ıtlak olunur.Nitekim خير diye teşdid ile كيس vezninde pes خير bundan muhaffefdir. ميت ميّت lafızları gibi bunun cem' اخيار ve خيار gelir..." Kamus Tercümesi c:2 s:311 de bunu teyid ediyor.
-
Esteğfirullah Hocam.. Cevabınız çok güzel..
"Vefat" 'ın camid kabul edilmesi, malum Sarf kitaplarının bir çoğunda geçtiği şekilde "Bütün masdarlar ism-i camiddir" hükmü gereğidir.. Bütün kelimatın asıl sudur mahalli olduğu için ehl-i sarfın çoğu masdarları camid olarak kabul etmişlerdir.. Ancak bu camid, Mutasarrıf 'ın zıddı olan camid değil, Müştakın zıddı olan camiddir...
" ان قومى تجمعوا و فى قتلى تحدثوا لا ابالى بجمعهم كل جمع مونث "
لا أبالى : Müfâ'ale babından Fiil-i Muzari, Nefy-i İstikbal, Bina-i Malum, Nefs-i Mütekellim Vahde olur..
بالى يبالى مبالاةً بلاءً ....... لايـُبالى
Beytin Manası:
"Şu bir gerçek ki kavmim toplandı ve benim öldürülmem hususunda konuştular (konuşuyorlar)..
Ancak ben onların bu toplanmalarını, bir cemaat haline gelmelerini (cem') umursamıyorum, (çünkü) bütün cem'ıler müennes (hükmünde) dir.
(Yani onların çokluklarına itibar etmem, nasıl bir kadının tehditlerinden korkmazsam, aynı şekilde kadın hükmünde olan çokluklardan (cemaatten) da korkmam... )
-
Değerli hocalarım..
Yaklaşık 1, 1.5 buçuk ay sanırım burada olamayacağım..
Herkese bol istifadeli müzakereler temenni ediyorum..
Ömrümüz kafi gelirse bu süre sonunda İnşaAllah tekrar görüşürüz..
في أمــــــــــــــــــــــــــــــــان الله
-
أدب النبوة
جائت صفية زوجة رســــول الله صلى الله عليه و سلم تشكو له من زوجتيه عائشة و حفصة فقالت :
يا رسـول الله ، إن زوجاتك يعـيّـرننى و يقلن لي : يا يهودية بنت يهوديين
فقال لها عليه الســـلام :
هـلا قلتِ لهـنّ : إن أبي هارون و عمي مـوسى و زوجي محـــمـد رســـــول الله
هـلاّ ve يعيّـرننيى ne kelime olurlar ?
"hel-la" soru harfi hel ve la-ı nafiyeden müteşekkildir.
"yüabbirne" tef'il babından fiili muzari cemi müennes ğaibe
masdarı "ta'bir"
"yüabbirne-ni" cemi müennes, "ni" onun mefule bihi...
-
شعر
وهذا لكم نصحى صحابى فإنكم كطفل ودنيانا كبيت مزخرف
نصحى ve مزخرف ne kelime olur?
-
نصحى : Mütekellim ya'sına mudaf olmuştur. نصح sülasi mecerredin 3. babından masdardır."Nasıhat" a isim olmuştur.
مزخرف :Rubai mücerredden ism-i mefuldür.
-
Şiiri nereden almıştınız?
-
Takvim ne kelime olur? Yardımcı olursanız, sevinirim.
-
ya isim yada tefil babindan masdar
-
Teşekkür ederim sayın hzimetci.
-
هنيأً لأرباب النعيم...إلخ
şiirinin manası nedir? ayrıca buradaki هنيأً terkipte ne düşer? amili nedir? ne kelime olur
-
mastarlarda sıfatı ile mutabakat yaptırırken müzekkerlik ve müenneslik aranırmı kaynağı ile cevap verilirse memnun olurum
-
ATŞANE VEZNİNDE SFSTI MÜŞEBBEHE OLUR
-
Peki emir ve nehinin malumlarindan mütekellim geliyormuydu. Maksut da imam-i Azam Hz. gelmez demisti.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيم de ki الرَّحْمَانِ ne kelime olur?
ATŞANE VEZNİNDE SIFATI MÜŞEBBEHE OLUR
-
Sizden bir ricam olacaktı. . . . Sahih kelimelerin çekilişlerini baya iyi şekilde biliyorum. Fakat illetli kelimelerde her defasında takılıyorum. Veya ilal kaidesine göre çekemiyorum. Yardımcı ola bilrmisiniz.
-
sülasi mücerred 4. babdan nehyi hazır
-
edirne-tahtacivü-vücünnecün-ütü ne kelime olur.
-
4. babtann fealün vezninde sıfatı müşebbehedir.
-
ütü: e´ta yü´ti den (if´al babından) emri hazır cemi müzekker muhatab
-
Şu mevzuyu izâh etmemize rağmen dikkat edilmiyor. Burası teferruatlı kelime çözümü bölümü başlıktanda anlaşıldığı gibi. Yani bir ayet, hadis, şiir veya kibari kelamın tamamı yazılıp içinden bir veya iki kelime sorularak cevap vermek isteyen kardeşlerimiz cevabını yazar.sadece bir tane kelime sorup cevap isteyen kardeşlerimiz buraya (http://www.sadakat.net/forum/ilmi-sarf-muzakereleri/kelime-sormaya-ne-dersiniz-t3833.0.html) müracaat etsinler Cevap veren soru sorar diğer arkadaş cevap verir. Cevaplar yanlış olursa doğrusunu bilenler delilleriyle mevzuyu açıklığa kavuştururlar. Bu metot kullanılırsa belirli bir bilgiye ulaşılır.
Sizden bir ricam olacaktı. . . . Sahih kelimelerin çekilişlerini baya iyi şekilde biliyorum. Fakat illetli kelimelerde her defasında takılıyorum. Veya ilal kaidesine göre çekemiyorum. Yardımcı ola bilrmisiniz.
Şuruhu sarf da illetli kelimelrin çekimleri çok güzel yapılmış oradan öğrenebilirsiniz.
Bir diğer husus kelimeleri düzgün ve hızlı çekebilmek için çok pratik yapmak gerekiyor. Yani sürekli kelime çekimi yaparak bu işi başarabilirsiniz. Boş kaldığımız vakitlerde, yemek yerken, iş yaparken zihnimizden tekrar yaptığımızda kelime çekimimiz süper olur.
İlletli kelimelerin çekimi biraz zordur. Çekim yaparken hep kaideleri hatırlamalıyız. Kaideleri tam ve düzgün öğrenirsek onu da pekala başarabiliriz.
-
müzahzihihi ne kelime olur yardımcı olursanız dualar eder dualarınızı beklerim
-
leemleenne nekelime olur bulmama yardımcı olabilirmisiniz
-
müzahzihun rubai mücerredden yani dahrace babından ismi fail müfred müzekker ahirindeki 'hi' mecruru muttasıl zamiridir
-
leemleenne nekelime olur bulmama yardımcı olabilirmisiniz
asli melee yemleü ........ emleü (muzari nefsi mütekellim vahde)
tekid icin evveline lam ahirine nun..
cift tekid var yani..
-
اُدُّغِمَتْ Ne kelime olur, arkadaslar.
İf'al babından أدغم يدغم إدغاما Fiil-i Mazi, bina-i mechul, Müfred müennes Gaibe'dir..
iftial babıdan fiili mazi mechul olur. fail fiilinde dal,zel ve se den biri olan kelime iftial babına naklolunursa iftealenin te si dal olur
-
müzahzihihi ne kelime olur yardımcı olursanız dualar eder dualarınızı beklerim
zahzaha rubai mücerredden ismi fail zamiri muttasil var sonunda.
-
أعْطِيَ if'al babindan fiili mazi meçhul müfret müzekker gaib.
ســــــليمان vezin olarak 4. babtan ismi tesgir tesniye müzekker. hadisi serifte ismi zat olarak kullanilmis.
سلِم يَسلَم سلاما سالم مسلوم اِسلِم لا تسلم مسلم سَلمة سِلمة سُلَيْمٌ سُليمان
خُيّر سليمان بن داود عليهما السلام بـين العلم والمال والملك فاختار العلم فأعطي المال والملك معه
Meali =>> Süleyman bin Davut (A.S.) ilim, mal ve mülk arasinda muhayyer kilindi. O ilmi tercih etti. ilim ile beraber mal ve mülkte verildi.
Süleyman Selmanin tasgiridir diye biliorum.
Selmancik manasina..
Ibranice veya aremce asli olmasi lazim.