Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Togika - 19 Kasım 2012, 05:33:35

Başlık: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 19 Kasım 2012, 05:33:35
Esselamun Aleyküm Ve Rahmetullah
Eşrefoğlu Rumi (KS)
Müellif Kimdir ?
Eşrefoğlu Rümi İznik'te doğdu D.Yılı ? 1484 ( H 889 )'da yine İznikte vefat etti. Türbesi İznik'tedir
Sizlerle paylaşmayı niyet ettiğim bu kıymetli eserin yazarı : Eş-Şeyh Abdullah Bin Eşref Bin Muhammed El-Mısri Er Rümi El İzniki ( ks )
Şeyh Abdullah el-Rumi diye meşhurdur
Hazret büyük soya sahib Es Seyyid Hüseyin el-Bağdadi'den icazet almıştır. O da Es-Seyyid Şahabeddin Ahmed'den,o da Es- Seyyid Hüsameddin Şah Şakikiden, o da Şemseddin Muhammed'den, o da Kutb-ı Samedant Muhyeddin Abdulkadir el- Geylani Hz.'den almıştır.
Bütün bunlar, İmam Hüseyin (ra) evladlarındandır.
Abdulkadir Geylani Hz'leride, Şeyh Ebu Said bin Ali el Mahrüsi'den. o da Şeyh Ebul Hasan bin Yusuf el Karesi'den o da Şeyh Ebül-Fadl Abdülvahid bin Abdülaziz'den o da Şeyh Şibili'den, o da Şeyh Ebül-Kasım Cüneyd-i Bağdadi'den, o da Sırrıy-ı Sakati'den, o da Maruf-u Kerhi'den, o da Davud-u Tai'den, o da Habib-i Acemi'den, o da Hasan-ı Basri'den, o da Emiril Mü'minin Hz Ali bin Ebu Talib'den, o da Peygamberler Peygamberi Hz. Muhammed'den (sav), o da Cebrail'den, o da Alemlerin Rabbinden (cc) Aldılar.
Allah bizi sadat-ı kiramın feyzinden müstefid eylesin ( Amin )

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Kasım 2012, 02:25:06
Kitabın içinde geçen ıstılahlardan bazısı hakkında izah;
Meşayih:
Alim, fazıl olup ilmiyle amel eden kimseler. Amelsiz ilmin faidesiz olduğu malüm. << Allah (cc) cahil olanı veli ittihaz etmez >> hadisiyle  ilimsiz amelin de ne demek olduğu anlaşılır kanaatındayiz.

Mürid:
Kur'an ve Sünnet ışığı altında Allah'a (cc) ibadet eden kimse. Müridin riya, gösteriş,İhlassızlık ve şeriatsızlıkla uzaktan ve yakından zerre kadar alakası yoktur ve olamaz.

Talip:
Hakkı arayan,hedefi Allah (cc) rızası olan ve onun dışında art bir düşüncesi olmayan kimse demektir.

Matlup:
Allah (cc) ve O'nun rızası.

Murad:
Allah (cc) ve O'nun rızası

Sofi:
Şeriatın en inceliklerini bilip tatbik eden her hal-u karında gafletten uzak bulunan, riya ve şöhretten yılandan kaçtığı kaçan müslüman demektir.
Sofuluk sadece elbise ve zahiri görünüşünü sofulara benzetmekle olmaz. Ancak sünnete tam riayet etmek sofulukta başta gelen hususlardan biridir.

Veli:
Allah'a (cc) şeksiz şüphesiz iman eden, mütteki bulunan müslüman demektir. Her velide ille keramet bulunsun veya keramet göstersin diye bir mecburiyet yoktur.
Kitap ince tetkikden geçirildiği zaman bu hususlar daha iyi anlaşılacaktır.
Tevfik Allah'dandır (cc)

 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Kasım 2012, 01:59:47
Abdulkadir Geylani Hz'lerinden;

<< Başlangıcında ne kadar zorluklar varsa hepsine daldım. Dalmadığım hiçbir zorluk kalmadı. Elbisem yünden bir cübbe olduğu gibi, başım bir çaputla bağlı idi. Dikenli ve başka yerlerde yalın ayak gezerdim. Dikenlerin tohumu ve baklaların kabasıyla geçinirdim. Nehrin kenarından hass denilen bitkinin yapraklarını toplar yerdim Cenab-ı Hak (cc) bana manevi hailen verinceye kadar bu yoldaki bütün mücadeleleri denedim. Hal geldiğinde nerde olursam olayım bağırıp şaşkın bir şekilde koşardım. Halk beni dilsiz ve deli sanardı! Hatta bir defasında tımarhaneye götürüldüm.
bir zamanda manevi hal gelip beni ölü gibi yere düşürdü. Suyumu ısıtıp kefenimi getirdiler. Yıkanmam için gasilhaneye götürdüler fakat hal geçince kalktım. ( Nurul- Ebsara Geylani maddesine bak )
Hazret Geylani derki; bir kaç gün yemek yiyemedim. Bu esnada ( Tanımadığım ) bir zat ile karşılaştım içinde para dolu bir kese bana verdi. O para ile ekmek ve katık aldım. Tam oturup yemeye başlayınca baktım ki , içinde << Peygamberlere gönderilen bir kısım kitaplarda : Şehvetleri mahluklarımın zaiflerine verdim ki. o şehvetlerle ibadetlerine girişmeyi becerebilsinler! Kuvvetli ve güçlü kollarıma gelince, onlar şehvetleri neylesinler >> yazılı bir kağıt oraya düştü. Bunun üzerine yemeği terk edip gittim.
Hazretle idarecilerin ısrarlı ilgilenmelerine rağmen o insanları irşad edip hakka sevketmelerini idarecilerle ilgilenmeye tercih etti. Onlardan gelen hedayanın çoğunu reddedip kanaata büründü. İrşadından istifa edenlerin aynı tarzda hareket etmelerini sağlamaya çalıştı ve sağladı.
Zira yüce hedefleri elde etmenin yolunun dar boğazlardan geçtiğini Geylanin büyük dedesi Allah (cc)'ın yüce Peygamberi Hazreti Muhammed ( sav ) Mustafa ( sav ) bize haber vermiştir.
<< Cennet, zorluklarla kaplanmıştır. O zorlukları yenen ancak oraya varır >>
Abdulkadir hazretleri bu hususu şöyle açıklar.
<< Eğer kocaman dağların üzerine konursa o dağları parçalayacak nitelikte ağır yükler sırtıma vurulur! bu yükler üzerimde fazlalaşınca yanımı toprağın üzerine koyup şu ayeti okuyorum:
<< Öyle ise muhakkak ki darlığın beraberinde genişlik vardır. Muhakkak ki; darlıkla beraber genişlik vardır >> ( el- inşirah süresi ) sonra başımı kaldırdığımda görüyorum ki, o ağırlıklar benden uzaklaşmıştır...>>

İşte görüldüğü gibi, o yüce makamlara varmak Vehbi olduğu gibi Kesbi'liğinde onun oluşmasında rolü vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Kasım 2012, 02:42:11
Hazreti Pir şeriatın emirlerini tatbik ettiği gibi, İslam akaidinin en ince meselelerini bile gözden kaçırmazdı. Bir ara çaresizlikten  biri Geylani hazretlerinden.
<< ucup'den korkuyorum çaresi nedir ? >> sordu. cevap olarak;
<<Kim ki herşeyi ( yaratmak bakımından) Allah (cc)'dan görür ve bilirse, ve inanırsa ki, kendisini çalışmaya muvaffak kılan Allah (cc)'dır. Nefsinin hiç bir hüneri yoktur, bu kimse ucup hastalığından kurtulur. >>
İnsaf gözüyle bakılırsa, hazretin bu cevabı hayderi bir cevaptır. Öyle bir cevap ki, şek ve şüphenin kökünü kazıtıp ortadan kaldırır.
Zira bir ara hazretten sordular;
>> Neden sineklerin elbisene konduğunu hiç görmüyoruz?>> cevap olarak;
<< Sineğin ne işi var üzerimde konsun, bende ne dünya pekmezi ne de ahiret balı vardır.>> buyurdu.
Sezişe sahip kılınan sinek, manevi padişahın huzur-ı humayununu hiç ihlal edermi?
<< Allah (cc)'a itaat edene herşey itaat eder...>>
Geylani hazretleri nefs ve şeytanın desiselerini arifane bir şekilde bilen ve keşfeden bir zat idi. Bu görünmez düşmanların sızabileceği her yolu bildiği için kitap ve sünnetin uyumaz nöbetçilerinden oralara muhafız koymuştu.
Bir misal dinleyelim;
<< Ufukları dolduran bir nur bana göründü. Sonra o nurdan bir suret belirdi ve sarkılıp bana << Ey Abdulkadir Ben Rabbinim ( cc) Sana bütün haramları helal kıldım!>> diye hitap etti. Ona cevaben << Ey Melun Ümitsiz ol>> dediğmde, baktım ki o nur karanlığa dönüştü. O suret duman oldu. Bu manzaradan sonra o bana hitaben şunları söyledi;
<< Ey Abdulkadir! Rabbinin emrini bildiğin için ( Alim olduğun için ) benden kurtuldun. Konduğun konakların hakkındaki, fıkhi kaidelere vakıf olduğun için benim şerrimden kurtuldun. Bu desise ile tarikat ehlinden yetmiş kişiyi idlal ettim,!>>
Bu sefer beni cebe düşürmek isteyen şeytana dedimki; Bu hususta fazilet Allah (cc)'a mahsustur. ( Benim şahsi bir hünerim yoktur.)>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Kasım 2012, 05:08:21
Cenab-ı Peygamberin (sav)
<< Rabbim bana edep öğretti. Ne güzelde öğretti.>> hadisi şerifine mükemmel bir şekilde mezbar olan Geylani Hz. bu durumu << Futuhul-Gayp >> adlı eserinde şöyle dile getiriyor.
Ey mümin, Hak (cc) seni bir halde durdurdumu o halinle bir üstüne ne altına nakil olunmaya çalışma! Takdire rıza göster. Taki, senin iraden olmaksızın o seni istediğine nakil etsin. Seni kapıda durdurursa eve girmeyi isteme. İzin gelip girmene ruhsat verilinceye kadar bekle. Hatta tekrar tekrar izin geldikten sonra gir. Bir defa ile iktifa etme. Zira bir defalık izin padişahın denemek için bir siyaseti olabilir. Giriş zorlu olup padişahın bir fazileti olduktan sonra, ondan dolayı seni muaheze etmez. Ancak sabırsızlık eder ihtiyarını kötüye kullanır, edebini bozar, Hakkın sana verdiği makama razı olmazsan ceza çekersin!
Seni izinle eve aldıktan sonra başını eğmemek ve gözünü kapatmamaktan sakın! edebden ayrılma! dikkatli ol sana tevcih edilen hizmetleri ifa etmekte kusur etme. Bunları daha yüksek dereceye varmak için yapmayı tasarlama! Zira Cenab-ı Allah (cc) peygamberine,
<< Sakın! onlardan bir takımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye gözlerini uzatıp rağbetle bakma ve onların iman etmeyişlerine üzülme de müminlere kanadını indir...>>
( El Hicir 88 ) hitap ederek içinde bulunduğu halin gayrisine iltifat etmemesini istedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Aralık 2012, 04:25:41
Büyüklüğüne rağmen tevazün son haddine varan hazreti Geylani, bu babda da Ceddi alası hazreti peygambere (sav) uyarak yoldan geçerken çocuklara bile selam verip,bazan da gönüllerini hoş etmek için oyunlarına bile katılmış görünürdü.
Fakirlerin elbiselerini silkip temizlerdi. Saltanat erbabından hiç bir kimse için ayağa kalkmayıp onların gözüne girmeye de heveslenmezdi.
<< Yirmibeş sene Sahrada ve Irak çöllerinde seyahat ede durdum. tek başıma idim. Ne ben kimseyi ne de kimse beni tanımazdı. Bana Rical-i Gayebler ve cinlerden grup grup gelirlerdi. Onlara Allah'a (cc) varan yolu telkin ederdim. Irak' a ilk geldiğimde Hızır (as) bana arkadaş oldu. Fakat onu tanımazdım. kendisine muhalefet etmememi şart koştu. Bana birara << Bu muhitte otur >> dedi. Gidip bir sene sonra geldi. Yerinden ayrılma >> deyip tekrar gitti bir sene sonra geldi. Böylece orda üç sene geçirdim.
Sana dokunan zararın Allah (cc)'dan başka bir yerden geldiğine sakın ha inanma ( zira Kuran şöyle ferman ediyor ) << Eğer Allah (cc) sana bir bela değdirirse artık onu ondan başka açacak ( giderecek) Kimse yoktur! > ( Enam 17 ) Sakın yanında bir azık olduğu halde rızkının darlığından şikayet etme. Zira çoğu kez sana rızkın sebeplerini zorlaştırıp daraltan her hangi bir nimeti inkar edişindir. >> Bunları tavsiye ediyor.
Tevekkülünün ne derece olduğunu bildiren bir sözü;
<< Celbetsen etmesen nimetler sana gelecektir. İstemesen dahi belalar kapını çalacaktır. Öyle ise hepsinde ( gereken tedbiri aldıktan sonra ) Allah (cc)'a teslim ol. Allah (cc) dilediğini yapar. Eğer sana bir nimet gelirse,zikirle meşgul ol,şükür et,eğer belalar gelirse sabır ve kadere uymakla meşgul ol. Bütün bu mertebelerden daha büyüğü kadere rıza gösterip,icraatindan zevk almaktır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Aralık 2012, 05:49:31
Hazretin bir çok niteliklerini güneş gibi ortaya seren bir başka sözü;
<< Düşüğe ( aza) razı ol,sakın Rabbinle hükmünde münakaşaya girişme ki belini kırmasın! ondan gafil olma ki senden nimetlerini geri almasın. Heva-i nefsine güvenme ki seni nefsinle ve ondan daha şerli biriyle müptela kılmasın. Su-i zann yapmak veya kötülükleri yapmaya zorlamak suretiyle olsa dahi kimseye zulüm etme. Zira hiç bir zalimin zulmü seni geçmez.>>
>> Aza razı ol >> Cümlesi hazretin kanaatkarlığına << Sakın Rabbinle hükmünde..>> cümlesi kaza ve kadere razı olmaklığına, << ondan gafil olma>> cümlesi irfanına << Heva-i nefsinin istediği gibi dininde hüküm etme..>> Cümlesi bidatlardan uzak durduğuna, << Nefsine Güvenme...>> cümlesi uçup emniyet ve hopbindilikten uzaklığına, <<Su-i zann yapmak veya kötülüğe sevk etmek suretiyle dahi hiç kimseye zülüm etme..>> cümlesi maddi ve manevi zulümlerin her çeşidinden uzak durduğuna işaret eder. Son cümlenin altında daha nice hakikatlar vardır.
Mesala İbadullaha karşı şevkatli olmasını, su-i zanndan kaçtığını kötülüğün her çeşidinden hatta başkasını oraya itelemek suretiyle olsa dahi kötülük yapmaktan sakındığını bildirir bu cümlesi...
Ölçü olarak Allah (cc)'nın kitabını ve Resulünün (sav) sünnetini kabul ettiğini şu sözleriyle ne güzel ifade buyurmaktadır.
Kalbin bir şahsın sevgisini veya buğzunu hissettiği zaman onun hareketlerini Allah (cc)'nın kitabı Resulünün (sav) sünnetiyle tart, eğer onlara uygun gelirse onu sev. Eğer aykırı düşerse ondan buğzet, onu heva-i nefsinle sevmek veya heva-i nefsinle buzğetmemek için bu işi yap. Nitekim Cenab-ı Hak (cc) Kur'an'ında buyurmuştur;
<< Keyfe tabi olma ki bu seni Allah (cc)'ın yolundan saptırır.>> 
( Sad:26
Allah (cc) için olmazsa hiç kimseden uzaklaşma. Allah (cc) için terk etmek, ancak büyük bir günah işlediği veya küçük günah üzerinde ısrar ettiğini gördüğün zaman olur.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Aralık 2012, 05:50:34
<< Akıllı ol yalan söyleme. Ben Allah (cc)'dan korkarım dersin halbuki gayrısından korkarsın (!) Ne cinlerden ne insanlardan ve ne de meleklerden korkma. Konuşur konuşmaz hayvanlardan korkma. Ne dünya azabından ne de ahiret azabından kork. Ancak azap ile azap verenden korkarsın.
Akıllı kimse, Allah (cc) yolunda hiç kimsenin kınanmasından perva etmez << gayrullahın>> konuşmasını işitmez bile... Bu kimsenin nazarında bütün yaratıklar aciz,hasta ve fakirdir. İşte bu karekterde olan bu zat ve benzerleri ancak ilimlerinden menfaat görülür alimlerdir.
Şeriatı ve islam hakikatlerini bilen alimler, hastanın kırıklarını bağlayan doktorlardır.
Ey dini kırılmış kimse! Onlara var ki kırığını bağlayıp ıslah eylesin. Hastalığı verendir onun tedavisini ihsan eder. O, gayrisinden daha iyi mesliheti bilir. Rabbini fiilinde itham etme! Nefsin gayrisinden daha kınanmaya mustehaktır. Nefsine de ki, nimet itaat edenedir. Sopa da isyan edene... Allah (cc) bir kuluna hayri irade buyurduğunda ondan ( nimet ) alır. Taki bakılsın eğer sabrederse, onu yüceltip iyileştirir. Ona verir. onu kendine has kul yapar.>>
<< Ey genç! Allah (cc)'ın gazabına kendilerini mustahak kılan münafıklardan kaçın. Akıllı ol >> zamanın insanlardan çoğuna yaklaşma! Çünki onlar elbilesili kurtlardır. Düşünce aynasını al ona bak.
Allah (cc)'dan hem seni hem de onları sana göstermesini talep kıl. Ben hem yarattıkları hem de yaratanı denedim şerri yarattıkların yanında, hayrı yaradanın yanında gördüm...>>
( El-Fethur- Rabbani sahife 97 )
Hicretin 561. senesinde vefat eden Geylani hazretlerinin oğlu Abdulvehhap kendisine vasiyet etmesini talep edince;
Allah (cc)ın takva ve taatından ayrılma hiç kimseden korkma. Hiç kimseden bir şey talep etme. Bütün ihtiyaçlarını Allah (cc)'a havale et. Ondan iste ondan başka hiç kimseye ( tam) güvenme. Ancak ona itaat et. Tevhid,Tevhid,Tevhid herşeyin temeli Tev-hiddir.>> 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: *sade* - 05 Aralık 2012, 12:03:37

Ey dini kırılmış kimse! Onlara var ki kırığını bağlayıp ıslah eylesin. Hastalığı verendir onun tedavisini ihsan eder. O, gayrisinden daha iyi mesliheti bilir. Rabbini fiilinde itham etme! Nefsin gayrisinden daha kınanmaya mustehaktır. Nefsine de ki, nimet itaat edenedir. Sopa da isyan edene... Allah (cc) bir kuluna hayri irade buyurduğunda ondan ( nimet ) alır. Taki bakılsın eğer sabrederse, onu yüceltip iyileştirir. Ona verir. onu kendine has kul yapar.>>
 


Çok doğru..İnşAllah sabredenlerden oluruz.Rabbimiz bizleri affeyler İnşAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Aralık 2012, 05:41:47
Rüfai Hazretlerinden;
Ahmed Bin Yahya B. Hazım Rifa'dır. Künyesi: Ebul Abbas'dır.
Tasavvufa ilk girişinde Abdulmelik el Harnübinin yanına vardı. Abdulmelik kendisine << Ey Ahmet! Sana ilk söyleyeceğim söz, sağa sola bakan hedefe varamaz şüpheli,felah bulamaz. Vaktinden eksikliği tanımayanın bütün vakitleri eksiktir!...>> Bu sözleri dinledikten sonra Rifai, Abdulmelik'in huzurundan ayrıldı. Durmadan bu sözleri bir sene tekrar ededurduktan sonra Abdulmalik'in huzuruna avdet etti. Bana vasiyette bulun deyince Abdulmelik hazretleri << Akıllarda cehalet ne kötü bir şeydir. Doktorlarda hastalık ne çirkin ? Muhiplerde katılık ne beddir?>> Rifai hazretleri, ustad Abdulmelik'ten bu sözleri dinledikten sonra huzurundan çıkıp bir sene tekrar ededurdum.Onun vaziyle menfaatdar oldum buyuruyor..
Zira o zat Rifai hazretlerine yolu kısaltmıştır.
Rifai hazretleri tevazün son derecesine varmıştı. Kötürüm ve sakatların elbiselerini yıkayıp başlarını taradığı vakidir.
Cüzzam hastası olan kimselerden bile uzak kaçmaz, onların elbiselerini yıkar temizliklerini Allah (cc) rızası için yapardı.
Bir adam Rifai hazretlerine << Bana dua et>>dedi, O da << yanımda bir günlük yiyecek vardır. Kimin yanında bir günlük nafaka varsa duası ( tam manasıyla ) kabul olunmaz. Bekle yanımdaki nafaka bittimi sana o zaman dua edeceğim!...dedi!.
Hastalara yemek götürüp onlarla yiyor kendisine dua etmelerini talep ediyordu. << Bunların ziyareti ( durumlarına bakmak ) mustehep değil vaciptir'>> derdi.
Bir ara yolda bir çocuğa rastladı çocuğa << Kimin oğlusun diye sorunca çocuk : << Senin bu fuzuli konuşman ve sorman nedir>> deyip onu azarladı. Bunun üzerine ağlayıp << Ey oğlum! Bana edep öğrettin>> dedi.
Müridler halkası on altı binlik bir halka idi. Her sabah ve akşam bu ilahi orduya yediren içiren Rifai hazretlerinin eziyetlere nasıl mutehemmil olması keyfiyeti dillere destan olmuştu. Mekanı ahlak bakımından << Darbu Masallara>> konu olmuştu.
Rifai hazretleri merhamet ve şevkat de Ceddi alası hazreti Rasülullah (sav)'a tam manasıyla ayak uyduran bir insandı. Bir ara yenin üzerinde bir kedi yatıyordu. Namaz vaktinde kediyi uyandırmasın diye yenini kesip namazını kıldıktan sonra kedi gidince yenini yeniden yerine dikti.
Herkes tarafından kovulan uyuzlu köpeği kırk gün tedavi etmesi ve şifaya kavuşturması hikayesi meşhur ve marufdur.
<< Bir kediden ötürü bir kadın ateşe gitti>> ve
<< Her ciğer sahibine merhamet etmekte ecir vardır.>> hadislerin mucübünce amel eden Kibar-i ümmetten biri olan Rifai hazretlerinin bu yaptıkları yadırganmamalıdır. Zira herkes ilahi esrarı aynı eşitlikte çözemez.
Rifai hazretleri << Her hak olan yolda yürüdüm. Fakat iftikar, zillet ve inkisar yollarından daha kolayı, daha yakın ve daha  elverişli bir yol bulamadım >> diyor...
Neye rastlarsa selam verirdi. Hatta dört ayaklı hayvanlara da selam verirdi. ( Bu kendisine mahsus bir durum ) Ancak domuza rastladığı zaman << Anim Sabahen >> ( günün nimetli ( aydın ) olsun ) derdi.
Kendisinden << Neden hayvanlara hatta domuza bile selam verirsin diye sorulduğunda cevap olarak << Nefsime edep ve iyilik öğretmek için...>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Aralık 2012, 03:34:11
Mekarim-i ahlaka sahip bulunan Rifai hazretleri, bölgesinde herhangi bir köyde bir hasta olduğunu işitse derhal onu ziyarete gider, bir iki gün sonra dönüp gelirdi.
Yola çıkıp körleri beklerdi geldiklerinde ellerinden tutup onlara yol gösterirdi. İhtiyar birisini gördüğünde onun oturduğu mahallesine gidip ailesine ona hürmet etmeyi tavsiye ederdi. Bu hususda şunları söylerdi;
<< Cenab-ı Peygamber ( sav ) Kim ki ( müslüman ) bir ihtiyara hürmet ederse , o ihtiyar olduğunda Cenab-ı Hak (cc) ona hürmet eden birisini musahhar kılar ve ona hürmet ettirir.>>
Rifai hazretleri seferden dönüp << Ümmu-Abiyd'e >> yaklaştığında atından iner kemerini bağlar beraberinde daima bulundurduğu bir ipi çıkarıp odun toplar yük yapıp başına koyup getirirdi. Onun durumunu gören dervişler de aynı şeyi yaparlardı. Şehire vardığında odunları dul kadınlara, fakirlere, kötürümlere, hasta, kör ve ihtiyarlara verirdi.
Hazret, hiç bir zaman kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi.Bir defasında fakirlerden ( dervişlerden ) bir cemaat ile karşılaştı. Kendisine söğüp saydılar.
<< Ey kör,ey deccal,ey haramları helal eden herif (!) ey Kur'an'ı değiştiren ey mulhid, ey kelp (Haşa)!>> diye hakaret yağmuruna tuttular. Bu durum karşısında Rifai hazretleri başını açıp toprakları öptü. Onlara << Efendilerim ! Kölenizi affediniz.>> deyip onları aciz bıraktığı zaman dediler. Senin gibi sabırlı bir fakir görmedik ki, bizim bütün bu eziyetlerimize tahammül edip bozulmasın >> Rifai hazretleri << bütün bunlar sizin himmenitizle oldu >> dedikten sonra arkadaşlarına  dönüp << Ancak hayırlı bir iş oldu. Onların kursaklarında gizlenmiş bulunan konuşmalarından onları kurtardık. Zira biz herkesten daha laik idik ki, bu küfürleri bize savursunlar. Büyük ihtimal ki, bunu başkasına söyleseydiler tahammül etmez, aralarında arbede başlardı!..>>


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Aralık 2012, 06:37:09
Hilim sıfatının mazharı bulunan Rifai hazretlerine Şeyh İbrahim el-Besti bir mektup yazarak hücum etti. Mektubu getiren elçiye << Aç da mektubu bana oku >> dedi. mektupda şunlar yazılı idi: << Ey kör, ey deccal, ey bidatcı,ey erkek ile kadınları bir arada toplatan!... Hatta köpek oğlu köpek bile yazılı idi!. öfkeyi gerektiren daha neler neler yazılı idi! Elçi mektup okumayı bitirince,birde Rifai hazretleri alıp okudu. << Dedikleri doğrudur Allah(cc) benden taraf ona hayrı ihsan buyursun>> dedikten sonra şu şiiri okudu:
<< Ben Allah (cc) katında şüpheli olmadıktan sonra hiç bir zaman insanlardan gelen şüpheye perva etmem!..
Sonra elçiye,ona cevap olarak şunları yaz << Hiç olan Ahmedcikten efendisi Şeyh İbrahim el-Besti ( Allah ondan razı olsun ) Senin söylediğin sözüne gelince; Allah (cc) beni dilediği gibi ve istediği yerde yarattı. Sizin doğruluğunuza güveniyorum. Hayır dualarınızdan beni mahrum bırakmamanızı ve haklarınızı helal etmenizi yüksek zatınızdan istirham ediyorum!..>> Mektup Şeyh İbrahim'in eline vardığı zaman,başını alıp gitti halada nereye gittiği belli değildir.>> ( Bkz. Nurul-Ebsar Rifai maddesine )
Bir sohbetinde << İçinizde benim ayıbımı kusurumu görüpte söylemeyen varmıdır? varsa lütfen söyleyiniz >>Müridlerden biri ayağa kalkıp << Efendim ! ben sizde bir kusur görüyorum..>> Rifai hazretleri << ey kardeşim lütfen kusurumu söyleyiniz >>  << Bizim gibi size layık olmayanları huzurunuza kabul buyurmanızdır !>> Bunun üzerine Başta Rifai hazretleri olmak üzere oradakiler ağlayarak hıçkırıkları yükseldi.<< Rifai hazretleri bir ara, hepinizden daha aşağı olduğumu biliyorum ve sizlerin hizmetkarınızım >> deyip nezaket ve tevazu gösterdi.
Rical-i devletten biri Rifai'nin duasını almak için bir hastayı getirdi. Aradan günler geçtiği halde Rifai onunla konuşmadı bile. Mescid minaresinin müezzini Yakup << Efendim! bu hastaya dua etmeyecekmisin ? sorunca şunları söyledi;
- Ey Yakup! Azizim izzetine yemin olsun; Ahmed'in ( nefsini kasdediyor ) her gün yerine getirilen yüz ihtiyacı vardır ki, onlardan bir tek ihtiyacı daha ( sahibinden ) istemiş değilim dedi.>>
Yakup;
<< Efendim bari bir tanesi bu zavallı hasta için olsun >> dedi.
Rifai:
- << Bu teklifin baş-göz üzerine olmasın. Benim kötü edepli olmamımı istiyorsun ? Bana ayrı bir irade O (cc)'na ( Allah'a) ayrı bir irademi olsun? deyip << Agah ol yaratmak ( yarattıkları ) ve emr onundur. Alemlerin Rabbi (cc) ortaktan münezzehdir.
Ey Yakup! Müskin kişi manevi hallerinde bir dilekte bulunup dileği yerine gelirse, bir derece yücelme fırsatını kaybeder >> dedi.
- << Dedimki namazdan sonra her vakit dua ettiğini görürüm.
Dedi ki:
- << O dua, kulluk ve emri imtisaldir. İhtiyaçlar için edilen duanın şartları vardır. O, bu duanın gayrisidir.>>

Bu konuşmadan iki gün sonra hasta Allah'ın iziniyle şifa buldu.
570. hicri senenin Cemaziyül-evvelinde vefat eden Rifai hazretleri ishal hastalığına müptela olmuştu. Günde defalarca dışarı çıkardı. Bir ay devam eden hastalığın müddetince durumu bu idi.
Hazretten soruldu << Yirmi günden fazla yeyip içmediğin halde bu kadar dışarı çıkmak nereden geliyor ?>> cevap olarak
<< Ey kardeş! bu çıkanlar eriyen etlerdir.Fakat et bitti. Ancak ilik kalmıştır. Bugün oda çıkar. Yarın geçip Allah (cc)'a kavuşacağız.>> iki-üç defa daha dışarı çıkıp kendisinden beyaz bir şey göründükten sonra öğle vakti Perşembe günü Cemaziyül- evvel ayının onikinci günü Rahmet-i Rahmana kavuştu.Böylece İslam aleminin bir üstadı daha << Ey mutmeinne nefis! Rabbine dön...>> emrine icabet ederek Firdevs'i ala>> ya göçtü.
Allah,ruhunu şad eylesin şefaatine mazhar kılsın. Amin

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Aralık 2012, 03:33:49
KİTABA GİRİŞ ;
Allah-u teala (cc)'ya hamdü senalar ve O'nun resulüne salat-u selamlar olsun. Ve Peygamberimizin (sav) aline,ashabına,hulefa-i raşidine salat-u selamlar olsun.

İnsanın nefsi şu dört husustan biri ile ilgilidir.
1- Emmare
2- Levvame
3- Mülhime
4- Mutmainne
Bu mertebelerden Allah-u teala (cc)'nın yanında makbul olan, Mutmainne mertebesidir. Hak nazarında en merdud ve sufli olan mertebe de emmare mertebesidir.
Allah-u teala mesayihe öyle bir hususiyet vermiştir ki o sayede nefsi emmareyi terbiye ederler. Bu O'nun en büyük lütf-u keremidir. Yalnız terbiye etmekle kalmazlar o nefs-i emmareyi,sırasıyla levvameliğe,mulhimeliğe ve mutmainneliğe döndürürler. Bundan maksat; << İrcii >> hitab-ı İlahisine kabiliyet kesbetmek, Allah-u Teala (cc)'ya hakiki kul ve resulüne halis kul olmaktır.
Şimdi sırasıyla bu dört mertebeyi,Allah-u teala (cc)'ya çağrılmayı,bunların mertebesini ve sıfatını bir bir açıklayalım; böylece,kendi nefsinin derece ve kademesini kendin takdir et. Yeterki sen kulağını bu tarafa ver ve gaflet pamuğunu kulağından çıkar. Ancak bu sayede anlatılmak istenileni anlayabilirsin:
Nefs-i emmare sahibi olanlar şu üç gruptur:
1- Fasıklar,
2- Münafıklar,
3- Kafirler.
Hak teala (cc) Kur'an-ı Kerim'inde buyurur ki :
وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Manası << Nefs-i emmaremi temizede çıkaramıyorum. Çünkü gerçekten nefis kötülüğü şiddetle emreder.>> ( Yusuf suresi,53 )
Allah (cc)'ın yolundan sapan ve asi olan kafir olur,münafık olur veya fasık olur. Bu hususta kişinin itikadı esastır. Mühim rol oynar. Herkes nefsini emmarelikten kurtarıp mutmainneliğe  yaklaştırmaya devamlı gayret etmelidir.
Nefis denilen şey süt emen bir çocuğa benzer. Verirsen içinde binbir gıda bulunan sütü emer. Bundan keser, başka şeyler yedirirsen onları yer ve onlara göre gıdalanır.





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ocak 2013, 10:35:48
İslam'ı kabul etmiş, Allah (cc)'ın birliğine, ezeli ve ebedi olduğuna inanmış, Resülullah (sav)'a haşr-u neşre, kitaplara,meleklere,peygamberlere ve Hakkın buyurduklarının hepsinin hak olduğuna itikat etmiştir. Buna rağmen nefsi emmareden vaz geçmemiş kimselerin adı fasık'tır. Bunun sebebi,nefs-i emmarenin sıfatıyla sıfatlanmış olmalarıdır.
Nefs-i emmarenin sıfatı nedir ? şeklinde bir soru akla gelebilir. Biraz sonra bunun cevabı verilecektir.
Bu kimseler tevbe edip emmareye uymaktan dönerlerse Allah-u Teala (cc) onları kabul eder. Günahlarını yüzlerine vurmaz, azab da etmez. Zira onlar, o günahı işlememiş gibi olurlar.
Nitekim Resülullah (sav) buyurur ki :
التَّائِبُ مِنْ الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ <<Günahından hulusu niyetle,kalbinden pişman olarak tevbe eden,günah işlememiş gibidir.>> 
Eğer fasıklar tevbesiz olup iman ile ölürlerse cehenneme girerler ve günahlarının cezasını görürler. Hak Teala (cc)'nın dilediği kadar yandıktan sonra çıkıp cennete girerler. La ilahe illAllah Muhammedün Resülullah demiş olmanın şefaati onları cehennemde bırakmaz ve çıkarır.
Yine efendimiz (sav) buyururlar ki :
يقع في قلب إيمان كمية الشيكل لإزالة شخص لا يترك المؤمنين في الجحيم
Manası: Kalbinde bir miskal miktarınca iman bulunan bir kimseyi o iman cehennemde bırakmaz çıkarır.
Yine Efendimiz (sav) buyururlar ki : Bir kavim cehennemde yana yana kömür gibi olduktan sonra vazifeliler onları alır. Hayat Nehri adı verilen ırmakta yıkarlar. Derileri yeniden vücuda gelir. Yüzleri ayın on dördü gibi olur.
Bunlar için denilirki:
Bunlar öyle bir taifedir ki Hak Teala (cc) onları cehennemden azad etti.
Diğer iki taife de kafirler ve münafıklardır. bunların hakkında birçok ayet ve hadisler gelmiştir. Allah (cc) kafirler ve münafıkları cehennemin esfeline sokar ve orada ebedi kalırlar.
bu hususta varid omuş ayetler:
<< Allah (cc), bütün kafir ve münafıkları cehennemde bir araya getirir.>>  ( en- Nisa süresi,140 )
<< Münafıklar, ateşin en aşağı derecesindedirler.>> ( en- Nisa süresi 145 )




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ocak 2013, 18:07:39
Kafir:
Allah (cc)'ı, kelamını,resulünü inkar edenler ile putperestlerdir..Bir kafir çeşidi daha vardır ki; küfrü icab edicek söz söyler, tevbe ve istiğfar etmez. Sözünden dönmez ısrar eder. Neüzü billah böyleleri dünyadan imansız gider.
Münafıklarda iki türlüdür:
1- Halk içinde oruç tutar, namaz kılar. Kendisi gibi olanlarla beraber olduğunda küfrünü açığa vurur. Bunlar Kaderiye ve Cebriyecilerdir, Hurüfilerdir. Baciler ve Hulüliler de bu fırkaya dahildir. Bunların ve bunlara benzeyenlerin sözlerini söylemeye değmez.
Hak Teala buyurur ki : >> Ancak yalanlayıp sırtını çeviren şaki onun odunu olur.<< ( el-Leyl süresi,15 )
Resülullah (sav) bunlar ve benzerleri hakkında buyurur:
>> Üç haslet vardır ki bunların üçü de bir kimsede bulunursa, o kimse dört başı mamur bir münafıktır.<<
Lakin bunlardan bir bulunursa o kimsede münafıklığın üç kısmından bir kısmı mevcut demekir. Onu terk ile tevbe etmedikçe münafıklık hasletinden kurtulamaz. Namaz kılmakla oruç tutmakla böyle bir insan müslüman olmaz. ben müslümanım demekle,kendini müslüman sanmakla da müslüman olunmaz.
O üç haslet şunlardır:
1- Söz söylediğinde yalan söylemek,
2- Va'dettiği halde va'dinde durmamak,
3- Emanete hıyanet etmektir.
Bir rivayette de, iki haslet vardır ki nifak yani münafıklık alametidirler:
1- Ahdedip ahdini bozmak,
2- Bir kimse ile çekişme,çirkin sözler söyleme ( sövme gibi )
Müslüman olan kimseler bu nevi hasletlerden sakınmalıdır. Nefs-i emmareden sıyrılıp temizlenmedikçe şakilikten kurtulunmaz ve kurtulmak mümkün de değildir. Zira  emmare-i bissü denilen nefis ,kimde mevcut ise onu hayırlı işlerden alıkoyup devamlı şerre teşvik ve sevk eder. Devamlı fısık'a, fücur'a, şekavete ve nifaka çağırır.
Emmarenin manası emredici, buyurucu demektir. Her kimin ki nefs-i emmaresi beden şehrine buyruk kesilir sözünü geçirirse işte o kimse fasıktır,münafıktır veya kafirdir. Neüzü billah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Ocak 2013, 01:33:24
Aziz olan insanda kemal ve olgunluk, nefsini bilmek,nefsin merdüd ahlakını görmek,ahlak-ı hamideyi kendine huy edinmekle olur. İrcii emrine uymak nefsinde kabiliyet kasbetmekle olur. Ta kendisinde ma'rifet-i hak hasıl oluncaya kadar. İnsan olmaktan maksat Hakk'ın ma'rifetini hasıl etmektir. Hak Teala (cc) bir Hadsi-i Kudside:
<< Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. )
Bu malükat ma'rifet için yaratılmıştır. Bir kişi yoktur ki O İlah'ı bilmesin, O'nun vahdaniyyetine şehadet etmesin. Mevcudattan herbirinin kendine göre bir ma'rifeti ve Hakkı bilmesi vardır. Marifetten nasip miktarı vardır.
Hakiki ma'rifet, Hakkın zat ve sıfatına mahsus olan ma'rifet insandan başka mahlukatta bulunmaz. Havnssu'l-havas ismi verilen kimseler hakiki ma'rifete sahip olmuş kimselerdir. Bu mevzuda güzel, pek çok latif sözler, bahisler ve sualler vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 16:30:09
İsmail Hakkı BURSEVÎ

1. Yüce Allah buyurdu ki “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim ve mahlûkatı yarattım.” Bu kutsi hadisin ışığında “Ben insanları ve cinleri beni tanımaları ve bana iman ederek ibadet etmeleri için yarattım” (Zariyat, 51:56 ) ayetinin manası anlaşılmaktadır.[/b]
Alıntı

<< Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. )
[/color]


Parantez içinde olan bölüm sizin sözünüz'mü? Yoksa kıtabın müellifinin'mi?





Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Ocak 2013, 19:35:44
Parantez içerisinde ki söz kitapta yazılı olan kısımdır, haddimize söz düşmez haaşa
bende sözün manasını tam anlamıyla ne demek istenmiştir diye inceliyorum bir iki gündür ( ihtilaf ) kısmı benimde aklımı oyalıyor.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 21:12:22

Alıntı
Parantez içerisinde ki söz kitapta yazılı olan kısımdır, haddimize söz düşmez haaşa...
Ben de sözün manasını tam anlamıyla ne demek istenmiştir diye inceliyorum bir iki gündür ( ihtilaf ) kısmı benimde aklımı oyalıyor.
[/color]


     Genel de ben bir kitaptan alıntı yaparken,yazarken uygun bulmadığım veya görüş belirtmek istediğim zaman bu tür uygulama yapıyorum. Aklıma oradan geldi sorma ihtiyaci hissettim. siz de şimdi kitapdakinin aynısı deyince ben tekrar yazınızı gözden geçirme ihtiyacı hissettim. O zaman akla  kitabı çeviren kişi geliyor muhtemelen çeviren kişi bu Hadis-i Kudsi'yi kabul etmediği için bu uyarıyı yapıyor...

  Ruhu-l Beyan gibi çok değerli bir kitabın yazarı, İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri bunu ayetle destekleyerek yazmışsa bize söz düşmez.Amenna ve saddakna. Bu arada kitabın çevirisini yazan,yapan kişiyi de bizimle paylaşırmısınız...
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Ocak 2013, 22:07:15
Bir Ruhu-l Beyan aşığı olarak bende çok itina ile okuyorum tefsiri.
sayfanın bu kısmını yazarken biraz düşündüm bu bölümü yazmasam diye fakat sonrada kendi kendime acaba benim anlayamadığım bir noktamı var diyerek yazdım.
Ben şöyle olabilir diye tahmin ettim acizane, ' Nefsi emmaresini terbiye altına alamayan yada almaya çalışanları kasdettiğini hitaben bu notu düşmüştür'

Merve Basın Yayın Dağıtım
Tercüme; Ali Arslan
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: mazhar - 27 Ocak 2013, 22:34:16
Ali ARSLAN    
14.09.1934’de Ağrının Eleşkirt İlçesinde doğdu, özel olarak 18 yıl medresede eski usul üzerine nahv, sarf, mantık, adap, akaid, usul-ü fıkıh, usul-ü hadis, fıkıh, tefsir, hadis, lûgat vb. ilinler tahsilini görmüş ve bu tahsil sonrasında Şeyh Taha Efendi’den icazet almıştır. (Şarlı Hoca)

1956 Yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca açılan özel Vaizlik ve Müftülük imtihanına girmiş ve imtihan neticesinde Aydın İli Karacabey İlçesi’ne Müftü olarak tayin edilmiş ise de buraya gitmeyerek sarfınazar etmiştir. Özel olarak öğrenci okutarak talebeler yetiştirmeye başlamıştır. 1961 yılında İstanbul Fatih’e gelerek Çarşamba da İsmailağa Medresesi’nde dernek ile anlaşarak 1965 yılına kadar ders okutmuştur.Bu yıldan sonra Çankırı Merkez Vaizliğine tayinini yaptırmış 19.04.1966’ya kadar bu görevini sürdürmüştür. 19.04.1966 tarihinde Tekirdağ İl Müftüsü olarak tayini yapılmış ve Tekirdağ’da ki görevini 15.08.1970 tarihine kadar devam ettirmiş ve bu tarihten sonra İstanbul İl Müftülüğü Merkez Vaizliğine tayini çıkmıştır. İstanbul Müftülüğü Merkez Vaizi olarak 2 yıl görev yaptıktan sonra kendi isteği ile görevden ayrılmıştır. Bu görevleri sırasında 43 eser tercüme etmiştir. Bu eserler; İmam-ı Gazali’nin 10 ciltlik İhya-u Ulumiddin’i, 4 ciltlik Kimya-i Saadet’i, Seyyid Kutub’un İslamın Dünya Görüşü, Medineli ve Beykozlu Hacı Osman AKFIRAT’ın Basiratüssalikîn’i (Erenlerin Kalp Gözü), Hadislere göre evlenme adabı, Kadınlara hitab, Hanefi Fıkhında Kuduru-i Şerif’in Tercümesi bunlardan bazılarıdır. Arapça ve Farsça bilmektedir.

Genel...


Tercüme eden Ali Arslan burda ne maksadla bunu( Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim sonra bu mevcudatı yarattım.>> ( Senedinde ve racvzüiyetinde ihtilaf vardır. ) buraya aldı kendisinin açıklaması gerekir....
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Mart 2013, 15:49:25
Marifetin üç mertebesi vardır

1-  Ma'rifet-i âm; Bu husus, bütün mahlükatta müşterektir.
2 - Ma'rifet-i Has.
3 - Ma'rifet-i Hâsul-hâstır.
Üçüncü mertebeye yükselebilmiş kimsede muayene ve müşahede sıfatları hasıl olmuştur. Bu mertebeye ma'rifet-i hakiki denir. Bu mertebenin hasıl olması için insanın tamamen kendisinden fani olması, talipte bilkülliye mahbübun tecelli etmesi gerekir.
Ma'rifet  gibi iman da üç mertebedir.
Kişinin imanı marifetine göre olur. Ma'rifetide imanına göre olur. Bu hususta da söylenecek çok şey vardır. İnsan imanın bu mertebelerini öğrenip ona göre imanını taklidden tahkika doğru yükseltmelidir. İmanını avam imanından kurtarıp havas imanına doğru yükseltmelidir.

İmanın Üç Mertebesi :

1- En aşağı avam tabakasının iman mertebesidir. İmanın bundan aşağı mertebesi yoktur. Bu kadarı da olmazsa ona iman denmez.İmanı bu derecede olan cennete girer. Yukarıda da geçtiği üzere Efendimiz (sav) buyururlar;
<< Kalbinde zerre miktarı iman olan ateşte kalmaz,cennete girer.>>
Yine peygamber Efendimiz (sav) buyururlar.
<< İman, Allah-u teala(cc)'ya ,meleklerine,kitaplarına,peygamberlerine,ölüp de dirileceğimize,kıyamet gününe,cennete,cehenneme,hayır ve şerrin Allah-u teala(cc)'nın takdiriyle olduğunu dil ile ikrar edip kalble inanmaktır.>>  
Bu avamın mertebesinde bir imandır. Bundan aşağı mertebede bir iman yoktur. Yani bunları inkar eden kafir olur.
Bundan yukarı mertebede Havasların iman mertebesidir.
2- Hasların imanı (iman-ı hâs) Bu da amentü'nün esaslarını dil ile ikrar edip kalb ile inandıktan sonra sözümüzde, işimizde,ibadetlerimizde Allah-u teala (cc)'nın bizi görüyor olduğunu bilip düşünmek,daima,her hâl-ü kârda bu duygu ve düşünce üzere olmaktır. Her ne işlerse Allah (cc)ı görür durur. Bu mertebeye İman-ı İhsani dahi derler.
Resülullah (sav) Efendimizden iman-ı ihsani sual olundukta buyurdular ki:
<< İhsan : Senin Allah-u teala (cc)' yı görüyormuşcasına ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni daima görür.>>
Efendimiz böyle buyurduğu için bu derecedeki imana iman-ı ihsani dense münasiptir.
İmanı havas derecesine erişmiş kimse ibadet ve tâatında Allah-u teala (cc)'yı görür durur gibi olur. Gizli ve aşikâre ne yapar ve ederse ihlâsla, Allah (cc)'ı Hâzır ve nâzır bilerek işlerler. Allah-u teâlâ (cc)'nın ululuğunu öyle fikrederler ki gönüllerine Allah (cc)'dan gayri hiçbir şey gelmez. Allah (cc)'dan gayri hiç bir şey ile gönülleri safâ bulmaz. Oturup kalkmaları,yürüyüp durmaları hep edep ve hudü iledir. Konuşurlarken sağlarından ve sollarından haberleri olmaz. Sağında ve solunda erkek mi, dişi mi, hayırlı mı, yoksa şerli mi farkında olmazlar. Böylelerin imanları yakin üzeredir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Mart 2013, 17:18:20
Bundan da yukarı bir mertebe vardır. O da;
3 - Hasul hâs mertebesidir.

bunların gönülleri başkalarının hayâlinden dahi arınmıştır. Pâk olmuş ve basiret gözleri açılmıştır. Allah-u teala (cc) böylelerin ruhuna sıfatıyla tecelli eder.
Basiret gözüyle görüp bu tecelliye iman ederler. Vücutlarının her aza ve kısmıyla, elleriyle, ayaklarıyla, göz-kulaklarıyla, zâhir - bâtınlarıyla, saç - sakalının her bir kılıyla iman ederler.
İkinci mertebede adı geçen havaslardan bu mertebedekiler çok üstündür. Bu mertebedekilerin zâti fânilikleri ne şekildir, onu yerinde tedkik edeceğiz inşâAllah..

Bu fenaların birkaç mertebesi vardır.
a - Fenâyı - Ruh,
b - Fenâ-yı Süret,
c - Var Tarık'ı.

Dervişlikte öyle hususlar, makam ve mertebeler vardır ki, harfler ve sesler ifadesi kabil olmayıp ancak dervişlerin lisanıyla ifadesi mümkündür. O hususları işitebilmek için onların kulağı gibi kulağa sahip olmak gerekir.
Bu hususların bâzılarını görmek lâzımdır, işitmekle olmaz. Bâzıları görmekle de, işitmekle de olmaz, tatmak icabeder.    <<  Men lem yezuk lem yedri >>
Manası  ; <<  Tatmayan bilmez >>
Ey kardeş! Avamın, havâs'ın,havâs ul-havasın imanının ne olduğunu şimdi öğrendin. Aslında üçüncü mertebeyi yâni havâs-ul-havas mertebesini hiç kimse lâyıkı veçhile anlatıp dile getiremez. Biz aslını ve hakikatim değil, bizim bilgimizin derecesine ve kıfayeti nispetinde anlatmaya çalışıyoruz.
Hak teâlâ (cc)'nın  kullarının üzerine rahmeti üç mertebedir.

a- Rahmet-i âm,
b- Rahmet-i hâs,
c - Rahmet-i hâs-ul hâstır.

a- Rahmet-i âm ; Yer yüzünde müslüman - kafir, insan - cin, vahşi hayvanlar, kuşlar ve bütün mahlukatı ihtiva eder bir rahmettir.
b- Rahmet-i hâs : Bu rahmet, ahirette yalnız mü'min kullara mahsustur. Bu rahmeti Hak Teâla (cc) mü'min kullara mertebelerine göre ihsan edecektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 07 Mart 2013, 16:47:14
Bunları söylemekten maksat;
Ben Lâ ilahe illAllah, Muhammeden resülüllah derim, namaz kılar, oruç tutarım, hacca gider, zekat veririm ve tevbe ederim diye mağrur olmayasın, bunları mücerred olarak yerine getirmekliğine aldanmayasın. Dini bakımdan her vazifeyi bihakkın yerine getirdiğine zâhip olmayasın. İbadet, tâat yoluna, seğirtip tâ bu mertebelere ulaşasın. Zira nefsin, emmârelikte karar kılarsa bu yüksek mertebelerden mahrum kalırsın. İnsanlık menziline erişemezsin.
Sa'y ü gayreti elden koymamak gerek. Sadece mücerred ve zahiri ibadetle olmaz.

Hak Teâlâ  Kur'anı Kerim'inde buyuruyor;
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى

<< İnsanın eline sa'y ü gayretinin neticesinden başkası geçmez.>> ( en necm süresi,39 )
Bundan maksat ibadet ve tâat yolunda gayret sarfetmemiz,bulunduğu manevi makam ve menzile razı olmayıp daha yükseğine mazhar olmaya gayret etmemizdir.

Hak Teâla Kur'anı kerim'inde buyuruyor ki ;
<< Her kim Hak Teâla (cc )'nın didarını görmek isterse amel-i salih işlesin.  >> ( el kehf süresi,110 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Mart 2013, 13:17:42
Amel-i sâlih nedir ?

Amel-i sâlih iki kısımdır;
1- Zahiri sâlih olan amel-i sâlih,
2- Bâtıni ve manevi olan amel-i sâlih,

Şeriatin emrettiği farzları, sünnetleri, âdabları yerine getirmek bu iki kısmını da ihtiva edip içine alır.

1- Zahiri ve süri olan amel-i sâlihe misal : Allah-u Teâlâ (cc)nın mahlükatından hiç kimseyi incitmemek,mahlukatın nefsine malına zararı dokunabilecek bir fiil işlememektir.
2- Bâtıni ve manevi olan sâlih amellere gelince; kalbi nefsin fesadlıklarından kurtarıp iyiliğe ve salâha götürmek, nefsi emmâreyi mutmainneliğe çevirmek, bu hususta nefisle mücadele etmektir.

1- Nefs-i emmâre ile sıfatlı bulunan ve kavm-i fâsık olan kimseler, kafir ve münafıklardır.
2- Nefs-i Levvâme :

Bu. zâlimdir. Lâkin mülhime mertebesi arzu edilen ve nail olunması istenilen bir makamdır. Dünyada insanın işi emmârelik ile süflileşmiş olan nefsini sırasıyla levvâmeliğe, mülhimeliğe, mutmainneliğe yükseltmeye çalışmak olmalıdır.
İnsan kendini Allah(cc)'a ısmarlayıp tâât ve ibadet üzere olmalıdır. Ta ki, bu sayede yarın ki gamlı ve kederli günlerinde gamsız ve kedersiz olabilsin. Dünya hayatında kişi nefsini bilmeli, onun terbiyesi ile meşgul olmalıdır. Amelini de görüp bilmek, yaramazını ve zararlısını değiştirmek, iyisini hayırlısını alıp yerleştirmek ve devamlı bir şekilde bu gayret içinde bulunmak gereklidir. Bu nefs-i emmârenin afetlerinden sakınmanın en müsbet ve ma-kul çaresidir.
Kişinin ameli, kendisini dünyadan âhirete saadet ve selâmetle iletecek bir aracı ve vesilesidir. Böyle yapmadığımız taktirde yarın Hakkın huzuruna vardığımızda amellerimiz yüzümüze çarpılır. Zira âhirete vardığımızda amellerimiz Hak Teâlâ (cc)'nın huzuruna arz olunacak.
Terazide tartılacak. Arasat meydanında toplanılacak. İşte bunları düşünüp hesaba katmak lâzım. Yarın pişman olanların durumuna düşebiliriz. O gün pişmanlık hiç faide vermez. Ancak nedamet ve hasret hâsıl olur. Bu dünya hayatında ameline mukayyet olmayıp iyisini bilip öğrenmeyen kimsenin hali şuna benzer;
Bir pazarcı bir vilâyete vardı. Nice nice ağzı kapalı çuvalları alıp alıp yığdı. Çuvalların ağzını açıp içinde ne var ne yok diye bakmadı. Memleketine geldiğinde açıp baktı. İbrişim ( ipek ) zannettiği şeyler aba eskileri değil miymiş ? Hepside bir işe yaramaz. pazarcı rezil ve rüsvây olur. Utanır, üzülür.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Mart 2013, 13:15:50
Dünyada nefsini amellerin iyisine sevk ve teşvik etmeyen kötülüklerini ve fesatlarını bırakıp iyilerine ve salihlerine yöneltmeyen kimse de bu pazarcının durumuna düşer. O amel yüklerini dünyadan ahirete, kıyamet arsasına götürdüğünde Hakk Teâlâ (cc)'ya arz eder. Lâkin bütün kötü işleri yüzüne çarpılır, geri çevrilir. Üzülür, ümitsizlik ve korku içinde mahv ve helak olur.
Şimdi ey kardeşim! amellerinin yükünü ve çuvalını burada iken aç ve içinde ne var ne yok gör. Kötülerini, işe yaramayanlarını bir daha alma, işe yarayanlarını çuvalına bol bol doldur. Nefs-i emmâre ile ilişiği olanları bir daha kapına yaklaştırma. Zira onlar Hak Teâlâ (cc) nazarında merduddur. Nefs-i levvâme  ve mülhimeden hâsıl olanları dahi teftiş ve kontrolden geçir. Onların içinde mâsiva ile kirlenmiş ve lekedâr olmuş olanları bulunabilir. Emmâreden bir miktar dahi olsa kabrinde de rahat bırakmaz kıyamette de. Azaba giriftar olursun.
Bu hususta mürşidin yardımına ve görüşlerine ihtiyaç fazladır.
Kötülükleri bırakmak, onlardan rücu etmek, mürşidi kâmilin  huzurunda tövbe ettikten sonra bir daha bu çirkin amelleri hiç işlememek gerek...
Nefs-i mutmainneden hâsıl olan ameller ise, başlı başına iyi amellerdir. Hepsi de Hakk (cc)'nın huzurunda ortaya çıkmaya lâyıktır. Gaye emmârelik, levvamelik, mülhimelik kademelerinden yükselerek mutmainneliğe erişmektir. Zira Nefs-i Mutmainneliğe varıldığında Hakk (cc)'a en lâyık olur. Hakk (cc)'ın huzuruna dahi çağrılır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Mart 2013, 12:04:39
Kur'an-ı kerimde buyrulur;
<< Ey mutmainne nefs! Dön Rabbine ( cennetine ) sen ondan razı, o da senden razı.>>  ( el-Fecr suresi,28 )
Kişi kendi nefsini bilmeli ve onun ıslâhı ile meşgül olmalıdır. Amellerin sevaplı olanında devamla günah olanını terk etmelidir. Böylece dünyevi ve uhrevi afetlerden sakınmış oluruz. Nefis, bütün ayıplardan kurtaramadıkça Hakkı bilmek kabil olmaz. Nitekim mübarek bir sözde duyurulmuştur;
<< Kim ki nefsini bilirse Rabbini de bilir.>>
<< El- kelâmü yecürrü ilel-kelâm.>>

Mânası : << Söz sözü açar.>> O halde deriz ki  ;
Önce insan nefsini bilmeli, sonra nefsin mânasını bilmelidir. Mânayı nefs hasıl olmadıkça ma'rifeti Hak da hâsıl olmaz. Nefsin terbiyesi ile meşgül olmak riyazet, mücâhede ve zikrullaha devam etmek gerektir. İşte bu hususta tekâmül kaydedebilenler sıfatı insandan mânayı insana terakki eder. Hakkın sıfatı ancak mânayı insanda zahir olur. Ma'rifet-i nefsin hâsıl olması gerekir. İşte sadece o zaman insan mânayı insan  hakk-ı mahz gibi görünür. Taleb edenin kendi nefsinden Hakkı temyiz etmesi gerektir. Kendi mânasına Hak dese Hakkı bilmemiş olur. << Men arefe nefsehü>> makamına varmamış olur. << Fekad arefe rabbehü>>'ye gelince; bu hususta çokları hataya düşmüşlerdir. Zira mânayı nefs-i Hak tasavvur ettiler. Sıfat-ı Hak ile zahir olduğu için << Enel-Hak>> dâvasını güttüler.
Şeyh Beyazıd-Bestami Hazretleri der ki;
<< Otuz yıl çeşitli mücahedeler, riyazatlar,mezallet yâni horluk ve hakirlik talep edip müridlik kapısında oturdum. Maksadım Bârı Teâlâ'ya (cc) nail ve lütfuna mazhar olmak idi. 30 yıl sonra dostla benim aramda olan perdeyi kaldırdılar. Gördüm ki Bâyezid perde arasında zahir oldu. Yani demek oluyor ki Bayezid'in Rabbinin sıfatı Bâyezid'de tecelli etti. Sonra öyle zannettim ki istediğim yine kendim imişim. Çünkü gördüm ki bana görünen ancak Bâyezid'dir. Yâni Bâyezid'de görünen Hak sıfatı imiş.Manayı Bâyezid'dir böylece bildim.
<< Men arefe nefsehü fekad arefe rabbehü..>>

Mânası; << Kim ki kendi nefsini bilirse Rabbinide bilir.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Nisan 2013, 15:50:48
Muhakkak da budur, dedi. Öyle ise bir kimse kendi mânasını bilip onun vasıtası ile Hakk (cc)'ı bilmesi, o kimsenin nefsini bilmesi ve mâ'rifet kesbettim demesi yalandır. Aslı yoktur Binaenaleyh: Nefsini bilen Rabbi'ni bilir'in mânası ve sırrı; kim ki kendi mânasını bilir, o kimse Rabbini'de bilir, demek olur.
Kim ki kendinin niteliğini bilmez, o kimse Rabbini de bilmez. Kendinden gayrisini hiç bilmez. Bu münasebetle Hakkı'da hiç bilmez. Nitekim demişlerdir.   

BEYT
Kişi ki, keyfiyetini idrâken aciz. Nasıl olur da kadim ve ezelden Cabbar olan Allah'ın ( cc) keyfiyetini bilir?. Bilemez.. Kendi niteliğini bilmeyen kimse, o Gani Cebbar hakkında ne söyleyebilir?
İnsanın nefsi ya emmaredir veya levvamelikte. Makam-ı mutmainneliğe vasıl olmayan kimse, bu mertebelere erişip ma'rifet hasıl edemez. Tasfiye edilecek hususların tamamen tasfiye edilmesi gereklidir. Hakkın (cc) o kimseyi çağırması lâzımdır. Bu da nefs-i mutmainne makamına vâsıl olmadıkça mümkün değildir. O makama münhasırdır.
Nitekim Hak Teâlâ buyurur:
                                       ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
<< Ey mutmainne olan nefs! Senden razı ve seninde razı olduğun halde Rabbine (cc) dön.>> ( el-Fecr süresi, 28 )

Hakkı talep edene ve bu yolun yolcusu olmak isteyene evvelâ suret-i nefsi bilmek ve ondan sonra sıfatından mânaya yetişmek lâzımdır. Sonra ma'rifeti Hak hâsıl olmalı.
Nefs-i Mülhime, Nefs-i Levvameden üstün ve yukarıdır. Bunun çeşitli sebepleri vardır; zira nefs-i levvame bir zaman nefsi emmâre-i bissü'e uydu idi. Ahirete yarayıcı amelleri,kitabı, sünneti terk edip şeytana uyarak cehennenim yolunu tutmuş idi. Küçük - büyük günahlardan ne bulduysa işledi.
Lâkin Hakk'ın inayeti imdada yetişti. Nefs-i emmârelikten ayrıldı. Cennetin yolunu tutmak istedi. Cennete layık amellerle meşgul oldu. Mürşid de nefs-i emmâreyi nefs-i mülhimeye döndürmek direktifini verdi. Nefs-i levvamenin iki yüzü vardır. Bir yüzü nefs-i emmâreye bakar, diğeri de nefs-i mülhimeye. Nefs-i mülhimenin de iki yüzü vardır, bir yüzü levvâmeye, diğeri mutmainneyedir. Nefs-i mutmainne'nin de iki sıfatı vardır, biri Raziye, diğeri de Marziyyedir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 11 Mayıs 2013, 15:47:40
Nefsi-i levvame bir bakımdan nefs-i emmâreden yüzünü çevirmiştir. Lâkin devamlı olarak tekrar meyletmesinden korkulur. Nefis, levvâmelik üzerine karar kılar ve tövbe üzerinde kalırsa bu kimseler o vakit cennete girer. Asla cehenneme girmez. Allah-u Teâlâ (cc)'nın fazlı. Resülünün şefaati ve iyilerin yardımıyla ahirete gidinceye kadar bu hal üzere kalır. Zira bu hususta salâhiyyet yolu da  cennet yoludur. Fısk ve fücur ise cehennem yoludur. Öyle olsa dahi bu nefs-i emmare ve nefs-i levvâme sahipleri yinede onlardan farklıdır. Nefs-i levvâme sahibi, nefs-i emmâreye tâbi olan kimselerden üstündür. Bu emmârelik derecesinden alâkasını kesmesi lâzımdır ki cennete girebilsin. Nefs-i levvâme de kendisine zulmettiğinden dolayı kendisine âyette zâlim denildi. << Onlardan kendi kendisine zulm edenler vardır.>> ( el-Fâtr süresi, 32 )
Her kim nefs-i emmâresine uyarsa o zâlimdir. Rücu'eder ise bütün günahları afvolunur. Nitekim günahları ne kadar olursa olsun o günahların miktarınca tevbe ettiğinden yerlerine sevap yazılır. Allah-u Teâlâ (cc) Kelâm-ı Kadiminde bu gibilerin günahlarını hasenata tedbil ettiğini müjdeler. << Çünkü bunların kötülüklerini Allah (cc) iyiliğe çevirir.>> el- Furkan süresi, 70 )
Resülullah (sav)'da; << Tevbe eden günah işlememiş gibidir.>> buyururlar.
Cehennem denilen azgın mahlük, mü'min kimseye: << Ey mü'min çabuk geç, senin nurun benim nârımı (ateşimi ) söndürüyor>>der.
Zira nefs-i emmârenin sahibi, üzerinde olduğu amellerin bâtıl olduğunu anladı ve rücu'etti. Bir daha da günah işlemeye de kast etmedi. İşte o zaman gerçek tevbecilerden olup
 وَيَسْأَلُونَكَ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ
<< Şüphe yok ki Allah çok tövbe edenleri ve temiz olanları sever.>> ( el- Bakara süresi,222 ) bu âyetin müjdesine de mazhar oldu.
Böyle tevbesi kabul olan nefs-i levvâmeli kimse sırat köprüsünden yıldırım sür'atiyle geçer. Allah (cc) dostlarından olup günah işlememiş gibi olduğundan âhirette saadet ehlinden olur. Lâkin dünyada iken bu kimselerden kefşü keramet hâsıl olmadı. İlhamların zevkini de tatmadılar. Zira nefs-i levvâme keşif ve keramet yeri değildir. Şu kadar var ki mü'minlerin avamının hâslarından oldular. Vâllahü a'lem bissavâb. Nefs-i levvâmenin mertebesi yoktur denilmenin sebebi de budur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Mayıs 2013, 18:27:11
Nefs-i Mülhime ;

Bunun da mertebesi tektir. Nefs-i mulhime, nefs-i levvâ'meden çok ileri ve üstündür. Sebebi odur ki, nefs-i mülhime sahipleri gerçek günahları işlediler, tövbe edip rücu'ettiler ve geri döndüler. Eğer nefs-i levvâme,levvâmeliğinde devam eder ise umulur ki, nefs-i emmâreliğe geri düşer, alçalır, âdileşir. Yok eğer nefs-i mulhimeliğe çıkarsa yâni riyazât ve mücahedeye başlayıp da devam ederse ve bir mürşidin eşiğine düşerse ozaman uyanıklık örtüsünü başına örter, şeriat ve tarikat yolunun yükünü yüklenir, tasfiye ve tezkiye kalıbına girip nefisleri temkine ulaştırır. Öyle ki sahipleri mülhime makamına erişirler, yani İlhamât-ı Rabbani ile müşerref ve kalbleri münevver olur. Her nesnenin hakikatini Rabbin ilhamıyla bilirler. İbadet ve tâat lezzetini can ve dimağlarına tattırırlar. Hayr'ı şerden seçerler.
Eğer bu nefs-i levvâme levvâmeliğinde devam ederse yani mülhimeye çıkamayıpta levvâmelikten emmâreliğe düşerse Allah (cc) korusun sahibi ehli cehennem olur. Yine çalışıp gayret ederse tekrar mülhimeliğe yükselir. Riyâzât ve mücahedesini arttırıp dini bilen mürşidin huzurundan ayrılmazsa terakki eder, mutmainneliğe erişir. Nihayet Hak'ın huzuruna çağrılır. Bu sebeplerden dolayı nefs-i levvâme kavminin makamından, nefs-i mülhime kavminin makamı yüksektir. Bir kimse nefs-i levvâmelik makamına vardım diye boşverip olduğu yerde saymamalıdır. Artık cennet ehli oldum diye herşeyi boşvermemelidir. Zira levvâmelik makamı hatarat ve tehlikelerle doludur. Nefs-i mülhimenin bunun üstünde bir makam olduğunu  anlayıp bu yükseliş için devamlı sa'y ü gayret sarfetmek gerektir. Mülhimelikten de mutmainneliğe yükselmeye devamlı surette çalışmak lâzımdır. Zira makam-ı aşk mutmain-nelik makamıdır. Mutmainnelik makamında geceli-gündüzlü riyazât, mücadele ve mücahede lazımdır. Ardı arkası kesilmeyen bitmeyen tükenmeyen zikir ve virdlerin ardını bırakmamak gerektir. Nefs-i merdüd ve kötü sıfatlardan temizledikten sonra onu saf halinde tutmak ancak bu sayede mümkündür, insanlık perdesini basiret gözünden kaldırıp aradılar, direkt olarak hakikatları böylece gördüler. Gayb aleminden gelen ilhamların türlü türlü zevklerini canlarına ve dimağlarına tattırdılar. Salâh ve fesadı bu ilham ile ayırt edip bildiler. Hakkı ve bâtılı ayırt etmekle beraber bâtılı terk ile Hakka uydular, selef-i salihin...
Bunlar nefs-i mutmainnenin küçük- büyük  sıfatlarına uydular. Nefs-i mutmainnenin küçük sıfatlarından biri haya'dır. Diğerleri ise cömertlik, şecaat, tevazu' ( alçak gönüllülük) yumuşak huyluluk, iyiyi severlik,sabır, şükürdür.
Bu mertebedeki kimseler çirkin huylardan kurtuldular, bunlar nefs-i emmârenin huylarıdır ve şunlardır;
Heva, nefsine tabi olmak, gadap ve öfke,hırs ve şehvet,kibri gurur,ucub,riya gibi çirkin huylar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Mayıs 2013, 17:58:08
Nefs-i levvâmenin de altı adet yaramaz ve çirkin sıfatı vardır. Bu altı kötü sıfatları yukarıda saydık. İşte bunlardan sakınmak ve yine yukarıda sayılan iyi sıfatlarla sıfatlanmak gerekir.
Nefs-i levvâme kavmi vardır. Mesala sofiler gibi. Bunlar muahbbet ehli değildirler. Zira bunlar ölmeden önce ölüp de haşirden, yâni kıyamet gününden önce kalben dirilmediler. Eğer o makamın zevkini bulsalardı mulhimelikte kalmayıp mutmainneliğe yükselirler ve devamlı bunun gayreti içinde bulunurlardı.
Nefs-i mulhime kavmi nefs-i emmârenin yaramaz sıfatlarından bir bakıma kurtuldular. Yaramaz ve çirkin huylarını riyazet ve od ateşi ile yakıp ortadan kaldırdılar.
Mücahede ipinede sarıldılar, iyi huyların tamamı ile huylandılar. İbadet, tâat, zikrullah nuruyla münevver oldular, tekrar dirildiler. Ölmekten maksad ise, kötü sıfatlardan kurtulmaya çalışmaktır. İşte bu; nefs-i emmâreyi yok etmek ve öldürmek demektir.
Tekrar dirilmekten maksad ise ; iyi sıfatlarla sıfatlanıp bununla müşerref ve müzeyyen olmaktır. Zira nefs-i emmâre kötü sıfatlardan ayrıldığında hemen suyu bitmiş dere misâli ölür. yok olur ve mahv olur. Bunun açık misâli ; mal ve makam sahipleridir. Mallarından ve makamlarından ayrıldıkları anda ölürler veya ölmüş gibi olurlar.
Ölmek iki kısımdır. Biri canın ve ruhun bedenden ayrılması, diğeri de biraz önce anlattığımız ölümdür.
 جعل قبل وفاته
Mânası ; << Ölmeden önce ölünüz.>> sözü ikinci nevi ölümün remzi ve sembolüdür.
Nitekim ashab-ı güzin, riyazet ve mücahede ile nefislerini öldürdüler. Yine yaramaz sıfatlardan nefislerini  kurtardılar. Kıyamet gününden önce tekrar dirildiler. Yâni o iyi huylarla kâmilen huylandılar. Basiret gözünden beşeriyyet gözünü tamamen kaldırdılar. Hakkın cemâlini basiret gözüyle müşahe de ettiler. Nitekim Hz Ömer (ra): << Kalbim Rabbimi gördü.>> dedi.
Hz Ali (kvc) de << Görmediğim bir Rabbe ibâdet etmem.>> buyurdu.
Bunlar acayip gelmesin, çünkü böyle şeyler basiret gözüyle müşahede edilirler.

وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
Manâsı ; << Kim bu dünyada kör ve amâ ise ahiret gününde de kör ve amâ olacaktır. Ve yol bakımından da daha sapıktır.>> ( el-İsrâ süresi,72 )


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Haziran 2013, 19:38:48
Bundan maksat gönül gözünün körlüğüdür. süret gözünün âmâsı değildir. Yâni her kim ki dünyada basiret ve kalb gözünü elde edemediyse o kimseye âhiret gününde kalb basireti verilmez. Bu beş duyudan biri olan şu iki gözümüzün bulunmaması manasına gelmez. Zira bu iki göz kıyamette verilmemiş olsa mahrum olanlar kıyametin ahvalini göremezler idi. Mülâhaza da edemezlerdi. Şu halde âmadan maksad; basar göz görmezliği değil, görüş noksanlığıdır. Allah'ın (cc) dâvetine basiret denilmiştir. İşte Kur'an-ı Kerimde buyrulur;
<< Ey Resulüm ! De ki ; İşte benim yolum budur. Ben Allah'a bir görüş ve anlayış üzere İnsanları davet ediyorum.>> ( el- Yüsuf süresi,108 )
Her kim ki dünyada Hak Teâlâ (cc)'yı basiret gözüyle göremezse ahirette dahi göremiyecektir.
Bazı müşkil zannedilen hususlar bulunabilir. Bu meselelere yeri geldiğinde temas edilip anlaşılması te'min edilecektir.
Mühim olan nefsi yaramaz huylardan kurtarmaktır. Kim nefsini yaramaz huylardan kurtaramazsa onun nefside emmârelikten kurtulamaz.
Nefs-i mülhimelik makamı, iyi ahlâklarla ahlâklanmak, basiretin açılıp o açılan basiret ile Hakkı görmektir. Bâtıni kulağın da açılması ve bu açılan batıni kulakla İlhâm-ı Rabbaninin işitilmesidir.
Nefis levvâmelik mertebesinde kalırsa ölü ve hareketsiz gibi olur.
Nefs-i mülhime makamının öyle bir taifesi vardır ki Haktan gelen ilhamların zevkini bilirler, her hâl-u kârları Haktan yana olur. Bir ses işittiklerinde veya bir beyitlik şiir dinlediklerinde hemen elestü hitabının zevkini duyup tadarlar. Velev ki bu ses insandan gelmiş de hayvandan, nebattan veya cansızlardan vücuda gelmiş olsun. Hâtta kapının gıcırtısını dahi işitseler aynı zevki duyarak derhal semâya ve dönmeye başlarlar.
Nitekim Mevlâna Celâleddin Mesnevide buyurur:
 Neyden dinle ki nelerden nelerden hikâye etmede
Ayrılıklardan şikayet etmede
Ayrılık firkatinden parça parça olmuş sine isterim
İştiyâk derdini şerh edeyim
.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Haziran 2013, 15:49:37
Mevlâna Hazretleri  demircilerin çekicinin sesini dinledi ve sıçrayarak semâya başladı. Bunun sebebi Elestü hitabının zevkini tatmış olmasıdır. Bir beyit veya bir ses işittiğinde ihtiyarının elinden gidip semâya başlaması, kalbiyle ve kalıbıyla cüşa gelmesi. aşk kazanının altına vurulan bir odun mertbesinde-ki o sesin işitilmesi ve o işitilen seste Elestü hitâb-ı İlâhisinin duyulması ve onun zevkinin tadılması dolayısıyladır. Mevlâna döne döne oynadı, taştı.
Safa ehli olan kimseler, şahin kuşuna benzer. O şahini avının peşi sıra bıraktılar. Avını ardınca kovaladı, peşini bırakmadı. Nihayet avını yakaladı. İşte bunun gibi ehl-i safânın da nefsi-i mülhimeleri esir ve zebuun edilmiş haldedir. Bir ses işittiklerinde derhal Elestü hitabını duyar gibi onun zevkini duyarlar. vecde gelip semâ'ya başlarlar. Bu beden kalıbını harekete getirirler. Maksuda erişmeyince durmazlar.
Bunlar ten kulağıyla dinlemezler. Gönül kulağıyla dinlerler. Be sebepten ihtiyarları elinden gider. Değirmenin çarkı gibi durmadan dönerler. Onların kalblerine erişen varidat sırf Rabbani değildir. Sırf şeytanide değildir.
Hakkın taleb edicisi olarak nefsini ıslah etmek isteyen kimselere elbette bunları bilmek gereklidir. Tâ kendinin zevkini, şevkini,vecdini, semâını ve halini bilsin. Başkalarının dahi vecdini, halini ve semâını bilebilsin. Bunların Rahman ve şeytan olup olmadıklarını ayırıp seçebilsin. Rahmani ise ona uysun, şeytani ise terk edip selâmete erişsin.
Bu husustaki ilhamlar Beş nevi'dir;
1- Şeytani,
2- Nefsani,
3- Meleki,
4- Kalbi,
5- Rabbani.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Temmuz 2013, 17:58:39
Nefsani olan ilhamlar sırf şeytandandır. Şeytanın vesvesesidir. bundan son derece kaçınmak gereklidir, zira sırf fesattır. Hiç hayır yoktur. Şeytanın ilkasıyladır. Durmadan insanı fısk ve fücura teşvik ile itekler. Eğer olduğu surette insanı kötülüklere itemezse başka kılık ve kıyafetlere girerek yine mel'anetini işlemeye çalışıp gayret eder. Tâ ilgilendiği kimseyi kendi mezhep ve meşrebine soksun.
Kalbi olan ilhama gelince, bu hayırdır. İnsanı Hakka ve hakikata, amele, hayıra, rahmet ve hikmete teşvik eder.
Meşayihten birine bir sual sordular. Sağına, soluna, gönlüne teveccüh etti. Ve derhal cevap verdi, tekrar kendisine;
- Hikmet nedir ki önce sağa,sonra sola teveccüh ettiniz ve cevap vermediniz ? Önünüze teveccüh ettikten sonra cevap verdiniz ? diye sorulduğunda :
- Sağımdaki meleğe sordum. Bilmezmiş. Solumdaki meleğe sordum. O da bilmezmiş. Döndüm gönlüme sordum. Cevap verdi. Ondan aldığım cevabı bende size söyledim, dedi.
( Müftüler sana fetva verseler de kalbinden fetvayı sor ) İşte bu kalbi olan ilhama ne güzel bir misaldir. Yakın bir ilhamdır. Gerçektir ve haktır. Bu ilham'ın hayrı da vâki'dir. ( Tabiidir ki Kur'an ile dolu kalb burada kasd edilir. )
İlham-ı Rabbani de ilhamın diğer bir çeşidi olup bunun da vukuunda hiç şüphe yoktur. İnsanlara şeytanın ve nefsin ilhamını iyi bilmek ve öğrenmek gerektir. Diğer ilhamları da bunları bilmek kadar olmamakla beraber bilmek herkes için mühim ve lâzımdır. Bu ilhamlar kalbe doğdukça mürşide söyleyip anlatmak gerektir. Asla nefsin isteklerine uyup şerre tâbi olmamalıdır.
Nefsani ve şeytani ilhamların alâmetleri şunlar olup bunları öğrenmek suretiyle aldanmayasın, doğru yoldan gidip maksuduna ve maksud-u hakikiye ulaşasın.
Müellifi de hayır duadan unutmayasın. ( Allah (cc) müellifinden ve islamı bilip hizmet edenlerden razı olsun, amin. )
İnsana vesvese gelir. İnsan o vesveseye tâbi olmak ister. Bu arzu kendisinde artar. Bu fâsit işi yapması için nefsi kendini o tarafa teşvik edip iter. Her teşvik edişte bu fâsıkiğı başka şekil ve kılıkta insana gösterir. Şayet bir surette fesadını yaptıramazsa başka bir surete girmek suretiyle o fesadı işletmeye çalışır. Tâ muradı tamam oluncaya kadar bu şekilde devam eder.
Birinci arzusunu yerine getirttikten sonra ikinciye aynı minval üzere başlar. Bunlardan birincisini yaptırtmaz ve bunda muvaffak olamazsa bundan başkasını da kat'iyyen yaptırtmaya muktedir olamaz.



Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Temmuz 2013, 18:39:03
Mâlik Bin Dinar (ks) bir gün pazarda gezerken canı yer-yemişinden alıp yemek istedi. 10 sene sonra tekrar pazara giderek gönlünün istediği yer yemişini aldı. Bir bez içine koydu. Cübbesinin altına alıp pazardan çıkacağı sırada bir oğlan çocuğu gördü, çocuk ağlıyordu. Şeyh sordu ;
Kimin oğlusun ? Filân kimsenin oğluyum diye cevap verdi, - Atan benim dostum idi. Al şu yer-yemişini deyip geçti gitti.
Mâlik'in nefsi feryad etti:
Sen beni helak ettin,zebünun oldum. Mâlik nefsine cevaben;
Ben sana bundan sonra da yer-yemişi verici değilim,  dedi ve ilave etti;
Sen arzu ettiğin şeylerle bir müddet beraber bulundun ve sevdiğin şeylerin kokusunu aldın. Sana bu kadarı yetmez mi ?
Böylece nefsinin arzusuna uymadı.
Bir defasında da Mâlik Bin Dinar'ın nefsi incir istemişti. Bu hususta arzusu 7-8 sene bütün şiddetiyle devam etti. Kendisini bu husustaki şiddetli arzusu rahatsız ve huzursuz etti.
Dedi ki :
- Ey bedbaht nefis! Gel seninle pazara gidelim. İyice bir gör ve seyret ki bu sana kifayet eder. Pazara vardı. Gördü ki birisi yaş ve taze incir satar. Mâlik'in nefsi dedi ki ;
- Allah'-u Tealâ (cc)'nın izzet ve celâli hakkı için şu yaş incirlerden alıversene. Yoksa can veririm.
Mâlik nefsine dedi ki:
- Ey nefis. Benim bir mangırım bir tek kuruşum yok.
Nefis ded ki:
- Nalınlarını veriver. Bir iki gün de nalınsız geziver.
Mâlik nalınlarını çıkarıp eline aldı. O incir satan adamın yanına vardı. Dedi ki:
- Şu nalınlarımı al da bana bir kaç tane incir  ver.
O incir satan adam nalınlarını alarak fırlattı attı. Ve dedi ki:
- Bu neye yarar ve kaç para eder ?
Mâlik Bin Dinar vardı. Nalınlarını aldı yürüyüp uzaklaştı.
Önden birisi incir satana yaklaştı ve dedi ki:
- O nalını fırlatıp attığın ve kendisine incir vermediğin kimsenin kim olduğunu biliyor'musun?
-Bilmiyorum.
-Şeyh Mâlik Bin Dinar denilen kimsedir.
Bunun üzerine o incir satan kimse bir ah çekti ve kölesine ded ki:
- Al bir tabak inciri, az önce buradan ayrılan şeyhin ardından yetiş, kendisin ara bul ve ver. Eğer incirden alıp yerse seni âzâd ediyorum. O köle hemen bir kaba bir miktar incir koyup arkasından seyirtti.
Aradı taradı  buldu.
Dedi ki:
- Şeyhim siz bu inciri alırsanız ben âzâd olacağım. 
-Şeyh dedi ki:
- Sen âzâd olucaksın amma, bu defa da ben esir olacağım. Nefsimin istediğini vermem demek o suçu mevlâmdan istemem demektir.,
Mâlik Bin Dinar ömrünün sonuna kadar incir yememiştir. İşte nefsani ilhamlar bu sebepten malüm olmuştur. Bunları yapması, nefsine uymaya kendisini yaklaştıracağından kat'i surette kendini alıkoyduğunu bildirir. Nefislerinin arzularından geçtiklerinden Mevlâya vâsil oldular. Bunun için devamlı nefse muhalefet gerekir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2013, 19:45:36
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

<< fakat her kimde Rabbi'nin makamından korkmuş ve nefsi şehvetten alıkoymuşsa muhakkak cennet onun varacağı yerdir.>> (en Naziat süresi 40-41 ) buyurmuştur.

Şeytani ilhamların alâmetleri :
 Bunun alameti şeytanın bir şey'i ilka etmesidir. Bu ilkasını men edersin kaçarsın, tekrar şeytan onu başka türlü kılık-kıyafet içine sokar ve yeniden ilka etmeye çalılır. Aslında şeytanın gayesi ilk ilkasını te'mindir, Eğer bin kerre men etsen, bin çeşit şekle sokar sana kabul ettirmeye çalışır. İlka eden ve ilka ettiği şey aslında birdir. Değişmez. Eğer şer suretinde beceremez ve kandıramazsa, bu sefer onu sahte hayır suretine sokar ve tekrar sana vermeye say-ü gayret eder. Nefsani ilham, umumiyetle bir surette tezahür eder ve vesvese verir. Şeytani ilham gibi, fasid garazları türlü türlü surete koyup aldatmak bilmez. Lakin ciddi olur. Muradını almadıkça insanın yakasını bırakmaz. Mesela: falan kimsenin nefsi filan şey'i istemiş vermemiş derler ve ayıplarlar diye insana vesvese verir. Malik Bin Dinar (ks) 20 yıl yaş hurma yemedi. Şeyh Ba-yezid-i Bistami (ks) ömründe bir defa ( Hakkın taleb edicisi olalı beri ) bir hırkadan maada hırka giymedi. Tek bir hırkası vardı. Ömründe bir dondan maada don giymedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Ağustos 2013, 18:17:01
Nefsin arzusu olduğu için şeytan ilhamını türlü türlü suretlere koyarak Hakk'ın yolunun yolcusu olanlara arz eder. Hak yolunun yolcuları için bu tehlikelerden kurtulmak gayet müşkildir. Meğer Allah (cc)'ın lütfu sayesinde '' meşâyhin haklı telkinleri imdada yetişsin.
Şeytanın insanI hayır ve taata kılavuzlayıp teşfik etmesi dahi yalandır. inanmamak gerektir. Yoksa aldatır muradına zebûn eder. Bala ağu ve zehir katan kimsenin hareketi bunun en bariz misalidir. Hayra şerri katar, şerbet gibi içirir. Hayrı gösterir şerri sunar. Maksadı hak yolunun yolcusu olmak isteyen kimseyi dünyadan ahirete imansız göndermektir.
Bu sebeple meşâyh-i kiram ( ks) dediler ;
Dilediğimizle cennete gitmeyiz fakat dileğiyle cehenneme gideriz.
Sultânı Arifin derki :
- beni bir günde şeytan 70 defa hacca davet etti hemde yetmiş türlü surete girmek suretiyle.
İnsanın nefsi, insanı devamlı olarak Hak'tan uzaklaştırmanın gayreti içindedir. Onun için nefsin isteğini terk etmek hayırlıdır.
BEYT;
Seni Hak'tan ırak eden zebanı tut yahut ğılman
Geri koyan adüvdür.
Eğer küfr-u eğer iman.
İlhâm-ı meleke ve ilhâm-ı kalbi :
İlhâm-ı şeytani ve ilhâm-ı nefsani şer olduğu gibi, ilhâm-ı meleki ve ilhâm-ı kalbi de hayır ve iyilik ile ilgilidir. Bu ikisinde de tehlike ve korku yoktur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Ekim 2013, 19:40:02
İlhâm-ı Rabbani'ye gelince;
bunun da bir tanecik alâmetinden bahsedelim. Nefs-i mülhimeliğe ve bunun makamına eriştiğini bilmek gerek. Bunu bilip rağbet etmek için hüner ehli ve gerçek talip olmak lâzım. Zira her hayvanın nefs-i emmâresi, kendisini her sabah otlakta bulmasını te'min etmeye kâfidir. Bu havyvanlar bu sözlerde bir şey anlayabilirler mi? Bir zevk alabilirler mi? Şeker yemek için tutu kuşu gereklidir. Karga bundan ne anlasın? Şekeri ne bilsin? Kargaya şekeri versen, bakmaz bile. İlla leş ve cife ister! Bunu bulduğunda burnunu batıra batıra yer. Sonra çıkar bir ağaç basma oturur. Burnunu siler ve kanadını düzeltir. İki yanına bakar ve ara sıra kendini bir şahinde zannettiği olur. Gururla kibirle oturur.
Şimdi sen iyi bil ki, İlhâm-ı Rabbani nefs-i mülhimeye gelir. Üç mertebe üzerine üç halde gelir:
1- İlham,
2- Hitâb,
3- İşaret.
Bunların üçü de İlhâm-ı Rabbanidir. Her birine ayrı ayrı ad konmuştur. İlhâm-ı Rabbani, nefs-i mülhimeye işaret olarak dahi gelir. Tamamen vasat mertebeye varınca ve mutmainnelik makamına erişince hitâb gelir. Buna Hitâb-ı Sarih derler. Bu hitâb kendisine gelen kimse seksiz hiç bir zaman başkasına söyleyemez. Ve kendisine gelen Hitâb'ın Haktan olduğunu da bilir. İşaret dediğimiz de geldiğinde bunun da Haktan olduğunu kendisine işaret gelen kimse bilir, anlar. Lakin bir bilene anlatmadıkça o mes'elede sarahat hâsıl edemez.
Bu mevzularda meşâyh-i kiram ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflardan bir parça bahsedelim. Zira faideden hâli değildir.
Şeyh Cüneyd-i Bağdadi (ks) << İşaret Hafi'dedir. İşaret ehl-i hafi'nindir, Lâkin ehli hafi de mübteladır>> buyurdu.
Şeyh Ebu'l-Kıyâs (ks) ela:
<< Muvahhidlerin helaki İşaret i Hafi'dedir>> buyurmuşlardır.
Şeyh Şibli (ra) ise:
- İşaret-i mükerrerdedir, buyururlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Ekim 2013, 03:01:02
İlhâm-i Rabbani denilen şey bir hitabdır ki Haktan gelir ve nefs-i mülhimeye ilişir. Onun geldiği gönül, selamet saadete nail olur. İlham gelen kimse dinlesin ve görsün ki eğer kendi nefsinde yedi adet yaramaz sıfatlar varsa, onun nefsi mülhimelik makamına henüz erişememiştir. O kimsenin gönlüne gelen İlhâm-ı rabbani değildir. Cehl ve gayret ile nefsini bu kötü ve murdar sıfatlardan kurtarsın. Zira Hak Teâla'nın Kur'an-ı Kerim'inde :
<< Ancak Allah-u Teâla (cc)'ya kalb-ı selim ile gelen kimselere Allah nezdinde fayda vardır.>> ( eş Şuara süresi,84 ) buyurması işte buna işarettir. Bu yedi kötü sıfattan nefsini kurtaramayana ilhâmı Rabbâni gelmez.
İlhâm-ı Rabbaninin bir alâmeti de şudur ki:
 İlhâm-ı Rabbani bir gönüle geldiğinde o kimsenin gönlünde Hakkın zevkini tuttuğu gibi atar. Yediği yemeğin, içtiği suyun hiç safâsını süremez. Halk ile ülfet etmekten, gezmekten, çıkmaktan, vermekten, almaktan, vesaireden hoşlanmaz. Nefsani şeyler gözden kaybolur. Nefsani ilhamlar, şeytani iğvalar o nefse acı ve sevimsiz gelir. Zira o nefse Rabbani ilhamlar gelmektedir. Bu nevi kimseler sema ederse reva ve caizdir. Lâkin nefsinin istek ve arzusuyla olursa haramdır.
Hitâb-ı Sarih denilen şey töhmetten ve sekten münezzeh ve beridir. Amma hitab-ı Sarih bâzı kimselere harf ve ses olmaksızın gelir. bâzan harf ve ses vasıtasıyla gönül kulağına gelir, söylenir. İki dudaktan çıkan söz gibi değildir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rümi demiştir ki;
Mânası:
<< Ben çok zaman gönül pencerisini can kulağıyla dinledim.
fakat her ne kadar konuşmayı işittimse de iki dudağı görmedim..>>
Bu apaçık olan hitâbı İlahi gönüle vâsıl olunca ya harf ve ses vasıtasıyla veya harfsiz ve sessiz gelir. lâkin bu yolun yolcuları bunun Haktan geldiğini bilirler.
Bunun altı tane yol ve tariki vardır. Dört renktir. Bunlar dostlardan bir nida işittiklerinde şevklerinden bütün vücutlarının azaları Lebbeyk deyip çağrışırlar. ızdıraba düşerler. Bunların ızdırabından bu yolun yolcusuna bir ilim hâsıl olur ki bu sayede bütün müşkilleri hallolur. bu ilham ve hitabların nuru vardır. bunun zâhiri alâmet ve nişanlarını bilmek isteyen kimse tecrübeli ve şeriat bilen bir mürşidin eşiğine kendini bırakmalıdır. Bu yol kılavuzsuz olmaz. Bunda söylenecek çok şey vardır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Şubat 2014, 22:29:30
Nefsi mutmainnelik mertebesi bu nefsin sahibinin Hakka çağrıldığı bir makam ve mertebedir. Bu mertebeye erişebilen nefse, nefs-i sâbıka derler. Zira Allah-u teâlâ (cc) Kur'ân-ı Kerim'inde: << Kimi de Alla (cc)'ın izniyle hayırda ileri geçendir.>> ( el- Fâtır süresi, 32) buyurduğu, nefs-i mutmainneye işarettir. 
Nefs-i sâbıka'ya nefs-i âşıka dahi derler. Bu adın verilişinin sebebi, hâli hayatında iken sebkat ettiği içindir.
Nefs-i mülhime ve nefs-i mutmainnelik makamına varınca ekseriya Hıtâb-ı Sarih erişir. Cezbe-i İlâhi bizzat onun boynuna takılır. O kimsenin bu âleme ve bu âlemde bulunanlara ve insanlara olan aşinalığı ortadan kalkar. Can ve gönül kuşu durmadan Haktan yana cezbedilir ve çekilir.
Mevlânâ Celâleddin'i Rümi buyurmuşlardır ki:
Ben Basra'ya gidiyorum o da durmadan Kullaba çeker.
Nefs-i mülhime  ile sıfatlanmış kavim, daima imam-ı Rabbani'nin nuruna nazar ederler. Durmadan mutmainneliğe terakki edip yükselirler.
Nitekim:
<< Mü'min Allah (cc)'ın nuru ile nazar edip bakar.>> denildi.
Nefs-i mülhime kavmi, kıyamet gününde Arasat arasında bin ayak bir ayak üzerinde iken Muhammed (sav) ümmetinin asilerinden nice binini zebanilerin elinden ve cehenneme atılmaktan kurtarırlar ( Allah izni kime olursa o yapar. )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Şubat 2014, 23:42:41
Hak Teâlâ (cc) izniyle, Peygamber efendimiz (sav) yanında Hz. Ebübekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Ve Hz Ali (kvc) bulunurlar. Ümmeti için düşünürler. Nefsi Levvâme kavmi yıldırım gibi seyirtip sırat köprüsünden geçerler. Cennete girerler. Nefsi mülhime kavminin menzil ve makamı nefs-i levvâme kavminden yüksek olmak itibariyle mahşerde onların safâları ve makamları daha güzel ve hoştur.
Ey insanoğlu! Dünyanın hoşluklarından ve seni cezbeden şeylerinden kaç. Nefs-i emmârenin tuzaklarından kurtulmaya gayret et. Nefs-i emmâreye uyanların Allah-u Teâla katındaki horluklarını düşün ve aklını başına topla. ve bu nefsi terbiye edip emmâreliğinden döndürenlerin ululuğuna imren. Ey dertsiz kimse! ne olur bir Hakka dönsen ?
Nefs-i emmârenin başını biraz da olsun pişmanlık taşına çal ve vur. Nefsi, hevasından yıka. onu incitmek yolunda bir -kaç adım yürü. Umulur ki sana Hakk Teâlâ (cc)'nın inayet cezbesi karşı gelip seni bu gibi günahkarlardan ve darlıklardan kurtarır. Görmüyor musun ki bu nefs-i emmâreye muhalafet edenler nice saadetlere ve yüksek makamlara ulaşmışlardır. Buna uyarak vefat eden kimselerin adını dünyada ananlar onlar için (rahmetullahi aleyhim ) demekten kendilerini alamazlar. Sende nefs-i emmâreni döndermezsen bari gidip o meşâyihin eşiğine var. Ol fani kapılardan halâs ve saadet bul.
Ey kardeşim! Kur-an ile hareket eden meşâyihi görürsen her biri zamanının sultan Süleyman'ıdır. Bunlar nefislerini Süleyman devleri gibi zincire çekip dururlar.
Nefs-i emmâre kavminden bazıları imansız gidip cehennemde ebedi kalırlar, bazıları imanıyla gidip günahı miktarınca cehennemde yanıp yine çıkarak cennete girerler.
Nefs-i levvâme sahipleri cehenneme girmeyip sırat köprüsünden yıldırım gibi geçip cennete girerler.
Nefs-i mülhime kavmi nice bin asileri cehennemden kurtarır ( Allah'ın izniyle şefaat ederler. )
bu sözümde şübhe etme çünkü Peygamberimiz (sav) buyururki ;
- ümmetimin havaslarından yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz uçup cennete girerler.
Ömer (ra) dedi ki:
- Sadece yetmiş bini mi yâ Resüllullah?
Peygamber efendimizin (sav) ( Ümmetimin haslarından ) dediği kimseler, nefs-i mülhime kavmidir. Mutmainne kavmi ise Hâsul-hastır. Bunlardan ileri bir kavim daha vardır ki onlar ise Sabıklar ve hakka yakın olan mukarreblerdir.
Allah'u Teâlâ (cc) buyurur ; << ( Bir de üçüncü sınıf hayır işlemekte ) ileri geçenler ( âhiretde ) ileri geçenlerdir.>> ( el-Vâkıa süresi,10 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 27 Şubat 2014, 23:33:49
4 Nefs-i Mutmainne:
Şimdi birazda bundan bahsedelim. Malum ola ki, nefis sahipleri emmâreliği terk ile mutmainneliğe girerler.
Nefs-i mutmainne kavmine, Hak teâlâ niçin ( Sabikun ) dedi?
Bunlar nefs-i mülhime kavminin üstüne yükseldiler. Dünyaya itibar etmediler. Ahiretede güvenmediler. Hâl-i hayatlarında iken nefislerini yaramaz sıfatlardan temizleyip arıttılar. Gönüllerini dünya ve ahiret muradlarından  bir yoldan götürüp dost muhabbetini gönüllerinin levhasına yazdılar. Bunlar Mutmainne nefsinde karar kıldılar. Tenlerine dünya hoşluklarını göstermediler. Dünya lezzetlerini nefislerine haram ettiler. Hayvani sıfatlarla sıfatlanmadılar. Beşeri-yet gözünden kendilerini sildiler. Canlar âyinesinden od'lu suyla toprak glafından dışarıya çıkardılar. Dost cemâlinin müşahedesinde müstâğrak oldular. O şarab-ı lâyezâlıden tatlı tatlı içip mesi ve hayran olup alenide yürüdüler. bunlar kendilerinden bikülliye fani oldular. Dost bekasiyle beka oldular. Bunlarda nitelik kalmadı. Kişiyi vasfeden bunlardır. İbadete kaadir olacak miktar yerler. Bunların şevkleri ziyade olur. Dost balında bahadırlık ederler. Pervane gibi aşk mumuna kendilerini vururlar. Fâni vucutlarını baki eylerler.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 08 Mart 2014, 00:31:22
BEYT
Şunlar kim dost elinden içtiler camı ( kadeh )
Onlar bilmediler hâs u âm-ı ( ne havas ne avamı tanımazlar )
Onlar dâima uyanık durur lâkin ayılmazlar
Onlar fehmeylemezler subh ile şâm'ı ( akşamı sabahı ayırd etmezler )

Onlarda din ile dünya tedbiri yoktur
Onların fikri aktır vesselam
Onlar varlıklarını Hakka verirler
Onların Hakladır daim kıyamı
Onlar yecüz'ü, lâ yecüz'ü bilmezler ( caizdir, değildir bilmezler. )

Onlar mezhep edinmezdi imâmı.
Onların gönlü alınmış
Unutmuşlar iki cihanı temamı
Onların varlığını Hak şöyle almış
Heman kalmış onların halka nâmı ( sadece adları kalmış )
Onlara iki cihanda korku yok
Onlar görmeyeler dâr-ul- melâmı ( cehennemi )
Onlar iki cihandan geçtiği için
Onlara verdi dâr-us Selâmı ( cenneti )
Onlar arşu kürsü her nefeste
Gezip seyran ederler Rüm'u Şam'ı ( Rum ve Şam memleketlerini gezip durular. )
Sebep bunlardır bu yerin durmasına
Bu mahlükun bunlarladır nizâmı
Bunların sânında geldi Resül'e
La havfün aleyhim, hak kelamı( onlara korku yoktur, ayet onlar hakkında nazil olmuştur. )
Bunları Eşrefoğlu Rümi'ye sor ( yâni müellife sor )
Bunları sana göstere müdâmi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Mart 2014, 00:07:46
Ebü Talib-i Mekki (ks) der ki;
Hak Teâlâ (cc) Dâvud Peygambere (as) dedi ki; <<Ya Davud Cenneti nasıl anarsında bana âşık olmayı unutursun ? >>
Dâvud (as) dedi ki ;
Ya Rabbi sana müştak olan kimlerdir ?
Hak Teâlâ buyurdu ki;
- Bana müştak olan o kimselerdir ki, onların gönülleri safi olmuştur. Kederden yürekleri yanmıştır. Benim muhabbetimden ben dahi onların gönlünü kudret elimle nice dilersem döndürürüm. Müştaklarımın gönlünü rızadan yarattım. Onların gönüllerinin yolunu kendimden gayrisinden kestim.
Azizim! Bil ki onların nefislerinin istekleri bir bakımdan tamamen yok edilmiştir. İnsanlık maksadı bunlardan bir bakıma ortadan kaldırılmıştır. Bunlar iki cihanda hiç bir şey arzu edip istemezler. Ancak Allah'u Teâlâ (cc) dilerler. Dünya da hiç bir şey ile eğlenmezler. Ancak onun adıyla eğlenirler.
Ayet-i Kerime'de buyurur ;
<< Agâh ol Muhakkak ki Allah-u Teâlâ'nın zikri ile kalbler mutmain olur.>> (er-Ra'd suresi,28 )
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: alayınaisyan - 16 Mart 2014, 16:47:51
Rabbim bize de böyle bir mertebe nasip etsin
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 17 Mart 2014, 22:10:35
Zira bunlar cezbe âleminde kalmışlardır. Bunların Allah (cc)'ın didârından gayrısına asla meyilleri yoktur. bunlar bu cihanda bulunur, halk içinde gezer dolaşırlar. Lâkin manevi bakımdan iki cihandan ötelerde seyran ederler. Ne zaman ki, bunlar buradan öte seyran ile sülük  ederler, mâşukluk ve mahbübluk makamına yetişirler.  Tekrar gerisin geriye âlem-i beşeriy-yete çıkıp inerler. Âlem-i beşeriyyete gelirler. Zira şeyhlik makamı buradadır. Zira sohbetin tamamlanabilmesi için şeyhlerin beşeriyyete karışıp vazifelerini icra ve ifâ etmeleri gereklidir. Onlar Hakkın dileğiyle sohbete çıkıp şeriat tahtına otururlar ve irşad vazifelerini yerine getirirler.
Halkı Hakka iletmeye kılavuz olmak için âlem-i beşeriyyete çıkıp yayarlar. Onların zahirleri bir nurdur. Bâtınları da pürnurdur. buna sebep Hakkın muhabbetiyle karar kılmalarıdır. Hakkın muhabbeti şöyle olmuştur ki cihanın saadetinden ve şekavetinden fariğ olup Hakkın muhabbetiyle karar tutmuşlardır. Gönüllerine Hakkın muhabbeti öyle dolmuştur ki bir murad dahi onların gönüllerine sığmaz. İşte bundan dolayı bu gibi gönüllere Hakkın kalıbı dediler.
Hak Teâlâ bir kudsi hadisde bu nevi gönüllerden haber vererek buyurdu ;
>> Ne arzım, ne semâm, ne arşım, ne kürsüm benim ma'rifetimi sığdıramaz, ancak kendinden temizlene mütfaki ve mü'min kulumun kalbi sığdırır ma'rifetimi.<<
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 24 Mart 2014, 00:22:43
bu gönüllerin genişliğine nihayet yoktur. İşte bunun için Allah-u Teâlâ (cc)
- Gökler, yerler, arş ve kürsüm benim marifetimin makamı olamadı, ancak o kimsenin gönlü, gönlünde benden gayrisini barındırmayan mü'min kulumun gönlü..
Yâni demek oluyor ki, benim ma'rifetim  o gibi gönüle sığar. Zira o gönül dünya ve ahiret muradlarından arınmıştır.   
Allah-u Teâlâ (cc) mekandan münehzehtir. Lâkin bir gönle sığarımdan murad ve maksad ; o gönülde ki benim endişemden mâada endişe olsa o gönül safi olup benim cemâlimi gösterici olmaz, demektir.
İrcii emri nefs-i mutmainneye geldği zaman yâni Hıtâbı Sarih gelip ve denilse ki: Ey benim rızam, zikrim, ibadetimle karar tutmuş nefis! Ey gönlü bütün isteklerden kesilmiş ve bende karar tutmuş nefis! Ey zahiri benim güzel huylarımla bezenmiş nefis! Gel,gel. Rabbine gel ki ben seni dünya zindanına şu sebepten koydum ki zahirini ibadet yoluyla bezeyesin. Benden gayrısıyla aldanmayasın. şimdiden sonra bizim huzurumuza gel. Oralar sana yaraşmaz ve yakışmaz. Biz seni didar nuruyla müşerref ve müzeyyen eyleyelim. , Derhal icabet eder ve kâmil insan olduğunu isba'tlar...
İşte nefs-i mutmainneye gelen Hıtâbı Rabbanide böyle denilir.
Bu yolun yolcusu ne zaman huzur-u Hakka çağrılırsa işte o zaman insan olur.
 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Mart 2014, 22:17:47
BEYT
Sen O'nu isterim sanırsın ey dün!  ( alçak demektir )
O seni isterse otur dün ve gün
O sana gel dese yol geniş olur
Uçarsın kuş gibi ırak az olur
Sana kim gel demedi, istemedi
Muradı bulmadı nâmuradi.

Ey kardeş! bu sebepten dolayı bu âşıkların canları hayatta iken bedenlerinden ayrılıp vâsıl olur. Bazan bu hitap âşıklara dünyada ve kendileri hayatta iken gelir. Amma hiç kimseye bildirmezler. Dünyadan göç ettiklerinde o hitap zahir olur. Nitekim ibn-i Abbas vefat ettiğinde bir güzel kuş gelip İbn-i Abbasın cenazesinin bulunduğu yere girdi. Onun gibi güzel bir kuşu hiç kimse görmüş değildi. Bir saatten sonra o kuş yine uçtu gitti. Hikmet ne idi ? Kimse bilmedi. İbn-i Ab-bas'ı kabrine koyduklarında şu ayet:
Ey nefs-i mutmainne! Rabbine dön. İşitildi. Lâkin okuyanın kim olduğunu hiç kimse bilemedi.
Bu mutmainne nefsin iki sıfatı vardır:
Birisi: Râziyye, diğeri Marziyyedir derler.
Cennetlerde iki nevi'dir:
1- Cennet-i âm,
2- Cennet-i has
Cennet-i âm odur ki, orada yemek, içmek ve şehvet vardır. Umumi kullar ona müstahak olur.
Cennet-i hâstakiler ise, levvâme, mülhime ve mutmainne kavmidir. Bunlar Hak teâlânın (cc) didârına mensup olmuşlardır. Ayette;
<< Cennetime gir!>> dediği cennet, o güzel cennettir. O hâs kullara tahsis edilmiştir. Onun hâs kulları bilhassa nefs-i mutmainne kavmidir. Orası lika, müşahede ve visal makamıdır. Orada yemek içmek olmaz.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Nisan 2014, 00:35:28
Peygamberimiz (sav) buyurmuş;
>> Bir kimse, dünya meşgalesi için bir vakit namazı terkederse Allah-u Teâlâ Hazretleri o kimsenin kabrinden cehenneme yetmiş tane kapı açar.<<
Bir rivayete göre Allah-u Teâlâ (cc), Dâvud (as)'a buyurmuştur:
Ey Dâvud (as)! Zikrim zâkirler için, cennetim muti kullarım içindir. Yeteri kadar rızkım mütevekkil olanlaradır. Fazla vermem şükredenleredir. Rahmetim muhsinler içindir. Ünsüm müştaklar içindir. Ben ise hassaten muhsinler içinim.
Meşâyih (ra) demişler :
şol gönül ki, burada yâni hayatta iken ( Rabbine dön!) sözünün zevkini bilmediyse asla o kimsede iman nuru bulunmadığı gibi ameli salih de bulunmaz.
Bu gibi sözler nefs-i mutmainne kavminden olup da anlayış sahibi kimselere yetişir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 18 Nisan 2014, 02:00:26
şimdi zaman azdı. Kardeşlerimizin halleri değişti, tuğyanlar ve münafıklar çoğaldı. Meşâyih kalmadı. Beyler paşalar zâlim oldular. Hâkimler rüşvet yer oldular. İlmi unuttular. Kendi heva ve heveslerine uyar oldular. Müderrisler fâsık oldular. Tefsir, hadis medreselerde okunmaz oldu.  Fıkıh din ilmini bilenler azaldı. Vaizler dünya için medreselerde vaaz edip para kazanır oldu. İlim adamları, beylerin kapısında kendisine rağbet edilmediği halde bekleşir oldular, Böyle âlimler şeyhlik taslayıp halkın paralarını kendilerine sızdırır oldular. Şeyhlerin o hale münasip sözlerini ezberleyip camilerde söyleyerek, halka kendilerini sevdirmeye ve halkın gözünde kendilerini hakiki şeyh gibi göstermeye çalışırlar. Talebeler dahi arifiz diye mescidlerde zikir edip,uyuyup riyalanırlar. Halkın yiyeceğini gözetir, geçimlerini onlara yüklemeye çalışırlar, birçok kavimlerin hali bu merkezdedir.
Ca'fer-i Sâdık (ra) Hazretleri kendi müridlerinden ve sevdiklerinden ayrılarak bir zaviyeye girip oturmuştu. Müridleri kendisini bulup ve bulunduğu mağaranın kapısına oturmuşlardı. İçlerinden seçtikleri sözcüleri dedi ki:
Şeyhimiz! Kerem eyle. Gel bizim aramızda yine bize nasihatlarına devam et. Mübarek nefeslerinizden bizim ölü gönüllerimiz dirilsin. Bizim kurtulmamıza sebep olasınız.
O sultan ded ki :
Şimdi bu zaman, tez elden pişman olacak ve sükütu tercih edecek zamandır.
İmam-ı Ca'fer-i Sâdık'ın zamanı böyle olursa acaba bizim zamanımız nasıldır ? bu zamanda ne yapmalı ? Şu kitabımızın te'lif tarihi, Efendimiz (sav)'in hicretinden 852 yıl geçmiş bir zamandadır.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 02 Mayıs 2014, 02:14:19
Bu devirde bizlere de uzlet ve inziva lâzımdır. İş vaktinin dışında evde süküt ile oturmak ve bunun itiyadını kazanmak lâzımdır. Bu devirde dünya mühabbeti çoklarımızın gözünü ve gönlünü bürümüş durumdadır. Nefs-i emmârenin çirkin huyları ile huylanılmaya başlanılmıştır. Yaramaz huyları bırakalım.
Allah (cc)'dan korkalım. Resulullah (sav)'dan utanalım. Kâmil meşâyihin sözünü yanımızda hazır görelim. Halkın durumu bu merkezde olduğundan ben dahi aralarından ayrıldım. Çileye ve uzlete çekildim. sonra seyahata çıktım. Avam dilinden nice nice nükteler işittim. Cahillerin elinden taslar dolusu ağular içtim. Kardeşlerimin kurtuluşlarına sebep olur diye bu ümid ve maksadla Türkçe lisanıyla bu kitabı yazdım.
Bu kitapta âyetlerden, hadis-i şeriflerden, sahâbi-i kiramın sözlerinden bâzı meşâyih-i kibarın menkıbelerinden, münasip düşen kendi ahvâlimden bahsettim. Ümid ederim ki bu sözleri dinleyen kardeşlerim nefs-i emmârenin pençesinden kendilerini kurtarırlar ve necatâ erişirler. Esirlikleri sona erer. Bu kitabı okuyup dinleyenler kendilerinin huylarının cehennemlik kimselerin huyu olup olmadığını kıyas ederler. Ona göre kendilerine çeki düzen verirler. Şurasını bilelim ki, insaf ile Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkup, Resulünden utanıp, meşâyihin güzel telkinlerini göz önünde bulundurup o yaramaz huyları terk edersek necata ve kurtuluşa ereriz. Allahın rahmetine, Resulünün şefaatına evliyâullahın himmetine nail oluruz. İnşaAllah müel-lif-i hakir Abdullah bin Muhammed el- Mısri er- Rumi el- Kaadiri'yi de duadan unutmazsınız.
Bu kitap iki kısım olarak tertip edildi. Adı da Müzekkin Nüfus olarak kondu.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Haziran 2014, 03:07:49
Zira, bu kitabı okuyan veya dinleyen kimse, içinde olan nasihatları kabul edip onunla amel eyleyip hareket eden, nefs-i emmarelikten kurtulur. Mutmainnelikte karar kılar, İrdi hı-tabı gelir. Mürid, muhib veya âşık bu kitabı sıdk ile okusa veya okutup dinlese elbette o kimsenin gönlüne meşayihin yollarından, netice-i aşkdan nür hâsıl olur.  Kim ki o  nurla mücerred olarak kendinden ari olursa kendisini o sıfat üzere görür. O nür bunlara delil olup gönüllerinin yüzünü iki cihan muradından Hakka tevcih ettirir.
Bu kitabın iki kısımdan mürekkep olduğunu zikretmiştik. Birinci kısmında: dünyaya olan muhabbeti ve bu muhabbetin sebebinin ne olduğu anlatılmıştır. Dünyayı sevmenin ziyanları terkinin faydaları, bunun sebepleri bildirilmiştir. Dünayanın misâlinin ne gibi şeyler olduğu anlatılmıştır. Dünyaya fazla muhabbet edenlerin ve devamlı olarak dünyalık servet yığanların misâlinin neye benzediğini bildirdik. Nefs-i emmârenin sıfatlarından bahsettik.
İkinci kısımda ise, nefs-i emmârenin nasıl terbiye edileceğini, şeyhliğin ve şeyhlik makamının ve mertebesinin ne olduğunu, müridliğin ne olduğunu, bunun şartlarını, edeblerini, zikrullah ile meşgul olarak çile ve halvet gibi şeylerle meşgul olanın ne olduğunu anlattık. Allah-u teâlâ'ya çağrılmayı da yine bu ikinci kısımda anlattık.

 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Haziran 2014, 02:37:50
MÜELLİFİN MÜNACATI
İlaha. padişaha bi niyaza (isteksiz)
Yüce dergâhına geldim Hüdaya ( Ey Allah (cc)
Benim hacat ile gönlüm doludur
Veli nidem, bu gönlüm bed huyludur.
Günah yükünü çakama vurundum
Acz toprağına arkamı süründüm.
Bilirim pâdişah-ı bi niyazsın
Sana yalvaranı mahrum komazsın.
Verirsin kullarına istediğin
Bilirsin her kulunun ne dediğin
Yer ve gök ehli hep senden umarlar
Kamusu hazretine yalvarırlar.
Benim dahi günahım çok elim dar
Kapına geldim ey Settâr- u Gaffar.
Getiririm şefi-i Mustafa'yı
Nebiler serveri kân-ı vefayı.
( Vefadarlık merkezi )
Sen anında olan dostluk hakkı içün
O dostunla olan mestlik hakkı içün.
Dilerim hazretine ere ahım
İşitip hem afvedesin günahım
İnayet gözüyle bir dem bakasın.
Beni hoşa ki odlara yakasın
(ateşlere )
Bu iman hil'attırt âhir nefeste
Çıkarıp kılmayasın beni hasta
Beni üryan ve rüsvay etmeyesin
Götürüp beni od'a atmayasın.
Zebaniler eline vermeyesin
Kapından horluk ile sürmeyesin.
Şu ki sen iman u İhsan edesin
Anı ondan nice geri alasın.
Küçücük canımız iş bu bedenden
Ayırmağıl bizi yâ Rab imandan.
Bu eşref oğlu mücrim yüzü miskin
Kapuna geldim aç ve yalın elkin.
Seni senden ider ol şey'en Allah
(cc) ( Allah (cc) rızası için )
Ayırma onu didârından Allah (cc)
Ki sendendir sana ermeğe çare
Senin derdinden oldu üş âvâre.
Visalin lengeri ile durgür ânı
Didârın şerbetiyle kandır ânı.
Ümid sensin ve âlemde ancak
Bilirim sensin ey ma'büd-u mutlak.
Duârri kıl kabul eyle beni şâd
Bihakkı Ahmed ü Mahmüd u Muhammed
(sav)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Temmuz 2014, 02:29:47
Şimdi ey aziz kardeş! Din yolunda bana yoldaş! Hak Teâlâ (cc) sana tevfik versin. Benim sana olan vasiyetim budur ki, bu garib kitabı eline alasın. Rağbet edesin. Doğru ve gerçek nazarıyla bakasın. Çünkü ancak bu taktirde bu kitap seni yücelerin yücesinin katına eriştirebilir. Bunun sebebi olabilir. Bu kitabın içindeki incileri canının kulağına birr ü takva itikadı ile takasın. Bunun içindeki dürler ( inciler ) vahdet denizinden çıkarılmıştır. Bu kitabın içine derc olunan her söz Allah-u Teâlâ (cc)'nın Kuran-ı Kerim'inden Resülullah (sav)'ın hadislerinden, Meşâyihin haberlerinden alınmıştır. Bâzı sözler rumuz ile söylenmiştir. Bu rumuzla söylenenleri herkes anlayamaz. Bunları inkar edersen sana bir şey gelmez. Ancak küfür veya günah gelir. Bu kitap necat ve kurtuluşa vesiledir. Bu kitaptaki sözlere itikad ile amel edesin. Nefs-i emmâreden kurtulup nefs-i mutmainneye yükselesin. Sana İrcii hitabı gele. Âşıklardan ve âşıkların içindeki evliyadan olasın. Evliyalar içinde sultanlardan olasın. Her ne dilersen dilediğini yapmayı Allah-u Teâlâ (cc) sana kolay getirsin. Senin duan ile ölü gönüller dirilsin. Kara yüzler muhabbetinden dirilsin ve ağarsın. Nice açlar senin havandan doysun. İksir-i hakikiyi alıp nice bakırları altın edesin. Nice yarım gönülleri tam edesin. Ni-Nice kalbleri gül-u gıştan arıtıp pak edesin. Dilersen bir adımda  ( Tayy-i mekana işaret eder. ) maşrıka ve mağrıba Mekke ve Medine'ye varasın ve gelesin. Yeryüzünde ahlâk ve edep üzere yürüyesin. Lâkin bâtında arşelan yukarı ve lâmekanda ( kalben ) seyrân edesin. Dünyada dahi merteben bunun gibi olsun. Daha bunun gibi nice kerametleri Hak Teâlâ (cc)  sana ihsan etsin. Âhirette dahi nice nice boynu zincirlileri zebanilerin elinden alıp kurtarasın ( Allah (cc)'ın izniyle ) Hak Teâlâ (cc) sana öyle mertebeler versin ki gözler görmesin, kulaklar işitmesin, gönüllerden geçmemiş olsun.
Resülullah (sav) Efendimiz bir Hadis-i Kudsi'de Allah (cc)'ın şöyle buyurduğunu söylüyor:
Kullarımdan salih olan kimseler için öyle nimetler hazırladım ki o ni'metleri hiç bir göz görmemiştir, hiç bir kulak işitmemiştir.Hiç bir insanın hatır ve hayalinden de geçmemiştir.
 fakat ey aziz tâlib ve gerçek âşık, sana emanet olsun ki bu kitabı ta'n edicilerden sakınasın. Her eğri bakıcılardan sakınasın. Ve her ta'n edici ve lanet edici bu kitabı okumaya lâyik değildir. Zira herkesin aklı buna erişmez, bâzıları vardır ki sözü anlamaz. İnkâr edenler ya küfre, ya nifaka, ya günâha veyahut da islâm tarikından düşmeğe sebep olur, bu kitabı herkese verme ki yaramaz. Zira anladığı bir hususu inkâr eder de islâm dairesinden dışarı çıkar. Neüzâ billâh...
Ey okuyucu! bir söz ki ya Allah (cc)'dan, Ya Resülullah ( sav )'dan, ya ashabından, ya onlara tâbi meşayihden gelmiştir. İşte bu söze inan. İnanmak kişiyi saadete ulaştırır, inkârı bırak. inkâr eden kimseler bu kitabın hedef edindiği saadetten mahrumdurlar.                                           
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 23 Temmuz 2014, 02:05:52
Hikaye:

Bir gün Şeyh Beyâzıd-ı Bistâmi (ra) Bağdad'a müridleriyle gdiyordu. Gördü ki dicle ırmağının köprüsü üzerinde çocuklar oynuyorlardı. Oyuncaklarından birinin ismini Muhammed, diğerinin ismini Aişe koymuşlar.
Bunları evlendirecekler. Oyunlarının mevzuu da bu. Şeyhi görünce:
- Ya Şeyh! Bizim düğünümüze gel, Hz. Muhammed (sav)'i evlendiriyoruz, bu Muhammed'dir, bu da Aişe (r.anh), dediler.
Şeyh Bâyezid gördü ki; Hz. Muhammed (sav)'in ve Hz. Aişe'nin (r.anh) adını birer oyuncak çocuğa vermişler. Bunu kerih gördü. Asasının ucuyla bu oyuncakları alıp köprüden aşağı attı. Geçip gitti, evine vardı, çilehanesine girip oturdu. Murakabeye vardı. Murakabe içinde iken Resul (sav)'ün gelip geçtiğini gördü. İleri yürüdü, istedi ki Resülullah'ın ayağını öpsün. Resülullah (sav) hiç Bâyezid'e bakmadı. Şeyh Bâyezid dedi ki;
- Ey iki gözümün nuru, Efendim! Ben kuluna niçin nazar eylemezsin? hâtır-ı şerifiniz bana gücenmiş midir?
Efendimiz buyurdular ki;
- beni götürdün, asânın ucuyla suya attın. Çocukların elinden aldın, hiç itibar ve iltifat etmedin. Şimdi benden itibar ve iltifat mı istersin ? Bilmez misin ki adıma hürmet bana hürmettir.
Sünnetime hürmet bana hürmettir.
Bâyezid anladı ki bu işte hatalı kendisidir. Geri döndü, çocukların oynadığı yere vardı. Onların hatırlarını aldı. Olara ihsan, ikram ve iyilikte bulundu.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Ağustos 2014, 03:55:22
Hikaye:

Hz. Ömer (ra)'i, köleleri bâzan aldatırlardı. Namaz kılarlar, mescide gidip cemaate dahil olurlardı. Hz. Ömer (ra) hangi kölesini namaz kılarken görse derhal âzâd ederdi. Hz. Ömer (ra), onların yalandan namaz kıldıklarını, niyetlerinin ne olduğunu bilirdi.
Lâkin bilmesine rağmen yine de âzâd ederdi. Âzâdi kimseler de âzâd olduktan sonra cemaatle namaz kılmazlardı. Bunların Hz. Ömer (ra)'i aldatmalarının sebebi kendilerinin âzâd edilmesi idi.
Bir gün Hz. Ömer (ra)'e dediler ki:
Ya Ömer (ra)! Kölelerin seni aldatıyorlar. Kendilerinin âzâd edilmesi için ve sırf bu maksadla cemaatle namaz kılıyorlar..
Hz. Ömer (ra) dedi ki:
- Aldanırsam ben Rabbimle aldanayım. Aldatırlarsa beni Rabbimle aldatsınlar. Zira dostla aldanan aldanmaz mı!
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Eylül 2014, 03:07:05
Hikaye;

Ebu Leys (ra) hikaye ederek anlatır ki:
- Bir yıl Bağdat'ın zenginleri hacca gidiyorlardı. Bağdad'da bir salih fakir vardı. İşitti ki hocalar hacca gidiyorlar. << Bende onlarla beraber hacca gideyim diye niyetlendi. Onların malı varsa benimde Allah (cc)'ım var. Mevlâm beni besler. Benden ihsanını eksik etmez. Ben Mevlâm'a sığınıyorum. Böyle giderim>>, dedi.
Şehrin dışına çıktılar. Şehir halkı ve ileri gelenleri bu hocalarla helâllaştılar. Fakir herkesten ileride bulunuyordu. Komşusu olan bir hoca, katırı ile kendisine yetişti ve fakir komşusuna hitaben:
- Sende mi hacca gidersin ? dedi.
Fakir:
- Evet bende hacca gidiyorum. Rabbimin evini ziyaret etmek istiyorum. Allah (cc) nasib ederse...
Hoca onu alaya alır ve der ki:
- Bineğin yok, azığın yok, bari birkaç bin altının varmı?
fakir cevap verir:
- Allah (cc) beni besler. Âlemin rızkını veren odur. Hepimiz onun hazinesinden yeriz. Hoca biraz buna güldü. Fakir de biraz hızlı yürüyerek hocadan ayrıldı. Bir daha hocaya görünmedi. Mekke'ye vardılar tavaf eylediler. Döndüler. Mekke şehrinden çıktılar. Hoca gördü ki fakir de yine tavaf eylemiş, Allah (cc)'ın evini ziyaret etmiş, evine dönüyor. Hemde sağ salim olarak.
Hoca fakire uzun müddet baktı, hayret etti. ileri vardı ve dedi ki: << komşu vardın beyti tavaf ettin mi ?>>
Fakir hocaya cevap verdi:
- Allah-u Teâlâ (cc)'ya şükrolsun ki, benim yüzümün karasına bakmadı. Bana o mübârek makamı nasip eyledi. Geldim, tavaf ettim, sağ salim yine evime dönüyorum.
Hoca dedi ki:
- Komşu! Sana da Berat verdiler mi ?
Fakir:
- Nice berat verirler ? diye sordu.
Hoca fakire cevap verdi:
- Allah (cc)'ın evini ziyaret edene Tamudan âzâd olduğuna dair berat verilir. işte bizim berâtımız, diyerek fakiri kandırdı. Fakir ağlayarak Beyt-i Şerife döndü. Hoca ve arkadaşları zavallıyı aldattık diye gülüştüler.
Fakir vardı Kâbenin önüne başını eğdi, yüzünü yerlere sürdü, ağladı ve inledi. Şöylece dua etti:
- Ey âlemleri yaratan, ezeli ve ebedi olan Allah(cc)'ım! Sen her şeye kadirsin, gani pâdişâhsın, ihsanın bütün kullaradır. Kullarının bir kısmına berat vermişsin ki Tamudan âzâd olalar. Orada incinmeyeler. Ben kuluna berat verilmedi. Yoksa ben âzâd olmadım mı? dedi. Kendinden geçti bayıldı. Gördü ki bir kişi geldi ve ona :
- Kaldır başını yâ Fakir! Al beratını ve yoldaşlarına eriş. dedi.
Fakir biraz bekledi ve kendine geldi. Gördü ki elinde hiç dünya kâğıtlarına benzemeyen bir kâğıt var. Kokusundan fakirin canı mest oldu. Kâğıdı öpüp başına koydu. Yüzüne gözüne sürdü. Bağrına bastı. Koynuna soktu. Yine arkadaşlarına yetişti, bunu arkadaşları gördüler, yanlarına geldiğinde gülüştüler.
- Aldattık, dediler
- Cehennemden âzâd olma belgesini aldın mı, diye sordular.
Fakir :
- Aldım, dedi
Komşusu olan hoca derhal ileri atıldı:
-Getir, görelim, dedi.
Fakir, elindeki kâğıdı hocaya sunuverdi.
- Ya hoca! Seninkiyle beraber sakla, dedi.
Hoca gördü ki bu kâğıt yeşildir, yazısı beyaz, nurdan olan kokusu canları mest eder. Bunu görür görmez hoca hayretler içinde kalarak feryâd etti. Kendini katırdan aşağı attı, aklı başından gitti. Bir zaman sonra doğruldu, aklı başına geldi. Kâğıdı aldı, öptü, yüzüne gözüne sürdü,âh etti:
- Vah benim geçen ömrüme! Boş ve yok yere çürütmüşüm. Keşke ne olaydı bende bu fakir gibi , bir fakir-i sâdık ola idim. Onun erdiği saadete ben de erseydim, bu fakir sadakati sebebiyle ne mertebelere ulaştı, ben bütün malımı mülkümü versem bu kağıttakilerin noktasını alamam.
Ah eyledi. Ağlayıp göz yaşları döktü. Bu kağıdı elbisesinin arasına koydu, evlerine avdet ettiler. Fakir hocaya dedi ki:
- Ya Hoca! Benim beratımı sakla ki öldüğüm vakit kefenimin arasına koyup kabrime benimle birlikte koyasın.
Hoca beratı aldı, sandığına koydu. Ticaret için oradan ayrılıp gitti. Hoca ticarette iken fakir vefat etti. Berat hocanın sandığında kaldı. Fakiri yıkadılar, kabrine koydular. birkaç ay geçtikten sonra hoca evine geldi, fakiri sordu:
- Öldü sen sağ ol, dediler.
Hoca ağladı, feryad etti.
- Zavallının bende emaneti vardı. Emanetini yerine getiremedim. Vasiyetini tutmamış oldum. O ahirete göçtü, beratı bende kaldı. Bana ısmarlayıp emanet ettiği beratını yanına koyamadım dedi ve bir müddet ağladı:
Vaktâ ki evine geldi, sandığı açtı, beratı aradı. Gördü ki berat gitmiş. Bulamadı yine ağladı. Dedi ki:
- Gidip kabrini açayım, bakayım. Ola ki bir kimse beratını alıp ona vermiş olabilir.
Doğruca fakirin mezarına vardı, kabrini açmak istedi. Bir ses geldi ki:
- Kabri açma! Biz ona o beratı veririz. Dışarda bırakmayız.
- Hoca bu sesi işitti, Kendisinden geçti, bayılıp düştü. Yattığı yerde ölmüş olan fakiri gördü. Fakir kendisine şöyle sesleniyordu:
- Ya hoca! Allah sana selâm etsin. O berat bana geçti. Çok şükür. Münker ve Nekir meleklerine gösterdim. Beni sorgu suâle tâbi tutmadılar. Amma bu beratı senin sebebinle verdiler.
Hoca evine döndü. fakirin ruhu için hatimler okuttu. Yemekler pişirip dağıttı ve sadaka verdi.
Aklımızı başımıza alalım. Hokkabazlar ve lâyık olmayanlara değil böyleleri için Allah (cc) yolunda infakta bulunalım.
Buyurulur ki:
Mü'mini doğruluğa götürmek bütün müslümanlara düşen bir vecibedir.
Hak Teâlâ (cc) şu ayeti kerimesinde buyurur ki:
<<Ey mü'minler! Hoşunuza gitmediği halde din düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken sizin için o hayırlı olur. Ve bir şey de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur.>> (Bakara 216)
İnkâr iyi değil, hususan enbiyanın sözünü inkâr küfürdür. Ve evliyâ sözlerini inkâr da hiç iyi değildir. Nitekim Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretleri buyurdu ki: << Sıdk-itü rehber-i tü.>>
Manası: << Senin doğruluğun kılavuzundur.>>
Hak Teâlâ (cc) Hadis-i Kudside buyurur:
<< Ben kulumun beni zannettiği gibiyim.>> ( Yani beni nasıl zannederse o çeşit muamele görecektir. Binaenaleyh hüsn-u zandan ayrılmayalım.)
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 30 Ekim 2014, 04:20:36
Suâl olunursa ki ;
- Bu kitapta niçin bu kadar meşâyih sözlerini kaydediyorsun:
Cevaben derim ki :
- Meşâyih, yeryüzünde Allah-u Teâlâ (cc)'nın askerleridir. Allah (cc)'ı isteyen taliblere yardım ve medet etmek için nefis,hevâ ve şeytanın elinden talibleri kurtarmaya çalışırlar. Ne zamank ki taliblerin gönlüne bir vesvese şeytan tarafından veya bir azgın nefis tarafından gelse elbette şeyhlerin menkıbelerini dinlemek o vesveseyi gönülden giderir. Öyle tâlibler vardır ki ürker , korkar ve riyazet ve perhiz etmez. Şeyhlerin sözünü dinlemek, taliblerin ürkekliğini ve korkaklığını giderir.
Bu sebepten demişlerdir:
Şeyhlerin kelime ve sözleri yeryüzünde Allah (cc)'ın askerleridir. 
Hem de şeriat potasında eriyen Meşâyihin sözlerini dinlemek kişiye muhabbet getirir. Gönlünde Allah-u Teâlâ (cc) sevgisinden başka sevgileri götürür.
Hak Teâlâ (cc) buyurur:
<< Ey Rabbimiz! İmana çağıran münadinin çağrısını işittik. Rabbinize iman edin >> diyordu. Biz de inandık.>> ( Âli İmran süresi, 3 )
Şeyhlerin sözlerini sıdk ile dinlemek, onlara muhabbet etmek ve onları sevmek herkese nasib olmaz. Zira Alah (cc)'ın veli kullarına muhabbet, insanı saadete ulaştırır. Allah (cc)'ın dostlarını sevmekte Allah-u Teâlâ'nın (cc) muhabbet eseri vardır. Çünkü Allah (cc) dostlarını seven Allah (cc) için sever. Herkes bu muhabeti hâsıl etmeye ve kemâle erişmeye gayret etmelidir. Zira evvela bunu hâsıl etmek lâzımdır. Sonra ancak kemâle erişilebilir. Bunun misâli şudur ki ; yer altında kalan bir millet orada kaldığı müddet için hiçten ibarettir. Ne zaman ki yer yüzüne çıkar, o zaman günden güne kemâle erişir.
Allah (cc) dostlarının eşiğinde bulunmak, onlarla beraber olmak, onlara hizmet etmek, onların terbiyesinde bulunmak ve himmetlerini elde etmek, kişinin kemâle ermesine en güzel bir vesiledir. Çünkü, Mürşidler, güneş gibidir. Müridin gönlünü terbiye ederler. Nitekim Şeyh Sultan Ebu Süleyman-ı Dârâni'den sordular ki:
- Bu mertebeye nasıl ulaştın?
<< Erenlere hizmet edip onların himmetlerini almakla>>  diye cevap verdi.
Yine sordular:
- Şeyhlerin eşiğini bekleyip hizmet etmekle mücerred olarak mürid'i terbiye olunup kemâl'e erişebilir mi?
- Mücerred olarak şeyhin huzurunu bekleyip onun eli altında olmak ve telkinlerini dinlemek yetişir. Meşâyihin güneşine karşı durmak hamları pişirir. Gönlü diriltir, hayat budur. Fakat her şey'in hakikatini bilen ancak Allah-u Teâlâ cc)'dır, diye cevap verdi.
Kaplumbağa yumartısını yumurtladıktan sonra onların karşısına geçer ve 40 gün onlara nazar eder. 40 günün sonunda o, kemâle erişir. Canlı birer yavru olarak karşısına çıkarlar. Şeyhin müridine himmet ve nazarı da kaplumbağanın yumurta misâli gibidir. Şeyhin 40 gün hizmetinde bulunup o'nun himmet ve feyzini alan müridin kalbi canlanır, gönlü dirilir ve yeni bir hayata kavuşur.



 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 10 Kasım 2014, 03:33:50
BİRİNCİ FASIL
Bu kısımda dünya ve dünyanın muhabbetinden, faydalarından, zararlarından, dünyanın misâlinden, nefsi emmârenin kötü sıfatlarından bahsolunacaktır. Âyet, hadis, ashâb-ı kiram sözleri ve meşâyih-i kirâm'ın irşadlarıyla izah edilecektir.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Mart 2015, 02:07:27
Ey Müslüman! Dünya dedikleri bir hiçten ibarettir. Hiç olduğu şuradan anlaşılıyor ki, sonu hiçtir.
Fudayl İbn-i İyâz (ra) der:
<< Hak Teâlâ'dan bana erişti ki, kıyamet gününde dünya gelip zinet ve süsleriyle kendini arz edecek ve diyecek ki. << Ya İlahi! Beni şu kullarına mesken et.>>  Allah-u Teâlâ (cc) şöyle cevap verecek. << Ben senden razı değilim. Sen Benim düşmanımsın. Heba ol yok ol..>> Bunun üzerine dünya da yok olucaktır.
Hiç olan dünyaya gönül veren, yolunda ömrünü çürüten ve hiç olan şey'i isteyenler de bir hiçten ibaret kalacaklardır. Amma hiç'i hiç sayan ariftir.
Sen mutlaka şöyle bil ki, kişiyi Allah (cc) yolundan saptıran ve nefs-i emmârenin yaramaz ahlâklarıyla ahlâklarından dünyadır. Dünyaya muhabbete  sebep övünmek, kibirlenmek ve gururdur. Allah-u Teâlâ (cc) bu dünyayı yarattığından beri bu dünyaya bir kerre inayet nazarıyla bakmamıştır. Bu dünyayı düşman tutmuştur. Dünyada bulunanları da düşman tutmuştur. Sen nasıl olur da dünyayı kendine dost edinebilirsin? Halbuki Allah (cc) onu kendine düşman tutmuştur.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2015, 00:35:44
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Ağustos 2015, 02:49:27
- Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı niçin kendine düşman tutmuştur bilirmisin?

1- Taliblerin yolunu keserek aldatıp kandırmıştır.
2 - Enbiyanında düşmanıdır. Onların da yollarında gidenleri şaşırtmıştır.
3 - Kafir ve fâsıkların düşmanıdır. Onları mekr ve hilesiyle tuzağına düşürmüştür. Gerçekliğine kanan ve farkına varmayan kâfirleri kendine bend etmiştir. Onlar sanırlar ki bu dünyada muradlarına eriştiler. Keramete eriştik zannettiler. ferahlandılar, âsi ve kâfir oldular.
Mağrur olup mahrum ve muflis olarak cehennemi boyladılar. Onlar dünyada helal haram demeyip mal- mülk köleler edindiler. Böyle yapanlar mutlaka sonunda pişmanlık duydular. Başlarını çok dövdüler. Sonradan pişmanlık bir faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömrün sana yâr iken cehdeyleyip doğruluktan ve doğrulardan ayrılma. Dünya mekruhhâtını cem'edip dünya yoluna ömrünü çürütenlerin sonu nereye vardı ? Biriktirdikleri mallar târ-u mâr olup mirasçılar arasında paylaşıldı. Kendisi hesap ve azâp ile baş başa kaldı.
Sen o sultanları nazara al ki, dünyaya geldiler. Lâkin dünyaya itibar gözüyle bakmadılar. Dünyanın ardına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Âhiret amelleriyle meşgul oldular. Anladılar ki; bu dünya ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağıdır. Buna aldanmak neye yarar ? Yolculuk tedârikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 13 Ocak 2016, 11:50:32
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
uzun zamandır yaşam mücadelesi verdiğimiz yakınımızı evvelki gün Hakkın rahmetine kavuşturduk, Sizlerden tüm ölmüşlerimize hayır duaları etmenizi diler en kısa sürede biiznillah kaldığımız yerden devam etmeyi temenni ederim.
Selamun aleyküm.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: recep67 - 13 Ocak 2016, 15:41:58
Ölmüslerimizin Mekanlari Cennet Olsun
Başlık: Taziye
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 02:41:18
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
uzun zamandır yaşam mücadelesi verdiğimiz yakınımızı evvelki gün Hakkın rahmetine kavuşturduk, Sizlerden tüm ölmüşlerimize hayır duaları etmenizi diler en kısa sürede biiznillah kaldığımız yerden devam etmeyi temenni ederim.
Selamun aleyküm.

Vealeyküm selam hocam,
"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun"
Sadakat ailesi olarak Cenab-ı Erhamü’r-rahimin’den rahmet ve mağfiret diler;  başta siz olmak üzere tüm yakınlarınıza sabr-ı cemil niyaz ederiz.

Fî emânillah...
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Miftahulkuluub - 15 Ocak 2016, 20:33:43
Allah rahmet etsin. Yakınlarına sabrı cemiller dilerim.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: İsra - 17 Ocak 2016, 02:48:53
Allah rahmet eylesin
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 22 Ocak 2016, 15:15:06
Âmin cemi cümle ölmüşlerimize Allah (azze ve celle) Rahîm sıfatı ile rahmet ve merhamet eylesin, mekanlarını cennet eylesin inşaAllah.
Rabbim ümmeti Muhammed'(s.a.v)den razı ve memnun olsun inşaAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 25 Nisan 2016, 01:43:23
- Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı niçin kendine düşman tutmuştur bilirmisin?

1- Taliblerin yolunu keserek aldatıp kandırmıştır.
2 - Enbiyanında düşmanıdır. Onların da yollarında gidenleri şaşırtmıştır.
3 - Kafir ve fâsıkların düşmanıdır. Onları mekr ve hilesiyle tuzağına düşürmüştür. Gerçekliğine kanan ve farkına varmayan kâfirleri kendine bend etmiştir. Onlar sanırlar ki bu dünyada muradlarına eriştiler. Keramete eriştik zannettiler. ferahlandılar, âsi ve kâfir oldular.
Mağrur olup mahrum ve muflis olarak cehennemi boyladılar. Onlar dünyada helal haram demeyip mal- mülk köleler edindiler. Böyle yapanlar mutlaka sonunda pişmanlık duydular. Başlarını çok dövdüler. Sonradan pişmanlık bir faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömrün sana yâr iken cehdeyleyip doğruluktan ve doğrulardan ayrılma. Dünya mekruhhâtını cem'edip dünya yoluna ömrünü çürütenlerin sonu nereye vardı ? Biriktirdikleri mallar târ-u mâr olup mirasçılar arasında paylaşıldı. Kendisi hesap ve azâp ile baş başa kaldı.
Sen o sultanları nazara al ki, dünyaya geldiler. Lâkin dünyaya itibar gözüyle bakmadılar. Dünyanın ardına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Âhiret amelleriyle meşgul oldular. Anladılar ki; bu dünya ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağıdır. Buna aldanmak neye yarar ? Yolculuk tedârikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. 
[/quote]

Aşağıdaki misal bu dünyayı, dünya ehlini ve yolda kalanları ne güzel anlatmaktadır. buna göre sen kendinin yerini ve nerede olduğunu var kıyas et.
Bir kafile bir memleketten Kâ'beye müteveccihen yola koyuldu. Beytullah'ı ziyaret edeceklerdi. Hacı olacaklardı ve vatanlarına döneceklerdi. Yolları bağdat'a uğradıklarında dediler ki:
- Bu şehirde bizim işimiz yoktur. Biz bu şehir için yola çıkmadık. Şehrin bir kenarına konaklarız. Bir mühlet maslahatımız ne ise onu görürüz. Tekrar Kâ'beye yola koyuluruz.
Şehrin kenar semtlerinden birinde konakladılar. İçlerinden birisi:
- VAllahi Bağdat şehri dillere destan olmuştur. Sizinle birlikte konakladıktan sonra gider şehirde dolaşırım, dedi.
Kafilede bulunanlar dediler ki:
- Gitme! Bir şey'e takılır kalırsın. Nefsinin arzusuna uyarsın. Vakit tamam olur. Kafilece biz de gitmiş oluruz. Sen de kalırsın. Maksuduna nâil olamazsın.
Dinlemedi. Şehri temaşaya gitti. Şehrin sokaklarında harabe hanelere yola düştü. Bu hanelerden türlü türlü şarkı ve türküler, oyun sesleri, çengiler işitilmekte idi. Bunlara biraz kulak verdi, dinledi. Bunlar nefsine hoş geldi. Nefsi baş kaldırdı, kuvvetlendi ve iyiden iyiye arzular oldu. Yürüyerek yaklaştı. Başını uzattı ve baktı. Gördü ki bir kadın kendini içeri çekmek ister. Bu da dayanamayıp kadınla içeri girdi. O kadın kendisine dedi ki:
- Ey yiğit! Benim ardımdan geldin. Ne istersin?
Dedi ki:
- Seni sevdim. Seni kendime sevgili edindim.
O kadın dedi ki:
- Sen beni sevdin amma benden murâd alamazsın, ben de sana murâd vermem. Bütün malını bana verirsen âlâ!
o yiğit de dedi ki:
- Benim param, pulum ve sermayem kafilede kaldı. Ben garip bir misafirim.
Kadın da:
-<< Hiçbir şeyim yok>> dediğine göre, gel benimle. Şu içkiyi iç ki benden murad alasın, dedi.
O yiğit içkiyi içmeye razı oldu. Kadın yiğide içkiyi içirdi, içtiğinde esir durumuna düştü. Soyunup belinden para- pulu neyi varsa ortaya döktü. Biraz daha içti kör kütük sarhoş oldu. Orada sabahladı. Sabaha karşı müezzin sabah ezanını okumaya başladı. Dertli dertli, yanık yanık okunan ezanlarla uyandı, pişmanlık duyar gibi oldu. Sabahın ışığında baktı ve gördü ki mahbübe edindiği çirkin ve çirkefin biri değil miymiş?  Gözlerinden irinler akar. Ağzı pis pis kokmakta. Hemen yerinden doğrulup dört bir tarafa baktı. belindeki kesenin ortadan yok olduğunu gördü. Akçaları ve sermayesi hep alınmış. Acele kafileye yetişmek üzre seğirtti. Vardığı zaman gördü ki kafilenin yerinde yeller esmektedir. kendisi o anda müflis ve biçâre kalmıştı. Ne yapacağını kestiremiyordu. Bağdatın içinde vatanından ayrı kalmıştı, âvâre idi. Nereye varsa kimse kendisini kabul etmiyordu. Kovalıyorlardı. Neüzü billahi Teâlâ, ( Allah-u Teâlâ (cc) cümlemizi korusun. ) 
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 01 Mayıs 2016, 23:12:12
Bu temsili hikayenin hakikati şudur:
Dünya ahâlisi, alemi ervâh'da bir bölüm ervâh-ı tayyibe ile yola çıktılar. Hak Teâlâ'nın (cc) cemâlini seyretmek ve rızasını bulmak istiyorlardı. Ne zamanki bu dünya Bağdad'ına yolları uğradı içlerinde birçokları bu dünyaya meyledip gönüllerini kaptırmadılar. Bu fâni dünyaya dalmadılar. Sonunda necat'a eriştiler.
Dünya Bağdat'ına karışanlar, gönlünü kaptıranlar, ömür ve sermayelerini dünya yoluna harcıyanlar, kendileri bu hal üzere iken ömürleri sona erdi. Azrail'in (as) sesini işittiler. Aniden gafletten uyandılar. Gördüler ki din ve iman sermayesi dünya yoluna sarfolunmuş, bitmiş tükenmiş. Kendisi biçare kalmış. Ne yapacağını bilmez, şaşırmış kalmış. Bu vaziyette Azrail (as) dinsiz ve imansız olarak ruhunu kabzetti ve aldı! ( Allah'ım (cc) sana sığınırız)
Aziz kardeşim! Pâk erleri ve aziz canları gör ki dünyaya aldanmadılar. Hâk Teâlâ (cc) kendilerine ne verdiyse nefislerinden kestiler. Allah (cc) için fukaraya tasadduk ettiler, kendi nefislerine vermediler, fukaraya verdiler.
Açları doyurdular yalınları giydirdiler. Muhtaçları arayıp buldular, kapılarına gelenleri mahrum göndermediler. Darda kalanların gönüllerini ferahlattılar, hûcetlerini gördüler.
   Şu hadis-i şerifi düstur edindiler.
<< Her kim ki mü'min kardeşinin bir ihtiyacını bitirirse. Hak Teâlâ (cc) ahirette onun yetmiş ihtiyacını tamamlar.>>
Diğer bir hadis-i şerifte Resûlullah (sav) Efendimiz buyurur ki:
<< Bir kimse sizden ihtiyacı olan bir şey istese siz onu, ona verin. Eğer siz onu, ona verecek olursanız ertesi gün dahi muhtaç olursa yinede siz ona verin. ihtiyacını giderin.>> 
Allah (cc) dostları bu hadis gereğince amel ederler. Kendilerine gerekli ve o şey'e muhtaç olsalar dahi istenildiği taktirde verirler.
Kendileri kanaat edip sabrederler. Böylelerini Hak Teâlâ (cc) yüksek mertebelere eriştirir.
Aklı olanlar, bu dünyada şu üç şey ile meşgul olurlar ki herkese üzüntü günü, onlara bayram olur:
1 - Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk edesin.
2 - Her şeyden âzâde olasın.
3 - Rabbinle buluşmadan Rabbin senden razı olsun.
 

Bunlara riayet eden kimse Allah-u Teâlâ (cc) ile buluşur. Kabrine böylece gider.


Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Mayıs 2016, 22:40:52
1 - Dünyayı Terk Nasıl Olur ?

Efendimiz (sav) buyurur ki << Dünya ahiretin ekinliğidir.>>
İnsanoğlu ekindir. Azrail (as) de onu biçendir. Seneler destelerdir. Kıyamet günü de harman yeridir. Cennet ve cehennem anbardır. Cennetlikleri cennet anbarına, cehennemlikleri de cehennem anbarına koyarlar.
Hak Teâlâ (cc) buyurur:
<< Cehennemlik fırka cehennemde, cennetlik fırka da cennettedir.>> ( Eş-Şuarâ süresi. 7 )
Ekinlikte senin vücudun mağrur ve mütekebbir durursa, mağrurluğa kendini kaptırırsan o hal üzere iken Azrail (as) gelir orağı ile seni biçer, korkutur. Seni o desteleri döktükleri çukura götürürler. Orada amelinle baş başa kalırsın. 
Ey kardeşim! Bu hal başına gelmeden buna karşı gerekli tedbirlerini al.
İbn-i Abbas (ra) der ki:
- Yârın kıyamet gününde Hak Teâlâ buyurur ki: << Dünyayı bir kadın suretine sokup getirin.>> Gayet çirkin bir kadın. Saçı başı karma karışık. Gözleri gök. Dişleri sapsarı. Boğazı hor hor eder. Ağzından irinler akar. Çok çirkindir. Ağzı kokar. Yüzüne bakan korkar ve iğrenir!>>
Ne aciptir ki dünyadakiler şimdi bunun hakikatini görmemektedirler. Lakin bilmemezlikle onun ardı sıra canlarını verecekleri gelmektedir. Evliyalar bunun hakikatini görürler. bu sebepden dünyadan kaçarlar. Kaçmanın hakikisi işte budur: Bakmamak ve itibar etmemek. Evliyâullahın da yaptığı budur. Dünyanın çirkin taraflarını ve çirkin kokularını duyarlar.
soracak olursan ki:
- Allah dostlarına dünyalık verildiğinde niçin alırlar?
Elcevap:
- Sevdiklerinden almazlar. Bir muhtaca vermek için alırlar, zira, verene de, verdikleri için kendilerine de sevap olur. İşte aldıklarının sebebi budur.

Bazı meşayihe sordular:
- Bu dünyayı kötülersiniz. Lakin verenlerin verdiklerini, << yeter>> demeksizin alırsınız.
Cevap verdiler ki:
- Cehennemden alır cennete sarfederiz.




Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 04 Haziran 2017, 17:56:16
Dünyaya dalmış olan kimseler, dünya malının çirkin kokusunu , kötü tarafını görmezler. Görmüş olsalardı bu derece muhabbet ederler mi idi ?
Kirişçileri görmez misin? Dışardan gelenler dükkanının çirkin kokusundan kirişçinin yanında hiç durabilirler mi? Dursalar da hiç rahat edebilirler mi? Lakin dükkandakiler, işçi ve ustalar gece - gündüz orada dururlar da hiç o kötü kokuyu işitmezler.
Burada çirkin kokular var, diyenlere,
- Hayır. Öyle bir şey yok. Olsa bizim de duymamız icabederdi diye cevap verirler.
Zira bunlar o kokuya alışmışlardır. Onun için çirkin koku yoktur şeklinde cevap verirler.
Âdem babamız ile Havva annemız  cennetten düştükleri vakit bu dünyanın çirkin kokusunu duydular. Akılları başlarından gitti. Kırk gün kendilerine gelemediler. Gönülleri döndü. Kusacak gibi oldular.
Mahşer halkı bu dünyanın çirkin bir kadın suratında olduğunu bir görseler, feryad ederler. Zira bu dünya, cifeden daha fazla pis kokar. Saçı ağarmış, ağzı kokan, gözünden irin akan, hor hor horlar bir kadına benzer.
Melekler sorarlar:
- Bilir misiniz? Bu kaçtığınız çirkin kadın kimdir
Mahşer yerinde bekleyenler:
- Allah-u Teâlâ'ya sığınırız nerden bilelim, derler.
Melekler:
Bu kadın sizin çok sevdiğiniz dünyadır. Ki siz bu dünyanın uğruna ömürlerinizi çürüttünüz. Çoklarının hatırlarını  kırdınız. O dünyadan elde ettiklerinizle övünürdünüz. Onunla safalar sürerdiniz. Onunla gece - gündüz seğirtip dağları aşardınız ki birazcık da olsa dünyalık elde edelim diye. Şimdi bunun bir leşten ibaret olduğunu anladınız. Şimdi de kaçarmısınız?
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 05 Haziran 2017, 18:03:48
Bir rivayette Cenâbı Hak (cc) ateşe emrettiği anda zebaniler hamle eder ve tutarlar. Zincirlere vurup dünyayı cehennem ateşine götürürler. Dünya bağırıp çağırarak der ki:
- Bugün adalet günüdür. Kimseye haksız muamele yapılmaz, zulmedilmez. Ya Rabbi (cc) banada zulm etme. Adalet ile muamele et.
Hak Teâlâ kereminden buyurur ki:
- Nedir senin dileğin ?
Dünya der ki:
- Ya Rabbi (cc) benim ehlimi bana ver.
Allah-u Teâlâ (cc) der ki:
- Git ehlini ve adamlarını çağır. Dünyada senin muhabbetinle olan bu çağrıma kulak verir ve koşarak gelir...
Dünya horlayıp avazını alabildiğine koy verir. Bir defa bağırır bağırmaz bütün mahşer halkı korku ve dehşet içinde kalır. Lakin Allah (cc) aşıkları bu çağrıyı hiç işitmez. Zira onlar bu dünyada iken dünyanın arkadaşı ve dostu değillerdi. Onun istediğini yapmadılar. Dünyanın fani lezzetine aldanmadılar.
Dünya bağırır ve tekrar şöyle der:
- Hani benim sevgili arkadaşlarım ? Beni çok sevenler nerde ? Benim endişemden gecesini gündüzünü birbirine katanlar nerede ? Hani öleceğini ve dirileceğini unutup da dünü bugüne, bugünü de düne ekleyip çalışanlarım ? Hani benim için dağları denizleri geçip çocuk çoluğunu, anne ve babasını dövüp başlar kestirenler ? Kanlar dökenler ? Hani benim için anne ve babasını kıranlar, komşusunu incitenler, birbirini aldatanlar ? Gelsinler ve beni paylaşsınlar !...
Bütün dünya ehli yani dünyaya tapıp gönlünü kaptırmış olanlar. dünyalık biriktirenler, fukarayı görüp gözetmeyenler, eksik tartanlar, zekatını vermeyenler, hacca gitmeyenler sonbahar yapraklarının rüzgar önünde gittiği gibi ihtiyarları elinden gitmiş olarak dünya tarafına seyirtirler. Dünyanın üstüne üşüşürler.
Hak Teâlâ buyurur ki:
- Bunları üzerinde bulundukları dünya ile birlikte cehenneme atın.
Allah-u Teâlâ cümlemizi bu akibete düşmekten muhafaza buyursun.

Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 26 Haziran 2017, 00:29:24
Muhterem kardeşlerim! Kıyamet günü öyle bir gündür ki insanın ihtiyarı elden gider. Kendi kendine Hakkın emri üzere hareket eder. Lâkin bu dünyada iken nefislerini ihtiyarlarını nefs-i emmareye kaptırmamış olanların ihtiyarları elindedir. Arzu ettikleri gibi hareket ederler. Zira bunlar ihtiyarlarını Hakka teslim etmiş, tenini ibadet ve tâat yolunda eskitmişlerdir. Bu sebepten Hak Teâla (cc) bu gibi kimselerin kıyamette ihtiyarlarını ellerine verir. Zira onlarda bu dünyada ihtiyarlarını Allah-u Teâlâ (cc)'ya vermişlerdi.
Allah-u Teâlâ (cc) bunlara:
- Cennetin hangi kapısından dilerseniz girin, buyurur.
Kıyamet gününde Allah-u Teâlâ (cc) nida edip İbrahim (as)'a buyurur ki:
- Ya İbrahim (as)! Hiç senin belinden ve evladından zürriyet geldi mi ? Zürriyetinin adları nedir ? bilirmisin ?   
İbrahim Peygamber (as) bin yıl kadar hiç başını kaldırmadan terler. Hatta o kadar terler ki terinin içinde belirsiz olur. Cehd ve gayret sarfettiği halde oğullarının adlarını aklına getiremez. Hak Teâlâ (cc)'ya da cevap veremez. Kıyamet gününün ne kadar dehşetli bir gün olduğunu bundan kıyas edebiliriz.
Hak Teâlâ (cc) suâl edip buyurur ki:
- Ya kulum ben seni dünyaya gönderdim. Peygamber (sav) gönderdim. Neleri yapacağını ve nelerden kaçınacağını Kur'an-ı Kerim içinde ayrı ayrı zikrettim. Vardın, işleme! Terket, dediğimi işledin.
Dediğinde inkar edip inkarında inat edeceksin. Ve:
<< Senin yasakladığın yerlere gitmedim. Emrettiklerini yerine getirdim>> diyeceksin amma bütün azaların yalanlarını ortaya koyacak. Karşına dikile dikile kalacak.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Muhakkak insan Rabbına (cc) karşı çok nankördür.>> ( El Âdiyat süresi,6 )
Bütün azalar şahitlik edecek:,- Biz işledik yâ Rab,diyeceklerdir.
Elimiz bağıra çağıra:
- Ben harama yapıştım, Haksız yere vurdum,diyecek.
- Harama baktım diye gözlerimiz feryad edecek,
- Haram dinledim, diye kulağımız,
- Haram yedim, diye karnımız.
- Başkalarının kapısına vardım, fısk u fücur meclislerine gittim, yalancı şahitliklerde bulundum, çalgı ve düğünlere koştum>> diye ayaklarımız,
- Zina ve livata'da bulundum>> diye avret mahallerimiz.
- Haram şeyler söyledim, diye dilimiz şahadet edecek, söyleyip bağıracak. Bunların hepsi hakkımızda şahitlik edecekler.
Nitekim bu hususta Hak Teâlâ (cc) buyurur.
<< Nihayet ateşe geldikleri zaman onlar (dünyada) ne yapıyordu iseler, kulakları, gözleri ve derileri hep aleyhlerine şa hidlik edecektir.>> ( Fussilet süresi, 20
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 14 Temmuz 2017, 02:00:46
Fudayl bin İyâz (ra) buyurur ki :
- Her kim dünyayı dost edinse iki cihanın şerrini başına alır. Zira iki cihanın seâdeti dünyayı sevmemekte. Felaketi de dünyayı sevip tapmaktadır.
Azizim! Aklını başına topla. Dünyanın geçici olduğunu düşün. Hiçliğine bak. Âhirette rezil rüsvay olmayı gözünün önüne getir. Bu dünyaya tapmaktan vazgeç. Senden öncekilerden ibret al. Bu dünyayı sevenler, âhireti havaya ve yele verdiler. İşin sonunda dünya da ellerinden çıkıverdi. Dünya muradlarına eremediler. Âhiret de zaten mahrum ve azaba giriftar olacaklardır.
Dünyayı sevmek âhireti ziyan eder, âhireti sevmek de dünyayı ziyan eder.
Nitekim Resulullah (sav) buyururlar ki:
<< Her kim dünyayı severse âhireti ziyan etti. her kim de âhireti severse dünyayı zayi etti.
Dünyayı seven âhiretteki ziyanına katlanmayı sineye çeker. Âhireti seven de dünyadaki ziyanı sineye çeker. Lakin bu dünyanın ziyanı bu dünyada kalır, âhiretin ziyanı müşküldür, çünkü ebedidir. Dünyanın bekası yokur. Fanidir. Bu sebepten akıllı kimseler dünya işi olmuş olmamış gam yemezler.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 16 Ağustos 2017, 13:56:43
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<<Dünyayı isteyene ahiret haramdır, ahireti isteyene de dünya haramdır. Allah-u Teâlâ (cc)'yı isteyene ise ikiside haramdır.
Arifler demişler:
<< Dünya fahişe bir kadın gibidir. ( kim o kadını istese isteyenin koynuna girer. Sakalına güler, fakat hiç kimseye vefa etmez.) Böyle kadına gönül verip sohbet etmek kadınlığa özenenin işidir.
Resûlullah Efendimiz (sav) buyurur;
<< Allah-u Teâlâ (cc) dünyayı üç kısma ayırmıştır. Birinci kısmı müslümanlara, ikinci kısmı münafıklara, diğer kısmınıda kafirlere vermiştir. Mü'min payına bağışlanan dünyayı âhiret için azık yapar. Münafıklar, kendilerine bağışlanan dünya ile süslenirler. Kafirler ise; gece gündüz yemek içmek, ahiret amellerini terk etmek, bu dünyada zevk u safa sürmektedirler.>>   
Ey okuyucu! Diyecek olursan ki bu dünya bizlerden önce peygamberlere verilmiştir. Onlar ne yaptılar?
Dinle: << Peygamberler gerçi dünyaya mâlik oldular. Fakat ona gönül vermediler. Zevk u safâsını sürmediler. Allah onlara dünyayı verdiyse onlarda dünyayı Hak yoluna verdiler. Kendileri arpa ekmeği yer aba giyerlerdi, diye cevap veririm.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 29 Temmuz 2018, 10:34:39
İbrahim Peygamber'in (as) kıssası
İbrahim peygamber (as) bir defasında kendisine :
-Allah-u Teâlâ (cc) seni afvetsin, diyene bir deve verdi. Kâ-beyi yaptı. Misafirlere çeşitli yemekler verdi. Kendisi daima arpa ekmeği yerdi.
Süleyman peygamber (as) her tarafa hükmederdi. Bütün dünyaya padişahtı. İnsanlar, cinler, vahşi hayvanlar ve kuşlar O'nun eli altında idi. Kendisi zenbil örmek suretiyle nafakasını te'min ederdi, aba giyerdi. Peygamberlere dünya verildi. Lâkin yaşayışlarında daima sadeliğe riayet ederlerdi.
Bir gün Süleyman (as) saltanat ve azamet ile tahtının üzerinde uçuyordu. Bir fakir ağacın altında ibadetle meşguldü. Süleyman (as)'ın yolu bunun  üzerinden geçti. Âbid kimse Süleyman (as)'a baktı. Bu azameti içinde seyretti. Ve Süleyman (as)'a şöyle dedi:
- Ya Süleyman (as) Hak Tealâ sana ne azamet verdi ki tahtını havada kuşlarla yürütürsün ?
Süleyman (as) kuşlara emir verip tahtını bu abid'in yanına indirdiler. Süleyman (as) bu âbide:
- Ey Allah'ın kulu! Sana bir söz söyleyeyim de dinle. Sen bir kere sadakatla <<sübhanAllah>> diyecek olsan o sözün Allah-u Teâlâ (cc)'nın katında kabul olsa benim saltanatımdan üstündür. Benim sultanlığımın zevali var ve fânidir. Senin teşbihin bakidir. Fâni olmaz, âhirette hazırdır.
Nitekim, ayet-i kerimede buyurulur.
<< Âhiret daha hayırlı ve ebedidir>> ( El A'lâ suresi 17 )
Benim sultanlığımdan bana bunca korku vardır>>dedi.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 12 Aralık 2019, 15:43:33
Hazreti Muhammed Mustafa ( sallAllahü aleyhi vessellem)'ın bir kıssası :
Muhammed Mustafa (SAV) bunca muharebelerden bir çok ganimet malları elde etti, fakirlere verdi. Kendi öyle zamanlar oldu ki dokuz günde bir arpa ekmeği yer idi. Peygamberimiz (SAV), peygamberlerin ve velilerin en cömerdi idi.
Peygamberlerin itikadı böyle idi. Yâ sen, bir kaç kuruş için SübhanAllah demeyi terk edersin. Bir ömrü yok yere çürütür ve Kur'an'ın bir süresini yarım veya bir akçeye okursun. Sonunda pişman olacağını sen düşün. Aklını başına al. Şimdiden pişman ol. Bu murdarın muhabbetini gönlünden çıkar. Para endişesi seni helak edebilir. Dünyalığa ehemmiyet verene şeytan daha çok musallat olur. Şeytan ister ki sana  dünyayı sevdirsin. Neticede dünyayı sevenler dünyadan ahirete pişman gider.
Hasan-ı Basri'nin müridleri Hasan-ı Basri'ye dediler ki:
- Ya Şeyh! şeytandan pek incindik. Gelir bizi yaramaz işlere iter.
>- Elinize giren dünyayı sıkı tutun. Size gereken de budur.<< der, hayırdan da men'eder.
Şeyh cevap verir ve derki:
- Şeytan şimdi burada idi. Sizden çok şikayet etti ve dedi ki: << Şu Âdem oğullarına öğüt versen de benim hakkıma tamah etmeseler. Kendi haklarına kanaat etseler. Allah-u Teâlâ (cc) dünya ve cehennemi bana mülk olarak verdi. Cenneti ve kanaat etmeyi de insanlara vermiştir. Şimdi insanlar kendi haklarını bıraktılar. Benim mülküme tamah ettiler. Ben bunların imanlarını almayınca dünyayı onlara vermem.>>
Eğer siz şeytanın hile ve desisesinden emin ve salim olmak isterseniz varın dünyayı terk edin. Dünya endişesini gönlünüzden çıkarın. Emin olun.>>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 09 Nisan 2020, 20:32:47
Bir gün sahabeler Resul-i Ekremi (sav) gördüler ki kendinden bir şey'i kovar ve der ki:
- Benden uzak ol.
Dediler ki :
-Yâ Resûlullah (sav) Mübarek nefsinizden neyi uzaklaştırıyorsunuz?
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav)
-Dünya bana gösterilip kendisini arz etti. Bende ona kendimden uzak olmasını söyledim. İşte yaptığım budur.
İşte şimdi pergamberler sultanı dünyayı kendisinden uzaklaştırdığına göre, bizim de kendimizden uzaklaştırmamız veya kendimiz dünyadan uzaklaşmamız gerekir.
Bir gün Efendimiz (sav), Ebu Hureyre (ra)'ye der ki:
-Yâ Ebu Hureyre (ra)! Gel, sana dünyanın misalini göstereyim.
Eline yapıştı. Ebu Hureyre (ra)'yi bir dereye götürdü. O dere mezbelelikle ağzına kadar dolmuştu.
- Bu dereye bak, dedi.
Ebu Hureyre (ra) baktı, gödü ki; kuru insan başları, eski bez parçaları, hayvanların cifeleri, kemikler atılmış.
- Yâ Ebâ Hureyre (ra)! İşte gördüklerin şu başlardan kimi yeni, kimi eski, kimi kadın, kimi genç çocukların başları ve kemikleridir. Bunlar da bizim gibi canlıydılar bir zamanlar. Bunların da hırsları vardı. Bunlar da nefis yemekler yiyip güzel elbiseler giyerlerdi. Dört bir yana seyirtirlerdi. Şimdi sessiz, sadâsız birer kuru kemikten ibarettirler. Etleri, derileri çürümüş, toprak olmuşlardır. O nazenin tenleri ve şirin ağızları çenelerinden ayrılmış, yatıyorlar. Bunların içinde öyle kimseler vardı ki; helâl - haram demezlerdi. Bulduklarını yerlerdi. Servetler yığarlardı. Kalın ve yumuşak döşeklerde yatarlardı. Saraylarda otururlardı. Şimdi gör ki; bu mezbelelikte cife olup yatıyorlar. Gelen geçen üzerlerine basıyor. Kimi bunlardan iğreniyor, fakat akıl sahipleri bunlardan ibret alıyorlar. Gördüğün şu yatanlar ki onları yeller savurup dağıtmaktadır, hep bunlar kimi yün, kimi kaftan, kimi bez parçaları idi. Ve bu vatanların giyecekeleri idi. Bunları giyerlerdi. bu giyeceklerle böbürlenir gururlanırlardı. Şimdi rüzgarlar savurup çürütmüştür. Şu gördüğün hayvan kemikleri de at, katır, deve ve merkep kemikleridir. Bu hayvanlara onlar binerlerdi. Diledikleri yerlere giderler ve gelirlerdi. Şimdi gör ki dökülüp yatıyorlar. İbret al ki, dünyanın neticesi budur. Bu mutlaka böyle olacaktır.
YÂ Ebu Hureyre (ra) Sen ve ben bunlardan ibret alalım. İşimizin sonunun böyle olacağını düşünelim. Bizim elimizde olanlar hep bizim değildir. Bizden evvelkilerin her birininin de vardı. Bizden sonra gelenlerin de olacaktır. Sen öyle zannedersin ki, şimdi onların hepsine sen sahipsin.
Yâ Ebâ Hureyre (ra) Var şimdi, ölmeden önce bu dünyanın terkine kendini hazırla. Dünya seni terk etmeden, sen dünyayı terk et. Elinde olandan fakirlere ver. Yoksa senin akıbetin de böyle olmaktır. >>
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: İsra - 11 Nisan 2020, 05:16:00
Allah razı olsun
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 15 Nisan 2020, 02:42:56
Şimdi bu dünyaya aldanma. Bunun rahatına mağrur olma. Bu dünyaya kim geldiyse sonunda anlamadan göçtü gitti. Bu dünyada kim rahat olduysa mihnet onu bırakmadı. Her kim bu dünyaya meyleder bağlanırsa ve bu dünyanın zevklerine dalarsa neticede gam ve gussa onun yakasını bırakmaz.
Ey azizim! Bu dünyada hiç gamsız ve kedersiz olan var mı ? Herkesin kendine göre gam ve kederi var. Sultan İbrahim ibn-i Edhem, bu sebeple sultanlığı bırakıp dervişliği tercih etti. Mürşidliğe kendisini hasretti. Cihanın tasalarından kurtuldu.
Lokman Hekim oğluna şöyle vasiyet ederdi:
- Asla ve asla âhireti verip dünyayı satın alma. Sakın âhireti dünyaya verenlerden olma.
Bir nasihat daha vereyim ki kanaat cübbesini başına çekip Hakka teveccüh ile oturasın.
Elinde olanlardan fakirlere veresin.
Bil ki bu dünyanın bir misâli de şudur:
- Bu dünya bir gölgeye benzer. Sen onu durur sanırsın, fakat o yürür, lâkin yürüdüğünü göremezsin. Birazdan görürsün ki kaybolmuş.
Bu hususta Efendimiz (sav) buyururlar ki :
<< Dünya bir saattir. Onu tâat ve ibadetle geçirip değerlendir. >>
Bu dünyanın bir diğer misali de şudur. Bir kimse rüyasında kendini padişah olarak görür. Tahta çıkar oturur. Sağında - solunda  vezirler, izzetler, ikramlar hürmetler ederler. İnsalar huzuruna müsaade ile girer çıkarlar. Rü'yayı gören sanır ki bunlar gerçektir. Bu halde iken uyanır, birde ne görsün ki rü'ya değilmiymiş ? Gördükleri asılsızmış. Ne beylik var ne de vezirlik. Ne kapıcı var, ne de hükümranlık.
Şimdi düşün! Bu insan nasıl bir sultandır? Neticede üzülür. Bir gün gelir kendisini kabre koyarlar, yalnız başına bir yere koyarlar, terkedip giderler. O yerde salih amellerin nûr'u olmazsa halin ne olur? Nefs-i emmârenin çirkin sıfatları birer heybetli canavar halinde gelip hûcum ederler. Üstüne üşüşüp yerler. Avazı çıktığı kadar bağırır, lâkin avazı da çıkmaz. Kendisi çukurun içinde kıvranır. Mezarda çeşitli canavarlar vardır. Kimi yılan, kimi çıyan, kimi sıçan,kimi kurbağa... Bunlar bu nazenin ni'metlerle beslenen tene üşüşüp yerler. Nefs-i emmare de korkulu sıfatlar ve canavarlar suretinde kişiye saldırıp azabına vesile olurlar. Bu duruma mâruz kalanlar kendileri hayıflanır ve nedamet ederler ki ömürlerini boşuna geçirmişler.


Amin Ecmain, Rabbim (cc) cümlemizden Razı ve Memnun olsun inşaAllah.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 19 Mayıs 2020, 23:57:59
İnsaf ile düşünmek gerekir. Önünü ve sonunu düşünmek icab eder. İnsanın evveli bir damla kan, sonu da bir yığın et ve kemik.  Sen öldükten sonra senin çok sevdiklerin seni bir gün dahi yanlarında tutmazlar. Hemen toprağın altına sokarlar. Seni bir kaç gün evde bıraksalar kokudan kimse senin yanına gelemez olur.
Nefs-i emmârenin kötü huylarından olan kibiri, ucubu, mal sevgisini, hırs ve hasedi, nifakı,  buna benzer kötü huyları bırakman gerekir ki kabrin dehşetinden emin olasın. Eğer bu kötü huyları terk etmezsen her biri korkulu canavarlar halinde sana arkadaş olurlar.
Ne kadar büyük, ne kadar rahat, ne kadar hükümdar olursan ol, neticede Azrail ( as)'ın elinde hor ve zelil olacaksın. Allah (cc)'ın huzuruna varıp halini anlayacaksın.
BEYT
Şunlarki kendilerini sultan sanırlar
Ölüp toprak olunca utanırlar.
Başlık: Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
Gönderen: Togika - 28 Mart 2024, 01:34:05
Ey azizim! bir de salih kimselerin halini gör ki: Birisi kendisini, rü'yasında hapsedildiğini görür. Türlü türlü mihnet ve meşakkatler içinde kıvranır, durur. Yiyecek içecek vermezler. Âciz kalmıştır, ne yapacağını bilmez. Nihayet uyandığında görür ki yumuşak döşekte rahat rahat, evinde, barkında, köşkünde, sarayında yatmaktadır. Gördüğü belâ ve mihnet bir rü'yadan ibaretmiş. Bu kimse sevinir.
>> Elhamdülillah, gördüğüm bir rüya imiş.<<  der.
Fakir ve salih kimseler de şuna benzer ki, öldüğünde kabrine koyarlar. Canı ve ruhu bedenine gelir. Uykudan uyanır gibi uyanır. Görür ki bir latif makamda hoş döşekler döşenmiş, güller açılmış, bülbüller öten bahçede kendisi güzelce pâdişahlar gibi oturur. Etrafında güzel
güzel cariyeler hizmetinde âmâde durur. Fakir sevinip der ki :
- O benim zahmet ve mihnetim dünyada imiş. Elhamdülillah! dünyadaki mihnetten kurtuldum.
Nitekim Efendimiz ( SallAllahû Aleyhi Vessellem ) buyururlar ki:
>> Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir, veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.<<