Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Mücteba - 29 Ocak 2011, 23:29:01

Başlık: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 29 Ocak 2011, 23:29:01
Bu Takvîmin Hazırlanmasında İstifâde Edilen Bazı Kitaplar:

Tefsir: İ.H. Bursevî, Rûhu'l-Beyan. Süyûtî, el-İtkân. F. Râzî, Tefsîr-i Kebîr. Hamdi Efendi, Hak Dîni. Ö. N. Bilmen, Kurân-ı Kerîm Meâl-i Âlîsi ve Tefsîri, Tefsir Tarihi. Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensur.

Hadis: Kütüb-ü Tis'a. el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr. Alâuddin el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid. Buhari, el-Edebü'l-müfred, et-Tarîhu'l-Kebîr. Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağir, el-Evsat ve el-Kebîr. Hâkim, el-Müstedrek ale's-sahîhayn. Beyhakî, Şuabü'l-imân, Sünen-i Kübra. Sahîh-i İbn-i Huzeyme. Hatib-i Bağdadî, Tarihi Bağdat. İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî. Ö.N.Bilmen, Beşyüz Hadis. A. Naîm ve K. Mîras, Tecrîd-i Sarîh Terc. İbn Ebi'd-dünyâ, Mekârimü'l-Ahlâk. Münzirî, et-Tergîb ve't-terhîb.

Akâid-Fıkıh: Şerh-i Akâid. Ö. N. Bilmen, Hukuk-ı İslamiye, B. İslam İlmihali, Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları. Birgivî Vasiyetnâmesi-Kâdızâde şerhi. Şürünbülâlî, Merâkı'l-Felah. M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm. İmâm-ı Gazâlî, İhyâü Ulûmi'd-dîn. M. Reşîd, Bedru'r-reşîd fi'l-mükeffirât. Ahmed Cevdet Paşa, Eser-i Ahd-i Hamîdi. Kurban Risalesi, Hac ve Umre Rehberi, Nikah Risalesi, Muhtasar İlmihal (Fazilet Neşriyat).

Tasavvuf-Mevize-Nasihat: Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî (K.S.). Fahreddin Ali Safî, Reşahât. Ebû Nuaym Isfehânî, Hilyetü'l-Evliyâ. Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü'l-Evliya. Molla Câmî, Nefehâtü'l-üns. Abdülm. el-Hânî, el-Kevâkibü'd-dürriyye. Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ. Ahmed el-Mekkî, Menâkıb-i Ebî Hanîfe. Seyyid Ali Zâde, Şerhu Şir'ati'l-islâm. ez-Zebîdî, İthâfü's-sâde. Semerkandî, Tenbîhu'l-Gâfilîn. İmâm-Gâzâlî, Minhâcu'l-Abidîn, -el-Mürşidü'l-Emîn. Zemahşerî, Rebiu'l-Ebrâr. Kâdı İyaz, Şifâ-i Şerîf. İmâm Gazâlî, Bidâyetü'n-Nihâye, Eyyühe'l-veled ve şerhi, Merâkı'l-ubûdiyye, Mükaşefetü'l-Kulub. M. Demîrî, Hayâtü'l-Hayevân. Mehmed Saîd, Vezâifü'l-İnâs. E.İbrahim Hakkı, Marifetnâme. S. Hulûsî, Mecmau'l-Âdâb. Ebû Gudde, Safahât min sabri'l-ulemâ. Berekât. Abdulkadir Geylanî, Gunyetü't-Talibîn. Alasonyalı M. Cemal Öğüt, Ana Baba Hakları. Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâî. Süheylî, Nevâdir-i Süheylî. Ebu Necib Sühreverdi, Nehcü's-Sülük. Ahmet Rıfat, Tasvîr-i Ahlâk.

Tarih: İbn-i Hişâm, es-Sîratü'n-Nebeviyye. İbn-i Hallikân, Vefeyâtü'l-âyân. İbnü'l-esir, el-Kâmil. M.A. Köksal, İslam Tarihi. E.Sabri Paşa, Mirât-ı Haremeyn. Nişancızâde, Mirât-ı Kâinât. A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, Takvimu'l-Edvar. İbnü'l-esîr, Üsdü'l-Gâbe. İbn-i abdi'l-berr, el-İstîâb. İbn Hacer-Askalânî, El-İsâbe. İmâm Beyhakî, Menâkıb-i İmâm-ı Şâfiî. Abdülmecid Sivâsî, Menâkıb-i Cihâr-ı Yâr. Taşköprüzâde, Mevzuatü'l-ulum. M. Zihnî, Meşâhiru'n-nisâ. İbnü'l-Adîm, Buğyetü't-taleb fî tarih-i Haleb. Zahidü'l-Kevserî, Lemehâtü'n-nazar. M. Raif, Mirât-ı İstanbul. Zehebî, Siyeru'l-a'lâm. İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübra. İbn-i İyâs, Bedâyiu'z-zuhûr. İ. Hami Danişmend, İzahlı Osm. T. Kron., (Çamlıca Basım Yayın) Tarihi Hakikatler. M. Osmanlı Tarihi, Osmanlı Târihi, Hicaz Vilayet Salnâmesi. İbn-i Asakir, Tarih-i Dımışk. Mecdi Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri. Faik Reşad, Külliyat-ı Letaif.

Lügat ve Ansiklopedi: Ş. Sami, Kâmûs-ı Türki, Kâmûsu'l-A'lâm. Lügat-ı Nâci. Ahter-î Kebîr. Kâmus-ı Muhît. Okyanus. Târifât-ı Seyyid Şerif. Rehber ve Laorusse Ansiklopedileri. M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri. E. K. Eyüboğlu, Atasözleri ve Deyimler.

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

" Bismillahirrahmanirrahim ile başlanmayan her (meşru' ve mübah) olan iş (in hayır ve bereketi) kesiktir."
(Hadis-i Şerif, Feyzü'l-Kadir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)



Takvim Okuma Usûlü

1- "Besmeleyle başlayacağız,

2- Evvela Günün Tarihini okuyacağız,

3- Sonra Hicrî ve Rûmî Tarihi okuyacağız,

4- Sonra dipnotunu okuyacağız,

5- Sonra en baştaki Âyet-i Kerime veya Hadis-i Şerif mealini okuyacağız. Hadis-i Şerif ise "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki" diyerek; Âyet-i Kerime ise "Allahü Teâlâ buyuruyor ki" diyerek başlayacağız.  Ehemmiyetine binaen metni üç kere tekrarlayabiliriz.

6- Sonra kaynağını okuyacağız,

7- Daha sonra döndürüp arka yüzünü okuyacağız.

8- Bu vazifeyi kurslarımızda ve evimizde yaparak; her gün sohbet yapmış oluyoruz.

Sohbet-i Şerif ne kadar çok ve sık yapılırsa o kadar iyidir. Arabanın deposunu dolduruyorsun bir miktar gidiyor. Sonra benzin azalıyor, çekiyorsun istasyona bir daha dolduruyorsun; biraz daha gidiyor. Gene benzin azalıyor; bir daha dolduruyorsun. İstanbul’a kadar birçok ikmal yaparak gidiyorsun. Sohbetlerde böyle sık sık manevi ikmal yapılır; zevki ve şevki azalmadan artar devam eder, gider. Cenab-ı Allah buna muvaffak etsin kardeşlerim."
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 29 Ocak 2011, 23:56:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Cebrâil (a.s.) gece namazı hakkında bana o kadar tavsiyede bulundu ki, ümmetimin en hayırlısının (gece) çok az uyuyanlar olduğunu zannettim."
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://i51.tinypic.com/ettu7a.jpg)
(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/01/02.jpg)

Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 30 Ocak 2011, 02:41:05
Allah razi olsun devamini bekleriz
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 31 Ocak 2011, 01:25:27
Allah razi olsun devamini bekleriz
Allah c.c. cümlemizden razı olsun.
İnşAllah hayırlara vesile olur.
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 01 Şubat 2011, 01:40:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Allâhü Teâlâ'nın azametini, cennet ve cehennemini bir saat tefekkürde bulunmak, bir geceyi ibâdetle geçirmekten daha hayırlıdır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://i52.tinypic.com/11ha0p2.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 01 Şubat 2011, 01:42:49
Allah razi olsun
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: cennet_nuru - 01 Şubat 2011, 12:43:55
Allah razi olsun devamini bekleriz
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2011, 01:47:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her yedi günde bir gusletmesi ve o gün başını ve (bütün) vücûdunu yıkaması her müslümân üzerinde Allâhü Teâlâ'nın bir hakkıdır."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

(http://i54.tinypic.com/k1os3q.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: ihvan - 02 Şubat 2011, 10:33:36
(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/02/02.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 02 Şubat 2011, 15:35:49
Allah razi olsun kardeslerim evde bir kac tane takvim var ama tembellik okumuyoruz sadakatin ve sizlerin sayesinde burda okuyoruz
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2011, 09:56:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Rab olarak Allâhü Teâlâ'ya, din olarak İslâm'a ve peygamber olarak da Muhammed'e râzı olan (bunlara iman eden) kimseye cennet vâcib olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/01/28.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: ihvan - 03 Şubat 2011, 10:03:05
(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/02/03.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 04 Şubat 2011, 00:09:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İyiliği yap, kötülükten de sakın. Yanlarından kalktığında, halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanacağın şeyleri gözet ve onları yerine getir. Yanlarından kalktığında halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanmayacağın şeylere ise, dikkat et ve onları yapmaktan da sakın."
(Hadis-i Şerif)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/04.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2011, 01:23:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym   Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir kimse bir ağaç diker de o ağaç yetişip olgunlaşırsa, Allâhü Teâlâ o ağaç sebebiyle o kimse için cennette bir ağaç diktirir. "
(Hâdis-i Şerif, Kenzü'l Ummâl)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/05.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 05 Şubat 2011, 11:38:04
Allah razi olsun  emeginizi Allahim zair etmesin kardesim Hadisi $erifin basina
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym
Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
eklense nasil olur
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2011, 19:37:08
Allah razi olsun  emeginizi Allahim zair etmesin kardesim Hadisi $erifin basina
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym
Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
eklense nasil olur

Hocam, Allah Razı olsun.
Başlık: “Hanımlarınızla Güzel Geçininiz” / Azı Karar Çoğu Zarar: Tuz
Gönderen: Mücteba - 06 Şubat 2011, 14:34:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Siz (ey Ashâb-ı Kirâm, ey Ümmet-i Muhammed), insanlar için (meydana) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz ..."
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 110)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/06.jpg)
Başlık: Müslümanlıkta Âile / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 07 Şubat 2011, 14:59:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/07.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: cennet_nuru - 07 Şubat 2011, 16:03:09
Allah razı olsun kardeşim selçuklu kardeşimizin de dediği gibi evde var ama tembellik okunmuyor işte hepsi ama burada sizler sayesinde okuyoruz Allah razı olsun..
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: sakincan - 07 Şubat 2011, 17:50:15
duvarlarımızdaki en faydalı ve elzem hazine!
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Günbatımı - 07 Şubat 2011, 17:50:52
Genellikle takvim yapraklarını okumadan, en azından bir göz atmadan bırakmam. Hatta boş zamanlarımda bir kitapçık gibi sonraki sayfaları da okurum. Gerçekten bir hazine gizli takvim yapraklarında...

Emeğinize sağlık, çok hoş bir başlık olmuş... :)

Başlık: Tevekkül Nasıl Olur / Sultan Dördüncü Murad Han
Gönderen: Mücteba - 07 Şubat 2011, 22:32:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"... (Müşâvereden sonra karar verip) Azmettiğin vakit de Allah'a tevekkül (ve İ'timâd) et"
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/08.jpg)
Başlık: Peygamberimizin Merhameti
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2011, 23:47:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Yâ ResûlAllah, müşriklere lânet etseniz," denildiği zaman Resûlullah (s.a.v.) "Ben lânet edici olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/09.jpg)

Böyle mübarek peygambere ümmet olmak ne büyük nimettir .
Cenab-ı Mevlam Şefaatinden mahrum etmesin.
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2011, 00:49:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Şeytan, 'Öyle ise' dedi. 'İzzetine yemin ederim ki ben o(insan)ların hepsini mutlak sapıtırım. Ancak içlerinden ihlâs ile seçilmiş has kulların müstesna."
(Sad Sûresi, âyet82,83)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/10.jpg)
Başlık: Peygamberimiz'in Pehlivanı Yenmesi
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2011, 22:59:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Enes bin Mâlik (r.a.) dedi ki: "Vallâhi Resûlullâh'a dokuz sene hizmette bulundum. Yaptığım bir şey için: Niçin şöyle şöyle yaptın? Yâhut yapmadığım bir şey için: Şöyle şöyle yapsaydın ya! dediğini bilmiyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/11.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Himmet - 11 Şubat 2011, 18:56:21
Çok güzel bir başlık ve çok faideli konular var.Kişi her gün bir takvim yaprağını okusa o gün için sohbet ihtiyacını karşılamış oluyor.önceden her günün H.Ş. lerini mutlaka ezberlerdik.Şimdi çok gafil olduk.

hz.Allah razi ve memnun olsun kardeşim.
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: gülçiçek - 11 Şubat 2011, 21:08:58
Allah razı olsun .
başlık çok güzel  takvim yapraklarındaki yazılanlar da çok kiymetli konular
evde okuyoruz  fakat burda okumak daha güzel oluyor. zs2))
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2011, 01:36:19
Allah razı olsun .
başlık çok güzel  takvim yapraklarındaki yazılanlar da çok kiymetli konular
evde okuyoruz  fakat burda okumak daha güzel oluyor. zs2))

Çok güzel bir başlık ve çok faideli konular var.Kişi her gün bir takvim yaprağını okusa o gün için sohbet ihtiyacını karşılamış oluyor.önceden her günün H.Ş. lerini mutlaka ezberlerdik.Şimdi çok gafil olduk.

hz.Allah razi ve memnun olsun kardeşim.

Hz. Allah c.c. cümlemizden razi olsun.
Başlık: Sadaka Vermenin Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2011, 01:49:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir müslüman, sevâbını Allâh'tan ümîd ederek âilesine (onların ihtiyaçlarına) harcarsa, bu harcama onun için sadaka olur."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/12.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) / Velâdet (Mevlid) Kandili
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2011, 00:32:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ve (Habîbim Ahmed) seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik."
(Enbiya Sûresi, âyet 107)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/13.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: mazlum - 13 Şubat 2011, 16:38:53
Mücteba emegine sağlık .H.z Allah Razı olsun
Başlık: “Doğdu Ol Sâatte Ol Sultân-ı Dîn”
Gönderen: Mücteba - 14 Şubat 2011, 19:33:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Şanım hakkı için size (melek değil) kendinizden, gâyet izzetli, bir rasûl geldi ki zorlanmanız ona ağır geliyor. Üstünüze hırs ile titriyor. Mü'minlere raûf (gayet ince bir şefkat ve merhametli)dir, rahîm (fıtraten pek ziyâde merhametli)dir."
(Tevbe Sûresi, âyet 128)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/14.jpg)
Başlık: Peygamberimizin Babası, Annesi... / Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Evlenmesi
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2011, 21:20:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Çocuklarınızı üç hasletle terbiye ediniz, yetiştiriniz. Peygamberinizi sevmek, onun Ehl-i beytini sevmek ve Kurân-ı Kerîm okumak. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenen, öğreten ve amel edenler hiçbir gölgenin bulunmadığı günde peygamberleri ve güzîde kullarıyla berâber Allah'ın gölgesindedirler."
(Hadîs-i Şerif, Feyzu'l-Kadîr)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/15.jpg)
Başlık: Mânevî Temizlik: Tevbe
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2011, 21:24:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Günahtan tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/16.jpg)
Başlık: Selâm Vermek Sünnet, Almak Farzdır / Beyit
Gönderen: Mücteba - 16 Şubat 2011, 19:55:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ve size bir selâm verildiği vakit hemen ondan daha güzeli ile selâmda bulununuz veyâ onu aynı ile iâde ediniz. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ her şeyi hesâba çekmektedir."
(Nisâ Sûresi, âyet 86)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/17.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 17 Şubat 2011, 14:19:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İnsanlardan Allâhü Teâlâ'ya (onun rahmetine) en yakın olanı onlara (karşılaştıklarına) selâmla başlayan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/18.jpg)
Başlık: Ehl-İ Sünnet'in İmamları / Beyit
Gönderen: Mücteba - 18 Şubat 2011, 16:25:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"En fazîletli sadaka bir müslümanın ilim öğrenmesi, sonra da onu müslüman kardeşine öğretmesidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/19.jpg)
Başlık: Fakir Cennete Beşyüz Sene Evvel Girer / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2011, 15:38:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Fakirler, zenginlerden (âhiret günü ile) yarım gün, yani beşyüz yıl evvel cennete girecekler."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/20.jpg)
Başlık: Fazîlet Yarışı / Çocuklar İçin Bâzı Tedbirler
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2011, 17:29:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir kimsenin,(din)kardeşine üç günden fazla küs kalması helâl değildir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/21.jpg)
Başlık: İslâm, Îmân ve İhsân
Gönderen: Mücteba - 21 Şubat 2011, 10:15:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İlmin kaldırılması, cehâletin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması kıyâmet alâmetlerindendir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/22.jpg)
Başlık: Vedâ' Haccı ve Hutbesi
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2011, 16:02:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"... Eğer ona (Peygambere) itâat ederseniz hidâyete erersiniz, resûlün üzerindeki ise ancak açık bir tebliğdir." (Nûr sûresi, âyet 54)
(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/23.jpg)
Başlık: Uykunun Bâzı Âdâbı / Mutfağımız: Mayalı Poğaça
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2011, 10:32:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Rızık ve ihtiyaçlarınızı karşılamaya sabah erken başlayınız. Zîrâ sabah erken başlamakta bereket ve muvaffakiyet vardır." (Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-câmiu's-Sâğîr)
(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/24.jpg)
Başlık: Şefâat
Gönderen: Mücteba - 24 Şubat 2011, 11:13:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her peygamberin Allâhü Teâlâ'dan bir dileği vardı, onu diledi ve Allah katında icâbet ve kabûl olundu. Fakat ben duâmı kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklıyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/25.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 25 Şubat 2011, 13:02:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her peygamberin Allâhü Teâlâ'dan bir dileği vardı, onu diledi ve Allah katında icâbet ve kabûl olundu. Fakat ben duâmı kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklıyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/25.jpg)


AllahIM SEFAATLARINA NAIL EYLESIN INSAllah AF EDILENLERDEN OLURUZ
Başlık: Yedikule
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2011, 00:57:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır."  
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/26.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: cennet_nuru - 26 Şubat 2011, 01:35:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her peygamberin Allâhü Teâlâ'dan bir dileği vardı, onu diledi ve Allah katında icâbet ve kabûl olundu. Fakat ben duâmı kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklıyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/25.jpg)


AllahIM SEFAATLARINA NAIL EYLESIN INSAllah AF EDILENLERDEN OLURUZ
Başlık: Ana Baba Nimeti / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2011, 14:07:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Kim ana babasının veyâ onlardan birinin kabrini her Cumâ günü bir defa ziyaret ederse günahları bağışlanır ve ana babasına iyilik yapanlardan yazılır."  
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu'l-Kadîr)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/27.jpg)

Cenab-ı Hak ve Tegaddes Hazretleri; hâyırlı evlad olmayı ve hâyırlı evladlar yetiştirmeyi nasib etsin. AMİN.
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 27 Şubat 2011, 17:30:19
AMIN
Başlık: Mü'min Nasıl Olmalı / Beyit
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2011, 22:12:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Çok ayıplayan, çok lânet eden, çirkin söz söyleyen ve hayâsız kimse (kâmil) mü'min olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/02/28.jpg)

Hakiki Müslüman olmak zor, seyri sülük yolunda hakiki mürid olmaksa çok daha zor.
Başlık: Dünyâ ve Âhiret Saâdetini İstemek
Gönderen: Mücteba - 01 Mart 2011, 01:27:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Rabb'inden, dünyâ ve âhirette af ve âfiyet iste. Af ve âfiyet verildiği zaman felâh bulur; muradına -Allâh'ın rızâsına- erersin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/01.jpg)

Rabbimiz!!! annemize, babamıza, kardeşlerimize, bizden olanlara ve cümle Ümmet-i Muhammed'e hem dünyada hem ahirette af ve afiyet ver, saadet ve selamete ulaştır, dünya ve ahiret sıkıntılarından hâlas eyle.
AMİN.


Başlık: Şâh-ı Nakşibend Hazretleri (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 01 Mart 2011, 23:24:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Bir kimse gelip "Yâ Resûlallâh! İnsanların en hayırlısı kimdir?" diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun ve ameli güzel olandır." buyurdu.
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/02.jpg)

Başlık: Kimler Sabreden ve Şükredendir / Rebîulâhir Ayı İctima'ı...
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2011, 23:31:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İnsanların sende görmelerini çirkin gördüğün (sevmediğin) şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma."  
(Hadîs-i Şerif, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/03.jpg)

Başlık: Halkın Adil Sultanlara Sevgisi / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2011, 23:17:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Adaletle hükmedin (her hak sahibine nasibini verin). Muhakkak Allâhü Teâlâ adaletle hükmedenleri sever."
(Hucurat Sûresi, âyet 9)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/04.jpg)

Başlık: İslama Isındırmak / Rebîulâhir Ayı
Gönderen: Mücteba - 05 Mart 2011, 14:43:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ'dan korkması yeter. Cehalet olarak da ilmini beğenmesi yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/05.jpg)

Başlık: Kim Okursa Şehîd Olarak Ölür / Dostluk / Mısra
Gönderen: Mücteba - 06 Mart 2011, 01:28:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Kim Haşr Sûresinin sonunu (Hüvallâhüllezî...) sabah ve akşam okur, sonra o gün ve gece ölürse bu, işlediği bütün (küçük) günahlara keffâret olur."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/06.jpg)

Başlık: İslâm'ın Beş Esâsı / Beyit
Gönderen: Mücteba - 06 Mart 2011, 20:17:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İslâm dîni beş temel üzerine kurulmuştur: Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh olmadığına, Muhammed Mustafâ'nın (s a v.) Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve Ramazan orucunu tutmak."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/07.jpg)

Başlık: Bazı Peygamberler (a.s.)
Gönderen: Mücteba - 07 Mart 2011, 23:44:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Peygamber, Rabbinden ne indirildi ise ona îman getirdi. Mü'minler de; her biri 'Allâh'a ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine: 'Peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız.' diyerek îmân getirdiler..."  
(Bakara Sûresi, âyet285)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/08.jpg)

Başlık: Muhammed Mustafa (s.a.v.) / Sultan Yıldırım Bâyezid Hân
Gönderen: Mücteba - 08 Mart 2011, 23:42:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Muhakkak cennette kişinin derecesi yükseltilir de 'Bu derece bana nereden?' diye sorar. Evlâdının sana istiğfarı sebebiyle denilir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/09.jpg)

Başlık: “Cennete Gülerek Giren Sahâbî” / Balın Bazı Faydaları
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2011, 23:13:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Sizlere iki şifâyı tavsiye ederim: Biri bal, diğeri ise Kur'ân-ı Kerîmdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/10.jpg)

Başlık: Cehennemin Üzerindeki Sekiz Köprü / Mutfağımızdan: Mücver
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2011, 00:03:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Cehennem ehlinin göreceği azabın en hafifi, kişiye ateşten iki pabuç giydirilip onların sıcağından beyninin kaynaması şeklinde olacaktır."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/11.jpg)

Başlık: Hz. Cebrâil'in Düşmanı Allah'ın da Düşmanıdır
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2011, 23:53:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her kim Allah'a ve Allah'ın meleklerine ve resûllerine ve Cebrâil'e ve Mîkâîl'e düşman olur ise bilsin ki Allah kâfirlerin düşmanıdır."
(Bakara Sûresi, âyet 98)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/12.jpg)

Başlık: Müslümanlar Niçin Muhârebe Ettiler / Bedir Muhârebesi
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2011, 00:30:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ey îmân edenler! Yahûd(îler) ile Nasâra'yı (Hıristiyanları) dost tutmayınız. Onların bazıları bazılarının dostudur ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır..."
(Mâide Sûresi, âyet 51)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/13.jpg)

Başlık: Müt'a Nikahı Haramdır
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2011, 11:35:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Allâhü Teâlâ'dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh'a sığınınız."
(Hadîs-i Şerif, Musannef-i İbn-i Ebî fieybe)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/14.jpg)

Başlık: Yola Çıkarken
Gönderen: Mücteba - 15 Mart 2011, 10:17:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Kim evinden çıkarken "Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" derse ona 'Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.' denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/03/15.jpg)

Başlık: İbadetin Onda Dokuzu; Helâl Kazançtır
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2011, 11:39:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde kişi, kazandığı malın helâlden mi, haramdan mı (kazanıldığına) hiç aldırmaz."  
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/16.jpg)

Başlık: “Cennet Anaların Ayağı Altındadır” / Trafik: Vasıtalarda Lastikler...
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2011, 17:45:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e dedi ki, "Yâ ResûlAllah! Ana babanın evlat üzerinde ne hakları vardır?' Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (Eğer onlara itâat edersen) onlar senin cennetin ve (eğer onlara isyan edersen) cehennem(e girme sebeb)indir.' buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i lbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/17.jpg)

Başlık: Hamilton'un Çanakkale Hatıralarından…
Gönderen: Mücteba - 18 Mart 2011, 15:19:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Dini uğrunda öldürülen kimse şehittir." 
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/18.jpg)

Başlık: İzin İsteme Âdâbı / Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Mart 2011, 13:33:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ey îman edenler! Kendi evlerinizden, (odalarınızdan) başka evlere (odalara) sahiplerinden müsâade istemeden; selâm vermeden girmeyiniz, bu sizin için hayırlıdır, gerek ki düşünürsünüz."
(Nur Sûresi, âyet 27)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/19.jpg)

Başlık: Îtikâdda ve Amelde Mezheb
Gönderen: Mücteba - 20 Mart 2011, 01:32:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"...Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir." 'O bir fırka hangidir, yâ Resûlal-lâh?' diye sorulduğunda "Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." buyurdular.  
(Hadîs-i fierîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/20.jpg)

Başlık: Allâhü Teâlâ’nın Sıfatlarından: Muhâlefetün Lil-Havâdis / Nasıl İyi İdâre Edilir
Gönderen: Mücteba - 21 Mart 2011, 10:32:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Allâhü lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm ve elif lâm mîm Allâhü lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm' muhakkak bunlarda ism-i a'zam vardır."  
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/21.jpg)

Başlık: Hz. Hâris'in Müslüman Oluşu / Sultana Nasihat
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2011, 17:40:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) onun peygamberi olduğuna şehâdet ederse Allâhü Teâlâ cehennem ateşini ona haram kılar."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/22.jpg)

Başlık: Uhud Muhârebesi (M. )
Gönderen: Mücteba - 24 Mart 2011, 11:20:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ancak sizin kalplerinize ve amellerinize bakar."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/23.jpg)

Başlık: Şeytan Kime Arkadaş Olur? / Latife: Hayâlin Kokusunu Duymak
Gönderen: Mücteba - 24 Mart 2011, 11:21:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Muhakkak şeytan hortumunu âdemoğlunun kalbine koyar. Eğer Allâhü Teâlâ zikredilirse siner, geri çekilir. Allâhü Teâlâ unutulur, zikredilmezse geri dönüp kalbini sarar."  
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/24.jpg)

Başlık: Hakiki Dost Ölümden Sonra da Ayrılmayandır
Gönderen: Mücteba - 25 Mart 2011, 11:18:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir. İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/25.jpg)

Başlık: Tevekkül Edene Allah Kâfîdir
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2011, 15:16:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Sizden biriniz mal ve yaratılış (ve dünya zînetleri) husûsunda kendisinden üstün olan kimselere baktığı zaman (üzülmesin), hemen hâli kendinden aşağıda olanlara baksın."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/26.jpg)

Başlık: Behlül Dânâ'dan İbret / Sağlık: Kemik Erimesi
Gönderen: Mücteba - 27 Mart 2011, 14:32:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ey insanlar! Haberiniz olsun ki Allah'ın va'di (âhiret, cennet, cehennem) muhakkak haktır. Sakın o dünyâ hayatı, sizi aldatmasın (dünyaya dalıp da dünya için âhiretinizi fedâ etmeyin)..."
(Fâtır Sûresi, âyet 5)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/27.jpg)

Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: goşgörü - 27 Mart 2011, 22:50:05
 a18))selamun aleyküm yazılarınızı paylaşmak istesem müsade edermisiniz
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: iniz_hay - 27 Mart 2011, 22:56:15
hoşgörü kardeş hoşgeldin?
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 27 Mart 2011, 23:20:58
a18))selamun aleyküm yazılarınızı paylaşmak istesem müsade edermisiniz

Aleynâ ve aleyküm selâm.
İstediğiniz yerde paylaşabilirsiniz.
Gayemiz hizmet olduğu için paylaşımlarınızda "sadakat.net'ten alıntı" derseniz daha fazla kişiye ulaşmış oluruz.
Başlık: Malı Allah Verir / Trafik: Akaryakıtta Tasarruf
Gönderen: Mücteba - 29 Mart 2011, 00:40:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"(Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik ancak nefis zenginliği (kanâat etmek)dir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/28.jpg)

Başlık: Âhiretin Varlığı Ve Ebedî Olmasındaki Hikmet
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2011, 00:18:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ve dünyâ hayâtı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ve elbette âhiret hayâtı, (küfürden ve isyandan) korunan müttekîler için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"
(En'âm Sûresi, âyet 32)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/29.jpg)

Başlık: 0 Fatih'in Annesi Hümâ Hatun
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2011, 00:19:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Sefer (yolculuk), azabdan (elemden) bir parçadır. O, sizin yemenizin, içmenizin, uyumanızın tadını kaçırır, intizamını bozar. Yolcu işini bitirince âilesine dönmekte acele etsin."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/30.jpg)

Başlık: Verâ'ı Tamamlayan Şeyler / Mûcizeler / Bilmece
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2011, 00:19:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Sizin dindeki en hayırlı ameliniz, vera' (harâmdan ve şüphelilerden sakınmak)dır."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/03/31.jpg)

Başlık: Allâhü Teâlâ'nın “Kıdem” Sıfatı (01 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2011, 11:10:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“O Allah öyle Allah’tır ki, hakikatte ondan başka ibadet edilecek ma-bûd yoktur; Mülkün sâhibi ve gâyet mukaddes, her selâmetin menbaı, emniyet ve eman verici, görüp gözeten, gâyet izzetli, cebbâr (mah-lukatın işlerini düzelten) ve çok büyüktür...”
(Haşr Sûresi, âyet 23)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/01.jpg)

Başlık: Mahremiyet (02 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2011, 01:18:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Üç şey vardır ki, ciddîsi ciddîdir, şakası da ciddîdir. Bunlar; nikah, talak ve yemindir.”
(Hadîs-i fierîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/02.jpg)

Başlık: İdarecilik İsteyene Verilmez / Cemâziye'l-Evvel / Cemâziyelevvel (03 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2011, 01:20:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sakın emirlik (idarecilik) isteme. Eğer sen isteyerek sana emirlik ve riyâ-set verilirse istediğin şey ile yalnız bırakılırsın. (Allah’ın yardımına mazhar olamazsın.) Eğer emirlik sen istemeden verilirse (Allah tarafından) yardım olunursun (güzel idare edersin).” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/03.jpg)

Başlık: Zekât Ve Sadakânın En Makbulu (04 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2011, 00:00:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Verin o fakirlere ki Allah yolunda vakfolup kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin zanneder, onları sîmâlarından tanırsın: İnsanları bîzar etmezler. Hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir.”
(Bakara Sûresi, âyet 273)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/04.jpg)

Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2011, 10:46:16

“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1.000.000 misli ile mukabele edilir."

(İmam-ı Suyuti Hazretleri)
Başlık: Yemekte Besmele / İdarecilerin Dikkatine!
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2011, 22:57:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Biriniz yemek yerken besmele çeksin.Şâyet yemeğin başında unutursa (hatırladığı zaman) ‘Bismillâhi fî evve -lihî ve âhirihî’ desin.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmîzî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/05.jpg)

Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 05 Nisan 2011, 11:51:00
güncelleme
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: gülçiçek - 05 Nisan 2011, 20:44:00
Allah razı olsun.
Başlık: Canlılara Merhamet / Nûh Aleyhisselam: İkinci Âdem (06 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 06 Nisan 2011, 10:30:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Rahmân, (olan Allâhü Teâlâ) merhamet edenlere rah-met eder.Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size rahmet etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/06.jpg)

Başlık: Nurları, Güneşin Nuru Gibi Olanlar / Orhan Gazi'nin Adaleti (07 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 07 Nisan 2011, 01:01:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak siz öyle bir zamandasınız ki, sizden biriniz emr-olunduğunun onda birini terk etse, elbette helâk olur. Öyle bir zaman gelecek ki, kim, o zamanda emrolunduğunun onda biri ile amel etse kurtulur.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/07.jpg)

Başlık: Ynt: Nurları, Güneşin Nuru Gibi Olanlar / Orhan Gazi'nin Adaleti (07 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2011, 00:55:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Halbuki kötü tuzak sırf sahibinin, yani yapanın başına geçer...”
(Fâtır Sûresi, âyet 43)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/08.jpg)

Başlık: Resûlullâh'ın (s.a.v.) Mirâsı/Peygamberlerin Bazı Hususiyetleri (09 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2011, 00:44:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve (Habîbim) seni, ancak ve ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Fakat insanların pek çoğu bilmezler.”
(Sebe sûresi, âyet 28)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/09.jpg)

Başlık: Kâbe'nin Tâmiri / Kıta (10 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2011, 00:46:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hacer-i esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hatâ(günah )ları onu kararttı.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/10.jpg)

Başlık: Peygamber Efendimiz'in Ahlâkı (11 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 12 Nisan 2011, 02:57:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her hastalığın bir ilacı vardır. Günahların devası da istiğfardır.”
(Hadîs-i Şerif, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/11.jpg)

Başlık: Haram Kazançtan Sakınmak / Bilmeceler (12 Nisan 2011 Salı)
Gönderen: Mücteba - 12 Nisan 2011, 02:59:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim helâl kazanmaktan dolayı yorgun olarak gecelerse, mağfiret edilmiş olarak gecelemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/12.jpg)

Başlık: Peygamberlerin Bazı Hususiyetleri (13 Nisan 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2011, 11:41:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Erkek, kadın bütün mü’minler ise birbirlerinin velileridirler: iyiliği emreder, kötülükten nehyederler, namazı dürüst kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah yarın rahmetiyle yargılayacaktır. Çünkü Allah Azîz’dir, Hakîm’dir."
(Tevbe Sûresi, âyet 71)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/13.jpg)

Başlık: Âdâb: Namazdan Sonra Duâ / Halifenin Ağlama Sebebi (14 Nisan 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 14 Nisan 2011, 13:34:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim işlediği bir hayrı (kendisine hürmet etmeleri için) halka duyurursa, Allâhü Teâlâ onun gizli işlerini duyurur. Her kim de işlediği hayrı gösterir (riyâkârlık eder)se Allâhü Teâlâ da onun riyâkârlığını teşhir eder.”
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/14.jpg)

Başlık: Güneşi Sağıma, Ayı Soluma Verseler (15 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2011, 12:09:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey şanlı Resul! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Etmezsen onun risaletini edâ etmiş olmazsın. Allah seni insanlardan koruyacak. Emin ol, Allah kâfirleri muratlarına erdirmeyecek."
(Mâide Sûresi, âyet 67)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/15.jpg)

Başlık: Peygamberimizin Bazı Mucizeleri / Beyit (16 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 16 Nisan 2011, 17:56:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mekkeliler Resûlullâh (s.a.v.)’den kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Resûlullâh (s.a.v.)’da onlara ayın ikiye bölünüşünü gösterdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/16.jpg)

Başlık: “Bana En Sevgiliniz, Ahlâkı En Güzel Olanınızdır” (17 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2011, 01:33:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Biriniz ayakta iken öfkelenirse otursun.Öfkesi giderse (ne âlâ), aksi takdirde uzansın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.faziletyayinevi.com/images/takvim/2011/04/17.jpg)

Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: cennet_nuru - 18 Nisan 2011, 01:48:40
Allah razı olsun.
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2011, 16:28:00
Allah razı olsun.
Amin. Cümlemizden ...
Başlık: Haccac İle Bedevî (18 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2011, 17:02:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Ey Müslümanlar!) sakın ashabıma sövmeyiniz. (Onların şeref ve fazileti yüksektir. Bakınız!) sizden birinin Uhud (dağı) kadar altını sadaka verdiği farzedilse, bu (muazzam sadakanın sevabı) ashabdan birinin bir avuç (hurma) sadakası (sevâbı)na eriflemez. (Hatta) bunun yarısına da ulaşamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Muttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/18.jpg)

Başlık: Mezheblerin Tarihçesi (19 Nisan 2011 Salı)
Gönderen: Mücteba - 19 Nisan 2011, 13:27:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/19.jpg)

Başlık: Peygamberin Vazifesi Hidayete Davettir (20 Nisan 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2011, 16:07:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanları hidâyete çağıran kimseye, kendisine uyanların sevâbı kadar sevap verilir. Bu onların sevâbından da bir şey eksiltmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/20.jpg)

Başlık: Ashâb-ı Kirâm Hakkında Ehl-i Sünnetin İtikadı (21 Nisan 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2011, 12:01:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin evladını bir edeble edeblendirmesi, bir sa’ (ölçek) sadaka vermesinden elbette daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizi)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/21.jpg)
Başlık: Yoldan Önce Arkadaş / Atalar Sözü (22 Nisan 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2011, 11:44:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizden birinin, ağzına toprak koyup (yemesi) ağzına haram bir şey koyup yemesinden elbette daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/22.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: suden - 22 Nisan 2011, 12:40:09
Allah razı olsun .ne güzel bi hizmet
Başlık: Tam Hac ve Umre... / Adalet, Muhabbet ve Sadakat (23 Nisan 2011 Cumartesi)
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2011, 02:38:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kendisine bir hayır kapısı açılan kimse bunu fırsat bilsin (bundan istifade etsin). Zira o, bu kapının ne zaman kapanacağını bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şiihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/23.jpg)
Başlık: İlim Şehrinin Kapısı Hz. Ali (k.v.)/Yavuz Sultan Selim Hân (24 Nisan 2011 Pazar)
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2011, 15:45:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Muttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/24.jpg)
Başlık: Pazartesi Günü / Bilgisayarda Çalışanların Dikkatine (25 Nisan 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2011, 13:26:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İlmi ile amel eden, malının fazlasını (hayra) harcayan, fazla ve boş sözden de kendini tutan (boş yere konuşmayan) kişiye ne mutlu!..”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şiuabu’l-İmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/25.jpg)
Başlık: “...Bu Kur'ân İnsanları...” / İnsan İlim Öğrenmekten Utanır Mı? (26 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 26 Nisan 2011, 13:35:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yoksa onu (Kur’ân-ı Kerîm’i) kendi uydurdu mu diyorlar? Öyle ise (Habîbim onlara) de (ki); ‘Haydin onun gibi uydurma on sûre getirin, Allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın. Eğer doğru söylüyorsanız bunu yaparsınız.”
(Hud Sûresi, âyet 13)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/26.jpg)
Başlık: Sultan İkinci Abdülhamid Han Merhum (27 Nisan 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2011, 12:50:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“A’mâ, gözü kör olan değildir. Asıl a’mâ, basireti körelendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/27.jpg)
Başlık: “…Beni Görmeden Bana İman Edenlere Müjde” / Ârife Gizli Yoktur. (28 Nisan 2011)
Gönderen: Mücteba - 28 Nisan 2011, 13:12:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Beni gören ve bana îmân edenlere bir defa müjdeler olsun.Bana îmân eden fakat beni görmeyen kimseye de yedi kere müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/28.jpg)
Başlık: Evliya Kendini Gizler (29 Nisan 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2011, 11:51:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bütün mü’minlere istiğfar ederse Allâhü Teâlâ o kişiye, istiğfar ettiği mü’minler sayısınca sevap yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/29.jpg)
Başlık: İman Ne Zaman Kâmil Olur / Beyin ve Öğrenme (30 Nisan 2011 Cumartesi)
Gönderen: Mücteba - 30 Nisan 2011, 16:25:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ramazan ayı, o öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri ihtivâ eden, hak ile bâtılın arasını ayıran Kurân-ı Kerîm nâzil olmuştur. Onun için sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun..."
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/04/30.jpg)
Başlık: Aile İçindeki Vazifeler (01 Mayıs 2011 Pazar)
Gönderen: Mücteba - 01 Mayıs 2011, 19:03:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir Müslüman, sevabını Allah'tan ümid ederek ailesine infak ederse (harcarsa) bu, onun için sadaka olur."
(Hadis-i Şerif, Müttefekun aleyh: Sahih-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/01.jpg)
Başlık: Çocuğu Ölen Ana Baba/Ağaç Dikmeye Davet/Atalar Sözü (02 Mayıs 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2011, 18:50:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Hiçbir Müslüman yoktur ki. ağaç diksin, yâhud ekin eksin ve mahsûlünden insan veya hayvan yesin de kendisi (sevabından) istifade etmiş olmasın! Elbette o Müslümana ektiğiyle diktiğiyle sevap verilir."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhari)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/02.jpg)
Başlık: Ashabının Resûlullâh'a Saygısı / Cemâziyelâhir Ayı (03 Mayıs 2011)
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2011, 12:48:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Yâ Resûlallâh! Hangi dua icabet (kabul) olunmaya daha yakındır?" diye soruldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ''Gecenin son üçte birinde yapılan dua ile farz namazlardan sonra yapılan duadır." buyurdular.
(Hadîs-iŞerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/03.jpg)
Başlık: Mihmandâr-I Resûlullah (s.a.v.) (04 Mayıs 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2011, 12:06:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ümmetimden Kayser'in şehri (İstanbul'un fethi) için giden ilk ordu(nun günahları) bağışlanmıştır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhâri)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/04.jpg)
Başlık: Hz. Ömer'in Gözyaşları (05 Mayıs 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2011, 11:39:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"...Artık o (Allah'ın ve Resûlullah'ın) emrine muhalefet edenler, kendilerine (dünyâda) bir fitne (belâ) ermesinden veya âhirette kendilerine elem verici bir azab ermesinden sakınsınlar."
(Nur Sûresi, âyet 63)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/05.jpg)
Başlık: Hz. Ömer'in Gözyaşları 2 (06 Mayıs 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2011, 16:25:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ancak iki kişiye imrenilir: Biri, Allâhü Teâlâ'nın kendisine verdiği serveti hak yolunda harcayan kimse, diğeri Allâhü Teâlâ nın kendisine verdiği hikmetle (ilimle) amel eden ve onu öğreten kimse."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/06.jpg)
Başlık: Melekler Ayakta Durur / Sabır / Hızır Ve Kasım Günleri (7 Mayıs 2011 Cumartesi)
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2011, 16:41:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Malına veya canına bir musibet gelen kimse, bunu gizler ve insanlara şikâyet etmezse, o kimseyi bağışlamak Allâhü Teâlâ üzerine haktır." 
(Hadîs-i Şerif, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/07.jpg)
Başlık: İlmihal: Mükelleflerin Fiilleri (08 Mayıs 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2011, 12:27:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Ensâr kadınları ne iyi kadınlardır! Utanmak, onları dinlerini öğrenmekten alıkoymadı."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/08.jpg)
Başlık: Mahremiyete Riâyet (09 Mayıs 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 10 Mayıs 2011, 11:39:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Annesi Süleyman (a.s.)'a şöyle demiştir: "Ey oğlum! Gece çok uyuma. Zira gece çok uyumak kıyamet gününde kişiyi fakir bırakır."
(Hadîs-i Şerif Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/09.jpg)
Başlık: Fıkıh: Öşür (10 Mayıs 2011 Salı)
Gönderen: Mücteba - 10 Mayıs 2011, 11:44:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız."
(Hadîs-iŞerif Beyhakî, Şuabu'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/10.jpg)
Başlık: Hulefâ-yı Râşidîn / İyi Komşu (11 Mayıs 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2011, 13:25:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Ümmetimin en şereflileri, Kur'ân okuyup, ezberleyen ve onunla amel eden ile geceleri ibâdet edenlerdir."
(Hadîs-i Şerif, Beyhakî, Şuabü'l-İman)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/11.jpg)
Başlık: Evlilikte Dikkat Edilecek Bazı Hususlar (12 Mayıs 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2011, 11:27:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
Hz. Ömer şöyle dedi: "Mehirlerde aşırıya gitmeyin.Eğer bu, dünyâda bir şeref, Allah katında da bir takva olsaydı, buna en layık olanınız Allah'ın resulü (s.a.v.) olurdu."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/12.jpg)
Başlık: “Yâ İlâhî! Ol Muhammed Hakkı İçin” / Ahmet Cevdet Paşa (13 Mayıs 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2011, 11:36:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Hayır, hayır, (Ey Habibim Ahmed) Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan nizâlı, çapraşık işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme gönüllerinde hiçbir darlık duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça (hakîki) îman etmiş olmazlar."
(Nisa Sûresi, âyet 65)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/13.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Seyahati Ve Ticareti/Atalar Sözü(14 Mayıs 2011 Cumartesi)
Gönderen: Mücteba - 14 Mayıs 2011, 14:03:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Ashâb-ı Kiram birbirleriyle karşılaştıklarında musâfaha ederler, yolculuktan döndükleri zaman da birbirleriyle kucaklaşırlardı."
(Hadîs-i Şerif, Beyhakî, Şuabü'l-İmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/14.jpg)
Başlık: Haram Ve Helâl Lokma/Kavşaklara Yaklaşırken Yavaşlayınız (15 Mayıs 2011 Pazar)
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2011, 15:04:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Kim Allah'ın hükmüne razı olmaz ve Allah'ın takdirine de İnanmazsa, Allah'tan başka ilâh arasın."
(Hadîs-i Şerîf Taberânİ, el-Mu'cemu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/15.jpg)
Başlık: Son Nefeste İman (16 Mayıs 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 16 Mayıs 2011, 11:23:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Ve sana ölüm gelinceye değin Rabbine ibâdet et."
(Hicr Sûresi, âyet 99)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/16.jpg)
Başlık: Ana-Baba Sevgisi ve Hizmeti (17 Mayıs 2011 Salı)
Gönderen: Mücteba - 17 Mayıs 2011, 11:46:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Bir selâm ile de olsa akrabalarınızın hâlini hatırını sorunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/17.jpg)
Başlık: Çocuk: Dünyada Sürûr, Âhirette Nûr (18 Mayıs 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2011, 13:45:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Çocuk kokusu, cennet kokusundandır."
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmau'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/18.jpg)
Başlık: Müslümanların Efendileri (19 Mayıs 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 19 Mayıs 2011, 13:59:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Ebû Bekir, ümmetimin en şefkatlisi ve en merhametlisidir. Ömer bin Hattâb, ümmetimin en cesuru ve en adâletlisidir. Osman bin Affân, ümmetimin en hayalısı ve en keremlisidir. Ali bin Ebû Tâlib ümmetimin en ihlâslı ve sadakatlisi ve en şecâatiisicir."
 (Hadis-i Şerif İbn-i Hacet. ei-Metâiibül-Âiiyye)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/19.jpg)
Başlık: Âhiret Yolcusunu Ziyaret / İşin Sonunu Düşünmek (20 Mayıs 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2011, 11:15:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Biriniz sefere çıkacağı zaman, kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın. Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin dualarında onun için bereket ihsan eder."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/20.jpg)
Başlık: Alçak Gönüllü,İnsanların Hayırlısıdır/Sultan Bâyezid-i Velî(21 Mayıs 2011 C.tes)
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2011, 16:07:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Hiçbir (ana ve) baba, evlâdına güzel ahlâktan daha değerli bir şey bağışlamamış, vermemiştir."
(Hadîs-i Şerîf. Hâkim. el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/21.jpg)
Başlık: Allâme Kâdîhan Merhum (22 Mayıs 2011)
Gönderen: Mücteba - 22 Mayıs 2011, 16:17:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Âhirete göre dünya, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O halde (o kişi) parmağında kalan suya baksın."
(Hadîs-i Şerîî, Sünen-i Tırmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/22.jpg)
Başlık: Huneyn Muhârebesi / İstişâre (23 Mayıs 2011 Pazartesi)
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2011, 11:37:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Biriniz kardeşiyle istişarede bulunursa ona, hakkında hayırlı olanı tavsiye etsin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/23.jpg)
Başlık: Osmanlı'da Çocuklar Mektebe Nasıl Başlardı? / Beyit (24 Mayıs 2011 Salı)
Gönderen: Mücteba - 24 Mayıs 2011, 12:02:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Her kim ki, kıldığı namazı kendisini fahşâdan (bütün çirkinliklerden) ve münker(dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeyler)den alıkoymazsa o namaz, ancak onu Allah'tan uzaklaştırır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/24.jpg)
Başlık: İmâm-ı Rabbânî'den (k.s.)/Mutfağımız: Patates Salatası(25 Mayıs 2011 Çarşamba)
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2011, 13:09:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Benden önce her peygamber yalnız kendi kavmine gönderilirken ben, bütün insanlara gönderildim."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/25.jpg)
Başlık: Öfkeyle Pişirilen… / Cömertliğin Beş Şartı (26 Mayıs 2011 Perşembe)
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2011, 11:39:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Allâhü Teâlâ, ihsan buyurduğu nimetinin eserini kulunda görmeyi sever."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/26.jpg)
Başlık: Tebük Seferi / Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir? (27 Mayıs 2011 Cuma)
Gönderen: Mücteba - 27 Mayıs 2011, 11:29:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
''Her kim geçim darlığına düşer ve bunu insanlara haber verip hâlinden şikâyetçi olursa onun ihtiyacı giderilmez. Her kim bir geçim darlığına düşer ve o da bunu Allah'a arz ederse Allah ona er veya geç rızkını ihsan eder."
(Hadîs-i Şerif Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/27.jpg)
Başlık: Özür Sâhibi / Bilmeceler (28 Mayıs 2011 Cumartesi)
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2011, 01:57:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Mal ve şeref düşkünü bir kimsenin dînine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha tehlikelidir."
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/28.jpg)
Başlık: Fâtih Sultan Mehmed ve Akşemseddîn Hz. (29 Mayıs 2011 Pazar)
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2011, 01:58:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 
"Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir (kumandan); o asker ne güzel askerdir!"
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/29.jpg)
Başlık: İstanbul'un Fetihten Sonra İmar ve İskânı (30 Mayıs 2011)
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2011, 11:32:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Cemaziye'l-Ahir 1432
Rumi   : 17 Mayıs 1427
Miladi  : 30 Mayıs 2011 Pazartesi

Peygamberimiz 'Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir; buyurmuştur. Ashâb-ı Kiram "Yâ ResûlAllah! Kişi namazından nasıl çalar?" dediler. Peygamberimiz "Rükû ve secdesini tam yapmaz(sa çalmış olur)." buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/30.jpg)
Başlık: Regâib Kandili / Beyit / Parçalı Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2011, 12:05:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Cemaziye'l-Ahir 1432
Rumi   : 18 Mayıs 1427
Miladi  : 31 Mayıs 2011 Salı

"Kişinin müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/05/31.jpg)
Başlık: Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler / Allâh'ın Rahmeti
Gönderen: Mücteba - 01 Haziran 2011, 11:25:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Cemaziye'l-Ahir 1432
Rumi   : 19 Mayıs 1427
Miladi  : 01 Haziran 2011 Çarşamba

Allâhü Teâlâ nezdinde sözlerin en sevimlisi dörttür: "Sübhânallâhi velhamdü lillahi ve lâ ilahe illallâhü vallâhü ekber."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/01.jpg)
Başlık: Receb-i Şerîf / Receb Ayı İctimâ'I, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2011, 13:28:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Cemaziye'l-Ahir 1432
Rumi   : 20 Mayıs 1427
Miladi  : 02 Haziran 2011 Perşembe

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashabına "Siz her gece Kur'ân-ı Kerîmin üçte birini okuyabilir misiniz?" diye sordular. "Buna kimin gücü yetebilir yâ ResûlAllah?" dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Kulhüvallâhü ehad Kur'ân-ı Kerimin üçte birine muadil(denk)dir." buyurdular.
(Hadis-i Şerif, Suyûtî ed-Dürrül-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/02.jpg)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2011, 11:19:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Receb 1432
Rumi   : 21 Mayıs 1427
Miladi  : 03 Haziran 2011 Cuma

"Evlerinizde (nafile) namaz kılınız. Orada, nafile namazları kılmayı terk etmeyiniz."
(Hadîs-i Şerif, Feyzü'l-Kadir)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/03.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz'e Vahiy Gelmesi
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2011, 02:07:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Receb 1432
Rumi   : 22 Mayıs 1427
Miladi  : 04 Haziran 2011 Cumartesi

"O (Resûlullâh) hevâsından konuşmaz. Her ne konuşmuş ise o, ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir."
(Necm Sûresi, âyet 3, 4)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/04.jpg)
Başlık: Cimriliğin Şerrinden Korunmak / Mutfağımız: Patlıcanlı Mantarlı Börek
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2011, 02:20:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Receb 1432
Rumi   : 23 Mayıs 1427
Miladi  : 05 Haziran 2011 Pazar

"Aşırı hırs ve cimrilik ile îman, bir kulun kalbinde ebediyyen bir araya gelmez."
(Hadfs-i Şerif, Sünen-i Nesâf)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/05.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: samsunlu-55 - 05 Haziran 2011, 17:17:54
Allah (cc) Razı olsun okuduklarımızda öğrendiklerimizden faydalanmayı Nasip eylesin güzel Rabbim İnşAllah
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2011, 01:08:57
Allah (cc) Razı olsun okuduklarımızda öğrendiklerimizden faydalanmayı Nasip eylesin güzel Rabbim İnşAllah

Allah c.c. cümlemizden razı olsun.
Başlık: Cennetlik Bir Kadın, Hz. Ümmü Eymen (r.anhâ) / Beyit
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2011, 01:41:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Receb 1432
Rumi   : 24 Mayıs 1427
Miladi  : 6 Haziran 2011 Pazartesi

"Ümmü Eymen, anamdan sonra (bana analık eden ikinci) anamdır."
(Hadîs-i Şerif, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/06.jpg)
Başlık: Tesbih Namazı
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2011, 11:25:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Receb 1432
Rumi   : 25 Mayıs 1427
Miladi  : 7 Haziran 2011 Salı

"Sizin en hayırlınız; dünyâsı için âhiretini, âhireti için de dünyâsını terk etmeyen ve başkasına yük olmayan kimsedir."
(Hadİs-i Şerif, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/07.jpg)
Başlık: Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) İrtihâli
Gönderen: Mücteba - 08 Haziran 2011, 11:41:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Receb 1432
Rumi   : 26 Mayıs 1427
Miladi  : 8 Haziran 2011 Çarşamba

"Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan evvel de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölse veya öldürülse siz gerisin geriye mi dönüvereceksiniz? Ve her kim gerisin geriye dönerse elbette Allâhü Teâlâ'ya hiçbir zarar vermiş olamaz ve Allâhü Teâlâ şükredenlere mükâfat verecektir.
(Al-ı İmrân Sûresi, âyet 144)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/08.jpg)
Başlık: Hz. Ebû Bekir (r.a.) / Îman İle Amel Arasındaki Farklar / Hürmet
Gönderen: Mücteba - 09 Haziran 2011, 11:23:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Receb 1432
Rumi   : 27 Mayıs 1427
Miladi  : 9 Haziran 2011 Perşembe

Peygamber Efendimiz (s.a.v.). "Ebû Bekrin malının bana verdiği faydayı, hiç kimsenin malı asla vermemiştir." buyurunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) ağladı ve "Canım, malım sana fedâ olsun Yâ ResûlAllah" dedi.
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/09.jpg)
Başlık: Peygamberimizin Mucizelerinden
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2011, 11:44:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Receb 1432
Rumi   : 28 Mayıs 1427
Miladi  : 10 Haziran 2011 Cuma

"Yoksa onu (Kur'ân-ı Kerîmi) kendi uydurdu mu diyorlar? Öyle ise (Habîbim onlara) de (ki); 'Haydin onun gibi uydurma on sûre getirin, Allah'tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın. Eğer doğru söylüyorsanız bunu yaparsınız."
(Hud Sûresi, âyet 13)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/10.jpg)
Başlık: Büyük-Küçük Günahlar
Gönderen: Mücteba - 11 Haziran 2011, 18:01:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Receb 1432
Rumi   : 29 Mayıs 1427
Miladi  : 11 Haziran 2011 Cumartesi

Ebû Hureyre (r.a.) rivayet etti: Resûlullah (s.a.v.) bana "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" sözünü çok söyle. Çünkü o, cennet hazinelerinden bir hazinedir." buyurdu.
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/11.jpg)
Başlık: Helâya Girme Âdâbı / Şaşkın Hırsız / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2011, 11:03:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Receb 1432
Rumi   : 30 Mayıs 1427
Miladi  : 12 Haziran 2011 Pazar

Câbir b. Abdullah'dan (r.anhümâ) şöyle rivayet olunmuştur: "Resûlullâh (s.a.v.) ayakta bevli (idrar yapmayı) yasakladı."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/12.jpg)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 13 Haziran 2011, 12:08:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Receb 1432
Rumi   : 31 Mayıs 1427
Miladi  : 13 Haziran 2011 Pazartesi

"Haram lokmadan beslenen vücut cennete giremez. Cehennem ona daha lâyıktır."
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/13.jpg)
Başlık: Resûllullah'ın Güldüğü Anlar / Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nden/ Tam Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2011, 01:55:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Receb 1432
Rumi   : 1 Haziran 1427
Miladi  : 14 Haziran 2011 Salı

"Ey îman edenler! Allah için duran hâkimler, adalet numunesi sâhidler olunuz ve sakın bir kavime buğzunuz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Takvaya en yakın olan odur. Allah'tan korkun, muttaki olun. Çünkü Allah her ne yaparsanız haberdardır."
(Mâide Sûresi, âyet 8)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/14.jpg)
Başlık: Ezân ve Kâmete Dâir Bazı Hükümler
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2011, 01:58:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Receb 1432
Rumi   : 2 Haziran 1427
Miladi  : 15 Haziran 2011 Çarşamba

"Bir yerde ezan okunduğu zaman, o gün Allâhü Teâlâ o yeri azabından korur."
(Hadîs-i Şerif, Taberâni, el-Mu'cemü'l-Kebir)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/15.jpg)
Başlık: Sahâbenin Resulullâhın Hadîslerine İtinası
Gönderen: Mücteba - 16 Haziran 2011, 03:46:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Receb 1432
Rumi   : 3 Haziran 1427
Miladi  : 16 Haziran 2011 Perşembe

"Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/16.jpg)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim'in İnzâli, Tertibi
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2011, 02:45:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Receb 1432
Rumi   : 4 Haziran 1427
Miladi  : 17 Haziran 2011 Cuma

"Haya imandandır. Ümmetimden en çok haya sahibi olan Osman'dır."
(Hadîs-i Şerif, İbn-i Asâkir, Târih-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/17.jpg)
Başlık: Cenâze Namazı
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2011, 04:18:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Receb 1432
Rumi   : 5 Haziran 1427
Miladi  : 18 Haziran 2011 Cumartesi

"Ölülerinizin iyiliklerini anınız da, kötülüklerini söylemekten sakınınız."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/18.jpg)
Başlık: “Şeytan Size Açık Düşmandır” / Evden Önce Komşu
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2011, 03:43:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Receb 1432
Rumi   : 6 Haziran 1427
Miladi  : 19 Haziran 2011 Pazar

"Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin. O size açık bir düşmandır, diye ben size vasiyyet etmedim mi?"
(Yasin Sûresi, âyet 60)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/19.jpg)
Başlık: Hanımlar Âleminin Efendileri / Mutfağımız:.Limon Şerbeti
Gönderen: Mücteba - 20 Haziran 2011, 04:26:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Receb 1432
Rumi   : 7 Haziran 1427
Miladi  : 20 Haziran 2011 Pazartesi

"Fâtıma, cennetteki kadınların efendisidir."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhâri)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/20.jpg)
Başlık: Son Vazife / Beyit
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:31:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Receb 1432
Rumi   : 8 Haziran 1427
Miladi  : 21 Haziran 2011 Salı

"Bir kişi ölür de, Müslümanlardan yüz kişilik bir topluluk (cenaze) namaz(ını) kılar ve hepsi de ona hayır duada bulunursa muhakkak onların o kimse hakkındaki hayır duaları kabul olunur."
(Hadîs-i Seril Taberânl el-Mu'cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/21.jpg)
Başlık: Hz. Ali Radıyallâhu Anh / Hz. Ali'den Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:34:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Receb 1432
Rumi   : 9 Haziran 1427
Miladi  : 22 Haziran 2011 Çarşamba

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali'ye: "Mü'min sana buğzetmez (seni sever), münafık ise seni sevmez." buyurdu.
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/22.jpg)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:35:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Receb 1432
Rumi   : 10 Haziran 1427
Miladi  : 23 Haziran 2011 Perşembe

"VAllahi ben, günde yetmiş defadan çok Allah'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Buhâri)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/23.jpg)
Başlık: Edille-i Şer'iyye (Dînin Delilleri) / Mezheb Sahibi İki İmam
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:37:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Receb 1432
Rumi   : 11 Haziran 1427
Miladi  : 24 Haziran 2011 Cuma

"Zikrin en hayırlısı, gizli olanıdır. Rızkın en hayırlısı, kâfi (miktarda) olandır.''
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/24.jpg)
Başlık: Allâhü Teâlâ Tevbeleri Kabul Eder
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:40:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Receb 1432
Rumi   : 12 Haziran 1427
Miladi  : 25 Haziran 2011 Cumartesi

"...Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever."
(Bakara Sûresi, âyet 222)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/25.jpg)
Başlık: Resûlullah (s.a.v.) ve Torunları
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2011, 12:42:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Receb 1432
Rumi   : 13 Haziran 1427
Miladi  : 26 Haziran 2011 Pazar

"Hasan ve Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir."
(Hadİs-i Şerif, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebİr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/26.jpg)
Başlık: Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde İbâdet / Mü'min ve Münafık
Gönderen: Mücteba - 27 Haziran 2011, 11:34:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Receb 1432
Rumi   : 14 Haziran 1427
Miladi  : 27 Haziran 2011 Pazartesi

"Kulunu bir gece Mescid-i Harâm'dan o çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya -ona âyetlerimizden gösterelim diye- yürüten o Sübhân'ı (bütün noksan sıfatlardan) tenzih ederim..."
(İsrâ Sûresi, âyet 1)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/27.jpg)
Başlık: İsrâ Ve Mi'râc Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2011, 11:28:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Receb 1432
Rumi   : 15 Haziran 1427
Miladi  : 28 Haziran 2011 Salı

"Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim (Muhammed Mustafa'nın) Allah'ın peygamberi olduğuma şehadet ederse cennete girer."
(Hadîs-i Şerif, İthâfu's-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/28.jpg)
Başlık: İrâde-i Cüz'iyye
Gönderen: Mücteba - 29 Haziran 2011, 11:47:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Receb 1432
Rumi   : 16 Haziran 1427
Miladi  : 29 Haziran 2011 Çarşamba

"Cehaletten daha kötü bir fakirlik, akıldan daha faydalı bir nimet yoktur."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/29.jpg)
Başlık: Hz. Osman Radıyallâhu Anh / Üzüm / Parçalı Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 30 Haziran 2011, 12:04:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Receb 1432
Rumi   : 17 Haziran 1427
Miladi  : 30 Haziran 2011 Perşembe

"Kafir, bir iyilik yaparsa karşılığı dünyada verilir. Fakat mü'min, bir iyilik yaparsa Allâhü Teâlâ onun için karşılığını (âhirete) tehir eder."
(Hadîs-i Şerif, Târîh-i Bağdâd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/06/30.jpg)
Başlık: Besmele'nin Şifası / Şa'bân-ı Şerîf / Şa'bân Ayı İctimâ'ı...
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2011, 12:19:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Receb 1432
Rumi   : 18 Haziran 1427
Miladi  : 1 Temmuz 2011 Cuma

"Dûamın kabul olunmasını istiyorum", diyen kimseye Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Haramlardan sakın, duan kabul olunur." buyurdular.
(Hadis-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/01.jpg)
Başlık: Şa'bân Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 02 Temmuz 2011, 16:04:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Şaban 1432
Rumi   : 19 Haziran 1427
Miladi  : 2 Temmuz 2011 Cumartesi

"Size nimetlerinden bolca ihsanda bulunduğu için Allah'ı seviniz. Allah'ı sevdiğiniz için beni seviniz. Beni sevdiğiniz için Ehl-i Beytimi seviniz."
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/02.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: selcuklu - 02 Temmuz 2011, 16:14:12
Allah razi olsun hocam hatirlatmaniz icin  Ümmeti Muhammede mubarek olsun
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 02 Temmuz 2011, 20:01:05
Allah razi olsun hocam hatirlatmaniz icin  Ümmeti Muhammede mubarek olsun

Cümlemizden razı ve memnun olsun selcuklu hocam.
Başlık: Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) Salevât
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2011, 13:51:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Şaban 1432
Rumi   : 20 Haziran 1427
Miladi  : 3 Temmuz 2011 Pazar

"Bana salevât-ı şerîfe okuyunuz ki, Allâhü Teâlâ da size rahmet etsin."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/03.jpg)



Seyyidü’l İstiğfar ve Salevât-ı Şerîfeler

http://www.sadakat.net/forum/dua_zamani/seyyidul_istigfar_ve_salevati_serifeler-t51477.0.html
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 04 Temmuz 2011, 11:54:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Şaban 1432
Rumi   : 21 Haziran 1427
Miladi  : 4 Temmuz 2011 Pazartesi

"Kim akşam namazından sonra, arada kötü bir şey konuşmadan altı rek'at (evvâbin) namazı kılarsa, bu onun için on iki senelik (nafile) ibâdete denk gelir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/04.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 05 Temmuz 2011, 12:17:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Şaban 1432
Rumi   : 22 Haziran 1427
Miladi  : 5 Temmuz 2011 Salı

"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/05.jpg)
Başlık: Bahtiyar Ve Bedbaht / “Hâlâ Bakmazlar mı o Deveye”
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2011, 12:38:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Şaban 1432
Rumi   : 23 Haziran 1427
Miladi  : 6 Temmuz 2011 Çarşamba

"Her kim Allâhü Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar Allâhü Teâlâ'nın kendilerine in'am buyurmuş (nîmet vermiş) olduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve sâlihler ile beraberdir. Onlar ise ne güzel arkadaştır."
(Nisa Sûresi, âyet 69)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/06.jpg)
Başlık: Sünnet / Herkesin Dönüp Geleceği Yer
Gönderen: Mücteba - 07 Temmuz 2011, 12:28:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Şaban 1432
Rumi   : 24 Haziran 1427
Miladi  : 7 Temmuz 2011 Perşembe

"De ki, eğer siz Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin..."
(Âlî İmrân Sûresi, Âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/07.jpg)
Başlık: Cömertlik Yarışı
Gönderen: Mücteba - 08 Temmuz 2011, 16:15:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Şaban 1432
Rumi   : 25 Haziran 1427
Miladi  : 8 Temmuz 2011 Cuma

"Cömertlik, cennette bir ağaçtır. Kim cömert olursa onun bir dalını tutar ve o dal, cennete girdirinceye kadar onu bırakmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'i-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/08.jpg)
Başlık: Hilâfet / Sana Gönderdi
Gönderen: Mücteba - 09 Temmuz 2011, 10:11:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Şaban 1432
Rumi   : 26 Haziran 1427
Miladi  : 9 Temmuz 2011 Cumartesi

"Cimrilik cehennemde bir ağaçtır. Kim cimri olursa onun bir dalını tutar ve o dal, cehenneme girdirinceye kadar onu bırakmaz."
(Hadis-i Şerif, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/09.jpg)
Başlık: Rahmet Peygamberi (s.a.v.) / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 10 Temmuz 2011, 16:34:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Şaban 1432
Rumi   : 27 Haziran 1427
Miladi  : 10 Temmuz 2011 Pazar

"Seninle irtibatı kesen kimseye sen sıla-i rahim yap (alakayı kesme),
seni mahrum bırakan kimseye sen ver,
sana zulmeden kimseyi sen affet."

(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/10.jpg)
Başlık: Berâet Gecesinin Feyiz ve Bereketi / Yolunuzu Önceden Planlayınız
Gönderen: Mücteba - 11 Temmuz 2011, 08:59:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Şaban 1432
Rumi   : 28 Haziran 1427
Miladi  : 11 Temmuz 2011 Pazartesi

"Kendisine, 'Allah'tan kork' denildiği zaman öfkelenen kimseye bu, günah olarak yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Taberâni, el-Mucemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/11.jpg)
Başlık: Berâet Kandili
Gönderen: Mücteba - 12 Temmuz 2011, 11:14:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Şaban 1432
Rumi   : 29 Haziran 1427
Miladi  : 12 Temmuz 2011 Salı

"Şa'bân ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/12.jpg)
Başlık: Ynt: Duvardan Dökülen İnciler "Takvim Yaprakları"
Gönderen: Mücteba - 13 Temmuz 2011, 11:08:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Şaban 1432
Rumi   : 30 Haziran 1427
Miladi  : 13 Temmuz 2011 Çarşamba

"Şüphesiz Allâhü Teâlâ, haya ve kerem sahibidir. Bir kimse (kabul olunacağına inanarak) ellerini kendisine doğru kaldırdığında onları boş döndürmekten haya eder."
(Hadîs-i Şerir, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/13.jpg)
Başlık: Berât Gecesi'nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2011, 12:06:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Şaban 1432
Rumi   : 01 Temmuz 1427
Miladi  : 14 Temmuz 2011 Perşembe

"Muhakkak Allâhü Teâlâ Şabân ayının yarısının (onbeşinci) gecesinde dünya semâsına tecelli eder ve Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok günâhı bağışlar."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/14.jpg)
Başlık: Berâet Gecesi Ve Peygamber Efendimiz / Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 15 Temmuz 2011, 12:32:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Şaban 1432
Rumi   : 02 Temmuz 1427
Miladi  : 15 Temmuz 2011 Cuma

"Hâ Mîm. Kitâb-ı Mübin hakkı için biz o Kur'ân'ı mübarek bir gecede indirdik..."
(Duhân Sûresi, âyet 1,2,3)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/15.jpg)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm'i Öğrenip, Okumak Ve Okutmak
Gönderen: Mücteba - 16 Temmuz 2011, 15:13:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Şaban 1432
Rumi   : 3 Temmuz 1427
Miladi  : 16 Temmuz 2011 Cumartesi

"Kim Kur'ân-ı Kerîmi okursa onun karşılığını Allah'tan istesin. Çünkü öyle topluluklar gelecek ki, Kur'ân-ı Kerîm okuyacaklar ve onun karşılığını insanlardan isteyecekler."
(Hadis-i Şerif, Sünen-i Tırmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/16.jpg)
Başlık: Hz. Ca'fer-i Tayyâr (r.a.) / Bana İhsan Edilen…
Gönderen: Mücteba - 17 Temmuz 2011, 16:43:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Şaban 1432
Rumi   : 4 Temmuz 1427
Miladi  : 17 Temmuz 2011 Pazar

"Ve Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler ve lâkin siz sezmezsiniz."
(Bakara Sûresi, âyet 154)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/17.jpg)
Başlık: Müşriklerin Müslümanlar'a Eziyetleri / Mü'min Gıbta Eder
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2011, 12:59:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Şaban 1432
Rumi   : 5 Temmuz 1427
Miladi  : 18 Temmuz 2011 Pazartesi

"Mümin erkeklere ve kadınlara, yapmamış oldukları bir şey sebebiyle eza ve cefada bulunan kimseler, muhakkak ki pek mühim bir iftirayı ve açık bir günahı yüklenmiş olurlar."
(Ahzab Sûresi, âyet 58)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/18.jpg)
Başlık: Hakîm Es-Semerkandî / Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Temmuz 2011, 16:05:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Şaban 1432
Rumi   : 6 Temmuz 1427
Miladi  : 19 Temmuz 2011 Salı

"Âdemoğlunun iki vâdî (dolusu) malı olsaydı, üçüncüsünü isterdi. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur. (Bununla beraber) Allâhü Teâlâ tevbe edenin tevbesini kabul eder."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/19.jpg)
Başlık: Ehl-i Beyt'e Hürmet / En İyi Neye Yarar / Bilmece
Gönderen: Mücteba - 20 Temmuz 2011, 13:35:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Şaban 1432
Rumi   : 7 Temmuz 1427
Miladi  : 20 Temmuz 2011 Çarşamba

"Sizin en hayırlınız, Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenip (başkalarına) öğreteninizdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/20.jpg)
Başlık: Bazı Âdâb-ı Muâşeret Kâideleri
Gönderen: Mücteba - 21 Temmuz 2011, 12:22:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Şaban 1432
Rumi   : 8 Temmuz 1427
Miladi  : 21 Temmuz 2011 Perşembe

"Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer. sol eliyle içer. sol eliyle verir ve sol eliyle alır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/21.jpg)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm'dan Berâ (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2011, 11:48:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Şaban 1432
Rumi   : 9 Temmuz 1427
Miladi  : 22 Temmuz 2011 Cuma

"Kim iyi bir iş yaparsa artık kendi lehinedir ve kim kötülükte bulunursa artık kendi aleyhinedir ve senin Rabb'in kullarına zulmedici değildir."
(Fussileî Sûresi, âyet 46)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/22.jpg)
Başlık: Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında
Gönderen: Mücteba - 23 Temmuz 2011, 15:42:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Şaban 1432
Rumi   : 10 Temmuz 1427
Miladi  : 23 Temmuz 2011 Cumartesi

"Kim, (işlediği) bir günâh sebebiyle (din) kardeşini ayıplarsa, (kendisi) o günâhı işlemedikçe ölmez."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/23.jpg)
Başlık: Müşriklerin Müslümanları Muhasarası
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2011, 15:28:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Şaban 1432
Rumi   : 11 Temmuz 1427
Miladi  : 24 Temmuz 2011 Pazar

"Evlâdına Kur'ân-ı Kerimi öğreten ana babaya kıyamet günü sultan tacı giydirilir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/24.jpg)
Başlık: Namazda Tâdîl-i Erkânın Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2011, 12:26:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Şaban 1432
Rumi   : 12 Temmuz 1427
Miladi  : 25 Temmuz 2011 Pazartesi

"Kur'ân-ı Kerîmi okuyunuz. Çünkü o kıyamet günü, okuyan kimseye şefaatçi olarak gelecektir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/25.jpg)
Başlık: Ramazan Ayı ve Orucun Fazileti
Gönderen: Mücteba - 26 Temmuz 2011, 12:23:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Şaban 1432
Rumi   : 13 Temmuz 1427
Miladi  : 26 Temmuz 2011 Salı

"Ayların efendisi Ramazan ayıdır, günlerin efendisi de Cuma günüdür."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/26.jpg)
Başlık: Teheccûd Namazı
Gönderen: Mücteba - 27 Temmuz 2011, 11:48:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Şaban 1432
Rumi   : 14 Temmuz 1427
Miladi  : 27 Temmuz 2011 Çarşamba

"Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/27.jpg)
Başlık: İslam'ın Şartlarından: Zekât
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2011, 12:16:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Şaban 1432
Rumi   : 15 Temmuz 1427
Miladi  : 28 Temmuz 2011 Perşembe

"Sadakanın en faziletli olanı Ramazan ayında verilendir."
(Hadîs-iSerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/28.jpg)
Başlık: Sadakanın Karşılığı / Ramazan Ayı İctimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 29 Temmuz 2011, 12:15:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Şaban 1432
Rumi   : 16 Temmuz 1427
Miladi  : 29 Temmuz 2011 Cuma

"Her kim Ramazan ayında teravih namazını, hak olduğuna inanarak ve riya (gösteriş) karıştırmayarak Allah rızası için kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/29.jpg)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf / Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2011, 15:04:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Şaban 1432
Rumi   : 17 Temmuz 1427
Miladi  : 30 Temmuz 2011 Cumartesi

"Muhakkak oruç tutan için, iftar anında reddolunmayan duâ vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/30.jpg)
Başlık: Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2011, 16:19:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Şaban 1432
Rumi   : 18 Temmuz 1427
Miladi  : 31 Temmuz 2011 Pazar

"Bereket ayı olan Ramazan ayı size geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duaları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayırda (birbirinize imrenip) yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder, öyleyse Allah'a hayır amellerinizi takdim ediniz."
(Hadîs-i Şerit et-Tergîb ve't-Terhîb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/07/31.jpg)
Başlık: Ramazan Ayının Fazileti
Gönderen: Mücteba - 01 Ağustos 2011, 12:50:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Ramazan 1432
Rumi   : 19 Temmuz 1427
Miladi  : 1 Ağustos 2011 Pazartesi

"Allâhü Teâlâ göklerin ve yeryüzünün konuşmalarına izin verseydi, şüphesiz onlar, Ramazan ayında oruç tutanları cennetle müjdelerlerdi."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/01.jpg)
Başlık: Orucun Hikmeti / Beyit
Gönderen: Mücteba - 02 Ağustos 2011, 13:09:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Ramazan 1432
Rumi   : 20 Temmuz 1427
Miladi  : 2 Ağustos 2011 Salı

"Oruç, (sadece) yemeyi ve içmeyi terk etmekten ibaret değildir. Gerçek oruç, boş, fâidesiz ve çirkin sözleri terk ederek tutulan oruçtur."
(Hadîs-i Şerif, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/02.jpg)
Başlık: Zekât / Beyit
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2011, 12:19:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Ramazan 1432
Rumi   : 21 Temmuz 1427
Miladi  : 3 Ağustos 2011 Çarşamba

"Kişinin hayatta ve sıhhatli iken bir dirhem sadaka vermesi, ölmek üzere iken yüz dînar sadaka vermesinden hayırlıdır."
(Hadîs-i Şerif, Sahih-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/03.jpg)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm Hatmi
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2011, 12:19:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Ramazan 1432
Rumi   : 22 Temmuz 1427
Miladi  : 4 Ağustos 2011 Perşembe

"Kim Allâhü Teâlâ nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de onu okursa kıyamet günü onun için nûr olur."
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/04.jpg)
Başlık: Kulun Tevbe Ettiği Dört Şeyle Bilinir / Tevbenin Kabul Olduğunun Alameti Dörttür
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2011, 12:01:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Ramazan 1432
Rumi   : 23 Temmuz 1427
Miladi  : 5 Ağustos 2011 Cuma

"Günahdan tevbe (etmek), ondan pişman olup bir daha o günaha dönmemektir."
(Hadîs-i Şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/05.jpg)
Başlık: Tevbe Edene Allâhü Teâlâ'nın İkramı / Sadakanın Değeri
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2011, 16:06:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Ramazan 1432
Rumi   : 24 Temmuz 1427
Miladi  : 6 Ağustos 2011 Cumartesi

"Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır."
(Hadîs-i Şerif, Müttefegun Aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/06.jpg)
Başlık: Tevbenin Hakîkati
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2011, 02:37:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Ramazan 1432
Rumi   : 25 Temmuz 1427
Miladi  : 7 Ağustos 2011 Pazar

"Hakiki Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette olduğu kimsedir."
(Hadîs-i Şerif, Müttefegun Aleyh: Sahîh-i Buharı ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/07.jpg)
Başlık: İlk Müslümanlar / Peygamberimiz'in Açıktan Daveti / Tevazu Ve Heybet
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2011, 14:14:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Ramazan 1432
Rumi   : 26 Temmuz 1427
Miladi  : 8 Ağustos 2011 Pazartesi

"Özür dilemek zorunda kalacağın bir şey yapmaktan sakın."
(Hadis-i Şerff, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/08.jpg)
Başlık: Zekâtın Verileceği En Faziletli Yer / Beyit
Gönderen: Mücteba - 08 Ağustos 2011, 12:59:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Ramazan 1432
Rumi   : 27 Temmuz 1427
Miladi  : 9 Ağustos 2011 Salı

"Muhakkak sadaka, kötülükten yetmiş kapıyı kapatır."
(Hadîs-i Şerif, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/09.jpg)
Başlık: Ölülerimiz İçin Dua
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2011, 11:43:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Ramazan 1432
Rumi   : 28 Temmuz 1427
Miladi  : 10 Ağustos 2011 Çarşamba

"Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kişidir."
(Hadis-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/10.jpg)
Başlık: Sadakanın Dünya Ve Âhirette Faydaları
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2011, 11:58:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Ramazan 1432
Rumi   : 29 Temmuz 1427
Miladi  : 11 Ağustos 2011 Perşembe

"Sadaka vermekte erken davranın. Çünkü belâ, sadakayı geçemez."
(Hadîs-i Şerif, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/11.jpg)
Başlık: Huşû İle Namaz
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2011, 12:14:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Ramazan 1432
Rumi   : 30 Temmuz 1427
Miladi  : 12 Ağustos 2011 Cuma

"Muhakkak bir kul aşikar namaz kılar ve namazını güzel yaparsa, gizli namaz kılar ve namazını güzel yaparsa Allah azze ve celle şöyle buyurur: İşte bu, 'benim hakîkî kulumdur.'"
(Hadîs-i Şerif. Sünen-i İbn-i Mâce)  

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/12.jpg)
Başlık: Çocuklarımızı Namaza Alıştırmak
Gönderen: Mücteba - 13 Ağustos 2011, 18:08:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Ramazan 1432
Rumi   : 31 Temmuz 1427
Miladi  : 13 Ağustos 2011 Cumartesi

"Sana emanet verenin emanetini ver, sana hıyanet edene sen hıyanet etme."
(Hadis-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/13.jpg)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm'in Tedricen İndirilmesindeki Hikmet / Ruh Ve Beden
Gönderen: Mücteba - 14 Ağustos 2011, 15:26:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Ramazan 1432
Rumi   : 01 Ağustos 1427
Miladi  : 14 Ağustos 2011 Pazar

"Din kardeşini güler yüzle karşılamak bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme."
(Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/14.jpg)
Başlık: Îtikâf / Oruçla Alâkalı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2011, 13:25:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Ramazan 1432
Rumi   : 02 Ağustos 1427
Miladi  : 15 Ağustos 2011 Pazartesi

"Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazanın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah'tan sonra zevceleri (mü'minlerin anneleri) itikaf ettiler."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/15.jpg)
Başlık: İnsanda Vazifeli Bazı Melekler / Edepsize Karşı
Gönderen: Mücteba - 16 Ağustos 2011, 12:05:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Ramazan 1432
Rumi   : 03 Ağustos 1427
Miladi  : 16 Ağustos 2011 Salı

"Allâhü Teâlâ'dan korkunuz ve sizinle beraber olan kirâmen kâtibin meleklerine ikram ve hürmette bulununuz. Onlar sizden sadece iki yerde ayrılırlar: kişi helada olduğu zaman veya ailesiyle beraber olduğu zaman."
(Hadîs-i Şerif, Suyûtî, ed-Dürnı'l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/16.jpg)
Başlık: Ramazan Ayında İbadetlerimiz... / Mutfağımız: Demirhindi Şerbeti
Gönderen: Mücteba - 17 Ağustos 2011, 12:37:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Ramazan 1432
Rumi   : 04 Ağustos 1427
Miladi  : 17 Ağustos 2011 Çarşamba

"Kadir Gecesi'ni Ramazân-ı Şerifin son on gününün tek gecelerinde arayınız."
(Hadis-i Şerif, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/17.jpg)
Başlık: Şefâat / Dâvâcı ve Dâvâlı
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2011, 12:35:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Ramazan 1432
Rumi   : 05 Ağustos 1427
Miladi  : 18 Ağustos 2011 Perşembe

"Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- oruçlunun sevabı gibi sevab alır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/18.jpg)
Başlık: Kadir Gecesi'ni Aramak / Kur'ân-ı Kerim'in Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2011, 12:39:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Ramazan 1432
Rumi   : 06 Ağustos 1427
Miladi  : 19 Ağustos 2011 Cuma

"Ben Resullerin imamı ve rehberiyim, iftihar (övünmek) için söylemiyorum.
Ben nebilerin sonuncusuyum, iftihar için söylemiyorum.
Ben ilk şefaat edici ve şefaati ilk kabul edilecek olanım, iftihar için söylemiyorum."

(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/19.jpg)
Başlık: Hz. Yûnus Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2011, 15:38:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Ramazan 1432
Rumi   : 07 Ağustos 1427
Miladi  : 20 Ağustos 2011 Cumartesi

"Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir; ancak oruç hâriç. Zira o benim içindir ve mükâfatını ben veririm"
(Hadîs-i Kudsi, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/20.jpg)
Başlık: İftar Sofrasını Terk Eden Sahabî / Halifeye Nasihat
Gönderen: Mücteba - 21 Ağustos 2011, 14:59:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Ramazan 1432
Rumi   : 08 Ağustos 1427
Miladi  : 21 Ağustos 2011 Pazar

"Oruç, cehennemden (koruyan) bir kalkandır.
Bir kimse oruçlu iken cahillik etmesin (kötüluk yapmasın).
Şayet birisi kendisine cahillik (kötülük) ederse ona çirkin söz söyleyip sövmesin ve 'Ben oruçluyum' desin."

(Hadîs-i Sefil, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/21.jpg)
Başlık: Ramazan-ı Şerifi Uğurlarken / Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2011, 13:09:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Ramazan 1432
Rumi   : 09 Ağustos 1427
Miladi  : 22 Ağustos 2011 Pazartesi

"Kullar Ramazan ayında ne (kadar sevab ve fazilet) olduğunu bilselerdi senenin tamamının Ramazan olmasını isterlerdi."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya'lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/22.jpg)
Başlık: Allâhü Teâlâ'nın Zâtî Sıfatlarından Kıyam Bizâtihî / Hac İbâdeti
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2011, 12:29:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Ramazan 1432
Rumi   : 10 Ağustos 1427
Miladi  : 23 Ağustos 2011 Salı

"Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı bir gece (Kadir gecesi) vardır. O geceden mahrum kılınan kimse, bütün hayırlardan mahrum kılınmıştır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/23.jpg)
Başlık: Cennetin Bütün Kapılarından Çağırılan Bahtiyar / “İlim Rütbesi ..."
Gönderen: Mücteba - 24 Ağustos 2011, 12:15:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Ramazan 1432
Rumi   : 11 Ağustos 1427
Miladi  : 24 Ağustos 2011 Çarşamba

"Cennet cömertlerin yurdudur."
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü'ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/24.jpg)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Fazîleti / Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 25 Ağustos 2011, 12:13:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Ramazan 1432
Rumi   : 12 Ağustos 1427
Miladi  : 25 Ağustos 2011 Perşembe

"Hediyeleşiniz, birbirinizi seversiniz."
(Hadîs-i Şerif, Taberânî, el-Mu'cemûl-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/25.jpg)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2011, 11:15:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Ramazan 1432
Rumi   : 13 Ağustos 1427
Miladi  : 26 Ağustos 2011 Cuma

"Ramazan-ı şerîf ayında nafakayı (çoluk çocuğunuz için yapılan harcamaları) çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka. Allah yolunda harcanan nafaka gibidir"
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/26.jpg)
Başlık: Sadaka-i Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 27 Ağustos 2011, 12:42:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Ramazan 1432
Rumi   : 14 Ağustos 1427
Miladi  : 27 Ağustos 2011 Cumartesi

"Her bir kimse (kıyamet gününde) insanlar arasında hüküm verilinceye kadar sadakasının gölgesindedir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/27.jpg)
Başlık: Şeytanın Vesvesesi / Şevvâl Ayı / Şevval Ayı İctimâ'ı, Ru'yet...
Gönderen: Mücteba - 28 Ağustos 2011, 17:04:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Ramazan 1432
Rumi   : 15 Ağustos 1427
Miladi  : 28 Ağustos 2011 Pazar

"Akrabalarınızdan sıla-i rahimde bulunacağınız kimseleri öğreniniz. Çünkü akrabayı ziyaret etmek, aile içinde muhabbete, mâlda zenginliğe ve ömürde de uzamaya sebep olur."
(Hadis-i Şerif, Sünen-i Tirmizi)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/28.jpg)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapılır? ...
Gönderen: Mücteba - 29 Ağustos 2011, 18:36:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Ramazan 1432
Rumi   : 16 Ağustos 1427
Miladi  : 29 Ağustos 2011 Pazartesi

"Kim Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini ihya ederse, kalblerin öldüğü günde onun kalbi ölmez."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/29.jpg)
Başlık: Bayram Günü Ne Yapılır ?
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2011, 03:06:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Şevvâl 1432
Rumi   : 17 Ağustos 1427
Miladi  : 30 Ağustos 2011 Salı

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ramazan Bayramı günü bir şey yemedikçe bayram namazına çıkmaz ve Kurban Bayramı günü de bayram namazından dönmedikçe bir şey yemez ve kurbanının etinden yerdi"
(Hadîs-i Serif Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/30.jpg)
Başlık: Anne Baba İle Sohbetin Âdâbı / Latife: Aşırılan Lokumlar
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2011, 17:10:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Şevvâl 1432
Rumi   : 18 Ağustos 1427
Miladi  : 31 Ağustos 2011 Çarşamba

"Kim Ramazan orucunu tutar, sonra Şevval ayından altı gün oruç tutarsa senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/31.jpg)
Başlık: En Hayırlı Ve En Şerliniz Kimdir? / Komşu Nasıl Olmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2011, 16:48:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Şevvâl 1432
Rumi   : 19 Ağustos 1427
Miladi  : 1 Eylül 2011 Perşembe

"Ev almadan önce komşu alınız, yola çıkmadan önce yoldaş bulunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/01.jpg)
Başlık: İmâm-ı Âzam'ın Zekâsı / Gribe ve Soğuk Algınlığına Karşı
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2011, 13:05:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Şevvâl 1432
Rumi   : 20 Ağustos 1427
Miladi  : 2 Eylül 2011 Cuma

“Darlıkta ve bollukta (her zaman) Allâhü Teâlâ’dan kork.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/02.jpg)
Başlık: Sekiz Saatte Hatim Yapan Hâfız / Secde Etmesinden Korkuyorum
Gönderen: Mücteba - 03 Eylül 2011, 18:10:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Şevvâl 1432
Rumi   : 21 Ağustos 1427
Miladi  : 3 Eylül 2011 Cumartesi

“Haramlardan sakın ki, insanların en çok ibâdet edeni olasın. Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği rızka râzı ol ki insanların en zengini olasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/03.jpg)
Başlık: Muhammed Harezmî
Gönderen: Mücteba - 04 Eylül 2011, 16:34:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Şevvâl 1432
Rumi   : 22 Ağustos 1427
Miladi  : 4 Eylül 2011 Pazar

“Mazlumun bedduasından sakın. Zira onun duâsı ile Allâhü Teâlâ arasında perde yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/04.jpg)
Başlık: Namazın Farzları / Kıta
Gönderen: Mücteba - 05 Eylül 2011, 12:00:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Şevvâl 1432
Rumi   : 23 Ağustos 1427
Miladi  : 5 Eylül 2011 Pazartesi

“Rabbiniz olan Allâhü Teâlâ’dan korkunuz, beş vakit namazınızı kılınız, Ramazan ayı orucunu tutunuz, malınızın zekâtını veriniz ve emîrinize itaat ediniz. (Bunları yaparsanız) Rabbinizin cennetine girersiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/05.jpg)
Başlık: Aşere-i Mübeşşere'den Abdurrahman İbn-i Avf
Gönderen: Mücteba - 06 Eylül 2011, 12:39:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Şevvâl 1432
Rumi   : 24 Ağustos 1427
Miladi  : 6 Eylül 2011 Salı

“Sırat üzerinde (ayağı kaymayıp) en sâbit olacak olanınız, Ehl-i Beytimi ve ashabımı en çok seveninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr) 

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/06.jpg)
Başlık: Hz. Yûşâ Bin Nûn (a.s.) / Beyit
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2011, 11:28:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Şevvâl 1432
Rumi   : 25 Ağustos 1427
Miladi  : 7 Eylül 2011 Çarşamba

“İki kişi vardır ki Allâhü Teâlâ kıyamet gününde onlara (rahmet nazarıyla) bakmaz. Bunlar, sıla-i rahmi terk eden kimse ile kötü komşudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/07.jpg)
Başlık: Îmânı Kemâle Erdirmek İçin / Resulullah'ın Tavsiyesi
Gönderen: Mücteba - 08 Eylül 2011, 11:58:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Şevvâl 1432
Rumi   : 26 Ağustos 1427
Miladi  : 8 Eylül 2011 Perşembe

“Amellerin Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/08.jpg)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim'de Mübarek Vasıflı Şeyler
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2011, 12:18:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Şevvâl 1432
Rumi   : 27 Ağustos 1427
Miladi  : 9 Eylül 2011 Cuma

“Biriniz Rabbiyle konuşmak istediği zaman Kur’ân-ı Kerîm okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/09.jpg)
Başlık: Hicret
Gönderen: Mücteba - 10 Eylül 2011, 14:51:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Şevvâl 1432
Rumi   : 28 Ağustos 1427
Miladi  : 10 Eylül 2011 Cumartesi

“Allâhü Teâlâ’ya yaklaştıran ilmi arttırmadığım bir gün bana gelirse o günün güneşinin doğmasında benim için bereket yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/10.jpg)
Başlık: Münafıklık Alameti
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2011, 17:15:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Şevvâl 1432
Rumi   : 29 Ağustos 1427
Miladi  : 11 Eylül 2011 Pazar

“Münâfığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünden döner, emânet edilirse hıyânet eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/11.jpg)
Başlık: Kurtuluş İçin Bir Hadîs / Türbenin Eksiği / Mutfağımız: Yaz Türlüsü
Gönderen: Mücteba - 12 Eylül 2011, 12:10:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Şevvâl 1432
Rumi   : 30 Ağustos 1427
Miladi  : 12 Eylül 2011 Pazartesi

“Hiç ölmeyeceğini zanneden kimse gibi (dünya için) çalış. Yarın öleceğinden korkan kimse gibi de (dünya dan) sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/12.jpg)
Başlık: Malı Harcamanın Adabı
Gönderen: Mücteba - 13 Eylül 2011, 10:56:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Şevvâl 1432
Rumi   : 31 Ağustos 1427
Miladi  : 13 Eylül 2011 Salı

“Onlar ki, harcadıkları vakit ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar; (harcamaları) ikisi arasında mutedil olur.”
(Furkân Sûresi, âyet 67)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/13.jpg)
Başlık: Hasan-I Basrî Hazretlerinden Nasihatler
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2011, 12:14:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Şevvâl 1432
Rumi   : 01 Eylül 1427
Miladi  : 14 Eylül 2011 Çarşamba

“Baflkasının ayıplarını söyleyeceğin zaman kendi ayıplarını hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/14.jpg)
Başlık: Beş Mühim Tavsiye / Hasan-I Basrî Hazretleri'nden / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2011, 11:40:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Şevvâl 1432
Rumi   : 02 Eylül 1427
Miladi  : 15 Eylül 2011 Perşembe

“İlim öğreniniz. İlim için huzur ve sükûn ile vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevâzî olunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/15.jpg)
Başlık: Ebu'l-Fârûk Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 16 Eylül 2011, 11:36:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Şevvâl 1432
Rumi   : 03 Eylül 1427
Miladi  : 16 Eylül 2011 Cuma

“Muhakkak (kâmil) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/16.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: selcuklu - 17 Eylül 2011, 00:58:13
Allahim sefaatlarina nail eylesin
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 17 Eylül 2011, 14:28:17
Allahim sefaatlarina nail eylesin

Amin.
Başlık: Zikrullâhın A'zamiyet ve Ekberiyeti
Gönderen: Mücteba - 17 Eylül 2011, 14:30:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Şevvâl 1432
Rumi   : 04 Eylül 1427
Miladi  : 17 Eylül 2011 Cumartesi

“Alimlere uyunuz. Zira onlar dünyanın (doğru yolu gösteren) ışıkları, âhiretin kandilleridir.”
(Hadîs-i İerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/17.jpg)
Başlık: Medinelilerin Müslüman Oluşu / Hürriyet Nedir?
Gönderen: Mücteba - 18 Eylül 2011, 17:13:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Şevvâl 1432
Rumi   : 05 Eylül 1427
Miladi  : 18 Eylül 2011 Pazar

“Allâhü Teâlâ ümmetimden bir kimseye hayır murâd ederse onun kalbine ashâbımın sevgisini verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l- Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/18.jpg)
Başlık: Alış Verişin Çeşitleri Ve Kazanç Miktarı / Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2011, 11:17:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Şevvâl 1432
Rumi   : 06 Eylül 1427
Miladi  : 19 Eylül 2011 Pazartesi

“Alışverişte aldatan bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/19.jpg)
Başlık: Kuba Köyüne Ve Oradan Medîne-İ Münevvere'ye / Beyit / Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 20 Eylül 2011, 12:12:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Şevvâl 1432
Rumi   : 07 Eylül 1427
Miladi  : 20 Eylül 2011 Salı

“Kim Allah rızâsı için Medîne’de beni ziyâret ederse, ona kıyâmet günü şâhit ve şefâatçi olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/20.jpg)
Başlık: Neler Sadakadır?
Gönderen: Mücteba - 21 Eylül 2011, 19:12:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Şevvâl 1432
Rumi   : 08 Eylül 1427
Miladi  : 21 Eylül 2011 Çarşamba

“Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen senin için sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/21.jpg)
Başlık: İmâm-I Buhârî (rh.)
Gönderen: Mücteba - 22 Eylül 2011, 10:30:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Şevvâl 1432
Rumi   : 09 Eylül 1427
Miladi  : 22 Eylül 2011 Perşembe

“Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün bereketindendir. Kim sofradan düşen ekmek kırıntılarını yerse günahları mağfiret olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/22.jpg)
Başlık: Cuma Gününün Fazileti
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2011, 03:10:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Şevvâl 1432
Rumi   : 10 Eylül 1427
Miladi  : 23 Eylül 2011 Cuma

“Cuma günü gusül abdesti almak sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemû’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/23.jpg)
Başlık: Yolcunun Namazı / Gripten Korunmanın Bazı Yolları
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2011, 03:11:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Şevvâl 1432
Rumi   : 11 Eylül 1427
Miladi  : 24 Eylül 2011 Cumartesi

“Cuma günü gusül abdesti almak sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemû’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/24.jpg)
Başlık: Ashab'ın Resûlullah'a Biatı / Faydasız Münâkaşayı Terk Etmek
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2011, 14:09:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Şevvâl 1432
Rumi   : 12 Eylül 1427
Miladi  : 25 Eylül 2011 Pazar

“Allâh’ım, şu dört şeyden sana sığınırım: Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten, kabul olunmayan duâdan.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/25.jpg)
Başlık: Kanûnî'nin Vasiyeti
Gönderen: Mücteba - 26 Eylül 2011, 14:24:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Şevvâl 1432
Rumi   : 13 Eylül 1427
Miladi  : 26 Eylül 2011 Pazartesi

“Allah yolunda infak eden, harcamada bulunan kimseye yedi yüz kat sevab yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/26.jpg)
Başlık: En Büyük Hastalık: Cimrilik / Zilkâde Ayı / Zilkâde Ayı İctimâ'ı...
Gönderen: Mücteba - 27 Eylül 2011, 12:23:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Şevvâl 1432
Rumi   : 14 Eylül 1427
Miladi  : 27 Eylül 2011 Salı

“Çörek otunda ölümden başka her derde şifâ vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh: Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/27.jpg)
Başlık: İmâm Tirmizî / Beyit
Gönderen: Mücteba - 28 Eylül 2011, 16:55:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 15 Eylül 1427
Miladi  : 28 Eylül 2011 Çarşamba

“Ziyaretçiniz geldiği zaman ona ikram da bulununuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/28.jpg)
Başlık: Namazda Ta'dîl-i Erkân / Hakîki Cömertlik
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2011, 15:39:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 16 Eylül 1427
Miladi  : 29 Eylül 2011 Perşembe

“Ağzınızı (yalan, gıybet ve diğer bütün kirlerden) temizleyiniz. Zira o, Kur’ân’ın (okunduğu, geçtiği) yoludur.”(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/29.jpg)
Başlık: Peygamberimiz'in (s.a.v.) Akrabasına Hürmeti / Aniden Öldü
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2011, 18:34:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 17 Eylül 1427
Miladi  : 30 Eylül 2011 Cuma

“Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/09/30.jpg)
Başlık: Aşere-i Mübeşşere'den
Gönderen: Mücteba - 01 Ekim 2011, 09:37:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 18 Eylül 1427
Miladi  : 1 Ekim 2011 Cumartesi

“Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/01.jpg)
Başlık: Günahlar İfşâ Edilmez / Cep Telefonlarının Zararları
Gönderen: Mücteba - 02 Ekim 2011, 15:09:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 19 Eylül 1427
Miladi  : 2 Ekim 2011 Pazar

“Günahlar açıktan işlenip çoğaldığı zaman zelzele ve felâketler meydana gelir, idareciler emrindekilere zulmettiği zaman yağmurlar azalır, kıtlık meydana gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/02.jpg)
Başlık: Tevekkül
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2011, 13:05:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 20 Eylül 1427
Miladi  : 3 Ekim 2011 Pazartesi

“Yaşlı Müslümana ikramda bulunmak, Allah’a hürmet ve tazimdendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/03.jpg)
Başlık: İslâm'a Giriş / Allah'ın Kalbini Nurlandırdığı Müslüman
Gönderen: Mücteba - 04 Ekim 2011, 12:08:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 21 Eylül 1427
Miladi  : 4 Ekim 2011 Salı

“Biriniz din kardeşini ziyaret edip yanında oturduğu zaman ondan izin almadan yanından kalkmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/04.jpg)
Başlık: Haccın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 05 Ekim 2011, 12:53:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 22 Eylül 1427
Miladi  : 5 Ekim 2011 Çarşamba

“Âlim (ilmi) öğrenip onunla amel etmediği zaman, insanları aydınlatan fakat kendisini yakan mum gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/05.jpg)
Başlık: Lânet Etmek Mümine Yakışmaz / İdareciliğe Layık Olan
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2011, 11:47:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 23 Eylül 1427
Miladi  : 6 Ekim 2011 Perşembe

“En hayırlı dûa, istiğfardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/06.jpg)
Başlık: “Hastaları Ziyâret Ediniz”
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2011, 12:06:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 24 Eylül 1427
Miladi  : 7 Ekim 2011 Cuma

“Biriniz hasta ziyaretine gittiğinde ‘Yâ Rabbi! Bu kuluna şifâ bahşet.’ diye dua etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/07.jpg)
Başlık: Sabrın Mükafatı / Zarif Bir İkaz / Mercimek Çorbası
Gönderen: Mücteba - 08 Ekim 2011, 13:52:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 25 Eylül 1427
Miladi  : 8 Ekim 2011 Cumartesi

“Kulun günahı çok olup da ona keffaret olacak ameli bulunmazsa günahlarına keffaret olması için Allâhü Teâlâ onu hüzün ile mübtelâ kılar."
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/08.jpg)
Başlık: Resûlullah'ın (s.a.v.) Süt Mucizesi
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2011, 15:29:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 26 Eylül 1427
Miladi  : 9 Ekim 2011 Pazar

"Kul, yalan söylediği zaman ağzından çıkan pis koku sebebiyle üzerindeki melekler ondan bir mil uzaklaşır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/09.jpg)
Başlık: Müslümanlıkta Kazancın Ehemmiyeti / Hasta Ziyareti
Gönderen: Mücteba - 10 Ekim 2011, 13:28:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 27 Eylül 1427
Miladi  : 10 Ekim 2011 Pazartesi

“Bir kişi hanımına su (bile) ikram etse sevab kazanır.”
(Hadîs-i Şerîf; Buhârî, Târîh-i Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/10.jpg)
Başlık: Salevât Okunacak Vakitler Ve Mahaller / Ağız Kokusunun Sebebi ve Tedavisi
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2011, 12:17:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 28 Eylül 1427
Miladi  : 11 Ekim 2011 Salı

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o kimse âhirette ziyân edenlerden olacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/11.jpg)
Başlık: Sevdiklerinize Bunu Bildirin / Allah'ın Sevdikleri ve Sevmedikleri / Beyit
Gönderen: Mücteba - 12 Ekim 2011, 11:51:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 29 Eylül 1427
Miladi  : 12 Ekim 2011 Çarşamba

“Bir kişi öldüğü zaman melekler '(âhiret için) hangi sâlih amelleri hazırladı?' derler. İnsanlar da '(mal, mülk olarak) ne bıraktı?' derler.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannefi ibn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/12.jpg)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2011, 12:06:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 30 Eylül 1427
Miladi  : 13 Ekim 2011 Perşembe

“Haccını yapanla karşılaştığın zaman ona selam ver, musafaha yap ve o kimse evine girmeden önce (hiç vakit kaybetmeden) ondan senin için istiğfar etmesini iste. Zira onun günahları bağışlanmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/13.jpg)
Başlık: Ey İnsanlar Şirkten Sakının! / Güzel Sözler
Gönderen: Mücteba - 14 Ekim 2011, 12:20:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 1 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 14 Ekim 2011 Cuma

“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman istediğiniz kadar istifade ediniz.” Sahabe ‘Cennet bahçeleri nedir?’ diye sordular. Peygamberimiz “Zikir halkaları (meclisleri) dir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/14.jpg)
Başlık: Hz. Hamza Ve Hz. Ömer'in (r. anhümâ) Müslüman Olmaları
Gönderen: Mücteba - 15 Ekim 2011, 15:02:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 2 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 15 Ekim 2011 Cumartesi

“Her peygamberin iki veziri vardır. Benim iki vezirim ve arkadaşım Ebû Bekir ve Ömer’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/15.jpg)
Başlık: Hz. Ömer'den / İdarecinin En Çok Muhtaç Olduğu Şeyler / Kurban Kesiminde Dikkat
Gönderen: Mücteba - 16 Ekim 2011, 17:21:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 3 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 16 Ekim 2011 Pazar

“Bir sıkıntı içine düştüğünüz zaman ‘Hasbünallâhü ve ni’me’l-vekîl’ deyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/16.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Sünnetine Uymak
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2011, 12:45:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 4 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 17 Ekim 2011 Pazartesi

“…Benim sünnetime ve benden sonraki râşid ve hidâyete mazhar olmuş halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/17.jpg)
Başlık: Hac
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2011, 12:13:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 5 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 18 Ekim 2011 Salı

“Makbul olan haccın mükâfatı ancak cennettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/18.jpg)
Başlık: Tüccarda Üç Haslet / Akîka Kurbanı
Gönderen: Mücteba - 19 Ekim 2011, 11:56:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 6 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 19 Ekim 2011 Çarşamba

“Sana hayır dua edecek insanları çoğalt. Zira kul, kendisine kimin lisânıyla (yapılan duânın) kabul olunacağını veya rahmet olunacağını bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/19.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ehemmiyet - 20 Ekim 2011, 05:38:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 7 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 20 Ekim 2011 Perşembe

“Kim, Allah için hacceder ve hacda faydasız söz konuşmaz ve günah işlemezse, anasından doğduğu gündeki gibi günahsız olarak geri döner.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

HACCIN ŞARTLARI VE KISIMLARI

Haccın tarz olmasının şartları:
1- Müslüman olmak,
2- Haccın farz olduğunu bilmek,
3- Baliğ (ergen) olmak,
4- Akıllı olmak,
5- Hür olmak,
6- Nafakaya ve vasıtaya muktedir olmak,
7- Vakit (hac ayları),
8- Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimlerini sağlayacak imkanı ve gidiş geliş müddeti içinde yol masrafı ile aile fertlerinin geçimini temin etmiş olmak.
Haccın tarz olması için zekatta olduğu gibi belli bir nisab yoktur.
Haccın edasının tarz olmasının şartı beştir:
1- Sıhhatli olmak,
2- Yol emniyeti olmak,
3- Hacca gitmeğe (hapislik gibi) bir mani olmamak,
4- Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahremi bulunması,
5- Kadınların iddet bekliyor olmaması.
Hac, hükmü itibariyle üç kısımdır:
Farz hac: Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları icab eden hacdır.
Vacip hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vacip kıldığı hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nafile haccın kazası da vaciptir.
Nafile hac: Farz ve vacip olan hac dışındaki hac nafiledir. Üzerine hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nafiledir.
Farz, vacip yahut nafile hac edası itibar ile üç türlüdür:
Hacc-ı ifrad: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.
Hacc-ı Temettü: Aynı senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla eda etmektir. Temettü haccına niyet eden kimse, dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vaciptir. Hacc-ı temettü, hacc-ı ifrattan daha faziletlidir.
Hacc-ı Kıran: Bir ihramla umre ve haccı beraber yapmaktır. Hacc-ı temettüde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vaciptir. Hacc-ı kıran, hacc-ı ifrad ve hacc-ı temettüdan daha faziletlidir. Hacc-ı kıran ve hacc-ı temettü afaki olanlar (Mikat haricinden Mekke’ye gelenler) içindir.

Not:Resimi program yardımıyla yazıya dökme ile yaptım. Gördüğüm hataları düzelttim ama gözümden kaçan varsa kusuruma bakmayın. Bu şekilde google tarafından daha çok kişinin bulmasına vesile olacaktır. Uğraştırıyor ama daha faydalı, isterseniz nasıl yapıldığını anlatabilirim. Ücretsiz programlar yardımı ile yapılmaktadır.
Başlık: Haccın Şartları ve Kısımları
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2011, 11:30:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 7 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 20 Ekim 2011 Perşembe

"Kim, Allah için hacceder ve hacda faydasız söz konuşmaz ve günah işlemezse, anasından doğduğu gündeki gibi günahsız olarak geri döner."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/20.jpg)
Başlık: Kurban Nisâbı / Kurbanın Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2011, 11:28:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 8 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 21 Ekim 2011 Cuma

“Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Muttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/21.jpg)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? / Kurban Etinin Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 22 Ekim 2011, 09:24:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 9 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 22 Ekim 2011 Cumartesi

“Yatsı namazını cemaatla kılan, gecenin yarısını ibâdetle geçirmiş, sabah namazını da cemaatle kılan gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/22.jpg)
Başlık: Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar
Gönderen: Mücteba - 23 Ekim 2011, 09:25:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 10 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 23 Ekim 2011 Pazar

“Ne mutlu o kimseye ki, ayıpları, kendisini başkasının ayıplarını görmekten alıkoydu.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/23.jpg)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz? / Kurban Kesmeye Dair
Gönderen: Mücteba - 24 Ekim 2011, 12:12:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 11 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 24 Ekim 2011 Pazartesi

“Dört şey cennet hazinelerindendir: Sadakayı gizli vermek, musibeti gizlemek, sıla-i rahim yapmak ve “Lâ hav le velâ kuvvete illâ billâh” demek.”
(Hadîs-i Şerîf, Hatîb-i Bağdâdî, Târîh-i Bağdad)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/24.jpg)
Başlık: Medine-i Münevvere'de İlkler / Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 25 Ekim 2011, 12:08:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 12 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 25 Ekim 2011 Salı

“Kim gönül hoşluğuyla ve sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/25.jpg)
Başlık: Kurbana Ait Hükümler / Zilhicce Ayı İctimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2011, 11:37:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 13 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 26 Ekim 2011 Çarşamba

“Kulların Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanı ailesine faydalı olandır.”
(Hadîs-i Şerîf; Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/26.jpg)
Başlık: Zilhicce Ayı Ve On Gece / Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2011, 12:32:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Zi'l-ka'de 1432
Rumi   : 14 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 27 Ekim 2011 Perşembe

“Ey îmân edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (mâddeten ve mânen) tertemiz olanlarından yiyiniz ve Allâh’a şükrediniz...”
(Bakara Sûresi, âyet 172)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/27.jpg)
Başlık: Kurbanın Fazîleti / Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2011, 11:59:50


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 15 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 28 Ekim 2011 Cuma

“Allâhü Teâlâ’ya içinde kendisine ibadet olunan en sevimli günler Zilhicce’nin (ilk) on günüdür. Her bir gününün orucu bir senelik oruca, her gecesinin ihyası da Kadir Gecesi’ni ihyaya muâdildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/28.jpg)
Başlık: Kurban Keserken Dikkat Edilecek Hususlar
Gönderen: Mücteba - 29 Ekim 2011, 12:38:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 16 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 29 Ekim 2011 Cumartesi

“O (Allah), sizlere ancak ölü (lâfle) olanları, (akar) kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlananı haram kılmıştır…”
(Bakara Sûresi, âyet 173)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/29.jpg)
Başlık: Kurban / Kurbanın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 30 Ekim 2011, 08:42:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 17 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 30 Ekim 2011 Pazar

“Kim kurbanının derisini satarsa, onun için (tam) kurban (sevâbı) yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/30.jpg)
Başlık: Kurbanın Müstehabları / Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2011, 12:01:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 18 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 31 Ekim 2011 Pazartesi

“Allâhü Teâlâ katında günlerin en büyüğü Kurban Bayramı günüdür, sonra da ikinci günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/10/31.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: nazillili muallim - 01 Kasım 2011, 02:16:23
(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/02/02.jpg)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir? / Beyit
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2011, 12:16:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 19 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 1 Kasım 2011 Salı

“Kim mal genişliği (imkân) bulur da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize yaklaşmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/01.jpg)
Başlık: Arefe Günü / Kurbanın Yenmesi Mekrûh Olan A'zâları
Gönderen: Mücteba - 02 Kasım 2011, 12:13:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 20 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 2 Kasım 2011 Çarşamba

“Elbette o (kurban)ların ne etleri, ne kanları Allâh'a ermez. Ona sizden ancak takvâ erecektir...”
(Hacc Sûresi, âyet 37)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/02.jpg)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 03 Kasım 2011, 11:39:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 21 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 3 Kasım 2011 Perşembe

“(Habîbim Ahmed) şüphe yok ki biz sana Kevser’i verdik. Sen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes...”
(Kevser Sûresi, âyet 1-2)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/03.jpg)
Başlık: Teşrîk Tekbîri / Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2011, 11:51:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 22 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 4 Kasım 2011 Cuma

“Allâhü Teâlâ’nın, kullarını Cehennem’den en çok âzâd ettiği gün Arefe günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/04.jpg)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı? ...
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2011, 12:32:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 23 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 5 Kasım 2011 Cumartesi

“Âdemoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/05.jpg)
Başlık: Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler / Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?
Gönderen: Mücteba - 06 Kasım 2011, 08:33:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 24 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 6 Kasım 2011 Pazar

“Kurban günü, bayram yapmakla emrolundum. Allahü Teâlâ onu bu ümmet için bayram kılmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/06.jpg)
Başlık: Allâhü Teâlâ'nın Zâtî Sıfatlarından: Bekâ / Ette Dikkat Edilecek Bazı Hususlar
Gönderen: Mücteba - 08 Kasım 2011, 02:52:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 25 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 7 Kasım 2011 Pazartesi

“Sevabı en süratli verilecek hayır, (yaratılmışlara) iyilik yapmak ve sıla-i rahimdir. Azabı en süratli verilecek olan şer (kötülük) zulüm ve sıla-i rahmi terk etmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/07.jpg)
Başlık: Hz. Ömer RadıyAllahu Anh / Mutfağımız: Ciğer Kavurması
Gönderen: Mücteba - 08 Kasım 2011, 13:52:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 26 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 8 Kasım 2011 Salı

“İbâdetin afeti, devam etmemek ara vermektir. Sözün afeti yalandır. İlmin afeti de unutmaktır.”
(Hadîs-i Şerîf; Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/08.jpg)
Başlık: İlmihal: Öldükten Sonra Kabirde Hayât / Âdâb: Kabirleri Ziyaret
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2011, 08:55:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 27 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 9 Kasım 2011 Çarşamba

“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/09.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Nur_Yolu - 09 Kasım 2011, 14:27:51
Allah Razı Olsun
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2011, 12:24:09
Allah Razı Olsun

Cümlemizden.
Başlık: Onun Güzel Ahlakından / Milona Kahramanı Abdülezel Paşa
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2011, 12:25:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 28 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 10 Kasım 2011 Perşembe

“Namazın ilk vaktinde kılınmasında Allâh’ın rızâsı vardır, son vaktinde kılınmasında ise Allâh’ın affı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/10.jpg)
Başlık: Namazda Selâm / İhtiyât
Gönderen: Mücteba - 11 Kasım 2011, 12:04:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 29 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 11 Kasım 2011 Cuma

“Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanınız, yemesi en az olan (yani oruç tutan)ınız ve bedeni en hafif olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/11.jpg)
Başlık: İlim İnsanı Yüceltir / Hikmet'in Kemâli
Gönderen: Mücteba - 12 Kasım 2011, 09:38:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 30 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 12 Kasım 2011 Cumartesi

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” duâsını çokça okuyunuz. Zira o, zarar kapılarından doksan dokuzunu kapatır. (Bu kapıların) en aşağısı da sıkıntıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/12.jpg)
Başlık: Peygamberimizin Ümmetine Nasihati / En Sağlam Kale; Adâlet Vesveseden Kurtulmak
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2011, 15:52:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 31 Teşrin-i Evvel 1427
Miladi  : 13 Kasım 2011 Pazar

“Haberiniz olsun ki gerek ehl-i kitaptan olsun, gerek müfriklerden (Allâh’ı ve Resûlü Muhammed Mustafa’yı) in kâr edenler hepsi ebedî olmak üzere cehennem ateşindedirler. Onlar halkın en şerlileridir.”
(Beyyine Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/13.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Bazı Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2011, 12:28:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 1 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 14 Kasım 2011 Pazartesi

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, kulunun bir şey yiyip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden veya bir şey içip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden râzı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/14.jpg)
Başlık: Ehl-i Sünnetin Ameldeki Dört Mezhebi
Gönderen: Mücteba - 15 Kasım 2011, 12:32:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 2 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 15 Kasım 2011 Salı

“Dört şey peygamberlerin sünnetindendir: Hayâ sâhibi olmak, güzel koku sürünmek, nikâhlanmak (evlenmek) ve misvak kullanmak.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/15.jpg)
Başlık: Resûlullah'ı Sevmenin Bereketi / Dinin Esası Üçtür / Nehirde Boy Abdesti
Gönderen: Mücteba - 16 Kasım 2011, 11:55:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 3 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 16 Kasım 2011 Çarşamba

“Evlerinizde Kur’ân-ı Kerîm okumayı çoğaltınız. Çünkü içinde Kur'ân-ı Kerîm okunmayan evin hayrı az olur, şerri çok olur ve içindekilere dar gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/16.jpg)
Başlık: Î'tikad:..Ashâb-ı Kirâmı Sevmek Vazîfemiz
Gönderen: Mücteba - 17 Kasım 2011, 11:45:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 4 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 17 Kasım 2011 Perşembe

Ukbe bin Âmir (r.a.)’dan: “Resûlullâh (s.a.v.) bana her (farz) namazın arkasında muavvizât’ı (İhlas, Felak ve Nâs sûrelerini) okumamı emretti.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/17.jpg)
Başlık: Müşriklerin İtirafı / Bustânî İsrâilî'nin Müslüman Olması (r.a.) / Valinin İhsan
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2011, 12:11:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 5 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 18 Kasım 2011 Cuma

“Ey îmân edenler! Kendilerine kitap verilmiş olan (Yahûdî ve Hıristiyan)lardan herhangi bir gürûha itâat eder (tâbî olur) iseniz, sizi îmânınızdan sonra çevirip, kâfir yaparlar.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 100)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/18.jpg)
Başlık: Hicrî Takvim Nedir? / Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Kasım 2011, 08:27:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 6 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 19 Kasım 2011 Cumartesi

“Allâhü Teâlâ kendisine ibadet eden genç ile meleklerine karşı iftihar eder ve ‘Şu kuluma bakınız. Benim için nefsinin arzu ve isteklerini terk etti.’ buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/19.jpg)
Başlık: Hicrî Tarihin Kabul Edilişi
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2011, 14:56:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 7 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 20 Kasım 2011 Pazar

“Allâhü Teâlâ, sizden biriniz bir amel işlediği (bir iş yaptığı) zaman onu ihlaslı yapmasını sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/20.jpg)
Başlık: Murâd Hüdâvendigâr (Sultân Birinci Murad Hân)
Gönderen: Mücteba - 21 Kasım 2011, 12:12:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 8 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 21 Kasım 2011 Pazartesi

“Bir kul cennet meyvelerinden birini kopardığı zaman hemen onun yerinde yenisi çıkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/21.jpg)
Başlık: Muharrem Ayı ve Âşûrâ Günü
Gönderen: Mücteba - 22 Kasım 2011, 11:57:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 9 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 22 Kasım 2011 Salı

“Kalbinde Kur’ân-ı Kerîm’den bir şey bulunmayan kimse, harap olmuş ev gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/22.jpg)
Başlık: Talâk (Boşama) / Parçalı Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 23 Kasım 2011, 13:19:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 10 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 23 Kasım 2011 Çarşamba

“Allâhü Teâlâ’ya en sevimsiz olan helâl, talak(boşama)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/23.jpg)
Başlık: Zilhicce'nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet / Muharrem Ayının Birinci Günü ...
Gönderen: Mücteba - 24 Kasım 2011, 11:42:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 11 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 24 Kasım 2011 Perşembe

“Her şeyi cilâlayan bir cilâ vardır. Kalplerin cilâsı da Allâh’ı zikretmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/24.jpg)
Başlık: Muharrem Ayı
Gönderen: Mücteba - 25 Kasım 2011, 12:31:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Zi'l-Hicce 1432
Rumi   : 12 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 25 Kasım 2011 Cuma

“Muhakkak sabah (namazı vaktinde) uyku, rızka mâni olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/25.jpg)
Başlık: Useyd B. Hudayr (r.a.) / Muharremin 1'i İle 10'u Arasında Namaz
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2011, 15:03:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Muharrem 1433
Rumi   : 13 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 26 Kasım 2011 Cumartesi

“Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh’ın ayı olan Muharrem orucudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/26.jpg)
Başlık: Sabır
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2011, 15:45:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Muharrem 1433
Rumi   : 14 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 27 Kasım 2011 Pazar

“Dünyada insanlara zulmedenlere Allâhü Teâlâ da (kıyamet gününde) azab eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/27.jpg)
Başlık: Cenâzeyi Defn Etmek
Gönderen: Mücteba - 28 Kasım 2011, 11:54:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Muharrem 1433
Rumi   : 15 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 28 Kasım 2011 Pazartesi

“Kabir, âhiret konaklarının evvelidir. Kişi ondan kurtulursa sonrakiler ondan daha kolaydır. Şâyet ondan kurtulamazsa ondan sonrası daha şiddetlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/28.jpg)
Başlık: Takva Nedir? / Beyit
Gönderen: Mücteba - 29 Kasım 2011, 12:01:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Muharrem 1433
Rumi   : 16 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 29 Kasım 2011 Salı

“Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyip okuyan ve onunla amel eden kimselere hürmet ediniz. Kim onlara hürmet ederse bana hürmet etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/29.jpg)
Başlık: Takva Hakkında Dediler ki
Gönderen: Mücteba - 30 Kasım 2011, 12:30:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Muharrem 1433
Rumi   : 17 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 30 Kasım 2011 Çarşamba

“Muhakkak rızık, ecelin kulu arayıp bulduğu gibi kulu arar, bulur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/11/30.jpg)
Başlık: Hz. Osman'ın Tevazuu / Hz. Ali (k.v.) Buyurdular / Konuşma Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 01 Aralık 2011, 12:18:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Muharrem 1433
Rumi   : 18 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 1 Aralık 2011 Perşembe

“İbâdetin en kolay ve bedene en hafif olanını size haber vereyim mi? Dili (faydasız konuşmalardan) tutmak ve güzel ahlak.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/01.jpg)
Başlık: Namazda Esnemek / Âşûrenin Yapılışı
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2011, 11:54:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Muharrem 1433
Rumi   : 19 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 2 Aralık 2011 Cuma

“Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb) den üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik oruç sevâbı yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi'd-Dîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/02.jpg)
Başlık: Âşûrâ Günü Meydana Gelmiş ve Gelecek Bâzı Mühim Hâdi-seler / 9. ve 10. Gece
Gönderen: Mücteba - 03 Aralık 2011, 13:44:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Muharrem 1433
Rumi   : 20 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 3 Aralık 2011 Cumartesi

“Âşûrâ (Muharremin onuncu) gününde oruç tutunuz. O öyle bir gündür ki, o günde peygamberler (aleyhimüsselâm) oruç tutarlardı.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Hacer, el-Metâlibu’l âliye)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/03.jpg)
Başlık: “Kişi Sevdiği İle Beraberdir” / Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2011, 13:43:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Muharrem 1433
Rumi   : 21 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 4 Aralık 2011 Pazar

“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) Yahûdilere muhâlefet ediniz; Bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/04.jpg)
Başlık: İşlerin Hayırlısı Ortasıdır / Hayvanlarda Kamuflaj
Gönderen: Mücteba - 05 Aralık 2011, 12:27:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Muharrem 1433
Rumi   : 22 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 5 Aralık 2011 Pazartesi

“Her kim âşûrâ günü çoluk çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/05.jpg)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik
Gönderen: Mücteba - 06 Aralık 2011, 12:11:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Muharrem 1433
Rumi   : 23 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 6 Aralık 2011 Salı

“Kul, müslüman kardeşinin yardımında oldukça Allâhü Teâlâ da onun yardımındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/06.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular:
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2011, 12:15:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Muharrem 1433
Rumi   : 24 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 7 Aralık 2011 Çarşamba

"Kim, Allâhü Teâlâ’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allâh’ın peygamberi olduğuna kalbiyle tasdik ederek şehadette bulunduğu halde ölürse cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/07.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular:
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2011, 11:47:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Muharrem 1433
Rumi   : 25 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 8 Aralık 2011 Perşembe

“Sizden biri kendinde, malında veya kardeşinde hoşuna giden bir şey görürse ona (mâşâAllah, Allah mübarek etsin gibi) bereketle dua etsin. Zîrâ, nazar haktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/08.jpg)
Başlık: Duhâ Namazı / Sünnete Uymanın Kerâmeti / Tam Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 09 Aralık 2011, 12:01:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Muharrem 1433
Rumi   : 26 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 9 Aralık 2011 Cuma

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duhâ (kuşluk) namazını altı rek'at kılardı.”
(Hadîs-i Şerîf, Tirmizî, eş-Şemâil) 

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/09.jpg)
Başlık: Haram Yiyenin İbadeti Kabul Olunmaz / “Namazdaki Tekbirler”
Gönderen: Mücteba - 10 Aralık 2011, 15:29:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Muharrem 1433
Rumi   : 27 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 10 Aralık 2011 Cumartesi

“Allâhü Teâlâ, günahlarından tevbe eden genci elbette sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/10.jpg)
Başlık: Müslümanların En İyi ve En Kötü Amelleri / Tavuğun Temizlen-mesinde Mühim Husus
Gönderen: Mücteba - 11 Aralık 2011, 12:07:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Muharrem 1433
Rumi   : 28 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 11 Aralık 2011 Pazar

“Hayâ (utanmak) güzeldir, fakat kadınlarda daha güzeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/11.jpg)
Başlık: İnsanların En Üstünü
Gönderen: Mücteba - 12 Aralık 2011, 11:50:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Muharrem 1433
Rumi   : 29 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 12 Aralık 2011 Pazartesi

“Her arzu ettiğin şeyi yemen israftır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/12.jpg)
Başlık: İmâm-ı Şâfiî Hazretlerinden (rh.)
Gönderen: Mücteba - 13 Aralık 2011, 11:41:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Muharrem 1433
Rumi   : 30 Teşrin-i Sânî 1427
Miladi  : 13 Aralık 2011 Salı

“Zamanın bereketi azalıp sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat da ateşte kuru ot(un yanması) kadar olmadan kıyamet kopmayacaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/13.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: zamansız - 13 Aralık 2011, 13:58:33
paylaştığınız konular değerli ve bilinmesi gereken önemli konular,bilgilendirdiğiniz için Allah razı olsun. s33))
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 14 Aralık 2011, 11:50:36
paylaştığınız konular değerli ve bilinmesi gereken önemli konular,bilgilendirdiğiniz için Allah razı olsun. s33))

Cümlemizden ...
Başlık: Ashâb-ı Kehf: Mağara Arkadaşları
Gönderen: Mücteba - 14 Aralık 2011, 11:52:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Muharrem 1433
Rumi   : 1 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 14 Aralık 2011 Çarşamba

“Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara karşı iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/14.jpg)



http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/ashabi_kehfin_isimleri-t48028.0.html
http://www.sadakat.net/forum/gezelim_gorelim/gap_turu3_ashabi_kehf_tarsus-t27951.0.html
http://www.sadakat.net/mektubat-i-rabbani/4489-65mektup.html
Başlık: Aşere-i Mübeşşereden / Sultan İkinci Selîm Hân
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2011, 12:10:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Muharrem 1433
Rumi   : 2 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 15 Aralık 2011 Perşembe

“Din kardeşinin başına gelen bir belâya sevinme! Zîrâ Allah ona âfiyet verir de seni belâya uğratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/15.jpg)
Başlık: Mukaddesata Hürmet / Yaratılmışlara Merhamet / Mutfağımız:.. Pırasalı Gül Böreği
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2011, 11:49:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Muharrem 1433
Rumi   : 3 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 16 Aralık 2011 Cuma

“Kişinin, müsafiriyle beraber evin kapısına kadar çıkması sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/16.jpg)
Başlık: Muhtelif Kazanç Yolları
Gönderen: Mücteba - 18 Aralık 2011, 01:35:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Muharrem 1433
Rumi   : 4 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 17 Aralık 2011 Cumartesi

“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/17.jpg)
Başlık: Übeyy B. Kâ'b el-Ensârî (r.a.) / “Hiç Bir İyiliği Küçük Görme”
Gönderen: Mücteba - 18 Aralık 2011, 14:04:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Muharrem 1433
Rumi   : 5 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 18 Aralık 2011 Pazar

“Yakında ümmetimin içinde, kaderi yalanlayıp inkâr eden topluluklar olacaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/18.jpg)
Başlık: Medîne'ye Arap Kabîlelerinden Elçiler Gelmesi / Sağlık: Sigara ve Akçiğer Kanser
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2011, 11:50:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Muharrem 1433
Rumi   : 6 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 19 Aralık 2011 Pazartesi

“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise nefsin istemediği şeylerle çepe çevre sarılmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/19.jpg)
Başlık: Osmanlı'nın İlk Şeyhülislamı Molla Fenârî Merhum
Gönderen: Mücteba - 20 Aralık 2011, 11:54:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Muharrem 1433
Rumi   : 7 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 20 Aralık 2011 Salı

“Kış mü’minin baharıdır. Gündüzleri kısa olur da oruç tutar, geceleri uzun olur da, (teheccüd ve zikirle) ihyâ eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/20.jpg)
Başlık: Namazın Bazı Mekruhları
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2011, 11:46:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Muharrem 1433
Rumi   : 8 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 21 Aralık 2011 Çarşamba

“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur. Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/21.jpg)
Başlık: İmâm-ı Âzam Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 22 Aralık 2011, 12:33:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Muharrem 1433
Rumi   : 9 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 22 Aralık 2011 Perşembe

“Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/22.jpg)
Başlık: “...Ey Ehli Kitap size Resulumuz Geldi...”
Gönderen: Mücteba - 23 Aralık 2011, 16:06:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Muharrem 1433
Rumi   : 10 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 23 Aralık 2011 Cuma

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki eğer bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilen (Kitaba, dîn)e iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/23.jpg)
Başlık: Ulü'l Azim Peygamberler / Safer Ayı İctimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2011, 13:54:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Muharrem 1433
Rumi   : 11 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 24 Aralık 2011 Cumartesi

“Hırslı iki kişi vardır ki onlar doymazlar: İlme karşı hırslı olan ile dünyaya karşı hırslı olan.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/24.jpg)
Başlık: Şahit olarak Allah Yeter: Muhammed Resûlullah’dır.
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2011, 12:54:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Muharrem 1433
Rumi   : 12 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 25 Aralık 2011 Pazar

“Bir vakit Meryem'in oğlu Îsa (a.s.) şöyle dedi: “Ey İsrail oğulları, ben size Allah’ın resûlüyüm. Önümdeki Tevrat’ın tasdikçisi ve benden sonra gelecek bir resûlün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed’dir…”
(Saf Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/25.jpg)
Başlık: Mazlumun Hakkı / Mihal Gazi'nin Müslüman Olması
Gönderen: Mücteba - 26 Aralık 2011, 04:28:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Safer 1433
Rumi   : 13 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 26 Aralık 2011 Pazartesi

“Allâhü Teâlâ gençliğini Allah’a ibadette geçiren genci elbette sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/26.jpg)
Başlık: Şeytanın Yedi Büyük Hilesi
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2011, 14:09:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Safer 1433
Rumi   : 14 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 27 Aralık 2011 Salı

“Dostunu ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü buğz(düşmanlık)et, günün birinde dostun olabilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/27.jpg)
Başlık: İstikâmet: Doğruluk
Gönderen: Mücteba - 28 Aralık 2011, 03:45:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Safer 1433
Rumi   : 15 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 28 Aralık 2011 Çarşamba

“Allâhü Teâlâ’nın kitabında nazar için sekiz âyet vardır: Fâtiha-i Şerîfe ve Âyetü’l-Kürsî.” (Fâtiha-i Şerîfe yedi, Âyetü’l-Kürsi bir âyettir.)
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/28.jpg)
Başlık: “Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır” / Cehennem Ateşi Seni Yakmaz
Gönderen: Mücteba - 29 Aralık 2011, 04:43:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Safer 1433
Rumi   : 16 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 29 Aralık 2011 Perşembe

Resulullah (s.a.v.) “Girmek istemeyen müstesna, bütün ümmetim cennete girer.” ‘Yâ ResûlAllah kim istemez?’ dediler. “Kim bana itaat ederse cennete girer, kim bana isyan eder; emrettiklerimi yapmazsa cennete girmeyi istememiş olur.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/29.jpg)
Başlık: Edeb
Gönderen: Mücteba - 30 Aralık 2011, 05:19:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Safer 1433
Rumi   : 17 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 30 Aralık 2011 Cuma

“Bir kimse insanları dalâlete; sapıklığa çağırırsa kendisini takip edenlerin günahları, onların günahından bir şey eksilmeden onun defterine yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/30.jpg)
Başlık: "...Ey İnsanlar! Ben Size, Hepinize Allâh’ın Resûl’üyüm..."
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2011, 19:35:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Safer 1433
Rumi   : 18 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 31 Aralık 2011 Cumartesi

" 'Allâh üçün üçüncüsüdür.' diyenler elbette kâfir oldular. Hâlbuki bir tek ilâhtan başka ilâh yok. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette içlerinden kâfir kalanlarına şüphesiz ki pek şiddetli azâb dokunacaktır."
(Mâide Sûresi, âyet 73)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/12/31.jpg)
Başlık: Besmelenin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 01 Ocak 2012, 05:54:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Safer 1433
Rumi   : 19 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 1 Ocak 2012 Pazar

"Bismillahirrahmanirrahim ile başlanmayan her (meşru' ve mübah) olan iş (in hayır ve bereketi) kesiktir."
(Hadis-i Şerif, Feyzü'l-Kadir)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/01.jpg)
Başlık: Kulun İlk Hesaba Çekileceği Şey: Beş Vakit Namaz
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2012, 12:27:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Safer 1433
Rumi   : 20 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 2 Ocak 2012 Pazartesi

“…Namazı tam rükünleri ile edâ edin. Çünkü namaz mü’minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır.”
(Nisâ Sûresi, âyet 103)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/02.jpg)
Başlık: Peygamberimizin Halîfeleri
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2012, 12:28:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Safer 1433
Rumi   : 21 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 3 Ocak 2012 Salı

“Dört kişi vardır ki, onların sevgisi münâfığın kalbinde toplanmaz ve onları ancak mü’min sever. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'dir.” (R. Anhüm)
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/03.jpg)
Başlık: Mescit Ve Camilere Hürmet
Gönderen: Mücteba - 04 Ocak 2012, 13:57:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Safer 1433
Rumi   : 22 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 4 Ocak 2012 Çarşamba

“Allâhü Teâlâ’nın mescidlerinde onun isminin zikredilmesini engelleyen ve o mescitlerin harap olmasına çalışan kimseden daha zâlim kim vardır? Onlar için o mescidlere korka korka girmelerinden başka salâhiyet yoktur. Onlar için dünyâda rezillik vardır, onlar için âhirette ise pek büyük bir azap vardır.”
(Bakara sûresi, âyet 114)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/04.jpg)
Başlık: İlahi Rahmetin Doksan Dokuzu Âhirette Tecceli Eder / Osmanlılarda Hayır Eserleri
Gönderen: Mücteba - 05 Ocak 2012, 12:25:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Safer 1433
Rumi   : 23 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 5 Ocak 2012 Perşembe

“...Ve nefisleriniz için her ne hayır takdim ederseniz, Allah yanında onu hayır ve ecri daha büyük olarak bulacaksınız...”
(Müzzemmil Sûresi, âyet 20)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/05.jpg)
Başlık: “İbâdetlerin En Fazîletlisi Tevâzudur”
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2012, 12:43:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Safer 1433
Rumi   : 24 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 6 Ocak 2012 Cuma

“Allâhü Teâlâ bana, birbirinize tevâzu göstermenizi, hatta hiç kimsenin başka birine karşı övünmemesini, hiç kimsenin başka birine zulmetmemesini vahyetti.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/06.jpg)
Başlık: Edille-i Şer'iyye; Dînin Delilleri / Çocukların Beslenmesi
Gönderen: Mücteba - 07 Ocak 2012, 18:34:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Safer 1433
Rumi   : 25 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 7 Ocak 2012 Cumartesi

“Her kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra peygambere muhâlefette bulunur ve mü'minler (in ittifak ve icmâ ile inandıkları) yolunun başkasına giderse biz onu gittiğine bırakırız ve kendisine cehennemi boylatırız ki o ne fenâ gidiştir.”
(Nisâ Sûresi, âyet 115)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/07.jpg)
Başlık: Mahşerde İnsanlar
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2012, 09:11:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Safer 1433
Rumi   : 26 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 8 Ocak 2012 Pazar

“Kıyâmet gününde insanlar mahşer yerinde (izdihamdan, şiddetten, güneşin yaklaşmasından) terleyecektir. Öyle ki dökülen ter, yetmiş zirâ derinliğinde yere geçecek ve onların ağızlarına yükselip gemleyecek, hatta kulaklarına yükselecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/08.jpg)
Başlık: İtikada Dâir Bazı Meseleler / Atalar Sözü:
Gönderen: Mücteba - 09 Ocak 2012, 13:55:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Safer 1433
Rumi   : 27 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 9 Ocak 2012 Pazartesi

“Ümmetim dalâlet (sapıklık) üzerine toplanmaz. Şâyet bir ihtilâf görürseniz, sevâd-ı a’zam (ehl-i sünnet ve cemaat)a sıkıca sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sunen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/09.jpg)
Başlık: Gayret ve Himmet
Gönderen: Mücteba - 10 Ocak 2012, 12:31:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Safer 1433
Rumi   : 28 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 10 Ocak 2012 Salı

“Şânım hakkı için size kendinizden, gâyet izzetli bir resûl geldi ki, sizin sıkılmanız ona ağır gelir. Üstünüze hırs ile titrer. Mü’minlere Raûf(pek şefkatli)dir, Rahîm (fıtraten pek ziyâde merhametli)dir.”
(Tevbe Sûresi, âyet 128)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/10.jpg)
Başlık: İslâm, Îmân Ve İhsân
Gönderen: Mücteba - 11 Ocak 2012, 12:35:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Safer 1433
Rumi   : 29 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 11 Ocak 2012 Çarşamba

“İlmin kaldırılması, cehâletin kökleşmesi, şarabın çok içilmesi, zinânın yayılması kıyâmet alâmetlerindendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/11.jpg)
Başlık: Tevâzu, Af Ve Hukuka Riâyet
Gönderen: Mücteba - 12 Ocak 2012, 12:40:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Safer 1433
Rumi   : 30 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 12 Ocak 2012 Perşembe

“Pehlivan, güreşte rakîbini yenen değildir. Gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman kendine (öfkesine) sâhip olandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)  

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/12.jpg)
Başlık: Hz. Ümmühânî (RadıyAllahu Anhâ)
Gönderen: Mücteba - 14 Ocak 2012, 02:59:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Safer 1433
Rumi   : 31 Kânûn-ı Evvel 1427
Miladi  : 13 Ocak 2012 Cuma

“Sahip olunacak şeylerin en faziletlisi, zikreden bir dil, şükreden bir kalb, dîni hususunda yardımcı olan mü’min bir hanımdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/13.jpg)
Başlık: İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır
Gönderen: Mücteba - 14 Ocak 2012, 17:55:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Safer 1433
Rumi   : 1 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 14 Ocak 2012 Cumartesi

“İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her müslüman üzerine farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/14.jpg)
Başlık: Akşemseddîn Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2012, 10:33:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Safer 1433
Rumi   : 2 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 15 Ocak 2012 Pazar

“Âlimlere uyunuz. Zira onlar dünyanın (doğru yolu gösteren) ışıkları, âhiretin kandilleridir."
(Hadîs-i Şerîf, Sûyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/15.jpg)
Başlık: Tarih İlminin Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 16 Ocak 2012, 12:15:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Safer 1433
Rumi   : 3 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 16 Ocak 2012 Pazartesi

“(Ey mü’minler) Sizden önce nice vak’alar geçmiştir. Onun için yeryüzünde dolaşın da bir bakın: Peygamberleri tekzib edenlerin akıbetleri nasıl olmuş?”
(Âli İmrân Sûresi, âyet 137)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/16.jpg)
Başlık: Namazı İlk Vaktinde Kılmak
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2012, 11:52:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Safer 1433
Rumi   : 4 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 17 Ocak 2012 Salı

“O namaz kılanların vay hallerine ki onlar namazlarından yanılmışlardır (ehemmiyetinden gaflet edip vaktini tehir etmişlerdir).”
(Mâûn Sûresi, âyet 4-5)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/17.jpg)
Başlık: Mukaddesâta Hürmet
Gönderen: Mücteba - 18 Ocak 2012, 11:45:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Safer 1433
Rumi   : 5 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 18 Ocak 2012 Çarşamba

“Her kim de Allâh'ın şeâirine (muhterem kıldığı alâmetlere; mukaddesâta) ta'zîm (hürmet) ederse, şüphesiz o kalplerin takvâsındandır.”
(Hac Sûresi, âyet 32)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/18.jpg)
Başlık: İslâm'ın Beş Esâsı
Gönderen: Mücteba - 19 Ocak 2012, 11:36:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Safer 1433
Rumi   : 6 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 19 Ocak 2012 Perşembe

“Rab olarak Allâh’ı, din olarak İslâm'ı ve peygamber olarak da Muhammed'i (s.a.v.) kabûl edip râzı olan, îmânın lezzetini tatmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/19.jpg)
Başlık: İlmin Fazileti / Kim Daha Güçlü / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 20 Ocak 2012, 11:38:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Safer 1433
Rumi   : 7 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 20 Ocak 2012 Cuma

“Her kim İslâm’ı yaymak için ilim öğrenirken vefat ederse onunla peygamberler arasında cennette tek bir derece vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/20.jpg)
Başlık: İbadet Allâh’ın Nimetidir / Kıyâmette Dünyanın Asıl Yüzü / Yemek Tarifi: Balık..
Gönderen: Mücteba - 21 Ocak 2012, 18:19:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Safer 1433
Rumi   : 8 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 21 Ocak 2012 Cumartesi

“Kim mü’min kardeşine ikrâm ederse, Allâhü Teâlâ’ya hürmet etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/21.jpg)
Başlık: Yavuz Sultan Selim Ve Mukaddes Emanetler / Fıkra: Rağıp Paşa’nın Emin Memuru
Gönderen: Mücteba - 22 Ocak 2012, 10:20:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Safer 1433
Rumi   : 9 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 22 Ocak 2012 Pazar

“Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyip okuyan ve onunla amel eden kimselere hürmet ediniz. Kim onlara hürmet ederse bana hürmet etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/22.jpg)
Başlık: İlmiyle Amel Etmeyenin Akıbeti / Rebîulevvel Ayı / Rebîulevvel Ayı İctimâ‘ı, ..
Gönderen: Mücteba - 23 Ocak 2012, 12:39:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Safer 1433
Rumi   : 10 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 23 Ocak 2012 Pazartesi

“Kavuştuğu nimetleri dile getirmek bir şükürdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/23.jpg)
Başlık: İlim Şehrinin Kapısı Hazret-i Ali (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2012, 11:45:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 11 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 24 Ocak 2012 Salı

“Ali bin Ebû Tâlib, ümmetimin en sâdığı ve en cesûrudur.”
(Hadîs-i Şerîf, el-Metâlibü'l-Âliyye)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/24.jpg)
Başlık: Cenazelerdeki Halimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Ocak 2012, 11:47:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 12 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 25 Ocak 2012 Çarşamba

“Muhakkak kabirleri ziyaret, ahireti hatırlatır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/25.jpg)
Başlık: Resûlullah’ın Tavsiyeleri
Gönderen: Mücteba - 26 Ocak 2012, 12:54:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 13 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 26 Ocak 2012 Perşembe

“Kim sünnetimi ihyâ ederse beni sevmiş olur. Beni seven kimse de cennette benimle beraber olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/26.jpg)
Başlık: Ertuğrul Gâzî’nin Söğüt’e Yerleşmesi
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2012, 11:43:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 14 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 27 Ocak 2012 Cuma

“İyilik yapmak insanı kötülüklerden korur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/27.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ipekböceği - 27 Ocak 2012, 13:19:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Günahtan tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/02/16.jpg)
Başlık: Ana Babaya İyilik Ve İtâat
Gönderen: Mücteba - 28 Ocak 2012, 03:36:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 15 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 28 Ocak 2012 Cumartesi

“Rabb'in rızâsı, (ana-)babanın rızâsında, Rabb’in gadabı da onların gadabındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/28.jpg)
Başlık: Resûlullah’ın Müezzinlerinden Ebû Mahzûre (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 29 Ocak 2012, 09:36:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 16 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 29 Ocak 2012 Pazar

“...Allâh’a dâvet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir.”
(Fussılet Sûresi, âyet 33)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/29.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 30 Ocak 2012, 12:04:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 17 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 30 Ocak 2012 Pazartesi

“Fakirler, zenginlerden beşyüz yıl -(ki âhiret günü ile) yarım gün- evvel cennete girecekler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/30.jpg)
Başlık: Eyyûb Aleyhisselâm / Yumurta Ve Muhafazası
Gönderen: Mücteba - 31 Ocak 2012, 11:36:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 18 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 31 Ocak 2012 Salı

“Eyyûbu da (an). Zira o ‘Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin’ diye rabbine nidâ etti.”
(Enbiyâ Sûresi, âyet 83)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/01/31.jpg)
Başlık: Âdâb: Kıbleye Hürmet / Yemek Tarifi: Kıymalı Kapuska (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 01 Şubat 2012, 12:48:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 19 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 1 Şubat 2012 Çarşamba

“En hayırlı meclis, kıbleye dönerek oturulan meclistir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberî, Tehzîbu’l-âsâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/01.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ve Kızı Hz. Fatıma (R.Anhâ) / Velâdet (Mevlid) ....
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2012, 12:22:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 20 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 2 Şubat 2012 Perşembe

“Fâtıma, iffet ve namusunu muhafaza etmiştir. Allâhü Teâlâ iffet ve namusunu muhafaza etmesi sebebiyle kendisini ve zürriyetini cennete koyar.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/02.jpg)
Başlık: Muhammedü'l-Emîn (s.a.v.)
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2012, 12:05:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 21 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 3 Şubat 2012 Cuma

Yâ ResûlAllah! Müşriklere lânet etseniz, denildiği zaman Resûlullah (s.a.v.) “Ben lânet edici olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/03.jpg)
Başlık: “Kişi Sevdiklerinle Beraberdir” / Cafer-i Sâdık'ın (r.a.) Tavsiyeleri / Emniyet
Gönderen: Mücteba - 04 Şubat 2012, 15:52:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 22 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 4 Şubat 2012 Cumartesi

“Bana, diğer peygamberlere verilmeyen dört şey verildi: Bana yeryüzünün anahtarları verildi, Ahmed diye isimlendirildim, toprak bana temiz(leyici) kılındı, ümmetim de ümmetlerin en hayırlısı kılındı.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/04.jpg)
Başlık: Resûlullâh Efendimiz’in Yüksek Vasıflarından
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2012, 15:41:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 23 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 5 Şubat 2012 Pazar

“(Habîbim Ahmed) de ki, eğer siz Allâh'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.”
(Al-i İmrân Sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/05.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: BILMEK - 06 Şubat 2012, 03:37:40
çok güzel bı konuya değınmıssın ızı aydınlattıgın ıcın Allah razı olsun
Başlık: Duâda Nasıl İstemeli / Din Kardeşini Kendine Tercih Etmek; Îsâr
Gönderen: Mücteba - 06 Şubat 2012, 16:36:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 24 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 6 Şubat 2012 Pazartesi

“Muhakkak Allâhü Teâlâ işlerin yücesini ve şereflisini sever, boş ve yaramazını da çirkin görür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî el-Mu'cemü'l-kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/06.jpg)
Başlık: Âhirette Ölümün Öldürülmesi / Enkaz Altında On Sekiz Gün
Gönderen: Mücteba - 07 Şubat 2012, 11:54:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 25 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 7 Şubat 2012 Salı

“Ey Cennet halkı! Cennet'te ebedî yaşayacaksınız, artık ölüm yoktur. Ey Cehennemlikler, siz de cehennemde ebedîsiniz, size de ölüm yoktur.” denilir.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/07.jpg)
Başlık: Ebû Bekir (r.a.)'ın Cömertliği / Hangi Nimet En Büyük / Ayda Ve Jupiterde ...
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2012, 12:38:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 26 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 8 Şubat 2012 Çarşamba

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Ebû Bekr'in malının bana verdiği faydayı, hiç kimsenin malı asla vermemiştir.” buyurunca Hazreti Ebû Bekir (r.a.) ağladı ve “Canım, malım sana fedâ olsun Yâ ResûlAllah” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/08.jpg)
Başlık: Ömer Bin Abdülazîz Ve Hâricîler
Gönderen: Mücteba - 09 Şubat 2012, 12:11:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 27 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 9 Şubat 2012 Perşembe

“Mü’minlerden her biri bedendeki baş gibidir. Nasıl ki beden baştaki bir ağrıdan dolayı ağrı duyarsa, mü’min de ehli iman(ın başına gelen sıkıntı)dan dolayı elem duyar.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/09.jpg)
Başlık: Aldık Mı Payımızı!
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2012, 11:50:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 28 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 10 Şubat 2012 Cuma

“Kâmîl mü’minin firâsetinden sakınınız. Çünkü o, Hz. Allâh’ın nûru ile görür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/10.jpg)
Başlık: Tevekkül
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2012, 09:19:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 29 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 11 Şubat 2012 Cumartesi

“Eğer Allâh’a gerçekten tevekkül etmiş olsaydınız, sabah aç çıkıp akşam tok olarak dönen kuşlara rızık verildiği gibi size de rızık verilirdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/11.jpg)
Başlık: Viran Dünyâ Değil misin?
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2012, 14:06:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 30 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 12 Şubat 2012 Pazar

“Dünya, içerisinde âhiret azığını hazırlayıp Rabbini râzı eden kimse için ne güzel bir ev, âhiretinden uzaklaşıp Rabbinin rızasından mahrum kalan kimse için de ne kötü bir evdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/12.jpg)
Başlık: Îmânın Şartları
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2012, 12:04:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 31 Kânûn-ı Sânî 1427
Miladi  : 13 Şubat 2012 Pazartesi

“Peygamber, Rabbinden ne indirildi ise ona îman getirdi. Mü’minler de; Her biri ‘Allâh'a ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine: peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız.’ diye îmân getirdiler….”
(Bakara Sûresi, âyet 285)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/13.jpg)
Başlık: Mevlânâ Dervîş Mehmed (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 14 Şubat 2012, 13:20:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 01 Şubat 1427
Miladi  : 14 Şubat 2012 Salı

“Allâhü Teâlâ, sizden biriniz bir amel işlediği zaman onu ihlaslı (sadece Allah rızası için) yapmasını sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şüabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/14.jpg)
Başlık: Abdest Ve Gusül (Boy Abdesti)
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2012, 14:13:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 02 Şubat 1427
Miladi  : 15 Şubat 2012 Çarşamba

“Cuma günü gusül abdesti almak sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)  

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/15.jpg)
Başlık: Dünyada, Kabirde Ve Haşirde Rahmete Kavuşmak
Gönderen: Mücteba - 16 Şubat 2012, 12:27:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 03 Şubat 1427
Miladi  : 16 Şubat 2012 Perşembe

“Kulun gece yarısı iki rek’ât (da olsa) kıldığı namaz, bütün varlığı ile dünyadan hayırlıdır. Eğer ümmetime ağır geleceğinden korkmasaydım, bu iki rek’ât namazı onlara vacib kılardım.”
(Hadîs-i Şerîf; ibn-i Mübârek, ez-Zühd ve'r-rekâik)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/16.jpg)
Başlık: “Onlarla Oturanlar Bedbaht Olmazlar”
Gönderen: Mücteba - 17 Şubat 2012, 12:17:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 04 Şubat 1427
Miladi  : 17 Şubat 2012 Cuma

Bir ârâbî gelip “Yâ Resûlallâh! İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ömrü uzun ve ameli güzel olandır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/17.jpg)
Başlık: Ne Dediler, Ne Yaptılar / Ülkeyi İlim Mamur Eder
Gönderen: Mücteba - 18 Şubat 2012, 09:06:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 05 Şubat 1427
Miladi  : 18 Şubat 2012 Cumartesi

“Her insan çok hatâ eder. Hatâ işleyenlerin en hayırlıları çok tevbe edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/18.jpg)
Başlık: Bir Tas Baldan Çıkan Hikmetler / Bel Sağlığınız İçin Dikkat Ediniz!
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2012, 06:07:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 06 Şubat 1427
Miladi  : 19 Şubat 2012 Pazar

“Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: Dağlardan ve ağaçlardan ve çardaklardan göz göz evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin müyesser kıldığı yollara gir. İçlerinden renkleri muhtelif bir içecek peydâ olur ki onda insanlara bir şifa vardır. Şüphesiz ki bunda tefekkür edecek bir kavim için elbet bir ibret var.”
(Nahl Sûresi, ayet 68-69)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/19.jpg)
Başlık: Îtikâdda Ve Amelde Mezheb
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2012, 12:48:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 07 Şubat 1427
Miladi  : 20 Şubat 2012 Pazartesi

“Ne zaman veya nerede olursan ol Allâh’a karşı gelmekten sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/20.jpg)
Başlık: Riyakârlığın Acı Sonu / Kitapları Ezberleyen Âlim: Molla Efdalzâde
Gönderen: Mücteba - 21 Şubat 2012, 12:20:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 08 Şubat 1427
Miladi  : 21 Şubat 2012 Salı

“Her kim işlediği bir ameli (kendisini medhetmeleri için) insanlara duyurursa, Allâhü Teâlâ da kıyâmet günü onun bu yaptığını mahlûkatına duyurur da onu tahkîr eder ve küçük düşürür.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/21.jpg)
Başlık: Allâhü Teâla’nın En Sevdiği Duâ / Rebîulâhir Ayı / Rebîulâhir Ayı İctimâ‘ı, ...
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2012, 13:06:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Rebîü'l-Evvel 1433
Rumi   : 09 Şubat 1427
Miladi  : 22 Şubat 2012 Çarşamba

“Mü’minler, alçak gönüllü ve yumuşak huyludurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/22.jpg)
Başlık: Resûlullâh’ın İrtihalinden Beş Gün Önceki Hutbesi
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2012, 12:39:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 10 Şubat 1427
Miladi  : 23 Şubat 2012 Perşembe

“Yaptığın kötülüğün arkasından, onu yok edecek bir iyilik yap.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/23.jpg)
Başlık: Öfke Şeytandandır / İnsanlık Nasıl Olur
Gönderen: Mücteba - 24 Şubat 2012, 12:23:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 11 Şubat 1427
Miladi  : 24 Şubat 2012 Cuma

“Bir mü’minin, din kardeşine üzüntü verecek şekilde sert bakması helâl olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Mübârek, ez-Zühdü ve'r-Rekâik)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/24.jpg)
Başlık: Medih Ve Zem Karşısında İnsanlar
Gönderen: Mücteba - 25 Şubat 2012, 16:02:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 12 Şubat 1427
Miladi  : 25 Şubat 2012 Cumartesi

“Tevâzûun başı, iyilik ve takvâ ile anılmayı çirkin görmen(hoşlanmaman)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü's-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/25.jpg)
Başlık: Helâ Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2012, 14:08:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 13 Şubat 1427
Miladi  : 26 Şubat 2012 Pazar

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ayakkabı giymekte, saçını sakalını taramakta, abdest almakta, (hâsılı) bütün hususlarda sağdan başlamaktan hoşlanırdı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/26.jpg)
Başlık: Mühim İşlerde Duâ / Bir Mesele
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2012, 12:07:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 14 Şubat 1427
Miladi  : 27 Şubat 2012 Pazartesi

“Sabır ve duâ, mü’minin ne güzel silahıdır”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/27.jpg)
Başlık: İlmihal: Mükelleflerin Fiilleri
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2012, 11:34:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 15 Şubat 1427
Miladi  : 28 Şubat 2012 Salı

“İnsanlardan korkusu, kişiyi hak bildiği şeyi yapmaktan alıkoymasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/28.jpg)
Başlık: Allah Katında Faziletli Olmanın Yolu / Hendek Muharebesi
Gönderen: Mücteba - 29 Şubat 2012, 12:25:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 16 Şubat 1427
Miladi  : 29 Şubat 2012 Çarşamba

“Bir kimse dinde olmayan bir şeyi ihdas ederse, o şey red olunmuştur.”
(Hadîs-i Şerîf)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/02/29.jpg)
Başlık: Kıyâmet Öyle Bir Gündür Ki…
Gönderen: Mücteba - 01 Mart 2012, 12:32:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 17 Şubat 1427
Miladi  : 1 Mart 2012 Perşembe

“Bu (kıyâmet) gün(ü o kâfirlerin) ağızlarını mühürleriz de bize neler yaptıklarını elleri söyler ve ayakları şehâdet eder.”
(Yâsîn Sûresi, âyet 65)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/01.jpg)
Başlık: Şâh-ı Nakşibend Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2012, 12:27:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 18 Şubat 1427
Miladi  : 2 Mart 2012 Cuma

“Hakîki mücâhid, nefsine karşı cihad edendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/02.jpg)
Başlık: İrâde-İ Cüz'iyye / Şeytan Kimle Uğraşır
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2012, 15:19:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 19 Şubat 1427
Miladi  : 3 Mart 2012 Cumartesi

“Muhakkak kıyâmet günü Allah katında insanların en şerlisi, şerrinden korktukları için insanların kendisinden uzaklaştığı kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/03.jpg)
Başlık: El-Melikü'l-Âdil Nûreddin Mahmûd Bin Zengî
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2012, 14:02:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 20 Şubat 1427
Miladi  : 4 Mart 2012 Pazar

“Allâh’ın yeryüzündeki sultanına ihanet edene Allâhü Teâlâ da ihanet(inden dolayı azab) eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/04.jpg)
Başlık: Dua Ne Zaman Kabul Olur / Sağlık: Verem
Gönderen: Mücteba - 05 Mart 2012, 12:27:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 21 Şubat 1427
Miladi  : 5 Mart 2012 Pazartesi

“İnsanların en âcizi duâ etmekte âciz olandır. İnsanların en cimrisi de selâm vermekte cimrilik edendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/05.jpg)
Başlık: Tilâvet Secdesi
Gönderen: Mücteba - 07 Mart 2012, 00:20:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 22 Şubat 1427
Miladi  : 6 Mart 2012 Salı

"Âdemoğlu secde âyetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak uzaklaşır ve şöyle der: ‘Bana yazıklar olsun! Âdemoğlu secde ile emrolundu ve secde yaptı. Ona cennet vardır. Ben ise secde ile emrolundum ama yapmadım, yüz çevirdim. Bana da cehennem vardır.'"
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/06.jpg)
Başlık: Amellerde Riyadan Sakınmak
Gönderen: Mücteba - 07 Mart 2012, 11:16:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 23 Şubat 1427
Miladi  : 7 Mart 2012 Çarşamba

“Allâhü Teâlâ’dan ve meleklerden başka hiç kimsenin görmediği yerde iki rek’at namaz kılan kimseye cehennem ateşinden berât yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn Asakir, Târîh-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/07.jpg)
Başlık: Sıkıntıların Sebebi / Hâtem-i Esam Hazretlerinden / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 08 Mart 2012, 10:45:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 24 Şubat 1427
Miladi  : 8 Mart 2012 Perşembe

“…Muhakkak ki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”
(Yûsuf Sûresi, âyet 5)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/08.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mütebahhir - 08 Mart 2012, 15:06:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Ramazan 1432
Rumi   : 25 Temmuz 1427
Miladi  : 7 Ağustos 2011 Pazar

"Hakiki Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette olduğu kimsedir."
(Hadîs-i Şerif, Müttefegun Aleyh: Sahîh-i Buharı ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2011/08/07.jpg)


''Estağfirullah el-azim ellezi la ilahe illa hüve'l-hayyel kayyum ve etubu ileyh''
 
olması gerekmiyormu.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2012, 00:48:12

''Estağfirullah el-azim ellezi la ilahe illa hüve'l-hayyel kayyum ve etubu ileyh''
  
olması gerekmiyormu.

"hüve" kelimesi müpteda( yeni bir cümle başlangıcı), el-hay kelimesi ise haberidir. Bu sebebten rafi yani ötreli okunur.
Eğer "Allahe" kelimesinden sıfat olsaydı; sizin söylediğiniz gibi El-hayyel diye nasb yani üstünlü okunması gerekirdi.

Daha iyi anlamak için Âyetü'l-Kürsî'ye bakabilirsiniz.

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱَللهُ لآَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلا

َ نَوْمٌ لَهُ مَا فِى ٱلسَّمٰوَاتِ وَمَا فِى ٱْلاَرْضِ مَنْ ذَا ٱلَّذِى

يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا

خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَىْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ

وَسِعَ كُرْسِيُّهُ ٱلسَّمٰوَاتِ وَٱْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا

وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ

"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Allâahü lâaa ilâahe illâa hüvel hayyül kayyüum
Lâa te'huzühüü sinetüv velâa nevm
Le hüü mâa fissemâavâati ve mâa fil ard
Men zellezii yeşfeu ındehüü illâa bi iznih
Ya'lemü mâa beyne eydiyhim vemâa halfehüm
Velâa yühıytuune bişey im min ılmihii illâa bi mâa şâaaae
Vesia kürsiyyühüs semâavâati vel erda
Velâa yeüüdühüü hıfzuhümâa
Ve hüvel aliyyül azıym."

Not 1: Birçokları "Âyete'l-Kürsî" derler ancak doğrusu "Âyetü'l-Kürsî" dir
Not 2: Yukarıdaki açıklamalar bana ait olmayıp ilmi olan bir hocamız tarafından yapılmıştır.
Başlık: “Bana En Sevgiliniz, Ahlâkı En Güzel Olanınızdır”
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2012, 10:58:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 25 Şubat 1427
Miladi  : 9 Mart 2012 Cuma

“Resûlullâh (s.a.v.) ahlâk bakımından insanların en güzeli idi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/09.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mütebahhir - 09 Mart 2012, 14:50:07

''Estağfirullah el-azim ellezi la ilahe illa hüve'l-hayyel kayyum ve etubu ileyh''
  
olması gerekmiyormu.

"hüve" kelimesi müpteda( yeni bir cümle başlangıcı), el-hay kelimesi ise haberidir. Bu sebebten rafi yani ötreli okunur.
Eğer "Allahe" kelimesinden sıfat olsaydı; sizin söylediğiniz gibi El-hayyel diye nasb yani üstünlü okunması gerekirdi.

Daha iyi anlamak için Âyetü'l-Kürsî'ye bakabilirsiniz.

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱَللهُ لآَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلا

َ نَوْمٌ لَهُ مَا فِى ٱلسَّمٰوَاتِ وَمَا فِى ٱْلاَرْضِ مَنْ ذَا ٱلَّذِى

يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا

خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَىْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ

وَسِعَ كُرْسِيُّهُ ٱلسَّمٰوَاتِ وَٱْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا

وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ

"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Allâahü lâaa ilâahe illâa hüvel hayyül kayyüum
Lâa te'huzühüü sinetüv velâa nevm
Le hüü mâa fissemâavâati ve mâa fil ard
Men zellezii yeşfeu ındehüü illâa bi iznih
Ya'lemü mâa beyne eydiyhim vemâa halfehüm
Velâa yühıytuune bişey im min ılmihii illâa bi mâa şâaaae
Vesia kürsiyyühüs semâavâati vel erda
Velâa yeüüdühüü hıfzuhümâa
Ve hüvel aliyyül azıym."

Not 1: Birçokları "Âyete'l-Kürsî" derler ancak doğrusu "Âyetü'l-Kürsî" dir
Not 2: Yukarıdaki açıklamalar bana ait olmayıp ilmi olan bir hocamız tarafından yapılmıştır.





NUR-UL İZAH ŞERHİ MERAK-İL FELAH

Tercüme eden : Süleyman FAHİR

ESER KİTAPEVİ : HALİL ESER.
YÜKSEL MATBASI : İST-1968


SAYFA 125
 Farzlardan sonra varit olan zikirler:   başlığı altında 3. maddede deniyor ki,
 
 Namazdan sonra (imam ve cemaat) üç kere istiğfar eder.(2)



---------------------------------------------------
(2)  'Estağfirullah el-azimel-kerimellezi la ilahe illa hüve'l-hayyel kayyum ve etubu iley

        Der.

  Hadis-i Şerifte.  <<Kim her namaz sonunda bu isriğfarı okursa günahları mağfur olur.>>   buyurulmuştur.
  

O zaman sizin dediğiniz doğru ise bu kitap yanlış yazıyor.


Birde şu mesele var.  Bu sitenin giriş sayfasında bulunan nurul izah başlıklı konun içeriğinde bu benim yukarıda yazdığım mesele zikredilmemiş.Yada ben göremedim.
      
Başlık: Cafer-i Sâdık'ın (r.a.) Tavsiyeleri
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2012, 09:04:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 26 Şubat 1427
Miladi  : 10 Mart 2012 Cumartesi

"İşlediği sevâbı kendisini sevindiren, günahı da kendisini üzen kimseler, kâmil mü’minlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/10.jpg)
Başlık: Zarar Âhirete Yöneldiği Zaman Dünyaya Uğramaz / Yemek Tarifi: Soslu Karnabahar
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2012, 11:40:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 27 Şubat 1427
Miladi  : 11 Mart 2012 Pazar

“Allâhü Teâlâ bir kuluna hayrı dilerse, azabını dünyada vermekte acele eder. Bir kuluna da şerri dilerse günahı sebebiyle hak ettiği azabı, kıyâmet gününde vermek için geciktirir."

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/11.jpg)
Başlık: "Mü’mine Cimri Olmak Yakışmaz"
Gönderen: Mücteba - 12 Mart 2012, 10:45:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 28 Şubat 1427
Miladi  : 12 Mart 2012 Pazartesi

“Allâh’ın fazlından kendilerine bahşettiği şeyde cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o onlar için bir şerdir, yarın kıyâmet günü o cimrilik ettikleri mal boyunlarına dolanacaktır...”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 180)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/12.jpg)
Başlık: Bedir Gazâsı / En Mükemmel İzolasyon Maddesi: Kaz Tüyü
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2012, 10:10:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 29 Şubat 1427
Miladi  : 13 Mart 2012 Salı

“Dini uğrunda öldürülen (müslüman) şehittir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/13.jpg)
Başlık: Ana Babaya İyilik / Bir Nasihat Âdâbı / Antibiyotiklere Dikkat
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2012, 11:10:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 1 Mart 1428
Miladi  : 14 Mart 2012 Çarşamba

“Sıla-i rahimde bulunmanız îcab eden akrabalarınızı öğreniniz. Çünkü sıla-i rahim, âile içinde muhabbete, malda zenginliğe ve ömürde de uzamaya sebep olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/14.jpg)
Başlık: Kabir Halleri
Gönderen: Mücteba - 15 Mart 2012, 10:12:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 2 Mart 1428
Miladi  : 15 Mart 2012 Perşembe

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ölüyü defnettikten sonra kabrin başında durur ve “Kardeşinize istiğfar edin. Allâhü Teâlâ’dan (suallere) cevapta ona sebat isteyin. Zira o şimdi sual olunmaktadır.” buyururdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/15.jpg)
Başlık: İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretlerinden / Bir Bardak Suyun Değeri
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2012, 10:31:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 3 Mart 1428
Miladi  : 16 Mart 2012 Cuma

“Hiç ölmeyeceğini zanneden kimse gibi (dünya için) çalış. Yarın öleceğinden korkan kimse gibi de (dünyâdan) sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/16.jpg)
Başlık: Namazın Farzlarından: Niyet
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2012, 14:53:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 4 Mart 1428
Miladi  : 17 Mart 2012 Cumartesi

“Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kişidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/17.jpg)
Başlık: Namaz
Gönderen: Mücteba - 18 Mart 2012, 12:06:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 5 Mart 1428
Miladi  : 18 Mart 2012 Pazar

“Rabbiniz Allâhü Teâlâ’dan (ona karşı gelmekten) sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekâtını verin, idarecilerinize itaat edin. Böyle yaparsanız Rabbinizin cennetine girersiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/18.jpg)
Başlık: Hz. Ömer'in Adaleti / Atmosfer
Gönderen: Mücteba - 19 Mart 2012, 10:33:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 6 Mart 1428
Miladi  : 19 Mart 2012 Pazartesi

“Kıyâmet gününde insanların Allâhü Teâlâ’ya en sevgili olanı ve onun ikramına en yakın ve en yüksek mertebede bulunanı, adâletli idarecidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/19.jpg)
Başlık: İbrahim Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 20 Mart 2012, 10:53:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 7 Mart 1428
Miladi  : 20 Mart 2012 Salı

“Muhakkak sizin için İbrahim ve beraberindekiler de güzel örnek oldu...”
(Mümtehıne Sûresi, âyet 4)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/20.jpg)
Başlık: Cemaatle Namazın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 21 Mart 2012, 11:27:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 8 Mart 1428
Miladi  : 21 Mart 2012 Çarşamba

“Bir köy veya sahrada üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Öyleyse cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/21.jpg)
Başlık: Halifenin Tavsiyeleri / Cemâziye’l-Evvel / Cemâziyelevvel Ayı İctima‘ı, Ru’yet..
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2012, 11:18:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Rebiü'l-Ahir 1433
Rumi   : 9 Mart 1428
Miladi  : 22 Mart 2012 Perşembe

“(Mü’min) kardeşinle münâkaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getiremeyeceğin bir vaatte bulunma.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/22.jpg)
Başlık: Bereketin İki Şartı: İman ve Allah Korkusu / Kişinin Cehâleti Ne İle Bilinir?
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2012, 11:18:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 10 Mart 1428
Miladi  : 23 Mart 2012 Cuma

“Kişi rızkını temin ettiği (helâl) şeye sarılsın, devam etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/23.jpg)
Başlık: Sultan Âlemgîr Ve Fetâvâ-yı Hindiyye
Gönderen: Mücteba - 24 Mart 2012, 14:26:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 11 Mart 1428
Miladi  : 24 Mart 2012 Cumartesi

“Bir adamın müslüman olmasına vesile olan kimseye cennet vacib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/24.jpg)
Başlık: Allâh’tan Ümid Kesilmez / Kaptanpaşa’nın Vefâsı
Gönderen: Mücteba - 25 Mart 2012, 13:52:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 12 Mart 1428
Miladi  : 25 Mart 2012 Pazar

“Kalbler, kendisine iyilik yapana karşı muhabbet, kötülük yapana karşı da buğz üzerine yaratılmışlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedû’ş-şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/25.jpg)
Başlık: Sultan İkinci Murad Han'ın Hayır Eserleri
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2012, 10:53:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 13 Mart 1428
Miladi  : 26 Mart 2012 Pazartesi

“İnsan öldüğü zaman onun ameli kesilir (sevâbı yazılmaz): Ancak üç şey hâriçtir: Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hizmet) ve kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlât.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/26.jpg)
Başlık: Yermük Muhârebesi (M. 634)
Gönderen: Mücteba - 27 Mart 2012, 10:24:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 5 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 14 Mart 1428
Miladi  : 27 Mart 2012 Salı

“İman, yetmiş küsur şu’bedir. En üstünü “Lâ ilâhe illAllah (Allâh'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en alt şubesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. İmanın şubelerinden biri de hayâdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/27.jpg)
Başlık: Sırat Köprüsünü Geçenler / Lokman Hekimden Nasihat
Gönderen: Mücteba - 28 Mart 2012, 10:56:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 6 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 15 Mart 1428
Miladi  : 28 Mart 2012 Çarşamba

"Rabbimiz! Hem peygamberlerine karşı bizlere va’dettiklerini ihsan buyur da kıyâmet günü yüzlerimizi kara çıkarma. Şüphe yok ki sen va’dinden dönmezsin."
(Ali İmran Sûresi, âyet 194)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/28.jpg)
Başlık: Allâh’ın En Çok Sevdikleri Ve Buğz Ettikleri / Adâletin Kerâmeti
Gönderen: Mücteba - 29 Mart 2012, 11:03:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 7 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 16 Mart 1428
Miladi  : 29 Mart 2012 Perşembe

“Allâhü Teâlâ katında en sevilmeyen insan, düşmanlığı şiddetli olandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/29.jpg)
Başlık: Fatih Kanunnâmesi
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2012, 10:40:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 8 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 17 Mart 1428
Miladi  : 30 Mart 2012 Cuma

“Muhakkak ahde vefa imandandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/30.jpg)
Başlık: Şeytanın İtirafları
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2012, 07:38:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 9 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 18 Mart 1428
Miladi  : 31 Mart 2012 Cumartesi

"Muhakkak şeytan(ın vesvesesi), kanın (bedende) dolaştığı gibi insanın damarlarında dolaşır."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/03/31.jpg)
Başlık: İmama Uymaya Dâir Meseleler
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2012, 07:59:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 10 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 19 Mart 1428
Miladi  : 1 Nisan 2012 Pazar

“Namazlarınızın kabul edilmesi sizi sevindirirse, âlimleriniz imâm olsun. Zîrâ onlar, sizinle Rabbiniz arasında temsilcilerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/01.jpg)
Başlık: Kosova Savaşı’ndan Önce Sultan Murad'ın İstişaresi
Gönderen: Mücteba - 02 Nisan 2012, 10:35:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 11 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 20 Mart 1428
Miladi  : 2 Nisan 2012 Pazartesi

“Mü’min kardeşi kendisi ile istişârede bulunur da onu bile bile yanlışa yönlendirirse, kardeşine hâinlik etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Tahâvî, Müşkilü'l-âsâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/02.jpg)
Başlık: Acelenin Zararı Sabrın Faydası / Kanunî Devrinde Ordumuz
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2012, 11:11:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 12 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 21 Mart 1428
Miladi  : 3 Nisan 2012 Salı

“Bütün işlerde teennî (acele etmemek) hayırlıdır, fakat âhirete âit hususlar müstesnâ.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/03.jpg)
Başlık: Abdestin Sünnetleri
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2012, 11:33:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 13 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 22 Mart 1428
Miladi  : 4 Nisan 2012 Çarşamba

“Kim abdestini güzelce alırsa, tırnaklarının altındakiler dâhil bedenindeki bütün günahlar çıkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/04.jpg)
Başlık: Allah İçin Nöbet
Gönderen: Mücteba - 05 Nisan 2012, 11:08:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 14 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 23 Mart 1428
Miladi  : 5 Nisan 2012 Perşembe

“Allah korkusundan ağlayan kimse, sağılan süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez. Allah yolunda (iken bulaşan) hiçbir toz ile cehennemin dumanı bir araya gelmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/05.jpg)
Başlık: Çok Gülmek Kalbi Karartır / Yarın Ne Cevap Vereceksin
Gönderen: Mücteba - 06 Nisan 2012, 10:35:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 15 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 24 Mart 1428
Miladi  : 6 Nisan 2012 Cuma

“Şayet siz benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/06.jpg)
Başlık: Ehl-i Sünnet Ve'l-Cemaat
Gönderen: Mücteba - 07 Nisan 2012, 09:28:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 16 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 25 Mart 1428
Miladi  : 7 Nisan 2012 Cumartesi

“Ümmetim dalâlet üzerine toplanmazlar. İslam cemaati Allâhü Teâlâ’nın muhafazasındadır. Kim İslam cemaatinden ayrılırsa cehenneme ayrılmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/07.jpg)
Başlık: Cehâlet Ve İlim Hakkında Âlimlerin Sözleri / Fıkra: Zarif Talep
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2012, 08:37:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 17 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 26 Mart 1428
Miladi  : 8 Nisan 2012 Pazar

“Koğuculuk eden (fesad çıkaran) cennete giremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun Aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/08.jpg)
Başlık: Kabir Ehli Dünyadan Nasıl Haberdar Olur?
Gönderen: Mücteba - 09 Nisan 2012, 10:50:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 18 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 27 Mart 1428
Miladi  : 9 Nisan 2012 Pazartesi

“Muhakkak cennette bir kimsenin derecesi yükseltilir de, ‘Bu derece bana nereden?’ diye sorar. ‘Evladının senin için istiğfar etmesindendir,’ denilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/09.jpg)
Başlık: Bire On Sevap
Gönderen: Mücteba - 10 Nisan 2012, 11:14:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 19 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 28 Mart 1428
Miladi  : 10 Nisan 2012 Salı

“Kim bir hasene (iyilik) ile gelirse ona on misli verilir, kim de bir seyyie (kötülük) ile gelirse o ancak misliyle cezalandırılır ve hiçbirine haksızlık edilmez.”
(En’âm Sûresi, âyet 160)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/10.jpg)
Başlık: Amellerin Aslı, Dînin Direği Namaz
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2012, 11:54:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 20 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 29 Mart 1428
Miladi  : 11 Nisan 2012 Çarşamba

“Biliniz ki sizin amellerinizin en hayırlısı namazdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/11.jpg)
Başlık: Fâtıma Binti Esed (R.Anhâ)
Gönderen: Mücteba - 12 Nisan 2012, 11:44:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 21 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 30 Mart 1428
Miladi  : 12 Nisan 2012 Perşembe

“Muhakkak güzel ahlâk cennetliklerin amellerindendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/12.jpg)
Başlık: "Sirke, Ne Güzel Katıktır" / Doğruluk Hakkında
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2012, 10:37:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 22 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 31 Mart 1428
Miladi  : 13 Nisan 2012 Cuma

“Sirke ne güzel katıktır. Allâh’ım! Sirkeyi bereketli kıl. Zira o benden önceki peygamberlerin de katığı idi. İçinde sirke bulunan ev, fakirlik çekmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/13.jpg)
Başlık: “...Size Din Olarak İslama Razı Oldum.” / Fıkra: Bir Manastırın İdaresi İş Mi?
Gönderen: Mücteba - 14 Nisan 2012, 19:29:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 23 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 1 Nisan 1428
Miladi  : 14 Nisan 2012 Cumartesi

“…İşte bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a râzı oldum...”
(Mâide Sûresi, âyet 3)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/14.jpg)
Başlık: Mahremiyete Riâyet
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2012, 05:38:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 24 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 2 Nisan 1428
Miladi  : 15 Nisan 2012 Pazar

“Kim (haram ve çirkin sözlerden) ağzını korur, namusunu da muhafaza ederse cennete girer.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/15.jpg)
Başlık: Ömer Bin Abdülaziz'in Taziyesi / Bitkilerin Ve Hayvanların Eceli
Gönderen: Mücteba - 16 Nisan 2012, 10:36:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 25 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 3 Nisan 1428
Miladi  : 16 Nisan 2012 Pazartesi

“İman iki kısımdır: Yarısı (nimetlere) şükürdür, yarısı da (sıkıntılara) sabırdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/16.jpg)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 17 Nisan 2012, 11:42:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 26 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 4 Nisan 1428
Miladi  : 17 Nisan 2012 Salı

“Kişinin namazı ve orucu sakın sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Lâkin emânet(e riâyet)i olmayanın (kâmil) dîni yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/17.jpg)
Başlık: Bir Sahâbî: Muâviye Bin Ebû Süfyân (r. a.)
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2012, 11:30:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 27 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 5 Nisan 1428
Miladi  : 18 Nisan 2012 Çarşamba

“Öfkelendiğin zaman sükût et.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/18.jpg)
Başlık: Her Müslümanın Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
Gönderen: Mücteba - 19 Nisan 2012, 11:15:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 28 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 6 Nisan 1428
Miladi  : 19 Nisan 2012 Perşembe

“Kim abdestli olarak uyur ve o gece ölürse şehid olarak ölür.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummal)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/19.jpg)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Güzel Ahlâkı
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2012, 11:48:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 29 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 7 Nisan 1428
Miladi  : 20 Nisan 2012 Cuma

“Mizana ilk konulacak şey, güzel ahlâktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/20.jpg)
Başlık: Allah Görür Ve Bilir / Cemâziyelâhir Ayı İctima‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2012, 06:57:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 30 Cemâziye'l-Evvel 1433
Rumi   : 8 Nisan 1428
Miladi  : 21 Nisan 2012 Cumartesi

“...(O Allah) Sizin içinizi de bilir, dışınızı da, (iyi kötü, gizli aşikâr) her ne kazanıyorsanız onu da bilir.”
(En’am Sûresi, âyet 3)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/21.jpg)
Başlık: Ümid Ve Korku / Şehzade Bayezid Ve Mustafa’nın Sünnet Merasimi
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2012, 07:00:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 1 Cemâziye'l-Âhir 1433
Rumi   : 9 Nisan 1428
Miladi  : 22 Nisan 2012 Pazar

“Üç duâ vardır ki, bunlar kabul edilir. Bunda hiç şüphe yoktur: Mazlumun duâsı, yolcunun duâsı ve babanın evladına duâsı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/22.jpg)
Başlık: Ameller Niyetlere Göredir / Sağlık: Bel Sağlığınız İçin
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2012, 07:01:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 2 Cemâziye'l-Âhir 1433
Rumi   : 10 Nisan 1428
Miladi  : 23 Nisan 2012 Pazartesi

“Muhakkak ki kul, işlediği bir günahtan dolayı rızkının bereketinden mahrum bırakılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/23.jpg)
Başlık: Namazda Uyanık Olmak / Hâşim Paşa’nın Bir Hâtırası
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2012, 11:20:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 3 Cemâziye'l-Âhir 1433
Rumi   : 11 Nisan 1428
Miladi  : 24 Nisan 2012 Salı

“Din ve dünya işinde kendisine itimat edilir olması kişiye saâdet olarak yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü'ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/24.jpg)
Başlık: Berâtını Alan Hacı
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2012, 10:56:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hicri   : 4 Cemâziye'l-Âhir 1433
Rumi   : 12 Nisan 1428
Miladi  : 25 Nisan 2012 Çarşamba

Resûlullah (s.a.v.) “Yâ Avf bin Mâlik! Sana itaat eden ve emirlerini yerine getiren kölen mi sana daha sevimlidir yoksa itaat etmeyen ve emrini yerine getirmeyen mi? buyurdular. Avf “Tabi ki itaat eden ve emrimi yerine getiren” deyince Resûlullah (s.a.v.) “İşte sizler de Rabbiniz nezdinde bunun gibisiniz.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/images/takvim/2012/04/25.jpg)
Başlık: Hased Sevapları Yer
Gönderen: Mücteba - 26 Nisan 2012, 11:18:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hased, ateşin odunu yediği gibi iyi amelleri yer bitirir. Sadaka ise suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür.”
(Hadîs-i şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Nisan Perşembe 2012

Hicrî: 5 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 13 Nisan 1428


Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)


HASED SEVAPLARI YER

Hased, Müslüman kardeşini kıskanmak, çekememek, ondaki nimetlerden dolayı sıkıntı ve huzursuzluk içinde olup o nimetlerin yok olmasını ve kendisine geçmesini istemektir.

Hadîs-i şerîflerde, hasedin kötü bir huy olduğu, amellerin sevabını yok ettiği bildirilmiş; Müslümanlara bu kötü huydan uzak durmaları emredilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabım! Birbirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizden yüz çevirip ayrılmayınız. Ey Allâh’ın kulları! Birbirinizle kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın din kardeşine üç günden fazla küskün durması helâl değildir.”

“Hased, ateşin odunu yediği gibi iyi amelleri yer bitirir. Sadaka ise suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür.”

Hikmet sahibi bir zat şöyle dedi:

Hasedden sakının. Zira hased, gökte ve yerde Allâhü Teâlâ’ya karşı ilk işlenen günahtır.

Semada işlenen ilk günah olması şöyledir: İblis Hz. Âdem (a.s.)’a secde etmekten yüz çevirip ‘Beni ateşten yarattın, onu ise topraktan yarattın' deyip hased etmiştir. Bundan dolayı Allâhü Teâlâ ona lanet etmiş ve cennetten çıkarmıştır.

Yeryüzünde işlenen ilk günah Maide sûresinin 27. âyetinde beyan buyurulmuştur ve şöyledir:

Âdem (a.s.)’ın oğlu Kâbil, kendisinin Allâhü Teâlâ’ya takdim ettiği kurbanın kabul edilmeyip kardeşi Hâbil’in kurbanının kabul olunması üzerine kardeşine hased etmiş ve hasedinden kardeşi Hâbil’i öldürmüştür.

Üç kişinin duâsı kabul olunmaz: Haram yiyenin, çok gıybet edenin ve kalbinde Müslüman kardeşine kin ve hased bulunanın.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Salih, Kız: Sâliha
Başlık: Sultanın Siyâseti
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2012, 10:35:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Biriniz öldüğü zaman, kıyâmeti kopmuş demektir. (Öyleyse) Allâhü Teâlâ’ya onu görüyormuşsunuz gibi ibâdet edin ve her an ona istiğfârda bulunun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Nisan Cuma 2012

Hicrî: 6 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 14 Nisan 1428


Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495)
Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)


SULTANIN SİYÂSETİ

Sultan İkinci Abdülhamîd Hân’ın Avrupa devletleri elçilerinin siyâsî talep ve taarruzlarından kolaylıkla kurtulmasına bir son vermek isteyen Fransa eski Dâhiliye Nâzırı Mösyö Konstans, sefîrler meclisi kararlarını sultana bildirmek üzere yola çıktı. Sefîr daha arabasına binmeden sultana, sefîrin saraya hareket ettiği haberi gitmişti.
Sefîrin atlarla alâkasını bilen Padişâh; “Buyurun sefîr cenâbları! Sizi alâkalandıracak bir mevzû hakkında dikkatinizi celbedeceğim!..” dedi ve elinden tutarak balkona götürdü:

“Şu aşağıda seyisin dolaştırmakta olduğu hayvanı görüyor musunuz? Bunları bir çift olarak Mösyö Feliks bana göndermişti. Bu hayvanlar, “Perşeron” kırmalarıdır. Bu renkleri elde etmek için, kır kısraklar ile al aygırları kullanıyorlar. Benim gerek binek ve gerek araba hayvanlarına çok merâkım vardır. Bunların renkleri kadar tırısları da güzeldir. Hayli zaman kullandım. Onları pek sevdim, fakat ne yazık ki, eşi geçenlerde öldü. Acaba aynı renkte ve aynı cinste bir hayvan tedâriki mümkün olur mu?

Sefîr: “Haşmetpenâh! Mâlum-ı şâhâneleri Fransa’da hayvan yetiştiren büyük hârâlar vardır. O kadar ki, bir çift araba atı sipariş edildiği zaman alnındaki akıtmalara, ayaklarındaki sekilere kadar temin etmek mümkündür. Fransız ırkı, Arap ve yerli ırkla melezleştirilen bir cinstir. Arap atının nehâfeti (hafifliği), yerli ırkın resâneti (dayanıklılığı) birleştirilmek sûretiyle güzel bir ırk elde edilmiştir.”

Sultan; “Verdiğiniz malûmatla beni düşündüren bir meseleden kurtardınız. O hâlde tavassutunuzu benden esirgemeyeceksiniz.” dedi ve Atın bedeli olarak 500 Napolyon altını verdi.

Bu para bir at bedeli olarak pek fazla idi. Sultan bunun mühim bir kısmını sefîre dolambaçlı yoldan ihsan olarak veriyordu. Sefîr parayı alınca Sultan saatine baktı; “Af edersiniz, namaz vaktim gelmiş, size vedâ ediyorum!” dedi.
Mösyö Konstans, sefîrler meclisine geldiği zaman: “Hiçbir şey yapamadım. Sultan, beni at cambazı yaptı!” dedi.
Başlık: Kanunî Devrinde Devlet İdaresi
Gönderen: Mücteba - 28 Nisan 2012, 11:34:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Helâk eden yedi şeyden kaçının.” buyurdular. Onlar nelerdir ya Resûlullah dediler. “Allâh’a şirk koşmak, sihir, haksız yere adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, harpten kaçmak, namuslu kadınlara iftirada bulunmak.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Nisan Cumartesi 2012

Hicrî: 7 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 15 Nisan 1428


Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)


KANUNÎ DEVRİNDE DEVLET İDARESİ

Kanunî devrinde devlet idaresi çok sıkı bir nizâm altındadır: Memurların terfii, tâyini, azli ve yer değiştirmesi padişahın bile bizzât riâyet edip ihlâlinden büyük dikkat gösterdiği bir takım mevzûâtâ tâbidir.

Memuriyetlerin verilmesinde ehliyet ve iktidardan başka hiçbir şeye kıymet verilmediği ecnebilerin ve hattâ düşmanların bile itirafiyle sabittir. Kanunî'nin son devirlerinde senelerce Türkiye’de bulunmuş olan meşhur Avusturya sefiri Busberg diyor ki:

…Tek bir kişi yoktu ki sahip olduğu rütbeyi kendi liyakat ve cesaretine borçlu bulunmasın. Hiç kimse filanın neslinden, filan, falanın soyundan gelmiş olmakla diğerlerinden yüksek bir mevkie çıkamaz. Herkesin vazife ve memuriyeti ne ise ona göre itibar edilir. …

Sultan herkese memuriyet ve vazifesini bizzat tevcih eder. Bunu yaparken ne zenginliğe, ne anadan doğma, babadan gelme asalete bakar, ne de boş ricalara, istirhamlara, ne tavsiyelere… Bir adamın sahip olabileceği, nüfuz ve şöhreti hiç nazarı itibara almaz. Yalnız liyakatle dirayete bakar, karakter arar, fikrî kabiliyet ve istidadı düşünür. İşte herkes istidat, kabiliyet, bilgi, ahlâk ve karakterine göre bir işe tayin edilir.

Türkiye’de herkes kendi mevki ve istikbalinin kurucusudur. Bunlar böyle küçük yerlerden, aşağılardan gelmiş olmaktan utanmak şöyle dursun, aksine bununla iftihar ederler. "Ben ne idim. Çalışkanlığım doğruluğum sayesinde ne oldum!.." derler. Türkler, insanlarda meziyetin babadan oğula miras yoluyla intikal ettiğine bir miras gibi elde edildiğine inanmazlar. Bunu aslında Allâh’ın bir ihsanı, çalışmanın, zahmetin, gayretin ödülü sayarlar.

İşte böylece Osmanlı İmparatorluğunda namussuz, tembel, atıl, bilgisiz olanlar hiçbir zaman yüksek mevkilere tırmanamazlar.

Osmanlıların neye teşebbüs ederlerse başarılı olmalarının, bütün dünyada hâkim hale gelebilmelerinin sebebi, hikmeti budur.

Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2012, 00:16:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlardan ilk alınıp kaldırılacak şey emanete riâyettir. En sona bırakılacak olan da namazdır. Nice namaz kılanlar vardır ki kendisinde hiçbir hayır yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Nisan Pazar 2012

Hicrî: 8 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 16 Nisan 1428


Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)


BEŞ VAKİT NAMAZIN REK’ATLERİ

Beş vakitte farz olan namazların rek'atlerinin sayısı;

Sabah namazının farzı iki rek'atdir.
Öğle namazının farzı dört rek'atdir.
İkindi namazının farzı dört rek’atdir.
Akşam namazının farzı üç rek'atdir.
Yatsı namazının farzı dört rek'atdir.

Beş vakitte sünnetler vardır, sabah namazının farzından önce iki rek'at sünnet-i müekkededir. Cemâat farza başladıktan sonra gelirse imâm'a erişeceğini aklı keserse terk etmeyip bir kenarda saffı bozmadan edâsı sünnettir. Bu kadarına yetişemeyecek ise hemen imâma uyar. Farzından sonra kazâ olunmaz. Ama farzı kazâya kalırsa öğleye kadar sünnetiyle beraber kaza eder.

Öğle namazının farzından evvel dört rek'at sünnet-i müekkededir. Eğer cemâat farza başlarsa imama uyar, farzından sonra sünneti kazâ eder. Öğlenin farzından sonra iki rek'at sünnet-i müekkededir. İkindinin farzından evvel dört rek’at sünnet-i gayri muekkededir, farzından sonra kılınmaz. Akşamın farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Yatsının farzından evvel dört rek’at sünnet-i gayri muekkede sünnettir ve farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir.

Bir kimse beş vakit namazın sünnetlerini hak olduğuna inanmakla beraber terk eylese günahkâr olur ve şefâate nâil olmaz.

HANIMLARIN GAYRETİ

Hicretin 14. senesinde Hz. Ömer zamanında bir fırka İran askeri Basra üzerine hücûm etmiş, İslâm askerleri de onlara karşı gitmiş ve Mergab denilen yerde harbe tutuşmuşlardı. Geride kalan İslâm kadınları:

“Ne var, biz de erkeklerimizle birlikte bulunalım.” diyerek bir örtüden bayrak yapıp ileri hareket etmişler. İranlılar ise onları geriden yardıma gelen bir kuvvet zannederek korku ile bozulmuş ve İslâm askerleri muzaffer olmuştur.
Başlık: ALLÂHU TEÂLÂ KUL HAKKINI BAĞIŞLAMAZ
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2012, 00:32:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim ki uhdesinde din kardeşinin nefsinden yahut malından bir hak bulunursa -dinar ve dirhem bulunmayan (kıyâmet günü gelmezden evvel)- bugün (dünyada) mazlumdan hakkını helâl etmesini istesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Nisan Pazar 2012

Hicrî: 9 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 17 Nisan 1428


Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030)
Muş'un Kurtuluşu (1917)
Hitler'in Ölümü (1945)


ALLÂHU TEÂLÂ KUL HAKKINI BAĞIŞLAMAZ

Kul hakkı çok mühimdir. İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri buyuruyor ki: “Allâh’ın harâm kıldıklarından sakınmak iki kısımdır; birincisi Allâh’ın hakları ile alakadardır, ikinci kısım ise kullarının hakları ile alakadardır. Kul hakkı Allâh’ın hakkından daha mühimdir. Çünkü Rabb’imiz mutlak zengindir. Erhamürrâhimîn ve affedicidir. Kul ise muhtaç ve cimridir. Cenâb-ı Hakk yarın huzur-ı ilâhîde üzerinde kul hakkı olan kimseyi affetmez.” buyurmuştur.

Abdullâh bin Mesûd (r.a.) buyurdular:

“Kıyâmet günü bir erkek ve bir kadın getirilir. Bütün mahşer halkına şöyle seslenilir: “Şu, fülan oğlu fülandır, onda hakkı olan varsa almağa gelsin.”

Kadın kendisinin babasında, kardeşinde yahut kocasında hakkı olduğunu düşünür de sevinir. Nitekim, Allâhü Teâlâ -meâlen- “O vakit sûra üfürüldü mü, artık aralarında ne neseb bağı vardır ve ne de birbirinin halini sorabilirler.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 101) buyurmuştur. Allâhü Teâlâ kendi hakkından dilediklerini affeder. Kul hakkından ise hiçbir şeyi bağışlamaz.

Sonra o kul insanların huzurunda durdurulur ve tekrar şöyle seslenilir: “Şu falan evladı fülandır, onda hakkı olan gelsin de hakkını alsın.”

Kul “Yâ Rabbi, dünya bitti, bunların haklarını ne ile vereyim” der. “Onun sâlih amellerinden alıp hak sahiplerine hakkına göre veriniz.” buyurulur.

Eğer o Allâh’ın bir velî kulu ise zerre miktarı hayrı ona fazlalaştırılır ve kat kat kılınır, hattâ Allâhü Teâlâ onunla kulunu cennetine koyar. Nitekim Allâhü Teâlâ -meâlen- “Herhalde Allâh zerre kadar zulmetmez ve eğer bir hasene (iyilik) olursa onu kat kat artırır.” (Nisâ Sûresi, âyet, 40) buyurmuştur. Sonra o kula “Cennete gir” buyurur.

Eğer âsî bir kul ise melek “Yâ Rabbi, iyilikleri bitti, lâkin halâ pek çok alacaklılar vardır.” der.

“O alacaklıların günahlarından alıp borçlunun günahlarına katınız.” buyurur. Sonra onu cehenneme atarlar.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2012, 00:45:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ ‘Ey âdemoğlu, infâk et ki ben de sana infâk edeyim.’ buyurmuştur.”
(Hadîs-i Kudsî, Müttefekun aleyh)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 10 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 18 Nisan 1428


Manisa'nın Fethi (1390)
TRT'nin Kuruluşu (1964)


FIKIH: ÖŞÜR

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmenin meâli: “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd'dir.” (Bakara Sûresi, âyet 267)

Hadîs-i şerîfte “Yağmurların, nehir ve çeşme (gibi akar) suların, tarla (içindeki) kaynağın suladığı (arâziden çıkan) şeylerde öşür (1/10: onda bir), (dolaba koşulan) hayvanlar ile sulanan (yerden elde edilen) şeylerde ise yarım öşür (1/20: yirmide bir) vardır.” buyuruldu.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken, arâzide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.
Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri yağlı maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.

Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o soğan ve sarımsaktan da öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hulâsa, İmâm-ı A’zam Hazretleri buyuruyor ki: Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: zaman_1453 - 02 Mayıs 2012, 01:59:02
Teşekkür ediyoruz Mücteba...Duvardan dökülen incilerimiz değişiklikle daha bi hoş olmuş... zs2))
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2012, 09:50:15
Teşekkür ediyoruz Mücteba...Duvardan dökülen incilerimiz değişiklikle daha bi hoş olmuş... zs2))


Biz teşekkür ederiz.
Başlık: Gıybetin Fenalığı
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2012, 09:56:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

İbn-i Ömer (r.anhüma)’dan: “Resûlullah (s.a.v.), gıybeti ve gıybeti dinlemeyi yasakladı.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 11 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 19 Nisan 1428




GIYBETİN FENALIĞI

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
Mîraca çıkarıldığım gece bir topluluğa rastladım. Sağlarından sollarından etleri kesiliyor, sonra da kendilerine yediriliyordu. Kendilerine “Kardeşlerinizin etini yediğiniz gibi etlerinizi yiyiniz.” denilir. Ben “Yâ Cebrâil! Bunlar kimlerdir?” diye sordum. Cebrâil (a.s.) “Bunlar senin ümmetinden, insanların ayıp ve kusurlarını arayan, onları başkalarına söyleyen; gıybet edenlerdir.” dedi.

Kıyâmet günü kula amel defteri verilir. Orada, kendisine ait olmayan sevaplar görür. O kul “Yâ Rabbi! Bu sevaplar bana nereden geldi.” diye sorar. Allâhü Teâlâ “Bunlar, sen farkında olmadan, insanların senin gıybetini yapmalarına karşılıktır.” buyurur.

“Dört şey vardır ki oruç, abdest ve diğer amellerin sevabını yok eder.
Bunlar gıybet etmek, yalan söylemek, koğuculuk yapmak ve bakılması helal olmayan kadınlara bakmak.”


Hazreti Îsâ bin Meryem (a.s.) ashâbına dedi ki;
“Siz avret yerinin bir kısmı rüzgârdan açılmış bir adam görseniz onun üzerini örter miydiniz? Ne düşünüyorsunuz?” Onlar da “Evet” dediler. “Hâlbuki siz avret mahallinin kalan kısmını da açıyorsunuz” deyince, “Sübhânallâh, nasıl olur da kalan yerini açarız?” dediler.

Îsâ (a.s.) şöyle buyurdu:
“Yanınızda bir kimseden bahsedildiği zaman hemen onda olan kötü şeyleri söylemiyor musunuz? İşte siz avret mahallindeki kalan örtüyü açıyorsunuz.”

Hasan-ı Basrî Hazretlerine bir adam gelip “Falan kimse senin gıybetini yapıyor.” demiş. Hasan-ı Basri Hazretleri de ona bir tabak hurma gönderip şöyle demiş: “Duydum ki sen sevaplarını bana hediye etmişsin. Buna karşılık ben de sana hediye gönderiyorum. Ancak benim hediyem, senin hediyenin tam karşılığı olmadığı için beni mâzûr gör.”

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hasan, Kız: Hasibe
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2012, 11:06:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki mü’minler kurtuluşa ermişlerdir. Ki onlar namazlarında huşûludurlar. Boş, faydasız söz ve işten sakınırlar. Ve onlar mallarının zekâtını vermek için çalışırlar. Ve onlar ki ırzlarını muhâfaza ederler.”
(Mü’minûn sûresi, âyet 1-5)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 12 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 20 Nisan 1428


Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)


SETR-İ AVRET: NAMAZDA ÖRTÜNME

Setr-i avret namazın şartlarındandır. Yani erkek için göbeği altından diziyle birlikte setr etmek (örtmek) karanlık gecede dahi lâzımdır.

Kadınların yüzü, eli ve ayaklarından başka her tarafını örtmesi lâzımdır.

Örtülmesi lâzım olan âzâlardan birisinin dört bölüğünden bir bölüğü bir rükün -yani üç tesbîh- söyleyecek kadar açılsa namâzı câiz olmaz.

Örtünecek bir şey bulamadığı vakitte oturup rukû ve secdeyi îmâ ederek kılmak daha faziletlidir.

Sadece dörtte biri pak bir elbise olup ve temizlemeğe gücü yetmezse onunla örtünmesi lâzımdır.

Gücü yettiğince namazı güzel bir elbise ile edâ etmek müstehabdır.


FATİH SULTAN MEHMED'İN İLME HİZMETLERİ

Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra devlet merkezi yaptığı İstanbul’u çağırdığı âlimler ile de büyük bir ilim merkezi haline getirmiştir.

Fatih Hazretleri ilim tahsil edenlere umduklarından fazla ihsanlarda bulunurdu. Bazı geceler uykusunu terkedip tebdil-i kıyafetle bizzat medreseleri dolaşıp talebeleri teşvik ederdi.

Sarayın Enderun’unda yetişenleri ve maiyetini teşvik için Bâbüssaade'ye “Vele-ni'me dâru'l-ulûm” levhasını astırmıştır ki, “İlimlerin öğrenildiği ev ne güzel evdir.” demektir. Davet ettiği Ali Kuşcu’ya, Tebriz’den Anadolu’ya gelirken konakladığı her yer için bin akçe ihsan etmiştir.

Fatih Hazretleri, âlimlerin önde gelenlerini dairesine toplayarak ilim ve irfan meclisleri tertip ederdi. Vezirlerden en alt kademedeki memurlara kadar her vazifelinin tahsiline çok ehemmiyet verirdi. Her nevi ilim tahsilinde ehliyet ve liyakatini isbat edenlere tuğrasıyla süslü bir şehadetname verirdi. Onca meşguliyeti arasında, bazı alimlere bizzat kendi eliyle teşvik edici mektuplar yazar, onları saraya davet ederdi. Böylece din ve devlete hakikaten pek büyük hizmetler etmiştir.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: MEA - 04 Mayıs 2012, 15:51:09
hayirli günler arkadaslar ben yeni buldum bu sayfayi  ve kendimi bir deryanin icinde buldum bu siteyi olusturan arkadaslardan rabbim razi olsun ve hizmetlerindede muaffak kilsin insaAllah...
Başlık: Taziye Sünnettir
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2012, 16:37:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim (haram ve çirkin sözlerden) ağzını korur, namusunu da muhafaza ederse cennete girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mayıs Cuma 2012

Hicrî: 13 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 21 Nisan 1428


Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672)
Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)


TAZİYE SÜNNETTİR

Taziye, güzel nasihatlarla ve bol sevaplar bildirerek cenaze sahibinin kalbini teskin etmektir.

Cenaze sahibine taziyede bulunmak İslâm’ın sünnetlerinden biridir. Zira bu, İslâm haklarındandır. Bir hadîs-i şerîfte: “Kim, ölü sahibine taziyede bulunursa, onun gibi ecir alır.” buyuruldu.

Taziyede bulunan kişi, cenaze sahibi ile musâfaha eder. Zira bu onun kalbini teskin eder.

Sünnetlerden biri de, cenaze sahibinin, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm” kelimesini çok söylemesidir. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) böyle emretmiştir.

En güzel taziye şekli, Resûlullah'ın (s.a.v.) Muâz bin Cebel'in (r.a.) -oğlu vefat ettiği zaman- yazdığı mektuptur.

Mektub şöyledir:

“Bismillâhirrahmânirrahîm,

Bu mektup, Allâhü Teâlâ'nın Resûlü Muhammed’den (a.s.) Muâz bin Cebel'e yazılmıştır:

Selâmün aleyke,

Muhakkak mallarımız, çocuklarımız, ailemiz Allâhü Teâlâ’nın, bize bahşettiği nimetlerdir.

Bunlar Allâhü Teâlâ’nın bize emanet olarak verdiği şeylerdir.

Onlardan belli bir vakit faydalanırız. Sonra vakti gelince Allâhü Teâlâ onları alır.

Onun hakkı, bize verdiği zaman, şükretmemiz, geri aldığı zaman da sabretmemizdir.

Senin oğlun da Allâhü Teâlâ'nın sana bahşettiği nimetlerden ve faydalanman için sana verdiği emanetlerden biri idi. Sevinç ve iyi bir halde oğlunla seni faydalandırdı. Sonra da bir ecir ve sevap karşılığında onu senden geri aldı. Sakın feryad ve figan etme. Zira bu, senin alacağın sevabı yok eder. Eğer bu musibetin sevabı sana gösterilse, başına gelen musibet elbette ona nisbetle çok küçük kalır. Allâh’ın va’dini sabırla bekle. Vesselam…

İSİMLERİMİZ: Erkek: Emîn, Kız: Elif
Başlık: Namaz Vakitleri / Trafik: Her Zaman Emniyet Kemeri
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2012, 12:10:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Abdullâh bin Mesûd (r.a.) buyurdu ki; “Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) ‘Hangi amel Allâh’a daha sevimlidir?’ diye sordum. ‘Vaktinde edâ olunan namazdır.’ buyurdular. ‘Sonra hangisidir?’ dedim, ‘Ana babaya iyilikte bulunmak.’ buyurdular. ‘Sonra hangisidir?’ dedim, ‘Allâh yolunda cihâddır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mayıs Cumartesi 2012

Hicrî: 14 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 22 Nisan 1428


Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)


NAMAZ VAKİTLERİ

Farz olan namazların dînin tayin ettiği vakitleri vardır. Namazı o vakit içinde eda etmek şartdır ve o vaktin haricine çıkarmak câiz değildir.

Bir mâni ile vaktinden sonra kılınan namaz edâ olmaz, kazâ olur.

Sabah namazının vakti imsakdan sonra fecr-i sadıktan; etraf açıldığından güneş doğuncaya kadardır.

Öğle namazının vakti, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’ye göre güneşin zevâlinden yani gölgelerin en kısa halinden sonra artmağa başlamasından uzunluğu iki katı oluncaya kadardır.

İmâm Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed katında ise her bir şeyin gölgesi bir katı olunca öğle vakti biter.

İkindi namazının vakti, öğlenin vakti tamâm olduğundan güneş batıncaya kadardır.

Akşam namazının vakti, güneşin batmasından ufuktaki beyazlık kayboluncaya kadardır.

Yatsı namazının vakti ufuktaki beyazlık kaybolduğundan sabah namazının vakti, girinceye kadardır.

Vitir namazının vakti yatsının vaktidir. Lâkin yatsının farzı edâ olunmadıkça kılınmaz.

TRAFİK: HER ZAMAN EMNİYET KEMERİ

Kısa yolculuklarda ve düşük hızda da emniyet kemeri kullanılmalıdır.

30 km. süratle çarpmada dahi ağır yaralanma tehlikesi vardır. Emniyet kemeri takmamış yolcuların % 70'i, 50 km'den daha düşük bir hızda yaralanmıştır.

Emniyet kemeri, kaza esnasında 2,5-3 tonluk bir kuvvete dayanıklıdır. Vasıta içerisinde tutunacak yerler bu yükü taşıyamaz. Kemerin bağlanmaması halinde, vücut yerinden fırlar, tutunmak veya bir çocuğu tutarak korumak mümkün olmaz.

Çocuklar kucakta taşınmamalıdır. Yaşlarına, boy ve kilolarına göre bir çocuk koltuğu kullanılmalıdır. Emniyet kemeri takmayı alışkanlık edinmelidir.
Başlık: İmâm-ı Âzam'dan Talebelerine Nasihatler
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2012, 06:29:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İlim öğreten ve öğrenen sevapta ortaktırlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mayıs Pazar 2012

Hicrî: 15 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 23 Nisan 1428


İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Vefatı (767)


İMÂM-I ÂZAM'DAN TALEBELERİNE NASİHATLER

• İlim tahsiline kalbin her türlü meşguliyetten boş olduğu gençliğin baharında başla.

Önce ilim tahsil et,

Sonra helalden mal kazanmaya çalış,

Daha sonra da evlen. Zîrâ ilim öğrenme vaktinde kazanç elde etmeye çalışırsan ilim öğrenemez, ilimden âciz kalırsın. Kazanacağın mal da seni ilimden soğutur. Evlenip çoluk çocuğa karışırsan ilim öğrenmeyi terk edip onların ihtiyaçları ile meşgul olursun.

• Başkalarından daha çok ibâdet etmeğe çalış. Zîrâ insanlar kendi ibâdetlerinden daha çok ibâdeti senden göremeyince senin ibâdete çok rağbet etmediğini ve ilminin menfaat vermediğini zannederler.

• Âlimleri bulunan bir yere vardığın vakit oranın âlimlerinin halini gözet, hemen öne çıkma. Yoksa kendi yerlerini almağa kastettiğini sanıp sana cephe alırlar, insanlar da onlara tâbi olur. Sen de faydasızca münâzara ve münâkaşa etmiş olursun.

• İnsanların hatalarına uyma, doğrulukta onlara uy. Günah olan bir şey veya kötü bir iş işleyen kimse bilirsen onu açığa vurma. Ancak ona uyup aynı vaziyette düşme tehlikesi olan insanlar varsa o zaman onlar açıkça îkâz edilebilir.

• Her kimden ilim öğrendinse onun için istiğfar et.

• Kur’ân-ı Azîmü'ş-şânı devamlı oku.

• Cimri olma, cömert ol. Fakir olsan bile belli etmeyip tok gözlü davran.

• Yolda yürürken sağa sola bakma, vakarla önüne bakarak yürü.

• Bir şey aldığın, bir iş yaptırdığın vakit herkesin verdiği ücretten fazla ver.

• Ölümü unutma.

• Allâh’ın kulları nazarında hakir olan dünyayı sen de hakir gör. Zîrâ âhiret dünyâdan hayırlıdır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Mahmud, Kız: Muazzez
Başlık: Faydasız Söz Söylememek / Sâlihlerin Ahlâkı
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2012, 10:41:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü mü’minin terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur. Allâhü Teâlâ, çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseyi sevmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)  

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 16 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 24 Nisan 1428


Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)


FAYDASIZ SÖZ SÖYLEMEMEK

Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) buyurdu:

Yâ Muhammed! (s.a.v.) Şüpheli şeylerden sakınmak dinin başı ve sonudur. Susmak âdetin olsun. Zira faydasız söz söylemeyenlerin gönlünü ma'mûr ederim. Lüzumsuz konuşanların gönlünü, çok söylemek ve çok konuşmak yüzünden harap ederim.

Yâ Muhammed! (s.a.v.) İbâdet on kısımdır: Dokuzu helâl yemektir, biri de susmaktır.
Bir kişi oruç tutsa ve mâlâyânî (dünyaya ve âhirete faydası olmayan şeyler) konuşmasa onun karşılığı nedir, bilir misin? Faydasız söz söylemeden tutulan oruç kişiyi hikmet sahibi yapar. Hikmetin mirası marifettir. Marifet sahibi de bana yakındır.

Kim benim rızâma uygun hareket ederse ona üç şey veririm:
1. Asla aklından çıkmayacak bir ilim,
2. Asla unutmayacağı bir zikir,
3. Benden başkasını sevmeyeceği bir muhabbet. Beni sevdiğinde ben de onu severim, halka dahi sevdiririm.

SÂLİHLERİN AHLÂKI

Bir gün (İmâmı Azam hazretlerinin talebelerinden) Ebû Yusuf (rh.) Harun Reşid'in (rh.) huzuruna girdi. Harun Reşid ona 'Ebû Hanife'nin ahlâkını bana anlat.' dedi. Ebû Yusuf (rh.) 'Vallâhi o, Allâh’ın haramlarından şiddetle kaçınır, dünyaya kıymet verenlerle oturup kalkmaz, çoğu zaman susardı; Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından mâlâyâni laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Kendisine bir sual sorulduğu zaman, biliyorsa cevap verirdi.
Ey mü’minlerin Emiri! Ben onu hep kendini ve dinini koruyan, insanların ayıpları ile değil de kendisiyle meşgul olan biri olarak bildim. Hiç kimse hakkında hayırdan başka bir şey söylemezdi.'


Harun Reşid (rh.) ‘Bu sâlihlerin ahlâkıdır.’ dedi.
Başlık: Mevlânâ Şeyh Seyfeddîn Ârif (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 08 Mayıs 2012, 10:47:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kul Allâh’ın hoşnud olduğu (mübârek kelimelerden) bir kelimeyi (o kelimeye hiç ehemmiyet vermeyerek) söyleyiverir. Halbuki Allâhü Teâlâ o kelime sebebiyle o kimsenin derecesini yüceltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 17 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 25 Nisan 1428


İkinci Dünya Savaşı'nın Sona Ermesi (1945)


MEVLÂNÂ ŞEYH SEYFEDDİN ÂRİF (K.S.)

Muhammed Masum (k.s.) Hazretleri’nin oğlu olan Şeyh Seyfeddin Arif (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın yirmi beşinci halkasıdır. Hz. Ömer’in neslinden olduğu için nisbesi Fârûkî’dir. Hicrî 1055 (m. 1645 /1646 ) senesinde Serhend’de dünyaya geldi. Ders okuyacak yaşa gelince önce Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Sonra muhterem amcasından aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Sonra tarîkat-ı nakşibendiyye’yi babası Muhammed Masum (k.s.) Hazretlerinden öğrendi ve yüksek manevi derecelere kavuştu.

Her gün huzuruna dervişlerden bin dört yüz kişi istifadeye gelir, her birine yemek ikram ederlerdi. Riyazet yapmamalarına ve bu kadar çok nimetler içinde bulunmalarına rağmen müridleri, yüksek makamlara ve kerametlere kavuşurlardı.

Dervişlerden biri, az yemek istese “Yemeği kısmaya lüzum yoktur. Üstazlarımız kaddesallâhü esrârehüm, yolumuzu vukûfu kalbîye devam ve şeyhin sohbetlerinden ayrılmamak esasları üzerine kurmuşlardır. Zühd ve şiddetli mücâhedenin neticesi, kerâmet ve tasarruftan ibarettir. Biz bunları işten bile saymayız. Bizim maksadımız sadece zikre devam, Allâhü Teâlâ’ya teveccüh, sünnete tabi olmak ve daha çok nur ve bereketlere kavuşmaktır.” buyururlardı.

Hayatını sünneti ihyâ, bid’ati imhâ ile geçiren Şeyh Seyfeddin (k.s.), 47 yaşında 1096 (m. 1685) senesinde âhirete irtihal ettiler. Kabr-i şerifleri halen Hindistan sınırları içerisinde olan Pencab eyaletine bağlı Serhend beldesinde, babası Muhammed Masum Hazretleri’nin kabrinin yakınındadır.

Mektûbât-ı Seyfiyye adlı bir eseri olup, içinde yüz doksan mektup vardır. Bu kıymetli eseri, oğlu Muhammed A’zam (k.s.) toplayıp kitap haline getirmiştir. Bu eser 1913 yılında Hindistan’ın Haydarâbâd şehrinde basılmıştır.

Sekiz oğlu olup üçü kendi huzurunda kemal mertebesine kavuştular. Kendisi hayatta iken diğerleri henüz küçük idi.
Birçok halifesi bulunan Şeyh Seyfeddin (k.s.), irşad vazîfesini Muhammed Nûru’l-Bedvânî (k.s.) hazretlerine teslim ettiler. Kaddesallâhu esrârahüm.
Başlık: Peygamberlere Îmân
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2012, 10:53:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dört şey peygamberlerin sünnetindendir: Hayâ sâhibi olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve nikâhlanmak.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 18 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 26 Nisan 1428


Sultan Sencer'in Vefatı (1157)
Osman Gazi'nin Doğumu (1258)


PEYGAMBERLERE ÎMÂN

Bütün peygamberlere îmân etmek müslümanlıkta bir esastır. Allâh’ın kullarına dînini bildirmek için memûr ettiği pek muhterem ve kâmil zâtlardan her birine peygamber denir. Allâhü Teâlâ, doğruluğuna şehâdet için peygamberlerinin elinde, başkalarının yapamayacağı harikulade şeyler vücûda getirmiştir ki ona mucize denir.

Mahlûkâtın fıtrat nurlarından çıkarak perdelenmeleri ve hakdan uzaklıkları sebebi ile Rablerinden maârif ve ilimleri almaları mümkün olmaz. Bunun için Allâhü Teâlâ ile insanlar arasında bir vâsıtaya ihtiyaç vardır. Peygamberler, sırları ile dâimâ Hakk’ı müşâhede edip zâhirleri ile de halkla birlikte olurlar. Peygamberler aleyhimüsselâm ilim ve marifetleri Allâhü Teâlâ'dan alıp kullarına akıtırlar. Allâh'ın peygamberlerini göndermesi en büyük nimetlerinden ve üzerimizdeki en büyük haklarındandır.

Peygamberlere îmân etmeyen Allâh’a da îmân etmemiş olur. Çünkü Allâh’ın kabûl edeceği şekilde îmân etmenin yolu sadece onlardan öğrenilebilir. Kendi nâçiz akıllarını bu hususta rehber edinmek isteyenler Hakk’a ve hidâyete eremezler, dalâlette kalırlar.

Hadîs-i şerîfte yüz yirmidört bin veya iki yüz yirmidört bin peygamber ve onlardan üç yüz on üç resûl olduğu bildirilmiştir. Resûl, yeni şerî'at getiren, nebî ise önceki şerîatin hükümlerini öğretendir.

Peygamberlerin evveli Hz. Âdem, hâtemi; son halkası da Muhammed aleyhisselâmdır. Hâtem nübüvvet kapısını kapayandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hâtemü’l-enbiyâdır. Peygamberlerden Hz. Muhammed, Hz. İbrâhîm, Hz. Mûsâ, Hz. Îsâ ve Hz. Nûh aleyhimüsselâm ülül-azm peygamberlerdir.

Kurân-ı Kerîm’de ismi geçen yirmisekiz peygamber:
Âdem, İdrîs, Nûh,
Hûd, Sâlih, İbrâhîm,
Lût, İsmâîl, İshâk,
Yâkûb, Yûsuf, Eyyûb,
Şu’ayb, Mûsâ, Hârûn,
Dâvûd, Süleymân, İlyâs,
Elyesa', Zülkifl, Yûnus,
Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ,
Muhammed aleyhimüsselâm.

Üzeyr, Lokmân, Zülkarneyn aleyhimüsselâmın peygamberliklerinde ihtilâf olsa da şüphesiz pek büyük zâtlardır.
Başlık: Öldükten Sonra Sevap Nasıl Kazanılır / Bir Hükümdar Tavsiyesi: Hakka uygun ...
Gönderen: Mücteba - 10 Mayıs 2012, 11:02:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim abdestli olarak uyur ve o gece ölürse şehid olarak ölür.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummal)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 19 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 27 Nisan 1428


Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)


ÖLDÜKTEN SONRA SEVAP NASIL KAZANILIR

Enes bin Mâlik (r.a.)'dan rivâyet olundu: “Yedi şey vardır ki onu yapanlar öldükten sonra da sevap alırlar.

1- Bir mescid yaptıran kimse; İçinde namaz kılındığı müddetçe, ondan sevap kazanır.

2- Bir su akıtan kimse; Oradan su aktığı ve insanlar içtiği müddetçe sevab kazanır.

3- Bir Mushafı güzelce yazan kimse; o Mushaf okunduğu müddetçe sevap kazanır.

4- Suyundan istifade etmek için bir kuyu kazdıran; o kuyu durduğu müddetçe sevap kazanır.

5- Bir ağaç diken kimse; meyvesinden insanlar ve hayvanlar yediği müddetçe sevab kazanır.

6- Bir ilim öğrenip onu öğreten kimse de sevab elde eder.

7- Öldükten sonra kendisine istiğfar ve duâ eden bir evlat bırakan kimse de sevap kazanır.”

Evlat, babası kendisine Kur’ân-ı Kerîm ve ilim öğretmiş salih bir evlat olursa, çocuğun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin sevabın bir misli (anne ve) babasına da verilir. Şayet baba evladına Kur'ân-ı Kerîm öğretmez, bilakis kötü şeyleri öğretirse, çocuğun günahından hiçbir şey eksilmeden günahın bir misli babasına da yazılır.

BİR HÜKÜMDAR TAVSİYESİ: Hakka Uygun Hareket Et!

Himyer hükümdarlarından biri, kardeşine şöyle nasihat etmiş:
"Cezalandırmakta ve ihsân etmekte aşırı olma! Zira cezalandırmakta aşırı davranırsan yok olmana sebep olur; ihsan ve bağışta israf edersen, bu da senin için günah ve öfke sebebi olur.
Şayet nefsini Allâh’ın rızâsına muhalif bir yerde bulursan, onu zaptet ve nefsanî arzularına gâlip gel! Çünkü nefsine ne kadar tâbi olursan, o nispette sana zarar verir.
Hakka uygun hareket et! Zira bu şekilde hareket sana sıkıntı vermez. Doğruluk üzere hareket eden akıllı kimse, zahmet ve pişmanlık çekmez.
Dostlarından ve ahbaplarından korkman, onlar ile olan dostluğundan fazla olsun.BİR HÜKÜMDAR TAVSİYESİ: Hakka Uygun Hareket Et!
Himyer hükümdarlarından biri, kardeşine şöyle nasihat etmiş: Cezalandırmakta ve ihsân etmekte aşırı olma! Zira cezalandırmakta aşırı davranırsan yok olmana sebep olur; ihsan ve bağışta israf edersen, bu da senin için günah ve öfke sebebi olur.
Şayet nefsini Allâh’ın rızâsına muhalif bir yerde bulursan, onu zaptet ve nefsanî arzularına gâlip gel! Çünkü nefsine ne kadar tâbi olursan, o nispette sana zarar verir.
Hakka uygun hareket et! Zira bu şekilde hareket sana sıkıntı vermez. Doğruluk üzere hareket eden akıllı kimse, zahmet ve pişmanlık çekmez.
Dostlarından ve ahbaplarından korkman, onlar ile olan dostluğundan fazla olsun.
Başlık: İçki Zararlı Ve Haramdır
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2012, 10:55:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İçkiden sakınınız. Zira o bütün kötülüklerin anahtarıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mayıs Cuma 2012

Hicrî: 20 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 28 Nisan 1428


İÇKİ ZARARLI VE HARAMDIR

İnsanı öldüren veya aklını gideren bitkileri, vücudu zehirleyen veya herhangi bir suretle sıhhate zarar veren şeyleri yemek haramdır.
İçkilerden vücuda zararlı olanları, insana sarhoşluk verenleri içmek haramdır. Çünkü sarhoşluk veren bir içkinin azı da çoğu da haramdır, bir damlasını bile içmek icma ile haramdır. Nitekim bir hadîsi şerîfte: “Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır.” buyrulmuştur.
Bu gibi içkilerin içilmelerindeki zararlar, herkesçe bilinir. İçkilerin cemiyet bünyesinde açtığı yaralar pek elimdir. Bunların âhiretteki hesabı ise pek şiddetlidir.
İçki, şahıslar için zararlıdır: İçki kullananlar, öncelikle kendilerine zarar vermiş olurlar. Çünkü vücutları erir, sıhhatleri bozulur, servetleri ellerinden çıkar, kendileri için en büyük bir nimet olan kıymetli akılları geçici bir zaman için olsun bozulur.
İçki, aile için zararlıdır: İçki yüzünden aile hayatında bir takım geçimsizlik yüz gösterir, ailenin refahına harcanması lâzım gelen servetler, vakitler çok kere içki yolunda mahvolur ve içki yüzünden bir takım müzmin hastalıklar vücuda gelerek aile fertlerinin hayâtına ve dünyaya gelecek çocuklarının vücutlarına tesir eder, nesil cılız yetişir, aile saadeti söner gider.
Toplum için zararlıdır: İçki ile hayatını mahveden, servetini elinden çıkaran bir kimse mensubu olduğu cemiyetin malını ve bünyesini tahrip etmiş olur. İçkiye müptela olan bir ferd cemiyet arasında içtimai âdâb ve ahlâka aykırı hareket ederek cemiyet arasında fena bir numûne vücuda getirmiş, memleketin kanunlarına, nizamlarına aykırı hâdiselerin meydana gelmesine sebebiyet vermiş olabilir.

Velhasıl: Bu gibi zararlı olan şeylerden kaçınmalıdır. Bunlardan kaçınmak, gerek fertlerin ve gerek cemiyetin selâmeti için pek lâzımdır.
Başlık: Gayret Ve Himmet / Nabi'nin Hayriyesi'nden
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2012, 15:20:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Birinizin bir bağ odun toplayıp, sonra sırtında onu taşıyarak getirip satması, kendisi için -ister versin ister vermesin- insanlardan istemesinden daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mayıs Cumartesi 2012

Hicrî: 21 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 29 Nisan 1428

Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu (1868)
Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)

GAYRET VE HİMMET

Büyük hadîs âlimlerinden ve hicretin üçüncü asrında yaşamış olan Yakup bin Süfyan el-Fesevi (rh.) şöyle anlatıyor:
Ömrümün otuz senesini hadîs öğrenmek için yolculuklarda geçirdim. Yine bir yolculuğum esnasında harçlığım iyice azalmıştı. (Harçlığım bitmeden Resûlullâh’ın kalan hadîslerini öğrenmek ve vakit kazanmak için) Geceleri hadîsleri yazıyor, gündüzleri de onları okumaya devam ediyordum.
Bir gece, mum ışığı altında hadîsleri yazmak için oturdum. Mevsim kış idi. Bir anda gözlerime su iniverdi ve gözlerim görmez oldu.
Memleketimden ayrı kalacağım ve ilimden mahrum olacağım için kendime ağlamaya başladım.
Derken uyku bastırdı ve uyuyakaldım. Rüyamda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i gördüm.
Bana “Ey Yakup! Neden ağladın?” buyurdular.
Ben de “Yâ ResûlAllah! Gözlerimi kaybettim. İlimden mahrum olacağım için ağlıyorum.” dedim.
"Bana yaklaş", buyurdular.
Ben de yaklaştım. Bir şeyler okuyarak ellerini gözlerime sürdüler.
Bir müddet sonra uyandım. Artık görebiliyordum. Hemen dersimi aldım ve yazmaya devam ettim.

NABİ'NİN HAYRİYESİ'NDEN

Farzdır etme sakın fevt-i salât
İktidârın var ise hacc u zekât

Kıl edâsında derûnî tek ü tâz
Birinin fevtine gösterme cevâz

Olma gerden-keş-i fermân-ı ganî
Her ne emrettiyse eyle ânı.

Manası:
Namaz farzdır asla geçirme, gücün var ise hacca git, zekâtını ver.
Hiçbirini geçirmeyi caiz görme ve edâsı için gayret et.
Hazreti Mevla’ya asi olup da emrinden çıkma.
Başlık: Her Yükselen Bir Gün Alçalır / Tarih Bilmenin Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2012, 13:00:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İmanın en faziletlisi, nerede olursan ol Allâhü Teâlâ’nın seninle olduğunu bilmendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mayıs Pazar 2012

Hicrî: 22 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 30 Nisan 1428


HER YÜKSELEN BİR GÜN ALÇALIR

Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Adbâ' denilen bir devesi vardı. (Yarışlarda, seferlerde) hiç geçilemezdi. Bir ara yük devesi üstünde bir bedevî geldi. (Yapılan yarışda) bu yük devesi Adbâ’yı geçti. Başka bir devenin Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in devesini geçmesi, Müslümanlara ağır geldi ve ‘Adbâ' nasıl oldu da geçildi?’ dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashab’ın bu halini anladı ve şöyle buyurdular: (Ashabım! Allâhü Teâlâ’nın bir nizâmı vardır. Buna göre dünyada yükselen hiçbir şey yoktur ki Allah onu alçaltmasın.)

TARİH BİLMENİN EHEMMİYETİ

93 Harbi diye meşhur olan 1877-78 Osmanlı Rus harbinin Anadolu cephesinde Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın yanında kâtip olarak vazifeli olan Mehmet Arif Bey'in hatıralarından:

"Akıl bu ya! Fakir, önceleri tarih ilmine hiç ehemmiyet vermezdim. Bilinmezse ne olur, lüzumsuz ve faydasız, yalnız bir bilgiçlikten ibârettir.”
der de, adetâ bilinmesiyle bilinmemesini denk tutardım...

Lâkin son olarak geçirdiğim tecrübelerin yardımıyla aklım başıma geldi de, anladım ki, meğer iş öyle değilmiş... Tarih o kadar mühim, o kadar dikkate değer bir ilim imiş ki, tarih bilinmez ise devlet gemisinin dümeni, istenilen semte doğru çevrilemez imiş. Târih bilmezlik, siyâsî olarak, devletçe çok büyük noksan ve hatalar meydana gelmesine sebep olurmuş. Tarih, bir milletin ayıp ve noksanlarını görüp düzeltmesi için, bir ayna imiş. Hakikati gösteren ve sonraki nesillerin gözleri önüne konan bu ayna, ayıp ve kusurları olmayan milletlerin ise şu dünya pazarına, cemâl ve kemâllerine şükrederek, yakışıklı bir kıyafet ile çıkmalarına yararmış. …

Hemen iddia edebilirim ki, târih, yalnız başına insanı canlandıracak, hârika bir ilimdir. Lâkin târihteki yüce hisler ve rûh, aydınlık bir fikirle beraber olarak, akıllı bir  terbiyeci eliyle, gençlerin zihinlerine taşa nakş olunur gibi yazılmalıdır.
Başlık: Vakıf Müessesesi
Gönderen: Mücteba - 14 Mayıs 2012, 10:43:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İmanın en faziletlisi, nerede olursan ol Allâhü Teâlâ’nın seninle olduğunu bilmendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 23 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 01 Mayıs 1428


Cerbe Deniz Zaferi (1560)
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839)
İsrail'in Kuruluşu (1948)

VAKIF MÜESSESESİ

Vakıflar manevî yakınlığa, Allâh'ın rızâsına nail olmak gibi hâlis niyet ile yapılır. Vakıfların en fazîletlisi; en çok ihtiyaç duyulan, devamlı ve en faydalı olanıdır.

Yardımlaşma ve dayanışma dîni olan İslâm’da vakıfların gayesi beşeriyetin ihtiyaçlarını kolaylaştırmak, insanlığa ve umumun refâhına hizmettir. Hastalar için hastahaneler, fakirler, yolcular için aşhaneler, ilim talebeleri için ikâmetgahlar bina edilmiş, âlimler, talebeler, hacılar, yolda kalmışlar, evlenecekler için nakdî yardımlarda bulunan vakıflar ve daha niceleri kurulmuş; hâsılı cemiyetin zayıf haldeki her unsuru için bir devâ vücûda getirilmeye çalışılmıştır.

Geçmiş kavimler arasında pek az da olsa bazı vakıflar vücude getirilmiştir. Husûsiyle İbrahim aleyhisselâma aid olub “Halilürrahman evkafı” adı verilen vakıflar, hâlâ Arabistanda mevcuttur. Fakat vakıfların asıl mükemmel hâle gelmesi ancak İslâm ile mümkün olmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Medine-i Münevvere’deki yedi adet akarını vasiyet yoluyla mü’minlerin fakirlerine vakıf buyurmuşlardı.

Ashâb-ı Kirâm da birçok vakıflar vücûda getirmişlerdir. Hz. Câbir (r.a.), demiştir ki: “Ben muhacirlerden ve Ensar’dan mal sahibi ve gücü yettiği halde vakıf yaparak sadaka vermeyen hiç bir zat bilmiyorum.”

Bilhassa Hz. Ömer (r.a.), Hayberde mâlik olduğu Kasm adındaki pek kıymetli bir hurmalığını, Resûlullâh’ın tavsiyeleri üzerine vakfetmişlerdi. Hazret-i Ebûbekr'in, Hz. Osman ile Hz. Ali'nin de vakıfları vardır. RadıyAllahu anhüm.

Hulefâ-i Râşidin’den sonra Emevîler, Abbasîler, Selçuklular ve diğer İslâm sultanları ve bilhassa Osmanlılar tarafından pek çok, pek mühim şeyler vakfedilmiş, pek muazzam hayır müesseseleri vücûda getirilmiştir.

Müslümanlar, yapmış oldukları bu hayırlı müesseseler ile sırf Hak Tealâ’nın rızasını gözetmişler medeniyetin yükseltilmesini, insanların ihtiyaçlarını azaltmaya çalışmayı mukaddes bir vazife bilmişlerdir. Bu da mensub oldukları kudsî dinin kendilerine vermiş olduğu yüce bir itikadın neticesidir.
Başlık: Hz. Sâlih Aleyhisselâm / Seyyare (Gezegen)lerde Günler Ve Yıllar
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2012, 10:45:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Zamanın bereketi azalıp sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat da kuru ot(un ateşte yanması) kadar olmadan kıyâmet kopmaz..”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 24 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 02 Mayıs 1428

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)


HZ. SÂLİH ALEYHİSSELÂM

Hz. Sâlih (a.s.), Şam ile Hicaz arasında “Hicr” denilen mahalde yaşayan “Semud” kavmine Peygamber gönderilmiştir. Bu kavim, dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlar, fakat doğru yoldan da çıkmışlardı.

Hz. Sâlih (a.s.)’ın yirmi sene devam eden emirlerine, nasihatlerine kulak vermediler. “Kendisine sakın dokunmayınız” diye tenbih ettiği harikulade bir deveyi boğazladılar. Nihayet dehşetli bir sayha ile yerlere serilip helâk oldular. Hz. Sâlih Aleyhisselâm da kendisine iman edenler ile beraber çıkıp evvela Şam'a, Filistin’e, sonra da Mekke-i Mükerreme’ye gitti.

Hz. Sâlih (a.s.) seksen beş sene veya iki yüz sene yaşamıştır. Kabr-i şerîfleri Mekke-i Mükerreme’de, Beytullah’da Rükn (Hacerü’l Esved) ile Makam-ı İbrahim arasındadır.

SEYYARE (GEZEGEN)LERDE GÜNLER VE YILLAR

Gezegen(seyyare)lerin yörünge(mahrek)de kendi mihver (ekseni) etrafında dönme müddetine “Gün”, Güneş etrafında döndüğü süreye de bir “Yıl” denir. Günler ve yıllar her gezegende farklıdır.

Merkür (Utarid) kendi ekseni etrafında 58.7 günde döner. Yani Merkür’ün bir günü 58.7 dünya gününe denktir. Merkür, Güneş etrafında ise dünya ölçülerine göre 88 günde döner.

Venüs (Zühre) kendi etrafında 243 günde, Güneş etrafında ise 225 günde döner. Bu da Venüs gününün 'Venüs yılından daha uzun olması demektir. Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir. Diğer bütün gezegenler Güneş'in etrafında saat yönünün tersine dönerler.

Mars (Merih)’ın bir günü 24 saat 37 dakika, bir yılı ise 687 dünya gününe denktir.

Mars’tan sonraki gezegenler Güneş’ten oldukça uzak bulunduklarından yıl uzunlukları gittikçe artar.

Mesela; Jüpiter (Müşteri)'de bir gün 9 saat 50 dakika iken bir yıl 4332 gündür.
Başlık: Hz. Ömer’in Tevazuu / Yemek Tarifi: İzmir Köfte
Gönderen: Mücteba - 16 Mayıs 2012, 10:29:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) buyurdular: “(İnsanlar) en faziletli ibadet olan tevâzûdan gâfil kalıyorlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)  

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 25 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 03 Mayıs 1428


Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)


HZ. ÖMER’İN TEVAZUU

Hz. Ömer (r.a.) kölesiyle beraber Şam'a giderken yolda deveye nöbetleşe binmişlerdi. Hz. Ömer (r.a.) deveye biner, kölesi devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü. Sonra Hz. Ömer iner, kölesi biner, Hz. Ömer devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü.
Şam'a yaklaştıklarında binme sırası kölesinde idi. Köle, devenin üzerinde Hz. Ömer de (r.a.) yularını tutmuş gidiyorlardı. Yolda karşılarına su çıktı. Hz. Ömer, ayakkabısı sol koltuğunun altında, devenin yuları da elinde suya girdi. Halifeyi karşılamaya çıkan Şâm emîri Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a.) bu hâli görünce;
‘Ey mü'minlerin emîri, Şam’ın ileri gelenleri seni karşılamaya çıkacaklar, seni bu hâlde görmeleri iyi olmaz.’ dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.):
“Muhakkak Allâhü Teâlâ bizi İslâm ile azîz kıldı. Biz insanların sözlerine itibar etmeyiz.” buyurdu.

YEMEK TARİFİ: İzmir Köfte (5 Kişilik)

Malzemeler: Kıyma 500 gr., ekmek 4/1 veya bir fincan galeta unu, soğan, biber, domates 2’şer adet, yumurta 1 adet, Patates 3 adet, sarımsak 5 diş, karabiber ve kimyon yarım çay kaşığı, tuz 2 çay kaşığı
Sos için: Soğan 1 adet, salça 1 çorba kaşığı, un 2 çorba kaşığı, tuz 1 çay kaşığı, zeytinyağı
Hazırlık: Kıyma, ince kıyılmış soğan, sarımsak, kimyon, ekmek veya galeta unu, karabiber ve yumurta, iyice yoğrulur. Parmak şeklinde yuvarlanır. Tepsiye dizilip 180 derece fırında pişirilir ve yağı süzülür.
Patates ve domates ayva dilimi gibi doğranır. Biber köfte büyüklüğünde bölünür ve istenirse patatesler kızartılır.
Soğan, un, tuz ve salça, yağda kavrulur ve bir çay bardağı su ile sulandırılarak sos yapılır.
Köftelerin üzerine hazırlanmış olan sos dökülür. Daha sonra domates, biber ve patatesler dizilir. 180 derece fırında 15 dakika daha pişirilir.
Başlık: En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
Gönderen: Mücteba - 17 Mayıs 2012, 11:00:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamberimiz (s.a.v.)’e bir adam geldi 'Benim Kur’ân’dan birşey al(ıp oku)mağa gücüm yetmiyor. Bana yetecek olanı öğretiniz' dedi. Resûlullah 'Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azim' deyin” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, S. Ebû Dâvûd)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 26 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 04 Mayıs 1428

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)


EN BÜYÜK İSTİĞFAR: TESBİH NAMAZI

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.
Resûlü Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs’a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:
“Ey amca! Sana on haslet haber vermekle ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun... Gücün yeterse bu tesbih namazını her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh namazı 4 rek’attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur: “Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm.”
Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:
15 kere, Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce),
10 kere, zamm-ı sûreden sonra,
10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)
10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),
10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)
10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),
10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir. İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur. Üçüncü ve dördüncü rek'atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra salli ve bârik, üçüncü rek’ate kalkınca önce sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir. (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Davud, Kız: Dürdane
Başlık: Hak, Şerleri Hayreyler
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2012, 11:09:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanın her konuşması aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmesi, kötülükten nehyetmesi ve Allâh’ı zikretmesi lehinedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mayıs Cuma 2012

Hicrî: 27 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 05 Mayıs 1428

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)


HAK, ŞERLERİ HAYREYLER



Hak, şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler,
Ârif ânı seyreyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Sen Hakk'a tevekkül kıl
    Teslîm ol ve râhat bul,
    Her işine râzî ol,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...

Bir işi murâd etme,
Olduysa inâd etme,
Haktandır o, reddetme,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Hakk'ın olıcak işler,
    Boştur gam u teşvişler,
    Ol, hikmetini işler,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...

Hep işleri fâyiktır,
Birbirine lâyıktır,
N'eylerse, muvâfıktır,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Dilden gamı dûr eyle,
    Rabbinle huzûr eyle,
    Tefvîz-i umûr eyle,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...

Sen adli zulüm sanma,
Teslim ol oda yanma,
Sabr et, sakın usanma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Deme şu niçin şöyle,
Yerincedir ol öyle,
Bak sonuna, seyreyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Hiç kimseye hor bakma,
    İncitme, gönül yıkma,
    Sen nefsine yan çıkma,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...    

Her dilde onun adı,
Her canda onun yâdı,
Her kuladır imdâdı,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Nâçâr kalacak yerde,
    Nâgâh açar, ol perde,
    Derman eder ol derde,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...

Her kuluna her ânda,
Geh kahr u geh ihsânda,
Her anda, o bir şânda,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

    Her dem onu zikreyle,
    Zeyrekliği koy şöyle,
    Hayrân-ı Hak ol, söyle,
    Mevlâ görelim n'eyler,
    N'eylerse, güzel eyler...

(Erzurumlu İ. Hakkı’nın k.s. Tefviznamesinden)    

Gam u teşviş: Tasa, kaygı. Dûr: Uzak.
Tefvîz-i umûr: İşleri Allâh’a havale etmek.
Geh kahr u geh ihsân: Bazen zillet, bazen ikram.
Başlık: Resûlullah (s.a.v.)'in Şefkati / Halkalı Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 19 Mayıs 2012, 14:37:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İslam; hakîkî îman geçmişteki küfür ve günahları affettirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mayıs Cumartesi 2012

Hicrî: 28 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 06 Mayıs 1428

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081)
Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)


RESÛLULLAH (S.A.V.)'İN ŞEFKATİ

• Ashâb-ı Kirâm'dan Beşir bin Akrabe (r.a.) şöyle anlatıyor: Babam, beni de yanına alarak Resûlullah (s.a.v.)'e geldi.

Resûlullah (s.a.v.), “Ey Akrabe, yanındaki kim?” buyurdu “Oğlum, Bahîr’dir Yâ ResûlAllah!” dedi. Bana “Yaklaş!” dedi, yaklaştım, sağ tarafına oturdum. Mübarek elini başıma koydu ve “Adın ne?” diye sordu. “Bahîr, Yâ ResûlAllah!" dedim. “Hayır, senin adın Beşîr'dir!” buyurdu.

Dilimde pelteklik vardı. Okuyup ağzıma üfledi ve derhal peltekliğim çözülüverdi. Mübarek elini sürdüğü yerden başka başımın her tarafı beyazladı, orası öylece siyah kaldı.

• Beşîr (r.a.) şöyle anlatıyor: Babam, Resûlullah (s.a.v.) ile beraber katıldığı bir savaşta şehit olmuştu. Resûlullah (s.a.v.) beni ağlarken gördü. Bana, “Ağlama! Benim sana baba, Ayşe’nin de anne olmamızı istemez misin?” buyurdu. ‘Olur, Yâ ResûlAllah’ dedim.

• Ebû Katâde ve Ebû Dehmâ (r.anhüma) şöyle anlattılar: Çölde bir bedevîye rastladık. Bize şöyle anlattı:

“Resûlullâh aleyhisselâm benim elimi tutmuş, Allâh’ın kendisine öğrettiklerinden bana öğretiyordu. Sözlerinden birisi de şu idi: “Sen Allâh’dan korktuğundan dolayı bir şeyi terk eder isen, muhakkak Allâh onun yerine daha hayırlısını verir.”

HALKALI GÜNEŞ TUTULMASI

Yarın (20 Mayıs Pazar) günü “Halkalı Güneş Tutulması” meydana gelecektir.

Pasifik Okyanusu, Asya, ve Kuzey Amerikalıların gözleyebileceği bu tutulma, Japonya, Çin ve ABD’nin batı kesiminden halkalı olarak görülebilecektir. Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir.   
Başlık: Receb Ayı Allâhü Teâlâ’nın Ayıdır
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2012, 01:26:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan dualar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci yani berât gecesi ve bayram geceleri.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mayıs Pazar 2012

Hicrî: 29 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 07 Mayıs 1428


Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)


RECEB AYI ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN AYIDIR

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Receb ayı Allâh’ın ayıdır, Şabân benim ayımdır, Ramazân ise ümmetimin ayıdır.” buyurdular.
Receb ayı, günahları terk içindir. Şabân Allâh’ın ahdine vefa ve amel içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir. Receb tevbenin kabûlüne, Şabân şefâate, Ramazan ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayı yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.
Receb öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.
Bu ayda edilen duâ müstecâb olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerîften başka en çok Receb ve Şabân aylarında oruç tutardı. Hz. Hüseyin (r.a.) “Receb ayında oruç tutunuz. Zira Receb Allâhü Teâlâ’dan tevbedir.” buyurdu.
Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! ‘Receb Allâh'ın ayıdır’ ne demektir,” diye sorulunca “Receb Allâh'ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır... Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir. Bu ayda Allâh, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.
Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur; onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: “Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” deyince “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır, Ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma” buyurdular.
Başlık: Receb-i Şerîf / Receb Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2012, 10:54:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 30 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 08 Mayıs 1428


Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)


RECEB-İ ŞERÎF

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.
Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:
1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,
2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.
Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

RECEB AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1433 yılı Recep ayı ictima‘ı bugün 21 Mayıs Pazartesi günü Türkiye saati ile 02.23’de idi.
Ru’yet ise yine bugün (21 Mayıs Pazartesi) Türkiye saati ile 20.24’de.
Hilâl’in görüldüğü yerler: İtalya’nın batısı, İspanya, Afrika kıtasının kuzey batı kesimi Fas, Cezayir, Tunus, Atlas okyanusunun orta kesimi ile Amerika kıtasının kuzey ve güney uçları hariç tamamı.
Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Arap yarımadasından da görülemeyecektir. Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 22 Mayıs Salı günü de Recep ayının 1’i olmaktadır.
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 22 Mayıs 2012, 11:55:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 1 Receb 1433 - Rûmî: 09 Mayıs 1428


Büyük İstanbul Zelzelesi (1766)
Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

 Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.
Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı:
Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Başlık: Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler / Beyit
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2012, 11:19:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul hüvallâhü ehad… Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 2 Receb 1433 - Rûmî: 10 Mayıs 1428


Dandanakan Zaferi (1040)


REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.
Regâib gecesi,akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır.
Salât-ı Ümmiye şudur:
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”
Secdede 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.
Secdeden kalkıp bir defa “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur.
Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh” okunur.
Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir: “Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.
Namazdan sonra 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”,
25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

BEYİT:
Sür, çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hak!
Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.        

(Şemseddin Sivasî)

Yani: Allâh’dan başka her şeyi çıkarmak suretiyle kalbi mamur et ki sultan ancak mamur olan saraya girdiği gibi Allâhü Teâlâ da ancak böyle temiz bir kalbe tecelli eder.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 24 Mayıs 2012, 11:28:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki cennette Receb denilen ve sütten daha beyaz, baldan daha tatlı bir nehir vardır. Kim Receb ayında bir gün oruç tutarsa Allâhü Teâlâ ona bu nehirden içirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 3 Receb 1433 - Rûmî: 11 Mayıs 1428

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040)
Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)


REGÂİB KANDİLİ

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili’dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be’de ve onun etrâfında toplanır.
Cenâb-ı Hak hâllerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz’ buyurur.
Onlar da ‘Ey Rabbimiz! Senden isteğimiz Receb ayında oruç tutanları bağışlamandır.’ derler. Allâhü Teâlâ 'Bağışladım' buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gece olmakla şeref kazanmıştır. Çünkü kâinâtın varlık sebebinin cihâna teşrîfi yaklaşmıştı. Hz. Adem (a.s.)’dan îtibâren asırlar boyu intikâl eden nur-u Muhammedî, Hz. Abdullah’ın alnından Hz. Âmine’ye geçmişti. Kısa bir zaman sonra da asıl sâhibini bulacaktı.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmaya, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.

HASTANIN ALLÂH’A HAMDİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Bir kul hasta olduğu zaman Allâhü Teâlâ ona iki melek gönderir ve şöyle buyurur: 'Kendini ziyârete gelenlere ne diyecek, bakın bakalım.'
Birisi ziyâretine geldiğinde, Allâh’a hamd ve senâ ederse melekler bu hâli her şeyi en iyi bilen Allâhü Teâlâ’ya arz ederler.
Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: 'Kulumu vefât ettirirsem onu cennete koyarım, ona şifâ verirsem etinden daha hayırlı et, kanından daha hayırlı kan veririm. Hastalıktan dolayı da günahlarını affederim.'
Başlık: Hazreti Ömeru'l-Fârûk (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2012, 11:11:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Gökte hiçbir melek yoktur ki Ömer’e (r.a.) hürmet etmesin. Yeryüzünde de hiçbir şeytan yoktur ki Ömer’den (r.a.) kaçmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mayıs Cuma 2012

Hicrî: 4 Receb 1433 - Rûmî: 12 Mayıs 1428

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)


HZ. ÖMERU'L-FÂRÛK (R.A.)

Allâhü Teâlâ Enfâl Sûresi, 64. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurdu: “Ey Peygamber! Sana Allah ve sana tabi olan mü’minler yeter.” Tefsir âlimleri bu âyetin bilhassa Hz. Ömer (r.a.) için Mekke’de nâzil olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ömer (r.a.) İslâm'ı kabul ettiği zaman Müslümanlar otuz dokuz kişi idi, Hz. Ömer'le kırk oldu. Hz. Ömer’in Müslümanlığı ile Mekke’de Müslümanlık alenî oldu. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Allâh’ım! İslâm’ı Ömer ile yahud Ebû Cehil ile azîz eyle” diye duâ etti. Allâhü Teâlâ duâsını Hz. Ömer hakkında kabûl eyledi. Onun Müslüman olması dîne izzet, hicreti nusret, emîrliği de ümmete rahmet olmuştur. Rasûlullâh (s.a.v.) Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömeru'l-Fârûk’a (r.anhüma) cenneti müjdeledi.

Abdullah bin Ömer (r.a.) der ki: Rasûlullah (s.a.v.)’ den duydum, şöyle buyurdu:
“Bir gün uyumakta idim. Rüyamda bir bardak süt verdiler, içtim. Soğukluğu tırnaklarıma kadar yayıldı. Benden artanını Ömer’e verdim.”

Ashâb-ı Kirâm:
"Yâ Rasûlallâh! Bunu nasıl yorarsınız?" dediler.

Rasûlullâh (a.s.):
“Allâhü Teâlâ, Ömer’e ilim verecek.” buyurdu.

Yine:
“Ey Ömer! Eğer ben peygamberliğe gelmeseydim, sen gelirdin” ve “Benim iki vezirim gökte vardır, iki vezirim de yerde vardır. Göktekiler, Cebrâîl ile Mikâîl’dir. Yerdekilerden biri Ebû Bekr-i Sıddîk, biri de Ömeru’l-Fâruk’dur.” buyurdu.

Hz. Ömer, dînin kandilidir. Zâhiddir, ‘takvâ sâhibidir,  âlemin kutbu, cihanın revnakı; yıldızı ve âdil emir’dir. Kendi oğluna dahi had vurup; dinin verdiği cezayı tatbik etti, adaletini ortaya koydu. Dinimiz onunla kemâl buldu. Şeytanlar ve cinler onu görünce korkarlardı.
Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.)’tan sonra on (10) yıl  halifelik etti, altmış üç (63) yıl yaşadı. Sonra Firuz adlı bir köle onu namazda iken yedi (7) yerinden iki yüzlü bıçak ile vurup şehîd etti.
Rasûlullah (s.a.v.)'in ravzası içinde Hz. Ebû Bekr'in yanına defnettiler. (RadıyAllahü anhü)
Başlık: Osmanlılar Nasıl Vakit Geçirirler / Fıkra: Kanaat
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2012, 12:08:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yatsıdan önce uyumaktan, yatsıdan sonra da (boş ve faydasız) konuşmaktan hoşlanmazdı.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mayıs Cumartesi 2012

Hicrî: 5 Receb 1433 - Rûmî: 13 Mayıs 1428

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)


OSMANLILAR NASIL VAKİT GEÇİRİRLER

Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl doktor olarak kalan bir İspanyol'un o yıllarda Osmanlı halkının günlük hayatını anlatan hatıralarından:

Osmanlılar Allâh'a karşı saygısızlık, vaktini boş yere geçirmek ve nefsini alçaltmak gibi sebeplerle bizdeki gibi oyun oynamazlar.
Yaz olsun kış olsun karanlık bastırdıktan iki saat sonra (yatsı namazını kılıp) hemen yatarlar. Gün ağarırken sabah namazını kılmak üzere kalkarlar. Bir kısmı kalkıp, bir kısmı da uykuya devam eder sanmayın. Erkek, kadın, küçük büyük herkes aynı saatte kalkar, güneş hiç kimseyi yatağında yakalamaz.

Esnaf bütün sene dükkân işleri ile uğraşır. Hafta tatillerinde Ayasofya’ya veya başka bir camiye Cuma namazına giderler. Eşi-dostu ziyaret ederler, birlikte yemek yerler ve gezmeye çıkarlar, iş zamanı konuşamadıkları mevzuları konuşurlar, kitap okurlar.

Adalet erbabının ise hiç vakti yoktur.

Silâhşörler silâh talimleri sırasında yumurtayı vurmakla kalmayıp, kılı yarmaya uğraşırlar. Savaş olmadığı zaman hayatlarını kazanmak için bir sanat elde etmeye çalışırlar.

Sultan ve idarecilerin de koca imparatorluğu idare etmenin zorluğundan, oyun ve eğlenceye ayıracak vakitleri olmaz.

Bunlar bir millet için büyük fazilettir. Ben görmüş olduğum dünyanın üçte birine yakın yerlerde Osmanlılardan daha faziletli insanlara rastlamadım...
"

FIKRA: KANAAT

Bir miskin, bir sahrada aç ve zavallı bir halde gezerken ırmakta bir ördek görür. Ördeği avlamak niyetiyle yaklaşırken ördek uçup kaçar. Bunun üzerine “Bu da hoş!” deyip eğilerek o sudan bol bol içer:
“Ördeğin eti elime geçmediyse de et suyu deryalar gibi!” der. :)
Başlık: Sultanın Tevazuu / Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 27 Mayıs 2012, 06:19:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…(Ey Resûlüm!) Haydi, yüzünü mescidi harama doğru çevir, siz de (Ey Mü’minler!) nerede bulunsanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz…”
(Bakara Sûresi, âyet 144)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mayıs Pazar 2012

Hicrî: 6 Receb 1433 - Rûmî: 14 Mayıs 1428

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)


SULTANIN TEVAZUU

Bir şahıs Büyük Selçuklu Devleti’nin Halep Atabeyi Nureddin Mahmud bin Zengi’yi dava etmişti. Birlikte mahkemeye gittiler. Zengi, Kadı Kemâleddin bin Şehrizûri’ye “Davalılara nasıl davranıyorsan bana da öyle davran.” dedi. Mahkeme sonunda Nûreddin haklı çıkmasına rağmen hakkını kendisini mahkemeye getiren şahsa bağışladı ve “Mahkemeye gelmeden iddia ettiği şeyi ona verip gitmek istedim, fakat bunun beni gurura ve kibire sevkedip mahkemeye gitmeme mani olmasından korktum da geldim, sonra da iddia ettiği şeyi ona verdim” dedi.

KIBLE SAATİ VE DÜNYA KIBLE GÜNÜ NEDİR?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble açısına veya belli bir açı farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.
Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.
Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.
Herhangi bir yerinde kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir:
O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneşe göre pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.
Başlık: Müfessirlerin Riavet etmesi gereken Adab ve Şartlar
Gönderen: Mücteba - 28 Mayıs 2012, 22:54:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim Kur’ân-ı Kerîm’i kendi re’yi (görüşü) ile tefsîr ederse ateş(cehennem)de oturacağı yere hazırlansın.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü's-Sâde)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 7 Receb 1433 - Rûmî: 15 Mayıs 1428

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348)
Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)

TEFSİRLERDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Müfessirlerin riayet etmeleri icab eden bir kısım adab ve şartlar vardır.

Müfessirin, önce sahih bir itikada sahip olması ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine riâyet etmesi lazımdır. Kötü itikada sahip olanların yazacakları tefsirler, kendi bozuk kanaatlerinin Müslümanlar arasında yayılmasına sebep olacağından itimad edip okumak uygun olamaz.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetlerine sarılmayanların yazacakları tefsirlere de itimad edilemez. Manevi feyizden nasibsiz olacağından bunları okumak yine uygun olmaz.

Hele sapık fikirli kimselerin yazacakları tefsir adındaki eserler, İslâm’ı tahrib gibi haince bir maksad için olacağından bunları ele almak bile caiz değildir.


Bid’at sâhiblerinin tefsirleri de kendi bozuk fikirlerini yaymak için yazılmıştır. Bunlardan bir takımı, kendilerini gizleyerek doğru tarafta görünmüş ise de aslında insanları doğru yoldan ayırmak gayesiyle kalblerde şüphe bırakacak meseleleri yazmışlardır. Bunların arasına da insanları tereddüde düşürecek, yanlış kanaatlere saptıracak ibareler sokuşturmuşlardır.

Müfessirin maksadı yalnız Allâhü Teâlâ’nın rızasına kavuşmak, Kur'ân-ı Kerîm’e hizmet etmek, Müslümanların istifadelerini temin etmek olmalıdır.

Müfessir hem aklî hem de naklî ilimlerle mücehhez olmalıdır.

Âyetlerin tefsirini önce Kur’ân-ı Kerîm’de aramalıdırlar. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetleri bazılarını tefsir eder. Kur’ân-ı Kerîm’de bulamazsa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadisi şeriflerine müracaat etmeli, sonra da Ashab’ın ve tabiinin sözlerinde aramalıdırlar.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Habib, Kız: Habibe
Başlık: Ebû Eyyûb El-Ensârî (r.a.) Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 29 Mayıs 2012, 12:17:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emîr (kumandan); o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 8 Receb 1433 - Rûmî: 16 Mayıs 1428

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453)
Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)  

EBÛ EYYÛB EL-ENSÂRÎ (R.A.) HAZRETLERİ

 Hicretin 49. senesinde Muâviye (r.a.), Süfyân bin Avf el-Âmirî kumandasında İstanbul’a bir ordu sevketti. Daha sonra ona destek olmak üzere oğlu Yezid kumandasında bir ordu daha gönderdi. Ebû Eyyûb Hazretleri seksen yaşını geçmiş olduğu halde onlarla gazaya çıktı.
Orduda Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullâh bin Abbâs, Abdullâh bin Ömer, Abdülaziz bin Zürare gibi meşhûr zâtlar da vardı. Ebû Eyyûb Hazretleri yaşlı olduğundan ona “Sen hastasın, senin için cihâdı terk etmeğe ruhsat vardır.” deyip gitmemesi için ısrar ettilerse de o yine de çıkmıştı.
Harb uzayınca rahatsızlığı artmış ve onu Kağıthane çayırında bir çadıra yerleştirmişler idi. Bu sırada Ebû Eyyûb, kumandanlar ve mücahidleri çağırarak onlarla helâllaştı. Bu sırada tâbiînden Nevfu'l-Bikâlî “Yâ Rab, Ebû Eyyûb’a âfiyet ve şifâ ver.” deyince o “Sizler bana böyle değil de, ‘Yâ Rab, eğer bu zâtın eceli geldi ise onu mağfiret buyur, eğer eceli yakın değil ise âfiyet ve şifâ ihsan buyur.’ deyiniz.” buyurdu.
Ancak rahatsızlığı iyice arttı. Bu sırada Yezîd yanına geldi ve bir ihtiyâcı olup olmadığını ve vasiyetini sordu. O “Sizin dünyanızdan ben hiç bir şey istemiyorum. Ancak benim vasiyetim ve arzum şudur ki vefât ettiğim vakit na’şımı mümkün olduğunca düşman memleketinin içerlerine sokun ve beni harbeden mücahidlerin ayakları altına gömün. Ta ki onların atlarının altında benim kabrim dümdüz ve belirsiz olsun. Beni orada bırakıp dönün. Zira Resûlullâh’dan işittim, ‘Kostantiniyye’de kalenin yanında bir sâlih zât defnolunacaktır.’ buyurmuştu. Umarım ki o zat ben olayım” dedi ve vefât etti.

İstanbul’da Ashâb-ı Kirâm’dan daha başka zâtlar da medfûn olup Ebû Eyyûb onların ulusu ve reisidir. İstanbul bundan sonra İslâm hükümdarlarının yaptığı 13 seferde olduğu gibi bu seferde fetholunamamıştı. Bu şeref 15’nci seferde ancak Gazi Sultan Mehmed Han’a ve onun ordusuna nasîb olmuştur.
Başlık: Ölümü Unutma: “Kendini Kabirdekilerden Say” / Padişahın Acı Meyvesi
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2012, 11:14:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 9 Receb 1433 - Rûmî: 17 Mayıs 1428

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236)
Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453)
Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

ÖLÜMÜ UNUTMA: “KENDİNİ KABİRDEKİLERDEN SAY”

Muhammed Ma’sum (k.s.) Hazretleri’nin bir nasihati:
“Dünyanın fitne ve musibetleri gün be-gün artmaktadır. Dostlar, sevgililer göçüp gitmekte, yine de bir uyanma, ölümü hatırlama, tevbe edip pişmanlık duyma yoktur. Gaflet gittikçe çoğalmakta, günahlar her gün ziyadeleşmektedir. Bu nasıl imândır? Bu nasıl Müslümanlıktır?
Ne Kitab ve Sünneti kabul ederler, ne de apaçık delilleri gördükleri halde ibret alırlar. Tefekkür edip, iyice düşünmeli! Beraber gezdikleri, birlikte düşüp kalktıkları o eski dostlar, o arkadaşlar şimdi ne haldedirler? Nereye gittiler? O can dostu olan arkadaşlarından hiçbir eser ortada yoktur. Fena (yokluk) rüzgârı, onları harman gibi savurup, izlerini bile bırakmadı.
O hâlde, bizim gibi geride kalanların, bu birkaç günlük dünya hayatını gaflet ile telef etmememiz ve gaflet uykusundan uyanmamız lâzımdır. Fani olan bir eve gönül bağlamayalım. Dünyaya tutulmayalım ve onu sevmeyelim. Hep Allah rızası için çalışalım, nefsin ve şeytanın tuzaklarına düşmemek, arzu ve hevesleri girdabına yakalanmamak için çok gayret edelim.
Kabir ve kıyâmeti her zaman göz önüne getirip kendimizi ölülerden sayalım. Nitekim hadîsi şerîfte ‘Kendini kabirde olanlardan say.’ buyruldu.”


PADİŞAHIN ACI MEYVESİ

İyi huylu bir Sultan, bir gün kölelerinden birisine bir meyve verdi. Köle meyveyi öyle iştahla yiyordu ki padişah da ondan yemek istedi.
Köle padişaha o meyveden bir parça sundu. Ama padişahın meyveyi ısırmasıyla kaşlarını çatması bir oldu. Meyve pek acıydı.
“Ey köle! Böyle acı bir meyveyi bu kadar iştahla kim yer?” dedi.

O şu cevabı verdi:
“Şimdiye kadar elinden pek çok hediyeler aldım, yedim. Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Bir kerecik de elinden böyle acı meyve geldi diye hemen suratımı buruşturamam ki! Hep senin nimetlerinle beslenmişim. Senin elinden gelen bir nimet nasıl olur da acı gelir?”
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2012, 11:46:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Nafile) namaz kılarak ve Kur’ân-ı Kerîm okuyarak evlerinizi nurlandırınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 10 Receb 1433 - Rûmî: 18 Mayıs 1428


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

 Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.
Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı:
Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Başlık: Mevlâna Ya'kûb-i Çarhî (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 01 Haziran 2012, 10:38:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin en şereflileri Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup onunla amel edenler ve geceyi ibadetle ihya edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-îmân)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 11 Receb 1433 - Rûmî: 19 Mayıs 1428

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453)
Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)


MEVLÂNA YA'KÛB-İ ÇARHÎ (K.S.)

Mevlâna Ya'kûb bin Osman el-Çarhî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın on yedincisidir. Gazne'nin köylerinden olan Çarh'te doğmuştur. İlim tahsili için önce Herat'a, sonra da Mısır'a gitti. Zamanının ulemâsından şer'î ve aklî ilimleri tahsil etti. Mevlâna Şihâbuddin eş-Şirvânî hocalarının büyüklerindendir. Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri önce Muhammed Bahâüddin Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerine, onun vefatından sonra da Alâüddîn-i Attâr Hazretlerine intisab etti.

Şâh-ı Nakşibend Hazretlerine intisabını şöyle anlatır:
"Huzuruna varıp beni kabul etmesini istedim. 'Biz kendiliğimizden bir şey yapamayız. Bu gece bakalım, ne işaret olunacak. Allâhü Teâlâ kabul buyurursa biz de kabul ederiz.' buyurdular. Hayatımda bundan daha zor bir gece geçirmedim. Sabaha kadar, acaba kabul olunacak mıyım, olunmayacak mıyım endişesiyle geçirdim. Sabah namazını beraber eda ettikten sonra tebessüm buyurarak “kabul olundun.” diyerek beni müjdelediler.
Buhârâ'dan ayrılmama izin verinceye kadar uzun bir müddet hizmet ve sohbetlerinde bulundum. Yola çıkacağım zaman bana, “Benden öğrendiğin her şeyi Allâh’ın kullarına tebliğ et. Bu senin saadetine sebep olur.” buyurdular.
Hâce Bahâüddin (k.s.), bana Hâce Alâüddin Attar'ın sohbet ve hizmetine devam etmemi emrettiler. Hâce hazretlerinin vefatından sonra ben bir müddet Bedahşan'da kaldıktan sonra Hâce Alâüddin Hazretleri'nin yanına gelip 20 Recep 802 / 1400 senesinde ahirete irtihal edinceye kadar onun hizmet ve sohbetinde bulundum."


Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri, burada uzun yıllar -takriben elli sene- irşad vazifesini yerine getirmiştir.
851/1447 tarihinde Hulgâtu (Halfetu) köyünde âhirete irtihal buyurdular. Kabr-i şerifleri Halfetu'da olup, Tacikistan'ın başkenti Duşanbe’ye takriben 5 km. mesafede Mevlânâ köyündedir.
Tefsir, hadîs ve tasavvufa dair eserleri bilinmektedir.
İrşad vazifesini halifelerinden Hâce Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretlerine teslim ettiler.
Başlık: Osmanlı’da Adâlet / Fıkra: Cebimde Eriyivermiş
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2012, 13:39:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Muhakkak Allâhü Teâlâ adâletle hükmedenleri sever.”
(Hucurât Sûresi, âyet 9)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 12 Receb 1433 - Rûmî: 20 Mayıs 1428

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)


OSMANLI’DA ADÂLET

Kânûni Sultan Süleyman devrinde Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’ya esir düştükten sonra 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl kalan bir İspanyol, Sinan Paşa’nın yanında hekim olarak bulunmuştu.
İspanya’ya döndükten sonra yazdığı hatıralarından bazı notlar:
Biraz da Osmanlı'da adâletten bahsedelim.
Türkler Hristiyan, Müslüman herkese adaleti tatbik ederler. Dünyanın hiçbir yerinde Sinan Paşa’nın adaleti yerine getirmek ve haksızlıkları önlemek için yapmış olduğu şeylere rastlanmaz. Sık sık kıyafet değiştirerek dolaşır, olan bitenleri öğrenmek için lokantalarda yemek yer, yangına karşı tedbir alınıp alınmadığını öğrenmek için geceleri şehri gezerdi…
Hiçbir hâkim ırzla alâkalı suçlarda af yoluna sapmaz. İnanın ki, orada iltimas mektupları da hükümsüzdür. Adâletlerinin en güzel tarafı dâvaların çok kısa zamanda nihayetlenmesidir. Buradaki gibi nasıl olsa dâva uzun sürer diye haklı olanlar, haksız tarafla anlaşma yoluna gitmezler. Divan-ı Hümayun, yani sultanın meclisinde de, diğer mahkemelerde de “Kimin maslahatı var.” diye yüksek sesle üç defa söylenmeden oturum neticelenmez…
Bizdeki gibi otuz, kırk yıl devam eden dâvalar yoktur. En uzun dâva otuz gün sürer. Bütün işleri bu yüzden düzenlidir. Şahit dinletmek isteyen taraf, ilk duruşmada bütün şahitlerini birlikte götürür.
Hâkim şahitleri sorunca “Evet efendim, hepsi hazır.” diyebilmelidirler. Böylece dâva lehde veya aleyhte neticelenir ve yemeğe çıkılır.
Allâh’ın işine karışılmaz. Onlar adâleti tatbik ederler, biz lâfiyle geçiniriz

FIKRA:...........CEBİMDE ERİYİVERMİŞ
Baba ile oğlu konuşuyorlar:
"Oğlum, bugün hava ne kadar sıcak! İnsan madenden olsa eriyecek!"
- "Evet babacığım! Hatta sabahleyin verdiğiniz iki lira da cebimde eriyivermiş!"
Başlık: Her İşte Hayır Ve Şerri Gözetmek / Parçalı Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2012, 15:45:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir işi yapmak istediğin zaman (istihâre ve istişâre yaparak) âkıbetini iyi düşün. Hayırlı görürsen yap, hayırlı değilse terk et.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Mübârek, ez- Zühd)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Haziran Pazar 2012

Hicrî: 13 Receb 1433 - Rûmî: 21 Mayıs 1428

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)


Her İşte Hayır Ve Şerri Gözetmek

Herhangi bir iş yapmak istenildiğinde dîn ve dünyâca fayda ve zararını iyice düşünmelidir. O husûsda ehil kimselerle istişâre ederek ve istihâre ile netîcesinde hayır olup olmadığını bulmaya çalışmalıdır. Tedbîrsiz iş gören, pişmân olur.
Tedbîr, bir işin sonunu düşünmektir. Yapılacak işin sonunda hayır görülür ise fırsatı hiç kaçırmadan yapmalıdır. Şer görülürse de o işten el çekmelidir.

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri buyurdular:
Bir işte hayır olup olmadığını bilmek istersen onu şu üç ölçüye koy. Eğer bu ölçülere uygun gelirse hayırdır, onu yap, uymazsa şerdir, onu terk et.
Evvelâ o işi dînî ölçülere göre değerlendir. Eğer dîne uygun ise yap, değilse terk et.
Eğer bununla hayır yahut şer olduğunu anlayamazsan o vakit onun dîn âlimlerinin ve sâlih kişilerin yaptıklarına uyup uymadığına bak. Onların yaptıklarına uygunsa hayırdır, yap: değilse şerdir, yapma.
Bununla da hayır veya şer olduğunu tesbit edemezsen nefsine ve hevâna arz et. Nefs bir korkuya bağlı olmadan tabiî olarak ondan nefret ediyorsa, o hayırdır. Nefs Allâh’dan bir sevâb ümîd ederek değil de tamahkârlığı yüzünden ona meyl ediyorsa şerdir. Zira nefis dâimâ kötülüğü emreder ve asla hayra meyletmez.

Parçalı Ay Tutulması

Yarın (4 Haziran Pazartesi) günü “Parçalı ay tutulması” meydana gelecektir.
Tutulma Asya ve Avustralya kıtaları ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.
Tutulmanın büyüklüğü: 0.3704’tur.
Ay’ın gölgeye girişi : 4 Haziran 2012 11.48 (Türkiye yaz Saati)
Tutulmanın ortası: 4 Haziran 2012 14.04 ”
Ay’ın gölgeden çıkışı: 4 Haziran 2012 16.18 ”
Başlık: Îmânınızı Çokca Yenileyiniz!
Gönderen: Mücteba - 04 Haziran 2012, 17:35:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Süfyân bin Abdullah (r.a.)’dan: “Yâ ResûlAllah, bana bir iş söyle ki ona sımsıkı sarılayım.” dedim. Resûlullah (s.a.v.) “Rabbim Allah’tır, de sonra da dosdoğru ol.” buyurdular. “Yâ ResûlAllah, benim için en çok korktuğunuz şey nedir?” diye sordum. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mübarek dilini tutarak “işte bu” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Haziran Pazartesi 2012

Hicrî: 14 Receb 1433 - Rûmî: 22 Mayıs 1428

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876)
Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)


Îmânınızı Çokca Yenileyiniz!

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Îmânınızı çokca yenileyiniz.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm sordular “Yâ Resûlallâh, nasıl yenileyelim”, “Lâ ilâhe illallâh”kelimesini çok okuyarak.”  buyurdular.
Kelime-i Tevhîd’i devamlı okumak kalbdeki îmânı yeniler, kalbi nûrla doldurur, yakîni artırır.
İman rütbesi en büyük rütbedir. Bu rütbenin şerefini ayak altına alacak derecede dîne uymaz bir söz söylenir, bir iş yapılırsa Mevlâ rütbeyi hemen alır. Eğer bu rütbenin haysiyetini lekeleyecek şeyler yapılırsa, îman devleti yavaş yavaş, elden çıkar. Bu sebeple küçük, büyük bütün günahlardan sakınmalıdır. Kazara oluverirse hemen samimiyet ile tevbe etmelidir.
Bilerek yahud bilmeyerek böyle hata işleyen kimse hemen îmanını yenilemelidir, nikâhlı ise hususî surette nikâhını da tazelemelidir.
Şeytanın hilelerine karşı uyanık olmalı; malımız ve bedenimizle uğraşıp yaptığımız amelleri dilimizin bir fiili ile bozmamalıdır. Tevbe ettikten sonra temiz defteri yeniden karalamamalı, küfür, kötü sözler ve işlerden uzaklaşmalıdır.

Her kimse bu yedi şeyi dilden bırakmamalıdır:
1. Her işinde besmele-i şerifeyi,
2. Her işi tamam ettikten sonra “Elhamdülillah” demeyi,
3. Bir kimseye veya bir yere gidecekse “İnşaAllah” demeyi,
4. Bir musibet işitince “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demeyi,
5. Lisanından bir hata sâdır olmuşsa tevbe ve istiğfar etmeyi,
6. Lisanında “Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” kelime-i tayyibesini,
7. “Eşhedü ellâ ilahe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühu” kelime-i şerifesini huzur-ı kalp ile devâmlı söylemeyi.

Gecede ve gündüzde şunu da okumalıdır:
“Sübhânellâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahi’l-aliyyi’l-azîm.”
Başlık: İshak Aleyhisselâm / Rutubet-Nem
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2012, 10:30:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve ona (Hz. İbrâhim’e) İshak’ı ve Yakub’u ihsan ettik ve hepsini de hidâyete erdirdik...”
(En’âm Sûresi, âyet 84)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Haziran Salı 2012

Hicrî: 15 Receb 1433 - Rûmî: 23 Mayıs 1428

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)

İshak Aleyhisselâm / Rutubet-Nem

Hz. İshak Aleyhisselâm, İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğludur. Sâre validemizin çocuğu olmuyordu. Hz. Hacer’den İsmail (a.s.) doğduğu zaman mahzun olmuştu. Allâhü Teâlâ Hazretleri lütfetti, Hz. Sâre de ihtiyarlığı zamanında Hz. İshak (a.s.)’ı dünyaya getirdi. Allâhü Teâlâ İshak Aleyhisselâmı, daha Hz. İbrahim hayatta iken Şam ahalisine Peygamber gönderdi. İbrahim Aleyhisselâmın irtihalinden sonra da yerine geçti. Neslinden birçok Peygamberler gelmiştir. İshak Aleyhisselâm, yüz altmış yaşında iken vefat etmiştir. Kabri şerifleri Hazreti İbrahim'in kabrinin yanında (Kudüs’te)dir. Vâlidesi Hz. Sâre'de yüz yirmi yedi yaşında iken Şam’da vefat etmiştir.

Rutubet-Nem

Havanın içindeki su buharına “rutubet” (nem) denir. Rutubet “higrometre” denilen cihazla ölçülür. Nemin alt limiti olan % 40-45 de olduğunda vücuttan buharlaşmayla su kaybı artar. Cilt ve gözlerde kuruluk olur. Ancak vücudun klima düzeni daha iyi çalışacağından vücut bunun üstesinden gelebilir. Nefes alışımız daha rahat olur. Kuru havada kanserojen mikroorganizmalar üreyemez. Rutubet üst limiti olan % 70'de olması durumunda, kısa vadede solunum zorluğuna sebep olur. Sıcak ve rutubet arttıkça, sıkça nefes alırız. Ayrıca nemli yerlerde terleme olur ancak ter buharlaşmadığı için serinleme olmaz. Hususiyle bebekler, hastalar ve yaşlı insanlar sıcak ve nemli havalarda bunalırlar. Uzun vadede ise rutubetin insan sağlığına verdiği rahatsızlıkların başında romatizma gelir. İnsan sağlığına çok zararlı olan küf ve kanserojen mikroorganizmaların üremesine sebep olur.

İSİMLERİMİZ: Erkek: İshak, Kız: İclâl
Başlık: “Pişmanlık Tevbedir”
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2012, 10:40:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Günahlardan tevbe, bir daha günaha aslâ dönmemendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Haziran Çarşamba 2012

Hicrî: 16 Receb 1433 - Rûmî: 24 Mayıs 1428

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)

"Pişmanlık Tevbedir"

Tevbe, dînin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helâk eder, Allâh’tan ve cennetinden uzaklaştırır, onları terk etmek de Allâh’a ve cennetine yaklaştırır.
Hiçbir insanın tevbeye muhtaç olmaması düşünülemez. Çünkü herkesin haline göre bir noksanı bulunur.
Tevbenin şartları üçtür:
1- Dine uymayan işlere pişman olmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Pişmanlık tevbedir.” buyurdular. Pişman olduğunun alâmeti, kalbin müteessir olup incelmesi ve çok gözyaşı dökmektir.
2- Her hal ve zamanda bütün kötülükleri ve kötü sözleri terk etmektir.
3- Yapmış olduğu günâhı ve fenalığı bir daha yapmamağa azmedip, karar vermektir.
Tevbe eden kimse bulûğ (ergenlik) zamanından beri elinden, dilinden, kulağından, gözünden, ayağından, hâsılı bütün âzâsından meydana gelen işleri düşünmeli, küçük ve büyük günahlarının hepsini göz önüne getirmelidir.
Evvelâ kazâya kalmış, namaz, oruç gibi farzları kazâ etmelidir. Zina, şarap içmek, haram olan şeyleri dinlemek, mahrem olanlardan başkasına bakmak, cünüb olduğu halde mescidde oturmak, abdestsiz Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmak ve bid’at îtikadında (Ehl-i sünnete uymayan inançta) bulunmak gibi yalnız kendisi ile Allâh arasında bulunan günahlardan tevbe, bunlardan pişman olmak, üzülmek ve Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr etmekledir.
Üzerinde kul hakkı bulunanlar ise bu hakları sâhiplerine vermeli, gıybet ettiği kimseden özür dileyip af istemeli ve helâllaşmalıdır. Zîrâ kul hakkında hasımları kendisinden râzı olmayan kimsenin tevbesi makbul olmaz. Hasımları râzı olunca, tevbesi, orucu ve namazı makbul olur.
Bir dirhem gümüşü sâhibine vermek, bin yıllık (nâfile) ibâdetten üstündür. Bir haram dâneyi sâhibine vermek, yetmiş (nâfile) hacdan iyidir.
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Son Hastalığı
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2012, 11:04:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hz. Âişe (r. anhâ) vâlidemizden; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her zaman Allâhü Teâlâ’yı zikrederdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Haziran Perşembe 2012

Hicrî: 17 Receb 1433 - Rûmî: 25 Mayıs 1428

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)

Peygamber Efendimiz'in Son Hastalığı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hastalığı, Safer ayının son gecesinde, Çarşamba günü Cennetü’l-Bakî' kabristanına gidip hane-i saadetlerine (evine) döndükten sonra başlamış, on üç gün sürmüştür.
Resûlullâh (s.a.v.), Ümmü Bişr (r.anhâ)’ya “Ey Ümmü Bişr! Hayber’de oğlunla tatmış olduğum zehirli etin acısından şu anda kalp damarımın koptuğunu duymaktayım! Zaman zaman onun ağrısını ve sızısını duyuyorum.” buyurmuştu. Peygamberimizin hastalığı, baş ağrısı ile başlamıştı.
Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.), Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) hastalığından dolayı, ziyârete gelmişti. O sırada, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in üzerinde bir şilte örtülü idi. Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.), şiltenin üzerine elini koyduğu zaman, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in vücûdunun harâretini şiltenin üzerinden hissetti. “Ateşin, ne kadar da şiddetlidir!” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bize, ibtilâ (belâ), böyle ağırlaştırılır. Ecrimiz de kat kat verilir.” buyurdu.
Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.); “İnsanların, en ağır belâya uğrayanları, kimlerdir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Peygamberlerdir!” buyurdu.
Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.); “Sonra kimlerdir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Sâlihlerdir!” buyurdu.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) Resûlullah’ı ziyaret etmişlerdi.
Şöyle anlattılar: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hastalığında, mübarek vücudu, hummânın (sıtma) hararetinden şiddetle sarsıldığı sırada, yanına varmıştım. ‘Yâ Resûlallâh! Sen, çok şiddetli bir hummâya tutulmuşsun!’ dedim. Resûlullâh (s.a.v.) ‘Evet! Ben, sizden iki kişinin humması gibi hummâya tutuldum.’ buyurdu. “Şüphe yok ki, sana iki ecir vardır.” dedim.
Resûlullâh (s.a.v.) “Evet! Öyledir. Hastalığa tutulan hiçbir müslüman yoktur ki, Allâhü Teâlâ, onun kusur ve günâhlarını, ağacın yaprakları döküldüğü gibi dökmesin!’ buyurdu.”
Başlık: Peygamberimizin Cenâze Namazı
Gönderen: Mücteba - 08 Haziran 2012, 12:13:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan evvel de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölse veya öldürülse siz gerisin geriye mi dönüvereceksiniz? Ve her kim gerisin geriye dönerse elbette Allâhü Teâlâ’ya hiçbir zarar vermiş olamaz ve Allâhü Teâlâ şükredenlere mükâfat verecektir."
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 144)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 18 Receb 1433 - Rûmî: 26 Mayıs 1428

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)


Peygamberimizin Cenâze Namazı

Peygamberimiz (s.a.v.) vefat ettiği hastalığı sırasında Hücre-i Saâdet ile mescid arasından bir perdeyi açtırdı. Ashâbı Hz. Ebûbekr’in ardında cemâat olup namaz kılıyorlardı. Onların bu güzel hâlini gördü ve Allâh’ın ümmetini bu hal üzere tutacak, ıslâh edecek birini halîfe kılacağını ümîd ederek Allâh’a hamd etti. Sonra “Ey insanlar, ey mü’minler, sizden birinize başkasından dolayı bir musîbet erişirse benim vefâtımı hatırlayarak kendini taziye etsin. Zira benden sonra ümmetim üzerine benim vefâtımdan daha şiddetli musibet gelmez.” buyurdular.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicretinin onbirinci (11.) senesi Rebîulevvel ayının onikinci (12.) Pazartesi günü(m. 8 Haziran 632) irtihal buyurdular. Ashâb-ı Kirâm zevâl vaktinden sonra cenâze namazını kılmağa başladılar. Üç gün namaz kılındı.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kefenlenip sedîr üzere konulduğunda, yanına önce Hz. Ebûbekr ve Hz. Ömer, Muhâcir ve Ensâr’dan odanın alacağı kadar bir cemaat ile girdi ve saf saf olup durdular. İkisi “Selâmün aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühü” diyerek Resûlullâh’a selâm verdiler. Hz. Ali (r.a.) “Sizden kimse onun cenâze namazına imamlık etmesin, zira o hayâtında ve vefâtında da imâmımızdır.” dedi. İmam olmadan namazını kıldılar. Sonra Hz. Ebûbekr ve Hz. Ömer şöyle dedi: “Yâ Allâh, bizler şâhitlik ederiz ki o senin ona indirdiğin dîni bize teblîğ etti, bizlere hak yolda nasîhatte bulundu, dînini azîz kılıncaya kadar senin yolunda hakkıyla cihâd etti, hattâ dîn kemâl buldu. Allâh’ım, bizleri senin ona indirdiğine tam uyanlardan kıl, peygamberimizden sonra onun yolundan bizi ayırma, âhirette de bizi onunla bir araya getir, o bizi, biz onu tanıyalım. Zira o hayatında iken mü’minlere pek müşfik, pek merhametli idi. Muhakkak biz ondan sonra da imanı hiçbir şeye denk tutmaz, dinimizi dünya ile asla satmayız.” Cemâat de “Âmîn, âmîn.” dedi.
Sonra onlar çıktı ve başka cemâat geldi. Hz. Ali devamlı orada bulunup halk bölük bölük girip namazı kıldıkça Resûlullâh’a selâm verir ve Hz. Ebûbekir’in söylediklerini söyler, halk da “Âmîn, âmîn” derlerdi. Bu vaziyette önce erkekler, sonra kadınlar ve sonra da çocuklar namaz kıldılar. Medîne’de Resûlullâh Efendimiz’in namazını kılmayan kimse kalmadı.
Başlık: Sıddîk-ı Azam Hz. Ebû Bekir (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 09 Haziran 2012, 13:03:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ İbrahim aleyhisselâmı dost edindiği gibi beni de dost edindi. Muhakkak benim dostum da Ebû Bekir’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberanî, Mu’cemü’l-Kebir)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 19 Receb 1433 - Rûmî: 27 Mayıs 1428

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)


Sıddîk-ı Azam Hz. Ebû Bekir (r.a.)

Hz. Ebû Bekr’in (r.a.) Peygamber (a.s.)’a hakîkatte dosttur ve Ashab’ın en üstünüdür. Âlim, zâhid, müttakî, sıddîk ve kâmildir. Erkeklerden ilk Müslüman olandır. İslâm’a girmezden önce çok malı vardı. Müslüman olunca herşeyini Rasûlullâh’ın yoluna feda etti.
Rasûlullâh (a.s.): “İnsanlar içinde Ebû Bekir, melekler içinde Mîkâîl’e benzer. Ey Ebû Bekir! Seninle benim aramda ki fark şudur: Bana peygamberlik verildi. Ebû Bekir ise namazda imamlığa uygun görüldü.” buyurdu. Namazda insanlara imam olunca, geri kalan şeylerde de
uyulmaya lâyık demektir.

Ashâb’dan bazıları şöyle demişlerdir:
Peygamber Efendimiz (a.s.), Cennetin kilidi kimin elinde olur diye? düşünürdü. Derhâl Cebrâil (a.s.) geldi ve: "Allâhü Teâlâ sana selâm söyler. Cennetin kilidi Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk’ın elinde olacaktır. Ebû Bekr-i Sıddîk kimden râzı olursa onu Cennete koyarım. Kimden razı olmazsa onu Cennete koymam" buyurdu, dedi.
Rasûlullâh (a.s.) buyurdu ki: “Hak Teâlâ Hazretlerinin yarattığı üç yüz güzel ahlâk vardır. Kim bunlardan birisi ile bezense Cennete girer.” Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Ey Allâh’ın Rasûlû! Bende o güzel huylardan bir şey var mıdır?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Üç yüzü de sende vardır.” buyurdu.
Ebû Bekr'in faziletine açık bir delil de şu âyet-i kerîme’dir -meâlen-: “O en müttakî olan ise ondan (cehennemden) uzaklaştıkça uzaklaşdırılacaktır. O ki malını verir, tezekkî eder.” (Leyl sûresi, âyet 17, 18) Bütün müfessirler, âyetteki şahsın Ebû Bekir olduğunu söylemişlerdir.
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Nebîlerden ve Rasûllerden sonra, Ebû Bekir’den üstün bir kimse üzerine güneş doğmamıştır.” Kıyâmet gününde peygamberimiz ilk önce kabirden kalkar, arkasından Ebû Bekir kalkar.
Saîd bin Zeyd'e, (r.a.) “Hz. Ebûbekr’e ne vakit biat edildi.” diye soruldu da “Resûlullâhın vefât ettiği gün. Zira Ashâb-ı Kirâm, bir günün bir kısmında bile cemâatsiz kalmaktan hoşlanmadılar.” buyurdu.
Peygamber Efendimizden sonra iki (2) yıl dört (4) ay Halifelik yaptı. Altmış üç (63) yaşında iken vefât etti. RadıyAllahu Teâlâ anhu.
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2012, 13:20:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ ancak ihlâslı olarak ve sadece kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)  

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Haziran Pazar 2012

Hicrî: 20 Receb 1433 - Rûmî: 28 Mayıs 1428


Receb Ayında Kılınacak Namaz

 Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.
Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı:
Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Başlık: İslâm Akâidi Aslâ Değişmez
Gönderen: Mücteba - 11 Haziran 2012, 11:04:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ’ya yaklaştıran ilmi arttırmadığım bir gün bana gelirse o günün güneşinin doğmasında benim için bereket yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Haziran Pazartesi 2012

Hicrî: 21 Receb 1433 - Rûmî: 29 Mayıs 1428

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)


İslâm Akâidi Aslâ Değişmez

Şüphe yok ki dînî akidelerimiz zaman itibariyle aslâ değişmez. İslâm akâidi bundan on dört asır evvel ne ise şimdi yine odur. Resûlullâh Efendimiz’in asrından sonra, onun ve Ashâb’ının yolu olan Ehl-i Sünnet inancından başka inançlara sâhib bir takım fırkalar çıkmıştır. Bu fırkaların en büyükleri Mu'tezile, Şî'a, Hâricîyye, Mürci'e, Neccâriyye, Cebriyye, Müşebbihe fırkalarıdır. Bunlar da kendi aralarında bölünmüşlerdir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin az bir müddet sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacağını ve bu fırkalardan yalnız zât-ı şerîfleri ve Ashabının yolu üzere bulunanlardan başkalarının azaba müstehak olacaklarını, bir mucize olarak evvelce haber vermişti.
Fırka-i Nâciye ki Ehl-i Sünnet ve Cemâ'attir; bid’atten uzak ve sünnet-i nebeviyyeye lâyıkıyla uyan, dîn hükümlerini hevâlarına göre te'vil ve tahriften sakınanlardır.

Mu'tezile: “Kaza ve kaderi inkâr ettiklerinden “Kaderiye” de denilmiştir. Allâh’ın sıfatlarının ezelî olduğunu ve cennette Allâh’ı görmeyi kabûl etmezler.

Şî'a: İmam Ali ile evlâdını, diğer halîfelere üstün tutanlardır. Bazıları bunda çok ileri giderek imâmları ilah yahut nebî sayar. Gâliye, İmamiye, Zeydiyye adlarıyla üç şu’beye ayrılır.

Hâricîler: Bunlar Hz. Osman ile Hz. Ali’yi ve bunlara uyanları mü’min saymazlar. Bunlardan “Yezidiye” taifesi kendilerini İslâm’a nisbet ederlerse de hakikaten müslüman değildirler. Şeytana “Melek-i tavus” derler.

Mürci'e: Bunların i'tikadınca îman, Allâh'ı bilip sadece kalpten sevmekten ve Allâh’a karşı kibiri terkten ibârettir. Böyle olan kimse her türlü günâhı işlese de mü’mindir derler.

Neccâriye: Allâh’ın Vücûd sıfatını inkâr ederler. Mutezile gibi cennette Allâh’ı keyfiyetsiz görmeyi kabûl etmezler, Kur’ân hâdisdir derler.

Cebriyye: Bunlar Kaderiyye'nin aksine olarak kullarda irâde-i cüz’iyye olduğunu inkâr ederler.

Müşebbihe: Hak Teâlâ’yı mahlûkâtına benzetenlerdir. Kerramiyye de bunlardandır.

Bugün İslâm âleminin büyük kısmı Ehl-i sünnet mezhebindedirler. Dimağlarımızı Resûlullâh ve Ashâbının yoluna uymayan batıl fikirlerden korumalıyız.
Başlık: Cennette Mü’minlere Verilen Nimetler
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2012, 17:16:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sen cennette kuşa bakarsın da onu arzu edersin. Hemen o kuş kızartılmış olarak önüne getirilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z Zevâid)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Haziran Salı 2012

Hicrî: 22 Receb 1433 - Rûmî: 30 Mayıs 1428

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)


Cennette Mü’minlere Verilen Nimetler

Allâhü Teâlâ, cennette mü’minlere hazırladığı nîmetleri bir hadîs-i kudsîde şöyle beyan buyuruyor: “Sâlih kullarıma, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin aklına gelmedik nimetler hazırladım.”
Cennet ehli cennette tüysüz ve sakalsızdır. Göz kapakları da yaratılıştan sürmeli ve otuz yahut otuz üç (33) yaşında olarak cennete girecekler.Cennete ilk girecek olanların yüzleri ayın on dördü gibi parlar. Onlardan sonra gelenler, semadaki en parlak yıldız gibidirler.Onların büyük ve küçük abdest ihtiyacı olmaz. Orada hacet gidermek bedenlerinden çıkacak ve misk kokusu gibi kokacak olan terlemekle olur. Orada, tükürme, sümkürme ve uyku ihtiyacı da olmaz. Çünkü uyku ölümün kardeşidir. Cennette ise ölüm yoktur. Orada, suyu bozulup bayatlamayan su ırmakları; tadı değişmeyen, kokmayan, ekşimeyen, her zaman taze olan süt ırmakları; içenlere lezzet veren ve dünyadaki gibi kekreliği, aklı gidermesi ve günahı olmayan şarap ırmakları; mumu, posası olmayan süzme bal ırmakları vardır. Onlar koltukları üzerine yaslanmış olarak hurma salkımlarına uzanıp alırlar. Daha meyve ağızlarına ulaşmadan yerinde başkası yaratılır. Cennette meleklerin kuşatıp hizmet ettiği bir çarşı vardır. Orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve kalblere hiç gelmeyen nimetler vardır. Cennet ehlinin arzu ettikleri her şey getirilir. Fakat orada satılan ve satın alınan hiçbir şey yoktur. O çarşıda cennet halkı birbirleriyle karşılaşırlar ve tanışırlar. Dünyada nasıl olduklarını, Rablerine ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini, gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, ölümün nasıl olduğunu ve uzun müddet çürüdükten sonra nasıl dirilip de cennet ehlinden olduklarını konuşurlar, sohbet ederler.
Başlık: Sıla-i Rahmin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 13 Haziran 2012, 10:49:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Müslüman kardeşini ziyaret edenin sevabı, ziyaret ettiği kimsenin sevabından daha büyüktür.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Haziran Çarşamba 2012

Hicrî: 23 Receb 1433 - Rûmî: 31 Mayıs 1428

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)

Sıla-i Rahmin Faziletleri

Ebu'l-Leys es-Semerkandî (rh.) şöyle buyurdu:
Bir kişi akrabalarının yakınında ikamet ediyorsa, hem hediye ile ve hem de ziyaret ile sıla-i rahimde bulunmalı, onlarla alakadar olmalıdır. Eğer hediye götürmeye imkânı olmazsa ziyaret ederek ve ihtiyaç duydukları işlerde onlara yardımcı olarak alakadar olmalıdır.
Şayet uzak bir yerde ikamet ediyorsa o zaman mektup yazmalı (telefon vs. yollarla görüşmeli)dır, eğer gücü yeterse ziyaret etmesi daha iyidir.

Sıla-i rahimde  on (10) güzellik vardır:
1- Sıla-i rahimde Allâhü Teâlâ’nın rızası vardır. Zira Allâhü Teâlâ sıla-i rahmi emretmiştir.
2- Ziyaret etmekle akrabalarını sevindirir. Nitekim hadîs-i şerîfte “Amellerin en faziletlisi mü’mini sevindirmektir.” buyrulmuştur.
3- Melekler bundan dolayı sevinirler.
4- Sıla-i rahimde bulunan kişiyi Müslümanlar takdir edip överler.
5- İblis aleyhilla'ne gam ve kedere boğulur, üzülür.
6- Ömrü ziyadeleşir.
7- Rızkında bereket olur.
8- Vefat eden babalar ve dedelerin ruhları bu ziyaretten dolayı sevinirler.
9- Sevgi ve muhabbetin artmasına sebep olur. Çünkü başına bir üzücü veya sevindirici bir şey gelse yakınları toplanırlar ve kendisine yardımcı olurlar. Böylece aralarında sevgi ve muhabbet artar.
10- Öldükten sonra da sevab elde eder. Çünkü akrabaları, onun kendilerine yaptığı iyiliği her ne zaman hatırlasalar ona duâ ederler.

BEYİT:
Her nefeste eyledik yüz bin günâh,
Bir günâha etmedik hiçbir gün âh.
(Süleyman Çelebi)
Başlık: Çocuğun Babasının Üzerindeki Hakkı / Dînî Eser Neşriyatı
Gönderen: Mücteba - 14 Haziran 2012, 12:21:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanoğlu sabahladığı zaman bütün âzâları dile yalvararak şöyle derler: Bizim hakkımızda Allâh’tan kork. Çünkü biz ancak sana bağlıyız. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Haziran Perşembe 2012

Hicrî: 24 Receb 1433 - Rûmî: 01 Haziran 1428

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)

Çocuğun Babasının Üzerindeki Hakkı

Ashab-ı Kirâm, ‘Yâ Resûlullah, çocuğun babası üzerinde hakkını bize bildir.’ dediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İsmini güzel, edebini güzel yapmasıdır.” buyurdular.
Çocuklara manasız, çirkin manalı isimler koymamalıdır. Volkan, Buket ve Sibel gibi isimler Türkçe değildir. Volkan’nın manası güzel değil korkunçtur. Buket Türkçe değildir. Sibel ise Hititler’in putlarından birinin adının Fransızcası’dır.

Dînî Eser Neşriyatı

Dînî eser neşriyatı son yıllarda çok artmıştır. Çok faydalı te'lîf ve tercüme eserlerin yanı sıra çok bozuk eserler de çıkarılmaktadır. Bu eserlerin bir kısmı sırf ticaret hırsıyla hareket edenler tarafından kontrolsüz olarak basılıyor. Bir kısmı da ilmî salâhiyeti olmayan bazı yazarlar tarafından para kazanmak için yalan yanlış hazırlanıyor. Hele birtakım ehliyetsiz mütercim ve sadeleştiriciler, asıl nüshaları muteber ve sağlam nice kitabı tercüme ederken ve sadeleştirme yaparken berbat ediyor, hatta katlediyorlar. Kaliteyi, keyfiyeti pek düşünen yok...

Böyle neşriyatın büyük mahzurları vardır.Genç nesiller dinini öğrenemiyor, ahlâk yıkılıyor; gusül abdestini bile bilmeyen milyonlarca insan var... Dinini öğrenmek isteyen Müslümanlar okuyacakları dîn kitâblarını ehl-i sünnet ve cemaat âlimlerine sorup da öyle almalıdır. Yoksa yalan yanlış eserler alır, onları okurken -en azından- boş yere vakit kaybetmiş olurlar. Hatâlarla dolu Kur’ân meâlleri, Hz. Muâviye’ye, ashabın bâzılarına hakaret eden, Hz. Âişe’ye dil uzatılan bozuk İslâm târihi kitapları vardır... Müslümanlar çok dikkatli olmalı, dinini, tarihini mutlaka ve mutlaka ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerinden öğrenmelidir.
Ömür pek kısadır, vakit ise dardır. Önce zarurî ve temel dîn bilgilerini öğrenmek lâzımdır. Onlar da akaid, fıkıh, muamelât, ahlâk kitaplarıdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu mevzularda birçok kitabı vardır.
Başlık: Sünnet Dinde Delildir / Mi‘râc Gecesi’nde Ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2012, 11:38:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Çokça istiğfar etmeye gücünüz yeterse yapın. Zira Allâhü Teâlâ katında istiğfardan daha çok işe yarayan ve ona daha çok sevimli olan bir şey yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 25 Receb 1433 - Rûmî: 02 Haziran 1428

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389)
Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)

Sünnet Dinde Delildir

Peygamber Efendimiz (s.a.v) onlara (Ashab-ı Kiram’a) namaz kıldırdı. Sonra kalktı ve şöyle buyurdu:
“Sizden koltuğuna yaslanmış biriniz şöyle mi zanneder: Allâhü Teala Kur’ân-ı Kerîm’inde olanlardan başka hiçbir şeyi haram kılmamıştır?
Dikkat edin! Muhakkak ki ben vAllahi vaaz ettim, emrettim ve bir çok şeyden nehyettim ki onlar Kur’ân-ı Kerîm’de olanlar kadar, hatta daha fazladır….”


Mi‘râc Gecesi’nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

• Receb-i Şerîf’in 27’nci gecesi (yarın akşam) Mi‘râc Gecesi’dir. Yatsı namazından sonra 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namaza niyet şöyledir: “Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber
Namazdan sonra:
• 4 Fâtiha-i Şerîfe,
• 100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”,
• 100 İstiğfâr-ı Şerîf,
• 100 Salevât-ı Şerîfe okunup duâ edilir.

Bu namaz her rekatte (100) yüz ihlas okuyarak (10) on rekat kılınır veya (10) on ihlas okuyarak 100 rek’at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü’min bu namazın feyz ve bereketiyle- huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.
Hadîs-i şerîfte, Mi’râc (Receb-i Şerîf’in 27.) gecesinin gününde oruç tutana altmış (60) ay oruç sevâbı yazılacağı va’dedilmiştir. O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 5 Âyetü’l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Başlık: İsrâ ve Mi’râc Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 16 Haziran 2012, 13:38:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Mirâc gecesinde) Resûlullâh’a (s.a.v.) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin son iki âyeti (Âmenerrasûlü...) ve ümmetinden, hiçbir şeyi Allâh’a şirk (ortak) koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 26 Receb 1433 - Rûmî: 03 Haziran 1428

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)

İsrâ ve Mi’râc Mûcizesi

Peygamberimiz (s.a.v), hicretten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra sahradan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabahleyin mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bâzıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, buna karşı da mı tasdik ediyorsun?” dediler. O da “Ben onu bundan daha ötesinde -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi.
Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) onunla alâkalı suâller sordular, târifini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh'a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.
Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine eskisi gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
O gün hızla Seniyye’ye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Güneş doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filân da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.
Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: mazhar - 16 Haziran 2012, 21:17:37
Allah Razı olsun.Hakkıyla eda edebilmeyi Rabbim nasip etsin.
Başlık: Hz. Osman-ı Zinnûreyn (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2012, 12:15:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Osman bin Affân ümmetimin en hayâlısı ve ekremidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Haziran Pazar 2012

Hicrî: 27 Receb 1433 - Rûmî: 04 Haziran 1428

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)

Hz. Osman-ı Zinnûreyn (r.a.)

Abdullah İbn-i Ömer (r.anhüma) buyurdu:
“Nebî aleyhisselâmın yanında Hz. Osman anıldı.
Resûlullâh “O nurdur” buyurdular.
“Nûr nedir” diye soruldu.
“Nûr semâ ve cennetlerde güneştir. O nur, hûru'l-îynden üstündür. Ben kızımı onunla evlendirdim. Allâhü Teâlâ melekleri katında onu “Zü'n-nûreyn” diye isimlendirdi. Cennette de onu zü'n-nûreyn diye isimlendirir. Kim Osman’a kötü söylerse elbette bana kötü söylemiştir.”  buyurdular.
Peygamber (a.s.)'ın iki defa damadı olmuştur. Onun için lâkabı “Zinnûreyn” (iki nur sâhibi; Hz. Peygamberin iki kızının zevci) idi. Melekler ondan utanırdı. Resûlullâh (a.s.)’ın Hz. Ebûbekir ve Ömer’den sonra üçüncü dostu idi. Kur’ân’ı Kerîm’in tamamı hafızasında idi ve aynı zamanda Câmi’u’l-Kur’ân’dır. Tefsirini; manasını iyi bilenlerden idi. Hz. Osman’ın, bir gecede iki rek'at namazda Kur’ân-ı hatmettiği meşhurdur.
Malını Allah ve İslâm yolunda harcadı. Bir gün Resûlullâh’a (s.a.v.) üçyüz (300) deve bağışladı.
Resûlullâh (a.s.) Hz. Osman’a duâ etti ve "Ey Osman! Allah senin gelmiş ve gelecek günahını bağışlasın!" buyurdu. Hak Teâlâ Hazretleri o duâyı kabûl edip Hz. Osman’ı bağışladı.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hz. Osman’a baktı ve: “Benden sonra sana belâlar geldiğinde halin nice olur.” buyurdular. Hz. Osman (r.a.) sordu “Ben ne yapayım, Yâ Resûlallâh”, Hz. Peygamber: “Sabır, Yâ Osmân! Rabbin senden râzı olduğu halde bana kavuşuncaya kadar sabır.” buyurdular.
Hz. Ömer'den sonra oniki (12) yıl halîfelik yaptı. Zilhicce ayının 18. Cuma günü, Kur'an okurken evinde şehîd ettiler. 90 yahut 86 yaşında vefat etti.

BEYİT:
Hakkıyâ, âyîne-i cevr u cefâdır evliyâ
Cilvegâh-ı sabr u teslîm ü rızâdır evliyâ
Dâvet etti bezmine çû anı şâh-ı enbiyâ
Hazret-i Osmân şehâdet şerbetin nûş eyledi.

Açıklaması:
Ey Hakkı, evliyâ; belâ ve cefânın aynası, sabır, teslîmiyyet ve rızânın tecellî ettiği mahaldir. Sultân-ı Enbiyâ onu meclisine dâvet edince Hz. Osmân şehâdet şerbetini içti.
Başlık: Hz. İdrîs Aleyhisselâm / Yemek Tarifi: Fırında Sütlaç
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2012, 13:51:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Tallâhi, biz senden evvel birçok ümmetlere resûller gönderdik, buna karşı şeytan onlara amellerini tezyin etti (süsledi), bugün de o (şeytan) onların velisidir ve onlara elîm bir azâb var.”
(Nahl Sûresi, âyet 63)

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Haziran Pazartesi 2012

Hicrî: 28 Receb 1433 - Rûmî: 05 Haziran 1428

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)

Hz. İdrîs Aleyhisselâm

Hz. İdrîs (a.s.), babası Hz. Şît (a.s.)’a benzer idi. Âlem’de ilk önce yazıyı Hz. İdrîs (a.s.) yazdı. O, nücûm ilmi, hesap ve rakam bilir ve Allâh’a ibâdetle son derece meşgul olur idi. Asıl adı (Uhnûh) olup ilimle ve dersle çok uğraştığı için (İdrîs) denilmiştir.
Allâhü Teâlâ, onu Kâbiloğullarına peygamber olarak gönderdi. O kavim Allâh’ı tevhîdi bırakıp putlara taparlardı. Hz. İdrîs onları Allâh’a ibâdete davet ederdi. Allâhü Teâlâ ona otuz (30) “Suhuf” indirdi. Gece ve gündüz bunu okur, melekler onu dinlemeye gelirlerdi. Her gün yükseltilen ibadetler içinde onun ibadeti diğer insanlarınkinden fazla idi. Hatta melekler onun ibâdetine hayret ederler, şeytan ise hased eder, ama ona bir şey yapmak için hiç yol bulamazdı.
Terzilik sanatını ilk o işleyip elbise dikti, insanlar onu giydiler. Ondan önce halk dikişsiz hayvan derisi giymekte idi. Elbise dikerken iğneyi her geçirdiğinde Allâh’ı tesbîh ederdi. Eğer bir gaflet olursa hemen diktiğini çözüp tekrar dikerdi.
Hz. İdrîs elinin emeği ile geçinirdi. Halka ücretle elbise dikerdi. Hz. İdrîs (a.s.), ümmetine tûfândan bahsetmiş ve Hâtemü’l-Enbiyâ (peygamberlerin sonuncusu) olan Resûlullâh Efendimiz Hazretlerinin sıfatlarını bildirmişti.

Yemek Tarifi: Fırında Sütlaç (5 Kişilik)

Malzemeler: Süt, yarım kg. Şeker, 1,5 çay bardağı. Nişasta, yarım çay bardağı. Vanilya, 1 çay kaşığı. Çam sakızı, 1 gr. Pirinç, yarım çay bardağı
Hazırlık: Bir tencerede süt kaynatılır. Ayrı bir tencerede pirinç haşlanır. Kaynatılan sütün içerisine sulandırılmış nişasta ilave edilir. Şeker, çamsakızı ve vanilya ilave edilerek beş dakika kaynatılır. Üzerine haşlanan pirinç ilave edilir ve iki dakika daha kaynatılır ve kâselere konulur. Bir parmak kalınlığında soğuk su konulmuş tepsiye dizilip fırında (200 derece) üzeri kızarıncaya kadar pişirilir. Soğuk olarak yenilir.
Başlık: Otuz İki Farzı Bilmek Farzı Ayındır!
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2012, 12:18:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Din kardeşinin başına gelen bir belâya sevinme! Zira, Allah ona âfiyet verir de seni belâya uğratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Haziran Salı 2012

Hicrî: 29 Receb 1433 - Rûmî: 06 Haziran 1428

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)

Otuz İki Farzı Bilmek Farzı Ayındır

Zarûrât-ı dîniyyenin en büyük rüknü imanın farzlarıdır. Bütün erkek ve kadın Müslümanların otuz iki (32) farzı öğrenip çoluk çocuğuna da öğretmeleri de farzdır. Kur’ân’ı Kerîm okumayı öğreten hocaların talebelerine, önce otuz iki farzı öğretmeleri lazımdır.

Otuz iki farz:
İmânın Şartları: Altı (6)
İslâmın Şartları: Beş (5)
Guslün Farzları: Üç (3)
Abdestin Farzları: Dört (4)
Teyemmümün Farzları: İki (2)
Namazın Farzları: On iki (12)
Yekûn: Otuz iki  (32)

İmânın şartları: 6
1- Allâh’ın varlığına ve birliğine, 2- Meleklerine, 3- Kitaplarına, 4- Peygamberlerine, 5- Âhiret gününe, 6- Kadere, hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ'nın takdiri ile olduğuna inanmak.

İslâmın şartları: 5
1- Kelime-i şehâdet getirmek, 2- Namaz kılmak, 3- Zekât vermek, 4- Oruç tutmak, 5- Haccetmek.

Guslün farzları: 3
1- Ağzına su vermek, 2- Burnuna su vermek, 3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin farzları: 4
1- Yüzünü yıkamak, 2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak, 3- Başının dörtte birini meshetmek, 4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün farzları: 2
1- Niyet etmek, 2- Ellerini toprağa vurup yüzünü meshetmek, tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek.

Namazın farzları: 12
Dışında olanlar:
1- Hadesten tahâret, 2- Necâsetten tahâret, 3- Setr-i avret, 4- İstikbâl-i Kıble, 5- Vakit, 6- Niyet.
İçinde olanlar:
1- İftitah tekbîri, 2- Kıyâm, 3- Kırâat, 4- Rükû, 5- Secde, 6- Kâde-i ahîre.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/19.html)
Başlık: Allâh’ın Öğündüğü Zatlar / Şa’bân-ı Şerîf / Şa’bân Ayı İctimâ‘i, Ru’yet ...
Gönderen: Mücteba - 20 Haziran 2012, 10:08:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bana sabah on, akşam on salevat getirirse, kıyâmet gününde şefâatime kavuşur.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Haziran Çarşamba 2012

Hicrî: 30 Receb 1433 - Rûmî: 07 Haziran 1428

Dünya Mülteciler Günü (2001)

Allâh’ın Öğündüğü Zatlar

“Resûlullâh (s.a.v.) Ashâb’ından bazılarının yanına vardı. Onlara ‘Sizi buraya oturtan nedir?’ diye sordu.
Onlar ‘Allâh’ı zikrediyoruz ona hamdediyoruz.’ dediler. 'Cebrâîl (a.s.) geldi ve Allâh’ın meleklerine sizinle öğündüğünü bana bildirdi.' buyurdular.”

Şa’bân-ı Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz Şa’bân ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şa’bân ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır. Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek’atte bir (1) Fâtiha, üç (3) Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır.

Şa’bân Ayı İctimâ‘i, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Şâban ayı ictima‘ı dün (19 Haziran Salı) Türkiye saati ile 18.00’de idi.

Ru’yet ise bugün (20 Haziran Çarşamba) Türkiye saati ile 10.04’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun orta ve güney kesimi, Avustralya’nın kuzey batı sahilleri hariç tamamı, Madagaskar, Afrika kıtasının tamamı, Asya Kıtasının güney kesimi ile Avrupa kıtasının güney kesimi, güney Amerika kıtası, Kuzey Amerika kıtasının orta ve Güney kesimidir.
Hilâl; Türkiye’nin kuzey kesimi hariç tamamı, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir. Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.
Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 21 Haziran Perşembe günü de Şâban ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/20.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 21 Haziran 2012, 10:50:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bana bir defa salevat getirirse Allâhü Teâlâ da ona on rahmet indirir, on günahını da siler.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Haziran Perşembe 2012

Hicrî: 1 Şaban 1433 - Rûmî: 8 Haziran 1428

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)

Şa’bân Ayının Fazîleti

Hz. Âişe (r.anha) validemiz buyurdular ki: “...Ben Resûlullah’ın Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tuttuğunu ve başka hiçbir ayda Şa’bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok oruç tuttuğunu görmedim.”

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ) “Şa’bân ayındaki oruç bana en sevimli olandır.” buyurduktan sonra, “Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde rûhu kabz olunacakların (öleceklerin) isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, ben oruçlu iken verilmesini isterim.”

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz: “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şa’bân ayındaki kadar oruç tutmamıştır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb; Allâhü Teâlâ’nın ayı, Şa’bân; benim ayım, Ramazan; ümmetimin ayıdır. Şa’bân günahlara keffâret (mağfiretine sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır.”

Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hataların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah’a (s.a.v.) çokça salavâtın getirileceği bir aydır. Böyle olunca, müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, günahlardan temizlenip geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe ederek Ramazan ayına hazırlanmaları gerekir. Bu ayda Allâh’a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) vesîle kılarak Allâh’a yaklaşmaya çalışmalıdır.

Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir. Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimettir. Diğeri de, yarındır ki, emeldir; tehlikelidir. Ona çıkıp çıkamayacağını bilemezsin. Aylar da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Şa’bân ise iki ay arasında bir vâsıtadır. O ayda ibâdetle meşgul olmayı ganimet bilmek îcâb eder.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/21.html)
Başlık: Namazı Bozan Bazı Şeyler / Seher Vakti uyku / İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2012, 10:34:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şüphesiz ki müttakîler, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde pınar başlarındadır. Çünkü onlar bundan evvel (dünyada) güzel amel etmeyi âdet edinmişlerdi, gece pek az uyuyorlardı ve seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.”
(Zariyat Sûresi, âyet 15-18)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 2 Şaban 1433 - Rûmî: 9 Haziran 1428

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)

Namazı Bozan Bazı Şeyler

- Namazda olan kimse, geriden gören kimsenin ‘Namazdaki adam bunu işlemez.’ diye hükmettiği şeyi işlerse buna amel-i kesîr denir ve işleyenin namazı bozulur. Ancak namazı ıslâha sebep olacak zarûrî hareketler bundan hâricdir -secde yerine gelmiş çocuğu yana itmek gibi-.

- Namaza başlamadan evvel ağzında bulunan nohut büyüklüğündeki şeyi namazda yutmakla yâhut ağzında eriyeni yutmakla namaz bozulur.

- Namaz içinde özürsüz öksürmek namazı bozar. Kişi öksürmeğe mecbur kalsa bile onu def etmeli yahud yavaşça öksürmelidir.

- Namazda bir acıdan veya musîbet sebebiyle sesli ağlamak veya “Ah, öf” gibi iki harfli veya daha fazla harf ile ses çıkarmak namazı bozar.

Seher Vakti uyku

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetnamesinde şöyle buyuruyor:
Ey aziz! Allah dostları demişlerdir ki: Saadetimizin sermayesi gecedir. Gece, ariflerin sırdaşıdır. Gece, âşıkların derdi artar. Arifler, fikirlerini tartar. Gece kâmiller için mutlu bir zamandır. Kalp semasına güneşin inişidir. Her gece güneş doğar. Fakat halk uyku denizine dalar gider.
Her seherde, her murada erişilir. O vakit kör gibi uyumak gaflettir. Seher vakti mübarek saattir. O saatte uyanık olan saadet ehlidir. Seher vaktinde âşıklar uyumazlar, ariflerin gönlünden uzağa gitmezler. Seher vaktinde rahmet kapıları açıktır. O zaman uyanık olanın ruhu zevk, kalbi safa bulur. Uykusu çok olanın ruhu hasta, işi zordur.

Hakkı, bîdâr ol, seher vaktinde tenbel olma,
Uyumak insana ayb u âr olur seher vaktinde.


(Bîdâr: Uyanık olmak.)

İsimlerimiz:
Erkek: Süleyman, Kız: Sümeyye

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/22.html)
Başlık: İlim Şehri’nin Kapısı Hazreti Ali (K.V.)’nin Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 23 Haziran 2012, 15:36:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Onun (Muhammed Mustafa’nın, s.a.v.) mâiyetindeki (sahabî)ler, aralarında çok merhametlidirler...”
(Fetih Sûresi, âyet 29)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 3 Şaban 1433 - Rûmî: 10 Haziran 1428

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

İlim Şehri’nin Kapısı Hazreti Ali (K.V.)’nin Vasıfları

Hz. Muâviye (r.a.), karşılaştığı ve içinden çıkamadığı meseleleri Hz. Ali (k.v.)’ye yazardı. Hz. Ali’nin (r.a.) şehid edildiğini işittiği zaman “Fıkıh ve ilim, Ebû Tâlib'in oğlunun (Hz. Ali’nin) vefâtı ile gitti!” demişti.
Bir gün, yanına gelen Dırâru's-Sudâî’ye (r.a.): “Ey Dırâr! Bana, Ali’yi tavsif etsen (anlatsan)” demiş, Dırâr (r.a.), şöyle anlatmıştır:
“Vallâhi, onun sözü açık ve kat’iydi. O, adâletle hükmederdi. Her yanından ilim ve hikmet fışkırırdı. Dünyâdan ve dünyâ zînetlerinden kaçınırdı. Geceye ve gecenin sessizliği ile baş başa kalmaya âşık ve alışıktı. Son derece de ibret alıcı, uzun uzun düşünücü idi. Onun aramızda bulunuşu, herhangi birimiz gibi idi. Kendisine bir şey sorulunca hemen cevap verir, bildirilmesini istediğimiz şeyi bize bildiriverirdi...
Müslümanlara saygı, yoksullara yakınlık gösterirdi. Güçlü birisi, bâtıl işinde ondan yüz bulmayı ümit etmez, zayıf olan da onun adâletinden umutsuzluğa düşmezdi.
Kendisini, bazı konak yerlerinde, geceleyin görmüşlüğüm vardır: Boynunu büker, hazin hazin ağlar:  ‘Ey dünyâ! Sen benden başkasını aldatmaya bak! Benim sana aldanmam ne kadar uzak! Ne kadar uzak! Ben, seni hiç dönülmeyecek şekilde üç talâkla boşamışımdır! Ey dünyâ! Senin ömrün kısa, değerin de azdır. Aaah! Âhiret azığının azlığından, âhiret seferinin uzunluğundan, âhiret yolunun ıssızlığından, aaah!’ diyerek inlerdi.”


Hz. Muâviye Dırar’ın anlattıklarından ağladı ve “Allâh, Ebû’l Hasan’a (Hz. Ali’ye) rahmet etsin. Vallâhi, o tam böyle idi!..” dedi ve “Ey Dırâr! Onun vefâtına senin üzüntün nasıldır?” diye sordu.
Dırâr “Biricik oğlu, yanında boğazlanan kimsenin üzüntüsü gibidir!” dedi.

İsimlerimiz:
Erkek: Talha, Kız: Tuba

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/23.html)
Başlık: Hazret-i Ali'den (R.A.) Nasihatler:
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2012, 17:17:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin en hayırlıları âlimleridir. Âlimlerin de en hayırlıları halîm selîm olanlarıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Haziran Pazar 2012

Hicrî: 4 Şaban 1433 - Rûmî: 11 Haziran 1428

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)

Hazret-i Ali'den (R.A.) Nasihatler:

- Cenâb-ı Hakk’a verdiği bütün nimetler için dâimâ şükret ki, sana kat kat fazlasını ihsan etsin.

- İnsan iyi veya kötü bulunduğu mevkiyi kendi hazırlar. Öyleyse sen de dâimâ hayırlı işlere tâlib ol.

- Rızkı da helâl kapısından iste (yani helâlinden kazanmağa çalış) ki her taraftan sana kat kat rızık gelsin.

- Dünya iki halden ibârettir: Güçlük (belâ) ve kolaylık (nimet).

- Mâhir ve terbiyeli olan bir kimse dünyadan hıyânet görse de sabır ve tahammül kendisine hıyânet etmez; sabırla maksadına nail olur. Tecrübe ile iyi bilirim ki ne refâh ve ne de fakirlik dâimîdir.

- Öyle bir adamı kendine dost et ki, seninle kardeşliğini her zaman korusun ve seni düşmanlarına karşı muhafaza etsin.

- Hastanın şifayı aradığı gibi sen de dostunu ara ve yalancıyı bırak. Çünkü yalancıdan dost olmaz.

- Dostunu her yerde koru ve yalan söylemeyen adamdan ayrılma.

- Yalancıdan ve ona yakın olmaktan ve onun dostluğundan sakın. Çünkü yalancı görüştüğü adama fenalık bulaştırır. Dili ile sana arzu ettiğinden çok verir ve sıkıntılı zamanında tilkinin döndüğü gibi senden döner.

- Tamah ettikleri şey kişide bulundukça etrafında koşup dururlar. Zaman (talih) o adamdan yüz çevirince ona cefa ve eziyet edip yanından ayrılırlar.

- Ailesi veya akrabasından birinin ölümü ile musîbete uğrayıp sabretmeyerek ağlayan ve çok kederlenen adama hayret ederim. Sanki ölüm garîb bir şey mi? Yakasını yırtmış, cehâletinden vâveylâ koparıyor.

- Ölümde Cenâb-ı Hak yarattıklarını denk tutmuştur. Hatta Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bile istisnâ buyurulmamıştır. Cenâb-ı Hakk’ın bir meleği vardır, her gün şöyle seslenir: Ölmek için doğurunuz, harab olmak için bina yapınız!


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/24.html)
Başlık: Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet ve Cemaat
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2012, 10:57:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve amel(iş)lerinize bakar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Haziran Pazartesi 2012

Hicrî: 5 Şaban 1433 - Rûmî: 12 Haziran 1428

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)

Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet ve Cemaat

Resûlullah -sallAllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, “Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” buyurdular.
‘O hangi fırkadır?’ diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurdular.

Bir Müslümana “Hangi mezheptensin?” diye sorulduğunda:
“Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebindenim.” demelidir.
Böyle demekle “Ben Resûlullah Efendimiz’in -sallAllahu aleyhi ve sellem- ve Ashab-ı Kiram'ın -radıyAllahu anhüm- yolundan gidiyorum, onların iman ve amel hükümlerini kabul ediyorum.” demiş olmaktadır.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebinin itikatta iki imamı vardır: İmam Matüridî ve İmam Eş’ari Hazretleri.
Amel meselelerinde ise dört şubeye ayrılmıştır: Hanefî, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî.
Hanefi mezhebi alimleri İmam Mâtüridî Hazretlerini; Şâfî mezhebi alimleri İmam Eş'arî Hazretlerini itikatta imam kabul etmişlerdir.
Bir Müslüman, hangi mezheptense, sadece ona bağlanıp hükümlerini öğrenir ve onu tatbik eder.
Bir Müslümanın Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebinden olması için:
İtikatta ya Mâturidî veya Eş'arî olması,
Amelde de bu dört mezhepten (Hanefî, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî) birisine bağlanmış olması ve bütün amellerini bağlı olduğu amel mezhebine göre işlemesi gerekir.


Beyit:
Çünki ilm ü edebe edeble ettin rağbet,
Daima sahib-i irfân ile eyle sohbet.
(Dâyezâde Efendi) (Eslaf 312)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/25.html)
Başlık: Ebedî Mucize: Kur’ân-ı Kerîm
Gönderen: Mücteba - 26 Haziran 2012, 10:42:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Ey Rasûlüm!) De ki, yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir mislini getirmek üzere toplansalar, asla onun bir mislini getiremezler...”
(İsrâ Sûresi, âyet 88)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Haziran Salı 2012

Hicrî: 6 Şaban 1433 - Rûmî: 13 Haziran 1428

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)

Ebedî Mucize: Kur’ân-ı Kerîm

Kur’ân-ı Kerîm kıyâmete kadar devam eden bir mucizedir. Gerek lafzı, gerek manası itibarıyla benzerini getirmek beşer kudretinden hariçtir. O ne nesirdir ne de şiirdir. İnsan kelâmının üstünde ilâhî bir üslûbu vardır.
Dirayet ve belâgatiyle kavmi içinde mümtâz bir mevkide bulunan Hz. Ömer, en asabî ve gazablı ânında onun bir sahifesini okuyunca irâdesi elinden gitmiş ve hemen kelime-i şehâdet getirerek hidâyete ermiştir.

İşte bu hususiyettendir ki, müşrikler halkı Kur’ân dinlemekten men ediyorlardı. Çünkü onu işitenler, ruhlar üzerinde yaptığı tesir ile hemen Müslüman oluyorlardı. Bu husus müşrikler için büyük bir derd olmuştu. Bu şâir sözüdür, kâhin sözüdür diye halkı kandırmağa çalışıyorlar, fakat bir türlü muvaffak olamıyorlardı. Hatta Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) Mekke’de kalabilmesi için alenen Kur’ân okumamak şartını ileri sürmüşlerdi.

Hadise şöyle olmuştu:

Müşriklerin zulmünden bıkıp usanmış olan Hz. Ebû Bekir (r.a.) Cenâb-ı Peygamberden izin alarak Habeşistan’a hicrete karar vermiş] ve yola çıkmıştı.[/b Kabile reislerinden İbn-i Dağine’ye rast gelmiş, o da nereye gittiğini sormuş, Hz. Ebû Bekir “Kureyşliler, doğup büyüdüğüm şehri bana haram etti. Serbest ibadet edeceğim bir yere gideceğim”, demişti. İbn-i Dağine Mekke’nin Ebû Bekir (r.a.) gibi büyük bir adamdan mahrum olmamasını arzu ederek geri çevirmiş ve Kureyşlilere Ebû Bekir’in faziletlerini anlatmış, onlar da, alenen namaz kılmamak ve sesli Kur’ân okumamak şartıyla kalabileceğini söylemişlerdi. Fakat Hz. Ebû Bekir, evinin önüne bir mescid yaptı. Burada namaz kılmaya, Kur’ân okumaya başladı. Müşrik kadın ve çocukları onu seyretmek için birbirlerini itiyor ve onun üzerine düşüyorlardı. Bu hal müşrikleri korkuttu ve İbn-i Dağine de “Artık seni himaye edemem” dedi. Hz. Ebû Bekir (r.a.), “Allah beni himâye eder.”deyip ibadet etmeğe ve Kur’ân okumağa devam etmiştir.

O tarihten bu tarihe kadar bin dört yüz küsur sene geçtiği ve ilmin her sahasında hayli terakkiler olduğu halde o celîl kitâb, mucize vasfını muhafaza etmektedir ve ilelebed edecektir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/26.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 27 Haziran 2012, 10:43:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim çarşıya girdiği zaman ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü velehü’l-hamdü, yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihilhayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr’ derse Allâhü Teâlâ onun için milyon sevâb yazar, ondan milyon günahı siler ve onun derecesini milyon yükseltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Haziran Çarşamba 2012

Hicrî: 7 Şaban 1433 - Rûmî: 14 Haziran 1428

İzmit'in Kurtuluşu (1922)

Zikrin Fazileti

Zikir, tesbîh ve duâ belâların çevrilmesinde sadaka kadar tesirlidir. Zira Resûlullâh Efendimizden husûsî zikir ve duâlar naklolunmuştur ki onları okuyanın belâlardan, şeytandan, zarardan, zehirden, akrep sokması gibi husûslardan kurtuluşa vesîle olduğu açıkca beyân olunmuştur. Sahîh bir rivâyette şöyle buyuruldu ki: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” zikri en aşağısı fakirlik olmak üzere yetmiş çeşit şerri defeder.”

Resûlullâh’a “Hangi kul derece olarak Allâh katında daha üstündür?” diye soruldu, “Allâh’ı çok zikredenlerdir.” buyurdular. Ben (Ebû Saîd el-Hudrî) “Yâ Resûlallâh! Allâh yolundaki gâziden de mi?” dedim, “O gâzi, kafirlere ve müşriklere kılıcı ile kırılıncaya kadar vursa, kanlara boyansa elbette Allâh'ı zikreden ondan derece olarak üstün olur.” buyurdular.

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular:
- “Duâ, inmiş ve inecek olan(belay)a fayda verir. Muhakkak belâ iner de duâ onu karşılar ve kıyâmete kadar ona mani olur.”
- “Muhakkak sabah namazından güneş doğuncaya değin Allâh’ı zikreden bir topluluk ile oturmak bana İsmâil (a.s.) evlâdından dört köle azat etmekten daha sevimlidir. İkindi namazından güneş batıncaya değin Allâh’ı zikredenlerle oturmak İsmâil (a.s.) evlâdından dört köle âzâd etmekten daha sevimlidir.”
- “Bir araya toplanıp Allâh’ı zikreden her topluluğa muhakkak semâdan seslenilir de ‘Mağfiret olunduğunuz halde kalkınız, muhakkak günahlarınız hasenâta tebdîl edildi, çevirildi’ denilir.”
- “Muhakkak Allâh’ı zikreden her bir topluluğu melekler sarar; rahmet onları kuşatır, üzerlerine sekînet iner, Allâh onları katındakilere anar.”
- “Muhakkak Allâh’ın dolaşan melekleri vardır ki zikir halkalarını ararlar. Onlardan birine geldiklerinde onları kuşatırlar. Allâh onlara, ‘Onları rahmetim ile sarın, onlarla oturanlar aslâ şakî; (bedbaht) olmazlar.’ buyurur."



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/27.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2012, 10:14:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allah rızâsı için öğrenilmesi îcâb eden ilmi, sâdece dünyâ için öğrenen kişi, kıyâmet gününde cennetin kokusunu dahi duyamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Haziran Perşembe 2012

Hicrî: 8 Şaban 1433 - Rûmî: 15 Haziran 1428

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Kötü Âlimler

Âlimlerin dünyâya muhabbet ve rağbetleri, onların güzel yüzleri üzerine bir lekedir. Her ne kadar onlardan insanlar için faydalar hâsıl olsa da ilimleri kendi haklarında faydalı olmaz. Onlar vasıtasıyla dîn takviye olsa da buna i'tibar yoktur. Çünkü takviye zaman zaman bazı fâcirlerden ve dîni inançları zayıf, gevşeklerden de hâsıl olur. Peygamberlerin Efendisi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak Allâhü Teâlâ bu dîni fâcir bir kişi ile de takviye eder.” Onlar fâris taşı gibidir. Demir veya düz bir şey ona bitiştirilse altın olur. Ama o, taş olarak kalır…
... Şüphesiz bu ilim, onlar hakkında zararlıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kıyâmet günü insanların azâbı en şiddetli olanı Allâhü Teâlâ’nın, ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir.” buyurmuşlardır. Çünkü o ilimlerle onların aleyhlerine delil tamamlanmış oldu. Nasıl zararlı olmaz? Onlar Allah katında eşyânın en azîzi ve varlıkların en şereflisi olan ilmi, alçak dünyâ malı, makâmı ve dostları için vesîle yaptılar. Halbuki Allah katında dünyâ alçak, hakir ve mahlûkâtın en çok buğzolunanıdır...
Ders okutmak ve fetvâ vermek, ancak Allâhü Teâlâ’nın rızası için olursa ve makam ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe elde etme hırsından uzak olursa fayda verir. Bunlardan uzak olduğunun alâmeti ise dünyâdan yüz çevirmek ve ona rağbet etmemektir.…
Büyüklerden biri şeytanı, insanlara vesvese vermeyi ve onları saptırmayı bırakmış, oturuyor gördü. Ona, böyle rahat oturmasının sırrını sordu. Mel'un şöyle dedi: “Bu zamandaki kötü âlimler bana işimde çok büyük yardım ediyorlar ve (insanları) saptırmayı benim adıma işliyorlar, benim başımı rahatlatıyorlar.”

Hakikat, şu zamanda din işlerinde vâki olan her za'fiyet ve gevşeklik ve dinin yayılmasında ve takviyesinde zuhûr eden her gevşeklik ancak kötü âlimlerin uğursuzluğundan ve niyetlerinin bozuk olmasındandır. Evet, eğer âlimler dünyâdan yüz çevirselerdi, makam ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe elde etme hırsından kendilerini kurtarmış olsalardı, onlar âhiret âlimlerinden ve enbiyânın-aleyhimü's-salevâtü ve't-teslîmât- vârislerinden olurlardı. Çünkü onlar mahlûkatın en faziletlisidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/28.html)
Başlık: İnsana Maddi Servet Değil Manevi Faziletler Şeref Verir
Gönderen: Mücteba - 29 Haziran 2012, 10:45:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir de küfredenler, îman edenler hakkında dediler ki: Eğer o (Muhammed’in getirip tebliğ ettiği) bir hayır olsa idi ona kavuşmakta bizi geçemezlerdi...”
(Ahkaf Sûresi, âyet 11)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 9 Şaban 1433 - Rûmî: 16 Haziran 1428

Silistre Zaferi (1773)

İnsana Maddi Servet Değil Manevi Faziletler Şeref Verir

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında Selmân-ı Fârisî, Suheyb-i Rûmî, Bilal-i Habeşî (r.anhüm) ve sahabenin fakirlerinden birkaç kişi daha vardı. Üzerlerindeki elbiseler eskimişti. Bu esnada içeriye, kendi kavminin reisi olan ve daha sonra Müslüman olacak olan Uyeyne bin Hısn girdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanındaki bu fakir ashabı görünce, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e “Bizim bir şerefimiz var. Biz senin yanına geldiğimiz zaman sen bunların hepsini dışarı çıkar... Sen en iyisi bizim için ayrı bir meclis kur.” dedi.
Bu hadise üzerine Allâhü Teâlâ Kehf Sûresinin 28. âyetini indirdi: -meâlen- “Sabah akşam Rablerine duâ eden, cemalini isteyen o kullarla beraber nefsince sabret. Dünya zinetini arzu ederek gözlerini onlardan ayırma. Kalbini zikrimizden gâfil bıraktığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi haddini aşmak olmuş kişilere de itaat etme.”
Allâhü Teâlâ peygamberine fakirlerle beraber olmasını, onlara yakın bulunmasını emretmiştir. Bu emir, kıyâmet gününe kadar bütün fakir Müslümanlar içindir. Bunun için Müslümanların, fakirleri sevmesi, onlara iyilikte bulunması ve yardım ellerini uzatmaları gerekir. Zira onlar kıyamet günü Allâhü Teâlâ’nın en önde bulunduracağı kullarıdır ve onların şefaatleri umulur.
O ashâbı hakir gören bunlar gibilerin bu gururlu hallerine iltifat edilmemelidir. Zira insanlık şerefinin öyle maddî bir servetle değil manevî faziletler ile ayakta durduğu bilinmelidir ve Müslümanlar arasında aslî bir denklik bulunduğu takdir edilmelidir.

Sultan Abdülmecid Han’ın Cevabı

Rusya fevkalâde sefiri meşhur Prens Mençikof, merhum Sultan Abdülmecid Han’ın huzurunda, yol ve köprü inşâsından Osmanlı Devletini alıkoymak maksadıyla, yol ve köprülerin çoğalması halinde düşman saldırısının kolaylaştırılmış olacağı yolunda sözler söyleyince, zeki Sultan şöyle söylemiş:
“Sizin sözünüze göre her devlet için en doğru hareket, Çin devleti gibi memleketin etrafına sur çekmektir."

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/29.html)
Başlık: Din, İlmihalden Öğrenilir / Hangisi Daha Mükemmel!
Gönderen: Mücteba - 30 Haziran 2012, 17:16:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve sizden hayra dâvet eder, iyiliği emreder, kötülüğü nehyeder bir cemaat (topluluk) bulunsun...”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 104)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 10 Şaban 1433 - Rûmî: 17 Haziran 1428

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)

Din, İlmihalden Öğrenilir

Yeterli din tahsiline sahip olmayan kimselerin, Kur’ân-ı Kerîm meâlinden, tefsirden veya hadîs-i şerîflerden din öğrenmesi mümkün değildir. Müslümanları, İslâmiyeti öğrenmek için Kur’ân-ı Kerîm meallerine ve tefsirlerine yönlendirmek doğru değildir. İşin başı Kur’ân tercümesi edinmek, okumak değildir. Çünkü, Kur’ân tefsiri bilmek müslümana farz-ı ayın değildir. Bu iş âlimlerin sahasına girer.
Din âlimi olmayan Müslümana ilk önce lazım olan şey, ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı akaid, fıkıh ve ahlâk kitaplarını okuyarak ilmihalini öğrenmektir.

İlmihal öğrenmek her müslümana farzdır. Meselâ, abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, zekâtı kim verir vs. gibi.

İslâm âlimleri yıllarca çalışarak, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir Müslüman, hangi mezhepte ise (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli), mezhebine âit kitapları (fıkıh kitapları veya ilmihali) okur, dinini öğrenir. Zaten her Müslümanın, bir ilmihâl kitabı okuyarak dinine âit lüzûmlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür.

Hangisi Daha Mükemmel!

Kanuni Sultan Süleyman merhum, şehzadeleri için gâyet mutantan (tantanalı) bir sünnet düğünü yaptırmıştı. Ondan evvel vezir Makbul İbrahim Paşa da evliliği münasebetiyle büyük bir düğün yapmış, Sultanı da davet etmişti.
Sultan Süleyman, sünnet düğünü sırasında İbrahim Paşa’ya:

“Paşa! Senin düğününle benim düğünümü nasıl buluyorsun, hangisi daha mükemmel?”
diye sordu. İbrahim Paşa, “Benim düğünüm, Sultanım.” dedi.
Padişah bu sözden biraz gücenmiş olarak, “Neden?” dedi.
Paşa dedi ki:
“Efendim, benim düğünüme zamanın sultanı teşrif etti. Sizin düğününüze o rütbede bir zat geldi mi?”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/6/30.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2012, 09:40:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin (müctehidlerinin ahkamda) ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Temmuz Pazar 2012

Hicrî: 11 Şaban 1433 - Rûmî: 18 Haziran 1428

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)

Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullah'a (s.a.v.) vahiy gelirdi. Ashâb-ı Kirâm bizzat Resûlullah’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyip ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullah’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları bir çok hükümleri kitablara yazmağa elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdı ile amel ederlerdi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman kalan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan sonra, tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı. Nice bid’at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğretmeleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük alimler de her mes’eleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe’ye, kimi İmâm Şâfiî’ye, kimi İmâm Mâlik’e, kimi İmâm Ahmed’e, kimi Süfyân-ı Sevrî’ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî’ye ve diğerlerine uydular (rahimehumullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi (Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî) vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelî bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi ehl-i sünnet ve cemâattir. Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ’nın izni ile olmuştur. Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet’e girer.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/1.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 02 Temmuz 2012, 12:33:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Temmuz Pazartesi 2012

Hicrî: 12 Şaban 1433 - Rûmî: 19 Haziran 1428

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)

Fıkıh - Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmenin meâli: “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd’dir.” (Bakara Sûresi, âyet 267)

Hadîs-i şerîfte “Yağmurların, nehir ve çeşme (gibi akarsu)ların, tarla (içindeki) kaynağın suladığı (arâziden çıkan) şeylerde öşür (1/10: onda bir), (dolaba koşulan) hayvanlar ile (yani: parayla) sulanan (yerden elde edilen) şeylerde ise yarım öşür (1/20: yirmide bir) vardır.” buyurulmuştur.
Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.
Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken; arâzide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.

Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.
Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri yağlı maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.
Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.
Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, (o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan) da öşür vermek lâzımdır.

Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa İmâm-ı A’zam buyuruyor ki:
Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/2.html)
Başlık: Berâat Gecesi'nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2012, 04:23:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şa’bân ayının on beşinci (15.) gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Temmuz Salı 2012

Hicrî: 13 Şaban 1433 - Rûmî: 20 Haziran 1428

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)

Berâat Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur.
Namaza şöyle niyet edilir:
“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip, süedâ defterine kaydeyle.”

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.
Namazdan sonra; Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11’dir. Resûlullah Efendimiz’in isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için,

Aşağıdaki 11 şey 14 adet okunur. Bunlar;
1. İstiğfâr: 14 kere,
2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,
3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,
4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,
5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,
6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)
7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,
8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,
9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,
10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,
11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/3.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 04 Temmuz 2012, 13:07:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa’bân ayının onbeşinci gecesinde dünya semâsına rahmetiyle tecellî eder ve Benî Kelb kabîlesinin koyunlarının tüylerinden daha çok günâhı bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Temmuz Çarşamba 2012

Hicrî: 14 Şaban 1433 - Rûmî: 21 Haziran 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Vefatı (1546) • ABD'nin Kuruluşu (1776) • Sultan Vahdeddin Han'ın Tahta Çıkışı (1918)

Bu gece Berâet Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Berâat Gecesinin Faziletleri

Berâet gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işeri- bu gecede ayırt edilir, yazılır.
• Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Her kim bu gece yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”
Diğer bir hadîs-i şerîfte:
“Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: (Arefeden önceki) Terviye gecesi, arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi.”
• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte “Şa’bân ayının yarısının olduğu gece Allâhü Teâlâ (nın rahmeti) dünya semasına iner…” buyuruldu.
• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.
• Resulullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir.


Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.
On dördüncü gecesi kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.
On beşinci gecesi kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etme izni verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun açık bir şekilde artması Allâhü Teâlâ'nın bir sünneti, âdet-i ilâhidir. Burada ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Cemil, Kız: Cemile


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/4.html)
Başlık: Resûlullâh’a Salevât Getirmek
Gönderen: Mücteba - 05 Temmuz 2012, 11:28:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cuma günü ve Cuma gecesi bana salevat okumayı çoğaltınız. Kim böyle yaparsa ben kıyâmet gününde ona şâhit veya şefâatçi olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Temmuz Perşembe 2012

Hicrî: 15 Şaban 1433 - Rûmî: 22 Haziran 1428

Büyük İstanbul Yangını (1756) • Fransa'nın Cezayir'i İşgali (1830) • İskenderun'un Kurtuluşu (1938) • Cezayir'in İstiklâli (1962)

Resûlullâh’a Salevât Getirmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in üzerimizdeki hakkını ödemektir.

Salevât: Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Onun en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammed ve alâ âl-i Muhammed” demektir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını sonsuz, kendisini her tâifeye şefaatçi, cennette yüksek ve nurlu vesîle makamına kavuşturmakla pek çok tazim eyle” demektir.

Hadîs-i Şerîfte şöyle buyuruldu:

“Kıyâmet gününde üç sınıf kimse, gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı arşın altında bulunurlar. Onlar ümmetimi sıkıntıdan kurtaran, sünnetlerimi ihyâ eden ve bana çok salevât getirendir.”

"Kim bana Cuma günü ve Cuma gecesi yüz defa salevât getirirse Allâh onun yüz ihtiyacını giderir. Onların yetmişi âhirete otuzu da dünyaya aittir. Sonra Allâhü Teâlâ bir melek vazifelendirir de size hediyelerin arz olunduğu gibi o salavatı bana arz eder. Muhakkak ben (salevat okuyanları) hayatımda bildiğim gibi vefâtımdan sonra da bilirim."

Hz. Ebûbekr (r.a.) buyurdu: "Resûlullâh’a salevât okumak, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları mahveder. Resûlullâh’a selâm, köle azad etmekten efdaldir. Resûlullâh’ı sevmek, Allâh yolunda cihad etmekten üstündür."

İbn-i Abdüsselâm dedi ki “Resûlullâh’a salevat okumanız, Allâh katında asla onun için şefaat istemek değildir. Allâh bize iyilik edene hayırlısı ile karşılık vermemizi ve karşılıktan âciz olduğumuza da hayır dua etmemizi emretti. Halbuki üzerimizde hesapsız hakkı olan habîbine başka bir şeyle karşılık vermekten aciz olduğumuzu bildiğinden salevat ile karşılık vermemizi emretti.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/5.html)
Başlık: Mukaddes Emanetlere Hürmet
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2012, 03:40:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler ve lâkin siz onların hayatını hissetmezsiniz.”
(Bakara Sûresi, âyet 154)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Temmuz Cuma 2012

Hicrî: 16 Şaban 1433 - Rûmî: 23 Haziran 1428

Hicaz'ın Osmanlı Topraklarına Katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han'a Teslimi (1517)

Mukaddes Emanetlere Hürmet

Yavuz Sultan Selim, Mısır’ın alınmasından sonra Mekke Emiri Şerîf Muhammed Ebu'l-Berekât’tan İmamü’l-müslimin ünvanı ile Haremi Şerif’in anahtarını almış ve Abbasî Halifesi Mütevekkil’i İstanbul’a getirerek Ayasofya Camiinde yapılan merasim ile İslâm hilâfetini üstüne almıştır.
Halife Mütevekkil padişahın hilâfet makamına lâyık olduklarını tasdik ederek sırtındaki kaftanını çıkarıp kendi eliyle Sultan Selim’e giydirmiştir.
İstanbul’a getirilen Mukaddes emanetler, başta Ashab-ı Kiram’dan Kâ'b b. Züheyr’e yazdığı kaside için Peygamber Efendimiz tarafından hediye edilen Hırka-i Saadet olmak üzere ilk önce Harem-i Hümayun dairesine konulmuş daha sonra ise Yavuz Sultan Selim’in inşa ettirdiği Hırka-i Saadet odasına yerleştirilmiştir.
Yavuz Sultan Selim Han, mukaddes emanetlerin ve Hırka-i Saadet dairesinin muhafazası, bakımı ve temizliği üzerinde titizlikle duruyordu.
Nitekim, perde ve sair örtülerinin hazırlanması için yeni bir terzihane kurdurdu. Dairenin halısının altına döşenecek hasırın, hasırcı ocağına kabul olunan salih kimselerce, abdestli olarak dokunmasını emir ve tenbih etti. Hatta vakit buldukça, bizzat kendisi Hırka-i Saadet dairesinin temizliği hizmetini büyük bir edep ve tazimle yapardı.

Yavuz Sultan Selim Han, Hırka-i Saadet dairesinin temizliği ve sair hizmetleri için hususi olarak kırk adet Hasodalı’yı vazifelendirmiş, bu nöbetçilerin gece gündüz Hırka-i Saadet’te bulunarak devamlı Kur’ân-ı Kerîm okumalarını, içeriyi daima mumlarla aydınlatmalarını ve dairenin yirmi iki günde bir sultanın vekili ve tülbent ağası riyasetinde gülsuyuyla ıslatılmış bezler ve süngerler ile temizlenmesini kanun haline getirmişti.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Sinan, Kız: Sevde


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/6.html)
Başlık: Bir Âlim: Molla Alaeddin Ali
Gönderen: Mücteba - 07 Temmuz 2012, 11:04:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Veonlar ki Rablerine secdeler, kıyamlar ederek gecelerler.”
(Furkan Sûresi, âyet 64)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Temmuz Cumartesi 2012

Hicrî: 17 Şaban 1433 - Rûmî: 24 Haziran 1428

Yeşilköy'de İlk Havacılık Okulu Açıldı (1912)

Bir Âlim: Molla Alaeddin Ali

Molla Alaeddin Ali, Sultan İkinci Mehmet ve Sultan İkinci Bâyezid devri âlimlerindendir. Küçük yaşta Herat, Semerkand ve Buhara’ya giderek büyük âlimlerden ilim aldı. Memleketi Bursa'ya döndüğünde önce medreselerde müderrislik sonra Bursa kadılığı daha sonra da Anadolu ve Rumeli kazaskerliği vazifelerinde bulundu. Molla Ali, Kazaskerlik vazifesinden ayrılınca Bursa şehrine yerleşti. Yılın üç mevsimini Uludağ'da, dördüncü mevsimi şehirde geçirirdi. Bu üç mevsim sırasında sık sık kar yağıyor, ama bu onun orada kalmasına engel olmuyordu. Zira orada tam bir huzur içinde ilimle meşgul oluyordu.

Molla Alaeddin Ali yatakta uyumazdı. Uykusu bastırdığında bile elindeki kitabı bırakmaz, oturduğu yerde duvara yaslanır ve biraz uyuklardı. İlimle bu kadar meşgul olmasına, onca tahkik ve tetkikte bulunmasına ve Matematik ilimlerinin tamamında, Kelam, Usul, Fıkıh ve Belagat ilimlerinde söz sahibi olmasına rağmen Nahiv’e dair Şerhu'l-Kâfiye ve Hesap ilmine dair yazdığı bir eserden başka herhangi bir kitap yazmamış, kitap telif etmekten çok talebe okutmayı tercih etmiştir.

Ömrünün sonlarına doğru şöyle dedi: “Cenâb-ı Hak'tan üç murâdım kaldı; Biri: Ailemden benden önce kimse vefât etmeye. İkinci isteğim: Ölüm sebebim uzun ve şiddetli olmayıp, Cenâb-ı Hak sekerât-ı mevtimi kolay eyleye. Üçüncü isteğim de: Hüsn-i hâtime (son nefeste imanla gitmek) müyesser eyleye…”

İki merâmının yerine geldiği görüldü, üçüncü isteği inşAllah olmuştur. Merhum H. 903-M.1498 yılında vefat etti.

Molla Alaeddin Ali ile alakalı latifelerden biri şöyledir: “Sultan İkinci Bâyezid Ramazan ayının sıcak yaz gününe rastladığı bir günde İstanbul mesirelerinden birine çıkmıştı. İkindi namazı kılındıktan sonra iftar vaktini beklemek üzere Sultanın huzuruna oturuldu. Akşamı da kıldıktan sonra Sultanla birlikte iftar yemeği yenilecekti. Güneş batmaya doğru yaklaşıyordu. Gerçekten uzun ve sıcak bir gündü. Molla Ali Çelebi, güneşin hareketinin yavaşlığını kinaye ederek “Sıcağın şiddetinden güneş bile hareket edemiyor.” dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/7.html)
Başlık: Peygamberimizin İslam Dinini Tebliği
Gönderen: Mücteba - 08 Temmuz 2012, 10:12:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamberin vazifesi ancak tebliğ etmekten ibarettir...”
(Mâide Sûresi, âyet 99)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Temmuz Pazar 2012

Hicrî: 18 Şaban 1433 - Rûmî: 25 Haziran 1428

Kırklareli'nin Bulgar İşgalinden Kurtuluşu (1913)

Peygamberimizin İslam Dinini Tebliği

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Allah ile kullar arasındaki vazifesini noksansız ifâ ederek dünyadan ayrılmıştır. Onun peygamberliği yalnız bir kavme değil, bütün insanlara ve cinlere şâmil idi. Hayatında İslâmiyet henüz bütün insanlara tebliğ edilemediği için bu vazifenin devamı Müslümanlara kalmıştı.

Müslümanlar Müslüman olmayanlara İslâm dinini tebliğ ederler. Neticede Müslümanlığı kabul ederlerse dinde kardeş olurlar. Etmezlerse kendileri bilirler. Zorla Müslüman yapmak yoktur, işte “Dinde zorlama yoktur…” meâlindeki (Bakara Sûresi, 256.) âyet-i kerîmesi de bu hakikati bildirir.

Müslümanlıkta cihad etmek, İslâmiyet’i düşmanlarına karşı müdafaa ve fitnelerin ortaya çıkmasına meydan vermemek, İslâmiyet’in yüceliğini cihana ulaştırmak ve düşmanların hücumundan İslâm ülkelerini korumak içindir. Yoksa başka milletleri zorla İslâmiyet'i kabul etmeye sevk için değildir.

Müslümanlıkta zorlama bulunmadığı içindir ki, Müslümanlara mağlûp olan milletler, yine kendi dinlerini muhafaza edegelmişlerdir. Hiç biri zorla İslâmiyet’e sokulmamış, hiçbirinin vicdan hürriyetine aslâ müdahale edilmemiştir.

Peygamberlerin sözlerinden, ilâhî kitaplarda yazılanlardan dolayı ve Cenâb-ı Hakk’ın varlığına bütün kâinatın şahadet edip durmasından ötürü hakikat ortaya çıkmıştır. Her akıllı insan, bunu düşünüp tasdik edebilir. Artık zorlamaya lüzum yoktur. Herkes geleceğini düşünmeli, dinsizlik yüzünden uğrayacağı uhrevî cezayı nazara almalı, zorlamaya hacet kalmaksızın kendi rızasıyla, temiz kanaatiyle İslâm dinini kabul etmelidir. Aksi takdirde âkıbetini kendisi düşünsün.

Bakara Sûresi’nin, 256. Âyet-i kerîmesinde (meâlen) "…Artık her kim Allâhü Teâlâ’ya iman ederse o muhakkak en sağlam bir kulpa yapışmış olur…” buyrulmaktadır. Yani bu halde hakikî bir dine sarılmış, ezelî, ebedî ve bir olan Allâhü Teâlâ’nın ulûhiyetini tasdik ederek kendi geleceğini temin eylemiş, tehlikelerden kendisini kurtarmış olur."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/8.html)
Başlık: Hazreti Âişe Vâlidemiz Anlatıyor
Gönderen: Mücteba - 09 Temmuz 2012, 10:06:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak oruçlu için, iftar anında reddolunmayacak duâ vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Temmuz Pazartesi 2012

Hicrî: 19 Şaban 1433 - Rûmî: 26 Haziran 1428

Emir Timur'un Bağdat'a Girişi (1401) • Rumeli Hisarı'nın İnşa Edilmesi (1452)

Hazreti Âişe Vâlidemiz Anlatıyor

Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemiz şöyle anlattı: “Resûlullâh Efendimiz(s.a.v.), ayakkabılarını tamir ediyor, ben de ip eğiriyordum. Mübârek alnı terliyor, terledikçe terinden nurlar saçılıyordu. Ben hayran şekilde onun yüzüne bakıp kaldım.

Resûlullâh “Neye şaşırdın?” diye sordular.

Ben: “Yâ Resûlallâh! Sana baktığımda alnının terlediğini ve terlerinden nurlar yayıldığını gördüm. Eğer şu beyitin sahibi seni göreydi, vasfettiği kişinin sen olduğunu söylerdi.” dedim.” Hz. Âişe (r.anhâ) şairin “Yüzünün güzelliğine baktığında ziyasının şimşek gibi her tarafı aydınlattığını görürdün” manasındaki beyti okudu. Sonra şöyle anlattı:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) elindekini bıraktı ve yanıma geldi, iki gözüm arasından öptü. “Ey Âişe! Allâh seni hayırla mükâfâtlandırsın, beni sevindirdiğin gibi seni sevindirsin.” buyurdular.


Nezafet Îmandandır

İnsan, başta kendi sağlığı olmak üzere çevresindekilerin sağlığı için el temizliğine dikkat etmelidir. Zira çevremiz ile en çok elimiz temas eder. Bir kısım hastalıklardan korunmak için, temas ettiğimiz her şeyde bakteri ve mikropların bulunma ihtimaline karşı elleri yıkamak gerekir:

• Yemek hazırlamadan önce ve hazırladıktan sonra,
• Her yemekten önce ve sonra,
• Hasta olan bir kişiyle temas ettikten sonra,
• Çöpe veya çürümüş, bozulmuş yiyeceklere temastan sonra,
• Toplu taşıma araçlarını kullandıktan sonra,
• Başta para olmak üzere, telefon, bilgisayar v.b. gibi ortak kullanılan eşyalara temas ettikten sonra,
• Hayvanlara dokunduktan sonra, heladan çıktıktan sonra,
Mutlaka eller sabunla yıkanmalıdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/9.html)
Başlık: Oruçlu İçin Müstehap Olan Şeyler:
Gönderen: Mücteba - 10 Temmuz 2012, 11:49:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz. Çünkü o, okuyana kıyâmet günü şefâatçi olarak gelecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim) 

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Temmuz Salı 2012

Hicrî: 20 Şaban 1433 - Rûmî: 27 Haziran 1428

İstanbul Zelzelesi (1894)

Oruçlu İçin Müstehap Olan Şeyler:

“Sahur” seher vaktinde yiyilecek yemektir. “Seher” de ikinci fecirden (sabah namazı girdiği vakitten) biraz evvel olan vakit demektir.

• Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehaptır. Bunun vakti, gecenin sonudur.
Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Sahurun geciktirilmesi müstehap ise de ikinci fecrin tulü’ yani sabah namazının vakti girip girmediğinde şüphe edilecek zamana kadar geciktirilmesi mekruhtur.
• Oruç hali namazda kalbin huzuruna mani olmasın diye vakit girince iftarı acele etmek yani akşam namazı kılmadan evvel oruç açmak, müstehaptır.
• Akşamleyin iftar esnasında duâ edilmesi sünnettir.
• Orucu hurma gibi tatlı bir şey ile açmak menduptur.
• Oruçlunun yakınlarına, fakirlere fazla ihsan etmesi ve sadaka vermesi müstehaptır.
• Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur’ân-ı Kerîm okuması, zikir ile, Resûl-i Ekrem Efendimiz’e salevâtı şerife okuması ve ilim ile meşgul olması müstehaptır.
• Oruçlunun fuzuli kelâmdan, yani: Lüzumsuz sözlerden dilini tutması da müstehaptır. Gıybetten, nemimeden (söz taşımaktan) kaçınmak her zaman lazımdır. Bu Ramazan-ı şerifte ise daha kuvvetli olmalıdır.
Ramazan-ı şerîfte mümkünse oruç tutmaya mani olacak derecede vucûda zafiyet veren işlerde bulunmamalıdır. Kat’î bir zaruret bulunmadıkça kendisini pek ağır işler ile yorarak oruç tutamaz bir hâle getirmek uygun değildir.

Atalar Sözü:

• Ömür biter ihtiyaç bitmez.
• Malın bekçisi sadakadır.
• Cömertin bir akçesi cimrinin hazinesinden bereketlidir.
• Toprak hepimizin anasıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/10.html)
Başlık: Kur’ân-ı Kerîm’i Öğrenip, Okumak ve Okutmak
Gönderen: Mücteba - 11 Temmuz 2012, 10:12:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Temmuz Çarşamba 2012

Hicrî: 21 Şaban 1433 - Rûmî: 28 Haziran 1428

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)

Kur’ân-ı Kerîm’i Öğrenip, Okumak ve Okutmak

Her müslümanın namazı câiz olacak kadar Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini ezberlemesi farz-ı ayındır.
Fâtiha sûresiyle diğer bir sûreyi ezberlemek vâcibtir ki bununla farz da yerine getirilmiş olur.
Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kısımlarını ezberlemek de müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir.
Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında Mushaf-ı Şerîf’ten bakarak okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir.
Kur’ân-ı Kerîm’i namaz haricinde de kıbleye dönerek ve temiz elbiseler giyinmiş bulunarak abdestli okumak müstehabtır.
Kur’ân Kerîm’i okumaya eûzü besmele ile başlamak müstehabdır.
Kur’ân-ı Kerîm’i ayda bir kere hatmetmek, yani Fatiha’dan Nâs sûresine kadar tamamını okumak evlâdır. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesini tercih edenler de vardır.
Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden az bir müddette hatmetmek müstehab değildir. Çünkü böyle az bir müddette okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’in yüksek manalarını düşünemez, tecvidine de riâyet edemez.
Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek farzdır. Başka işler ile uğraşan kimselerin yanlarında Kur'ân âyetlerinin alenen (duyulacak surette sesli) okunması uygun değildir. Bu halde Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemeyenler değil, okuyanlar günaha girmiş olurlar.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak nâfile ibadetten, sesli okumak gizli okumaktan ve dinlemek, okumaktan daha faziletlidir.
Bir kimse yürürken veya bir iş görürken Kur’ân-ı Kerîm’i okuyabilir.
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup öğrenmiş olan kimse sonradan Mushaf-ı Şerîf’ten okuyamayacak derecede unutacak olsa günahkâr olur.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gibi başkasına öğretmekte pek büyük bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip başkalarına öğreteninizdir.” buyurdular.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/11.html)
Başlık: Zekât Ve Sadakânın En Makbulü
Gönderen: Mücteba - 12 Temmuz 2012, 07:33:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin hayatta ve sıhhatli iken bir dirhem (gümüş para) sadaka vermesi, ölmek üzere iken yüz dînar (altın para) sadaka vermesinden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Temmuz Perşembe 2012

Hicrî: 22 Şaban 1433 - Rûmî: 29 Haziran 1428

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)

Zekât Ve Sadakânın En Makbulü

Bakara Sûresinin, 273. âyetinin tefsiri:

“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için istemeye tenezzül etmeyip tahammül ettiklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”


Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de -ne meskenleri ne de akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah’ın medresesinin Allah yoluna kendilerini vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dır.”

İşte bu âyet-i kerîme bunlar dolayısı ile nâzil olmuştur. Fakat hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmağa vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer. Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir.
Bilhassa bu yerlere ve herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/12.html)
Başlık: Hz. Âişe-İ Sıddîka (R.Anhâ) Vâlidemiz
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2012, 11:40:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh Efendimiz’e, ‘Sana insanların en sevgilisi kimdir?’ diye soruldu. ‘Âişe’ buyurdu. ‘Erkeklerden kimdir?’ denildi. ‘Âişe'nin babası(Ebû Bekir r.a.)dır.’ buyurdu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Temmuz Cuma 2012

Hicrî: 23 Şaban 1433 - Rûmî: 30 Haziran 1428

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)


Hz. Âişe-i Sıddîka (R.Anhâ) Vâlidemiz

Hz. Hadîce (r.anhâ) vâlidemizden sonra Resûlullâhın en faziletli zevcesi, Hz. Ebûbekr’in kızı Hz. Âişe radıyallâhü anhâ vâlidemizdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’le dokuz sene beraber olmuş ve bu müddet zarfında gerek fiilî gerekse kavlî sünnetlere dâir rivâyetleri dînî bir çok meselenin kaynağı olmuştur. Kendisinden 2210 hadîs-i şerîf rivâyet edilmiştir. Fıkhımızın dörtte biri ondan rivâyet edilmiştir.

Ashâb-ı Kirâm bir hadîs-i şerîfte müşkilata düşseler ona sorarlardı.

Hz. Ali (k.v.), Hz. Âişe’den bir rivâyette bulunacağında “Bana Resûlullâh’ın sevgili (zevce)si Hz. Sıddîk’ın kızı (Âişe-i) Sıddîka haber verdi.” derdi.

Hz. Âişe vâlidemiz Peygamberimizin vefâtından sonra bir gün oruç tutar, bir gün yerdi. Gündüz ve geceleri çok namaz kılar ve çok sadaka verirdi. Hz. Muâviye’nin (r.a.) kendisine gönderdiği seksen bin dirhemi geldiği gibi fakirlere dağıtmış, yanında bir dirhem bile kalmamış idi. Kendisi de oruçlu olduğundan hizmetlisine iftar için bir şeyler hazırlamasını söyledi. O da sadece ekmek ve biraz zeytinyağı getirdi ve “Ey Mü’minlerin anası! O paradan bir dirhem ayırsaydın da biraz et alsam olmaz mı idi?” dedi. Hz. Âişe de “Eğer bana hatırlatsa idin öyle yapardım.” buyurdu.

Hz. Âişe vâlidemiz, kadınlara devamlı tavsiyelerde bulunurdu. Onlara şöyle tavsiye etmiş idi:

“Kadın üzerinde kocasının hakları vardır:

Kocasının döşeğinden çıkmaması, öfkeli zamanından sakınıp neşeli zamanını gözetmesi, kazandığında tutumlu olması, onun emrine asi gelmemesi, sırlarını saklaması, iffetli olup namusuna hıyânet etmemesidir. Kadın bunları yaparsa cennete girer.”

Hz. Âişe, hicretin elli yedinci senesi vefât etmiş olup kabri Medîne’de Cennetü’l-bakî’dedir. (RadıyAllahü Teâlâ anhâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/13.html)
Başlık: Ramazan Ayı, Oruç ve Teravih’in Fazileti
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2012, 11:44:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice (gece ibâdeti için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri (ancak) uykusuzluktur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Temmuz Cumartesi 2012

Hicrî: 24 Şaban 1433 - Rûmî: 01 Temmuz 1428

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)

Ramazan Ayı, Oruç ve Teravih’in Fazileti

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice (gece ibâdeti için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri (ancak) uykusuzluktur.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• Âdemoğlunun yaptığı her amel(in sevabı) on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor: Ancak oruç hariç. Çünkü oruç benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm. Zira oruç tutan benim için şehvetini, yemesini içmesini terk eder.

Oruç cehenneme karşı kalkandır.

Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar yaptığı zamanda, diğeri de Rabb’ine kavuştuğu zamandadır.

Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”

• “Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, Cehennem kapıları kapanır, hiçbir kapısı açılmaz, cennet kapıları açılır ve hiçbir kapısı kapanmaz. Bir nidacı: ‘Ey hayır işlemek isteyen, gel. Ey günah işleyecek olan, günahtan vazgeç.’ diye nida eder, çağırır.

(Ramazan ayında) Allâh’ın cehennemden âzât ettiği kulları vardır. Bu, Ramazan’ın her gecesi böyledir.”

• “Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek terâvih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.
• Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.
• Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
• “Kim ki, yalan sözü ve yalan işi bırakmazsa, Allâhü Teâlâ o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına bir kıymet vermez..”
• Ramazan ayın(da günahlar)dan sakınınız. Çünkü diğer zamanlarda olmadığı kadar sevaplar kat kat verilir. Günahlar da böyle kat kattır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Halil, Kız: Halide

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/14.html)
Başlık: İslam'ın Şartlarından Zekât
Gönderen: Mücteba - 15 Temmuz 2012, 16:44:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Onların mallarından bir sadaka (zekât) al ki, onunla kendilerini tezkiye etmiş, temizlemiş olursun...” (Tevbe Sûresi, âyet 103)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Temmuz Pazar 2012

Hicrî: 25 Şaban 1433 - Rûmî: 02 Temmuz 1428

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)

İslam'ın Şartlarından Zekât

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.

Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir meâli: “Sadakalar, ancak fakirlere, yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûba (kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara), (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur...” (Tevbe Sûresi, âyet 60) buyrularak bu sekiz sınıf bildirilmiştir.

Zekât, İslâm'ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır.

Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından başka, 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.

Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.

Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalbi ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.

Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Mustafa, Kız: Meryem

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/15.html)
Başlık: Orucun Sevabını Gideren Şeyler / Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 16 Temmuz 2012, 11:38:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim kıbleye hürmet ederse, Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Temmuz Pazartesi 2012

Hicrî: 26 Şaban 1433 - Rûmî: 03 Temmuz 1428

Orucun Sevabını Gideren Şeyler

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Beş şey orucu bozar (orucun sevabını giderir):
Yalan söylemek, gıybet etmek, nemîme (insanlar arasını bozmak için uğraşmak, söz götürmek), yalan yere yemîn etmek ve şehvetle bakmak.”


"Oruç -siz onu zedelemedikçe- sizin için kalkandır" ‘Onu ne zedeler.’ diye soruldu.
“Yalan ve gıybet.” buyuruldu.

Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble açısına veya belli bir açı farkına denk geldiği vakittir.
Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth Şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir. Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerinde kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/16.html)
Başlık: Namaz Kılanın Önünden Geçilmez / Ramazan Ayı İctima‘I, Ru’yet Ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 17 Temmuz 2012, 11:15:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Namaz kılanın önünden geçen kimse, üzerine ne kadar günah aldığını bilse onun önünden geçmektense kırk (bu kadar zaman, yerinde) durmayı daha hayırlı bulurdu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Temmuz Salı 2012

Hicrî: 27 Şaban 1433 - Rûmî: 04 Temmuz 1428

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)


Namaz Kılanın Önünden Geçilmez

Namaz kılanın önünden geçmek, mekruhtur, edebe aykırıdır ve günahtır. Bundan sakınmak gerekir.
Ancak namaz kılanın önünde ağaç, direk, sandalye gibi sütre bulunursa geçilebilir.

Namaz kılanın önünden geçmenin mekruh olması, kırlarda, büyük mescitlerde namaz kılanın secde edeceği yerden geçilmesi halindedir. Çünkü böyle büyük yerlerde namaz kılanın önünden hiç geçilmemesinde zorluk vardır. Evlerde, küçük mescitlerde ise namaz kılanın önünden geçmek mekruhtur.

Fakat mescitte ileri saflarda yer var iken arkadaki safları işgal eden kimsenin önünden geçip ileri gidilmesi câizdir.

Kâbeyi tavaf edenler namaz kılıyor sayıldığından tavaf alanının kenarında namaz kılanların önünde sütreye hâcet olmadığı gibi Kâbe’nin içinde ve Makâm-ı İbrâhim’de de namaz kılanın önünden geçene mâni olunmaz.

Namaz kılanın önünden geçmek, -geçen ister erkek ister kadın olsun- namazı bozmaz.

Ramazan Ayı İctima‘I, Ru’yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Ramazan ayı ictimâ‘ı 19 Temmuz Perşembe günü Türkiye saati ile 07.25’dedir.

Ru’yet ise (19 Temmuz Perşembe) Türkiye yaz saati ile 20.55’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas okyanusunun orta ve güneyinde Büyük Okyanusun orta, güneyi ve Avustralya.

Hilâl; Türkiye’nin kuzey sahil şeridi hariç tamamında, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da ilerleyen saatlerde görülebilecektir. Almanya ve

Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 20 Temmuz Cuma günü de Ramazan ayının 1’i olmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/17.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2012, 10:56:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ayların efendisi Ramazan ayıdır, günlerin efendisi de Cuma günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Temmuz Çarşamba 2012

Hicrî: 28 Şaban 1433 - Rûmî: 05 Temmuz 1428

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)


Ramazân-ı Şerîf

20 Temmuz Cuma günü idrâk edeceğimiz mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir.

Ramazân-ı şerîf Kur’ân ayıdır. Bu itibarla, Kur’ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur’ân hatmi yapmalıdır.

Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâddır.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

• Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.
• İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.
• Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ü selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” denilip, bittikten sonra da 7 veya 70 salâtü selâm okunur ve duâ edilir.
• İftara yakın, “Allâhümme yâ vâsia’l-mağfiratiğfirlî”,
• İftarda da, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmen-tü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” veya “Zehebe’z-zameu vebtelleti’l-urû-ku ve sebete’l-ecru inşâAllah” duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Kılınacak Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek, ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban’ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır. “Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için...” diye niyet edip “Allâhü Ekber” denilerek namaza durulur.

Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 İnnâ a’taynâ, ikinci rek’atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/18.html)
Başlık: Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
Gönderen: Mücteba - 19 Temmuz 2012, 10:14:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim Ramazan ayında hak olduğuna inanarak ve riya karıştırmayarak Allah rızası için kâim olursa (teravih kılarsa) onun geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Temmuz Perşembe 2012

Hicrî: 29 Şaban 1433 - Rûmî: 06 Temmuz 1428

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)


Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alırsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez. Çünkü mescidlerin fazîleti daha fazladır.

Terâvîh namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm da verilebilir.

Terâvîh namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır. Dört rek’atte bir selâm verilince, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır. Cemâatle kılındığı zaman, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder. İmam da kırâati âşikâre (sesli) okur.

Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ve hızlı okumasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına îtinâ gösterilmelidir.

Bir kimse, imâm yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Terâvih son bulunca noksan rek’atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, sonra terâvihi tamamlasa da câiz olur.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar terâvîhi kılmalıdırlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/19.html)
Başlık: Ramazan Ayının Fazileti
Gönderen: Mücteba - 20 Temmuz 2012, 10:53:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


“Oruçlunun uykusu ibadet, susması tesbihtir. Amelinin sevabı kat kat verilir, duâsı kabul olunur ve günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyharî, Şuabü’l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Temmuz Cuma 2012

Hicrî: 01 Ramazan 1433 - Rûmî: 07 Temmuz 1428

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Ramazan Ayının Fazileti

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular ki:

“…Bilmek gerekir ki Ramazan ayı büyük bir aydır.

Bu ayda yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri bütün nâfile ibâdetler Ramazan ayının dışında yapılan farzlara denktir.

Kim bu ayda bir farzı edâ ederse Ramazan ayının dışında yetmiş farzı edâ etmiş gibi olur.

Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzâd olmasına sebep olur. Oruç tutanın sevabından hiçbir şey eksilmeden, aynı sevab kendisine de verilir.

Kim bu ayda emri altında bulunanların işlerini hafifletirse Allâhü Teâlâ onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder.
Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayı geldiği zaman bütün esirleri serbest bırakır, her isteyenin isteğini verirdi.
Kim bu ayda hayırlar ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olursa, o kimse senenin tamamında hayırlı amel işlemeye muvaffak olur. Bu ayı dağınık bir vaziyette geçiren kimse senenin tamamında dağınık olur. Bu ayı fırsat bilerek mümkün olduğunca manen derlenip toparlanmak için gayret göstermek lazımdır.

Allâhü Teâlâ, bu ayın her bir gecesinde azabı hak etmiş binlerce kişiyi cehennemden azâd eder. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur, rahmet kapıları açılır.

İftarı acele (ilk vaktinde) yapmak ve sahuru geciktirmek (son vaktinde yapmak) Peygamber Efendimiz’in sünnetlerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta çok dikkat etmiştir. Zîra iftarı acele yapmak ve sahuru geciktirmek oruç tutanın kendi âcizliğini ve ihtiyacını itiraftır ki, kulluk makamına münasip olan budur.

İftarı hurma ile yapmak sünnettir.

Bu ayda teravih kılmak ve Kur'ân-ı Kerîm hatmi yapmak, birçok fayda ve sevab kazandıracak olan sünnet-i müekkedelerdendir.

Allâhü Teâlâ bizleri, Habîbi -aleyhisselâtü ve's-selâm- hürmetine bunları yapmaya muvaffak kılsın.” Âmîn.
(Mektubât-ı İmâmı Rabbânî, 1/m. 45)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/20.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 21 Temmuz 2012, 13:45:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de onu okursa kıyâmet günü onun için nûr olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Temmuz Cumartesi 2012

Hicrî: 02 Ramazan 1433 - Rûmî: 08 Temmuz 1428

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)


Kur'ân-ı Kerîm Hatmi

Allâhü Teâlâ tarafından Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bir mucize olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar okumaya hatim denir. Kur'ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnettir.

Cebrâil (a.s.) her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan ayının sonuna kadar Kur’ân-ı Kerîm’i Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) mukabele eder; yani o okur, Peygamberimiz dinler, Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadan âhirete irtihal buyurdukları sene, bu mukabele iki kere yapılmıştı.

İmâm-ı Âzam (rh.) “Bir kimse senede iki defa Kur'ân-ı Kerîm’i hatmederse hakkını vermiş olur.” buyurdular.

Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederken, Vedduhâ Sûresi’nin sonunda “Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber” diyerek tekbîr getirmeye başlamak ve sonuna kadar her sûrenin sonunda da tekbîri tekrarlamak sünnettir.

İhlâs Sûresi’ni üç kere okuduktan sonra Felak ve Nas Sûreleri okunur.

Hatimden sonra hemen diğer hatme başlamak da sünnettir. Übeyy ibni Ka’b (r.a.) “Peygamberimiz Kul eûzü bi Rabbinnâs sûresini okuyunca, Fâtiha’dan başlar ve Bakara Sûresinin Ve ülâike hümü’l-müflihûn’ âyetine kadar ilk beş âyetini okuduktan sonra hatim duâsını yapardı.” demiştir.

Bir kimse “Yâ Resûlallâh! Hangi amel Allâh’a daha sevimlidir?” diye sormuştu. Peygamberimiz “Konup göçenin ameli!” buyurdu. “Konup göçen ne demektir?” diye sordu. Peygamberimiz “Kur'ân’ı Kerîm-i hatmedip bitirdikten sonra tekrar başlayandır.” buyurdu.

Hatimden sonra duâ etmek de sünnettir. Peygamber Efendimiz “Kur'ân'ı hatmeden kimsenin duâsı kabul olunur.” buyurmuştur.

Enes b. Mâlik (r.a.) Kur’ân'ı hatmettiği zaman ailesini (ve dostlarını) toplar, ziyâfet verir ve duâ ederdi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/21.html)
Başlık: Bu Ne Süt Verir Ne De Yük Taşır
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2012, 05:17:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa (zekât veya sadaka verirse) o kimseye yediyüz kat sevap yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Temmuz Pazar 2012

Hicrî: 03 Ramazan 1433 - Rûmî: 09 Temmuz 1428

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)


Bu Ne Süt Verir Ne De Yük Taşır

Übeyy ibn-i Ka'b (r.a.) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) beni zekâtları toplamaya memur etmişti. Ben de birisine gittim. O kişi, malının tamamını toplayınca, baktım, zekât olarak bir yaşını doldurmuş bir dişi deve vermesi icab ediyordu. Kendisine ‘Bir yaşını doldurmuş bir dişi deveyi zekât olarak ver,’ dedim. Dedi ki, ‘Bu devenin ne sütü olur, ne de yük taşır; ondan istifade edilmez. Ama şu deve hem genç, hem kuvvetli ve hem de semiz. Bunu al.’ Ben, ‘Emrolunmadığım şeyi alamam (sana farz olan diğeridir). İşte Resûlullah, sana yakın. Eğer bunu vermek istiyorsan bana söylediğin gibi Resûlullah’a da arz et. Böyle yap. Şayet Resûlullah kabul ederse ben de kabul ederim, kabul etmezse ben de kabul edemem,' dedim. ‘Ben gidip söyleyeceğim,’ dedi. Güçlü kuvvetli deveyi de yanına aldı ve beraberce Resûlullah’ın huzuruna vardık.

‘Ey Allâh’ın nebisi, senin memurun, benden malımın zekâtını almak için geldi. VAllahi bundan önce ne Resûlullah, ne de onun memurları malımın zekâtını almak için gelmedi. Memurun gelince ben malımı topladım. Bana bir yaşını doldurmuş bir dişi deveyi vermem icab ettiğini söyledi. Ama onun ne sütü olur, ne de yük taşır. Ben alması için ona genç ve kuvvetli bir deve verdim. Fakat kabul etmedi. İşte o vereceğim deve, size onu da getirdim.’ dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Size farz olan bir yaşındaki devedir. Eğer daha fazla hayırda bulunmak istersen -Allah sana mükâfatını versin- biz onu kabul ederiz,” dedi.

‘Yâ ResûlAllah. işte deve bu, Onu getirdim, kabul buyurun,’ dedi. Resûlullah da “Öyleyse bu deveyi alın,” dedi ve malının bereketli olması için duâ buyurdular.

Atalar Sözü:

• İftira dağdan taştan ağırdır.
• Herkesin kazanı kapalı kaynar, içindeki et mi, dert mi bilinmez.
• Gel denen yere girmeyi âr eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/22.html)
Başlık: Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Haller
Gönderen: Mücteba - 23 Temmuz 2012, 10:33:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Sizden her kim o günlerde (Ramazan ayında oruç tutamayacak derecede) hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar…”
(Bakara Sûresi, âyet 184)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Temmuz Pazartesi 2012

Hicrî: 04 Ramazan 1433 - Rûmî: 10 Temmuz 1428

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)


Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Haller

Bazı sebeplerden dolayı oruç tutmamak veya başlanılan orucu açmak mübahtır. Bunlar:

Yolculuk: Ramazanı Şerîf'te en az üç günlük (yaya on sekiz saatlik = 90 km) bir yere gidecek olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bundan dolayı o gün yola çıkınca oruçlu bulunmamış olur. Fakat bir kimse oruca niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa, orucunu tamamlar. Bozarsa, sâdece kazâ gerekir.

Hastalık: Bir hasta öleceğinden, aklının gitmesinden, hastalığının artmasından veya uzamasından korkacak olursa oruç tutmayabilir veya tutmuş olduğu orucu açabilir. Bunda sâdece korku kâfi değildir. Hastanın tecrübesi veya görülen alâmetlerden kat'i kanaati bulunmalı veya Müslüman bir doktor haber vermelidir. Sonradan iyileşince tutamadığı günleri kazâ eder.

Şiddetli açlık ve susuzluk: Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan dolayı ölmesinden, aklına bir noksanlık gelmesinden bir tecrübe, bir alâmet veya müslüman bir doktorun haber vermesi ile korkarsa, orucunu -sonra kaza etmek şartı ile- açabilir.

Gebelik, süt analığı: Ramazan-ı Şerîf’te gebe bulunan, kendisinin veya başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, kendisine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa, orucunu açabilir. Sonra onu kazâ eder.

Hayız ve nifas hâli: Bir kadın Ramazan-ı Şerîf'te gündüzün âdet görmeğe başlarsa veya çocuk dünyaya getirirse, orucu bozulmuş olur. Artık âdet günlerinde ve lohusalık müddetinde oruç tutması câiz olmaz. Tutamadığı oruçları kaza eder.

Yaşlılık: Vücudu artık oruç tutamayacak kadar takatsiz olan çok yaşlı ve güçsüz kimse oruç tutmayabilir. Böyle bir kimse için Ramazan-ı Şerîf’in her gününün orucuna bedel olarak bir fidye vermesi gerekir. Bu fidye Ramazan-ı Şerîf'in evvelinde veya sonunda, bir fakire yâhut daha çok fakire verilebilir.

Ziyâfet: Ziyâfet vermek veya bir ziyâfete dâvet olunmak, nafile oruçları açmak hususunda bir özür sayılır. Bunun için kişi, sonradan kazâ etmek üzere, vereceği veya çağrıldığı bir ziyâfetten dolayı, nâfile olarak tutmuş olduğu orucunu açabilir


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/23.html)
Başlık: Oruç Hakkında Bazı Fıkhî Meseleler
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2012, 10:34:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Oruç, (sadece) yemeyi ve içmeyi terk etmek(ten ibâret) değildir. Gerçek oruç, boş, faydasız ve çirkin sözleri terk ederek tutulan oruçtur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Temmuz Salı 2012

Hicrî: 05 Ramazan 1433 - Rûmî: 11 Temmuz 1428

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)


Oruç Hakkında Bazı Fıkhî Meseleler

Yolculuk veya hastalık özrü ile Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, daha sonra bunları kazaya müsait bir vakit bulmadan vefat etse üzerine kaza etmesi ve fidye vermesi lâzım gelmez. Şu kadar var ki fidye verilmesini vasiyet etse malının üçte birinden verilmesi icap eder.

Yolculuk veya hastalık sebebiyle Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, bunu tamamen veya kısmen kaza edebilecek bir müddet bulmuş olduğu halde kaza etmeden vefat edecek olsa -eğer malı var ise- kazası icap eden her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzım gelir. Bu fidye, malının üçte birinden fakirlere verilir.

Fidye, fakir bir kimsenin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceğidir ki, bir sadaka-i fıtra (fitreye) denktir.

Ramazan-ı Şerîf orucunu makbul bir özrü olmadığı halde tutmayan kimse üzerine de -malı var ise- ölünce fidye verilmesini vasiyet etmek icab eder. Velev ki kaza edecek vakit bulamamış olsun. Çünkü mümkün olan edayı terk etmiştir. Vasiyet bulunmadığı takdirde fidyeyi vârislerinin vermeleri lâzım gelmez. İsterlerse kendi mallarından bir teberru olarak verebilirler. Vârisler veya başkaları ölü namına orucu kaza edemezler. Bu gibi bedenî ibadetlerde vekâlet yoktur. Şu kadar var ki, kendileri için tuttukları oruçların sevabını ölüye bağışlayabilirler.

İmam Şâfiî’ye göre böyle bir kimsenin terekesi (öldükten sonra bıraktığı şeyleri)nin tamamından -vasiyet etmiş olsun olmasın- kazaya kalmış oruçlarının fidyesi verilir. Böyle bir kimse namına velisi oruç tutabilir.

Tutulmayan oruçlardan dolayı fidye verilmesi, Ramazan-ı Şerîf orucuyla bunun kazasına ve nezir oruçlarına mahsustur. Yemin ve katil keffaretleri için lâzım gelen oruçları tutmaktan âciz kalan kimsenin daha hayatta iken fidye vermesi caiz değildir. Fakat bunun için vasiyet etmesi caizdir.

Çocuklara nazaran oruç, namaz gibidir. Binaenaleyh on yaşında bulunan bir çocuğa oruç tutması emrolunur. Maamafih tutmazsa kazası lâzım gelmez.

Çocuğun oruca gücü yetmelidir. Oruçtan zarar görecek bir çocuğa “Oruç tut” diye emredilmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/24.html)
Başlık: Gece Namazının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2012, 11:12:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz gece namazıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Temmuz Çarşamba 2012

Hicrî: 06 Ramazan 1433 - Rûmî: 12 Temmuz 1428

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)


Gece Namazının Fazîleti

Gece namazı -bilhassa teheccüd- müstehab ve en fazîletli olan ibâdetlerdendir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz gece namazıdır.”

“Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek’at namaz kılsalar; Allâh'ı çok zikreden erkeklerden ve çok zikreden hanımlardan yazılırlar.”

“Kim gece namazını kılar ve namazında ihlâslı olursa Allâhü Teâlâ ona dokuz şey ikrâm eder ki beşi dünyâda, dördü âhirettedir:

Dünyâ âfetlerinden muhâfaza eder, onda “...Yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eseridir...” meâlindeki (Fetih Sûresi, âyet 29) âyet-i celîlesinin sırrını zuhûr ettirir,

Onu sâlih kullarının kalblerine sevdirir, onu bütün insanlara sevdirir, lisânını hikmetle konuşturur,

Kıyâmet günü kabrinden yüzü ak ve nûrlu çıkarır, ona hesâbı kolaylaştırır, sırât üzerinden şimşek gibi geçirir, kitâbını sağından verir.”

“Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) “Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu” diye(rek eliyle) vurur.

O kimse uyanıp Allâh’ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sahibi düğümü çözük, gönlü hoş ve neşeli bir halde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.”

“Gece ibâdetine devâm ediniz. Zira o sizden önceki sâlih kişilerin âdetidir. Rabbinize yaklaşmağa, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmağa sebeptir" buyuruldu.

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletli vakti, uyuduktan sonra kalkarak gecenin son üçte birinde kılınmasıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/25.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 26 Temmuz 2012, 10:39:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse, vakti girince, abdestini, rükûunu ve huşûunu güzel yaparak namazı kılarsa -büyük günah işlemedikçe- geçmiş günahlarına keffâret olur. Bu, her zaman böyledir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Temmuz Perşembe 2012

Hicrî: 07 Ramazan 1433 - Rûmî: 13 Temmuz 1428

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)


Huşû ile Namaz

Mü’minin, mîrâcı olan namazı tam bir tahâret ve iyi bir abdestten sonra kılmaya niyet etmesi îcâb eder.

Farzları cemâatle kılmaya ehemmiyet göstermek, hattâ iftitâh tekbirini imamla berâber almayı hiç terk etmemek lâzımdır. Kezâ namazları müstehap vaktinde kılmak ve kırâatte sünnet olan miktara riâyet etmek lâzımdır.

Rükû ve secdede ta'dil-i erkân; âzâların sükûnet bulması muhakkak sûrette lâzımdır... Kavme (rükûdan doğrulduktan sonraki kıyâm)da her âzâ yerine dönüp karar kılacak şekilde tam olarak kalkıp doğrulmak îcâp eder ve âzâların sükûnet bulması ve kavmede olduğu gibi iki secde arasındaki oturuşta da ta'dil-i erkâna riâyet etmek lâzımdır...

Rükû ve secde tesbihlerinin en azı üç, çoğu ise -farklı görüşlere göre- yedi veya onbirdir. İmamın tesbihlerinin adedinin, cemâatin hâline göre olması lâzımdır.

Yalnız kılan insanın, gücü yettiği vakit tesbihleri en az mertebede, (yani üç kere) okumaktan hayâ etmesi ve beş veya yedi tesbih okuması lâzımdır.

Secdeye giderken yere en yakın olan azasını koyar: Evvelâ dizlerini, sonra ellerini, burnunu ve sonra alnını yere koyar. Ellerini ve dizini yere koyarken sağdan başlaması, secdeden kalkarken de semâya en yakın âzâlarından başlaması lâzımdır. O halde secdeden kalkarken önce alnını kaldırarak başlaması îcâb eder.

Kıyamda secde mahalline, rükûda ayaklarının üstüne, secdede burnunun ucuna, ka'dede ellerine bakmalıdır. Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) rivâyet olunduğu üzere namaz kılan kimse, gözlerini bu yerlere sâbitler, bakışlarını başka taraflara dağıtmaz ise cemiyyet (huşû ve huzûr) ile namaz kılmak mümkün olur ve bu namazda huşû hâsıl olur.

Rükûda parmakları açık tutmak ve secdede birleştirmek sünnettir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) rükûda parmakları açmak, secdede kapamanın birçok faydaları olduğu için yapılmasını emretmiştir. Bizim için Resûlullah Efendimiz'e (s.a.v.) uymaya denk başka hiçbir fayda yoktur… (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/266)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/26.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ihvan - 30 Temmuz 2012, 10:21:34
emeğinize sağlık..
Başlık: Oruç
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2012, 17:30:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- onun sevabı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Temmuz Cuma 2012

Hicrî: 08 Ramazan 1433 - Rûmî: 14 Temmuz 1428

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)


Oruç

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

• “Hadîs-i Kudsî’de Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: ‘Âdemoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, sırf benim içindir ve onun mükafatını da ben veririm.”

• Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde fena söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayed kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyen olursa iki defa “Ben oruçluyum’ desin. Allâh’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur.

• “Oruçlu için ferahlanacağı iki vakit vardır: biri iftâr ettiği vakit, diğeri de Rabbine kavuştuğu vakittir ki orucunun sevabıyla sevinir.”
Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur.” buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh’ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır.

Gözün orucu, onu harama bakmaktan menetmektir. “(Harama) bakmak İblis’in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan meneder, tutarsa Allâh onun kalbine lezzetini hissedeceği îman verir.” buyurulmuştur.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı yerde kullanmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh’ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır. Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir. Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, hele hele diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz. Yalnız gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine kuvvet verecek kadar yemelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/27.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2012, 17:33:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sadakanın en fazîletli olanı Ramazan ayında verilendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Temmuz Cumartesi 2012

Hicrî: 09 Ramazan 1433 - Rûmî: 15 Temmuz 1428

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)


Bir Mesele: Vitir'de Kunut

Ramazân-ı şerîfte vitirde imam kunutu sehiv ile okumayıp rukû’a giderse cemâatte ona uymalıdır.

Eğer cemâat imama uymaz ise imam geri kıyâma dönüb kunutu okuduktan sonra ikinci rukûunda cemâat imama uyarsa cemâatin namazları bozulur. Zîrâ ilk yaptığı rukû ile farzı edâ etmiş olup imâmın ikinci rukûu nâfile olur. Cemâatin rukûu henüz edâ olduğundan farz olmakla uymaları sahîh olmaz. Bu meseleden insanların çoğu gâfillerdir, halbuki Ramazân-ı şerîfte çok olur.

Vitir namazında kunutu sehiv ile okumayıp rukûya gitmekle sehiv secdesi lâzım olur. Rukûda, kunut hatırına gelse rukûda okumaz ve kunut için geri kıyâma dönmez. Lâkin dönmüş olsa -Rukû'u iâde etsin gerek etmesin- namaz bozulmaz.

Güneş Gözlükleri

Güneş gözlüğü mercek kalitesine dikkat edilerek satın alınmalı.

Gözleri açık-seçik göstermeyen koyulukta cam seçilmeli ve güneş ışığında deneyip, güneşte gözleri kısmadan görmeyi sağlıyorsa alınmalıdır.

Camlar, yanlardan gözlere gelecek tehlikeli ışıklara yol vermeyecek büyüklükte olmalı.

Gözlük çerçevesi de dayanıklı olmalı ve burun üstünden aşağı doğru kaymamalıdır.

Devamlı güneşte bulunan veya çalışanlar -kızılötesi ışınlara uzun süre maruz kalacaklarından- gözlük kullanmaya dikkat etmeli.

Gerekli olmadığı zamanlar mesela güneş battıktan sonra, araba kullanırken güneş gözlüğü takmamalı. Aksi takdirde gözler çok hassaslaşır.

Mavi ve mor renkli camlar ultraviyole (mor ötesi) ışınlarını filtre etmeyeceğinden zararlıdırlar.

Güneş tutulduğu zaman çok koyu camlı güneş gözlüğüyle de olsa, doğrudan güneşe bakmamalı. Gözleri güneşten korumak için güneş gözlüğünden ziyade koyu bir kumaş parçası veya bant kullanmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/28.html)
Başlık: Ziyafet - Yemek Adabı
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2012, 17:35:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Aç olan bir mü’mini doyuran her hangi bir mü’mini, Allâhü Teâlâ kıyâmet günü cennet meyveleriyle doyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Temmuz Pazar 2012

Hicrî: 10 Ramazan 1433 - Rûmî: 16 Temmuz 1428


Ziyafet - Yemek Adabı

Topluca yemek müstehabdır. Ashab-ı Kirâm, Rasûlullâh (s.a.v.) “Yâ ResûlAllah! Biz yiyoruz, ama doymuyoruz.” dediler “Her halde siz yemeğinizi ayrı ayrı yiyorsunuz. Yemeğin başına toplanın ve besmele çekin ki yemeğiniz bereketlensin.” “Allâh’a en sevimli olan yemek, üzerinde çokça ellerin biriktiğidir.” buyurulmuştur.

Sofraya tevâzu ile oturmalı, kibirle oturmamalıdır.

Rasûlullâh Efendimiz’e kızarmış bir koyun eti hediye edildi. Efendimiz iki dizi üzerine oturarak yedi ve “Allah beni inatçı, sert tabiatlı, kibirli değil, kerîm bir kul olarak yarattı.” buyurdular.

Yemekte kendi önüne bakar, gözünü yiyenlere dikmez. Yemeğe kendinden yaşlı yahut ileri bir kimse varsa o başlamayınca başlamaz. Ashâb-ı Kirâm Resûlullâh (s.a.v.) başlamadan yemeğe başlamazlardı.

Yemekte hiç konuşmamak mekruhtur. Herkes yemeği bitirinceye kadar elini sofradan çekmez. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) “Sofra kurulduğu zaman bir adam, sofra toplanıncaya kadar kalkmasın ve elini sofradan çekmesin. Eğer kendisi doymuş ise topluluk yemeği bitirinceye kadar yemek yiyormuş gibi davransın. Sizden bir adam kendisi çekilmekle yanındaki arkadaşını utandırır. O, daha yemeğe ihtiyaç ve iştahı olduğu halde yemekten elini çeker.” buyurdular.

Yemekte yapmacık hareketlerden sakınır. Topluluk içinde tek başına iken yediği gibi yer. Her şeyde riyadan sakınmalıdır.

Bir topluluğun yanında yemek yedikten sonra sofra sahiplerine hayır duâ eder. Yemek zamanı davetsiz olarak bir topluluğun yanına girmekten sakınır.
Ev sahibinin müsafirleri giderken birlikte evin kapısına kadar çıkıp uğurlaması müstehabtır. Müsafir de ev sahibinden izin almaksızın habersiz çıkıp gitmez.

Ziyâfet veren külfete girmekten sakınır. Ancak kendisinin cömertçe harcamak niyeti varsa ona bir şey denmez.

Müsâfir ikrâm edilen hiçbir şeyi hakîr görmemelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/29.html)
Başlık: Her Şeyden Önce Allâh'ın Rızâsı / Ehl-i Bid'atten Uzak Durmak
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2012, 17:41:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Evlâdına Kur’ân-ı Kerîm öğreten (ana) baba kıyâmet günü muhakkak sultan tâcıyla tâclandırılır ve onlara insanların mislini görmedikleri elbiseler giydirilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Temmuz Pazartesi 2012

Hicrî: 11 Ramazan 1433 - Rûmî: 17 Temmuz 1428

Lehistan (Polonya)'ın Osmanlı Himayesini Kabulü (1557)  


Her Şeyden Önce Allâh'ın Rızâsı

Muâviye (r.a.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ) mektup yazdı ve kendisine, veciz (çok öz) bir tavsiyede bulunmasını istedi.

Hz. Âişe’de (r.anhâ) şu mektubu yazdı: “Selâmün aleyke. Ben Resûlullah (s.a.v.)’den şöyle işittim:

“Bir kimse, insanları kızdırma pahasına Allâh’ın rızâsını talep ederse insanların eziyetine karşı Allah ona yeter.

Bir kimse de Allâh’ı gadablandırma pahasına insanların rızâsını almaya kalkışırsa Allâhü Teâlâ insanları ona musallat eder (de insanlar ona eziyet ve zulüm ederler.) Vesselâm…”
(Mektûbât-ı İmâmı Rabbânî, 1/98)

Ehl-i Bid'atten Uzak Durmak

İkinci binin müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) buyurdular: “İyi biliniz ki, ehl-i bid’atin sohbetlerinde bulunmak, kâfirlerin sohbetindeki fesaddan daha çoktur.

Ehl-i bid’atin en yaramazı ve en kötüsü, Resûlullah’ın ashabına buğz eden, onları sevmeyen tâifedir. Allâhü Teâlâ Fetih Sûresinin, 29. âyetinde “Onlarla kâfirleri öfkelendirmek için …” buyurmuştur.

Kur'ân-ı Kerîm’i ve dini tebliğ eden, bize ulaştıran o Ashâb-ı Kiram’dır. Şayet o ashab kötülenir, tenkîd edilirse Kur'ân’ın ve şerîatın da kötülenmesi, tenkid edilmesi lâzım gelir. Kur'ân-ı Kerîm’i (hilâfeti zamanında) cem' eden Hz. Osman b. Affan’dır (r.a.). Şâyet Hz. Osman’a dil uzatılırsa Kur’ân-ı Kerîm’e de dil uzatılmış olur.

Allâhü Teâlâ zındıkların itikat ettikleri şeylerden bizleri muhafaza buyursun. Ashab arasında meydana gelen ihtilaf, yine aralarındaki mücâdele ve mukâtelenin, nefsânî arzularından meydana geldiği söylenemez. Zira onların nefisleri beşerin en hayırlısı olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sohbetlerinde temizlenmiş, emmârelik vasfından kurtulmuştur. …(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni, 1/54)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/30.html)
Başlık: İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.) ve Müsnedi
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2012, 10:25:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğreteninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Temmuz Salı 2012

Hicrî: 12 Ramazan 1433 - Rûmî: 18 Temmuz 1428

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)


İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.) ve Müsnedi

Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî (r.h.), Hanbelî mezhebinin kurucusu ve imamıdır. Büyük bir hadîs âlimi, meşhûr bir müctehid, aynı zamanda da bir müfessirdir. Henüz üç yaşında iken babasının vefatı üzerine annesi tarafından yetiştirilmiş ve küçük yaşta ilim tahsiline başlamıştır.

İlim tahsili için Kûfe’ye, Basra’ya, Mekke-i Mükerreme’ye, Medîne-i Münevvere’ye, Yemen’e, Şam’a, Horasan’a gitmiş, birçok ilim merkezlerini gezip dolaşmış, sonra yine Bağdat’a dönmüştür.

Bu yolculukları esnasında pek çok sıkıntılarla karşılaşmıştır. Kitapları ve kayıtlarının olduğu çantasını sırtında taşırdı. Ezberlediği hadîs-i şerîflerin ve yazdığı notların çokluğunu gören birisi, “Sen bu kadar hadîs öğrendin. Hem Müslümanların âlimi, imamısın. (Bir Kûfe’ye bir Basra’ya gidiyorsun! Daha ne zamana kadar böyle devam edeceksin?)” deyince Ahmed b. Hanbel Hazretleri “Hokka ve kalem ile mezara kadar.” diye cevap vermiştir.

Rebîulevvel ayının on ikinci Cuma günü hicrî 241 târihinde vefât etmiştir. Kabri şerifleri Bağdad'da (Bâb-ı harb) denilen yerdedir.

Cenazesine büyük bir kalabalık katılmıştır.

Vefatından 230 sene sonra Şerîf Ebû Cafer için onun yanına defn olunmak üzere bir kabir kazılırken, İmam’ın kefeninin sapasağlam olduğu ve hiç değişmediği görüldü.

En meşhur eseri, Müsned isimli eseridir. Müsnedlerde, sahâbînin rivâyet ettiği hadîsler bir araya toplanır. Önce aşere-i mübeşşerenin rivâyetlerine yer vermiştir. Kitabına Hz. Ebu Bekir’in rivâyet ettiği hadîsleri bir araya getirerek başlamış ve buna Müsned-i Ebu Bekir demiştir. Sonra ashabın büyüklerinin rivâyetlerine yer vermiş, sonra hanım sahabîlerin rivâyetleri, en sonra da ismi mübhem olan sahabînin rivâyetlerini vermiştir.

Müsnedinde yedi yüzden fazla sahabîden nakledilen kırk bin civarında hadîs bulunur. Bu hadîsleri yediyüz elli bin hadîsten seçmiştir. Rahimehullah.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/7/31.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 01 Ağustos 2012, 11:21:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlara karşı güzel ahlâk ile davran.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 13 Ramazan 1433 - Rûmî: 19 Temmuz 1428

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)


Bir Âdab

Müslümanlar birbirlerine karşı daima hürmet ve nezaket ile davranırlar.
Mesela; Bir müslüman başkasının evine rızası olmadıkça girmez, başkasının hanesi içine izni olmadıkça dışarıdan bakmaz, sözleriyle kimseyi rahatsız etmez.

Orhan Gâzi'nin Sultan Olması

Osman Gâzi vefat edince Bursa’da defnedildi. Oğlu Orhan ve Alâaddin Bursa hisarındaki Ahi Hasan tekkesinde bir araya geldiler. Osman Gazi’nin malını çocuklarına bölüştürmek ve mîras işlerini yapmak için âlimler ve dervişler toplandılar. Ancak Osman Gazi’nin hiç hazinesi (altın ve akçası) çıkmadı. Yalnız fethedilen yerler vardı. Osman Gazi’den geriye sadece yeni bir kaftan, boyundan geçirilerek yana asılan bir çanta, bir tuzluk, kaşık, bir çift çizme, birkaç tavla iyi atlar, birkaç sürü koyun, birkaç kısrak sürüsü ve bir kaç çift eyer üzengisi kalmıştı.

Orhan Gazi, ağabeyi Alâaddin’e: “Ne buyurursun?” diye sordu.
Alâaddin Paşa: “Bu ülkeye çobanlık etmeye padişah gerektir ki, bütün halkı, orduyu görüp gözetsin. Bu atlar, at sürüleri, koyunlar, hepsi padişahın olsun. Çünkü bütün bunlar şahlık malıdır. Babam, gazâ için saklamıştır. Bizim bölüşülecek bir mirasımız yoktur.” dedi.

Orhan Gazi: “Ey kardeş! Gel, şimdi o çoban sen ol.” dedi.
Alâaddin Paşa: “Atamızın duâsı ve himmeti seninle idi. Onun için babam kendi zamanında seni askere kumandan etmişti, beyliği sana bırakmıştı. Sen dururken, bana ne iş düşer?” dedi.

Orada bulunanlar, onun sözüne “Aferin” dediler, sevindiler.

Orhan Gazi: “O zaman gel, şimdi bana vezir ol.” dedi.

Alâaddin Paşa: Bunu da kabul etmedi ve “Kite (Ürünlü) Ovası’nda Fodura (Alaaddinbey) derler, bir köy var. O köyü bana ver, yeter.” dedi. Orhan Gazi o köyü ona verdi.

Alâaddin Paşa, Bursa’da Kükürtlü’de bir tekke ve kale içinde bir mescit yaptı. Kendisi de orada oturdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/1.html)
Başlık: Îtikâf / Oruç Hakkında Meseleler
Gönderen: Mücteba - 02 Ağustos 2012, 10:57:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikaf ettiler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 14 Ramazan 1433 - Rûmî: 20 Temmuz 1428

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)


Îtikâf

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Adanan îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf'in son on gününde yapılan bir îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir.

Başka zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları:
Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akıllı olmalı, cünüplükten, hayız ve nifastan temiz bulunmalı, îtikâfa niyet etmiş olmalıdır. Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır. Vâcip olan bir îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, birer mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.

Oruç Hakkında Meseleler

• Kaza orucuna geceden niyyet edilir. Fakat bir kimse kaza orucuna imsakdan; sabah vaktinin girmesinden sonra niyet etse bu oruç, kaza olmayıp bir nafile olmuş olur. Binaenaleyh bunu bozacak olsa ayrıca kazası lâzım gelir.
• Kazaya kalmış orucu bulunan kimse, bunu kaza etmeden tekrar Ramazan-ı Şerîf’e yetişince önce Ramazan orucunu tutar. Kaza orucunu daha sonra tutar. Çünkü kaza için zaman müsaittir.

Şafiîlere göre bir Ramazan’a mahsus kaza orucunu diğer Ramazan gelmeden tutmak lâzımdır. Tutulmadan ikinci bir Ramazan-ı Şerif gelince hem kaza, hem de her gün için bir fidye lâzım gelir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/2.html)
Başlık: Kadir Gecesi'ni Aramak / Sadaka Mü'minin Gölgesidir
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2012, 12:42:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı bir gece (Kadir Gecesi) vardır. O geceden mahrum kılınan kimse, bütün hayırlardan mahrum kılınmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 15 Ramazan 1433 - Rûmî: 21 Temmuz 1428

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)


Kadir Gecesi'ni Aramak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

• Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
• Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.
• Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
• Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
• Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
• Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
• Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.


İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi vardır. Bunlardan gecesi tek sayıya isabet eden, Kadir Gecesi’dir.

Sadaka Mü'minin Gölgesidir

Muhaddis İbn-i Huzeyme (rh.) şöyle nakletti: Tâbiînden Mersed (rh.) Mısır halkının mescide ilk gideni idi. Onu mescide yanında sadaka olmadan girdiğini hiç görmedim. Bu, ya para, ya ekmek ya da buğday olurdu. Hatta bir gün elinde soğan taşıdığını gördüm. Ona: “Ey hayırlı kimse, bu elbiseni kirletir.” dedim.

“Ey İbn-i Ebî Habîb, evde sadaka verecek soğandan başka bir şey bulamadım. Ashâb-ı Kirâm’dan bir zât bana Resûlullâh’ın şöyle buyurduğunu nakletti:
“Kıyâmet gününde mü’minin gölgeliği sadakasıdır.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/3.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim'e Bakmak / Yemek Tarifi: Tas Kebabı (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2012, 16:31:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur’ân-ı Kerîm’i yüzüne okumanın, ezbere okuyana karşı fazileti, farzın nafileye karşı fazileti gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 16 Ramazan 1433 - Rûmî: 22 Temmuz 1428

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)


Kur'ân-ı Kerim'e Bakmak

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) “Göze, ibadetten nasibini verin.” buyurdular.
“Onun ibadetten nasibi nedir?” diye soruldu.

Resûlullah (s.a.v): “Gözün ibadetten nasibi Mushaf'a (Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmaktır.” buyurdular.

Bir başka hadîs-i şerîflerinde Resûlullah (s.a.v) Cebrâil’e (a.s), gözünde bir ağrıdan şikâyet etti. Cebrail (a.s) ona ‘Mushafa bak’ dedi.”

Bir hadîs-i şerîfte: “Kim Mushaf’a bakarak her gün iki yüz âyet okursa kabrinin çevresindeki yedi kabre şefaat edilir.” buyuruldu.

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: "Kur'an-ı Kerim’e bakarak okuyanın diğerlerine üstünlüğü, farzın nâfileye üstünlüğü gibidir."

Bir adam Resûlullah’a (s.a.v) boğazındaki ağrıdan şikâyette bulundu. Resûlullah (s.a.v) ona Kur’ân-ı Kerîm okumasını tavsiye etti.


Yemek Tarifi: Tas Kebabı (5 Kişilik)

Malzemeler:

Yarım kg et, 1 yemek kaşığı salça, yarım çay bardağı sıvı yağ, 3 adet (orta boy) patates, 3 adet (orta boy) soğan, 3 adet domates, 3 adet yeşilbiber, 1 çay kaşığı karabiber, 2 çay kaşığı tuz.

Hazırlık:

Kuşbaşı doğranmış et, suyunu çekene kadar pişirilip, yağ ve yemeklik doğranmış soğan ilave edilir. Bir miktar kavrulduktan sonra salçası eklenip kavurmaya devam edilir ve yeterince su eklenir.

Su kaynadıktan sonra ateşi kısılıp kapağı kapalı bir şekilde pişmeye bırakılır. Pişince kuşbaşı doğranmış patates, domates ve biber eklenir. Tuz ve karabiberi atıldıktan sonra son kontrolü yapılarak ocaktan alınır. 160 derece fırında 15 dakika daha pişirilir. Üzerine tercihen, ince kıyım maydanoz ilave edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/4.html)
Başlık: Yemek Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2012, 14:03:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, kulunun bir şey yiyip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden veya bir şey içip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden râzı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 17 Ramazan 1433 - Rûmî: 23 Temmuz 1428

Turgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)

Yemek Âdâbından

Yemeğe Besmele ile başlanır. Unutulursa “Bismillâhi evvelehû ve âhırahû” denir. Yemeğe tuz ile başlayıp yine tuz ile bitirmek sünnettir. Hadîs-i Şerîf'de “Ya Ali! Yemeğine tuzla başla ve yine tuzla bitir. Gerçekten tuz, yetmiş derde devadır.” buyuruldu.

Yemeği, kırıntıların üzerine toplanacağı bir sergi üzerinde yer. Lokmayı ufak alır ve güzelce çiğner.

Sağ eliyle yer, sağ eliyle içer. Hadîs-i şerîfte: “Sizden biriniz sağ eliyle yesin, sağıyla içsin, sağıyla alsın, sağıyla versin. Muhakkak ki şeytan sol eliyle yer, soluyla içer, soluyla alır ve soluyla verir.” buyuruldu.

Tek bir tabakta yenildiğinde yemeğin ortasından değil, kenarlarından ve önünden yer.

Önüne gelen yemeği ayıplamaz.

Elindeki lokma düştüğü zaman onu alıp yer.

Yemeğinden artık bırakmaz, tabağındakileri bitirir. Zira bereketin yemeğin neresinde olduğunu bilemez.

Yemeğe ve su içtiği kabın içine üflemez.

Sofrada sirke ve bir cins yeşilliğin bulunması da sünnettir. Sofrada yeşillik bulunduğu zaman melekler hâzır bulunur.

Acıkmadan yemez ve doymadan önce kalkar. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “İnsanoğlu, karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır.” buyurdular.

Yemeği bitirdiği zaman Allâhü Teâlâ’ya hamd eder. Resûlullâh Efendimiz’den naklolunan yemek duâlarından okur.

Yemekten önce ve sonra elleri yıkar. Dişleri arasında kalanları temizler. Hadîs-i şerîfte “Dişlerinizin arasında kalanları temizleyiniz. Çünkü o temizliktir. Temizlik sahibini imana götürür. İman ise sahibiyle birlikte cennettedir.” buyuruldu.

Dişlerini temizlerken dişlerden kürdana gelen artıkları yemez, atar. Fakat dişinden ve damaklarından diliyle aldığını yutabilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/5.html)
Başlık: İhlâs
Gönderen: Mücteba - 06 Ağustos 2012, 13:01:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her sabah ve akşam üç defa ‘Bismillâhillezî lâ yedurru maa’smihî şey’un fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’, vehüve’s-semîu’l-alîm’ duâsını okuyan bir kula hiçbir şey zarar vermez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 18 Ramazan 1433 - Rûmî: 24 Temmuz 1428

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)

İhlâs

İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Buna “Hulûs” da denir.

Yapılan vazîfelerin kıymetleri ihlâsa göre artar. Zıddı riyâ olup bir vazîfeyi sırf gösteriş veya maddi bir menfaat için yapmaktır. Riyakar adamın yaptığı amelin mükafatını Cenab-ı Hak’tan dilemeğe yüzü olmaz.

Hadîs-i şerîfte “Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ sırf kendisi için ve kendisinin rızası istenilerek yapılan amelden başkasını kabûl etmez.” buyurulmuştur.

İlim tohum, amel ondan bitendir. Suyu ise ihlâstır. Muhakkak Allâh’ın kulları vardır ki hayırlı bir ameli gördüklerinde hemen onu öğrenirler. Öğrendikten sonra işlerler. İşlediklerinde de ihlâslı olurlar. İhlâslı olmaları bütün hayır kapılarını onlara açar.

İmâm-ı Gazâli (rh.) nakletti:

Âbidlerden bir zât şöyle hikâye etti: “Deniz yoluyla cihâda çıkmıştım. Bir yerde bazı satıcılar geldi. Ben orada gazada kullanmak niyeti ile hayvanım için bir yem torbası satın aldım. Sonra başka bir şehre geldiğimde onun daha pahalı olduğunu görüp sattım ve kar ettim.

O gece rüyamda gördüm ki semâdan iki kişi inmiş. Biri diğerine gazileri yaz, diye emretti. Yazarken ona “Şu gezmeye çıkmıştır, şu riyakârdır, şu tüccârdır, şu Allâh yolundadır." diye yazdırırdı.

Sonra bana baktı ve “Şunu da tüccardan yaz.” dedi. Ben hemen “Allâh Allâh, şu işe bak. Biliniz ki ben ticâret için çıkmadım, yanımda ticâret eşyası da yoktur.

Ben ancak Allâh yolunda gaza niyeti ile çıktım.” dedim. Bana “Ey ihtiyar, sen dün kâr etmek isteyerek bir yem torbası satın almıştın.” dedi. Ben ağlayarak

“Beni tüccardan yazmayınız.” dedim.

Yanındaki ona baktı ve “Ne dersin?” diye sordu. O da “Şöyle yaz ki, fülan zat gazi olarak çıktı, ancak yolda kar etmek üzere bir yem torbası satın aldı. Allâhü Teâlâ onun hakkında hükmünü verir.” dedi. ."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/6.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2012, 14:06:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse dünyada iken tanıdığı birinin kabrine uğrar ve ona selâm verirse, kabirdeki kimse onu tanır ve selâmını alır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 19 Ramazan 1433 - Rûmî: 25 Temmuz 1428

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)

Ecel Yaklaşınca

Kulun ölümü yaklaşınca dört melek yanına gelir. Birincisi, “Selâm sana ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını altını üstüne getirdim, atabileceğin bir adımlık yer bulamadım.” der.

İkinci melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, dünyadaki bütün ırmakları dolaştım, sana nasip olacak bir yudum su göremedim.” der.

Üçüncü melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ'nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını karış karış dolaştım ama sana nasip olacak bir lokma göremedim.” der.

Nihayet dördüncü melek gelir ve “Selâmun aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını gezdim, dolaştım ama alınması sana nasip olacak bir nefes göremedim.” der.

“YARIM HURMA İLE DE OLSA ATEŞDEN KORUN”

Adiyy bin Hâtim (r.a.) anlatıyor: Bir akşam Resûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda idim. Bir topluluk geldi, üzerlerinde yün elbise vardı. Resûlullah kalktı, namaz kıldı, sonra onları teşvik ederek şöyle buyurdular:

Velev bir ölçek, velev yarım ölçek, velev bir tutam, velev bir tutam parçası olsun bununla her biriniz yüzünü cehennem hararetinden korusun. Hatta bir hurma tanesi, velev yarım hurma tanesi olsun.

Her biriniz Allâh'a varacak, Allâhü Teâlâ da ona şöyle söyleyecektir:

‘Ben size göz kulak vermedim mi?’
‘Evet verdin’ diyecek.

‘Mal ve evlâd vermedim mi?’ ‘Evet verdin’
diyecek.

O zaman Allâhü Teâlâ, ‘O halde, hani sen kendin için önceden ne hazırlık gördün?’ buyuracak.”

İnsan işte o vakit önüne, arkasına, sağına, soluna bakar da cehennemin hararetinden yüzünü koruyacak hiçbir şey bulamaz.

Her biriniz yüzünü velev yarım hurma ile olsun ateşten korusun. Bunu bulamazsa velev kelime-i tayyibe ile -tatlı sözle- olsun. Çünkü ben artık sizin hakkınızda fakirlikten korkmam. Zira Allâhü Teâlâ size verecek ve yardım edecektir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/7.html)
Başlık: İbn-i Mes'ûd’un (R.A.) Kur'ân-ı Kerîm Okuyuşu
Gönderen: Mücteba - 08 Ağustos 2012, 11:28:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde bulunan Allâh’a yemîn ederim ki, kıyâmet günü İbn-i Mes'ûd’un ayakları mîzanda Uhud dağından daha ağır olacaktır.” (Hadîs-i şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 20 Ramazan 1433 - Rûmî: 26 Temmuz 1428

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)

İbn-i Mes'ûd’un (R.A.) Kur'ân-ı Kerîm Okuyuşu

Hz. Ömer’e (r.a.) bir adam gelip; “Ben, hâfızasından mushaflar yazan zâtın yanından geliyorum!” deyince, Hz. Ömer (r.a.); “Yazıklar olsun sana! Bak ne söylüyorsun?!” dedi ve adama kızdı. Adam;
– Ben, yalan söylemiyorum! dedi.

Hz. Ömer (r.a.), ona;
– Kimmiş o zât? diye sordu.

Adam;
– Abdullah bin Mes'ûd'dur! dedi.

Hz. Ömer:
– Ben, bu işe ondan daha lâyık bir kimse bilmiyorum. Bak, sana Abdullah'ı anlatayım: Biz bir gece, Ebû Bekr’in evinde idik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e âit bir işi konuştuktan sonra dışarı çıktık. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.), benimle Ebû Bekir (r.a.)’in arasında idi. Mescide vardığımız zaman, bir zat namazda Kur’ân-ı Kerîm okuyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) durdu. Onu dinlemeye başladı.

Ben; ‘Yâ Resûlallâh! Gece namazını kılayım mı?’ diye sordum. Eliyle beni sıkarak; ‘Sus!’ dedi.

O zât, kırâatini bitirdi. Rükû' ve secde ettikten sonra oturdu. Duâ ve istiğfar etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bana;

– Haydi, soracağını sor! buyurdu.

Sonra da;
– Kur'ân’ı, indiği gibi tâzeliğiyle okumak isteyen, İbn-i Ümmü Abd’in (İbn-i Mes'ûd’un) okuduğu gibi okusun! buyurdu. Sabah olunca, müjdelemek için erkenden Abdullah b. Mes’ûd’un yanına vardım.

Bana;
– Ebû Bekir seni geçti. O senden önce davrandı! dedi.

İbn-i Mes’ûd (r.a.) buyurdu ki: “Resûlullâh (s.a.v.), birgün; ‘Bana Kur'ân oku!’ buyurdu. “Yâ Resûlallâh! Kur’ân sana nâzil oldu. Ben Kur’ân’ı sana nasıl okuyabilirim?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ben, Kur’ân’ı, başkalarından dinlemekten hoşlanırım.” buyurdu.

Bunun üzerine kendisine Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. Nisâ Sûresi’nin “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz, seni de, onların üzerine şâhit olarak diktiğimiz zaman, onların hâlleri nice olur?” meâlindeki 41. âyete gelince, “Yetişir!” buyurdu.

Rasûlullâh'ın (s.a.v.) yüzüne baktığım zaman, gözlerinden yaşlar akıyordu!

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/8.html)
Başlık: Tûlu(Uzun) Emel / İblise Göre İnsanlar
Gönderen: Mücteba - 09 Ağustos 2012, 10:49:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İyi bir komşu, süratli ve rahat bir binek, geniş bir ev kişinin saâdet vesîlesindendir.”
(Hadisi şerif, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 21 Ramazan 1433 - Rûmî: 27 Temmuz 1428

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)

Tûlu(Uzun) Emel

 Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Ashabına “Hanginiz cennete girmek ister.” diye sordular. Ashab-ı Kirâmın “Hepimiz, ey Allâhü Teâlâ’nın Resûlü” cevabını vermeleri üzerine de şöyle buyurmuştur:

“Emellerinizi kısa tutun, sürekli ölümü hatırlayın ve Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ edin.”

Sahabe-i Kiram “Biz Allâhü Teâlâ’dan hayâ ediyoruz.” deyince Resûlullah (s.a.v) “Hayır, bunu kastetmiyorum. Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmek isteyen, başını ve hafızasındakini, karnını ve karnında taşıdığını gözetsin, ölümü sık sık hatırlasın. Âhireti isteyen dünyanın süsünü terk etsin. Kim bunları yaparsa Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ etmiş olur.” buyurdu.

Resûlullah (s.a.v)’in duâlarından biri(nin manası) şudur: “Allâh’ım! Âhiret hayrına mâni olan günahtan, ölümün hayrına mani olan hayattan ve hayırlı amel işlemeye mani olan emelden sana sığınırım.”

Hz. Ali şöyle demiştir: “Dikkat edin, uzun emel âhireti unutturur.”

Dâvûd-u Tâi “Kimin emeli uzun olursa ameli de kötü olur.” demiştir.


İblise Göre İnsanlar

Yahya (a.s.) bir gün İblis -aleyhi’l-la’ne- yi gördü. Yahya (a.s.) ona “Sizin yanınızda insanlar kaç sınıftır?” diye sordu. İblis dedi ki:

Onlardan bir sınıf vardır ki senin gibi günah işlemekten masumdurlar. Biz onlara hiçbir şey yapamayız.

Bir sınıf var ki onlar bizim elimizde, sizin çocuklarınızın elindeki top gibidir. Biz onlarla baş ederiz.

Bir sınıf daha vardır ki bu bizim için en şiddetli olandır. Biz onlardan birine yönelip tam istediğimizi elde edecekken hemen o (işlediği günahtan dolayı tevbe ve) istiğfara koşar, ondan elde edeceğimiz şeyi bozar. Biz ondan asla ümitsizliğe düşmeyiz, ama istediğimizi de elde edemeyiz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/9.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2012, 12:30:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh’ın hükmüne râzı olmaz ve Allâh’ın kaderine de inanmazsa, Allâh’tan başka ilâh arasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 22 Ramazan 1433 - Rûmî: 28 Temmuz 1428

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)

Allahü Teâlâ'nın Rızası

Rıza derece olarak sabırdan daha üstündür. Çünkü rıza gösteren aynı zamanda sabretmiş olur. Aksi ise düşünülemez.

Nitekim Allâhü Teâlâ (Tevbe sûresi, 72. âyette) -meâlen-: “Allâhü Teâlâ’nın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür.” buyurmuştur. Aynı şekilde kulun Rabbin’den razı olması her türlü itaat ve ibadetten daha büyüktür.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ashab-ı Kiram’dan bir cemaate, “Siz kimsiniz?” diye sordular, onlar da “Mü’minleriz.” cevabını verdiler. Resûlullah (s.a.v.) “İmanınızın alameti nedir?” diye buyurunca “Sıkıntılara sabreder, bolluğa şükreder ve bize takdir edilene rıza gösteririz.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Kâbe’nin Rabb’ine yemin ederim ki siz mü’minsiniz.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ bir kulunu severse onu sıkıntılarla imtihan eder. Sabrederse onu seçer. Rıza gösterirse daha fazla kıymet verir.”

İbn-i Mesud (r.a) şöyle buyurdu: “Olan bir şey için ‘Keşke olmasaydı!’ veya olmayan bir şey için ‘Keşke olsaydı!’ demektense ağzıma taş doldurmayı tercih ederim.”

Mûsâ (a.s.) “Yâ Rabbi! Bana seni razı edecek bir iş göster de yapayım.” der. Allâhü Teâlâ ona şöyle vahyeder: “Benim senden razı olmam, benim takdir ettiğime senin rıza göstermendedir.”

Allâhü Teâlâ kullarına hem dünyada hem âhirette güzellik istemelerini öğretiyor ve Bakara Sûresi’nin 201. âyetinde buyuruyorlar ki: “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki ‘Ey Rabbimiz, bize hem dünyada güzellik, hem âhirette güzellik ver ve bizi ateş azabından koru’ der, böyle duâ eder.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/10.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2012, 17:56:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Helâl kazanmak farz(namaz)lardan sonra farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 23 Ramazan 1433 - Rûmî: 29 Temmuz 1428

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)

Kazancın Hayırlısı

Bir adam Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) gelerek sadaka istedi. Resûlullâh (s.a.v.): “Evinde hiçbir şeyin yok mu?” dedi.
Adam: “Evet, bir tarafıyla örtünüp bir kısmını da altımıza serdiğimiz yünden bir yaygı ve bir de su içmek için kullandığımız bir kap var.” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Onları bana getir.” buyurdu.
Adam getirince onları eline alarak: “Bunları kim satın alacak?” buyurdu.
Bir adam: “Ben bir dirheme alırım.” dedi.

Resûlullâh (s.a.v.) iki veya üç defa: “Bir dirhemden fazla veren yok mu?” diye buyurunca başka biri: “Ben onları iki dirheme alırım.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) onları o adama verdi, iki dirhemi de alarak isteyene verdi ve: “Bir dirhemiyle yiyecek al, çocuklarına ver. Bir dirhemiyle de bir balta al, bana getir.” buyurdu.

Adam baltayı getirince Resûlullâh (s.a.v.) kendi eliyle sap taktı, sonra: “Git, odun topla ve sat. Seni onbeş gün görmeyeyim.” buyurdu. Adam Resûlullâh’ın buyurduğu üzere yaptı. Onbeş gün sonra döndüğünde on dirhem kazanmıştı. Bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek satın aldı. Resûlullâh Efendimiz: “Bu, senin için kıyâmet gününde yüzünde bir leke ile mahşere gelmekten daha iyidir. Yalnız üç kişi sadaka isteyebilir: Çok muhtaç olan, çok borçlanmış olan, akrabasından biri adına diyet vermesi gereken.” buyurdular.

Sen Onları Ziyaret Et

Bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e geldi ve “Benim akrabalarım var. Ben onları ziyaret ediyorum, fakat onlar beni ziyaret etmiyorlar. Ben onları affediyorum fakat onlar bana zulmediyorlar. Ben onlara iyilik ediyor, ihsanda bulunuyorum fakat onlar bana kötülük ediyorlar. Ben de onlara yaptıkları gibi muamele edeyim mi?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Hayır. Sen öyle yapma. Onların hepsi seni terk etseler bile sen fazilet sahibi ol ve onları ziyaret et. Sen böyle yaptığın müddetçe Allâhü Teâlâ tarafından bir yardımcı seninle beraber olacaktır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/11.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Sünnetine Uymak
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2012, 15:15:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 24 Ramazan 1433 - Rûmî: 30 Temmuz 1428

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)

Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Sünnetine Uymak

Allâhü Teâlâ “(Habîbim Ahmed) de ki, ‘Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Gafûr (çok bağışlayan)’dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 31) buyurmuştur.

Bundan anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’yı sevmek ve rızâsına kavuşmak ancak Resûlullâh Efendimiz'e tâbî olup emirlerine itaat etmekle olur. Kim Resûlullâh Efendimiz’e tâbi olmadan Allâhü Teâlâ’yı severim derse bu kimse yalancıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ey benim Ashâbım ve ümmetim! Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halîfelerin sünnetlerine yapışınız. Benden ve ashabımdan sonra ihdâs (ibadettir diye sonradan icad) olunan şeylerden sakınınız. Sonradan ihdâs olunan şeyler bid'attır. Ve her bid'at dalâlettir, sapıklıktır. Ve her dalâlet (e sapan) cehennemdedir.”

“Kim (Kur’ân-ı Kerîm’e ve) benim sünnetime sarılır, manalarını anlayıp ezberler (ve amel ederse) kıyâmet gününde Kur’ân(ın amelini işleyenler) ile beraber gelir.
Kim de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetimle amel etmezse, dünyada ve âhirette helâk ve hüsrandadır.
Ümmetim Allâhü Teâlâ tarafından benim kelâmımı ve emrimi alıp amel etmek ve sünnetime tâbi olmakla emrolundular. Ve kim de benim sünnetime razı olursa Kur’ân-ı Kerîm’e razı olmuştur.


“Kim bana tâbi olup uyarsa o bendendir, kim de sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”

“Ümmetimin fesâda uğradığı zaman sünnetim ile amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır.”

“Benim sünnetimi ihyâ edip amel eden, beni ihyâ etmiştir. Beni ihyâ eden, cennette benimle beraberdir.”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyelerine sarılıp amel etmek büyük bir nimet olup ona sarılmak lâzımdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/12.html)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Fâzileti / Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 13 Ağustos 2012, 10:25:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe Vâlidemiz (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl duâ edeyim? Haber verir misiniz?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü'l-afve fa'fu annî” diye dua et.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 25 Ramazan 1433 - Rûmî: 31 Temmuz 1428

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)

Kadir Gecesi'nin Fâzileti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:
“Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîmesi ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler. (Gunye, 2-16-19)

Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf,
3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra:

1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
100 “Elem neşrah leke...” sûresi,
100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,
100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbü’l-afve fâ’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınmalıdır.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/13.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ihvan - 13 Ağustos 2012, 10:53:01
Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
 
القدر
 بسم الله الرحمن الرحيم
 Bismillâhirrahmânirrahîm
 Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla
 إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ
 1 İnnê enzelnâhü fî leyletilkadri
 1 Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik
 وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
 2Ve mê edrâke mê leyletülkadri
 2 Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
 لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
 3 Leyletülkadri hayrun min elfi şehrin
 3 Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır
 تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
 4 Tenezzelülmelêiketü verrûhu fîhê biizni rabbihim min külli emrin
 4 O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner
 سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ
 5 Selêmün hiye hattê matla’ıl fecri
 5 Artık o gece bir esenliktir gider Tâ [ki] tan ağarana kadar
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 14 Ağustos 2012, 10:45:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allah’tan ümid ederek Kadir Gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 26 Ramazan 1433 - Rûmî: 01 Ağustos 1428

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlere rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfazası için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu, günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1- Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve rûh’un inmesi.
Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “Kadir” ismi verilmiştir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancakla melekler ile yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder. Yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir vaktine (imsake) kadar selâmettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/14.html)
Başlık: Sadaka-ı Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2012, 10:19:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sadaka-i fıtrını bayram namazından önce verirse bu, kabul olunmuş bir sadaka-i fıtırdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 27 Ramazan 1433 - Rûmî: 02 Ağustos 1428

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)

Sadaka-ı Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur. Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Sadaka-i fıtır, her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için de vâciptir.

Büyük çocuğun ve zengin olan çocuğun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat bundan daha önce de verilebilir. Tâ ki fakirler, bununla bayram namazına çıkmadan evvel noksanlarını tedârik edebilsinler.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, kendi idâresinde olmayan hanımının veya büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Bayram namazından sonra verilen fıtra, diğer (nâfile) sadakalardan bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fıtra, Allâhü Teâlâ’nın indinde makbûl olan bir sadakadır.” buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/15.html)
Başlık: Ölüye Hediye / Münacât
Gönderen: Mücteba - 16 Ağustos 2012, 10:48:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirlerdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri istiğfârdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 28 Ramazan 1433 - Rûmî: 03 Ağustos 1428

Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)

Ölüye Hediye

Resûlullah (s.a.v) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular:

“Mü’min kabirde suda boğulmak üzere olan ve bulduğu her şeye tutunmaya çalışan kimse gibidir. Babasından, oğlundan, kardeşinden, arkadaşından hâsılı herkesten bir duâ bekler. Dünya ehli için hediye ne ise ölüler için duâ da böyledir. Bir melek ölünün yanına, üzerinde nurdan bir mendil bulunan nurdan bir tabakla girer ve “Bu kardeşinin hediyesidir.” der. Dirilerin hediyelerle mesut olmaları gibi o da bu hediye ile sevinir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:

“Ölünün kabirde en zor gecesi ilk gecedir. Ölülerinize sadakayla merhamette bulunun.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Bir Mü’min Âyetü'l-Kürsî okuyup sevabını ölülere bağışladığında Allâhü Teâlâ, doğudan batıya her kabre kırk nur indirir ve yattıkları yerleri genişletir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte:

“Kim kabristana girer ve Yâsin sûresini okursa Allâhü Teâlâ o kabristanda bulunan ölülerin azabını hafifletir ve okuyan kişiye de orada bulunan ölüler sayısınca sevap yazar.” buyrulmuştur.

Münacât

İlâhî her nefes ilhâmın üzre olsun a'mâlim
Rızân üzre geçe dâim cihân içre meh ü sâlim
Habîbin gittiği yoldan çıkarma bir kadem taşra
Ânın şer'-i şerîfi üzre olsun cümle ef'âlim.
(Sultan Birinci Ahmed Han)

(Yâ Rabbi! İşlerim devamlı senin ilhâmın üzerine olsun. Bu cihanda aylarım ve yıllarım dâimâ senin rızan üzerine geçsin.)
(Habîbin Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in gittiği yoldan beni bir adım kadar bile olsa dışarıya çıkarma. Ve bütün işlerim de onun dîni üzerine olsun.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/16.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Annesi Âmine’nin Kabrini Ziyâreti /Şevval Ayı..
Gönderen: Mücteba - 17 Ağustos 2012, 10:38:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 29 Ramazan 1433 - Rûmî: 04 Ağustos 1428

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Annesi Âmine’nin Kabrini Ziyâreti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hudeybiye sulhunun yapıldığı seferde, Mekke’ye giderken annesi Âmine Validemiz'in vefât ettiği Ebvâ Köyü’ne uğradılar. Annesinin kabrini ziyâret için Allâhü Teâlâ’dan izin verilince ziyâret ettiler, kabrin üzerini eliyle düzeltip, ağladılar. Yanındakiler de ağladılar. Niçin ağladığı sorulunca;
“Rahmet duygusu beni rikkate getirdi de ağladım!” buyurdular.

Şevval Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salevât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Şevval Ayı İctimâ‘i, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Şevval ayı ictima‘ı bugün (17 Ağustos Cuma) Türkiye saati ile 18.55’de idi.

Ru’yet ise yarın (18 Ağustos Cumartesi) Türkiye yaz saati ile: 06.50’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun güney batı kesimi, Yeni Zellanda, Antarktikanın doğu sahilleri, Hint okyanusunun orta ve güney kesiminde

Solomon Adaları, Mc.Donald Adaları, St. Poul, Papua Yeni Gine, Tasmanya, Avustralya Büyük okyanusun orta ve güney kesimleri ve Avustralya.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasının orta ve kuzeyinden kesinlikle görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 19 Ağustos Pazar günü de Şevval ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/17.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2012, 04:40:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve Arefe günleri boy abdesti alırdı.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 30 Ramazan 1433 - Rûmî: 05 Ağustos 1428



Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “İftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/18.html)
Başlık: Ziyaret Etmek
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2012, 09:10:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min, mü’min birisiyle karşılaşıp ona selâm vererek elini tutup musafaha ettiği zaman her ikisinin de günahları ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 1 Şevval 1433 - Rûmî: 06 Ağustos 1428

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Ziyaret Etmek

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bir kimse din kardeşini Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için ziyaret ederse gökten bir nidacı “Sen onu hoşnut ettin, cennet de seni hoşnut edecektir.” diye nida eder.
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret ettiğinde yetmiş bin melek onu uğurlarlar ve şöyle duâ ederler: “Allâh'ım! Senin rızan için kardeşini ziyaret ettiği gibi onu rızana nâil eyle.”
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret maksadıyla evinden çıkarsa boğazına kadar rahmete nail olur. Hasta bir kardeşinin yanında oturursa rahmet onu kaplar ve bu rahmet hastayı da içine alır. Hasta, Allâhü Teâlâ’nın arşının, onu ziyaret eden kişi de onun kudsiyetinin gölgesindedir.”
• “Kim sabahleyin bir müslüman kardeşini ziyaret ederse yetmiş bin melek akşam oluncaya kadar onun için duâ eder. Ziyareti akşam vakti yaparsa yetmiş bin melek onun için sabaha kadar dua eder.”
• “Kim mü’min kardeşini ziyaret ederse rahmet denizine dalar. Kim de hasta bir mü’min kardeşini ziyaret ederse dönünceye kadar cennet bahçeleri içindedir.”
• “Hastalarınızı ziyaret ediniz ve onlardan duâ isteyiniz. Çünkü hastanın duâsı makbuldür ve günahları bağışlanmıştır.”
“Bir hastanın yanına girdiğinde ondan duâ iste. Çünkü hastanın duâsı meleklerin duâsı gibidir.”
Zeyd bin Erkam (r.a) şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.v) gözümdeki bir ağrıdan dolayı beni ziyaret etmişti.”
“Kim güzelce abdest alarak bir müslüman kardeşini ziyaret ederse cehennemden yetmiş sene uzaklaşır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/19.html)
Başlık: Resûlullah (s.a.v) Sevgisi / Tavuğun Temizlenmesinde Mühim Husus / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2012, 03:09:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Meclislerinizi bana salevat okuyarak süsleyiniz. Zira sizin bana salevatınız kıyâmet günü sizin için nûrdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 2 Şevval 1433 - Rûmî: 07 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

Resûlullah (s.a.v) Sevgisi

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Sevban’ı (r.a.) köle iken satın almış ve sonra azat etmiştir. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’den yüz yirmi yedi hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Hz. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’i pek sever, onu görmemeye dayanamazdı.
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun pek zayıflayıp renginin solduğunu görünce “Neyin var ey Sevban?” diye sordu. Sevban (r.a.) şu cevabı verdi: “Yâ ResûlAllah, hiçbir ağrım ve sancım yoktur, sıhhatim gayet yerindedir. Şu anda âhiret hayatını hatırladım. Ben sizi dünyada bir gün görmeden dayanamıyorum, ya âhirette ayrı kalırsak ve sizi görmekten mahrum olursam halim nice olur? Cennete girsem bile kullar arasında olacağım, sen ise, peygamberlerle birlikte yüksek makamlarda olacaksın! Orada seni bir daha göremeyeceğim. İşte bu beni üzüyor ve günden güne eritiyor.”

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi indirdi:

“Ve her kim Allâhü Teâlâ’ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine in'am buyurmuş (nimet vermiş) olduğu peygamberler ve sıddıklar ve şehîdler ve salih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaştır.” (Nisa Sûresi, âyet 69)


Tavuğun Temizlenmesinde Mühim Husus

Bir müslüman tarafından besmele ile boğazlanan, fakat kolay yolmak için bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılan tavuk asla temiz ve helâl olmaz.
Tüyleri kolay yolmak için tavuğu sıcak suya atmadan önce içini temizlemek ve tavuk üzerinde kan ve sâir pislik var ise onu temizlemek lazımdır.


Atalar Sözü:

• Kişi bilmediğini ayağının altına yığsa başı göğe değer.
• İnsan kabahati daima kendinde aramalı.
• Kişi ettiğini bulur, kimi tez, kimi geç.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/20.html)
Başlık: Peygamberimizin (s.a.v) Şefaati
Gönderen: Mücteba - 21 Ağustos 2012, 14:20:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü şefaatim Allâh’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allâh’ın resûlü olduğuma şehadet eden kimse içindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 3 Şevval 1433 - Rûmî: 08 Ağustos 1428

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

Peygamberimizin (s.a.v) Şefâati

Resûlullah’ın (s.a.v) şefâatleri dünyada ve âhirette devamlıdır ve hâlen şefaat etmektedir.
Resûlullah’ın (s.a.v) kıyâmet günü birçok şefâati vardır.
Birincisi büyük şefâattir ki Âraf ehline, mahşer halkınadır.
İkincisi, cehenneme girmeyi hak eden günahkar mü’minleredir, şefâati ile cehenneme girmezler.
Üçüncüsü, cehenneme giren günahkar mü’minleredir. Şefâati ile oradan çıkarır.
Dördüncüsü, cennete hesapsız girenler hakkındaki şefâatidir.
Beşincisi, cennettekilerin derecelerinin yükselmesini sağlayan şefâattir.
Altıncısı, Medine’de ölenlerin nâil olacağı şefâattir.
Yedincisi, amcası Ebû Tâlib’in azabının hafiflemesi için şefâattir.
Sekizincisi, kendisine salât ve selâm getirenlere şefâatidir.
Dokuzuncusu, sevabı ve günahı denk olanların ve Âraf ehlinin cennete girmeleri için şefâattir.
Onuncusu, ümmetinin diğer ümmetlerden önce cennete girmesi için şefâattir.
On birincisi, ümmetinden büyük günah sahibi olanlara şefâatidir.

Kıyâmet günü âsi mü’minlerden bazıları cehenneme girerler. Cehennem ehli onları ayıplayarak şöyle derler: “Siz Allâhü Teâlâ’ya kulluk ediyor ve ona hiçbir şeyi ortak koşmuyordunuz. Buna rağmen cehenneme girdiniz ve çıkmayacaksınız.”
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ bir avuç su ile bir melek gönderir. Suyu bu insanların içinde bulunduğu ateşe serper. Cehennemlikler onlara gıpta ederler. Daha sonra cehennemden çıkıp cennete girerler.”
Allâh’ım! Bizi Hz. Muhammed (s.a.v)'in şefâatiyle hiç azaba uğramadan geniş rahmetinle cennete koy. Sen Erhamu’r-Râhimînsin.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/21.html)
Başlık: Kelime-i Tevhid'in Bazı Esrarı / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2012, 02:22:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“En fazîletli zikir ‘Lâ ilâhe illallâh’, en fazîletli duâ da ‘Elhamdülillâh’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 4 Şevval 1433 - Rûmî: 09 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Kelime-i Tevhid'in Bazı Esrarı

Lâ ilâhe illallâh’ın bazı sırları: Bütün harfleri ağız içinden; dudaklar hareket etmeden okunabilir. Bunda onu (Kelime-i Tevhîd’in manasını Allâh’dan başka ilah olmadığını) ikrarın içten yani kalpten olması gerektiğine işaret vardır.
Onda hiç noktalı harf yoktur. Bu da Allâhü Teâlâ’dan başka bütün ilahlardan alakayı kesmeye işaret eder.
Kelime-i Tevhid senenin on iki ayı gibi on iki harften meydana gelir. Bir gün yirmi dört saattir. Kelime-i Tevhid de “Muhammedün Rasûlullah” kısmıyla beraber yirmi dört harften meydana gelir. Her bir harfi günün her bir saatinde işlenen günahlara keffaret olur.
Kelime-i Tevhid ‘Muhammedün Rasûlullah’ ile beraber yedi kelimedir. Cehennemin kapıları da yedi tanedir. Her bir kelime cehennem kapılarından birini kapatır.

Bir adam elinde yedi çakıl taşıyla Arafat’ta durur ve “Ey taşlar! Benim Kelime-i Şehâdet getirdiğime şahit olun!” der. O gece rüyasında kıyâmetin koptuğunu görür. Günahları sevaplarından fazla gelir ve ateşe atılması emredilir. O arada çakıl taşları onun için duvar örerek Cehennem kapısını kapatırlar. Bütün zebaniler bir araya gelerek uğraşırlar, fakat taşı kaldıramazlar. Bunun üzerine zebaniler adamı da alarak arşın altına giderler ve taşlar da adamın peşinden giderek ona şefaat edince adamın cennete konulması emredilir.
Taşlar adamdan önce cennetin kapısına varırlar ve her biri “Ey Allâh’ın kulu! Benim yanımdan gir.” diye neredeyse yalvarır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde ‘Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm’ sözünü söyleyip -denizköpüğü kadar olsa- günahları bağışlanmayan kimse yoktur.”

Atalar Sözü:
• İnsanın izzeti de elindedir, zilleti de.
• Kişinin ayıbını bir avuç toprak örter.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/22.html)
Başlık: Hazreti Ebûbekr'in (r.a) Bir Hutbesi
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2012, 02:33:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ölülerinizin iyiliklerini söyleyiniz, kötülüklerini söylemeyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 5 Şevval 1433 - Rûmî: 10 Ağustos 1428

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)

Hazreti Ebûbekr'in (r.a) Bir Hutbesi

Hz. Ebûbekr-i Sıddık (r.a.), Allâh’a hamd ile senâ ettikten sonra şöyle hitâb etti:
Size Allâh’dan korkup bizleri hidâyet buyurduğu dînin hükümlerine sımsıkı yapışmayı tavsiye ederim.
Bilin ki ihlâs kelimesinden; Kelime-i Tevhid’den sonra dînin en mühim emri, Allah’ın sizi fenâlıklardan menedip iyiliği emretmek üzere başınıza geçirdiği kimseyi dinleyip itaat etmektir. Kim o zâta itâat ederse üzerindeki hakkını yerine getirmiş olur ve kurtulur.
Sakın hevâ ve heveslerinize uymayın. Kurtuluş, hevâ ve hevese uymamak, ihtiras ve öfkesine sahip olmaktadır.
Kibirden de sakının. Topraktan yaratılan ve yine toprağa dönecek olan, sonra kurtların yiyeceği bugün sağ iken yarın ölen bir kimse ne ile kibirlenir? Öyle ise, gün gün, saat saat ömrünüzün muhasebesini yaparak hayırlı ameller işleyin.
Mazlûmun bedduasından sakının, kendinizi ölüme hazırlayın. Sabır şiarınız olsun, zira amelin sırrı sabırdır.
Allâhü Teâlâ’nın sizi azâbından men ettiği şeylerden sakının, Allâh’ın size neticesinde rahmetini vaat ettiği şeylere de koşun.
Sizden öncekilerin ne ile helâk olduğunu ve kurtulanların da ne ile kurtulduklarını anlamaya çalışınız.
Allâhü Teâlâ’nın kitabında beyan ettiği helâle ve harama, sevdiği ve sevmediği şeylere gayet dikkat ediniz. Bu hususta elimden geleni sizden esirgemem.
Yardım yalnız Allâh’dan istenir ve bütün ibâdet ve taate kuvvet ve kudret Allâh’dandır.
Biliniz ki, siz ihlasla; sırf Allah rızâsı için amel ettikçe, Rabbinize itaat etmiş, nasibinizi korumuş ve büyük kazanç elde etmiş olursunuz.
Nâfile ibâdetlerinizi de küçük görmeyin, bunlar da karşılıksız kalmaz. Muhtaç olduğunuz günde onlarla mükâfatlandırılırsınız.
Allâh’ın emrine uyup itaat etmekten başka hiçbir şey onun azabına mâni olmaz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/23.html)
Başlık: İki Cihan Sultan’ı (s.a.v.) önde yaya yürürken ...
Gönderen: Mücteba - 24 Ağustos 2012, 09:01:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ile gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 6 Şevval 1433 - Rûmî: 11 Ağustos 1428

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)

İki Cihan Sultan’ı (s.a.v.) önde yaya yürürken ...

Yavuz Sultan Selim Han, Mercidabık’ta (Ağustos 1516) Memlüklü ordusunu bozguna uğrattıktan sonra Mısır’ı Osmanlı Devletine bağlamak üzere hareket edip 2 Ocak’ta Kurban Bayramı’nın birinci günü Gazze’ye vardı. 9 Ocak’a kadar orada kalındı.
Mısır yolunda Sînâ çölünden başka bir engel kalmamıştı. Yavuz Sultan Selim Han’dan evvel ordusuyla Sînâ Çölü’nü Îran Şâhı Kâmbiz ile Makedonya Kralı İskender geçmişti. Çölde, gündüz sıcaklık 40-50 dereceye kadar çıkar, geceleri ise sıfır derecedir. Çölü geçmek üzere hazırlıklar yapıldı, bütün tedbirler alındı. Ordu 9 Ocak 1517 Cuma günü Gazze’den hareket etti.
Hz. Allâh’ın (c.c.) bir lütfu olarak senelerden beri yağmur yüzü görmeyen bu çöle yağmur yağmaya başlamış, hattâ bazı yerlere kar yağmış, Tih Sahrâsı’nın dayanılmaz sıcaklığı yok olmuş, ordu bahar serinliği içinde yoluna devam ediyordu. Bir ara Yavuz Sultan Selim Han atından indi ve yaya olarak yürümeye başladı. Devlet erkânı ve süvârî birlikleri de atlarından inerek yaya yürümeye başladılar.
Nedimi Hasan Can, Sultan Selim Han’a:
“Hayırdır inşâallâh Sultan’ım! Bütün ordu, devletlü Pâdişâhımız acep niçin yaya yürür diye merak eder.” diye sorunca, büyük Sultan:
“İki Cihan Sultan’ı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) önümüzde yaya yürürken, biz nasıl at üzerinde olabiliriz?” diye cevap verdi. Bir müddet yürüdükten sonra Sultan tekrar atına bindi. Çöl hiçbir zâyiât vermeden geçilmiş, Nil Nehri’ne yaklaşılmıştı.
Gazze’den ayrıldıktan 13 gün sonra Sâlihiye’ye gelindi. Sâlihiye, Nil Nehri kıyısında meskûn bir yerdi. Çekilen zahmetler unutulmuş, Nil vâdîsinin serinliği vucutlara zindelik vermeye başlamıştı. Yapılan muharebeler neticesinde Yavuz Sultan Selim Han 14 Şubat 1517 günü muhteşem bir merasimle Kahire’ye girip ülkenin hakimi olduğunu ilan etmiş ve Mısır Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/24.html)
Başlık: Amellerde İhlâs Nedir? / Uykuya Dâir
Gönderen: Mücteba - 25 Ağustos 2012, 02:19:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanların sende görmelerini istemediğin şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 7 Şevval 1433 - Rûmî: 12 Ağustos 1428

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)

Amellerde İhlâs Nedir?

Zünnûn-ı Mısrî (rh.) şöyle demiştir:
“Kişinin övülme ve yerilme halinde ruh halinin değişmemesi, ihlâs alametlerindendir.”

Ebû Süleyman Dârânî (rh.);
“Allâhü Teâlâ’nın rızasını kazanmak maksadıyla bir adım atan kişiye ne mutlu!” demiştir.

Fudayl b. Iyad (rh.) “İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riya, onların hatırı için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki hastalıktan korumasıdır.”


Uykuya Dâir

Bebekler günün yarısından fazlasında uyurlar. Yaşlılarda ise bu müddet 5-6 saate kadar iner. Ortalama 20 dakika içerisinde uykuya dalınır. Yaklaşık 45 dakika sonra derin uyku başlar.

Uyku bozukluğu; yorgunluğa, bel ve sırt ağrılarına, kişinin iş performansında düşüklüğe ve psikolojik sıkıntılara sebep olur. Uzun süren uykusuzluk ise bazı azaların çalışmasında bozulmalara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilir.

Aşırı uyku da bir uyku bozukluğudur.

Rahat ve faydalı bir uyku için çok aç veya tok yatmamak, uykudan önce çay, kahve ve sinirleri uyaran şeylerden kaçınmak gerekir.

Uykudan önce ağır fizikî veya zihnî faaliyetlerden kaçınılmalıdır.

Yatarken kitap okumak uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.

Oda sıcaklığının ve nemin mümkün olduğu kadar sabit tutulması uykunun faydasını arttırır.

Yatak odası sessiz, karanlık olması ve her gece belirli saatte yatıp kalkmak uykunun faydasını artırır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Selçuk, Kız: Şeymâ

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/25.html)
Başlık: Hendek Muharebesinde Hazreti Ali (K.V)
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2012, 03:03:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ben ilmin şehriyim, Ali de o şehrin kapısıdır. Kim ilim isterse o kapıya gelsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 8 Şevval 1433 - Rûmî: 13 Ağustos 1428

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)

Hendek Muharebesinde Hazreti Ali (K.V)

Hendek Muharebesinde düşmanın meşhur cengâverlerinden Amr bin Abdivedd ve birkaç arkadaşı atlarını zorlayıp hendeğin bir dar mahallinden Müslümanların tarafına atladılar. Amr bin Abdivedd arkadaşlarından ayrılıp atını ileri sürdü ve karşısına çıkacak birini istedi. Arablar onu bir bölük süvârîye denk tutarlardı. Onunla döğüşmek arslan ile pençeleşmek gibi olup fevkalâde cesâret ve cüret ister idi.

Hz. Ali’den başka ona karşı varmağa kimse cesaret edemedi. Resûlullah’ın arslanı Hz. Ali ‘Ben çıkarım, ya ResûlAllah’ dediğinde Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Sen otur yâ Ali, gelen Amr’dır.” buyurdu.

Amr tekrar ehl-i İslâm’a meydan okudu ve “İçinizde meydan muharebesine çıkacak kimse yok mudur? Hani sizin ölülerinize vaat ettiğiniz cennet nerede? dedi.

Hz. Ali (r.a.) ‘Ben çıkarım, ya ResûlAllah’ dediğinde Resûl-i Ekrem “Sen otur yâ Ali, gelen Amr’dır.” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) “Amr da olsa çıkarım, yâ ResûlAllah” diyerek yerinden kalktı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) kendi zırhını ona giydirdi, Zülfikâr isimli kılıcını onun beline kuşattı ve ona duâ etti.

Hz. Ali (r.a.) meydana çıkıp Amr’a doğru vardı. İki ordu halkı bunları seyre durdu. Hz. Ali (r.a.) önce Amr'ı hak dine davet etti. Amr kahkaha ile gülerek “Sen kimsin hele, söyle bakayım?” dedi.

O da, ‘Ali bin Ebû Tâlib’ diye cevab verdi. Amr “Meydana çıkacak yaşlı başlı biri yok mu? Ben senin babanla arkadaş idim. Şimdi senin kanını dökmek bana güç gelir.” dedi.

Hz. Ali “Ben, senin kanını dökmek isterim. Fakat sen de atından inip benim gibi yaya olmalısın.” dedi. Bu söz Amr’ı çok öfkelendirdi ve hemen atından indi, Hz. Ali’nin üzerine hücûm etti. O da kalkanını karşı tuttu. Amr öyle hiddet ve şiddet ile kılıç vurdu ki Hz. Ali’nin kalkanını iki parça etti ve alnını da biraz yaraladı.

Sıra Hz. Ali’ye gelince Zülfikâr ile bir vuruşta Amr’ı katletti ve ‘Allâhu Ekber’ dedi. Artık her taraftan tekbir sedaları Arş-ı A’lâya doğru yükseliyordu. Allâhu Ekber, Allâhu Ekber...


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/26.html)
Başlık: Nafile Orucun Kazası / Osmanlılarda Temizlik
Gönderen: Mücteba - 27 Ağustos 2012, 10:49:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak İslâm temizdir. Öyleyse siz de (maddeten ve manen) temizlenin. Zira cennete ancak temizler girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 9 Şevval 1433 - Rûmî: 14 Ağustos 1428

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)

Nafile Orucun Kazası

Oruçlunun gerek kendi isteği ile olsun ve gerek olmasın bozulan her hangi bir nafile orucun kazası lâzım gelir. Nafile oruç tutmaya başlayan bir kadın, âdet görecek olsa - en sahih olan kavle göre - bu orucu kaza etmesi icap eder. Çünkü bir ibadeti yarıda bırakmamak, başlanmış bir taati iptal etmemek bir vecibedir.

Şafiîlere göre böyle bir oruçlu muhayyerdir; dilerse bunu kaza eder, dilerse etmez.

Osmanlılarda Temizlik

Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul'da dört yıl kalan bir İspanyol'un kitabından bazı notlar:

Galata ve İstanbul'da cami ve hamam çoktur, birkaç bini bulur. İki tarafın da hamamları çok gösterişlidir. Dışarıdan saraylara benzerler. Yarım portakal şeklinde, kurşun kaplı kubbeleri vardır. Hamamın içi de yeşim, mermer ve somaki kaplıdır. …

Erkek ve kadın hamamları ayrıdır.
Hamamlarda sadece Türkler değil Yahudi, Hıristiyan ve Yakın Doğu’nun bütün insanları yıkanırlar. Ben de hamama gidip yıkanarak hem dinçleşir hem de temizlenirdim. Aynısını biz de yapsak çok iyi ederiz. Türkler haklı olarak temizliğimizi tenkit ediyorlar. İspanya'da hiç bir erkek ve kadın ömründe iki defadan fazla yıkanmamıştır.

Dünyada, çeşmesi İstanbul’dan, Galata’dan daha çok olan şehir yoktur.
Onun için her hamamın çeşmesi var. Hayırsever Türkler çeşmelerden çok uzak olan sokaklara mahzenler (su deposu) yaptırıp kendi hesaplarına doldurturlar. Tahta tıkacı tıkamayıp suyu boşuna akıtmak günah sayılır.

Doğudan batıya hiç bir şehir eski adı Bizans olan İstanbul kadar elverişli yere kurulmamıştır. Lüzumlu şeyleri dünyanın neresinde olursa olsun kolaylıkla getirebilirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/27.html)
Başlık: Din Nedir? / Mısra
Gönderen: Mücteba - 28 Ağustos 2012, 10:47:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şüphesiz Allah katında (râzı olunan ve saâdete ulaştıracak olan hak) din, İslâm’dır.” (Al-i İmrân Sûresi, âyet 19)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 10 Şevval 1433 - Rûmî: 15 Ağustos 1428

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)

Din Nedir?

Din; Allah tarafından konulmuş bir kanun olup akıl sahiplerini kendi rızaları ile bizzat hayır olan şeylere sevkeder. Bu kanunu peygamberler Allâh’tan vahiy yoluyla almış ve insanlara tebliğ etmişlerdir.

Şu halde dînin sahibi Allâhü Zülcelâl’dir. İnsanlar din koyamazlar. Koysalar bile ona hakîkî mânada din denilemez.

Hiçbir peygamber getirdiği dini kendi îcad etmiş değildir. Peygamberler yalnız Allâh’ın gönderdiği hükümleri insanlara ulaştırmaya memur olmuşlardır.

Din insanlara hidâyet yollarını gösterir. Ama kimseyi dine gireceksin diye zorlamaz. “Din hususunda zorlama yoktur.” meâlindeki Bakara Sûresi, 256. âyet-i kerîmesinin mânası da budur.

Dini kabul hususunda insanlar, tamamıyla serbesttirler. Onu kendi arzuları ile kabul ederler.

Fakat bir defa dini kabûl eden kimse artık onun icablarını yerine getirmekle mükelleftir. Bu icabları yerine getirmeyenler Allâh’a verdikleri söze hıyanet etmiş olurlar. Dînen ceza görmeleri bundandır.

Bazıları bu cezayı gizlemek için “Dinde zorlama yoktur.” derlerse de bu söz mugalâta (boş laf)tır.

Dini kabul (iman) eden her kul artık ondan mes’uldür.

Hakikatta cezayı hak edenlere ceza vermek hiç bir zaman zorlama sayılmamıştır, sayılamaz da. Bir devletin teb'ası olan kimse o devlete vergi vermek, askerlik yapmak gibi birtakım hükümlerle mükelleftir. Bunları yerine getirmediği takdirde kanunen o kimseye ceza verilmez mi? Bu cezaya zorlama mı denir?

İşte dine girenin hükmü de böyledir.

Mısra:

Ne bilsün tok olanlar âç hâlin.
Şeyhî (Kütahyalı Hekim Yusuf Sinan)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/28.html)
Başlık: Allah İçin Sevmek
Gönderen: Mücteba - 29 Ağustos 2012, 10:34:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için men ederse imanı kemâle ermiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 11 Şevval 1433 - Rûmî: 16 Ağustos 1428

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)

Allah İçin Sevmek

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Amellerin en faziletlisi Allâhü Teâlâ için sevmek ve Allâhü Teâlâ için buğzetmek; sevmemektir.”

Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyrulmuştur:
“Birbirlerini benim rızam için sevenler, başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, arşımın gölgesinde olacaklardır.”

Resûlullah (s.a.v), şöyle buyurmuştur:

“Birbirlerini Allâhü Teâlâ için sevenler cennette kırmızı yakuttan bir köşkte oturacaklardır. Bu köşkün direği üzerinde yetmiş bin odası vardır. Oradan cennetlikleri seyrederler. Onların güzelliği, güneşin dünyadakileri aydınlatması gibi cennet ehlini aydınlatacaktır. Cennet ehli Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenlere “Bize bakın” diyecekler ve onlar baktıklarında güzellikleri cennet ehlini aydınlatacaktır. Elbiseleri sündüstendir. Alınlarında ‘Bunlar, Allâhü Teâlâ için birbirini sevenlerdir.’ yazılıdır.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v):

“Cennette, üzerinde etrafını yıldızlar gibi aydınlatan açık kapılı zebercetten odaların bulunduğu sütunlar vardır.” buyurdular.

“Yâ ResûlAllah! İçinde kimler oturur?" diye sordular. Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenler ve Allâhü Teâlâ için bir araya gelenler.” buyurdular.

“Kıyâmet günü ümmetimden bir cemaat için arşın etrafına kürsüler konulur. Yüzleri ayın on dördü gibi parlar. Kıyâmetin dehşetinden insanlar ürker, onlar ürkmezler. İnsanlar o gün korku içindedir, onlar ise rahattırlar. Onlar Allâhü Teâlâ’nın, kendilerine hiç korku bulunmayan ve hiç üzülmeyecek olan dostlarıdır.

Ashâb-ı Kirâm bunların kim olduğunu sordular.

Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenlerdir.” buyurdular.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Danyal, Kız: Gülsüm

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/29.html)
Başlık: Çocuğu Ölen Ana Baba / Beyit
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2012, 15:37:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, sabırdan daha geniş bir rızık ile rızıklandırılmamıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 12 Şevval 1433 - Rûmî: 17 Ağustos 1428

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)

Çocuğu Ölen Ana Baba

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Ümmetimden kimin iki çocuğu küçük yaşta ölürse Allâhü Teâlâ onlar sebebiyle onu cennete koyar."
Hz. Âişe (r.anhâ) bir çocuğu öleni sormuş, Resûlullah (s.a.v) de “Bir çocuğu kendisinden önce ölen de girer, yâ Âişe” buyurmuştur.

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Bir kulun çocuğu öldüğünde Allâhü Teâlâ meleklere ‘Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız?’ buyurur.
Melekler ‘Evet, ya Rabbi’ cevabını verirler.
Allâhü Teâlâ ‘Peki, kulum buna nasıl mukabele etti?’ diye sorar.
Melekler, ‘Sana hamd etti. (‘İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn’ dedi.)’ derler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ ‘O halde, kulum için cennette Hamd Evi adlı bir ev inşa edin.’ emrini verir.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kıyâmet günü Müslüman çocuklarına kabirlerden çıkmaları nida edilir. Çocuklar kabirlerinden çıkarlar. Sonra onlara cennete girmeleri söylenir.
Çocuklar “Rabbimiz, anne babalarımız bizimle birlikte olmayacaklar mı?” derler.
Onlara ikinci kez cennete girmeleri söylenir. Fakat onlar aynı suali tekrar ederler.
Üçüncü seslenmede de aynı hal tekrarlanır.
Dördüncüsünde onlara şöyle denir: “Ana babalarınız da sizinle beraber cennete girsin.”
Bunu duyan her çocuk ana babasına koşar ve onları da cennete götürürler. O gün onlar ana babalarını, sizin evdeki çocuklarınızı tanımanızdan daha iyi tanıyacaklardır.

Beyit:

Her nefeste eyledik yüz bin günâh
Bir günâha etmedik hiçbir gün âh. (Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/30.html)
Başlık: Kur’an-ı Kerîm’den Sonra En Muteber Kitap Sahîh-i Buhârî
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2012, 10:27:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Burada bulunanlar (hadislerimi) bulunmayanlara ulaştırsınlar. Zira olur ki burada bulunanınız, sözümü kendisinden daha anlayışlı bir kimseye tebliğ etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 13 Şevval 1433 - Rûmî: 18 Ağustos 1428



Kur’an-ı Kerîm’den Sonra En Muteber Kitap Sahîh-i Buhârî

İmâm-ı Buhârî’nin kıymetli birçok eseri vardır. Uzun yılların ve gayretlerin mahsulü olan bu eserlerinden en meşhuru, İmâm-ı Buhârî denilince akla ilk gelen ve Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en muteber olduğu hususunda âlimlerin ittifak ettiği eseri el-Câmiu's-sahîh'dir. Sahîh-i Buhârî diye meşhur olmuştur.

Bu eseri yazmaya başlamasını kendisi şöyle anlatır:
Hocam İshak bin Râhûye (rh.)’nin ders halkasında idik. “Resûlullâh’ın hadîslerini muhtasar bir kitapta toplasanız.” diye bizden bir temennide bulundu. Bunu yapma isteği gönlüme düştü. Bunun üzerine sahih hadîsleri toplamaya başladım. Bu esnada yirmi yaşlarında idim.

İmâm-ı Buhârî önce mevzu başlıklarını tesbit etmiştir. Bunları Medine’de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in kabri şerifi ile minberi arasında; Ravza-i Mutahharası’nda onun manevi huzurunda yazmaya başlamıştır. Her başlık için de kalkıp iki rek’at namaz kılmıştır.

İmâm-ı Buhârî (rh.) “Bu kitaba altı yüz bin hadîsten seçtiğim hadîsleri aldım. Bu eserime aldığım her bir hadîsi, gusül abdesti alıp iki rek’at namaz kılıp sahih olduğuna kat’i kanaat getirdikten sonra yazdım. Basra’da duyduğum birçok hadîsi Şam’da, Şam’da duyduğum birçok hadîsi Mısır’da yazdım.”
diyerek hadîslere karşı ne kadar titiz olduğunu göstermiş, hadisler hakkında tam kanaat getirmeden yazmadığını ifade etmiştir.

İmâm-ı Buhârî (rh.), bu eserini on altı senede yazmıştır. Bu süre zarfında hadîsleri toplamış, sonra tasnif etmiş, fırsat buldukça da kâğıda geçirmiştir. Bu eser devamlı bir çalışmadan ziyade, aralıklı bir çalışma neticesinde ortaya çıkmıştır. Çünkü İmâm-ı Buhârî bir taraftan hadîs öğrenmek için seyahatlere çıkıyor ve hadîs ezberliyor, diğer taraftan dersler veriyordu.

7275 hadîs bulunan bu eserini, kendisinden tam doksan bin kişi dinlemiştir. (Rahmetüllâhi aleyh.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/8/31.html)
Başlık: Hazreti Îsa (a.s)'nın Bir Mucizesi: Yarasa
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2012, 12:22:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bakmazlar mı ki üstlerinde uçan kuşlara, kanat süzerlerken ve yumarlarken? Onları tutan ancak Rahman (olan Allah)dır. Şüphesiz ki o her şeyi görür.”
(Mülk Sûresi, âyet 19)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Eylül Cumartesi 2012

Hicrî: 14 Şevval 1433 - Rûmî: 19 Ağustos 1428

Uşak, Gediz, Kiraz, Aliağa ve Seyitgazi'nin Kurtuluşu (1922) • İkinci Dünya Harbi'nin Başlaması (1939)

Hazreti Îsa (a.s)'nın Bir Mucizesi: Yarasa

Îsâ aleyhisselam kavmine “Ben size Rabbinizden (peygamberliğimin alameti olan) bir âyet ile geldim: Ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk yaparım da içine üflerim, Allâh’ın izni ile derhal kuş olur…” (Âl-i İmran Sûresi, âyet 49) buyurdu ve bir yarasa yaptı. Üfleyince yarasa Allâh’ın izni ile uçtu.

Yahudiler Hz. îsâ'nın bu mucizesini de gördükleri halde inanmadılar ve “Bu bir sihirdir” dediler.

Îsâ aleyhisselam yarasayı tercih etti. Çünkü o diğer yaratılmışlardan daha acaip, daha farklıdır:

Yarasalar, kan ve etten ibarettir. Kanatlarını çırparak uçan yegâne memelidir. Kuşlar gibi tüyü yoktur. Gövdesi çok ince kıllarla kaplıdır. Ayrıca kuşlar gibi yumurtlamaz; doğurur ve yavrusunu memesinden süt ile besler. Gündüzün ışığında ve gecenin karanlığında görmez. Güneş battıktan sonraki ve güneş doğmadan önceki saatlerde görür. İnsan gibi güler, kadın gibi hayız olur.

Zannedildiği gibi pis hayvanlar değildir. Her sabah ve avlandıktan sonra kediler gibi yalanarak kendilerini temizlerler. Buzdolabında bile hayatlarını devam ettirebilirler. Laboratuvarlardaki buzdolaplarında uyuyan yarasalar üzerinde yapılan çalışmalar kalp ve dolaşım hastalıkları ile kadın hastalıklarına ışık tutmaktadır.

Gündüzleri karanlık yerlerde, arka ayaklarının çengelleriyle baş aşağı sarkarak dinlenirler. Gece avlanmaya çıkarlar. Çoğu böcekçildir. Bazısı da meyve ve çiçek özü ile beslenir.

Arı kuşu kadar minik yarasalar olduğu gibi, kanatları açıldığında 1,5 metre eninde olanları da vardır. Sıcak bölgelerdekilerin boyları daha büyüktür. Mağaralar, ağaç kovukları veya harabelerde tünerler.

Yarasalar ses titreşimi (ultrasonik titreşimler) ile cisimlerin şekil ve uzaklıklarını, hareketli veya sabit olduklarını tespit ederek hem yönünü bulur hem de avını tespit eder.

Yarasalar 200.000 frekanslı sesleri duyabildikleri halde insanlar, frekansı azamî 20.000 olan titreşimleri ses olarak duyarlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/1.html)
Başlık: Allahü Teâlâ'yı Tesbih / Yemek Tarifi: Ali Nazik (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2012, 16:05:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulların Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanı, Allâh’ın kullarına en çok nasihat edenidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Muhtâru’l-Ehâdîs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Eylül Pazar 2012

Hicrî: 15 Şevval 1433 - Rûmî: 20 Ağustos 1428



Allahü Teâlâ'yı Tesbih

Süleyman (a.s.) rüzgârla havada dolaşırken, tarlada çalışan bir çiftçi onu görür ve der ki: “Allâhü Teâlâ Dâvûd’un (a.s.) sülalesine ne büyük mülk vermiştir.” Rüzgâr bu sözü alıp, doğruca Süleyman aleyhisselamın kulağına yetiştirir.

Süleyman (a.s.) da hemen iner, adamın yanına gelip şöyle der: “Allâhü Teâlâ tarafından kabul edilen bir tesbih, senin için, Davud (a.s) sülalesine verilen mülkten daha hayırlıdır.” Adam bunu duyunca memnun olur ve “Sen beni dert ve üzüntülerden kurtardın, Allâhü Teâlâ da seni kurtarsın!” diye duâ eder.

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Kim sabahleyin ve akşamleyin yedi kere ‘HasbiyAllahü lâ ilâhe illâ hû, aleyhi tevekkeltü vehüve rabbül-arşil-azîm’derse karşılaşacağı dünya ve âhiret sıkıntılarına karşı Allâhü Teâlâ ona yeter.”


Yemek Tarifi: Ali Nazik (5 Kişilik)

Malzemeler: Kuşbaşı et veya kıyma 750 gr, patlıcan 6-7 adet (1 kg.), tereyağı 75 gr, sarımsak 3 diş, tuz 3 çay kaşığı, karabiber 1 çay kaşığı, domates 3 adet, kırmızı pul biber 2 çay kaşığı, süzme yoğurt 3 çay bardağı

Hazırlık: Patlıcanlar, bıçağın ucu ile delinerek ızgarada (fırında) iyice pişirildikten sonra soğumadan bıçağın ucu ile yukarıdan aşağı doğru kabukları soyulup kuşbaşı şeklinde doğranır, üzerine kızdırılmış tereyağı dökülüp karıştırılır.

Küçük kuşbaşı doğranmış olan etler, suyunu çekene kadar pişirilir. Yağ ve soğan ilave edilip iyice kavrulur. Pişmeye yakın küçük küçük doğranmış domates, yeşilbiber, tuz, karabiber, sarımsak ve kırmızı toz biber eklenerek iyice kavrulur.

Süzme yoğurt, tuz, az sarımsak ve az su karıştırılarak hazırlanmalıdır.

Tabağa sırası ile patlıcan, yoğurt ve et üste gelecek şekilde konularak servis yapılır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Osman, Kız: Rukiye

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/2.html)
Başlık: Cennet Bahçeleri / Battal Gazi; Abdullâh El-Battâl
Gönderen: Mücteba - 03 Eylül 2012, 10:22:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Rabbini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin durumu, diri ile ölünün durumu gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Eylül Pazartesi 2012

Hicrî: 16 Şevval 1433 - Rûmî: 21 Ağustos 1428

Dursunbey, Sındırgı, Güney, Ödemiş, Emet, Tavşanlı, Eşme ve Buharkent'in Kurtuluşu (1922)

Cennet Bahçeleri

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• Kul zikir yapılan yerlere dağlar gibi günahla da gelse, oradan kalktığında kendisinde günahtan hiçbir eser kalmaz.

“Cennet bahçelerine uğradığınızda faydalanın.” ‘Cennet bahçeleri nedir?’ diye sorulunca;
“Zikir halkalarıdır.” buyurdu.

"Muhakkak Allâhü Teâlâ inci minberler üzerinde nur yüzlü kavimler diriltir. İnsanlar onlara gıbta ederler. Peygamber değillerdir, şehid değillerdir.”
Bir arâbî iki dizi üzere doğrulup; “Yâ Resûlullah, onları bize bildir, tanıyalım” dedi.
“Onlar çeşitli milletlerden, çeşitli ülkelerden Allah için birbirlerini sevenlerdir. Allâhü Teâlâ’yı zikretmek için toplanır, zikrederler.” buyurdular.
“Allah rızâsı için zikir yapılan bir yerde bir araya gelen topluluğa şöyle seslenilir: 'Oradan bağışlanmış olarak kalkın, kötülükleriniz iyiliklere çevrilmiştir.'”


Battal Gazi; Abdullâh El-Battâl

Battâl Gâzî’nin asıl adı Abdullâh olup Antakyalı’dır. İstanbul üzerine sefer eden Mesleme bin Abdülmelik’in öncü kuvvetleri emirlerinden ve Emevi kumandanlarından şecâat ve bahadırlığı ile meşhûr bir İslâm kahramanıdır.

Mesleme’nin İstanbul seferi çok zahmetli olmuş, kışı Anadolu’da geçiren İslâm askerine erzak ve asker desteği gönderilememişti. Battâl Gâzî, bu sıkıntılı seferde ve daha sonrasında pek çok yararlılıklar göstermiştir.

Battâl Gâzi’nin hayatı serhadlerde geçmiş; pek çok gazâlarda bulunmuş ve Bizans devletine korku salmış idi. Hicretin 112. (M. 730-731) senesinde Rûmlarla cenk ederken şehîd oldu. Kabri Eskişehir Seyitgazi’dedir.

Battâl Gazi’ye, ‘Şecâat nedir?’ diye sordular, ‘Bir anlık sabırdır.’ cevabını verdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/3.html)
Başlık: Allah Ahkemü'l-Hâkimîndir / Allah Mülkü Dilediğine Verir
Gönderen: Mücteba - 04 Eylül 2012, 11:26:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“De ki: Ey mülkün sahibi Allâh’ım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın ve dilediğini azîz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şeye kadîrsin.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 26)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Eylül Salı 2012

Hicrî: 17 Şevval 1433 - Rûmî: 22 Ağustos 1428

Sivas Kongresi (1919) • Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl'ün Kurtuluşu (1922)

Allah Ahkemü'l-Hâkimîndir

Tîn sûresinin 8. âyetinin tefsîri şöyledir:

“Allâh ahkemülhâkimîn değil mi?” Hâkimlerin hâkimi, hükümdarların hükümdârı değil mi? Hâkimler, hükümdarlar, isyân edenlere cezâ, itâat edenlere, iş görenlere ecir ve mükâfât verir de onların hepsinin üzerinde hâkim olan Allâh hükmünü infâz etmez, mükâfât ve cezâ vermez, dînini yürütmez mi? Haşa.

Hiç şüphe yok ki insanı o en güzel bir biçimde yaratan Allâh, Ahkemülhâkimîndir. Onun İslâm dîni, her dinden üstün Hak dîndir. O dinini yürütecek, güzel ile çirkini, yalancıyı doğruyu ayıracak, îman edip ihlâs ile güzel güzel ameller yapan mü’minlere ecir verecektir.

O halde insan olan dîne yalan dememeli, cezayı inkâr etmemelidir. İnsan kuvvetli olunca haklı olur, her yaptığı yanına kalır, ceza görmez, ceza âcize mahsustur sanmamalıdır. İnsan Allâh’ın dîni ile dindar olmalı, ona îman edip Allâh’ın kullarına karşı adâlet ve âlemde salâha hizmet ile o tükenmez ecre ermelidir.


Allah Mülkü Dilediğine Verir

Devletler ilk kurucularının evlâdının elinden çıkıp onların bazı yakınlarına geçmiştir.

Hz. Muâviye, Emevî devletini kurmuş, fakat hükümdarlık amcazadeleri Mervânoğullarına intikal etmiştir.

Seffâh, Abbâsîlerin ilk halifesidir; Hilâfet onun evlâdına değil kardeşi Mansûr’a geçmiştir.

Samanilerin ilk hükümdarı Nasr bin Ahmed idi. Hükümdarlık kardeşi İsmail ve onun sülâlesine intikal etmiştir.

Saffârîlerin ilk hükümdarı Yakûb bin Saffâr’dır; fakat hükümdarlık kardeşi Amr ve onun evlâdına geçmiştir.

Selçuklu Devleti'nin ilk hükümdarı Tuğrul Bey’di, hükümdarlık ondan kardeşi Dâvûd (Çağrı Bey’in) evlâdına intikal etti.

Sultân Salâhaddin, Eyyûbîler Devleti’ni kurdu, hükümdarlık kardeşi el-Âdil’in evlâdına geçti.

Bunlar İslâm devletlerinin en büyükleridir ve daha fazla misalleri vardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/4.html)
Başlık: Hazreti Zeyneb Binti Cahş Vâlidemiz
Gönderen: Mücteba - 05 Eylül 2012, 11:13:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe r.anhâdan: “Allâhü Teâlâ Zeynep bint-i Cahş’a rahmet etsin. Hiçbir kimsenin ulaşamadığı şerefe o, bu dünyada iken nâil oldu. Allâhü Teâlâ, dünyada onu peygamberiyle evlendirdi ve Kur’ân-ı Kerîm’de bunu zikretti.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Eylül Çarşamba 2012

Hicrî: 18 Şevval 1433 - Rûmî: 23 Ağustos 1428

Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli'nin Kurtuluşu (1922)

Hazreti Zeyneb Binti Cahş Vâlidemiz

Zeyneb binti Cahş (r.anhâ) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübârek hanımlarından ve ilk îmân edenlerdendir. Annesi, Resûlullâh’ın (s.a.v.) halası Umeyme’dir.

Câhiliye devrinde Arapların evlatlıklarının eşleri ile evlenmeleri yasak idi. Allâhü Teâlâ bu yasağı kaldırmak üzere Hz. Zeyneb’i Resûlullah’a nikâhladı. Hz. Zeyneb, bunun için “Her kadını babası evlendirir. Beni ise, Allâhü Teâlâ nikâhladı.” diyerek iftihâr ederdi. Kendisinden yedi hadîs-i şerîf rivâyet olunmuştur.

Hz. Âişe (r. anhâ) validemiz “Dînde Zeyneb’den daha hayırlı, ondan daha çok Allâh’dan korkan, daha doğru sözlü, daha cömert ve sadaka vermek ve bununla Allâh’a yakın olmak için bütün gayretini sarf eden hiçbir kadın görmedim.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) âhirete irtihalinden sonra, kendisine tahsîs edilen parayı alınca, keselere koyar muhtaçlara ve yetimlere dağıtırdı.

Hz. Zeyneb (r. anhâ) evinde bizzat el emeğiyle bazı şeyler hazırlar ve onu satıp kazancını da sadaka olarak verirdi. Devamlı “Allâh’ım, beni şu malı (nefsim için) kabul ettiğim zamana ulaştırma. Zira o fitnedir.” derdi. Her ne vakit kendisine nakit para veya bir hediye gelse hemen akrabasının zayıflarına ve fakirlere sadaka olarak verirdi.

Resûlullâh’tan sonra, Ezvâc-ı Tâhirât’tan ilk vefât eden Hz. Zeyneb (r.anhâ)’dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisinden sonra en evvel onun vefât edeceğini “Sizlerden (Zevcelerimden) bana en önce kavuşacak olanı, en cömert olanıdır.” buyurarak haber verdi.

Hicretin yirminci yılında Hz. Ömer’in (r.a.) halîfeliği zamanında elli üç yaşında H. 20 (M. 640-641) yılında Medîne’de vefât etti. Kabri Medîne kabristanı olan Cennetü’l-bakî’dedir. (Radıyallâhu Teâlâ anha)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Zeynelabidin, Kız: Zeyneb


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/5.html)
Başlık: Sabretmenin Mükafatı
Gönderen: Mücteba - 06 Eylül 2012, 10:49:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ mü’minin vücuduna eziyet veren her şeyden dolayı, onun günahlarını affeder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Eylül Perşembe 2012

Hicrî: 19 Şevval 1433 - Rûmî: 24 Ağustos 1428

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)

Sabretmenin Mükafatı

Allâhü Teâlâ “Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” (Zümer Sûresi, âyet 10) buyurmuştur. Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyrulmaktadır:

“Kullarımdan kendisine, malına veya çocuğuna bir musibet vererek imtihan ettiğim ve güzel bir sabır gösterdiğini gördüğüm kulum için kıyâmet günü mizanı kurmaya ve hesap defteri açmaya hayâ ederim.”

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ’nın farzlarını yerine getirmede sabır gösterene üç yüz derece verilir.
Allâhü Teâlâ’nın haramlarına düşmeme hususunda sabır gösterene altı yüz derece vardır.
Bir musibete sabredene ise dokuz yüz derece vardır.”


“Mü’min erkek ve kadın ömrü boyunca kendisinde, çocuğunda ve malında sıkıntıya uğramaya devam eder. Böylece Allâhü Teâlâ’ya günahsız kavuşmuş olur.”

“Mü’mine -bir diken batması da olsa- isabet eden hiçbir yorgunluk, hastalık, keder ve hüzün yoktur ki Allâhü Teâlâ bu sıkıntı vesilesiyle onun hatalarını örtmesin.”

Abdullah bin Selam (r.a) buyurdular ki: “Kıyâmet günü bir nidacı “Sabredenler ayağa kalksın” diye seslenir.

İnsanlardan bir kısmı ayağa kalkar. Onlara “Haydi, cennete gidin” denir. Cennete doğru yöneldiklerinde melekler “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorarlar. “Cennete!” cevabını alınca melekler “Hesap görülmeden önce mi?” derler. Onlar “Evet!” diye karşılık verir. Bunun üzerine melekler “Siz kimsiniz?” diye sorarlar. Bunlar da “Biz sabır ehliyiz.” derler. Melekler “Nasıl sabrettiniz?” diye sorarlar.

“Allâhü Teâlâ’ya itaat ve Allâhü Teâlâ’nın emirlerine isyan etmeme hususunda nefislerimize sabrettik. Dünyadaki bela ve sıkıntılara da sabırla göğüs gerdik.” derler. Bunun üzerine melekler “Sabretmiş olmanız sebebiyle selâm olsun size. Dünya yurdunun akıbeti (olan cennet) ne güzeldir!” meâlindeki (Ra’d Sûresinin, 24.) âyetini okurlar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/6.html)
Başlık: Âyetü’l-Kürsî’nin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2012, 11:26:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sıkıntı anında Âyetü’l-Kürsî ve Bakara sûresinin son iki âyetini (Âmene'r-rasûlü…) okursa Allâhü Teâlâ ona sıkıntısında yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Eylül Cuma 2012

Hicrî: 20 Şevval 1433 - Rûmî: 25 Ağustos 1428

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)

Âyetü’l-Kürsî’nin Fazileti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ, Âyetü'l-Kürsî, Fâtiha ve Âl-i İmran sûresinde geçen iki âyeti (18. ve 26. âyetlerini) inzal etmek isteyince, bunlar, arşa tutunarak: “Bizi, yeryüzüne, sana isyan edenlere mi indiriyorsun?” dediler. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “İzzetime ve celâlime yemin olsun ki kullarımdan her kim sizi her namazdan sonra okursa onun mekânını cennet yaparım. Ona, günde yetmiş kez (rahmetimle) bakarım ve yetmiş ihtiyacını gideririm. Bu giderdiğim ihtiyaçların en küçüğü, onu bağışlamak olacaktır.”

“Kim sıkıntı anında Âyetü'l-Kürsî ve Bakara Sûresi’nin son iki âyetini (Âmene’r-rasûlü...) okursa Allâhü Teâlâ ona sıkıntısında yardım eder.”

“Kim evinden çıkarken Âyetü'l-Kürsî okursa Allâhü Teâlâ ona yetmiş bin melek gönderir. Bu melekler onun için istiğfar ve duâ ederler...”

“Kim farz namazların sonunda Âyetü'l-Kürsî’yi okursa (eceli gelince) onun ruhunu Allâhü zulcelâl ve’l-ikram kabzeder. O şehit oluncaya kadar peygamberlerle omuz omuza çarpışan kimse gibidir.”

“Kim her farz namazdan sonra Âyetü'l-Kürsî’yi okursa onunla cennet arasında yalnız ölüm vardır.
Kişi yatağına geldiğinde Âyetü'l-Kürsî’yi okursa Allâhü Teâlâ onun kendisini, komşusunu ve çevresindeki hayvanları korur.”


Câbir b. Abdullah (r.a.) şöyle demiştir: “Kim evinden çıkarken Âyetü'l-Kürsî okursa Allâhü Teâlâ ona yetmiş melek tayin eder. Bu melekler, onu önünden, arkasından, sağından ve solundan korurlar. Eve dönmeden ölürse Allâhü Teâlâ ona yetmiş şehit sevabı yazar.”

Câfer-i Sâdık (r.a.) şöyle demiştir: “Kim Âyetü'l-Kürsî’yi bir kez okursa Allâhü Teâlâ dünyada ondan bin kötülüğü giderir ve onu fakirlikten kurtarır. Âhirette de bin kötülüğü ondan savar. Bunlardan en hafifi kabir azabıdır.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/7.html)
Başlık: İlimlerin Kaynağı Resûlullâhdır / Lânet Etmemek
Gönderen: Mücteba - 08 Eylül 2012, 14:21:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki, ilim ile hilimden daha fazîletli olan hiçbir şey bir araya gelmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Eylül Cumartesi 2012

Hicrî: 21 Şevval 1433 - Rûmî: 26 Ağustos 1428

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)

İlimlerin Kaynağı Resûlullâhdır

İlimlerin, ilk menbaı; kaynayıp dağıldığı yer Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’dir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allâhü Teâlâ’dan gelen ilim ve hidâyet ile zâhiren ve bâtınen doyup kandı. Bu ilimlerin zahirinden din ortaya çıktı.

Tefsir âlimleri, hadîs imamları ve İslâm fakihleri, kitap ve sünnetten birçok ilim elde ettiler. Onlardan hükümler çıkarttılar. Yeni hâdiseleri, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerin asıllarına götürüp hallettiler. Allâhü Teâlâ âlimler vasıtasıyla dinini himaye etti.

İslâm dini yayıldı ve kuvvetlendi. Bâtıllardan uzak ve temiz kökler üzerine kuruldu ve dallandı. Muhammed Mustafa aleyhisselamın Nübüvvet yolu köklerini saldı ve böylece âlimlerin kalb toprakları, ilim ve hidâyetten ibâret olan hayat sularını kabul edip almaları ile birçok yeşillikler bitirdi.

Allâhü Teâlâ -meâlen- buyurdu ki:
“(Allah) gökten bir su indirdi de vâdiler kendi miktarlarınca sel olup akmaya başladı.”
(Ra'd Sûresi, âyet 17)
İbn-i Abbas (r.a) buyurdu ki: “Bu âyetteki su, ilimdir, vâdiler de kalblerdir.”

Lânet Etmemek

Bir kimseye lanet etmek meselesi çok mühim ve tehlikelidir. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ehl-i kıbleye lânete izin vermediler. Ancak kâfir olarak öldüğü bilinene lânet edilebilir.

Bir Müslüman bir takım günahları işlemekle kâfir olmaz. Ehl-i sünnetin mezhebi budur. Şu halde, husûsî bir sûrette lânete müstehak olan bir kimseye bile lânet etmeye cüret ve cesâret etmek bir Müslümana yakışmaz. Çünkü faydasızdır. Tehlikeli şeylerle ağzını kirletmektense kalbini ve ağzını Allâhü Teâlâ’yı zikir ile tesbîh ve tevhîd ile Kur’ân-ı Kerîm okumak, salât ve selâm getirmekle nurlandırmak daha hayırlı, faydalı ve akıllıca olacağı şüphesizdir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/8.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Duâları İşitir Kabul Eder / Fıkra: Her Doğruyu Söylemek ...
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2012, 15:26:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin yanınızdakiler bir gün tükenir. Allâh’ın yanındakiler ise bâkîdir.”
(Nahl Sûresi, âyet 96)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Eylül Pazar 2012

Hicrî: 22 Şevval 1433 - Rûmî: 27 Ağustos 1428

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Allâhü Teâlâ Duâları İşitir Kabul Eder

Resûlullah (s.a.v)'in azatlı kölesi Zeyd b. Hârise (r.a), münafıklardan biri ile yola çıkar. Harabe bir yere geldiklerinde Zeyd (r.a) uyur. Adam onu kıskıvrak bağlar.

Zeyd (r.a) uyanınca ona “Niçin beni bağladın?” diye sorar.

Münafık “Seni kesmek istiyorum!
Çünkü sen Muhammed’i seviyorsun!”
diye cevap verir.

Zeyd (r.a), “Yâ Rahmân! Kurtar beni!” diye duâ eder. Tam o anda “Bırak onu, öldürme!” diye bir ses duyulur.

Münafık hemen harabeden çıkıp etrafa bakınır. Kimseyi göremeyince, tekrar Zeyd’i (r.a) öldürmek üzere içeri girer.

Zeyd (r.a) yine “Yâ erhamerrâhimîn! Kurtar beni!” diye duâ eder. Öncekinden daha yakın bir ses “Bırak onu” der. Adam tekrar dışarı çıkıp, bakar ama kimseyi göremez. Tekrar içeri Zeyd’i (r.a) öldürmek üzere gelir.

Zeyd (r.a) üçüncü kez “Yâ Rahmân! Kurtar beni!” deyince harabenin kapısında bir ses “Öldürme onu!” der.

Adam geri dönünce mızraklı bir süvari münafığı hemen öldürür ve Zeyd’in (r.a) ellerini çözüp onu kurtarır. Zeyd (r.a) ona kim olduğunu sorar.

“Ben Cebrâil'im! Birinci duâda yedinci semada idim Allâhü Teâlâ ‘Kuluma yetiş’ buyurdu. İkincisinde dünya semasında, üçüncü duâda ise harabenin kapısında idim! Münafığı öldürdüm!” buyurur.

Fıkra:
Her Doğruyu Söylemek Doğru Değildir!


Sözü, özü doğru bir adamı şahitlik için mahkemeye götürmüşler. Kâdıya da önceden bu adamı, doğruluğundan dolayı methetmişlerdi.

Meğer kâdı'nın bir gözü körmüş. Adam içeri girip kâdı’nın kör olduğunu görünce,
Selâmün aleyküm, kör kadı, demiş.

Kadı:
Yoo! Bu kadar da doğruluk fazla! demiş...

İSİMLERİMİZ: Erkek: Muhsin, Kız: Muhsine

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/9.html)
Başlık: Örnek Bir İnsan: Saîd Bin Âmir (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 10 Eylül 2012, 10:57:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Haşr Sûresi’nin sonunu (Hüvallâhüllezî…) sabah ve akşam okur, sonra o gün ve gece ölürse bu, işlediği bütün (küçük) günahlara keffâret olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Eylül Pazartesi 2012

Hicrî: 23 Şevval 1433 - Rûmî: 28 Ağustos 1428

Peygamber Efendimiz'in Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye Hicret İçin Yola Çıkışı (622) • Sultan Dördüncü Murad Han'ın Tahta Çıkışı (1623) • Sivastopol'un Geri Alınması (1855)

Örnek Bir İnsan: Saîd Bin Âmir (R.A.)

Hz. Ömer (r.a.), Şam diyârını teftîş etmeye gelmişti. Kendisini karşılamaya gelenlere “Valiniz Saîd Bin Âmir'i nasıl buldunuz?” diye sordu. Onlar da dört hususta şikâyetçi olduklarını söylediler.

Hz. Ömer (r.a.) buyuruyor ki: “Şikâyet edenlerle vâlîlerini bir araya getirdim.” Sonra onlara; ‘Vâlînizden şikâyetiniz nedir?’ dedim; ‘Gün yükselinceye kadar yanımıza gelmiyor.’ dediler. Saîd, biraz sükût etti. Sonra şöyle dedi: “Vallâhi, bunu söylemek istemiyordum, ama artık söylemek mecburiyetindeyim. Benim âileme yardımcı olacak kimse yok. O sebeple her sabah kalkıp onlara hamur yapıyor, sonra o hamur mayalanıncaya kadar biraz oyalanıyor, onlara ekmek yapıyorum. Sonra da abdest alıp insanların arasına çıkıyorum.”

‘Başka şikâyetiniz var mı?’ diye sordum. “Geceleri hiçbirimizin davetine gelmiyor.” dediler. O da “VAllahi, ben bunu da söylemek istemiyordum. Ben gündüzlerimi insanların işlerine, geceleri ise Allâh’a ibâdet etmeye ayırıyorum.” dedi.

‘Başka ne şikâyetiniz var?’ dedim. “Bir gün de hiç gözükmüyor.” dediler. O: “Ey mü’minlerin emîri, benim hizmetçim yok, üzerimdeki elbisemden başka elbisem de yok. Onu yıkıyorum ve kurumasını bekliyorum. Kuruyunca insanların arasına çıkıyorum.” dedi.

‘Başka bir şikâyetiniz var mı?’ diye sordum. ‘Ona bazan bir müddet baygınlık geliyor ve ortadan kayboluyor.’ dediler. Saîd şöyle dedi: “Ben müslüman olmadan evvel Hubeyb bin Adiyy’in (r.a.) şehid edilmesine şâhit olmuştum; Kureyşliler onun vücudunu parçalarken ona “Muhammed’in senin yerinde olmasını ister misin? Böylece sen de kurtulmuş olursun.” diyorlardı. O ise “Vallâhi ben, âilem ve çocuklarımın arasında iken, onun ayağına diken batmasına bile râzı olamam.” demişti. VAllahi, ben o günü hatırladığımda, ona nasıl yardım etmedim, diye -Allâhü Teâlâ’nın beni affetmeyeceği korkusuyla- baygınlık geçiriyorum.” dedi.

Hz. Ömer (r.a.) “Onun hakkında kanaatimde beni yanıltmayan Allâh’a hamd olsun.” dedi ve ihtiyaçlarını karşılaması için Saîd (r.a.)’a bin dinar gönderdi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/10.html)
Başlık: Sadaka Olarak Verilenler Bizim / Emaneti Ehline Vermek
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2012, 11:03:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin malınız Allâh için harcadığınızdır, geriye kalanlar vârislerinizin malıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Eylül Salı 2012

Hicrî: 24 Şevval 1433 - Rûmî: 29 Ağustos 1428

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)

Sadaka Olarak Verilenler Bizim

Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Resûlullah'ın ehl-i beyti bir koyun kesmişlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kesilen kurbandan geriye ne kaldı.” diye sordular.

Hz. Âişe "kürek kemiği dışında hiçbir şey kalmadı (hepsi dağıtıldı)” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Desene kürek kemiği hariç hepsi duruyor.” buyurdular.


Emaneti Ehline Vermek

Sultan Süleyman Han 1526 tarihinde Budin’i fethetmişti. Oraya tayin ettiği bey ölüp yerine geçecek veliahdı da bulunmadığından, ölüm haberini alan Avusturya kralı Ferdinand gelip Budin’i kuşatmıştı. Ölen Budin beyinin yiğit ve vefakâr bir hanımı vardı. Bu hanım hemen idâreyi ele aldı. Toplarını ve diğer silahlarını uygun yerlere yerleştirip kaleyi savunmaya başladı.

Kaleyi kuşatan Ferdinand: “Gel bu kaleyi sen bize teslim et ve kocanın memleketine çık git, orada refah içinde yaşa. Senin dininden olmayanlar için çektiğine değer mi?” diye haber gönderdiğinde, şöyle cevap verdi: “Kocam ölürken ‘Sultan Süleyman Han bana bu kaleyi emânet vermişti. Eğer ölürsem, bu emaneti -sakın ha- sâhibinden başka kimseye teslim etme!’ demişti. Şu anda ben hayattayım, bu kaleyi emânetin sahibi olan Sultan Süleyman Han’dan başka hiç kimseye teslim etmem. Eğer birtakım hileler ile beni aldatıp da elimden almayı düşünüyorsanız boş bir hayal peşindesiniz demektir. Erkek arslan ne kadar arslansa, dişi arslan da o kadar arslandır. İşte er, işte meydân!” diye cevap verdi. Diğer taraftan da Kanûni'den yardım istedi.

Sultan Süleyman haber kendisine ulaştığı gibi 1541 senesinde bizzât sefere çıktı. Hayreddîn Paşa’ya yetmiş adet kadırga donatarak sahillerin korunması emrini vermişti. Bu seferde Budin kurtarılıp Osmanlı sancağı yapıldı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/11.html)
Başlık: Allah Korkusu İle Haram İşlememek / Kayışzade Hattat Hafız Osman
Gönderen: Mücteba - 12 Eylül 2012, 10:20:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kul, -bakmak istese bakabilecek iken- bir kadının güzelliğinden gözünü çevirirse, Allâhü Teâlâ o kimsenin kalbine zevkini bulacağı ibâdet verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü’l Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Eylül Çarşamba 2012

Hicrî: 25 Şevval 1433 - Rûmî: 30 Ağustos 1428

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

Allah Korkusu İle Haram İşlememek

Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki:
“Kim bir kadını ya da bir cariyeyi haram yoldan elde etme gücüne sahip olduğu halde sırf Allah korkusundan dolayı vazgeçerse Allâhü Teâlâ onu büyük korkuya karşı emin kılar. Onu ateşe haram kılar ve cennete koyar.”


Kayışzade Hattat Hafız Osman

Hafız Osman namında birçok hattat vardır. En meşhurları 1698'de vefat eden ve Kocamustafapaşa’da Sümbül Efendi haziresinde medfun olan Hafız Osman ile Kayışzâde Hafız Osman Efendi’dir. İkisi birbirine çok karıştırıldığı için birincisine Büyük Hafız Osman, Kayışzâde'ye de Küçük Hafız Osman denilmiştir.

Meşhur hattat ve sıbyan mektebi muallimi olan Kayış Zade Hafız Osman Efendi, Burdur’ludur. Hafızlığını bitirdikten sonra İstanbul'a gelip ilim tahsil etti. Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den sülüs ve celi yazısını öğrenip icazet aldı.

Hayatını Mushaf-ı şerif yazmaya vakf ederek yüz altı Mushaf-ı şerîf yazmaya muvaffak oldu. Yüz yedinci nüshayı yazarken vefat etti.

Merkez Efendi kabristanına defnolunan Hafız Osman Efendi’nin kabir taşında yazıldığına göre, yüz yedinci Mushaf-ı şerifin Yusuf suresindeki ‘Ersilhu meanâ gaden yerta’…’ 12. âyet-i kerimesine kadar yazar ve teravih namazı kıldırdığı esnada rükûda iken, 4 Ramazan 1311 (1894) gecesi vefat etmiştir.

Hafız Osman, Mushaf-ı şerîfi âyet-berkenar diye tabir edilen bir tertib ile yazmıştır. Şöyle ki Kur'ân-ı Kerîm’in âyetlerinin her birinin uzunluğu farklıdır. Kimisi bir iki kelimedir, kimisi de yarım sayfadır. Hatta bir sayfa olan vardır. Hafız Osman buna rağmen her sayfayı âyet ile başlatıp yine âyet ile, yani âyeti bölüp diğer sayfaya geçirmeden bitirmiştir. Bu tertibi Hattat Hasan Rıza da devam ettirmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemekte hafızlara kolaylık sağladığı için Mushaf-ı huffâz da denilmiştir. Günümüzdeki mushaflar bu usul ile yazılmakta ve basılmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/12.html)
Başlık: Cahorlu Müslümanların Cuma Günleri
Gönderen: Mücteba - 13 Eylül 2012, 11:16:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allah ve resûlünün sizi sevmesini isterseniz, emânete riâyet edin, konuştuğunuz zaman doğru konuşun, komşularınıza güzel komşuluk edin.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Eylül Perşembe 2012

Hicrî: 26 Şevval 1433 - Rûmî: 31 Ağustos 1428

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Cahorlu Müslümanların Cuma Günleri

 Sultân İkinci Abdülhamîd Hân zamanında (1902) uzak doğuya seyahat eden bir seyyâhımız Singapur'da Ebûbekir Hân'ın hâkimi olduğu Cahor hanlığı ile alâkalı şu bilgileri vermektedir:

Cahor halkının büyük kısmı Şafiî mezhebindendir. Buradaki Müslümanlar gece gündüz Allah’a ibadet, Müslümanların halîfesine duâ ve hâkimlerine itaat ederler. Erkek olsun kadın olsun âdâb-ı muaşerete gayet dikkat edip birbirlerini incitmemeye itina ederler.

Ahali, Cuma geceleri sabah namazı edâ edilinceye kadar cami ve mescitlere toplanıp ibâdet eder. Kendilerini uyku basanların uykularını dağıtmak için cemaatten birisi ara sıra çıkıp cami avlusundaki davul veya leğene birkaç tokmak vurup içeri girer, ibâdetiyle meşgul olur. Sabah namazını imam ile edâ ettikten sonra hepsi münasip bir köşeye çekilip vefat etmiş olan mü’min erkek ve hanımların ruhları için Fatiha ve ihlâs okurlar. Ondan sonra herkes yakınlarının kabirlerini ziyaret eder. Ziyaret tamam olunca evlerine gidip eşlerinin hazırladıkları kahvaltıyı yiyip çayı içtikten sonra, abdest alıp yine ibadetgâhlara giderler. Cuma namazına kadar ya Kur’ân-ı Kerîm veya Delâil-i Hayrat okurlar. Okuyamayanlar, okuyanları dinlerler.

Cuma namazı bittikten sonra herkes evine gider, âilesiyle âdeta bayramlaştıktan sonra yemek yerler. Sonra küçükler büyüklerin ziyaretine giderler. İşte Cahorlular Cuma’nın gece ve gündüzünü böyle geçirirler.

Bir de Cahor halkı, esnaftan bir şey satın aldığı vakit, parasını verdikten sonra: “Helâl mi?” diye sorar. Satıcı: “Evet.” cevabını vermezse aldıkları şeyi bırakıp başka bir satıcıya gider. Sattığı şeyin helâl olduğunu söyleyen bir satıcı bulana kadar böyle devam eder.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Veysel, Kız: Zehra

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/13.html)
Başlık: İmâm Kisâî’nin Talebeleri / Bel Sağlığınız için Dikkat Ediniz!
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2012, 10:39:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Çalıştırdığın kişilerin işlerini hafifletmen, kolaylaştırman mîzanında senin için bir sevap olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Eylül Cuma 2012

Hicrî: 27 Şevval 1433 - Rûmî: 01 Eylül 1428

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

İmâm Kisâî’nin Talebeleri

Büyük Kırâat ve Nahiv âlimi İmâm Kisâî, Abbâsî Halîfesi Harûn Reşîd’in oğulları Emîn ve Me'mûn’un hocası idi.

Bir gün Halîfe, Kisâî’nin haberi olmadan yalnız olarak teşrîf etti. Kisâî, halîfenin geldiğini görmemiş idi. Terliklerini giymek için kalktığında talebeleri olan halifenin oğulları Emîn ve Me'mûn, hemen terliklerinin birerini alarak önüne koydular.

Kisâî hemen onları alınlarından öptü ve bir daha böyle yapmamaları için yemin ettirdi. Bu hâdiseyi gören halife, hiç bildirmeden oradan ayrıldı, makamına döndü.

Daha sonra devlet adamları ile otururken onlara “Hizmet olunan hangi insan en hayırlıdır.” diye sordu. Etrafındakiler “Mü’minlerin emîridir” dediler. Halîfe ise “Hayır, o kişi elbette Kisâî’dir ki Emîn ve Me’mûn ona hizmet ederler.” dedi ve hâdiseyi anlattı. Sonra Kisâî’yi ve iki oğlunu davet etti. Oğullarına bazı suâller sordu, hepsine lâyıkıyla cevâp verdiler. Sonra Kisâî’ye hediyeler verdi.

Ona “Senin bize yaptığın hizmetindeki hakkın bizim sana olan nimetimizdeki hakkımızdan az değildir. Bunlar senin terbiyen ve bizim nimetimizin sütü ile büyüyerek ayağa kalkarlar; sana hizmet etmekle şeref kazanırlar.” dedi.

Bel Sağlığınız için Dikkat Ediniz!

Yürürken veya ayakta iken vücudunuzu dik tutunuz. Ağırlığınızı her iki bacağınıza denk olarak paylaştırınız.

Omuz ve kalçanızın aynı hizada, başınızın dik, sırt ve belinizin düz olmasına dikkat ediniz. Aksi bir duruş bele rahatsızlık verir ve iç organlara baskı yapar.
Tarlada, inşaatta, iş yerinde, evde vb. çalışırken veya bir iş yaparken beliniz aniden ağrımaya başladıysa, kalan işi bitirmekle uğraşmayıp, hemen sert bir zemin üzerine sırt üstü uzanıp, dizlerinizi hafifçe bükerek bacaklarınızı yukarıya doğru toplayıp biraz istirahat ediniz.

Eğer iyileşme olmazsa doktora gidiniz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/14.html)
Başlık: Korkularından Kurtulmak İçin / Zilkâde Ayı / Zilkade Ayı İctima‘I, Ru’yet ...
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2012, 15:19:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kuşluk namazını altı rek’at kılardı.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Eylül Cumartesi 2012

Hicrî: 28 Şevval 1433 - Rûmî: 02 Eylül 1428

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

Korkularından Kurtulmak İçin

Hak Teâlâ şöyle buyurdu:
Ey Mûsâ! Fakirlikten korkarsan kuşluk namazı kıl, fakirlikten kurtulursun.
Ölüm ahvalinden korkarsan akşamla yatsı arasında namaz kıl.
Kabir azabından korkarsan gece iki veya dört rek’ât namaz kıl.
Kıyâmetten korkarsan Recep ayında oruç tut.

Ey Mûsâ! Üç şeyi sakla ki sana üç şey vereyim:
Dilini yalandan ve gıybetden koru, sana cenneti vereyim.
Yaramaz, hayırsız yoldaşı terk et, sana iyi kimseleri yoldaş edeyim.
Karnını haramdan ve şüpheli şeylerden koru ki, sana hikmet vereyim.

Zilkâde Ayı

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir.
Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Zilkade Ayı İctima‘I, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Zilkâde ayı ictima‘ı yarın (16 Eylül Pazar) Türkiye saati ile 05.11’de.
Ru’yet ise yine yarın (16 Eylül Pazar) Türkiye saati ile 17.25’de.
Hilâl’in görüldüğü yerler: Hint Okyanusunun güney batı kesimi, Bouvet adası, ile Güney Afrika cumhuriyeti, Güney Atlantik okyanusunda Güney Georgiya ve Güney Sandviches, Gough, Montagu, Saunders, Candlemas, Vindication ve Folkland Adaları, Antarktikanın batı sahilleri ve Güney Amerika kıtası.
Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden da asla görülemeyecektir.
Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 17 Eylül Pazartesi günü de Zilkâde ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/15.html)
Başlık: Cenâb-ı Hakk’ın Benî Beşere Olan Nimetlerinin En Büyüğü
Gönderen: Mücteba - 17 Eylül 2012, 17:28:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Allâh’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...”
(Fâtır Sûresi, âyet 28)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Eylül Pazartesi 2012

Hicrî: 01 Zilkâde 1433 - Rûmî: 04 Eylül 1428

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1960)

Cenâb-ı Hakk’ın Benî Beşere Olan Nimetlerinin En Büyüğü

Cenâb-ı Hakk’ın benî beşere olan nimetlerinin en büyüğü; Hakk ve bâtılı anlamak ve bilmek, rızâsıyla adem-i rızâsını mûcib ahvâli fark ve temyîz eylemek, muktezâlarıyla amele muvaffak kılınmak hâssalarına, sıfatlarına mazhariyettir.

Bu öyle azîz ve celîl bir mazhariyettir ki ona nâiliyyet fenâ fillâh ve bekâ billâh hakîkatiyle tahakkuk etmedikçe sûret-peydâ olmaz. Bu hakîkate mazhar olamayan bi’l-umûm avâm ve havâssın hâli tam hakîkate isâbetten mahrûmdur. Çünki, ef'âl ve hareketleri -hakîkat-i fenâ ve bekâ ile adem-i tahakkukları sebebiyle- sûrete, zâhire maksûr ve mahsûr kalır. Bu haysiyetle her ne kadar fiillerinin ve amellerinin -bi-hasebi'l-merâtib- semerâtını görürler ise de hakîkat-i fenâ ve bekâ sâhibi olanların a'mâl ve ef'âline terettüb eden semerât ve netâyicin iktitâfına mazhariyetleri imkân hâricinde bulunur.

Mutlak a'mâl ve ef'âlin netîce ve semeresi âm için sûret-i edâsı müşterek olan a'mâl ile değil, âmillerin mertebeleri, dereceleri hasebiyledir. Aksi takdîrde peygamberlerin edâ ettikleri ibâdât ve hâiz bulundukları ma'rifetullâh ile, avâm ve havâssın edâ ettikleri ibâdâtın, mazhar oldukları ma'rifetullâhın semerât ve netâyici müsâvî olmak lâzım gelir ki; hılâf-ı vâki' ve nefsi’l-emrdir. (Mektublar, S. H. Silistrevî)

Lügatçe:

Benî beşer: İnsanoğlu.
Adem-i rızâ: Razı olmamak.
Mûcib: İcab ettiren.
Temyîz: Ayırt etmek.
Muktezâ: Gereği.
Sûret-peydâ: Ortaya çıkmak, ele geçmek.
Ef'âl: Fiiller, ameller.
Maksûr: Sırf bir tarafa ait.
Bi-hasebi'l-merâtib: Mertebelerine göre.
Semerât: Meyveler.
Netâyic: Netîceler.
İktitâf: Toplamak.
A’mâl: Ameller.
Âm: Herkes.
Âmil: Amel işleyen,
İbâdât: ibâdetler.
Hılâf-ı vâki ve hılâf-ı nefsi'l-emr: Hakîkatin aksine, tersine.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/17.html)
Başlık: Kıbleye Hürmet / Melekler Günahı Nasıl Yazar?
Gönderen: Mücteba - 18 Eylül 2012, 11:19:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim, kardeşini bir günahından dolayı ayıplarsa o günahı işlemedikçe ölmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Eylül Salı 2012

Hicrî: 02 Zilkâde 1433 - Rûmî: 05 Eylül 1428

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)

Kıbleye Hürmet

Resûlullah (s.a.v) bir topluluğa namaz kıldıran bir adamın kıbleye doğru tükürdüğünü gördü.
Onlara “Bu adam size namaz kıldırmasın.” buyurdu. Adam bu hadiseden sonra namaz kıldırmak isteyince ona Resûlullah’ın (s.a.v) emrini bildirdiler. O da gidip Resûlullah’a (s.a.v) sorunca “Evet, öyle dedim.” buyurdular.

Bayezid-i Bestâmî (r.a) anlatıyor:
Bana âbid bir kişiden medihle söz edilmişti. Merak ettim ve onu ziyarete gittim. Adamın kıbleye doğru tükürdüğünü görünce ziyaretten vazgeçip geri döndüm. Çünkü, dinin küçük bir edebine riâyet etmeyen bir şahsa dinin yüksek sırları hususunda nasıl güvenilebilir?

Seriyyü’r-Sakatî (r.h) şöyle demiştir:
“Bir gece namaz kılmış ve namazdan sonra mihrapta ayaklarımı uzatmıştım. Gaipten “Hükümdarlarla böyle oturuyor musun!” diye bir ses geldi. Ben de 'İzzetin ve Celâlin hakkı için bir daha asla mihrapta ayaklarımı uzatmam.’ dedim.”


Melekler Günahı Nasıl Yazar?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
"Her kulda vazifeli iki melek vardır. Sağdaki melek soldakinin amiridir. Kul günah işlediği zaman soldaki melek “Yazayım mı?” diye sorar.
Sağdaki melek “Beş günah işleyene kadar yazma, bekle” der. [/b]
Kul, beş günah işleyince soldaki melek “Yazayım mı?” diye tekrar sorar. “Bir sevap işleyene kadar bekle, yazma” der.
Kul bir sevap işlediği zaman sağdaki melek, bize bir sevabın karşılığının on misli olduğu bildirilmiştir. Gel beş günahı beş sevap ile silelim, ona beş de sevap yazalım, der.
Bunun üzerine şeytan, ben âdemoğluna ne zaman yetişebilirim (onunla nasıl baş edebilirim), diye haykırır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/18.html)
Başlık: En Hayırlı Beş Şey / Takiyüddîn Râsıd
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2012, 10:27:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Darlıkta ve varlıkta Allâh’ın haramlarından sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Eylül Çarşamba 2012

Hicrî: 03 Zilkâde 1433 - Rûmî: 06 Eylül 1428

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)

En Hayırlı Beş Şey

 Lokman (a.s)'a oğlu “Babacığım, en hayırlı şey nedir?” diye sormuştu.
Lokman (a.s) “Tabi ki dindir, yavrucuğum” cevabını verdi. “Peki, iki olursa?” diye sordu.
Lokman (a.s) “Din ve mal” dedi.
“Üç olursa?”
“Din, mal ve hayat” karşılığını verdi.
“Dört olursa?”
Lokman (a.s) “Din, mal, hayat ve güzel ahlâk” diye söyledi.
“Beş olursa?”
Lokman (a.s) “Bunlara ilaveten cömertlik” dedi.
“Altı olursa?” diye sorunca Lokman (a.s) “Yavrucuğum! Bu beş şeyi kendinde toplayan halis takva sahibidir, Allâhü Teâlâ’nın velisidir ve şeytandan uzaktır.” diye cevap verdi.

Takiyüddîn Râsıd

Takiyüddîn Râsıd (1521-1585) matematik, astronomi, fizik, optik, mekanik ve tıp da pek çok eser yazmış büyük bir Osmanlı alimidir. İstanbul'da bir rasathâne (gözlemevi) kurarak rasatlar yapmıştır. 16. yüzyılın en mükemmel rasat âletlerinin bulunduğu rasathânede kendi icadı olan âletleri de kullanmıştır.

Bu âletlerden birisini şöyle anlatmaktadır:
“Ben uzakta bulunmaları sebebiyle görülemeyen eşyayı en ince ayrıntılarıyla gösterebilen ve ortalama uzaklıkta bulunan gemilerin yelkenlerini bir ucundan tek bir gözle bakarak görebileceğimiz ve (daha önce) Yunanlı bilginlerin yapıp, İskenderiye Kulesi'ne yerleştirmiş olduklarına benzer bir billur (mercek) yaptım.”

Takiyüddîn'in yaptığı bu alete (billur) dürbün veya teleskop demek mümkündür. Çünkü bu âlet çok uzakta bulunan cisimleri çok yakındaymış gibi gösterebilmektedir.
Galileo'nun 1609'da dünyada ilk defa teleskop kullanan kişi olarak bilinmektedir. Halbuki Takiyüddîn, Galile'den yaklaşık 40 yıl önce bu aleti kullandığını yazmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/19.html)
Başlık: Medîne, Kurân ile Fetholundu
Gönderen: Mücteba - 21 Eylül 2012, 00:57:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Haberiniz olsun ki bu Kur’ân, insanları en doğru yola hidayet eder ve (Kur’ân’da beyan olunan) salih ameller yapan mü’minleri müjdeler ki kendilerine büyük bir ecir vardır.”
(İsra Sûresi, âyet 9)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Eylül Perşembe 2012

Hicrî: 04 Zilkâde 1433 - Rûmî: 07 Eylül 1428

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)

Medîne, Kurân ile Fetholundu

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) her sene hac mevsiminde gelenleri “Rabbimin risaletini tebliğ için beni barındıran ve bana yardım eden için cennet vardır.” deyip kabile kabile gezip imana davet eder, onlara Kur’ân’dan âyetler okurdu.

Peygamberliğinin onbirinci yılında hac zamanında Kâbe hareminde Medine halkının Hazrec kabilesinden altı kişi imana geldi ki onlara Ensârın sâbıkları denir. Resûlullâh'a (s.a.v.) “Hiçbir şeyi Allâh'a ortak tutmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, evlâdlarını geçim korkusu ile öldürmemek, kimsenin ırzına ve şerefine iftira atmamak, neşe ve kederde, darlık ve genişlik zamanlarında dinleyip itaat etmek, Allâh yolunda kimsenin kötülemesinden çekinmeden daima hakkı söylemek.” üzere bîat ettiler. Bunlar Medineye döndüklerinde Resûlullâh’tan konuşulmayan hiçbir ev kalmadı. İslâm Medîne’de yayılmaya başladı.

Medîne’de Müslümanların adedi kırka ulaşınca istemeleri üzerine Resûlullâh onlara Kur’ân okumak ve dînin hükümlerini öğretmek üzere Hz. Mus’ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi. Ondan sonra Medîne’de İslâm’ın ve Kur’ân’ın girmediği ev kalmadı. Bu sebeple “Şehirler kılıç ile fetholundu, Medîne ise Kur’ân ile fetholunmuştur.” denildi.

Sonraki sene yetmiş üç erkek ve iki hanım Resûlullâh’ı (s.a.v.) görmeye gelip önceki şartlar ile bîat ettiler ve Resûlullâh'ı (s.a.v.) Medîne’ye davet ettiler. “Medîne’yi teşriflerinde ona her türlü yardımda bulunacaklarını, nefislerini ve âilelerini korudukları gibi koruyacaklarını” ahdettiler. Resûlullâh’a nusrete; yardım etmeğe ahdettiklerinden onlara Ensâr denildi. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.), Ashâbına Medîne’ye gitmek üzere izin verdi. Onlar da vatanlarını bırakıp peyderpey İslâm yurdu olan Medîne’ye hicret ettiler. Bu sebeple onlara da muhâcir dendi. Her bir Müslüman geldikçe Medîneli Müslümanlar yer gösterir, onlara muhabbetlerinden mallarını verirlerdi. Nihayet Resûlullâh da geldi ve Medîne, münevvere oldu, nûr ile doldu, Resûlullâh’a Mekke’den sonra yurt oldu. İslâm sancağı oradan yükselip arzın her tarafına ulaştı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/20.html)
Başlık: Sultânın Dehâsı
Gönderen: Mücteba - 21 Eylül 2012, 09:24:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Müslümanı korkutmayınız. Zira müslümanı korkutmak büyük bir zulümdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmau'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Eylül Cuma 2012

Hicrî: 05 Zilkâde 1433 - Rûmî: 08 Eylül 1428

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)

Sultânın Dehâsı

Sultan İkinci Abdülhamid Han kendisine bomba ile sûikast tertîp edenlerden Belçikalı Joris'i hapishâneden huzuruna çağırdı ve:

“Siz, tertip ettiğiniz bu sûikastla beni öldürmek istediniz; Cenâb-ı Hak buna müsâade etmedi. Hepiniz yakalandınız, muhâkeme edildiniz, mahkûm oldunuz. Ben sizi idâm ettirmedim. Mahkûmiyetinizi müebbet hapse tahvil ettirdim.” dedi. Joris, minnettâr bir tavırla ellerini uzatarak:

“Pardon sör...” dedi. Sultan bir el hareketi ile Joris’i susturup devam etti:

“Ben öldürülecek bir hükümdar değildim. Çünkü hiç kimseye zulmetmedim. Sizin berâber çalıştığınız Ermeni komiteleri bir hülyâ peşinde koşuyorlar. Bu memleketimin aleyhine olacaktır. Ben buna müsâade edemem. Attığınız bomba ile bu kadar bî-günâh insanlara kıydınız. Dünyânın hangi memleketinde olursa olsun böyle bir cürmü irtikâp edeni idâm ederler. Ben sizi serbest bırakacağım. Elini kolunu sallaya sallaya buradan çıkıp gideceksin.” dedi. Joris, hayretler içinde:

“Majeste! Artık hapishâneye dönmeyecek miyim? Beni hakîkaten serbest mi bırakacaklar?” dedi. Pâdişâh;

“Evet. Orada bulunan husûsî eşyanızı getirecekler ve buradan pek bilinmeyen bir otele gidip başka bir isimle orada kalacaksınız. Fakat bir şartla.” dedi. Joris o derece memnun olmuştu ki:

“Bunu bir şart olarak söylemeyiniz, bir emir olarak kabul ediyorum!” dedi. Sultan Hamid:

“Buradan gideceksiniz ve şimdiye kadar berâber çalıştığınız Ermeni ihtilâl komiteleri ile temasta bulunacaksınız. Onlara buradan ne sûretle çıktığınızı nasıl isterseniz anlatabilirsiniz. Size ayda beş yüz lira vereceğim. Bu komitelerin Türkiye’de gösterecekleri faâliyetler hakkında bana muntazaman malûmat vereceksiniz. Aralarına gireceksiniz ve bütün mesâilerini tâkip edeceksiniz. Maaşınız bir banka vâsıtasıyla her ay muntazaman size gönderilecektir. Mutâbık mıyız?” Joris yerinden kalktı, hürmet ile eğildi:

“Majeste! Şükranlarımı arz ederim, irâdeniz harfiyen icrâ ve tatbik edilecektir!”

Ondan sonra, bir müddet Ermeni mes'elesinden bahsedilmedi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/21.html)
Başlık: Bilenle Bilmeyen Bir Olur mu? /Emircik Kuşu
Gönderen: Mücteba - 22 Eylül 2012, 11:01:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler müsâvî (denk) olabilirler mi?...”
(Zümer Sûresi, âyet 9)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Eylül Cumartesi 2012

Hicrî: 06 Zilkâde 1433 - Rûmî: 09 Eylül 1428

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)

Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu?

İki kardeş bir gün karar verip ilim tahsili için yola çıkmışlar. Giderken bir su kenarına varmışlar. Büyük kardeş “İlimden maksad ameldir. Ben burada kalır, ibâdet ederim. Sen var git.” demiş ve orada kalmış. Küçük kardeş de ilim okumaya gitmiş. Yirmi yıl sonra tahsilini bitirmiş ve kardeşinin yanına geri gelmiş.
Kardeşim, sen ne yaptın? İbadetlerini şartlarına uygun, namazını tadili erkânıyla kılabildin mi? diye sormuş. O da senden sonra yirmi yıldır ibâdet ediyorum.
On yıl bu sudan abdest aldım, namaz kıldım. Fakat bir gün gördüm ki bu ırmak taştı ve içinde bir hınzır ölüsü gördüm. Bu su murdar oldu. Ben de kalan on yılımda teyemmüm yaparak namazlarımı kılıyorum, dedi.
İlim tahsil eden kardeş, “Gördün mü cahilliğin âkıbetini. On yıl abdestsiz Allâhü Teâlâ’ya secde ettin ve kıldığın namazlarını heba ettin. Hınzır ölüsüyle bu ırmak murdar olmaz. O anda murdar olsa bile, sel geçtikten sonra su temiz olurdu.” dedi.
Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.);
“Âlimin, (ilimsiz) âbide karşı fazileti, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.” buyurmuştur.

Emircik Kuşu

Yalıçapkını ve iskele kuşu da denilen emircik kuşu yalnız balık yer, balık ve tertemiz su bulunan yerlerde yaşar. Dere veya ırmak kenarında dalları su üzerine sarkan ağaçlarda barınır.
Emircik kuşu süratle avlanır. Suya dalıp balıkla dışarı çıktığı zaman su yüzünde meydana gelen şekil henüz düzelmiş olmaz. Suya dalışı ve ağzında balıkla dışarı çıkışı ancak bir saniye sürer.
Sudan çıktığı zaman vücudu ıslanmamıştır. Çünkü hızla suya girerken bütün vücudunu ince bir hava tabakası sarar.
Bir yerde emircik kuşu varsa o su tertemiz demektir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ömer, Kız: Safiyye

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/22.html)
Başlık: “Hastanın İnlemesi Tesbihtir..” / Konuşma Adabından
Gönderen: Mücteba - 23 Eylül 2012, 08:11:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hastalarınızı yemeğe zorlamayınız. Zira Allâhü Teâlâ onları yedirir ve içirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Eylül Pazar 2012

Hicrî: 07 Zilkâde 1433 - Rûmî: 10 Eylül 1428

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)

“Hastanın İnlemesi Tesbihtir..”

Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu: “Hastanın inlemesi tesbih, (çektiği ıstıraptan dolayı) bağırması tehlil, aldığı her nefes sadaka ve yatağında uyuması bir ibadettir. Yatağında bir o yana bir bu yana dönüp durması Allah yolunda düşmanla çarpışmak gibidir.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hasta, iyileştiğinde, gökten yeni düşen kar tanesi gibi bembeyaz ve pırıl pırıldır.”

Bir haberde şöyle geçmektedir: “Allâhü Teâlâ hastaya çeşitli melekler gönderir. Bir melek yemeğin lezzetini, bir diğeri içeceklerin lezzetini, öbürü de ondan uykunun lezzetini alır. Allâhü Teâlâ hastayı sağlığına kavuşturduğunda hastanın günahlarını alan melek hariç diğer bütün melekler aldıklarını geri verirler.
Günahı alan melek “Bu günahları ona geri vereyim mi, yâ Rabbi?” der. Allâhü Teâlâ “Hayır, o günahları denize at” buyurur.

Konuşma Adabından

Çok konuşmaktan kaçınmak lazımdır. Çünkü çok söz zihin hafifliğine ve akıl bozukluğuna alamettir, sevgiyi azaltır.
Çok konuşmak beyin yorgunluğuna sebep olur. Dost ve arkadaşlar yanında hoş karşılanmaz, sohbetten usanırlar ve anlatılanlardan rahatsız olurlar.
• Bir toplulukta başkalarına konuşma fırsatı vermemek çok kötü bir davranıştır. Ne kadar kısa konuşulursa o kadar edebe uygun olur.
• Sözün en hayırlısı az olanı ve meramı ifade edenidir.
Çok konuşanın başına iki bela gelir: Kendisinin küçülmesi, dinleyicilerin usanması.
• Allahü Teâlâ kulağı iki, ağzı bir yaratmıştır ki dinlemenin ve susmanın hikmetini dile getirir.
Akıl tam olunca söz kısa olur.
Bilhassa latife ve nadir sözlerde bir defa söylediği sözü tekrar etmekten kaçınmalıdır. Aksi halde zevki kaçar.
Bir meseleyi haddinden fazla tekrarlamak dinleyenleri usandırır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/23.html)
Başlık: Halis Niyet
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2012, 14:32:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir adam yolun ortasında bir ağaç dalına rastlar ve ‘vallâhi bunu Müslümanların yolundan kaldırmalıyım, onlara zarar vermesin’ deyip kaldırırsa bundan dolayı cennete girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Eylül Pazartesi 2012

Hicrî: 08 Zilkâde 1433 - Rûmî: 11 Eylül 1428

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)

Halis Niyet

Medine-i Münevvere’nin etrafına Mekke müşriklerine karşı hendek kazıldığı günlerde Hz. Câbir bin Abdullah (r.a.) Resûlullâh’ı (s.a.v.) yemeğe davet etti. Hanımı bir oğlak kesip hazırlık yaptı.

Hz. Câbir'in (r.a.) iki erkek çocuğundan biri diğerine “Annemin oğlağı nasıl kestiğini sana göstereyim mi?” deyip kardeşini boğazlar. Annesi bir müddet sonra vaziyeti görünce çığlık atar. Diğer çocuk korkudan kaçarken fırının içine düşüp ölür. Kadın ikisinin cesedini de alarak eve götürür ve bir örtünün altına saklayarak Resûlullah (s.a.v) için yemek hazırlamaya devam eder.

Resûlullah (s.a.v) muhacir ve ensardan birçoğunu yanına alarak eve teşrif ederler. Hz. Câbir'in (r.a.) evi pek dardı. Resûlullah’ın (s.a.v) “Allâh’ın evini genişletmesini ister misin?” buyurması üzerine “Evet, yâ Resûlullah!” dedi. Resûlullah (s.a.v) dizleri üzerinde duâ etti. Câbir (r.a.) “Seni gönderen Allâhü Teâlâ'ya yemin olsun ki çatı yükseldi, duvarlar da uzaklaştı.” dedi. Resûlullah (s.a.v) yemeği kendi elleri ile dağıtır ve Câbir’den davetlileri onar onar çağırmasını ister. Hepsi gelip doyuncaya kadar yerler.

Resûlullah (s.a.v) bu kez de “Ey Câbir! Haydi, yavrularını çağır, gelsinler. Ben onlarla beraber yiyeceğim.” der. Câbir (r.a.) hanımına gider. Hanımı çocukların uyuduklarını söyler. Resûlullah (s.a.v) “Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki onlar olmadan yemeyeceğim.” buyurur. Hanımı çocukların uyuduğunu söylese de Câbir (r.a.) çocukları çağırmak üzere odaya girer üzerlerindeki örtüyü çeker ve onların birbirine sarılıp uyuduklarını görür. Alıp Resûlullah (s.a.v)'in huzuruna getirir. Biri Resûlullah'ın (s.a.v) sağına diğeri soluna oturur ve karınları doyuncaya kadar yerler. Resûlullah (s.a.v) tebessüm eder ve “Ey Câbir! Cebrail'in bana anlattıklarını sana bildireyim mi?” der. Câbir’in (r.a.) “Evet, yâ Resûlullah!” diye cevap vermesi üzerine çocukların başına gelenleri Cabir (r.a.)'e bir bir anlatır. Hz. Câbir (r.a.) ve hanımı çok sevinirler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/24.html)
Başlık: Hazret-i Vahşî'nin Müslüman Oluşu
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2012, 11:25:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in onun resûlü olduğuna şehâdet ederse, Allâhü Teâlâ cehennem ateşini ona haram kılar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Eylül Salı 2012

Hicrî: 09 Zilkâde 1433 - Rûmî: 12 Eylül 1428

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)

Hazret-i Vahşî'nin Müslüman Oluşu

“Uhud Harbi'nde Peygamber Efendimiz'in amcası Hz. Hamza’yı (r.a.) şehid eden Vahşi, Resûlüllâh Efendimiz'e (s.a.v.) “Ben Müslüman olmak istiyorum. Lâkin Kur’ân’da “Ve onlar ki Allâh'ın beraberinde diğer bir ilâha duâ etmezler, Allâh'ın haram kıldığı nefsi haksız öldürmezler ve zinâ yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa ağır cezâya çarpar.” meâlindeki Furkân Sûresi, 68. âyet-i kerîme beni Müslüman olmakdan alıkoyuyor. Zîrâ ben bunların hepsini yaptım. Benim için bir tevbe imkânı var mı?” diye bir mektup yazdı.

Bunun üzerine (Furkan Sûresi'nin): “Ve her kim tevbe edip de sâlih amel işlerse o muhakkak Allâh’a makbul olarak döner.” meâlindeki 71. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi Vahşî’ye gönderdi.

Vahşî “Bu âyette sâlih amel şartı var. Sâlih amele muvaffak olabilir miyim, olamaz mıyım, bilmiyorum.” diye bir mektup yazdı.

Bunun üzerine Nisâ Sûresi’nin, “Doğrusu, Allâh kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez, ondan berisini dilediğine mağfiret buyurur...” meâlindeki 48. âyeti nâzil oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi de Vahşî'ye yazdı.

Vahşî “Bu âyeti kerîmede de ‘Allâhü Teâlâ dilediğine mağfiret eder’ şartı var. Allâh (c.c.) beni bağışlamayı diler mi, dilemez mi, bilmiyorum.” diye yazınca: “Ey nefisleri aleyhine israf etmiş (çok günah işlemiş) kullarım! Allâh'ın rahmetinden ümidi kesmeyiniz. Şüphe yok ki, Allâh günâhların hepsini mağfiret eder, bağışlar. Muhakkak ki o çok Gafûr ve Rahîm’dir.” meâlindeki (Zümer Sûresi, 53.) âyet-i kerîme nâzil oldu. Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi de Vahşî’ye bildirdi. Vahşî Medine-i Münevvere’ye gelip müslüman oldu. Allâhü Teâlâ ondan râzı olsun.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/25.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 26 Eylül 2012, 10:25:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve insanlar arasında haccı ilân et, sana yaya olarak ve her derin vadilerden, uzak yoldan gelen zayıf develer üzerine binmiş olarak geliversinler.”
(Hac Sûresi, âyet 27)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Eylül Çarşamba 2012

Hicrî: 10 Zilkâde 1433 - Rûmî: 13 Eylül 1428

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)

Haccın Hikmeti

Cenâb-ı Allah Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler, arşımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.

Âdem Aleyhisselâm
Mekke’ye gidip Beytullah’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi. Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu. Hz. Âdem devamla: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt'i tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi. Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt'i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan, İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka'be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka'be'yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu. İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi. Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini ulaştırmak bize aittir.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü'l-Atîk'i ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabbinizin dâvetine icabet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar hac yapmaya muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: 'Emrine âmâdeyim' demektir.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/26.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 27 Eylül 2012, 10:16:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse sıkıntıda olan bir şahsa kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da o kimseye dünyâda da, âhirette de kolaylık ihsân buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Eylül Perşembe 2012

Hicrî: 11 Zilkâde 1433 - Rûmî: 14 Eylül 1428

Preveze Deniz Zaferi (1538)

Kelime-i Tevhid

Enes b. Malik'in (r.a) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Kim Allâhü Teâlâ’nın yarattığı bir şeyden duyduğu hayret sebebiyle ‘Lâ ilâhe illallâh’ derse Allâhü Teâlâ her harfi için üzerinde dünya günlerinin sayısı kadar yaprak bulunan ve her bir yaprağın o kişi için istiğfar ettiği ve kıyâmete kadar onun adına Allâhü Teâlâ’yı tesbih ettiği bir ağaç yaratır.”

Hayreddîn Paşa'nın Değneği

Preveze’de Hayreddîn Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması parlak bir zafer kazanmıştı. Lâkin harb esnâsında bazı beyler, tedbîrini beğenmediğinden Hayreddîn Paşa’ya haddi aşan bazı sözler etmişlerdi. Harbden sonra bütün beyler toplanarak Hayreddîn Paşa’nın gemisine geldiler ve “Gazânız mübârek olsun” diye el öptüler. Hamid Sancağı Beyi Ali Bey de el öpmeye geldiğinde, kaftanının altında bir de çubuk getirmişti. “Gazânız mübârek olsun” diye el öptükten sonra o çubuğu Hayreddîn Paşa'nın önüne koydu. Paşa sebebini sorunca: “Sultanım, hani bir darb-ı mesel vardır: Yolsuza yol göstermek, öksüze kaftan giydirmek kadar sevaptır. diye. Ben de yolu bununla buldum. Şimdi paşa hazretleri de gerçekten bu yolda bizim üstâdımızdır. Biz de dün küstahlık ettik, edebi terk ederek bazı uygunsuz sözler söyledik. İşte şimdi bizzat gördük ve bildik ki bizim sözümüz doğru değilmiş. Şimdi biz, işte yüzümüzü elimize alıp, ‘Özür muhterem kişiler katında makbûldür.’ diyerek af dilemeye geldik.” dedi.

O böyle söyleyince, orada bulunan diğer beyler de tedbir hususunda kendi görüşlerinin kabulü için Hayreddîn Paşa’ya ısrarlarının hata olduğunu anlayıp her biri tek tek özür diledi. Hayreddîn Paşa da onların gönlünü alıp: “Artık geçmişin muhasebesini yapmayınız. Söylenenler burada kalsın ve herhangi bir kimsenin yanında konuşulup da dedikoduya sebep olunmasın.” dedi ve bazı nasihatlerde bulundu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/27.html)
Başlık: Hac, Âhiret Yolculuğu Gibidir.
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2012, 00:05:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Ka’beyi tavâf eder ve iki rek’at de namaz kılarsa bir köle azad etmiş gibi (sevab) olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Eylül Cuma 2012

Hicrî: 12 Zilkâde 1433 - Rûmî: 15 Eylül 1428

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)

Hac, Âhiret Yolculuğu Gibidir.

 Hac yolculuğundan maksat Ka’be-i Muazzama’dır. Âhiret yolculuğunda ise hedef Ka’be-i Muazzama’nın sahibi Allâhü Teâlâ’dır. O hâlde, hac yolculuğunda, âhiret yolculuğunun hâllerini düşünmeli, çoluk çocuğuna ve dostlarına Allâh’a ısmarladık dediği zaman, bunun son nefesteki ayrılığa benzediğini düşünmelidir.

Ömrünün sonunda da böyle olacağını, yolculuk kolay geçse de, kalbin her şeyden ayrılacağını bilmelidir. Yolda yemek için her türlü yiyeceği aldığı ve her ihtiyâtı gözettiği gibi, âhiret yolunun daha uzun ve tehlikeli olduğunu aklına getirmelidir. Orada azığa ihtiyaç çoktur. Bu azığı tedârik etmelidir. Vâsıtaya binip yürüdüğünde tabutu hatırlamalıdır. Belki vâsıtadan inmeden tabuta binmesi de mümkündür. Elbisesini çıkarıp ihramı giydiği zaman, kefeni hatırlamalıdır. Hac yolunda zorlukları ve tehlikeleri görünce, Münker ve Nekîr'i, kabirdeki azâbı düşünmelidir.

Öldüğü zamandan haşir zamanına kadar tehlikeli geçitleri bulunan büyük bir sahrâ vardır. Sahrâlardaki belâlardan kılavuzsuz korunamadığı gibi, kılavuz olmaksızın kabirdeki korkulardan kurtulamayacağını aklına getirmelidir. Lebbeyk deyince bunun Allâhü Teâlâ’nın davetine cevap olduğunu bilmeli, kıyâmet günü kendisine böyle nidâ geleceğini ve o zamanki korkuyu düşünmelidir.

Arafât'ta durmak, dünyânın her tarafından gelen insanların burada toplanması ve ayrı ayrı dillerle duâ etmeleri, kıyâmet günündeki Arasât'a benzer. Kıyâmette de bütün insanlar bu meydanda toplanır ve her biri kendi hâliyle meşgul olur.

Taş atmaktan maksat, kul olduğunu göstermektir. Burada yalnız kulluk, yâni “at” emrine itâat etmek ve İbrâhîm aleyhisselâma benzemek vardır. Şüpheye düşürmek için şeytan önüne çıkınca Hz. İbrâhîm şeytanı taşlamıştı. Eğer ‘Şeytan ona göründü, bana görünmüyor, lüzumsuz yere niye taş atayım’ diye aklına bir suâl gelirse, bu düşüncenin şeytandan geldiğini bilmeli ve taş atıp belini kırmalıdır. Çünkü onun belkemiğinin kırılması, “at” emrini yerine getirmekle olur. Taşlayarak hakîkaten şeytanı kahrettiğine inan.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/28.html)
Başlık: "Sayfasında Çok İstiğfar Bulunana Ne Mutlu!" / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2012, 15:01:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bütün mü’minlere istiğfar ederse Allâhü Teâlâ o kişiye, istiğfar ettiği mü’minler sayısınca sevap yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmau'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Eylül Cumartesi 2012

Hicrî: 13 Zilkâde 1433 - Rûmî: 16 Eylül 1428

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)

"Sayfasında Çok İstiğfar Bulunana Ne Mutlu!"

Resûlullah (s.a.v) günde yetmişten fazla istiğfar ve tevbe ederdi.
Resûlullah (s.a.v) buyurdular:

• “Her mü’minin günlük amellerinin yazıldığı bir sayfası vardır. Gün sonunda defter kapatıldığında, içinde istiğfar yoksa kapkara olarak kapatılır. Eğer içinde istiğfar varsa parlayan bir nur şeklinde kapatılır.
• “Sayfasında çok istiğfarda bulunana ne mutlu!”
• “Kim istiğfar etmeyi adet haline getirirse Allâhü Teâlâ onun her sıkıntısına bir rahatlık, her darlığına bir çıkar yol lütfeder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.”
• “Günde yetmiş kere istiğfar eden hiçbir kul yoktur ki Allâhü Teâlâ onun yedi yüz günahını bağışlamasın. Günde yedi yüzden fazla günah işleyen bir kul veya kavim zaten hüsrana uğramıştır.”

Bir adam “Ya ResûlAllah! Bana öyle bir amel öğret ki onunla cennete gireyim” dedi.
Resûl-i Ekrem (s.a.v) ona;
“Öfkelenme” diye cevap verdi. Adam arzusunu ikinci kez tekrarlayınca Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tekrar aynı cevabı verdi.
Adam,“Bundan başka ne yapmalıyım?” diye sorunca;
“Yetmiş yıllık günahlarına keffaret olması için ikindi namazından önce yetmiş kez Estağfirullah de” buyurdu.
Adam, “Fakat benim yetmiş yıllık günahım yok ki” deyince Resûlullah (s.a.v), “Anneninkilere de keffarettir.” buyurdu.
Adam, “Onun da o kadar günahı yoktur.” deyince Rasûlullah (s.a.v) babanın, yine babamın da o kadar günahı yok deyince kardeşlerinin de günahlarına keffaret olacağını müjdeledi.

Atalar Sözü:

• El elin nesine, gülerek gider yasına.
• Herkesi aldatırım diyen herkesden çok aldanır.
• İhmalin zararı her gün çekilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/29.html)
Başlık: İhlâsın Neticesi / Trafik: Emniyet Kemerinin Doğru Kullanılması
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2012, 23:59:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ameller(in hükmü) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Eylül Pazar 2012

Hicrî: 14 Zilkâde 1433 - Rûmî: 17 Eylül 1428

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)

İhlâsın Neticesi

Hz. Âdem yeryüzüne inince, bütün vahşi hayvanlar yanına gelip onunla selamlaşarak ziyaretinde bulundular. Hz. Âdem, bu hayvanların her birine bir duâ etti. Nihayet bir grup geyik gelerek onu ziyaret etti. Hz. Âdem onlar için de duâ etti ve sırtlarını sıvazladı. Geyikler oradan ayrılır ayrılmaz misk gibi kokmaya başladılar.

Diğer hayvanlardan bir grup bunun sebebini sorunca onlar “Âdem (a.s)’ı ziyaret ettik, bize duâ etti ve sırtımızı sıvazladı.” dediler. Bunun üzerine onlar da Hz. Âdem'in yanına gittiler. Onlara da duâ etti sırtlarını sıvazladı. Fakat onlarda güzel koku olmayınca “Bize de size yaptığının aynısını yaptı ama size lütfedilen güzel kokudan bize bir şey verilmedi. Bunun sebebi nedir?” diye sordular. Geyikler, “Biz onu Allâhü Teâlâ için ziyaret etmiştik. Siz ise misk kokusu için ziyaret ettiniz” cevabını verdiler.

Diğer bir rivâyette şöyledir:

Âdem (a.s) cennetten yeryüzüne inince yanında dört incir yaprağı vardı. Hayvanlar Hz. Âdem'in tövbesini tebrik etmek üzere ziyarete geldiler. Dört hayvan erken davrandı, diğer hayvanlardan önce ziyaret ettiler. Hz. Âdem yaprağın birini geyiğe yedirdi ve ondan misk oldu. Diğer yaprağı arıya yedirdi ve ondan bal oldu. Üçüncü yaprağı ipek böceğine yedirdi ve ondan ipek oldu. Son yaprağı Amber balığına yedirdi ve ondan da amber oldu.

Trafik: Emniyet Kemerinin Doğru Kullanılması

Emniyet kemeri vücudunuzu 2 ayrı hat üzerinden kavrar: Omuzdan ve göğüs kafesi üzerinden geçen çapraz hat ve belimizin hemen altında leğen kemiği üzerinden geçen hattır.

Bu sebeple: Koltuğa dik ve tam yaslanmış olarak oturmalı, emniyet kemerinin üstte göğüs kemiği, altta leğen kemiği üzerine denk geldiği kontrol edilmelidir.
Emniyet kemeri ile vücut arasında giysiler dışında cüzdan, telefon ve benzeri bir şey bulunmamalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/9/30.html)
Başlık: Hangisi Daha Hayırlı? / Beyit
Gönderen: Mücteba - 01 Ekim 2012, 10:40:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizden biriniz mal ve yaratılış (ve dünya zînetleri) husûsunda kendisinden üstün olan kimselere baktığı zaman (üzülmesin), hemen kendinden aşağıda olanların hâlini düşünsün.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ekim Pazartesi 2012

Hicrî: 15 Zilkâde 1433 - Rûmî: 18 Eylül 1428

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)

Hangisi Daha Hayırlı?

Enes (r.a), Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’e sordular:

– Yâ ResûlAllah! Tasadduk edeceğim bir ekmek mi yoksa kılacağım yüz rek’ât namaz mı sana daha sevimlidir?
– Tasadduk edeceğin bir ekmek, nafile olarak kılacağın iki yüz rek’ât namazdan daha sevimlidir.

– Yâ ResûlAllah! Bir haram lokmayı terk etmek mi, yoksa bin rek’ât namaz kılmak mı sana daha sevimlidir?
– Bir haram lokmayı terk etmek nafile olarak kılacağın iki bin rekât namazdan daha sevimlidir.

– Yâ ResûlAllah! Gıybeti terk etmek mi yoksa bin rek’ât namaz kılmak mı sana daha sevimlidir?
– Gıybeti terk etmek, on bin rekât namazdan daha sevimlidir.

– Dul bir kadının ihtiyacı olan nafakayı temin mi yoksa on bin rek’ât namaz mı sana daha sevimlidir?
– Dul bir kadının nafakasını vermek otuz bin rek’ât nafile namazdan daha üstündür.

– Yâ ResûlAllah! Ailenin nafakasını temin etmek mi yoksa Allâhü Teâlâ yolunda infakta bulunmak mı sana daha sevimlidir?
– Aileye sarfedeceğin bir dirhem (gümüş para), Allâhü Teâlâ yolunda harcayacağın bin dinar(altın)dan daha çok hoşuma gider.

– Yâ ResûlAllah! Ana babaya iyilik etmek mi, yoksa bin yıl ibadet etmek mi sana daha sevimlidir?
– Yâ Enes! Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz bâtıl yok olmaya mahkûmdur. Ana babaya iyilik etmek iki bin yıl nafile ibadet etmekten daha sevimlidir.



Beyit:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Muhibbî (Kânûnî Sultan Süleyman)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/01.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: sons - 01 Ekim 2012, 10:54:00
Allah razı olsun kardeşim.
Başlık: İsmail Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 02 Ekim 2012, 10:45:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(İbrahim aleyhisselam şöyle duâ etti:) Hamd o Allâh’a ki bana ihtiyarlık halimde İsmail ve İshak’ı ihsan buyurdu. Şüphe yok ki Rabbim her halde duâyı işitiyor.”
(İbrahim Sûresi, âyet 39)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ekim Salı 2012

Hicrî: 16 Zilkâde 1433 - Rûmî: 19 Eylül 1428

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

İsmail Aleyhisselâm

Hz. İsmail, İbrahim'in (a.s.) oğludur. “Hacer” adındaki zevcesinden dünyaya gelmiştir. Bu muhterem Hacer’i, Mısır hükümdarı, Hz. İbrahim'in (a.s.) hanımı Hz. Sâre’ye bağışlamıştı. Sâre de onu mübarek kocası Hz. İbrahim’e vermişti.

İbrahim (a.s.), Hak Teâlâ’nın emriyle Hacer’i ve oğlu İsmail'i alıp Hicaz’da Kâbe-i Mükerreme'nin bulunduğu mahalle götürdü, orada bıraktı. Bunların ayakları bereketiyle “Zemzem” denilen su meydana çıktı. Sonra Yemen’den gelmiş bulunan “Cürhüm” kabileleri de bunlara komşu oldu. O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke-i Mükerreme vadisini i'mar ettiler. Artık oralar şenlenmişti.

Hz. İbrahim (a.s.), bir aralık bir rüya gördü. Bu, Allâhü Teâlâ’nın bir vahyi idi, Oğlu İsmail'i kurban etmesi emrolunmuştu. Bunun üzerine henüz on iki yaşında bulunan Hz. İsmail'i Mekke-i Mükerreme’de Sebîr Dağının eteğinde tenha bir yere götürdü, onu Rabbine kurban etmek istiyordu. Bu sevgili yavru da:

“Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap, inşAllah beni sabredenlerden bulursun.” diyordu. Bu, Allah yolunda olan fedakârlığın en yüksek bir nişanesi idi. Fakat Allâhü Teâlâ, lütfetti, baba ile oğlun şu fedakârlığına mükâfat olarak Hz. İsmail’e bedel bir koç ihsan buyurdu da bu latîf, ma'sum oğul kurban olmaktan kurtuldu.

İsmail (a.s.), büyüyüp Cürhümîlerden bir kız ile evlendi. Ondan on iki çocuğu doğdu. İbrahim (a.s.) arasıra gelir, oğlunu görürdü. Sonra Hz. İsmail'in oğulları ve torunları çoğalıp etrafa hâkim oldu.

Hz. İsmail, İbrahim aleyhisselamın diniyle amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve Amalika denilen eski bir kavme peygamber gönderilmişti.

Hazret-i İbrahim'in irtihalinden kırk sene sonra, yüz otuz yedi yaşında irtihal etmiştir. Kabri şerîfleri, vâlidesi Hazret-i Hacer'in Kâbe-i Muazzama'da bulunan Hicr'deki kabri civarındadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/02.html)
Başlık: Şeytanı Öfkelendiren Sûre / Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2012, 10:30:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet ediyor: “Resûlullâh (s.a.v.) sabah namazının sünnetinde (birinci rek’atte) Kul yâ eyyuhe’l-kâfirûn sûresini, (ikinci rek’atte de) Kul hüvallâhü ehad…” sûresini okudu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ekim Çarşamba 2012

Hicrî: 17 Zilkâde 1433 - Rûmî: 20 Eylül 1428

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

Şeytanı Öfkelendiren Sûre

İbn-i Abbas (r.anhumâ) şöyle demiştir: "Kur’ân-ı Kerîm’de İblis’i Kâfirûn sûresinden daha çok öfkelendiren bir sûre yoktur. Çünkü bu sûre tevhid sûresidir ve şirkten arındırır."

Bu sûre kâfirlerin “Ya Muhammed! Bir yıl sen bizim ilahımıza ibadet et, bir yıl da biz senin ilahına ibadet edelim” demeleri üzerine nîzil olmuştur.

Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar

1- Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû'u (;çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (gayr-i müslimlere) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz.

2- Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.
Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.

3- Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.

Kurbanı kesmezden evvel sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.
Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.
Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi dirilik alâmetidir. Bunların aksi, yâni ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması ölüm alâmetidir.
Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/03.html)
Başlık: Haccın Fazîleti / Beyit
Gönderen: Mücteba - 04 Ekim 2012, 10:53:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Haccını yapanla karşılaştığın zaman ona selâm ver, onunla musâfaha et ve o evine girmeden önce senin için istiğfar etmesini iste. Zira onun günahları bağışlanmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ekim Perşembe 2012

Hicrî: 18 Zilkâde 1433 - Rûmî: 21 Eylül 1428

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

Haccın Fazîleti

 Allâhü Teâlâ Âl-i imran Sûresinin 96. ve 97. âyet-i celîlelerinde buyurdu ki (meâlen): “Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke'deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh’tır.
Onda açık âyetler (alâmetler), İbrâhîm'in makâmı vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh’ı haccetmek Allâhü Teâlâ için bir haktır (Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır). Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir.”


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur.” buyurunca, “Onun mebrûr olması ne (ile)dir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir.” buyurdu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e “Hangi amel daha fazîletlidir?” diye sorulduğunda, “Allah ve Resûlü’ne îmân etmektir.” buyurdular. “Sonra hangisi?” denildi. “Allah yolunda cihâddır.” buyurdu. “Daha sonra hangi (amel)dir?” denildi. “Mebrûr hacdır.” buyurdular.

“Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Ka'be-i Şerîfe), İslâm’ın direği (mesâbesindeki rükünleri)nden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh'ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür.”

“Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir.”

(Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)

Beyit:

Ey hâce tutuldu nefesin kabre de girdin
Bû âleme sığmam der idin şimdi ne dersin


Sâmi (Vakanüvis Mustafa Bey)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/04.html)
Başlık: Hamdetmenin Ehemmiyeti / Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi / Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 05 Ekim 2012, 10:28:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nimete hamdetmek, o nimetin zevâli (azalmaması veya yok olmaması) için emniyettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ekim Cuma 2012

Hicrî: 19 Zilkâde 1433 - Rûmî: 22 Eylül 1428

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Hamdetmenin Ehemmiyeti

Peygamberimiz (s.a.v) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ bir kuluna nimet verdiğinde kul ‘Elhamdülillah’ derse Allâhü Teâlâ da buna mukabil şöyle der:
“Kuluma bakın! Ben ona kıymetsiz bir şey verdim. Bunun karşılığında o bana çok kıymetli bir şey takdim etti.”


Allâhü Teâlâ Hz. İbrahim’e (a.s) şöyle vahyetmiştir:
“Namaz kıldığında namaza Elhamdülillah ile başla. Çünkü ben, bana hamd edene, dört şey ikram edeceğime dair söz verdim. (Bu dört şey); zorluktan sonra kolaylık, fakirlikten sonra zenginlik, dünya ve âhirette rahatlık ve Cehenneme karşı emniyette olmaktır.”

Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:
“Kul, Elhamdülillah dediğinde yer ve gök arası bununla dolar. Bu sözü ikinci kez söylediğinde yedi kat yerle yedi kat gök arasını doldurur. Üçüncü kez söylediğinde Allâhü Teâlâ ‘İste ki sana verilsin’ buyurur.”


Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek îcâbeder.
Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veyahut yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmînen taksim câiz olur.
Ortaklardan birine veya herhangi bir kimseye 'Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.' diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.
Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir.
Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.

Atalar Sözü:

• Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.
• Evvel komşunu bul, sonra yurdunu tut.
• Dünyada dost gibi aziz, ihsan gibi tatlı şey yoktur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/05.html)
Başlık: Haccın Şartları ve Kısımları
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2012, 08:32:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim, Allah için hacceder ve hacda faydasız söz konuşmaz ve günah işlemezse, anasından doğduğu gündeki gibi -günahsız olarak- geri döner.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ekim Cumartesi 2012

Hicrî: 20 Zilkâde 1433 - Rûmî: 23 Eylül 1428

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

Haccın Şartları ve Kısımları

Haccın farz olmasının şartları:

    Müslüman olmak,
    Haccın farz olduğunu bilmek,
    Bâliğ (ergen) olmak,
    Akıllı olmak,
    Hür olmak,
    Nafakaya ve vâsıtaya muktedir olmak,
    Vakit (hac ayları),
    Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimlerini sağlayacak imkânı ve gidiş geliş müddeti içinde yol masrafı ile âile fertlerinin geçimini temin etmiş olmak.

Haccın farz olması için zekâtta olduğu gibi belli bir nisâb yoktur.

Haccın edâsının farz olmasının şartı beştir:

    Sıhhatli olmak,
    Yol emniyeti olmak,
    Hacca gitmeğe (hapislik gibi) bir mânî olmamak,
    Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahremi bulunması,
    Kadınların iddet bekliyor olmaması.

Hac, hükmü itibariyle üç kısımdır:

Farz hac:
Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları îcâbeden hacdır.

Vâcib hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vâcib kıldığı hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nâfile haccın kazâsı da vâcibtir.

Nâfile hac: Farz ve vâcib olan hac dışındaki hac nâfiledir. Üzerine hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nâfiledir.

Farz, vâcib yahut nâfile hac edâsı itibarı ile üç türlüdür:

Hacc-ı İfrâd: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.

Hacc-ı Temettû: Aynı senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir. Temettû haccına niyet eden kimse, dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vâciptir. Hacc-ı temettû, hacc-ı ifrâddan daha faziletlidir.

Hacc-ı Kırân: Bir ihrâmla umre ve haccı berâber yapmaktır. Hacc-ı temettûde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vâciptir. Hacc-ı kırân, hacc-ı ifrâd ve hacc-ı temettûdan daha faziletlidir. Hacc-ı kırân ve hacc-ı temettû âfakî olanlar (Mikât hâricinden Mekke'ye gelenler) içindir. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/06.html)
Başlık: Hac
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2012, 12:19:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Makbul olan haccın mükâfatı ancak cennettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ekim Pazar 2012

Hicrî: 21 Zilkâde 1433 - Rûmî: 24 Eylül 1428

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

Hac

Hac, İslâm’ın beş esâsından birisidir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicretin dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir’i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.

Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Hâli müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Allâh’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe'yi haccetmektir.”

Haccın bazı hikmet ve faydaları:

    Allâhü Teâlâ’ya karşı kendini hakir göstermek, insanlara karşı mütevâzî olmak.
    Mal nimetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.
    Kâbe-i Muazzama’nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi.
    Nefsi tezkiye ve terbiye.
    Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan Müslümanların kaynaşmaları.
    Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir.
    Hacer-i Es'ad'ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek.
    İslâm’ın doğup yayıldığı, Peygamberimiz’in ve Ashâbının İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak.
    Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır.

(Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/07.html)
Başlık: Yaratılmışlara Merhamet Etmek
Gönderen: Mücteba - 08 Ekim 2012, 11:40:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kadın hapsederek ölümüne sebep olduğu kedi yüzünden azâb olunacaktır. Hapsettiğinde o kediyi ne doyurdu ne suladı, yerdeki otlardan yemesi için serbest de bırakmadı.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ekim Pazartesi 2012

Hicrî: 22 Zilkâde 1433 - Rûmî: 25 Eylül 1428

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)

Yaratılmışlara Merhamet Etmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

"Yeryüzündeki mahlûkâta merhamet ediniz ki Allâhü Teâlâ da size merhamet etsin."

Başkalarına merhametli olun ki siz de merhamet göresiniz. Affedin ki sizin de hatalarınız bağışlansın."

Doğru sözü ve nasihati işitip de kabûl etmeyen ve icabıyla amel etmeyene yazıklar olsun. Doğruyu bildikleri halde onunla amel etmeyip hatasında ısrarcı olana da yazıklar olsun.

Merhamet ancak fena insanlardan çekilip alınır.

Allâh’dan korkun ve halini ifâde edemeyen hayvanları aç bırakmayınız. Sizler onları iyi besleyin, rahatlıkla binin ve âfiyetle yiyiniz."


"Herhangi bir kimse serçeyi veya daha küçüğünü haksız yere öldürürse Allâh muhakkak onun hesâbını sorar."

“Yâ Resûlallâh! Onun hakkı nedir.” denildi:

“Kesip yenmesidir, yoksa başının kesilip atılması değildir.” buyurdular.

İbn-i Mesûd Hazretleri şöyle nakletti:

Biz, Resûlullâh ile seferde idik. O bir ihtiyâcı için yanımızdan ayrıldı. Biz yanında iki yavrusu olan bir kuş gördük, birimiz yavrularını aldı. Anası gelip başımız üstünde çağrışarak dönmeye başladı. Resûlullâh Efendimiz geldiğinde “Bu fena işi kim işledi, hemen ona yavrusunu iâde ediniz.” buyurdular.

Yine konduğumuz bir yerde karınca yuvası var idi. Onları dağıtmak için yuvalarını ateşe vermek istedik. Resûlullâh Efendimiz görünce “Ateş ile azâb etmek ancak ateşi yaratana layıktır.” buyurarak yasakladılar.

Hz. Alî (r.a.): “Ey Allâh’ın kulları, Allâh’ın arzında (yeryüzünde), onun kullarının hakları husûsunda Allâh’tan korkunuz. En küçük gördüğünüz şeylerden; hayvanlara karşı olan muâmelenizden bile suâl olunacaksınız.” buyurdular.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/08.html)
Başlık: Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2012, 10:27:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ukbe bin Âmir (r.a.)’dan:
“Resûlullâh (s.a.v.) bana her (farz) namazın arkasında muavvizât’ı (İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini) okumamı emretti.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ekim Salı 2012

Hicrî: 23 Zilkâde 1433 - Rûmî: 26 Eylül 1428

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)

Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi lâzım değildir.

Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfi miktarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarından fazla olarak 80,18 gr altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.

• Bir kimse (bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, yani nisâba mâlik olsa derhal kurban kesmesi vâcib olur.
Hür, mukîm ve nisâba mâlik müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru'r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir. İmam Hasan'ın Ebû Hanîfe’den rivayetine göre ise, küçük çocuğu ve babası olmayan torunları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan'ın bu rivayetini tercih etmiştir.
• Müsâfir eğer mukîm iken kurbanı alıp, (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıkarsa, -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- kurbanı satması câiz olmaz.

İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri'ne göre kurban kesmekte mükellefiyet için akıl ve bülûğ (ergen olmak) şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/09.html)
Başlık: Kurban'ın Fazîleti / Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 10 Ekim 2012, 11:12:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mîrac gecesi cennetin bir kapısında,
‘Sadaka vermenin bire on misli sevabı, borç vermenin ise bire on sekiz (misli) sevâbı vardır.’
diye yazılmış olduğunu gördüm.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ekim Çarşamba 2012

Hicrî: 24 Zilkâde 1433 - Rûmî: 27 Eylül 1428

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)

Kurban'ın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
• “Allah katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür.”

• “Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Çünkü bir kimse kurbanını alır, onunla kıbleye dönerse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak sûrette kurbanın kanı Hz. Allâh'ın muhâfazasında toprağa düşer. Azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.”

• “Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır, kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder, Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”

Gücü yeten kimsenin şefâate nâil olmak niyetiyle Allah rızâsı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyti’mdendir.” deyip kesti.

Sonra ikincisini keserken “Allâh’ım! Bu da Muhammed ve ümmetindendir.” dedi.

Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Hazretleri biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban ederler ve ‘Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.’ derdi.

Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.
Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur.

Helâlleşmezlerse, birbirlerinin kurban bedellerini öderler, kurban günleri geçmişse, aldıkları bedelleri sadaka verirler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/10.html)
Başlık: Akîka Kurbanı / Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2012, 11:19:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim Allâh’ın rızasına ermek (cemaliyle müşerref olmak) isterse sâlih amel işlesin ve ibadetinde rabbine kimseyi şirk koşmasın.”
(Kehf suresi, âyet 110)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ekim Perşembe 2012

Hicrî: 25 Zilkâde 1433 - Rûmî: 28 Eylül 1428

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere “akîka” ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk’a şükür olarak kesilen kurbana da “Akîka (nesîke) kurbanı” denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek ve kız çocuğu için birer kurban kesilebilir. Erkek çocuk için iki kurban kesilmesi de uygundur.
Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası “Yâ Rabbe’l-âlemin, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun.” diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve iki torunlarının doğumlarında onlar için akîka kesmişlerdir.

Akîka kurbanının kemikleri, çocuğun sağlık ve selâmetine bir hayır dileği olsun diye kırılmayıp ek yerlerinden ayrılabilir veya çocuğun mütevâzı olması ve kötü huylardan korunması temennîsi ile kırılabilir. İkisi de müstehap görülmüştür.

Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir.

Çocuklar Allâh’ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lûtfa karşı birer şükran ifâdesidir.

Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur.

Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/11.html)
Başlık: Kurbana Ait Hükümler / Yemek Tarifi / İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 12 Ekim 2012, 11:46:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Resûlullâh (s.a.v.) “Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün!” Buyurdular. “Kimin, yâ Resûlallâh?” denildi. Buyurdu ki: “Yaşlılık günlerinde ana ve babasından birine veya her ikisine yetişip de (onları razı edemeyip) cennete giremeyen kimsenin (burnu sürtülsün).”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ekim Cuma 2012

Hicrî: 26 Zilkâde 1433 - Rûmî: 29 Eylül 1428

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)

Kurbana Ait Hükümler

Vakti içinde kurbanı kesmeyip kıymeti sadaka olarak verilse kurban edâ edilmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Lâkin fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fıtra) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden sâkıt olmaz. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermesi vâcib olur.

Nisâba mâlik (zengin) olan çocuk için velisinin çocuğun malından kurban kesmesi lâzımdır.


Yemek Tarifi: Buhara Pilavı (10 Kişilik)

Malzemeler:

3,5 su bardağı (650 gr.) pirinç; 1-2 adet (100 gr.) soğan; 300 gr et; 50 gr güneriçi (çam fıstık); 2-4 adet (300 gr.) havuç; 2 çorba kaşığı (100 gr.) salça; (250 gr.) tereyağı; 1 çay kaşığı kimyon; 5 su bardağı (940 gr.) su; yarım çorba kaşığı tuz.

Hazırlık: Pirinçler bir defa yıkanır sonra ıslatılır. 5 defa daha yıkanarak süzülür.

Etler ve soğan kuşbaşı doğranır. Havuç julyen (uzun ince) doğranır. Etler tavaya konulur. Suyunu çekinceye kadar pişirilir. Yağ ilave edilip et biraz kavrulur.

Daha sonra soğan ve havuç ilave edilerek biraz daha kavrulur. Salça ilave edilir. Kimyon, tuz atılarak kemik suyu konulur.

Ocak kısılarak kısık ateşte pişmeye bırakılır. Suyunu çekince altı kapatılır. 15 dakika sonra karıştırılıp servis yapılır.

İsimlerimiz: Erkek: Yahya, Kız: Büşra

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/12.html)
Başlık: Zilhiccenin On Günü ve Arefe Günü
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2012, 20:47:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim evinden çıkarken ‘Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ekim Cumartesi 2012

Hicrî: 27 Zilkâde 1433 - Rûmî: 30 Eylül 1428

Ankara'nın Başkent Olması (1923)

Zilhiccenin On Günü ve Arefe Günü

Kendisinde ibâdet edilen günlerin Allâh’a en sevimlisi Zilhiccenin on günüdür. Hadîs-i şerîfte: “En fazîletli duâ, Arefe günü yapılandır.” buyuruldu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) vedâ haccındaki hutbesinde şöyle buyurmuşlardı: “İyi biliniz ki mallarınız ve kanlarınız birbirinize şu belde, ay ve gününüz gibi haramdır. Dikkat edin, ben havz başına en önce gideninizim ki sizinle diğer ümmetlere çokluğunuzla öğünürüm. Sizler benim yüzümü kara çıkarmayınız..."

Zilhicce’nin ilk on günü ibâdete daha gayret etmeli, Allâh’ın kıymetini yükselttiği şeylere hürmet etmelidir. Zira Zilhicce haram aydır. On günün en faziletli günü de Arefe günüdür. O günde Allâhü Teâlâ dîni ikmâl etmiştir.

Allâhü Teâlâ bu ümmete birliğine şehâdeti, resûlünü tasdîkı, hicretten on sekiz ay önce mirac gecesinde beş vakit namazı, Medîne’de zekâtı ve Ramazân orucunu farz kıldı. Sonra hicretin dokuzuncu senesinde haccı farz kıldı. Resûlullâh Efendimiz haccettirmek üzere Hz. Ebûbekr’i Müslümanlara emîr kıldı ve Medîne’den hacca gittiler. Hemen akabinde Berâe sûresinin ilk âyetleri nâzil oldu, Resûlullâh Hz. Ali'yi bu âyetleri Arafat'ta okumak üzere gönderdi ve “Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek ve Beytullâh çıplak olarak tavaf edilmeyecektir.” diye nidâ ettirdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicretin onuncu senesinde Vedâ haclarını yaptılar. Allâhü Teâlâ Cuma’ya rastgelmiş olan Arefe günü “Bu gün kâfirler dininizi söndürebilmekten ümidlerini kestiler; Onlardan korkmayın, yalnız benden korkun, işte bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a râzı oldum.” meâlindeki Mâide Sûresi, 3. âyetini inzâl buyurdu. Allâhü Teâlâ, câhiliyye alâmetlerini yıkarak Müslümanları bir cemiyet halinde o mukaddes makamda lebbeyk lebbeyk diyerek ilâhî emrine koşan, alınları ak, gönülleri pak, mümtâz bir ümmet-i Muhammed kıldı.

Arefe günü, dînin kemâle erdiği ve nimetin tamam olduğu gündür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/13.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz? / Zilhicce Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 14 Ekim 2012, 04:29:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hacılar ve umre yapanlar (insanların Allâh’a gönderdikleri) elçileridir. Allâh’a duâ ettiklerinde kabul eder; Allâh’tan mağfiret dilediklerinde onları bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ekim Pazar 2012

Hicrî: 28 Zilkâde 1433 - Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1428

Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz?

Bir veya iki gözü kör, zayıflıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yâni hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz.

Sığır, koyun veya keçinin bir memesi gitmiş veya kurumuş ise kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur.

Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz.

Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Emânet hayvanı kendisi için kurban etmek, rehin hayvanı kurban etmek ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmek câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


Zilhicce Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Zilhicce ayı ictima‘ı yarın (15 Ekim Pazartesi) Türkiye saati ile 15.03’de.

Ru’yet ise (16 Ekim Salı) Türkiye saati ile 04.20’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun orta ve güney kesimleri ve Avustralya Papua adasının güney batı kesimi, Endonezya, Timor adaları, Brunei, Singapur, Malezya, Hint Okyanusu’nda; Heard, Mc Donald Adaları, Afrika kıtası.

Hilâl, Türkiye’nin -kuzey kesimi hariç- tamamı, ile Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir. Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâ’lin görüldüğü günü takip eden 16 Ekim Salı günü de Zilhicce ayının 1’i olmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/14.html)
Başlık: Zilhicce Ayı ve On Gece / Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 15 Ekim 2012, 01:10:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hiçbir günde yapılan sâlih amel Allâhü Teâlâ’ya Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan sâlih amelden daha sevimli olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ekim Pazartesi 2012

Hicrî: 29 Zilkâde 1433 - Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1428

Zilhicce Ayı ve On Gece

Bu akşam idrâk edeceğimiz kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât’a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.

Zilhiccenin birinci on gecesi “leyâli-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır.

Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. O bakımdan Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yememelidir. Hiç olmazsa 8’inci gün ile berâber, 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır.

Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe ilallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.

Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yâni Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:

10 salevât-ı şerîfe:
“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”

10 istiğfâr:
“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâilâhe illâHüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”

10 tevhid:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunur.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/15.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? / Kurban Etinin Taksîmî
Gönderen: Mücteba - 16 Ekim 2012, 10:37:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kurbanların en faziletlisi, en pahalı ve en semîz olanıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ekim Salı 2012

Hicrî: 1 Zilhicce 1433 - Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1428

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir. Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur. Lâkin kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark olunamazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yâni yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir.

Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı'nda yüz deve kurban ettiler.

Müşterek olarak inek, öküz, deve veya câmûs kurban etmekte müstehab olan, ortakların kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet verip aldırmalarıdır.

Bütün ortakların kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri ve hisselerinin müsâvî (denk) ve hepsinin Müslüman olmaları şarttır.

Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.

Kurban Etinin Taksîmî

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etini zenginlere, fakîrlere, Müslüman veya gayr-i müslimlere hediye etmek veya tamamını bağışlamak câizdir.

Kurban kesen ihtiyaç sâhibi isekurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/16.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2012, 11:09:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim mal genişliği (imkân) bulur da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize yaklaşmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ekim Çarşamba 2012

Hicrî: 2 Zilhicce 1433 - Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1428

Cennete Girmek İstemeyenler

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Girmek istemeyen müstesna bütün ümmetim cennete girer."
“Yâ ResûlAllah, kim cennete girmek istemez.” dediler.
“Kim bana itaat ederse cennete girer, kim bana isyan eder; emrettiklerimi yapmazsa cennete girmeyi istememiş olur.” buyurdular.

Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası

Sağlık kontrolleri yapılmış, hastalıksız hayvanlar alınmalıdır.

Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde (14 °C altında) yapılmalı; kan, bağırsak vs. atıklar gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir.

Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhafazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir.

Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır.

Etler, yeni kesildiğinde -kesim sıcaklığında- buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalı; kesim sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlenmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir.

Et, buzdolabında yaklaşık 2-3 gün, kıyma ise 1-2 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanması gerekir.

Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmelidir. Çabuk çözülmesi için kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir.

Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da kalmamalıdır. Zehirlenme tehlikesine karşı dikkatli olunmalıdır.

Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır. Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/17.html)
Başlık: Kurban / Kurbanın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2012, 10:33:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kurbanınızı gönül hoşluğu ile kesiniz. Bir Müslüman kesmek üzere kurbanını kıbleye yatırırsa, kurbanının kanı, boynuzu ve yünü kıyâmet günü mizanında bulacağı sevaplar olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ekim Perşembe 2012

Hicrî: 3 Zilhicce 1433 - Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1428

Kurban

Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh’a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvana; (koyun, keçi, sığır, deve ve manda) kurban denir.

Zarûrî ve aslî ihtiyaçları ve borçlarından sonra nisâb miktârı mala mâlik olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinde, yani Zilhicce-i Şerîfe’nin onuncu, on birinci, on ikinci günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir.

Kurbanın Hikmeti

Eti yenilen hayvanları boğazından kesmek sûretiyle hayvanın eti, necis (pis) olan kanından temizlenmiş olur, “Bismillâhi Allâhü Ekber.” diyerek kesilince de etinin yenilmesi helâl olur.

Kurban kesmekte Allâh’ın kullarına ziyâfet vardır. Etin üçte birini dostlara, üçte birini fakirlere vermek, kalanını da evde çoluk çocuğa yedirmek müstehabdır.
Kurban kesmek Allah yolunda bir fedâkârlıktır. Allâhü Teâlâ’nın verdiği nimetlere bir şükürdür. Ayrıca sevâb kazanmağa ve Allâh’a yakınlığa vesîledir, belâlara karşı da bir siperdir.

İnsanlar her gün dünyânın her tarafında yüz binlerce hayvan kesiyorlar. Fakat bunlardan yalnız maddî imkânı olanlar istifâde edebiliyor. Kurban Bayramı’ndaki etlerden ve derilerden fakirler de istifâde etmektedir. Şahsın menfaati yerine de cemiyet menfaati konuluyor. Kurban kesmek İslâm’ın pek insanî ve ictimâî büyük bir fedâkârlığıdır.

Kurban kesmekle kesilen hayvan sayısı çok artmış olmaz. Çünkü kurbanda kasaplar et satamayacağından kesecekleri hayvan sayısı azalır.

Kendi zevkleri için her gün binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin senede bir kere Allah için ve insanların da faydasına kurban kesilmesini çok görmeleri insaflı bir tavır değildir.

Hâsılı kurban; dînî, ahlâkî, ictimaî birtakım hikmetler ve maslahatlar için emredilmiştir. Bunu takdîr etmeyecek bir akıl sâhibi düşünülemez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/18.html)
Başlık: Kurbanın Müstehabları / Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 19 Ekim 2012, 10:40:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ashâb-ı kirâm, “Yâ ResûlAllah! Bu kurbanlar nedir?” diye sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Babanız İbrahim aleyhisselâmdan gelen dinî bir vecibedir.” buyurdu. “Kurbanda bize ne sevap vardır?” dediler. “Her bir kılı için bir sevap vardır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ekim Cuma 2012

Hicrî: 4 Zilhicce 1433 - Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1428

Kurbanın Müstehabları

1- Kurban edilecek hayvanı kurban günlerinden evvel alıp beslemek.
2- Kesileceği yere hürmet ile götürmek.
3- Becerebiliyorsa kendisi kesmek.
4- Kesemiyorsa ehil bir kimseyi vekil edip kesilirken kendisi hazır bulunmak.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ey Fâtıma, kalk ve kurbanının kesilmesine şâhid ol. Zîrâ kanından ilk damlası yere düştüğünde işlediğin her bir günâhın af ve mağfiret olunur. Ve ‘İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi’'l-âlemine lâ şerîke leh.’ duâsını oku.”
5- Bıçağın, büyük ve keskin olması.
6- Kurbanın iki şah damarı ile yemek ve nefes borusunu kesmek.
7- Hayvan ölmeden derisini yüzmemek.
8- Kurbanı keserken kurbanın âzâ(organ)ları ve parçaları mukâbilinde kendi vücûdunun ve bütün âzâlarının cehennemden âzâd olmasına niyet etmek.

Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler

Bismillahi Allâhü Ekber’den sonra hiçbir şey ile meşgul olmayıp kurbanı hemen boğazlamak şarttır. Besmeleden sonra bıçak bilenirse besmeleyi tekrar etmek lâzımdır.

“Bismillâhi Allâhü Ekber.” dedikten sonra kurban yerinden kalkıverse yatırılıp keserken tekrar besmele çekilir.

Besmeleden sonra elindeki bıçağı bırakıp diğer bir bıçak alsa besmeleyi tekrar etmek lâzım olmaz.

Lâkin bir kurban üzerine besmele okuduktan sonra onu bırakıp diğerini kesecekse besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.

Birkaç kurbanı birbiri ardınca boğazlasa her birinde besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/19.html)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir? / Beyit
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2012, 15:17:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim gönül hoşluğuyla ve sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ekim Cumartesi 2012

Hicrî: 5 Zilhicce 1433 - Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1428

Kurban Nasıl Kesilir?

 Kurban kesmeye ‘Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücuduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle.’ diyerek niyet edilir. Besmele-i şerîfe ile “İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-müşrikîn.” ve; “Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn, lâ şerîke lehû ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimîn” duâlarını okuduktan sonra;

“Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber.” deyip hemen kesilir.

Kurbanın şu dört şeyi kesilir:
1) Nefes borusu.
2) Yemek borusu.
3 - 4 ) İki şah damarı

Bu dördünü de kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.

Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.

Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sol ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.

Kolaylık için sığırların dört ayağını bağlamak câizdir.

Deve ayakta kesilir.

Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.

Beyit:

Nâ-kâbil içün pend-i hakîmâna ne hacet
Bir hasta ki nevmîd ola dermâna ne hacet. (Said Paşa)


Açıklama: Anlayış kaabiliyeti olmayana öğüt vermenin faydası yoktur. Hayâtından ümit kesilmiş bir hastaya ilâcın hiçbir tesiri olamaz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/20.html)
Başlık: Arefe Gününün Fazileti
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2012, 02:35:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ arefe günü kullarına bakar. Kalbinde zerre miktarı iman bulunan herkesi bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ekim Pazar 2012

Hicrî: 6 Zilhicce 1433 - Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1428

Arefe Gününün Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
“Allâh katında arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur: 'Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde rahmetimi umarak, her dar yoldan terli olarak toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok arefe gününde olur.'

“Şeytanın arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görüldüğü olmamıştır. Bu, arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”

“Kim ki arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir hâcetini isterse, Hz. Allâh onu yerine getirir.”

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Duâsına şöyle icâbet edildi: “Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlumun hakkını zâlimden alıcıyım.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Yâ Rabbi! Dilersen mazluma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler. Orada “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhüma) sebebini sordular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Muhakkak Allâh'ın düşmanı İblis duâmın kabulünü ve ümmetimin mağfiret olduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/21.html)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 22 Ekim 2012, 10:28:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Elbette onların(kurbanların) ne etleri, ne kanları Allâh’a ermez. Ona sizden ancak takvâ erecektir. Böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden dolayı Allâh’a tekbirde bulunasınız; büyükleyesiniz...”
(Hac Sûresi, âyet 37)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ekim Pazartesi 2012

Hicrî: 7 Zilhicce 1433 - Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1428

Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât'ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek'at namaz kılar. Her rek'atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat'ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

* 70 İstiğfâr-ı şerîf,
* 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey'in kadîr” tevhîdini okur.
* 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” diyerek tekbir getirir.
* 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:
“Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû,
Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû,
Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû,
Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû,
Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû,
Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû,
Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû,
Sübhânellezî rafea’s-semâe,
Sübhânellezî beseta’l-arda,
Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mence’e minhü illâ ileyh.”


Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da –mümkünse– 100 defa okumalıdır:
“Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh. Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku’l-hayra illallâh. Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm."

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/22.html)
Başlık: Teşrîk Tekbiri / Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 23 Ekim 2012, 11:34:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Arefe günü tutulan oruç geçmiş ve gelecek olmak üzere iki senenin günahlarına keffâret olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ekim Salı 2012

Hicrî: 8 Zilhicce 1433 - Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1428

Teşrîk Tekbiri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu.

Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.

Zilhiccenin dokuzuncu günü arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün -ki, zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü- ikindi namazına kadar her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Toplam yirmi üç vakit eder.

Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, daha yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır. Teşrik tekbirini okumakta; münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes aynıdır. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.

Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra altı rek’at namaz kılarlar.
Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum. Beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle.”

1. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,
2. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a’taynâ...,
3. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn...,
4. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,
5. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Felâk Sûresi,
6. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur.

Her iki rek’atte bir selâm verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/23.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 24 Ekim 2012, 02:59:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâh’ın, kullarını Cehennem’den en çok âzâd ettiği gün arefe günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ekim Çarşamba 2012

Hicrî: 9 Zilhicce 1433 - Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1428

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:
Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “iftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.)

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/24.html)
Başlık: Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler / Kurban Kestikten Sonra Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2012, 00:12:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"İnsanoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ekim Perşembe 2012

Hicrî: 10 Zilhicce 1433 - Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1428

Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

1) Namaza gitmeden misvak kullanmak.
2) Gusletmek. (Boy abdesti almak)
3) Güzel bir koku sürünmek.
4) Temiz ve helâl elbise giymek.
5) Bayram sabahı erken kalkmak.
6) Kurban Bayramın’da fecr-i sâdıkın doğmasından evvelki vakitten (imsaktan) bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi, orucu bozan şeylerden uzak durmak.
7) İlk yediği şey kurban eti olsun diye yemeği namazdan sonraya tehir etmek. (Dürer) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerinden iftar buyururlardı.
8) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.
9) Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.
10) Neşeli olmak.
11) Çok sadaka vermek.
12) “Tekabbelallâhü minnâ ve minküm” (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.
13) Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.

Kurban Kestikten Sonra Ne Yapmalı?

Kurban kesildikten sonra 2 rek’at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a’taynâ...), ikinci rek’atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvellâhü ehad…) okunur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek’at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek’at namazı kılar da Allâhü Teâlâ’dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir.”

“Yâ Rabbi! Bu koyun (sığır veya keçi) sendendir, sanadır ve rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl’in İbrâhim (a.s.) ve kurbanın İsmâîl (a.s.)’dan ve Habîb’in Muhammed’den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi kabul et; fazlın, lütfun ve kereminle yâ Ekrame’l-Ekramîn!..” diye duâ edilir, dînî ve dünyevî hâcetler istenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/25.html)
Başlık: İ'tikad: Ashâb-ı Kirâm'ı Sevmek Vazifemiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2012, 00:19:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ashâbıma hürmet ediniz. Zîrâ onlar sizin en hayırlılarınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ekim Cuma 2012

Hicrî: 11 Zilhicce 1433 - Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1428

İ'tikad: Ashâb-ı Kirâm'ı Sevmek Vazifemiz

Ashâb-ı Kirâm’ın hepsine hürmet etmek ve onlar hakkında ileri geri konuşmayıp onları hayırla yâd etmek vâcibdir. Çünkü Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetlerinde onları medhetmiştir. Bunlardan biri “O gün ki göreceksin o erkek ve kadın mü’minleri, önlerinde ve sağlarında nurları koşuyor...” meâlindeki (Hadid Sûresinin 12.) âyet-i kerîmesidir. Resûlüllah da onları sevmiş ve birçok hadîs-i şerîfinde medhetmiştir. Bir hadîs-i şerîfinde “Ashâbıma ezâ eden bana ezâ etmiş olur, bana ezâda bulunmuş olan da Allâhü Teâlâ’ya ezâ etmiş gibi olur.” buyurmuşlardır.

Dört mezheb imamlarımız da, Ashâb’ın arasında meydana gelen şeylerin hiçbirisi hakkında konuşmamak îcâb ettiğini bildirmişlerdir. Bu meselelerde dilini tutmalı ve onların sadece güzel ahlâk ve meziyetlerini anlamaya çalışıp onlara muhabbet etmeli; onların ahlâkı ile ahlâklanmaya çalışmalıdır. Resûlullâh’ın bütün Ashâbı hidâyet üzeredir. Onların tamâmı âdildirler; onlardan bizlere her tebliğ edilen şey haktır, doğrudur. Hadîs-i şerîfte: “Benim ashâbım gökteki yıldızlar gibidirler, hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz.” buyurulmuştur.

Her kim Ashâb-ı Kirâm’ın dindeki gayretlerini, mallarını, canlarını Allah ve Resûlü’nün uğrunda harcadıklarını bilirse, onların şanlarının büyüklüğünde şüphe edemez, onların hepsini sever. Bu hâl, kendisini onlar aleyhinde konuşmaktan alıkoyar, onlardan herhangi birini kötülemeyi îmâna aykırı görür.

Müslümanlar için en güzeli, kendi nefsimizin ayıplarıyla meşgûl olmak, kendi kalblerimizi günahlardan temizlemeye çalışmaktır, onlardan dilimizi tutmak, aralarında geçenleri Allâhü Teâlâ'ya havâle eylemektir.

Resûlullâh’ın ehl-i beytini seven ve onun bütün ashâbına hürmet eden, onların aralarındaki ihtilâfları hak için olduğuna yoran kimseler, ehli sünnet ve cemâata dâhildir, Hâricîlerden, Râfizîlerden uzaktır.

Ehl-i beyti sevmemek Haricîliktir, Ashâb-ı Kirâm’ı sevmemek de Râfizîliktir. Ehl-i beyte muhabbet ile beraber bütün Ashâb-ı Kirâm’a tâzîm ve hürmet ise ehl-i sünnet yoludur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/26.html)
Başlık: Sultan Murâd'ın Sağlık Tavsiyeleri
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2012, 16:12:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanınız, az yemek yiyen ve bedeni en hafif olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ekim Cumartesi 2012

Hicrî: 12 Zilhicce 1433 - Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1428

Sultan Murâd'ın Sağlık Tavsiyeleri

Perhiz her hastalığı defeder. Ben, nice ihtiyarlar görmüşümdür, çok yaşlandıkları halde pek az doktor yüzü görmüşler ve ömürlerini zinde geçirmişlerdir. Nice ihtiyarlar vardır ki bunca sefere katılmış olmalarına rağmen birçok gençten üstündürler. Bu ancak perhiz ile olur. İşte o ihtiyarlar da gençliklerinde bile perhize dikkat etmişlerdir. Sen de görüyorsun ki, sarayımda hizmet gören bunca ihtiyar vardır ve bunlar at üzerinde gençlerden daha iyi dururlar. Her işe de güç yetirirler.

Fakat perhizden uzak duran gençler kendi gemilerini çürümeye terk etmiş kimseye benzerler ki, artık gemilerini ne çivi, ne zift, ne de üstüpü ile yamamaya kudretleri yoktur. Yine, onların bazıları hayatlarını israf ile geçirdiklerinden, vaktinden önce yaşlanır ve yüzleri buruşur. Kendileri henüz otuz beş-kırk yaşında oldukları halde, sen onları yetmiş-seksen yaşında bir ihtiyar sanırsın.

Ben bu yaşta olduğum halde doktorlara çok az zahmet veririm. Çünkü hemen her şeyi ölçüyle kullanırım. Ölçülü olmak, bence her hastalığı def eder. Fazlaca yemekten ve içmekten her zaman sakınırım. Ben böyle az yemek ve içmekle çok yiyenlerden hiç de aşağı değilimdir. Bu şekilde, o çok yiyip de hayatlarını erken tüketenlerden belki daha fazla yemiş sayılırım.

Çok yiyip, çok içenler, kendi kendilerini zehirliyor gibidirler.

Ben de bazen hastalandımsa da doktorların beni iyileştirmeleri gayet kolay olmuştur. Çünkü ben midemi öyle karmakarışık şeylerle doldurmam, gerek olduğu kadar yerim. Fakat hiç perhizi olmayan gençlerin iyileşmesi güç olur. Çoğu zaman iyi doktorları bile utandırırlar.

Beni böyle sapasağlam olarak ihtiyarlığa ulaştıran çok faydalı iki şeyi tecrübe ettim. Bunlardan biri, her zaman az yemek yemem; diğeriyse, yediklerimi sindirmek için ister sabah, ister akşam, bulunduğum yerde durmayıp, bazen atla, bazen de yaya olarak gezip dolaşmamdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/27.html)
Başlık: Şeytandan Daha Şerli / Niyet Düzelince ...
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2012, 05:35:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hasetten sakınınız. Zira Âdem'in oğlu (Kâbil) kardeşini (Hâbil’i) haset yüzünden öldürmüştür.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk) 

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ekim Pazar 2012

Hicrî: 13 Zilhicce 1433 - Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1428

Şeytandan Daha Şerli

Allâme Fahreddîn Râzî şöyle diyor: İblis, ilahlık iddia ettiğinde Firavun’un kapısına geldi, kapıyı çaldı.
Firavun, ‘Kim o?’ dedi.

Şeytan ‘Ben İblis’im. Ama sen ilah olsaydın, kapıda kimin olduğunu bilirdin.’ dedi.

Bunun üzerine Firavun, dedi ki: ‘Gir ey mel’ûn. Yeryüzünde senden ve benden daha şerli bir kimseyi biliyor musun?'

İblis, “Evet, haset eden. Çünkü benim bir dostum vardı, dâvet ettiğim her şerre gelirdi. Ona, ‘Benim üzerimde hakkın vardır, benden bir ihtiyacını iste.’ dedim.

‘Komşumun bir ineği var, onu öldür.’ dedi.

Dedim ki: ‘Buna gücüm yetmez. İstersen onun yerine sana on tane inek vereyim.’

‘Hayır,’ dedi. ‘Ben ancak onun ineğini öldürmeni istiyorum.’

Anladım ki, hased eden benden de senden de daha şerlidir.”



Niyet Düzelince ...

Hükümdar Nuşirevan avda iken susamıştı. Biraz ilerde, içinde bir çocuk bulunan bir bahçe görür. Çocuktan su ister. Çocuk “Yanımızda su yok.” der.

Nuşirevan bunun üzerine “O zaman bir nar ver.” deyince çocuk narı uzatır. Narın tadı Nuşirevan’ın o kadar hoşuna gider ki bahçeyi istimlak etmeğe, almaya niyetlenir ve çocuktan bir nar daha ister. Çocuk bir nar daha verir. Fakat bunun tadı çok ekşidir. Nuşirevan hayret edip;
“Bu nar, az evvelki ağaçtan değil mi?” diye sorar.

Çocuk “Evet” der.

Nuşirevan “O halde tadı nasıl değişti?” diye sorunca çocuk “Belki de hükümdarın niyeti değişmiştir.” der.

Bunun üzerine Nuşirevan bahçeye el koyma niyetinden vazgeçerek bir nar daha ister. Bu sonuncu nar ilkinden de tatlı çıkınca çocuğa tadının nasıl düzeldiğini sorar.

Çocuk “Efendim, galiba narlar padişahın niyeti düzelince düzeliyorlar.” cevabını verir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/28.html)
Başlık: Hâlis Niyet / Sağlıklı Beslenmeye Dair
Gönderen: Mücteba - 29 Ekim 2012, 12:56:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse bir iyilik yapmaya niyetlenir de onu yapamazsa, Allâh kendi nezdinde o kimsenin niyetine karşılık tam bir sevâb yazar. Eğer niyet eder ve o iyiliği yaparsa, o kimsenin iyiliğine karşılık on sevaptan yedi yüz katına kadar sevab yazar.”
(Hadîs-i Kudsî, Müttefekun aleyh)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ekim Pazartesi 2012

Hicrî: 14 Zilhicce 1433 - Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1428

Hâlis Niyet

İmam-ı Gazâlî (rh.) İhyâ’da şöyle anlatır: Geçmiş ümmetlerden bir zahit, bir kum yığınının yanından geçer ve kendi kendine: “Bu kum yığını kadar buğday unum olsa onu derhal fakirlere sadaka verirdim” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, zamanın peygamberine şöyle vahyeder: “Falan kişiye söyle! Amel defterine o kum yığını kadar un sadaka vermiş gibi sevap yazmayı Allâhü Teâlâ onun için vacip kılmıştır.”

Sağlıklı Beslenmeye Dair

Gıdalar: Et (kırmızı et, tavuk, balık), süt ve süt ürünleri, tahıl ve tahıl ürünleri, sebze ve meyve, yağ ve şeker gibi kısımlara ayrılırlar. Sağlıklı beslenmek için bu gıdaların her birinden vücudun ihtiyacına yetecek miktar alınmalıdır.

• Sebze ve meyvelerin aşırı gübre, tarım ilacı ve hormonlarla bozulmamış -bilhassa organik tarım ile yetiştirilmiş- olanları tercih edilmelidir.
• Sebzeleri, -vitaminlerini korumak için- mümkün olduğunca çiğ veya az pişmiş olarak yemelidir.
• Domates, brokoli, lahana, karnabahar, şalgam, soğan ve sarımsak sık yenilmeli; kuru fasulye, mercimek, nohut, bezelye, barbunya, bakla, yeşil fasulye gibi baklagilleri sofrada eksik etmemelidir.
• Sıvı yağlar, bilhassa zeytinyağı tercih edilmelidir.
• Bitki çayları, nane, kekik, ada çayı gibi yeşil çaylar tercih edilmeli.
• Yağsız süt ve süt ürünleri kemik, diş ve kasları sağlamlaştırırlar.
• Ciğer, yumurta sarısı, kırmızı et, nohut, mercimek, balık, yeşil yapraklı sebzeler demir vitamininin en çok bulunduğu gıdalardır.
• Tahılın en az işlenmiş olanı tercih edilmelidir. Mesela, beyaz un yerine kepekli un, beyaz pirinç yerine, esmer pirinç veya bulgur pilavı yenilmesi vücut için daha faydalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/29.html)
Başlık: Şeytanı Kahreden Duâ | Âzaların Vazifeleri
Gönderen: Mücteba - 30 Ekim 2012, 01:29:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şu iki huy mü’minde bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlâk.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ekim Salı 2012

Hicrî: 15 Zilhicce 1433 - Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1428

Şeytanı Kahreden Duâ

İmam-ı Gazali (rh.) anlatıyor: Ariflerden biri: “Şeytan gayet zayıf, sıska ve beli kambur bir adam kılığında bana göründü. Ağlıyordu. Kendisine: “Seni ağlatan nedir?” dedim. “Hacıların yola çıkması!” dedi.

“Seni bu derece zayıflatan nedir?” diye sordum, “Atların Allâhü Teâlâ yolunda şahlanması!” cevabını verdi.

“Ya belini kamburlaştıran?” dedim, “Kulun “Allâh’ım! Senden hüsn-i hâtime(; son nefeste îman) istiyorum” diye duâ etmesi, dedi.


Âzaların Vazifeleri

İnsanın vücudu üç kısımdır. Kalbi, dili ve diğer azalarıdır. Allâhü Teâlâ her kısma bazı ikramlarda bulunmuştur:

Kalbe, kendisini tanımayı ve tevhidde bulunmayı,

Dile, kelime-i şehâdet söylemeyi ve Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı,

Diğer azalara da namazı, orucu ve diğer ibadet ve taatları ikram etmiştir.

Her kısma gözetleyen ve koruyan bir melek tayin etti. Ancak kalbin korumasını bizzat kendisi aldı. Bundan dolayı, kulun kalbinde gizli olanı Allâhü Teâlâ’dan başka kimse bilemez.

Dil için Kiramen Katibin meleklerini tayin etti.
Zira Allâhü Teâlâ “(insan) Her ne söz telaffuz ederse, mutlaka yanında hazır gözetleyici vardır.” (Kâf Sûresi, âyet 18) buyurmuştur.

Diğer âzâlara da bazı şeylerin yapılmasını emretmiş bazı şeylerin de yapılmamasını emretmiştir.

Allâhü Teâlâ bu âzâlardan şunları ister.

Kalbden, imanda sebat etmesini, haset etmemesini, hainlik yapmamasını, hilede bulunmamasını,

Dilden, gıybet etmemesini, yalan söylememesini, boş sözler konuşmamasını.

Diğer âzâlardan da Allâhü Teâlâ’ya âsi olmamasını, hiçbir müslümana eziyet etmemesini.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/30.html)
Başlık: Allah'ın Yardımı İtâatledir
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2012, 03:38:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

‎"Sizden biri kendinde, malında veya kardeşinde hoşuna giden birşey görürse ona (mâşâAllah, Allah mübarek etsin gibi) bereketle dua etsin. Zirâ, nazar haktır."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağir)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ekim Çarşamba 2012

Hicrî: 16 Zilhicce 1433 - Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1428

Allah'ın Yardımı İtâatledir

Tiryaki Hasan Paşa Kanije’de düşmanı mağlup edip, Kral Ferdinand’ın otağı da ele geçirilince otağa girdi. Gördü ki, bir yüksek taht, etrafı renk renk cevherler ile süslenmiş ve direkleri başına birer elmas konulmuş ki, kıymet biçmek pek zor idi. İki tarafında on ikişer kürsü vardı. Saçakları inci ve sırma ile örülmüş her biri pek kıymetli kırmızı kadife örtüler ile kaplı idi. Taht önünde uzunca işlemeli sofra vardı.

Hasan Paşa orada iki rek’ât namaz kılıp Allâh’a hamd ve şükürler etti, duâ edip ağladı. “Bu zafer sırf Hak Teâlâ’nın yardımı ve Hazret-i Resûlünün mucizeleri eseridir.” dedi. Kılıcını çıkarıp tahtı ortadan kılıçladı ve geçip üzerine oturdu. Diğer beyler ve ağalar o kürsiler üzerine mertebelerine göre oturdular. Hasan Paşa hepsine hitap edip vaaz ve nasihat eyledi. Sabır ve sebatın lüzumunu söz ve kalb birliğiyle emir sahibine itaat etmenin faydalarını bildirdi. Ve “Her kim bu gazada bulundu ise inşâAllahü teâlâ günahları bağışlanmıştır.” dedi.

Sonra “Otağa evvel gelen kimlerdir?” diye sordu. Yedi nefer ileri gelip kendilerini bildirdi.

Hasan Paşa onlara:
“Bu otağda, cephaneden başka her ne var ise sizindir.” dedi.

Zira bu askerler gece çadıra girmiş olup gerek buradan gerek diğer çadırlardan mal ve eşya yağma etmeyip kumandanlarının taksimi için sabaha dek beklediler. Şecaat sahibi bahadırların doğrulukları, kumandanlarına bu derecedeki bağlılık ve itaatlerinden anlaşılır. Hasan Paşa da kral otağını bütün eşyasıyla o yedi nefere verip tamahkârlığa düşmemiş ve himmetinin ne kadar yüksek olduğunu göstermiştir.

Her ne vakit ki asker böyle itaatli ve ona baş olanda cömert tabiatli ve temiz huylu olsa; elbette Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna mazhar olup ve sonunda nusret ve zafer bulagelmişlerdir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: İsmail, Kız: Sare


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/10/31.html)
Başlık: Kabir Suâli Haktır
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2012, 23:21:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)   

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Kasım Perşembe 2012

Hicrî: 17 Zilhicce 1433 - Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1428

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)

Kabir Suâli Haktır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ashâbına “Kabir suallerine vereceğiniz cevapları öğreniniz, zira siz ondan mes’ûlsünüz.” buyururlar idi. Ensâr’dan bir zatın evinde bir müslümanın vefâtı yaklaşınca ona bu husûsta tavsiye ve telkînde bulundular.

Ashâb-ı Kirâm da çocuklarından biri iyiyi kötüden ayırabildiği vakit ona “Sana 'Rabbin kimdir? diye sorduklarında ‘Rabbim Allâh’dır, de. Sana ‘Dînin nedir?’ diye sorduklarında ‘dînim İslâm’dır, de. Sana ‘Peygamberin kimdir?’ diye sorduklarında da ‘Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır’ de” diye belletirlerdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) oğlu İbrâhîm’i defnettiğinde kabri başında durup şöyle buyurdular: “Ey oğlum, kalb mahzûn olur, gözden yaş akar. Bizler, Rabbin gazabını celbeden söz etmeyiz. Ancak, ‘innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn.’ deriz. Ey evlâdım, sana sorulduğunda Rabbim Allâh’dır, dînim İslâm, Resûlullâh da babamdır, de.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm ağladılar. Hazret-i Ömer ise sesli olarak ağlamaya başladı.

Resûlullâh (s.a.v.) Ashâbına baktı da Hz. Ömer’in ve onunla beraber Ashâb’ının ağlaştığını gördü. Sonra “Ey Ömer, seni ağlatan nedir?’ buyurdular. O “Yâ Resûlallâh, bu senin evladındır, hem o bâliğ (ergen) de değildir. Kalem onun hayır ve şerden hiçbir amelini yazmamıştır. O senin telkînine muhtâc oluyor. Ya Ömer’in hâli ne olur? Halbuki o mükellef tutulmuş, kalem hayırdan şerden amelini yazmıştır. Onun senin gibi telkîn verecek kimsesi de yoktur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ağladı, Ashâbı da onunla ağlaştılar. Bu sırada Hz. Cebrâîl geldi ve “Rabbin sana selâm ediyor ve sana şu âyeti indirdi.” buyurup İbrâhîm sûresinin, 27. âyet-i celîlesini okudu. Bu âyet-i celîle ölüm vaktinde ve kabirde Allâh’ın mü’minleri hak söz yani ‘Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Rasûlüllah’ kelime-i tevhidi ile sâbit kılacağını müjdelemektedir. Resûlullâh aleyhisselâm bunu Ashâbına bildirdiler ve gönüller hoş olup kalbler yatıştı ve Allâh’a şükrettiler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/1.html)
Başlık: En Yüce Kelime: "Lâ ilâhe İllallâh Muhammedün Resûllullah"
Gönderen: Mücteba - 02 Kasım 2012, 05:19:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlar, yalnız başına yolculuktaki benim bildiğimi (mahzuru) bilseydi hiçbir kimse yalnız başına gece yolculuk etmezdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Kasım Cuma 2012

Hicrî: 18 Zilhicce 1433 - Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1428

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)

En Yüce Kelime: "Lâ ilâhe İllallâh Muhammedün Resûllullah"

Hz. Ali (r.a.), Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Meleklerin büyüğü Cibril (a.s.) dedi ki: “Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah” kelimesinden daha yüce ve daha büyük bir kelimeyle yeryüzüne inmedim. Gökler ve yerler bu kelimeyle ayakta durur. Ağaç, taş, toprak, deniz her şey bu kelime ile düzenini sürdürür.
Haberiniz olsun ki bu, ihlâs kelimesidir. Biliniz ki bu İslâm kelimesidir. Yine haberiniz olsun ki bu Allâh'a yaklaştıran kelimedir. Biliniz ki bu takvâ kelimesidir. Yine biliniz ki bu necât (cehennemden kurtuluş) kelimesidir. Haberiniz olsun, bu en yüce kelimedir.
Bu kelime terazinin bir kefesine, gökler ve yerler de diğer kefesine konulsa, muhakkak bu kelime ağır gelir.”


“Lâ ilâhe illAllah” kelime-i tevhîdi, “Muhammedün Resûlullah” ile birlikte söylenmesi meşhûr olduğundan her ne vakit yalnız birincisi söylense yahut yazılsa ikincisi de söylenmiş ve yazılmış olur. Aksi halde yalnız “Lâ ilâhe illallâh” tevhîdi ile Yahudi ve Hıristiyanların tevhidi arasında ne fark kalırdı? “Muhammedün Resûlullah” bu farkı meydana çıkarmaktadır. İbn-i Melek merhûm Şerh-i Meşârık'ta da böyle demiştir.

Tevhîd, Resûlullâh Efendimizin peygamberliğine inanmadıkça fayda vermez. Çünkü bu iki kelime arasında kuvvetli bir alâka vardır. İkisi birlikte söylenince tamam olur.

“Lâ ilâhe illAllah” denilince, bundan iki şehadet birden (Muhammedün Resûlullâh) kasdedilmiş oluyor. Böyle olmamış olsaydı, Yahudiler de, hattâ Hıristiyanlardan bir kısmı da Lâ ilahe illAllah diyor; ama bundan Muhammedün Resûlüllah'ı hiçbiri kasdetmiyor. O halde “Lâ ilâhe illAllah” İslam dininde iki şehâdetin alemi olmuştur. Fetih sûresi, âyet: 28 ve 29. âyetlerinde bu hususa işaretle buyuruluyor ki -meâlen-: “O Allâhü Teâlâ'dır ki resûlünü hidâyet ve tevhîd ve İslâm dîni ile gönderdi. O İslâm dîni diğer bütün hak dinlerin hükümlerini nesh ve bâtıl dinlerin fesâdını ortaya çıkardı. Onun resûlü olduğuna Allâhü Teâlâ’nın bu şâhidliği kâfidir. Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onun beraberinde bulunanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı ise pek merhametlidirler.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/2.html)
Başlık: Yarın Onlar Bana Sorulacak
Gönderen: Mücteba - 02 Kasım 2012, 23:07:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim mescidden (insanlara) eziyet veren şeyi çıkarırsa, Allâhü Teâlâ, onun için cennette bir köşk inşâ eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Kasım Cumartesi 2012

Hicrî: 19 Zilhicce 1433 - Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1428

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Yarın Onlar Bana Sorulacak

Ashâb-ı Kirâm’dan Eslem (r.a.) anlatıyor:

Hz. Ömer halifeliği zamanında gece dolaşırken bir evde çocukların ağladığını duydu. Bunun üzerine kapıya yaklaşarak, 'bu çocuklar niçin ağlıyorlar?' diye sordu. Bir kadın kapıyı açtı ve ‘Onlar açlıktan ağlıyorlar.’ dedi. ‘Peki, öyleyse bu ateşin üzerindeki tencere nedir?’ diye sordu. ‘O tencerenin içine su doldurdum, uyutuncaya kadar bununla onları meşgul ediyorum.’

Bunun üzerine Hz. Ömer ağlamaya başladı. Sonra hemen kalkıp sadakaların konulduğu beytülmâle geldi. Eline bir çuval alıp iyice doluncaya kadar içine un, iç yağı, yağ, hurma, giyecek ve bir miktar para koydu. Sonra bana “Ey Eslem! Çuvalı omzuma kaldır,” dedi.

Ben “Ey mü’minlerin emiri! Siz bırakın ben götürürüm.” dedim.

Bana, “Ey Eslem! Bu çuvalı ben götüreceğim. Çünkü yarın kıyâmet gününde onların hesabı ancak bana sorulacak.” dedi. Çuvalı omzuna alıp o kadının evine getirdi. Tencereyi alıp içine biraz un, biraz iç yağı ve bir miktar hurma koydu ve karıştırmaya başladı. Bir taraftan da tencerenin altındaki ateşe üflüyordu. Öyle ki sakallarının arasında dumanın çıktığını gördüm. Nihayet onlara yemeği pişirdi. Kendi elleriyle tencereden yemeği alıp onlara yedirdi, karınlarını doyurdu.

Sonra kalkıp onların yanlarına oturdu. Sanki bir aslan gibiydi, ben bir şey söylemeye korktum. Çocuklar kalkıp oynamaya ve gülmeye başlayana kadar bekledi. Sonra kalkıp “Ey Eslem! Onların yanında neden beklediğimi biliyor musun?” diye sordu.

Ben de “Hayır bilmiyorum.” dedim.

Dedi ki “Onları ağlarken gördüm. Onların güldüklerini görmeden bırakıp gitmeyi istemedim. Onlar gülmeye başlayınca benim içim de rahat etti.”

İSİMLERİMİZ: Erkek: Nazif, Kız: Nazîfe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/3.html)
Başlık: Hazreti Ömeru'l-Fâruk'un (r.a.) Şehit Edilmesi
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2012, 15:30:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her peygamberin gök ehlinden iki ve yer ehlinden iki veziri vardır. Benim gök ehlinden iki vezirim Cebrâîl ve Mikâîl, yer ehlinden iki vezirim Ebû Bekir ve Ömer’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Kasım Pazar 2012

Hicrî: 20 Zilhicce 1433 - Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1428

Sofya'nın Fethi (1388)

Hazreti Ömeru'l-Fâruk'un (r.a.) Şehit Edilmesi

 Mecûsî Ebû Lü’lü, Hz. Ömer’e (r.a), efendisinden şikâyet edip “Mugîre benden günde iki dirhem haraç istiyor, bunu biraz hafifletin.” dedi. Hz. Ömer (r.a.) onun sanatını sordu. Köle “Tüccâr, nakkâş(nakışcı), demirci.” dedi. Hz. Ömer “Bu sanatlara göre haracını çok görmüyorum. Hem, ‘Yel değirmeni bile yaparım.’ demişsin.” buyurdu. Köle “Evet” deyince. Hz. Ömer “Öyle ise bana bir yel değirmeni yap.” dedi. Köle “Sana öyle bir değirmen yapacağım ki, doğudan batıya kadar bütün dillere destan olacak.” dedi. Hz. Ömer (r.a), “Bu kâfir beni öldürmek istiyor.” dedi. Etrafındakiler: “Emir buyurun, hemen onu öldürelim.” deyince de “Öldürmeden evvel kısas yapılmaz.” buyurdular.

Zilhicce ayının 23. günü sabah namazını kılmak üzere cemaat saf olurken, Ebû Lü'lü içeri daldı ve iki taraflı bir hançerle altı yerinden Hz. Ömer'i ve daha on kişiyi yaralayıp kaçtı. Yaralı sahabîlerden dokuzu şehîd oldular.

Asıl ismi Firûz olan Ebû Lü’lü yakalanıp öldürüldü.

Hz. Ömer (r.a.): Abdurrahmân İbni Avf (r.a)'a namaz kıldırmasını emredip, Ashâb-ı kirâmı topladı ve “Allâhü Teâlâ’ya hamd olsun ki bu ümmetin katlettiği kimse olmadım, bir Mecûsi’nin elinde şehid oldum. Hem diri, hem ölü iken halîfeliğin benim üzerimde olmasını istemem. Aşere-i Mübeşşere’den altı kişi söylüyorum. Bunlar halife olmağa lâyık kimselerdir. Aralarında müşâvere etsin, birini halife seçsinler. Ben onların hiçbirini kat'i olarak seçemedim. Bu altı kişi Osman bin Affan, Ali bin Ebi Tâlib, Talha, Zübeyr, Sa’d bin Ebî Vakkas ve Abdurrahman ibni Avf’dır.” buyurdu. (Radıyallâhü anhüm)

Hicretin 23. senesi Zilhicce’nin son günü irtihâl-i dâr-ı bekâ eylediler. Hilâfeti on sene altı aydır. Cenâzesi Peygamber Efendimizin (s.a.v.) türbesinde Hz. Sıddîk’in yanına götürüldü. Birisi ilerleyip: “Esselâmü aleyke yâ Rasûlallâh! Ömer’i getirdik. Eğer izniniz olursa Ravza içine defnedeceğiz.” dedi. Oradaki Ashab-ı Kirâm, Rasûlullâh'ın (s.a.v) mübârek sesini duydular: “Benim yârimi bana getirin.” Hücre-i Saâdetin kapısı açıldı. Hz. Ebû Bekir’in sol yanında hazırlanan kabrine defnedildi. (Radıyallâhu anhüm.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/4.html)
Başlık: Şeyhulislâm Hasan Fehmî Efendi
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2012, 02:58:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ üç yerde kullarının susmasını sever: Kur’ân-ı Kerîm okunurken, kalabalık düşman ordusuyla karşılaşıldığı zaman, defnolununcaya kadar cenâze yanında.”
(Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Kasım Pazartesi 2012

Hicrî: 21 Zilhicce 1433 - Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1428

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)

Şeyhulislâm Hasan Fehmî Efendi

Ilgınlı Osman Efendi’nin oğlu olup 1795 senesinde Akşehir’de doğdu. Henüz çocuk iken ilim tahsiline iştiyaklı ve pek istekli, gayretli idi. Memleketinden çıkıp Konya’ya gitti. Kendisini ezmekte olan fakirlik ve zarurete göğüs gerdi, derslerine devamdan bir gün bile geri kalmadı.

Hasan Fehmî Efendi, üstadından aldığı bir icazetle kanâ’at etmedi. Kendisi gibi fakirliğine rağmen ilim peşinde olan Kara Halîl Efendi ile İstanbul’a gittiler. Hasan Fehmî Efendi, arkadaşı ile birlikte Vidinli Mustafâ Efendi’den istifâdeye başladı.

Açılan rüûs imtihanında birinci çıkarak Ayasofya Câmii’nde ders vermeğe başladı. 1847’de Fethü’l-Gâzi Medresesi müderrisi oldu. Derece derece yükselerek mûsıla-i sahna ulaştı. Birçok talebeye icâzet verdi.

“Câmiu’r-riyâseteyn” ünvânı ile Sultan Abdülazîz’in hocası oldu. Onun tahta çıkması ile itibarı iyice arttı. 1868 senesinde üç sene müddetle Şeyhülislâm oldu. Sonra Medîne-i Münevvere’ye gitti ve 1881 senesinde orada vefât etti. Kabri Cennetü’l-bakî’dedir.

Şeyhülislamlığı sırasında çeşitli kılıklara girerek Ehl-i Sünnet itikadına aykırı fikirler yaymaya çalışanlarla mücadele etti.

Zamanın sadrazamı Âlî Paşa tarafından İstanbul’a getirilerek vazife verilen, Darülfünun’un açılışında ve başka zamanlarda verdiği konferanslarda bozuk fikirlerini yayan Cemaleddin-i Efgani’ye cevaplar verdi. Verdiği fetva ile Cemaleddin-i Efganî’nin doğru yoldan ayrıldığını ve küfre gittiğini isbât etti. Âlî Paşa, Efgani’yi İstanbul’dan çıkarmaya mecbur kaldı.

Riyâz-ı Hâkâniyye, Levâmi’-i Efkâr, Azîziyye ve Şerh-i Yûsufiyye eserlerindendir. Şerh-i Akâide ta’lîkâtı, Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleri vardır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Yakup, Kız: Yasemin


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/5.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 06 Kasım 2012, 10:33:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâh’a ve âhiret gününe iman eden kimse Ensâr-ı Kirâm’a buğz (düşmanlık) etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Kasım Salı 2012

Hicrî: 22 Zilhicce 1433 - Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1428

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)

İmâm Mâlik Hazretlerinden Hikmetler

Mâlikî mezhebinin imâmı Malik bin Enes Hazretlerinin hikmetli sözlerinden bazıları:

• Fakir olup da âlim olmak, câhil iken zengin olmaktan daha iyidir.
• Kendi nefsini öven, kadir ve itibardan düşer.
• İlim talebi üzere bulunanlar vakar sahibi olmalıdırlar.
• Rezil şahıslar ile oturup kalkmaktan kaçınmak lazımdır.
• Kötü ahlak sahibi olanlar ne kadar sûret-i haktan görünseler yine insanlar arasında (kötü) bilinirler.
• Hayra muvaffak olmak insan için saâdettir.
• İlimden önce edeb öğrenmek lazımdır.
• Bir insanın kendisine hayrı olmaz ise başkalarına hiç olmaz.
Resûlullah’ın ashâbı hakkında ileri geri konuşmak câiz değildir.
“Eğer gücüm yeter olsa, kendi görüşleriyle Kur’ân-ı Kerîmi tefsir edenleri döverdim.”
“Yâ imam, insan sâdık dostunu neden akrabâsından çok seviyor?” diye soruldu. “Akrabâ cismen, sâdık arkadaş rûhen yakın oldukları için” buyurdular.

Sağlığınız İçin

• Her gün bir bardak az yağlı süt içmek alışkanlık haline getirilmeli.
Beyaz peynir ve yoğurt yemeyi ihmal etmemeli.
• Yiyecek ve içeceklerde mümkün olduğu kadar katkısız (organik) olan tercih edilmeli.
Güneşten istifade edilmeli.
• Fazla kilo vücud ve bel için bir yük olduğundan kiloya dikkat edilmeli.
• Hekime danışmadan bel korsesi kullanılmamalı, bel çektirilmemeli.
Topuksuz veya yüksek topuklu ayakkabı yerine topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak ayakkabılar tercih edilmeli.
Ağır sporlar yerine yürüme veya yüzme gibi sporlar yapılmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/6.html)
Başlık: Tesbih Kullanmak
Gönderen: Mücteba - 07 Kasım 2012, 05:11:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tesbihi parmaklarıyla sayardı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Kasım Çarşamba 2012

Hicrî: 23 Zilhicce 1433 - Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1428

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)

Tesbih Kullanmak

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Tesbîh, tehlîl ve takdîse devam ediniz. Gaflete düşüp de Tevhîd kelimesini de zikretmeyi unutmayın ve onu parmaklarınızla sayınız. Zira onlar da sorulacak ve konuşturulacaklardır.” buyurdular.

Ashâb-ı Kirâm tesbîhleri ve zikirlerini çekirdekler ve ufak taşlarla sayarlardı. Hz. Safiyye (r.anhâ) vâlidemizin dört bin çekirdek ile zikrettiği nakledilmiştir.
Resûlullâh Efendimiz’in azadlılarından Ebû Safiye’nin bir sepeti olup onun içerisindeki ufak taşlar ile zikrini yapardı. Sa’d bin Ebî Vakkâs çakıl taşları veya çekirdekler ile zikrini sayardı. Hz. Hüseyin’in kerîmesi Fâtıma zikirlerini düğüm attığı iple sayardı. Ebû Hüreyre hazretlerinin de bin düğüm attığı bir ipi vardı ki onunla tesbîhini tamamlamadan uyumazdı. Ebû’d-Derdâ hazretleri bir kesede acve hurması çekirdekleri taşır, namazdan sonra onları tek tek çıkararak bitinceye kadar her birinde tesbîhini okurdu. Cüneyd-i Bağdâdî, Abdülkâdir-i Geylânî, Bişr-i Hâfî gibi evliyânın büyükleri de tesbih kullanmışlardır. Nice evliyanın vefâtlarından sonra tespihlerinin kendi kendine zikrettiği rivâyetleri kitaplarda geçmektedir.

Hz. Alî; “Tesbîh ne güzel hatırlatıcıdır.” buyurdu.

Önceki ve sonraki İslâm âlimlerinden hiç birisi tesbih de bir kerâhet görmemiştir. Çoğu da yaptıkları zikirde -ne kadar çok yapsalar da- adedi gözetirlerdi.
Hasan-ı Basrî hazretlerinin elinde tesbih gördüler de “Siz bu mertebeye gelmişken hâlâ tesbihle mi sayıyorsunuz?.” dediler. O da “Allâh’ı kalbimle, elimle ve dilimle zikretmeyi severim.” dedi.

İmâm Suyûtî (r.h.) şöyle buyurdu:

Tesbih, zikrin devamlılığına yardımcı olur. Zira onu her gördüğünde zikir âleti olduğunu bilirsin ve o da seni zikre sevkeder. Allâh’ı zikrin devâmına sebep olan şey, ne güzel şeydir.

Parmaklarla tesbîhi saymak, -eğer adedinde hata yapmayacak ise- tesbihten daha fazîletlidir. Eğer adedde hata ihtimali varsa tesbihle saymak daha fazîletlidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/7.html)
Başlık: Emanete Riâyet Etmek
Gönderen: Mücteba - 08 Kasım 2012, 10:14:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sana emânet edenin emânetini ver, sana hıyanet edene sen hıyânet etme.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd))

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Kasım Perşembe 2012

Hicrî: 24 Zilhicce 1433 - Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1428

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)

Emanete Riâyet Etmek

Nisâ sûresinin 58. âyet-i celîledesinde -meâlen- “Haberiniz olsun ki Allâh size; emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” buyurulmuştur. Resûlullâh Efendimiz de “Bu ümmetten en önce kaldırılacak şey hayâ ve emânettir. Siz Allâh’dan onları isteyiniz.” buyurmuşlardır.

Emanet; esasen insanın emin ve mutemed olması yani kendine maddî veya manevî her hangi bir şeyin rahatça teslim olunabilir ve arzu edildiği zaman sağlam alınabilir bir halde bulunması manasınadır. İnsan üzerinde Rabbine, kendine ve halka karşı olmak üzere üç türlü emânet vardır.

Evvelâ rabbine karşı emanete riayeti onun emirlerini kâmilen yerine getirmesidir. İbn-i Mesûd hazretleri “Emânet her şeyde lâzımdır; Abdestte, gusülde, namazda, zekâtta, oruçta ve diğer bütün ibâdetlerde…” buyurmuştur.

Kendine karşı emâneti ise nefsini dîn ve dünyâsında kendine en faydalı sûrette kullanması, öfke, şehvet yahut cehâlet ile sonu fenâ olan hallere düşmemesidir.

Halka karşı emaneti; onların haklarını gözetmek, alışverişte aldatmamak, âmir ise emrindekilere adaletli olması, âlimse halkı bâtıl yollara değil de hak olana sevketmesi gibi hususlardır. Yine eşlerin birbirlerine karşı sadakatli olup ırzlarını ve çocuklarının neseblerini muhafaza etmeleri ve evlâdlarının terbiyesine dikkat etmeleridir.

Bir kimse gerek Allâh’a ve gerek kullara karşı emanetlerini ne kadar iyi muhafaza eder ve emaneti ne derece yerli yerine koyabilirse o nisbette kıymeti artar; Allâh da yarattıkları da onu sever. Hadîs-i şerîfte: “Allâh ve Resûlünün kendisini sevmesi kimi sevindirirse konuştuğunda doğruyu söylesin, kendisine bir şey emanet edildiğinde emâneti yerine getirsin ve komşusuna iyilikte bulunsun.” buyurulmuştur.

Emânete riâyet etmemek münâfıklık alâmetidir. Hadîs-i şerîfte “Münâfığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaad ettiğinde vadinden döner, emânet edildiğinde hıyânet eder.” buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/8.html)
Başlık: Şeyh Seyfeddin Hazretleri (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2012, 10:38:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin fesada uğradığı (sünneti şerîfin terk edildiği) zamanda benim sünnetime sarılan kimseye yüz şehit sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Kasım Cuma 2012

Hicrî: 25 Zilhicce 1433 - Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1428

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)

Şeyh Seyfeddin Hazretleri (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın yirmi beşinci halkası olan Şeyh Seyfeddin (k.s.), tahsilini tamamlayıp kemâle erdikten sonra babası, mânevi bir işaret üzerine Delhi'ye gitmesini emretti. Vazifesi, sünnetlerin unutulup bid’atlerin çok yayıldığı Delhi’de bid’atleri yıkmak, sünnetleri ihya etmek ve tarikat-ı aliyye’nin nurunu yaymak, aynı zamanda Sultan Muhammed Evreng-i Zîb Âlemgîr Han’ı manen terbiye etmek idi.

Sultan, çocukları ile beraber, kendi arzu ve istekleri ile Şeyh Seyfeddin Hazretlerine talebe oldular. Sünnet-i seniyyeye uymaya gayret ettiler, gece ibadetlerine ve tarikat-ı aliyyeye devam ettiler. Sultan ilerlemiş yaşına rağmen Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Vezirleri de intisab edip onun hizmetinde bulundular. Sultan ve vezirleri Şeyh Seyfeddin Hazretlerine fevkâlede hürmet ederler, huzurunda tam bir edeple ayakta dururlar, hiç oturmazlardı.

Şeyh Seyfeddin (k.s.) Delhi'ye girerken karşılaştığı bid’atlerin kaldırılmasını istedi. Sultanla ilk sohbetinde birçok bid’ati sultanın emri ile kaldırttı. Duyduğu her bid’ata bir an bile tahammül göstermez, onu hemen kaldırtırdı. Şeyh Seyfeddin Hazretlerinin sohbetinin bereketiyle Allâhü Teâlâ Sultan Âlemgîr’i, memleketindeki zulüm ve düşmanlığı ortadan kaldırmaya muvaffak kıldı.

Şeyh Seyfeddin (k.s.), sultanın bu iyi hallerini ve manevî terakkiyâtını muhterem babaları Muhammed Masum Hazretlerine bir mektupla bildirdi. Babası da, insanların irşad olmalarının ve Allâhü Teâlâ’nın feyzinin insanlara ulaşmasının Şeyh Seyfeddin’in (k.s.) orada bulunmasının bir eseri olduğunu bildirmiş, buna son derece sevinmiş ve memnun olmuştu. Bu hizmetinden dolayı, Şeyh Seyfeddin Hazretlerine duada bulundu.

İslâm dini Hindistan’da o kadar kuvvetlendi ki, Hindistan hiçbir zaman böyle bir devir görmemişti. Bid’at sahibleri rezil, rüsvay ve zelil olup hiçbir yerde kabul göremez oldular.

Muhammed Masum (k.s.) bid’atleri yıkıp sünnetleri ihya hizmetinden dolayı evladına Muhyi’s-sünne (sünneti ihya eden) lakabını verdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/9.html)
Başlık: "Mü'minler ancak kardeştirler"
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2012, 12:44:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ’nın senin için yaptığı taksîme râzı ol. Böyle yaparsan insanların en zengini olursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Kasım Cumartesi 2012

Hicrî: 26 Zilhicce 1433 - Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1428

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)

"Mü'minler ancak kardeştirler"

"Îmân sâhibi olan erkek ile kadınlar ise birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar iman ve itaati emreder, küfürden, isyandan menederler, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat eylerler, işte bunları Allâhü Teâlâ rahmetine nâil buyuracaktır. Şüphe yok ki Allâh Azîz, Hakîmdir." (Tevbe Sûresi, âyet 71)

Hepiniz Allâhü Teâlâ’nın ipine sımsıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayınız. Ve Allâh’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalblerinizi birleştirdi de nimeti sayesinde uyanıp kardeşler oldunuz, sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu sizi ondan kurtardı. Şimdi böyle size âyetlerini beyan ediyor ki Allâh'a doğru gidebilesiniz.” (Âl-i imrân Sûresi, âyet 103)


"Bütün mü’minler sırf kardeştirler. Onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve Allâh’dan korkun ki rahmete erdilesiniz.
Ey îman edenler! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki o(alay edile)nler ötekilerden daha hayırlı olurlar, ne de kadınlar da kadınlardan -bir kimseyi eğlenceye almasın-. Olabilir ki onlar ötekilerden hayırlı bulunurlar. Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayın ve kötü lâkablarla atışmayın…”
(Hucurât, 10-11)

"Allâh’a ve âhiret gününe îmân eder hiç bir kavmi bulamazsın ki, Allah ve resûlüne muhâlefet eder kimseleri sevsinler, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya hısımları, hemşerileri olsalar bile. Onlar o zâtlardır ki Allâh onların kalblerine îmân yazmıştır…” (Mücâdele, 22)

"Muhammed -aleyhisselâm- Resûlullah’dır; Onunla beraber bulunanlar ise kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları rükû ve secde ediciler olarak görürsün. Allâh’dan inâyet ve rızâ isterler. Yüzlerindeki nişâneleri secde eserindendir. Bu onların Tevrat’taki, İncîl’deki vasıfları ise bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, derken gövdesi üzerine yükselmiş; ekincilerin hoşuna gidiyor, onlarla kâfirleri öfkelendirmek için. Allâh onlardan îmân edip de salih salih ameller yapanlara bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfât vaad buyurmuştur." (Fetih, 29)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/10.html)
Başlık: Lâ havle velâ Kuvvete'nin Esrarı | Bu Millet Neler Çekti!
Gönderen: Mücteba - 11 Kasım 2012, 03:09:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her şeyin bir cilâsı vardır. Kalplerin cilâsı da Allâh’ı zikretmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Kasım Pazar 2012

Hicrî: 27 Zilhicce 1433 - Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1428

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)

Lâ havle velâ Kuvvete'nin Esrarı

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Kim ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azim’ derse doksan dokuz hastalığa devâ olur ki en hafifi gam, tasadır.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: "Mirac gecesinde İbrahim (a.s.)’ı gördüm. ‘Yâ Muhammed, ümmetine selam söyle ve onlara haber ver ki cennetin toprağı tertemizdir, su lezzetlidir ve ona ağaç dikmek ise ‘SübhanAllahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azim.’ sözüdür."

Resûlullah (s.a.v) “Cennet fidanlarını çoğaltın” buyurdu. Ashab-ı kiram cennet fidanlarının ne olduğunu sordular “Mâşaallâhü Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’tır.” buyurdular.


Bu Millet Neler Çekti!

Muâllim Hacı Selim
’in “Anadolu Harpzedeleri” isimli hatıratından Birinci Dünyâ Harbini anlatan bir ibret manzarası:

Of!... bir kere görmüş olsa idiniz. Ne dehşetli bir yer! İnsan söylemekten âciz!...

Yolun iki tarafı kana bulanmış, bir çok insan cenâzeleri, hayvan leşleri, kırık araba ve tüfek parçaları dolmuştu. Diri bir kimse yoktu! Ben korkudan yaprak gibi titriyor ve ağlıyordum...

Kana bulanmış bir asker torbası buldum ve sevindim. İçinde dört parça ekmek vardı. Ekmeği yiyerek, ayağım topallayarak nereye gittiğimi bilmeden yürürken yolun kenarındaki cenâzeler arasından:

“Sefil çocuk, buraya gel!” sesini işittim ve dönüp baktım ki; yüzü gözü korkunç bir halde, kana, çamura bulanmış genç bir Türk zâbiti arkasındaki kaputu (paltoyu) zorlukla çıkardı ve: “Al ve giy, soğuktan telef olma!” dedi.

Ben de hayretle:
“Amca! Böyle vakitte elbiseye senin benden çok ihtiyâcın vardır!” dedim.

Zavallı, yürek parçalayan bir âh çekerek;
“Evlâdım! Ben kaputsuz da ölürüm. Belki bu kaput sebebiyle bir Müslüman çocuğu kurtulur!” dedi ve tâkatsiz yıkıldı.

Ne cömertlik, ne erlik!...


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/11.html)
Başlık: Esmaü’l-Hüsna’dan Esselam Ve Zül Celal Vel İkram İsimleri | Tam Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 12 Kasım 2012, 10:49:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ramazan (ayı) orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh’ın ayı olan Muharrem orucudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Kasım Pazartesi 2012

Hicrî: 28 Zilhicce 1433 - Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1428

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)

Esmaü’l-Hüsna’dan Esselam Ve Zül Celal Vel İkram İsimleri

Namazda selâm verdikten sonra “Allâhümme entesselâmü ve minke’s-selâm tebârakte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm” duâsını okumak sünnettir.

Duânın manası şöyledir:

“Allâhümme entesselâmü” Yâ Allâh! Zât-ı vâcibü'l-vücûdun her noksandan sâlim ve berîdir.

“Ve minke's-selâm” her şerden ve fenalıktan selâmet ve kurtuluş ancak senden gelir, başka türlü olmaz.

“Tebârakte” bu lafız bereket kelimesinden gelir. Bereket ziyadelik manasına gelir yani; Ya Rabbi, zâtında ve sıfâtında ve ef'âlinde senden başkasından pek yüce ve büyüksün demektir. Yine bereket hayrın çoğalması ve devamı manasına da gelir. Yani; Yâ Rabbi senin mahlûkâtına yaptığın nice nice ihsanlarının haddi hesabı yoktur, demektir.

“Yâ ze'l-celâli” ey azamet sâhibi!

“Ve’l-ikrâm” Ve ikrâmın yegâne sahibi bizlere fazlınla ihsan eyle.

Tam Güneş Tutulması

Yarın (13 Kasım Salı) “Tam Güneş Tutulması” vuku’ bulacaktır.

Kuzey Avustralya ve Güney Pasifik Okyanusu’ndan tam olarak görülecek olan tutulma, Pasifik Okyanusu’nun Güney kesimi, Yeni Zelanda, Güney Amerika kıtasının güneyinden parçalı olarak görülebilecektir.

Asya ve Kuzey Amerika kıtalarından gözlenebilecek olan bu tutulma, Japonya, Çin ve A.B.D.’nin batı kesiminden halkalı olarak görülebilecektir. Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir.

Tutulmanın büyüklüğü: 1.0500'dür.

Başlangıcı: 13 Kasım 2012 21.37 (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası : 14 Kasım 2012 00.11 ”

Tutulmanın sonu: 14 Kasım 2012 02.45 ”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/12.html)
Başlık: Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet | Muharrem Ayının ...| İctima‘i, Ru’yet
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2012, 11:19:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sevdiğini ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü düşmanlık et, günün birinde dostun olabilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Kasım Salı 2012

Hicrî: 29 Zilhicce 1433 - Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1428

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)

Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır. Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharremin birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Muharrem Ayı İctima‘i, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Muharrem ayı ictima’ı yarın (14 Kasım Çarşamba) Türkiye saati ile 00.09’da.

Ru’yet ise yarın (14 Kasım Çarşamba) Türkiye saati ile 22.09’da.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney ve orta Amerika ülkeleri ile Atlas Okyanusunun batısı ile Büyük Okyanusun orta ve güney kesimi, Galapagos, Hawai, Fiji, Kiribati adaları.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından sonraki saatlerde görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 15 Kasım Perşembe günü de Muharrem ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/13.html)
Başlık: Muharrem Ayı
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2012, 10:35:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey îman edenler, sadakalarınızı -malını insanlara gösteriş için harcayan, Allâh’a ve âhiret gününe inanmayan bir kimse gibi- başa kakmak ve gönül kırmakla boşa gidermeyin...”
(Bakara Sûresi, âyet 264)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Kasım Çarşamba 2012

Hicrî: 30 Zilhicce 1433 - Rûmî: 01 Teşrin-i Sânî 1428

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922)

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, Ve hüve hayyün lâ yemût, Biyedihi’l-hayr, Ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

11 İstiğfâr-ı Şerîf,

11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.

Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîne mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/14.html)
Başlık: Muharrem Ayı | Muharrem'in 1 ile 10'u arasında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 15 Kasım 2012, 10:26:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dört zamanda semânın kapıları açılır ve duâlar müstecâb olur:
Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman,
yağmur yağdığı zaman,
namaz için kâmet edilirken,
Ka’be görüldüğü zaman.”

(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Kasım Perşembe 2012

Hicrî: 1 Muharrem 1434 - Rûmî: 02 Teşrin-i Sânî 1428

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)

Muharrem Ayı

Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen)

“Muhakkak ki; Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır...” buyrulmuştur. Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum; (haram aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.

Bir başka hadîs-i şerîfte; “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyrulmuştur.


Muharrem'in 1 ile 10'u arasında Kılınacak Namaz

Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek’atte bir selâm vererek 6 rek’at namaz kılınır. Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir:

“Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veyâ herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için.” Allâhü Ekber…

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

5. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı Şerîf.
6. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/15.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 16 Kasım 2012, 10:36:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Üzerinize bir zaman gelir ki onda üç şeyden daha azîz bir şey olmaz: Helâl para, ülfet olunacak bir kardeş ve amel edilecek bir sünnet.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Kasım Cuma 2012

Hicrî: 2 Muharrem 1434 - Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1428

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)

Üç Şey

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz.”
Hz. Ebubekir (r.a.) Resûlullah'a (s.a.v):
“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Senin huzurunda oturmak, malımı sana ve senin gösterdiğin yerlere infak etmek ve sana salavât-ı şerife getirmek.” dedi.
Hz. Ömer (r.a):
“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak ve hadleri (cezaları) yerine getirmek.” dedi.
Hz. Osman (r.a):
“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Yemek yedirmek, selâmı yaymak ve insanlar uyurken gece namazı kılmak.” dedi.
Hz. Ali (r.a):
“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kılıçla savaşmak, müsafiri ağırlamak ve yazın oruç tutmak.” dedi.

Cebrâil (a.s.) Resûlullah (s.a.v)’e gelmiş ve buyurmuştur:
“Yâ Resûlullah! Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Peygamberlerin yanına inmek, resullere peygamberliği tebliğ etmek ve âlemlerin Rabbine hamd etmek.”[/b] Cebrâil (a.s) şöyle devam etti: Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor: Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Zikreden dil, şükreden kalp ve belâlara sabreden beden.”

Bu hadîs-i şerîf dört mezhep imamına ulaşınca onlar da dünyadan sevdikleri şeyleri zikretmişlerdir.

İmam-ı Azam (rh.) buyurdular:
“Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Geceler boyu ilimle meşgul olmak, büyüklenmeyi terk etmek, kin ve düşmanlıktan sakınmak ve dünya sevgisinden arındırılmış bir kalp.”

İmam-ı Mâlik (rh.) buyurdular:

“Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: “ResûlAllah’a (s.a.v) komşu olmak, ravzasına devam etmek ve Ehl-i beytine hürmet etmek.”

İmam-ı Şâfiî (rh.) buyurdular:
“Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: “Yumuşak ahlâk, meşakkat ve zorluğa götüren şeyleri terk etmek ve tasavvuf yoluna uymak.”

İmam-ı Ahmed (rh.) buyurdular:
“Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: “Resûlullah (s.a.v)’in, hadîs-i şerîflerinde bildirdiğine uymak, onun nuruyla bereketlenmek ve peygamberimizin izinden gitmek.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/16.html)
Başlık: Ezân
Gönderen: Mücteba - 17 Kasım 2012, 07:19:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ezân ile kâmet arasında yapılan duâ reddolunmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Kasım Cumartesi 2012

Hicrî: 3 Muharrem 1434 - Rûmî: 04 Teşrin-i Sânî 1428

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)

Ezân

Ezân, îmân esaslarını bildiren kelimelerdir.

Allâhü Ekber: Allah en büyük: İlk kelimesi Cenâb-ı Hakk’ın zâtının ismidir. Yani Allâhü Teâlâ’ya ancak ona lâyık olan kemâl sıfatları isbât ve bütün noksanlıklardan onu tenzîhdir.

Eşhedü enlâ ilâhe illallâh: Ben şahitlik ederim ki, Allâh’tan başka ilah yoktur: Allâh’ın ortağı ve zıddı olmadığını ispat ve vahdâniyyetini, birliğini ilan olup îmân ve tevhîdin esası ve bütün dînî vazîfelerin başı, İslâmın şartlarından birincisidir.

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh: Ben şahitlik ederim ki, Muhammed (s.a.v.) Allâh’ın resûlüdür: Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın peygamberliğinin isbâtı olup dînde Allâh’ı tevhîdden; bir olduğuna inandıktan sonra en büyük esâstır.

Hayye alessalâh: Namaza koşunuz: İslâm’ın en büyük esâsı olan Allâh’a ve resûlüne îmândan sonra Allâh’ın emrettiği ibâdete; namaza davettir. Namazın farz olduğu Resûlullâh Efendimiz vâsıtasıyla bilindiğinden onun peygamberliğini isbâttan sonra hemen namaz gelmiştir.
Namaz, Allâh’u Teâlâ’nın birliğine veResûlullâh’ın peygamberliğine şehâdetten sonra dînin en büyük rüknü, esasıdır.

Hayye alelfelâh: Felâha koşunuz: Sonra Müslümanlara âhiret yolculuğunun uzun ve zor olup, yolda amel azığının bulunması gerektiğini îkâz ve felâha, kurtuluşa ve ebedî nimetlere dâvettir. Burada âhiret hallerine, öldükten sonra dirilmeye ve amellerin mükâfât ve cezâsının verilmesine işâret vardır.

Allâhü Ekber: Allah en büyüktür: Namazın kılınmasına başlanacağını ilan etmektir. Namaz kılanın ne büyük bir işe teşebbüs ettiğini ve ibâdet ettiği Rabbinin üzerinde ne büyük hakkı olduğunu ona hatırlatmaya ve ibâdetteki sevâbın büyüklüğüne işârettir.

Lâ ilâhe illallâh: Allâh’tan başka ilah yoktur: Dînin îtikad ve amele âid bütün vazifeleri yapmış olsa bile tevhîd akîdesi olmadan Allâhü Teâlâ’nın birliğine inanmadan makbûl olmayacağını ilandır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/17.html)
Başlık: Haram Şeylerle Tedavi | Evlerde Nem
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2012, 05:07:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâh’ı zikretmeksizin çok konuşmayın. Allâh’ı zikretmeden çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Muhakkak ki insanların Allâhü Teâlâ’dan (onun rahmetinden) en uzakta olanı katı kalpli olanlarıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Kasım Pazar 2012

Hicrî: 4 Muharrem 1434 - Rûmî: 05 Teşrin-i Sânî 1428

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)

Haram Şeylerle Tedavi

Tedavi için temiz ve helâl olan ilâçları içmek, kullanmak esastır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Ey Allâh’ın kulları! Tedavî olunuz. Çünkü Allâhü Teâlâ yarattığı her hastalığa bir ilaç ve çâre yaratmıştır. Yalnız bir şey müstesna ki, o da ihtiyarlıktır.” diye buyurmuşlardır.

Binaenaleyh birçok hastalıklar, tedavî sebebiyle iyileşir. İlâhî âdet böyledir. Bununla beraber şifayi tedaviden değil, Allâhü Teâlâ’dan bilmelidir.

Helâl, temiz olmayan şeyler ile tedavide bulunmak esasen câiz değildir. Ancak bazı âlimlere göre başka bir ilâç bulunmadığı takdirde Müslüman ve âdil bir doktorun göstereceği lüzum üzerine câiz olabilir.

Şöyle ki: Bir hastalığın veya bir hastalığa sürükleyecek bir zayıflığın tedavisi için mübah bir ilâç bulunmazsa böyle bir doktorun “Şifa ümidi vardır.” diye tavsiyesi üzerine liaynihi (haramlığı kat’i delil ile sabit olan) bir şey ile zaruret miktarı tedâvî câiz olur.

Fakat sadece zahiri bir menfaat düşüncesiyle, meselâ: Yalnız iyi beslenmek arzusuyle böyle bir ilâcı kullanmak caiz değildir. Bu tedavi değildir. Bunun haram olduğunda ittifak vardır.

Evlerde Nem

Kış aylarında evin içindeki nem cam veya duvarın soğukluğu ile karşılaştığında su halini alır ve terleme meydana gelir. İzolasyonsuz veya iyi izole edilmeyen binalarda içerdeki nem daha da artmaktadır.

Nemi azaltmak için;


İçerdeki ısı 20-22 derece civarında olmalı,

Odalar mümkün mertebe her gün az da olsa havalandırılmalı,

Nemin çok olduğu banyo, mutfak v.b. yerler ile çiçek ve akvaryum bulunan odalar daha fazla havalandırılmalıdır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hâlid, Kız: Hâlide


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/18.html)
Başlık: Sözün Doğrusu | Fıkra: Tuzu Ne Yapacak?
Gönderen: Mücteba - 19 Kasım 2012, 06:31:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İki kişi Allâhü Teâlâ için birbirlerini severlerse, arkadaşına sevgisi daha çok olan elbette bunların en faziletli olanıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Kasım Pazartesi 2012

Hicrî: 5 Muharrem 1434 - Rûmî: 06 Teşrin-i Sânî 1428

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)

Sözün Doğrusu

Ebû’d-Derdâ (r.a.) nakletti. Bir gün Resûlullâh aleyhisselâm bizlere kısa bir hutbe okudu.

Sonra “Yâ Ebâbekr, kalk sen de bir hutbe oku.” buyurdular. O da kalktı ve Resûlullâh’dan daha kısa bir hutbe okudu.

Sonra “Yâ Ömer, kalk sen de bir hutbe oku.” buyurdular. O da kalktı ve Resûlullâh ve Hz. Ebûbekir’den daha kısa bir hutbe okudu.

Sonra başka bir kimseye hutbe okumasını emrettiler. O uzattıkça uzattı, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Otur, teşkîk şeytandandır. Beyândan bazısında elbette sihir vardır.” buyurdular.

Sonra İbn-i Mesûd’a “Yâ İbn-i Ümm-i Abd, kalk, hutbe oku.” buyurdular. O kalktı, Allâh’ı hamd ile öğdükten sonra;

“Ey insanlar, Muhakkak Allâhü Teâlâ bizim Rabbimiz, İslâm dînimiz, Kurân imamımız, Kâbe kıblemiz, şu zât -eliyle Resûlullâh Efendimizi işâret ederek- bizim peygamberimizdir. Biz Allâhü Teâlâ ve peygamberinin (s.a.v.) hakkımızda râzı olduğuna râzı olduk. Onların çirkin gördüklerini fenâ bildik.” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “İbn-i Ümm-i Abd isâbet etti, isâbet etti ve dosdoğru söz söyledi. Ben Allâh’ın ve İbn-i Ümm-i Abd’in benim ve ümmetim hakkında râzı olduğuna râzı oldum.” buyurdular.

FIKRA: Tuzu Ne Yapacak?

Bir anne, çocuğuna, sofrada tabağına ne koyarlarsa yiyip, “Şunu isterim, bunu istemem” dememesini tenbih eder.

Bir gün çocuğun tabağına et koymayı unutmuşlar. Çocuk, annesinin tenbihine aykırı hareket etmemek için ses çıkarmaz, yalnız tuzluğu çekip önüne alır.

Annesi, “Ne yapacaksın?” diye sorunca, masumcağız şöyle der:

“Eğer benim tabağıma da et koyarsanız, tuz ekeceğim!”

İSİMLERİMİZ: Erkek: Harun, Kız: Handan


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/19.html)
Başlık: İkinci Âdem: Hazreti Nûh Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2012, 12:40:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Celâlim hakkı için biz Nûh’u kavmine resûl gönderdik de dedi ki: ‘Ey benim kavmim: Allâh’a ibadet edin, ondan başka bir ilâhınız yoktur. Artık korunmaz mısınız?”
(Mü’minun Sûresi, âyet 23

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Kasım Salı 2012

Hicrî: 6 Muharrem 1434 - Rûmî: 07 Teşrin-i Sânî 1428

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)

İkinci Âdem: Hazreti Nûh Aleyhisselam

Allâhü Teâlâ kavmini küfür ve isyandan hidâyete davet etmek üzere Hz. Nûh’u elli yaşında iken kavmine peygamber gönderdi. Kavmi arasında 950 sene kaldı.

Hz. Nûh, onları hakka davet ettikçe onu dinlemedikleri gibi eziyet ederlerdi. Nûh aleyhisselâm ise her seferinde “Yâ Rabbi! Beni ve kavmimi affet, zira onlar bilmiyorlar.” diye duâ ederdi. Onlar isyanlarına devâm ettiler, gittikçe de hataları çoğaldı ve bu hal Hz. Nûh ve kavmi için uzun sürdü. Hz. Nûh bir nesil gelip geçtikçe sonrakinin hidâyeti için uğraşıyor, fakat her gelen öncekinden daha fenâ çıkıyordu.

Nihâyet kavminden şimdiye kadar iman edenlerden başkasının inanmayacağı kendisine bildirilince Nûh (a.s.) onlar aleyhine “Yâ Rabbi! Yeryüzünde kâfirlerden birini bırakma. Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarıyorlar, nankör ve fâcirden başka da doğurmuyorlar. Yâ Rab! Beni, babamı, anamı, mü’min olarak evime gireni ve bütün mü’min erkek ve kadınları mağfiret buyur. Zalimlere ise helâkden başka birşey artırma.”(Nûh Sûresi, âyet 26-28)  buyurulduğu üzere duâ etti.

Allâhü Teâlâ “Bizim nezâretimiz altında ve vahyimiz dâiresinde gemi yap, hem o zulmedenler hakkında bana hitâb etme, çünkü onlar boğulmuşlardır.” buyurdu. Bunun üzerine Nûh (a.s.) gemi inşasına başladı. Nihâyet Allâh’ın emri geldi, yeryüzünü su kapladı, bütün kâfirler helâk oldu, Mü’minlerden başka kimse kalmadı. Allâh’ın emri tamam olunca gemi Cûdî dağına oturdu. Nûh (a.s.) ile gemide bulunan müslümanlar kurtulup insanlar onlardan çoğaldılar. Onun için Hz. Nuh (a.s.)’a ikinci Adem denilir. Hz. Nûh (a.s.) gemiye bindiği vakit her cins hayvandan ikişer çift almış olduğundan hayvanlar da onlardan çoğaldı.
Hz. Nûh (a.s.) karaya çıktığı Âşûrâ günü Allâh’a şükretmek için oruç tuttu, gemideki halka da oruç tutmalarını emretti. Sonra yanında kalan hubûbâttan yedi çeşit azığı topladı, onları birbirine karıştırarak pişirdi ve yediler. İşte, bugün de hubûbâtı karıştırıp pişirmek Nûh aleyhisselâmdan kalma bir adet olup müstehabdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/20.html)
Başlık: İkrâm Edileni Hor Görmemek | Yemek Tarifi: Âşûre
Gönderen: Mücteba - 21 Kasım 2012, 10:52:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şâyet yemeğin başında unutursa, (hatırladığı zaman) ‘Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî’ desin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmîzî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Kasım Çarşamba 2012

Hicrî: 7 Muharrem 1434 - Rûmî: 08 Teşrin-i Sânî 1428

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)

İkrâm Edileni Hor Görmemek

İkram edilen hiçbir yiyecek hakîr görülmemeli, küçümsenmemelidir. Ashâb-ı Kirâm’dan bir zât: “Kendisine ikram edilen yemeği hakir gören mi yoksa yanındaki yemeği ikram etmeyi küçümseyen mi daha günahkârdır, bilemiyoruz.” buyurdu. Her iki halde de nimeti küçük görmek vardır.

Hz. Ali’nin (r.a) oğlu Hz. Hasan (r.anhûma) yol üzerinde fakir bir topluluğunun yanından geçiyordu. Onlar tedârik edebildikleri ekmek parçalarını yiyorlardı. Kendisi de bineğindeydi.

Yanlarına uğrayıp selâm verince selâmını aldılar ve:
“Ey Resûllâh’ın torunu, yemeğe buyurun” dediler.

O da:
“Tabi, Allah kibirlenenleri sevmez.” dedi ve dönerek bineğinden indi. Onlarla birlikte yere oturup biraz yedikten sonra tekrar onlara selâm verdi ve bineğine binerek gitti.

“Din kardeşleriyle yenen yemek âilesi ve çocukları ile yenen yemekten daha faziletlidir.” denmiştir.

Yemek Tarifi: Âşûre

Malzemeler: 1 kilo buğday, 2 kilo şeker, yarım kilo nohut, yarım kilo kuru fasulye, yarım kilo kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü

Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir.

Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür.

Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır. Âşûrenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılıp bal rengine gelinceye kadar pişirilen âşûre bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir.

Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik aşûre çıkar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/21.html)
Başlık: Âşûrâ Günü Bâzı Mühim Hâdiseler | Muharrem'in 9. ve 10. Geceleri
Gönderen: Mücteba - 22 Kasım 2012, 11:44:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, Yahûdilere muhâlefet ediniz; bir gün öncesi ile veya bir gün sonrası ile berâber tutunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Kasım Perşembe 2012

Hicrî: 8 Muharrem 1434 - Rûmî: 09 Teşrin-i Sânî 1428

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)

Âşûrâ Günü Meydana Gelmiş ve Gelecek Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Hazretleri’nin Tenbîhü’l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Göklerin ve yerin yaratılması,
2. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Nûh aleyhisselâmın gemisinin karaya oturması,
4. Mûsâ aleyhisselâmın, Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun'un helâk olması,
5. İbrâhim Aleyhisselâmın dünyâya gelmesi ve ateşten kurtulması,
6. Eyyûb aleyhisselâmın hastalıktan şifâ bulması,
7. Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından kurtulması,
8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmesi,
9. Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesi.
10. Kıyâmetin kopması da Âşûrâ günü olacaktır.

Muharrem'in 9. ve 10. Geceleri

Muharremin 9’uncu ve 10’uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9’uncu ve 10’uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.

Bu günlerde hatm-i enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9’uncu günü akşamı, (yâni 10’uncu gecesi) hatm-i enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ’nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)

Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar[youtube] çok istiğfâr [/youtube]etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/22.html)
Başlık: Şerli Kimseler | Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 23 Kasım 2012, 10:33:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanların en hayırlısı, ölünceye kadar atının sırtında veya devesinin sırtında veya ayakları üzerinde (binekli veya yaya olarak) Allah yolunda hizmet edendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Kasım Cuma 2012

Hicrî: 9 Muharrem 1434 - Rûmî: 10 Teşrin-i Sânî 1428

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)

Şerli Kimseler

Ebu’d-Derdâ (r.a.) buyurdular:
"Bana ne oluyor ki âlimleriniz ölüp gidiyor da cahillerinizin onlardan ilim öğrenmediklerini görüyorum. İlim yeryüzünden kaldırılmadan ilim öğrenmeye çalışın. Zira, ilmin kaldırılması demek, âlimlerin dünyadan ölüp gitmesi demektir.

Bana ne oluyor ki, Allâhü Teâlâ’nın kefil olduğu şeye (rızka) hırslanıp, peşinden koştuğunuzu, vekil olunduğunuz şeyi (Kulluk vazifelerini) zayi ettiğinizi görüyorum.

Ben, sizin şerlilerinizi, bir baytarın atın hasta olup olmadığını bildiği gibi bilirim. Zira onlar, namazlara ancak en son gelirler, Kur’ân-ı Kerîm’i zorla, sıkılarak dinlerler."


Âşûrâ Günü Neler Yapılır?

• O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.
• En az on müslümana birer selâm veya bir müslümana on defa selâm verilir.
• Fakir fukarâ sevindirilir.
• O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.
• 10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân. Ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-arş.”
• Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da 100 defa şu salevât-ı şerîfe okunur:

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”


• Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek'âtte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra:
70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/23.html)
Başlık: Âşûrâ Gününün Fazileti | Kabir Suâli
Gönderen: Mücteba - 24 Kasım 2012, 20:09:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Muc'emu'l-evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Kasım Cumartesi 2012

Hicrî: 10 Muharrem 1434 - Rûmî: 11 Teşrin-i Sânî 1428



Âşûrâ Gününün Fazileti

Muharrem ayı içinde, Allâhü Teâlâ'nın o günde itaat ve ibadet edenlere çok büyük sevablar ihsan edeceği âşûrâ günü vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.” buyurmuştur.
Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü de “Bu ne orucudur?” diye sordu.

Onlar da “Bu gün büyük bir gündür. Bu gün Allah Azze ve Celle’nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh’ın bu lutfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyığız.” buyurdu da o gün oruç tuttu ve ashaba da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âşûrâ günü oruç tutup ashabına da tutmalarını emrettiğinde; “Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar o güne hürmet ediyorlar.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Öyle ise gelecek sene -inşaallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız.” buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.

Kabir Suâli

Kabirde meyyite Münker Nekir dört şey suâl eyler:
Rabbin kim, nebîn kimdir, nedir dînin ve kıblen gâh.
Cevâbın verenin canıyla cismi zevk eder anda
Şaşub küffâr ve âsîler çeker anda azâbullâh.

(E. İbrahim Hakkı)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/24.html)
Başlık: Vahiy | Eyyâm-ı Bîyz Orucu
Gönderen: Mücteba - 25 Kasım 2012, 04:27:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim her (kamerî) aydan üç gün (bilhassa on üç, on dört ve on beşinci günleri) oruç tutarsa, senenin tamamında oruç tutmuş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Kasım Pazar 2012

Hicrî: 11 Muharrem 1434 - Rûmî: 12 Teşrin-i Sânî 1428

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)

Vahiy

“Vahiy, Zâhir ve bâtın olmak üzere iki kısma ayrılır.

Vahy-i Zâhir, Kur’ân-ı Kerîm, Hadîs-i Kudsî ve Hadîs-i Şerîfler’dir.

Vahy-ı Bâtın ise; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in gayret ve ictihadıyla nail olduğu şeylere denir.”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir mesele ile karşılaştığı zaman, önce Cenâb-ı Hak’tan gelecek olan vahy-i zâhiri bekler. Vahy-i Zâhir gelmeyecek olursa, kendi ictihadıyla amel eder. Eğer ictihadında bir zelle sadır olursa, anında ikaz olunur. Dolayısıyla yapmış olduğu ictihatları da, bizzat Cenâb-ı Hak tarafından tasdik olunmuş olur.


Eyyâm-ı Bîyz Orucu

Hz. Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) şöyle sordu:

“Yâ Resûlellâh, her gün iftar etmeden oruç tutanın hali nedir?”

"O ne oruç tutmuş, ne de iftâr etmiştir.” buyurdular.

Sonra “İki gün oruç tutup bir gün yiyenin hali nedir?” diye sordu, “Buna kimse güç yetirebilir mi?” buyurdular.

Hz. Ömer “Bir gün oruçlu olup bir gün yiyenin hâli nedir?” diye sordu, “Bu Hz. Dâvûd’un orucudur.” buyurdular.

Hz. Ömer “Bir gün oruçlu olup iki gün yiyenin hali nedir?” diye sordu, “Buna güç yetirebilen olmasını dilerdim.” buyurdular.

Sonra Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Her aydan üçer gün oruç tutarsın ve işte böyle Ramazân-ı şerîften öteki Ramazân’a kadar, bütün günlerde oruç tutmuş olursun. Öyle umarım ki Arefe gününün orucu Allah katında önceki ve sonraki seneye keffâret olur, Âşûrâ gününün orucu ise önceki seneye keffâret olur.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/25.html)
Başlık: Hazreti Âdem'in Tavsiyeleri | Yemek Tarifi: Kafkas Kebabı (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2012, 03:09:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamberlerin evveli Âdem (aleyhisselâm), âhiri de Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzû’l-Ummal)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Kasım Pazartesi 2012

Hicrî: 12 Muharrem 1434 - Rûmî: 13 Teşrin-i Sânî 1428

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)

Hazreti Âdem'in Tavsiyeleri

Âdem (a.s.), oğlu Şît’e (a.s.) beş nasihatte bulunmuş ve: “Sen de oğullarına tavsiye edersin.” demiştir.
Bu nasihatler şunlardır:
1- Kalbini fâni olan dünyaya bağlama. Ben ebedî olan Cennete bağladım, Allâhü Teâlâ ona râzı olmadı ve beni oradan çıkardı.
2- İşlerini kadınların heveslerine uyarak yapma. Ben hanımımın bir anlık hevesine uydum, ağaçtan yedim pişman oldum.
3- Ne yaparsan sonunu düşün, ondan sonra yap. Eğer ben işin sonunu düşünse idim, böyle olmazdı. (Cennetten çıkarılmazdım)
4- Kalbinin rahatsızlık hissettiği ameli terk et. Ben ağaçtan yediğimde gönlüm bundan rahatsız idi de yine de yedim, pişman oldum.
5- Ne yaparsan danışıp yap. Eğer ben meleklere danışsa idim başıma böyle şeyler gelmezdi.

Yemek Tarifi: Kafkas Kebabı (5 Kişilik)

Malzemeler: Et 750 gr., salça 1 çorba kaşığı, soğan 1 adet (orta boy), sıvı yağ yarım çay bardağı, tuz 1 tatlı kaşığı, karabiber 1 çay kaşığı, sarımsak 3 diş, yoğurt 1,5 su bardağı, patates 3 adet (orta boy),

Hazırlık: Patatesler soyulup kalın bir şekilde rendelenir, bol suda birkaç kere yıkanır, iyice süzülür ve kızgın yağda azar azar kızartılır.

Kuşbaşı doğranmış et, suyunu çekene kadar pişirilir. Yağ ile soğan ilave edilir. Bir miktar kavrulduktan sonra salça eklenir ve salçası iyice kavrulur. Etin üzerini geçmeyecek şekilde su ilave edilir.

Kaynadıktan sonra tuz ve karabiberi eklenip ateşi kısılarak kapağı kapalı bir şekilde pişmeye bırakılır.

Yoğurt az su ile karıştırılıp tuz ve isteğe göre sarımsak konur.

Tabağa sırasıyla patates, yoğurt ve et üste gelecek şekilde konularak servis yapılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/26.html)
Başlık: Selimiye Câmii
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2012, 10:33:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ dilini tutan kimsenin ayıplarını örter;
öfkesine mani olana azap etmez;
kendisine özrünü arz edenin özrünü kabul eder.”

(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Kasım Salı 2012

Hicrî: 13 Muharrem 1434 - Rûmî: 14 Teşrin-i Sânî 1428

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)

Selimiye Câmii

Bir gece Sultan İkinci Selim İstanbul (Üsküdar)da Hz. Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.)’i rüyâsında görür, Peygamberimiz buyururlar ki:

“Yâ Selim! Sen Allâh adını anarak ‘Eğer Kıbrıs adası fâtihi olursam, gazâ malından bir câmi yaptırayım.’ diye ahdetmiştin. Şimdi Allâhü Teâlâ, sana Kıbrıs adasını ihsan etti. Artık ömrünün sonunu hayrat ve hasenât yolunda geçirmelisin. Hemen Kıbrıs’taki Magosa kalesinden alınan ganîmetleri, vezirin Lala Mustafa Paşa’dan isteyip benim himayemde olan İslâm duvarı Edirne’de bir câmi yapıp sancağım altına gel!”

Hemen Selim Han uykudan uyanıp vezirini çağırttı. Ona; “Lala, sende emanet olan Kıbrıs ganîmet malını bana teslim et!” dedi.

Vezir:
“Pâdişâhım, akşam Cenâb-ı Resûl-i Kibriyâ’yı rüyâda gördüm. ‘Yâ Mustafa, Sultan Selim’e tenbih ettim; sendeki ganîmet malını Selim’e verip Edirne’ye bir latif câmi ve mübârek mabed inşâ edin.’ buyurdu. İşte pâdişâhım, gazâ malından on bir bin kese kuruş topladım ve babanız Süleyman Han asrında üç bin kese ayırmıştım. O da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) uğruna fedâ olsun. Ayrıca pâdişâhıma Kıbrıs gazâsından üç bin kese Venedik altını hediye getirdim.

Pâdişâhım onları da Edirne’ye sarf ediniz.”


Vezir, hazineleri teslim edip pâdişâhla Edirne’ye gitti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) rüyasında Selim Han’a,

“Câmii şu kavak meydanında bina eyle!” buyurdular. Camiin temelini ve kıblesini bizzat Hazret-i Risaletpenâh işaret ettiğinden Edirne şehrinde Selim Han Câmii mihrâbından doğru ve eski câmiden isabetli kıblegâh yoktur.

Temel atma merâsiminde nice yüz bin adam toplanıp bismillâh, duâ ve senâ ile üç bin adet kurbanı temel yerinde hazır edip uğurlu saat girince tekbirlerle bütün kurbanları boğazlayıp temeline başlamışlardır. Başlama târihi (Hicrî 464-65)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/27.html)
Başlık: Ahlâk: Gıybet üç çeşittir | Yarı Gölgeli Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 28 Kasım 2012, 10:36:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim günde yüz defa ‘Sübhânallâhi ve bihamdihî’ derse günahları -denizköpüğü kadar da olsa- dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Muvatta', İmâm Mâlik)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Kasım Çarşamba 2012

Hicrî: 14 Muharrem 1434 - Rûmî: 15 Teşrin-i Sânî 1428

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

Ahlâk: Gıybet üç çeşittir

Birincisi gıybet edip de ‘Ben gıybet etmiyorum, onda olanı söylüyorum’ demektir. Bu, fakîh Ebûlleys’in Tenbîhu’l-Gâfilîn isimli kitabında dediği gibi kat'î bir haramı helâl saymaktır.

İkincisi yapılan gıybet, gıybet edilene ulaşmış ise bu haramdır. Helâllaşmadıkça tevbe tamam olmaz. Çünkü eziyet etmiş, kul hakkı geçmiştir.
Hadîs-i şerîfte “Gıybet zinâdan daha şiddetlidir.” buyuruldu.

‘Nasıl olur?’ denildi,

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
‘Bir kimse zinâ eder, sonra tevbe eder, Allah mağfiret buyurur, bağışlar. Gıybet eden ise gıybet edilen bağışlamadıkça mağfıret olunmaz.’ buyurdular.

Üçüncüsü, gıybet, gıybet edilene ulaşmamış ise, hem kendisine ve hem gıybet ettiği kimseye istiğfar ederek tevbe etmekle afvolunabilir.

Açıkça günah işleyen ve bu yaptıklarının duyulmasından gurur duyan kimsenin gıybetinde vebâl olmaz.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);
“Yüzünden hayâ elbisesini (haya perdesini) çıkaran kimsenin (yaptıklarını söylemek) gıybeti olmaz.” buyurmuştur.


Yarı Gölgeli Ay Tutulması

Yarın (28 Kasım Çarşamba günü) “Yarıgölgeli ay tutulması” meydana gelecektir. Bu tutulma Asya ve Avrupa kıtaları ile Afrika kıtasının doğu kısmı ve Avrupa kıtasından parçalı olarak gözlenebilecek Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan ise parçalı olarak görülebilecektir.

Tutulmanın büyüklüğü: 0.1873’dır.

Ay’ın gölgeye girişi: 28 Kasım 2012 14.14 (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası: 28 Kasım 2012 16.34 ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 28 Kasım 2012 18.50 ”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/28.html)
Başlık: Âfiyet İstemek
Gönderen: Mücteba - 29 Kasım 2012, 10:51:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ’dan af ve âfiyet isteyiniz. Çünkü hiçbir kimseye yakînden (hakîki îmandan) sonra âfiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Kasım Perşembe 2012

Hicrî: 15 Muharrem 1434 - Rûmî: 16 Teşrin-i Sânî 1428


Âfiyet İstemek

Resûlullah Efendimiz (s.a.v): “Ezan ve kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” buyurdular. Orada bulunanlar “Nasıl duâ edelim?” diye sorunca Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ’dan dünya ve âhirette afiyet isteyin” buyurdular.

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Allâhü Teâlâ’dan istenen şeyler içinde onun en çok hoşuna giden, afiyet istenmesidir.”

Bir adam “Yâ ResûlAllah! Hangi duâ daha faziletlidir?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “Rabbinden sana, dünyada ve ahirette af ve âfiyet nasip etmesini iste” buyurdu. Adam ikinci gün geldi, tekrar aynı şeyi söyledi. Üçüncü gün yine geldi ve tekrar aynı şeyi söylerek Allâhü Teâlâ sana dünyada af ve âfiyet verirse kurtuldun demektir buyurdu.

Bir diğer hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allahümme innâ nes’elüke’l-muâfâte fi’ddünyâ ve’l-âhireti: Kulun ‘Allâh’ım! Senden dünyada ve ahirette âfiyet istiyorum’ demesinden daha faziletli bir duâ yoktur.”

Ashâb-ı Kirâm’dan Irbâz bin Sâriye’nin (r.a.) yaşı oldukça ilerlemişti. Vefât etmeyi çok istiyor ve Allâhü Teâlâ’ya: “Yâ Rabbi, yaşım ilerledi, kemiklerim inceldi, beni nezdine kabûl buyur.” diye duâ ederdi. Şöyle anlattı:

Bir gün Şam mescidinde namaz kıldıktan sonra yine rûhumun alınması için duâ ediyordum. Bu sırada gâyet güzel bir delikanlı geldi, üzerinde yeşil bir kaftan vardı.

Bana “Niçin böyle duâ ediyorsun.” dedi.

Ben “Ya nasıl duâ edeyim.” dedim.

O “Yâ Rabbi, amelimi de ecelimi de güzel kıl” diye duâ et. dedi.

Ben “Allâh sana rahmet etsin, kimsin.” dedim.

“Ben mü’minlerin göğüslerinden hüznü çıkaran meleğim.” dedi. Sonra tekrar dönüp baktığımda kimseyi göremedim.

İSİMLERİMİZ: Erkek: İdris, Kız: Leylâ,


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/29.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 30 Kasım 2012, 10:59:00

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kalbinde Kur’ân-ı Kerîm’den bir şey bulunmayan, harab olmuş ev gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Kasım Cuma 2012

Hicrî: 16 Muharrem 1434 - Rûmî: 17 Teşrin-i Sânî 1428

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)

Hazreti Dâvud (A.S)'ın Suâlleri

Allâhü Teâlâ Hazretleri buyurdu: “Ey Dâvud! Günahkârlara müjdele ve iyilere korku ver.”

Dâvud (a.s.): “Ey Allâh’ım! Nasıl müjdeliyeyim ve nasıl korkutayım?” dedi.

Hak Teâlâ Hazretleri buyurdu: “Ey Dâvud: Günahkârlara söyle! Tövbe etsinler ve benden ümitlerini kesmesinler. İyi kullarıma da söyle! Onlar da ibadetlerine (güvenip) aldanmasınlar.”

Hak Teâlâ Hazretleri yine buyurdu: “Ey Dâvud! Beni sev ve beni seveni sev, beni halka sevdir.”

Dâvud (a.s.) “Ey Rabbim! Seni severim ve seni seveni de severim. Seni halka nasıl sevdireyim?” dedi.

Allâhü Teâlâ Hazretleri buyurdu: “Ey Dâvud! Onların yanında beni ilâhî vasıflarımla anlat. Benim nimetlerimi ve ihsanlarımı onlara bildir ki, beni cömert, çok merhametli ve latîf zat olarak bilsinler.”

Dâvud (a.s.): “Allâh’ım! Mîzanı (Mahşerdeki ilâhî teraziyi) doldurmaya kimin gücü yeter?” dedi.

Hak Teâlâ Hazretleri: “Eğer ben bir kulumdan râzı olursam o mizanı bir hurma ile doldururum.” buyurdu.

Dâvud (a.s.): “Rabbim! Sırat’tan geçmeye kimin gücü yeter?” dedi,

Hak Teâlâ Hazretleri: “Ey Davud! Eğer bir kimse ömründe bir defa ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’ dese, sıratı şimşek gibi geçer.”

“Ey Dâvud! Bir kimse, benden kaçıp uzaklaşan bir kulumu benim huzuruma getirse ben onu âlimlerden sayar ve yazarım. Kimi âlimlerden yazarsam ona azâb etmem.” buyurdu.

Hak Tealâ Hazretleri buyurdu: “Ey Dâvud! Beni isteyen, beni dileyen bir kimse görürsen ona hizmetkâr ol. Ey Dâvud! Dünyanın kendilerini aldattığı âlimleri benden isteme. Onlar benim muhabbetimden çıkmışlar ve benim hâlis kullarımın yollarını benden kesmişlerdir. Onlar yol kesicilerdir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/11/30.html)
Başlık: Ashâb-ı Suffe
Gönderen: Mücteba - 01 Aralık 2012, 07:35:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“En fazîletli sadaka bir Müslüman’ın ilim öğrenmesi, sonra da onu Müslüman kardeşine öğretmesidir.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 17 Muharrem 1434 - Rûmî: 18 Teşrin-i Sânî 1428

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)

Ashâb-ı Suffe

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mescidinin bir tarafında sofa vardı. Ashâb-ı Kirâm’ın fakirleri orada kalırdı. Onlara Ashâb-ı Suffe denilirdi. Mescid-i Nebevî’de gece ve gündüz durmadan Kur’ân okurlar, ilim ve ibâdetle meşgul olurlardı. Diğer Ashâb-ı Kirâm ise namaz vakti olunca mescide gelerek Peygamber Efendimiz ile namaz kılıp giderlerdi. Medine dışında Kur’ân öğretilmesi ile alakalı bir vazife olduğunda, Peygamber Efendimiz bunlardan gönderirdi. Yaklaşık dört yüz kişi idiler.

Ashâb-ı Suffe’nin akşam yiyecekleri olmazdı. Hergün akşam olunca bazısını Resûlullâh kendi yanında alıkoyar, diğerlerini Ashâb-ı Kirâm’ın evlerine gönderirdi. Her biri gidip bir evde yemek yerdi.

Resûlullâh Efendimiz sadaka kabûl etmez, ancak hediye kabûl ederdi. Kendisine sadaka diye gelen şeylere el sürmeyip onları Ashâb-ı Suffe’ye verirdi. Gelen hediyelerden de onlara hisse ayırırdı.

Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) Ashâb-ı Suffe’nin yanına vardı. Onların fakirliğini, ibâdetteki gayretlerini, ihlâslarını ve gönüllerinin temizliğini gördü ve: “Ey Ashâb-ı Suffe! Bana ümmet olup sizin gibi yaşayan kimseye şunu müjde edin: Ben sizden ve onlardan râzı oldum. Siz ve onlar, Cennette benim yoldaşımsınız.” buyurdular.

Ashâb-ı Suffe’nin güzel ahlâkından biri aynı azim ve gayret içerisinde kardeşçe hareket etmek, iç ve dışlarının bir olması ve birbirine karşı içinde asla bir kin ve düşmanlık bulunmaması idi. İnsanda kin ve düşmanlık bulunması kalbindeki dünyalık hırsındandır. Dünya sevgisi ise bütün hataların başıdır. Bu ise onlarda asla yok idi.

Resûlullâh Efendimiz buyurdular:

“Mü’minler birbirlerinin kardeşidir. Bir kısmı diğer bir kısmına ihtiyaçlarını görmesini arzeder. Böylece bazısı diğer bazısının ihtiyaçlarını yerine getirir. Allâhü Teâlâ da kıyâmet gününde onların ihtiyacını görür.”



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/1.html)
Başlık: Hazret-i Ali'den Nasihatler | Talâk (Boşama) | Nükte: Âmânın Tedbîri
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2012, 16:10:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ancak mü’min ile arkadaş ol, yemeğini de ancak takvâ sâhibi yesin!”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 18 Muharrem 1434 - Rûmî: 19 Teşrin-i Sânî 1428

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

Hazret-i Ali'den Nasihatler

Hz. Alî (k.v.) buyurdular:

Akrabanıza iyilik ediniz. Zira onlar sizi uçuran kanatlarınız yerindedir, sizin aslınızdır, siz onlara iyilik ettikçe size yakın olurlar, zorluk zamanınızda yardımcılarınız onlardır. Onların eşrafına ve büyüklerine ikrâmı terk etmeyin. Hasta olanlarını ziyaret edin, sıkıntılı zamanlarında yardımcı olun ve işlerinizde onlarla müşâvere ediniz, onlara danışınız.


Talâk (Boşama)

Nikâh akdini bozan yâni söylendiğinde talâk vâkî olacak sözleri kullanmaktan şiddetle kaçınmak lâzımdır.

Her müslümanın evvelâ nikâhı bozacak şu hususları bilmesi zarurîdir:
İnsanı dinden çıkaracak sözler söylenince hem îmân, hem de nikâh gider. Hem imânın hem de nikâhın yenilenmesi gerekir.

Kocanın “Üçten dokuza kadar hanımım benden boş olsun" sözü ile kadın üç talâkla birden boş olur. O kadınla bir daha bir arada kalamaz ve nikâhlanamaz.

Ancak o kadın bir başkası ile evlenir, birlikte olur (zifafta bulunur) ve ikinci kocası ölür veya boşanırsa yeniden iddet bekledikten sonra evvelki kocası ile nikâhlanabilir.

Bir kimse her ne sebeple olursa olsun hanımının yüzüne veya gıyabına: "Boş ol, ben seni boşadım, ben seni boşuyorum.” derse hanımı kendisinden boş olur.
Eğer “Seni ebediyen bıraktım, seni babanın evine gönderiyorum.” demişse niyeti sorulur. Nikâhı bozmayı kastetmişse yine boşamış olur. .


Nükte: Âmânın Tedbîri

Âmâ bir adam geceleyin bir elinde mum, bir elinde testi ile su almak için çeşmeye giderken; kendisinin muma ihtiyacı olmadığı halde niçin mum taşıdığını sorarlar.

Mumu insanların karanlıkta bana çarpıp testiyi kırmamaları için taşıyorum cevabını verir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/2.html)
Başlık: Kelâm İlmi
Gönderen: Mücteba - 03 Aralık 2012, 12:54:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve dünyâ hayâtı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ve elbette âhiret hayâtı, korunan müttakîler için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?”
(En'âm Sûresi, âyet 32)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 19 Muharrem 1434 - Rûmî: 20 Teşrin-i Sânî 1428

Kıyafet Kanunu'nun TBMM'de Kabulü (1934)

Kelâm İlmi

Kur’ân-ı Kerîm ile hadîs-i şerîfler, itikâd hükümlerinin birer menbaı, kaynağıdır. Biz bütün i’tikadî meselelerimizi bu muazzam menbalardan alırız. İ’tikadî meselelerimiz hususunda en birinci müracaat kaynağımız, Kur’ân-ı Kerîm ile hadîs-i şerîflerden ibarettir. Âlimlerimiz bu itikadî meseleleri başlıca bir ilim halinde toplamışlardır ki buna kelâm ilmi ismi verilmiştir.

Kelâm ilmi, itikâd; inanç bilgilerine âit olan ilimdir. Buna evvelce ilm-i i'tikâd, ilm-i tevhîd de denilmiştir.

Aklî ilimlere âit meselelerde insana mantık ilmi kuvvet verdiği gibi dîne dair meselelerde ilm-i kelâm sahibine kuvvet kazandırır.

İlm-i kelâm, üç devir geçirmiştir.
Şöyle ki: İ'tikadî meseleler, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında müstakil bir ilim halinde değildi. O vakit halk meselelerini bizzât Resûlullâh Efendimiz’e, ondan sonra Dört büyük halîfeye, sonra da Ashâb’ın büyüklerine sorarak hallederlerdi. Sonraları Ashâb-ı Kirâm azalıp akîdelerdeki saflık da bozulmaya yüz tuttu. Bunun üzerine dîn âlimleri bu kötü gidişe mani olmak için itikad meselelerini delîlleri ile tesbît etmeye ihtiyaç gördüler. Bu ilim “İlm-i tevhîd, Fıkh-ı ekber.” adı ile meydana getirildi.

Sonra bir takım bid'atçılar çıkarak Ashâb-ı Kirâm’ın doğru mezhebine uymayan ve felsefe ile karışık “Kelâm” ismi ile bir ilim neşrettiler. Ehl-i sünnete uymayan yollara gittiler. Bunun üzerine dîn imâmları Ehl-i sünnete mahsûs olmak üzere diğer bir ilm-i kelâm meydana getirerek ehl-i bid'atların kötü neşriyatına mâni oldular. Böylece ikinci devre vücuda geldi.

Daha sonraları İslâm muhitinde felsefenin yayılması ve ehl-i sünnet hâricindeki sapık mezheplerin bunu kullanması üzerine islâm âlimleri felsefenin İslâm akâidine uymayan yerlerini reddettiler. Böylece üçüncü devre meydana gelip bir “Hikmet-i islâmiyye” olmak üzere İlm-i Kelâm tesis edilmiştir.

Bu ilme dâir birçok kıymetli eserler te'lif olunmuştur. “Kitabu't-Tevhîd, el-Erbaîn, Ebkâru'l-Efkâr, Tavali', Şerh-i Mevâkıf” bunlardandır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/3.html)
Başlık: Tebrikleşmek
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2012, 12:55:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Komşu hakkı nedir, bilir misiniz? Senden yardım isterse yardım edersin, borç isterse verirsin, fakir düşse tekrar borç verirsin, hasta olsa ziyaret edersin, hayırdan bir şeye kavuşursa tebrik edersin, başına bir musibet gelirse taziyede bulunursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Aralık Salı 2012

Hicrî: 20 Muharrem 1434 - Rûmî: 21 Teşrin-i Sânî 1428

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)

Tebrikleşmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hayırlı bir haslet üzere buldukları Ashâb’ını “Bu hâl sana bereketli olsun” diye tebrik ederlerdi.

Hastalıktan şifâ bulunca, Hac tamam olunca, Hacdan dönünce, gazâdan dönünce, nikâhdan sonra, doğumdan sonra, hamâma girince, Ramazân-ı şerîf ayında, bayramda, yeni elbise alınca, akşama yahut sabaha erdiğinde tebrik etmek ile alâkalı hadîs-i şerîfler vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Havvât bin Cübeyr’i (r.a.) hastalığından sonra ziyâret ettiklerinde ona “Vücudun sıhhat bulsun, Yâ Havvât” buyurdular.

Hz. Âdem haccettiğinde melekler ona "Haccın mübârek olsun." dediler.

Bir genç hacca gideceğinde Resûlullâh’a (s.a.v.) geldi. Ona “Ey genç, Allâh takvayı azığın kılsın, seni hayra yönlendirsin ve işlerinde sana yardımcı olsun.” buyurdular. Hacca gidip döndüğünde ise “Ey genç, Allâh haccını kabûl etsin, günahını bağışlasın ve hac için sarfettiğinden hayırlısını nasîb etsin.” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ve Ashâbı, Bedir’den döndüklerinde halk onları karşılayıp tebrîk ediyorlardı. Üseyd bin Hudayr, Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) “Sizi muzaffer kılıp gözlerinizi aydın kılan Allâh’a hamdolsun.” demişti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) evlenenlere “Allâh bereketli kılsın, üzerinize bereketini indirsin ve aranızı hayır ile bir araya getirsin.” buyururdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ümmü Hâlid binti Hâlid’e elleriyle yeni bir elbise giydirdiler ve “Allâh bunu eskitip yenisini giyinceye kadar ömrünü uzun kılsın.” buyurdular. Hz. Ömer’in üzerinde yeni beyaz bir gömlek gördüler ve “Yeni giyesin, hamd ederek yaşayıp şehîd olarak vefât edesin.” buyurdular.

Bayramlarda Ashâb-ı Kirâm birbirlerine “Takabbelellâhü minnâ ve minküm.” (Allâh bizden ve sizden kabûl buyursun) derlerdi.

Hasan-ı Basrî Hazretleri doğum tebrikinde “Allâh sana ve ümmet-i Muhammede hayırlı kılsın.” deyiniz demiştir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/4.html)
Başlık: Özürsüz Çocuk Düşürmek Cinayettir
Gönderen: Mücteba - 06 Aralık 2012, 01:15:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir de fakirlik korkusuyla evlatlarınızı öldürmeyin. Onlara da rızkı biz veririz, size de. Muhakkak ki onları öldürmek büyük bir cinayettir.”
(İsra Sûresi, âyet 31)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Aralık Çarşamba 2012

Hicrî: 21 Muharrem 1434 - Rûmî: 22 Teşrin-i Sânî 1428

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)

Özürsüz Çocuk Düşürmek Cinayettir

Cenîn, henüz annesinin rahminde bulunan çocuk demekdir. Ceninleri, kasıtlı olarak düşürmeye “iskat-ı cenîn = çocuk düşürme” denilir ki bu, büyük bir günah ve İslâm hukukuna göre bir cinayettir. Dînin müsaadesine dayanmaksızın bunu işleyenler, câni sayılırlar. Çünkü cenîn, bir insan demektir. Cenîn, canlı ise bunu bilerek düşürmek, bir insanı öldürmek demektir. Cenîn, henüz canlı değilse onu düşürmek, bir masumu hayattan mahrum bırakmak demektir. Bir insanı öldürmek, bir masumu hayattan mahrum bırakmak ise cinayetten başka bir şey değildir. Geçim endişesiyle bu günaha cüret edenler, Allâh’a güvenmekten mahrum, güzel bir dinî terbiyeden nasipsiz kimselerdir.

Bir zarûret olmadan çocuk düşürmek cinayettir. Bunu işleyenler, ta'zir cezasına müstahik olacakları gibi gurre denilen, beş yüz dirhem gümüş - 200 gr. altın- tazminata da mahkûm olurlar.

Şu kadar var ki, muhakkak bir özür dolayısıyla bazı ceninleri düşürmek, cinayet sayılmayacağından maddî ve manevî mesuliyeti olmaz. Henüz âzası belirmemiş olan bir cenîn, annesinin hayatına tesir edecek sıhhî bir sebepten dolayı tıbbî bir tetkik ve istişare neticesinde düşürülebilir. Yine bir kadın, çocuğuna süt vermekte iken gebe kalmakla sütü kesilmeğe başladığı ve çocuk için sütanne tedarikine de imkânları müsaid bulunmamakla çocuğun helak olmasından korkulduğu takdirde henüz bir azası teşekkül etmeden cenini düşürmek caizdir. Ancak, bunun için hamileliğin en fazla yüz yirmi günlük olması lâzımdır. Bundan sonra çocuk düşürmek caiz görülmemektedir.

Bir zaruret bulunmaksızın, çocuğu düşürmek için kasden ilaç içmek vesaire de caiz değildir.

Bütün bu günahların yayılmasında herkesin büyük bir mesuliyeti vardır: Âile reisleri çocuklarına, âile fertlerine, ilim-irfan (eğitim) müesseseleri talebeye, kalem sahipleri halka karşı mükellef bulundukları terbiye ve tenvir vazifesini güzelce, lâyıkiyle yerine getirecek olursa bu gibi günahların hiç olmazsa azalması temin edilmiş olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/5.html)
Başlık: İmâm-ı Âzam'ın Talebesine Sevgisi ve İkramı
Gönderen: Mücteba - 06 Aralık 2012, 11:28:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim ilim talep ederse Allâhü Teâlâ onun rızkına kefil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Aralık Perşembe 2012

Hicrî: 22 Muharrem 1434 - Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1428

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)

İmâm-ı Âzam'ın Talebesine Sevgisi ve İkramı

İmâm-ı Âzam Hazretlerinin en büyük talebelerinden olan İmam Ebû Yusuf (rh.) ilim tahsiline ilk adım attığında yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

İmâm-ı Âzam Ebû Hanife Hazretlerinden hadis ve fıkıh dersi alıyordum. Hiçbir şeyim yoktu ve üstüm başım da yırtık bir haldeydi. Bir gün babam, Ebû Hanîfe’nin (r.a.) yanında olduğum sırada geldi. Ben de babamla beraber gittim. Bana dedi ki: Evladım! Ebû Hanîfe ile beraber olma. Zira onun hali vakti yerindedir. Halbuki sen geçimini temin için çalışmaya muhtaçsın.

Bunun üzerine ben, babama itaat etmeyi tercih ettim ve derslerimin birçoğuna gitmez oldum. İmâm-ı Âzam (r.a.) gelmediğimi görünce, beni arayıp sormuş. Ben de bundan sonra derslerine devam etmeye karar verdim.

Ara verdikten sonraki ilk gidişimde bana, ‘Bizim derslerimize gelmekten seni ne alıkoydu.’ diye sordu. Ben de ‘Geçim derdi ve babamın sözüne itaatim.’ dedim. Sonra da oturdum. Ders bitip insanlar dağılınca bana bir kese verdi ve ‘Bununla ihtiyacını görürsün.’ buyurdu. Ben de baktım, içinde tam yüz dirhem vardı. “Derslere, ihmal etmeden devam et, bitince bana haber edersin.” buyurdular. Ben de derslere devam ettim.

Az bir müddet geçmişti ki, bana yine yüz dirhem verdi. Ben hiçbir zaman kendisine bir ihtiyacımı veya paramın bittiğini söylemedim. Sanki kendisine birisi, verdiklerinin bittiğini haber veriyordu. Böylece zengin oldum, mal mülk sahibi oldum.

Derslerine tam yirmi dokuz sene devam ettim ve muradıma ulaştım. Onun bereketi ve iyi niyetiyle Allâhü Teâlâ bana ilim ve mal ihsan etti. Allâhü Teâlâ bu yaptığından dolayı ona ihsanda bulunsun ve onu bağışlasın.

Beyit:

Allah âdı olsa her îşin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu. (Süleyman Çelebi)

Hergiz: Asla, Ebter: Hayır ve bereketi kesik.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/6.html)
Başlık: Yûsuf Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2012, 11:12:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Muhakkak ki nefis kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabb’imin rahmet ettiği (nefisler) müstesna (o nefisler pâk olurlar)…”
(Yûsuf Sûresi, âyet 53)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Aralık Cuma 2012

Hicrî: 23 Muharrem 1434 - Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1428

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)

Yûsuf Aleyhisselâm

Hz. Yûsuf, Yâkub (a.s.)’ın oğludur. Hz. Yâkub, on iki oğlundan en çok Hz. Yûsuf'u severdi.

Kardeşleri, babalarının Yûsuf'a olan muhabbetini kıskanıyorlardı. Bir gün onu gezip oynasın diye kıra götürüp bir kuyuya attılar, sonra da onu kuyudan çıkarıp bir kafileye “kölemizdir” diye sattılar. Babalarına da “Yûsuf'u kurt yedi” diye yalan söylediler. Kafile henüz on yedi yaşında bulunan Hz. Yûsuf’u alıp Mısır’a götürdü ve Mısır’ın azizine (maliye nazırı) sattılar.

Yûsuf (a.s.), pek güzel idi, yüzünden gözünden nurlar akardı. Kendisine evvelâ ilim ve hikmet, sonra da peygamberlik verilmiştir.

Hz. Yûsuf maliye nazırının zevcesi Zeliha’nın iftirasına uğrayarak yedi sene zindanda kaldı.

Nihayet Mısır hükümdarı bir rüya gördü, bunu kimse tabir edemedi. Hz. Yûsuf’a müracaat edildi. Bu rüyaya nazaran yeryüzünde yedi sene bolluk, arkasından yedi sene de kıtlık olacak, sonra bir sene de halk pek çok varlık görecekti. Hz. Yûsuf’u zindandan çıkardılar, ölen maliye nazırının yerine tayin ettiler. Zeliha’yı da Hz Yûsuf’a nikâhladılar. Bu hükümdar, Hz. Yûsuf’a iman etmiştir.

Yûsuf (a.s.)’ın emriyle bolluk senelerindeki fazla ekinler, başaklarıyla beraber ambarlarda biriktirildi, sonra kıtlık seneleri başladı. Artık halk bu ambarlara koşuyordu. Hz. Yûsuf, bu esnada birkaç gün aç kalırdı, “Elinin altında bu kadar hazineler bulunduğu halde neden aç kalıyorsun?” diyenlere: “Aç kalanların hallerini anlamak için.” buyururlardı.

Yûsuf’un (a.s.) kardeşleri de zahire almak için bir iki defa Ken’an ilinden Mısır’a çıkıp geldiler. Nihayet Hz. Yûsuf kendisini kardeşlerine tanıttı, haklarında pek büyüklük gösterdi ve muhterem babası Yâkub (a.s.) ile vâlidesini ve bütün kardeşlerini Mısır’a davet etti.

Hz. Yâkub’un (a.s.) artık sevgili Yûsuf’una kavuşacağı zaman gelmişti. Hanımı ve oğullarıyla beraber Mısır’ı teşrif ettiler. Hz. Yûsuf’un sarayında hepsi birden secde-i şükrana kapandılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/7.html)
Başlık: Cenâzede Sünnetler ve Bid'atler
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2012, 18:31:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ölülerinize Yâsîn sûresini okuyunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 24 Muharrem 1434 - Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1428

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)

Cenâzede Sünnetler ve Bid'atler

Cenâze defnedildikten sonra hemen dağılmayıp bir zaman yanında bekleyip Yâsîn, Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felâk, Nâs sûreleri sonra Fâtiha sûresi ile Bakara Sûresi’nin ilk sayfasını okumak müstehaptır. Sevâbı cenâzenin ve diğer müslümanların ruhlarına bağışlanır.

Defnedildikten sonra yedinci güne kadar her gün sadaka vermek müstehaptır.

Sadaka vermeye kudreti yoksa iki rek’at namaz kılar. Her rek’atta Fâtiha’dan sonra bir Âyetü’l-Kürsî, on defa Tekâsür Sûresi okur ve ölünün rûhuna hediye eder.

Hem sadaka verip ve hem de bu namazı kılması daha iyi olur.

Kur’ân-ı Kerîm hatmi ve kelime-i tevhîd hatmi okuyup bağışlamak güzeldir.

Eğer ölen kişi vasiyet etmiş ise iskât-ı salât ve savm yapmak vâcip olur. Eğer vasiyet etmemiş ise velisi kendiliğinden yapar.

Cenâze günü komşuların cenâze evine yemek götürmeleri müstehaptır.

Cenâze defnedilmeden önce ve defin esnâsında kabrin başında cenâze sâhibine tâziyede bulunmak bid'at ve mekruhtur. Çünkü orada uygun olan okuyup duâ etmektir. Cenâze defnedildikten sonra tâziye edilir. Çünkü definden evvel cenâze sahibi defin ile meşgul olur. Eğer çok ağlayıp dövünürse definden evvel tâziye daha güzeldir.

Tâziyenin definden îtibâren üç gün içinde yapılması uygun olur. Eğer mânî bir sebep yoksa üç günden sonra mekruhtur. Tâziye yapan kişi “Allâhü Teâlâ onu af ve mağfiret etsin, rahmetiyle muâmele eylesin, size de sabır ve ecir versin.” der.

Cenâze sahiplerinin bağırarak ağlaması mekruhtur. Bağırmadan ağlamakta mahzur yoktur.

Cenâzede konuşmak ve cenâze omuzlardan indirilmeden oturmak, cenâzeyi götürürken bağırarak tekbir getirmek, sesli Kur’ân-ı Kerîm okumak da mekruhtur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/8.html)
Başlık: İbâdet Allâh'ın Yardımı İledir
Gönderen: Mücteba - 09 Aralık 2012, 12:13:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve bir şey hakkında ‘Ben bunu elbette ki yarın yapacağım?’ deme. Ancak Allâhü Teâlâ dileyecek olursa (inşâallâh) yaparım de...”
(Kehf Sûresi, âyet 23 - 24)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 25 Muharrem 1434 - Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1428

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)

İbâdet Allâh'ın Yardımı İledir

İnsanın vücudu, yaptığı amelleri, hepsi sırf Allâhü Teâlâ’nın nimetidir. İnsan bunları hak ederek kazanmamıştır, Allâh vergisidir. Bunu iyi düşünen kimse devâmlı tevâzu ile Rabbine şükreder ve nimetin elden çıkmasına sebep olacak şeylerden hep sakınır.

Hz. Dâvûd aleyhisselâm şöyle dedi:
“Ya Rabbi, hiçbir gece yoktur ki âl-i Dâvûd’dan bir kimse kâim (namaz kılıyor) olmasın ve hiçbir gün yoktur ki âl-i Dâvûd’dan bir kimse sâim (oruçlu) olmasın. Hiçbir sâat yoktur ki âl-i Dâvûd’dan bir âbid sana ibâdette bulunmasın. Her halde ya namaz kılar veyahut oruç tutar veyahut seni zikreder bir âbid bulunur.” dediğinde, Hz. Mevlâ şöyle buyurdu: “Yâ Dâvûd, bu dediklerin nereden meydana geliyor, ancak benim muvaffak kılmam ve yardımımla değil mi? Eğer benim yardımım olmasa idi hiçbir şeye güç yetiremezdin.”

Ashâb-ı Kirâm, Huneyn gününde kuvvet ve çokluklarına güvenerek “Bugün biz herhalde gâlib oluruz.” dediler. Derhâl Allâhü Teâlâ Hazretlerinin (meâlen) “Muhakkak ki, Allah size birçok mevkilerde yardım etmiştir. Huneyn gününde de. O gün ki çokluğunuz sizi güvendirmişti, fakat bu size bir fâide vermemişti. Yer yüzü o genişliğiyle başınıza dar gelmişti. Sonra bozularak arkanıza dönmüştünüz.” (Tevbe Sûresi, âyet 25) buyurduğu üzere çokluklarına rağmen ilk anda dağılmışlar ve ondan sonra yine ancak Allâh’ın yardımı ile galip oldular.

İşte bu hikmetlerden dolayı Allâhu Teâlâ, Kurân-ı Kerîm’inde (meâlen) “Ve eğer üstünüzde Allâh’ın lütfu ve rahmeti olmasa idi sizden hiçbir kimse ebediyen temize çıkamazdı. Velâkin Allah dilediğini temize çıkarır ve Allah hakkıyla işitici ve bilicidir.” (Nûr sûresi, âyet 20) buyurmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Sizden hiç birinizi ameli kurtaramaz.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm “Yâ Resûlallâh, sizi de mi kurtaramaz?” dediler “Evet, Allâhü Teâlâ rahmetiyle muhâfaza buyurmadıkça amelim beni de kurtaramaz.” buyurdular.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/9.html)
Başlık: "Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"
Gönderen: Mücteba - 10 Aralık 2012, 14:05:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 26 Muharrem 1434 - Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1428

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)

"Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:

“İki dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm'ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...
Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler. İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)

“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.”

Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır. (Mektûbât-ı İ. Rabbânî, 1/266)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/10.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 11 Aralık 2012, 10:45:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, kendisine iki berât verilir. Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Aralık Salı 2012

Hicrî: 27 Muharrem 1434 - Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1428

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

Sadaka'nın Çeşitleri

Sadakanın bir çok çeşidi vardır ve bunları fırsat bilmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Mâlik (r.a.) buyurdu:

Birgün Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) öyle güzel ve tatlı sözlersöyledi k i biz İslâm’ı bileliden beri, o sözlere sevindiğimiz kadar sevindiğimizi bilmiyoruz. Şöyle buyurdular:

'Mü’min olan kimse yoldan gelen geçene zahmet ve eziyet veren şeyi kaldıracak olsa, Allâhü Teâlâ ecir vermekle o kişiyi sevindirir. Gidecek yolunu bilmeyen kimseye yol gösterse bu da sadakadır.

Her türlü hayırlı şeyleri göstermekte ecir vardır. Dilinde tutukluk olan kimseye başkasına bir şey anlatırken yardımcı olmak da sadakadır.

Sadaka diye niyet edilen her işe sadaka sevabı verilir: "SübhanAllah, lâ ilâhe illAllah, Allâhü ekber" demek, haram işlememek için hanımına yaklaşmak, iki kişi arasında adaletli olmak sadakadır.

Bineğine bir şey yükleyene veya ondan birşey indirene yardımcı olmak sadakadır.

Tatlı söz söylemek, din kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır.

Namaza giderken atılan her adım sadakadır.

Kendisine ve ailesine yaptığı her harcama sadakadır.

Fidan dikmek veya insanlar, hayvanlar ve kuşlar yesin diye bir şey ekmek de sadakadır.

Faydalı bir ilim öğretmek, su yolu açmak veya su kuyusu kazmak, câmi bina etmek, Mushaf vakfetmek, vefat ettikten sonra kendisi için istiğfar edecek birini bırakmak da sadakadır.

Bütün Müslümanlar için istiğfar etmek, Resûlullah’a (s.a.v.) salavât-ı şerîfe getirmek de sadakadır.

Damızlık hayvanı, kova ve benzeri eşyaları emanet vermek sadakadır.

Bir hayvanı, bineği Allah yolunda cihada hazırlamak da sadakadır.

İki hasmın arasını düzeltmek de sadakadır.'"


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/11.html)
Başlık: Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (K.S.) | Kar Taneleri Nasıl İncelenir?
Gönderen: Mücteba - 12 Aralık 2012, 10:35:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Bir adam kucağında olan parayı tasadduk etse (sadaka verse), diğer bir kimse de Allâh’ı zikretse; Allâh’ı zikreden daha faziletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Mecmeu’z-Zevâid

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Aralık Çarşamba 2012

Hicrî: 28 Muharrem 1434 - Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1428

Bangladeş'in İstiklâli (1971)

Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (K.S.)

İsmi Hâce Abdü'l-bâkî olan Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî es-Semerkandî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât’ın yirmi birinci halkasıdır. H. 918 (M. 1512) tarihinde doğdu. Semerkant'ın Emkeng kasabasında ikamet ettiği için oraya nisbetle Emkengî denilmektedir.

Zâhirî ve bâtınî terbiyelerini pederleri Mevlânâ Dervîş (k.s.) Hazretleri’nden görmüşler, onun güzel terbiyesi, himmet ve sohbetlerinin bereketiyle kâmil ve mükemmil mertebesine ulaşmışlardır.

Zâhirî ilimleri Semerkand ve Buhârâ âlimlerinden tahsil etmişlerdir.

Âbid, zâhid ve kerâmet sahibi bir zat olan Mevlânâ Muhammed Hâcegi Emkengî (k.s.) Hazretleri bâtinî ahvâlini insanların gözünden gizlerdi.

Kendisine gelip tarikata intisab etmek isteyenlere istiharede bulunmalarını emreder, istihare yaptırmadan kimseyi kabul etmezdi.

Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretleri H. 1008 yılında 90 yaşlarında iken âhirete irtihal buyurdular. Kabri şerifleri bugün Özbekistan’ın Kaşkaderya vilayetinin Emkene köyündedir.

Bir çok halifesi bulunan Mevlânâ Muhammed Hâcegi Emkengî (k.s.) Hazretleri irşad vazifesini halifesi Muhammed Bâkî Billah (k.s.) Hazretlerine teslim etmişlerdir. Kaddesallâhu esrârahüm.

Kar Taneleri Nasıl İncelenir?

Hemen eriyiverdiklerinden kar tanelerini incelemek zordur.

Bilim adamlarının geliştirdiği Taramalı Elektron Mikroskobu ile kar taneleri soğuk metal diskler üzerine toplanıyor ve -190 C' de sıvı nitrojene batırılıp daha sonra mikroskoba alındığında hiçbir bozulma olmadan her biri birbirinden farklı ve mükemmel yapıdaki kar taneleri kolayca incelenebiliyor ve fotoğrafları çekilebiliyor.

Neticede kar tanelerini meydana getiren kristallerin hep altı köşeli olduğu görülebiliyor.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/12.html)
Başlık: Dâvûd Aleyhisselâm | Safer Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 13 Aralık 2012, 10:58:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şanım hakkı için biz Dâvûd’a tarafımızdan bir fazilet vermiştik: Ey dağlar! Onunla beraber tesbihte bulunun -dedik- kuşlara da böyle emrettik ve onun için demiri yumuşattık.”
(Sebe Sûresi, âyet 10)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Aralık Perşembe 2012

Hicrî: 29 Muharrem 1434 - Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1428

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)

Dâvûd Aleyhisselâm

Hz. Dâvûd Aleyhisselâm, Hz. Yakub Aleyhisselâm’ın oğlu Yehûda’nın neslindendir.

İşmûil Aleyhisselâmın irtihalinden sonra kendisine Peygamberlik verilmiş, kayınpederi Talût’un vefatından sonra da İsrâil oğullarına hükümdar olmuştur.
Hz. Dâvûd’a verilen “Zebur” kitabı, hep va’zlardan, ilahiyattan, münâcâttan ibaretti. Dînî hükümleri ihtiva etmiyordu, kendisi de Mûsâ Aleyhisselâm’ın diniyle âmel etmiştir.

Hz. Dâvûd (a.s.)’ın, pek güzel bir sesi vardı. Zeburu okudukça işitenler pek ruhanî zevkler içinde kalırdı.

Bir mucize olmak üzere mübarek elleriyle demirleri mum gibi yumuşatır, bunlardan zırh yapar, kendi elinin emeğiyle yiyeceğini temine çalışır, devlet hazinesinden para almazdı.

İnsanlara daima öğütler verir, adaletle hükme çalışır dururdu.

Kudusü Şerîf’i fethederek payitaht yapmış, Umman beldelerini, Halebi, Nusaybin’i, Ermenistan’ı zaptetmiş, kırk sene hükümette bulunduktan sonra yetmiş yaşında iken vefat etmiştir.

Safer Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Safer ayı ictima‘ı bugün (13 Aralık Perşembe) Türkiye saati ile 10.42’de.

Ru’yet, ise bugün (13 Aralık Perşembe) Türkiye saati ile: 21.17’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının Orta ve güneyi ile Güney Amerika Kıtasının Orta ve kuzey ve Büyük Okyanus’un ortasındaki adalardan Havai Adası.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından ilerleyen saatlerde görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 14 Aralık Cuma günü de Safer ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/13.html)
Başlık: Zorlu Yolculuk | Allah Rızasını Tercih Etmenin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 14 Aralık 2012, 10:30:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (hakkıyla) îmân etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size bildireyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Aralık Cuma 2012

Hicrî: 1 Safer 1434 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1428

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)

Zorlu Yolculuk

Bir gün Hüdhüd bütün kuşları bir araya toplayıp onlara padişahlarına gitmek için bir seyahat teklif eder. Onlara sultânın vasıflarını anlatarak isteklendirir, ancak yolun zorluklarını da bildirir. Her biri birer mazeret söyleyerek özür dilerler Hüdhüd de onlara cevap verir. Onun yerine başka kim olsa daha iyisini söyleyemez.

İçlerinden birisi, bir şüphecisi Hüdhüd’e şöyle der:
“Sen kimsin, bize yol göstermen için sana ruhsat verecek bizden fazla neyin vardır.”

Hüdhüd şöyle cevap verir:
Sizden fazla bir şeyim yoktur. Yalnız bir an Hazret-i Süleymân aleyhisselâmın nazarı bana düşüvermişti. Bu devlete o nazarla erdim. Yoksa mal ve mülk ile değil. Bu makam ibâdetle de elde edilmez. Şeytân da epey ibâdette bulundu ama ona faydası olmadı. Sen ibâdetini aslâ terk etme ama ibadetine mağrur da olma, aldanma. Ömrünü ibâdetle geçir ki Hz. Süleymân sana da baksın.


Allah Rızasını Tercih Etmenin Fazileti

Gazneli Sultan Mahmud’un, Sumenat seferinde ele geçen ganimetler arasında Lât adındaki meşhur put da vardı. Hintliler bu putu geri almak için sultana yirmi batman altın vermeyi teklif ettiler. Ama sultan putu satmaya asla razı olmadı, yaktırmak istedi.

Serkeşin biri, “Putu yakmak yerine satmak daha iyi değil miydi, altın, puttan elbet daha iyidir, satması gerekirdi.” dedi.

Sultan bu sözleri duyunca şu cevabı verdi: “Kıyâmet günü Allâhü Teâlâ, herkesin önünde 'Âzer’le Mahmud’a iyi bakın, bunların ikisi de birdir, birisi put yapar, öbürü de satardı.’ demesinden korktum.” dedi.

Yığdırdığı odunları ateşledi ve putu yaktırdı. Puttaki madenler ateşte eridi, tam yirmi batman ağırlığında mücevher meydana çıktı.

Sultan dedi ki: “Lât'ın hak ettiği buydu, elde ettiğim şeyler de Allâh’ın bana mükâfatıdır.”

Batman : 7,697 kg’lık ağırlık ölçü birimi.
Âzer      : İbrahîm aleyhisselâm’ın üvey babası ve amcası olup putperestti. Geçimini put yapıp satarak temin ederdi.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Faruk, Kız: Ferhan


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/14.html)
Başlık: Yolun Hakkı | Hazret-i Ali'den Hikmetler | TRAFİK: Vasıtalarda Hava Yastığı ...
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2012, 14:40:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü'min erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını (avret mahallerini) muhâfaza etsinler, bu kendileri için daha temizdir. Her halde, Allah ne yaparlarsa haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhâfaza etsinler...”
(Nûr Sûresi, âyet 30-31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 2 Safer 1434 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)

Yolun Hakkı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Yollar üzerine oturmaktan sakının!”

Ashâb-ı Kirâm: “Yâ Resûlullâh! Bizim bundan sakınmamız pek güçtür. Yol üzerleri bizim mühim meselelerimizi konuştuğumuz yerlerdir.” dediler ve müsâade istediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Mâdem ki sizin için herhalde oturmak zarureti vardır, öyle ise yolun hakkını verin.” buyurdular.

“Yolun hakkı nedir?” denildi:

“Haramdan göz yummak, halka ezâ vermemek, selâm verenin selâmına mukâbele etmek, iyiliğe, dînin güzel gördüklerine irşâd edip, kötülükten; dînin haram yahut mekrûh saydıklarından sakındırmak, sorana yol göstermek, mazlûma yardım etmektir.” buyurdular.


Hazret-i Ali'den Hikmetler

Hz. Ali kerremAllahü vecheh buyurdular:

• İnsanlar yaratılış bakımından birbirine denktirler. Zîra babaları Hz. Adem aleyhisselam, anaları da Hz. Havva’dır. Eğer asıllarındaki bir şerefle övünüyorlarsa "toprak ve su ile övünüyorlar" demektir.
• Büyüklenen kimseler, mezarlıklardaki başı yukarı servi ağaçlarına benzer. Onlardan meyve beklenmez. Meyve, meyve veren ağaçlarda ve onların aşağı eğilen dallarında aranmalıdır.


TRAFİK: Vasıtalarda Hava Yastığına Dikkat!

Vasıtalarda sürücü ve yolcuların emniyeti için hava yastığı ve emniyet kemeri başta gelen tedbirlerdendir. Hava yastığı çarpmalara karşı ancak emniyet kemerleri ile birlikte faydalı olur. Tek başına koruyucu değildirler.

Hava yastıkları emniyet kemerine yardımcıdır ve kemerlerle sabitlenmiş olan vücudun ve başın direksiyona vesair yerlere çarpmasına mani olur.

Hava yastığının açılmama ihtimali vardır. Hava yastıklarının sağlıklı çalışması için bakım ve kontrolleri zamanında yapılmalıdır. Bir sebeple açılan hava yastıkları mutlaka yenisiyle değiştirilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/15.html)
Başlık: Kavmin Efendisi Hizmet Edenidir
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2012, 14:54:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse Allah için tevâzû ederse Allâhü Teâlâ muhakkak onu yükseltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 3 Safer 1434 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1428

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)

Kavmin Efendisi Hizmet Edenidir

Hanefî âlimi ve muhaddis Yahyâ bin Eksem (rh.) anlattı;

Bir gece Abbâsî Halîfesi Me’mûn’a müsâfir olduk. Gece yarısı pek susadım, su içmek üzere ayağa kalktım.

Me’mûn beni gördü,
“Niçin uyumuyorsun, ey Yahyâ!” dedi.
“Ey mü’minlerin emîri, hakikaten pek susadım.” dedim.
“Yerine dön.” dedi ve kendisi bizzat gidip mahzenden bir bardak su getirdi ve başım ucunda durarak, “Ey Yahyâ, buyur iç” dedi.
“Ey Emîr, bir hizmetliye emretseydiniz.” dedim.
“Onlar uyumaktadırlar.” dedi.
“Kendi suyumu alırdım.” deyince “Bir kişiye müsafirine hizmet ettirmek fenalık olarak yeter. Ey Yahyâ, sana bir hadîs rivâyet edeyim mi?” dedi.
“Buyurunuz.” dedim. Halife, kendi babaları yoluyla İbn-i Abbâs hazretlerinden rivayet edilmiş olan şu hadîs-i şerîfi nakletti:
“Kavmin efendisi ona hizmet edenidir.”


Nükte: Akıllı Vezir

Hindistan padişahlarından Cihangir'in gayet sevdiği bir atının, seyisi tarafından öldürülmesi üzerine hükümdar hiddetlenerek kılıcını sıyırır ve öldürmek üzere seyisin üzerine hücum eder.

Bu sırada hükümdarın yanında bulunan vezir, cezalandırma işinin kendisine verilmesini rica ettikten sonra seyise üç büyük kabahatte bulunduğunu söyler:
Birincisi atı öldürmek, ikincisi padişahı hiddetlendirmek ve üçüncüsü padişah bir at için bir adam öldürmüş diye halk arasında padişahın adının kötüye çıkmasına sebep olmak.

Cihangir, vezirinin bu sözleri üzerine hareket tarzının yanlış olduğunu anlayarak seyisi affetmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/16.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 17 Aralık 2012, 11:27:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İlim öğrenmeye sabah erkenden çıkın. Zira ben Rabb’imden sabahın erken vaktini ümmetim için bereketli kılmasını istedim.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 4 Safer 1434 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1428

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)

Şeyh Ebu'l-Hayr Muhammed El-Cezerî

İmâm Cezerî (r.h.), Şam’da dünyaya gelmiştir. (M. 1350) 13 yaşında Kur’ân-ı Kerim’i ezberlemiştir. 18 yaşında iken yedi kıraati öğrenmiş ve aynı yıl hacca gitmiştir. Sonraki sene Mısır’a giderek on kıraati (kırâat-i aşere), sonra on iki kıraati, ardından da on üç kıraati öğrenmiştir. Şam ve Mısır’da Dimyâtî, Eberkûhî, İsnevî, Ebûlfidâ İbn-i Kesîr ve Bulkînî gibi âlimlerden tefsîr, fıkıh, hadîs, usûl, meânî ve beyân ilimlerini tahsîl ederek icâzet aldıktan sonra kıraat ilminde ders vermeye başlamış ve İslâm âleminin neredeyse her tarafında birçok halk Kurân’ı ve kırâat-i aşereyi ondan öğrenmiştir. Şam, Bursa, Mâverâünnehr’i dolaşmış Mekke ve Medîne’de ve buralara giderken geçtiği her yerde halkın her sınıfından insanlar gerek âlim gerek esnaf hattâ sultânlar, hepsi ondan kırâat ilmini ve vecihlerini öğrenmişlerdir.

Mekke ve Medine’de ikâmetinde H. 823 yılında Haremeyn imamı kendisinden Kur’ân-ı Kerîm’in kıraatı (okunması)na dair ilimler okumuştur. Bu sıralarda kıraate dair “Kitabü'n-Neşr fi'l-kırââti'l-aşer, muhtasarı olan et-Takrîb ve tahbîru't-teysîr fi'l-kirââti'l-aşre ve büyük ve küçük Tabakâtu'l-kurrâ’yı yazmıştır.
Şiraz şehrinde vefat etmiş ve kendi inşa ettirdiği Dâru’l-Kurrâ’nın bahçesine defnedilmiştir (M. 1429). Allah ondan, onun selef ve haleflerinden razı olsun.
Merhum el-Cezerî’nin dört oğlu ve üç kızı vardı. Bütün çocukları da Kur’ân-ı Kerîm’i tertil üzere okuyan kurra ve hadîs hafızı idiler.

Emir Timur, el-Cezerî’yi Maveraünnehir’e götürdüğünde onun için büyük bir ziyafet tertip etmişti. Emir Timur ziyafet sofrasında ilim adamlarını sağ tarafına, emirlerini sol tarafına oturtmuş ve el-Cezerî’yi, Seyyid Şerif’in önüne geçirmişti. Sebebi sorulduğunda şöyle cevap vermişti: “Kitab ve Sünnet’i çok iyi bilen ve bir müşkili olduğunda bizzat Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) danışarak çözen birini nasıl öne geçirmem.”

En meşhur eseri Kur’ân-ı Kerîm tecvidine dâir el-Mukaddime ile Kur’ân-ı Kerîm’in kıraatlerine dâir Tayyibetü'n-neşr fi'l-Kırâati'l-aşr’dir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/17.html)
Başlık: Allâh'ı Seven Onu Seveni ve Onun Sevdiği Her Şeyi Sever
Gönderen: Mücteba - 18 Aralık 2012, 12:07:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Aralık Salı 2012

Hicrî: 5 Safer 1434 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1428

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)

Allâh'ı Seven, Onu Seveni ve Onun Sevdiği Her Şeyi Sever

İmâm Gazâlî Hazretleri buyurdular: "Güzel ahlâk sevmeyi, birlik ve beraberliği icap ettirdiği gibi kötü ahlâk da düşmanlığı ve çekememezliği icap eder."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
• “Mü’min, sever ve sevilir. Başkası ile geçinemeyen ve kendisi ile geçinilemeyen kimsede hayır yoktur.”
• “Birbiri ile buluşan iki (din) kardeşi bir diğerini yıkayan iki el gibidir. Allâhü Teâlâ, birbirine ülfet eden her iki mü’minin her birini diğer arkadaşı sebebi ile hayırla mükâfâtlandırır.”


Sevmek ve dostluk ya Allâh içindir veya dünya içindir.
Bu da dört kısımdır.
Birinci kısım, bir şeyi yaratılışından ve tabiatından dolayı seversin. Eğer bu sevmek her hangi bir maksada dayanmadan bir akarsu, çiçek, çimenliğe bakmak gibi olursa bu mübahtır. Ne övülür ne de kötülenir. Eğer fenâ bir maksadla olursa o kötüdür.

İkinci kısım bir kimseyi bir menfaat elde etmek için sevmektir. Burada aslında sevilen şey o elde edilecek menfaattir. Eğer sevilen şey dünyaya ait ise bu Allâh için bir sevgi değildir. Talebenin hocasını ilim tahsîli için sevmesi gibi. Zira burada sevgi ilmedir. Onu Allâh’a yaklaşmak için değil onunla mal ve mülk kazanmak ve insanlar nazarında makbûl olmak için seviyor.

Üçüncü kısım, bir şeyi dünyâdaki menfaati için değil de âhiretteki menfaati için sever. Mesela bir kimse hocasını yahud şeyhini hayırlı amel işlemesine yarayacak ilim öğrettiği için sever. Eğer ilim ve amelden maksadı âhirette kurtuluşa ermek olursa bu Allâh yolunda sevgidendir. Yine hoca da talebesini sever. Zira, onun sebebi ile Allah katında kıymeti artar.

Dördüncü kısım, Allâh’ı kendi zât-ı ilâhîsi için sevmektir. Bu en yüksek ve en ince derecedir. Allâh’ı seven, onu seveni ve onun sevdiği her şeyi sever.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/18.html)
Başlık: “Ehl-i kitâb’a dine âit hiçbir şeyi sormayın”
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2012, 10:39:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki eğer bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilen (Kitaba, dîn)e iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Aralık Çarşamba 2012

Hicrî: 6 Safer 1434 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1428

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)

“Ehl-i kitâb’a dine âit hiçbir şeyi sormayın”

Hz. Ömer (r.a.), Ehl-i Kitab’a ait eline geçen bazı sahifelerle gelip Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûrunda okuyunca Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) gazablandılar ve şöyle buyurdular:

“Muhakkak ben sizlere taptaze ve tertemiz olanı getirdim. Siz onlara (Ehl-i Kitâb; Yahûdî ve Hıristiyanlara) -dinî- hiçbir şeyi sormayınız... Nefsim kudretinde olan Allâh’a andolsun ki eğer Mûsâ aleyhisselam hayatta olsa bana uymaktan başka yol bulamazdı."

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde ise:

“…Ehl-i Kitâb’a dîne ait hiçbir şeyi sormayın.” buyurdular.

Abdullah İbn-i Abbâs (r.a.) buyurdu: "Ey Müslüman topluluğu, peygamberinize indirilen Kurân-ı Kerîm taptaze olup halen sizler onu okumakta olduğunuz halde ve ona asla bir şüphe karışmamış iken ehl-i kitâba nasıl bir şey sorarsınız. Halbuki muhakkak Allâhü Teâlâ size bildirmiştir ki ehl-i kitâb Allâh’ın onlara indirdiğini değiştirip elleriyle tahrif ettiler. Sonra biraz para almak için “Bu, Allah tarafındandır.” dediler. Size gelen ilim, onlara bir şey sormanızı yasaklamıyor mu? Hayır, Vallâhi onlardan hiç bir adam sizin dininizi sormazken sizin onlara sormanız aslâ câiz olmaz."

Muhammed bin Vazzâh’a Hıristiyanların bilginlerinden birisi: “Müslümanların kitabı nasıl böyle ne bir ziyade ne de bir noksanı olmadan kaldı. Bizim kitabımız ise böyle değildir.” deyince o şöyle cevap verdi:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, kitabınızı muhafaza etmeyi size (Ehl-i kitap âlimlerine) havale etti ve Mâ'ide sûresinin 44. âyetinde sizleri Allâh’ın kitâbını muhâfazaya memûr ettiğini bildirdi. Bizim kitabımız için ise Hicr sûresinin 9. âyetinde “Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, herhalde biz onu muhafaza da edeceğiz.” buyurdu ve Allâhü Teâlâ muhâfazasını bizzat üzerine aldı. Onda ne bir ilaveye ne de bir çıkarmaya asla imkân yoktur."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/19.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 20 Aralık 2012, 10:37:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İbrahim aleyhisselâmın ateşe atıldığı zaman en son sözü ‘Hasbiyellâhü ve ni’me’l-vekîl’ olmuştu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Aralık Perşembe 2012

Hicrî: 7 Safer 1434 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1428

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)

“Ey Ateş! Serin ve Selâmet ol”

Hz. İbrahim (a.s.) kavmini putlara tapmaktan vazgeçip Allâhü Teâlâ’ya ibadete davet ediyor fakat onlar bundan vazgeçmiyorlardı. Bir bayram günü herkes bayram yerine gitti. Hz. İbrahim hasta olduğunu söyleyip gitmedi. Putların bulunduğu yere gitti ve bir balta ile hepsini kırdı, sonra da elindeki baltayı en büyük putun boynuna asarak oradan ayrıldı.

Halk, bereketlensin diye putların yanına bıraktıkları yemekleri almaya geldikleri zaman putlarının halini görünce Nemrut’a ‘İbrahim, putlarımıza dil uzatıyor, onlarla alay ediyordu. Bunu ancak o yapmıştır.’ dediler. Huzuruna çağırıp “Ey İbrahim! Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın.” diye sordu. Hz. İbrahim de “Belki de şu büyüğü yapmıştır. Eğer konuşurlarsa onlara sorunuz. Kendisiyle beraber küçük putlara da tapmanıza kızmış ve onları kırmıştır.” deyince biraz insafa geldiler. Sonra ‘Bunların söz söylemediğini sen de biliyorsun,’ dediler. Bunun üzerine onlara nasihat etti, “O halde Allâh’ı bırakıp da size hiç bir fayda ve zarar veremeyecek putlara mı tapıyorsunuz?” dedi.

Fakat, neticede Hz. İbrahim’i zindana attılar. Yedi yıl zindanda kalan Hz. İbrahim hakkında Nemrut ve kavmi yakılarak öldürülmesine karar verdiler. Üç ay boyunca, odunlar toplanıp yığıldı. Her taraftan tutuşturulan odunlar yanınca pek şiddetli bir ateş meydana geldi. Havada uçan kuşlar bile bu ateşin şiddetinden yanıp kavruluyordu. Hz. İbrahim’i bu ateşe nasıl atacaklarını bilemiyorlardı. Yanlarına lânetli İblis, insan suretinde gelip onlara mancınığı öğretti. Onlar bir mancınık yapıp ona bağlıyarak Hz. İbrahim’i ateşe attılar. Allâhü Teâlâ “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol.” buyurdu ve ateşin yakıcı ve sıcak tesiri yok oldu, bir bahçe, bir gülzar oldu. Orada yedi gün kalan Hz. İbrahim’in bu harikulâde halini Nemrut gördü. Yanına melekler insan suretinde gelip oturuyorlardı.

Bu mucize karşısında Nemrut Hz. İbrahim’in oradan çıkmasını istedi ve onu serbest bıraktı. Fakat batıl dininden ayrılmadı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/20.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Elbette Tevbeleri Kabul Eder
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2012, 11:25:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim benim kabrimi vefatımdan sonra ziyâret ederse, beni hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Aralık Cuma 2012

Hicrî: 8 Safer 1434 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)

Allâhü Teâlâ Elbette Tevbeleri Kabul Eder

Hz. Ali (k.v.) anlattı: “Biz Resûlullâh Efendimiz’i (s.a.v.) defnettikten sonra bir A’râbî geldi. Kendini Resûlullâh’ın mübârek kabrine attı, toprağından başına saçtı ve şöyle dedi:

“Yâ Resûlallâh! Sen buyurdun, biz sözünü dinledik. Sen Allâh’dan kabını doldurdun, biz de senden doldururduk.

Allâhü Teâlâ’nın sana “…Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret dileseler, peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allâh’ı Tevvâb, Rahîm bulacaklardı…” (Nisâ sûresi, âyet: 64)” indirdiği şey için sana geldim. Ben dahi nefsime zulmettim ve istiğfâr etmen için sana geldim.”

Bunun üzerine kabr-i şerîfden “Muhakkak günahın bağışlanmıştır.” diye nidâ olundu.


Ashab-ı Kirâm'ın Biatı

Ubâde bin Sâmit (r.a.) rivayet ediyor:

Etrafında ashâbından bir cemaat olduğu halde Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki:

Allâh’a (ibadette) hiçbir şeyi şerîk etmemek (ortak koşmamak), hırsızlık yapmamak, zina etmemek, evladınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla (kimseye) iftira etmemek, hiçbir (emr-i) mârufta isyan etmemek üzere bana bîat ediniz.

Sizden kim ahdinde durursa ecri ve mükâfatı Allâh’a aittir.

Kim bunlardan birini yapar da, bundan dolayı dünyada iken azab ve sıkıntıya düşerse bu azab ona keffarettir.

Kim bunlardan birini yapar, Allâhü Teâlâ da onun yaptığını örterse, işi Allâhü Teâlâ’ya kalır. Allâhü Teâlâ dilerse onu affeder, dilerse ona azab eder.”

Biz bu şartlar üzere Resûlüllâh’a (s.a.v.) bîat ettik.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/21.html)
Başlık: Ebû'l-Hasan Harakânî'nin Kabrinin Bulunması
Gönderen: Mücteba - 22 Aralık 2012, 03:42:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhafaza için sabreden kimse, ateş korunu elinde tutan gibi olacak.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 9 Safer 1434 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

Ebû'l-Hasan Harakânî'nin Kabrinin Bulunması

Kars Kalesi, Üçüncü Murâd Han devrinde Ruslardan geri alınınca, kale tâmirâtı Lâlâ Mustafa Paşa’ya verilmişti. Tâmirât yapılırken askerlerden Hâfız Osman, rüyâsında Ebû’l Hasan Harakânî (k.s.) ona “Oğlum Hâfız Osman! Uzun müddetten beri toprak altında yatmaktayım. Paşana söyle, kabrimi ayan edip açığa çıkarsın, okunacak Fâtihalardan nasîbdâr olayım.” dedi. Hâfız Osman aynı rüyâyı ertesi gece tekrar gördü. Fakat cesâret edip Paşa’ya söyleyemedi. Üçüncü gece rüyasında Ebü'l-Hasan Harakânî, mütebessim çehresiyle bu defa şöyle buyurdu: “Oğlum Hâfız Osman! Gördüğün rüyâlar sâdık rüyâlardır. Makâmımın nerede olduğunu evvelki rüyâlarında söylemediğim için seni tereddütte bıraktım. Paşaya söylemeye cesâret edemedin. Şimdi dikkatlice dinle, târîf ediyorum. Yarın hemen paşaya çık ve söyle. Kaleiçi mahallesinde Kağızman Kapısı’na girdiğinde yirmi iki adım batı tarafına gidersin. Son adımın altında benim tabutum bulunur. Üzerimdeki kül ve toprak yığınlarını temizledikten sonra, hâlis topraktan üç arşın eşin, sandukam meydana çıkar. Kars Kalesi’ne doğru on sekiz adım götürür, oradan da üç arşın derinliğinde hâlis topraktan kabrimi eşer ve defnedersiniz. Başucuma bir de câmi inşâ edersiniz.”

Hâfız Osman gördüğü bu rüyâyı ertesi gün paşaya büyük bir heyecânla anlattı. Paşa bu askerini kucakladı; “Evlâdım! Sen de mi gördün bu rüyâyı? Evet, bir pîr-î fânî, bana da bu husûsu defâlarca rüyâda buyurdularsa da senin rüyân gibi tafsilâtlı olmadığından tereddüt ve endişe içindeydim. Elhamdülillah, bu endişeden beni kurtardın.” dedi.

Ertesi gün bütün halk ve askerî erkân, tekbir sesleriyle rüyâda târif edilen yere geldi. Tâbut çıkınca, Mustafa Paşa ulemânın müsâdesiyle tabutu açtı. Tâbuttan hoş bir koku yayıldı. Üzerindeki hırka henüz çürümemiş ve savaş sırasında yaralanan sağ bacağı ile sol pazusuna bağlanan mendillerden hâlâ kan damlamaktaydı.

Paşa gördüklerini sultana arzetti.

Sultan Üçüncü Murâd Hân, bir türbe ve câmi yaptırdı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/22.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Bir Mucizesi | Sirke
Gönderen: Mücteba - 23 Aralık 2012, 12:44:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İki nimet var ki, insanların birçoğu onda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 10 Safer 1434 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1428

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)

Peygamber Efendimiz'in Bir Mucizesi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicret yolunda bir bedevinin çadırına müsafir oldular. Çadırın sâhibi Ebû Ma’bed orada yoktu. Hanımı Ümm-i Ma’bed müsafirleri konuklamıştı. Çadırda hasta bir koyun yatıyordu. Yavrusu olmadığı gibi sağmal da değildi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, bunun memelerini sıvazladı ve mucize olarak çıkan sütten çadırda ne kadar kap kacak varsa hepsini doldurdu.


Sirke

Sirke gıdâ maddesi olarak kullanıldığı gibi temizlikte ve hekimlikte de kullanılır.

Sirke, elbiselerdeki mürekkep vesair başka lekeleri, sudan daha iyi temizler. Sirke hem soğutucu ve hem de ısıtıcı husûsiyete sâhiptir. Soğutuculuğu, harâret vermesinden daha kuvvetlidir.

Üzüm şırasından yapılan sirke, iltihaplı mideye faydalıdır, safrayı keser, zararlı ilaçların zararını giderir, vücutta katılaşan süt ve kanı çözer, mideyi temizler, bağırsakları tutar, susuzluğu keser. Yeni meydana gelmekte olan şişliklerin büyümesine engel olur, hazma yardım eder, balgama karşı faydalıdır, katı gıdâları yumuşatır ve kanı inceltir.

Sirke; sıcak olarak ağızda gargara yapılacak olursa, diş ağrılarına karşı faydalı olup, diş etlerini de kuvvetlendirir.

Parmakların uçlarında ve tırnak diplerinde meydana gelen dolama, ekzama, harâretli şişlikler ve ateş yanığına karşı faydalıdır.

Yaralara, kaşıntıya, haşerat sokmasına, ateş yanığına faydalıdır.

Çıban, yara, sivilce ve uyuza faydalıdır. Gülsuyu veya gülyağı ile birlikte kullanılırsa, baş ağrısı için iyidir.

Sirke iştahı açar. Bal ve pekmez şerbetlerine de katılır, buna sirke şurubu; sekencebîn denir.

Midede gastrit, yanma varsa sirke alınmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/23.html)
Başlık: İlim Yolunda Bir İbret | Izgarada Balık
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2012, 12:34:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh (s.a.v.) “Muhakkak öyle günahlar vardır ki, onları ne namaz, ne oruç, ne hac, ne de umre temizler.” buyurdu. ‘Onları ne temizler, yâ Resûlallâh!’ dediler. “(Helâl rızık için) Maîşet yolunda çekilen sıkıntılar.” buyurdu.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî el-Mucemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 11 Safer 1434 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)

İlim Yolunda Bir İbret

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri, ilim tahsil etmek için gittiği Cürcan’dan dönerken başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
“Haramiler yolumuzu kestiler ve yanımda ne varsa hepsini alıp gittiler. Ben de peşlerinden gidip onları takip ettim.

Reisleri dönüp bana:
‘Hadi, geri dön. Yoksa seni öldürürüz.’ dedi.

‘Sizden sadece, ders notlarımı geri vermenizi istiyorum. Zaten size faydası olacak bir şey de değil.’ dedim. ‘Neymiş o notların?’ diye sordu.

‘Şu çuvalın içindeki kitaplar, ben onları dinlemek ve yazmak için yerimi yurdumu terkettim.’ deyince güldü.

‘Sen ilim öğrendiğini nasıl söyleyebilirsin? Biz onları senin elinden aldık, sen de o ilimlerden ayrılmış oldun ve ilimsiz kaldın.’ dedi. Sonra da arkadaşlarından birine emretti, kitaplarımın olduğu çuvalı bana verdiler.”

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri şöyle devam etti:
"Allâhü Teâlâ beni irşad için bu haramileri karşıma çıkarıp konuşturdu. (Memleketim) Tus şehrine gelince, yazmış olduğum notlarımı ezberlemek için tam üç sene uğraştım ve tamamını ezberledim. Artık haramiler yolumu kesip kitaplarımı alacak olsalar bile ilmimi alamayacaklar, ilimsiz kalmayacaktım."

Izgarada Balık

Balık ızgarada daha lezzetlidir.
Yağlı balıklar ızgarada daha güzel olur.
Balık bir tabak içerisinde zeytinyağı ile bir iki kez çevirerek yağlanır.
Büyük balıkların -içi daha iyi pişmesi için- iki yanı bıçakla çizilir.
Balıklar ızgarada çok çabuk pişer. Orta ateşte pişirilir ve içi çatalla kontrol edilir. İçinde pembelik görülmüyorsa pişmiş demektir. Derisi yanmadan balık ızgaradan alınmalıdır.
Izgara yapılacak balık una bulanmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/24.html)
Başlık: Cömertlik
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2012, 10:37:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde daha güzeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Aralık Salı 2012

Hicrî: 12 Safer 1434 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1428

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)

Cömertlik

Cömertlik iki türlüdür:

Birincisi: Bir kimsenin, ihtiyaçlarını bildirip istemesinden önce verip ihsanda bulunmaktır ki bu tür cömertlik gayet makbul ve övgüye layıktır. Zira Hz. Ali (kerremallâhü vecheh)’den cömertlik sorulduğunda: “İstemeden önce verilen cömertliktir; istendikten sonra verilene ise cömertlik denmez; bu bir iyilik ve bağıştır.” buyurdular.

Bazı âlimler, ‘İhsanın kıymetli olanı, istenmeden verilendir.’ demişlerdir.
Bu da üç kısımdır.
• Bir kimse, sadece sevap ümidiyle diğer bir kimseye gelen bir zararı görüp, bu zararı giderir; veya bir kimsenin fakirliğini ve ihtiyaçlarını öğrenip telafi eder.
• Kendi malındaki ihtiyaç fazlasını, uygun yere ve hak sahiplerine götürüp yardım eder.
• Cömertlik, kişinin seciyyesinde yerleşmiş bir tabiat olduğundan, hak eden, hak etmeyen, övülen, kötülenen kim varsa, aralarında fark gözetmeksizin verilir.
Bu üçüncü kısmın, malına noksanlık getirecek kadar olması uygun olmaz. Zira bu, israf olur.

İkincisi: İstendikten sonra yapılan yardımdır.
Bu kısım cömert kişinin alâmeti:
Yardımda bulunduğu zaman, verdiği kişiye karşı güler yüzlü davranıp, sevinç içinde olmak; talepte bulunanın en küçük bir işaretiyle iktifa edip, meramını etraflıca anlatmasına ihtiyaç duymamaktır. Yani cömert olan kişiye lâyık olan: İsteyen, istediği şeyi ifade etmeye başlayınca, derhal anlayıp isteği yerine getirmeli ki, ihtiyaç sahibi sevinmek için beklemesin.

Vaad ile vaadin yerine getirilme zamanının arası uzamamalı. Zira beklemenin acılığı, ihsanın tatlılığını giderir.

Hulefâ-i Râşidîn (Rıdvânüllahi Taâlâ aleyhim ecmaîn) Hazretleri, kendilerinden, ihtiyaçlarının giderilmesini isteyenlere, dînin emri üzere yardımda bulunurlardı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/25.html)
Başlık: Sabrın Sonu Selâmet | Yaratılmışlara Hakaret Etmemek | Sağlık: Burun...
Gönderen: Mücteba - 26 Aralık 2012, 11:40:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cebrâil (a.s.) komşu (hakkı) husûsunda bana o kadar tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Aralık Çarşamba 2012

Hicrî: 13 Safer 1434 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1428

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)

Sabrın Sonu Selâmet

İmâm Suyûtî (r.h.) şöyle anlattı:

"Yûsuf bin Zenâtî, Resûlullâh Efendimiz Hazretleri’nin hânedânından bir hanımdan nakletti:

“Ben Medîne’de kalıyordum. Hizmetlilerden bazıları bana eziyet ediyorlardı. Ben Peygamber Efendimiz’den yardım istedim.

Mübârek ravzasından, “Senin benden alacağın örnek yok mudur? Benim sabrettiğim gibi sabret.” buyurdu.

Benim içimdeki sıkıntı kayboldu, gözüm hizmetlilerin yaptıklarını görmez oldu. Bana eziyet eden üç hizmetli de sonra öldüler."

Yaratılmışlara Hakaret Etmemek

Şeyh Tâcüddîn bin es-Sübkî anlatıyor:

Bir gün evimizin bahçesinde bir topluluk arasında bulunuyordum. Bu sırada ıslanmış bir köpek geldi. Neredeyse elbiselerimize dokunacaktı. Ben onu kovaladım ve “Ey köpek, ey köpeğin oğlu.” dedim.

Bu sırada babam Şeyh Takıyyüddîn (rh.) sesimi işitti. Dışarıya çıktığında “O hayvancağıza niçin fena söz ettin.” dedi.

“Ben sadece doğru olanı söyledim.” deyince  “Evet lakin bu söz ağzından kötülemek ve hakaret kasdıyla çıkmıştır. Bu ise edebe hiç uymayan bir harekettir.” dedi.

Hakikaten bu faydalı bir ikazdır. Hiçbir yaratılmışa -sıfatı ile de olsa- hakaret kasdıyla hitap etmek edebe uygun olmaz.


Sağlık: Burun Tıkanıklığı İçin

Soğuk algınlığından tıkanan burnu açmanın pratik çarelerden birisi bir kapta suyu kaynatıp, buharını birkaç dakika solumanız, burnu rahatlatacaktır. Yanmamak için dikkatli olmak lazımdır.

Burun spreyi ve burun damlası, tıkanıklığı hızla azaltırlar. Ancak alışkanlık yapmaması için kısa bir müddet kullanılmalıdır. 3-4 günden fazla kullanılmamalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/26.html)
Başlık: Hâbil ve Kâbil
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2012, 12:11:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İki kişi vardır ki kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ onlara rahmet nazarıyla bakmaz: Sıla-i rahmi (yakın akraba ile münasebeti) terk eden ve kötü komşu.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Aralık Perşembe 2012

Hicrî: 14 Safer 1434 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1428

Ayasofya'nın İnşası (537)

Hâbil ve Kâbil

Hz. Havva anamız, her doğumda biri oğlan diğeri kız olmak üzere iki çocuk dünyaya getirirdi. Böylece çocuklarının sayısı kırka ulaşmıştı. O zaman insanların çoğalması için her erkek çocuk, kendisiyle beraber doğan ikiz kardeşi ile değil başkası ile olan kız kardeşi ile evlenebilirdi. Kâbil, kendisiyle beraber doğmuş ve daha güzel olan İklima ile evlenmek istemiş, bunun câiz olmadığını Hz. Âdem kendisine bildirmiş, fakat Hz. Âdem'in bu sözünü dinlememiş arzusunda ısrar etmişti.

Bunun üzerine Âdem (a.s.) bu oğullarına birer kurban kesmelerini söyledi. Böylece kurbanı Allah katında kabul olunanın haklı, diğerinin hatalı olduğu ortaya çıkacaktı. O zaman ki, ilâhî âdete göre kabul olan kurbanlar gökten gelen beyaz bir ateş tarafından yeniliverirdi.

Kâbil ile Hâbil de birer kurban takdim ettiler. Ateş Hâbil’in kurbanını yedi, Kâbil'in kurbanı ortada kaldı. Bu hadise üzerine Kâbil, kardeşi Hâbil'e karşı haset beslemeye başladı.

Hz. Âdem, Beytullah’ı ziyaret için Mekke-i Mükerreme’ye gittiği bir sırada Kâbil, Hâbil ile münakaşa etti ve onu uykuda iken başına taşla vurarak öldürdü. O zaman Hâbil henüz yirmi yaşında idi. Kâbil, yaptığı bu cinayetten dolayı Hz. Âdem’in reddi üzerine Yemen’deki Aden’e gitti. Orada kendisine şeytan musallat oldu ve dedi ki: "Hâbil ateşe taptığı için onun kurbanını ateş yedi. Sen de senin ve zürriyetin için bir ateşgede (ateş evi) yap." Kabil de bir ateşgede yaptı. Ateşe ilk tapan, Kâbil’dir. Bir torununun kendisine attığı bir taş ile ölüp gitmiştir.

Hâbil’in öldürülmesinden elli sene geçmiş, Hz. Âdem’in ömrü de yüz otuz seneye ulaşmıştı ki, Hz. Havva Şit adındaki oğlunu doğurmuştur. Şit (a.s.), Allâh’ın hediyesi mânâsınadır. Kendisine peygamberlik verilmiş, elli sahife nâzil olmuştur. Nuh (a.s.) Şit’in (a.s.) neslindendir. Nuh tûfanı zamanında Kâbil’in bütün evlâdı boğulmuş, Allâhü Teâlâ, yalnız Şit’in (a.s.) neslini kıyâmet gününe kadar bâkî kılmıştır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/27.html)
Başlık: Kabir Azabının İki Sebebi | Beyit
Gönderen: Mücteba - 28 Aralık 2012, 10:34:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü'l-kayyûm ve elif lâm mîm Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm’ muhakkak bunlarda ism-i a’zam vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Aralık Cuma 2012

Hicrî: 15 Safer 1434 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1428

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)

Kabir Azabının İki Sebebi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün sahibleri azâb olunan iki kabrin yanından geçiyordu.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Bunlar azab çekiyorlar. Hem de azab görmeleri büyük saydıkları bir iş için de değildir. Bunlardan birisi, idrarından sakınmazdı, diğeri de laf taşıyıcılık etmeğe çalışırdı.” buyurdu.

Sonra yaprakları koparılmış taze bir hurma dalı aldı. Bunu ikiye böldü. Her kabre bunlardan birer parça dikti.

Ashâb-ı Kiram "Yâ Resûlallâh! Bunu niçin diktiniz?" diye sordular.

Resûl-i Ekrem "Bu ağaçlar kurumayıp taze kaldıkça, azablarının hafifleyeceğini ümid ediyorum", buyurdu.

‘İdrar sıçratmak ve koğuculuk (laf taşımacılık) yapmak aslında küçüktür.’ denilmek istenilmiyor. Birkaç damla idrardan ne çıkar diye çekinilmemesi; birkaç dedikodunun ağızdan çıkıvermesi cihetiyle küçük sayılmıştır. Fakat aslında birisi sıhhî ve medenî, öbürü de ahlâkî ve aynı zamanda her ikisi dinî pek büyük birer kusurdur."

Birisi zâhirde, öbürüsü bâtında yani manevi birer pisliktir. Hele koğuculuk büyük bir musîbettir. Bir milletin ferdleri arasında koğuculuğun yayılması ve âdeta kaçınılması lâzım gelen bir kusur sayılmaması cemiyette büyük bir kargaşaya sebep olur.

Bunun için Kur'ân-ı Kerîm'de -meâlen- “Siz bu (söz taşımayı) kolay (vebal yok) zannediyorsunuz. Halbuki o Allâhü Teâlâ katında büyük (günah)dır.” (Nur sûresi, âyet 15) buyrulmuştur.

Beyit:
Ne rütbe mürtefi' bünyâddır kasr-ı tevâzu' kim
Rıyâz-ı cennete nazar kâbildir zemîninden

Açıklama: Tevâzû evi, o kadar yüksek bir binadır ki, zemininden bile cennet bahçelerine bakmak mümkündür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/28.html)
Başlık: Peygamberimiz'in Bir Tavsiyesi |"Allah da Seni Nurlandırsın"| Sağlık:Zayıflamak
Gönderen: Mücteba - 30 Aralık 2012, 02:23:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yediğiniz yemeği, Allâhü Teâlâyı zikir ile ve namaz ile eritiniz. Yemeğin üzerine uyumayınız. Zira bundan dolayı kalbleriniz kararır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Aralık Cumartesi 2012

Hicrî: 16 Safer 1434 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)

Peygamberimiz'in Bir Tavsiyesi

Bir adam Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) gelerek ‘Bana bir tavsiyede bulun yâ Resûlallâh!’ dedi.
Resûlullâh (s.a.v.) “Öfkelenme!” buyurdu. Adam birkaç defa tekrar sordular.
Resûlullâh (s.a.v.) her defasında “Öfkelenme!” buyurdu.(Mektubât-ı İmam-ı Rabbânî (k.s.) 1/98)


"Allah da Seni Nurlandırsın"

Ashâb-ı Kirâm’dan Temîm ed-Dârî (r.a.) Şam’dan Medine’ye yanında birçok kandil, yeterince yağ ve ip getirdi. Medîne’ye vardığında Cuma günüydü. Hizmetçilerinden Ebu’l-Berrâd’a, kalkıp ipi bağlamasını, kandilleri asmasını, onlara su ve yağ koyarak fitili takmasını emretti. O da denileni yaptı. Temîm ed-Dârî, güneş batınca hizmetçisine kandilleri yakmasını söyledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mescide gelip içerinin aydınlık olduğunu görünce “Bunu kim yaptı?” diye sordu. Oradakiler “Temîm yaptı, yâ Resûlallâh!” dediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Temîm’e şöyle buyurdular; “İslâm'ı nurlandırdın ve İslâm’ın mescidini süsledin. Allâhü Teâlâ da seni dünyâ ve âhirette nurlandırsın.”


SAĞLIK: Zayıflamak İçin Bazı Tavsiyeler

• Yemekleri küçük tabaklarda almalı, öğün atlamamalı,
• Bol sebze ve meyve yemeli, bol su içmeli,
• Hamur işi, çikolata, tatlı gibi enerjisi yüksek gıdaları azaltmalı,
• Bir şeyler yemek istediğinizde onu unutturacak başka şeylerle meşgul olmalı,
• Ve mümkün olduğunca hareketli olmalıdır. Mesela, merdiven ile inilip çıkılabilecek bir yerde asansör kullanılmamalı, yakın mesafelere yürüyerek gidilmelidir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Selim, Kız: Fehime


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/29.html)
Başlık: Halife'ye Nasihatler | FIKRA: Davul Ne Zaman Çalınır?
Gönderen: Mücteba - 30 Aralık 2012, 02:36:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bir müslümanın dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Aralık Pazar 2012

Hicrî: 17 Safer 1434 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1428

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)

Halife'ye Nasihatler

İmam Mâlik bin Enes’den (r.a.) nakledilmiştir: Bir gün halife Ömer bin Abdülaziz’in (r.a.) huzuruna, Muhammed bin Ka’b geldi ve şöyle nasihat etti:

Ey mü’minlerin emiri! Bu fani dünya bir kazanç mahallidir ki, insanlardan bazısı işlediği hayırlı amellerle yarın kıyâmet pazarında geçerli olacak halis kumaşlar kazanıp âhiret çarşısında nihayetsiz kârlar elde eder. İnsanların bazısı da kendisine zarar ve ziyan olacak ne kadar kötülükler ve çirkinlikler varsa, hepsini toplamakla meşguldür.

Ey mü’minlerin emiri! Birkaç günlük dünya ikbaliyle gurura kapılıp, ecelin pençesine hazırlıksız yakalanmamak için; bu fani âlemde âhiret saâdetinin sermayesi olacak sevaplar işle, hayırlar yap. Yoksa özürlerin kabul olunmayacağı Allâh’ın adalet divanına vardığında; biriktirdiğin mallar ve geride bıraktığın eşyanın sana bir faydası olmaz. Çünkü dünyada bıraktığın mallar senden sonra adını dahi anmayan ve istifade ettikçe hamd ve senada bulunmayan vârislerin tarafından bölüşülür.

Ey mü’minlerin emiri! Cennette imrenilen makama kavuşmayı gerektiren amelleri işle, günah işlemekten kaçın.Yarın izzet sahibi olan Hazreti Allâh’ın huzuruna giderken sana yol azığı olacak sevap işlemeye gayret et ve bu yolda öncülük et. Bu fâni pazarda ömür sermayesini harcayarak, âhiret pazarında meteliksiz kalma! Helakine sebep olacak günahlara düşme!.

Ey mü’minlerin emiri! Allâh’tan kork! İyilik ve ihsan kapılarını bütün insanlara açık tut! Mazlumlara yardımcı olduğun gibi, zâlimlerin zulmüne de engel ol!"


FIKRA: Davul Ne Zaman Çalınır?

Baba ile oğlu konuşuyorlar:
– Baba, bana davul al!
– Oğlum, başka bir oyuncak iste. Davul alırsam, sonra beni çalışırken rahatsız edersin.
Yok baba, sen çalışırken çalmam, uyurken çalarım!


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/30.html)
Başlık: Sabreden fakir mi şükreden zengin mi hayırlıdır? | Resûlullâh'ın Mübarek İsmi...
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2012, 12:38:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Pazartesi 2012

Hicrî: 18 Safer 1434 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

Sabreden fakir mi şükreden zengin mi hayırlıdır?

Bazıları ikisinin de fazilette eşit olduğunu söylemişlerdir.
Muhakkak insanlar kısım kısımdır.
Onlardan biri zengin olduğu halde dosdoğru hal üzere bulunandır. Eğer fakir olsaydı bu hal onu Allâhü Teâlâ’ya isyana götürürdü. Bu kimsenin zenginliği, kendisi için fakirliğinden daha hayırlıdır.

İkincisi, fakirlikde dosdoğru yolda iken, zenginlik hali bozarak onu isyana taşıyan kimse içinse fakirlik zenginlikten hayırlıdır.

Üçüncüsü, her ikisi de hayırlıdır. Fakirlik halinde rıza, sabır gibi vazîfeleri yerine getiren, zengin olduğunda da Allâh’ın bu nimetine şükrederek ihsanda bulunan ve malını din ve dünyası için faydalı olarak harcayan kimsedir.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) çoğu hâli Allâh onu Hayber, Fedek, avâlî köylerinin ve Benî Nadîr’in malı ile zengin kılıncaya kadar fakirlik üzere idi. Peygamberlere ve evliyâya gelen her gün bir öncekinden daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) son zamanlarında ise zengin idi. Lâkin o zenginlik vaktinde de fakirlik zamanında olduğu gibi gayet cömert idi.

Resûlullâh'ın Mübarek İsmini Anmak

Hz. Âdem, oğlu Şît aleyhisselâma şöyle tavsiye etti:

“Ey oğul! Sen benden sonra benim halîfemsin. Yerime geçtiğinde en sağlam tutamak (kulp) olan takvâya sarıl. Ne zaman Allâh’ın adını ansan yanında Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)in adını da an. Zira ben arşın ayaklarında ve göklerde gittiğim her yerde onun ismini yazılı buldum. Rabbim beni cennetine yerleştirdiğinde onun adı yazılı olmayan bir köşk yahut oda görmedim. Muhammed aleyhisselâmın ismi hûrilerin boynunda, cennet ağaçlarının, hatta Tûbâ ağacının yapraklarında, Sidre-i Müntehâda, perdelerin her yerinde ve meleklerin gözleri arasında yazılı idi.
Sen onun adını dâima an, zira melekler hep onu anarlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/31.html)
Başlık: Îman Nedir?
Gönderen: Mücteba - 01 Ocak 2013, 13:29:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her (meşrû’ ve mübâh olan) iş bereketsizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ocak Salı 2013

Hicrî: 19 Safer 1434 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1428

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)

Îman Nedir?

Îman, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Allâhü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu hususları, hiç tereddüd etmeden tasdik etmektir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ buyurduklarının temeli; (imanın şartları): Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir.

Her müminin, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüd ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır.

Mesela, Kur'ân-ı Kerîm Allâh’ın kelâmıdır, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.

Yine Kur'ân-ı Kerîm'in kat'î olarak ve sarahaten; açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu; namaz, oruç, zekât ve haccın farz olduğunu; hırsızlık, zina ve şarap içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.

Îman kat’i sûrette kalb ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, zühd ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir.

Salih ameller ile kalb nurlanır, itikad kuvvetlenir; günahlarla da kalb kararır, itikad gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.

En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allâhü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip yasaklarından kaçınmak her mümin için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/1.html)
Başlık: Îmanın Şartları
Gönderen: Mücteba - 02 Ocak 2013, 10:52:42

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Îman; Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin hepsinin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmandır."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 20 Safer 1434 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1428

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)

Îmanın Şartları

(Âmentü billâhi) Allâhü Teâlâ'nın ulûhiyetine; yani, varlığı kendinden olduğuna ve bütün her şeyi yarattığına, ibâdete ancak onun layık olduğuna, zâtı ile kâim olan sıfatlarının sonradan olmadığına ve hiçbir suretle şerîki (ortağı) ve nazîri (benzeri) olmadığına ve yarattıklarından bir şeye aslâ benzemediğine inandım.

(ve melâiketihî) Allâhü Teâlâ'nın meleklerinin şerefli kulları olduklarına ve onunla peygamberleri arasında vahye sadık ve emîn vâsıta olduklarına inandım.
Melekler latîf nûrânî varlıklardır. Türlü sûretlerde görünürler ve onlarda erkeklik ve dişilik yoktur. Adedlerini ancak Allâhü Teâlâ bilir.

(ve kütübihî) Allâhü Teâlâ'nın kitâblarını Cebrâîl (a.s.) ile peygamberlerine Hak dîni beyân için gönderdiğine inandım.
Kurân-ı Kerîm diğer kitâblardan sonra peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma nâzil olduğundan diğerlerinin hükmü kalmamıştır, ondan başkasını okumak ve hükmüyle amel etmek câiz değildir.

(ve rusülihî) Allâhü Teâlâ'nın insanlardan nice kâmil zâtları sırf ilâhî lütfu olarak peygamberlik şerefi ile şereflendirip onların elinde mucizeler yarattığına ve her birinin zamanlarında insanları Allâh’ın emrettiği dîne davet ettiklerine inandım. Peygamber Efendimiz insanların ve cinlerin tamamına gönderilmişdir ve dîni kıyâmete kadar bâkîdir ve Kur'ân-ı Azîm onun en büyük mûcizesidir.

(ve'l-yevmi'l-âhiri) Âhiretin olduğuna inandım. Âhiret günü bütün ölülerin diriltilip kabirlerinden kalkmasına ve hepsinin mahşer meydanına toplanmasına, amel defterlerinin verilmesine ve hesaba çekilmelerine, kötülük ve iyiliklerin tartılmasına, sırât köprüsünden geçilmesine, cennet ehlinin cennete ve cehennem ehlinin cehenneme girmesine, ebedî mükâfât ve ebedî azâbın hak olduğuna inandım.

(ve bi'l-kaderi; hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ) kadere; Bütün hayr ve şerrin hepsinin Allâhü Teâlâ'nın bilmesi, dilemesi, takdîri ve yaratması ile olduğuna inandım.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/2.html)
Başlık: Mekke-i Mükerreme'nin Fethi
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2013, 10:30:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmeti helâk olan peygamberler Mekke’ye gelir ve orada beraberindeki ümmetiyle vefât edene kadar ibâdet ederlerdi. Nûh, Hûd, Sâlih, Şuayb (aleyhimüsselâm) orada vefât etmişler ve kabirleri de Zemzem ile Hıcir arasındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Ezrakî, Ahbâr-ı Mekke)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 21 Safer 1434 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1428

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)

Mekke-i Mükerreme'nin Fethi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke müşrikleri ile Hudeybiye'de sulh imzalamıştı. Fakat müşrikler Hicretin 8. senesinde bu anlaşmayı bozmuşlardı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz Ramazân-ı Şerîf'in onuncu gününden sonra on bin kişilik bir ordu ile Medîne-i Münevvere’den hareket etti. Yolda Benî Süleym kabîlesi de orduya katıldı.

Fahr-i Âlem Efendimizin muhterem amcası Abbas (r.a.) evvelce Müslüman olmuş fakat Mekke-i Mükerreme'de durduğu için Müslümanlığını gizlemişti. Müslüman olduğunu ilân edip çıkmış ve Medîne-i Tâhire'ye gelmekte iken İslâm ordusuna rast geldi ve bu kudsî ordu ile tekrar Mekke-i Mükerreme'ye döndü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Yâ Abbas!. Sen muhacirlerin sonuncusu oldun.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem Hazretleri (s.a.v.) “Kureyş tarafından taarruz olunmadıkça harp etmeyiniz!” diye emretmişti. İslâm ordusu harp etmeksizin Mekke-i Mükerreme'ye girdi. Tekbir sadâları dağları, taşları titretiyordu. Yalnız Hâlid bin Velid'in (r.a.) fırkası Handeme'de taarruza uğradığından savaşa mecbur olmuş ve bir hücumda düşmanı dağıtmıştı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Mekke-i Mükerreme'ye girecekleri sırada Hak Teâlâ Hazretleri'nin lütuf ve ihsanına teşekkür için mübarek başlarını üzerinde bulunduğu devesinin boynu üzerine doğru uzatarak secdeye kapandı.

Cuma günü idi, halk Harem-i Şerifte toplanmıştı. Vaktiyle Resûlullah'a vermiş oldukları eziyetleri anarak bugün kendilerine ne yapılacağını düşünüyorlardı. Halbuki, o Peygamber-i Âlî-şân Hazretleri hepsini affetti, “Haydi gidiniz, hepiniz azatsınız, hürsünüz!” diye buyurdu ve Beytullah'ın etrafındaki ve içindeki putları kırdırıp Kâbe-i Muazzama'yı temizletti. Mekke-i Mükerreme'deki erkekler, kadınlar akın akın gelip Müslüman oldular. Şimdiye kadar Resûl-i Ekrem'e düşman olanlar, artık onu kendi canlarından ziyâde seviyorlardı.
Resûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), zilkâde ayının son günlerinde Medîne-i Münevvere'ye döndüler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/3.html)
Başlık: Hanımların Efendisi Hazreti Fâtıma | Kıblenin Tesbiti ve Kıble Saati
Gönderen: Mücteba - 04 Ocak 2013, 10:29:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Kızım) Fâtıma, cennetteki kadınların efendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 22 Safer 1434 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)

Hanımların Efendisi Hazreti Fâtıma

Hazret-i Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Bir gün Resûlullâh'ın (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Hazret-i Fâtıma geldi. Yürüyüşü tıpkı Resûlullâh'ın (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Resûlüllâh (s.a.v.) onu “Merhaba ey kızım!” diye taltif ettikten sonra yanına oturtup kulağına gizlice bir şeyler söylediler. Hazret-i Fâtıma ağladı. Tekrar bir şeyler söyledi Hz. Fâtıma güldü.

Ben, ‘Resûlüllâh'ın (s.a.v.) söylediği ne idi ki önce ağladınız, sonra güldünüz?' diye sordumsa da cevap olarak “Resûlüllâh'ın sırrını kimseye ifşa etmem” dedi.

Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal ettikten sonra tekrar sordum. Şöyle dedi:

Birinci fısıldadığında “Cebrâîl, Kur'ân-ı Kerîm'i talim için senede bir defa bana gelirdi. Bu sene iki defa geldi. Öyle zannediyorum ki ecelim yakındır. Ehl-i beytim içinde de bana ilk önce sen kavuşacaksın ve ben sana güzel selef olacağım” buyurdular. Ben de ağladım. İkinci defasında;

“Ey Fâtıma! Sen bütün âlemlerin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?” buyurunca mesrur olup güldüm.

Hz. Fâtıma, Resûlullâh'ın  (s.a.v.) âhirete irtihalinden 6 ay sonra, hicretin on birinci senesi, Ramazan ayının 3. günü; salı gecesi vefat ettiler. (RadıyAllahu anhâ)


Kıblenin Tesbiti ve Kıble Saati

Takvimizde “Yatsı vakti”nin yanında “Kıble S.” başlığı altındaki sütun kıble saatidir. Kıble saati güneşe bakılarak kıblenin tesbit edilebildiği saattir.

Kıble tespiti ve kıble saati hakkında daha fazla bilgi için 27 Mayıs - 15 Temmuz arkasındaki “Dünya kıble günü” yazılarına ve takvimimizin sonundaki yazılara bakılabilir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/4.html)
Başlık: İslâm'ın Beş Esası
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2013, 07:42:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dikkat ediniz. Vücudda bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün cesed iyi olur, o bozuk olursa bütün cesed bozuk olur: Dikkat ediniz, o kalbdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 23 Safer 1434 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması (1799) • Medine-i Münevvere'yi Sel Bastı (1918) • Adana'nın Kurtuluşu (1922)

İslâm'ın Beş Esası

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

İslâm dîni beş temel üzerine kurulmuştur:

• Allâh'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek,
• Namaz kılmak,
• Zekât vermek,
• Hacca gitmek ve
• Ramazan orucunu tutmak.”

Bu esâslardan herhangi birini inkâr eden bir şahıs Müslümanlık şerefinden mahrum olur, dinden çıkar.

Bir kimsenin müslüman olabilmesi için, evvelâ Allâhü Teâlâ'nın varlığına ve Hz. Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve peygamberi olduğuna kalbi ile îmân etmesi ve -müslüman olduğuna hükmedilmesi için- imânını dili ile ikrâr etmesi, söylemesi lâzımdır. Bu şehâdet İslâmiyet'in ilk ve en büyük şartıdır.

Îmân, kalbe âit bir hâl olduğundan, dil ile şehâdet ederek ikrarda bulunmayanın dünyâda müslümanlığına hükmedilmez.

Namaz, zekât, hac, oruç da İslâmiyet'in birer şartıdır. Bunların farz olduğuna kalb ile îmân etmek ve şartları bulundukça yerine getirmek lâzımdır.

Bunların farz olduğunu inkâr eden bir şahıs, müslüman değildir.

Bunları tasdîk etmekle berâber îfâ etmeyen, yapmayan bir şahıs da, kâmil bir müslüman sayılamaz. Son nefeste îmânını zâyi etmesinden, kaybetmesinden korkulur, azâba müstehak olur.

Bunların farz olduğuna kalb ile îmân ederek yerine getiren bir zât ise, kâmil bir müslümandır.

Bunları dil ile kabul ve itiraf ettiği hâlde, kalb ile inkâr eden bir şahıs ise, zâhirde Müslüman görülürse de hakikatte münâfıktır, en feci bir küfür ve dalâlet içindedir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/5.html)
Başlık: Ümmetim Yakında Beş Şeyi Sever | Ölülere Duâ Günahları Afettirir... | Beyit
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2013, 07:51:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsan öldüğü zaman onun ameli kesilir (sevâbı yazılmaz). Ancak üç şey hâriçtir: Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır) ve kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlât.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ocak Pazar 2013

Hicrî: 24 Safer 1434 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1428

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Vefatı (1693) • Ceyhan'ın Kurtuluşu (1922)

Ümmetim Yakında Beş Şeyi Sever

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Yakında ümmetime öyle bir zaman gelecek ki onlar beş şeyi sevecekler, beş şeyi de unutacaklar.

1- Dünyayı (dünya işlerini) sevecekler, ahireti (için amel işlemeyi) unutacaklar,
2- Hayatı sevecekler, ölümü unutacaklar,
3- Köşklerinin olmasını sevecekler, kabirleri(ni aydınlatacak amelleri ve kabrin korkularını) unutacaklar,
4- Mal mülk edinmeyi sevecekler, (Allâh’a verecekleri) hesabı unutacaklar,
5- Mahlukatı, yaratılmışları sevecekler, Hâlık’ı; yaratıcıyı unutacaklar.


Ölülere Duâ Günahları Afettirir, Azabı Kaldırır, Dereceyi Yükseltir

Ölünün velisi, yakınları ölünün gömülmesinden bir gün sonra yedinci güne kadar gücünün yettiği şeyi fakirlere sadaka vererek sevabını ölüye bağışlar. Bu, bir sünnettir. Ashâb-ı Kirâm devrinden beri terk edilmemiş ve günümüze kadar işlenmiştir.

Buna gücü yetmezse, iki rek’at namaz kılarak sevabını ölüye bağışlamalıdır.

Fakat ölü sahiblerinin birinci ve üçüncü günlerde veya bir hafta sonra ziyafet vermeleri mekruhtur.

Ancak ölünün komşularının veya uzak akrabasının yemek hazırlayarak ölü sahiblerine ikram etmeleri ve yeyiniz diye ısrar etmeleri müstehabdır. Çünkü cenaze sahibleri kendileri için yemek hazırlayabilecek bir halde değillerdir.

Beyit:

Âkil oldur, gelmeye dünyâ metâından gurûr
Müddet-i devr-i felek bir demdir âdem bir nefes. (Bâkî)

Yani: Dünya hayatının müddeti bir an ve insan bir nefes olduğundan akıllı; dünya hayatının metaından gururlanmayandır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/6.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm'a Hürmet
Gönderen: Mücteba - 07 Ocak 2013, 10:32:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ashâbımı bana bırakın. Nefsim kudretinde olan zât-ı â'lâ (Allâhü Teâlâ)ya yemin ederim ki siz Uhud dağı kadar veya dağlar kadar altını infak (Allah yolunda sarf) etseniz onların amellerine yetişemezsiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ocak Pazartesi 2013

Hicrî: 25 Safer 1434 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmaniye'nin Kurtuluşu (1922)

Ashâb-ı Kirâm'a Hürmet

Ashâb-ı Kirâm'ın hepsine hürmet etmek ve onlar hakkında ileri geri konuşmayıp onları hayırla yâd etmek vâcibdir. Allâhü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetinde onları medhetmiştir. Bunlardan biri, Hadîd Sûresinin 10. âyetidir ki, meâli: “...Fetihden evvel infak edip çarpışanlarınız diğerlerine müsavi olmaz, onlar sonradan infak edip çarpışanlardan derece itibariyle daha büyüktür. Bununla beraber hepsine de Allah hüsnayı (cenneti) va'd buyurdu...” Bu âyet, Ashâb-ı Kirâm’ın tamamına müjdedir.

Resûlullâh da onları sevmiştir. Onları methettiği birçok hadîs-i şerîfden bazıları:

• “Ümmetimin en hayırlıları benim asrımdakiler (ashabım), sonra onları takib edenler (Tâbiîn), sonra onları takib edenlerdir (Tebe-i tâbiîn)…”
• “Beni gören Müslümana, yahut göreni görene ateş değmez.”
• “Beni görene, beni göreni görene müjdeler olsun…”
• “Beni görüp de iman edene, beni göreni görüp de bana iman edene müjde olsun. Onların hepsine müjde olsun ki en güzel âkıbet onlarındır...”
• “Ashâbımdan bir beldede vefât eden birisi o belde ahalisi için kıyâmet günü bir nur olur ve reisleri olarak gelir.”
• “Ashâbıma hürmet ediniz, zira onlar sizin hayırlılarınızdır.”
• “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.”
• “Ashâbıma söğmeyiniz, sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın infâk etse onlardan birinin bir avuç, hatta yarısı kadar infâkına yetişemez.”
• “Ümmetimin en kötüleri, Ashâbım aleyhine söz söylemeğe cüret edenleridir.”
• “Allâhü Teâlâ'ya Ashâbımın benden sonra ihtilâfından sordum, şöyle vahyetti: ‘Yâ Muhammed, muhakkak senin Ashâbın semadaki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından kuvvetlidir, lâkin hepsinin nûru vardır. Kim onların ihtilaflarından üzerinde oldukları bir şeyi alırsa o benim katımda hidayet üzeredir.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/7.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) Mübarek Sözleri | Saferu'l-Hayr
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2013, 10:30:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemîn ederim ki, ben kendisine (anasından) babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiçbiriniz (hakîki îmân ile) îmân etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ocak Salı 2013

Hicrî: 26 Safer 1434 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1428

Erzin'in Kurtuluşu (1922) • Hirfanlı Barajı'nın Açılışı (1960)

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) Mübarek Sözleri

Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz yaratılıştan pek fasih idi. Yüksek maksatlarını açık açık, parlak bir surette ifâde ederdi. Huzûruna gelen elçilerin konuşmalarına pek beliğ bir tarzda cevap verirdi.

Onun mübarek sözleri arasında birçok mânaları toplayan öyle yüksekleri vardır ki, onlara cevâmi'u’l-kelim denir.

Yine onun mübarek sözleri arasında öyle hikmetlileri vardır ki bunlara bedâyi’u’l-hikem denilir.

Peygamberimizin mübarek sözlerinden:

“Hikmetin başı Allah korkusudur.”
“İnsanlar altın ve gümüş mâdenleri gibidir.”
“İnsanlar tarak dişleri gibi birbirine -hukuken- müsavidir.”
“Kendi hakkında istediğini senin hakkında istemeyen kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur.”
“Kendi nefsi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe kişinin imanı kâmil olmaz.”
“Yalan yere yemin, yurtları harap eder.”
“Alışverişinde en ziyâde ziyan eden o kimsedir ki, başkasının dünyâsı uğrunda kendi âhiretini feda eder.”
“Kardeşinin uğradığı musibetten dolayı sevinç gösterme, sonra Hak Teâlâ onu kurtarır da sana belâ verir.”
“Cezası en çabuk olan şey zulümdür.”
“İnsanlara kendini sevdirmek aklın yarısıdır.”
“Kanâat tükenmez bir mal ve hazînedir.”
“Pişmanlık bir tevbedir.”

Saferu'l-Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arazî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır. Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/8.html)
Başlık: Hakk'ın Keremli Kulu | Ashâb-ı Kiram (RAdıyallâhü Anhüm) | Fıkra: Bu haberi ...
Gönderen: Mücteba - 09 Ocak 2013, 11:06:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dünyada karnını iyice, tıkabasa dolduranlar ahirette en çok açlık çekeceklerdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 27 Safer 1434 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1428

Düşman Çanakkale'den Çekildi (1916) • Dörtyol'un Kurtuluşu (1922)

Hakk'ın Keremli Kulu

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: “Musâ aleyhisselâm 'Yâ Rabbi, bana senin lütuf ve ihsânına en çok nâil olan kulunu haber verir misin?' diye duâ etti.
Şöyle buyuruldu; “O kimsedir ki benim râzı olacağım şeye kartalın avına gittiği gibi hızlı gider, sabî çocukların insanlarla ülfet (ettiğ)i gibi benim sâlih kullarıma dostluk ve muhabbet eder, harâm kıldığım (birşey) işlendiği vakit kaplan gibi öfkelenir.”


Ashâb-ı Kiram (RAdıyallâhü Anhüm)

Peygamber Efendimiz Hazretleri'ni görüp ona iman eden zâtların hepsi mübarektir, mukaddestir ve hürmete lâyıktır. Onların şerefleri bütün ümmetten pek yüksektir. Bu da Resûl-i Ekrem Efendimiz’e sahabî olmalarının ve İslâm dinine ilk evvel hizmet etmiş bulunmalarının bir mükâfatıdır.

Binaenaleyh, biz o yüksek zâtların istisnâsız hepsine de hürmet ve muhabbet ederiz. Onlardan bazılarının aralarında olan bazı hâdiseler birer içtihad neticesinde olup hikmet bulunduğundan o hâdiseleri kurcalamayız, o hâdiselerden dolayı hiçbirine -hâşâ- dil uzatamayız. Resûlullâh’ın emirleri ve ümmetinin ekseriyetini teşkil eden Ehl-i Sünnet vel cemaat imamlarının icma'ı ve ittifakı böyledir.

Ehl-i Sünnet'ten olan bütün müslümanlar böyle inanır ve böylece hareket eder, bütün Ashâb-ı Kiramı “radiyallâhu teâlâ anhüm” diye hürmetle yâdederler.

Allâhü Teâlâ Hazretleri ashâb-ı kiramdan razı olsun! Âmin!..


Fıkra: Bu haberi kimden aldın?

Meşhur arap şairlerinden Kusayr bir gün hastalanmış, bazı ahbabı ziyaretine gelip, “Nasılsın?” diye sormuşlar.

“Nasıl olacağım, âhiret yolcusuyum!” demiş.

İçlerinden biri, “Hayır, sen daha çok yaşayacaksın!” deyince, başını yastıktan kaldırıp:

“Aman, doğru söyle! Allâh'ı seversen! Bu haberi kimden aldın?” demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/9.html)
Başlık: Niyyetin Ehemmiyeti | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 10 Ocak 2013, 11:42:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 28 Safer 1434 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1428

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Beş Yıllık Savaşın Ardından "Yaş Anlaşması" imzalandı. (1792) • İngilizlerin Bağdad'ı İşgali (1919)

Niyyetin Ehemmiyeti

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu:

Yemek yemekten maksat, nefsi nasiblendirmek olmamalı, aksine, ibadete güç ve kuvvet elde etmek için olmalıdır. Başlangıçta bu niyyet(e muvaffak olmak) kolay olmasa bile, kendini buna zorlamak, bu niyetin ele geçmesi için iltica ve tazarruda bulunmak; Allâhü Teâlâ’ya yalvarmak lazımdır.
Elbise giymekte niyet, ibadet ve namazı kılmak için zînetlenmek olmalıdır. Zira Kur'ân-ı Kerîm'de;

“Ey âdemoğlu! Her mescit yanında ziynetinizi tutunuz (yani gerek tavaf ve gerek namaz halinde elbisenizi üzerinize alınız, en güzel hal ve hey'ette bulununuz)...” (A'raf sûresi, âyet 31) buyrulmuştur. Güzel elbiseler giymekten maksat, insanlara gösteriş olmamalıdır. Zira bunlar menolunmuştur; yasaklanmıştır.

Bütün hal ve hareketlerde, Allâhü Teâlâ'nın rızasını gözetmeye ve İslam dininin icablarıyla bedeni ve kalbi ile amel etmeye gayret etmek lazımdır. İşte böyle yapıldığı takdirde insan zâhiriyle (bedeniyle) ve bâtını ile (kalbiyle), Allâhü Teâlâ’ya yönelmiş, Allâhü Teâlâ'yı zikretmiş olur.

Mesela bir kul, başından sonuna kadar tamamen gaflet olan uykuyu, ibadetlerini yaparken tembellikten kurtulmak, ibadetlerini daha uyanık olarak eda etmek niyetiyle uyursa, bu uyku aynen bir ibadettir. Bu şekilde uykuya devam ettiği müddetçe de o kimse sanki ibadette gibidir. Çünkü o kimsenin niyeti, ibadetleri daha iyi eda etmektir.

Hadîs-i şerîfte;
“Âlimlerin uykusu, ibadettir.” buyrulmuştur… (İmâm-ı Rabbânî, Mektubat 3/17)

Kıt'a:

Tutmaz olur tutan eller
Çürür şol söyleyen diller
Sevip kazandığın mallar
Vârislere kalır bir gün.

(Yunus Emre)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/10.html)
Başlık: Abdest ve Gusül(Boy Abdesti)
Gönderen: Mücteba - 11 Ocak 2013, 10:57:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cuma günü gusül abdesti almak sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 29 Safer 1434 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1428

Haliç'in Donması (1755)

Abdest ve Gusül(Boy Abdesti)

Namazın şartlarının birincisi hadesten tahârettir;
Hades cünüb veya abdestsiz olmak demektir.
Hadesten taharet, su bulunup kullanılması mümkün olan yerde gusül lâzım olduysa gusül abdesti, abdest lâzım olduysa abdest almak, su bulunmayan yâhud kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Abdestin farzları dörttür:
Yüzünü yıkamak, ellerini dirsekleri ile beraber yıkamak, başın dörtte birini mesh eylemek ve ayaklarını topukları ile yıkamaktır.

Sünnet üzere abdest:
Besmele ile ellerini yıkayıp ağzı misvakladıktan sonra ağzını ve burnunu üçer kere yıkayıp sonra hadesten tahârete niyet edip farzların aralarını kesmeden (bir âzâ kurumadan diğerine geçerek) tertîb üzere sırası ile başından başka diğerlerini üçer kere yıkar.

Başını tamamen mesh etmek ve parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek ve kulaklarının içini şehâdet parmağının içi ile ve ardını baş parmağının içi ile mesh etmek de sünnettir. Kalan üç parmağının arkası ile boynunu mesh etmek, ellerini ve ayaklarını yıkamağa sağ yanından başlamak müstehabdır.

Abdesti bozan şeyler:
Önden ve arkadan çıkan şey ve arkadan çıkan yel, her âzâdan kan ve irin çıkması ve sarı su akması, -balgamdan başka şeyi- ağız dolusu kusmak, yatarak veya -alındığında düşeceği şeye- dayanıp uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak, bâliğ olan kimsenin namazda yanında olan kimse işitecek kadar gülmesi.

Guslün farzları üçdür:
Ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamaktır.
Sünnet olan gusül şöyledir: Evvelâ ellerini yıkayıp istincâ yerlerini ve diğer necâset var ise onu pâk edib abdest aldıkdan sonra başına ve sağ omuzuna ve sol omuzuna döküp bütün azaları üçer kere yıkamaktır. Evvelki defada eliyle ovmak dahi sünnettir.

Cum'a namazı ve bayram namazları için gusül abdesti almak sünnettir.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/11.html)
Başlık: Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler Aleyhimüsselam | Rebîulevvel Ayı
Gönderen: Mücteba - 12 Ocak 2013, 11:32:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şânım hakkı için, zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yazmıştık ki her halde Arza; yeryüzüne benim sâlih kullarım vâris olacaklardır.”
(Enbiya Sûresi, âyet 105)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 30 Safer 1434 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1428

Haliç'in Donması (1755)

Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler Aleyhimüsselam

Peygamberlerin evveli Hazret-i Âdem aleyhisselâm, âhiri bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa sallAllahu aleyhi ve sellemdir.

Bu ikisinin arasında çok peygamberler gelmiştir. Onların sayısını Allâhü Teâlâ bilir.

Kur'ân-ı azimu'ş-şan'da ism-i şerîfleri beyan olunan yirmi sekiz peygamberin isimlerinin bilinmesi vaciptir:

Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyûb, Şuayb, Mûsâ, Hârun, Dâvud, Süleyman, Yunus, İlyas, Elyesâ, Zülkifl, Zekeriya, Yahya, Îsâ, Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn ve Muhammed Mustafa; salavâtullahi alâ nebiyyina ve aleyhim.

Rebîulevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır.

Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Rebîulevvel Ayı İctimâ‘I, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Rebîulevvel ayı ictima‘ı dün (11 Ocak Cuma) Türkiye saati ile 21.44’de idi.

Ru’yet, ise bugün (12 Ocak Cumartesi) Türkiye saati ile: 09.04’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusunun orta kısmı ile Filipinler, Japonya, Endonezya İle Asya, Avrupa ve Afrikanın güney kıyıları hariç tamamı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Arap yarımadasından da ilerleyen saatlerde görülebilecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 13 Ocak Pazar günü de Rebîulevvel ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/12.html)
Başlık: İlmihal: Keffâret Nedir?
Gönderen: Mücteba - 13 Ocak 2013, 12:43:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın kullarının en hayırlısı, Allâhü Teâlâ’ya çok hamd edenlerdir.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ocak Pazar 2013

Hicrî: 1 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Evvel 1428

İstanbul'da Dârulfünûn Açıldı (1863) • Medine-i Münevvere Müdâfii Fahreddin Paşa'nın Teslim Olması (1919)

İlmihal: Keffâret Nedir?

Keffâret, silmek, temizlemek ve gidermek manasınadır. Allâhü Teâlâ, bazı kusurları, birtakım vesîlelerle affedip örttüğünden bu vesilelerden her birine keffâret denilmiştir.

Keffâretler; oruç keffâreti, zıhâr keffâreti, halk (tıraş) keffâreti, katil (adam öldürme) keffâreti ve yemin keffâreti olmak üzere başlıca beş nevîdir. Bu keffâretler yasaklanan şeyleri yapmaktan insanları caydırmaya hizmet eder, yapılan bir günahın bir cezası gibidir. Aynı zamanda bir ibadet olduğundan günahların bağışlanmasına vesile olur.

Oruç Keffâreti: Ramazanı şerifte meşru bir özrü bulunmaksızın muayyen şartlar dâhilinde orucunu bozan bir mükellefin ödemesi gereken kefarettir. Bu keffâret kişinin, Müslüman veya gayr-i müslim bir köle veya cariye azad etmesi, buna imkânı yoksa iki ay peşpeşe oruç tutması, buna da imkânı yoksa altmış fakire (sabah-akşam) yemek yedirmesidir.

Katil Keffâreti: Bir Müslüman'ı veya bir zimmîyi kasden değil de, hata ile öldüren bir Müslüman'a lazım gelen keffârettir. Gücü yetiyorsa bir mü’min köle veya cariye azat etmesi, buna imkânı yoksa iki ay peş peşe oruç tutmasıdır.

Yemin Keffâreti: Yaptığı bir yemine riayet etmeyip andını bozan bir Müslüman'a lazım gelen keffârettir. Gücü yetiyorsa Müslüman veya gayr-i müslim bir köle veya cariye azat etmesi veya on fakiri sabah akşam doyurması veya on fakire orta halde birer parça elbise giydirmesidir. Bunlara gücü yetmeyenin, üç gün peş peşe oruç tutması lazımdır.

Halk Keffâreti: Hac için niyet edip ihrama giren kimse bir özürden dolayı saçlarını vaktinden evvel tıraş ederse keffâreti üç günlük oruçtan ibarettir. Peş peşe olması şart değildir.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/13.html)
Başlık: En Büyük Mucize: Kur'an-ı Kerim
Gönderen: Mücteba - 14 Ocak 2013, 12:09:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzul-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ocak Pazartesi 2013

Hicrî: 2 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Sânî 1429

Dünyada İlk Telefon İngiliz Sarayı'na Çekildi (1878)

En Büyük Mucize: Kur'an-ı Kerim

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın mucizeleri pek çoktur. En büyük mucizelerinden biri ve hattâ birincisi Kur’ân-ı Kerîm’dir ki kıyâmete dek bâkîdir, indiği günkü gibi kalacaktır. Bir asırda muteber ve meşhûr olan her ne ise; o asırda gönderilen Peygamberin mucizeleri ona göre olurdu. Meselâ Hz. Mûsâ (a.s.) asrında sihirbazlık pek şöhret bulduğundan, Cenâb-ı Hakk ona asâsının ejder olarak sihirbazlara üstün geleceği mucizeler verdi. Hz. Îsâ (a.s.) asrında da hikmet pek ileri olduğundan Cenâb-ı Hakk onu âmâların gözlerini açmak ve ölüleri diriltmek gibi tabiblerin yapamayacağı mucizelerle gönderdi.

Hâtemü’l-Enbiyâ Muhammed Mustafâ Hazretlerinin asrında ise, şiir ve inşâ pek ziyâde ilerlemişti. Arapların medenîlerinde fesâhat ve belâğat pek ileride olduğu gibi bedevîleri (yörükleri) de gâyet sâde ve güzel şiirler, hutbeler okurlardı. Hepsi nazım ve nesir ile sihir gibi sözler söylerdi. Bu sebepten Fahr-i Âlem Hazretlerine belâğatın en üst mertebesinde olan bir kitâb-ı kerîm nâzil oldu. Onun mislini getirmekten hattâ bir sûresine nazîre (benzer söz) söylemekten bütün fasîh ve belîğler âciz kaldı. Hâlbuki sûre sûre ve âyet âyet nâzil oldukça Resûl-i Ekrem onu ümmetine okurdu ve buna nazîre söyleyemezsiniz diye bütün fasîh ve belîğ zatlara meydân okurdu. Nitekim âyet-i celîlede -meâlen-: “...Bu Kur’ân’ın mislini vücûda getirmek üzere insanlar ve cinler bir yere gelseler, birbirlerine yardımcı olsalar dahi onun mislini vücûda getiremezler.” (İsrâ, 88) diye buyruldu.

İnkâr eden ve düşman olan bunca fesahat ve belâgat sahipleri içinde bir şahıs yâhud bir topluluk çıkıp da onun bir kısa sûresinin bile benzerini söyleyemedi.

Âyet-i kerîmelerin bâzısında az lafzın çok mânâya delâleti var ve bâzısındaki tafsîlâtın fevkalâde bir tatlılık ve letâfeti vardır ki buralarını ancak fesâhat ve belâğatten anlayanlar bilir ve zevkine onlar varır. Kur’ân-ı Kerîm’i tekrâr tekrâr okumakta insan lezzet bulur ve okudukça okuyacağı gelir. Hâlbuki bir şiir veya inşâ ne kadar güzel olsa birkaç kere okunduktan sonra insanın tabiatı ondan usanır.

Bunun için fesâhat ve belâgat sahiplerinden akıl ve insâfı olanlar hemen Müslüman oldular, samîmî kalb ile Kur’ân’ın hükümlerine bağlandılar. Îmâna gelmeyenler de beşerin tâkati hâricinde bir kelâm olduğunu itirafa mecbur kaldılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/14.html)
Başlık: Hakîkî Dîn Âlimlerini Sevmenin Faydası|İstanbul’un Manevî Fatihi Akşemseddin(ks)
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2013, 11:11:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir âlimin ilim meclisinde bulunmak bin rek’at (nâfile) namazdan, bin hasta ziyaret etmekten ve bin cenazede bulunmaktan daha hayırlıdır.” (Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ocak Salı 2013

Hicrî: 3 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Sânî 1429

Akşemseddin Hazretleri'nin Vefatı (1459) • İsrail Askerlerinin Mescid-i Aksâ'yı Basması (1988)

Hakîkî Dîn Âlimlerini Sevmenin Faydası

Kıyâmet günü bir kul hesâba çekilir. Cehenneme götürülmesi emredilir. Allâhü Teâlâ Cebrail (a.s.)'a emreder: “Ona sor bakalım, dünyada iken bir âlimin meclisinde bulunmuş mu? Onun şefaati ile af edeyim.”

Kul;“Hayır” der.

Allâhü Teâlâ Cebrail'e buyurur ki: “Sor bakalım bir âlimi sevmiş mi yahut onunla bir sofraya oturmuş mu veya âlimin mahallesinde oturmuş mu?”
Kul: “Hayır,” der.
Cenâb-ı Hak: “Onun ismi bir âlimin ismine uygun mu?” diye sorar. Kul; “Hayır” der. Allâhü Teâlâ Cebrail (a.s.)'a şöyle buyurur.

“Elinden tut, cennete koy. Çünkü o, âlimi seven bir adamı seviyordu. O âlimin ilmi bereketiyle onu da affettim."

Âlimleri dinleyerek istifâde etmek isteyenin yedi türlü kazancı vardır:

1- İlim öğrenen kişinin faziletlerine kavuşur.
2- Âlimin yanında oturmaya devam ettikçe dînini korumuş olur.
3- Evinden çıktığı zaman üzerine rahmet yağar.
4- İlim meclislerine inen meleklerin bereketi kendisine de erişir.
5- Dinlemeye devam ettikçe kendisine sevap yazılır.
6- Melekler kanatlarıyla onu kuşatır.
7- İlim meclisine giderken attığı her adım günahlarına keffaret ve derecesinin yükselmesine vesile olur.

İstanbul’un Manevî Fatihi Akşemseddin (k.s.)

Akşemseddin Hazretlerinin vefat ettiğinde hakkında söylenen bir manzumeden:

Kara gün dostu imiş Fatih'in Akşemseddin
Ki yüzünden leme'ân etdi anın feth-i mübîn
Nusreti çeşm-i hakikatle görüp verdi haber
Böyle her kârı uzakdan görür erbâb-ı yakîn.

Yani: Akşemseddin Hazretleri Hz. Fatih’in karagün dostu idi. İstanbul’un fethi onun gayreti ile mümkün olmuştur. Yakîn erbabı olanlar hakikat gözü ile uzakları görüp böyle haber verirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/15.html)
Başlık: Allah'dan Korkan Başka Şeyden Korkmaz | Yemek Tarifi
Gönderen: Mücteba - 16 Ocak 2013, 11:13:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Her kim Allâh’tan korkarsa (ona isyandan sakınır, onun öğütlerini tutarsa) Allah ona (düştüğü darlıktan, çektiği sıkıntıdan kurtulacağı) bir çare gösterir.”
(Talak Sûresi, âyet, 2)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 4 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • İran'da Şahlığın Yıkılması (1979)

Allah'dan Korkan Başka Şeyden Korkmaz

Abdullâh İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) bulunduğu seferlerden birinde kervan durmuştu. Sebebini sorduk:

“Yol üzerinde halkı korkutan bir arslan var.” dediler.

Abdullâh İbn-i Ömer (r. anhümâ) bineğinden inerek arslanın yanına gitti, kulağından tutup yoldan çevirdi. Sonra dedi ki:

“Resûlullâh’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

“Eğer Âdemoğlu kendine musallat olan şeyden korkmayıp yalnız Allâhü Teâlâ’dan korksaydı, ona hiçbir şey musallat olmazdı.”

Kereviz

Kereviz vitaminler ve mineral tuzlar bakımından zengin bir kış sebzesi olup birçok faydaları bulunmaktadır. Bu faydalardan bazıları şunlardır:

Mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır, gazı giderir ve iştah açar, kanı temizler, sarılığı giderir, böbrekleri çalıştırır, idrar söktürücüdür ve sinirleri yatıştırır.  

Yemek Tarifi: Portakallı Kereviz (5-6 kişilik)

Malzemeler: 4-5 adet kereviz, 2 adet havuç, 1 adet limon, 1 su bardağı portakal suyu, zeytinyağı, tuz.

Hazırlık: Kerevizin kök ve yaprakları ayrılıp güzelce yıkanır. Kökleri soyulup küp gibi, yaprakları ise ince doğranır. Havuç, küp şeklinde doğranır.

Pişirme: Tencereye yeteri kadar zeytinyağı konur. Önce havuç bir miktar kavrulur. Sonra küp şeklinde doğranmış kerevizler ilave edilir bir miktar pişirilir. Daha sonra portakal ve limon suyu ilave edilir. Kereviz kuru ise bir çay bardağı kadar su ilave edilebilir, yeteri kadar tuz konur. Kaynadıktan sonra ateş kısılır. Pişmeye yakın kereviz yaprakları ilave edilir. Kısık ateşte biraz daha pişirilir, altı kapatıldıktan sonra 15 dakika dinlendirilir. İstenirse soğuk olarak da servis yapılabilir. Afiyet olsun.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/16.html)
Başlık: Ashabın Hayırda Yarışı | Bilmece
Gönderen: Mücteba - 18 Ocak 2013, 11:01:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ebû Bekir’in imanı yeryüzü halkının imanı ile tartılsa elbette ağır gelir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 5 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Sânî 1429

İstanbul Galata Tüneli'nin Açılışı (1875) • Ankara'da Ekmek Vesikaya Bağlandı (1942) • Irak (Körfez) Savaşı'nın Başlaması (1991)

Ashabın Hayırda Yarışı

Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) oğlu Abdurrahman (r.a.) şöyle anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) sabah namazını kıldırdıktan sonra ashabına döndü ve “İçinizde bugün oruçlu olan var mı?” diye sordular.

Hz. Ömer (r.a.);
“Yâ ResûlAllah! Geceden oruç tutmayı düşünmedim, onun için ben oruçlu değilim.” dedi.

Hz. Ebû Bekir (r.a.);
“Geceden oruç tutmayı düşündüm ve şimdi de oruçluyum.” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) “İçinizde bugün hasta ziyaretinde bulunan var mı?” diye sordular.

Hz. Ömer (r.a.)
“Yâ ResûlAllah! Sabah namazını şimdi kıldık, daha yerimizden de ayrılmadık. Nasıl hasta ziyaretinde bulunabiliriz ki?” dedi.

Hz. Ebû Bekir (r.a.);
“Kardeşim Abdurrahman bin Avf'ın (r.a.) hasta olduğunu duydum. Mescide gelirken, nasıl olduğuna bakmak için ona uğradım, onu ziyaret ettim.” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) “İçinizde bugün bir yoksulu doyuran var mı?” diye sordular.

Hz. Ömer (r.a.);
“Yâ ResûlAllah! Sabah namazını şimdi kıldık, daha yerimizden de ayrılmadık.” dedi.

Hz. Ebû Bekir (r.a.);
“Mescide girdiğimde, bir şeyler isteyen bir yoksul gördüm. O sırada oğlum Abdurrahman'ın elinde bir parça arpa ekmeği vardı. Onu alıp hemen o yoksula verdim.” dedi.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.);
“Seni cennetle müjdeliyorum!” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a.) bir iç çekti ve “Ah cennet!” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ömer'i (r.a.) memnun edecek bazı şeyler söyledikten sonra;
“Allah, Ömer'e rahmet etsin, Allah, Ömer'e rahmet etsin! Ne zaman bir hayır yapmak istese Ebû Bekir muhakkak onu geçer.” buyurdular.

Bilmece:

• Gelir bir bir, gider bir bir, gelen gider, giden gelmez, bu nedir? (Doğan, Ölen)
• Kaş ile gözden yakın, söylenen sözden yakın?  (Ecel)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/17.html)
Başlık: Cuma Namazı
Gönderen: Mücteba - 18 Ocak 2013, 11:03:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her cuma günü bana çok salevât okuyunuz. Çünkü ümmetimin salevâtı bana cuma günü arz olunur. Derece bakımından bana en yakın olan, bana en çok salevât okuyandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 6 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Sânî 1429



Cuma Namazı

Cuma, Müslümanlarca bir bayram günüdür. Bu mübarek günde Müslümanlığın varlığı, birliği, güzellikleri tecelli eder.

Bu hayırlı günde mükellef olan Müslümanlar, cami ve mescidlerde toplanırlar, hutbeleri dinleyerek faydalanırlar. Hep birlikte cuma namazını kılarlar, sonra ya başka ibadetlerle meşgul olur veya birbirini ziyaret ederler yahut kendi işlerine dönerler.

Bir hadîs-i şerîfte buyruluyor ki:

“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem aleyhisselam o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş, o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyâmet de ancak cuma gününde kopacaktır.”

Bütün bu hâdiselerde ise birçok hayırlar, hikmetler bulunmaktadır.

Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimiz, hicretleri esnasında Medine-i Münevvere'ye yakın bulunan  “Sâlim ibn-i Avf” yurdunda “Rânuna” denilen vadide “Benî Sâlim” mescidinde ilk Cuma hutbesini okumuş, ilk cuma namazını kıldırmıştır.

Cuma namazının vakti tam öğle namazının vaktidir. Cuma namazı için öğle vaktinde ezan okunur.

Evvelâ, tam öğle namazının ilk sünneti gibi dört rek’ât cumanın ilk sünneti kılınır.

Sonra cami-i şerîf içinde bir ezan daha okunup minberde cemaata karşı hutbe okunur.

Bu hutbeden sonra kamet okunup cumanın iki rekât farzı cemaatle kılınır. İmam cehren (sesli) okur.

Bu farzdan sonra da yine öğlenin ilk dört rekât sünneti gibi cumanın son dört rek’at sünneti kılınır.

Bundan sonra da “Zuhr-i âhir” adıyla dört rek’ât daha namaz kılınır.

Bundan sonra da vaktin sünneti niyetiyle tam sabah namazının sünneti gibi iki rek’at daha kılınır. Tesbih ve dua ile namaz tamamlanır.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/18.html)
Başlık: Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Merhameti | “Rabbinin makamından korkana iki cenn
Gönderen: Mücteba - 19 Ocak 2013, 11:07:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Rabbinin (hesap için huzuruna çıkacağı) makamından korkan kimseye iki cennet (biri Adin, biri Naîm) vardır.”
(Rahmân Sûresi, âyet 46)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 7 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Sânî 1429

Çırağan Sarayı'nın Yanması (1910) • SSCB Askerlerinin Bakü'yü (Azerbaycan) İşgali (1990)

Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Merhameti

Hz. Enes (r.a.) buyurdular:
“Resûlullâh'ın (s.a.v.) kokusundan daha güzel ne bir anber, ne bir misk, ne de başka bir koku kokladım. Resûlullâh'ın (s.a.v.) mübarek teninden daha yumuşak ne bir atlasa, ne de bir ipeğe dokundum.” dedi.

Sâbit (r.a.) “Yâ Enes, sen sanki Resûlullâh'a (s.a.v.) bakıyormuş ve mübarek sesini işitiyormuş gibisin” dedi.

Hz. Enes (r.a.) şöyle dedi: “Evet; görüyor ve işitiyorum. VAllahi kıyâmet günü ona kavuşmayı umuyorum. O zaman 'Yâ Resûlâllah! Küçük hizmetçin geldi!' diyeceğim.”

Sonra şöyle dedi: “Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) Medine’de on sene hizmet ettim. Ben o zaman küçük çocuktum. Her yaptığım iş, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) olmasını arzu ettiği gibi değildi. Bana yaptığım bir işten dolayı “üf” bile demedi, 'Bunu niçin yaptın, bunu niçin şöyle yapmadın.' diyerek hiç azarlamadı.”  

“Rabbinin makamından korkana iki cennet vardır”

Hz. Ömer'in halifeliği zamanında mescide ve ibadete devam eden bir genç vardı. Bir kız ona âşık oldu. O da ona âşık olmuştu. Tenha bir yerde kız yanına geldi, konuştular. Genç ona meylettiği sırada Allah korkusundan hıçkırıklarla bayılıverdi.

O gencin amcası geldi ve onu kucaklayıp evine götürdü. Kendine gelince amcasına, “Ey amca! Hz. Ömer'e git, benden kendisine selâm söyle ve 'Rabbinin hesap için huzuruna çıkacağı makamından korkan kimseye mükâfat olarak ne vardır?' diye sor.” dedi. Bunun üzerine amcası gitti ve Hz. Ömer'e olanı anlattı. Bu sırada genç tekrar bir hıçkırıkla vefat etmişti.

Hz. Ömer bu olanları öğrenince gencin yanına vardı ve: “Sana iki cennet vardır, sana iki cennet vardır.” buyurdu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/19.html)
Başlık: Kulak Çınlaması | Müslümanlar Muhasara Altında
Gönderen: Mücteba - 20 Ocak 2013, 03:12:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olan ameller, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ocak Pazar 2013

Hicrî: 8 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan Birinci Mustafa Han'ın Vefatı (1639) • Darulaceze'nin Kuruluşu (1895)

Kulak Çınlaması

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Birinizin kulağı çınladığında beni ansın ve bana salavât getirsin ve 'zekerallâhü men zekeranî bi-hayrin' desin”

Resûlullâh, “Muhammedün Resûlullâh sallalâhü aleyhi ve sellem” ve bunun benzeri salavat-ı şerife okumak ile zikredilir, anılır.

Mü'minin kulağı çınladığı esnada Resûlullah (s.a.v.) onu Cenâb-ı Hak katında anmış, ona duâ etmiştir. Mü’minin ruhu bunu duyduğu zaman kulağı çınlar. Bunun için salavât-ı şerîfe okuması tavsiye buyurulmuştur.

Nitekim ayak uyuşup karıncalandığında da salavât getirmek tavsiye edilmiştir.


Müslümanlar Muhasara Altında

Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) peygamberlik verildiğinin yedinci senesinde, Mekke-i Mükerreme'deki müşrikler, müslümanların günden güne artıp kuvvet bulduklarını görünce onlara eziyetlerini bir kat daha artırmışlardı.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mensup olduğu Benî Hâşim'in ihtiyaç içinde yaşamaları için kendileriyle her türlü alışverişi ve münâsebeti kesmişler hattâ bu hususta bir ahitname de yazıp Kâbe-i Muazzama'nın duvarına asmışlardı. Artık Peygamberimizin kabilesi Benî Hâşim'den olanlar, -gerek müslüman olsunlar ve gerek olmasınlar- Ebû Talib’in mahallesinde mahsûr (çevreleri kuşatılmış) bir vaziyette kalmış, son derece sıkıntıya uğramışlardı. Diğer müslümanlar da gelip bu mahallede toplanmışlardı.

Bu muhasara üç yıl devam etmiş nihayet bu ahitnamenin evvelindeki Bismik'allâhümme (isminle ya Allah) ibaresinden başka bütün yazılarını güvelerin yemiş olduğunu Peygamber Efendimiz bir mucize olarak haber verdi. Gidip baktılar, bu hakîkati anlayınca müşrikler biraz utandılar, Hâşimîler aleyhindeki ittifakları bozdular, Benî Hâşim de kurtulup biraz nefes aldı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/20.html)
Başlık: Rızkı Veren Allâh'dır | Peygamberimiz'in Mübârek Nesepleri
Gönderen: Mücteba - 21 Ocak 2013, 13:07:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed'im. Muhakkak Allâhü Teâlâ bütün mahlûkâtı yarattı ve beni onların en hayırlıları içerisinde kıldı. Sonra onları iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlı fırkada kıldı. Sonra onları kabîlelere ayırdı ve beni en hayırlı kabîlede kıldı. Sonra onları evlere ayırdı ve beni en hayırlı evde kıldı...” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ocak Pazartesi 2013

Hicrî: 9 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan Üçüncü Mustafa Han'ın Vefatı, Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Tahta Çıkışı (1774) • Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın Vefatı (1918)

Rızkı Veren Allâh'dır

Allâhü Teâlâ, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Görünürde rızık verenler Allâh’ın verdiği rızkı ulaştıran vâsıtalardır. Rızkı Allâh’dan istemelidir. O nasîb etmeyince kazanç yollarının hiçbirisinin faydası olmaz. Allâh’ın öyle rızık kapıları vardır ki onlar kapanınca bütün ticaretler de kapanır. Onun için ticaret sevdasıyla her şeyi unutmayıp hemen Allâh’ın zikrine dönmelidir.

Peygamberimiz'in Mübârek Nesepleri

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselam Efendimiz Arabistan'da Mekke-i Mükerrem’e şehrinde Rebîülevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi, milâdın 571'inci yılının Nisan ayının yirminci gecesi, dünyâyı teşrif buyurmuştur.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Kureyş kabilesinden ve Hâşim ailesinden zuhur etmiştir. Muhterem pederinin adı Abdullah, dedesinin adı Abdülmuttalib, validesinin adı da Âmine'dir.

Fahr-i Âlem Efendimiz’in baba cihetinden mübarek nesepleri:

Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi vesellem Abdullah, Abdulmuttalib, Hâşim, Abdimenaf, Kusayy, Kilâb, Mürre, Kâ'b, Lüey, Gâlib, Fihr, Mâlik, Nazr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike, İlyâs, Mudar, Nizar, Meâd ve Adnan. Adnan, İsmail aleyhisselâmın oğlu Kayzar'ın neslindendir.

Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin evlâdı birçok kabîlelere ayrılmış, Mâlik'in oğlu Fihr'in evladından da Kureyş kabîlesi teşekkül etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdülmuttalib'in on üç oğlu var idi. Bunlardan en ziyâde Abdullah'ı severdi. Çünkü, onda başka bir güzellik, başka bir nûrâniyet vardı. Abdülmuttalib, bu sevgili oğluna Kureyş kızları içinde her cihetten seçkini Benî Zühre reisi Vehb'in kızı Hz. Âmine'yi nikahla aldı. İşte bu iki kudsî fıtratın evlenmesinden de Peygamber-i Zî-şân Efendimiz dünyâyı teşrif buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/21.html)
Başlık: Allah için Kardeşlik Yapanların Derecesi | Velâdet (Mevlid) Kandili
Gönderen: Mücteba - 22 Ocak 2013, 10:38:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“De ki: Ey insanlar, Haberiniz olsun! Ben size, sizin hepinize Allâh’ın resûlüyüm. O Allah ki bütün göklerin ve yerin mülkü onun. Ondan başka ilah yok. Hem diriltir, hem öldürür. Onun için gelin Allâh’a ve resûlüne iman edin...” (A’râf Sûresi, âyet 158)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ocak Salı 2013

Hicrî: 10 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Sânî 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Ridaniye Zaferi (1517) • Baytar Mektebi'nin Açılışı (1842)

Yarın akşam mübarek Mevlid Kandili.

Allah için Kardeşlik Yapanların Derecesi

Ebû İdris el-Havelanî, Muaz b. Cebel’e (r.a.):
“Seni Allah için seviyorum.” dediğinde,

Muaz:
“Sana müjdeler olsun, ben Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

“Arş-ı A’zam’ın etrafında nurdan kürsüler vardır. Bu kürsülere öyle kimseler oturacak ki, elbiseleri ve yüzleri nur gibi parlayacaktır. Bunlar, Peygamber değil, şehidler de değildir, fakat Peygamber ve şehidler onlara gıpta edecektir.”
Bunlar kimlerdir? diye sorulunca, Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Onlar, Allah için birbirini sevenler, Allah için buluşup oturanlar ve Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.” buyurdu.

Velâdet (Mevlid) Kandili

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir. Yarın akşam, Peygamberimiz (s.a.v.)’in dünyâyı teşrîflerinin kamerî 1487, milâdî yılla 1442. yılını idrâk edeceğiz.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/22.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem’in Güzel Sûretİ: HİLYE-İ SAÂDET
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2013, 11:03:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Zikrin en hayırlısı, gizli olanıdır. Rızkın en hayırlısı, kâfî (miktarda) olandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 11 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Sânî 1429

Sinan Paşa'nın Şehâdeti (1517) • İttihatçıların Bâbıâlî Baskını (1913)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Resûl-i Ekrem’in Güzel Sûretİ: HİLYE-İ SAÂDET

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün yaratılmış olanların en güzeli en yakışıklısı idi. Mübarek vücûdu güçlü kuvvetli idi. Zayıf ve semiz olmayıp orta halde, etleri sıkıca idi. Münevver cildi ipeklerden yumuşaktı. Latif cisminin kokusu fevkalâde güzeldi. Dokunduğu şeylerden günlerce güzel kokular duyulurdu. Nezih cismi beyazdı, nûrânî idi. Bu beyazlık içinde latif bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu ne kısa, ne de uzun idi. Bununla beraber, yanında bulunanlardan daima uzun görünürdü. Göğsü ve iki mübarek omuzlarının arası geniş idi ve nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben nişanesi var idi ki bu bir hâtem-i nübüvvet; peygamberlik mührü idi.

O Nebiyy-i Zîşân'ın söz söyledikçe inci dânelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkça idi. Letafet nişanesi olan kirpikleri uzun ve siyah idi. Saâdetli sakalı sıkça idi, bir tutam boyunca bulunurdu. İrtihâlleri sırasında mübarek başıyla sakalının beyaz saçları henüz yirmi kadar bulunuyordu. Sünbüllerden daha zarif, daha güzel kokulu bulunan başının saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi, kulaklarının yumuşaklarını geçmezdi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bütün âzaları pek mükemmeldi. Başkalarının göremeyecekleri, işitemeyecekleri kadar uzak yerlerde bulunan şeyleri görür, sesleri işitirdi. Pek vakarlı olan yürüyüşü, inişten aşağıya doğru akar gider gibi süratlice idi. Kendisini ilk gören bir kimse bir heybet içinde kalırdı, kendisiyle görüşüp konuşmak şerefine nail olan kimse ona karşı derin bir muhabbet duyardı. Onun yüksek evsâfını görüp yâdedenler onun bir mislini ne ondan evvel, ne de ondan sonra görüp bilmediklerini itiraf ederlerdi.

Hâsılı, o bir letafet ve mükemmeliyet hârikası idi. (Sallallâhu aleyhi vesellem)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/23.html)
Başlık: Hazret-i Ali'den (k.v.) Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2013, 11:12:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse insanları hidâyete çağırırsa kendisini takip edenlerin sevapları, onların sevabından hiçbir şey eksilmeden onun defterine yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 12 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Sânî 1429

Hz. Ali (K.V.), Kûfe Camii'nde Şehid Edildi (661) • Haliç'in Donması (1621)

Hazret-i Ali'den (k.v.) Hikmetler

Amel işlemekten ziyade amelin kabul edilmesi için gayret ediniz. Çünkü takva ile olan amelin sevabı, asla azalmaz.

Herhangi biriniz, işlediği günahından başka bir şeyden korkmasın, Allâh'tan başka bir kimseden bir şey istemesin.

Cahil kişi ilim öğrenmekten, âlim olan bir kimse de bilmediği bir sualle karşılaşınca, “Allah bilir” demekten utanmasın.

Sabrın imandaki mevkii, başın bedendeki rütbesi gibidir.

Tam ve gerçek âlim odur ki, nasihatlerinde halkı, Allâh'ın rahmetinden umutsuzluğa düşürmez. Allâhü Teâlâ’ya karşı isyan etmelerine ruhsat vermez. Onları Allâh'ın azabından emin kılmaz ve Kur'ân'ın hikmetini terk edip başka şeye gönül vermez.

İlimsiz yapılan ibadette, anlaşılmayan ilimde, tefekkürsüz okumakta hayır yoktur.

Bilmediğim bir mesele sorulduğunda, “Allah bilir” demem, ciğerimin hararetini en çok serinleten şeylerdendir.

İnsanlar, kendilerine karşı adaletli bulunulmasını isterlerse, nefisleri için arzuladıkları şeyi başkaları için de istesinler.

Şüphesiz, sıkıntı ve musibetlerin sona ermesinin bir müddeti vardır. Öyle ise akıllı kimse, başına bir belâ gelince müddeti geçinceye kadar sabretmelidir. Çünkü müddeti sona ermeden önce onu kaldırmaya çalışmak, sıkıntının artmasına sebep olur.

Bir kimsenin yaptığı günahın (dünyadaki) cezası ibâdette gevşeklik, maddî sıkıntı, lezzetin bozulmasıdır.

"Lezzetin bozulması nasıl olur?” diye sordular:

“İştahı çekip de eline helâl bir şey geçtiğinde karşısına mutlaka zevkini bozacak bir şey çıkar.” buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/24.html)
Başlık: İslâmiyet'i İlk Kabul Eden Zâtlar
Gönderen: Mücteba - 25 Ocak 2013, 15:49:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Fitne ve fesad zamanında ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ocak Cuma 2013

Hicrî: 13 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Sânî 1429

Sırpsındığı Zaferi (1364)

İslâmiyet'i İlk Kabul Eden Zâtlar

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) kendisine peygamberlik verilince ilk evvel çevresinde bulunan bazı zâtları İslâm dinine davet buyurmuştu. Bu daveti ilk önce Hz. Hatîce validemiz kabul edip İslâmiyet şerefine nail oldu. Sonra Kureyş'in büyüklerinden olan Ebûbekr-i Sıddîk ile Peygamberimizin azatlısı olan Zeyd bin Harise ve Peygamberimiz'in amcası Ebû Talib'in henüz dokuz-on yaşında bulunan oğlu Hz. Ali kabul ettiler. Daha sonra da Hz. Ebûbekir'in daveti ile Osman bin Affan, Abdürrahman bin Avf, Sa'd bin Ebî Vakkâs, Zübeyr ibnü'l-Avvâm, Talhatü'bnü Ubeydillah (r.anhüm) hazretleri İslâmiyet'le müşerref oldular.

Nebiyy-i Âlî-şân (s.a.v.) Efendimiz, daha sonra insanları açıkca dine davete başladı. Herkese Allâhü Teâlâ'nın varlığını, birliğini, büyüklüğünü anlatarak ondan başkasına ibadet edilmemesini öğretiyor, hidayete kabiliyetli zatlar Müslümanlığa can atıyor, cehaletten kurtulup saadete eriyordu.

Bir müddet sonra Peygamberimiz'in amcalarından Hz. Hamza İslâmiyet'i kabul etti. Bundan biraz sonra da Ömeru'l-Fâruk müslüman olarak İslâm dininin yayılmasına çalıştı.

Peygamber-i Zîşân Efendimizi görüp müslüman olan zâtlara sahabe, ashâb denir.

Ashâb-ı kirâmın en büyüklerinden olan Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali (r.anhüm) hazretlerine hulefâ-yı râşidîn, denir ki, bunlar, Resûl-i Ekrem’den sonra sırasıyla hilâfet makamında bulunmuş, İslâm dinine pek çok hizmetler etmişlerdir.

Bu dört zât ile Abdürrahman bin Avf, Sa'd bin Ebî Vakkâs, Zübeyr bin Avvâm, Talhatü'bnü Ubeydillah, Sa'dübnü Zeyd ve Ebû Ubeydetübnü Cerrah (r.anhüm) hazretlerine de aşere-i mübeşşere denir.

Peygamberimiz (s.a.v.) bu on zâtın cennete gireceklerini müjdelemişlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/25.html)
Başlık: "Dönüş Ancak Onadır"
Gönderen: Mücteba - 26 Ocak 2013, 12:56:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki önünüzde öyle sarp ve aşılması zor bir yokuş vardır ki, günahla yüklü olanlar o yokuşu (kolay kolay) geçemezler.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ocak Cumartesi 2013

Hicrî: 14 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Sânî 1429

Büyük Tarihçi ve Muhaddis İbni Asâkir (R.H.)'in Vefatı (1176) • Karlofça Antlaşması (1699) • Televizyonun Îcâdı (1926)

"Dönüş ancak onadır"

Mülk sûresinin 15. ve 23. âyetlerini Elmalılı Hamdi merhum şöyle tefsir etmiştir:

Her nerede olursanız olun, herhangi bir noktada, bir devlet ve cemiyette bulunursanız bulununuz, nihayet onun; Allâh’ın huzuruna toplanacaksınız. Böyle olmayan hiçbir ferd, hiçbir cemiyet yoktur.

O halde niçin sizi başkası yaratmış, başkası büyütmüş, sonra da ölmeyecek, bulunduğunuz dünyada kalacak yahut başkasına gidecekmiş gibi davranıyor, başkalarına kulluk ediyor, başkalarından korkuyor, nankörlük ederek bu süfliyyette kalmak istiyorsunuz da ona gideceğinize iman ederek her hareketinizde onun rızasını gözetip şükrederek ona gitmek istemiyorsunuz?

Eğer siz her nerede olursanız olunuz, ondan kulağınıza, gözlerinize, gönüllerinize eriştirilen haberleri güzelce, samîmiyyetle dinler ve onlara hıyanet etmeden hareket edecek olursanız hiçbir yerde ölümden kurtulamayacağınızı ve her nerede bulunursanız Rabb’imizin inayetiyle yaşadığınızı ve âkıbet ona gideceğinizi bilir anlarsınız. Ve bu anlayışla bütün yüzünüzü ona, onun kıblesine çevirerek ancak Allâh’tan korkarak ve ona şükrederek hareket edecek olsanız “Her nerede olursanız olunuz, Allah hepinizi bir araya getirir.” âyetinde bildirildiği üzere hepiniz onun huzuruna ak yüzle girmiş ve başka korkulardan kurtulmuş bulunursunuz.

O sizi her şeyden kurtarır ve murada erdirir. Ondan başka saydıklarınız ve korktuklarınız ise, onun elinden kurtaramaz. Olsa olsa birkaç günlük geçici bir zevk veya eleme sebebiyet verebilir, o da onun izin ve iradesi olursa yapabilir. Nihayet hepiniz ferd ferd veya cemiyet cemiyet veya bütün arz ve sema ile birlikte ona sevk olunur, onun huzurunda yeni bir hayat, ebedî ceza ve mükâfat için toplanırsınız.

O halde daima onun huzuruna varıp hesab vereceğinizi düşünerek onun nizam ve ahkâmından çıkmaksızın, küfür, zulüm, isyan ve şeytan yollarına sapmaksızın, nimetlerinin kadrini bilip azabından korunarak ve nimetlerine şükrederek onun nezdinde va’dedilen en yüksek hayata ermek için yürüyün.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/26.html)
Başlık: Osmanlı Devletinin Kuruluşunda Âlimler
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2013, 04:15:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İdârecilerin en şerlisi, idâresinde bulunanlara zulmeden, merhameti az olan kimsedir. Sen sakın onlardan olma.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ocak Pazar 2013

Hicrî: 15 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Sânî 1429

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1299) • Üçüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1595) • Şâir Nef'î'nin Vefatı (1635)

Osmanlı Devletinin Kuruluşunda Âlimler

Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gâzi çocukluğundan itibaren büyük âlimlerin sohbetlerinde ve meclislerinde bulunur ve onların sağlam fikirleri ile hareket eylerdi. Asrın mümtâz âlim ve fakîhlerinden olan Edebâlî Hazretleri’ne damad oldu. 680/1281 senesinde pederinin irtihâlinde amcaları ve büyük biraderleri mevcûd olduğu hâlde istidâd ve ehliyetiyle bey oldu.

Osman Gazi, Selçuklu devletinin bir daha kuvvetini kazanamayacak derecede zayıf kaldığını görmüş, Moğolların İslâm memleketlerini yağmalamasına pek müteessir olmuştu. Bir taraftan yanına sığınan Müslümanları iskâna çalışıyor, bir tarafdan da Bizans Devletine âit memleketlere doğru gazalar yapıyordu. Kayınpederi Mevlânâ Edebâlî de âdil ve ilmiyle amel eden âlimler yetiştirmeye çalışıyordu.

699/1299 senesinde Selçuklu sultânı Alâeddîn’in esîr edilmesi üzerine Osman Gâzî istiklâlini ilan etmiş ve kayınpederi Edebâlî’yi de müftü tayin etmişti. Osman Gâzî dînî meselelerde olduğu gibi, devlet ve idâre işlerini de ona danışırdı. Edebâlî Hazretlerinin talebesi ve dâmâdı olup sultan adına ilk hutbeyi okuyan Tursun Fakîh de kâdı tayîn olundu.

701/1301 senesinde sancaklar teşkîl olunduğu sırada her tarafa müftî ve kâdîlar ta’yîn olunmuş ve Edebâlî Hazretlerinin önceki gayreti sayesinde muktedir ve âdil memûrlar ta’yîn edilmiştir. 726/1326 senesinde Edebâlî Hazretleri’nin vefatı üzerine Tursun Fakîh kayınpederinin yerine fetva makamına geçti.

Bütün Osmanlı hanedanı İslâmın hükümlerine uyarak dîn ve hukûk işlerine ait husûsları bu ilimlere vâkıf olan âlimlere havale etmişler, idare makamlarının en yükseği olan vezirleri dahi ilmiye sınıfından tayîne dikkat etmişlerdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/27.html)
Başlık: Mü'min Korku ile Ümit Arasındadır | Seyyah-ı Âlemden Mısır'ın Fetih Müjdesi
Gönderen: Mücteba - 28 Ocak 2013, 03:50:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dua ile sema arası perdelenmiştir. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun âline salevat okununca o perde kaldırılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ocak Pazartesi 2013

Hicrî: 16 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Sânî 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır'ı Fethi (1517) • Mülkiye Mektebi'nin Açılışı (1854)

Mü'min Korku ile Ümit Arasındadır

Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.) buyurdular:

‘Cennete ancak bir kişi girecek’ diye gökten nida edilse, o bir kişinin ben olduğumu ümid ederim.
Yine ‘cehenneme ancak bir kişi girecek’ diye gökten nida olunsa o bir kişinin ben olduğumu düşünerek korkarım.’
İşte, en büyük korku ve en büyük ümid budur.


Seyyah-ı Âlemden Mısır'ın Fetih Müjdesi

Sultan Selim Han Şam kalesinde âlimlerle sohbet esnasında Şeyh Nâsır-ı Tarsûsî hazretlerine:
“Efendi, biz Mısır fatihi olabilir miyiz” dediler.
Hz. Şeyh Nasır: “Müjde sana sultanım, Resûlullah’ın (s.a.v.) manevî huzurunda Hz. Ali (k.v.); “Sultan Selim önce Rum ve Acem'e malik olur sonra Cezîretü'l-Arab'a malik olur.” buyurdular. Cezîretü'l-Arab Mısır'dır. İnşAllah sultanım Mısır fetholunur ve hâdimü'l-Haremeyn olursunuz.” buyurdular.

Bir âlim de, “Sultanım, Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Azîm’de senin Mısır fatihi olacağını açıklamıştır. Hz. Ali bunu Hz. Hüseyin'e ondan Zeynelâbidîn Hazretlerine ve ondan Seriy-i Sakatî ve ondan da Hz. Cüneyd-i Bağdâdî'ye tebliğ eylediler ki Enbiyâ Sûresinin 105. (Ve lekad ketebnâ…) âyetinde (Velekad) lafzının ebcedi 140'tır (Vav; 6, lam; 30, kaf;100, dal;4: 140). Selim lafzı da 140 olup Selim olduğuna işarettir (sin; 60, lam; 30, yâ;10, mîm; 40: 140). Zikir lafzı 920'dir (Zel; 700, kâf; 20, rı; 200: 920). “Min ba'di'z-Zikri 920'den sonra feth olur, demektir. “İnnel arda yerisuhâ” daki el-arz lafzı Mısır’a işaret eder. İbâdiyessâlihûn'dan murad sizsiniz, Mısır'a vâris oluyorsunuz, demektir.” dedi.
Sultan, “Saltanat müddetimiz ne ola?” dediğinde "Cidden gayrı bilmem” der ve başka bilmiyorum demiş görülür. Meğer (cidden) lafzının ebced değeri, 8 olup saltanatları sekiz yıl olmuştur.   (Evliya Çelebi, Seyahatname)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/28.html)
Başlık: Hazreti Ömer (r.a.) ve Nil
Gönderen: Mücteba - 29 Ocak 2013, 10:40:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir ara ben uyurken (rüyamda) bana bir bardak süt getirildi. Onu içtim, öyle ki tırnaklarıma kadar kandım. Artanı da Ömerübnü’l-Hattâba verdim. Onu nasıl tevil buyurdunuz yâ Rasûlüllâh, dediler. O ilimdir, buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ocak Salı 2013

Hicrî: 17 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Sânî 1429

Türkçe Ezanın İlk Defa Fatih Câmii'nde Okutturuluması (1932)

Hazreti Ömer (r.a.) ve Nil

Nil nehri taşarak faydalı olur ve belli zamanlarda taşardı. Hz. Ömer’in (radıyallâhu anh) halifeliği devrinde Hicretin 21. senesinde Hz. Amrübnü'l-Âs’ın Mısır’ı fethettiği sene Nil nehri âdeti üzere taşmadı.

Mısır halkı,
“Yâ Amr eskiden beri âdetimiz odur ki, Nil taşmadan bir gün evvel her sene bir kızı yakût ve cevherlerle süsleyip, kilolarca şeker, zahîre ve binlerce ekmek ve peksimet ile birlikte Nil’e bırakırız. Ertesi gün veya o gün Nil taşmağa başlar”, dediler.

Hz. Amrübnü'l-Âs:
“Hâşâ, Nil'in taşması için kız atmak ve Allâh’ın bu kadar nimetlerini isrâf etmek dînimizde yoktur.” diye cevap verdi.

Kırk gün geçti Nil taşmadı. Mısır içinde insanların arasında dedikodu oldu. Bazıları da erzakları sakladı, Mısır’da kıtlığa sebep oldu. Mısır’da halk perişan olmuş ve nice kimseler hicret edip gitmişlerdi.

Amr hazretleri Hazret-i Ömer’e Mısırlıların yaptıklarını tafsîlatıyla yazıp gönderdi. Hazret-i Ömer Amrübnü’l-Âs'a, “Nil’e kız atma batıl âdetini kaldırman iyi oldu” diye cevap yazdı.

Ayrıca Nil’e atması için bir mektup gönderdi:
“Besmele’den sonra: Ey Nil, eğer kendi kuvvet ve kudretinle akıyorsan sana ihtiyacımız yoktur. Allâh’ın emri ve kudreti ile akıyorsan yükselerek ak.”

Mektubun sonunda da Nuh aleyhisselamın gemiye binerken Müslümanlara okumalarını emrettiği “Bismillâhi mecrâha ve mürsâha inne Rabbî le-Gafûru’n-Rahîm.” (Hûd, 41.) âyet-i kerimesini yazıp gönderdi.

Hz. Amr, Hz. Ömer'in mektubunu aldı, okudu ve Mısır ileri gelenleri ile gidip Nil’e Hz. Ömer'in selâmını söyleyip mektubu Nil’e bıraktı. Altmış günden beri taşmayan Nil Allah’ın izni ve besmelenin bereketiyle taşıp cümle Mısır ahâlîsi sevindiler.

Allâh’a hamd olsun ki o zamandan beri Nil hep akmaktadır. (Evliya Çelebi, Seyâhatname)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/29.html)
Başlık: Hazreti İdris Aleyhisselâm | Kaza Namazı ve Nafile Namazlar
Gönderen: Mücteba - 30 Ocak 2013, 10:41:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: Kulum farzlarla benim azâbımdan kurtulur. Nafilelerle de kulum bana yaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ocak Çarşamba 2013

Hicrî: 18 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Sânî 1429

Hitler'in İktidâra Gelmesi (1935)

Hazreti İdris Aleyhisselâm

Hz. İdris aleyhisselâm, büyük bir peygamberdir. Hz. Şit'ten sonra peygamberliğe nail olmuştur. Birçok ilim ve hikmetler ile göklerin sırlarını bilirdi.

İlk yazı yazan ve ilk elbise diken Hazret-i İdris aleyhisselamdır. Yeryüzünde üç yüz altmış sene yaşadı. Nihayet, Hak Teâlâ tarafından yüksek bir makama kaldırılmıştır.


Kaza Namazı ve Nafile Namazlar

Kaza namazı kılmak, nafile namaz kılmaktan evlâ ve daha mühimdir. Fakat farz namazların sünnetleri -müekked olsun olmasın- bundan müstesnadır.

Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi doğru değildir.

Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında hadîs-i şerîf bulunan nafile namazlar da böyledir.

Çünkü bu sünnetler, farz namazları ikmâl eder; tamamlar. Bunların telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.

Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahdan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz.

Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak ilâhî affa ilticâ etmesi icabederken, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şefâatine vesile olacak sünnetleri, nafileleri nasıl terk edebilir.

Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur olmaz mı? Buna aykırı olan bazı nakiller muteber değildir, müftâbih olan fetvaya aykırıdır.

Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler, insaflı sayılmazlar. Beyhude yere en kıymetli zamanlarını zayi eden insanlar, böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler?
(Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/30.html)
Başlık: "Allâh'ım fayda vermeyen ilimden sana sığınırım"
Gönderen: Mücteba - 31 Ocak 2013, 11:51:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yâ RasûlAllah! En faziletli amel hangisidir, diye soruldu. ‘Allah azze ve celleyi bilmek.’ buyurdular. Hangi ilmi murad buyurdunuz, diye soruldu. ‘Allah sübhânehûyu bilmeyi’ buyurdular. Biz amelden soruyoruz, siz ilimden cevap buyurdunuz, dediler. ‘Allâh’ı bilerek yapılan az amel menfaat verir, Allâh’ı bilmeden yapılan çok amel fayda vermez.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyau Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ocak Perşembe 2013

Hicrî: 19 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Sânî 1429

Osmanlı'da Matbaanın Kuruluşu; Vânî Mehmed Efendi'nin Sıhah-ı Cevherî Tercümesi (Vankulu) İsimli Lügatinin Basılması (1729)

"Allâh'ım fayda vermeyen ilimden sana sığınırım"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim ilmi öğrenir ve öğretirse, işte bu kimse göklerin melekûtünde azîm (büyük, ulu zât) olarak çağırılır.”
• “Bilmeyene yazıklar olsun, bilip de amel etmeyene üç defa yazıklar olsun.”
• “İnsanlara hayrı emredip kendisini unutan âlimin misâli insanları aydınlatırken kendisini yakan mum gibidir.”
• “Kıyâmet günü azâbı en şiddetli olan, Allâhü Teâlâ’nın ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir.”
• “Kıyâmet günü âlim misin, câhil misin? diye suâl olunduğunda hâlin nice olur yâ Uveymir? Eğer âlimim desen ilminle ne amel işledin? denir. Eğer câhilim desen mâzeretin neydi de ilim talebinden geri kaldın, denir.”

İmâm-ı A’zam hazretlerine “Bu ilmi nasıl elde ettiniz?” diye soruldu. Şöyle buyurdular: “İnsanlara anlatmakta cimrilik etmedim. Başkalarından istifâdeden de bir an geri durmadım. Bir meseleyi anladığım vakit “Elhamdülillâh” dedim. Böylelikle ilmim artmış oldu.”

İlim takvâya ve Allâh korkusuna vesîle olduğu için şereflidir. Kimin ilmi Allâh korkusu ve takvâ meyvası vermiyorsa bu ilim vebâldir ve dalâlete sebeptir. Nitekim Resûlullâh (s.a.v.) şöyle duâ ederlerdi:

“Allâh’ım, fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”

Kıt'a:

Mansıbda bir olsa dahi ger âlim ü câhil,
Zâhirde müsâviyse hakîkatte bir olmaz.

Altun ile farzâ ki berâber çekile seng,
Vezn içre bir olmak ile kıymette bir olmaz.

(İbn-i Kemâl Paşa)

Yani: Âlim ile cahil rütbede bir olsada hakîkatte denk olmaz.
Altın ile taşın ağırlıkları aynı olsada kıymetleri bir olmadığı gibi.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/1/31.html)
Başlık: Faydalı İlim | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2013, 15:54:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İlim, islâmın hayâtı ve imanın direğidir. Kim ilim öğretirse Allâhü Teâlâ onun mükafatını tam verir. Kim öğrenir ve amel ederse Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

1
Şubat Cuma 2013

Hicrî: 20 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Sânî 1429

Ayasofya Câmii'nin Müzeye Çevrilmesi (1935)

Faydalı İlim

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kıyâmet gününde en ağır azabı görecek olan, Allâhü Teâlâ'nın ilminden kendisini faydalandırmadığı âlimlerdir.”

Yine Peygamber Efendimiz buyurdular: “Kul, bildiği ile amel etmedikçe âlim olamaz.”

“İlim ikidir. Biri dilde olandır ki bu, Allâhü Teâlâ'nın kulları aleyhine bir delildir; diğeri, kalbde olan ilimdir. İşte faydası olan ilim de budur.”

“Ahir zamanda ibâdet edenler cahil ve âlimler fâsık olur.”

“Âdi kimselerle mücadele, alimlere karşı üstünlük taslamak ve bu suretle yalnız insanların iltifatına mazhar olmak için okumayın! Zira bu gaye için okuyanlar Cehennemdedir.”

“Bilgisini gizleyene Allâhü Teâlâ ateşten gem vurur.”

“İlmi çoğaldığı halde ahlâkı düzelmeyen, Allâh'a uzaklıktan başka bir şey elde edemez.”

Nahv âlimi Halil bin Ahmed şöyle der: “İnsanlar dört kısımdır.

1- Anlar ve anladığını bilir (yani bildiği ile amel eder); bu âlimdir, buna uyun.
2- Anlar fakat anladığını bilmez. Bu gâfildir, bunu ikaz edin.
3- Bilmez fakat bilmediğini bilir (Buna cehl-i basit derler); bu yol arıyor, buna doğru yolu gösterin.
4- Anlamaz, fakat anlamadığını bilmez (Bilirim zanneder, buna cehl-i mürekkeb derler, tedavi kabul etmediği için); onu terk edin.”

Süfyan-ı Sevri (r.a.): “İlim, ameli da'vet eder; eğer amel geldiyse ne güzel, gelmezse ilim de göç eder.” buyurmuştur.


Atalar Sözü:

• Geriden görene güreş kolay gelir.
• Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/1.html)
Başlık: Hiçbir Müslümanı Hakir Görme | "Kanâat Bitmez Tükenmez Hazinedir"
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2013, 16:02:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik ancak nefis zenginliği (kanâat etmek)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

2
Şubat Cumartesi 2013

Hicrî: 21 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Sânî 1429

Japonya Zelzelesi (200 bin ölü) (1703) • Türk Eczacılar Birliği'nin Kuruluşu (1956)

Hiçbir Müslümanı Hakir Görme

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir'e (r.a) şöyle buyurdular:

“Yâ Ebâ Bekir! İnsanların dünyaya koştuğunu gördüğün zaman sen âhiret için çalış.

Her zaman ve her yerde Allâhü Teâlâ’yı zikret.

Sen Allâhü Teâlâ’yı zikredersen o da seni zikreder (rahmet ve mağfiretiyle muâmele eder).

Müslümanlardan hiç kimseyi hakir görme. Zira Müslümanların küçükleri Allâhü Teâlâ nezdinde daha büyüktür.”

"Kanâat Bitmez Tükenmez Hazinedir"

Allâhü Teâlâ -meâlen-: “Dünyâ hayâtındaki maîşetleri biz taksîm ettik.” (Zuhruf, 32) buyurdu.

Hadîs-i şerîfde: “Allâh’ın sana takdîr buyurduğuna râzı olursan insanların en zengini olursun.” buyuruldu. Muhakkak Allâh’ın taksîm buyurduğuna râzı olanın kalbi zengin olur, başkasının elindekine bakmaz. Kanâat bitmez tükenmez hazinedir.

Kanaatle zenginlik ve servete nail olunur. Kanâat eden fakir ise de zengin olur. Kim kanâat etmezse zengin ise de fakîrdir.

Yetecek kadara kanaat etmek iffete götürür.

Kim kadere razı olursa az bir şeye kanaat eder.

Dünyada insanın başına gelen şeyler zayıflığından değildir, kurtulduğu şerlerden de kendi kuvvetiyle kurtulmuş değildir. Kaçırdığını zannettiği dünya fırsatlarından ümîdini kesen huzurlu olur. Rahatın tamamı Allâh’ın taksîmine rızâ göstermekte ve sadece vaktin icabına göre hareket etmektedir. Hüznün tamamı, geçmiş işlere eseflenmek ve dünyanın gelecek işlerinin kaygısını çekmektedir.

Hasılı, saâdetin tamamı ve her türlü nâiliyyet Allâh’ın kazâsına rızâ ve taksîm ettiğine kanâattedir. Kul, efendisinin verdiğine razı olmalı gelecekte nereden nasıl ve ne geleceğinin kaygısını çekmemelidir. Zira bu ona ait bir iş değildir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/2.html)
Başlık: Dünya Kadınlarının Efendilerinden Hz. Âsiye
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2013, 11:44:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cennet kadınlarının en faziletlisi Hz. Hadîce, Hz. Fâtıma, -Firavn’ın hanımı- Hz. Âsiye, Hz. Meryem’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

3
Şubat Pazar 2013

Hicrî: 22 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan İkinci Murad Han'ın Vefatı (1451) • İlk Uzay Gemisinin Ay'a İnişi (1966)

Dünya Kadınlarının Efendilerinden Hz. Âsiye

Hz. Âsiye, Hz. Mûsâ aleyhisselâm’ın hayatta kalmasına vesile olmuş, ona en büyük hizmetlerde bulunmuş ve nihayet ona iman etmiş yüksek iradeli bir kadındır.

Hz. Mûsâ doğduğu sırada Allâhü Teâlâ annesine “Çocuğunu endişesiz emzir, şâyet çocuğun hakkında bir fenalık hissedersen onu bir sandık içinde Nil nehrine bırak, hiç üzülme, çocuğun sana tekrar iade edilecektir. Büyüdüğünde de ona peygamberlik vazifesi verilecektir.” diye vahyetti.

Hz. Mûsâ’nın annesi, çocuğuna bir zarar geleceğinden korktuğu vakit, bir sandık içinde Nil nehrine bırakmış, Firavn'ın sarayının yanından akıp giderken görülerek saraya alınmıştı.

Firavn bir rüya görmüştü. Rüyası, İsrailoğullarından bir erkek çocuğu senin mülkünü ve saltanatını elinden alıp dinini değiştirecektir, diye tabir olununca Firavn, doğacak olan erkek çocukların öldürülmesini emretmişti. (Bu cümle peygamberler tarihinden) Hz. Âsiye Firavn’a “Bu yavrucak bana ve sana bir göz aydınlığı olur, bunun hayatına kıymayınız. Belki bize bir faydası dokunur yahut evlat ediniriz.” demişti.

Bu suretle Hz. Mûsâ’nın hayatını kurtarılmasına vesîle olan Hz. Âsiye ileride Hz. Mûsâ’ya iman edip onu tasdik etmekle, Hz. Mûsâ gibi o da Firavn ile karşı karşıya gelmişti. Hz. Mûsâ’nın hayatı ve onun dini uğrunda kendi hayatını feda etmiş, Firavn’ın çok acı işkenceleri ile şehit olmuştur.

Hz. Âsiye “Rabb’im! Benim için yanında, cennetinde bir ev yap da beni Firavn’dan ve onun kötülüklerinden kurtar!” duâsını bu işkencelere maruz kaldığı sırada yapmış ve derhal duası kabul olunup cennetteki makamı kendisine gösterilip güle güle dünyadan ayrılmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm’de Tahrîm sûresinin on birinci âyetinde, Hz. Âsiye mü’minlere bir fazilet örneği olarak zikredilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de “(Geçmiş ümmetlerde) Erkeklerden kemâle eren çok oldu. Hâlbuki kadınlardan yalnız Firavn’ın kadını Âsiye ile İmrân’ın kızı (Hz. İsa’nın annesi) Meryem’den başka hiç biri kemale erişemedi…” buyurarak onun faziletine işaret etmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/3.html)
Başlık: Hz. Âdem Aleyhisselâm | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 04 Şubat 2013, 10:23:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamberlerin evveli Âdem (aleyhisselâm), âhiri de Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

4
Şubat Pazartesi 2013

Hicrî: 23 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Sânî 1429

İskilipli Atıf Hoca'nın İdam Edilmesi (1926) • Balkan Paktı'nın İmzalanması (1934)

Hz. Âdem Aleyhisselâm

Bütün insanların babası ve ilk peygamberi Âdem aleyhisselâmdır. Allâhü Teâlâ Hazretleri bu âlemi yoktan var etmiş, birçok zamanlar geçtikten sonra da yeryüzünde insan cinsinin ilk babası olmak üzere Hz. Âdem’in cesedini topraktan yaratıp ona ruh vermiş, ilim ile imtiyazlı kılmış ve ona eş olmak için de Hz. Havva’yı yaratmıştır.

Bütün melekler, Allâhü Teâlâ’nın emriyle Hz. Âdem’e secde ettiler. Yalnız meleklerin arasında yaşayan ve esasen cinlerden olan İblis; şeytan, kibirlenip Âdem’den daha hayırlı olduğunu iddia ederek secde etmemiş, melekler arasından kovulmuştur.

Allâhü Teâlâ, Hz. Âdem ile Hz. Havva’ya cennette bulunan bir ağacın meyvesini yememelerini emretmişti. Şeytan, bir yolunu bularak bunlara vesvese vermiş, “Bu meyveden yerseniz cennette ebedî olarak kalırsınız!” diye yalan yere yemin edince Hz. Âdem ile Havva, Allâhü Teâlâ’nın ‘yemeyiniz’ emrini unutarak o meyveden yemişler, bunun üzerine cennetten yeryüzüne indirilmişlerdir. Hz. Âdem aleyhisselâm Serendip adasına, Hz. Havva da Cidde’ye indirilmiş, bilâhare Mekke-i Mükerreme civarında Müzdelife denilen yerde buluşmuşlardır.

Hz. Âdem ile Havva derhal pişmân olup tevbe ve istiğfar ettiler. Hak Teâlâ tevbelerini kabul etti. Hz. Âdem'i kendi nesline peygamber tâyin etti ve kendisine 10 sahîfelik bir kitap ihsan buyurdu.

Hz. Âdem aleyhisselâm bin sene veya dokuz yüz otuz sene yaşamış, vefat edince Serendip adasında veya Mekke-i Mükerreme’de Ebû Kubeys dağında defnedilmiştir.


Atalar Sözü:

• Korkak bezirgan ne kâr eder, ne ziyan.
• Kul sıkılmayınca Hızır yetişmez.
• Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/4.html)
Başlık: Edep | "Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir"
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2013, 12:04:10

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur'ân-ı Kerîm'in haram kıldığını helâl sayanlar Kur'ân-ı Kerîm'e iman etmemiştir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

5
Şubat Salı 2013

Hicrî: 24 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Sânî 1429

Laiklik İlkesi ve Altı Ok Anayasa'ya Kondu (1937)

Edep

Edep, insanı utanılacak hallerden koruyan nezih bir huy ve melekedir. Haya, nezâket, zarâfet hep edeptendir.

Dinde de edep, farz, vacip ve sünnetlerden başka islamın teşvik ettiği, güzel gördüğü şeylerdir ki mendup denir. Mesela namazda rukû ve secde tesbihlerini üçden fazla okumak ve gücü yetenin Resûlullah Efendimiz için de kurban kesmesi gibi.

Ebû Ali ed-Dakkak (k.s) demiştir ki: "Kul ibadeti ile Cennete, tâatindeki edebiyle de Allâhü Teâlâ'ya ulaşır. İlim, edeble anlaşılır, amel, ilimle sahih olur, hikmete amelle erilir.”

Abdullah b. Mübarek (k.s) demiştir ki: “Dinin edeblerini hafife alan kimse, sünnetlerden mahrum kalmakla cezalanır. Sünnetlerde tenbellik eden kimse farzlardan mahrum kalmakla cezalanır. Farzları tenbellik edip gevşek davranan kimse de marifetten mahrum kalmakla cezalanır.”

Enes b. Mâlik (r.a) buyurmuştur ki: "Amelde edeb(e riâyet etmek), onun kabulünün alâmetidir.”


"Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir"

Sultan İkinci Mahmud Han’ın Kaptan Paşa’ya yazdığı bir Hatt-ı Hümâyûnu:

Kaymakam Paşa ve Kaptân-ı Deryâm!

Ben yüzümü, gizliyi ve sırları bilen Allâh’a yönelttim. Benim ondan başka yardımcım yoktur. Müslümanlarda çalışkanlık yok ve bu tembellik beni hayrete düşürüyor. Yerin ve göklerin yaratıcısı olan Cenâb-ı Allah bizlere yardım etsin. Bu dünyâya gelmenin gâyesi, nefs-i emmareye tâbi olmak değil, ancak ve ancak “Ben insanları ve cinleri sâdece bana ibâdet etsinler diye yarattım.” Âyet-i kerîmesinin mânâsıyla amel etmek içindir. Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir. Hâlâ nefsimize karşı zafer kazanamadık. Ne zaman nefsimize gâlip gelirsek, din düşmanları da ancak o zaman mağlup olur. Allah ıslah eylesin. Âmîn. (Hatt-ı Hümâyûn 525/25611)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/5.html)
Başlık: Hazreti Ebû Bekir'in Tevazuu | Fani Dünya
Gönderen: Mücteba - 06 Şubat 2013, 03:29:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâh’a ve âhiret gününe ümid besleyip de Allâh’ı çok zikreyleyen kimseler için muhakkak ki size Resûlullah’da (yalnız sözleriyle değil bütün fiil ve hallerinde) pek güzel bir örnek vardır.”
(Ahzab Sûresi, âyet 21)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

6
Şubat Çarşamba 2013

Hicrî: 25 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan İkinci Ahmed Han'ın Vefatı, İkinci Mustafa Han'ın Tahta Çıkışı (1695)

Hazreti Ebû Bekir'in Tevazuu

Hz. Ömer, Medine’nin kenar mahallesinde oturan, yaşlı ve a’mâ bir kadının, su ve yiyeceğini vermek ve ihtiyaçlarını gidermek için yanına gitmeyi âdet hâline getirmiş idi. Her ne zaman o yaşlı kadının yanına gelse, başka birisinin kendisinden önce davranıp, bütün ihtiyaçlarını karşıladığını görürdü.

Defalarca böyle olunca Hz. Ömer bu gelenin kim olduğunu tesbit için takip etmeye başladı. Bir de ne görsün o gelen kişi, zamanın halifesi Hz. Ebû Bekir’dir. Hz. Ömer “VAllahi, demek ki o kişi sensin ha!” dedi.


Fani Dünya

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, mihmân eğlenmez.

Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân oğlan oyuncağına,
Bunda aklı olan insan eğlenmez.

Doğrusuna gidegör bu yolların
Geçegör sarpını yüce bellerin,
Dünyâ zindânıdır mü’min kulların,
Zindanda olan kul âsân eğlenmez.

Ömür tamam olup defter dürülür,
Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkın dergâhına kullar derilür,
Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.

Hüdâyî n´oldu bu denlü peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.

(Azîz Mahmûd Hüdâî k.s.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/6.html)
Başlık: Hazreti Şit Aleyhisselâm | Uyumanın Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 07 Şubat 2013, 10:42:56

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

7
Şubat Perşembe 2013

Hicrî: 26 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Sânî 1429

Maraş'a Kahraman Ünvanı Verildi (1973)

Hazreti Şit Aleyhisselâm

Hz. Âdem aleyhisselâmdan sonra, Allâhü Teâlâ Hz. Şît aleyhisselâma peygamberlik vermiştir. Hz. Şît aleyhisselâm, Hazret-i Âdem’in (a.s.) en güzel ve en sevgili oğludur. Hz. Âdem'in yaratılışından yüz yirmi sene sonra doğmuş, 912 sene yaşamış, vefât edince Mekke dağlarından Ebû Kubeys dağında Hazret-i Âdem’in yanına defnedilmiştir.

Hazret-i Şît aleyhisselâma 50 sahîfelik bir kitap verilmiştir. Kâbe-i Muazzama’yı bir rivâyete göre Hazret-i Âdem, diğer bir rivâyete göre de Hazret-i Şît ilk defa ve taştan binâ etmiştir.

Allâhü Teâlâ Şît aleyhisselamı Hz. Âdem’in şehid edilen oğlu Habil’e bedel olarak ihsan ettiğinden kendisine Hibetullah (Allâh’ın hediyesi) mânâsında Şît (veya Şis) adı verilmiştir.

Uyumanın Âdâbı

Resûlullâh aleyhisselâm her gece yatağına geldiğinde ellerini bitiştirir, sonra “Kul hüvallâhü ehad”, “Kul e’ûzü bi-rabbi’l-felak” ve “Kul e’ûzü bi-rabbi’n-nâs” sûrelerini okur ve ellerine üfler, sonra elleriyle yüzünden, başından ve ön tarafından başlayarak vücûdunda ulaşabildiğini meshederdi ve bunu üç kere yapardı.

Resûlullâh aleyhisselâm gece yatağına girince (sağ) elini (sağ) yanağı altına koyar ve sonra “Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ”* duâsını okur, uyandığında da “Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhi'l-ba’sü ve’n-nüşûr”** duâsını okurdu.

*Manası: Allâh’ım, senin adını anarak ölürüm ve dirilirim (uyurum ve uyanırım) meâlindedir.

**Manası: O Allâh’a hamdederim ki bizi öldürdükten sonra dirilten odur. Öldükten sonra (ba’s için) dirilmemiz de (böylece) ona âittir, meâlindedir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Arif, Kız: Arife


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/7.html)
Başlık: Makbul Olan Duâlar | Guslün Kısımları
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2013, 15:53:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ bu ümmete, ancak fakirlerinin duâları, namazları ve ihlâsları hürmetine yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

8
Şubat Cuma 2013

Hicrî: 27 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Vefatı (1640) • Yeni Câmi İbâdete Açıldı (1664) • Antep'e Gazi Ünvanı Verildi (1921)

Makbul Olan Duâlar

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Namaza başlanana kadar müezzinin duâsı,
Cenâb-ı Hak şehîdliği ihsân edene kadar mücâhidin duâsı,
Allâhü Teâlâ belde ve vatanına döndürünceye kadar hacının duâsı,
Allâhü Teâlâ kendisine yardım edinceye kadar mazlûmun duâsı ve
İftâr edene kadar oruçlunun duâsı (makbûldür)."


Guslün Kısımları

Farz olan gusülden başka sünnet, müstehap ve mendup olan gusüller de vardır:
Cuma, Ramazan ve Kurban bayramı, ihrâma girmek için ve arefe günü gusül sünnettir.
Her müslüman erkek ve kadın Cuma günü temizlenmelidir. Cuma günü gusül abdesti almak ve tırnak kesmek gibi sâir icabeden temizlik sebebiyle günahlar ağaçların yaprakları gibi döküleceği bildirilmiştir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);
“Ey insanlar, bu (cuma) günü olduğu zaman guslediniz...” buyurmuşlardır.

Müstehap gusüller:
Kurban bayramı günü sabahında, Müzdelife’de vakfe için, tavâf-ı ziyâret için Mekke'ye gireceğinde, küsûf (güneş ve ay tutulması), istiskâ (yağmur), korku, şiddetli karanlık ve şiddetli rüzgar namazları için gusül müstehabdır.

Şu gusüller mendubdur:
Mekke'ye girmek için, müzdelife vakfesi için, Medîne-i Münevvere’ye girmek için, ölü yıkadıktan sonra, hacâmattan sonra, kadir gecesinde, deli ayıldığında, sabî bülûğa erdiğinde, kâfir -daha evvel temiz ise- Müslüman olduğunda, berâet gecesinde, şeytan taşlamak için, arefe gecesinde, tevbe edenin seferden dönenin ve yeni elbise giyenin gusletmesi mendûbdur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/8.html)
Başlık: Sigara ve Zararları
Gönderen: Mücteba - 09 Şubat 2013, 20:50:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“… (o ümmî peygamber) onları münkerden nehyeder ve temiz, hoş şeyleri kendileri için helâl, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar…”
(A’râf Sûresi, âyet 157)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

9
Şubat Cumartesi 2013

Hicrî: 28 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Sânî 1429

Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri'nin Vefatı (720) • Minarelerde İlk Defa Kandil Yakılması (1588) • Boğaziçi Dondu (1621) • Sultan İbrahim Han'ın Tahta Çıkışı (1640)

Sigara ve Zararları

Sigara dumanında birçok zehirli kimyevî maddeler vardır. Bu sebeple sigara dumanına maruz kalanlar da içenler gibi zehirlenir. Sigara birçok hastalıkla birlikte kanser de yapmaktadır. Sigara, içen veya dumanına maruz kalan kadınlarda erken doğum, erken yaşlanma, kemik erimesi, kısırlık, sakat ve hastalıklı çocuk doğurma vb. şeylere sebep olmaktadır.

“Bir taneden bir şey olmaz” yalanına kanmamalı, sigarayı hiç denememeliyiz. Anne veya babanın sigara içmesi yüzünden çocuklar çok küçük yaşlarda sigaraya başlamaktadır. Sigara iptilâsı tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bırakmada başarılı olmak için sigarayı bırakma isteği ve iradesi olmalıdır. Azaltarak bırakılmaz. Bırakmaya tam karar verip birden bırakılmalıdır. Sigaradan kurtulmak güçtür, ancak imkansız değildir. İlk iki-üç hafta en zor devredir, sonra içme isteği giderek ortadan kalkar.

Sigarayı bırakınca: İlk 20 dakikada nabız, kan basıncı, el ve ayakların ısısı normale döner, 8-24 saat sonra kan oksijen seviyesi, dokulara giden oksijen miktarı ve enerji artar, kandaki karbonmonoksit gazı azalır, kalp krizi geçirme riski ilk günden itibaren azalmaya başlar, beyin kanaması ve bacaklardaki kangren riski %30-50 oranında azalır.

Üçüncü günde tat ve koku alma kabiliyeti artar.

İki hafta ile üç ay arasında, akciğer kapasitesi %30 yükselir, öksürük, balgam azalır ve kaybolur, muafiyet (bağışıklık) sistemi güçlenmeye başlar, diş ve parmaklardaki sarı lekeler kaybolur.

Bir yıl sonra kalp krizi ve beyin kanaması geçirme riski % 50 azalır.

Beş yıl sonra akciğer ve diğer organ kanseri olma riski günde bir paket sigara içen kişiye göre %50 azalır.

On yıl sonra felç olma riski hiç sigara içmemiş olan kişilerle aynı seviyede olur.

On beş yıl sonra kalp krizi riski hiç sigara içmeyen kişilerle aynı olur.

En güzeli de çocuklara iyi bir örnek olmaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/9.html)
Başlık: Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz Buyurdular - Rebîulâhir Ayı -Rebîulâhir Ayı İctimâ
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2013, 09:37:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Eğer siz benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Şubat Pazar 2013

Hicrî: 29 Rebîulevvel 1434 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Sânî 1429

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın İrtihali (1918)

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz Buyurdular

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Benden şu kelimeleri öğrenerek onlarla amel edecek olanınız yahut amel edecek kimseyi bileniniz var mıdır?” diye suâl buyurunca,
Ebû Hüreyre (r.a.): “Ben, yâ Resûlallâh” dedi ve şöyle anlattı:
Peygamber Efendimiz elimden tuttu ve beş (madde) saydılar.
Buyurdular ki: “Allâh’ın haram kıldıklarını terk et ki insanların en ibâdet edeni olasın.
Allâhü Teâlâ’nın senin için taksimine râzı ol ki insanların en zengini olasın.
Komşuna iyi muamelede bulun ki (kâmil) mü’min olasın.
Kendin için hoş gördüğün şeyi insanlar için de hoş gör ki (kâmil) Müslüman olasın.
Çok gülme, zîrâ çok gülmek kalbi öldürür.


Rebîulâhir Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.
Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:
“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Rebîulâhir Ayı- Rebîulâhir Ayı İctimâ'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Rebîulâhir ayı ictima‘ı bugün (10 Şubat Pazar) Türkiye saati ile 09.21’dedir.
Ru’yet, ise yine bugün 10 Şubat Pazar günü Türkiye saati ile: 20.44’dedir.
Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas okyanusunun orta ve kuzey kısmı ile Kuzey Amerika kıtası ve orta Amerika ülkeleri.
Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.
Hilâlin görüldüğü günü takip eden 11 Şubat Pazartesi de Rebîulâhir ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/10.html)
Başlık: Sultan Abdülhamîd Han'ın Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor: Kadınım, Hakkını Helal Et
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2013, 10:46:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır diye size emretmedim mi?”
(Yâsîn Sûresi, âyet 60)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Şubat Pazartesi 2013

Hicrî: 1 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Sânî 1429



Sultan Abdülhamîd Han'ın Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor: "Kadınım, Hakkını Helal Et"

İstanbul, Beşiktaş'ta Serencebey yokuşunu çıktıktan sonra en sonda sol kolda eski üç katlı, fakat gayet mütevazi bir evde büyük Osmanlı hânedânının son temsilcilerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın değerli eşi Müşfika Hanım, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi.

Müşfika Hanım, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han'a âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor:

“Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben hemen çorapları alıp karyolanın önünde yere çökerek pâdişâhın ayaklarına çorapları giydirdim. Benim bu içten hareketim ve alâkamdan pek mütehassıs olan Sultan:
'Kadınım çok zahmet ettin, eksik olma, hakkını helâl et!...' dedi.

Ben de bu mukabele karşısında cevaben:
'Aman efendimiz! Size karşı hakkımı helâl ettirecek ne yaptım ki? Bu benim vazifemdir, siz müsterih olunuz!... dedim.'

Pâdişâh:
'Hayır bir kadının kocasına karşı olan hakları büyüktür. Kadınım, bu hizmetine mukabil hakkını helâl et!' diyerek sözünü tekrarladı.

Ben ne söyledimse, kocama rahatsızlığı sırasında yaptığım hizmetin normal hareket olduğunu bir türlü kabul ettiremedim. Sultan tam beş defa bana:

'Kadınım hakkını helâl et!..' dedi ve ben de bu ısrar karşısında âciz kaldım ve utanarak hakkımı helâl ettiğimi söyledim.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/11.html)
Başlık: Hazret-i Ali'nin (r.a.) Hesâbı
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2013, 10:32:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Şubat Salı 2013

Hicrî: 2 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Sânî 1429

San'a'nın Fethi (1546) • Kahraman Maraş'ın Kurtuluşu (1920)

Hazret-i Ali'nin (r.a.) Hesâbı

İki arkadaş oturmuş yemek yiyordu. Birisinin beş, diğerinin üç ekmeği vardı. Oradan geçen başka birini de yemeğe çağırdılar. Üç kişi sekiz ekmeği berâber yedikten sonra, üçüncü adam, her ikisinin ekmeklerinden yediğinin bedeli olarak sekiz dirhem verdi. İki arkadaş parayı paylaşamadılar. Beş ekmeğin sâhibi:

– Benim beş ekmeğim vardı. Beş dirhem benimdir. Senin üç ekmeğin vardı, hakkın üç dirhemdir, dedi.

Üç ekmeğin sâhibi ise hakkım paranın yarısı olan dört dirhemdir, diyordu.

Hz. Ali’ye mürâcaat ettiler. Hz. Ali, üç ekmek sâhibine “Arkadaşının sana verdiği miktara râzı ol, üç dirhemi al. Çünkü senin için daha iyidir.” dedi. Adam:

– Hayır, haktan başka bir şeye râzı olmam deyince, Hazret-i Ali (r.a.):

– Senin hakkın sekiz dirhemden sadece biridir. Başka hissen yoktur, dedi. Nasıl olduğunu sorunca, şöyle cevap verdi:

Sekiz ekmeğin her biri üçer parçaya bölünürse, yirmi dört parça olur. Üç kişi hepsini yemişsiniz. Hanginizin fazla yediğini bilmediğiniz için, eşit olarak yediğiniz kabul edilir. Öyle ise her biriniz yirmi dört parça ekmekten sekizini yediniz. Senin üç ekmeğinin her birini üç parçaya ayırınca, 3x3 = 9 eder. Sekiz parçasını sen yedin. Ekmeğinden sadece bir parçayı müsâfir yemiş. Arkadaşının beş ekmeği de aynı hesabla üçer eşit parçaya bölünse on beş parça eder. Kendisinin toplam yirmi dört parçadan sekizini yediğini farz edip bunu kendi payından çıkarırsak, geriye 15 - 8 = 7 parça kalır ki, bunu da müsâfir yemiştir. Bu hesaba göre misafir senin hissenden bir parça ekmek yemiştir. Her ikinize verdiği sekiz dirhemden bir dirhemi hakkına düşer. Arkadaşının payından 7 parça yediğine göre, 8 dirhemin yedisi ona düşer, buyurdu. Bunun üzerine adam:

– Peki, şimdi râzı oldum, dedi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/12.html)
Başlık: "Nezafet Îmandandır"
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2013, 10:12:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bevil (idrar sıçramasın)dan sakınınız. Zîrâ kabir azâbının çoğu ondandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Şubat Çarşamba 2013

Hicrî: 3 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Sânî 1429

Erzincan ve Görele'nin Kurtuluşu (1918) • Kuzey Kıbrıs Türk Federe Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1975)

"Nezafet Îmandandır"

İslâm dîni temizliğe çok ehemmiyet vermiştir. Temizlik bir kısım ibadetlerin şartıdır, anahtarıdır. Temizlik bulunmadıkça bu ibadetler yerine getirilemez, temizlik bulunmadıkça insan, Hak Teâlâ’nın manevi huzuruna giremez. Nitekim hadîs-i şerîflerde: “Nezâfet imandandır.” “Namazın anahtarı temizliktir.” buyurulmuştur.

Vücûdumuza bir pislik bulaşırsa onu yıkamadan namaz sahîh olmaz. İnsanlar kabirlerinde en önce temizlikten sorulurlar. Binâenaleyh küçük veya büyük abdestten sonra bunların çıkmış olduğu yerleri tamamen temizlemek gerekir ki, buna “istincâ” denir. Bu temizleme su ile yapılır.

İstincâ'da temizliğe fazla dikkat edip idrar ve benzeri pislik eseri bırakmamağa “istinkâ” denir. İstincâ’dan sonra ayağa kalkmadan temiz bir bez veya benzeri ile ve sol el ile kurulanmalı; temizlik için kullanılan suyun kalıntılarını gidermeğe çalışmalıdır.

Erkekler idrar yaptıktan sonra, idrar sızıntısının kesilmesini beklemelidir ki, buna “istibrâ” denir. İstibrâ her insana göre değişebilir. Bekleyerek, biraz yürüyerek, ayakları hareket ettirerek veya öksürerek yapılır. İdrarın kesildiğine kâni olunca, istincâ yapılır, su ile yıkanır.

Bir hadîs-i şerîfte “İdrar (sıçramasın)dan çok korununuz; çünkü kabir azabının çoğu ondandır.” buyuruldu.

Kadınlarda istibrâ yoktur.

Helâya girmenin bazı âdâbı vardır: Helâya sol ayakla girmek ve girmeden evvel “Eûzü billâhi mine’l-hubusi ve’l-habâis” duâsını okumak, sağ ayakla çıkmak ve çıkınca “Elhamdülillâhillezî ezhebe anne'l-ezâ ve âfânî min zâlik” duâsını okumak âdabdandır.

Helâda kıbleye karşı veyâhut kıbleye arka vererek bulunmak ve dışarıda ise rüzgâra karşı, oturulacak yerlere, yol üzerine, mescit civarına, mezarlığa, durgun ve akar sulara, ırmak kenarlarına abdest bozmak da mekruhtur.

Bir özür olmadıkça idrarı ayakta yapmak da mekruhtur.

Helâda iken konuşmamalı, din veya âhiret işleri düşünmemeli, avret yerine ve pisliklere bakmamalı, helâya tükürmemelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/13.html)
Başlık: Çocuk Terbiyesi
Gönderen: Mücteba - 14 Şubat 2013, 11:25:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Çocuklarınızı üç hasletle terbiye ediniz, yetiştiriniz. Peygamberinizi sevmek, onun Ehl-i beytini sevmek ve Kur'ân-ı Kerîm okumak. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm’i öğrenen, öğreten ve amel edenler hiçbir gölgenin bulunmadığı günde peygamberleri ve güzîde kullarıyla berâber Allah'ın gölgesindedirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Camiu’s-Sağir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Şubat Perşembe 2013

Hicrî: 4 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 01 Şubat 1429

Vakfıkebir ve Beşikdüzü'nün Kurtuluşu (1918) • Yeni Balkan Paktı'nın Ankara'da İmzalanması (1953)

Çocuk Terbiyesi

Çocuk Allâh’ın bir emânetidir. Çocuğu cehennem ateşinden korumak; terbiye etmek, güzel ahlâk öğretmek, kötü arkadaştan esirgemek sûretiyle olur.

Çocuğun annesi sâliha, güzel ahlâklı ve helâl yemeğe dikkat eden olmalıdır. Çünkü kötü ahlâk anne sütünden geçer. Harâm yiyenin sütü murdar olduğundan çocuğun vücudu onunla beslenirse eserleri ergenlikten sonra meydana çıkar.

Çocuk konuşmaya başlayacağı sırada ilk sözünün “Allâh” kelimesi olmasına çalışmalıdır.

Bazı şeylerden utanmaya başlayınca fenâ olan her şeyden sakındırmalıdır.

Çocuğu nâz ve nimet içinde büyümeğe ve güzel elbise giymeğe alıştırmamalıdır ki bilâhare onlardan mahrûm kalırsa tahammül edemez. Ömrünü yiyecek ve giyecek peşinde geçirir.

Çocuğa yemek âdâbını göstermeli;  sağ eliyle yemesini, bismillâh diye başlamasını, yemekte acele etmemesini, ekmeği ufak koparmasını, başkalarının lokmasına bakmamasını, kendi önünden yemesini, bir lokmayı yutmayınca diğerine el uzatmamasını, elini ve üstünü kirletmemesini öğretmelidir. Dâimâ iyi yemeğe alışmaması için bazan eline yavan ekmek vermeli ve çok yemeği çirkin göstermelidir. Çok yiyenleri ve terbiyesiz çocukları onun yanında kötülemeli, edebli olanları övmelidir. Bütün fenalıklar kötü arkadaştan meydana gelir. Arsız, hayâsız, hayırsız, yalancı olmaması için kötü arkadaştan muhâfaza etmelidir.

Okuma çağına gelince Kurân-ı Kerîm ve Ashâb-ı Kirâm’ın ve salihlerin hayat ve ahlâklarını öğretmelidir.

Çocuk iyi bir şey yaptığı ve kendisinde güzel bir huy görüldüğünde medhedilmeli, hoşuna gidecek bir şeyle hatırı hoş tutulmalı herkesin yanında övülmelidir.

Hata eder veya bir şeyi gizlemek istediği görülürse bir iki defa görmemezliğe gelmelidir. Çünkü çok azarlanan bir çocuk nihâyet azardan almaz olur, gizlice yaptıklarını alenen yapmağa cüret eder. Hatasını tekrar tekrar işlerse sakın bu yaptığını kimse duymasın, sonra herkese rezil olursun, kimsenin yanında itibarın kalmaz, denilerek korkutmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/14.html)
Başlık: Allah İçin Sevmek Nedir? | Çocuk Terbiyesi
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2013, 10:36:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa ya hâyır(lı; şeyler) söylesin veya sussun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Şubat Cuma 2013

Hicrî: 5 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 02 Şubat 1429

Gümüşhane ve Maçka'nın Kurtuluşu (1918) • İzmir Eski Eserler Müzesi'nin Açılışı (1927) • Rodos ve 12 Adalar'ın Yunanistan'a Terki (1947)

Allah İçin Sevmek Nedir?

Bir kimsenin sevdiği şey dünyâ için değil de âhirete âit bir husûs için olursa bu Allâh için sevmektendir.

Bir kimse Allâh rızâsı için ve âhirette de Allâh’a râzı olduğu halde kavuşmak için samimi olarak her ne işlerse Allâh rızâsı için sevmiş olur. Fakat çok kimsenin kalbinde Allâh’ın ve dünyanın sevgisi birleşir. Bu da kabûle şayandır. Zira insanın tabiatı dünyadaki şeylerden hoşlanır.

Peygamberlerin (aleyhimüsselam) emrettikleri duâ dünyâ ve âhiret arasını birleştirir. Onların sözlerinden birisi “Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten…; Ey Rabbimiz, bizlere dünyada hasene ve âhirette hasene ver.”dir. Îsâ aleyhisselâm “Yâ Rabbi, düşmanımı benim sebebimle sevindirme, dostumu benim sebebimle kederlendirme. Dünya bana zarar vermesin ve benim en büyük gâyem olmasın.” Resûlullâh Efendimiz de “Allâh’ım bana dünyâ ve âhiret belâsından âfiyet ver.” diye duâ etmişlerdir.

Netice olarak Âhirette saâdete kavuşmayı sevmek Allâh’ı sevmeye mâni olmadığı gibi dünyâda sıhhat ve selâmeti sevmek de Allâh sevgisine aykırı değildir.


Çocuk Terbiyesi

Bir baba evlâdına karşı dâimâ babalık vakarını muhâfaza etmeli, annesi de çocuğu babasıyla korkutmalıdır.

Herkese tevazu ile muamele etmesini ve “istemek dilencilerin âdetidir.” diye aynı yaştakilerden bir şey istememesini çocuğuna öğretmeli ve kimsenin yanında tükürüp sümkürmemesini, çok konuşmamasını, sorulmayınca söze atılmamasını, kendinden büyük olanlara hürmet etmesini ve yürürken büyüklerin önlerine geçmemesini öğretmelidir.

Bir çocuk yedi yaşına girince onu yumuşaklıkla abdest ve namaza alıştırmalıdır ki, çocuk on yaşına geldiği zaman dînî amellerini noksansız yapabilsin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/15.html)
Başlık: Bildiği ile Amel Etmek | Mühür
Gönderen: Mücteba - 16 Şubat 2013, 12:28:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her kim bildiği ile amel ederse, Allâhü Teâlâ ona bilmediği şeyleri bildirir, öğretir."
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü's-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Şubat Cumartesi 2013

Hicrî: 6 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 03 Şubat 1429

Tatvan'ın Kurtuluşu (1918) • Naylonun ABD'de İlk Defa Olarak İmâli (1937)

Bildiği ile Amel Etmek

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, sizden biriniz bildiğinin onda dokuzu ile amel edip birini terk ederse helâk olur. Öyle bir zaman gelecek ki, o zaman bildiğinin yalnız onda biriyle amel eden kurtulacaktır. Çünkü o zaman, amel edenler çok azalacaktır.”


Mühür

Mühür farsçadır, Türkçesi “damga”, Arapçası “hâtemdir.” Çok eski tarihlerden itibaren kullanılan mühür, bir madenden veya taştan yapılır ve imzâ yerine kullanılırdı. Mührün en mühim faydası emniyettir.

Mühür kazıyan “hakkâk” en iyi hattâtlardan ders alır ve usta bir hakkâk yanında en az yedi sene çıraklık eder, birkaç sene kalfalıktan sonra “peştamal kuşanarak” usta olurdu.

Mühür üzerinde sâhibinin alâmeti olacak ismi yahut sâhibin tercihine göre münâsib bir tâbîr, bir duâ kelimesi bulunurdu. Mühürler ıstampanın kullanılmadığı devirde mum isine tutulduktan veya serçe parmağa mürekkeb sürüldükten sonra kâğıdı biraz yalayıp ıslatarak istenilen yere kuvvetlice bastırılmak sûretiyle yapılırdı. Bazan de kırmızı renkteki mum eritilerek kâğıda damlatılır ve soğumadan biraz ıslatılmış mühür muma bastırılırdı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) sağ elinin yüzük parmağında taşıdığı ve üzerinde “Muhammedün Resûlüllâh” yazan yüzüğünü mühür olarak kullanırdı. Bu yüzüğü Hz. Ebûbekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman hilâfet mührü olarak kullandılar. Bu yüzük Hz. Osman’ın (r.a.) halifeliği devrinde Eris kuyusuna düşdü ve kayboldu.

Osmanlı sultanları zümrüd üzerine hakkedilmiş, yüzük şeklinde mühürler taşırlardı. Saltanat başka bir pâdişâha intikâl ettiği vakit eski sultânın mührü saray hazînesine konulurdu. Sultânlardan hakkâk olanlar da vardı. Sultân Birinci Mahmûd Han kazıdığı mühürleri sattırır gelirini fakirlere verdirirdi.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/16.html)
Başlık: Hastalık Günahlara Keffarettir | Sağlık:...Bel Sağlığınız İçin Dikkat Ediniz!
Gönderen: Mücteba - 17 Şubat 2013, 14:54:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü cehennem mü’mine şöyle diyecek: Geç yâ mü’min! Senin nûrun alevimi söndürüyor.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Şubat Pazar 2013

Hicrî: 7 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 04 Şubat 1429

Şeyh Şamil (rh)'in Medine'de Vefatı (1871) • Tonya, Akçaabat ve Tercan'ın Kurtuluşu (1918) • Medenî Kanun'un TBMM'de Kabul Edilmesi (1926)

Hastalık Günahlara Keffarettir

Hz. Ali (r.a.) bir seferden Kûfe'ye dönerken bir evin gölgesinde yatan hasta bir kimse görüp selâmdan sonra:
“Senin yüzünün rengi değişmiş, acaba hastalıktan mı?” dedi.
Adam:
“Evet, hastayım” diye cevap verince Hz. Ali (k.v.):
“Başına gelen bu hastalıktan sevap umar mısın?” dedi.
Adam:
“Evet” deyince Hz. Ali şöyle buyurdu:
O halde Rabb’inin sana rahmet edeceğini ve günahını affedeceğini sana müjdelerim. Allah bu hastalığından, inlemelerinden dolayı günahlarını affetsin. Hastalığın görünüşte bir kazancı yoktur. Fakat bu hastalıklar kulda hiçbir günah da bırakmaz, hepsini siler. Ecir ve sevap ancak insanın diliyle söylediği, eliyle ve ayağıyla yaptığındadır. Muhakkak Allâhü Teâlâ kullarından nice âlimleri samimi niyetleri ve salih amelleri sebebiyle cennetine koyar.”  


Sağlık:...Bel Sağlığınız İçin Dikkat Ediniz!

• Ağır bir yükü kaldırmayın, çekerek veya iterek tek başınıza götürmeyin.
• Hafif olsa da yerdeki bir cismi çömelerek alın, belden eğilerek bir şey almayın. Yükün ağırlığını belinize değil, bacaklarınıza verin.
• Bir eşyayı iki kişi taşıyorsanız, birbirinize haber vermeksizin bırakmayın.
• Yük taşırken belinizle değil, vücudunuzun tamamı ile dönün.
• Sandalye veya koltukta otururken eğilerek yerden bir şey almayın.
• Boyunuzdan yüksek yerlerden bir şey alacağınız zaman önce ayağınızın altına bir şey koyup hizasına geldikten sonra alın.
• Masa başında uzun müddet bel desteği olmaksızın çalışmayın.

Ayrıca düzenli egzersiz ve ortopedik yatak faydalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/17.html)
Başlık: İlk Müslümanların Çektikleri Eziyetler | Beyit
Gönderen: Mücteba - 18 Şubat 2013, 10:24:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allah korkusundan ağlayan kimse, sağılan süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez. Allah yolunda (iken bulaşan) hiçbir toz ile cehennemin dumanı bir araya gelmez."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Şubat Pazartesi 2013

Hicrî: 8 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 05 Şubat 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1451) • Türkiye'nin NATO'ya Girmesi (1952)

İlk Müslümanların Çektikleri Eziyetler

Resûl-i Ekrem Efendimiz’i (s.a.v.) tasdik edip İslâm dinini kabul eden ashâb-ı kiramdan birçokları bu uğurda pek çok eziyetler çekmiş, birçok maddî mahrumiyetlere katlanmış, dinleri uğrunda mallarını, canlarını fedadan çekinmemişlerdi. Hattâ, bizzat Resûlullah aleyhisselam dahi birçok eziyetlere mâruz kalmış, hiçbir peygamberin görmediği ezâ ve cefâya uğramış; bunlara sabr ile, metanet ile katlanmış, yüksek peygamberlik vazifesini harikulade bir azim ile ve hakkıyla îfaya muvaffak olmuştur.

Kölelerden ilk evvel müslüman olan Bilâl-i Habeşî müslüman olunca görmediği eziyet kalmamıştır. Müşrikler, bu muhterem zâtın boynuna ip takmışlar; onu çocukların ellerine vererek sokaklarda, kızgın kumların üzerinde dolaştırmışlar, kendisini bayıltıncaya kadar dövmeye devam etmişlerdi; fakat, Hz. Bilâl bu eziyetlere katlanıyor “Allah birdir, Allah bir!” diye dininde sebat ediyordu.

Kendisini nihayet Hz. Ebûbekir Hazretleri satın alarak âzât etmiştir. Dinindeki bu sebat ve metanetin mükâfatıdır ki, onun mübarek ismi asırlardan beri bütün ümmet tarafından bir hürmetle yâd olunup durmaktadır. Radıyallâhu teâlâ anhüm.

İslâmiyet’i kabul eden zâtlardan bir kısmı da gördükleri eziyet yüzünden vatanlarını terkederek Habeşistan’a hicrete mecbur kalmışlardı. Bunlardan, evvelâ on bir erkek ile dört kadın, sonra da seksen iki erkek ile yirmi kadın hicret etmiştir. Peygamberimiz’in muhterem kerîmeleri Hazret-i Rukiyye ile kocası Hazret-i Osman da bu ilk hicret edenlerdendir.

Habeşistan hükümdarı Necâşî bu muhacirlere çok hürmet etmiş, yer göstermiş, sonra kendisi de İslâmiyet'i kabul etmişti.


Beyit:

Baş eğmeziz edânîye dünyâ-yı dûn içün
Allâh’adır tevekkülümüz i'timâdımız.
(Bâkî)
Yani: Biz Allâh’a tevekkül ve itimad ederiz. Sefil dünya için sefillere baş eğmeyiz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/18.html)
Başlık: Samîmî tevbe nasıl olur?
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2013, 10:55:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kişidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Şubat Salı 2013

Hicrî: 9 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 06 Şubat 1429

İbrahim bin Edhem Hz.'nin Vefatı (779) • Emir Timur'un Vefatı (1405) • Erzincan/Çayırlı'nın Kurtuluşu (1918)

Samîmî tevbe nasıl olur?

Bir kişi İbrahim Edhem Hazretlerine: ‘Ben kendime çok zulmettim. Bana nasihatte bulun.’ dedi.

İbrahim Edhem Hazretleri;

“Sana altı şey öğreteceğim. Eğer bunları kabul edersen, bundan sonra sana zarar verecek bir şey işlemezsin.” dedi:

“Allâhü Teâlâ’ya isyan edeceğin zaman onun mülkünden çık.” Adam, 'bu nasıl mümkün olur. Doğudan batıya, güneyden kuzeye, yerin altından arşın üstüne kadar hep Allâhü Teâlâ’nın mülküdür. Ben onun mülkünden çıkıp nereye gidebilirim,' deyince “Hem onun mülkünde duracaksın hem de ona âsî mi olacaksın!” buyurdu.

“Günah işleyeceğin zaman Allâhü Teâlâ’dan rızık isteme.” Adam, ‘Bu nasıl olabilir? Zira bütün âlemdeki canlılar onun rızkını yerler. Onun ihsanından faydalanırlar,’ deyince “Hem onun rızkından yiyeceksin hem de günah mı işleyeceksin!” buyurdu.

“Ona isyan edeceğin zaman Allâhü Teâlâ’nın seni göremeyeceği bir yer bul.” Adam, ‘Nasıl olur? Yeryüzünde ve gökyüzünde ona gizli hiçbir şey yoktur. O, en gizli sesleri ve kalplerde gizli şeyleri bilir. Hatta karanlık gecede kara taşın üstündeki kara karıncayı görür.' deyince “Hem onun mülkünde yaşayacaksın, onun nimetlerinden yiyeceksin hem de onun huzurunda günah mı işleyeceksin!” buyurdu.

“Azrâil (a.s.), ruhunu almağa geldiği zaman tevbe etmek için, izin iste.” Adam, ‘Bunu nasıl kabul eder?’ deyince “Tevbe etmek için Azrail’i (a.s.) bir an bile bekletmeğe gücün yetmiyorsa, gelmeden ve zorda kalmadan önce bu zamanı fırsat ve ganimet bil ve tevbe et.”

“Mezarda Münker ve Nekir ismindeki iki melek, sual için geldiklerinde, onları geri çevir.” Adam, ‘Bunu yapmağa gücüm yetmez.’ deyince “Öyleyse cevap verebilmek için hazırlıklı ol.” buyurdu.

“Kıyâmet günü bir nidacı, ‘Bir fırka cennette, bir fırka Cehennemdedir’ (Şûrâ Sûresi, âyet 7) diye seslenince -farz edelim ki sen de cehenneme gidenler arasında olursan- ‘Ben gitmem.’ de.” Adam, ‘Buna gücüm nasıl yeter.’ dedikten sonra hemen tevbe etti ve ölünceye kadar tevbesinden vazgeçmedi.

Allâhü Teâlâ, bizlere de nasuh (gâyet ciddi) tevbe nasib eylesin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/19.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden:Tevbe
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2013, 11:05:15

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) buyurdular:
“(İnsanlar) en fazîletli ibâdet olan tevâzu’dan gâfil kalıyorlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Şubat Çarşamba 2013

Hicrî: 10 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 07 Şubat 1429

Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde Hutbenin Yavuz Sultan Selim Han Adına Okunması (1517)

İmanın Şubelerinden:Tevbe

Tevbe, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü ve izin verdiği şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helâk eder, Allâh'tan ve cennetlerinden uzaklaştırır. Onları terk etmek de Allâh'a ve cennetlerine yaklaştırır.

Samîmî, hâlisâne, azimkârâne olan bir tevbeye nasûh tevbe denilir. Nasûh, çok hâlis, çok temiz, veya pek ziyade faydalı demektir. Tevbe-i nasûh, bir kulun, işlediği günahlardan -sırf Allâh'ın rızâsına aykırı olduğu için- pişmanlık duyarak vazgeçmesi, bir daha yapmamağa azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp günaha dönmemeye karar vermesidir.

Kişi beşeriyet hasebiyle bir günah işlediğinde hemen pişman olup üzüntüsünü kalben de hissetmeli, o günahı bir daha işlememeye azmetmelidir. Hemen istiğfara sarılmalı; Hak Teâlâdan günahlarının afvedilmesini, Rahmet-i ilâhiyesiyle ayıplarını örtmesini niyâz etmelidir.

Resûlullâh Efendimiz buyurdular:
“Günde yetmiş defa da olsa işlediği günah için istiğfâr eden kimse günahda ısrar etmiş olmaz.”/b]

Hadîs-i Kudsî'de buyuruldu:
“Ey kullarım, benim âfiyet ve kurtuluş ihsân ettiklerim hariç, hepiniz günahkarsınız. Öyle ise bana istiğfâr ediniz ki sizi mağfiret edeyim. Her kim günahı ne olursa olsun benim onu bağışlamakta mutlak kudret sâhibi olduğumu bilirse ben onu, suçuna bakmadan bağışlarım.”

Hz. Alî'den tevbe nasıl olur diye sorulduğunda şöyle buyurdu:
Altı şeyi toplarsın:
1- Geçmiş günahlarına pişmanlık,
2- Geçmiş farzları iâde,
3- Zulmen aldıklarını iâde,
4- Hasımlarınla helalleşirsin,
5- İşlediğin günahlara dönmemeye azmedersin,
6- Nefsini nasıl günah ile terbiye ettiysen öylece Allâh’ın taatında terbiye edersin. (sevad-ı azam şerhi)

Tevbe Yâ Rabbi! Hata yoluna gittiklerime
Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/20.html)
Başlık: Bu Ümmetin Hayırlıları | Cemre
Gönderen: Mücteba - 21 Şubat 2013, 11:03:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Evlerinizde (nâfile) namaz kılınız. Evlerinizi (namazı terk ederek) kabirlere çevirmeyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Şubat Perşembe 2013

Hicrî: 11 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 08 Şubat 1429

Bayburt ve Ahlat'ın Kurtuluşu (1918)

Bu Ümmetin Hayırlıları

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetimin hayırlılarından bir cemaat var ki, ilahi rahmetin genişliğinden açıkta gülerler, azabının korkusundan da gizli (yerlerde) ağlarlar. Bedenleri yerde, kalbleri göklerdedir, ruhları dünya'da akılları ise âhirettedir, yürümeleri vakarla, (Allâh’a) yaklaşmaları vesîle iledir.

Cemre

Cemre Şubat’ın 20, 27 ve Mart’ın 6’sında havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığı kabul edilen havaya dâir hâdise hakkında kullanılan bir tâbirdir. Halk dilinde, birinci cemre, ikinci cemre, üçüncü cemre ve “Cemre düştü” denilir. Eski takvimlerde “Cemre-i ûlâ be-heva”, “Cemre-i saniye be-âb”, “Cemre-i salise be-hâk” diye geçerdi.

Lügat sahibi Kazvinî cemreyi şöyle izah eder:
Vaktiyle göçebelik zamanlarında insanlar kış gelince hayvanlarıyla birlikte barınmak üzere üç daireli, kıldan çadır kurarlardı. Dairelerin birincisi ikincisini, ikincisi üçüncüsünü kuşatırdı. Birinci daireyi büyük, ikinci daireyi küçük hayvanlara, üçüncü daireyi de kendilerine tahsis ederler ve her bir daireyi birer ateşle ısıtırlardı.

Havanın ısınmaya başladığını hissettiklerinde, bu da takriben 20-21 Şubat’ına tekabül eder, birinci dairenin hayvanlarını sahraya çıkarırlar ve oradaki ateşi söndürürler. İkinci dairedekileri birinci daireye naklederler, ikinci daire çadırını kaldırırlardı. Bu günlerde “Cemre havaya düştü.” yani hava ısınmaya başladı, derlerdi.

Bir hafta sonra, 27 Şubatta ise ikinci dairedeki hayvanları çıkarırlar, ikinci ateşi söndürürlerdi ve “Suya cemre düştü” derlerdi. Bu da sular ısınmağa başladı demek olurdu.

Bir hafta sonra da, 6 Mart gibi, kendileri de çıkar ve çadırı söküp yaylaya göçerlerdi. Bu suretle ateşin üçüncüsünü de söndürmüş olurlardı. Buna da “Cemre toprağa düştü”, yani yer de ısınmağa başladı demek isterlerdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/21.html)
Başlık: Cuma Gününün Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2013, 12:50:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim her cuma günü bir defa ana babasının veya ikisinden birisinin kabrini ziyâret ederse Allâhü Teâlâ onu mağfiret eder ve sâlih(lerden) yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Şubat Cuma 2013

Hicrî: 12 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 09 Şubat 1429

İbni Haldun'un Vefatı (1406)

Cuma Gününün Fazîleti

Bu gün, günlerin efendisi, mü’minlerin bayramıdır.

Bu gün, Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilmiştir.

Bu gün, mü’minlerin bağışlandığı gündür.

Bu günün cemaatle kılınan sabah namazı, namazlar içinde en faziletli olandır.

Bu gün, kıraati sesli olarak kılınan Cuma namazı vardır.

Hutbe okunurken namaz kılınmaz, cemaatin konuşmayıp susması, selam alıp vermemesi icab eder.

Bu gün gusül abdesti almak müstehaptır.

Güzel koku sürünmek, misvak kullanmak, tırnakları kesmek ve tıraş olmak, en güzel elbiseleri giymek müstehaptır.

Cuma namazının dışındaki namazlarda iki ezan yoktur.

Bu gün ölen kimseye şehitlik sevabı vardır.

Bu gün veya gecesinde ölen kimse için kabir azabından ve kabir fitnesinden emniyet vardır.

Cuma gecesi ölülerin azabı kaldırılır.

Bu gün verilen sadakanın ve yapılan iyiliklerin sevapları, kötülüklerin günahları kat kattır.

Bu gün Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) çokça salevat okunur.

Bu gün kabirler ziyaret edilir. Ölüler, o gün kendisini ziyaret edenleri bilir.

Dirilerin vefat eden akrabaları için yaptıkları iyilikler o gün onlara arz edilir.

Sadece Cuma günü oruç tutmak mekruhtur.

Çarşamba, Perşembe ve Cuma günü peş peşe tutulan oruçlar mağfirete vesile olur.

Bu günde duaların kabul olunduğu bir vakit vardır.  

İSİMLERİMİZ: Erkek: Lokman, Kız: Lamia


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/22.html)
Başlık: Nasıl Hüküm Verirlerdi? | Mutfağımız: Safranlı Zerde (5-6 kişilik) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2013, 16:14:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetim içinde ümmetime en merhametli olanı Ebû Bekir’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)  

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Şubat Cumartesi 2013

Hicrî: 13 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 10 Şubat 1429

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Veda Hutbesini Îrâdı (632) • Ardahan'ın Kurtuluşu (1918)

Nasıl Hüküm Verirlerdi?

Hz. Ebû Bekir (r.a.), aralarında anlaşmazlık olan kişiler kendisine geldiği zaman o meseleyi halletmek için önce Kur’ân-ı Kerîm’e bakardı. Orada bu meseleyi nasıl halledeceğine dair bir hüküm bulursa, hasımlar arasında ona göre hüküm verirdi.
Kur’ân-ı Kerîm’de bulamazsa Resûlullâh’ın (s.a.v.) sünnetine bakar, orada bu meseleye dair bir hüküm bulursa onunla hükmederdi.
Sünnette de bulamazsa: “Bana şöyle şöyle bir anlaşmazlık geldi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) böyle bir meselede nasıl hüküm verdiğini bileniniz var mıdır?” diye sorar ve Resûlullâh’ın (s.a.v.) nasıl hüküm verdiğini müzakere için bütün Müslümanlar yanında toplanırlardı. Bu şekilde mesele halledildiği zaman Hz. Ebû Bekir, “İçimizde Resûlullâh’ın (s.a.v.) söylediklerini ve yaptıklarını muhafaza edecek kişiler yaratan Allâhü Teâlâ’ya hamdü senâlar olsun.” derdi.

Bu şekilde de meseleyi çözemezse, Müslümanların reislerini ve ileri gelenlerini toplar ve onlarla bu meseleyi istişare ederdi. O meselede aralarında bir icma; ittifak olursa öylece hüküm verirdi. Radıyallâhu anhüm.

Mutfağımız: Safranlı Zerde (5-6 kişilik)

Malzemeler:
Su; 4 su bardağı
Şeker; 2,5 su bardağı
Çam fıstığı; 15 gr
Zerdeçal veya safran; yarım çay kaşığı
Pirinç 1 çay bardağı

Hazırlanışı:
Pirinçler ılık ve tuzlu suda ıslatılır. Su kaynatılıp fıstık, safran ve yıkanıp süzülmüş pirinç ilave edilir ve pirinçler kendini salana kadar pişirildikten sonra şekeri ilave edilip kaynatılıp soğumaya bırakılır.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Murad, Kız: Meldâ

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/23.html)
Başlık: “Ahlâkınızı Güzelleştiriniz”
Gönderen: Mücteba - 24 Şubat 2013, 23:25:43

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mîzâna ilk konulacak şey güzel ahlâktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Şubat Pazar 2013

Hicrî: 14 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 11 Şubat 1429

İbni Batuta'nın Vefatı (1369) • Trabzon ve Yomra'nın Kurtuluşu (1918)

“Ahlâkınızı Güzelleştiriniz”

Edeb, zahirin ve bâtının yani hem için ve hem dışın güzelleşmesi, güzel ahlâkla bezenmesidir.

Edeb kulda ancak güzel ahlâkların kemâle ermesi ile tamamlanır. Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz: “Ahlâkınızı güzelleştiriniz.” buyurmuştur.

Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz buyurdular:
Bir babanın çocuğuna verdiği en değerli hediye iyi bir terbiyedir.”
“Çocuğun babası üzerindeki hakkı, ona güzel bir isim vermesi, yerini, yuvasını güzel yapması ve onu güzelce edeblendirmesidir.”
“Bir adamın evladına bir edebi öğretmesi bir sâ' mikdarı sadaka vermesinden daha hayırlıdır.”
Zîrâ verilen belli bir miktardaki sadakanın sevabı kesilir. Ebeveynin evladına öğrettiği edeb ise sadaka-i câriye olup çocuk her işlediğinde sevabı devam eder.

Bütün edeblerin kaynağı Resûlullâh Efendimiz hazretleridir. Zâhiren ve bâtınan bütün edebler onda toplanmış ve “Beni Rabb’ım terbiye etti ve edebimi de ne güzel yaptı.” buyurmuşlardır. Her zaman Resûlullah Efendimizin sünnetine uymalıyız.
Allâhü Teâlâ insanı iyiliği ve kötülüğü kabûle hazır, edeb ve güzel ahlâkı kazanmaya ehil ve kabiliyetli yaratmıştır. Hem ıslâh etmek, hem de ifsad etmek kabiliyeti vardır.

Nefis (kötü ahlâktan) temizlenince işlerini akıl ile yürütür, zahirî ve bâtınî halleri; içi ve dışı doğru olur, ahlâkı güzelleşir ve edebler meydana gelir.

Ebû Ali ed-Dakkak (k.s) demiştir ki:

"Kul taatı ile Cennete, tâatindeki edebiyle de Allâhü Teâlâ'ya ulaşır
İlim, edeble anlaşılır, amel, ilimle sahih olur, hikmete amelle erilir."

Enes b. Mâlik (r.a) buyurmuştur ki:
“Amelde edeb(e riâyet etmek), onun kabulünün alâmetidir.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/24.html)
Başlık: Hazret-i Şuayb (A.S.) Aleyhisselâm | "Eğer Şükrederseniz Nimetlerimi Artırırım"
Gönderen: Mücteba - 25 Şubat 2013, 12:54:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki:
“Resûlullah (s.a.v.) bana ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm’ sözünü çok söyle. Çünkü o, cennet hazinelerinden bir hazinedir.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Şubat Pazartesi 2013

Hicrî: 15 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 12 Şubat 1429

Cem Sultan'ın Vefatı (1495) • Araklı, Sürmene, Çıldır ve İspir'in Kurtuluşu (1918)

Hazret-i Şuayb (A.S.) Aleyhisselâm

Hz. Şuayb (a.s.), Allâhü Teâlâ tarafından Medyen ve Eyke ahalisine peygamber olarak gönderildi. Dili tatlı ve sözü tesirliydi. Fakat kavmi iman etmediler. Allâhü Teâlâ, Eykelileri buluttan ateş yağdırarak, Medyenlileri de büyük bir gök gürültüsüyle helâk etti.
Hz. Şuâyb (a.s.), kendisine iman edenlerle Mekke-i Mükerreme’ye gitti. Ondan sonra vefâtına dek ibâdetle meşgûl oldu.

"Eğer Şükrederseniz Nimetlerimi Artırırım"

Tâbiînin büyüklerinden müctehid Süfyân-ı Sevrî Hazretleri, Cafer-i Sâdık Hazretleri’ne;
“Bana bir hadis nakletmedikçe buradan ayrılmayacağım.” dedi.
Cafer-i Sâdık Hazretleri buyurdu ki,
Ben sana hadis rivâyet edeceğim.
“Allâhü Teâlâ sana bir nimet ihsan ettiğinde o nimetin bekasını ve devamını arzu edersen, Allâhü Teâlâ’ya çokça hamd ve şükret. Zira Allâhü Teâlâ kitabı Kur'ân-ı Kerîm’de (meâlen);

“...Eğer siz (nimetlerime) karşı şükrederseniz, size olan nimetlerimi arttırırım. Ve eğer nankörlük ederseniz şüphe yok ki benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrâhim Sûresi, âyet 7) buyurmuştur.

Eğer rızkında azalma olursa, çokça istiğfar et. Zira Allâhü Teâlâ kitabı Kur'ân-ı Kerîm’de (meâlen);

“Rabbinizin mağfiretini isteyin, istiğfar edin. Çünkü o, bir Gaffâr (mağfireti çok, tevbe edenleri daima mağfiret edici, çok affedici)dir. Bol hayır ile üzerinize semâyı (yağmuru) salsın ve size mallar ve oğullarla imdât eylesin ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.” (Nûh sûresi, âyet 10-11-12) buyurmuştur.

Ya Süfyân! Sultandan ve başkasının yaptığı bir şeyden üzüntüye düşersen, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ duâsını çok oku. Zira o, sıkıntıyı açan bir anahtar ve cennet hazinelerinden bir hazinedir.”
 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/25.html)
Başlık: "Ey Akıl Sahipleri, Artık İbret Alınız"
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2013, 13:10:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Alışverişte aldatan bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Şubat Salı 2013

Hicrî: 16 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 13 Şubat 1429

Sultan İkinci Osman Han'ın Tahta Çıkışı (1618)

"Ey Akıl Sahipleri, Artık İbret Alınız"

Kur’ân-ı Kerîm’de Medyen ve Eykeliler’in helâk oluşu Hûd sûresinin 84-95. âyet-i kerîmelerin de şöyle bildirildi (meâlen): “Medyen(liler)e de kardeşleri Şuayb’i gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allâh’a kulluk edin, sizin ondan başka bir ilâhınız yok... (Allâh’a iman ve itaat etmezseniz) hepinizi kuşatacak bir günün azâbından korkuyorum. Ey kavmim, kileyi, teraziyi dengi dengine tam tutun ve insanların eşyasına haksızlık etmeyin ve yeryüzünde müfsitlik (bozgunculuk) yapmayın. Allâh’ın helâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır...

Yâ Şuayb, dediler, Atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmamamızı sana namazın mı emrediyor? Her halde sen, çok uslu akıllısın.

Ey kavmim! dedi; Söyleyin bakayım, eğer ben Rabb’imden bir kat'î ve açık bir burhan (delil) üzerinde bulunuyorsam ve o kendisinden bana güzel bir rızık ihsan etmiş ise ne yapmalıyım? Ben sizi nehyettiğim şeylere kendim konmak maksadıyla size muhalefet ediyor değilim. Ben sade gücüm yettiği kadar ıslah istiyorum. Muvaffakiyyetim de Allah(ın yardımı) iledir. Ben yalnız ona dayandım ve ancak ona dönerim...

Ya Şuayb! Dediler, Biz senin dediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve her halde biz seni içimizde pek zayıf buluyoruz. Eğer taallûkatından beş on kişi olmasa idi mutlak seni recmeder (taşlar)dik. Senin bize karşı hiç bir ehemmiyetin yok.

Ey kavmim! dedi: Benim taallûkatım size Allâh’tan daha mı azîz ki onu arkanıza atıp unuttunuz. Haberiniz olsun ki Rabbim bütün amellerinizi muhittır. Ve ey kavmim! Bütün kuvvetinizle yapacağınızı yapın, ben vazifemi yapıyorum. Yakında bileceksiniz ki öyle insanı rezil ve rüsvay edecek azâb kime gelecek, ve kimmiş yalancı, gözetin. Ben de sizinle beraber gözetiyorum.

Ne zaman ki emrimiz geldi, Şuaybi ve beraberinde îmân edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık. O zulmedenleri ise sayha yakaladı da diyarlarında çöke kaldılar; sanki orada şenlik kurmamışlar, ömür sürmemişlerdi. Bak, Semûd def olduğu gibi Medyen de def oldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/26.html)
Başlık: İlk Müslümanların Habeşistan'a Hicreti
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2013, 10:27:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bir müslümanın dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Şubat Çarşamba 2013

Hicrî: 17 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 14 Şubat 1429

Şeyhülislam Yahya Efendi'nin Vefatı (1644) • Rus Çarlığının Çökmesi ve Çar II. Nikola'nın Tahttan İndirilmesi (1917)

İlk Müslümanların Habeşistan'a Hicreti

Müşrikler, Müslümanlara eziyetlerini şiddetlendirince Cafer bin Ebî Tâlib ile bazı Müslümanlar Habeşistan’a hicret ettiler. Kureyşliler onları geri getirmek üzere Amr bin el-Âs ve Umâre bin Velîd’i Necâşî’ye ve eşrafa hediyelerle gönderdiler.
Amr ve Umâre, Necâşî’ye;
“Memleketinize sizin ve bizim dinimiz üzere olmayan kavmimizden bazıları geldi, onları bize teslîm ediniz.” dediler. Meclisteki eşrâf da teslîm etmesini tavsiye ettiler. Necâşî “Ben onları dinleyip ne olduklarını anlamadan size teslîm etmem” dedi. Sonra Hz. Cafer ve diğer Müslümanları huzuruna getirtti.
Hz. Cafer, meclise girdiğinde selâm verdi, fakat orada âdet olduğu üzere secde etmedi.
Necaşi;
“Ey topluluk! Söyleyiniz, niçin benim yanıma kavminizden şunlar gibi girmediniz, Îsâ bin Meryem hakkında ne dersiniz, sizin dininiz nedir?” diye sordu.

Şöyle cevap verdiler:
Dînimiz İslâm’dır. Bunu bize nesebini ve evsâfını pek iyi bildiğimiz içimizden bir zât getirdi. Allâh, bizden öncekilere nasıl resûller gönderdi ise bize de onu gönderdi. O bize, ana babaya iyiliği, doğruluğu, ahde vefâyı, emânetleri edâyı emreder, putlara tapmaktan men eder, sadece bir olan Allâh’a ibâdet etmemizi ve ona ortak koşmamamızı emreder. Biz onu tasdîk ettik, Allâh’ın kelâmını anladık ve bildik ki onun getirdikleri Allâh katındandır. Biz böyle yaptığımızda kavmimiz bize ve sâdık Peygambere düşman oldular, Onu yalanladılar ve öldürmek istediler, bizleri putlarına taptırmak istediler. Biz de dinimiz ve kanımız için sizin yanınıza hicret ettik.
Sizin huzurunuza selâm ile girmemiz ise; Peygamberimiz bildirdi ki cennet ehlinin tahiyyesi selâmdır. Bizlere de karşılaştığımızda böyle yapmamızı emretti.
Hz. Îsâ’ya gelince o sadece Allâh’ın kulu ve resûlü, Meryem’e ilkâ ettiği kelimesi ve ondan bir ruhtur, pek iffetli Meryem’in oğludur.[” dedi.

Necaşi, Amr’a hediyelerini iâde ettirdi ve “Bunları teslim etmem için bana dağlar ağırlığınca altın verseniz kabûl etmem” dedi, Müslümanlara da emân verdi. Daha sonra kendisi de Müslüman olmuştur. Allah ondan razı olsun.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/27.html)
Başlık: Yatsı Namazını Geciktirmek Mekruhtur - Örnek Bir Davranış
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2013, 10:55:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yatsıdan önce uyumaktan, yatsıdan sonra da (boş ve faydasız) konuşmaktan hoşlanmazdı.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Şubat Perşembe 2013

Hicrî: 18 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 15 Şubat 1429

Islahat Fermanı'nın İlanı (1856) • Of ve Çaykara'nın Kurtuluşu (1918)

Yatsı Namazını Geciktirmek Mekruhtur

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:
Yatsı namazını, gecenin yarısından sonraya bırakmak ve bunu yaparken de teheccüd namazına vesile kılmak gerçekten çok büyük yanlıştır.
Zira yatsı namazını bu vakitte kılmak, Hanefî âlimlerine göre (Allah onlardan razı olsun) mekruhtur. Mekruh ile harama yakın olanı, tahrîmen mekruhu kast ettikleri açıktır.
Zira Hanefî âlimleri yatsı namazını gece yarısına kadar kılmayı mübah görmüşler, gece yarısından sonra kılmanın da (tahrimen) mekruh olduğunu söylemişlerdir. Mübâh’ın mukabili olan mekruh da tahrîmen mekruhtur.
Şâfiîlere göre bu vakitte yatsı namazını kılmak asla câiz değildir.
Bunu, teheccüd namazına kalkmak ve bu vakitte manevi zevklerin ve cemiyetin husûlüne vâsıta olması için yapmak gerçekten çok büyük yanlıştır. Bunlar için, sadece vitir namazını bırakmak yeterlidir.
Hatta bu, müstehaptır. Böylece hem vitir namazı müstehab bir vakitte eda edilmiş, hem de teheccüd namazı ve manen uyanık olma maksadı yerine getirilmiş olur… (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni 1/29)


Arşın Gölgesine İlk Girenler

Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellem Efendimiz buyurdular:
“Ey Ashâbım!
Kıyâmet günü Allâhü Teâlâ'nın Arş-ı A’zam’ının gölgesi altında ilk alınacak olanlar kimlerdir, biliyor musunuz?”

Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân Hazretleri:
“Allâh ve Resûlü en iyi bilir” dediler.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle beyân buyurdular:
“Onlar kendilerine hak geldiği zaman kabûl ederler, kendilerinden hak sual olunduğu zaman hakikati cömertçe söylerler ve insanlar arasında kendileri için hükmettikleri gibi hüküm verirler.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/2/28.html)
Başlık: Ey Mü'min Erkekler Ve Kadınlar - İçki Ve Tütün İnsanlık İçin Büyük Lekedir! ....
Gönderen: Mücteba - 01 Mart 2013, 11:24:39

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Çoğu sarhoş eden şeyin azını da size yasaklarım.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mart Cuma 2013

Hicrî: 19 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 16 Şubat 1429

Türk-Afgan Dostluk Anlaşması İmzalandı (1921) • Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İstiklâli (1992)

Ey Mü'min Erkekler Ve Kadınlar

Allâhü Teâlâ, buyuruyor ki (meâlen):
(Ey Resûl’üm) Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını muhâfaza etsinler, bu kendileri için daha temizdir. Muhakkak Allah ne yaparlarsa haberdardır.” (Nûr sûresi, 30. âyet)

"Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhâfaza etsinler, -zâhir olanı (yâni örtünün dış tarafı ile eli ve yüzünden) başka- ziynetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar -Ancak, kendi kocalarına yâhud kendi babalarına, kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi kardeşlerine, yâhud kendi kardeşlerinin oğullarına, yâhud kızkardeşlerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki câriyelerine, yâhud erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine, yahud henüz kadınların avretlerine muttali' olmayan çocuklar müstesnâ- (ziynetlerini açmasınlar) gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.
Hepiniz Allâh’a tevbe edin ki, ey mü'minler, felâh bulabilesiniz (kurtuluşa erebilesiniz)." (Nûr süresi, 31 âyet)


İçki Ve Tütün İnsanlık İçin Büyük Lekedir!

Sarhoş edicilerle keyif vericiler; içki ve tütün, insanlık için iki büyük beladır. İçki cemiyetlerin temelini sarsıp fertlerinin ahlâkî fazilet ve tabiî kuvvetlerini bozar.
İslam dininin kurtarıcı hükümleri ve bilhassa İslam âleminin cihanı süsleyen parlak güneşi olan Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın âyetleri, alkollü içkileri katiyen haram etmektedir. Bunların zararı ve kötü tesiri tıbben, ahlâken ve aklen muhakkak olduğu halde Müslümanlar için bunların mübtelası bulunmak büyük hatadır.


Beyit:

Hevâya düşdün ey dil meclis-i takvâya gelmezsin
Gözün aç gâfil olma bir dahi dünyâya gelmezsin.

(Lâ edri)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/1.html)
Başlık: Hatîcetü'l-Kübrâ Vâlidemiz
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2013, 10:53:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) buyurmuştur ki:
“Hz. Hadîce’ye gıbta ettiğim kadar hiçbir kadına gıbta etmedim. Zira Rabb’i, Resûlüne Hz. Hadîce’yi cennette bir köşk ile müjdelemesini emir buyurdu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 20 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 17 Şubat 1429

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)

Hatîcetü'l-Kübrâ Vâlidemiz

Hatîcetü'l-Kübrâ (r.anhâ) vâlidemizin babası Kureyş’in ileri gelenlerinden Huveylid bin Esed’dir. Annesi ise Fâtıma binti Zâidetü’l-Esmed’dir. Peygamber Efendimiz aleyhisselam henüz yirmibeş yaşında idi. Hazret-i Hatîce de kırk yaşını geçmişti. Pek yüksek bir ruha mâlik, pek şerefli bir hânedâna mensup olan Hz. Hatîce, Peygamber Efendimizin muhterem refikası olmaya her cihetten lâyık idi.

Fahr-i kâinât Efendimiz (s.a.v.) bu hususu en evvel Hz. Hamza’ya söylemişler ve o da Hz. Hatîce'nin pederlerine mürâcaat etmiş sonra Hz. Hatîce’nin hânesinde nikâh meclisinde Ebû Tâlib de hâzır bulunmuşlar idi.

Nebiyy-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), Hz. Hatîce ile evlenmiş, o mübarek validemizi ilk refikası olmak şerefine mazhar buyurmuştur. Resûlullah’ın (s.a.v.) peygamberliğinin onuncu senesi Ebû Tâlib vefât etti. Ondan üç gün sonra Hz. Hadîce (r.anhâ) da dünyâdan göçtü. Bunların vefatları Resûl-i Ekrem Efendimiz'i çok mahzun bırakmıştı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Hatice’den çok memnun idi. O hayatta iken onun üzerine başkasıyla evlenmemişti. Onun hakkında: “... Bana ondan daha hayırlı bir zevce nasîp olmadı. Beni kimsenin tasdik etmediği bir zamanda o tasdik etti, benden herkes malını esirgerken o mallarını bana cömertçe verdi, benim dünyâda bir dostum vardı, o Hatîce idi.” buyurmuştur.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hz. Mâriye'den doğan İbrahim adındaki muhterem oğlundan başka bütün erkek ve kız evlâdı Hatîcetü'l-Kübrâ Hazretleri'nden dünyâya gelmiştir. Evvelce Kasım adındaki mübarek oğlu doğmuş, sonra da Abdullah adındaki muhterem oğlu ile Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtımâtü’z-Zehrâ adındaki kızları dünyâya gelmiştir. Kasım, İbrahim, Abdullah Hazretleri daha çocuk iken vefat etmişlerdir. Resûl-i Ekrem’den sonra yalnız Hz. Fâtımâ kalmış, o da altı ay geçmeden âhirete irtihâl etmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/2.html)
Başlık: Din - İlim - Medeniyet
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2013, 10:57:06

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak şu (şer’î) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mart Pazar 2013

Hicrî: 21 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 18 Şubat 1429

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)

Din - İlim - Medeniyet

Bütün Müslümanların muallimi olan Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), dünyâ ve âhirette kurtuluş sermâyemiz olan dînimizin esaslarını Ashâb-ı Kirâm’ına Mescid-i Nebevî’de öğretirdi. Ashâb-ı Kirâm da Resûlullâh’ın izinden bir adım ayrılmadılar.

İslâm'ın ilk asırlarında ilmin câmi ve mescidlerde öğretilmesi usûlü hicretin dördüncü asrına kadar devâm etti. Üçüncü asırda felsefe ve bazı fen ilimleri, alimlerinin ikâmetgâhlarında; tıp, tıp müesseselerinde ve dînî ilimler de câmilerde okunurdu. Hoca anlatır, talebe yazardı ki buna “imlâ usûlü” denilirdi. İslâmın ilk devirlerindeki kitaplar bu yolla telîf olunmuştur.

Talebeler, ilim nerede ise oraya yolculuk ederek zamanın meşhûr âlimlerinden ilim tahsîl ederlerdi. Bu yüksek âlimler sadece câmilerde ders vermezler; evleri ve nerede bulunsalar orası bir medrese hâlini alıverirdi. Her gün muntazaman dersler verirler; câmiye giderken etraflarında yüzlerce ilim talebesi tahsîle devâm eder; câmide de ders halkalarındaki talebelere ilim öğretirlerdi.

Bazı meşhûr âlimlerin talebesinin talebesi ve onun da talebeleri bulunurdu. Meşhûr tabîb Ebûbekr Râzî'nin üç sınıf talebesi var idi; bir hasta önce birinci kısım talebeye gelir; eğer hastalığı teşhîs edilemez ise ikinci kısma, sonra üçüncü kısma; onlar da teşhîsten âciz kalırsa nihâyet ona üstâd bakardı.

Talebe okuyup tamamladığı dersi yahut kitabı üstâdının huzûrunda okur; o da kitaba “Bu kitab bana … tarafından okunmuştur.” diye kaydederdi.

Binlerce âlim, hakîm, edîb ve fâzılların ilim öğretmek için hayatlarını hiçe saydıkları ve yüzbinlerce talebenin yorulmak, dinlenmek bilmeyen ilim öğrenme gayretleri netîcesinde ilim ve maârif bir şimşek hızıyla en kâmil mertebesine ulaşmış ve milyonlarca kitaplar telîf olunmuş, binlerce kütüphâneler tesîs edilmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/3.html)
Başlık: İbâdet On Cüzdür, Dokuzu Helâl Kazanmaktır
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2013, 11:01:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kazancını helâlden temin etmek her Müslüman üzerine farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberâni, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mart Pazartesi 2013

Hicrî: 22 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 19 Şubat 1429

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)

İbâdet On Cüzdür, Dokuzu Helâl Kazanmaktır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Âfiyet on cüzdür, dokuzu helâlinden kazanmaktır. Biri de diğer şeylerdedir.”

Helâlinden kazanan kimse Allâhü Teâlâ’nın ‘insanlardan istememe’ emrine uyduğundan Allâh katında makbûldur.

• “Muhakkak Allâh, kulunun helâl kazanmak için yorulduğunu görmeyi sever.”

• “Muhakkak cennette yüksek bir derece vardır, ona ancak maişet; geçinme yolunda zahmet çekenler erişir.”

• “Dürüst tüccâr kıyâmet gününde sıddîkler ve şehîdlerle haşrolunur.”

• “Kim dünyada dilenmemek, âilesini geçindirmek, komşusuna iyilik etmek için helâlinden kazanırsa kıyâmet günü Allâhın huzûruna yüzü ayın ondördü gibi nurlu olarak çıkar.”

• “Kişinin yediğinin en helâl olanı kendi kazandığıdır…”

Îsâ aleyhisselâm bir adam gördü, ne ile meşgul olduğunu sordu. Adam ibâdet ettiğini söyledi.

Hazret-i Îsâ: Seni kim besliyor? diye sorunca, “Kardeşim” dedi.

Îsâ aleyhisselâm, “Öyle ise kardeşin senden daha çok ibadet edicidir...” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâbı ile oturmakta iken kuvvetli ve çok çalışan bir genç adam gördüler. Oradakiler “Yazık bu adama, bari gençliğini ve kuvvetini Allâh yoluna sarf etseydi” dediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Böyle söylemeyiniz.

Eğer kendi için zarûrete düşmemek veya başkalarına yük olmamak niyetiyle çalışıyorsa Hak yolundadır.

Eğer zayıf ana babası ve küçük çocuklarının nafakası için çalışıyorsa yine Hak yolundadır.

Eğer öğünmek ve biriktirmek için çalışıyorsa şeytan yolunda gidiyor.” buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/4.html)
Başlık: İlmihal: Mükelleflerin Fiilleri
Gönderen: Mücteba - 05 Mart 2013, 17:50:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her Müslüman üzerine farz(-ı ayn)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mart Salı 2013

Hicrî: 23 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 20 Şubat 1429

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)

İlmihal: Mükelleflerin Fiilleri

Farz ve vâcib ikisi de Cenâb-ı Hak tarafından işlenmesi emrolunan ameldir. Kat’iyyen, yani şüphe götürmez ve te’vîl kabul etmez şekilde emrolunmuş ise farz denir. Eğer öyle kat’î olmayıp da başka mânâya hamlolunabilecek (gelecek) şekilde emrolunmuş ise vâcib denir.

Meselâ beş vakit namaz kılmak farzdır. Kur’ân-ı Kerîm’de beş vakit namazı kılınız diye açıkça emrolunmuştur. Ama Kurban Bayramında kurbân kesmek vâciptir. Kevser Sûresi’nde “...Namaz kıl ve kurban kes.” diye mutlak olarak emrolunmuştur. Bayram namazı kıl ve kurban kes diye açıkça bildirilmediğinden vâcib olur da farz olmaz.

Farzı terk eden Cehennem azâbına lâyık ve inkâr eden kâfir olur. Vâcibi terk eden de Cehennem azâbına müstehak olur. Ama inanmayan kâfir olmaz.

Sünnet, Resûlullah (s.a.v.) Hazretlerinin çoğu zaman işlemiş olduğu şeydir. Terk eden azâba lâyık olmaz, lâkin itâba (azarlamaya) müstehak olur. Ezân okumak, kâmet getirmek ve namazı cemâatle kılmak gibi.

Müstehab, Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) bazen yapıp bazen terk buyurmuş oldukları şeydir. Kuşluk namazı gibi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) müstehab denilen şeyleri sevip işlemiştir. İşlemeyene azâb ve itâb (azarlama) yoktur, lâkin işleyene sevap vardır.

Mübâhın, gerek işlenmesinde, gerek işlenmemesinde sevâb ve günâh yoktur. Oturmak, kalkmak, yürümek gibi.

Haram, Allâhü Teâlâ’nın katiyyen yasakladığı şeydir ki farzın mukâbilidir. Onu işleyen Cehennem azâbına müstehak ve helâl sayan kâfir olur. Zinâ, gıybet, yalan, iftirâ ve insan öldürmek gibi.

Mekruh, iki kısımdır: Biri tahrîmen mekruhtur ki onu işleyen azaba lâyık olur, lâkin inanmayan kâfir olmaz. Eşek eti yemek ve yatsı namazını gece yarısından sonra kılmak gibi.

İkincisi tenzîhen mekruhtur ki işleyen azâba lâyık olmaz, lâkin ahirette azarlanmaya lâyık olur. (C. Paşa İlmihali)

Müfsid, meşrû bir ameli bozup iptal eden şeye denir. Namaz içinde gülmek müfsiddir, namazı ifsâd eder, bozar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/5.html)
Başlık: Resûlullah'ın (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden
Gönderen: Mücteba - 06 Mart 2013, 11:24:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Eğer ona (Peygambere) itâat ederseniz hidâyete erersiniz. Resûlün üzerindeki ise ancak açık bir tebliğdir.”
(Nûr Sûresi, âyet 54)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mart Çarşamba 2013

Hicrî: 24 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 21 Şubat 1429

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)

Resûlullah'ın (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden

“Ey İnsanlar! Dinleyiniz, anlayınız; biliniz ki, Müslümanlar hep birbirinin kardeşidir. Sizden kimse din kardeşini aldatmasın, ona ihânet etmesin, gıybet etmesin. Hiçbir kimseye kardeşinin malı helâl olmaz, meğer ki gönül rızasıyla vermiş ola. Sakın nefislerinize zulmetmeyiniz!

İnsanlar, İslâm nazarında hep müsavîdir, denktir. Hepsi Hz. Âdem ve Havvâ’dandır, ne arabın aceme (arap olmayana), ne de acemin araba üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takvâ iledir.

Ey İnsanlar! Hanımlarınıza iyi muamelede bulunmanızı tavsiye ederim. Onlar Allâh’ın size emânetidirler. Kadınlarınızın üstünde sizin hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlar sizin hukukunuza riâyet etmelidir. Siz de onlara güzel muamele yapmalısınız.

Ey İnsanlar! Ben size lâzım olan dinî hükümleri tebliğ ettim ve size bir şey bıraktım ki, ona sarıldıkça hiçbir vakit dalâlette kalmazsınız; o da Allâh’ın kitabıyla Peygamberi’nin sünnetidir."

“Ey İnsanlar! Kıyâmet gününde 'Muhammed aleyhisselâm size risâletini tebliğ etti mi?' diye sorulur, o vakit siz ne cevap verirsiniz?” diye sordu. Onlar da;

“Evet, tebliğ etti, diye şahâdet ederiz!" dediler. Bunun üzerine üç defa “Şâhit ol Allâh’ım!” dedi.

O gün akşamüstü “el-yevme ekmeltü leküm” âyet-i kerîmesi nazil oldu ki, “...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim; kemâle erdirdim ve size din olarak islâm(dinine) razı oldum...” meâlindedir. (Mâide sûresi, âyet 3)

Bu âyet-i kerîme;İslâm dininin en mükemmel ve en son ilâhî din olduğunu gösteriyor, bu din sayesinde müslümanlara en büyük ilâhî nimetlerin tamamıyla ihsan buyurulmuş olduğunu müjdeliyor.  İslâm dininden başka Hakk'ın râzı olduğu, kabul ettiği başka bir din olmadığını da açıkça beyan buyuruyor.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/6.html)
Başlık: Efendimizin (s.a.v.) Medine'de On Yılı
Gönderen: Mücteba - 07 Mart 2013, 11:25:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Medîne-i Münevvere’nin sıkıntılarına sabrederse ben ona kıyâmet günü şefâatçi ve şâhit olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mart Perşembe 2013

Hicrî: 25 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 22 Şubat 1429

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)

Efendimizin (s.a.v.) Medine'de On Yılı

1. sene: Allâhü Teâlâ cihâdı farz kıldı, ezan okunmaya başlandı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe ile evlendi.
2. sene: Kıble Kabe’ye çevrildi; zekât, fitre, oruç, farz, bayram namazı ve kurban vacib kılındı. Hz. Ali, Hz. Fâtıma ile evlendi. Bedir, Buvât, Zi'l-aşîra, Benî Kaynuka' ve Sevîk gazveleri (harbleri) yapıldı.
3. sene: Şarap haram kılındı, Hz. Hasan doğdu, Uhud harbi ve Hamrâü'l-esed gazveleri yapıldı.
4. sene: Benî Nadîr harbi yapıldı, Hz. Hüseyin doğdu, teyemmüm ve seferde (yolculukta) iken namaz kısaltma âyeti nâzil oldu.
5. sene: Hendek, Dûmetü'l-cendel, Benî Mustalık ve Benî Kurayza harbleri yapıldı.
6. sene: Hudeybiye sulhu ve Bîatü'r-rıdvan yapıldı. Benî Lıhyân ve Gâbe harbleri yapıldı.
7. sene: Kaza umresi yapıldı, Hayber harbi yapıldı. Ebû Hüreyre (r.a.) Müslüman oldu, hükümdarlara elçiler gönderildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mektuplarını mühürlemek için bir mühür yaptırdı. Ehlî eşeklerin etleri ve Mut'a nikâhı haram kılındı.
8. sene: Mekke-i Mükerreme fetholundu, Beytullâh (Ka'be) putlardan temizlendi, Huneyn ve Tâif harbleri yapıldı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) minber yaptırıp üzerinde hutbe okudu.
9. sene: Tebük harbi oldu. Resûlullah münafıkların yaptığı Mescid-i Dırar’ı yıktırdı.
10. sene: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) veda haccını yaptı, Medine'ye döndü.

On birinci senenin Safer ayının sonlarında hastalandı; humma ve baş ağrısı ârız oldu. En son hutbesinde Hz. Ebû Bekr'in halifeliğine işaret buyurdu. Hz. Ebû Bekr’in kapısı hariç mescide açılan bütün kapıların kapatılmasını emretti. Sonra da Hz. Ebû Bekr’e imamlık yapmasını emrederek açıkça onun halifeliğini bildirdi.

Bu sırada Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hastalığı daha da şiddetlendi ve nihayet hicretin 11. senesi 12 Rebîulevvel pazartesi günü 63 yaşında Habib Habîbine kavuştu, Çarşamba akşamı defnedildi. Aleyhissalatü vesselam. Allâhü Teâlâ şefâatlerine mazhar kılsın.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/7.html)
Başlık: Seyyide Nefîse Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 08 Mart 2013, 11:51:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cennet, anaların ayakları altındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihab)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mart Cuma 2013

Hicrî: 26 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 23 Şubat 1429

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)

Seyyide Nefîse Hazretleri

Mısır’da kabri herkesin ziyaretgâhı olan Seyyide Nefise Hazretleri, Hz. Alî’nin oğlu Hz. Hasan’dan torunu olan Hz. Zeyd’in kızıdır. “Kerîmetü'd-dâreyn (iki âlemin -Dünyâ ve âhiretin- kerîmesi)” ve “Tahîre” lakablarıyla şöhret bulmuştur. 763 tarihinde Mekke-i Mükerreme’de dünyaya gelmiş, Cafer-i Sâdık (k.s.) hazretlerinin oğlu İshâk ile evlenmiş ve Kasım ile Ümmü Gülsûm adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Sonra kocası ve iki çocuğu ile birlikte Mısır’a gelmiş ve 7 sene sonra H. 208 (m. 824) yılı Ramazan ayında vefat etmiştir.

Nefise hanım güzel ahlâk sahibi zengin bir hanımdı. Hastaların hatırını sorar, fakir hastalara ihsanlarda bulunurdu. Zühd ve salâhı son derece yüksekti; gece ibâdet eder, gündüzleri oruçlu olurdu. Kocası olmadıkça bir şey yemezdi. Ölümüne sebep olan hastalığa Ramazan-ı Şerîfte yakalanmış, oruçlu iken vefat etmiştir. Yanında bulunanlar iftar etmesi için hayli ısrar etmişlerse de kendisi: “Sübhânallâh, 30 senedir Allâhü Teâlâ’dan oruçlu olarak ölmeyi temenni ediyorum. Benim oruç bozmam olacak şey değildir.” demiştir.

Hz. İmam Şafiî, Nefise Hanım’ın zamanında Mısır’da bulunduğu için onu ziyaret ile şereflenmiş; perde arkasından sohbetlerine nail olmuş, hayır duâlarını istemiştir. İmam Şafiî teravih namazlarını ekseriya Nefise Hanım’ın mescidinde kılmıştır.
Zamanın hükümdârının zulmünden kendisine şikâyet edilmesi üzerine Seyyide Nefise, sultâna şöyle bir yazı gönderir:
“Malik oldunuz; isrâf ettiniz.
Kudretli oldunuz; kahır ve zulüm ettiniz.
Nimete nail oldunuz; yoldan çıktınız.
Size verilen nimeti başkalarından kestiniz de sadece kendinize tuttunuz.
Ancak, iyi bilin ki seher okları (yani mazlumların seher vaktindeki ahları) şaşmayıp hedefine isabet eder.”

Bunun üzerine sultan zulmünden tevbe ederek halka adâletle muâmele etmeye başlamıştır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/8.html)
Başlık: Peygamberimiz'in (s.a.v.) Açıktan İlk Daveti
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2013, 22:46:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Rab olarak Allâh’ı, din olarak İslâm’ı ve peygamber olarak da Muhammed’i (s.a.v.) kabûl edip râzı olan îmânın lezzetini tatmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 27 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 24 Şubat 1429

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)

Peygamberimiz'in (s.a.v.) Açıktan İlk Daveti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) peygamberliğinin üçüncü senesine kadar peygamberliğini gizli tutuyor, az sayıda ashabıyla namaz kılıyor, ibadet ediyordu. Şuarâ sûresi’nin “Habîbim! En yakın hısımlarını, akrabanı ve kabileni (Allâh’ın azabıyla) korkut.” mealindeki 214. âyeti nazil olduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) evinden çıktı. Safâ dağına, yüksek bir kayanın üstüne çıkıp;

“Ey Kureyş! Buraya geliniz, toplanınız. Büyük bir iş karşısında bulunuyorsunuz!” diye seslendi.

Ebû Leheb dâhil hepsi gelip Resûlullah'ın (s.a.v.) etrafında toplandılar. Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

Ey Kureyş cemaati! Bana cevap verir misiniz? Ben size şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman süvarisi var, üzerinize baskın edecektir, desem bana inanır mısınız? diye sordu. Onlar:

Evet, inanırız! Çünkü seni hep sadakatli, hep doğru bulduk. Yalan söylediğine hiç şahit olmadık, dediler.

Öyle ise ben size ileride şiddetli bir azab günü bulunduğunu, mücrimlerin o zaman azab edileceklerini haber vermeye ve o azabtan sizi men etmeye memurum.

Ey Kureyşliler! Ben düşmanı görüp de ailesini bundan haberdar ederek onları düşman baskınından esirgemek üzere ailesine koşan ve düşmanın kendisinden önce ailesine yetişip zarar vermesinden korkan ve 'toplanın, dikkat edin,' diye haykırmaya başlayan kimse gibiyim.

Ey Kureyş! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz, uykudan uyanır gibi de dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allâh’ın divanına varmanız, dünyadaki her hareketinizin hesabını vermeniz muhakkaktır. Neticede hayırlarınızın, ibadetlerinizin mükâfatını kötü işlerinizin cezasını ve şiddetli azabını göreceksiniz. İşte o mükâfat ebedî cennettir, ceza da ebedî cehennemdir.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) bu davetine sadece Ebû Leheb; bizi bunun için mi buraya çağırdın!, demişti. Ebû Leheb hakkında Tebbet sûresi nâzil olmuş Ebû Leheb’in helâk olduğunu buyurmuştu. Nitekim Ebû Leheb hasta oldu. Bedir’de Müslümanların galibiyetini duyunca da kahrından öldü. 



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/9.html)
Başlık: Kabirlere Dair Âdâb | Mutfağımız: Sebzeli Kuzu Haşlama
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2013, 15:35:00


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizden hiçbiriniz başına gelen bir musîbetten dolayı sakın ölümü temenni etmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mart Pazar 2013

Hicrî: 28 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 25 Şubat 1429

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)

Kabirlere Dair Âdâb

Kabirlerin yanında uyumak, çevrelerini kirletmek, yaş otlarını koparmak, ağaçlarını kesmek mekruhtur. Kabristandaki otlar, ağaçlar yaş bulundukça bir nevi hayata sahip demektirler. Bunlar hal lisanıyla Hak Teâlâ’yı tesbih ederler; bu vesile ile orada yatan iman sahiplerinin ilâhî rahmete nail olacakları umulur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir kabristanda bulunan iki kabir sahibine azab edildiğini görmüşler, mübarek ellerine aldıkları yapraksız yaş bir hurma fidanını ikiye bölüp birini bir kabrin, diğerini diğer kabrin başına dikmişler ve;
“Umulur ki bunlar kuruyuncaya kadar bu kabir sahipleri hakkında azab hafifleyecektir.” diye buyurmuşlardır.

Kabirlerin üzerine ağaç dikmek sünnettir. Ağaçların sıhhî bakımdan faydaları da malumdur.
Kabirlerin üzerine birkaç parça gül, reyhan gibi yaş çiçekler de konulabilir. Fakat bu hususta israf edilmemesi, beyhude yere solup gidecek çiçeklere birçok paralar verilmesi doğru değildir. Bilhassa başka milletleri taklit için olursa caiz olmaz.


Mutfağımız: Sebzeli Kuzu Haşlama

Malzemeler: İncik eti veya incik ayarında kıyılmış kuzu eti yarım kg.

Kuru soğan 1 adet,

Patates, sivri biber ve havuç 2’şer adet,

Un 1 tatlı kaşığı, sarımsak, sıvı yağ, karabiber, tuz.

Yapılışı: Hazırlanmış et, tencerede üstünü aşıncaya kadar suyla kaynatılır, kefi-köpüğü alınarak pişirilir, tuz ilave edilip fırın tepsisine döşenir.
Hazırlanmış soğan, havuç, patates ve sivri biber etin üzerine yerleştirilir. Sos için tencerede yağ ve un kavrulup süzülmüş et suyu ilave edilir; tepsideki malzemelerin üzerine dökülür ve fırında pişirilir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/10.html)
Başlık: Dünya Sevgisinin Akibeti: Az Tamah Çok Ziyan - Mutfağımız: Fırında - İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2013, 10:34:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dünya, içerisinde âhiret azığını hazırlayıp Rabb’ini râzı eden kimse için ne güzel bir ev, âhiretinden uzaklaşıp Rabb’inin rızasından mahrum kalan kimse için de ne kötü bir evdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mart Pazartesi 2013

Hicrî: 29 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 26 Şubat 1429

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)

Dünya Sevgisinin Akibeti: Az Tamah Çok Ziyan

Hz. İsa, bir adam ile birlikte bir nehir kenarına geldiler, yemek için oturdular. Yanlarında üç parça ekmek vardı. Birini Hz. Îsâ, diğerini adam yedi. Hz. İsa su içmek için nehir kenarına gidip geldiğinde kalan ekmeği göremedi. Ekmeğe ne olduğunu sorunca, adam -bilmiyorum- dedi.

Yollarına devam ettiler. Hz. Îsâ'dan iki mucize zuhur etti. Her seferinde adama “Sana bu mûcizeleri gösteren Allah için -ekmeğe ne oldu-” diye sordu, o da bilmiyorum dedi.

Sonra bir düzlüğe geldiler. Hz. Îsâ biraz kum ve toprak alıp “Allâh’ın izniyle altın ol” dediği gibi altın oldu. Altını üçe taksim etti ve: Biri senin, biri benim ve diğeri de ekmeği alanındır, deyince, onu da ben aldım, dedi. Hz. Îsâ altının hepsini yalan söyleyen adama bırakıp ondan ayrıldı.

Bu sırada iki kişi gelerek altını gördüler, almak istediler. Adam, onlardan emin olmak için, gelin bunu üçe taksim edelim, dedi, razı oldular. Sonra içlerinden birini yiyecek almak için şehre gönderdiler. Şehre giden adam altına tama’ edip aldığı yiyeceğe zehir karıştırdı. Kalanlar da altın için geleni tuzağa düşürüp öldürdüler, sonra getirdiği yemeği yediler, öldüler. Altın meydanda, o üç ölü de etrafında kaldı.

Bir vakit sonra Hz. İsa oradan geçerken yanındakilere olanları bildirip: “İşte dünya böyledir, ehline böyle yapar, ondan sakınınız.” buyurdu.


Mutfağımız: Fırında Patates

Patatesi kızartmak yerine daha lezzetli ve sağlıklı olması için fırında pişirebilirsiniz: Düz dilimler halinde doğranılan patatesler; zeytinyağı, nane, kekik, kırmızı pul biber ve tuz ilave edilip karıştırıldıktan sonra üzeri kızarana dek pişirilir.


İsimlerimiz: Erkek: Selman, Kız: Selmâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/11.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Veda Hutbesinden - Cemâziye'l-Evvel - Cemâziyelevvel Ayı
Gönderen: Mücteba - 12 Mart 2013, 10:56:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim mescidden (insanlara) eziyet veren şeyi çıkarırsa, Allâhü Teâlâ, onun için cennette bir köşk inşâ eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mart Salı 2013

Hicrî: 30 Rebîulâhir 1434 - Rûmî: 27 Şubat 1429

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)

Peygamber Efendimiz'in Veda Hutbesinden

Peygamber-i Âlî-şân Efendimizin vedâ haccında Mina mevkiinde okuduğu hutbesinden:

“Ey İnsanlar! Her birinizin canı, malı diğerine haramdır. (Yani bunlara haksız yere tecavüz olunamaz). Kıyâmet gününde Rabb’inizin huzuruna çıkacaksınız. O da amellerinizden soracak ve amellerinize göre karşılığını verecektir. Sakın benden sonra gayr-i müslimler gibi ayrılarak birbirinizin boynunu vurmayınız!

Ey cemâat! Haccın menâsikini, âdâb ve erkânını benden öğreniniz! Bilmem amma, belki bundan sonra benimle bir daha burada buluşamazsınız!”

Fahr-i Kâinat aleyhisselâm Efendimiz bu son haccını Mekke-i Mükerreme'de on gün içinde bitirdi, oradaki Müslümanlar ile vedalaştı. Medîne-i Münevvere'ye avdet buyurdu. Bu cihetle bu hacca Vedâ Haccı denilmiştir.


Cemâziye'l-Evvel

Yarın idrâk edeceğimiz cemâziye’l-evvel ayı, kamerî ayların beşincisidir. Bu ayda mutad evrâd ve ezkâra devâm etmelidir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Cemâziyelevvel Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Cemâziyelevvel ayı ictima‘ı dün (11 Mart Pazartesi) Türkiye saati ile 21.52’de idi.
Ru’yet yani hilâlin çıplak gözle görülmesi, ise bugün (12 Mart Salı) Türkiye saati ile 11.26’da.
Hilâl’in görüldüğü yerler: Filipinlerin kuzey sahilleri, Tayvan, Asya kıtasının orta ve doğu kesimi ve Avrupa kıtaları.
Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.
Hilâlin görüldüğü günü takip eden 13 Mart Çarşamba günü de Cemâziyelevvel ayının 1’i olmaktadır.


İsimlerimiz: Erkek: İbrâhîm, Kız: Hacer


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/12.html)
Başlık: Bedir Gazvesi
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2013, 11:39:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Bedir günü
“İşte şu; atının başını ve gemini tutmuş, harb silâhı (ve zırhı) üzerinde (hücuma hazır bir halde) Cebrâil’dir.” buyurmuşlar.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mart Çarşamba 2013

Hicrî: 1 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 28 Şubat 1429

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)

Bedir Gazvesi

Bedir gazvesi Peygamberimizin hicretinin ikinci senesi Ramazân-ı Şerif’inde olmuştur.

Peygamber-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), Mekkelilerin Şam'dan gelen bir ticâret kafilesini elde etmek üzere üç yüz beş zât ile Medîne-i Münevvere’den çıkmıştı. Kafile bunu haber alıp başka bir yoldan savuşup gitmiş, vaziyet hakkında Mekkelilere haber göndermişti. Mekkeliler dokuz yüz elli kişilik bir ordu ile kafileyi kurtarmaya koştular. Kafilenin savuşup kurtulmuş olduğunu haber aldıkları halde, sırf Ebû Cehil’in teşvik etmesiyle geri dönmediler, Bedir'e kadar geldiler. Müslümanlar ile savaşmak istiyorlardı.

Peygamber Efendimiz düşmanın bu hareketini haber aldı. Ashâb-ı kirâmıyla müşavere etti: “Yâ ResûllAllah!. Biz sana tâbiiz, sen ne tarafa yürür isen biz de seninle beraberiz, denizlere atılacak olsan biz de beraber atılırız.” dediler. Resul-i Ekrem'e olan bağlılıklarını isbât ettiler. Artık İslâm kuvveti Bedir’e doğru yürüdü, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) mübarek elleriyle “Burası Kureyş’ten filanın, şurası da falanın ve falanın öldürüleceği yerdir!” diyerek işaret buyurdu, sonra da hep buyurdukları gibi oldu.

Savaş başlamıştı. Nebiyy-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.)  “Yâ Rabbi! İslâm’a nusret et! Eğer bugün bu İslâm cemâatini helak edersen yeryüzünde sana ibâdet edecek kimseler kalmayacaktır!” diye dua etti. Nihayet, düşman ordusu fena halde bozuldu. Hâin Ebû Cehil iki genç İslâm mücâhidi tarafından öldürüldü. Düşmandan yetmiş kişi öldürülmüş, yetmiş kadar da esir alınmış idi. Müslümanlar ise ondört şehid vermişlerdi.

Bedir gazvesinde hazır bulunan ashâb-ı kiram ile mazeretlerinden dolayı hazır bulunmayan sekiz zâta ashâb-ı Bedir denir, ki tamamı üç yüz on üç zâttır. Bunların mertebeleri ashâb-ı güzîn arasında pek yüksektir. Allah Teâlâ Hazretleri cümlesinden razı olsun!


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/13.html)
Başlık: İlim Öğrenmenin Adabından: Sual Sormak | Beyit
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2013, 10:42:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Din kardeşi kendisine bir şey anlattığı zaman diğer kardeşin sükût etmesi (dinlemesi) mürüvvetten (hukuka riâyet ve ahlaktan)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mart Perşembe 2013

Hicrî: 2 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 01 Mart 1429

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)

İlim Öğrenmenin Adabından: SUAL SORMAK

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir mecliste huzurunda bulunanlara nasihatta bulunduğu sırada bir ârâbî gelip “Kıyamet ne zaman?” diye sordu. Resûlullah (sözünü kesmeyip) konuşmasına devam buyurdu. Oradakilerin kimi “Resûlullah ârâbînin ne dediğini işitti, ama suâlinden hoşlanmadı.”; kimi de “Belki işitmedi.” dedi. Resûlullah (s.a.v.) nasihatını bitirdikten sonra

“O kıyameti soran nerede?” diye sordu. Ârâbî,

“İşte benim, yâ ResûlAllah!” dedi. Bunun üzerine

“Emânet zayi edildi mi, kıyameti bekle,” buyurdular. Ârâbî 'Emâneti zayi etmek nasıl olur?' diye sorunca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İş ehil olmayan birine verildi mi, kıyameti bekleyin” buyurdu.

İmâm-ı Buhârî Hazretleri bu hadîs-i şerîfi Sahih’inde, ilimle alâkalı kısımda da zikretmiştir. Bu hadîsi şerh eden âlimler, buradan hoca ile talebesi arasındaki münasebetlerin nasıl olması gerektiğine dair bazı hükümler çıkarmışlardır. Buhârî şârihlerinden Umdetü'l-kârî müellifi Aynî (rh.) şu hükümleri zikretmiştir:

Hocanın talebesine ilim öğretmesi vacibtir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sual soran nerede” buyurarak onun sorusuna cevap vermiştir.
Hocası meşgul iken talebe sual sormamalıdır.  Önce gelen kimselerin hakkına tecavüz etmemek için sonradan gelenin, hocanın sözünü kesmeden tamamlamasını beklemesi gerekir.
Hoca, sorduğu sual ile kendisine cefa etse veya cahillik etse bile talebeye karşı yumuşaklıkla muamele etmelidir.
Talebe anlamadığı yerde hocasına müracaat edebilmelidir.
Hoca, daha önce sual sorana diğerlerinden önce cevap vermelidir.


Beyit:

Etme âr öğren, oku ehlinden
Her şeyin ilmi güzel cehlinden.

(Nâbî)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/14.html)
Başlık: Dıhyetü'l-Kelbî (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 15 Mart 2013, 10:58:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cebrâîl aleyhisselâm Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) geldiği zaman Dıhye sûretinde gelirdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mart Cuma 2013

Hicrî: 3 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 02 Mart 1429

|

Dıhyetü'l-Kelbî (r.a.)

Ashâb-ı kirâm'ın büyüklerinden ve siması en güzellerinden olan Hz. Dıhyetü'l-Kelbî, Bedir harbinden önce Müslüman olmuş fakat Bedir harbine iştirak edememiş, Uhud ve sonraki harblere katılmıştı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Cebrâîl'i (a.s.) gördüm. Cebrâîl'e en çok benzeyen Dıhye’dir.” buyurmuştur. Hz. Âişe vâlidemiz, 'Dıhye'nin sakalı, dişleri ve yüzü Cebrâîl'e (a.s.) benzerdi' demiştir. Cebrâîl (a.s.) insan suretinde vahiy getirdiği zaman bu benzerlikten dolayı en çok Hz. Dıhye sûretinde Resûlullah'a gelirdi. Cibrîl hadisi diye meşhur olan hadîs-i şerîfte Cebrâîl (a.s.) imanı, İslâm’ı, ihlâsı ve kıyâmet alametlerini Hz. Dıhye sûretinde gelerek sormuştu.

Hz. Dıhye ticaret için gittiği Şam'dan geldiği zaman Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) hediyeler getirir, ikramlarda bulunurdu.

Dıhye (r.a.) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) yün bir cübbe ve bir çift mest hediye etmiştim. Resûlullah onları eskiyinceye kadar giydiler.

Bir gün Şam’dan gelip Resûlullah’ın huzuruna çıktım. Fıstık badem gibi taze yiyecekler ve peksimet hediye ettim. Resûlullah “Allâh’ım! Ehlimden sana en sevimli olan kimseyi bana gönder, benimle beraber bundan yesin.” buyurdular. O esnada Hz. Abbas (r.anh) göründü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Yaklaş ey amca! Ben Allâhü Teâlâ'dan ehlimden sana en sevimli olan kişiyi bana gönder ve bunları beraber yiyelim diye dua ettim, sen geldin.” buyurdu. Hz. Abbas da oturdu, beraber yediler."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Rum Kayseri Herakliyus’a İslâm’a davet mektubunu Hz. Dıhye ile gönderdi. Hz. Dıhye Hicretin yedinci senesi Muharrem ayında Hıms’ta Herakliyus ile karşılaştı ve mektubu teslim etti. Kayser Müslüman olmaya niyetlenmiş, fakat Rumların baskısı üzerine vazgeçmiş, Resûlullah’a hediyelerle bir mektup göndermişti.

Hz. Dıhye (r.a.), Şam’ın Müzze köyüne yerleşmiş ve Hz. Muâviye’nin halifeliğine kadar yaşamıştır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/15.html)
Başlık: Namaz Hakkında
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2013, 15:32:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yâ Ebâ Râfi’, Allâhü Teâlâ’nın senin ellerinle (vasıtanla) bir kişiye hidâyet etmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı şeyler(in hepsin)den hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 4 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 03 Mart 1429

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)

Namaz Hakkında

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim ki abdestini güzel alır, namazını vaktinde kılar, rükû ve sücûdunu tamamlar, huşûuna riâyet ederse o namaz beyaz ve parlak olduğu halde yükselir ve benim hakkıma riâyet ettiğin gibi Allah da seni korusun der. Kim ki abdestini güzel almaz, namazı vaktinde kılmaz, rükû, secde ve huşûuna riayet etmezse, siyah ve karanlık olduğu halde yükselir ve beni zayi' ettiğin gibi Allah da seni zayi' etsin der, Allâhü Teâlâ’nın dilediği yere gittikten sonra bir paçavra gibi dürülür ve adamın suratına çarpılır."

Hz. Ali bin Ebi Talib (Kerrema’llahü vechehu) namaza duracağı vakit benzi sararır ve vücudu titrerdi. “Sana ne oluyor, yâ Emire'l-Mü'minin?” diye sorduklarında: “Allâhü Teâlâ’nın, yerlere, dağlara ve göklere arz edib de onların kabulünden kaçındıkları ve benim boynuma aldığım ilahi emaneti ödeme zamanı gelmiştir, nasıl korkmayayım?” diye cevab verirdi. Hz. Ali (r.a.) abdest alırken rengi solardı. Bunun sebebini sorduklarında: “Kimin huzuruna çıkmak için hazırlandığımı bilmiyor musunuz?” diye cevab verirdi.

Hatem-i Esam'a (r.h.) nasıl namaz kıldığı soruldu: “Vakit yaklaşınca güzelce abdestimi alır, namaz kılacağım yere gider, orada oturur, aklımı başıma alır, sonra namaz için ayağa kalkarım. Kabe’yi iki kaşım arasına, Sırat’ı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, cehennemi soluma alır, Azrail’i tepemde ve bu namazı son namazım diye kabul eder, korku ve ümit ile huzur-i Rabbü'l-Âlemîn’de durur, tahkik ile tekbir alır, ağır ağır ve manasını düşünerek Kur'ân okurum, tevazu ile rükû eder, huşû ile secdeye kapanırım. Sağ ayağımı diker -sol ayağımı yatırır- üzerine otururum. Namazımı ihlas ile kılarım. Ondan sonra da yine kabul olup olmadığını bilemem, korkusunu duyarım.” diye cevab vermiştir.

(Abdullah) ibn-i Abbas (r.a.) manasını düşünerek huzur ve huşu ile kılınan iki rek’at namaz, gafil kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır, buyurmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/16.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2013, 05:36:51

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Bir kimse gelip Yâ Resûlallâh! İnsanların en hayırlısı kimdir? diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun ve ameli güzel olandır.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mart Pazar 2013

Hicrî: 5 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 04 Mart 1429

Erdel'in Fethi (1442)

İslam'ın Şartı 'Lâ İlâhe İllAllah Muhammedün Resûlullah' Demektir

Peygamberimiz (s.a.v.) Dıhye'nin Müslüman olmasını çok arzu ediyordu. Çünkü yediyüz kişilik kabilesinin reîsi idi. Onun Müslüman olmasıyla hepsi Müslüman olacaklardı. “Allâh’ım! Dıhyetü'l-Kelbî’ye İslâm’ı nasib et.” diye duâ ediyordu. Dıhye Müslüman olmaya karar verince, Allâhü Teâlâ bir sabah namazından sonra Peygamberimiz’e (s.a.v.) “Yâ Muhammed! Allâhü Teâlâ sana selam ediyor ve şöyle buyuruyor: Az sonra Dıhye huzuruna gelecek.” diye vahyetti.

Dıhye Mescid-i Nebevî’ye gelince Peygamberimiz, mübarek hırkasını sırtından çıkardı ve yere Dıhye'nin önüne sererek “Buraya otur, yâ Dıhye” buyurdular. Dıhye Resûlullâh’ın bu iltifatından ağlamaya başladı, hırka-i saâdeti yerden alıp öptü ve başına gözüne sürdü. Sonra da ‘Müslüman olmanın şartları nelerdir? Bana anlatınız.’ dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) “İlk önce ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlüllâh’ demelisin.” buyurdular. Dıhye kelime-i şehâdeti okudu, sonra da ağlamaya başladı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhü Teâlâ seni İslam nimetiyle şereflendirdi, bu ağlama niye yâ Dıhye?” buyurunca ‘Ben çok büyük hatalar ve kötülükler işledim. Rabb’ine, bunların keffaretinin ne olduğunu sor. Eğer kendimi öldürmemi emrederse kendimi öldürürüm; bütün malımı vermemi emrederse malımın tamamını veririm.’ dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bu günahlar nedir yâ Dıhye?” diye sordu. ‘Ben Arab meliklerinden biri idim. Kızlarımın dünyaya gelip onların da kocalarının olmasını gururumdan kabul edemedim ve tam yetmiş kızımı kendi ellerimle öldürdüm.’ dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) hayret ettiler. Bu esnada Cebrâil (a.s.) geldi ve ‘Yâ Muhammed, Allâhü Teâlâ’nın sana selamı var. Dıhye'ye şöyle söylemeni emrediyor: “İzzetim ve celâlim hakkı için sen lâ ilâhe illallâh dediğin anda altmış senelik küfrünü ve altmış senelik günahlarını bağışladım. Kızlarını öldürmeni nasıl bağışlamam?

Peygamberimiz ve ashabı ağlamaya başladılar. Peygamberimiz “İlâhi! Sen Dıhye’nin bir defa ‘Lâ ilâhe illallâh’ demesiyle kızlarını öldürmesini bağışladın. Sana devamlı şehadette bulunan ve sadık söz ve hâlis amel işleyen mü’min kullarını bağışlamaz mısın?” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/17.html)
Başlık: Muavenet-i Milliye'nin Gazası: Goliaht Nasıl Batdı?
Gönderen: Mücteba - 18 Mart 2013, 10:26:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Eğer sizin üzerinizde Allâh’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak hüsrâna düşenlerden olurdunuz.”
(Bakara Sûresi, âyet 64)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mart Pazartesi 2013

Hicrî: 6 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 05 Mart 1429

Çanakkale Deniz Zaferi (1915)

Muavenet-i Milliye'nin Gazası: Goliaht Nasıl Batdı?

Çanakkale harbinde İngiliz-Fransız donanması Gelibolu’da geceli gündüzlü her tarafa ateş yağdırıyordu. Osmanlı bahriyesi Morto limanındaki düşman zırhlılarına karşı bir torpido hücumu yapılmasını kararlaştırmış; bu son derece zor ve tehlikeli iş için 29 Nisan 1915 günü “Muavenet-i Milliye”torpido muhribi  vazifelendirilmişti.

Muavenet-i Milliye bütün ışıklarını söndürmüş, karanlık gecede ilerliyordu. Muavenet-i Milliye ile İngiliz zırhlısının arasında 600 metre mesafe kalmıştı ki keşfedildi ve düşman gemisi, ışığını yakarak Muavenet-i Milliye den parola soruyor, fakat kendi muhriplerinden biri zannıyla üzerine ateş etmiyordu. Muavenet-i Milliye denizciliğin umumi işareti ile devamlı ve telaşlı “Hazır ol, hazır ol!” cevabını vermekte idi. Mühim bir haber tebliğ edecek gibi çekilen bu işaretler düşmanı bir lahza tereddüde düşürmek ve gördüğü geminin kendi muhriplerinden biri olması zannetirerek İngilizleri iğfal eylemek maksadıyla veriliyordu.

"Muavenet-i Milliye" düşman gemisine 200 metre mesafede takriben 15 saniye zarfında kovanlarının üçünü de boşalttı ve Goliath'ın teknesinden semaya doğru korkunç bir alev sütunu yükseldi.

Torpillerin üçü de isabet etmiş, bir saat evvel Türk mevzilerine ölüm saçan zırhlı bir dakika zarfında boğazın sularına gömülmüş gitmişti.

Goliath’ın Muavenet-i Milliye tarafından batırılışı, Kur'ân-ı Kerîm’deki “Derken Allâh’ın izniyle onları tamamen bozdular, Dâvûd Câlut’u öldürdü…” meâlindeki Bakara Sûresi'nin 251. Âyet-i kerîmesini hatırlattı. Hz. Davûd, kimsenin karşısına çıkmaya cesaret edemediği Calût’u sapan taşıyla öldürmüştü. Calût’un İngilizcesi Goliath olup kaç bin sene evvelki şu tarihî hâdise Çanakkale’de bir defa daha tekerrür etmiş, Muavenet-i Milliye koca Goliath’ı Morto limanında, Hz. Dâvûd’un sapan taşlarına benzeyen küçük torpillerle deryanın dibine göndermiştir.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/18.html)
Başlık: Cenaze Yıkanmadan Yanında Kur'ân-ı Kerîm Okunmaz | Kündekârî Sanatı
Gönderen: Mücteba - 19 Mart 2013, 10:28:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ, sizden birinizin bir iş yaptığı zaman onu ihlâslı ve muhkem yapmasını sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mart Salı 2013

Hicrî: 7 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 06 Mart 1429

Meclis-i Mebusan'ın Açılması ve Kanun-ı Esâsî'nin İlanı (1877)

Cenaze Yıkanmadan Yanında Kur'ân-ı Kerîm Okunmaz

Vefat eden kimse yıkanmamış ise yanında Kur’ân-ı Kerîm okunmaz. Bu mekruhtur. Ancak, başka bir odada Kur’ân-ı Kerîm okunabilir.
Ölünün bulunduğu yer geniş olup üzerinde de tam bir örtü bulunduğu takdirde kendisine yakın oturulmaksızın gizlice Kur'ân-ı Kerîm okunabilir.

Kündekârî Sanatı

Kündekârî kelimesinin aslı Farsça olup, künde, “kalın ağaç”, kârî ise “işçilik”; kündekârî ise ağaç parçalarını birbirine geçirerek rabıtalama, bağlamak demektir. Kündekârî kelimesi umumiyetle ince marangozluğa giren ahşap sanatları için kullanılmıştır. Bu meslek erbabına “Kündekâr” ismi verilir.

Kündekârî, yan yana geldiğinde bir bütün teşkil edecek surette geometrik şekillerde kesilen, kenarları yuvalı ve dişli küçük parçaların birbirine geçirilmesinden ibarettir. Tatbiki daha çok hesap işi olan, iyi bir geometri bilgisi gerektiren ve dikkat isteyen kündekârî de küçük parçalar çivi, tutkal veya benzeri kullanılmaksızın birleştirilmektedir. Parçaların birbirine tam uyması gerekir. Yivlerin (ince oyuk) düzeni ve parçaların kaynaşmasında ufacık bir hata bile olmamalıdır.

Kündekârîde parçalar birbirlerini tutar ve parçaların birleşme yerlerinde bulunan kanallardaki hava payları sayesinde, rutubet ve sıcaktan zarar görmeden uzun zaman dayanır. Mühim kapılar, dolaplar, pencere kapakları, kürsü ve minber tablalarında kündekârî sanatı kullanılmıştır. Bu teknik için en münasip ağaçlar ise elma, armut, meşe, şimşir, abanoz, gül ve cevizdir.

Kündekârî tekniğinin en erken örneklerinin 12. asırda Mısır, Anadolu ve Halep’te görüldüğü tahmin edilmektedir. Bugün Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait birçok kündekârî örneği mevcuttur. İstanbul’da ise, başta selâtin camileri olmak üzere, birçok camide kündekârî kapı, pencere ve dolap kapağı örnekleri mevcuttur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/19.html)
Başlık: Namazın Kabul Olması İçin - Mutfağımız: Sebzeli Güveç
Gönderen: Mücteba - 20 Mart 2013, 10:30:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Muhakkak bir kul âşikâr namaz kılar ve namazını güzel yaparsa, gizli namaz kılar ve namazını güzel yaparsa Allah azze ve celle şöyle buyurur: ‘İşte bu, benim hakîkî kulumdur.’"
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mart Çarşamba 2013

Hicrî: 8 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 07 Mart 1429

|

Namazın Kabul Olması İçin

Namazın kemali şunlarladır:

Huşu, Allâhü Teâlâ’dan korkmak,

Takva, bütün azalarını haramdan ve şüphelilerden korumak,

Malâyaniyi; dünyasına ve âhiretine yaramayan söz ve işi terk etmek,

Terk-i kesel, namazı kılarken hükümlerin tam edâsında tembelliği terk etmek. Ezan-ı Muhammedi okunduğu vakit her işi terk edip cemaate yetişmek, namazı her işinin önüne almak, işlerin en mühimi bilmek.

Namazın içinde riayet edilecek en mühim şeyler şunlardır:

İhlas, namazı sırf Allah rızası için kılmak,

Havf, Allâhü Teâlâ’dan korkmak,

Recâ, Allâhü Teâlâ’nın rahmetini ummak,

Kusurlarını görmek, kendini kusurlu olarak bilmek,

Mücahede, nefis ve şeytanın vesveseleri ile cenk etmek.


Mutfağımız: Sebzeli Güveç

Malzemeler: Kuşbaşı et 400 gr, patlıcan ve patates 3'er adet, soğan 1 adet, domates ve yeşil biber 2'şer adet, tereyağı 1 çorba kaşığı, sarımsak, karabiber, tuz.

Yapılışı: Et tencerede kavrulur. Güveç ocağa konur, tereyağı eritilir, soğan, sarımsak kavrulur, az salça ilâve edilip kavrulduktan sonra suyu verilir. Su kaynayınca biraz domates ve biber atılır, kuşbaşı kıyılmış olan patates ve patlıcanlar üzerine döşenir, onun üzerine etler yerleştirilir, onun üzerine kalan kuşbaşı doğranmış domates ve biber konulur, tuzu da atıldıktan sonra güveçin ağzı alüminyum folyo ile sıkıca kapatılır.

Kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte pişirilir veya 180 derece fırında 40 ila 45 dakika pişirilir. Afiyet olsun.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/20.html)
Başlık: Farzların Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 21 Mart 2013, 10:19:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mart Perşembe 2013

Hicrî: 9 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 08 Mart 1429

|

Farzların Ehemmiyeti

Hicrî ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu:

“Biliniz ki, Allâhü Teâlâ’ya yaklaştıran ameller ya farzlardır veya nafilelerdir. Ancak farzların yanında nafilelerin hiç itibarı yoktur. Çünkü herhangi bir vakitte, farzlardan birini eda etmek, bin sene nâfileleri edâ etmekten -bu nafileler halis bir niyetle yapılsa ve namaz, oruç, zikir, fikir ve bunların benzeri hangi nâfile olursa olsun- daha faziletlidir. Farzları edâ esnâsında sünnetlerden bir sünnete, edeplerden bir edebe riâyet edip ehemmiyet göstermenin hükmü de böyledir; nâfileleri edâdan daha faziletlidir.

Hz. Ömer (r.a.) bir gün cemaate sabah namazını kıldırdı. Sonra cemâate dönüp baktı, onları kontrol etti. Onların arasında ashabından birini göremeyince

“Falan kimse cemâate gelmedi mi?” dedi. “O, gecenin çoğunu uykusuz geçirir (ibâdetle meşgul olur). Muhtemeldir ki bu vakitte uyuya kalmıştır.” denildi. Bunun üzerine Hz. Ömer “Gecenin tamamında uyusaydı da sabah namazını cemâatle kılsaydı elbette daha güzel ve daha faziletli olurdu.” buyurdu.

Evlâ olana riâyet etmek ve -tenzîhî bile olsa- mekruhtan kaçınmak, zikirden, fikirden, murâkabe ve teveccühten kat kat evlâdır. Tahrîmî (harama yakın olan) mekruhtan sakınmanın ne kadar evla olduğunu düşünmek lazımdır. Evet, evlâ olana riayet edip mekruhlardan da sakınmak bu en büyük kurtuluştur. Aksi halde çok büyük felakettir.

Zekât olarak bir dirhem vermek, çok büyük dağlar kadar altınları nafile olarak sadaka vermekten kat kat daha faziletlidir. Zekât olarak verilen bu bir dirhemi verirken âdâbına riayet ederek vermek mesela onu ihtiyaç sahibi bir fakire vermek, nafile olarak verilenlerden kat kat faziletlidir."  (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/29)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ertuğrul, Kız: Firdevs


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/21.html)
Başlık: Gam ve Kederden Kurtaran Duâ – Lâle - Beyit
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2013, 11:09:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kendisine cehennem ateşi haram olacak kimseyi size haber vereyim mi?” (Ashâb) haber verin yâ Resûlallâh, dediler. “Ağır başlı, yumuşak huylu, insanlara yakın, kolaylık gösteren herkes.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mart Cuma 2013

Hicrî: 10 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 09 Mart 1429

Uluğ Bey'in Doğumu (1394)

Gam ve Kederden Kurtaran Duâ

Bir gün Kabise (r.a.), Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.):

“Ya ResûlAllah, yaşım ilerledi, birçok şeyden geri kaldım, âciz bir hâle düştüm, bana bir şeyler öğret ki, onlardan istifade edeyim.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:

Dünyalığın için, sabah namazını müteakip üç kere:

“SübhânAllahi ve bihamdihî sübhânAllahilazîm, lâ havle velâ kuvvete illâ bi'llahi'l-aliyyi'l-azîm” de ve buna devam et. Buna devam edersen gamdan, cüzzamdan, alaca hastalığından ve felçten emin olursun.


Lâle

Lâle, soğanla yetişip ilk baharda çiçek açan zambakgillerden bir çiçektir. Esas itibari ile yabani bir bitkidir.

İstanbul’da ıslah edilmiş ilk lâle çeşidini Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi yetiştirmiş ve bu laleye “Nûr-ı adn” (Cennet nuru) ismi verilmiştir. Daha sonraları yüzlerce cinsi türemiştir. 13. yüzyıldan başlayarak her türlü işleme ve motif içerisinde diğer çiçek türleriyle birlikte sıkça kullanılmıştır.

Lâle kelimesi arapça “Allah” lafzının harfleri ile yazılmakta, dolayısıyla her ikisi de ebced hesabıyla altmış altı sayısını vermektedir.

Tezyinatta ve resmî evrakda lale hep gül ile birlikte çizilmiştir. Lâle Allâhü Teâlâ’yı gül de Resûlullah’ı hatırlattığından Osmanlı tezyinat ustaları da her yerde Kelime-i tevhidin bir bütün (Lâ ilâhe illallâh Muhammedün resûlüllah) olduğunu böylelikle bütün dünyaya ilan etmişlerdir.


Beyit

“Mazhar-ı ism-i celâl olmasa hakkâ lâle
Bulamazdı bu kadar rütbe-i vâlâ lâle”

(İzzet Ali Paşa)

Manası: Lâle Cenâb-ı Hakk’ın Allah ismine gerçekten mazhar olmasa bu kadar itibar bulamazdı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/22.html)
Başlık: Uhud Gazvesi
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2013, 17:05:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Uhud (Harbi) günü bir kişi, Resûlullâh’a (s.a.v.), ‘Ben öldürülürsem, nerede olurum?’ diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) ‘Cennette...’ buyurdu. Bunun üzerine o kişi elindeki hurmaları attı ve şehid oluncaya kadar savaştı.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü'l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 10 Mart 1429

Uhud Gazası (625)

Uhud Gazvesi

Hicretin üçüncü senesinde Mekke'deki müşrikler toplanmışlar, üç bin kişilik bir ordu ile Medîne-i Münevvere'ye, Uhud dağının civarına kadar gelmişlerdi.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yedi yüz sahabî ile şehir dışına çıktı. Abdullah bin Cübeyr’i elli kadar okçu ile bir derenin ağzına gönderdi. “Buradan düşmanın hücumu beklenir, sakın benden emir almadıkça ayrılmayınız!” diye tenbih buyurdu.

Savaş neticesinde düşman ordusu fena halde bozuldu. Abdullah’ın maiyyetindeki erler, düşmanın tamamen bozulmuş olduğunu sanarak arkalarına düşmek istediler, amirlerinin emrini dinlemeyerek dağıldılar. Düşman bunu görünce İslâm ordusunun sol tarafına hücum etti. İslâm ordusunda ansızın bir mağlûbiyet yüz gösterdi. Bu esnada Hz. Hamza ile daha birçok sahâbe şehid düşmüştü.

Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.), harp meydanında yanlarında birkaç zat ile kalmıştı. Mübarek dudağı yarılmış, bir mübarek dişi kırılmış, zırhının iki halkası kırılıp gülden daha latif olan nezih vücûduna saplanmıştı. Hattâ, bir aralık Peygamber Efendimiz'in şehid olduğuna dair bir şayia da çıkmıştı. Bu esnada Resûl-i Ekrem'in üzerine saldıran düşmanları, Hz. Ali geri dönmeye mecbur ediyor, Hz. Sa'd bin Ebî Vakkas da düşmana ok atıyor, Nesibe adındaki muhterem bir kadın da, vücûdu kanlar içinde kaldığı halde savaşa devam ediyor, Hz. Peygamber'i düşmanlarına karşı müdâfaaya çalışıyordu.

Fahr-i Âlem Efendimiz'in şehid edildiğine dair olan haberden dolayı ashâb-ı kiram şaşırıp büsbütün perîşân olmuş ve dağılmışlardı. Halbuki, Resûl-i Ekrem Hazretleri Hak Teâlâ'nın muhafazasında olarak harp meydanında idi. Bunu ilk defa Ka'b bin Mâlik Hazretleri gördü ve “İşte Resûlullah! Allâh’a hamd olsun sağ ve sâlim!.” diye nida etti. Bunun üzerine ashâb-ı kiram tekrar toplanmaya başladılar, düşman hücumlarını kırdılar.

Düşmanlar daha fazla savaşa cesaret edemeyip döndüler. Yirmi iki kadar ölüleri vardı. Müslümanların şehidleri ise yetmiş iki kadardı. Radıyâllâhu anhüm.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/23.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ'nın İftihar Ettiği Kullar | Peygamberlerin Sıfatları
Gönderen: Mücteba - 24 Mart 2013, 15:52:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Herhangi bir topluluk Allah rızası için Allâh’ı zikretmek üzere bir araya gelirse semadan bir melek şöyle nida eder: 'Günahlarınız bağışlanmış ve hasenâta tebdil edilmiş olarak kalkınız.'
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mart Pazar 2013

Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 11 Mart 1429

Abbasi Halifesi Harun Reşid'in Vefatı (809) • Emir Timur'un Diyarbekır'ı Alması (1394)

Allâhü Teâlâ'nın İftihar Ettiği Kullar

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v), bir gün ashabından halka olarak oturan bir topluluğun yanına vardı ve 'Sizi buraya ne oturttu? (Buna sizi teşvik eden sebep nedir?)' diye sordu.
‘Allâh'ı zikretmek ve bizi İslâm'a hidâyet ettiği ve bize İslâm'ı ihsân ettiği için ona hamd etmek üzere oturduk.’ dediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), ‘Siz sadece bunun için oturduğunuza yemin eder misiniz?’ diye sorunca sahâbe,
‘Vallâhi, bundan başka bir maksatla toplanmadık.’ dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Cebrâil (a.s.) bana geldi ve Allâh'ın sizinle meleklerine iftihâr ettiğini, öğündüğünü haber verdi.”

Peygamberlerin Sıfatları

Peygamberler hakkında bilinmesi vâcip ve zarûrî olan sıfatlar beştir.

1- Sıdk: Peygamberler doğrudurlar. Asla yalan söylemezler.
2- Emânet: Emîndirler. Her hususta kendilerine güvenilir.
3- Tebliğ: Allâhü Teâlâ'nın emir ve yasaklarını hiç noksansız ve çekinmeden tebliğ ederler.
4- Fetânet: Son derece zekîdirler.
5- Ismet: Mâsumdurlar; günah işlemekten uzaktırlar.

Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v)’in diğer peygamberlerden ayrı beş vasfı daha vardır:

1- Bütün peygamberlerden efdaldir (Üstündür).
2- Bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir.
3- Hâtemü'l-Enbiyâ; peygamberler silsilesinin son halkası, yâni son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir.
4- Bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
5- Dîni, kıyâmete kadar devam edecektir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/24.html)
Başlık: Namazın Kazası
Gönderen: Mücteba - 25 Mart 2013, 10:41:34


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Namazı tam rükünleri ile edâ edin. Şüphe yok ki namaz mü’minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır.”
(Nisâ Sûresi, âyet 103)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mart Pazartesi 2013

Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 12 Mart 1429

Oltu'nun Kurtuluşu (1918) • Avrupa Toğluluğu (AT)'nun Kuruluşu (1957)

Namazın Kazası

Bir namazı vaktinde kılmaya “eda” denir. Vaktinden sonra kılmaya da “kaza” denir.

Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazlarının kazası farzdır. Vitir namazının kazası ise vacibdir.

Sünnetlere gelince: Bir sabah namazı, sünneti ile beraber kaçırılınca, o gün güneş doğduktan (kerahet vakti çıktıktan) sonra istiva zamanına kadar bu sünnet farz ile beraber kaza edilir.

İmam Muhammed'e göre, bu sünnet yalnız olarak kaçırılmış olsa, yine güneşin doğuşundan sonra istiva zamanına kadar kaza edilir. Bir de, öğle namazının ilk sünneti, farza yetişmek için terk edilecek olsa, farzdan sonra evvelâ iki rek’at son sünnet kılınır, sonra evvelki dört rek’at sünnet kaza edilir. (Dürer) Cuma namazının ilk dört rek’at sünneti de önce kılınmadığında farzdan sonra kılınır.

Terk edilen diğer sünnetlerin kaza edilmesi gerekmez.

Fakat başlanıldıktan sonra, her nasılsa terk edilmiş olan bir sünnetin (nafile namazın) kazası gerekir.

Kaza namazları üç kerahet vakti dışında, istenilen her vakitte kılınabilir.

Bir namazı özürsüz kazaya bırakmak büyük günahtır. Bu namaz kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Fakat bunun geciktirilmesinden dolayı meydana gelen günahın bağışlanması için tevbe etmek ve Allâh’dan af dilemek lâzımdır. Herhangi bir bahane ile namazı vaktinde kılmayıp kazaya bırakmaktan son derece sakınmalıdır. Çünkü bunun günahı çok büyüktür. İnsan, gerek yaratıcısına karşı ve gerekse insanlara karşı olan borçlarını bir an önce ödemeğe çalışmalıdır. Hayatın müddeti bellidir, çok azdır! Borçlarını ödemeden âhirete gidenlerin hallerine ne kadar acınsa azdır.

Kazaya kalan namazlar birçok olunca, bunların her birini tâyin ederek niyet edilmesi gerekmez;  çünkü bunda güçlük vardır. Onun için şöyle niyet edilmesi uygun olur: “İlk veya en son kazaya kalmış sabah veya öğle namazını kılmaya.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/25.html)
Başlık: Hz. Nûh Aleyhisselâm | Beyit
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2013, 11:24:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ölüm meleği Nûh’a (a.s.) “Ey en uzun ömürlü peygamber! Dünyayı ve dünyanın lezzetini nasıl buldun?” dedi. Nûh (a.s.) şöyle buyurdu: “İki kapısı olan bir eve giren ortasında biraz durup sonra diğer kapısından çıkan adam gibi.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Ebi'd-Dünyâ, ez-Zühd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mart Salı 2013

Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 13 Mart 1429

|

Hz. Nûh Aleyhisselâm

Hazret-i Âdem’den sonra insanlar çoğalmış, birçok yerleri imar etmiş, fakat hakîki dini, Allâhü Teâlâ’ya ibadeti bırakmış, putlara tapınmaya başlamışlardı. Kendilerine kırk veya elli yaşında bulunan Nûh aleyhisselâm peygamber gönderildi. Kavmini dokuz yüz elli sene Allâh’a inanıp ibadet etmeğe çağırdı, öğütlerini dinlemediler. Nihayet, Hz. Nûh Allâhü Teâlâ’nın emriyle bir gemi yaptı. Gemi bitince gökten yağmurlar yağmaya, yerlerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı, sular bütün yeryüzünü kapladı, dağların tepelerini bile aştı. Buna tufan hadisesi denir ki, beş veya yedi ay devam etmiştir.

Nûh aleyhisselâm Sâm, Hâm, Yâfes adındaki üç oğlu ile diğer mü'minleri ve hayvanlardan birer çift gemiye almış, bunun dışarısında kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir.

Hz. Nuh’un Yam adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavimle beraber mahvolup gitmiştir.

Bilâhare yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, Hz. Nuh’un gemisi de Cûdî denilen dağın üzerine Muharremin onuna rastlayan Âşûra gününde oturmuş, kırkı erkek, kırkı da kadın olmak üzere seksen kişiden ibaret bulunan gemi halkı karaya çıkmış, Allâhü Teâlâ’nın dinine sarıldıkları için selâmete ermişlerdir.

Hz. Nuh’a İkinci Âdem denir. Çünkü insanlar tufandan sonra onun neslinden türeyip yeryüzüne dağılmıştır.
Hz. Nuh'un oğlu Sâm Arapların, Farsların ve Rumların; Hâm Habeş ve Kıbt kavminin; Yâfes de Türklerin ilk babasıdır.  
Hazret-i Nûh, tufandan sonra altmış sene yaşamıştır.

Beyit

Kâmil oldur ki koya bir yerde bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser.
(Hadimî)

Manası: Kâmil insan bir eser bırakabilendir. Eser bırakmayanlar unutulurlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/26.html)
Başlık: Kazâ ve Kadere Îman | Sağlık: Çörek Otu
Gönderen: Mücteba - 27 Mart 2013, 10:55:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh’ın hükmüne râzı olmaz ve Allâh’ın takdirine de inanmazsa, Allâh’tan başka ilâh arasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mart Çarşamba 2013

Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 14 Mart 1429

Ahmet Cevdet Paşa'nın doğumu. (1822)

Kazâ Ve Kadere Îman

Kaza ve kadere iman etmek farzdır ve Allâhü Teâlâ’ya îmâna dâhildir. Çünkü kader, olacak şeylerin zaman, mekân, evsâf vesâir tafsîlâtını Allâhü Teâlâ Hazretlerinin bilip ezelde takdîr etmesinden ibâret olduğundan ilim ve irâde sıfâtına râcidir.

Kazâ dahi, Hak Teâlâ Hazretlerinin irâde ve takdîr buyurmuş olduğu şeyleri zamanı gelince ilim ve irâdesine uygun olarak yaratması demek olduğundan tekvîn sıfât-ı celîlesine râcidir. Binaenaleyh Cenâb-ı Allâh’ın kâinâtın yaratıcısı olduğuna ve ilim ve irâdesinin bütün her şeye şâmil bulunduğuna inananlar kazâ ve kadere de iman etmiş olurlar. Şu kadar ki ehemmiyetine binâen kazâ ve kadere imanın farz olduğu ayrıca bildirilmiştir.

Kader ve kazâ meselesinin hakîkat ve mâhiyetini hakkıyla anlamak beşeriyetin gücü hâricindedir. Bu hikmetten dolayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanları kazâ ve kadere iman etmekle beraber bu meseleyle uzun uzadıya uğraşmaktan, kader sırrını keşfe çalışmaktan menetmişlerdir.

Ancak Peygamberimizin bu emrine uymayanlar arasında ihtilâflar çıkmış ve bu yüzden bir kısım Müslümanlar dalâlete düşmüşlerdir. Bütün Müslümanların ekseriyetini teşkîl eden Ehl-i sünnet bu husûsta ifrat ve tefrite düşmemiş ve orta yolda bulunmuştur.


Sağlık: Çörek Otu

Bir hadîs-i şerîfte: “Çörek otu, ölüm hariç her hastalığa şifadır.” buyuruldu.
Mide ve bağırsakları düzeltir, idrarı söktürür.
Havanda toz yapılıp bala karıştırılır, sabah-akşam birer kaşık yenir. Karaciğere ve böbreklere faydalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/27.html)
Başlık: İlim Kime Öğretilir - Kelâm-ı Kibar
Gönderen: Mücteba - 28 Mart 2013, 11:09:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Bir kimse Resûlüllah’a (s.a.v.) 'İnsanların en şerlisi kimdir?' diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'İnsanların en şerlisi ömrü uzun ve ameli kötü olandır.’ buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizi)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mart Perşembe 2013

Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 15 Mart 1429

İstanbul'da ilk trafik kazası, bir kişi yaralandı. (1910) • Gediz zelzelesi (1087 ölü) (1970)

İlim Kime Öğretilir

Cehalet; (bilgisizlik) hastalığı dört kısımdır. Bunlardan ancak birisinin tedavisi mümkündür.

1- Sual ve itirazlarını karşısındakini çekememezlikten ve kinlerinden yaparlar. Bunların tedavisi mümkün değildir. Ona ne kadar açık ve güzel cevap versen, onun ancak düşmanlığı ve hasedi artar. Yapılacak en doğru şey böylelerine cevap vermemek, onlardan yüz çevirip hastalıklarıyla baş başa bırakmaktır. Âyet-i kerîmede;

“Ancak dünya hayatını isteyip bizim zikrimizden yüz çeviren kimseden sen de yüz çevir.” (Necm sûresi, âyet 29) buyrulmuştur.

2- Sual ve itirazlarını ahmaklığından yapanlardır. Tedavisi mümkün değildir. Nitekim Îsâ (a.s.) “Ben ölüleri dirilttim, fakat ahmak kimseyi tedavi etmekten aciz kaldım.” buyurmuştur.

3- Gerçeği arayan kişidir. Büyüklerin sözlerini anlayamadığı zaman kusuru kendinde görür. Sorularını da faydalanmak için sorar. Ne yazık ki bu hakikatleri anlamasına (aklı zayıf olduğundan) imkân yoktur. Bir fayda sağlamayacağı için vakit harcamaya değmez.

4- Tedavisi mümkün olan hastalıktır. Bu hakikati arayan akıllı ve anlayışlı kişidir. Haset, öfke, ihtiras sahibi değildir. Dünya mal ve rütbelerine körü körüne bağlı olmayıp doğru yolu aramaktadır. Sual ve itirazları karşısındakini denemek için hased ve inad için değildir. Tenkid için de değildir. İşte bunun suallerini cevaplamak lazımdır ve bir borçtur.

Hazret-i Üftade'nin (k.s.) türbesindeki bir levhada şu beyit yazılıdır:

Huzu'l-ilme min efvâhi'r-ricâl
Bi-kalbin lâ bi aklin zî-cidâl

Yani: İlmi, ilim ehlinin ağzından kalbinizle alınız, cidalci (mücadeleci) akıl ile değil.

Kelam-ı Kibar

Dünya ve âhiret saâdeti; dostlara samimi, düşmanlara kibar davranmaktadır. (Şeyh Abdurrahim)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/28.html)
Başlık: Abdülhâlık Gucduvânî Hazretlerinin Nasîhatlerinden
Gönderen: Mücteba - 29 Mart 2013, 10:23:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, haklı olduğu halde bile faydasız mücâdeleyi terk etmedikçe, kâmil îman etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mart Cuma 2013

Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 16 Mart 1429

|

Abdülhâlık Gucduvânî Hazretlerinin Nasîhatlerinden

Oğulcuğum!

Sana bütün hallerde ilim, edeb ve takvâ öğrenmeni tavsiye ederim.

Ehl-i sünnet ve cemâatten ayrılma.

Fıkıh ve hadîs öğren.

Câhil mutasavvıfdan uzak dur.

Namazları dâimâ cemâatle kıl.

Şöhretten sakın, çünkü şöhret âfettir.

Kimseye kefîl olma, insanların vasiyet mesuliyetini üzerine alma.

Sultanlara ve sultan çocuklarına yakın olma.

Az konuş, az ye, az uyu.

Çocuklar ve kadınlarla arkadaşlık yapma.

Bid’atçılar ve kibirli zenginlerle arkadaş olma.

Helalden ye, şüphelilerden sakın.

Çok gülme, çünkü çok gülmek kalbi öldürür. Kahkaha ile gülme.

Herkese şefkatle bak, kimseyi hakir görme.

Dışını süslemekle uğraşma. Çünkü zâhiri süslemek bâtının harap olduğunu bildirir.

Halk ile mücâdele etme.

Kimseden bir şey isteme.

Kimseye hizmet emretme.

Hz. Peygamberin vârisi olan âlimlere malınla, bedeninle ve ruhunla hizmet et, onların fiillerini, yaptıklarını beğenmemezlik etme. Çünkü onların kusurlarını gören ebedî iflâh olmaz.

Dünyaya ve dünya ehline aldanma.

Gözün yaşlı, amelin ihlaslı olsun.

Allâhü Teâlâ’ya yalvararak dua et.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/29.html)
Başlık: Îtikatta ve Amelde Mezheb
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2013, 22:53:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Âhirete göre dünya(nın nimet ve zamanı), ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O halde (o kişi) parmağında kalan suya baksın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 17 Mart 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın doğumu (1432)

Îtikatta ve Amelde Mezheb

Mezheb, ictihâd ehliyetine sâhip âlimin edille-i şer'iyye (kitap, sünnet, icmâ ve kıyas)dan çıkardığı mesele ve hükümlerdir.

Erkek ve kadın her müslümanın îtikatta ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.

“İtikatta mezhebin hangisidir?” denirse, “Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebidir.” demelidir. Ehl-i sünnet ve cemâat demek, Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı ve cemâati (radıyallâhü anhüm) demektir. Onların her biri İslâm dininin nûrudur. Onların îtikâtı nasıl ise ben de o îtikad üzereyim, demelidir.

İtikâdı, Ashâb-ı Kirâm'ın îtikâdına uygun olan müslümanlara Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciye, Ehl-i Hak denir. Buna uymayanlara Ehl-i Bid'at, Fırak-ı Dâlle denir.

Ehl-i sünnetin itikatta imâmı ikidir. Birisi İmâm Ebû Mansûr Mâtürîdî, diğeri İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'dir.

Hanefîler îtikatta İmâm Ebû Mansûr Mâturîdî'yi,

Şâfiîler ise İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'yi imâm edinmişlerdir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebi haktır, doğrudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” buyurdular. “O hangi fırkadır?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurmuştur.

“Amelde mezhebin hangisidir?” denirse, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe mezhebindekiler “Hanefî mezhebi” demelidir. Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezhebindekiler de mensûbu bulundukları mezhebi söylerler.

Kur'ân-ı Kerîm’de ve Hadîs-i Şerîflerde farz, haram, helâl gibi hükümlerin bazısı açıktır, herkes anlar. Bazısı gizlidir, onları ancak müctehid olan âlimler anlar. Allâhü Teâlâ ictihâda ehil olan âlimlere çalışıp hükümler çıkarmalarını, Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullâh’ın sözü ve fiilleri ile ve Ashâb-ı Kirâm’ın icmâ'ı ile gizli olanları delillerle ve kıyâs ile meydâna çıkarıp anlatmalarını, bunlarla amel etmelerini ve müctehid olmayanlara öğretmelerini emretmiştir.

Müctehid olmayanlar bu müctehidlerden birine uymak ve onları taklîd etmek ile emrolunmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/30.html)
Başlık: Güzel Ahlâkın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2013, 14:54:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ kullarından ancak merhametli olanlara rahmetiyle muâmele eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mart Pazar 2013

Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 18 Mart 1429

Eyfel Kulesi'nin inşası (1889) • Varto ve Gevaş'ın kurtuluşu (1918)

Güzel Ahlâkın Fazileti

Allâhü Teâlâ, Peygamberini güzel ahlâkı ile överek:
“Hiç şübhesiz, sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin” (Kalem sûresi, âyet 4) buyurmuştur.

Usame b. Şüreyk (r.a.) Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.):
“İnsanlara verilen şeylerin en hayırlısı hangisidir?” diye sorduğumuzda,
Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Güzel ahlâktır.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ebu Hüreyre’ye (r.a.):
“Ey Ebû Hüreyre, güzel ahlâklı olmaya gayret et.” buyurdu.
Ebû Hüreyre:
“Güzel ahlâk nedir, ya ResûlAllah?” diye sordu.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
'Sana gelmeyene gider, kötülük edeni bağışlar, vermeyene verirsin, işte güzel ahlâk budur.’ buyurdular.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanların Cennet’e girmelerine en çok yardımcı olan; takva, Allah korkusu ve güzel ahlâktır.
“Ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderildim”
“Mizana konacak amellerden en ağır geleni, güzel huydur.”
“Allâhü Teâlâ ahlâk ve hilkatini güzelleştirdiği kimseyi, Cehennem’de yakmaz.”
“Allâhü Teâlâ, iyiliğini murad ettiği kimseye, unuttuğunu hatırlatacak ve hatırında olanı yapmağa yardım edecek iyi ve salih bir dost nasib eder.”
“Allah için birbirini seven iki din kardeşi buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidirler. Ne zaman iki mü'min bir araya gelirse, Allâhü Teâlâ birini diğerinden faydalandırır.”
“Kim bir kardeşi ile Allah rızası için kardeşlik yaparsa Allâhü Teâlâ, onu, Cennet’te, hiç bir ameli ile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/3/31.html)
Başlık: Beş Vaktin Sünnetlerinin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2013, 10:40:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"(Mü’minler) yanları yataklarından uzaklaşır (gece kalkar ve nafile namaz kılarlar) korku ve ümid içinde Rab’lerine duâ ederler ve (onlar) kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra harcarlar."
(Secde Sûresi, âyet 16)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

1
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 19 Mart 1429

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)

Beş Vaktin Sünnetlerinin Fazileti

Beş vakit namazın farz olan rek’atlarından başka sünnet olan rek’atleri de vardır.

Sabah namazının farzından önce iki rek’at kılmak sünnet-i müekkededir. Peygamberimiz Hazretleri “Bu iki rek’at bana dünya ve dünyada olan her şeyden daha sevimlidir.” diye buyurmuşlardır. Sünnetlerin en kuvvetlisidir. Sabah namazının farzı bir özürden dolayı vaktinde eda olunamayıp kazaya kaldığı gün öğleye kadar farzıyla birlikte sünneti de kaza olunur. Öğleden sonraya kalırsa yalnız farzı kaza olunur.

Öğle namazının farzından evvel bir selâm ile kılınan dört rek’at sünnet-i müekkededir. Öğle namazının farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Dört rek’at kılınması müstehabdır. Bu dörder rek’ata devam edeni Hak Teâlâ’nın cehennemden koruyacağı sahîh hadîs-i şerîflerle müjdelenmiştir.

İkindinin farzından evvel dört rek’at müstehabdır. Buna devâm edenin hakkında “Bu dört rek’at cehennemden perde olur.” diye Mebsût kitâbında rivâyet olunmuştur. Farzından sonra kılınmaz.

Akşamın farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Farzdan sonra kimseyle konuşmadan ilk rek’atte Kâfirûn ve ikincide İhlas sûrelerini okuyarak kılanın günahları mağfiret olunur, bağışlanır diye rivayet olunmuştur.

Yatsının farzından evvel dört rek’at müstehabdır. Farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Dört rek’at olarak kılınması müstehabdır. Hadîs-i şerîfde, “Dört rek’at kılan Kadir gecesinde kılmış gibi olur.” buyurulmuştur.

Bu sünnetler ile farzların aralarında yemek içmek ve alış veriş gibi namaz harici bir amel işlemek kılınan sünnetin sevabını eksiltir.

Bir kimse bu sünnetlerin hak olduğuna inandığı halde özürsüz terk etse ve yalnız farzları kılmayı alışkanlık haline getirse günahkâr olur ve şefâate nail olamaz. Zîra Peygamberimiz “Sünnetimi terk eden kimse şefâatime nail olamaz.” buyurdular.  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/1.html)
Başlık: Hızır Aleyhisselâmın Tavsiyeleri - Her Sebze Mevsiminde Leziz, Ucuz ve ...
Gönderen: Mücteba - 02 Nisan 2013, 09:59:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dostunu ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü buğz(düşmanlık)et, günün birinde dostun olabilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

2
Nisan Salı 2013

Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 20 Mart 1429

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)

Hızır Aleyhisselâmın Tavsiyeleri

Hz. Musa ve Hızır aleyhimesselâm buluşup bir müddet beraber oldular. Ayrılacakları vakit, Hızır (a.s.) ona "Eğer sabretse idin her biri diğerinden daha hayret veren nice şeyler görürdün", dedi.

Mûsâ aleyhisselâm ağladı. Sonra Hızır aleyhisselâma, bana tavsiyede bulun, dedi.

O da:
• “Yaptığın bütün işlerinde kaygın âhiretin için olsun.
Faydasız şeylerle meşgul olma.
• Emniyet halinde korkulu hallerin gelebileceğini unutma, korku halinde de kurtulacağından ümitsizliğe düşme.
• Daima yaptığın işlerin sonunu düşün.
• Gücün yettikçe ihsanı terk etme,
Sakın inatçı olma,
• İşin olmayan yere gitme,
• Gülünmeyecek şeye gülme,
• Hata edeni hatasından pişman olduktan sonra ayıplama.
• Daima kendi hatalarını gör.
İlmi anlatmak için değil amel etmek için öğren.

Hz. Musa “Sen nasihati kâmil yaptın, Allah senin üstündeki nimetini kâmil kılsın, ömrün onun taatinde geçsin, seni düşmanlarından korusun.” diye dua etti ve ona bazı tavsiyelerde bulundu.


Her Sebze Mevsiminde Leziz, Ucuz Ve Faydalıdır

Bamya: Haziran-Eylül.
Marul, Semizotu, barbunya, bezelye, bakla: Nisan-Temmuz.
Yeşil biber, dolmalık biber, domates, patlıcan: Haziran-Kasım.
Taze fasulye, yeşil kabak, salatalık: Mayıs-Ekim.
Kırmızı biber: Ağustos-Ekim.
Beyaz lahana, kırmızı lahana, kereviz: Kasım-Şubat.
Brokoli, turp: Ocak-Mart.
Havuç: Eylül-Mart.
Ispanak, karnabahar, pırasa: Kasım-Mart.
Mantar: Eylül-Ekim.
Patates, dereotu, maydanoz, kuru soğan, sarımsak: Her mevsimde.

Sebzeler her mevsimde yetiştirilebilmektedir. Ancak sıhhatimiz için her sebze mevsiminde bol yenilmelidir. Mevsiminde alarak dondurucuda veya kurutarak veya konserve yaparak muhafaza edilen sebzeler diğer mevsimlerde yenilebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/2.html)
Başlık: Namazda Huşû Nasıl Olur
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2013, 10:44:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her kim ki, kıldığı namazı kendisini fahşâdan (bütün çirkinliklerden) ve münker(dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeyler)den alıkoymazsa o namaz, ancak onu Allâh’tan uzaklaştırır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

3
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 21 Mart 1429

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)

Namazda Huşû Nasıl Olur

Sa’d b. Muaz (r.a.): Ben namazda iken -ta ayrılıncaya kadar- nefsimin dünya işlerini hatırıma getirdiği bir namaz asla kılmadım.

İbn-i Sîrin (rh.) namaza duracağı zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan yüzünün rengi solardı.

Âmir bin Abdi Kays: “Omuzlarımın arasına hançerlerin batırılması, namazda iken dünya işlerini düşünmekten bana daha sevimlidir.”

Mücâhid (rh.): İbn-i Zübeyr (r.a.) namaza durduğu zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan sanki bir direk gibi dururdu.

Vehb bin Verd (rh.) namazı sanki cehennemi görüyormuş gibi kılardı.

Utbetü’l-gulâm (rh.) kış mevsiminde namaza durduğu zaman vücudundan terler boşanırdı. Sebebini sordular, “Allâhü Teâlâ’dan hayâ ettiğimden dolayı” dedi.

Müslim bin Yesâr (rh.) namaza durduğu zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan ve namazla meşgul olduğundan dolayı ne bir ses duyardı ne de başka bir şey...

Müslim bin Yesâr’ın (rh.) mahallesinde bir yangın çıktı. O evinde namaz kılıyordu. Basralılar korkup kaçtılar. Nihayet yangını söndürdüler. Müslim (rh.) ancak namazdan sonra yangının farkına varabildi.
Yine bir gün mescidde namaz kılıyordu. Yanına bir direk düştü. Orada bulunanlar korktular. Ama Müslim (rh.)  bunun farkına bile varmadı.

Rabi' bin Haysem (rh.) bir gün nafile namaz kılıyordu. Yirmi bin dirhem değerindeki atı da önünde bağlı idi. O esnada hırsız gelip atını alıp götürdü. Haberi duyan insanlar ertesi gün gelip taziyede bulundular. Rabi' ‘Ben atımı alıp götüreni gördüm. Fakat ben o esnada atımdan daha sevgili olan bir şeyle meşgul idim’ dedi. Bir müddet geçtikten sonra atın gelip onun önünde durduğunu gördüler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/3.html)
Başlık: Sevabı Kesilmeyen Hayırlı Ameller
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2013, 11:46:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"(İşlerin âkıbetini, fayda ve zararlarını düşünüp) tedbir almak gibi akıl yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

4
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 22 Mart 1429

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)

Sevabı Kesilmeyen Hayırlı Ameller

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“İnsan vefat edince amel, ibâdet, hayır ve hasenatının sevabı kesilir. Yalnız üç şeyin sevabı devâm eder:

Sadaka-i câriye”, yani: insanların ihtiyacını gören bütün hayratı; yaptırdığı mescid, mekteb, çeşme, köprü, kuyu, diktiği ağaç gibi,
İnsanların istifâde edeceği eserleri veya ilim neşri ile meşgul olan talebesi,
• Kendini hayır ile yâd edecek yahut ettirecek iyi çocuğu.

İşte bunların devamı ile sevabı devam eder.

“Öldükten sonra mü’minlere ulaşan ecir ve sevab: İlim neşri ve faydalı fen ve sanatı, sâlih evladı, miras bıraktığı Mushaf-ı şerîfi, yaptırmış olduğu mescid ve ibâdetgâh, yollarda yaptırmış olduğu müsâfirhaneler, akıttığı sular, hayatında iken vermiş olduğu sadakalarıdır.”

Bir kimsenin dikmiş olduğu ağacın meyvesinden gerek insan gerek diğer mahlukattan hangisi yerse muhakkak o ağaç onu dikmiş olan kimse için sadaka hesabına geçmiş olur.”

“Ektiklerinizden ve ağaçlarınızın meyvesinden, kurt, kuş, arı ihtiyaçlarını görseler her birinin yenilip alınmasından sevap kazanırsınız.”

“Kıyâmet kopsa, yani kıyametin büyük alâmetleri çıkmış olsa  o zaman elinizde bir hurma fidanı bulunsa onu dikmeye bir mâni yoksa derhal dikiniz.”

Deccâl'in çıktığını işittiğiniz vakit bile elinizde bir hurma fidanı bulunsa onu derhal dikiniz. Zira insanlar Deccâl’den sonra da yeryüzünde yaşayacaklardır.”

Deccâl devrinde yaşayan halk dünyanın en musîbetli bir devrinde yaşayacaktır. Yani öyle belalı ve musibetli bir günde bile ümitsizliğe düşmeyip dünyanın ömrünü uzatacak hizmetlerden vazgeçmeyin, demektir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/4.html)
Başlık: Bir Mesele | Dünyanın Zahmeti Bitmez
Gönderen: Mücteba - 05 Nisan 2013, 10:30:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip ‘Falan kadın vefat etti ve rahata kavuştu’ deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gadablandı ve “Ancak Allâhü Teâlâ’nın bağışladığı kimse rahata kavuşmuştur.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

5
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 23 Mart 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)

Bir Mesele

Bir kimse farz namaza yalnız başlamış iken yanında bir cemaat farza başlasa; ilk rek’atin secdesine varmadıysa hemen bir tarafına selâm verip namazdan çıkar ve imama uyar.
Eğer ilk rek’atin secdesini yaptıysa dört rek’atlik bir farz ise iki rek’atı kılıp teşehhüdden sonra selâm verip imama uyar.
Üçüncü rek’atin secdesini yaptıysa namazını tamamlar.


Dünyanın Zahmeti Bitmez

Allâhü Teâlâ dünyayı bir imtihan yurdu olarak yarattı. Ondan az almayı rahmet, ona çok dalmayı da zahmet kıldı.

İmâm Gazâli Hazretleri buyurdular:
İhtiyaçtan fazla yığılan dünyalık mal ve mülk şeytanın tükenmez hazinesidir. Zira bir günlük nafakası olan kimsenin kalbi rahattır. Bu kimsenin eline yüz dinar (altın lira) geçmiş olsa, hemen kalbine bu parayı sarfedeceği on türlü arzu düşer ki bunların her birinin gerçekleştirilmesi için yine yüzer dinar gerektirir. Bulduğu para bu arzuları için yetmez de yine başkaca dokuz yüz dinara muhtaç olur. Halbuki bu kimse paralar eline geçmeden önce böyle ihtiyaçlar hissetmiyordu. Eline geçen parayla zengin olduğunu zannetti, lâkin başka ihtiyaçlar görmek için yine dokuz yüz dinara muhtaç hale geldi. Bu kimse elindekiyle her ne alsa onun da görülmesi gereken başka ihtiyaçları çıkar. Sonu gelmez ihtiyaç içinde yuvarlanır gider.

İmam Şa’rânî Hazretleri şöyle buyurdular:
Muhakkak Allâh’ın evliyâsı şöyledir: Eğer dünyadaki bütün insanlar onlardan birinin evladı olsa, yahut dünyanın bütün malı onlardan birinin olsa, sonra Allâhü Teâlâ bütün hepsini bir defada alıverse asla hâli değişmez.
Belki daha çok sevinirler ve şöyle derler:
“Biz bu acıyı tattık amma Allâh’ın takdirine razı gelerek kazandığımız sevabın sevinci evlâdımızın ölümünden veya malın gitmesinden daha sevimli geldi.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/5.html)
Başlık: Resûlullah'ın (s.a.v.) Hükümdarları İslâm'a Daveti
Gönderen: Mücteba - 06 Nisan 2013, 13:05:36

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamberin vazifesi ancak tebliğ etmekten ibarettir...”
(Mâide Sûresi, âyet 99)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

6
Nisan Cumartesi 2013

Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 24 Mart 1429

Bursa'nın Fethi (1326)

Resûlullah'ın (s.a.v.) Hükümdarları İslâm'a Daveti

Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz bütün milletlere peygamber gönderilmiş olduğundan İslâm dinine davet için hicretin yedinci senesi Muharrem ayında birer mektup yazdırıp mühürledikten sonra birer elçi ile etraftaki hükümdarlara göndermiştir.

Bu mübarek mektuplar, Necâşî denilen Habeş hükümdarı Ashame’ye, Mısır hükümdarı Mukavkıs'a, Doğu Roma imparatoru Hirakl'e, Hirakl'in Şam valisi bulunan Hâris'e, Yemâme hükümdarı Hristiyan Ali oğlu Hevze’ye, İran hükümdarı Husrev Perviz'e ve sâireye yazılmıştı.

Necâşî mektubu alır almaz öpüp yüzüne gözüne sürmüştü. Habeşistan'a hicret etmiş bulunan Hazret-i Câfer'in huzurunda İslâmiyet'i kabul etmişti.

Mısır hükümdarı da Hazret-i Peygamberin elçisine hürmette bulunmuş, Resûl-i Ekrem Efendimiz'e Düldül adındaki meşhur katırı ile bazı hediyeler göndermişti.

Rûm hükümdarı da birçok hediyeler göndermiş, fakat kavminden korktuğu ve saltanatına düşkün olduğu için müslüman olmamıştır.

Haris ise Resûl-i Ekrem'in mübarek mektubunu yere atmış olduğundan Hazret-i Peygamber’in duasıyla az sonra kahrolup cehenneme gitmiştir.

Yemâme hükümdarı da “Hazret-i Muhammed beni kendisine veliaht ederse müslüman olurum yoksa kendisiyle harp ederim.” diye edepsizlikte bulunduğundan çok geçmeden helak olmuştur.

İran hükümdarı ise mektubu alır almaz parçalamış olduğundan Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Yâ Rabbi, o benim mektubumu parçaladı, sen de onun mülkünü parçala!” diye duâ buyurmuştu. Hakikaten, az bir zaman sonra İran devleti parçalandı, büsbütün sönüp İran ülkesi müslümanların eline geçti.

Bunlar, Hazret-i Peygamber’e ve onun mukaddes dinine ihanet edenlerin dünyadaki cezalarıdır. Âhiretteki cezaları daha büyük olacaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/6.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Hanımlarla İyi Geçinmek - Nükte: At Sahibinin Zekası- Beyit
Gönderen: Mücteba - 07 Nisan 2013, 11:37:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin en hayırlılarınız, hanımları hakkında ahlâkça en güzel olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

7
Nisan Pazar 2013

Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 25 Mart 1429

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)

İmanın Şubelerinden: Hanımlarla İyi Geçinmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Kadınlarınıza hayırla emrediniz. Zira onlar din ve dünya işlerinde sizin yardımcılarınızdır.” buyurdular.
Kişinin zevcesine ikramı da imanın bir şubesidir.
“Mü’minlerin imanca en kâmili ahlâkı en güzel olanı ve ehline, ailesine en lütufkâr bulunanıdır.” buyurmuşlardır.

Kadınlar ile geçinmek erkekler ile geçinmekten daha güçtür. Zira onlar daha zayıf ve daha nahîftirler.
Erkeğin zevcesinden gelecek ezaya tahammül etmesi, Resûlullâh Efendimiz’e uyarak öfkelendiğinde halîm davranması güzel ahlâktandır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kadının iffet ve nezâhetini şüphe ve fitnelerden nasıl muhâfaza edileceğine irşâd ederek buyurmuşlardır ki:
“Sizden bir adam bir kapalı yerde mahremi olmayan bir kadınla, baş başa yalnız bulunmasın.”

Hz. Âişe vâlidemiz şöyle buyurdular:
“Vallâhi Resûlullâh aleyhisselâmın eli -mahremi olmayan- hiçbir kadının eline aslâ değmemiştir.”

Nükte: At Sahibinin Zekası

Adamın atı çalınmıştı. Çalınan atını görünce davacı oldu ve hırsızla hâkimin huzuruna çıkartıldılar.
Atın sahibi, isbat edebilmek için hayvanın bir gözünün kör olduğunu söyledi ve atın başına bir mendil örtüp hangi gözünün kör olduğunun hırsızdan teşhisini istedi.
Hırsız, hayvan kendisinin olmadığından gelişi güzel “Sağ gözü lekelidir...” deyince sahibi;
"Bu hayvanın iki gözü de sağlamdır ve at benimdir" deyince atın davacıya ait olduğu anlaşıldı.

Beyit:

Kendi kendine ettiğin âdem
Bir yere gelse îdemez âlem. Adlî (Sultan İkinci Bayezîd)

İnsanın kendi kendisine ettiğini dünya bir araya gelse edememez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/7.html)
Başlık: Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler - Gökyüzü Neden Mavi?
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2013, 10:34:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Abdestsiz namaz kabul olmaz, haram maldan da sadaka kabul olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

8
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 26 Mart 1429

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)

Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler

• Güneşin doğmasından 40-50 dakika sonrasına kadar.

• Güneş tam tepede iken yani öğle namazından evvelki 15-20 dakika

• Güneş batarken, akşam namazından evvelki 40-50 dakika farz ve vâcib olan namazlar kılınmaz. Ancak o günün ikindi namazı kılınmamış ise güneş batarken kılınması sahîhdir.

Bu üç vaktin dışında hazırlanan cenazenin namazı da bu üç vakitde sahîh olmaz.

Bu üç vaktin haricinde okunan secde âyetinin secdesi de bu üç vakitde edâ edilmez.

Bu üç vakitde ve bundan başka:

• Sabah namazının vaktinde,
• İkindinin farzından sonra güneş batıncaya kadar ve güneş battıktan sonra akşamın farzını kılmazdan önce nafile kılmak kerâhet-i tahrîmiyye ile mekrûhdur.

Bu vakitlerde nafile namaza başlamış olsa mekrûh olmakla birlikte edası caizdir. Ancak kerahetten kurtulmak için namazı kesip kerahetin olmadığı vakitte kaza etmelidir.

Bu vakitlerde Kur’ân-ı Kerîm okunabilir, zikir yapılabilir.  


Gökyüzü Neden Mavi?

Gökyüzünün niçin mavi olduğunu ilk defa Müslüman âlim El-Kindî (M.796-866) açıklamıştır.

El-Kindî, “Risâle fi’l-İlleti'l-Levni’l-Lâzeverdî” adlı eserinde, gökyüzünün tabiî olarak kendiliğinden mavi olamayacağını, engin sular ve denizlerin mavi oluşunun sebebini ve gökyüzünün maviliğinin sebebini, su ve havadaki zerrecikler vasıtasıyla ışık kırılmaları ve akisleri ile izah etmektedir. Bu da, bugünkü ilmî görüşün aynısıdır.

Bugün gökyüzünün mavi renkte görünmesinin sebebi şöyle açıklanmaktadır:


Mavi renk kısa dalga boylu olduğundan atmosferdeki gazlarla daha çok çarpışarak gökyüzüne dağılmakta ve gökyüzünün mavi görünmesine sebep olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/8.html)
Başlık: Resûlullah (s.a.v.)'ın Şefkati | Cemâate Sonradan Yetişen Ne Yapar
Gönderen: Mücteba - 09 Nisan 2013, 10:35:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(Ey ümmetim) Size iki şey bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız müddetçe asla dalâlete düşmez, doğru yoldan ayrılmazsınız: Allâhü Teâlâ’nın kitâbı ve peygamberinin sünneti.
(Hadîs-i Şerîf, İmâm Mâlik, Muvatta)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

9
Nisan Salı 2013

Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 27 Mart 1429

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)

Resûlullah (s.a.v.)'ın Şefkati

Fudâle bin Amr  (r.a.) dedi ki:
Mekke’nin fethi yılında Müslüman olmadan evvel Resûlullah’ı (s.a.v) öldürmek istemiştim.
O, Beytullah’ı tavaf ediyordu. Ona yaklaşınca:
“Fudâle misin?” dedi.
“Evet” dedim.
“Nefsin sana ne vesvese veriyor?” diye sordu.
“Hiçbir şey.” dedim.

Tebessüm etti ve benim için Allah’a istiğfar etti, elini göğsüme koydu. Resûlullah’a düşmanlık kalbimden çıktı ve Resûlullah Allâh’ın yarattıklarının en sevgilisi oluncaya kadar elini göğsümden kaldırmadı.


Cemâate Sonradan Yetişen Ne Yapar

İftitah tekbirinde imama yetişemeyen kimse:
İmam kıyamda iken yetişirse; sesli okumuyorsa tekbir alıp sübhânekeyi okuması sünnettir. Sesli okuyorsa sübhânekeyi okumayıp imamı dinler.

İmama rükû'da yetişirse (tekbir alıp) sübhânekeyi okuduğunda rükûda yetişeceğine aklı keserse sübhânekeyi okur. Rükûda erişeceğini aklı kesmezse sübhânekeyi terk edip rükûya gider.

İmama birinci yahut ikinci ka’dede (oturuşta) erişirse sübhânekeyi okumadan iftitah tekbiri alıp oturur.

Rükûya erişemeyen kimse o rek’ate ulaşmış olmaz.

Bir kimse kaç rek’ati kaçırdıysa imam selâm verdikten sonra kalkıp kaza eder. İmam selâm vermeden kaza etmeye kalkmak tahrîmen mekruhtur.

Bir veya iki rek’ate erişemediği takdirce -o rek’atleri kaza ederken- fatiha ve zamm-ı sûre okur. Eğer iki rek’atına erişemediği akşam namazıysa bir rek’at kılar. Oturup teşehhüdden sonra kalkıp bir rek’at daha kıldıktan sonra selâm ile bitirir.

İmama dördüncü rek’ata yetişmiş ise fatiha ve zamm-ı sûre ile bir rek’at kılıp oturur, ettehıyyâtüyü okuyup kalkar yine fatiha ve zamm-ı sûre ile bir rek’at daha kıldıkdan sonra son rek’atde yalnız fatihayı okuyup namazı tamamlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/9.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 10 Nisan 2013, 10:53:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse sıkıntıda olan bir şahsa kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da o kimseye dünyâda da, âhirette de kolaylık ihsân buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 28 Mart 1429

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)

Zekât Kimlere Verilir, Kimlere Verilmez

Bir Müslüman zekâtını;
Kendi babası yahut baba ve ana taraflarından büyük babaları,
Anası yahut ana ve baba taraflarından büyük anaları,
Kendinin evlâdı ve evlâdının evlâdına veremez.

Diğer akrabasına vermek caizdir. Belki akrabasında muhtaç kimse varsa onlara vermek daha iyidir.
Akrabasından önce kardeşleri, sonra onların evlâtları, sonra amca ve halaları, sonra dayı ve teyzeleri, sonra diğer akrabası, sonra komşuları, sonra mahallesi ve sonra beldesi fakirlerine vermesi daha faziletlidir.

Karı kocadan birisi zengin diğeri fakir olursa zengin olan fakir olana zekâtlarını vermeleri caiz değildir.

Bir kimse bir fakirden alacağını ona zekât olarak vermek isterse şöyle yapmalıdır:
Fakire malının zekâtından o kadar miktar verip o fakir aldıktan sonra borcu için geri verir. Yoksa, böyle etmeyip, senin şu kadar borcunu zekâtım için sana verdim deyip o borçlu fakir de “Kabul ettim” demekle malının zekâtını ödemiş olmaz.


Cemâziyelâhir Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Cemâziyelâhir ayı ictimâ‘ı bugün (10 Nisan Çarşamba) Türkiye saati ile 12.36’dadır.

Ru’yet ise yarın  (11 Nisan Perşembe) günü Türkiye saati ile: 03.47’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının tamamı, büyük okyanusun orta ve kuzey kesimi, Endonezya Malezya, Japonya, Avustralya’nın kuzey eyaletleri, Japonya, Çin ve Hindistan ile Asya ve Avrupa kıtaları.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden (11 Nisan Perşembe) günü de Cemâziyelâhir ayının 1’i olmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/10.html)
Başlık: Özür Dileyeceğin Sözü Söyleme | Mü'min, Münâfık Ve Kâfirin Misali
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2013, 11:11:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Özür dilemek zorunda kalacağın bir şey yapmaktan sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 1 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 29 Mart 1429

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)

Özür Dileyeceğin Sözü Söyleme

Sahâbeden Hz. Sa’d bin Ubâde (r.a.) oğluna “Daha sonra özür dileyeceğin sözü ve işi terk et. Muhakkak insan yaptığı hayırlı işten dolayı özür dilemez.” demiştir.

Emevî Halîfesi Ömer bin Abdülazîz, Meymûn bin Mihrân'a bir tavsiyesinde şöyle dedi:

"Benden şu sözleri al ve sakla:
Bir iyiliği emretmek için yahut münkerden nehyetmek için de olsa sultanla arkadaşlık etme,
Kur’ân okutmak için de olsa bir kadınla baş başa kalma,
Sıla-i rahmi terk edenle dost olma, zira senden de alâkasını keser.
Ertesi gün özür dileyeceğin sözü söyleme."

Zünnûn-i Mısrî (k.s.) şöyle buyurdular:

"Üç şey kemâl; olgunluk alâmetlerindendir:

1. Konuşmadan önce sözünü tartmak
2. Daha sonra özür dilemek gereken şeyi söylememek.
3. Sefîhe (hafif akıllıya) cevap vermemek."


Mü'min, Münâfık ve Kâfirin Misali

Abdullâh bin Mesûd Hazretleri buyurdular ki:

Mü’min, münâfık ve kâfirin misâli şu üç kişinin hâline benzer ki onlar bir vadiye gelmişlerdir. Vadiyi sel basacaktır ve karşıya geçmeleri gerekmektedir.

Onlardan birisi hemen yol alarak geçer.

Sonra diğeri yola girer, vadinin yarısına geldiğinde arkada kalan arkadaşı ona “Nereye gidiyorsun, helâk olacaksın orada, hemen buraya, başladığın yere geri dön.” der.

Geçmiş olan ise ona, “Haydi, kurtuluş buradadır, buraya gel.” der. O, bir ardına, bir ileriye bakar ve bu sırada gelen selde boğularak helâk olur.

İşte onlardan vadiyi geçmiş ve kurtulmuş olan, mü'mindir.

Ortada bir ileri bir geri giden münâfıktır ki, onun hakkında “İmân ile küfür arasında mütereddit bir haldedir ne mü’minlere, ne kâfirlere, ikisi arasında bocalar dururlar...” buyrulmuştur. (Nisâ sûresi, âyet 143)

Geride kalan da kâfirdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/11.html)
Başlık: Resûlullah’ın Nihayetsiz Mûcizelerinden: HZ. SÜHEYL BİN AMR (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 12 Nisan 2013, 15:28:16

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir. İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 2 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 30 Mart 1429

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)

Resûlullah’ın Nihayetsiz Mûcizelerinden: HZ. SÜHEYL BİN AMR (R.A.)

İslam tarihinin en büyük fethini hazırlayan Hudeybiye sulhnâmesini Kureyş namına imzalayan Süheyl bin Amr, Kureyş’in en belîğ ve hikmetli konuşan hatiplerindendir. Mekke’nin fethi sırasında Müslüman olmuş ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından kendisine Huneyn ganimet malından büyük bir hisse verilmiştir.

Müslüman olmadan önce Mekke’de Resûl-i Ekrem (s.a.v.) aleyhinde konuşur, propaganda yapardı. Bedir muharebesinde de Kureyş müşrikleri ile katılmış ve esir düşmüştü. Hz. Ömer bu fırsattan istifade ederek Resûl-i Ekrem'e (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Müsaade ediniz de aleyhinizde söylediği sözlerin cezası olarak Süheyl’in iki ön dişlerini sökeyim; aleyhinizde bir daha konuşamasın.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Yâ Ömer! Süheyl'i bırak!  Belki o bir gün gelir, bir hutbe irad eder de senin takdir ve şükranını kazanır,” buyurdu. Ve hakikaten Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) bu sözleri, âhirete irtihalinden sonra Arapların irtidadı; dinden dönmesi sırasında tahakkuk etti. Bu sırada Kureyş’in iman ve iradesi de Mekke’de sarsılmaya başlamıştı. Böyle dağdağalı bir zamanda imanına tam bağlı kalan Süheyl (r.a.) mühim bir halk karşısında beliğ bir hutbesinde hulâsaten şöyle dedi: “Ey Kureyşliler! Sakın siz iman edenlerin sonu, irtidat edenlerin de önü olmayınız! VAllahi bu İslam dini, güneşle ay gibi beşeriyeti nurlandırarak devam edip gidecektir.”

Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olan Kureyşliler içinde Hz. Süheyl (r.a.) derecesinde metanet gösteren hiçbir kimse bulunmamıştır.

Aynı zamanda Hz. Süheyl (r.a.) Hazret-i Kur’ân’ın mukaddes huzurunda çok ince kalbli idi. Kur’ân-ı Kerîm’in okunması tesiriyle rengi sararır ve ağlardı.

Hz. Ömer'in hilafeti zamanında bütün akrabasıyla Şam’ın fethine iştirak etmiş, yakınlarının hemen hepsi de şehit olmuşlardır. Kendisi de Yermuk harbinde şehit düşmüş veya taûndan vefat etmiştir. Radıyallâhu anhüm.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/12.html)
Başlık: Semizotu | Mutfağımız:.Zeytinyağlı Semizotu
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2013, 11:37:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Ey ümmetim) Muhakkak ki siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Nisan Cumartesi 2013

Hicrî: 3 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 31 Mart 1429

Muallim Nâci'nin Vefâtı (1893) • 31 Mart Vakası (1909)

Semizotu

Semizotu, Omega-3 bakımından, demir, bakır, manganez, C ve D vitaminlerince de zengin bir bitkidir. Madenî tuzlar ve vitaminlerce çok zengin olan semizotundan tam istifade için salata olarak yenilmesi tavsiye edilir. Semizotunun iyisi tarlalarda yetişen yabanisidir.

Pişirilmesi arzu ediliyorsa gıda değerlerini kaybetmemesi için çok hafif pişirilmelidir.

Semizotu yere yakın bir sebzedir. Topraklı olabileceğinden iyice yıkanmalı, sirkeli suda bekletilmelidir. Semizotu mevsimi olan Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında haftada 3-4 kez yiyilebilir.

Bazı faydaları: Kanı temizler, idrar söktürür, sinir krizlerini ve beyin yorgunluğunu geçirir, böbrek taşı ve kumunu döker, şeker hastalarının susuzluğunu azaltır, kabızlığa iyi gelir, şişmanlara kilo verdirir, kalorisi düşüktür. Ağrı kesicidir, yaşlılar ve midesi hassas olanlara faydalıdır, vücudu mikroplara ve gribe karşı korur, sinirleri dinlendirip, uykunun düzene girmesine yardımcı olur, ihtiva ettiği Omega 3 sayesinde kalbe faydalıdır.

Semizotunun zeytinyağlı olarak pirinçle veya yeşil mercimekle yemeği yapılabilir veya pişirmeden limon ve zeytinyağı ile yahut üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek salata yapılabilir. En iyisi zeytinyağlı limonlu salatasıdır.


Mutfağımız:.Zeytinyağlı Semizotu

Malzemeler: Yarım kg. semizotu, 3 adet domates, 2’şer adet soğan ve havuç, 2 çorba kaşığı pirinç, 3 diş sarımsak, tuz, zeytinyağı.

Yapılışı: Semizotları iyice yıkanıp doğranır, havuç, domates ve soğan kuşbaşı doğranır. Soğan ve havuç yağda kavrulur, domates ilave edilerek bir müddet daha kavrulur, üzerine semizotu konulur. Ara sıra karıştırarak ağzı kapalı on dakika kaynatılır. Tuz ve yeterince su ilave edilir, üzerine pirinç ilave edilip kısık ateşte biraz kaynatıldıktan sonra dinlenmeye bırakılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/13.html)
Başlık: Bir Hanım Sahâbî: Zinnîre (R.Anhâ) | Osmanlının İlk Araba Vapurları
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2013, 15:56:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Onlara (Firavun ve kavmine), âyetlerimiz hakikati gözlerine sokarcasına geldiği vakit onlar ‘Bu apaçık bir sihir.’ dediler.”
(Neml sûresi, âyet 13)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Nisan Pazar 2013

Hicrî: 4 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 01 Nisan 1429

Piyale Paşa'nın Sakız Adasını Fethi (1566) • Doğubayazıt, Diyadin ve Patnos'un Kurtuluşu (1918)

Bir Hanım Sahâbî: Zinnîre (R.Anhâ)

Zinnîre (r.anhâ), ilk Müslüman olanlardan Rum asıllı hanım bir sahabîdir. Önceleri bir müşrikin cariyesi iken Müslüman olmuş. Bunu öğrenen efendisi dininden çıkması için daima kendisine işkence edermiş. Hz. Ebû Bekir (r.a.) bunu öğrenince satın alarak âzât etti. Hz. Ebû Bekr’in âzât ettiği yedi kişiden birisidir.

Zinnîre (r.anhâ), İslam’a girince gözleri kör olmuştu. Müşrikler “Lât ve Uzzâ’yı terk ettiği için onun gözünü kör etti.” dediler.

Hz. Zinnîre, “Lât ve Uzzâ kendilerine tapanları ne bilirler? Benim Rabb’im gözümü bana tekrar vermeye kâdirdir.” dedi ve ertesi sabah uyandığında gözleri görmeye başlamıştı.

Bunun üzerine Kureyş müşrikleri “Bu da Muhammed’in sihridir.” dediler.  


Osmanlının İlk Araba Vapurları

Boğaz’ın iki yakasında at, araba ile askeriyenin ağırlıklarının taşınması için husûsî vapurlara ihtiyaç vardı. Bilhassa ordu hayvanlarının, topların karşıdan karşıya geçirilmesi büyük güçlüklerle ve hayli zaman kaybıyla mümkün olabiliyordu.

Şirket-i Hayriye müdürü Hüseyin Hâki Efendi, Müfettiş İskender Efendi ve Hasköy Fabrikası Başmimarı Mehmed Usta ile baş başa verip o güne kadar benzeri görülmemiş bir vapur imal etti ki buna araba vapuru dendi.

İki başında kıyıya indirilecek kapakları olan bu tekne, iki yanındaki çarklarını ileri ya da geri döndürerek iki yöne de aynı hızla ilerleyebiliyordu. Yolcuların oturmalarına mahsus sıralar da kaldırıldığı için ana güverte atları, arabaları rahatça alabilecek kadar geniş tutulmuştu. Suhulet adı verilen bu araba vapuru 1871 yılından itibaren Üsküdar- Kabataş arasında çalışmaya başladı. Hemen sonra Sahilbend adlı arabalı vapur da hizmete girdi. Bu iki araba vapuru yıllar boyunca iki yaka arasında at, araba, yük, eşya, yolcu ve asker taşıyıp durdular...    (Çamlıca Basım Yayın, Osmanlıda Ulaşım)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/14.html)
Başlık: Hendek Gazvesi (M. 627)
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2013, 16:01:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihâd ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 5 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 02 Nisan 1429

Titanik'in Batışı (1912) • Ağrı'nın Kurtuluşu (1918)

Hendek Gazvesi (M. 627)

Hendek Harbi hicretin beşinci senesinde olmuştur. Kureyşliler Yahudilerin teşvikiyle birtakım kabilelerle ittifak ederek onbin kişiden fazla bir ordu ile Medîne-i Münevvere’ye doğru yürüdüler.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Selmân-ı Fârisî’nin (r.a.) tavsiyesi üzerine Medîne-i Münevvere’nin düşman gelecek tarafına hendek kazdırdılar. Fahr-i Âlem Efendimiz de ashâbıyla beraber çalışıyordu. Büyük bir kaya çıkmıştı. Resûl-i Ekrem'e arz ettiler.

 Peygamber Efendimiz mübarek eline aldığı balyozu “Bismillah” diye kayaya indirdi. Kayanın üçte birini kopardı, kayadan bir kıvılcım çıkıp Yemen tarafına sıçradı. Peygamber Efendimiz;

“Allâhu ekber, bana Yemen’in anahtarları verildi. Şu anda San’a’nın kapılarını görüyorum!” dedi. Sonra Bismillah diyerek bir daha vurdu, kayanın bir parçası daha koptu, bu defa da çıkan kıvılcım Şam cihetine sıçradı. Resûl-i Ekrem Hazretleri;

“Allâhü ekber, bana Şam’ın anahtarları verildi, Şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum!” dedi. Bir daha vurunca kaya büsbütün parçalandı. Bu defa da çıkan kıvılcım İran tarafına sıçradı. Fahr-i Âlem Efendimiz;

“Allâhü ekber, bana Fars ikliminin anahtarları verildi, Medâyin’de Kisrâ’nın beyaz köşklerini görüyorum!” diye buyurdu ve Selmân-ı Fârisî Hazretleri'ne hitaben:

“Yâ Selmân! Bu fütuhat benden sonra ümmetime nasîp olacaktır.” diye müjde verdi ve hakikaten öyle de oldu.

Düşman hendeği görünce şaşırıp kaldı. Hendeği geçmek isteyenler, atılan oklar ve taşlar ile menediliyordu.

Muhasara on beş gün kadar sürdü. Mevsim soğuk idi. Düşman usanmağa başlamıştı. Bir gece çıkan şiddetli bir fırtına ile çadırları altüst oldu. Artık ertesi gün dağılıp gittiler. Bıraktıkları develer ve zahirelerle müslümanlar kıtlık sıkıntısından kurtuldular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/15.html)
Başlık: Önce Sahih İtikad Sonra Salih Amel | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 16 Nisan 2013, 10:51:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ benim sebebimle ümmetimin gönüllerinden geçirdikleri kötülükleri ve vesveseleri -işlemedikçe veya söylemedikçe- afveyledi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Nisan Salı 2013

Hicrî: 6 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 03 Nisan 1429

Şeyhülislam İbni Kemal Paşa'nın Vefatı (1534) • Eleşkirt'in Kurtuluşu (1918)

Önce Sahih İtikad Sonra Salih Amel - İsimlerimiz

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

“…İtikadı (ehl-i sünnet itikadı üzere) tashih ettikten sonra sâlih ameller işlemek lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“İslâm dîni beş temel üzerine kurulmuştur:

Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allâh’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek,

Namaz kılmak,

Zekât vermek,

Ramazan orucu tutmak ve Hac etmek.”
buyurmuştur.

Bu şehâdet, Resûlullah’ın (s.a.v.) teblîği ile sâbit olan şeylere iman ve itikaddır.

İkincisi, dinin direği olan beş vakit namazı edâ etmektir, üçüncüsü, malın zekâtını vermektir, dördüncüsü, ramazan ayı orucunu tutmaktır, beşincisi, Beytullâhi’l-Harâm'ı; Ka’be'yi haccetmektir.

Namaz, Allâh’a ve Resûl’üne imandan sonra en faziletli ibadettir ve iman gibi lizâtihî hasendir. Diğer ibadetler böyle değildir... Namazı, -fıkıh kitaplarında izah edildiği gibi- tam bir abdest aldıktan sonra, hiç zayıflık göstermeden, Allâhü Teâlâ’nın huzurunda olduğunu düşünerek ve dikkatle edâ etmek lazımdır.

Namazın kâmil manada eda olunabilmesi için kırâatte, rükû, sücûd, kavme (rükûdan sonra ayakta durmak), celse (iki secde arasında oturmak)ta ve diğer rükünlerde ihtiyatlı olmak lazımdır. Yine rükû, secde, kavme ve celsede tadil-i erkâna son derece riâyet etmek ve bunu terk ve ihmalden son derece kaçınmak lazımdır.

Namazları, tembellik ve cahillik yaparak geciktirmeyi caiz görmeksizin ilk vakitlerinde eda etmek lazımdır. Makbul kul, sırf Mevlâ'sının emri olduğu için onun emrine imtisal edendir. Allâhü Teâlâ’nın emrine imtisali geciktirmek, itaatsizlik ve sû-i edebtendir.(Mektubât-ı İ. Rabbânî, 3/17)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Fatih, Kız: Ferhan

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/16.html)
Başlık: Öfkenin Dört İlacı | Osmanlı'nın Altı Minareli Camii, Sultanahmet
Gönderen: Mücteba - 17 Nisan 2013, 10:38:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Biriniz ayakta iken öfkelenirse otursun. Öfkesi giderse (ne âlâ), aksi takdirde uzansın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 7 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 04 Nisan 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul Adalarını Fethi (1453)

Öfkenin Dört İlacı

1- Abdest almak. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Öfke şeytandan (yani şeytanın vesveselerinden)dir, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ise su ile söndürülür. Biriniz öfkelendiğinde abdest alsın.”
2- Ayakta ise oturmak, oturuyorsa ayağa kalkmak, yoksa yanı üzere yatmak.
3- Eûzü okumak,
4- Peygamber Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize tavsiye ettiği: “Allâhümmeğfirlî zenbî, ve ezhib ğayza kalbî ve ecirnî mine'ş-şeytân” duâsını okumak. Bu duânın manası: “Allâh’ım günahımı mağfiret eyle, affet, kalbimin gayzını gider ve beni şeytandan koru.”


Osmanlı'nın Altı Minareli Camii, Sultanahmet

Camii on dört yaşında ve on dördüncü Osmanlı sultanı olarak tahta çıkan Sultan Birinci Ahmed Han yaptırmışdır. Daha önce Rüstem Paşa Sarayı’nın da bulunduğu yerini bizzât Sultan beğenip seçmiştir. Mimarı Mehmed Ağa olup Mimar Sinan’ın çıraklık eserim dediği Şehzadebaşı Camii örnek alınmıştır.

9 Kasım 1609’da bütün devlet erkânı, alimler ve halkın da hazır olduğu bir cemiyetle temele ilk kazma vuruldu. Temel önce Şeyhülislâm Mehmed Efendi ile devrin büyük âlimi Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ve vezirler, sonra da halk tarafından dualarla kazılmaya başlandı. Temel işinde padişah, eline aldığı kazma ile yoruluncaya kadar çalıştı ve eteğine toprak doldurup “Yâ Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, dergâhında kabul eyle...” diyerek ırgatlarla temelden toprak taşıdı. Yedi senede tamamlandı.

Camiin inşâsı sırasında İslâm âleminde altı minare yalnız Mekke-i Mükerreme’de Harem-i Şerîf’te bulunuyordu. Sultan, Harem-i Şerîf’e hürmetinden dolayı Harem-i şerîfe yedinci minareyi yaptıktan sonra camiine altı minare yapılmasına ruhsat vermiştir. Binânın tamamlanmasına “le-nı’me dâru’l-müttakîn” 1026 (mîlâdî 1617) tarih düşürülmüştür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/17.html)
Başlık: Vahiy Kâtibi Hazret-i Muâviye (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2013, 10:33:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Muâviye 'Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Kıyâmet günü insanların en uzun boylusu müezzinlerdir.” buyurduğunu işittim', dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 8 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 05 Nisan 1429

Türk-Yunan Harbi'nin Başlaması (1897)

Vahiy Kâtibi Hazret-i Muâviye (r.a.)

Hz. Muâviye, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in “Allâh’ım, Muâviye’ye hesâb ve kitâbı öğret ve azâbdan koru” ve;

“Allâh’ım, Muâviye’yi hâdî ve mehdî (hidâyet edilmiş ve hidâyet edici) kıl ve onunla insanlara hidâyet ver.”  duâlarına mazhar olmuştur.(Sünen-i Tirmizî)

İbn-i Abbâs Hazretleri Hz. Muâviye’nin müctehidliğine şâhidlik etmiş ve yatsıdan sonra vitir yaptığı kendisine rivayet olununca, ‘Onu bırakın, zira Ashâb-ı Resûlullâhdandır.’ demiştir. Bu, Allâh’ın kitâbından sonra Resûlullâh’ın hadîs-i şerîflerinin en sahîhi İmam Buhârî’nin Sahîh’inde bildirilmektedir. Fakîhler Hz. Muâviye’nin sözüne itimat ederlerdi. Kütübü Sitte’de (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve İbn-i Mâce) ve Hanbelî mezhebinin imamı İmâm Ahmed’in Müsned’inde Hz. Muâviye’den hadîs rivâyet edilmiştir ki bu kitaplar Resûlullâh’ın sünnetinin en muteber metinlerindendir.

Hz. Muâviye, Resûlullâh’ın vahiy kâtiblerindendir ve Hz. Zeyd bin Sâbit ile birlikte en uzun müddet kâtiplik yapmıştır.

İmam Abdullâh bin Mübarek’e ‘Ömer bin Abdülaziz mi yoksa Muâviye mi faziletlidir.’ diye sorulunca “Resûlullâh ile gaza ederken Hz. Muâviye’nin atının burnuna giren toz ondan şu kadar daha faziletlidir.” dedi.

Bu sual Muâviye bin İmran’a böyle sorulunca öfkelenmiş ve “Hiçbir insan Resûlullâh’ın Ashâbı ile kıyâs edilmez. Muâviye hazretleri de sahâbedendir. Hem o Resûlullâh’ın akrabasıdır ve aynı zamanda vahiy kâtibidir.” demiştir.

Hz. Muâviye Sünnet-i nebeviyyeye uymakta pek harîs idi, dâimâ Resûlullâh’ın hadîslerini öğrenip onunla amel eder, halka da uymağı emreder, sünnete uymayan hareketlerden nehyederdi.

Hz. Ömer, Hz. Muâviye’yi Şam’a vâli tayin etmiş, Hz. Osmân zamanında vâliliğe devam etmiştir. Sahâbeden bir nice zât onu takip ettiler, tabi oldular. Hz. Hasan (r.a.) da eğer onu halifeliğe ehil görmese idi hılâfeti teslîm etmezdi. Zira emrinde 40 bin askeri vardı. (en-Nâhiye an Ta'n-i Muâviye)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/18.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'e Vahiy Gelmesi Ve Peygamberlik Verilmesi
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2013, 02:12:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“O (Resûlullâh) hevâsından konuşmaz. (Her ne konuşmuş ise) o kendisine vahyolunan bir vahiydir.”
(Necm Sûresi, âyet 3, 4)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 9 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 06 Nisan 1429

Kars'ın Ermenilerce İşgali (1919)

Peygamber Efendimiz'e Vahiy Gelmesi Ve Peygamberlik Verilmesi

Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselam Efendimiz sabîliğinden beri fevkalâde bir fazîlet ve nezâhet içinde yaşamıştı. Kavminin câhilâne törelerinden tamamen uzak idi. Kimseden birşey okumamış, birşey yazmamıştı. O, bütün cihanın en büyük muallimi, en yüksek mürşididir. Onun kalbine bütün ilimleri, irfanları bizzat Hak Teâlâ Hazretleri akıtmıştı. O, tam bir masumiyet içinde kırk yaşlarına yaklaşmıştı. O sıralarda mübarek gözlerine melekler görünür,

“Yâ Muhammed!” diye nida olunur, taşlardan, ağaçlardan selâm sesleri gelirdi. Aklı, zekâsı, maddî ve manevî sıhhat ve kemâli fevkalâde mükemmeldi.

Hazret-i Muhammed sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz tam kırk yaşlarına girince fiilen peygamberlik şerefine nail oldu. Şöyle ki:

Fahr-i Âlem Hazretleri, kırk yaşlarına yakın, senede bir ay kadar Hira dağında bir mağarada Allâhü Teâlâ’nın kudretini ve azametini tefekküre dalar ve oradan geçen yolculara yiyecek ve içecek verirdi. Tam kırk yaşlarına girince ilk evvel altı ay kadar rüyasında gördüğü şeyler, birer sabah aydınlığı gibi açık bir surette meydana çıkardı. Bu altı aydan sonra yine Hira’da iken bir gün Cibrîl-i Emîn geldi, Ikra’ sûre-i celîlesinin ilk beş âyetini getirdi, kendisini peygamberlikle müjdeledi.

Bundan sonra -üç sene kadar- vahy-i ilâhî kesildi; Kur’ân-ı Mübîn’in âyetleri inmedi. Bundan sonra tekrar Cibrîl-i Emîn göründü, Kur’ân-ı Azîm’in âyetlerini getirmeye başladı. Hazret-i Muhammed aleyhi’s-salâtü vesselam da gerek kendi kavmini ve gerek diğer bütün insanları hak dine davet etmekle vazifelendirildi.

Hazret-i Muhammed aleyhisselâm Efendimiz’in Allâhü Teâlâ tarafından peygamber olarak vazifelendirilmesine nübüvvet, risâlet denir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/19.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Pek Yüksek İlim Ve İrfanı | Mevlid-i Şerîften
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2013, 02:15:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’minlerin îmân bakımından en kâmili, ahlâkı en güzel olanıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Nisan Cumartesi 2013

Hicrî: 10 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 07 Nisan 1429



Resûl-i Ekrem'in Pek Yüksek İlim Ve İrfanı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sırf Allâhü Teâlâ’nın vahiy ve ilhâmıyla pek çok hakikatlere muttalî idi. Hiçbir kimse ilim ve irfanca onun mertebesine yetişmemiştir ve yetişemez. Semavî kitapların, şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin târihine, her kavmin siyâsetine, hikmetli ilimlerine, medeniyet ilimlerine, harp fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere vâkıf idi. Halbuki kendisi ümmî idi, yani hiçbir mektebe, medreseye gitmemiş, hiçbir kimseden birşey okuyup yazmamıştı. Bunun böyle olduğunu bütün kavim ve kabîlesi de biliyordu. Bu hâli onun hakkında bir mucize idi. Artık onun vahy-i ilâhî'ye mazhar pek büyük bir peygamber olduğunda asla şüphe edilemez.  


Mevlid-i Şerîften

Doğdu ol sâatte ol sultân-ı dîn,
Nûra gark oldu semâvât ü zemîn.

Ger dilersiz, bulasız oddan necât,
Aşk ile derd ile eydin es-salât.

Yaradılmış cümle oldu şâdumân,
Gam gidüb âlem yeniden buldu cân.

Cümle zerrât-ı cihân  idüb nidâ
Çağrışuban didiler kim merhabâ!

Merhabâ ey âlî sultân merhabâ!
Merhabâ ey kân-i irfân merhabâ!

Merhabâ ey sırr-ı furkân merhabâ!
Merhabâ ey derde dermân merhabâ!

Merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı Cemâl!
Merhabâ ey âşinâ-yi Zü’l-celâl!

Merhabâ ey mâh ü hurşîd-i hudâ!
Merhabâ ey Hakk'dan olmayan cüdâ!

Merhabâ ey âsî ümmet melcei!
Merhabâ ey çâresizler eşfei!

Merhabâ ey cân-ı bâkî merhabâ!
Merhabâ uşşâka sâkî merhabâ!

Merhabâ ey kurratü'l-ayn-i Halîl!
Merhabâ ey hâss-ı mahbûb-i Celîl!

Merhabâ ey Rahmeten li'l-âlemîn!
Merhabâ, sensin şefîu’l-müznibîn!

(Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/20.html)
Başlık: Hûd Aleyhisselâm | Ebu'l-Esved Ed-Düelî'den Nükteler
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2013, 02:19:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanların sende görmelerini çirkin gördüğün şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Nisan Pazar 2013

Hicrî: 11 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 08 Nisan 1429



Hûd Aleyhisselâm

Hazret-i Hûd, Yemen’de Hadramut civarında Ahkaf denilen mahalde yaşayan Ad kavmine peygamber gönderilmiştir.

İnsanlar, Nuh tufanından sonra yine azıtmışlar, yollarını sapıtmışlar, Hak Teâlâ’nın dinine aykırı hareketlere cür’et göstermişlerdi. Bunlardan bir kısmı da Âd kavmi idi. Bunlar, birçok nimetlere, kuvvetlere nail olmuş, muhteşem binalar yapmış, fakat Allâhü Teâlâ’nın birliğini inkâr ederek putlara tapmışlardı. Kendilerine Hûd aleyhisselâm gönderildi.

Bu muhterem peygamber, birçok mucizeler gösterdi, fakat, inanmadılar. Nihayet yedi gece, sekiz gün devam eden şiddetli bir rüzgâr ile helâk oldular.

Hz. Hûd (a.s.) da kendisine iman edenler ile beraber Ahkaf’tan çıkıp gitti. Yüzelli sene yaşamıştır ve kabr-i şerîfleri Mekke-i Mükerreme'de veya Hadramut'tadır.

Ebu'l-Esved Ed-Düelî'den Nükteler

• Tâbiînden Ebu’l-esved ed-Düelî, dokuz altına bir at satın aldı, bir gözü görmeyen bir kimseye atın fiyatını tahmin ettirmeye götürdü. Adam dört buçuk altın kıymet biçince, “Sen yarı kıymetini tahmin ettin. Eğer diğer gözün de olaydı tam fiyatını biçerdin” dedi ve eve geldi, uykuya yattı. Uyandığında atın kişnemesini işitip bu ses nedir? dedi. At arpasını yiyor denilince “Ben uyurken malımı mahv edeni bırakmam, ancak çoğalmasına sebep olanı bırakırım” deyip atı satarak yerine bir tarla aldı.

• Basra’da komşuları Ebu'l-Esved'e rahatsızlık verirlerdi. O da evini sattı. Kendisine, ‘evini niye sattın’, denince ‘evimi değil, komşularımı sattım’ dedi.

• Ebu'l-Esved, bir dilencinin akşam yemeği istediğini işitti. Onu çağırıp akşam yemeğini yedirdi. Adam gidecek oldu. Ona, artık gidemezsin, seni bu gece Müslümanlara eziyet etmeyesin diye yedirdim, dedi. Sonra sabaha kadar onu alıkoydu ve sabah bıraktı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/21.html)
Başlık: "O (Allah) Ki Ölümü Ve Hayâtı Yarattı"
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2013, 11:19:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“O (Allah) ki ölümü ve hayatı, hanginizin amelce daha güzel olduğunu imtihan için yarattı. O Azîz ve Gafûr’dur.”
(Mülk Sûresi, âyet 2)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 12 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 09 Nisan 1429



"O (Allah) Ki Ölümü Ve Hayâtı Yarattı"

Her canlının hayatı ve ölümü, Allâhü Teâlâ'nın yaratması ve takdir etmesiyledir. Hiçbir kimseye takdîr olunmuş vaktinden önce hayât verilmez ve yine hiçbir kimse eceli gelmedikçe ölmez. Eceli gelince de bir saniye olsun daha yaşıyamaz. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de: “Halbuki Allâh bir nefsi eceli geldiği zaman aslâ te’hîr buyurmaz…” (Münâfikûn sûresi, âyet 11) buyurulmuştur.

Dirilten ve öldüren ancak Allâhü Teâlâ’dır. Mahlûkatının bir kısmını hayat sahibi olarak yaratmış ve bilhassa insanları imtihan için bu âleme getirmiştir Nitekim Mülk sûresinin ikinci âyetinde meâlen: “O ki: ölümü ve hayatı yarattı, hanginizin amelce daha güzel olduğunuzu imtihan için.” buyurulmuşdur.

İnsanın eceli muayyen vakit olduğu gibi insanlardan meydana gelen cemiyetlerin de Allâh katında belli bir nihayeti vardır. Her millet, her topluluk ne kadar yaşarsa yaşasın: “Her ümmet için bir ecel vardır. Artık ecelleri gelince bir lâhza geri de kalmazlar, öne de geçemezler.” (A’râf, 34) âyet-i kerîmesinde buyurulduğu üzere bir gün nihayet bulacaktır.

Ecel, her hayat sahibinin ölümü için Allâhü Teâlâ’nın takdir buyurmuş olduğu belirli bir vakittir. Her kimsenin bir eceli vardır. Ölüm sebepleri değişse de ecel değişmez. Öldürülen de Allâh tarafından takdîr olunan eceliyle vefat eder. Katl fiilinin akabinde ölümü yaratmakta bir ilâhî âdettir. Cenâb-ı Allâh, öldürme fiilinin zamanını ezelde bildiği için maktulün ecelini öylece takdir buyurmuştur. Yoksa kâtil, ölenin hayat müddetini eksiltmiş değildir.

“Hem Allâh’ın izni olmadıkça kimseye ölmek yoktur, o va’desile yazılmış şaşmaz bir yazı” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 145) gibi kat'î delîller vardır. O halde ömrün eksildiğine inanmak doğru değildir. Kâtilin mesuliyeti ise takdir-i ilâhînin ne olduğunu bilmediği halde yasaklanmış olan öldürme fiiline cür'et ederek fesada âlet ve ilâhî kazânın o sûretle zuhûruna sebeb olduğundan dolayıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/22.html)
Başlık: Fitne ve Karışıklık Zamanında İbadet | Pratik Bilgiler
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2013, 13:43:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Karanlık gece parçaları gibi birtakım fitneler (harbler, zulümler) ortaya çıkmadan önce sâlih ameller işlemeye koşun, acele edin. İnsan (o fitneler içinde) mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamlar. Mü’min olarak akşamlar, kâfir olarak sabahlar. Onlar dinlerini, dünyânın küçük bir menfaati karşılığında satarlar.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Nisan Salı 2013

Hicrî: 13 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 10 Nisan 1429

TBMM'nin Açılışı (1920) • Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (1920)

Fitne ve Karışıklık Zamanında İbadet

İmam-ı Rabbanî Hazretleri buyurdular:

“…Hadîs-i şerîfte, küfür yeryüzünü kaplayıp hükümleri açıkça icra olunmadıkça Mehdî’nin zuhur etmeyeceği buyrulmuştur. Bu vakit de, küfrün her tarafı kapladığı ve kuvvetli olduğu; İslâm’ın ve Müslümanların zayıf ve kuvvetsiz olduğu vakittir.

Bu vakit, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ‘Garip Müslümanlara müjdeler olsun’ buyurduğu vakittir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

‘Fitne ve karışıklığın olduğu zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.’ buyurmuştur. Malumunuzdur ki, fitne ve fesadın ortalığı kapladığı bir vakitte askerlerin az bir cesaret ve küçük hareketleri onlara çok büyük bir itibar kazandırır.

Hâlbuki fitnenin azaldığı, ortadan kalktığı bir vakitte onun hiçbir kıymeti yoktur. Onlar çok büyük bir harekette bulunsalar bile bir kıymeti yoktur. Amel edilecek ve amellerin kabule şayan olacağı vakit fitnenin (kötülüklerin)yayıldığı vakittir.

Onun için -eğer makbul olmuşlar zümresinde haşredilmek, diriltilmek istiyorsanız- Allâhü Teâlâ’nın razı olacağı şeylerde var gücünüzle gayret göstermeli ve sünnet-i seniyyeye -alâ sâhibihe's-salâtü vesselâmü vettehiyyetü- uymaktan başka hiçbir şeyi tercih etmemelisiniz.

Görmüyor musunuz ki, Ashab-ı Kehf, fitne zamanında bir hicret ile yüksek derecelere ulaştılar. Siz ümmetlerin en hayırlısı olan ümmet-i Muhammed zümresindensiniz. Binaenaleyh vaktinizi, oyun ve eğlence ile zayi etmeyiniz, çocuklar gibi boş şeylere aldanmayınız…(Mektubât-ı İmâm-ı Rabbâni, 2/6)


Pratik Bilgiler

Artan ekmekler fırında kızartılıp robotla rendelenir, elenir ve köftede kullanılır.
Artan ekmekler küçük küp gibi doğranarak fırında kızartılır, mercimek, saray ve domates çorbalarına konulur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/23.html)
Başlık: Cemaate Dair Bazı Meseleler | Parçalı Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2013, 10:27:24

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) uyumadan önce ‘Allâh’ım, isminle ölür ve dirilirim.’ meâlindeki “Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ” duâsını okurlardı. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 14 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 11 Nisan 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1512) • Osmanlı - Rus (93) Harbi (1877)

Cemaate Dair Bazı Meseleler

Beş vakit namazı cemaatle kılmak erkekler için sünnet-i müekkededir. Yalnız kılmanın sevabı üzerine yirmi yedi kat fazileti vardır. Cemaatle namaz Peygamberimize uymanın alametidir.

Günahlardan sakınan, Ehl-i sünnet itikadına sahip, namazın şartlarını ve namazı bozan şeyleri bilen, Kur’ân kıraetinde hata etmeyen imamın ardında namaz kılmalıdır.

İmama uyan erkekten bir kişi olursa imamın sağına ökçesi imamın ökçesinden geri olarak durur. Uyanın boyu imamın boyundan uzun olup da secde yeri imamın secde yerini geçse de namazı bozmaz.

Tek kişinin imamın soluna yahut ardına durması mekruhdur. Uyan kadın ise imamın ardına durur.

Cemaat saf tutarken imâm safı düz tutup boşlukları doldurmalarını emreder.

İlk saf daha faziletlidir. İmamın hemen arkasında durana yüz, sağındakine yetmiş beş, solundakine elli ve diğer saflarda duranlara yirmi beşer namaz sevabı yazılır.

Namazın kırâetden başka rükünlerinde cemâat, imâma uyup onunla birlikte işlerler.

Rükû ve secdeden imamdan evvel kalkmamalı ve imamdan bir tesbîh ziyâde geriye kalmamaya çalışmalı, tesbihleri tamamlamak için beklememelidir.


Parçalı Ay Tutulması

Yarın (25 Nisan Perşembe) günü “Parçalı ay tutulması” meydana gelecektir.

Asya, Afrika ve Avustralya kıtaları ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek olan tutulma, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan da görülebilecektir. 

Tutulmanın büyüklüğü: 0.0148’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 25 Nisan 2013 21.03 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası: 25 Nisan 2013  23.08

Ay’ın gölgeden çıkışı: 26 Nisan 2013  01.11


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/24.html)
Başlık: Sen Bir Kulsun Efendin De Allâhü Teâlâ'dır | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2013, 16:38:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalplerinize ve amellerinize itibar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 12 Nisan 1429



Sen Bir Kulsun Efendin de Allâhü Teâlâ'dır

Allâhü Teâlâ’ya kullukta, sana karşı itaatli olup güzel hizmet eden, yaptıklarından memnun olduğun, seni kızdırmayan, canını sıkmayan köle (hizmetçi) gibi ol. Nasıl ki sen, kendi kölenin istemediğin bir işi yapmasından razı değilsen, Allah da senin kendi rızasına aykırı bir iş yapmanı istemez. Bil ki sen bir kulsun ve efendin de Allâhü Teâlâ’dır.

İnsanlara karşı yaptığın işleri, onların sana yapmalarını arzu ettiğin şekilde yap. Çünkü kendin için sevdiğin bir şeyi başkası için de sevmedikçe imanın kâmil olmaz.

Okuduğun ilimler, kalbini düzeltip ahlâkını güzelleştiren mahiyette olmalıdır.

Mesela, ömründen bir hafta kaldığını öğrensen âhiretine yaramayacak ilimlerle uğraşmazsın. Çünkü bu ilimlerden -esasen faydalı oldukları halde- artık sana fayda yoktur. Hemen kalbini yoklar, dünya ile alakanı keser, kötü huylardan temizlenip, Allâhü Teâlâ’nın sevgisiyle, kulluk ve taatiyle meşgul olur, güzel huylarla bezenmeye çalışırsın.

Hâlbuki insanın her girdiği gün ve gecede ölmesi mümkündür. Buna göre seçtiğin ilimler, hep dünya ilmi olmamalı, biraz da maneviyatını düzelten ilimler olmalıdır.

Ey oğul! Şimdi şu birkaç sözümü de can kulağı ile dinle. Kurtuluşun için bu nasihatimi dinle ve üzerinde ehemmiyetle dur.

Eğer hafta sonuna kadar sultanın seni ziyaret edeceğini haber alsan, iyi biliyorum ki, her işini bırakıp hemen bu zaman içinde evine çeki düzen verir, ev, yatak, beden ve elbise ile benzeri şeylerin temizliği ile uğraşırsın. Akıllı olan kimseye tek bir söz kâfidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize itibar eder.” buyurmuştur.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Bilâl, Kız: Betül


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/25.html)
Başlık: Resûlullâh Hazretlerine Uymak Farzdır
Gönderen: Mücteba - 26 Nisan 2013, 10:45:59

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Bir de peygamber size her ne (emir) verirse tutun, nehyettiğinden, yasakladığından da sakının...”
(Haşr Sûresi, âyet 7)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 13 Nisan 1429

Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)

Resûlullâh Hazretlerine Uymak Farzdır

Resûlullâh Efendimiz’den farz olarak gelenlere uymak farz, vâcib olarak gelenlere uymak vâcib, işlediklerine uymak ise sünnettir.

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyuruldu:

“Kim benim sünnetimi -uymayarak ve işlemeyerek- zâyi ederse şefâatimden mahrum olur. Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni ihyâ etmiş olur. Beni ihyâ eden beni sevmiş olur. Beni seven ise kıyâmet gününde cennette benimle beraber olur.”

“Kim sünnetimi muhâfaza eder; devâmlı sünnetime uyarsa Allâh ona dört haslet verir: iyilerin kalblerine sevgisini, kötülerin kalblerine heybetini, rızıkta genişlik ve dînde asla şaşmaz bir ilim.”

“Ümmetimin fesâdı zamanında sünnetime sımsıkı yapışan kimse için yüz şehîd sevâbı vardır.” (Şerh-i sevadı azam)

Ebû'n-Necîh Irbâz (r.a.) buyurdu: Resûlullâh (s.a.v.) sabah namazından sonra bize (öyle) vaaz etti ki ondan kalpler korktu, gözlerden yaşlar aktı.”

“Yâ Resûlallâh, sanki bu vedâ edenin hutbesi gibidir, bize bir vasiyette bulununuz ki onu her amelimizde düstûr kılalım.” dedik.

“Sizlere vasiyetim şudur: Allâh’dan korkunuz, emîrinize itâat ediniz. Sizden ömrü olanlar pek çok ihtilaflar göreceklerdir. Sizler sünnetime ve râşid ve hidâyet olunmuş halîfelerin sünnetlerine yapışınız.” buyurdular.

Bu hadîs-i şerîfe göre Resûlullâh’ın sünneti ile beraber Resûlullâh’ın râşid ve mehdî halifelerinin sünnetine de uymak lazım gelir. Nitekim Hz. Ebubekir zekâtı vermeyenlerle harbetti; sahabe-i kirâm ona uydular, Hz. Ali’de (k.v.) da Haricilerle harbetti, sahabe-i kirâm ona itaat ettiler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) sünnetinden bazısının halîfeleri zamanında meşhûr olacağını bilirdi. Bu sebebten râşid halîfelerine itaati ve sünnetlerine uymayı emreyledi. Ta ki bir kimse bu sünnetleri onların sünneti zannedip reddetmesin, reddederse aslında Resûlullah’ın sünnetini terk ve reddetmiş olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/26.html)
Başlık: Sünnetime Sarılınız | Duânın Âdâbından | Mısra
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2013, 15:33:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Allâhümme lâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin.” duâsını çok okurlardı. Manâsı: Allâh’ım göz açıp kapayıncaya kadar (bile) beni nefsime bırakma.
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Nisan Cumartesi 2013

Hicrî: 17 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 14 Nisan 1429

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495) • Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)

Sünnet-i Hüdâ - Sünnet-i Zevâid

Mutlak sünnet, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) devamlı işleyip bir kere veya iki kere terk etmiş olduğu amellerdir ki ibâdetlerde olur ise sünnet-i hüdâ, âdetlerde olursa sünnet-i zevâid denilir.

Sünnet-i hüdânın terki mekruhtur. Buna sünnet-i müekkede derler ki vâcibe yakındır. Sünnet-i hüdâ denilmesi dînin kemâline hidâyet ettiği içindir. Bunu işleyen sevâb kazanır, terk eden dalalettedir ve bid’atçidir. Ezân ve ikâmet okumak ve namazı cemâatle kılmak ve revâtib (beş vakit namazın sünnetleri) gibi.

Zevâid sünneti işlemek müstahsendir. Terk etmek mekruh olmaz. Oturup kalkmakta, giyinmekte, yiyip içmekteki Resûlullah’ın sünnetine uymak gibi. Buna zevâid dendi, zira işleyen sevâb kazanır, terk eden dalalette olmaz.


Duânın Âdâbından

Kulun secdede olduğu vakit duâların kabul vaktidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kulun Rabbi(nin rahmeti)ne en yakın olduğu vakit secdede olduğu vakittir. Bunun için, secdede çok duâ ediniz.” buyurmuştur.

Ebu Mûsâ el-Eşarî (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber sefere çıktığımızda her vadi üzerine çıktıkça sesimizi çok fazla yükselterek tehlil ve tekbir ederdik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ey insanlar! Kendinize acıyın, sesinizi yükseltmeyin. Şüphesiz siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Dua ettiğiniz o Allah, muhakkak ki sizinle beraberdir. O sesinizi çok iyi işitir ve size çok yakındır.” buyurdular.

Onun için duâ eden kişi kısık bir sesle duâ eder, gözlerini yukarıya dikmez ve duânın sonunda ellerini yüzüne sürer. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ellerini duâ için kaldırdığı zaman, yüzüne sürmeden indirmezdi.


Mısra

Bu deyr-i köhnede biz de duâya muhtâcız.

(Ragıp Paşa)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/27.html)
Başlık: Hayber Gazvesi (M. 629) | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2013, 15:35:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim günde yüz defa ‘Sübhânallâhi ve bihamdihî’ derse günahları -denizköpüğü kadar da olsa- dökülür.” (Hadîs-i Şerîf, Muvatta, İmâm Mâlik)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Nisan Pazar 2013

Hicrî: 18 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 15 Nisan 1429

Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)

Hayber Gazvesi (M. 629)

Hayber, Medîne-i Münevvere’nin Şam cihetinde dört günlük mesafede bir şehir idi. Çevresinde birçok kaleler, hurmalıklar, tarlalar vardı. Burada Yahudiler otururlardı. Birçok İslâm düşmanları da gelip bunlara katılıyordu. Bunlar müslümanlara karşı bir tehlike teşkil ediyorlardı.

Hicret-i seniyyenin yedinci senesi Muharrem ayında, Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz dörtyüz piyade, iki yüz süvari ile Hayberi muhasara etti.

İslâm ordusu Hayber’e geceleyin geldi. Fakat, bir kavmi habersiz basmak Peygamber Efendimiz’in âdetleri değildi, sabaha kadar bekledi, sabahleyin muhasara başladı. Hayber kaleleri pek müstahkem idi. İslâm sancağı her gün ashâb-ı kiramdan büyük bir zâta veriliyor, fakat tam fütuhat nasîp olmuyordu. Nihayet, bir gece Fahr-i Âlem Hazretleri buyurdu ki:

“Yarın İslâm sancağını öyle bir zâta teslim edeceğim ki, o düşmana dâimâ hücum eder, asla kaçınmaz. O Cenâb-ı Allâh’ı ve Resûlü’nü sever. Cenâb-ı Hak ile Resûlü de onu sever. Allah onun elleriyle fetih nasîp buyuracaktır.”

Ertesi gün Hz. Ali (k.v.) Medîne-i Münevvere’den geldi. Göz ağrısından rahatsız olduğu için geride kalmıştı. Resûl-i Ekrem Hazretleri İslâm sancağını Hz. Ali’ye verdi. O da hemen Hayber kalelerinden Kamus kalesi üzerine yürüyüp önünde sancağı dikti, birçok yahudiler ile mübârezede (teke tek savaşta) bulunup hepsini tepeledi ve en nihayet Kamus kalesini fethetti, diğer kaleler de birer birer zaptedildi.

Hayber arazisi beytülmâl nâmına kaydedildi. Ahâlisi de bu araziyi ekip hâsılatının yarısını beytülmâle vermek üzere yerlerinde bırakıldı.

Hayber gazvesinde Müslümanlardan on beş şehid vardı. Düşmandan doksan üç kişi öldü.   Bilmen


Atalar Sözü

• Dibini bilmediğin kuyuya inme.
• Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/28.html)
Başlık: İslam Tarihi: Hz. Sâlih Aleyhisselâm | Namazın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2013, 15:38:17

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanları hidâyete (inkârdan îmâna, isyandan itâate ve gafletten uyanmaya) çağıran kimseye, kendisine uyanların sevâbı kadar sevap verilir. Bu onların sevâbından da bir şey eksiltmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 19 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 16 Nisan 1429

Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)

İslam Tarihi: Hz. Sâlih Aleyhisselâm

Hz. Salih, Şam ile Hicaz arasında “Hicr” denilen mahalde yaşayan “Semûd” kavmine peygamber gönderilmiştir. Bu kavim dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlar; fakat, doğru yoldan da çıkmışlardı.

Hz. Salih’in yirmi sene devam eden emirlerini, nasihatlerini dinlemediler, “Kendisine sakın dokunmayınız!” diye tenbih ettiği harikulade deveyi boğazladılar. Nihayet, dehşetli bir sayha; gayet şiddetli bir ses ile yerlere serilip helak oldular. Salih aleyhisselâm da kendisine iman edenler ile beraber çıkıp evvelâ Şam’a, Filistin’e, sonra da Mekke-i Mükerreme’ye gitti. Seksen beş sene veya ikiyüz sene yaşadılar. Mekke-i Mükerreme’de Rükn ile Makam arasında medfundur.


Namazın Fazileti

Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem “Ya Ali, namaza (farzına, vacibine, sünnetine, müstahabına) riayet etmen gerekir.” dediğinde ensardan bir zat;

“Yâ ResûlAllah, Hz. Ali bunların cümlesini bilir, bize bu namaza (farzına, vacibine, sünnetine, müstahabına) riayet etmenin faziletini beyan eyle, biz dahi ona göre amel edelim.” dedi.

Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdular ki:
“Ey benim ümmet ve ashabım, namaz Allâhü azîmü’ş-şan’ın hoşnut olduğudur, meleklerin sevdiğidir, peygamberlerinin sünnetidir, marifetin nurudur, amellerin en faziletlisidir, bedenin kuvvetidir, rızkın bereketidir, canın nurudur, duânın kabulüdür, Melekü’l-mevt (Ölüm meleği: Azrail) arasında şefaatçidir, kabirde kandildir, Münker ve Nekir hazretlerine cevaptır, kıyâmet gününde üzerine gölgelik, Cehennem ile kendi arasında perdedir, Sırat’ı yıldırım gibi geçiricidir, Cennet’te başına tacdır, Cennet'in anahtarıdır.

Bir kimse cemaat ile iki rek’at namaz kılsa, yalnız başına yirmi yedi rek’at namaz kılsa yine cemaat ile kılınan iki rek’atin sevabı ondan ziyadedir.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/29.html)
Başlık: İlmin Gâyesi | Bir Yılan Hikâyesi: Tamahkârlığın Sonu
Gönderen: Mücteba - 30 Nisan 2013, 11:20:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh(ın rızasın)dan başka bir şey için bir ilim öğrenirse veya onunla Allâh(ın rızasın)dan başkasını isterse cehennemdeki yerine hazırlansın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Nisan Salı 2013

Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 17 Nisan 1429

Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030) • Muş'un Kurtuluşu (1917) • Hitler'in Ölümü (1945)

İlmin Gâyesi

İlimlerin en şereflisi ve ilimden asıl gaye Allâhü Teâlâ’yı bilmektir. Bu ilim ise nihayeti olmayan bir denizdir. Bu ilimde en yüksek derece Peygamberler sonra evliya sonra da onları takib edenlerindir.

İlim öğrenenin maksadı önce bâtınını, içini süsleyip güzelleştirmek sonra Allâhü Teâlâ’ya yaklaşmak ve mukarreb meleklerin civarına, mertebelerine yükselmek olmalı, reislik, mal, makam ve sefihlerle münakaşa, akranlara öğünme olmamalıdır. Niyeti böyle olunca onu gayesine yaklaştıran ilim âhiret ilmidir. Bununla beraber diğer ilimleri de hakir görmek münasip olmaz.

Dünya ile âhiret nimetlerini bir araya getirmek mümkün olmayacağına göre en mühim ilim, ebedî olacak olan ahireti alakadar edendir. Bu vaziyette dünya bir konak, beden binek, ameller maksada götüren mesaîdir. Allâhü Teâlâ’nın cemali ile müşerref olmaktan başka gâye yoktur. Bütün nimetler oradadır. Bunun kadrini bu âlemde bilenler çok azdır. 


Bir Yılan Hikâyesi: Tamahkârlığın Sonu

İki kişi bir yolculuğa çıkmışlar idi. Yolda bir ağaç altında konakladılar. Tam ayrılacakları sırada ağacın altından çıkan bir yılan ağzında getirdiği bir altını onların önüne bıraktı ve “Bu, burada bulunan bir hazinedendir, müsafir olduğunuzdan bunu verdim.” dedi.

Yılan üç gün birer lira getirdi. Üçüncü gün adamlardan biri “Biz böyle çok vakit kaybediyoruz, gel bu yılanı öldürüp hazineyi çıkarıp alalım” dedi. Arkadaşı razı olmadı. O da bir demir parçası alıp bir köşeye gizlendi. Yılan yine ağzında lira ile çıkınca ona vurdu, yaraladı ise de öldüremedi. Yılan onu zehirleyip öldürdü, sonra deliğine geri döndü. Adam arkadaşını defnetti. Ertesi gün yılan tekrar çıktı, başında darbenin yarası vardı, ağzı da boş idi.

Adam: “Ben arkadaşımı ikaz etmiştim, lakin dinlemedi. Gel seninle bir anlaşma yapalım. Ne ben sana saldırayım, ne de sen bana saldır, eski halimize devam edelim” dedi.

Yılan:
“Olmaz, sen arkadaşının kabrini gördükçe gönlün benden asla hoşnud olmaz. Ben de başımdaki yaraya baktıkça senden asla hoşnud olmam.” dedi. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/4/30.html)
Başlık: Hz. İbrahim Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2013, 12:17:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İbrahim aleyhisselâmın ateşe atıldığı zaman en son sözü ‘Hasbiyellâhü ve ni’me'l-vekîl’ olmuştu.” ki ‘Allah bana yetişir, o ne güzel vekildir.’ demektir.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

1
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 18 Nisan 1429

Manisa'nın Fethi (1390) • TRT'nin Kuruluşu (1964)

Hz. İbrahim Aleyhisselâm

Nûh aleyhisselâmın oğlu Ham’ın neslinden Nümrud şimdiki Musul şehrinin bulunduğu yerlerde Bâbil hükümetini kurmuştu. Bâbil ülkesine Geldânistan denildiği gibi hükümdarlarına da Nümrud denilir. Bâbil ahâlisi Sâbiî idi; bunlar güneşe, aya, yıldızlara, putlara, hükümdarlarına tapmakta idiler. Allâhü Teâlâ Hazretleri Nümrud zamanında Bâbil ahâlisine İbrahim aleyhisselâmı peygamber gönderdi ve ona on sahîfelik bir kitap verdi. Hz. İbrahim, ulül'azm denilen beş büyük peygamberlerdendir.

Hz. İbrahim (a.s.), Bâbil ahâlisini Hak dinine davet etti, doğan, ölen, sönüp giden şeylerin tapılmaya lâyık olmadığını kendilerine söyledi; fakat, bunlar aldırmadılar. Bir yortu günü halk şehir hâricine çıkmışlardı. Hz. İbrahim (a.s.) puthânedeki birtakım putları kırdı, elindeki baltayı da büyük putun boynuna astı. Halk dönünce bunu Hz. İbrahim'in yaptığına hükmettiler. Hz. İbrahim de “Eğer söyleyebilirse sorunuz bakalım, belki bunu bu büyük put yapmıştır?!” dedi,

“Hiç cansız bir put böyle birşey yapabilir mi?” dediler. Hz. İbrahim de “Madem ki bunlar cansız, ellerinden birşey gelmez şeylerdir, artık ne için bunlara tapıyorsunuz?” dedi.

Bunun üzerine hepsi de biraz sustular. Yazık ki, sapıklıklarında ısrar ettiler, Hz. İbrahim’i yaktıkları büyük bir ateş içine attılar. Fakat, ateş, Allâhü Teâlâ’nın emriyle bir gülistan kesildi, o mübarek zâtı yakmadı. Bu mucizeyi görenlerden bazıları iman ettiler. Hz. İbrahim de mü’minleri ve çoluk çocuğunu alarak Şam diyarına hicret etti. Bir aralık kıtlık olunca Mısır’a gitti, sonra da dönüp Ken’an ilinde, yani Kudüs havâlisinde ikâmet buyurdu.

Hz. İbrahim (a.s.) Bâbil'de doğmuş ve yüz yetmiş beş veya iki yüz sene yaşamıştır. Kudüs-i Şerif'in Halîlu’r-Rahmân kasabasında bir mağara içinde refikası Hz. Sâre ile beraber medfundur.

Hz. İbrahim Halîlullah’dır yani Allâh'ın dostudur ve kendisine bütün milletler hürmet eder. Son derece müsâfir-perver idi. Minberde hutbe okumak, misvak kullanmak, sünnet olmak, tırnak kesmek İbrahim aleyhisselam'ın sünnetlerindendir.

Kâbe-i Muazzama’yı oğlu İsmail aleyhisselâm ile beraber bina etmişlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/1.html)
Başlık: Beş Kişiyle Arkadaş Olma! | Bilmece
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2013, 12:29:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ancak mü’min ile arkadaş ol, yemeğini de ancak takvâ sahibi yesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

2
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 19 Nisan 1429



Beş Kişiyle Arkadaş Olma!

Muhammed Bâkır Hazretleri buyurdular:

Babam İmam Zeynelâbidîn Hazretleri bana:

“Beş sınıf insanla arkadaş olma, onlarla konuşma, onlara yoldaş olma.” diye nasihatte bulundu.

Babacığım, canım sana feda olsun! Bu beş sınıf insan kimdir? diye sordum. Buyurdular ki:

“Fâsık (Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymayan) kimse ile arkadaş olma, çünkü o seni bir lokma yemeğe, belki de bundan daha az bir menfaate satar.” Daha azı nedir diye sordum. “Daha azı, elde etmek için hırslı olup da elde edemediği şeydir.” Babacığım ikincisi kimdir?

“Cimri ile arkadaş olma! Çünkü o, çok muhtaç olduğun bir zamanda, malını korumak için seninle alakasını keser.” Üçüncüsü kimdir, babacığım?

“Yalancı ile arkadaş olma! Çünkü o, serap gibidir; yakın olanı sana uzak gösterir, uzak olanı yakın gösterir.” Dördüncüsü kimdir, babacığım?

“Ahmak kimse ile arkadaş olma! Çünkü o, sana faydalı olmak isterken zarar verir.” Babacığım, beşincisi kimdir?

“Sıla-i rahmi terk eden, yakın akrabalarıyla münasebetini kesen kimse ile arkadaş olma! Çünkü Kur'ân-ı Kerîm’de tam üç yerde böyle kimsenin mel'ûn olduğunu gördüm.”


Bilmece

Bilmece: Girdi girecek, girdi giremeyecek, girmedi girecek, girmedi giremeyecek?

Cevap: Hz. Âdem cennete girdi, âhirette yine girecek,

Şeytan önce Cennet’e girdi fakat âhirette giremeyecek,

Mü’minler evvelce Cennet’e giremediler fakat girecekler,

Allâh’ı, Peygamberlerini, kitaplarını ve Âhiret gününü inkâr edenler Cennet’e girmediler, âhirette yine giremeyecekler.[S.S.]


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/2.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Hârikulâde Cömertliği | Ölü Hakkında Hayır Söylemek
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2013, 11:03:37

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ashâbıma hürmet ediniz. Zîrâ onlar sizin en hayırlılarınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

3
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 20 Nisan 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)

Resûl-i Ekrem'in Hârikulâde Cömertliği

Hâtemü’l-Enbiyâ Efendimiz (s.a.v.) son derece kerîm ve cömert idi. Hiçbir isteyene “Yok!” demezdi. Eğer yanlarında verilecek bir şey bulunmazsa ya ashabından ödünç alarak verir veyahut “Yarın gel!” gibi bir şey derdi.

Safvan bin Ümeyye Huneyn Harbi’nde ganîmet mallarından bir vadide toplanmış olan yüz deveyi görüp “Ne güzel develer!.” deyince Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Öyle ise onlar senin olsunlar” deyip bu yüz deveyi Safvan'a bağışlamıştı. Safvan bu lütfu görünce:

“Bu kadar cömertlik ve kerem ancak peygamberlerde bulunur.” diyerek hemen müslüman olmuştur. Hâlbuki kendisine müslüman olması için evvelce dört ay mühlet verilmişti.


Ölü Hakkında Hayır Söylemek

Tâbi’înden Ebû'l-Esved Düelî (r.a.) Hazretleri şöyle diyor:

Hz. Ömer’in hılâfeti devrinde Medîne’ye gittim. O sene bir hastalık çıkıp pek çok zât vefât etmiş idi.

Hz. Ömer’in yanında oturduğumuz sırada yine bir cenâze geçirdiler. Oradakiler ölünün hayırlı işlerine dair güzel şeyler söylediler. Hz. Ömer “vacib oldu” dedi.

Sonra bir başka cenaze geçerken onun kötülüklerini söylediler. Hz. Ömer yine “vacib oldu” dedi.

“Ey Mü'minlerin emîri, vâcib olan nedir” dedim.

“Ben, Resûlullâh Efendimizin söylediğini söyledim. Buyurdular ki:

“Hangi Müslüman hakkında dört kişi hayır ile şâhidlik ederse Allâh onu cennete koyar.”

Biz “üç kişi de olsa” dedik, “üç kişi de olsa” buyurdu.

Biz “iki kişi şâhidlik etse” dedik, “iki de olsa” buyurdu.

Biz de artık bir kişiden sormadık. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/3.html)
Başlık: Hudeybiye Musâlahası
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2013, 11:07:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de onu okursa kıyâmet günü onun için nûr olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

4
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 21 Nisan 1429

Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672) • Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)

Hudeybiye Musâlahası

Hicret-i nebeviyyenin altıncı senesi idi (M. 628). Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Beytullâh’ı ziyaret için Zilkade ayının başında bin beş yüz kadar ashâb-ı kirâmıyla Medîne-i Münevvere’den çıktı. Mekke-i Mükerreme tarafına yöneldi. Mübarek maksatları savaş olmadığı için ashâb-ı kiram yalnız birer kılıç kuşanmışlardı.

Mekke-i Mükerreme’deki gayr-i müslimler, bunu haber alınca bir ordu hâlinde Mekke-i Mükerreme dışına çıkıp Hudeybiye denilen mevkii tutmuşlar, Resûl-i Ekrem’in Mekke-i Mükerreme’ye girmesine mâni olmaya karar vermişlerdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, (s.a.v.) kendilerine Hz. Osman’ı gönderdi, yüksek maksatlarını bildirdi; fakat, onlar yine razı olmadılar.

Mes’ûd-i Sakafî'nin oğlu Urve yolda Resûl-i Zî-şân Efendimiz’e uğramış, ashâb-ı kiram’ın hareketlerine dikkat etmişti. Urve, Mekkelilerin yanlarına gidince “Ey cemâat! Ben Kayser, Kisrâ ve Necâşî’nin dîvanlarında bulundum, birçok hükümdarlarla görüştüm. VAllahi ben Muhammed sallallâhu aleyhi vesellemin hakkında ashabının yaptığı hürmet ve itaatin mislini hiçbirinde görmedim. Bunlar öyle kolay kolay dağıtılacak bir cemiyet değil!” diyerek kendilerini uzlaşmaya teşvik etti. Mekkeliler Arab’ın fasîhlerinden Amr oğlu Süheyl’i Peygamber Efendimiz’e gönderdiler, nihayet on sene müddetle sulhe karar verildi ki buna Hudeybiye musâlahası denir.

Hudeybiye musâlahası esnasında Hz. Osman’ın Mekke-i Mükerreme’de şehid edilmiş olduğu şâyiası işitilince bütün ashâb-ı kiram toplandı, bir ağacın altında, ölünceye kadar mukavemet gösterip savaştan kaçınmayacaklarına dair Resûl-i Zîşân Hazretleri'ne söz verdiler. Buna Bî’atü'r-Rıdvan denilmiştir. Bu bî’ati yapan ashâb-ı kiramdan Allâhü Teâlâ Hazretleri razı olduğunu Fetih Sûresi’nin, 18. âyeti ile haber vermiştir.

Bu bîatten korkan Mekkeliler sulha razı oldular. Sulhdan sonra Mekke'nin fethini ve bütün fetihleri müjdeleyen Fetih Sûresi nazil oldu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/4.html)
Başlık: Hudeybiye Sulhunun Şartları
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2013, 11:12:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir mü’min (başına gelen) bir belâ sebebiyle din kardeşini tâziye (ve tesellî) ederse, Allâhü Teâlâ Sübhânehû kıyâmet gününde ona kerâmet elbisesini giydirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

5
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 22 Nisan 1429

Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)

Hudeybiye Sulhunun Şartları

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Mekkeliler ile imzaladığı Hudeybiye sulhunun başlıca şartları şunlardır:

1- Müslümanlar ile diğer taraf arasında on sene harp olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin malına, canına taarruz etmeyecek.
2- Müslümanlar bu sene Beytullâh'ı ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek sene üç günü geçmemek üzere Mekke-i Mükerreme’ye gelip Kâbe-i Muazzama’yı ziyaret edebilecekler. Bu üç gün içinde Mekkeliler şehir hâricine çıkacaklar.
3- Müslümanlardan Kureyş’e sığınacaklar olursa geri döndürülmeyecek, fakat onlardan müslümanlara sığınanlar geriye döndürülecek.
4- Müslümanlardan hac, umre veya ticâret için Mekke-i Mükerreme'ye geleceklerin canları, malları emniyet altında olacak, Kureyş tarafından Mısır’a, Şam’a geçip gitmek ve ticârette bulunmak üzere Medîne-i Münevvere’ye gelenlerin dahi canları ve malları emniyette bulunacak.
5- Kureyş’ten başka kabileler isterlerse müslümanların ve isterlerse Kureyş'in himayesine girebilecek.

Hudeybiye sulhunun ehemmiyeti pek büyüktür. Bunun bir kısım fâideleri şunlardır:

a) Ashâb-ı kiram harbe hazırlanmamışlardı, silahları noksandı. Bu musâlaha ile harbin önü alınmış oldu.
b) Harb edilse idi Ka'be’ye hürmetsizlik edilmiş olurdu. Bilhassa, Mekke-i Mükerreme’de bulunup da müslüman olduklarını korkularından saklayan bir kısım zayıf müslümanlar ayaklar altında kalabilirdi.
c) Mekkeliler, Medîne-i Münevvere’de kurulan İslâm hükûmetini o zamana kadar tanımıyorlardı. Bu sulh sayesinde tanımış oldular.
d) Müslümanlar, Kureyş’in taarruzundan emin olarak başka düşmanlarıyla uğraşmaya vakit buldular, başka taraflarda fetihler elde ettiler.
e) Birçok kabileler, müslümanlar ile serbestçe görüşerek Müslümanlığın yüksekliğini anlamış oldu, Müslümanlığı kabul edenlerin sayıları birdenbire pek çok arttı.

Hâsılı Hudeybiye musâlahası bir feth-i mübîn idi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/5.html)
Başlık: İmam-ı Azam'ın Nesebi ve İlim Silsilesi | Âlimin Düşmesi Âlemin Düşmesidir
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2013, 17:33:18

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muhakkak Allâh’ın nimetlerinin birtakım düşmanları vardır.” buyurdu. “Onlar kim” denildi. “Onlar, Allâh’ın insanlara fazlından verdiği şeylere hased eden kimselerdir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, İthâfu's-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

6
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 23 Nisan 1429

İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Vefatı (767)

İmam-ı Azam'ın Nesebi Ve İlim Silsilesi

İmam-ı Âzam’ın ismi Numan, babası Sâbit’tir. Hicrî 80 (M.699) târihinde Kûfe’de doğmuş, 150 (M.767) târihinde Bağdat’ta vefat etmiştir.

İmam-ı Âzam ilmi hocası Hammâd’dan, Hammâd hocası İbrahim Nehaî’den, İbrahim Nehaî hocası İmam Alkame’den, İmam Alkame hocası İbn-i Mesud’dan (radıyallâu teâlâ anhum); İbn-i Mesud da, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellemden, Resûlüllah aleyhi's-selâm da Cebrail aleyhi's-selâmdan almıştır. Cebrail aleyhi's-selâma Allâhü azimü’ş-şan emreylemiştir.

İmam-ı Âzam’ın Ashâb-ı Kiram’dan Enes İbn-i Mâlik, Abdullah İbnü Ebî Evfâ, Sehl İbn-i Said-i Ensârî Hazretlerini de görmek şerefine nail olmuşlardır. Bu cihetle kendisi tâbiîndendir.


Âlimin Düşmesi Âlemin Düşmesidir

İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri bir gün yolda yürürken bir çocuğun çamura düştüğünü gördü. İmam-ı Âzam Hazretleri ona “Bundan sonra düşmemek için daha dikkatli ol” dedi.

Çocuk “Ey Müslümanların imâmı! Benim düşmem çok mühim bir iş değildir. Tekrar ayağa kalkmam da kolaydır. Hem ben düştüğüm zaman yalnız başıma düşmüş olurum. Ancak senin düşmenle bütün âlem düşmüş olur. Senin tekrar ayağa kalkman da gerçekten zor olur.” dedi.

İmam-ı Âzam (rh.) çocuğun bu sözleri üzerine ağladı. Çocuğun böyle ince fikir, akıllı ve zeki oluşuna hayret etti. Sonra da talebelerine dedi ki “Karşınıza, benim delilimden daha açık bir delil çıkarsa, benim tam anlayamadığım bir şeyi siz anlarsanız öylece amel ediniz. O zaman beni taklid etmeyiniz.”

İşte bunun üzerine talebelerinden İmam Ebû Yûsuf (rh.), İmam Muhammed (rh.) ve diğer talebeleri bazı fıkhî meselelerde hocalarından farklı görüş beyan etmişlerdir. İmam-ı Âzam Hazretlerinin böyle yapması, onun ne kadar insaflı ve verâ sahibi (şüpheli şeylerden uzak) olduğunun delilidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/6.html)
Başlık: En Hayırlı Kadınlar | Fıkra Gibi: Onu Hayvanlar Bile Yemez
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2013, 10:28:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“En hayırlı hanım, kendisine baktığın zaman seni mesrûr eder, emrettiğin zaman itaat eder, yokluğunda, ırzını ve malını muhafaza eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

7
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 27 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 24 Nisan 1429

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)

En Hayırlı Kadınlar

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kadında dört huy kemâle erdiği vakit, her türlü hayırlı huyda kemâle ermiş olur. Ben de onun cennet ehlinden olacağını ümîd ederim:

Birincisi: Beş vakit namazı vakitlerinde kılar, Allâhü Teâlâ'nın râzı olduğu ve ona itâat olan her husûsta kocasına itâat eder. Muhakkak kadının kıyâmet günü ilk suâl olunacağı şey namaz ve kocasının hakkı, kocasının ondan razı olup olmadığı ve kocasına itâat edip etmediğidir. Zira bu onun için senenin tamamını oruçlu ve her geceyi de namazda geçirmesinden daha hayırlıdır.

İkincisi: Dilini yalan, iftirâ, gıybet, boş sözler ve nankörlük olan sözlerden korumasıdır. Kadının kocasına: “Senden hiç hayır görmedim” gibi sözleri nankörlüktür.

Üçüncüsü: Zâhide olması; altın, gümüş, ipek elbise, övünme elbiseleri gibi dünyâ zînetine, süslerine rağbet etmediği gibi evinin eşyâsında da aşırıya gitmemelidir.
Kadında bu huy kemâle ererse onun kıldığı iki rek’at (nâfile) namaz, dünyânın diğer bütün kadınlarının kılacağı bin rek’at (nâfile) namazdan daha fazîletli olur.

Dördüncüsü: Başına gelen belalara ve karşılaştığı kıskançlık hallerine sabretmektir ki bunda onun için Allâh yolunda cihâd edenin mükâfatı vardır.”


Fıkra Gibi: Onu Hayvanlar Bile Yemez

1940’lı yıllarda o zamana kadar hiç köyünden çıkmamış bir adam bir işi için otobüsle seyahate çıkar. Otobüsün penceresinden çevresine bakarken tarlalarda başıboş dolaşan hayvanların yeşil bitkileri yemediğini görünce şaşırır. Yanındaki yaşlı adama sorar:

Bey amca, bu hayvanlar bu bitkilere neden dokunmuyorlar. Bizim orada olsa tarlanın altını üstüne getirirlerdi. Adam gülerek:

Evlad, dedi, sen o tarlalardaki bitkilerin ne olduğunu bilmiyorsun, galiba.

Evet, bilemedim.

Ona tütün derler, insanların onun yapraklarından sigara yapıp içtiklerine aldanma. Onu hayvanlar bile yemezler...


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/7.html)
Başlık: En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
Gönderen: Mücteba - 08 Mayıs 2013, 10:45:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ nezdinde sözlerin en sevimlisi dörttür: Sübhânallâh, velhamdülillâh ve Lâilâhe illallâhu, vallâhü ekber.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

8
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 28 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 25 Nisan 1429

İkinci Dünya Savaşı'nın Sona Ermesi (1945)

En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs'a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

“Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rek’at namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh namazı 4 rek’attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur:

“Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm.”

Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce),
10 kere, zamm-ı sûreden sonra,
10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)
10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),
10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)
10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),
10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir.

İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rek’atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra salli ve bârik, üçüncü rek'ate kalkınca önce sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir.   (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat) (http://www.sadakat.net/muhtasar-lmihal/478-tesbih-namaz.html)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/8.html)
Başlık: Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır - Tam Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2013, 16:30:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan duâlar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci (yani berât) gecesi ve bayram geceleri.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

9
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 29 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 26 Nisan 1429

Sultan Sencer'in Vefatı (1157) • Osman Gazi'nin Doğumu (1258)

Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Receb ayı Allâh’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” buyurdular.

Receb ayı, günahları terk içindir. Şaban Allâh’ın ahdine vefa ve amel içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir.

Receb tevbenin kabûlüne, Şabân şefâate, Ramazan ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayı yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb (kabul) olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! ‘Receb Allâh'ın ayıdır’ ne demektir,” diye sorulunca "Receb Allâh'ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır... Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir. Bu ayda Allâh, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.
Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur: Onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar."

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: “Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” deyince “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır, ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma” buyurdular.


Tam Güneş Tutulması

Yarın (10 Mayıs Cuma) günü “Tam Güneş Tutulması” meydana gelecektir. Avustralya, Yeni Zelanda, ve Orta Pasifik Okyanusundan tam olarak görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.  

Tutulmanın büyüklüğü: 0.9544
Başlangıcı: 11 Mayıs 2013, 01.30 (Türkiye yaz Saati)
Tutulmanın ortası:11 Mayıs 2012, 03.25
Tutulmanın Sonu: 11 Mayıs 2012, 05.19


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/9.html)
Başlık: Receb-i Şerîf | Receb Ayı İctimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 10 Mayıs 2013, 10:25:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 30 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 27 Nisan 1429

Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)

Receb-i Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Receb Ayı İctimâ'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Recep ayı ictimâ‘ı bugün 10 Mayıs Cuma günü Türkiye saati ile 03.29’de.

Ru’yet ise yine bugün (10 Mayıs Cuma) Türkiye saati ile 20.38’dedir. Hilâl’in görüldüğü yerler: İtalya’nın batısı, İspanya, Afrika kıtasının kuzey batı taraflarındaki adalar, Fas, Cezayir, Tunus, Atlas okyanusunun orta kesimi ile Amerika kıtasının kuzey ve güney uçları hariç tamamı.
Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Arap yarımadasından görülemeyecektir.
Hilâlin görüldüğü günü takip eden 11 Mayıs Cumartesi günü de Recep ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/10.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2013, 16:13:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ, istiğfâra devam eden kimse için her darlıkdan bir çıkış yolu, her sıkıntısında da ondan kurtuluş yolu yaratır ve onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 1 Receb 1434 - Rûmî: 28 Nisan 1429



Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi,  teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/11.html)
Başlık: Fıkıh: Öşür
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2013, 05:29:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sadaka maldan (bir şey) eksiltmez. Affetmekle ancak kişinin şerefi artar ve bir kimse Allah için mütevâzı (alçak gönüllü) olursa muhakkak Allâhü Teâlâ onu yükseltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 2 Receb 1434 - Rûmî: 29 Nisan 1429

Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu (1868) • Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)

Fıkıh: Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen):

“Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd'dir.” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur veya çay, ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar ile, dolablar ile hayvanlar ile, satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleriyle sair masraflar bundan çıkarılmaz.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken; arâzide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.

Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri yağlı maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.

Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, (o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan) da öşür vermek lâzımdır.

Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa İmâm-ı A'zam buyuruyor ki: Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/12.html)
Başlık: Zekâtı Verilmeyen Mal - Yemeklerde Bazı Püf Noktaları - İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2013, 10:37:09

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Altını ve gümüşü toplayıp da Allah yolunda sarfetmeyenleri (zekâtlarını vermeyenleri), artık onları acıklı bir azâb ile müjdele.”
(Tevbe Sûresi, âyet 34)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 3 Receb 1434 - Rûmî: 30 Nisan 1429



Zekâtı Verilmeyen Mal

Zekâtlarını vermeyenlere nasıl bir azab edileceği şu hadîs-i şerîfte bildirilmiştir:

"Kim ki Allâhü Teâlâ kendisine mal verir de, o malın zekâtını vermezse, kıyâmet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için çok zehirli erkek bir yılan suretine konulur. Bunun iki gözü üstünde (vahşet alameti olarak) iki nokta vardır. Bu azgın yılan, kıyâmet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzı ile sahibinin çenesini iki tarafından yakalar ve “Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim.” der.

Sonra Resûlullah (s.a.v.) şu âyeti okudular:

“Allâh’ın fazlından kendilerine bahşettiği şeyde (Allah yolunda harcamak hususunda) cimrilik edenler, zannetmesinler ki bu hareketleri kendileri için hayırdır. Hayır, o, onlar için bir şerdir, yarın kıyâmet günü o kıskandıkları mal boyunlarına dolanacak. Kaldı ki göklerin ve yerin mîrâsı hep Allâh'ındır ve Allah her ne yaparsanız haberdârdır.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 180)  

Yemeklerde Bazı Püf Noktaları

• Çorba ve yemeklerde yağ kızartılmaz. Kızartılmış yağ sağlığa zararlıdır.
• Beyaz çorbalarda un fazla kavrulmaz. Sarı renk vermek için biraz havuç rendelenir.
• Salçalı çorbalarda un ve salça güzel kavrulursa çorbanın rengi ve tadı güzel olur.
• Terbiye esnasında un topaklaşmasın diye yoğurt ve yumurta suyla çırpılır, sonra un ilave edilir.
• Kemik suyu için kemikler kırılıp akşamdan soğuk suda bırakılarak kanı akıtılırsa çorba hem kokmaz, hem berrak olur.
• Kef (kaynayan yemeğin üzerinde biriken köpük)ler mutlaka alınmalıdır  

İsimlerimiz: Erkek: Hüseyin, Kız: Hüsniye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/13.html)
Başlık: Hz. Ali (k.v.) Ve Hz. Muâviye (r.a.) - Şeyhulislâm Refîk Efendi
Gönderen: Mücteba - 14 Mayıs 2013, 16:34:07

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yâ Bilal, infak et (Allah yolunda harca), korkma, Allah malını azaltmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 4 Receb 1434 - Rûmî: 01 Mayıs 1429

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)

Hz. Ali (k.v.) Ve Hz. Muâviye (r.a.)

İmam Ahmed bin Hanbel rivayet eder: Bir adam Hz. Muaviye'den bir şey sordu. Hz. Muaviye, ona,

“Bunu Hz. Ali’den sor, çünkü o daha bilgilidir.” dedi.

Adam Hz. Muaviye’ye, “Ey mü’minlerin emiri! Senin vereceğin cevap, onun vereceği cevaptan daha sevimlidir.” deyince, Hz. Muaviye,

“Kötü bir şey söyledin. Gerçekten öyle bir kimseyi küçük gördün ki, Resûlullah (s.a.v.), onu ilimle övüp değerlendirdi. Yemin ederim ki, Resûlullah (s.a.v.), ona hitap ederek,

“Senin bana yakınlığın, Harun'un Musa'ya yakınlığı rütbesindedir. Şu kadar ki, benden sonra peygamber yoktur.” buyurdu.

Hz. Ömer, bir mesele olduğu vakit, Hz. Ali’ye sorar, onun söylediği ile amel ederdi.” dedi.


Şeyhulislâm Refîk Efendi

Bosna’nın Çelebipazarı kasabasındandır. 1839’da İstanbul’a gelmişti. Bütün ilimlerde, bilhâssa fıkıh tahsîlinde ciddî bir azim ve gayreti vardı.

1845 senesinde fetvâ emîni, 1858’de Anadolu Kazaskeri oldu.

1860’da Ravza-i Mutahhara kapısına Peygamber Efendimiz’in “Salâtün fî mescidî hâzâ…”: “Benim şu mescidimde kılınan namaz -Mescid-i Harâm müstesnâ- başka yerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir.” hadîs-i şerîfinin yazılmasını teklîf etti. Ulemâ ve Sultân Abdülmecîd Hân bunu çok güzel buldular ve yazdırdılar.

1866'da Meclis-i Ahkâm-ı Adliye azası oldu ve o sene Hacca gitti. Dönüşünde 9 Ağustos 1866'da Şeyhulislâm oldu. 20 Nisan 1871 Muharrem’inde 59 yaşında vefât etti.

Merhûm gâyet afîf, nezîh ve hayır sâhibi bir zât idi. Cevdet Paşa merhûm defni esnâsında “Fıkıh hazinesini buraya defnediyoruz.” demiştir. Mühründe “Ni’me’r-Refîk Muhammed” kazılı idi.

Fetâvâ-yı Feyziye’nin nakillerini muhtevî kıymetli ve matbû bir eseri vardır.  Rahimehullâh


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/14.html)
Başlık: Sünnet'in Ehemmiyeti - Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2013, 09:46:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sabah namazının iki rek’at (sünnet)i, dünyâdan ve dünyâda olan her şeyden daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 5 Receb 1434 - Rûmî: 02 Mayıs 1429

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)

Sünnet'in Ehemmiyeti

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
“Sizin aranıza iki şeyi bıraktım ki onlardan sonra dalalete (sapıklığa) düşmezsiniz. O iki şey Allâh’ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnetimdir..”

Şu âyet-i kerîmeler de bu manayı ifade eder. (meâlen):
“Her kim Allâh’ın Rasülüne itaat ederse Allâh’a itaat etmiş olur.” (Nisa sûresi, âyet 80) ve
“Muhakkak ki (Habibim) sana bîat edenler sırf Allah'a bîat ederler.” (Fetih sûresi, âyet 10)  

Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.
Secdeden kalkıp bir defa “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur.
Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir:
“Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”, 25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/15.html)
Başlık: Regâib Kandili | Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Eşsiz Şecâati
Gönderen: Mücteba - 16 Mayıs 2013, 10:24:47

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 6 Receb 1434 - Rûmî: 03 Mayıs 1429

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)

Regâib Kandili

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili'dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be'de ve onun etrâfında toplanır.
Cenâb-ı Hak hâllerine muttali' olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz.’ buyurur.
Onlar da 'Ey Rabb’imiz! Senden isteğimiz Receb ayında oruç tutanları bağışlamandır.' derler.
Allâhü Teâlâ “Bağışladım” buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin Âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gecedir.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.


Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Eşsiz Şecâati

Peygamber-i Âlî-şân Efendimiz fevkalâde şecaatli ve kuvvetli idi. Birçok savaşlarda nice zırh giymiş kahramanlar firara mecbur kaldıkları halde Resûl-i Ekrem Efendimiz sebat ederdi. Bilhassa Uhud ve Huneyn harblerinde gösterdiği metanet ve şecaat her türlü tasavvurların üstündedir.

Bir defa Medîne-i Tâhire’nin hâricinden bir korkunç gürültü işitilmiş, düşman tarafından hücum edildiği sanılmıştı. Herkesten evvel Fahr-i Âlem Hazretleri kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve henüz başkaları gitmeye hazırlanırken kendisi gidip dönmüşler “Korkacak bir şey yok!” diye halkı teskin etmişlerdi.

Hz. Ali (k.v.) der ki: “Muharebelerde Resûl-i Ekrem kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Birçok defalar harp kızışıp başımız sıkıntıya gelince Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi vesellem)e sığınırdık.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/16.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Fevkalâde Nezâfeti | Nasihat Nasıl Tesirli Olur | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 17 Mayıs 2013, 10:23:54

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Ey Habibim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur ve Rahim’dir.” (Âl-i İmrân sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 7 Receb 1434 - Rûmî: 04 Mayıs 1429

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)

Resûl-i Ekrem'in Fevkalâde Nezâfeti

Peygamber-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) nezâfete, temizliğe pek çok riâyet ederdi. Onun cismen nezâfetleri fevkalâde olduğu gibi sîreten nezâfetleri de her türlü tasavvurun fevkindeydi. Hattâ “Nezâfete; temizliğe ziyadesiyle riâyet ediniz. Hak Teâlâ İslâm dinini nezâfet üzerine bina kılmıştır, cennete ancak nezâfeti olanlar girecektir.” diye buyurmuştur.

Mübarek vücutlarında yaratılıştan pek güzel bir râyiha (koku) vardı. Maamâfih, bazan güzel koku da kullanırdı.


Nasihat Nasıl Tesirli Olur

Bir zatın emrettiği veya nehyettiği, yasakladığı şey, hakka ve maslahata uygun ise kabul edilmelidir. Velev ki kendisi sözüyle âmil olmasın. Bununla beraber bir emir ve nehyin ruhlara tesir edebilmesi için bu vazifeyi ifaya çalışan zat, şu beş vasfı haiz olmalıdır.

1. Bilgi sahibi bulunmalıdır. Çünkü bilgisiz kimse, bu irşat vazifesini güzelce yapamaz.
2. Söylediği şey ile kendisi de amel etmeli, yapmalıdır.
3. Bütün sözleriyle Allâhü Teâlâ’nın rızasını, müslümanların yükselmelerini gözetmelidir, bunu gaye bilmelidir.
4. Muhatapları hakkında şefkat göstermeli, irşat vazifesini rıfk ile yapmalı; yumuşak davranmalıdır.
5. Sabırlı ve hilim sahibi olmalı; hiddetten, şiddetten kaçınmalıdır.

Şunu da ilâve edelim ki: Avamdan bulunan kimselerin ilim ve irfan sahibi zatlara emir ve nehiyde bulunmaları uygun değildir. Böyle bir hareket, edebe aykırıdır, kendi haklarında bilmeksizin bir zarara sebep olabilir 

Atalar Sözü

• Her ziyan bir öğüttür.
• Çoğu zarar, azı karar.
• Sağlık varlıktan yeğdir.
• Kem söz, (kalp akçe) sahibinindir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/17.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2013, 15:06:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İmân yetmiş küsur şûbedir: En üst mertebesi, ‘Lâ ilâhe illAllah’ demek; en alt mertebesi ise insanlara eziyet, verecek şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imândan bir şûbedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 8 Receb 1434 - Rûmî: 05 Mayıs 1429

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)

İmanın Bazı Şûbeleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Îman yetmiş küsür şubedir. En aşağı mertebesi yoldan ezâyı gidermek, en üstünü de Lâ ilâhe illallâh demektir.

İmanın şubelerinden bazıları şunlardır:

Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek, abdeste devam etmek, cünüplükten gusletmek, Cuma günü gusletmek, sabırlı, şükredici olmak, şüpheliden sakınmak, hayâlı olmak,  Allâhü Teâlâ’yı zikretmek, insanlara eziyet etmemek, mazlûma yardım etmek, zulmü terk etmek, hakâret etmemek, gıybeti, nemîmeyi terk etmek, insanların gizli hallerini araştırmamak, izinsiz başkasının evine girmemek, gözünü harama bakmaktan korumak, ibret almak, hayrı gösteren sözleri dinleyip onunla amel etmek, sadakayı malının iyisinden vermek, kötü sözü terk etmek, ırzını (namusunu) muhâfaza etmek, diline sâhip olmak, tevbe etmek, tevekküllü olmak, huşûlu olmak, faydasız şeyleri terk etmek, faydalı şeylerle meşgûl olmak, boş söz söylememek; mukâvelelerini yerine getirmek, sözünü tutmak, iyilik ve takvâda yardımlaşmak, fenâlık ve düşmanlıkta yardımcı olmamak, daimâ doğru olmak, emri altındakilere iyiliği emredip fenâlıktan nehyetmek, insanların arasını düzeltmek, arabozuculuk yapmamak, mütevâzı ve yumuşak huylu olmak, ana babaya iyilik etmek, isyân etmemek ve onlara duâ etmek, merhametli olmak, büyüğe hürmet etmek ve şerefini korumak, küçüğe merhamet etmek, Allâh için sevmek, Allâh için buğzetmek, yalan sözü terk etmek, cemâatle namaza devam etmek, selâmı yaymak, hediyeleşmek, güzel ahlâka sarılmak ve kötü huylarını düzeltmeye çalışmak, sırrı saklamak, evlenmek, âile efradını sevmek, güzel kokuyu sevmek, Ensâr’ı sevmek ve Allâh’ın haramlarını büyük bilmek, mümin kardeşine silah çekmemek, ölüyü techiz ve tekfîn etmek, cenâze namazlarını kılmak, hastayı ziyâret etmek, ezâyı kaldırmak, kendisi için sevdiğini diğer müminler için de sevmek, Allâhü Teâlâ ve Resûlü kendisine her şeyden daha sevgili olmak, küfür olan hallere düşmeyi hoş görmemek.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/18.html)
Başlık: Ana-Baba'ya İyilik Etmek | Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Mayıs 2013, 06:12:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ancak kendisine ibadet etmenizi ve ana babaya iyilik yapmanızı Rabb’in kat’î olarak emretti. Senin yanında onlardan biri veya ikisi de ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara öf -bile- deme ve onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.” (İsrâ Sûresi, âyet 23)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 9 Receb 1434 - Rûmî: 06 Mayıs 1429

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)

Ana-Baba'ya İyilik Etmek

Allâhü Teâlâ, Nisa Sûresi’nin 36. Âyet-i Kerîme’sinde (meâlen):
“Hem Allâh’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, sonra babaya anaya ihsan edin…” buyurmuş, kendisine ibadet ve kulluk vazifesini yaptıktan sonra, ana babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir.

 “Rasûlullah (s.a.v)'e bir adam geldi ve,

“Ey Allâh’ın Rasûlü, kendisine güzelce (iyilik ederek) dost olmama en layık insan kimdir.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Annendir” buyurdu. Adam “Sonra kim” dedi. “Yine annendir”,

“Sonra kim” “Yine annendir” buyurdu. Tekrar adam “Sonra kim” deyince, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) “Babandır” cevabını verdi.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), üç kere ‘annene’ buyurarak iyiliğin önce anneye yapılması gerektiğini beyan ettikten sonra dördüncüde “Babaya iyilik ediniz.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Rabb’in rızası babanın rızasında; Rabb’in gadabı, babanın gadabındadır.”
• “Bir çocuk babasının hakkını, ancak onu köle olarak bulup sonra da satın alarak azad etmekle ödeyebilir.”

“Üç dua hiç şeksiz kabul olunur; Mazlumun duâsı, müsafirin duâsı ve anne-babanın evladına duâsı.” buyruldu. 

İbn-i Abbas (r.anhümâ) buyurur ki: “Anne-baban ile beraberken, sert ve haşin olan efendisine karşı; zayıf, hakir ve kabahatli olan köle gibi ol.”

Beyit:

Ana başa tac imiş, her derde ilac imiş,
Bir evlat pîr olsada anaya muhtac imiş.

(Lâ edri)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/19.html)
Başlık: İlmihal: Farz Üç Nevidir | İmanı Hayatın Sonuna Kadar Muhafaza Şarttır | İsimler
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2013, 10:14:40

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde kişi, kazandığı malın helâl mi, haram mı olduğuna hiç aldırış etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 10 Receb 1434 - Rûmî: 07 Mayıs 1429

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)

İlmihal: Farz Üç Nevidir

Dâimî farz, muvakkat farz, farz-ı kifaye.

Dâimî farz: Amentünün altı maddesini bilmek ve daima inanmak daimî (devamlı) farzdır.

Muvakkat farz: Vakti geldikçe işlediğimiz farz amellerdir. Vakti geldikçe kılınan beş vakit namaz, Ramazan ayı tutulan oruç gibi.

Dâimî farz ve muvakkat farz farz-ı ayındır.

Farz-ı Kifâye: Müslümanlardan bazısının yapması ile diğerlerinden sakıt olur; selâm almak ve selâm vermek gibi.


İmanı Hayatın Sonuna Kadar Muhafaza Şarttır

İmanın ahiret azabından kurtarması ve ebedi saadete ulaştırması için son nefese kadar devam etmesi lazımdır. Çünkü itibar sonadır.

İmanını hayatının sonuna kadar muhafaza edemeyen kimseye, daha önceki imanı asla fayda vermez.

Bir kimse senelerce sahih bir imana sahip olduğu halde hayatının sonunda ölümü görmeden önce bir sebeple imandan çıksa ebedî azaba müstehak olur, daha önceki imanı, yaptığı ibadet ve taatı kendisine bir fayda vermez.

Bunun aksine, bütün günleri küfür ve günah ile geçmiş bir kimse hayatının sonunda iman etse ve îman üzere vefat etse ebedî saadete kavuşur, daha önce işlediği küfür ve günah kendisine zarar vermez.

İmanı yok edecek birçok sebep bulunduğundan imanı muhafaza etmek çok müşkildir.

Her müslüman daima imanını muhafaza için gayret etmeli, kendisini bu ebedî saadetten mahrum bırakacak hareket ve sözlerden son derece uzak durmalıdır.

Şayet kendisinden imana aykırı bir hal sudur edecek olursa derhal tecdidi iman ile; yeniden iman tevbe ve istiğfarda bulunmalı, her zaman korku ile ümit arasında bulunmalıdır.  

İsimlerimiz: Erkek: İsa, Kız: Merve


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/20.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2013, 11:03:13

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlan.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 11 Receb 1434 - Rûmî: 08 Mayıs 1429

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi,  teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/21.html)
Başlık: İtikadda ve Amelde Mezhebler | Beyit
Gönderen: Mücteba - 22 Mayıs 2013, 11:20:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“… Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.”
'O hangi fırkadır, yâ Resûlallâh?' diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 12 Receb 1434 - Rûmî: 09 Mayıs 1429

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)

İtikadda ve Amelde Mezhebler

Sahih ve makbul inançların neler olduklarını İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu'l-Hasen Eş’arî Hazretleri Kur’ân-ı Kerim’den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır:

Bu iki büyük islâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır. Bu iki imamın yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid’atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde ya İmam Mâturidî’yi veya İmam Eş'arî’yi takip ve taklit etmelidir. “Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur’ân ile Sünnet’e bakarım...” diye konuşanlar büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet’in dışına çıkmışlardır.

Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında “Mutlak müçtehitler” yetişmiş, bu büyük zatlar Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir. Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında ‘amelde mezheb’ olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler: Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî’dir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.

Beyit:

Kime kim Ka’be nasib olsa Hüdâ rahmet eder,
Her kişi hanesine sevdiğin dâvet eder. (Nahîfî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/22.html)
Başlık: Ölü ve Diri, Başkasının Amelinden Faydalanır
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2013, 10:25:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere iken yardım isteyen biri gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden veya arkadaşından kendisine gelecek duâyı bekler. Duâlar kendine ulaşınca, dünyâ ve içindekilerin kendisinin olmasından daha çok sevinir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 13 Receb 1434 - Rûmî: 10 Mayıs 1429

Dandanakan Zaferi (1040)

Ölü ve Diri, Başkasının Amelinden Faydalanır

Müslüman, başkasının bağışladığı amellerden, hayırlardan faydalanır. Bu sünnet ve icma ile sabittir. Sadece kendi yaptıklarının kendisine faydası olur diyen kimse icmâ'a ve sünnete muhalefet etmiş olur. Bu ise batıldır.

Çünkü;
• İnsan, başkasının yaptığı duanın faydasını görür. İşte bu, başkasının yaptığı amelin faydası demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mahşerde hesabın kolay olması, cennete girmeleri ve cehennemden kurtulmaları için Müslümanlara şefaat edecektir.
• Peygamberler ve sâlih müminler şefaat ederler.
• Melekler yeryüzündekilere dua ve istiğfar ederler.
• Allâhü Teâlâ, dilerse hiç hayır işlemeyen bir mümini, sırf rahmetiyle cehennemden azad eder.
• Mü’minlerin çocukları, babalarının işlediği amellerle cennete girerler.
• Ölünün, verilen sadakalardan fayda gördüğü Hadîs-i şerîf ile sabittir, bunda icma vardır.
• Ölmüş bir kimse adına, velisi hac yapsa ölüden farz hac düşer.
• Herhangi bir borçlu kişinin borcunu başka bir kimse öderse o kimse borcundan kurtulur.
• Birine borçlu olan veya haksızlık eden kimse, malın sahibi alacağını ve hakkını helâl etmekle mes’ûliyetten kurtulur.
• Sâlih komşu, hayatta iken de komşularına faydalı olduğu gibi ölünce de kabir komşularına faydalı olur.
• Bir kişi zikir meclisine başka bir maksatla gelse -zikir halkasına oturmasa bile- rahmete kavuşur, zikirden istifade eder.
•  Ölü için kılınan cenaze namazı ve yapılan dua ölüye fayda verir.

Bütün bunlar başkasının amelleri ile fayda elde etmektir. Bunun sayılamayacak kadar misalleri vardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/23.html)
Başlık: İslam Tarihi: Hz. Ka'bü'l-Ahbâr (r.a.) | Yarıgölgeli Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 24 Mayıs 2013, 10:32:04

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlardan utanmayan Allâhü Teâlâ’dan da hayâ etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 14 Receb 1434 - Rûmî: 11 Mayıs 1429

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040) • Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)

İslam Tarihi: Hz. Ka'bü'l-Ahbâr (r.a.)

Tâbi’înin büyüklerinden olup Resûlullâh Efendimiz zamanına yetişmiş, lâkin Hz. Ebû Bekir yahut Hz. Ömer zamanında Müslüman olmuştur. Medîne’ye gelmiş, sonra Şam tarafına giderek Hımıs’da hicrî 32’de Hz. Osmân zamanında vefât etmişdir. İsmi Ka’b bin Mâti’dir.

Abbâs (r.a.) Hazretleri ona:
“Sen Resûlullâh zamanına ve Hz. Ebûbekir zamanına yetişmene rağmen niçin geç Müslüman oldun?” deyince şöyle cevap vermiştir:

“Pederim bana Tevrât’tan bazı şeyler çıkarıp yazarak, sen bunlara çalış, dedi ve diğer kitaplarını mühürleyip kaldırdı. Bana da mührü bozmamam üzere babalık hakkı ile söz verdirdi. Ben İslâm dinini duyduğumda, ‘Acabâ pederim benden bazı ilimleri gizlemiş midir?’ deyip o kitapları açtım. Gördüm ki orada Resûlullâh aleyhisselâm ve onun ümmetinin vasıfları aynen yazmaktadır. Hemen gelip Müslüman oldum.” demiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’den mürsel olarak, ve Hz. Ömer, Suheyb ve Âişe (r.anhüm)’den hadîs rivâyet etmiştir.

Kendisinden de Ashâb’dan İbn-i Ömer, Ebû Hüreyre, İbn-i Abbâs, İbn-i Zübeyr, Muâviye (r.anhüm), Tâbiînden ise Ebû Râfi’, Mâlik, İbn-i Ebî Âmir ve Saîd bin Müseyyeb; Tebe-i Tâbiîn’den ise Atâ, Abdullâh bin Damra, Abdullâh bin Rebâh ve diğerleri (r.anhüm) hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir.  

Yarıgölgeli Ay Tutulması

Yarın (25 Mayıs Cumartesi) “Yarıgölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Amerika kıtası, Güney Afrika cumhuriyeti ve Afrika kıtasının batı kesimi, atlas okyanusunun tamamındaki adalar, Avrupa kıtasından gözlenecektir. Bu tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan ise görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 0.9335’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 25 Mayıs 2013 06.53 (Türkiye Yaz Saati)

Tutulmanın ortası: 25 Mayıs 2013       07.11

Ay’ın gölgeden çıkışı: 25 Mayıs 2013  07.26  


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/24.html)
Başlık: "Kulum Bana Ancak Nafilelerle Yaklaşır"
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2013, 01:58:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulum, farzları edâ etmekle benim azabımdan kurtulur. Kulum bana (benim rahmetime) ancak nâfilelerle yaklaşır.”
(Hadîs-i Kudsî, İhyâu-Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 15 Receb 1434 - Rûmî: 12 Mayıs 1429

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)

"Kulum Bana Ancak Nafilelerle Yaklaşır"

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu ki:

Teheccüd namazı da bu yolun zarûriyyâtındandır. Bir zaruret olmadıkça terk etmemeye gayret etmek lazımdır...

Gecenin sonunda uyanabilmek (o vakti ihya etmek) için, yatsı namazını kılıp faydasız şeylerle meşgul olmadan gecenin evvelinde hemen uyumak lazımdır.

Bu vakitte, istiğfar ve tevbe etmek, iltica ve tazarruda bulunmak, isyan ve günahlarını hatırlamak, noksanlarını, ayıplarını hatırlamak, âhiret azâbından ve ebedî azâbdan korkmak ganîmet bilinmelidir. Allâhü Teâlâ’dan af ve mağfiret istemeli ve yüz defa “Estağfirullâhe’l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu’l-kayyûm ve etûbu ileyhi sübhânehû” kelimelerini kalben teveccüh ederek diliyle söylemelidir.

Bu istiğfarı ikindi namazını kıldıktan sonra da -abdestli veya abdestsiz- yüz defa aynı şekilde hiç ihmal etmeden söylemelidir. Hadîs-i şerîfte  “Amel defterinde çok istiğfâr bulunan kimseye müjdeler olsun!” buyrulmuştur.

Eğer kuşluk namazını kılmak mümkün olursa, bu çok büyük bir nimettir. İki rek’at bile olsa, devamlı olarak bunu kılmaya gayret etmelidir. Kuşluk namazı, teheccüd namazı gibi en fazla on iki rek’attir. Vaktin ve hâlin îcâbına göre kılınanı da ganîmettir.

Her farz namazdan sonra Âyetü’l-kürsî’yi okumağa gayret etmelidir. Hadîs-i şerîfte “Kim her farz namazdan sonra Âyetü'l-kürsî'yi okursa, cennete girmesine yalnız ölüm mâni olur.” buyrulmuştur.

Yine beş vakit farzdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânellâh’, otuz üç kere ‘Elhamdülillâh’ ve otuz üç kere de ‘Allâhü Ekber’ deyip aded yüze tamam olması için de bir kere ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ küll-i şey’in kadîr’ denilmelidir.

Yine her gün ve gece yüz defa “Sübhânallâhi ve bi-hamdihî” demeye devam etmelidir. Zira bunda çok büyük sevab vardır.” (Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3/17) 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/25.html)
Başlık: Resûlullâh'ın Ciğerpâresi: Hazret-i Fâtıma | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2013, 02:15:35

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Kızım) Fâtıma, iffet ve namusunu muhafaza etmiştir. Allâhü Teâlâ iffet ve namusunu muhafaza etmesi sebebiyle kendisini ve zürriyetini cennete koyar.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 16 Receb 1434 - Rûmî: 13 Mayıs 1429

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)

Resûlullâh'ın Ciğerpâresi: Hazret-i Fâtıma

Peygamber Efendimiz’in  (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve en sevgilileri olup annesi Hz. Hadîce (r.anhâ) validemizdir.

Hz. Fâtıma, nûrânî yüzlü olup mübarek yüzü ay gibi parladığından kendisine “Zehrâ”  denilmiştir.

Hz. Âişe (r.anhâ), “Ben karanlık gecede Hz. Fâtımanın yüzünün aydınlığı ile iğneye iplik geçirirdim.” demişlerdir.

Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Bir vakit namazını bile geçirmemiştir.

Lakaplarından biri de Betül’dür. Kesilmek manâsında olan bu kelime, onun dünyadan kesilip daima hakka yöneldiğine işarettir.

Hazret-i Fâtıma’ya, torunu ve Hazret-i Hüseyin'in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Ali (k.v.) ile hicretin ikinci senesinde Zilhicce ayında evlendiler.

Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlardan üçü erkek, ikisi kızdır.

Kızları Ümmü Gülsüm ve Zeyneb’tir.

Erkek olanlar ise Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Muhsin’dir. Muhsin henüz çocuk yaşta vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) nesli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Fâtıma'nın güldüğü görülmemiştir.

Hz. Ümmü Seleme anlattı: Hz. Fâtıma ölüm hastalığına tutulduğu bir gün gusledip yeni elbiselerini giyindi, sağ elini yanağı altına koyup kıbleye dönerek sağ yanı üzerine yattı. Sonra Hakk'ın rahmetine kavuştular. Radıyallâhu Teâlâ anhâ.

İsimlerimiz: Erkek: Ali, Kız: Fâtıma


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/26.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Mübarek Ahlâkı | Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 27 Mayıs 2013, 02:47:44

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh (s.a.v.) hayırda, bereketli yağmurlara sebeb olan rahmet rüzgârlarından daha cömert idi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 17 Receb 1434 - Rûmî: 14 Mayıs 1429

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)

Resûl-i Ekrem'in Mübarek Ahlâkı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ahlâkı tamamen Kur’ân-ı Kerîm’e uygun idi; yani Kur’ân-ı Mübîn’in gösterdiği güzel huyların mükemmel bir mecmuasından ibaret bulunuyordu. Onun kadar güzel ahlâka sahip bir zât görülmemiştir. Bunun içindir ki, hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;
 “Şüphe yok ki sen pek büyük ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun.” (Kalem Sûresi, âyet 4) buyurulmuştur.

Bir hadîs-i şerîfte de; “Ben mekârim-i ahlâkı, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurulmuştur.


Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye (açı) farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneşe göre pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir. Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/27.html)
Başlık: Dilenmek | Sağlık: Çocuklarda Diş Temizliği
Gönderen: Mücteba - 28 Mayıs 2013, 02:44:12

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim kıbleye hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 18 Receb 1434 - Rûmî: 15 Mayıs 1429

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348) • Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)

Dilenmek

Müslümanlarca dilenme esasen bir kazanç yolu değildir. Az çok kazanmağa gücü yeten her müslüman için istemek, dilenmek haramdır. Şu kadar var ki kazanmaktan tamamen âciz olan bir kimse için dilenmek lâzım gelir. Böyle âciz bir kimse, dilenmeyi bırakıp da açlıktan ölecek olsa günaha girmiş olur. Bir hadîs-i şerîfte:
“Dilenmek, kulun en son kazancıdır.” buyurulmuştur.

Bir fakir, istemekten de âciz bir halde bulunursa onun halini bilen herhangi bir müslüman için ona bizzat kendisi veya başka bir kimse vasıtası ile yemek yedirmesi, onun hayatını kurtarması îcabeder. Bu yapılmazsa bunu bilen müslümanlar günahta ortak olurlar.

Bir kimse yalandan fakir ve muhtaç olduğunu söyleyerek, sâlih, âlim veya şerîf görünerek insanlardan bir şeyler istese, aldığı şeyler kendisine haram olur.

Kapıya gelen dilenci azarlanıp kovulmamalı, bir şey verilmeyecekse “Allah seni de bizi de rızıklandırsın” deyip yumuşaklıkla gönderilmelidir.

Sadaka verilenden duâ, teşekkür ve övgü gibi bir karşılık beklememeli, mükâfâtı Allâh’dan ummalıdır. Bizzat kendi eliyle vermelidir. Sadakayı helâlinden vermelidir.

Zengin olduğu bilinmedikçe yahut eline geçeni günaha harcamadıkça insanlardan ısrarla sadaka isteyen ve eline geçeni israf eden kimseye sadaka vermekte bir beis yoktur. İhtiyâcını gidersin niyetiyle verildiğinden ecir kazanılır.

Sokaklarda Kur’ân okuyarak yahut tesbih ile dilenene vermek mekruhdur. Bu fiilini terk ettirmek için ona vermemelidir.


Sağlık: Çocuklarda Diş Temizliği

Bebeğin dişleri temiz bir tülbent veya gazlı bez ile silinmeli, 1-1.5 yaşından sonra da yumuşak bir diş fırçası kullanılmalıdır. Alışkanlık kazandırmak için çocukların eline 2 yaşından sonra diş fırçası verilebilir.

2.5 yaşından itibaren minicik bir parça diş macunu fırça üstüne konulabilir. Fakat macun katiyen yutulmamalıdır. Çocuklar diş fırçalamayı alışkanlık edip kendi başına yapabilene kadar ebeveyni tarafından takip edilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/28.html)
Başlık: Tesbîh ve Tekbîrle Fetholunacak Şehir: İstanbul | "Dünya Sevgisi ..."
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2013, 03:55:08

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 19 Receb 1434 - Rûmî: 16 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)

Tesbîh ve Tekbîrle Fetholunacak Şehir: İstanbul

Sahîh-i Müslim’de rivâyet edilen hadîs-i şerîfte Resûlullâh Efendimiz, Kostantiniyye'nin fethi hakkında buyurdular:

“Ey Ashâbım, bir tarafı karada, bir tarafı denizde olan şehri bilir misiniz?”. “Evet Yâ Resûlallâh”, dediler.

“O şehre Benî İshâk’dan yetmiş bin nefer gazâ etmedikçe kıyâmet kopmaz. Oraya vardıklarında silah ile harbetmezler, ok da atmazlar. “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, denizde olan tarafı düşer. Sonra ikinci olarak “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, diğer tarafı düşer. Sonra üçüncü defa “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, şehir fetholunup girerler…

Diğer Hadîs-i şerîf'de buyuruldu:

“Muhakkak ben bir şehir bilirim ki onun bir tarafı denizde, bir tarafı karadadır. Müslümanlar onu fethetmek için gelirler. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh” derler, kara tarafı düşer. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh” derler, deniz tarafı düşer. Müslümanlar onu tesbîh ve tekbîr ile fethederler.”

"Dünya Sevgisi Bütün Hataların Başıdır"

Ebû Ümâme el-Bâhilî’den (r.a.) rivâyet olundu: “Allâhü Teâlâ Muhammed aleyhisselâmı insan ve cinlere peygamber olarak gönderdiğinde askerleri İblîs'e gelerek:
“Allâhü Teâlâ bir peygamber gönderdi ve ona tâbi olan ümmetleri de çıktı” diye haber verdiler.

İblîs:
“Onlardan dünyâyı sevenler var mıdır?” diye sorunca avanesi:

“Evet” dediler.

“Eğer onlar dünyâyı seviyorlarsa putlara tapmamaları beni mahzûn etmez. Muhakkak ben onları üç şeyle saptırırım:

Malı, helâl olmayan yollardan kazanmak,
Malı, hakkı olmayan yerlere harcamak,
Malı, hakkı olana da vermemektir” dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/29.html)
Başlık: Dua İçin Faziletli Vakitlerden Seher Vakti
Gönderen: Mücteba - 30 Mayıs 2013, 03:59:05

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Duâ ibâdetin ta kendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 20 Receb 1434 - Rûmî: 17 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)

Dua İçin Faziletli Vakitlerden Seher Vakti

Duâ etmek için, sene içinde arefe günü, aylardan ramazan ayı, günlerden Cuma günü, gecelerde seher vakti gibi mübarek vakitler gözetilir.

Allâhü Teâlâ “(O müttakîler) seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.” (Zâriyat Sûresi, âyet 18) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de;

“Rabb’imiz Tebâreke ve Teâlâ, her gecenin son üçte birinde dünya semâsına tecelli eder ve şöyle buyurur: “Kim bana duâ ederse, duâsını kabul ederim; kim benden bir şey isterse, ona istediğini veririm, kim benden mağfiret talep ederse, onu bağışlarım.” (Ebû Dâvud)

Yâkub aleyhisselâm'ın oğulları kardeşleri Yûsuf aleyhisselâm'a yaptıkları haksızlıktan dolayı utanıp hatalarını itiraf etmişler ve babaları Yâkub aleyhisselâm'a gelip kendileri için istiğfarda bulunmasını istemişlerdi. Yâkub aleyhisselam da “Yakında sizin için Rabbimden mağfiret taleb ederim…” (Yûsuf sûresi, âyet 98) buyurmuştu. Yâkub aleyhisselâm'ın hemen istiğfar etmemesi, duâların kabul vakti olan seher vaktini veya Cuma gecesini bekleyeceği içindir.

Yâkub aleyhisselam seher vakti kalkıp dua etti, evlatları da arkasında âmin diyorlardı. Bu duâ neticesinde Allâhü Teâlâ tarafından “Ben onları bağışladım ve senden sonra onlara peygamberlik verdim.” diye bir vahiy geldi.

Duâ için mübarek haller gözetilir. Ebû Hureyre (r.a.) dedi ki: “Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman, yağmur yağdığı zaman, farz namazlar için kâmet edilirken semânın kapıları açılır (ve duâlar müstecâb olur). Bu vakitlerde dua etmeyi fırsat biliniz.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddolunmaz.”,
“Oruçlunun duâsı reddolunmaz.”
buyurmuşlardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/30.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2013, 01:42:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sabah ve akşam yedi defa ‘Hasbiyellâhü lâ ilâhe illâ hû aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm’ duâsını okursa Allâhü Teâlâ onu sıkıntılarından kurtarır. O kimse bu duâyı, ister ihlaslı okusun isterse âdet kabîlinden okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 21 Receb 1434 - Rûmî: 18 Mayıs 1429



Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi,  teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/31.html)
Başlık: Sahîh ve Makbul Îman | Meyve ve Sebzeler Mevsiminde Faydalıdır
Gönderen: Mücteba - 01 Haziran 2013, 17:32:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey insanlar! Amellerinizi Allah için ihlâs ile yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 22 Receb 1434 - Rûmî: 19 Mayıs 1429

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453) • Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)

Sahîh ve Makbul Îman

İmanın sahih ve makbul olması için üç şart vardır.

Birincisi; iman, hayattan ümidini kestiği halde olmamalıdır. Bir kâfir, sekerat-ı mevt; ölüm sarhoşluğu halinde, (perde kalkıp) azabı gözlerinin önünde tecelli ettiği bir anda iman etse bu imanı makbul olmaz. Mü’min sûresinin, “(O inkârcıların) bizim azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri, kendilerine bir fayda verecek değildir…” meâlindeki 85. âyet-i kerîmesi bunu haber vermektedir. Gaybe iman edenler, hidayete nail olurlar. Azabı görmekle gaybe iman kalmaz.

İkincisi; iman eden kimse, zarûriyyât-ı diniyyeden (dine ait olduğu kat’î olarak bilinen) bir şeyi inkâr veya tekzib etmemeli; yalanlamamalıdır.

Bir kimse Allâhü Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik ettiği halde yalnız peygamberimizin peygamberliğini inkar etse veya farz olduğu kat’i olarak bilinen bir dini hükmü inkâr etse veya isteyerek puta tapmak, zünnar bağlamak gibi bir inkar alâmeti görülse derhal kâfir olur. Çünkü iman (bir bütün olup) tecezziyi (bölünmeyi) kabul etmediği için, zarûriyyât-ı diniyyeden birini inkâr (dinin) tamamını inkâr demektir.

Üçüncüsü; ahkâm-ı diniyyenin tamamını kabul edip hiç birininin ifasında inat ve kibir etmemelidir. Bir kimse namaz, oruç gibi dini emirleri çirkin görse, Allâhü Teâlâ’nın emrine muhalefet niyetiyle bir hükmü terk etse veya yasaklanmasına karşı inat ederek bir haramı işlese artık o iman şerefinden mahrum kalmıştır.

Meyve Ve Sebzeler Mevsiminde Faydalıdır

Yaz aylarında Mayıs’tan itibaren bilhassa kısa ömürlü olan çilek, dut ve kiraz gibi mevsim meyvelerini ve bakla, semizotu gibi sebzeleri zamanında yemelidir.

Her meyve ve sebzenin insan vücuduna bazı faydaları bulunmaktadır.

Mesela semizotu, insan vücudu için lüzumlu olan omega-3 ihtiva eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/1.html)
Başlık: İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2013, 12:33:23

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veya bunları seven ol. Beşincisi olma yoksa helâk olursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sâğîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 23 Receb 1434 - Rûmî: 20 Mayıs 1429

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)

İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

Ehl-i sünnet mezhebini ve îtikâdını ehlinden öğrenip inandıktan sonra, kötü huy ve ahlâklardan sakınacak, güzel ahlâk ile ahlâklanacak kadar ilim sâhibi olmak, erkek, kadın bütün müslümanlara lazımdır.

Her müslüman, çoluk çocuğuna ve eşine ilmihâlini öğretip, onları dine uymayan şeylerden korumalıdır. Emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır. Önce ehl-i sünnet îtikâdını, inancını, sonra amel bilgilerini, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da alışveriş vb. muâmelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere “İlmihâl” denir. Bunları bilmek herkese farz-ı ayındır.

Çocukları daha küçükken sünnet ettirmeli, ehl-i sünnet îtikâdını; inancını ve Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmelidir. Çocuğa üzerine farz olan amellerin farzlarını ve vâciblerini yerine getirecek ve haramlardan sakınacak kadar ilim öğretmek farzdır. Meselâ abdest, namaz, oruç, -zengin ise- zekât ve hac bilgilerinin öğretilmesi farzdır. Bundan sonra geçimini temin edeceği bir iş, bir sanat öğretmelidir.

Bir sanatla uğraşıyorsa, mesleğinde harâma düşmeyecek kadar ilim öğrenmesi farzdır. Alışveriş bilgilerini öğrenmek gibi. Çünkü bir kimse, bu bilgileri öğrenmeden alışveriş ve ticâret yaparsa, şüphesiz harâma düşme tehlikesi vardır.

Eğer bir şey farz veya harâm ise onun ilmini öğrenmek farzdır.

Eğer vâcib veya kerâhet-i tahrîmiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek vâcibdir.

Eğer sünnet veya kerâhet-i tenzîhiye ile mekrûh ise onun ilmini öğrenmek sünnettir.

Müstehab ise onun ilmi de müstehabdır. Mübâh ise ilmini öğrenmek de mübâh olur.

İlmi ile amel eden âlimlerin meclisinde bulunmalıdır.

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki: “Bir saat ilim meclisinde bulunup, dînimde lâzım olanları öğrenmem, bana Kadir Gecesi’ni ihyâ etmekten daha sevimlidir.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/2.html)
Başlık: Ayın İkiye Ayrılması Mucizesi | Cennet Ehlinin En Aşağısı | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2013, 12:38:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mekkeliler Resûlullâh’dan (s.a.v.) kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Resûlullâh da (s.a.v.) onlara ayın ikiye bölünüşünü gösterdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 24 Receb 1434 - Rûmî: 21 Mayıs 1429

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)

Ayın İkiye Ayrılması Mucizesi

Peygamberimiz, Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) ayı iki parçaya ayırması mucizesi Peygamberliğinin sekizinci senesinde oldu. Müşriklerden birtakımı mehtaplı bir gecede Resûl-i Ekrem Efendimiz’den ayın ikiye ayrılıp sonra birleşmesini istediler. Böyle bir mucize göstermedikçe iman edemeyeceklerini söylediler.

Resûl-i Ekrem Hazretleri de Hak Teâlâ’ya duâ buyurdu. Allâhü Azîmüşşân’ın kudretiyle ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası Hira -şimdiki adı Nur- dağının bir tarafında, diğer parçası da öbür tarafında göründü; sonra birleşip evvelki hâlini aldı. Bu mucizeyi o gece bazı yolcular da görmüşlerdi. Mekke-i Mükerreme’ye gelince hikâye ettiler. Yazık ki müşrikler ‘bu sihir’ dediler, yine iman etmediler.


Cennet Ehlinin En Aşağısı

Mûsâ (a.s.), ‘Ey Rabbim, Cennet ehlinin en aşağı derecesinde olanlarının yeri nasıldır?’ dedi.

Allâhü Teâlâ buyurdu:
Bütün Cennet ehli Cennete girince bir kişi gelip:
“Yâ Rabbi! Bütün halk yerlerine girmişler ve mertebelerini bulmuşlar”, der.

Allâhü Teâlâ:
“Bütün dünyânın hükümdarlığı kadar sana mülk versem razı mısın?” buyurur.

‘Razıyım, Allâh’ım’ der. Hak Teâlâ:
“Madem razısın, dünyanın on misli kadar mülk senin olsun.” buyurur.

Mûsâ (a.s.):
“Ey Rabbim! Öyle ise onların en üstünlerinin makâmları nasıldır.” dedi:

Hak Teâlâ Hazretleri:
“Ben onlara gözler görmedik, kulaklar işitmedik ve gönüllerden geçmedik şeyler veririm.” buyurdu.

Atalar Sözü

• Biri yer biri bakar, kıyâmet ondan kopar.
• Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar.
• Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/3.html)
Başlık: Sünnete Sarılmak | Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2013, 03:23:46

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kâdî Iyaz, Şifâ-i Şerîf)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Haziran Salı 2013

Hicrî: 25 Receb 1434 - Rûmî: 22 Mayıs 1429

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)

Sünnete Sarılmak

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim sünnetimi (amel etmeyerek) zâyi’ ederse, o kimse üzerine şefaatim haram olur."
• “Her kim (ittiba’ ve amel etmekle) sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Beni ihya eden kimse, muhakkak beni sevendir. Beni seven de kıyâmet gününde Cennet’te benimle olacaktır.”

Şu halde hastalıkta, sağlıkta; korku ve emniyyette; vatanda veya seferde, hâsılı her halde Rasûlüllah’a (s.a.v.) tabi olmak şarttır, lazımdır. Onun yolundan ayrılmağa hiçbir şekilde yol yoktur.


Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

Receb-i Şerîf’in 27’nci gecesi (yarın akşam) Mi‘râc Gecesi’dir. Yatsı namazından sonra 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. Beher rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namaza niyet şöyledir: “Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber

Namazdan sonra:
4 Fâtiha-i Şerîfe,
100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”,
100 İstiğfâr-ı şerîf,
100 Salevât-ı şerîfe okunup duâ edilir.

Bu namaz her rek’atte yüz ihlas okuyarak on rek’at kılınır veya on ihlas okuyarak 100 rek’at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü’min bu namazın feyz ve bereketiyle- huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

Hadîs-i şerîfte, Mi’râc (Receb-i Şerîf’in 27.) gecesinin gününde oruç tutana altmış ay oruç sevâbı yazılacağı va’dedilmiştir. O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 5 Âyetü’l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/4.html)
Başlık: İsrâ ve Mi'râc Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2013, 03:26:50

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulunu bir gece Mescid-i Harâm'dan o çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya -ona âyetlerimizden gösterelim diye- yürüten o Sübhân’ı (bütün noksan sıfatlardan) tenzîh ederim...”
(İsrâ Sûresi, âyet 1)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 26 Receb 1434 - Rûmî: 23 Mayıs 1429

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)

İsrâ ve Mi'râc Mûcizesi

Peygamberimiz (s.a.v), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra sahradan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve Cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabahleyin mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bâzıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, buna karşı da mı tasdik ediyorsun?” dediler. O da “Ben onu bundan daha ötesinde -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi.

Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) onunla alâkalı suâller sordular, târifini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh’a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.

Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine eskisi gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

O gün hızla bir tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Güneş doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filân da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.

Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/5.html)
Başlık: Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayındır
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2013, 03:25:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız vakit yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız ve başlarınıza meshedip ayaklarınızı da her iki topuğa kadar yıkayınız. Eğer cünüp iseniz guslediniz; tamamen yıkanınız…”
(Mâide Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 27 Receb 1434 - Rûmî: 24 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)

Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayındır

Zarûriyyât-ı dîniyyenin en büyük rüknü; dinde bilinmesi mecburî olan şeylerin en büyüğü imanın farzlarıdır.

Bütün erkek ve kadın Müslümanların otuz iki farzı öğrenip çoluk çocuğuna öğretmeleri de farzdır.

Kur’ân’ı Kerîm okumayı öğreten hocaların talebelerine, önce otuz iki farzı öğretmeleri lazımdır.

Otuz iki farz:

İmânın Şartları: Altı           Abdestin Farzları: Dört

İslâmın Şartları: Beş          Teyemmümün Farzları: İki

Guslün Farzları: Üç            Namazın Farzları: On iki

Yekûn: Otuz iki

İmânın şartları: 1- Allâh’ın varlığına ve birliğine 2-Meleklerine 3- Kitaplarına 4- Peygamberlerine 5- Âhiret gününe 6- Kadere, hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmak.

İslâm’ın şartları: 1-Kelime-i şehâdet getirmek 2-Namaz kılmak, 3-Zekât vermek 4-Oruç tutmak 5-Haccetmek.

Guslün Farzları: 1- Ağza su vermek 2- Burna su vermek 3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin Farzları: 1- Yüzünü yıkamak 2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak 3- Başının dörtte birini meshetmek 4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün Farzları: 1- Niyet etmek 2- Ellerini toprağa vurup yüzünü meshetmek, tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek.

Namazın Farzları:
Namazın dışında olanlar: 1- Hadesten tahâret (Abdesti yoksa abdest almak, cünüp ise gusletmek) 2- Necâsetten tahâret (Vücudunu, elbisesini ve namaz kıldığı yeri necasetten temizlemek) 3- Setr-i avret, (Namaz kılarken vücudunda örtmesi icap eden yerleri örtmek) 4- İstikbâl-i Kıble (Kâ’be’ye dönmek) 5- Vakit (Namazı vaktinde kılmak) 6- Niyet (Hangi namazı kılacağına niyet etmek).

Namazın içinde olanlar: 1- İftitah tekbîri (Namaza Allâhü ekber ile girmek) 2- Kıyâm (ayakta durmak) 3- Kırâat (Kur’ân okumak) 4- Rükû 5- Secde 6- Kâde-i ahîre. (Son oturuş.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/6.html)
Başlık: Her Amelin Mükâfatı Kat Kat Verilir | Mutfağımız: Bakla Kavurması
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2013, 02:59:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Satarken, alırken, alacağını isterken kolaylık gösteren kimseye Allâhü Teâlâ rahmet etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 28 Receb 1434 - Rûmî: 25 Mayıs 1429

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)

Her Amelin Mükâfatı Kat Kat Verilir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.
• Kim borcundan dolayı zorda kalan birisine kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ ona hem dünyada hem de âhirette kolaylık gösterir.
• Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse Allâhü Teâlâ da onun hem dünyada hem de âhirette ayıbını örter
• Kul, mü’min kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulun yardımındadır.
• Kim ilim öğrenmek için bir yola çıkarsa, bundan dolayı Allâhü Teâlâ o kimse için cennete giden yolu kolaylaştırır.
• Allâhü Teâlâ’nın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’i okumak, birbirine öğretmek, birbirinin hatalarını düzeltmek ve manasını öğrenmek için bir mescitte toplanan bir topluluğa sükûnet veren bir rahmet iner; onları rahmet kaplar, melekler onları kuşatır. Allâhü Teâlâ da katında bulunanlara (peygamber ve meleklere) onları zikreder; onlarla iftihar eder.
(Sâlih) ameli olmayan kimseyi, nesebi; soyu ileri geçiremez, (yüksek mertebelere kavuşturamaz).”


Mutfağımız: Bakla Kavurması (5-6 kişilik)

Malzemeler: Yarım kilo bakla, ikişer adet soğan ve domates, yarım bağ tereotu, 250 gr. yoğurt, 3 diş sarımsak ve tuz.

Yapılışı: Baklalar ayıklanıp bol suda yıkanır. Küçük kuşbaşı şeklinde doğrandıktan sonra tencerede kaynamış olan suya atılarak 3 dakika bekletilip çıkartılır, suyu sıkılır. Soğan ve domates kabuğu soyulup kuşbaşı doğranır.

Soğan yağda kavrulur, üzerine baklalar konduktan sonra  biraz daha kavrulur. Üzerine domates, sarımsak, dereotu, tuz ilave edilerek pişirilir. Yoğurtla birlikte servis yapılır. Afiyet olsun.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/7.html)
Başlık: Resûlullah Efendimiz'in Son Hutbeleri
Gönderen: Mücteba - 08 Haziran 2013, 03:19:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hz. Âişe (r.anhâ) buyurdular: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat etmezden önce bana arkasını dayamış bir vaziyette iken kendisine kulak verdim: “Allâh’ım beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk-ı a'lâya eriştir!” diye duâ ettiğini işittim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 29 Receb 1434 - Rûmî: 26 Mayıs 1429

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)

Resûlullah Efendimiz'in Son Hutbeleri

Hâtemü'l-Enbiyâ aleyhisselam Efendimiz Vedâ Haccından sonra Hicret-i seniyyelerinin onbirinci senesi Safer ayının son günlerinde, şiddetli bir baş ağrısıyla hummaya tutuldu. Hastalığı ağırca idi. Buna rağmen Mescid-i Saâdet’e varıp minbere çıktı, bir hutbe okudu:

“Ey insanlar! Her kimin sırtına vurmuş isem işte sırtım, o da kalksın bana vursun ve her kimin bende alacağı varsa işte malım, gelsin alsın!” dedi ve kendisinden sonra Cezîretü'l-Arap'tan müşriklerin çıkarılmasını emretti,

Etraftan gelecek elçilere ikram edilmesini tavsiyede bulunduktan, sonra:

“Allâhü Teâlâ bir kulunu dünyâ ile kendine kavuşmak arasında muhayyer kıldı, o kul da ona kavuşmayı tercih etti!” diyerek bununla âhiret âlemine irtihâl edeceğine işaret buyurdu.

Resûl-i Ekrem Efendimizin hastalığı ağırlaşınca Ensâr-ı kiram “Acaba hâlimiz ne olacak?” diye endişe içinde kalmışlardı. Bunu haber alan Nebiyy-i Zîşân Efendimiz, Hazret-i Ali ile amcası Hazret-i Abbas’ın oğlu Fadl’ın kollarına dayanarak tekrar Mescid-i Şerîf’e çıktı, müessir bir hutbe okudu. Buyurdular ki:

“Ey İnsanlar! Benim vefât edeceğimi düşünüp telâş etmekte imişsiniz. Hiçbir peygamber ümmeti arasında ebedî kalmadı ki, ben de sizin aranızda ebedî kalayım?

Ey Ensâr! Size nasîhatım şudur ki, muhâcirlere hürmet ve riâyet ediniz.

Ey Muhacirler! Size de vasiyetim şudur ki, Ensâr’a güzel muamele ediniz.

Ey insanlar! Günah, nîmetin zevâline, elden çıkmasına sebep olur. Eğer insanlar Allâh’ın emirlerine itaat ederse onların âmirleri de öyle olur ve eğer halk âsî olursa onların âmirleri de öyle olur.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/8.html)
Başlık: Hz. İshak Aleyhisselâm | Şa'bân-ı Şerîf | Şa'bân Ayı İctimâ'ı, Ru'yet Ve Başlang
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2013, 00:15:14

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki ümmetimin en şerlisi (edepsizi), Ashabıma dil uzatmaya cüret ve cesaret edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 30 Receb 1434 - Rûmî: 27 Mayıs 1429

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)

Hz. İshak Aleyhisselâm

Hz. İshak, İbrahim aleyhisselâmın ikinci oğludur. Hz. Sâre'nin çocuğu olmuyordu. Hz. İsmail doğduğu zaman Sâre mahzun olmuştu. Hak Teâlâ Hazretleri lutfetti, Hz. Sâre’nin ihtiyarlığı zamanında Hz. İshak dünyaya geldi. Allâhü Teâlâ İshak aleyhisselâmı Hz. İbrahim (a.s.) hayatta iken Şam ahâlisine peygamber gönderdi. Neslinden birçok peygamberler gelmiştir. (Bİİ. Siyer Kısmı)

Hz. İshak (a.s.), yüz altmış yaşında iken vefat etmiştir. Hz. İbrahim’in yattığı mağarada medfundur. Validesi Sâre de yüz yirmi yedi yaşında iken Şam’da vefat etmiştir. 

Şa'bân-ı Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz Şa’bân ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şa’bân ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır. Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek’atte bir Fâtiha, üç Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Şa'bân Ayı İctimâ'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Şâban ayı ictima‘ı dün (08 Haziran Cumartesi) Türkiye saati ile 18.57’de idi.

Ru’yet bugün (09 Haziran Pazar) Türkiye saati ile 11.01’dedir. Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun orta ve güney kısmı, Avustralya’nın güney doğu eyaletleri hariç tamamı, Papua adaları, Brunei adaları, Endonezya, Singapur, Malezya, Madagaskar, Afrika kıtasının tamamı.

Hilal; Türkiye’nin kuzey kısmı hariç tamamında, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.

Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 10 Haziran Pazartesi günü de Şâban ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/9.html)
Başlık: Şa'bân Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2013, 02:09:38

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bana bir defa salevat getirirse Allâhü Teâlâ da ona on rahmet indirir, on günahını siler ve on derece yükseltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 1 Şaban 1434 - Rûmî: 28 Mayıs 1429

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)

Şa'bân Ayının Fazîleti

Hz. Âişe (r.anha) validemiz buyurdular ki: “...Ben Resûlullah’ın Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tuttuğunu ve başka hiçbir ayda Şa’bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok oruç tuttuğunu görmedim.”

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ) “Şa’bân ayındaki oruç bana en sevimli olandır.” buyurduktan sonra, “Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde rûhu kabz olunacakların (öleceklerin) isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, ben oruçlu iken verilmesini isterim.”

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz: “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şa’bân ayındaki kadar oruç tutmamıştır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şa’bân benim ayım; Ramazan, ümmetimin ayıdır. Şa’bân günahlara keffâret (mağfiretine sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır.”

Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hataların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah’a (s.a.v.) çokça salavâtın getirileceği bir aydır.

Böyle olunca, müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazan ayına hazırlanmaları gerekir. Bu ayda Allâh’a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) vesîle kılarak Allâh’a yaklaşmaya çalışmalıdır.

Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir. Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimettir. Diğeri de, yarındır ki, emeldir; tehlikelidir. Ona çıkıp çıkamayacağını bilemezsin. Aylar da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Şa’bân ise iki ay arasında bir vâsıtadır. O ayda ibâdetle meşgul olmayı ganimet bilmek îcâb eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/10.html)
Başlık: "Allâh'ım, Beni Refîk-i A'lâya Kavuştur" | Mevlid-i Şeriften
Gönderen: Mücteba - 11 Haziran 2013, 12:56:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, ırzlarını muhâfaza etsinler, -zâhir olanı (yâni örtünün dış tarafı ile eli ve yüzünden) başka- ziynetlerini açmasınlar ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar…
(Nûr Sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Haziran Salı 2013

Hicrî: 2 Şaban 1434 - Rûmî: 29 Mayıs 1429

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)

"Allâh'ım, Beni Refîk-i A'lâya Kavuştur"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hasta olmakla beraber her ezan okundukça Mescid-i Şerîf'e çıkıyor, ashâb-ı kirâmına imam olup namaz kıldırıyordu. Fakat irtihâllerine üç gün kala hastalığı arttı, artık mescide çıkamaz oldu. “Ebû Bekir'e söyleyiniz, imamet etsin!” diye buyurdu.

Rebîü'l-Evvel'in on ikinci Pazartesi günü idi. Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk ashâb-ı kirama sabah namazını kıldırıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.)  kendisinde bir kuvvet gördü. Mescid-i Saâdet’e çıktı, ashabının saf saf olup ibâdet ettiklerini görünce pek sevindi ve Hz. Sıddîk’a uyup namaz kıldı.

Ashâb-ı kiram Peygamber Efendimiz’in iyileşmiş olduğunu sanarak pek sevinmişlerdi. Halbuki, Fahr-i Âlem (s.a.v.) namazdan sonra hücre-i saadetine döndü. Artık Rabb’inin manevî huzuruna kavuşacağı zaman geldi. O güllerden latif olan mübarek sîmâsı bazan kızarıyor, bazan sararıyordu. Alnından jaleler gibi ter katreleri serpiliyordu. Nihayet zeval vakti idi ki, birer hidâyet yıldızı gibi parlayan o güzel gözlerini semâya dikti: (Dünyadaki son kelimesi) Allâhümme'r-refîka'l-a'lâ “Allâh’ım! Beni refîk-i a’lâya kavuştur!” diye duâ etti, artık mukaddes ruhu a’lâ-yı ılliyyîne gitmişti. -Sallallâhü Teâlâ aleyhi vesellem-

Mevlid-i Şeriften

                Yâ İlâhî saklagıl îmânımız,

                Virelüm imân ile tâ cânımız.

Biz günâhkâr âsî mücrim kulları,

Yarlığayup kıl günâhlardan berî.

                Kabrimiz îmân ile pür-nûr kıl,

                Mûnisin gılmân ile hem hûr kıl.

Hem dahi mîzânımız eyle sakîl,

Cennete girmeğe lütfun kıl delîl.

                Mustafâ’ya hem-civâr et yâ Kerîm!

                Cennetü’l-Firdevs içinde yâ Rahîm!

Afv idüp isyânımız kıl rahmeti,

Ol Habîbin yüzi suyu hürmeti.     (Süleyman Çelebi)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/11.html)
Başlık: İslam Tarihi: Hz. İsmail Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2013, 10:27:19

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur’ân’da İsmail’i de an. Çünkü o cidden va’dinde sâdık idi ve bir resûl, bir peygamber idi.”
(Meryem sûresi, âyet 54)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 3 Şaban 1434 - Rûmî: 30 Mayıs 1429

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)

İslam Tarihi: Hz. İsmail Aleyhisselam

Hazret-i İsmail, Hz. İbrahim aleyhisselâmın Hacer adındaki zevcesinden dünyâya gelmiştir. Hazret-i Hacer’i Mısır hükümdarı, İbrahim aleyhisselâmın refikası Hazret-i Sâre'ye bağışlamıştı. Sâre de bunu mübarek kocası Hz. İbrahim’e hediye etmişti. Hz. Hacer, Hz. Sâre’den evvel vefat etmiştir.

Hz. İbrahim aleyhisselâm Hak Teâlâ’nın emriyle Hz. Hacer’i ve oğlu İsmail’i alıp Hicaz’da Kâbe-i Mükerreme’nin bulunduğu mahalle götürdü, orada bıraktı. Bunların ayakları bereketiyle mübarek Zemzem suyu meydana çıktı, artık oralar şenlenmişti. Yemen’den gelen Cürhüm kabileleri de bunlara komşu oldu. O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke-i Mükerreme vadisini bunlar imar ettiler.

Hazret-i İbrahim, bir rüya gördü. Bu, Allâhü Teâlâ’nın bir vahyi idi. Oğlu İsmail’i kurban etmesi emrolunmuştu. Bunun üzerine, henüz on iki yaşında bulunan Hazret-i İsmail’i Rabb’inin emri ile kurban etmek üzere Mekke-i Mükerreme’de Sebîr dağının eteğinde tenhâ bir mevkiye götürdü. Bu sevgili yavru da “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap, inşâAllah beni sabredenlerden bulursun!” diyordu. Bu, Allah yolunda olan fedakârlığın en yüksek bir numûnesi idi. Fakat, Allâhü Teâlâ lütfetti, baba ile oğlun şu fedakârlığına mükâfat olarak Hazret-i İsmail’e bedel bir koç ihsan buyurdu da bu latif, masum çocuk kurban olmaktan kurtuldu.

İsmail aleyhisselâm büyüyüp Cürhümîlerden bir kız ile evlendi ve on iki çocuğu doğdu. İbrahim aleyhisselâm ara sıra gelir, oğlunu görürdü. Sonra Hz. İsmail’in oğulları ve torunları çoğalıp etrafa hâkim olmuşlardır.

Hazret-i İsmail, İbrahim aleyhisselâmın şeriatiyle amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve Amâlika kavmine peygamber gönderilmişti.

İsmail aleyhisselâm Hazret-i İbrahim’den kırk sene sonra yüz otuz yedi yaşında irtihâl etti. Validesi Hz. Hacer’in (Hicr’deki) kabri civarında medfundur.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/12.html)
Başlık: Resûlullâh'a '(s.a.v.) Salevât Okumanın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 13 Haziran 2013, 10:47:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cuma günü ve Cuma gecesi bana salevat okumayı çoğaltınız. Kim böyle yaparsa ben kıyâmet gününde ona şâhit veya şefâatçi olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 4 Şaban 1434 - Rûmî: 31 Mayıs 1429

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)

Resûlullâh'a '(s.a.v.) Salevât Okumanın Fazileti

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) üzerimizdeki hakkını ödemektir.

Salevât; Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Salevâtın en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin” dir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını sonsuz, kendisini her tâifeye şefaatçi, cennette yüksek ve nurlu vesîle makamına; Makâm-ı Mahmud’a kavuşturmakla onun ve Âlinin şanını yücelt.” demektir.

Hadîs-i Şerîfte şöyle buyuruldu:

• “Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde üç sınıf insan, arşın gölgesi altında bulunurlar. Onlar; ümmetimi sıkıntıdan kurtaran, sünnetlerimi ihyâ eden ve bana çok salevât getirenlerdir.”
• Kim bana Cuma günü ve Cuma gecesi yüz defa salevât getirirse Allâh onun yüz ihtiyacını giderir. Onların yetmişi âhirete, otuzu da dünyaya aittir. Sonra Allâhü Teâlâ bir melek vazifelendirir de size hediyelerin arz olunduğu gibi o salavatı bana arz eder. Muhakkak ben (salevat okuyanları) hayatımda bildiğim gibi vefâtımdan sonra da bilirim.

Hz. Ebûbekir (r.a.) buyurdu: “Resûlullâh’a salevât okumak, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları mahveder. Resûlullâh’a selâm, köle azad etmekten daha faziletlidir. Resûlullâh’ı sevmek, Allâh yolunda cihad etmekten üstündür.”

İbn-i Abdüsselâm (rahimehullâh) dedi ki “Resûlullâh’a salevat okumamız, Allâh katında asla onun için şefaat istemek değildir. Allâh bize iyilik edene hayırlısı ile karşılık vermemizi ve karşılıktan âciz olduğumuza da hayır dua etmemizi emretti. Allâhü Teâlâ üzerimizde hesapsız hakkı olan Habîbine başka bir şeyle karşılık vermekten aciz olduğumuzu bildiğinden salevat ile karşılık vermemizi emretti.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/13.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Âhirete İrtihâlleri
Gönderen: Mücteba - 14 Haziran 2013, 10:32:30

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan evvel de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölse veya öldürülse siz gerisin geriye mi dönüvereceksiniz? Ve her kim gerisin geriye dönerse elbette Allâhü Teâlâ’ya hiçbir zarar vermiş olamaz ve Allâhü Teâlâ şükredenlere mükâfat verecektir.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 144)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 5 Şaban 1434 - Rûmî: 01 Haziran 1429

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)

Peygamber Efendimiz'in Âhirete İrtihâlleri

Resûl-i Ekrem Hazretleri'nin irtihâlleri ashâb-ı kirama pek büyük tesir etti. Âişe-i Sıddîka validemiz “Eyvah! O bir büyük Peygamberdi ki, dünyâya asla iltifat etmedi, ümmetinin günahlarını düşünerek bir gece olsun rahat uyumadı. Müşriklerin her türlü eziyetlerine katlandı, asla ye'se; ümitsizliğe düşmedi; yoksulları, zayıfları lütuf ve ihsanından mahrum bırakmadı!” diye hazin hazin ağlıyordu.

Diğer Ashâb-ı Kiram ise dilleri tutulmuş kalmışlardı.

Hz. Ömer (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) irtihâline asla ihtimal vermiyordu.

Nihayet, Hz. Sıddîk-ı A'zam (r.a.) gelip hücre-i saadete girdi, Resûl-i Ekrem'in latif cismi üzerindeki örtüyü kaldırdı, o nezih vücûdu öptü. “Yâ Resûlallâh! Senin memâtın da hayâtın gibi güzel!” diye ağladı, Ehl-i beyte tesellî vermeye çalıştı, sonra mescid-i şerîfe gidip minbere çıktı, cemaata hitabetti:

“Ey İnsanlar! Kim ki Hazret-i Muhammed’e ibadet ediyor ise bilsin ki o vefat etti. Her kim ki Allâhü Azîmüşşân’a ibadet ediyor ise bilsin ki Allâhü Teâlâ haydır, lâ-yemûttur; diridir, ölmez!” dedi. Ve hiçbir peygamberin dünyâda ebedî kalmadığını söyledi, dinlerinden döneceklerin Cenâb-ı Hakk’a bir zarar veremeyeceklerini, İslâm’da sebat edenlerin mükâfata ereceklerini beyân ederek ashâb-ı kirâmın hayretlerini giderdi.

Ashâb-ı güzîn Sıddîk-ı A'zam Hazretleri'ni ittifakla Resûl-i Ekrem’e halîfe seçtiler. Sonra Peygamber-i Zîşân Efendimizin mübarek teçhiz ve tekfinini ikmâl ederek, hastalığı zamanında yatmış olduğu hücre-i saadetine defnedilmesine karar verdiler. İlk evvel ehl-i beyt, sonra da sâir erkekler, kadınlar, gençler, köleler takım takım gelip teker teker namazını kıldılar. Vakit uzadı, ancak Çarşamba gecesi seher vaktinde mübarek kabrine, ravza-i saadetine tevdî ettiler.

Etsin âfâk-ı ravzanı tezyin,
Salavât-ı güzîn-i kudsiyyîn.
*

*Kudsîlerin salavatları mübarek ravzanın ufuklarını süslesin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/14.html)
Başlık: Ezân ve Kâmete Dâir Bazı Hükümler
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2013, 14:06:34

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir yerde ezan okunduğu zaman, o gün Allâhü Teâlâ o yeri azabından korur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 6 Şaban 1434 - Rûmî: 02 Haziran 1429

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)

Ezân ve Kâmete Dâir Bazı Hükümler

• Bir namazın vakti gelmeden ezan okumak câiz değildir. Okunursa iâdesi lâzım gelir. Bunda, namaz vakitlerinin temkîne riâyet edilerek hesaplanmasının ve ezânı vakit girince okumanın ehemmiyeti ortaya çıkar.
• Cuma namazından başka bir farz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için birden fazla kâmet caiz değildir. Bir câmide ezan ve kâmetle vakit namazı kılındıktan sonra yalnız veya cemaatle aynı namaz için tekrar ezân ve kâmet okunmaz.
• Vitir, bayram namazları ile terâvih vs. nâfile namazlarda ezan ve kâmet yoktur.
• Ezân ile kâmet, vakit namazları için sünnet olduğu gibi kazâ namazları için de sünnettir.
• Birkaç kaza namazı başka başka yerlerde kazâ edildiği takdirde her biri için ezân ve kâmet lazımdır. Aynı yerde kazâ edildiği takdirde -her biri için hem ezân hem de kâmet daha faziletli ise de- ilk kazâ edilecek namaz için ezân ve kâmet okunup, diğerleri için sadece kâmet okunması kâfidir.
• Kâmet ile namaz arasında yemek, içmek gibi bir şey olursa kâmeti iâde etmek gerekir.
• Müezzinin ezân ve kâmet esnâsında konuşması ve selâm alması mekruhtur.
Ezân okunurken işitenlerin susmaları, hatta Kur'ân okuyan kimsenin de durup ezânı dinlemesi daha faziletlidir.
• Ezân ve kâmeti işiten kimsenin bunları müezzin gibi kendi kendine okuması; ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh’ denirken birincide salevât getirmesi, ikincisinde de “Karrat aynî bike yâ ResûlAllah”* deyip baş parmak tırnaklarını öperek gözlerine sürmesi, ‘Hayye ale's-salâh ve hayye ale'l-felâh’ denirken de ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ demesi müstehabdır.

Sabah ezanında “Essalatü hayrun mine’n-nevm” den sonra “Sadakte ve berirte” demek müstehaptır.

*Manası: Gözüm zatınla nurlandı, yâ Resûllullah.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/15.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: uzman. - 16 Haziran 2013, 02:12:47
hocam Allah razi olsun
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 16 Haziran 2013, 02:55:47
hocam Allah razi olsun

Cümlemizden...
Başlık: Mûte Muharebesi
Gönderen: Mücteba - 16 Haziran 2013, 17:12:55

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketine vesile olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 7 Şaban 1434 - Rûmî: 03 Haziran 1429

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)

Mûte Muharebesi

Mûte Harbi, Peygamber Efendimiz’in hicretinin sekizinci senesinde vukû bulmuştur. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz Busra valisine Haris bin Umeyr (r.a.) ile bir nâme-i saadetlerini göndermişti. Hâris, Şam diyarında Mûte denilen mahalle varınca, elçi olduğu bilindiği halde Rum kayserinin kumandanlarından Şurahbil tarafından şehid edildi. Bunun üzerine Şurahbil üzerine üçbin kişilik bir İslâm ordusu gönderildi. Vâdi’l-Kurâ’da düşman ile savaş yapıldı, ilk karşılaşmada düşman bozuldu, İslâm ordusu Maan’a vardı. Kayserin yüzbin neferden ziyâde bir ordu çıkardığı işitildi; fakat, İslâm ordusu geri dönmeyip Mûte’ye kadar yürüdü, bu mevkîde şiddetli bir harbe tutuştu.

Mûte savaşında İslâm sancağını tutan Zeyd bin Hârise, sonra Cafer bin Ebî Tâlib, daha sonra Abdullah bin Revâha Hazretleri şehid düştüler. Nihayet, orada bulunan Seyfullah (Allâh’ın kılıcı) Hâlid bin Velid İslâm askerini başına topladı, o gün muvaffakiyetle harp etti. Ertesi gün, ordunun iki koluna mevkilerini değiştirtti ve yine arslanca harbe başladı. Müslümanlara imdat gelmiş zanneden düşmanın gözü yıldı ve en nihayet düşman ordusu bozulup geri çekildi. Hazret-i Hâlid de bunu fırsat bilip İslâm ordusu ile Medîne-i Münevvere’ye döndü.

Müslümanların Romalılar ile yaptıkları ilk harp Mûte muharebesidir. Bu savaşta üç bin müslüman yüz bin Rum’a galip gelmişti ki, Ashâb-ı Kirâm’ın en yüksek manevî bir kuvvete mâlik bulunmuş olduklarını isbât eder.

Bu harp Mûte’de cereyan ederken Resûl-i Ekrem Efendimiz harp sahasında neler olduğunu görüp biliyor, İslâm sancaktarlarının şehid düştüklerini mübarek gözlerinden yaşlar akarak Ashâb-ı Kirâmı’na haber veriyordu. Hazret-i Cafer’e kesilen iki koluna bedel taraf-ı ilâhîden iki kanat verildiğini de beyân buyurdu. Bu cihetle bu muhterem şehide Câfer-i Tayyâr denilmiştir.

Allâhü Teâlâ bütün ashâb-ı kiramdan razı olsun, âmin!


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/16.html)
Başlık: Sünnet Dinde Delildir | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2013, 10:17:53

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnet-i şerîfin terk edildiği) zaman sünnetime sarılıp onunla amel eden kimseye yüz şehid sevâbı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 8 Şaban 1434 - Rûmî: 04 Haziran 1429

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)

Sünnet Dinde Delildir

İmran İbn-i Husayn (r.a.) şefaatten bahsediyordu. Dinleyenler içinden bir adam:

“Ya Ebâ Nüceyd, sizler bize, Kur’ân-ı Kerîm’de aslını bulamadığımız şeylerden bahsediyorsunuz.” deyince İmran gadablandı ve

“Kur’ân-ı Kerîm’i hiç okudun mu?” dedi.

“Evet okudum” deyince,

“Peki, Kur’ân-ı Kerîm’de yatsı namazının dört, akşam namazının üç, sabah namazının iki, öğlen namazı ve ikindi namazının dört rek’at olduğunu bulabiliyor musun?”, diye sordu.

“Hayır” deyince,

“Bunları nerden aldınız? Siz onları bizden, biz de Rasûlüllah (s.a.v.)’den almadık mı?

Peki, Kur’ân-ı Kerîm’de kırk koyunda bir koyun (zekât), şu kadar deve için şu kadar (zekât), şu kadar dirhem için şu kadar zekât verileceğini bulabiliyor musun?” Adam yine “Hayır” deyince yine “Bunları nerden aldınız? Siz bizden, biz de Rasûlüllah’tan almadık mı?” diye benzer soruları sorarak, her defasında kendisi aynı cevabı verdiler.

İmam-ı Suyûtî Hz. şöyle buyurur: “İster kavlî, isterse fiilî olsun, Hadîs-i Şerîf’in bir huccet (dînî hükümlerin kendisinden çıkarılacağı bir delil) olduğunu inkâr eden, İslâm dairesinden çıkar, Yahudî ve Hıristiyanlarla veya kâfirlerden Allâhü Teâlâ’nın dilediği bir toplulukla beraber haşrolunur.”  

İşlerin Kur’ân-ı Kerîm’e arz edilmesi emredildiği gibi, Rasûlüllah (s.a.v.)’in Sünnetine de arz edilmesi Nisa Sûresi’nin 59. Âyet-i Kerîmesi’nde emredilmiştir: “Sonra bir şeyde nizâa düştünüz mü Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten inanır mü’minlerseniz hemen onu Allâh’a ve Rasûlü’ne arz ediniz.”

İsimlerimiz: Erkek: İlyas, Kız: Hilal


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/17.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Şefkat ve Merhameti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2013, 10:50:01

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Büyüklerimize hürmet göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Haziran Salı 2013

Hicrî: 9 Şaban 1434 - Rûmî: 05 Haziran 1429

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)

Resûl-i Ekrem'in Şefkat ve Merhameti

Peygamber Efendimiz ümmeti hakkında son derece şefkatli, merhametli idi. Ümmeti hakkında daima kolaylık cihetini tercih buyururdu. Namazda iken bir çocuğun ağladığını işitse ona merhametinden namazını uzatmadan kılar, çocuğun sesini durdurmak isterdi. Hele İslam’dan kaçınanların hallerine pek acır, hidayetlerine duâ ederdi.

O büyük Peygamber, yalnız insanlara değil, hayvanlara, ağaçlara, ekinlere de merhametli idi. Mûte muharebesine gidecek olan İslâm ordusuna hitaben şu mealde öğütler vermişti: “Allâhü Teâlâ'nın adına sığınarak onun ve sizin düşmanlarınızla harp ediniz. Fakat, gideceğiniz yerlerde dünyâdan el etek çekmiş rahipler göreceksiniz, onlara asla dokunmayınız. Kadınlar ile çocuklara şefkatle muamele ediniz, hurma ağaçlarını kesmeyiniz, evleri yıkmayınız!”

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hicretinin onuncu senesinde muhterem oğlu Hz. İbrahim henüz onaltı aylık bir masum olduğu halde vefat etmiş, Fâtımâtü’z-Zehrâ’dan başka evlâdı kalmamıştı. Bir gül-gonca gibi açılmadan solan o masumun hâline acıyarak ağlamış, mübarek gözlerinden inci gibi yaşlar serpilmişti. Orada bulunan İbn Avf “Yâ ResûlAllah! Sen de mi ağlıyorsun?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur; fakat, bizden rızâ-yı ilâhîye muhalif bir söz çıkmaz.” diyerek ruhundaki ulvî hassasiyetini göstermiştir.

Hâsılı, o Peygamber-i Zîşân’ın mukaddes vücûdu bütün kâinat için mücessem bir ilâhî rahmettir. Bunun içindir ki hakkında “Ve inneke le alâ hulükın azîm” (Kalem Sûresi, 4.) âyet-i kerîmesi nazil olmuştur ki meâl-i şerifi şudur: “Muhakkak sen pek büyük bir ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun.”

İsimlerimiz: Erkek: Mahmud, Kız: Mürüvvet


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/18.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Hayâ | Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2013, 10:18:57

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hayâ güzeldir. Lâkin kadınlarda daha güzeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 10 Şaban 1434 - Rûmî: 06 Haziran 1429

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)

İmanın Şubelerinden: Hayâ

Hayâ, edeb, mahcûbiyet, utanmak, ar ve namus, insanın çirkin şeylerden sıkılması ve bunları terk etmesidir. Hayâ, insanlarda fıtrîdir, yaratılıştandır. Hayalı insanın kalbi, hoş olmayan bir şey meydana geldiğinde ızdırap duyar, eseri yüzünde görünür.

Hayâ imandandır. Hayâ, Allah korkusuyla günah işlemekten utanıp sıkılmaktır.

Hayâ, dünyâ ve âhiretin bütün hayırlarını toplayıcıdır. Îmânın şirazesidir. Zira hayâ sâhibi kimsenin işlediği ve işlemeyi terk ettiği şeyler dîne uygundur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
• “Hayâ, ancak hayır getirir.” ve “Hayâ dînin tamâmıdır.” buyurmuştur.
• “Allâhü Teâlâ’dan hakkı ile hayâ etmek:
Başını Allâh’dan başkasına secde etmekten ve başındaki ağız, göz ve kulağı haramlardan koruman, Karnını ve karnındakileri, ırzını, namusunu haram işlemekten koruman ve ölümü hatırlamandır. Kim ahîreti istiyorsa dünyanın aldatıcı zînetini terk eder. Kim bunları yaparsa Allâhü Teâlâ’dan hakkı ile haya etmiş olur.
• “Muhakkak bu ümmetten ilk kaldırılacak şey hayâ ve emânete riayettir. Sizler Allâh’dan bu iki şeyi isteyiniz."
• “Hayâ îmandandır, îman ise cennettedir.
Kötü ve çirkin söz cefâdır, cefâ ise cehennemdedir.”

Süleyman Dârânî (rh.) şöyle demiştir:
Kul, Rabb’inden hayâ ederse, Allâhü Teâlâ onun ayıplarını örtüp insanlardan gizler, hatâlarını affeder, kıyâmet günü hesâbını kolay eyler.

Beyit:

Küçükler gerçi suç etmek hatâdır.
Ulular afv-i cürm etmek atâdır.
(Behiştî)

(Küçüklerin suç işlemesi gerçi hatadır, büyüklerin suçu affetmesi ise ihsandır.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/19.html)
Başlık: Giyinme Adabı | Sultanın Peygamber Sevgisi
Gönderen: Mücteba - 20 Haziran 2013, 10:33:20

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmakdan) sakınsınlar ve ırzlarını muhâfaza etsinler. Bu kendileri için daha temizdir. Allah ne yaparlarsa haberdardır...”
(Nûr Sûresi, âyet 30)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 11 Şaban 1434 - Rûmî: 07 Haziran 1429

Dünya Mülteciler Günü (2001)

Giyinme Adabı

Avret yerini örtecek, soğuk ve sıcaktan koruyacak kadar giyinmek farzdır.

Allâh’ın nimetine şükür için iyi elbise giymek müstehaptır. Gurur ve kibre sebep olmayacak, fakirleri gücendirmeyecek şekilde bayramlarda, Cuma günlerinde ve toplantılarda kıymetli ve güzel elbiseler giymek mübahtır.

Kibirlenmemek şartıyla güzel ve kıymetli elbise giymekte beis yoktur. İmam-ı Â’zam Efendimiz kıymetli elbise giyerdi. Kibirlenmek ve insanlara övünmek için güzel elbise giymek mekruhtur.

Giyim kuşamda uygun olan, akran ve emsali gibi giyinmekdir. Çok kıymetli veya çok eski elbise giymek uygun olmaz.

Fasık ve facirlerin giydiği elbiseleri giymek mekruh olur.

Mecûsî, putperest vs. kâfirlere mahsus elbiseleri giymek, erkeklerin ipek elbise giymesi, erkeklerin kadın elbisesi ve kadınların erkek elbisesi giymesi câiz değildir.

Vücut hatlarını belli edecek kadar dar ve teni gösterecek kadar şeffaf elbise giymek de caiz değildir.


Sultanın Peygamber Sevgisi

Sultân Abdülmecîd Hân zamanında Mescid-i Nebevî ve Ravza-i Mutahhara’ya on sene süren etraflı bir tamirat yapıldı. Bu vesîle ile İstanbul’dan gayet kıymetli levhalar, avizeler, kitaplar ve eşsiz güzellikte bazı hediyeler, nefis dokumalar gönderilmiş idi.


Sultân Abdülmecîd Hân’ın bu eşyâ arasından bir levhaya gözü tesâdüf etti ki levhada “Şâh-ı şâhân-ı cihân Abdülmecîd” yazılı idi ki “Dünya sultanlar sultanıı Abdülmecid” demektir.

Sultân “Ben kimim ki Nebîler Sultânı’nın tahtgâhında böyle bir vasıfla yâd olunayım” deyip derhal yerine irticâlen o vezin ve kâfiyede söylemiş olduğu “Çâker-i Fahr-i Rusûl Abdülmecîd” mısraının yazılmasını emretti ki “Bütün peygamberlerin iftihâr ettiği Resûlullâh’ın kölesi” demek olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/20.html)
Başlık: Salavât-ı Şerîfenin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 21 Haziran 2013, 11:00:22

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevat okursa şefâatime nâil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 12 Şaban 1434 - Rûmî: 08 Haziran 1429

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)

Salavât-ı Şerîfenin Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bana salât getirene kıyâmet günü şefaatçi olurum.”
• “Allâhü Teâlâ meleklerinden birini vazîfelendirdi. O melek kıyâmete kadar benim kabrimin üzerinde durur. Ümmetimden biri bana salât okusa, “Ey Ahmed, filân oğlu filân, sana salât getirdi” der. Allâhü Teâlâ bana bir salevât okuyana, on rahmet eder. Daha çok okursa, Allâhü Teâlâ da daha çok rahmet verir.”
• “Allâhü Teâlâ’nın yeryüzünde dolaşan ve ümmetimden bana selâm ulaştıran melekleri vardır.”
• “Siz bana isimleriniz ve simâlarınız ile arz olunursunuz. O halde bana çok salavât getiriniz.”
• “Bana bir salât okuyana, Allâhü Teâlâ on sevâb yazar, on günâhını siler ve on derece yükseltir ve on köle âzâd etmiş gibi olur.”
Ebû Talha (r.a.) der ki, Resûlullah’ın huzuruna girdim. Mübarek yüzünde neşe eseri vardı.

“Yâ ResûlAllah, sizi hiçbir zaman bu kadar sevinçli görmemiştim” dedim.

“Nasıl olmayayım ki, Cebrail aleyhisselâm şimdi yanımdan ayrıldı. Buyurdu ki, Yâ Muhammed, ümmetinden sana bir salevât getirene, Allâhü Teâlâ on sevâb yazar, on günâhını siler, on derece yükseltir ve bir melek ona, senin için söylediği gibi söyler.”
“Ey Cebrail, kimdir bu melek.” dedim.
Allâhü Teâlâ sana bir melek vazifelendirdi, yaratıldığından kıyâmette kabirden kalkıncaya kadar, ümmetinden sana her kim salevât okursa ona, “Sana da Allah rahmet eylesin.” der.
Allâh’ın rahmetinin nihayeti yoktur. Hangi meleğe uğrasa, Hz. Muhammed’e salevât ettiği gibi, siz de ona salât edin der ve Allâhü Teâlâ, onun dediği gibi, ona cevâb verir. Kıyâmette de salavâtlarınız bana arz olunurlar.”

• “Kıyâmette insanların bana en yakını, bana çok salavât okuyanlarıdır.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/21.html)
Başlık: Berât Gecesi'nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2013, 15:15:48

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şabân ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 13 Şaban 1434 - Rûmî: 09 Haziran 1429

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)

Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip, süedâ defterine kaydeyle.”


Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.

Namazdan sonra; Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11’dir. Resûlullah Efendimiz’in isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için,

Aşağıdaki 11 şey 14 adet okunur. Bunlar;

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/22.html)
Başlık: Berâet Gecesinin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2013, 11:46:41

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şabanın on beşinci gecesi güneş batınca Allâhü Teâlâ muhakkak fecir (sabah namazının vakti) oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim, benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım, belâya uğramış (ve benden âfiyet isteyen) yok mu, ona âfiyet vereyim. Fecir doğuncaya kadar şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?' buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 14 Şaban 1434 - Rûmî: 10 Haziran 1429

 Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

Bu akşam mübarek Berâet Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Berâet Gecesinin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim bu gece yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”
• “Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: (Arefeden önceki) Terviye gecesi, arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi.”

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir, yazılır.
• Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.
• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte “Şa’bân ayının yarısı olduğu gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner…” buyuruldu.
• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.
• Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etme izni verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun açık bir şekilde artması Allâhü Teâlâ'nın bir sünneti, âdet-i ilâhîsidir. Burada ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/23.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm'i Öğrenip, Okumak ve Okutmak
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2013, 11:51:58

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 15 Şaban 1434 - Rûmî: 11 Haziran 1429

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)

Kur'ân-ı Kerîm'i Öğrenip, Okumak ve Okutmak

Her müslümanın namazı câiz olacak kadar Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini ezberlemesi farz-ı ayındır.

Fâtiha sûresiyle diğer bir sûreyi ezberlemek vâcibtir ki bununla farz da yerine getirilmiş olur.

Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kısımlarını ezberlemek de müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir.

Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında Mushaf-ı Şerîf’ten bakarak okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir.

Kur’ân-ı Kerîm’i namaz haricinde de kıbleye dönerek ve temiz elbiseler giyinmiş bulunarak abdestli okumak müstehabtır.

Kur’ân Kerîm’i okumaya eûzü besmele ile başlamak müstehabdır.

Kur’ân-ı Kerîm’i ayda bir kere hatmetmek, yani Fatiha’dan Nâs sûresine kadar tamamını okumak evlâdır. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesi evladır diyenler de vardır.

Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden az bir müddette hatmetmek müstehab değildir. Çünkü böyle az bir müddette okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’in yüksek manalarını düşünemez, tecvidine de riâyet edemez.

Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek farzdır. Başka işler ile uğraşan kimselerin yanlarında Kur'ân âyetlerinin alenen (duyulacak surette sesli) okunması uygun değildir. Bu halde Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemeyenler değil, okuyanlar günaha girmiş olurlar.

Kur’ân-ı Kerîm’i okumak nâfile ibadetten, sesli okumak gizli okumaktan ve dinlemek, okumaktan daha faziletlidir.

Bir kimse yürürken veya bir iş görürken Kur’ân-ı Kerîm’i okuyabilir.

Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup öğrenmiş olan kimse sonradan Mushaf-ı Şerîf’ten okuyamayacak derecede unutacak olsa günahkâr olur.

Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gibi başkasına öğretmek de pek büyük bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip başkalarına öğreteninizdir.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/24.html)
Başlık: Sultan Abdülaziz Han'ın Nebîler Sultanına Arzuhali
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2013, 10:50:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Esmâ (r.anhâ)’ya “Yâ Esmâ! Kadın bülûğa erdikten sonra -mübarek ellerini ve yüzünü işaret buyurarak- şurası ve şurasından başka yerlerinin görülmesi caiz değildir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Haziran Salı 2013

Hicrî: 16 Şaban 1434 - Rûmî: 12 Haziran 1429

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)

Sultan Abdülaziz Han'ın Nebîler Sultanına Arzuhali

Sultan Abdülaziz Han, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e son derece hürmetkâr bir padişah idi. Kendisinin yazıp Ravza-i Mutahhara’ya gönderdiği bir arzuhalinden:

(Besmele, Hamd ve salavâttan sonra):
“…Bu âlemi yoktan var eden Allâhü azimüşşân hazretleri Âdemoğlunu yarattığında onlara “Elestü bi-rabbiküm: Ben sizin rabbinız değil miyim” buyurduğunda bütün hepsi “Belâ” dedi ise de tamamı hidâyete mazhar olamadı. Elhamdülillâh ki hidâyete nâil olub hem de onun habîbine ümmet olduk. Bir de fazladan olarak mü’minlerin kıblesi olan Beytullah hizmetine kalbimle ve kâlıbımla, mâlımla ve bedenimle, sıdkan ve diyâneten, irsen ve intikâlen nâil kılındık. Aynı zamanda şerîat ve tarîkatın sırât-ı müstakim olarak muhâfaza ve icrası uhdemize bir büyük emânet kılındı. İnşâallâh, lâyık olmadığımız halde verilen bu me’mûriyeti eda ederiz ve mal ve evlatların fayda vermiyeceği o hesap gününde şefâatinize ererek cennete girmeye de muvaffak oluruz.

Gece ve gündüz duâsı bu olan ümmetinizden Abdülaziz Han bin Mahmud Han Gâzî cürüm ve isyanımı itiraf ederek yüce dergâhınıza arzuhal takdimine cür’et eyledim. Bütün günahlarımdan estağfirullah sümme estağfirullah. Bu fani dünyada, vakt-i âhir zamanda, bu ümmetinize rûhâniyetinizle imdâd ve gaib erenlerini imdadına tayin eyleyiniz. Devlet-i Aliyyenize ve dînimize, yakın ve uzak, gizli ve aşikâr düşman olanların def‘i için kapınızdan başka ilticâ mahallimiz yoktur.

Bütün ümmet-i Muhammed ile birlikte bu günahkâr ümmetinize hayatta, sıhhat ve afiyette iken üzerindeki bütün hukukullâhı ve kul haklarını eda etmek müyesser ediniz…

Cenâb-ı Hak, bütün ümmetlerinize ve bu arzuhal sâhibi kulunuza şefâatinizi eriştirip vakti tamam olub âhirete dâvetçi geldikde son nefeste “Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” kelimesiyle göçmek nasîb kılsın. Arasat meydanında da yüz aklığı ile ırzımız yıkılmayarak kurtuluşumuzun yegâne sebebi olacak şefâatinizi ihsan buyurunuz. El aman yâ ResûlAllah ve yâ HabibAllah.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/25.html)
Başlık: Bir Kuruş Zekât Başka Niyetle Bin Kuruştan Faziletlidir | Hayriye-i Nâbi'den
Gönderen: Mücteba - 26 Haziran 2013, 10:20:45

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Akıllı, hayır ve şerri (sadece) bilen kimse değildir. Gerçek akıllı, hayrı gördüğü zaman ona tabi olan, şerri gördüğü zaman ondan kaçınan kimsedir.”
(Süfyân-ı Sevrî (r.a.) Hilyetü'l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 17 Şaban 1434 - Rûmî: 13 Haziran 1429

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)

Bir Kuruş Zekât Başka Niyetle Bin Kuruştan Faziletlidir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor:

Kişinin mallarının zekâtını vermesi, dînin zarûriyyâtından, şartlarındandır. Zekâtını, isteyerek ve minnet kabul ederek vermek ve bunu verilmesi icab eden kimselere ulaştırmak lazımdır.

Allâhü sübhânehû, “Benim size olan ihsan ve nimetlerimin kırk hissesinden sadece bir hissesini fakir ve miskinlere veriniz; ben de buna mukâbil sizlere bol sevap ve çok güzel mükâfatlar vereceğim.” buyurmuştur. Bu kadar küçük bir şeyi vermemek ve bunu vermekte cimrilik etmek çok büyük bir insafsızlıktır, hatta isyan edip doğru yoldan çıkarak kişinin kendi kendine zulüm etmesidir.

Bu gibi dînî hükümleri yerine getirmekte tereddüd göstermek kalbdeki manevi hastalıktan ve dinin hükümlerini de tam olarak bilmemektendir.

Manasını kalben kabul ve tasdik etmeden kelime-i şehâdeti (sadece dil ile) söylemek kâfi değildir. Zira münafıklar da bu kelime-i şehâdeti söylerler. Kalben inanmanın alâmeti, dînin emirlerini, isteyerek ve arzu ederek yerine getirmektir.

Zekât niyetiyle bir kuruşu bir fakire vermek, başka bir niyetle binlerce kuruş vermekten daha faziletlidir. Zira bu, bir farzın edâsıdır, diğeri ise bir nafileyi yerine getirmektir. Farzı edâ etmeye nisbetle nafileleri yerine getirmenin hiçbir kıymeti ve itibarı yoktur. Keşke nafile için, okyanusta bir damla hükmü olsa.

Farzları edâyı bıraktırıp nafileleri yapmaya sevk etmek, zekâtı vermekten yüz çevirtmek melûn şeytanın hilelerindendir.  (Mektûbât-ı Rabbânî, 3/17)


Hayriye-i Nâbi'den

Zimmetinde koma bir habbe zekât,

Ver k’ola mâye-i hayr u berekât.

Vermez isen berekâtı kalmaz,

Nimetin sende sebatı kalmaz.

(Üzerinde bir buğday danesi dahi zekât kalmasın, ver. Ver ki hayır ve bereketin mayası olsun. Vermezsen bereket kalmaz, nimet de sende devam etmez, gider.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/26.html)
Başlık: Mezheblerin Tarihçesi
Gönderen: Mücteba - 27 Haziran 2013, 10:18:49

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin (müctehidlerinin dînî hükümlerde) ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 18 Şaban 1434 - Rûmî: 14 Haziran 1429

İzmit'in Kurtuluşu (1922)

Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullâh’a (s.a.v.) vahiy gelirdi. Ashâb-ı Kirâm bizzat Resûlullah’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyip ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullah’ın (s.a.v.) vefâtından sonra  Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları birçok hükümleri kitablara yazmağa elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdları ile amel ederlerdi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman bulunan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan sonra, tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı, nice bid’at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğretmeleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük alimler de her mes’eleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe’ye, kimi İmâm Şâfiî’ye, kimi İmâm Mâlik’e, kimi İmâm Ahmed’e, kimi Süfyân-ı Sevrî’ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî’ye ve diğerlerine uydular (rahimehumullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi ‘Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî’ vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelî bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi Ehl-i sünnet ve cemâattir. Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ’nın izni ile olmuştur. Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet’e girer.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/27.html)
Başlık: Zekât ve Sadakanın En Makbulü
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2013, 11:13:27

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kişinin hayatta ve sıhhatli iken bir dirhem (gümüş para) sadaka vermesi, ölmek üzere iken yüz dînar (altın para) sadaka vermesinden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 19 Şaban 1434 - Rûmî: 15 Haziran 1429

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Zekât ve Sadakanın En Makbulü

Bakara Sûresinin 273. âyetinin tefsiri:
Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de -ne meskenleri ne de akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah’ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”

Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmağa vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.

Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir.

Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/28.html)
Başlık: Oruç Lügatçesi
Gönderen: Mücteba - 30 Haziran 2013, 16:01:33

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ahmağa karşı susmak, ona cevap vermektir.”
(Hazret-i Ali kerremAllahü vecheh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 20 Şaban 1434 - Rûmî: 16 Haziran 1429

Silistre Zaferi (1773)

Oruç Lügatçesi

Ramazân-ı şerîf orucu, hicretten bir buçuk sene sonra farz kılındı. Kitap, sünnet ve icmâ ile farzdır.

Oruç: Savm ve Sıyâm: Fecr-i sâdıkdan başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsî yakınlıktan nefsi tutmaktır. Farz, vâcib, nâfile ve mekrûh kısımları vardır.

Sahur: Seher vaktinde yenen yemektir. “Seher” de ikinci fecir (sabah namazı vaktin)den biraz evvel olan vakittir.

İmsâk: Orucu bozan şeylerden nefsi hakikaten ve hükmen tutmaktır. İftarın zıddıdır.

İftâr: Güneşin batışından sonra orucu açmaktır. Oruçlu iken orucu bozacak bir şeyin yapılması da bir iftardır.

Fecr-i Kâzib: Birinci fecir. Gökte iki tarafı karanlık uzunlamasına bir hat şeklinde beliren bir beyazlıktan ibaret olup az sonra kaybolur, kendisini karanlık takip eder. Bundan sonra Fecr-i sâdık (sabah namazının vakti) meydana gelir.

Fecr-i Sâdık: İkinci fecir; Sabaha karşı doğu ufkundan yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlıktan ibaret olur sabah namazı vaktidir.

Temkîn: Astronomik olarak hesaplanan vakitlerin fıkhî ölçülere uygun hale gelmesidir. Temkin, sadece ihtiyat için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir.  

Eyyâm-ı Biyz: Kamerî ayların 13-14-15. günleridir. Bunlarda tutulan oruç müstehabdır. Ayın en parlak günleri olduğundan biyz denmiştir.

Iyd-ı fıtır (iftar bayramı): Iyd bayram demektir. İmsâke son verildiği için Ramazan bayramının ismidir.

Sadaka-i Fıtır: Ramazân-ı şerîf'in sonunda verilmesi icâb eden belli miktardaki sadakadan ibarettir.

Fidye: Bir fakirin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceği demektir ki, bu sadaka-ı fıtır mikdarıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/29.html)
Başlık: Abdülkadir Cezâyirî
Gönderen: Mücteba - 30 Haziran 2013, 16:05:21

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Vaktiyle bir kişi yolda giderken yolu üstünde bir diken dalı buldu, onu alıp (yoldan dışarıya) attı. Allâhü Teâlâ bu amelini kabul buyurup razı oldu, günahlarını mağfiret etti.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 21 Şaban 1434 - Rûmî: 17 Haziran 1429

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)

Abdülkadir Cezâyirî

Hz. Hasan (r.a.) neslinden şerîf olup İslam kahramanlarındandır. 1808 yılında Maaskar şehri yakınında bulunan Kaytana çiftliğinde doğdu. Baba ve dedeleri, Cezayir’in Vehran tarafında yaşayan ilim, fazilet ve takva sahibi, herkesin sevip saydığı kimselerdi. Büyük dedesi Seyyid Muhammed bin Abdülkadir, Barbaros Hayreddin Paşa’nın Cezayir’i fethine yardım etmişti.

Çocukluğunda ve gençliğinde din ilimleri tahsil etti, ata binip silah kullanmayı da öğrendi. 1826 yılında, hac farizasını eda etti. Üç sene kadar Hicaz’da kaldı. Fransızların Cezayir’e girdiğini haber alınca hemen vatanına döndü.

Vehran ve Müsteganem taraflarındaki halk Fransızlara karşı 1832 (H. 1248) senesi Receb ayında onu emir seçtiler.

Kuvvetli bir ordu kurarak Fransızları askerî ve siyaset sahasında birçok defalar yendi, Cezayir’i işgalden kurtardı. Büyük Sahra’nın bazı şeyhleri de kendisine tâbi oldular. 30 Mayıs 1837’de Fransızlarla Tafna Antlaşmasını imzalayarak devletini güçlendirmek için faaliyetlerde bulundu. Ancak Cezayir ordusunun içindeki tefrika ve anlaşmazlıklar yüzünden Fransızlar karşısında Büyük Sahra’ya kadar çekilmek mecburiyetinde kaldı. Burada tarafdarlarının çoğunun telef olması üzerine teslim oldu (1847). Fransızların Cezayir valisi tarafından Fransa’ya gönderildi. Bazı kalelerde mahbus tutuldu. lll. Napolyon, imparatorluğunu ilan ettiği zaman Osmanlı ülkesine gitmesine müsaade etti.

Abdülkadir Cezâyirî İstanbul’a gelip Sultan Abdülmecid Han’ın iltifatına mazhar oldu. Şam’da vefat etti. Kabri Muhyiddin-i Arabi (k.s.) Türbesi içindedir.

Şerif Abdülkadir cesur, akıllı ve dindar bir idareciydi. Fransızlarla yıllarca süren mücadelesinde askerlik kabiliyeti yanında siyasi dehasını da göstermiştir. Merhametli ve adaletli idi. Ancak gerektiğinde şiddet kullanmaktan çekinmezdi.

Değerli bir fikir adamı ve şair olan Emir Abdülkadir’in en değerli eserleri ‘De la Fidélité des Musulmans a Observer Leurs Traitées d’alliance et les Autres’ ile Zikrü’l-âkıl ve Tenbihü’l-Gâfil’dir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/6/30.html)
Başlık: Ramazan Ayını Tebrik | Hurma ve Karpuz | Beyit
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2013, 10:46:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanınız, az yemek yiyen ve bedeni en hafif olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 22 Şaban 1434 - Rûmî: 18 Haziran 1429

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)

Ramazan Ayını Tebrik

Ramazan ayı mübarek bir ay olduğu için Müslümanlar bu mübarek ay geldiği zaman din kardeşleri ile tebrikleşir:

“Allâhü Teâlâ bu ayı bize ve size mübarek eylesin.” veya “Bu mübarek ay geldi, bize ve size müjdeler olsun!” derler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ramazan ayının gelişini ashabına müjdelerdi.
İnsanlar yüce faziletlere nail olduğu, hastalıktan şifa bulduğu, hac vazifelerini tamamladığı, hacdan döndüğü, evlendiği ve çocuğu dünyaya geldiği zaman ve Ramazan ayı geldiği zaman da tebrik edilir.


Hurma ve Karpuz

Resûlullah’ın (s.a.v.) en sevdiği meyve, yaş hurma ve karpuzdu.
Her kim hurmayı üç, beş gibi tek adet olarak yerse, ona zarar vermez ve onun için faydalı bir gıda olur.
Taze hurmayı kuru hurmayla, yaş üzümü kuru üzümle taze ceviz ve bademi kuruları ile yemek de sünnettir.
Karpuz yiyerek bereketlenmelidir. Zira onda Cennet suyundan bir damla vardır. Cennetteki her yiyecekte karpuz lezzeti vardır.
Hadîs-i şerîfte: “Karpuz, yiyecektir (açlığı giderir), içecektir (susuzluğu giderir), reyhandır (güzel kokar), çövendir (içi arındırır), mesaneyi ve karnı yıkar.” buyrulmuştur.
Karpuz, ağız kokusunu güzelleştirir, baş ağrısını sakinleştirir, gözün görmesini arttırır ve susuzluğu giderir. İştahı açar. Karındaki kurtları öldürür. İnsanın karnından yetmiş hastalığı çıkarır, bunların yerine şifa verir.
Midesi hassas olanlar karpuz yerken dikkatli olmalıdır. (Şir'atü'l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Beyit:

Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi
Akıbet ölmekdürür ânın işi. (Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/1.html)
Başlık: Oruçluya Müstehap Olan Şeyler | İlmihal: Bir Mes'ele | Mısra
Gönderen: Mücteba - 02 Temmuz 2013, 10:37:52

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- onun sevabı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 23 Şaban 1434 - Rûmî: 19 Haziran 1429

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)

Oruçluya Müstehap Olan Şeyler

• Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehaptır. Sahur vakti, gecenin sonudur.
Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Sahurun geciktirilmesi müstehap ise de ikinci fecre yani sabah namazının vakti girip girmediğinde şüphe edilecek zamana kadar geciktirilmesi mekruhtur
• Oruç hali namazda kalbin huzuruna mâni olmasın diye vakit girince iftarı acele etmek yani akşam namazı kılmadan evvel oruç açmak müstehaptır.
• Akşamleyin iftar esnasında duâ edilmesi sünnettir.
• Orucu hurma ile açmak sünnettir.
• Oruçlunun yakınlarına, fakirlere fazla ihsan etmesi ve sadaka vermesi müstehaptır.
• Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur’ân-ı Kerîm okuması, Allâhü Teâlâ’yı zikretmesi, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e salevât-ı şerîfe okuması ve ilim ile meşgul olması müstehaptır.
• Oruçlunun lüzumsuz sözlerden dilini tutması da müstehaptır. Gıybetten, nemimeden (söz taşımaktan) kaçınmak her zaman lazımdır, bu hususlara Ramazan-ı şerîfte daha çok dikkat edilmelidir.

Ramazan-ı şerîfte mümkünse oruç tutmaya mâni olacak derecede vucûda zafiyet veren işlerde bulunmamalıdır. Kat’î bir zaruret bulunmadıkça kendisini pek ağır işler ile yorarak oruç tutamaz bir hâle getirmek uygun değildir.


İlmihal: Bir Mes'ele

Namazı tembellikten yahut ehemmiyet vermediğinden başı açık kılmak mekrûhdur. Ancak tezellül; tevâzû için olursa mekrûh olmaz.
Namazda eğer takke yahut sarık düşse bir eli ile kaldırıp başına koyması mümkün ise başı açık kılmaktan daha faziletlidir.


Mısra:
İnsân-ı kâmil olmağa sa’y eyle, âdem ol.  (Bâkî)
(Kâmil insan olmaya çalış da adam ol.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/2.html)
Başlık: Ramazan Ayı, Oruç ve Teravinin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2013, 10:25:29

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey imân edenler, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı…”
(Bakara Sûresi, âyet 183)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 24 Şaban 1434 - Rûmî: 20 Haziran 1429

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)

Ramazan Ayı, Oruç ve Teravinin Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• Âdemoğlunun yaptığı her amel(in sevabı) on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor: Ancak oruç hariç. Çünkü oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm. Zira oruç tutan benim için şehvetini, yemesini içmesini terk eder.

Oruç cehenneme karşı kalkandır.

Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar yaptığı zamanda, diğeri de Rabb’ine kavuştuğu zamandadır.

Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”  

• “Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, Cehennem kapıları kapanır, hiçbir kapısı açılmaz, cennet kapıları açılır ve hiçbir kapısı kapanmaz. Bir nidacı şöyle söyler:

‘Ey hayır işlemek isteyen, gel, ey günah işleyecek olan, günahtan vazgeç.’

(Ramazan ayında) Allâh’ın cehennemden âzât ettiği kulları vardır. Bu, Ramazan’ın her gecesi böyledir.”

• “Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek terâvih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”  

• “Kim ki, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Allâhü Teâlâ o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına bir kıymet vermez..
• Ramazan ayın(da günahlar)dan sakınınız. Çünkü diğer zamanlarda olmadığı kadar sevaplar kat kat verilir. Günahlar da böyle kat kattır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/3.html)
Başlık: "Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"
Gönderen: Mücteba - 04 Temmuz 2013, 11:01:11

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sadakanın en fazîletli olanı Ramazan ayında verilendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 25 Şaban 1434 - Rûmî: 21 Haziran 1429

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Vefatı (1546) • ABD'nin Kuruluşu (1776) • Sultan Vahdeddin Han'ın Tahta Çıkışı (1918)

"Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.

Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, zengin Müslümanların seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir:
“Sadaka(zekât)lar, ancak fakirlere, yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur...

Zekât, İslâm'ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır.

Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından başka, 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.

Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.

Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.

Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/4.html)
Başlık: Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli | Sağlık: Kalp Hastalığı Belirtileri
Gönderen: Mücteba - 05 Temmuz 2013, 10:23:02

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her hangi bir mü’min aç olan bir mü’mini doyurursa, Allâhü Teâlâ kıyâmet günü onu cennet meyveleriyle doyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 26 Şaban 1434 - Rûmî: 22 Haziran 1429

Büyük İstanbul Yangını (1756) • Fransa'nın Cezayir'i İşgali (1830) • İskenderun'un Kurtuluşu (1938) • Cezayir'in İstiklâli (1962)

Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli

Sadaka ve zekâtı nemalandıran, yani sadaka ve zekâtı iyilikte kullanan kimseleri seçmeli, onları gözetmelidir.

• Dünyadan yüz çevirip yalnız âhiret için çalışan muttaki; Allâh’tan korkan fakirleri seçmelidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Yalnız müttakilerin (Allâh’tan korkanların) yemeğini ye. Senin yemeğini de yalnız müttakiler; Allâh’tan korkanlar yesin.”

Çünkü onlara yapılan yardım, onların takvalarını artırmağa hizmet eder. Bu sâyede yardımda bulunan da ecir kazanır. Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Yemeğinizi müttakilere; Allâh’tan korkanlara yedirin. Sadakalarınızı da mü'minlere verin.”

 “Yemeğin ile Allah için sevdiğin kimseye ziyafet ver.”

• Bilhassa ilim sahibi olan fakirleri seçmelidir. Çünkü bunlara vermek ilimde kendilerine yardım etmektir. Allah rızasını kazanmak niyeti ile ilim tahsili en büyük ibadettir. İbn-i Mübarek sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda buyurdular ki:

– “Ben, Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum.

Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür.”


Sağlık: Kalp Hastalığı Belirtileri

Kalbimiz vücudumuza gerekli kanı ve oksijeni pompalayamadığı zaman kendisinde ve diğer uzuvlarda birtakım rahatsızlıklar meydana gelir.

Kalb rahatsızlıkları göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, morarma, bayılma, ödem, öksürük, çabuk yorulma, halsizlik gibi şikâyetlere sebep olabileceği gibi bu şikâyetleri olmayan bir kişinin de bir kalp hastalığı olabilir. Bu sebeple muntazam doktor kontrolünden geçilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/5.html)
Başlık: Orucun Şartları | NÜKTE: Methiye Kime Söylenir? | Ramazan Ayı İctimâ'ı, Ru'yet
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2013, 20:40:03

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sahur yemeği yeyiniz! Çünkü sahurda bereket vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 27 Şaban 1434 - Rûmî: 23 Haziran 1429

Hicaz'ın Osmanlı Topraklarına Katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han'a Teslimi (1517)

Orucun Şartları

Orucun farz olmasının şartları vardır. Oruç ile mükellef olmak için müslüman, akıllı ve baliğ (ergen) olmak şarttır. Bu vasıflar olmayan bir şahıs için oruç farz değildir. Ancak akıllı ve mümeyyiz (hayrı, şerrî ayırabilen) olan bir Müslüman çocuğun orucu bir nafile olarak sahih olur.

Orucun edası farz olmak için sıhhat ve mukîm olmak şarttır. Hasta veya müsafir-yolcu olanların bu halde oruç tutmaları icap etmez. Bunlar bilâhare kaza ederler.  Tutmaları daha hayırlıdır.

Bir orucun edası sahih olmak için niyet etmek ve hayz ile nifas olmamak şarttır. Binaenaleyh niyet edilmeksizin tutulan bir oruç, muteber değildir.

Hayız veya nifas halinde bulunan bir kadının oruç tutması da sahih olmaz. Ramazan-ı şerîf orucunu bilâhare kaza etmeleri lâzım gelir.

NÜKTE: Methiye Kime Söylenir?

Benî Temim kabilesi ileri gelenleri bir gün şair Selame’ye giderek,
“Bizim için güzel bir methiye söyle de kabilemiz iftihar etsin!” demişler.

Şair:
“Peki, methedilecek bir şey yapınız da söyleyeyim!...” demiş.


Ramazan Ayı İctimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Ramazan ayı ictimâ‘ı 08 Temmuz Pazartesi günü Türkiye saati ile 10.15’de’dir.

Ru’yet ise (09 Temmuz Salı) Türkiye yaz saati ile 00.25’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Bolivya, Peru, Şili, Büyük okyanusun orta ve güney kısımları San Felix adaları, Miteriosa adası, Fransız Polinezyası ad., Cook adaları, Fiji dadaları,

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ’den de görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 09 Temmuz Salı günü de Ramazan ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/6.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf | Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 12 Temmuz 2013, 11:03:25

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Receb Allâhü Teâlâ’nın ayı, Şa‘bân benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 28 Şaban 1434 - Rûmî: 24 Haziran 1429

Yeşilköy'de İlk Havacılık Okulu Açıldı (1912)

Ramazân-ı Şerîf

9 Temmuz Salı günü idrâk edeceğimiz mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir.

Ramazân-ı şerîf Kur’ân ayıdır. Bu itibarla, Kur’ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur’ân hatmi yapmalıdır. Kur'ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler.

Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâddır.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

 İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

 Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ü selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” denilip, bittikten sonra da 7 veya 70 salâtü selâm okunur ve duâ edilir.

İftara yakın, “Allâhümme yâ vâsia’l-mağfiratiğfirlî”,

İftarda da, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmen-tü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” veya “Zehebe’z-zameu vebtelleti’l-urû-ku ve sebete’l-ecru inşâAllah” duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek, ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban’ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır. Şöyle niyet eder ve tekbir alır: “Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için...”, “Allâhü Ekber” denilerek namaza durulur.

Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 İnnâ a’taynâ, ikinci rek’atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/7.html)
Başlık: TERÂVÎH NAMAZI NASIL KILINIR?
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:43:31

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim Ramazan ayında inanarak ve sevabını sadece Allâhü Teâlâ’dan bekleyerek teravih namazı kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 29 Şaban 1434 - Rûmî: 25 Haziran 1429

Kırklareli'nin Bulgar İşgalinden Kurtuluşu (1913)

TERÂVÎH NAMAZI NASIL KILINIR?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alırsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez. Çünkü mescidlerin fazîleti daha fazladır.

Terâvîh namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm da verilebilir.

Terâvîh namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır. Dört rek’atte bir selâm verilince, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır. Cemâatle kılındığı zaman, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder. İmam da kırâati âşikâre (sesli) okur.

Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ve hızlı okumasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına itibar edilmelidir.

Bir kimse, imâm yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Terâvih son bulunca noksan rek’atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, sonra terâvihi tamamlasa da câiz olur.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/8.html)
Başlık: RAMAZAN AYININ FAZİLETİ
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:46:26

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kullar Ramazan ayında ne (kadar sevâb ve fazîlet) olduğunu bilselerdi şüphesiz ümmetim senenin tamamının Ramazan olmasını isterdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’la)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 1 Ramazan 1434 - Rûmî: 26 Haziran 1429

Emir Timur'un Bağdat'a Girişi (1401) • Rumeli Hisarı'nın İnşa Edilmesi (1452)

Bugün Ramazan-ı Şerif'in ilk günü. Ramazan-ı Şerif'iniz mübarek olsun.

RAMAZAN AYININ FAZİLETİ

Hicrî ikinci bin (yıl)in müceddidi İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular ki: “…Bilmek gerekir ki Ramazan ayı büyük bir aydır. Bu ayda yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri bütün nâfile ibâdetler Ramazan ayının dışında yapılan farzlara denktir.

Kim bu ayda bir farzı edâ ederse Ramazan ayının dışında yetmiş farzı edâ etmiş gibi olur.

Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzâd olmasına sebep olur. Oruç tutanın sevabından hiçbir şey eksilmeden, aynı sevab kendisine de verilir.

Kim bu ayda emri altında bulunanların işlerini hafifletirse Allâhü Teâlâ onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder.

Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayı geldiği zaman bütün esirleri serbest bırakır, her isteyenin isteğini verirdi.

Kim bu ayda hayırlar ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olursa, senenin tamamında hayırlı amel işlemeye muvaffak olur. Bu ayı dağınık bir vaziyette geçiren kimse senenin tamamında dağınık olur. Bu ayı fırsat bilerek mümkün olduğu kadar manen derlenip toparlanmak için gayret göstermek lazımdır.

Allâhü Teâlâ, azabı hak etmiş binlerce kişiyi bu ayın her bir gecesinde cehennemden azâd eder. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur, rahmet kapıları açılır.

İftarı acele (ilk vaktinde) yapmak ve sahuru geciktirmek (son vaktinde yapmak) Peygamber Efendimiz’in sünnetlerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususa çok dikkat etmiştir. Zîra iftarı acele yapmak ve sahuru geciktirmek oruç tutanın kendi âcizliğini ve ihtiyacını itiraftır ki, kulluk makamına münasip olan budur.

İftarı hurma ile yapmak sünnettir.

Bu ayda teravih kılmak ve Kur’ân-ı Kerîm hatmi yapmak, birçok fayda ve sevab kazandıracak olan sünnet-i müekkedelerdendir.

Allâhü Teâlâ bizleri, Habîbi -aleyhisselâtü ve's-selâm- hürmetine bunları yapmaya muvaffak kılsın.” Âmîn.  (Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1/m. 45)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/9.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm Hatmi
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:47:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de onu okursa kıyâmet günü onun için nûr olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 2 Ramazan 1434 - Rûmî: 27 Haziran 1429

İstanbul Zelzelesi (1894)

Kur'ân-ı Kerîm Hatmi

Allâhü Teâlâ tarafından Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bir mucize olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar okumaya hatim denir. Kur'ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnettir.

Cebrâil (a.s.) her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan ayının sonuna kadar Kur’ân-ı Kerîm’i Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) mukabele eder; yani Cebrail (a.s.) okur, Peygamberimiz dinler; Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadan âhirete irtihal buyurdukları sene, bu mukabele iki kere yapılmıştı. 

İmâm-ı Âzam (rh.) “Bir kimse senede iki defa Kur'ân-ı Kerîm’i hatmederse hakkını vermiş olur.” buyurdular.

Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederken, Vedduhâ Sûresi’nin sonunda “Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber” diyerek tekbîr getirmeye başlamak ve sonuna kadar her sûrenin sonunda da tekbîri tekrarlamak sünnettir.

İhlâs Sûresi üç kere tekrarlandıktan sonra Felâk ve Nas Sûreleri okunur.

Hatimden sonra hemen diğer hatme başlamak da sünnettir. Übey bin Ka’b (r.a.) “Peygamberimiz Kul eûzü bi Rabbinnâs sûresini okuyunca, Fâtiha’dan başlar ve Bakara Sûresi’nin ‘Ve ülâike hümü’l-müflihûn’ âyetine kadar ilk beş âyetini okuduktan sonra hatim duâsını yapardı.” buyurmuştur.

Bir kimse “Yâ Resûlallâh! Hangi amel Allâh’a daha sevimlidir?” diye sormuştu. Peygamberimiz “Konup göçenin ameli!” buyurdu. “Konup göçen ne demektir?” diye sordu. Peygamberimiz “Kur'ân’ı Kerîm-i hatmedip bitirdikten sonra tekrar başlayandır.” buyurdu.

Hatimden sonra duâ etmek de sünnettir. Peygamber Efendimiz “Kur'ân'ı hatmeden kimsenin duâsı kabul olunur.” buyurmuştur.

Enes b. Mâlik (r.a.) Kur’ân'ı hatmettiği zaman ailesini (ve dostlarını) toplar, ziyâfet verir ve duâ ederdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/10.html)
Başlık: Oruç
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:48:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim oruçlu olduğunu unutarak bir şey yer veya içerse orucunu tamamlasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 3 Ramazan 1434 - Rûmî: 28 Haziran 1429

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)

Oruç

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

• “Hadîs-i Kudsî’de Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: ‘Âdemoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, sırf benim içindir ve onun mükâfatını da ancak ben veririm.”
• Oruç (dünyada günahlara, âhirette de cehenneme karşı) bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde fena söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayed kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyen olursa “Ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin. Allâh’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur.

Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

“Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur.” buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh’ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır.

Gözün orucu, onu harama bakmaktan korumaktır. “(Harama) bakmak İblis’in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan meneder, tutarsa Allâh onun kalbine lezzetini hissedeceği îman verir.” buyurulmuştur.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı yerde kullanmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh’ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır. Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir. Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz. Oruçlu gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine yetecek, kuvvet verecek kadar yemelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/11.html)
Başlık: Gece Namazının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:49:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulun gecenin son üçte birinde kıldığı iki rek’ât (da olsa) namaz, bütün varlığı ile dünyadan ve dünyadakilerden hayırlıdır. Eğer ümmetime ağır geleceğinden korkmasaydım, bu iki rek’ât namazı onlara vacib kılardım.”
(Hadîs-i Şerîf; İbn-i Mübârek, ez-Zühd ve'r-Rekâik)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 4 Ramazan 1434 - Rûmî: 29 Haziran 1429

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)

Gece Namazının Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz gece namazıdır.”

“Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek’at namaz kılsalar; Allâh'ı çok zikreden erkeklerden ve çok zikreden hanımlardan yazılırlar.”

“Kim gece namazını kılar ve namazında ihlâslı olursa Allâhü Teâlâ ona dokuz şey ikrâm eder ki beşi dünyâda, dördü âhirettedir:

Dünyâ âfetlerinden muhâfaza eder ve “… Onların yüzlerindeki sima secdelerinin eseridir...” meâlindeki (Fetih Sûresi, âyet 29) âyet-i celîlesinin sırrını o kimsede zuhûr ettirir, onu sâlih kullarının kalblerine sevdirir, onu bütün insanlara sevdirir, lisânını hikmetle konuşturur, kıyâmet günü kabrinden yüzü ak ve nûrlu çıkarır, ona hesâbı kolaylaştırır, sırât üzerinden şimşek gibi geçirir, kitâbını sağından verir.”

“Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) “Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu” diye(rek eliyle) vurur.

O kimse uyanıp Allâh’ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sahibi düğümü çözülmüş, gönlü hoş ve neşeli bir halde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.”

“Gece ibâdetine devâm ediniz. Zira o sizden önceki sâlih kişilerin âdetidir ve Rabbinize yaklaşmağa, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmağa sebeptir.” buyuruldu.

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletlisi vakti, uyuduktan sonra kalkarak gecenin son üçte birinde kılınandır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/12.html)
Başlık: Oruç Hakkında Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:49:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihâr eder...”
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve’t-Terhîb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 5 Ramazan 1434 - Rûmî: 30 Haziran 1429

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)

Oruç Hakkında Bazı Meseleler

Yolculuk veya hastalık özrü ile Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, bunları kazaya müsait bir vakit bulmadan vefat etse üzerine kaza etmesi ve fidye vermesi lâzım gelmez. Şu kadar var ki fidye verilmesini vasiyet etmişse malının üçte birinden verilmesi icap eder.

Yolculuk veya hastalık sebebiyle Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, bunu tamamen veya kısmen kaza edebilecek bir müddet bulmuş olduğu halde kaza etmeden vefat edecek olsa -eğer malı var ise- kazası icap eden her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzım gelir. Bu fidye, malının üçte birinden fakirlere verilir.

Fidye, fakir bir kimsenin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceğidir ki, bir sadaka-i fıtra (fitreye) denktir.

Ramazan-ı Şerîf orucunu makbul bir özrü olmadığı halde tutmayan kimse üzerine de -malı var ise- ölünce fidye verilmesini vasiyet etmesi icab eder. İsterse kaza edecek vakit bulamamış olsun. Vasiyet bulunmadığı takdirde fidyeyi vârislerinin vermeleri lâzım gelmez. İsterlerse kendi mallarından bir teberru olarak verebilirler. Vârisler veya başkaları ölü namına orucu kaza edemezler. Bu gibi bedenî ibadetlerde vekâlet yoktur. Şu kadar var ki, kendileri için tuttukları oruçların sevabını ölüye bağışlayabilirler.

İmam Şâfiî’ye göre böyle bir kimsenin terikesi (öldükten sonra bıraktığı şeyleri)nin tamamından -vasiyet etmiş olsun olmasın- kazaya kalmış oruçlarının fidyesi verilir. Böyle bir kimse namına velisi oruç tutabilir.

Tutulmayan oruçlardan dolayı fidye verilmesi, Ramazan-ı Şerîf orucuyla bunun kazasına ve nezir oruçlarına mahsustur. Yemin ve katil keffaretleri için lâzım gelen oruçları tutmaktan âciz kalan kimsenin daha hayatta iken fidye vermesi caiz değildir. Fakat bunun için vasiyet etmesi caizdir.

Çocuklar için oruç, namaz gibidir. Binaenaleyh on yaşında bulunan bir çocuğa oruç tutması emrolunur. Maamafih tutmazsa kazası lâzım gelmez. Çocuğun oruca gücü yetmelidir. Oruçtan zarar görecek bir çocuğa “Oruç tut” diye emredilmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/13.html)
Başlık: Oruçlara Ait Niyetler
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:50:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir; ancak oruç hâriç. Zira o benim içindir ve mükâfâtını ancak ben veririm.”
(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 6 Ramazan 1434 - Rûmî: 01 Temmuz 1429

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)

Oruçlara Ait Niyetler

Herhangi bir oruca kalben niyet kâfidir. Oruç için sahura kalkılması da bir niyet demektir.

Edâ edilen Ramazan-ı Şerif ve muayyen nezir ve nafile oruçlar için niyetin vakti, güneşin batmasından, yani gecenin başlamasından istiva (kaba kuşluk) zamanına kadar devam eder. Bu müddet içinde niyet edilebilir. Fakat güneş batmadan evvel veya tam istiva zamanında ve ondan sonra akşama kadar hiçbir oruca niyet edilemez. Bu hususta mukim ile müsafir(yolcu), sıhhatli ile hasta arasında fark yoktur.

Maamafih istiva zamanına kadar böyle niyet edilebilmesi, ikinci fecirden itibaren yiyip içmek gibi oruca mâni bir şey bulunmadığı takdirdedir. Böyle bir şey bilerek veya hata ile olursa artık niyet caiz olmaz.

(Şafiîlere göre ise (Ramazan ayında) farz oruca sabah namazı vaktine kadar niyet etmiş olmalıdır. Nafile oruç için ise güneş batmadan evvele kadar niyet edilebilir. Yeter ki sabahtan beri orucu bozan bir şey bulunmamış olsun. Çünkü nafile için takdir edilmiş bir zaman yoktur.)

Ramazan-ı şerîf, muayyen nezir ve nafile oruc için her hangi bir niyet kâfidir. Meselâ: “Yarınki günün orucunu tutmaya veya, yarın oruç tutmaya, yahut yarınki gün nafile oruç tutmaya” diye niyet yapılabilir. Maamafih bunlar için geceleyin niyet yapılması ve bu oruçların tayin edilmesi, meselâ: “Yarınki Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmaya niyet ettim.” denilmesi efdaldir.

Ramazan-ı şerîfin her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır. İftar duâsında da niyet bulunmaktadır. İftarda, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” duâsını okuyan niyet etmiş olur. Bu duânın tercümesi: “Yâ ilâhi, ancak senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim, ancak sana tevekkül ettim, senin rızanla orucumu açtım, yarının orucuna da niyet ettim.”

Bütün kaza, keffaret ve mutlak nezir oruçları için niyyetin geceleyin veya ikinci fecrin tam ilk cüz'ünde (sabah namazı vaktinin başlangıcında) yapılması şarttır. Ve bunları niyyette tayin etmek (belirtmek) de lâzımdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/14.html)
Başlık: İlmihal:Namazın Şartlarından: İstikbâl-i Kıble
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:50:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklara karşı) bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu vakit cahillik edip kötü söz söylemesin. Şâyet birisi kendisiyle itişir veya kendisine çirkin kelimeler kullanırsa (ona); ben oruçluyum, desin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 7 Ramazan 1434 - Rûmî: 02 Temmuz 1429

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)

İlmihal:Namazın Şartlarından: İstikbâl-i Kıble

Namazlarda Kâbe-i Muazzama’ya dönmek de bir şarttır. Fakat Kâbe-i Muazzama’yı göremiyen kimselerin tam kabeye yönelerek namaz kılmaları farz değildir. Kâbe cihetine dönmeleri farzdır. Bu kifayet eder.
Mescidlerin, camilerin mihrabları Kâbe cihetini göstermektedir.

Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth Şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Güneşin tam Kâbe’nin üzerine geldiği, 28 Mayıs ve 16 Temmuz günleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/15.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Sünnetine Uymak
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:51:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 8 Ramazan 1434 - Rûmî: 03 Temmuz 1429

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Sünnetine Uymak

 Allâhü Teâlâ “(Habîbim Ahmed) de ki, ‘Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Gafûr (çok bağışlayan)’dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 31) buyurmuştur.

Bundan anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’yı sevmek ve rızâsına kavuşmak ancak Resûlullâh Efendimiz'e uymak ve emirlerine itaat etmekle olur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ey benim Ashâbım ve ümmetim! Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halîfelerin sünnetlerine yapışınız. Benden ve ashabımdan sonra ibadettir diye icad olunan şeylerden sakınınız. Sonradan ihdâs olunan şeyler bid'attır. Ve her bid'at dalâlettir, sapıklıktır. Ve her dalâlet (e sapan) cehennemdedir.”

“Kim benim sünnetime sarılır, (amel ederse) kıyâmet gününde Kur’ân ile beraber gelir.
Kim de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetimle amel etmezse, dünyada ve âhirette helâk ve hüsrandadır.
Ümmetim Allâhü Teâlâ tarafından benim kelâmımı ve emrimi alıp amel etmek ve sünnetime tâbi olmakla emrolundular. Ve kim de benim sünnetime razı olursa Kur’ân-ı Kerîm’e razı olmuştur.”

“Kim bana tâbi olup uyarsa o bendendir, kim de sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”

“Ümmetimin fesâda uğradığı zaman sünnetim ile amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır.”

“Benim sünnetimi ihyâ (amel) eden, beni sevmiştir. Beni seven, cennette benimle beraberdir.”


İsimlerimiz: Erkek: Ramazân, Kız: Reyhan


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/16.html)
Başlık: Günahları Affettiren Ameller
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:52:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kelâmı (Kur’ân) dan bir harf okursa ona her harfine bir hasene (ecir, mükâfat) vardır. Her hasene için de on misli (sevap) vardır. Ama şunu bilin ki ben size ‘elif lâm mîm’ bir harftir, demiyorum. Ve lâkin elif bir harftir, lam bir harftir, mim bir harftir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 9 Ramazan 1434 - Rûmî: 04 Temmuz 1429

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)

Günahları Affettiren Ameller

Hz. Osman (r.a.) güzelce abdest aldı, sonra şöyle buyurdu:

“Resûlullâh (s.a.v.)’dan işittim, bir kimse böylece abdest alsa, sonra mescide gelse, iki rek’at namaz kılıp sonra otursa geçen günahları mağfiret olunur.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim Ramazân-ı şerîfde inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak oruç tutarsa geçmiş günahları mağfiret olunur.”

“Her kim Ramazân-ı şerîfde inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak namaza kalkarsa geçmiş günahları mağfiret olunur.”

Ubâde bin Sâmit (r.a.):

“Yâ Resûlallâh, bize kadir gecesinden haber veriniz.” deyince şöyle buyurdular:

“O Ramazân-ı şerîfdedir. Siz son onunda ve tek gecelerde arayınız: yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi ve yirmi dokuzuncu gecelerde. Her kim inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak o (Kadir) gece(sin)de namaza kalkarsa geçmiş ve gelecek günahları mağfiret olunur.

“Her kim inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak iki rek’at duha namazı kılarsa, Allâh ona iki yüz hasene yazar, iki yüz günahını siler, iki yüz derece yükseltir, -kul hakkı hariç- geçmiş gelecek bütün günahlarını affeder.”

“Sırf Allâh rızâsı için hacca gelen kimsenin geçmiş, gelecek günahları mağfiret olunur ve kime duâ etse şefaati kabûl olunur.”

Sağlığımız İçin Tabîi; Naturel Gıdalar

Sanayi bölgelerinden uzak havası, suyu ve toprağı insan sağlığına zarar veren şeylerden korunan ve sürekli kontrol edilen arazilerde sûnî gübre, ilaç vb. kullanılmadan üretilen mahsuller tercih edilmelidir.

Kimyevî gübre ve ilaç kullanılan tarla mahsullerini mümkün olduğu kadar almamalıdır. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/17.html)
Başlık: En Cömert Kim?
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:52:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allah güzeldir (her türlü noksanlıklardan münezzehtir) ve ancak temiz ve helâl olanı kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 10 Ramazan 1434 - Rûmî: 05 Temmuz 1429

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)

En Cömert Kim?

Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki;
“Size en cömert olanı haber vereyim mi?”

Ashâb-ı kirâm:
“Evet, Yâ ResûlAllah” dediler.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
"Cömerdlerin en cömerdi Allâhü Teâlâ’dır.
Ben ise Âdemoğlunun en cömerdiyim.
Benden sonra insanların en cömerdi ise, öğrendiği ilmi yayan kimsedir.
İşte bu kimse kıyâmet günü tek başına bir ümmet olarak ba’s olunur (diriltilir).
Bir başka cömert de Allah yolunda şehid oluncaya kadar nefsini cömertçe harcayan kimsedir."


Sadakanın Kabul Olmasının Şartları

1- Sadaka helâl olan ve şüpheli olmayan maldan verilmelidir. Çünkü Allâhü Teâlâ temizdir, temiz olmayanı kabul etmez. Hadîs-i Şerîf’de: “Kim haram malı toplayıp da ondan sadaka verirse hiç ecir alamadığı gibi vebâli de üzerine olur.” buyurulmuşdur.
2- Malının en iyisinden olmalıdır.
3- Kişi sıhhatte olup yaşamak ümidini beslerken ve fakirlikten korkmadığı vakitte olmalı,
4- En muhtaç ve lâyık olana vermeli,
5- Söylememeli,
6- Başa kakmamalı, eza etmemeli,
7- Maksadı sırf Allah rızası olmalı,
8- Verdiği çok olsa da onu az ve ehemmiyetsiz görmeli,
9- En sevdiği malından olmalı,
10- Sadakayı sâdık bir niyet ve gönül hoşluğu ile vermelidir. Verdiği ne kadar çok ve büyük olsa da onu az görmelidir. Zira dünyânın tamamı azdır ve hakîrdir.
11- Fakire verirken -evine götürüvermek gibi- onu en ziyade memnun edecek şekilde vermelidir.


İsimlerimiz: Erkek: İdris, Kız: İclâl


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/18.html)
Başlık: Tevbe'nin Kabulü
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2013, 01:53:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ramazan-ı şerîf ayında nafakayı (çoluk çocuğunuz için yapılan harcamaları) çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka, Allah yolunda harcanan nafaka gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 11 Ramazan 1434 - Rûmî: 06 Temmuz 1429

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)

Tevbe'nin Kabulü

Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Bir kimse günah işlese, günâhını itiraf edip Cenâb-ı Hakk’a:
İlâhî! Beni bağışla! dese Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
Ey meleklerim! Ben size nefis vermediğim için ibâdet ettikten sonra günâh işleyerek bana karşı âsî olmadınız. Sizin bana itâat etmenizde şaşılacak bir şey yoktur.
Amma insanları topraktan yarattım. Onlara nefis gibi bir düşman verdim. Sağ yanlarında dünyâ mihneti, sol yanlarında çocuklarının ve eşlerinin düşüncesi vardır.
Şeytan da onları azdırmak ve Cehenneme koymak için gayret sarf eder. Âdemoğulları benden ihsan, iyilik ve rahmet isterler. Hal budur ki, onlar bunca günah işlediler. Benim rahmetim onların günahından çoktur.
Ey benim meleklerim! Siz şâhit olun! Ben o kimseyi bağışladım. Çünkü onu ben yarattım ve onun benden başka Rabb’i yoktur.
Ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim.


Mutfağımız: Hoşaf

Hoşaflar hangi meyve ile yapılmış olursa olsun çok faydalıdır. Yaz aylarında artan su ihtiyacı hoşaf gibi içecekler ile karşılanırsa aynı zamanda bol vitamin ve mineral de alınmış olur.
Hoşaflar çok kere yemekte veya yemekten sonra içilir. Yemek esnasında çiğnemeyi kolaylaştırır, yemek sonrasında da hazımsızlığa iyi gelir.
Hoşafda bol miktarda posa bulunduğu için şişkinlik gibi sıkıntılara da iyi gelir, bağırsakların çalışmasını düzenler.
En çok hoşafı yapılan meyveler üzüm, armut, ayva, elma, kayısı, şeftali, vişne ve kirazdır.
Şeker ile ayrıca tatlandırılmadığı zaman tabiî şeker; meyve şekeri almamızı da sağlar.

İsimlerimiz: Erkek: Mesud, Kız: Mesude


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/19.html)
Başlık: Bazı Günahlara Geçim Sıkıntısı Keffaret Olur
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:31:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Resûlullâh (s.a.v.) “Muhakkak öyle günahlar vardır ki, onları ne namaz, ne oruç, ne hac, ne de umre temizler.” buyurdu. ‘Onları ne temizler, yâ Resûlallâh?’ dediler. “Maîşet (geçim) yolunda çekilen sıkıntılar.” buyurdu. (Hadîs-i Şerîf, Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 12 Ramazan 1434 - Rûmî: 07 Temmuz 1429

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Bazı Günahlara Geçim Sıkıntısı Keffaret Olur



Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“Dikkat edin, hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz(sürü)den mes'ulsünüz.”

Hem kendisine ve hem de başkasına faydalı olmakla meşgul olan kimse, yalnız kendisini düzeltmekle uğraşandan daha hayırlıdır. Başkasının eziyetine katlanan, huzur içinde yaşayıp kimse için sıkıntı çekmeyen gibi değildir.
Aile ve çocukları uğrunda zahmet çeken, Allah rızası uğrunda mücahede eden gibidir.

• “Kişinin aile efradına infak ettiği, harcadığı sadakadır. Kişi ailesinin ağzına koyduğu lokmadan muhakkak sevab alır.”
• “Namazını güzel kılan, malı az, çoluk çocuğu kalabalık ve Müslümanları çekiştirmeyen kimse -şehadet parmağı ile orta büyük parmağını göstererek-, Cennette benimle şöylece beraberdir.” 
• Allâhü Teâlâ çoluk çocuğu kalabalık olan iffet sahibi fakirleri sever.”
• Kişinin günahları çoğaldığı vakit (günahlarına keffaret olmak için) Allâhü Teâlâ onu geçim sıkıntısı ile imtihan eder.”
• “Günahlardan öyle günahlar vardır ki, onları ancak maişet uğrunda çekilen zahmetler mahveder.” 
• “Üç kızı olup, ihtiyaçtan kurtarıncaya kadar onlara iyi bakan, yedirip giydiren kimse -affedilmeyecek bir günah işlemiş olan müstesna- elbette Cenneti kazanır.”

Abdullah İbn-i Mübârek (k.s.):

“Allah yolunda savaştan makbul amel bilir misiniz?” diye sordu.

“Bilmeyiz” denilince şöyle buyurdular:

“Âilesi kalabalık olan fakir bir kimsenin gece uyanıp üstü açılmış olan çocuklarını örtmesi bizim düşmanla harbetmemizden daha makbuldür.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/20.html)
Başlık: Fıkıh: Öşür
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:34:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 13 Ramazan 1434 - Rûmî: 08 Temmuz 1429

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)

Fıkıh: Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd’dir.” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar ile, dolablar ile hayvanlar ile, satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleriyle sair masraflar bundan tenzil edilmez, düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken; arâzide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.

Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.

Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, (o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan) da öşür vermek lâzımdır.

Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa İmâm-ı A’zam Hazretleri: “Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/21.html)
Başlık: Îtikâf | Sağlığa Dair Tavsiyeler
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:37:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikâf ettiler.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 14 Ramazan 1434 - Rûmî: 09 Temmuz 1429

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)

Îtikâf

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Adanan îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf'in son on gününde yapılan bir îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir.

Başka zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları: Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akıllı olmalı, cünüplükten, hayız ve nifastan temiz bulunmalı, îtikâfa niyet etmiş olmalıdır.

Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır. Vâcip olan bir îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, birer mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.


Sağlığa Dair Tavsiyeler

Et ve et mâmullerini güvenilir yerden satın almalıyız.

Yumurtayı pişirmeden önce mutlaka yıkamalıyız.

Çiğ et, yumurta ve kümes hayvanlarının etlerine dokunduktan sonra ellerimizi sabunlu su ile yıkamalıyız.

Kıyma ile yapılan yemeklerin iyice piştiğinden emin olmalıyız.

Sebze ve meyveleri bol su ile iyice yıkamalıyız.

İçme suyunu güvenilir kaynaklardan satın almalıyız.

Tırnaklarımızı kısa ve temiz tutmalı. Ellerde yara, kesik vb. varsa su geçirmeyen bandajla kapatılmalı. Elleri sık sık, sabun ve bol su ile yıkamalıyız.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/22.html)
Başlık: Tükenmeyen Nehir: İlim | Kadir Gecesi'ni Aramak
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:40:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikâf ettiler.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 15 Ramazan 1434 - Rûmî: 10 Temmuz 1429

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)

Tükenmeyen Nehir: İlim

Silsile-i Sâdât’ın ikinci altın halkası Selmân-ı Fârisî (r.a.)Hazretleri , Benî Abs kabîlesinden bir kişiyle yolculuk yapıyordu. Dicle kenarına vardıklarında arkadaşı Dicle’den bir yudum su içmişti.

Selmân-ı Fârisî Hazretleri; “Dön, bir daha iç.” dedi. Arkadaşı “Suya kandım!” cevabını verdi. Selmân-ı Fârisî Hazretleri; “Peki, içtiğin bu suyun nehirden bir şey eksilttiğini düşünüyor musun?” diye sordu. Arkadaşı,

“Hayır, içtiğim bir yudum su, bu nehirden bir şey eksiltmez” dedi. Selmân-ı Fârisî Hazretleri,

“İşte ilim de böyledir; nehir gibidir, tükenmez. Öyleyse, sana fayda verecek ilmi öğren.” buyurdular.


Kadir Gecesi'ni Aramak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

 Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.

 Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.

 Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.

 Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.

 Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.

 Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.

 Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gece Kadir Gecesi’dir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/23.html)
Başlık: Misvâk Sünnettir
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:43:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Tebârake ve Teâlâ Ramazân(-ı şerîf ayının) orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de size kıyâmını (terâvîh namazını) sünnet kıldım.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 16 Ramazan 1434 - Rûmî: 11 Temmuz 1429

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)

Misvâk Sünnettir

Misvâk kullanmak Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetidir. Dişler sarardığında, ağzın kokusu değiştiğinde, yemekden önce, yatarken, uykudan kalkınca, abdest alırken, insanların arasına çıkmak istediğinde, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîf okumak için, Allâh’ı zikretmek için, Kâbe’ye girmek ve tavâf etmek için misvâk kullanmak müstehabdır.

Arabistan’da yetişen Erak ağacının dalından bir karış uzunluğunda kesilen parça, misvâk olarak kullanılır. Erak bulunmadığı zaman erak gibi elyaflı diğer ağaç dallarından da misvak olur. Sağ elin baş ve serçe parmakları misvakın altında, diğerleri üzerinde olduğu halde üç kere sağ, üç kere de sol taraftaki dişler üzerine sürülür.

Misvâkın üç yüz küsür faydasının en aşağısı insanlardan ezâyı gidermek, en üstünü ise şehîd olarak ölmektir.

Misvak ile kılınan iki rek’at namazın sevabı misvaksız yetmiş beş rek’at kılınan namazın sevabından çok olur.

Misvâk kullanmanın faydalarından bazıları şunlardır:

• Allâhü Teâlâ ondan razı olur,
• Sünnet ile amel etmiş olur,
• Sekerât-ı mevtinde (ölüm anında) şehadet kelimesini getirmeğe ve rûhunun kolay çıkmasına sebep olur.
• Dişlerin etini pekiştirir,
• Balgamı giderir,
• Ağız ağrısını giderir,
• Ağız kokusunu giderir,
• Şeytan kederlenir,
• Gözleri nurlanır,
• Ağzı pâk olur,
• Hâfızayı kuvvetlendirir
• Lisânı fasîh (düzgün ve açık) olur,
• Amellerine daha fazla sevap verilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/24.html)
Başlık: Hz. Yûsuf Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 14:45:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Oruçlu olan bir kimse bir mü’mini gıybet veyahut ona ezâ ve cefâ etmedikçe iftar edinceye kadar ibadettedir.”
 (Hadîs-i Şerîf, el-Câmiu’s-Sağir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 17 Ramazan 1434 - Rûmî: 12 Temmuz 1429

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)

Hz. Yûsuf Aleyhisselâm

Hz. Yûsuf, Yâkub (a.s.)’ın oğludur. Hz. Yâkub, on iki oğlundan en çok Hz. Yûsuf'u severdi.

Kardeşleri, babalarının Yûsuf'a olan sevgisini kıskanıyorlardı. Bir gün kardeşleri onu gezip oynasın diye kıra götürüp bir kuyuya attılar, sonra da onu kuyudan çıkarıp bir kafileye “kölemizdir” diye sattılar. Babalarına da “Yûsuf'u kurt yedi” diye yalan söylediler. Kafile henüz on yedi yaşında bulunan Hz. Yûsuf’u alıp Mısır’a götürdüler ve Mısır’ın azizine (maliye nazırı) sattılar.

Yûsuf (a.s.), pek güzel idi, yüzünden gözünden nurlar akardı. Kendisine evvelâ ilim ve hikmet, sonra da peygamberlik verilmiştir.

Hz. Yûsuf maliye nazırının zevcesi Zeliha’nın iftirasına uğrayarak yedi sene zindanda kaldı.

Nihayet Mısır hükümdarı bir rüya gördü, bunu kimse tabir edemedi. Hz. Yûsuf’a müracaat edildi. Bu rüyaya nazaran yeryüzünde yedi sene bolluk, arkasından yedi sene de kıtlık olacak, sonra bir sene de halk pek çok varlık görecekti. Hz. Yûsuf’u zindandan çıkardılar, ölen maliye nazırının yerine tayin ettiler. Zeliha’yı da Hz Yûsuf’a nikâhladılar.

Yûsuf (a.s.)’ın emriyle bolluk senelerindeki fazla ekinler, başaklarıyla beraber ambarlarda biriktirildi. Sonra kıtlık seneleri başladı. Artık halk bu ambarlara koşuyordu. Hz. Yûsuf, bu esnada birkaç gün aç kalırdı,

“Elinin altında bu kadar hazineler bulunduğu halde neden aç kalıyorsun?”
diyenlere:

“Aç kalanların hallerini anlamak için.” buyururlardı.

Yûsuf’un (a.s.) kardeşleri de zahîre almak için bir iki defa Ken’an ilinden Mısır’a çıkıp geldiler. Nihayet Hz. Yûsuf kendisini kardeşlerine tanıttı, haklarında pek büyüklük gösterdi ve muhterem babası Yâkub (a.s.) ile vâlidesini ve bütün kardeşlerini Mısır’a davet etti.

Hz. Yâkub’un (a.s.) artık sevgili Yûsuf’una kavuşacağı zaman gelmişti. Hanımı ve oğullarıyla beraber Mısır’ı teşrif ettiler. Hz. Yûsuf’un sarayında hepsi birden secde-i şükrana kapandılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/25.html)
Başlık: Oruca Dair Bazı Mühim Meseleler
Gönderen: Mücteba - 26 Temmuz 2013, 12:33:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kadir Gecesi’ni Ramazân-ı Şerîf’in son on gününün tek gecelerinde arayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 18 Ramazan 1434 - Rûmî: 13 Temmuz 1429

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)

Oruca Dair Bazı Mühim Meseleler

Vücûdun derisinden içeriye nüfuz eden şeyler orucu bozmaz. Meselâ vücuda sürülen bir yağ veya yıkanılıp içeriye soğukluğu geçen bir su, orucu bozmaz. Yine, göze dökülen bir ilâç -boğazda hissedilse bile- orucu bozmaz. Göze sürülen bir sürmenin izi ve rengi tükürükte görülse de böyledir.

Oruçlunun ağzından başka, vücudunun herhangi bir kısmından içerisinde kaybolacak surette tamamen girdirdiği bir şey veya başkası tarafından girdirilip vücuda faydalı olan herhangi bir şey orucu bozar.

Bir kimsenin herhangi bir uzvuna kendisi tarafından saplanıp vücutta tamâmen kaybolan odun ve demir parçası ve benzeri bir şey orucu bozar. Fakat böyle bir şeyin bir ucu dışarıda kalmış olursa, orucu bozmaz. Kısmen içeriye sokulmuş olan bir süngü, bir odun parçası gibi.

Yine, içeriye boşluğa veya dimağa kadar uzayan derin bir yaraya konulan yaş bir ilâç, içeriye veya dimağa kadar geçince İmâm-ı A’zam’a göre orucu bozar, kazayı gerektirir.

Bu esas üzerine denilir ki, ramazanda gündüz vakti vücuda yapılan iğne de orucu bozar ve kazayı gerektirir. Çünkü bu, hem oruçlunun rızası ile yapılmakta, hem de vücudun yararına yapılmış bulunmaktadır. İğne ile vücudda bir yol açılıyor ve böylece ilâç tam vücudun içine akıtılmış oluyor. Bundan dolayı hayati bir tehlike veya zaruret bulunmayınca, iğneler iftardan sonra yapılmalıdır. İhtiyata uygun olan budur.

İmâmeyne göre ise, bir şey, tabii yoldan içeriye gitmedikçe oruç bozulmaz. Yani dışarıdaki bir yaraya konulan ilâç, boşluğa kadar gitse de, orucu bozmaz. Vücudun derisini yırtarak içeriye gidip kaybolan bir demir, bir kurşun parçası hakkında da hüküm böyledir. Buna göre iğne ile de orucun bozulmaması gerekir. Evvelce, fetvahane tarafından da bu yolda fetva verilmişti.

Fakat daima ihtiyat yolunun gözetilmesi evlâdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/26.html)
Başlık: Kelime-i Tevhîd, Semâvât ve Arzdan Ağırdır | Hz. Ali'den (r.a.) Sıhhat Düsturlar
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2013, 11:08:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Oruç, (sadece) yemeyi ve içmeyi terk etmek(ten ibâret) değildir. Gerçek oruç, boş, faydasız ve çirkin sözleri terk ederek tutulan oruçtur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 19 Ramazan 1434 - Rûmî: 14 Temmuz 1429

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)

Kelime-i Tevhîd, Semâvât ve Arzdan Ağırdır

"Nefis, azgınlık ve inâtta ve Allâhü Teâlâ’ya verdiği ahdi bozup imanı ve insanları ifsad etmekte devam ettiği müddetçe, kişinin imanını kelime-i tevhîdi tekrar ederek tecdîd etmesi, yenilemesi lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Îmânınızı ‘Lâ ilâhe illallâh’ diyerek kelime-i tevhid ile yenileyiniz.” buyurmuştur. Muhakkak bu Kelime-i Tevhîd’i her zaman tekrar etmek lazımdır. Zira nefis, devamlı şer ve fesâd peşindedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kelime-i Tevhid’in faziletine dair şöyle buyurmuştur: “Gökler ve yerler terazinin bir gözüne konulsa, kelime-i tevhîd de diğer gözüne konulsa, Kelime-i Tevhîd’in olduğu kefe muhakkak diğerinden ağır gelir…" (Mektûbât-ı Rabbânî, 1/52)
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, müritlerinden iki kişinin vefat haberi üzerine, arkadaşları ve dostlarının her biri için ayrı ayrı yetmiş bin defa kelime-i tevhîdi okumalarını ve sevaplarının da ayrı ayrı ruhlarına hediye edilmesini tavsiye buyurdular. (Mektûbât-ı Rabbânî, 2/14)
Kelime-i tevhid hatmi: Kelime-i Tevhid ‘lâ ilâhe illAllah’ dır. Bu tevhid yetmiş bin defa okunup vefat eden kimsenin ruhuna hediye edilir. Nitekim İmâm-ı Râbbânî hazretleri Mektûbât-ı şerîfesinin 2. cilt 14. mektubunda hatmi tavsiye etmiştir.
Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: "Kim yetmiş bin defa ‘Lâ ilâhe illallâh’ derse ölmeden önce cennet ile müjdelenir."

Hz. Ali'den (r.a.) Sıhhat Düsturları:

Yemeğe tuz ile başlayan kimseyi, Allahü Teâlâ yetmiş dertten kurtarır.
Her gün yedi adet acve hurması yiyen kimsenin midesinde hastalık kalmaz.
Her gün yirmi adet kuru üzüm yiyen kimsenin bedeninde arıza kalmaz.
Balık, şişmanlığı giderir, insani zindeleştirir.
Misvak kullanıp Kur’ân okumak, balgamı giderir.
Sıhhatli yaşamak isteyenler, erken kahvaltı etmeli, akşamları az yemeli ve fazla borçlanmamalıdır.
 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/27.html)
Başlık: Sultan Yıldırım Bâyezîd Hân | Mutfakta Püf Noktalar | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2013, 11:16:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim inanarak ve karşılığını Allâh’tan bekleyerek bu ayın orucunu tutar, geceleri kâim olur (terâvih namazı ve sâir nâfile namaz kılar)sa, annesinin onu dünyaya getirdiği gün gibi günahlarından kurtulur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28

Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 20 Ramazan 1434 - Rûmî: 15 Temmuz 1429

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)

Sultan Yıldırım Bâyezîd Hân

Osmanlı Sultanlarının dördüncüsü olan Bâyezîd Han, babası Murâd Hân’ın Kosova’da şehîd olması üzerine padişah oldu. İslâm memleketlerini tehdid eden, daha önceki gibi katliamlar yaparak Kudüs’de bir krallık kurmak isteyen Haçlıları Niğbolu’da durdurmuştur. Bu zaferle İstanbul’un fethi için de çok büyük bir adım atılmıştır ki Bizans’ın Avrupa’dan yardım almasının önü kesilmiş oldu. Selanik, Atina ve Mora’yı fethetmiştir.

Yıldırım Bayezîd Hân, İstanbul’u dört defa kuşattı. Dördüncüsünde orada bir Türk Mahallesi kurdu, İslâm mahkemesi ve bir de câmi yaptırdı.

İlk Osmanlı Dâru’ş-şifâsı da onun zamanında yapıldı.

Sultan Yıldırım Bayezîd Han, Emir Timur elinde esir iken 1403 tarihinde vefât etti.

Asrın şâhidlerinden Mısırlı tarihçi İbn-i Şâhin Sultan Bayezid’i şöyle vasfediyor:


Gâyet cesûr, heybetli, cömert bir sultan idi. İlmi ve âlimleri pek sever idi. Âlimlere çok itibar eder, ilmine göre mevki verirdi. Mısır ve Cezîre’den büyük kırâat âlimi İbn-i Cezerî gibi birçok âlim dâveti üzerine hemen yanına gidiyorlardı.


Hep memleketinin îmarı için çalıştı. Ülkesinde emniyet ve adalet fevkalede idi. Memleketinde bir kimse varis bırakmadan vefât etse malına asla dokunulmaz, kâdı onu bir emânet olarak muhafaza eder, bir hak sahibi çıkması ihtimali kalmadıktan sonra hayır yoluna sarfederdi.


Mutfakta Püf Noktalar


• Zeytinyağlı sebze yemeğine 1 tatlı kaşığı sirke ilâve edilirse sebzeler renklerini korur.
• Zeytinyağı ile pişirilen yemekler sağlıklı ve lezzetli olur.
• Zeytinyağı, hazım sisteminin iyi çalışmasını ve midenin rahatlamasını sağlar.


İsimlerimiz: Erkek: Kemal, Kız: Kâmile



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/28.html)
Başlık: İmam Gazâlîden Nasîhatler | Mutfağımız: Bamya Çorbası
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2013, 11:21:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
 “Sadaka vermekte acele ediniz. Çünkü belâ, sadakayı geçemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29

Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 21 Ramazan 1434 - Rûmî: 16 Temmuz 1429

İmam Gazâlîden Nasîhatler

Ey oğul! Mümkün mertebe kimse ile herhangi bir hususta münakaşa ve münazara etme. Çünkü bunda büyük zararlar vardır. Günahı faydasından büyüktür. Münakaşa; haset, riya, kibir, düşmanlık, kin, benlik ve benzeri kötü huyların kaynağıdır.

Tabîî ki gerçeği meydana çıkarmak için herhangi bir mesele hakkında konuşabilir, bir veya birkaç kişi ile münazara edebilirsin. Bundaki gayen, hakikatin ortaya çıkması olmalıdır. Bunun için hak ve hakikatin senin veya bir başkasının diliyle ortaya çıkmasında hiçbir fark gözetmeyeceksin. Bir de münazarayı, topluluk içinde değil de tenha bir yerde yapmayı tercih edeceksin.

Bilmiş ol ki herhangi bir meselenin halledilmesi için sorulan sual, kalbin hastalığını doktora anlatmak gibidir. Bu suale verilecek cevap da doktorun hastalığı iyi etmeye çalışması gibidir.

Cahiller kalpleri hasta olan kimselerdir. Âlimler de doktorlardır. Yarım âlim tedaviyi tam olarak yapamaz. Hakiki âlim de her hastayı değil, tedavisi mümkün olanı tedavi eder. Hastalık müzmin veya tedavisi mümkün değilse bu hastalık ilaç kabul etmiyorsa, onun tedavisiyle uğraşmak faydasızdır.

Mutfağımız: Bamya Çorbası


Malzemeler: 250 gr bamya (kurutulmuş). 100 gr, kuzu eti. 1 adet soğan. 1 çorba kaşığı salça. 1 adet, limon. 1 çorba kaşığı, tereyağı.  Tuz.

Hazırlanışı: Bamyalar birbirine sürtülerek tozu alınır ve yıkanır. Yarım limonun suyu, yeterince tuz ve su bir tencereye konur. Su kaynayınca bamyalar konur ve yumuşayıncaya kadar pişirilir. Soğutulduktan sonra iplerinden çıkartılır.

Bamya büyüklüğünde doğranmış kuzu etleri kavrulur, tereyağı ve soğan ilave edilerek biraz daha kavrulur. Soğan pembeleşince salça ilave edilir. Bir müddet kavurduktan sonra yeterince su ilave edilir. Kaynadıktan sonra bamya, kalan yarım limonun suyu ve yeterince tuz ilave edilip kaynatılır ve dinlenmeye bırakılır.
 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/29.html)
Başlık: Resûlullah (s.a.v.)'İn Şefkati - Hanbelî Mezhebi İmamı Ahmed Bin Hanbel Hazretle
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2013, 11:27:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
"Sizden biri, abdest alır ve abdestini eksiksiz olarak tamamlar ve sonra ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh’ derse kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediği kapıdan cennete girer."

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 22 Ramazan 1434 - Rûmî: 17 Temmuz 1429

Resûlullah (s.a.v.)'in Şefkati
Fudâle bin Amr diyor ki: Mekke’nin fethi yılında henüz Müslaman olmadan evvel Resûlullah'ı (s.a.v.) öldürmek istemiştim. O, Beytullah’ı tavaf ediyordu. Ona yaklaşınca:
“Fudâle misin?” dedi. “Evet” dedim.
“Nefsin sana ne vesvese veriyor?” diye sordu. “Hiçbir şey.” dedim. Güldü ve benim için Allâh'a istiğfar etti, elini göğsüme koydu. Resûlullah'a düşmanlık kalbimden çıktı. Resûlullah Allâh'ın yarattıklarının en sevgilisi oluncaya kadar elini göğsümden kaldırmadı.

Hanbelî Mezhebi İmamı Ahmed Bin Hanbel Hazretleri

İmam Ahmed bin Hanbel aslen Mervli’dir, (H. 164) tarihinde Bağdat'ta doğmuş, (H. 241/M.855) tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir. (Rahmetullahi aleyh)
İmam Ahmed pek büyük bir âlimdir, dört büyük müçtehidin dördüncüsüdür. Hadis ilmindeki ihatası da fevkalâde olup bir milyon hadîs-i şerîfi ezberlemiş bulununuyordu. Müsned adındaki kitabında, otuz bin hadîs-i şerîf bulunmaktadır.
Zühd ve takvası, yüksek seciyesi, her türlü medhin üstündedir. Mezhebi, Arabistan’da ve İslâm âleminin bazı kısımlarına yayılmıştır.

Trafik: Seyahata Çıkacakların Dikkatine


Uykusuz, yorgun ve hasta olarak yolculuğa çıkılmamalıdır.
Sürücüler yola çıkmadan önce uyku getiren ağır yemek yememeli, ilaç, yoğurt, ayran vb. içmemeli,
Arabanın içi aşırı sıcak veya soğuk olmamalı,
Hız sınırlarına uyulmalı,
Araba içerisindeki herkes emniyet kemerlerini dâimâ takmalıdır.
Sitres yapmadan, rehavete kapılmadan, teyakkuz halinde olmalıdır.
Yol boyunca düzenli molalar verilmeli ve kısa bir yürüyüş yapılmalı.
Ayrıca yorgunluk hissedildiğinde hemen dinlenilmelidir.
 
 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/30.html)
Başlık: "Her Müslüman Sadaka Vermelidir"
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2013, 11:56:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
"Allah yolunda bir harcamada bulunan kimseye yedi yüz kat sevab yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 23 Ramazan 1434 - Rûmî: 18 Temmuz 1429

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)

Her Müslüman Sadaka Vermelidir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her Müslüman sadaka vermelidir.”

Ashâb-ı Kirâm’dan bir zât:
“Şayed bulamazsa ne münâsib görürsünüz?” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
"Eliyle iş görür, çalışır. Böylece hem kendine faydalı olur ve hem de sadaka verir.”

“Eğer çalışmaya gücü yetmezse ne yapmayı münâsib görürsünüz?” dedi.

“Güçlük içindeki ihtiyaç sahibine yardım eder.” buyurdu.

“Buna da güç yetiremezse ne yapmayı lâyık görürsünüz?” dedi.


Resûlullâh (s.a.v.):
“İyiliği -veya hayrı- emreder.” buyurdu.

“Eğer bu kadarını da yapamıyacak olursa neyi münâsib görürsünüz?” diye sordu.


Peygamber (s.a.v.):
“Fenâlık yapmakdan kendini tutar. Bu da bir çeşit sadakadır.” buyurdu. (Buhârî ve Müslim)(Riyazussalihin)

Sadaka sadece mala mahsus değildir. Belki her şeyin kendi cinsinden bir sadakası vardır. Mesela; Evin sadakası ondan müsafirler için bir oda ayırmak, bedenin sadakası mazluma yardım etmektir. Her iyilik bir sadakadır. Güzel bir söz, fakir ve garip Müslüman’ın gönlünü almak, bunların hepsi birer sadakadır.

Resûlullah sallAllahü aleyhi ve sellem buyurdular:

– Her Müslüman üzerinde her gün bir sadaka vardır.
– Yâ Resûlullah buna kimin gücü yeter, dediler.
Buyurdu ki:

– Yoldan ezâ (veren bir mânia)yı kaldırman sadakadır, Müslümanı yola irşad etmen, yolunu göstermen sadakadır, Müslüman hastayı ziyaret etmen sadakadır, müslümanın cenazesini takib (ve teşyi’) etmen sadakadır, Müslümanın selâmına (ve aleyküm selâm ile) cevap vermen sadakadır. (H. Ş. Müsned-i İbn-i Râhûye)

İlim ehlinin sadakası da; ilmi lâyık olana vermek, ilmî meseleleri delilleriyle öğretmek, nasihat etmektir.
 
 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/7/31.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Yüksek Ahlâkı | "Ben Rabbimden Razıyım"
Gönderen: Mücteba - 01 Ağustos 2013, 11:26:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
"Allâhü Teâlâ ümmetime, önceki ümmetlere vermediği Kadir gecesini ihsan etti."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 24 Ramazan 1434 - Rûmî: 19 Temmuz 1429

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)

Resûl-i Ekrem'in Yüksek Ahlâkı

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) son derece halîm, kerîm ve affedici idi. Gazap edilecek yerlerde sükûneti muhafaza eder, mübarek hayâtına kastedenleri bile affeylerdi.
Uhud gazvesinde mübarek bir dişi şehid edilmiş, latif çehresi kanlar içinde kalmış olduğu halde yine düşmanlarına beddua etmemiş;
“Yâ Rabbi, kavmime hidâyet et, çünkü onlar bilmiyorlar!” diye niyazda bulunmuştu.
“Ne için bunların aleyhine dua etmiyorsun?” diyenlere
“Ben lanet edici olarak gönderilmedim, insanları Hak yoluna, Allâh’ın rahmetine davet için gönderildim.” diye cevap vermişti.
Mekke-i Mükerreme’yi fetih buyurdukları gün Kureyş hakkında tecellî eden lütufları da Resûl-i Ekrem’in ne kadar affedici olduğuna şahittir.

"Ben Rabbimden Razıyım"

Hz. Ebû Bekir (r.a.) üzerinde iki yakasını dikenle birbirine bağladığı bir aba olduğu halde Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzurunda iken Cebrâîl (a.s.) geldi ve;
“Yâ Muhammed! Ebû Bekir’in abasının yakasını bir dikenle bağladığını görüyorum. Bu nedir?" dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Yâ Cebrâîl! O Mekke’nin fethinden önce bütün malını benim yolumda harcadı.”

Cebrâîl (a.s.) dedi ki:
“Allah azze ve celle’nin sana selâmı var ve buyuruyor ki: Ebû Bekir’e söyle, bu fakir haliyle benden râzı mıdır, yoksa değil midir?”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Ey Ebû Bekir, Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve sana, ‘Sen bu fakirliğinden dolayı benden râzı mısın yoksa değil misin?’ diye soruyor.”

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir (r.a.):
“Ben Rabbimden nasıl râzı olmam. Ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım.” buyurdu.  
 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/1.html)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Fazîleti | Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 02 Ağustos 2013, 11:32:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh’tan ümid ederek Kadir Gecesini (ibadetle) ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 25 Ramazan 1434 - Rûmî: 20 Temmuz 1429

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)

Kadir Gecesi'nin Fazîleti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:
“Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîme ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler.


Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf,
3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra:

` 1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
` 100 “Elem neşrah leke...” sûresi,
` 100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,
` 100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbü’l-afve fâ’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.
Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/2.html)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2013, 16:23:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
"Hz. Âişe vâlidemiz “Ya Resûlallâh! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl dua edeyim, haber verir misiniz?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü’l-afve fa’fu annî” diye dua et." buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 26 Ramazan 1434 - Rûmî: 21 Temmuz 1429

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)
Bu gece Kadir Gecesi. Kandilinizi tebrik ederiz.

Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlara rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfazası için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu; günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1-Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve Rûh’un inmesi.

Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “Kadir” ismi verilmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancakla melekler ile yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir vaktine (imsake) kadar selâmettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png)[/url (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/3.html)
Başlık: Sadaka-i Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2013, 16:53:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
“Sadaka-i fıtır, oruç tutan kimse için boş, faydasız ve çirkin sözlerden dolayı bir temizliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 27 Ramazan 1434 - Rûmî: 22 Temmuz 1429

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)

Sadaka-i Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf'in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur. Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.  

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır; fitre vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik edebilsinler diye önce de verilebilir.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Bayram namazından sonra verilen fıtra, diğer (nâfile) sadakalardan bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fıtra, Allâhü Teâlâ’nın indinde makbûl olan bir sadakadır.”  buyurmuşlardır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/4.html)
Başlık: Yolculuk Âdâbı | Sefer Bahsi
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2013, 17:01:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
“Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın. Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 28 Ramazan 1434 - Rûmî: 23 Temmuz 1429

Yolculuk ÂdâbıTurgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)

Yolculuk Âdâbı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) vedâ haccı için Medîne’den Perşembe günü çıktıklarından yolculuğa Perşembe günü çıkmak müstehab olur.

Resûlullâh Efendimiz hicret için Pazartesi günü çıktıklarından Pazartesi günü de yolculuğa çıkmak müstehabdır.

Yola sabahın erken saatlerinde çıkmalıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Allâh’ım, sabahın erken vakitlerini ümmetime mübârek kıl” diye duâ etmişlerdir. Bir yere asker göndereceklerinde de sabahın erken vakitlerinde çıkarırlardı.

Yolculuğa kamerî ayın başında çıkmak daha uygundur. Bir adam ayın son günlerinde Resûlullâh’a gelip sefere çıkacağını söyleyip vedâ etti. Resûlullâh Efendimiz: “Elin boş kalıp satışının az olmasını mı istersin? Sabret ki ay girsin. Sonra Perşembe yahud Pazartesi günlerinden birini tercih et. Zira Hz. Allâh ticâretini bereketli, alış verişini kazançlı kılar.” buyurdular.

Yolculuğa çıkmadan önce ve döndükten sonra malından -en az yedi- fakire bir şeyler sadaka vermek müstehabdır. Bunda yol selâmeti vardır. Hadîs-i şerîfde “Sadaka Rabbin gazabını söndürür ve kötü ölümden kurtarır.” buyuruldu.

Herhangi bir hâceti için de sadaka vermek müstehabdır.

Yolculuğa çıkmadan önce evinde iki rek’at namaz kılar. Hadîs-i şerîfde “Yolculuğa çıkmak isteyen kimse geride kalan âilesine ve çoluk çocuğuna kılacağı iki rek’ât namazdan daha fazîletli hiçbir şey bırakamaz” buyuruldu. Birinci rek’atte Fatiha’dan sonra Kâfirûn sûresini, ikincide de Fâtiha’dan sonra İhlâs sûresini okur. Selâmdan sonra Âyetü’l-kürsî, Kureyş sûrelerini okumak müstehabdır. Zira hadîs-i şerîfte: “Evinden çıkmadan Âyetü’l-kürsîyi okuyana dönünceye kadar hoşuna gitmeyecek bir şey isâbet etmez.” buyuruldu. Yola çıkan, Kureyş sûresini okuması ile her türlü kötülüklerden emin olur.

Namazdan sonra ihlâs ve samimiyet ile Allâh’dan yardım ister.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/5.html)

Sefer Bahsi


Sefer, karada deve ile veya yaya yürüyüşle onsekiz saatlik (bugünkü ölçü ile 90 kilometrelik), denizde ise altmış millik bir mesafeye gitmektir. Bu kadar mesafesi bulunan bir yere yolculuk yapana şer'an "müsâfir" denir. Hangi vasıta ile ve ne kadar kısa zamanda giderse gitsin, niyet edip yola çıkan kimse sefer hükümlerine tâbidir.
 
Müsâfir, köyün veya şehrin evleri hududunu çıkınca seferîdir. Ramazan ayı içinde bulunuyorsa oruç tutmayabilir. Tutamadığı günleri sonra kazâ eder. Bununla beraber sıhhatine zarar vermeyecekse, orucu tutması daha hayırlıdır.
 
Müsâfir dört rek'atli farzları iki kılar. Akşam namazının farzını vitir namazını ve dört rek'atli bütün sünnetleri kısaltmadan, tam olarak kılar.
 
Bir kimse dört rek'atli farzları, Seferî iken dört kılarsa hatâ etmiş olur.Bundan dolayı istiğfar etmesi lâzım gelir. Ayrıca selâmı tehir etmiş olduğundan dolayı sehiv secdesi icâbeder. Ancak seferî iken gittiği yerlerde, mukîm imama uyarsa imamla beraber tam kılar. Şâyet kendisi imam olursa iki rek'at kılar ve selâm verir. Kendisine uyan cemaat seferî ise imamla beraber selâm verir. Eğer cemaat seferî değilse, imam selâm verdikten sonra cemaat kalkar ve namazını tamamlar. Kıyâmda, isterse Fâtiha okur, isterse okumaz. Okumadığı takdirde okuyacak kadar bekledikten sonra rükû'a gider.
 
Yukarıda târif ettiğimiz müsâfir kimse, gittiği şehir veya köyde onbeş gün ikâmete (kalmaya) niyet ederse, müsâfirlikten çıkmış olur ve namazları tam kılar. Onbeş gün ikâmete niyet etmediği halde işinin tamamlanmaması gibi bir sebeple bugün çıkarım, yarın çıkarım diyerek aylarca, hattâ senelerce kalsa yine de sefer hükümlerine tâbidir.
 
Müsâfir kimse, asıl vatanına geldiğinde müsâfirlikten çıkmış olur. Asıl vatanında ne kadar az kalsa, yine de mukim olup, tam kılar.
 
Müsâfir bir kimse, seferde kazâya kalmış olan dört rek'atli farzları seferde veya memleketine döndüğünde iki rek'at olarak kazâ eder. Mukim iken kazâya bırakmış olduğu dört rek'atli namazları ise, seferde iken de dört rek'at olarak kazâ eder.

Vatan üç kısımdır:
Vatan-ı aslî,
Vatan-ı ikâmet,
Vatan-ı süknâ

Vatan-ı aslî: İnsanın doğduğu veya evlendiği yerdir. Orada doğmamış ve evlenmemişse de yaşamaya niyet edip, ayrılmak istemediği yere de vatan-ı aslî, denir.
 
Vatan-ı aslî, ancak diğer bir vatan-ı aslî ile bozulur. Meselâ, insanın doğup büyüdüğü yer asıl vatanı iken, başka bir şehirden evlense ve eşinin doğup büyüdüğü yerde devamlı kalmaya niyet etse, kendi doğduğu yer asıl vatan olmaktan çıkar. Eski asıl vatanında, 15 günden daha az bir müddet için gelip kalacak olsa, 4 rek'atli farzları kısaltır ve 2 rek'at kılar. Nitekim Peygamber Efendimiz, Medine'den, doğup büyüdüğü ve evlendiği Mekke şehrine geldiğinde namazlarını kısaltarak kılmıştır.
 
Bir kimsenin birden fazla zevcesi olsa, bunların herbirini ayrı ayrı şehirlere yerleştirse, o şehirlerin hiçbirinde seferî olmaz. Vatan-ı aslî, Vatan-ı ikâmet ile bozulmaz.
 
Vatan-ı ikâmet: Müsâfirin en az 15 gün kalmaya niyet ettiği ve asıl vatanına en az 90 kilometre mesafede bulunan yerdir. Burada, namazlar kısaltılmadan 4 rek'at kılınır. Vatan-ı ikâmet , diğer bir vatan-ı ikâmet ile ve vatan-ı asliye dönmekle bozulur. Vatan-ı ikâmet, vatan-ı süknâ ile bozulmaz.
 
Vatan-ı süknâ: Müsâfirin 15 günden daha az bir müddet için oturmaya niyet ettiği ve asıl vatanına 90 kilometre veyâ daha fazla bir mesâfede bulunan yerdir. Süknâ vatanında 4 rek'atli farz namazlar iki rek'at kılınır.

Muhtasar İlmihal
Hasan ARIKAN
Başlık: Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Ulvî Hayâsı | Şevvâl Ayı | Şevval Ayı İctimâ'ı, Ru'yet
Gönderen: Mücteba - 06 Ağustos 2013, 11:01:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhü Teâlâ, bir kuluna hayır murad ettiği zaman ölmeden önce onu temizler.” buyurdular. ‘Yâ Resûlallâh! Kulun temizlenmesi nasıl olur?', denilince ‘Allâhü Teâlâ ona sâlih bir amel ilhâm eder de o kul o ameli işlerken ruhunu alır.’ buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 29 Ramazan 1434 - Rûmî: 24 Temmuz 1429

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)

Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Ulvî Hayâsı

Seyyidü'l-Mürselîn Efendimiz (s.a.v.) gerek fıtrî ve gerek dinî haya ve edep bakımından da bütün insanlardan üstün yaratılmış idi. Kendisinde tecellî eden hayânın kemâlinden dolayı hiçbir kimsenin sözünü kesmez, yüzüne uzun uzadıya bakmazdı.

Utanılacak veya çirkin görülecek şeyleri açıkça söylemeyip kinaye yoluyla beyân buyururdu. Bir kimsenin hoşuna gitmeyen birşey yaptığını işitince “Filan kimse neden öyle yapmış?” demez, “Bazı kimseler neden şöyle yapıyor?” demekle iktifa buyururdu.

Ashâb-ı kiramdan bir zât pek ziyâde hayâlı olduğundan dolayı arkadaşı kendisine sitem etmek istemişler. Resûl-i Ekrem Hazretleri “Onu hâline bırakınız, çünkü hayâ imandandır.” buyurmuşlardır.


Şevvâl Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Şevval Ayı İctimâ'ı, Ru'yet

Hicrî Kamerî 1434 yılı Şevval ayı ictima‘ı yarın (07 Ağustos Çarşamba) Türkiye saati ile 00.51’de.

Ru’yet ise yine yarın (07 Ağustos Çarşamba) Türkiye yaz saati ile: 14.15’dedir. Hilâl’in görüldüğü yerler: Hint Okyanusu’nun orta ve güney kısmında Mauritus, Reunion, Tromelin Adası, Madagaskar, Komorolar Adaları, Glorioso, Aldabra Adaları, Juan de Nova adası, Afrika kıtasının güney ve orta kısmı, Mozambik, Malavi, Angola, Güney Afrika Cumhuriuyeti, Atlas Okyanusu’nun güney ve orta kısmındaki adalar; Saint Helena adası, Ascention adası,

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 08 Ağustos Perşembe günü de Şevval ayının 1’i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/6.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe Ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2013, 10:46:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini karşılığını sadece Allâh’tan bekleyerek (namaz, duâ ve zikirle) ihyâ ederse, kalblerin öldüğü günde onun kalbi ölmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Camiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 30 Ramazan 1434 - Rûmî: 25 Temmuz 1429

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)
Bugün Arefe. Yarın Ramazan Bayramı.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “İftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve devam edilerek namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk”  okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/7.html)
Başlık: Din Kardeşini Allah İçin Sevmek | Müsâfir Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 08 Ağustos 2013, 20:05:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kul, üç yemekten dolayı hesâba çekilmez: Sahur yemeği, iftar yemeği ve (din) kardeşleri ile yediği yemeklerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 1 Şevval 1434 - Rûmî: 26 Temmuz 1429

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)
Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Din Kardeşini Allah İçin Sevmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bir adam, başka bir köyde bulunan bir (din) kardeşini ziyârete gitti. Allâhü Teâlâ, yolu üzerine bir meleği gönderdi. Adam onun yanına geldiğinde melek ona:

“Nereye gidiyorsun” dedi. Adam:

“Şu köyde bir (din) kardeşim var, onu ziyârete gidiyorum.” deyince:

“Peki, gitmende senin için bir menfaat var mı?” deyince,

“Hayır, sadece onu Allâh için sevdiğimden gidiyorum.” dedi. Melek ona; “Muhakkak ben sana, senin onu sevdiğin gibi Allâhü Teâlâ’nın da seni sevdiğini bildirmek için gönderildim” dedi.

Müsâfir Âdâbından

1- Ev sâhibi, müsâfirleri ile berâber kapıya kadar, çıkmalıdır. Bu müsâfire ikrâmdır.

Habeş kralı Necâşî’nin bir heyeti Peygamberimizi ziyârete gelmişti. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bizzât onlara hizmet etmeye başladı. Bunu gören Ashâb-ı Kirâm:

“Biz varız, siz oturunuz, Yâ Resûlallâh” deyince Efendimiz aleyhisselâm:

“Hayır, asla. Çünkü onlar benim Ashabıma (Habeşistan’da) ikrâm ettiler, ben de bizzat mukâbelede bulunmak isterim.’ buyurdular.

Müsafire tam manasıyla ikram etmek; geldiğinde, sofra başında ve giderken kendisine dâimâ güler yüz göstermek ve hoş sohbette bulunmaktır. Müsafirin asıl arzu ettiği, güler yüz, tatlı dildir.

İmâm Evzâî'ye (r.h.): “Müsafire ikram nedir?” diye sorulduğunda, Evzaî; “Güler yüz ve tatlı dildir.” demiştir.

2- Müsâfir, -kendisine gereği gibi ikram yapılamamış olsa da- gönül hoşluğu ile ve memnuniyetini ifâde ederek ayrılmalıdır. Böyle yapmak, iyi ahlâk ve tevâzuun eseridir.

3- Müsâfir, ev sahibinin müsâadesini almadan çıkmamalı, gönlünü alıncaya kadar oturmalıdır.

Ev sahibine ağırlık vermemek için, üç günden fazla kalmamalıdır. Ev sâhibi samîmi olarak ısrar ederse daha fazla kalınabilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/8.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Sıla-i Rahim
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2013, 02:42:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sıla-i rahmi (yakın akraba ile münasebetlerini) kesenlerin bulunduğu topluluğa Allâh’ın rahmeti inmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 2 Şevval 1434 - Rûmî: 27 Temmuz 1429

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)
Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

İmanın Şubelerinden: Sıla-i Rahim

Rahm, kelimesi, lügatte yakınlık, doğum yoluyla olan soy bağı demektir. Sıla-ı rahim de, akrabaları arayıp sormak, ziyaret etmektir, gurbetteki kimsenin memleketini ziyarete gitmesi gibi. Akraba ile görüşmek, onların muhtaç olanlarına yardım etmek, hasta olanlarına ziyarette bulunmak, kayıp olanlarını araştırmak, kötülükte bulunmuş olanlarını affeylemek, akrabalık haklarını gözetmek kabilindendir.

Sıla-i rahim vefa ve insanlık alâmeti olup en güzel ictimâî bir vazifedir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Rahm, Allâh’ın arşında asılmıştır. Der ki: Kim benim hakkıma riayet ederse Allâhü Teâlâ da onu gözetsin, kim de beni keser atarsa Hak Teâlâ da onunla alakasını kessin.”

“Akrabalık bağını kesen kimse cennete (ilk girenler ile beraber) girmek nimetine nail olamaz.”

“Allâh’a itâat edilen şeylerde sıla-i rahimden daha çabuk sevaplı hiçbir şey yoktur. Allâh’a isyân edilen amellerde de cezâsı isyan ve yalan yere yeminden daha çabuk olan hiçbir amel yoktur.”

“Sadaka ve sıla-i rahim; Allâh bunlarla ömrü ziyâdeleştirir ve kötü ölümü defeder.”

“Sadakanın en faziletlisi düşmanlık da olsa akrabaya verilendir.”

Velhâsıl: İslâmiyet akraba hukukuna riayeti bir vazîfe saymıştır. Onların arasında ihtilâfa, gönül kırgınlığına, dedikoduya sebep olacak şeylere meydan verilmemesini emretmiştir. Bu cümleden olarak bir kimse bir malını babasına, oğluna, kardeşine veya amcasına, dayısına, halasına, teyzesine, veya kendi eşine bağışlasa ve teslim etse artık bu bağışından dönemez, onu geri alamaz. Bağışlayan ile o kendisine bağış yapılan farklı dinlerden olsalar da böyledir. İşte mübârek İslâm dini, akrabalığa bu kadar kıymet ve ehemmiyet vermiştir.

Sıladır mûsıle-i rahmet-i Rab
Kat’-ı rahm etmek olur bu’de sebeb, (Vehbi)

Sıla-i rahim yapmak, Allâh’ın rahmetine eriştirir. Akrabayla bağını kesmek ise rahmetten mahrum bırakır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/9.html)
Başlık: Bid'atlerden Sakınmak | Gıdalarda Katkı Maddelerine Dikkat
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2013, 02:47:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim dînimizden olmayan bir şey (bid’at) ihdâs ederse (bir sevab umarak çıkarırsa) bu redd olunmuştur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 3 Şevval 1434 - Rûmî: 28 Temmuz 1429

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)
Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Bid'atlerden Sakınmak

Sâriye bin İrbaz (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlüllah (s.a.v.) bize öyle bir vaaz etti ki, kalpler ürperdi ve gözlerden yaşlar aktı. Bunun üzerine biz,

“Ya ResûlAllah! Bu vaaz, vedâ edenin vaazına benziyor, bize vasiyette bulunun” dedik. Resûlüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Size Allâh’tan korkmanızı, siyah bir köle bile olsa emîre kulak verip itaat etmenizi tavsiye ederim. Sizlerden, benden sonra yaşayacak olanlar pek yakında birçok ayrılıklar görecekler. O zaman sünnetimi ve hidâyete erdirilmiş olan râşid halifelerimin yolunu takip ediniz, bütün gücünüzle ona sarılınız. Dinde yeni ortaya çıkan bid’atlerden (sünnete aykırı şeylerden) sakınınız. Çünkü (sünnete uymayan) her yenilik bid’attir, her bid’at dalâlettir.” 


Gıdalarda Katkı Maddelerine Dikkat

Katkı maddeleri; gıdanın besleyici değerini korumak, dayanıklılığını artırmak, lezzetini ve rengini çekici hale getirmek ve gıdanın işlenmesi sırasındaki teknolojik zaruretler ve gıdada mikroorganizmaların çoğalmasına mani olmak gibi sebeplerle kullanılmaktadır.

Katkı maddeleri belli standartlar çerçevesinde E numaralandırılmıştır. Katkı maddelerinin bilinen ve henüz bilinmeyen tesirleri vardır. Hassas bünyelerde kaşıntı, kurdeşen, alerjik nezle, alerjik deri döküntüleri, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishale sebep olabilmektedir.

Katkı maddesi bulunan ve günlük hayatta en sık aldığımız gıdalar: Peynirler, margarinler, soslar, ketçaplar, (meyve, sebze, balık gibi) bütün konserveler, ekmekler, kekler, marmelatlar, reçeller, tatlılar, şekerler, her türlü meşrubat ve içecekler de katkı maddeleri bulunmaktadır.

Bu sebeple iki hususa çok dikkat etmeliyiz:

Bebekler için en ideal beslenme anne sütüdür. Asgari altı ay sadece anne sütü olmak şartıyla 2 yaşına kadar emzirilmelidir.

Sıhhatli yaşabilmek için tabii olanlardan, katkı maddesi bulunmayan gıdaları almalı ve katkılı gıdaları mecburiyetle sınırlandırmalıyız.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/10.html)
Başlık: Hazret-i Lût Aleyhisselâm | Tarihi Bir Nakliye Vasıtası: Kelek
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2013, 02:50:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim bir topluluğu severse âhirette Allah onu onlarla beraber haşreder (diriltir).”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 4 Şevval 1434 - Rûmî: 29 Temmuz 1429

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)

Hazret-i Lût Aleyhisselâm

Hazret-i İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğlu olan Lût Aleyhisselâm onunla beraber Bâbil’den Şam civarına göçmüştü. Sedom şehri ve çevresindeki insanlara peygamber olarak gönderildi.

Bu memleketin ahalisi dine inanmazlar ve hiçbir kavmin yapmadığı ahlâksızlığı işlerlerdi.

Hz. Lût, onları doğru yola (hak dine) çağırdı, dinlemediler. Çok nasihat etti, kabul etmediler.

Cenâb-ı Hakk da onların başına taş yağdırdı ve zelzele ile şehirlerinin altını üstüne getirdi. Hepsi helâk oldular. Yalnız Lût Aleyhisselâm ailesiyle geceleyin şehirden çıkmış, kurtulmuştu. Ancak Lut aleyhisselâmın hanımı kavminin çirkinliklerine razı olduğundan onlarla beraber helâk oldu. Lut (a.s.)’ın mübarek kabri Kudüs’de Halîlu'r-Rahmân’dadır.


Tarihi Bir Nakliye Vasıtası: Kelek

Kelek, keçi ve koyun tulumları nefesle şişirilip yan yana bağlandıktan sonra, üzerine sırıklardan yaklaşık 75’er cm ara ile sağlı sollu kirişler konularak, onun da üstüne ince çubuklar dizerek yapılan dört köşe saldır. Osmanlı devrinde Fırat ve Dicle nehirlerinde insan ve daha ziyade yük taşımakta kullanılmıştır. Keleğin büyüklüğü nehir suyunun azlığına çokluğuna göre değişmektedir. Suların az olduğu mevsimlerde 150 tulumluk bir kelek ile 2000-2500 kiloya kadar yük taşınabilmiştir. Yolcuların rahat etmeleri için saz ve kamıştan yapılmış yer de mevcuttur.

Kelek sayesinde insanlar, Diyarbakır’dan Bağdat’a kadar uzanan nehir yatağında taşımacılık ağı kurmuşlardır. Evliya Çelebi, bu gemilerden biriyle, Dicle üzerinden, Diyarbakır’dan Bağdat ve Basra’ya kadar, kıyılardaki şehirleri ve köyleri ziyaret ederek, rahat ve zevkli bir yolculuk yaptığını anlatır.

1629-1631 tarihlerinde Diyarbakır’da Kelekçiler Şeyhi Seyyid Behram’dı.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/11.html)
Başlık: Resûlullah'ın Bir Mûcizesi | Azı Yarar Çoğu Zarar: Şeker
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2013, 03:01:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanlara karşı müsâmahalı (ve kolaylaştırıcı) olun ki Allâhü Teâlâ da size âhirette müsâmaha göstersin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 5 Şevval 1434 - Rûmî: 30 Temmuz 1429

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)

Resûlullah'ın Bir Mûcizesi

Seyyâh-ı Âlem Evliyâ Çelebi’den:

Mekkeliler Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) kendilerine putları bırakıp Allâh’a, cennete da’vet etmesinden muzdarip oldular, binlerce ihanet ettiler. İntikam almaktan aciz olunca şeytani bir hile kurdular. Bazı hediyelerle beraber bir kutu içinde kaşiyan-ı Acem diye meşhur akrepleri getirdiler.

Resûlullah (s.a.v.) “Bu hediyeniz nedir?” diye sorunca “Yeni çıkmış bir kavun.” dediler. Efendimiz, “Biz bu mahluka Abdullavi diyelim.” buyurdu ve besmele ile kutuyu açtılar. Bütün akrepler Allâhü Teâlâ’nın emri ile Abdullavi kavunu olmuştu. Resûlullah Efendimiz  (s.a.v.) kavunu pek severdi. Besmele ile yediler ve meclisteki ashabına da ikram ettiler.

Kureyş müşriklerinden bu mucizeyi gören yetmiş kişi imana geldiler. Diğerleri ‘bir büyük sihir yaptın’ deyip dalalette kaldılar. Abdullavi kavunu Mısır gibi sıcak memleketlerde yetişir.


Azı Yarar Çoğu Zarar: Şeker

• Vücudun ihtiyacından fazla şeker alınması kan şekerini çok çabuk artırır ve pankreas aşırı insülin salgılar. Buna “metabolik sendrom” denir. İnsülin, şekeri ayarladıktan sonra fazlasını yağ olarak depolar.
Kan şekerindeki ani düşüş acıkma hissi verir, yemek ihtiyacı hâsıl olur.
• Fazla şeker diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine sebep olur.
• Kan ile vücudun her tarafına taşınan şeker göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanır. Buralar dolduktan sonra, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılır. Neticede muafiyet (bağışıklık) zayıflar, vücut soğuğa, sıcağa veya mikroplara karşı dayanıksız olur.

Sıhhati korumak insanın her şeyden önce gelen vazifesidir.

Nitekim Kanuni Sultan Süleyman ne güzel demiş:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/12.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Vera
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 10:38:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bir kul, -bakmak istese bakabilecek iken- (yabancı; mahremi olmayan) bir kadının güzelliğine bakmaktan gözünü çevirirse, Allâhü Teâlâ o kimsenin kalbine zevkini bulacağı ibâdet verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü’l Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 6 Şevval 1434 - Rûmî: 31 Temmuz 1429

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)

İmanın Şubelerinden: Vera

Vera: Takva, günahtan uzak durmak, Allah korkusu, güzel amellere devam etmek, dünyânın geçici metaı peşinde koşmayı terk etmektir.

Veraın üç mertebesi vardır:

1 - Haram olan şeyleri terk etmek. Haramı işleyen fâsık ve fâcir olur.

2 - Şüpheli şeylerden sakınmak. Yani ummadığı başka bir taraftan harama düşmemek için dînen almasına ruhsat olduğunu bildiği şeyi kalbiyle de helâl olduğuna kanaat getirdikten sonra almaktır. Bu sâlihlerin veraıdır.

3 - Nefsini şehvetlerinin birçoğundan tutmak. Bu müttakîlerin veraıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Muhakkak helâller apaçık deliller ile beyân olunmuştur, haramlar da delilleri ile bellidir. Bu helâl ve haram arasında şüpheli bazı şeyler vardır ki insanların çoğu onların hükmünü bilmez. Kim şüphelilerden sakınırsa dînini ve ırzını dînde kötü bir hâle düşmekten korumuş olur. Kim de şüphelilere düşerse harama yaklaşmış olur. Bunun misali, sultana ait ve başkalarına yasak olan bir arazi etrafında koyunlarını güden bir çoban gibidir ki koyunları oraya girebilir. İyi bilin ki her sultanın mîrisi, (başkasının girmesi yasak olan arazisi) vardır. Allâh’ın da himâye edip girilmesini, hatta yaklaşılmasını bile yasakladığı şey haramlardır.”
• “Sana şüphe veren şeyi terk et, hiç şüphesiz helâl olanı al.”
• “Dînde en hayırlı amel vera (şüphelilerden sakınmak)dır.”

Tâbiînden Muhammed bin Vâsi (rh.) yemekte az bir tuz yettiği gibi az bir vera ile duâ etmek de duânın kabûlüne sebeptir.” demişlerdir.

Veraın en güzel misallerinden biri şudur:

Beytülmal koyunları Kûfelilerin koyunları ile karışmıştı. İmâm-ı A’zam hazretleri harama düşmemek için koyunun yedi sene yaşadığını öğrendi ve yedi sene koyun eti yemedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/13.html)
Başlık: Hastalık, Kıtlık Ve Zulmün Sebepleri
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 10:41:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Alışverişlerinde hile yapanların vay hallerine. O kimseler ki kendilerine ölçtükleri vakit -insanlar aleyhine- dolgun ölçerler. İnsanlar için ölçtükleri veya tarttıkları vakit eksiltirler."
(Mutaffifîn Sûresi, âyet 1-3)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 7 Şevval 1434 - Rûmî: 01 Ağustos 1429

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Hastalık, Kıtlık Ve Zulmün Sebepleri

Abdullah İbn-i Ömer (r.anhumâ) anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mescidinde on kişi vardı: Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, İbn-i Mesûd, Muâz b. Cebel, Huzeyfe, Abdurrahman b. Avf, Ebû Saîd radıyallâhu anhüm hazretleri ve ben de onuncu kişiydim. Ensardan bir genç geldi ve Resûlullâh’a (s.a.v.) selam verip oturdu. Sonra da

“Yâ Resûlallâh! Mü’minlerin hangisi en faziletlidir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Ahlâkı en güzel olandır,” buyurdular. “En akıllısı, en zekisi kimdir?” diye sordu. “Ölümü en çok hatırlayan ve ölüm gelmeden önce ona en güzel şekilde hazırlık yapandır. İşte en akıllı bunlardır.” buyurdular. Bu cevaptan sonra genç sustu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bize döndü ve “Ey muhâcir topluluğu! Başınıza şu beş şey geldiği zaman artık hiçbir şeyde hayır kalmamıştır. Bu beş şeyin sizin başınıza gelmesinden Allâhü Teâlâ’ya sığınırım.

1- Zina açığa çıkar ve açıkça işlenirse, muhakkak vebâ hastalığı artar ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar çıkar.

2- Ölçü ve tartıda eksiklik yaparlarsa muhakkak kıtlık, geçim sıkıntısı ve idarecinin zulmüne uğrarlar.

3- Mallarının zekâtlarını vermezlerse muhakkak gökten bir damla yağmurdan bile mahrum bırakılırlar. Hayvanlar da olmasa hiç yağmur göremezler.

4- Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne verdikleri sözlerinden dönerlerse Allâhü Teâlâ onlara, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder de sahip oldukları servetlerin, mülklerin bir kısmını alırlar.

5- İdarecileri, Allâhü Teâlâ’nın kitabıyla hüküm vermez ve Allâhü Teâlâ’nın hükümleri karşısında onları serbest bırakır (işlerine geldiği gibi amel ederler)se Allâhü Teâlâ aralarında harb, fitne ve ihtilaflar çıkarır.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/14.html)
Başlık: Peygamberimizin Huneyn Harbi | Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 10:50:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ bir kuluna hayır dilediği zaman ona insanların ihtiyaçlarını görmeyi nasîb eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 8 Şevval 1434 - Rûmî: 02 Ağustos 1429

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)

Peygamberimizin Huneyn Harbi

Mekke-i Mükerreme'nin fethi üzerine birçok kabileler, Müslüman oldular. Ancak en büyük kabilelerden olan Benî Hevâzin ile Benî Sakîf kabileleri harbe kalkıştılar. Tâif ile Mekke-i Mükerreme arasında Huneyn denilen mahalde toplandılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) henüz Mekke-i Mükerreme’de idi. Şevvâl’in yedinci günü on bin askerden müteşekkil bir ordu ile Huneyn’e doğru yürüdü.

Müslümanlardan bazıları “Bu ordu hiçbir zaman azlıktan dolayı mağlup olmaz!” demişti. Bu yanlış idi. Çünkü yardım ancak Allâhü Teâlâ'dandır. Askerin çokluğu ise zahirî sebeplerdendir. İnsan bu sebepleri hazırlamalı, fakat muvaffakiyeti Hak Teâlâ’dan beklemelidir. İşte kendilerine bir uyanma dersi olmak üzere Müslümanlar bu harpte önce bozuldular. Fakat sonra Hakk'ın lütfuyla yine galip oldular. Şöyle ki:

Büyük kahraman Hâlid bin Velid Hazretleri, yanındaki erler ile beraber ihtiyatsızca yürürken pusuda bulunan düşmanın hücumuna uğrayarak bozuldu. Bunların arkasındaki Mekkeli İslâm erleri de bozulup dağıldı. Nihayet, bozgunluk bütün İslâm ordusuna sirayet etti. Harp meydanında yalnız Peygamber-i Âlî-şân Efendimizle Ashâb-ı güzînden birkaç zât kalmıştı. Resûl-i Ekrem’in gösterdiği metanet ve şecaat fevkalâde idi.

“Ey Allâh'ın dinine ve Resûlü'ne yardım edenler!. Nereye gidiyorsunuz?. Geliniz, ben Allâh'ın kulu ve Resûlüyüm!” diye nida ediyordu. Nihayet, Ashâb-ı kiram uykudan uyanırcasına uyandılar, tekrar toplanmaya başladılar, düşmana şiddetli bir hücum ederek şanlı bir zafer kazandılar. 


Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür

Hz. Ebûbekîr (ra) buyurdular.

İffetli olmak, fakirliğin süsüdür;

Şükür, nimetin süsüdür;

Sabır, belânın süsüdür;

Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür;

Tezellül ve tevâzu talebenin süsüdür;

Allah korkusu ile çok ağlamak, korkunun süsüdür;

Minnet etmemek, (başa kakmamak) ihsânın süsüdür;

Huşû da namazın süsüdür.” 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/15.html)
Başlık: En Kıymetli Üç Şey | Yavuz Sultan Selim'in Kadem-i Şerifi İadesi
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 10:58:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Cenâb-ı Hakk’a, kulların en sevimlisi, takvâ ehli olup da kendisini gizleyenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 9 Şevval 1434 - Rûmî: 03 Ağustos 1429

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)

En Kıymetli Üç Şey

Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulmuştur: “Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki o günde şu üç şeyden daha kıymetli hiçbir şey olmayacak. Bunlar: Helâl para, kendisiyle ünsiyet kurulabilen kardeş, kendisiyle amel olunan sünnet.” 


Yavuz Sultan Selim'in Kadem-i Şerifi İadesi

Abdülganî Nablûsî’nin (rh.), Şam, Mısır ve Hicaz seyâhatini anlattığı el-Hakîkatü ve’l-Mecâz kitâbının Mısır seyahati kısmında diyor ki:

“Sultan Kayıtbay camiine gittik. Camide Sultan Kayıtbay’ın  türbesi de vardır. Türlü hayır eserleri ile mamur bir yerdi. Sultanın büyük kubbeli türbesini ziyaret ettik.

Kabrin baş tarafında altun kaplı gümüşten kubbe içinde bir taş üzerinde Resûlullâh Efendimiz’in kadem-i şerîfleri (mübarek ayak izi) vardı. Kubbe etrafındaki yazılar da altın suyundan güzel bir hat ile yazılmış idi. Kubbenin kapısını açtılar; Kadem-i Şerîf’i teberrüken ziyaret edip öptük. Kuzey duvarı tarafında Sultan Kayıtbay’ın zevcesinin kabri olup onun da baş tarafında Hz. İbrahim’in kadem-i şerîfi vardı. Burada bize Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selîm’in gönderdiği bazı hatt-ı şerîfler gösterildi ve şöyle anlattılar:

Sultan Selîm Mısır’a girdiğinde bu kadem-i Resûlü teberrük için ziyâret etmiş. Sonra bu kadem-i şerîfin hayır ve bereketinden daha çok faydalanmak için İstanbul’a naklettirmiş. Lâkin bir gece rüyasında Sultan Kayıtbay’ı görmüş. Kayıtbay, Kadem-i Şerîf’i makamına iâde etmesini söylemiş ve:

‘Ben o kadem-i şerîfi Resûlullâh’ın izniyle Medine-i Münevvere’den almıştım,’ demiş. Sultan Selîm rüyasından uyanınca kadem-i şerîfin iâdesi için dört kıta i’lâm yazdırmış ve i’lâmlar buraya asılmış. Bugün bu i’lâmlar burada mevcuttur, biz gördük.

Kadem-i Şerîf’in İstanbul’a naklinde pek çok deve telef olmuş iken, geri getirirken sadece bir deve ile getirilmiştir. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/16.html)
Başlık: Çocuğa Ezan Ve Kamet Okumak | İslam Tarihinden: Evtas Hâdisesi
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 11:04:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Bir kişi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip “Yâ Resûlallâh! Bana bir şeyler öğret fakat kısa olsun” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Namaza başladığın zaman en son namazınmış gibi kıl. Özür dileyeceğin söz söyleme. İnsanların elindekine tamah etme.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 10 Şevval 1434 - Rûmî: 04 Ağustos 1429

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)

Çocuğa Ezan Ve Kamet Okumak

Ana babanın çocukları üzerindeki vazifelerinden biri de, çocuk dünyaya geldiği zaman, sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okumaktır.

Çocuğun kulağına ezan ve kameti babası veya başka biri de okuyabilir.

“Hz. Fatıma’dan (r.anhâ) Hz. Hasan dünyaya geldiği zaman, Resûlullah (s.a.v) Hz. Hasan’ın kulağına ezan okudu.”

Çocuğun kulağına ezan ve kamet okunmasının bir başka hikmeti de şudur: Çocuk dünyaya geldiği zaman ilk duyduğu şey Allâhü Teâlâ’nın tevhidi (birliği) olmasıdır. Nitekim ruhunu teslim ettiği zaman da kelime-i tevhid (Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah) telkin edilir.

Çocuğun sağ kulağına İhlas sûresini okumak da müstehaptır.

“Resûlullah (s.a.v.) bir çocuk dünyaya geldiği zaman kulağına İhlâs suresini okudu.”

İmam-ı Gazâli (rh.) şöyle demiştir: Çocuğun dili dönmeye başladığında ona “Lâ ilâhe illAllah” kelime-i tevhidi telkin edilir. Böylece ilk konuşması kelime-i tevhid olmuş olur.


İslam Tarihinden: Evtas Hâdisesi

Huneyn harbi neticesinde esir düşen Benî Hevâzin kabîlesi İslâmiyet'i kabul ettiği için azat edilmişti. Düşman firarilerinden bazıları ise Evtas denilen vadide toplanmışlardı. Gönderilen bir İslâm müfrezesi tarafından esir edildiler. İçlerinde Benî Sa'd kabilesinden Hâris'in kızı Şeymâ da vardı. Şeymâ Fahr-i Âlem'in süt kızkardeşiydi. Resûl-i Ekrem Efendimiz onun esir düştüğünü haber alınca müteessir oldu, mübarek gözlerinden yaşlar aktı. Kendisine birçok lütuf ve ihsanda bulunduktan sonra kabîlesine gönderdi.

Savaşta firar eden Benî Sakîf kabîlesi de gidip Taif’e kapanmışlardı. İslâm ordusu tarafından Tâif şehri on sekiz gün kadar muhasara edildi. Fakat, o sırada fetih müyesser olmadı, muhasara kaldırıldı, bir sene sonra Tâif ahâlisi gelip İslâm ile şereflendiler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/17.html)
Başlık: Eyyûb Aleyhisselâm | Gıda Zehirlenmesine Dikkat
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 11:07:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız olarak verilir."
(Zümer Sûresi, âyet 10)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 11 Şevval 1434 - Rûmî: 05 Ağustos 1429



Eyyûb Aleyhisselâm

Hazret-i Eyyûb, İshak aleyhisselâmın Iys adındaki oğlunun neslinden, Hazret-i Yûsuf ile aynı asırda yaşamış büyük bir peygamberdir. Birçok evladı ve Şam civarında çok malı vardı. Hak Teâlâ tarafından bir imtihan olmak üzere Eyûb aleyhisselam bütün malları elinden çıktı, çocukları öldü, kendisi de ağırca bir hastalığa tutuldu. Refikası hizmetine bakıyordu.

Eyyûb aleyhisselâm bütün belâlara sabretti. Nihayet, Allâhü Teâlâ kendisine şifâ verdi ve yeniden birçok mallar, çocuklar ihsan buyurdu.

Hz. Eyyûb doksan üç yaşında vefat etti. Allâhü Teâlâ kendisinden sonra Bişr adındaki oğluna da Şam’da peygamberlik verdi. Bu zâta Zülkifl (aleyhisselâm) denilmiştir.

Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı, halkın kendisinden nefretine sebep olacak derecede değildi. Bazı tarihçilerin bu husustaki sözleri doğru değildir. Peygamberler aleyhimüsselam insanların kendilerinden nefretine sebeb olacak arızalardan korunmuşlardır.


Gıda Zehirlenmesine Dikkat

Gıda zehirlenmelerinin sebepleri arasında kimyevî maddeler, metaller, tarım ilaçları, deterjanlar, plastikler, parazitler ve bakteri, küf gibi mikroorganizmalar sayılabilir.

Gıdaları saklamaya uygun olmayan kaplarda bulundurmak zehirlenmeye sebep olur. Asitli gıdaların bakır veya içinde kurşun bulunan kaplarda saklanması veya kalaysız bakır kaplarda bekletilmesi ağır metal zehirlenmelerine sebep olur. Kalaysız bakır, boyalı plastik ve alüminyum kaplarda yiyecekler bekletilmemelidir.

Ziraat (tarım) ürünlerinde verimi arttırmak için kullanılan ilaçlar da zehirlenmeye sebep olabilir.

Temizliğe riâyet etmeden hazırlanan ve pişirilen yiyeceklerde üreyen bakteriler de gıda zehirlenmelerine sebep olur. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/18.html)
Başlık: Kulların Fiilleri
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 11:09:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İki ahlâk vardır ki Allâhü Teâlâ onları(n sahibini) sever, ikisi de vardır ki Allâhü Teâlâ onlara buğzeder. Allâhü Teâlâ’nın sevdiği iki ahlâk cömertlik ve müsâmahakârlıktır. Buğzettikleri ise kötü ahlâk ve cimriliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 12 Şevval 1434 - Rûmî: 06 Ağustos 1429

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Kulların Fiilleri

Bütün hâdiseler ve bilhassa insanlarin fiil ve hareketlerinin tamamı, Allâhü Teâlâ’nın kazâ ve kaderiyle, yaratması ve takdîriyle vücûda gelmektedir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Allâhü Teâlâ her fâili ve fiilini yaratıcıdır.” buyurmuştur.

Fiiller ef’âl-i ihtiyâriyye ve ef’âl-i ıztırâriyye yahut tabîiyye nâmıyla iki kısma ayrılır.

Ef’âl-i ihtiyâriyye: oturmak, kalkmak, yemek, içmek gibi kasd ve şuûrla meydana gelen fiillerdir.

Ef’âl-i ıztırâriyye de: Uyumak, uyanmak, hazmetmek, gibi kasıdsız ve şuûrsuz meydana gelen fiillerdir.

Bu iki kısım fiillerin tamamı, diğer hâdiseler gibi Hak Teâlâ Hazretlerinin kazâ ve kaderiyle, irâde ve yaratmasıyla vücûd bulmaktadır.

İnsanlar ef’âl-i ihtiyâriyyeleriyle işlediklerine göre sevap ve azaba müstehak olurlar. Hak Teâlâ Hazretleri bu ihtiyârî fiilleri insanların irâde ve tercihlerine uygun irâde edip yaratır. Âdet-i ilâhiyye li-hikmetin böyle cârîdir. Binâenaleyh herkesin bu kısım fiillerinde kendi ihtiyâr ve irâdesi asıl olduğundan bu bâbda cebr ve ikrâh (zorlama) mevcûd değildir.

İşte Cenâb-ı Allâh kullarının ef’âl-i ihtiyâriyyesini dâimâ onların kendi tercih ve isteklerine uygun olarak yarattığı; meselâ: Hayrı tercih edenler hakkında hayrı, şerri tercih edenler hakkında da şerri yarattığı için bu fiiller kullara nispet olunur ve herkesin fiillerinde kendi irâdesi asıl olmuş olur.

Binaenaleyh küfür ve ma’siyeti tercîh edenler kendi irâde ve kudretlerini sûistimâl etmiş, kötüye kullanmış, irâde ve kudret-i ilâhiyyenin o şekilde tecellîsine, meydana gelmesine sebebiyet vermiş olacaklarından bilâhare ma’rûz kalacakları zarardan dolayı Allâh’ın takdîrine bahane bulmaya hakları olamaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/19.html)
Başlık: En Temiz Kazanç | Resûl-i Ekrem'in Pek Yüksek Akıl Ve Zekâsı | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2013, 11:30:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Beş, şey ibadettir: Az yemek, mescitlerde oturmak, Ka’beye bakmak, Mushafı Şerîf’e(Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmak ve âlimin yüzüne bakmak.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 13 Şevval 1434 - Rûmî: 07 Ağustos 1429

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

En Temiz Kazanç

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“En temiz kazanç şu vasıftaki tüccârların kazancıdır. O tüccârlar ki:

• Konuştukları zaman yalan söylemezler,
• Emânet verilince hıyânet etmezler,
• Vaad ettikleri zaman dönmezler,
• Satın alırken (malı) kötülemezler,
• Satarken ısrar etmezler,
• Borçlarını geciktirmezler,
• Alacaklılarına da zorluk çıkarmazlar.”


Resûl-i Ekrem'in Pek Yüksek Akıl Ve Zekâsı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek akıl ve zekâsı her türlü tasavvurların üstündedir. Onun pek yüksek aklı, zekâsı yanında en büyük dâhîlerin, akılları, dehâları pek sönük kalır, onun muazzam hayâtı buna pek güzel şahittir. Arabistan’ın peygamberimizden evvelki haliyle sonraki hâlini düşünmek yeter.

Rabbimizin o büyük, o son peygamberi kadar insanları, ruhî hallerini anlamış, âlemin siyâsetini güzelce idare etmiş, insanların irşada, ıslâha muvaffak olmuş, bu hususlarda icap eden esasları hazırlamış bir akıl ve hikmet sahibi gösterilemez.


MUTFAĞIMIZ: Kazandibi (5-6 kişilik)

Malzemeler: 1 kg süt. 3 çay bardağı şeker. 2 çorba kaşığı un. 1 çay bardağı nişasta (mısır). 1 Kaşık gülsuyu

Karamel yapılışı: Baklava tepsisi veya tava tereyağı ile yağlanır, şeker konur, ateşte pembeleştirdikten sonra soğumaya bırakılır.

Muhallebinin yapılışı: Bir tencerede süt kaynatılır. İçerisine şeker, gülsuyu ilave edilir biraz kaynatılır ve ayrı bir kapta soğuk su ile eritilen un ve nişasta çırpma teli ile karıştırarak ilave edilir. Kıvama gelinceye kadar karıştırılarak kaynatılır. Soğumuş olan karamelin üzerine dökülür ve spatula ile yayılıp soğumaya bırakılır.

Soğuyan kazandibi dilimlenip altı üstüne gelecek şekilde tabaklara konulur.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/20.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Sabır
Gönderen: Mücteba - 21 Ağustos 2013, 10:36:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 14 Şevval 1434 - Rûmî: 08 Ağustos 1429

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

İmanın Şubelerinden: Sabır

Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için sebat ve mukavemet etmektir ki her ferahın, her muvaffakıyetin anahtarıdır. Darlığın, sıkıntının geçmesi için Allâh’ın yardımını kazandıracak sebeplerin birincisidir.

Günahlara sabır, nefsin günah olan arzularına, isteklerine mukavemet etmektir. Musîbetlere sabır, başa gelen belâ ve kederlere tahammül etmektir.

Sabırsız kimseler her zaman darlık içindedir. Genişlik zamanında eldeki nimetin de kadrini bilmezler, gözleri daima başkasındadır. Az bir yokluk görünce tahammül edemez, hemen mahvolurlar. Halbuki dünyada değişmiyen hiçbir şey yoktur. Öyle ise bir darlığa düşen, kalbini Allâh’a bağlayarak bunun da biiznillâh geçeceğine iman eder ve Allâh’ın yardımını, ihsân edeceği ferah gününü samimiyetle ve iman içinde beklerse neticede kurtuluşa erer.

Sabra alışarak nefsi güzelleştirmenin en iyi çaresi oruçtur. Hadîs-i şerîfde: “Oruç sabrın yarısıdır” buyurulmuştur. Oruç insanı sabra alıştırır, tiryakilikleri; zararlı alışkanlıkları tedavi eder.

Hz. Ali (r.a.): “Sabrın imandaki ehemmiyeti cesetteki baş gibidir. Sabır gittiğinde iman da gider.” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) İbn-i Abbâs’a şöyle buyurdular:
“…Muhakkak kalem, olacakları yazmakla kurumuştur. Eğer mahlukatın hepsi birden Allâh’ın sana takdîr etmediği bir menfaati sana kazandırmak isteseler ona asla güç yetiremezler. Allâh’ın takdîr etmediği bir fenalığı sana ulaştırmak isteseler buna da asla güç yetiremezler.
Dâimâ yakîn (hakiki iman) içinde Allâh’a şükrederek amel işle. İyi bil ki hoşuna gitmeyen şeylere sabretmekle çok hayırlara nâil olursun. Muhakkak muvaffakiyet sabır iledir.
Muhakkak her sıkıntının bir kurtuluşu da vardır. Muhakkak her güçlüğün bir kolaylığı vardır.


Beyt:

Sabırdır ukde-güşâ-yi her kâr
Erişir sabr ile subha şeb-i târ. (Nâbî)

Dâimâ müşkilleri çözen sabırdır. Karanlık gecelerde sabaha erdiren sabırdır.




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/21.html)
Başlık: Peygamberlerden (A.S.) Sonra En Faziletli Zat: Hz. Ebû Bekir (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2013, 10:21:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Ebû’d-Derdâ (r.a.) anlatıyor: ‘Hz. Ebû Bekir’in önünden yürürken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) beni gördü ve şöyle buyurdular: “Senden daha hayırlı olan bir kişinin önünden yürüme. Zira Ebû Bekir güneşin üzerine doğup battığı herkesten daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau'z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 15 Şevval 1434 - Rûmî: 09 Ağustos 1429

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Peygamberlerden (A.S.) Sonra En Faziletli Zat: Hz. Ebû Bekir (r.a.)

Hz. Ömer (r.a.) buyurdu ki:
“İnsanlar içinde Allâhü Teâlâ’yı en iyi bilen ve ondan en çok korkan Ebû Bekir’dir.”
“Ebû Bekir bizim efendimiz, en hayırlımız ve Resûlullâh (s.a.v.) tarafından en çok sevilenimizdir.”

Hz. Ömer (r.a.) bir gün minbere çıkıp şöyle buyurdu: Dikkat ediniz! Bu ümmetin peygamberinden sonra en faziletli olanı Ebû Bekir’dir. Kim bundan başka bir şey söylerse o iftiracıdır. Ona, iftira edene verilen ceza vardır.

Hz. Ali (r.a.) buyurdu ki: Resûlullâh’tan (s.a.v.) sonra insanların en faziletlisi Ebû Bekir ve Ömer’dir. Bir mü’minin kalbinde benim sevgimle Ebû Bekir ve Ömer’e düşmanlık birleşmez.

Rebi’ b. Enes (r.a.) buyurdu ki: Peygamberlerin Ashâbına baktık da Ebû Bekir es-Sıddîk gibi bir ashab göremedik.

Ebû Husayn (r.a.) buyurdu ki: Hz. Âdem’in (a.s.) neslinden, nebi ve resûllerden sonra Hz. Ebû Bekir’den daha faziletli bir kişi dünyaya gelmedi.

Tâbiînden Şa’bî (rh.) buyurdu ki: Allâhü Teâlâ Ebû Bekir’e (r.a.), başka hiç kimseye vermediği dört hususiyeti ihsan etmiştir:
Onu sıddîk diye isimlendirdi. Başka hiç kimseyi sıddîk diye isimlendirmedi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mağarada arkadaşı oldu; hicrette yoldaşı oldu; Resûlullâh (s.a.v.) ona namaz kıldırmasını emretti, Müslümanlar da şahit oldular.

İbnü’l-Müseyyeb (rh.) buyurdu ki: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında Ebû Bekir vezir yerindeydi. Bütün işlerinde onunla istişare ederdi. İslâmda ikinci idi, mağarada yanındaki ikinci kişiydi; Bedir günü çadırında ikinciydi, kabirde ikinciydi; Resûlullâh (s.a.v.) hiç kimseyi ona takdim etmedi; ondan öne geçirmedi.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Semih, Kız: Semîha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/22.html)
Başlık: Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Buyurdular Ki | Beyit
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2013, 11:12:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanların en hayırlısı, Kur’ân-ı Kerîm’i en çok ve en güzel okuyan, en takvalı olan, insanlara ma’rufu en çok emredip münkerden en çok nehyeden ve sıla-i rahimde en çok bulunan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 16 Şevval 1434 - Rûmî: 10 Ağustos 1429

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)

Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Buyurdular Ki

Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’e (r.anhüm) ‘Resûlullâh’tan (s.a.v.)  sonra insanların en hayırlısı olan zat!’ diye hitap edince Hz. Ebû Bekir (r.a.) “Sen böyle diyorsun ama ben Resûlullâh’ın (s.a.v.) ‘Güneş Ömer’den daha hayırlı birinin üzerine doğmadı.’ buyurduğunu işittim.”

Hz. Ebû Bekir (r.a.) buyurdular: (Karada ve denizde fesat zuhura geldi) meâlindeki Rum sûresinin 41. âyetinde geçen karadan maksad lisan, denizden maksad ise kalbtir. Lisan bozulduğu zaman insanlar ağlar, kalb bozulduğu zaman da melekler ağlar.

“Zulmetler beştir, kandilleri de beştir:

Dünya sevgisi zulmettir, kandili takvadır;

Günah zulmettir, kandili tevbedir;

Kabir zulmettir, kandili ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlüllah’ demektir;

Âhiret zulmettir, kandili sâlih ameldir;

Sırat zulmettir, kandili yakîn(kâmil iman)dır.”

“İblis önünde, nefis sağında, hevâ ve heves solunda, dünya arkanda, âzâların etrafında, Cebbâr olan Allâhü Teâlâ’nın kudreti de -mekândan münezzeh olarak- üzerindedir. İblis aleyhilla’ne seni dinini terk etmeye çağırır, nefis isyana çağırır, heva şehvete çağırır, dünya kendini âhiret üzerine tercih etmeye çağırır, âzâlar günah işlemeye çağırır, Cebbâr olan Allâhü Teâlâ da cennete ve mağfirete çağırır. Muhakkak âyet-i kerîmede ‘Allâhü Teâlâ cennete ve mağfirete çağırıyor.’ buyrulmuştur.

Kim iblise uyarsa dini gider, kim nefse uyarsa ruhu gider, kim hevasına uyarsa aklı gider, kim dünyaya uyarsa âhireti gider, kim azalara uyarsa cenneti kaybeder, kim de Allâhü Teâlâ’ya uyarsa günahları gider, bağışlanır.”

Beyit:
Etıbbânın budur pend ü kelâmı,
Sakın ifrât ile yîme taâmı. (Firdevsî-i Rûhî)

Doktorların tavsiyesi budur ki; Sakın yemeği çok yemeyiniz.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/23.html)
Başlık: Ölü Defnedildikten Sonra Telkin Meşrûdur | Sağlık Tavsiyeleri | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2013, 10:49:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirlerdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri, (duâ ve) istiğfârdır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 17 Şevval 1434 - Rûmî: 11 Ağustos 1429

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)

Ölü Defnedildikten Sonra Telkin Meşrûdur

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ölüyü defnettikten sonra kabrin başında durur ve “Kardeşinize istiğfar edin. Allâhü Teâlâ’dan (suallere) cevapta ona sebat isteyin. Zira o şimdi sual olunmaktadır.” buyururdu.

İhyâu Ulûm’da geçen şu hadîs-i şerîf de telkînin sünnet olduğuna delildir: Ebû Ümâme el-Bâhili (r.a.) vefat edeceği sırada şöyle dedi: Yâ Saîd! Ben öldüğüm zaman bana Resûlullah’ın (s.a.v.) bize emrettiği gibi yapın. Muhakkak Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz vefât ettiği zaman kabre defnedilip üzerine toprak konulduktan sonra, biriniz kabrinin başında ayağa kalksın ve ‘Yâ Fülan ibni fülâne’ desin. O meyyit cevap veremez, ama duyar...”

Kudûrî şerhi el-Cevheretü’n-neyyire’de “Ehl-i sünnete göre ölüye telkîn meşrûdur. Çünkü Allâhü Teâlâ ölüye kabirde hayat verir.” denilmektedir.

“Defnolunan ve mükellef Müslüman ölü hakkında telkîn verilmesi meşrûdur. Kabre defnolunmasını müteakip sâlih bir kimse kalkıp ölünün yüzüne karşı durur ve ona hitaben telkînde bulunur.”


Sağlık Tavsiyeleri

Yemeklerinizi mümkün oldukça yemek vaktine yakın zamanda pişirin, pişmiş yiyecekleri bekletmeyin.

Pişirdikten sonra kalan yemeklerinizi hızlı soğutup buzdolabında muhafaza edin, yiyeceğiniz kadarını ısıtın.

Pişirip daha sonra yiyeceğiniz yemekleri, oda sıcaklığında, tezgâh ve ocak üzerinde 2 saatten fazla soğumaya bırakmayın. Yaz aylarında ise oda sıcaklığında 1 saatten fazla bırakmayın.

Dondurulmuş gıdaları asla kalorifer, soba vb. üzerinde değil buzdolabı sıcaklığında çözülmelidir.


İsimlerimiz: Erkek: Necdet, Kız: Nemciye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/24.html)
Başlık: Tevbe Nasıl Olur? | Hz. Muhyiddîn Arabî'nin Kabrinin Bulunması | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2013, 10:55:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Günahlardan tevbe, bir daha günaha aslâ dönmemendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 18 Şevval 1434 - Rûmî: 12 Ağustos 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)

Tevbe Nasıl Olur?

Hz. Alî’ye (kerremAllahu vecheh) tevbe nasıl olur diye soruldu. Şöyle buyurdular:

Tevbe eden şu altı şeyi yapar:
1- Geçmiş günahlarına pişman olur.
2- Geçmiş farzları kazâ eder.
3- Haksız olarak aldıklarını sahibine iâde eder.
4- Hakkı olanlarla helâlleşir
5- İşlediği günahlara dönmemeye azmeder
6- Nefsini nasıl günah ile büyüttüyse öylece Allâh’a itaatta da terbiye eder.

Hz. Muhyiddîn Arabî'nin Kabrinin Bulunması

Yavuz Sultan Selim Han, Şam’da iken Şeyhülislâm Kemal Paşazâde ile Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin bir risalesinde “İza dehale’s-sîn fi’ş-şîn zahara kabru Muhyiddin, ezhara bimerkadi’l-mîm” ibaresini görmüş.

Kemal Paşazâde bu ibareyi (Sîn); Selim, (Şîn); Şam’a girdiğinde Hz. Muhyiddin kabrini izhar eder, diye tevil etti. Sultan derhal Hz. Muhyiddin’in kabrini bulalım, çıkaralım ve ziyaret edelim” deyip araştırdılar. Bir netice alınamadı. Bir gece rüyasında Muhyiddin Arabî hazretleri;

“Şam’a gelmeni bekliyordum. Sabah siyah bir ata bin, o at seni bana getirir. Beni zillet toprağından kaldırıp Salihiyye’de bir türbe, tekke, cami, imaret, medrese, sıbyan mektebi, hamam yaptırarak Salihiyye’yi îmar eyle. Mısır’ın fethini sana müjdeliyorum,” dedi.

Selim Han uyanıp derhal siyah bir at buldurdu, ata bindi. At Salihiyye’ye gelip bir mezbelelikte eşindi ve orada dört köşe bir büyük taş çıktı. Taş üzerinde celi kûfi hat ile “Hâza kabru Muhyiddin” yazılmış idi.

Sultan Selim Han derhal mezbeleyi bizzat kendileri de alakadar olup temizledi ve Muhyiddin Arabî Hazretlerinin kendisinden istediği türbe, cami, medrese ve mektep gibi diğer istediklerini de yaptırdı, Salihiyye’yi imar etti.   (Evliya Çelebi, Seyahatnâme)

İsimlerimiz: Erkek: Orhan, Kız: Zahide


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/25.html)
Başlık: Hazret-i Ali (k.v.)'den Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2013, 10:57:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ben ilmin şehriyim, Ali de o şehrin kapısıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 19 Şevval 1434 - Rûmî: 13 Ağustos 1429

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)

Hazret-i Ali (k.v.)'den Hikmetler

• İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar.
• Haddini bilen kişi helâk olmaz,
• Herkesin değeri, yaptığı iyilikle, ihsân ve ilmiyle ölçülür.
• Kişi, dilinin altında gizlidir.
• Dili tatlı olanın dostu çok olur.
• İyilik ile hür kişi köle yapılır.
• Cimriyi, malının bir felâket ile yok olabileceği veya vârise kalabileceği ile korkut.
• Söyleyene bakma, söylediğine bak.
• Bela vaktinde sızlanmak, feryâd etmek, mihneti artırır.
• Zulüm ile zafer olmaz.
• Oburlukla sıhhat birleşemez.
• Edepsizlikle şeref birleşemez.
• İntikam hissi ile efendilik (ululuk) olamaz.
• İstişareyi (danışmayı) terk ile doğruya varılmaz.
• Yalancıda insanlık yoktur.
• Takvadan üstün şeref yoktur.
• Kişiyi umduğu şeye tevbeden daha çok eriştiren bir şefaatçi olamaz.
• Afiyetten (sıhhattan) daha güzel bir elbise olamaz.
• Cehaletten daha tehlikeli bir hastalık olamaz.
• İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır.
• İşlenen suçun özrünü tekrarlamak işlenen suçu hatırlatır.
• Cemaat içinde bir kimseye nasihat etmek, onu utandırmaktır.
• Cahildeki bir nimet, çöplükteki çiçeğe benzer.
• Belâ ve musibet ânında, feryad ve figan etmek sabırdan daha yorucudur.
• Düşmanın en büyüğü, hilesini daha çok gizleyendir.
• İlim, hikmet, mü'min kişinin yitiğidir,
• Cimrilik, ayıpların bütün kötülüklerini kendisinde toplar.
• Allâh'ın takdirleri olunca, kulun tedbirleri kayıp olur.
• Nefsânî arzusunun esiri kimse, köleden daha alçaktır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/26.html)
Başlık: Bir Âdâb | Gıda Zehirlenmesi Nedir, Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 27 Ağustos 2013, 12:50:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 20 Şevval 1434 - Rûmî: 14 Ağustos 1429

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)

Bir Âdâb

Bir şey alırken sağ el ile alınır, sağ el ile yenilir, içilir ve musâfaha yapılır, abdest âzâlarını yıkamaya başlarken sağdan başlanır, ayakkabı ve elbise giyerken sağ taraftan başlanır, câmi ve mescidlere, evlere, odalara sağ ayak ile girilir.

Cennetliklerin safları sağda olacak, cehennemliklerin safları da solda olacaktır. Cennet sağdadır, cehennem soldadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır.” buyurmuştur.

Pis ve kirli şeyler sol elle tutulur. Kiri temizlemek, burnu temizlemek, istincâ yapmak veya bir necâseti (pisliği) yıkamak için sol el kullanılır. Ancak sol elin kesik olması veya bir hastalık gibi mâzeretten dolayı bunlar sağ elle yapılabilir.

Bir kimseye kitap veya herhangi bir şey sağ elle verilir.

Makam ve fazilet bakımından kendisinden üstün biriyle yürüyen, onu sağına alır, solundan yürür.


Gıda Zehirlenmesi Nedir, Ne Yapılır?

Gıda zehirlenmeleri, çok kere bayatlamış ve bozuk yiyecekler yedikten sonra görülür.

Daha çok yaz aylarında görülen çok kere hafif ve kısa süren bir hastalıktır. Bebek, çocuk, yaşlı ve muafiyet (bağışıklık) sistemi zayıf olanlarda hastalık daha ağır olmakta, hatta ölüme götürebilmektedir.

Belirtileri: Baş dönmesi, ishal, mide bulantısı, kusma, şiddetli karın ağrısı, nefes almakta ve yutkunmakta güçlük çekme ve bazan ateşlenmedir. Bunlar 30 dakika ile 72 saat arasında ortaya çıkabilir.

Yapılacak ilk iş, hastayı kusturmaktır. Vücud kusarak zehiri dışarıya atar. Bu hallerde bulantı ve ishali önleyici ilaçlar da kullanılmamalıdır.

Kanlı ishal, şiddetli baş ağrısı ve ateş var ve zehirlenme belirtileri 2 günden fazla devam ediyorsa hasta, vakit kaybetmeden hastaneye götürülmelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/27.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Zühdü ve Takvası
Gönderen: Mücteba - 28 Ağustos 2013, 11:10:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Israrla beraber küçük günah kalmaz (büyük olur), istiğfarla da büyük günah kalmaz (aff olunur).”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 21 Şevval 1434 - Rûmî: 15 Ağustos 1429

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)

Resûl-i Ekrem'in Zühdü ve Takvası

Hâtemü'l-Enbiyâ aleyhisselam Efendimiz geceleri o kadar namaz kılardı ki, çokça ayakta durmaktan mübarek ayakları şişerdi.
"Yâ ResûlAllah!. Neden kendine bu kadar zahmet veriyorsun? Allâhü Teâlâ senin evvel ve âhir günahlarını bağışlamış değil mi?" denilince "Ben Rabbimin çok şükreder bir kulu olmayayım mı?." diye cevap verdiler.

Peygamber-i Zîşân Efendimiz zamân-ı saadetlerinde Cezîretü'l-Arap fethedildi, Medîne-i Münevvere’ye her taraftan ganîmet malları gelmeye başladı, hükümdarlar tarafından kıymetli hediyeler gönderildi. Hâsılı, dünyâ olanca varlığıyla yüz gösterdi. Fakat, Peygamber Efendimiz bunların hiçbirine iltifat etmedi, onları, fakirlere, gazilere sarf etti. Hattâ, bir gün kendisine bir kese altın gelmişti, onu ashabına dağıtmıştı, hâne-i saadetinde yalnız altı altın kalmıştı; gece uyu(ya)madı, kalkıp bunları da dağıttı ve “Şimdi rahat ettim” buyurdu.

Âişe-i Sıddîka validemiz diyor ki: "Resûlullah irtihâllerine kadar üç gün doyuncaya kadar yemek yememiştir. Bazan bir ay kadar Müslümanların mübarek annelerinin evlerinde yemek için ocak yanmazdı. Yeyip içtiğimiz yalnız hurma ile sudan ibaret bulunurdu. Bazan Resûl-i Ekrem'in hâline acır, ağlardım. Bir gün “Canım sana feda olsun, dünyâ dirliğinden kâfi miktar kabul buyursan olmaz mı?” diye sordum. Buyurdular ki:

“Ben nerede, dünyâ nerede! Kardeşlerim olan ulü'l-azm peygamberler bundan daha şiddetli hallere sabrettiler, öylece gidip Hak Teâlâ'ya kavuştular. Allâhü Teâlâ da onlara büyük sevablar, makamlar verdi. Şimdi ben geniş bir maîşete erersem Hak Teâlâ’dan utanırım, benim mertebemin onların mertebelerinden aşağıya kalmasından sıkılırım. Benim en özlediğim şey o kardeşlerim olan peygamberlere kavuşmaktır.”

Peygamberimiz bu mübarek sözlerinden sonra dünyâda ancak bir ay daha yaşamışlardı. Âhirete irtihâl buyurduklarında geride bıraktığı şey, yalnız silahlarıyla bindikleri katırdan ve hâsılatını vakfetmiş olduğu araziden ibaretti.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/28.html)
Başlık: Resûlullâh'ın Amcazâdesi: Hz. Ubeyde Bin Hâris (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 29 Ağustos 2013, 18:01:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Şehitler beştir: Salgından ölen, iç hastalıklardan vefat eden, suda boğulan, yıkık altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda öldürülen.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 22 Şevval 1434 - Rûmî: 16 Ağustos 1429

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)

Resûlullâh'ın Amcazâdesi: Hz. Ubeyde Bin Hâris (r.a.)

Resûlullâh (s.a.v.)’ın amcazadesi Ubeydetübnü Hâris’in künyesi Ebû Hâris ve Ebû Muâviye’dir.

Resûlullâh Efendimiz’den on sene evvel doğmuştu. Resûlullâh (s.a.v.) Dâru’l-Erkâm’a girmeden önce, Ebû Seleme bin Abdülesedî, Abdullâh bin Erkam ve Osmân bin Maz’ûn ile birlikte Müslüman oldular. İki kardeşi Tufeyl, Husayn ve Mistah bin Üsâse ile birlikte Medîne’ye hicret etti. Medîne’de Abdullâh bin Seleme’nin yanında kaldılar. Hz. Ubeyde’nin Resûlullâh nezdinde pek büyük yeri vardı.

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz Veddân gazasından döndüklerinde hicretin birinci senesi Rebîulevvel ayı başında müşrikler üzerine sırf muhâcirlerden Hz. Ubeyde kumandasında 60 kişilik bir kuvvet sevk etti. Onlara bir de sancak verdi. Resûl-i Ekremin ilk verdiği sancak budur. Hz. Ubeyde (r.a.) müşriklerle Seniyyetü’l-Merre denilen yerde karşılaştı. Başlarında Ebû Süfyan vardı. Burada Sa’d bin Mâlik ok ile şehîd edildi ki İslâm’da ok ile ilk şehîd olan odur. Bu da İslamdaki ilk harbdir.

Hz. Ubeyde (r.a.) Bedir’de de bulundu. İki ordu karşı karşıya geldiğinde müşrikler cephesinden Utbe bin Rebîa ve kardeşi Şeybe ve Velîd bin Utbe çıkarak er dilediler. Karşılarına Ensârdan üç genç çıktı. “Bizim sizinle işimiz yoktur. Yâ Muhammed, sen bize kavmimizden dengimiz olanları gönder.” dediler. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) de “Kalk Yâ Hamza, Kalk Yâ Ali, Kalk Yâ Ubeyde” buyurup gönderdiler. Hz. Ubeyde Utbe ile karşılaştı. İkisi de birbirini yaraladı. Hz. Hamza ve Ali, rakiplerini hemen öldürüp Utbe’nin de işini bitirdiler ve ayağından yaralanan Hz. Ubeyde’yi alıp getirdiler.

Bedir günü Hz. Ubeyde (r.a.) Müslümanların en yaşlısı idi. Bedir’den dönerken Safrâ denilen yerde şehîd oldu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir vakit oradan geçerlerken Ashâb “Biz misk kokusu almaktayız.” dediler. Resûlullah (s.a.v.) “Ne zannediyorsunuz, işte Ebû Muâviye(Ubeyde)’nin kabri şuradadır.” buyurdular.

Şehîd olduğunda 63 yaşında idi, (radıyallâhü teâlâ anhüm.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/29.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Şükür
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2013, 22:59:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İyiliğin seni sevindirdiği ve kötülüğün de üzdüğü zaman, sen (kâmil bir) müminsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 23 Şevval 1434 - Rûmî: 17 Ağustos 1429

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)

İmanın Şubelerinden: Şükür

Şükür; îmân, ilim, sâlih amel, güzel ahlâk, âfiyet, sıhhat, evlâd, mâl ve diğer nimetlerinden dolayı Allâhü Teâlâ’ya kalble, dil ile, amel ve mâl ile kulluk ve ibâdet etmek, onun emirlerine uymak, onun nimetlerini günahta kullanmamaktır.

Ona itaat etmemek ise küfran-ı nimet ve nankörlüktür.

Şükür, bütün ibâdetleri ve bütün güzel huyları içine almaktadır.

Dil ile şükür, hamd ve senâ etmek, kelime-i tevhîd, tesbîh okumak ve diğer zikirleri yapmak, Kur’ân-ı Kerîm okumaktır.

Kalp ile şükür, mârifet, ilim, doğru îtikat, düzgün niyet, yaratılanlardan ibret almak, güzel ahlâk elde etmektir. Diğer uzuvların şükürleri de bunlara benzetilebilir.

Her şeyi yoktan var eden Allâh’a şükür ve onun emrine ta’zim (hürmet) etmek kulluk îcâbıdır. Bunun gibi, insanlardan görülen nimet ve iyiliklere teşekkür etmek ve onları hayır dua ile anmak da mürüvvet ve insâniyet icâbıdır. Hadîs-i şerîfte “İnsanlara şükretmeyen, (onların iyiliğini bilmeyen) Allâhü Teâlâ’ya şükretmemiş olur.” buyuruldu. Bilhassa ilim öğretenlerin haklarını gözetmelidir. Zîrâ onlar ebedî saâdete, âhiret nimetlerine ve Allâhü Teâlâ’nın rızâsına kavuşmaya sebep olurlar.

Hakîkî şükür, şükürden âciz olduğunu îtiraf etmektir. Zîrâ nimete şükür de Allâh’ın bir nimetidir. Akıllı bir kimse kendi hâlini düşünse, dışını ve içini Allâhü Teâlâ’nın nimetleriyle kaplanmış bulur. Böylece elbette tam şükredemeyeceğini anlar. İster istemez âcizliğini itiraf eder. Bu hal, nimetleri anlamak ve bilmekten meydana gelir. Nimetleri ihsan eden Allâhü Teâlâ’ya layıkıyla kulluk ve rızâsına uygun ibâdet etmekten âciz olduğunu idrâk eder. Lâkin böyle bir şükre sâhip olanlar pek azdır. Nitekim Allâhü Teâlâ “... Kullarımdan çok şükredenler azdır.” (Sebe’ Sûresi, âyet 13) buyurmuştur. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/30.html)
Başlık: Yûşâ Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2013, 23:04:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en akıllısı, güzel görüşlüsü kimdir, Yâ ResûlAllah” denildi. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Ölümü en çok zikreden, hatırlayan ve ölüme en şiddetli hazırlanandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 24 Şevval 1434 - Rûmî: 18 Ağustos 1429



Yûşâ Aleyhisselam

Allahu Teâlâ, Hz. Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarına Hz. Yûşa aleyhisselâmı peygamber olarak göndermişti. Hz. Yûşa (a.s.), Belkâ şehrini fethettikten sonra İsrâiloğullarına şöyle dedi: "Şimdi Belkâ şehrine girin, Allâhü Teâlâ size onu Cebbârlardan mîrâs verdi. Ama girerken hepiniz tevâzû ile Allâhü Teâlâ’ya secde ve duâ edin ve “hıtta” (Yani, bizim günahlarımızı affet Yârab) deyiniz. Tâ ki Allâh gazanızı kabûl etsin ve sizin ve ecdadınızın günahlarınızı affetsin." Halbuki onlar Hz. Mûsâ’ya itâat etmemişler ve Tih sahrasında kalmışlardı.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de fetih gününde Mekke’ye girerken son derecede mütevazi olup Allâh’ına hamd ve şükrediyordu. Devesinin üzerinde iken sakalı, tevâzu için başını öne eğdiğinden ötürü devenin eğerine değmekte idi. Halbuki kendisiyle birlikte piyade ve atlı o kadar kalabalık bir ordu vardı ki aralarından Resûlullâh’ın bulunduğu yeşil bölük dahi görülemiyordu. Bu vaziyette Mekke-i Mükerreme’ye girdikten sonra gusledip sekiz rek’at şükür namazı kıldı. Bir rivayete göre bu namaz, kuşluk namazı idi.

Hz. Yûşa bu duâyı kavmine emrettiğinde muhsinlerden olanlar bu duâyı hem sözle, hem kalble söylediler. Allâhü Teâlâ da onların günahlarını bağışladı. Zâlimler ise: “Hıtta, hıtta (Yâ Rabbi, bizi affet) ” diyecekleri yerde: “hınta, hınta” yani “Yarabbi, sen bize buğday ihsan eyle! Biz Tih'ten çıktık ve hayli vakit oldu ki buğday yemeyip acıktık” dediler.

Allâhü Teâlâ bu kıssayı Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirdi: -meâlen- “Derken içlerinden o zulm edenler sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka bir şekle koydular, zulmü âdet etmeleri sebebiyle biz de üzerlerine semadan bir azâb salıverdik.” (A'raf sûresi, âyet: 162) buyurdu.

Bunlar 70.000 kişiydi. Allâhü Teâlâ onlara azâb olarak tâûn hastalığını indirdi ve tamamını helâk etti.

Bu kıssadan alınacak büyük ibret vardır: Hiç kimse Allâh’ın sözünü hafife almamalı ve şüpheye düşmemelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/8/31.html)
Başlık: Yenisini Sizin İçin Giydik | Çocuğun Velisi Üzerindeki Hakları
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2013, 10:41:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Çocuğun babası üzerindeki hakkı ona güzel isim vermesi, büyüdüğü zaman onu evlendirmesi ve Kur’ân’ı öğretmesidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

1
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 25 Şevval 1434 - Rûmî: 19 Ağustos 1429

Uşak, Gediz, Kiraz, Aliağa ve Seyitgazi'nin Kurtuluşu (1922) • İkinci Dünya Harbi'nin Başlaması (1939)

Yenisini Sizin İçin Giydik

Süfyân-ı Sevrî (r.a.) anlattı: Bir gün Câfer-i Sâdık Hazretlerinin huzuruna girmiştim. Üzerinde gösterişli bir cübbe vardı. Şaşırmış bir halde kendisine baktığımı görünce: “Yâ Sevrî! Sana ne oldu da bana öyle bakıyorsun? Belki de üzerimde gördüğün bir şeye şaşırdın.” dedi.

“Ey Resûlullâh’ın evladı! Şu giydiğiniz, ne sizin, ne de babalarınızın giydiği elbisedendir.” dedim.

“Yâ Sevrî! Ceddim (Muhammed Mustafa)’nın zamanı fakirlik ve mahrûmiyet zamanı idi. Onlar da fakirlik ve yoksulluğa münasib olarak yaşıyorlardı. Şimdi ise izzetin her şeyden evvel geldiği vakittir.” dedi ve cübbesinin kolunu sıyırdı. O zaman cübbesinin altında beyaz yünden bir cübbe gördüm ki kolunun biri diğerinden, eteğinin bir tarafı diğerinden kısa idi.

“Yâ Sevrî! Bunu Allah için, bunu da sizin için giydik. Allah için giydiğimizi gizledik, sizin için giydiğimizi gösterdik.” buyurdular.


Çocuğun Velisi Üzerindeki Hakları

Çocuk dünyaya geldiği zaman, sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okumak,
Çocuğa güzel bir isim koymak,
Çocuğun nafakasını ve giyeceğini temin etmek,
Doğumunun yedinci günü çocuğun saçını kesip saçın ağırlığınca altın veya gümüşü sadaka vermek,
Çocuğun akîka kurbanını kesmek,
Çocuğu sünnet ettirmek,
Çocuğu güzel terbiye edip, yetiştirmek,
Çocuğa Kur’an-ı Kerim’i öğretmek,
Yedi yaşına geldiğinde çocuğuna namaz kılmasını emretmek,
Çocuğa iyi bir meslek, sanat öğretmek,
Zamanı geldiğinde onu evlendirmek,
Çocuklarına bir şey vereceği zaman kız olsun erkek olsun hepsine adaletli davranmak,
Çocuklarına hayır duâ etmek, bedduâ etmemektir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/1.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: İnanca Dair Hususlar
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2013, 10:44:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Üç şey kimde olursa imanın lezzetini bulur:
Kim bir kimseyi ancak Allah için severse ve Allâhü Teâlâ ve Resûlü ona başka herşeyden daha sevgili olursa ve kim Allah onu cehennem(e düşmek)den kurtardıktan sonra ateşe atılmak ona küfre dönmekten daha sevgili olursa (o kimse imanın lezzetini bulur)”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i İbn-i Mübârek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

2
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 26 Şevval 1434 - Rûmî: 20 Ağustos 1429



İmanın Şubelerinden: İnanca Dair Hususlar

Îmanın şubelerinin en başta geleni Allâh’a, peygamberlerine, Kur’ân-ı Kerîm’e ve diğer inzâl olunmuş kitapların hak olduğuna, meleklerine, kadere, hayır ve şerrin Allâh’dan olduğuna ve âhiret gününe inanmaktır. Bütün bunlar âyetlerle sâbittir.

Âhiret gününe inanmak; dünya günlerinin bir sonunun olduğuna ve âlemin fani olduğuna, kıyâmetten sonra mahlukatın diriltileceğine, haşre; kıyâmetten sonra mahlukat tekrar diriltildiğinde bir araya toplanıp hesaba çekileceğine, cennetin mü'minler için ebedî mükafat yurdu, cehennemin de kâfirler için ebedî azab yurdu olduğuna inanmaktır. Bu birçok âyetlerde beyân olunmuştur.

Allâh’ı sevmenin farz olduğuna inanmakda imanın şubelerindendir. Hadîs-i şerîfde: “Her kimde üç şey bulunursa imanın lezzetini bulur:  Allâh ve Resûlu ona başka her şeyden sevgili olmak, sevdiğini ancak Allâh için sevmek ve küfre dönmeyi kendisi için tutuşturulmuş olan bir ateşe atılması gibi çirkin görmek.”

Allâh’dan korkmanın farz olduğuna inanmak, Allâh’ın rahmetine ereceğine ümidvar olmakda imanın şubelerindendir.. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen- “(O melekler) Allâh’ın rahmetini umarlar, azâbından korkarlar (İsrâ, 57)” buyuruldu.

Resûlullâh Efendimiz’i sevmek, ona hürmet ve tazim imanın bir şubesidir.  Hadîs-i şerîfde “Sizden hiç biriniz ben ona evladından, ana babasından, bütün insanlardan sevgili olmadıkça kâmil iman etmiş olmazsınız.” buyuruldu.

Resûlullâh Efendimiz’in Ehl-i Beytini, Mü'minlerin anneleri olan zevcelerini, Ashâb’ını, Kur’ân-ı sevmek de îmanın bir şûbesidir.

Îmanın altmış veya yetmiş kûsur şubesinden son şûbesi yoldan eziyet veren şeyi kaldırmaktır.




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/2.html)
Başlık: Mekke-i Mükerremeye Getirilen İlk Su: Ayn-ı Zübeyde
Gönderen: Mücteba - 03 Eylül 2013, 12:29:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim (beş vakit) farz namazın arkasında Âyetü’l-Kürsî’yi okursa o kimse, diğer namaza kadar Allâh’ın zimmetinde (himâyesinde)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

3
Eylül Salı 2013

Hicrî: 27 Şevval 1434 - Rûmî: 21 Ağustos 1429

Dursunbey, Sındırgı, Güney, Ödemiş, Emet, Tavşanlı, Eşme ve Buharkent'in Kurtuluşu (1922)

Mekke-i Mükerremeye Getirilen İlk Su: Ayn-ı Zübeyde

Mekke halkı eskiden, şehrin içinde veya dışında bulunan kuyu sularını içiyorlardı. Hz. Muâviye'nin (r.a.) halifeliği zamanında on kanalla Mekke’ye su getirildi. Abdullah b. Âmir bu suları birleştirdi, Arafat Meydanı’nda havuzlar yaptırdı ve suları oraya akıttı, insanlar Mekke ve Arafat’ta sudan rahatladılar. Emevî Devleti’nden (132 h.) sonra bu kanallar harap oldu, Mekke halkının suları kesildi, hem hacılar hem de Mekke halkı büyük sıkıntıya düştüler. Harun Reşid, zamanına kadar böyle devam etti.

Halife Harun Reşid'in hanımı, Halife Emîn'in annesi Zübeyde Hanım, hayır işlerini çok severdi. Huneyn’deki su kaynağının -yani Ayn-i Zübeyde'nin- Mekke'ye akıtılmasını istedi. Bu suyun kaynağı, "Hâitu Huneyn" denilen ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) Huneyn Savaşı'nı yaptığı yerde idi. Zübeyde Hanım, bu araziyi satın aldı. Dağları yardırarak suyun akacağı bir kanal açtırdı. Yağmurlar bol yağdığı zaman, suyun toplanabileceği yerlere su depoları yaptırdı, ayrıca Tâif dağlarından Arafat'a bir kanal daha açtırdı.

Ayn-ı Zübeyde 40 km. lik bir mesafeden bir nehir gibi gelerek Belde-i Haram'ın sakinlerini ve dünyanın her yerinden gelen hacıları suladı, hatta o su ile ziraat yapıldı, bahçeler sulandı.

Zübeyde hanım bu iş için hesaba gelmez paralar sarf etmişti. İş bitince kalfalar ve memurlar, zimmetlerinde bir şey olmadığını göstermek, hazineden bu iş için almış oldukları paraların hesabını vermek üzere defterleriyle birlikte huzurunda toplandılar. Zübeyde Hanım o vakit Dicle'ye bakan yüksek bir köşkte oturuyordu. Defterlerin Dicle'ye atılmasını emretti ve “Kimin yanında birşey kalmışsa o ona aittir. Kimin bizde bir alacağı varsa ödeririz.” dedi ve onlara pahalı elbiseler giydirdi. Allah ona rahmet etsin.  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/3.html)
Başlık: Hz. Mûsa Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 04 Eylül 2013, 10:53:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ’nın fazlından ve ihsânından isteyiniz. Zira Allâh azze ve celle kendisinden istenilmesini sever. İbâdetlerin en faziletlisi (belâ ve sıkıntılar karşısında sabrederek) sıkıntıdan kurtulmayı beklemektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

4
Eylül Çarşamba 2013

Hicrî: 28 Şevval 1434 - Rûmî: 22 Ağustos 1429

Sivas Kongresi (1919) • Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl'ün Kurtuluşu (1922)

Hz. Mûsa Aleyhisselâm

Hz. Mûsa, Mısır’da doğmuştur, Benî İsrail’den İmran’ın oğludur. İsrâiloğulları, on iki kabile idi. Mısır’da olmaları Mısır'ın eski ahâlisi olan Kıptîlerin hoşuna gitmiyor, onlara zahmet veriyorlar, çıkıp gitmelerine de mâni oluyorlardı.

Bir gün Mısır kâhinlerinden biri, “Benî İsrail'den gelecek bir çocuk Mısır devletinin batmasına sebep olacak” diye Firavun'a, yani Kâbus ibn Mus'ab adındaki Mısır hükümdarına haber vermiş, Firavun da Benî İsrail'in yeni doğan çocuklarını öldürmeye başlamıştı. İşte bu sırada Hz. Mûsa doğdu. Validesi onu bir sandık içine koyarak Nil ırmağına bıraktı. Bu sandığı Firavun'un zevcesi Âsiye buldu, içinden güzel ve bir nur hâlinde çıkan masum çocuğu pek sevip kendisine evlat edindi. Hz. Musa'nın validesi de bir yolunu bularak kendisini yavrusuna sütanne tâyin ettirdi.

Hz. Mûsa, kendi düşmanının sarayında büyüdü. Şuayb aleyhisselâmın kızı Safura ile evlendi. Tur dağında Allâhü Teâlâ'nın tecellîsine mazhar oldu, kendisine peygamberlik verildi. Büyük kardeşi Harun aleyhisselâm ile beraber Firavun'u dine davet ile emrolundular.

Hz. Mûsa'nın eli ay gibi parlar, elindeki asa da dilediği vakit büyük bir ejderhâ kesilirdi. Firavun bu mucizeleri sihir sandı, sihirbazları topladı. Sihirbazlar Hz. Mûsa'nın asa mucizesini görünce bunun bir sihir olmadığını derhal anladılar hepsi de iman ettiler.

Firavun Hazret-i Mûsa'nın bu mucizelerini gördüğü halde yine iman etmedi. Nihayet, Musa aleyhisselâm bir gece Benî İsrail'i alıp Mısır'dan çıktı, Süveyş denizi bir mucize olarak yarıldı, on iki yola ayrıldı. Benî İsrail'in on iki kabilesi bu yollardan karşı yakaya geçtiler. Bunları takip eden Firavun ile ordusu ise suların tekrar kapanması üzerine boğulup gittiler. Yalnız Firavun'un cesedi suların çarpmasıyla sahile atılmış idi.

Mûsa aleyhisselâm Benî İsrail ile beraber Tih sahrasına gelmişti. Onları burada bırakan Hz. Musa Tûr dağına gitti. Orada kırk gün kadar Hak Teâlâ'ya ibâdette, münâcâtta bulundu. Allâhü Teâlâ ile kelam; konuşma şerefine nail oldu, bu sebeple kendisine Kelîmullah denir. Hz. Mûsa'ya Tevrat kitabı verildi.

Mûsa aleyhisselâm, Ken'an hududuna yakın bir mahalde yüz yirmi yaşında vefat etmiştir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/4.html)
Başlık: Kelime-i Şehadet
Gönderen: Mücteba - 05 Eylül 2013, 12:35:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın Allâh’ın resûlü olduğuna şehadet ederse Allâhü Teâlâ cehennemi ona haram kılar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

5
Eylül Perşembe 2013

Hicrî: 29 Şevval 1434 - Rûmî: 23 Ağustos 1429

Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli'nin Kurtuluşu (1922)

Kelime-i Şehadet

“Eşhedü enlâ ilâhe illallâh”:

Ben inanır, ikrar ve tasdik ederim ki, Allâh’tan başka ilah yoktur; hak olarak Allâh’tan başka ibadet edilecek ilah yoktur.

“Ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluhû”:

Ben ikrar ve tasdik ederim ki, Muhammed Allâh’ın resûlü ve kuludur; Allâh’ın sevgili ve seçtiği kuludur.

Allâhü Teâlâ onu âlemlere rahmet, bütün insanlara ve cinne peygamber olarak göndermiştir.”

Her kim bu iki şehadet kelimesini, içten ve samimi olarak söylerse, iman ve cennet ehlinden olmuş olur. Bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir kul gece veya gündüzün bir anında Lâ ilâhe illallâh derse amel defterindeki günahlar silinir, yerine onlar kadar sevap yazılır.”

Bazı hadîs-i şerîflerde “Muhammedün Resûlullah” sözü olmadan “Lâ ilâhe illallâh” kelimesi geçmektedir. “Muhammedün Resûlullah” sözünün zikredilmemiş olması, onun “Lâ ilâhe illallâh” ile beraber olduğu murad olunduğu ve bilindiği içindir. Bu ikisi birbirinden ayrılmaz. Zira bir kimse sadece “Lâ ilâhe illallâh” dese ve “Muhammedün Resûlullah”  demese Müslüman olmuş olmaz. “Lâ ilâhe illallâh” ve “Muhammedün Resûlullah” bir şehadet hükmündedir ve bir kelime hükmünde iki kelimedir.

Zira Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:

“Ey iman edenler! Allâh’a ve peygamberi (Muhammed aleyhisselama) îman ediniz.” (Nisâ sûresi, âyet, 136.)

Allâhü Teâlâ, şehadet kelimesini son sözümüz eylesin ve kelime-i şehadet sözleri ile diriltsin. Kelime-i şehadeti ve onun gereği olarak yapmış olduğumuz ibadetleri mizanımıza koysun. Âmin.


Bu iki kelimenin gerekleri olan amelleri terk etmemelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/5.html)
Başlık: İhlâs Sûresinin Fazileti | Zilkâde Ayı | Zilkade Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlang
Gönderen: Mücteba - 06 Eylül 2013, 11:34:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Birisi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip ‘Ya ResûlAllah! Ben şu Kulhüvallâhü ehad sûresini okumayı seviyorum’, dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de “Ona olan sevgin, seni cennete girdirir.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

6
Eylül Cuma 2013

Hicrî: 30 Şevval 1434 - Rûmî: 24 Ağustos 1429

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)

İhlâs Sûresinin Fazileti

İhlâs sûresinin faziletleri çoktur. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) ile birlikte bir yere gidiyorduk. Birisinin ihlas sûresini okuduğunu işitti ve şöyle buyurdu: “Vacip oldu” Ben “Ne vacip oldu yâ Resûlullah?” dedim. “Cennet” buyurdu.

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:

“Sizden biri, bir gecede Kur’ân- ı Kerîm’in üçte birini okumaktan aciz midir?
Her kim Kul hüvellâhü ehad (İhlâs) sûresini okursa Kur’ân’ın üçte birini okumuş olur.

“Her kim Kul hüvellâhü ehad sûresini on defa okursa, Allah azze ve celle onun için cennette bir köşk yapar.” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a): (Müsned-i Ahmed)

“O halde biz bu sûreyi çok okuyalım ya ResûlAllah!” dedi. Resûlullah (s.a.v)

“Allah (ın hayrı) daha çok ve daha güzeldir.” buyurdu. 


Zilkâde Ayı

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir.

Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır.  (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Zilkade Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Zilkade ayı ictima‘ı dün (05 Eylül Perşembe) Türkiye saati ile 14.37’de idi.

Ru’yet ise bugün  (06 Eylül Cuma) Türkiye saati ile 04.54’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun güney batı kısmındaki adalardan; Pitcarin, Tahiti, Moorea, Cook Adaları, Fransız Polinezyası Adaları, Samua Adaları, Tonga ve Fiji Adası. İlerleyen saatlerde Yeni Zellenda, Avutralya ve Hint Okyanusunun güney kısmı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 7 Eylül Cumartesi günü de Zilkade ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/5.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2013, 13:45:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ayakları Allah yolunda tozlanan kimseyi Allâhü Teâlâ cehennem ateşine haram kılar.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

7
Eylül Cumartesi 2013

Hicrî: 1 Zilkâde 1434 - Rûmî: 25 Ağustos 1429

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)

Haccın Fazîleti

Allâhü Teâlâ Âl-i İmran Sûresinin 96. ve 97. âyet-i celîlelerinde buyurdu ki (meâlen):

“Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke'deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh’tır.

Onda açık âyetler (alâmetler), İbrâhîm'in makâmı vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh’ı haccetmek Allâhü Teâlâ için bir haktır (Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır). Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur.” buyurunca, “Onun mebrûr olması ne (ile)dir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir.” buyurdu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e

“Hangi amel daha fazîletlidir?” diye sorulduğunda,

“Allah ve Resûlü’ne îmân etmektir.” buyurdular.

“Sonra hangisi?” denildi.

“Allah yolunda cihâddır.” buyurdu.

“Daha sonra hangi (amel)dir?” denildi.

“Mebrûr hacdır.” buyurdular.

“Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Ka'be-i Şerîfe), İslâm’ın direği (mesâbesindeki rükünleri)nden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh'ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür.”

“Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir.”   (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/6.html)
Başlık: Abdestli İken Ölen Şehid Olur | Binalarda İzolasyon
Gönderen: Mücteba - 08 Eylül 2013, 15:06:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İkrâm ve ihsan hususunda evlatlarınız arasında adaletli olunuz. Ben bir kimseyi (ikram ve ihsanda) tercih edecek olsaydım elbette kızları tercih ederdim.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

8
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 2 Zilkâde 1434 - Rûmî: 26 Ağustos 1429

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)

Abdestli İken Ölen Şehid Olur

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v), Enes bin Mâlik'e (r.a.)  “Ölüm meleği, sana abdestli olduğun halde gelirse şehîd olarak ölürsün.” buyurdular

Bu sebeple Tâbi’în’den Kürz bin Vebere (r.a.) Hazretleri vefât ettikleri gece midesinde rahatsızlık olmasına rağmen rûhunu abdestli olarak vermek ve şehîdlik rütbesine ermek için seksen defa abdest almışlardır.

Abdest, sahibini dünya ve âhiret şerlerinden muhafaza eder, başına gelen sıkıntıları da hafifletir.

Allâhü Teâlâ, Hz. Mûsâ (a.s.)’ya şöyle vahyetti:

“Abdestin yok iken sana bir musîbet gelirse bunu başkasından değil ancak kendinden bil.”

Abdest, her halde mü’minin silahıdır. Mü’min onunla insan ve cin şeytanlarına karşı mücadele eder, abdest onu hoşuna gitmeyecek hallerden korur.

Abdullâh bin Ömer (r.anhümâ) Resûlullâh (s.a.v.)’dan şöyle nakletti: “Kim abdestli olarak gecelerse, onunla beraber bir melek onun için istiğfâr ederek sabahlar ve şöyle der: Yâ Allâh! Bu kulunu bağışla, zira o geceyi temiz olarak geçirdi.”

Uyku ölümün kardeşidir. Bir kimse abdestli uyursa rûhu semâya yükselir. Allâhü Teâlâ’ya secde etmesi için ona izin verilir. Nitekim Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki:

“Kul abdestli olarak uyursa rûhu arşa yükseltilir, rüyası doğru çıkar. Eğer abdestli uyumazsa rûhu bu mertebeye ulaşamaz, rüyasında gördükleri karışık olup doğru çıkmaz.”

“Her kim abdestli olarak uyursa, yatağı ona mescid (gibi), uykusu sabahlayıncaya kadar namaz (kılmış gibi) olur…”


Binalarda İzolasyon

Kışın soğuktan, yazın sıcaktan korunmak, yakıt ve enerji tasarrufu edebilmek için binaları izole etmek lazımdır.
İzolasyon çevrenin kirlenmemesine de faydalıdır. Aynı zamanda binaları rutubetten, küf, mantar, terleme vb. şeylerden korur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/8.html)
Başlık: Dörtbin Hadîs-i Şerif'in Özü | Mutfağımız: Etli Taze Fasulye
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2013, 11:15:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Cömert, Allâh’a (ve onun rahmetine) yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

9
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 3 Zilkâde 1434 - Rûmî: 27 Ağustos 1429

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Dörtbin Hadîs-i Şerif'in Özü

İmam Ebû Davud (rh), beş yüz bin hadîs-i şerîfi hâfızasına nakşetmiş idi. Bunlardan seçtiği dört bin sekiz yüz hadîs-i şerîf ile “Sünen-i Ebî Dâvud” denilen meşhur kitabını meydana getirmiştir.

Bu kitap bilhassa İslâm fıkhına dâir hükümler için pek muteber bir kaynaktır. Ebû Davud, bu kitabını imam Ahmed İbn-i Hanbel’e göstermiş, o büyük müctehid bu kitabı çok güzel bulmuştur. Bu kitap “Kütüb-i Sitte’nin” üçüncüsü sayılmaktadır.

Ebû Davud hazretleri demiştir ki: "Ben bu kitabımda dört bin sekiz yüz hadîs-i şerîf topladım. İnsana dîni için bunlardan şu dört hadîs-i şerîf yeter:

1- Amellerin hükümleri, kıymetleri niyetlere göredir.

2-
Kişinin kendisine fayda vermeyecek şeyleri terk etmesi, İslamiyetinin güzelliğindendir.

3- Bir mü’min, kendi nefsi için isteyip hoşlandığı şeyi kardeşi için de isteyip hoşnut olmadıkça hakkı ile mü’min olamaz.

4- Helâl de açıktır, haram da açıktır. Bunların arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır. Harama düşmemek için bu şüpheli şeylerden de sakınmak lâzımdır.


Mutfağımız: Etli Taze Fasulye (5-6 kişilik)

Malzemeler: Et 100 gr, taze Fasulye 250 gr, soğan, havuç ve domates 2’şer adet, salça 1 çorba kaşığı, sarımsak 3 diş, sıvı yağ, tuz.

Yapılışı:
Etler doğranır. Taze fasulye ayıklanıp bol suda yıkanır. Fasulyeler ve havuçlar doğranır. Soğan doğranır. Domatesler soyulup yemeklik olarak doğranır.

Etler suyunu çekene kadar pişirilir, yağ ilave edilir ve biraz kavrulur. Soğan ve havuç ilave edilip biraz daha kavrulur. Fasulyeler ilave edildikten sonra biraz daha kavrulur. Üzerine salça konulur ve biraz daha kavrulur. Daha sonra üzerine suyu ilave edilip üzerine domates konulur, tuzu atılır ve pişmeye bırakılır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/9.html)
Başlık: İslâmiyet'in Medîne-i Münevvere'de Yayılması
Gönderen: Mücteba - 10 Eylül 2013, 11:15:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bana iman etmeyen Allâh’a iman etmiş olmaz. Ensâr-ı Kirâm’ı sevmeyen de bana iman etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Eylül Salı 2013

Hicrî: 4 Zilkâde 1434 - Rûmî: 28 Ağustos 1429

Peygamber Efendimiz'in Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye Hicret İçin Yola Çıkışı (622) • Sultan Dördüncü Murad Han'ın Tahta Çıkışı (1623) • Sivastopol'un Geri Alınması (1855)

İslâmiyet'in Medîne-i Münevvere'de Yayılması

Medîne-i Münevvere'ye Yemen'in Ezd kabilesinden bir cemâat gelip yerleşmişlerdi. Bu cemâatin reisi olan Hâris vefat edince Evs ve Hazrec adındaki iki oğlunu bırakmıştı. Bunların çocukları çoğaldı.

Bu suretle Medîne-i Münevvere'de Evs ve Hazrec adıyla iki kabile türemişti. Bilâhare, bunların aralarına şiddetli bir düşmanlık düştü. Daima birbiriyle çarpışıp dururlardı, dünyâyı verseler aralarını bulmak, kalplerini birleştirmek mümkün olamazdı. Fakat, ne zaman ki aralarında İslâmiyet nurları parlamaya başladı, derhal o eski düşmanlık yerine bir sevgi, bir kardeşlik geldi, birbirine bir din râbıtasıyla bağlandılar, birbirlerinin selâmetine, saadetine çalıştılar, eski müşterek düşmanları olan Yahudilere galib geldiler.

Mus'ab bin Umeyr bunlara Kur'ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdabını öğretmek için Medîne-i Münevvere'ye gönderilmiştir. Müslümanlık Medîne-i Münevvere'de bu iki kabîle arasında günden güne sür'atle yayılıyordu. Nihayet, reislerinden Sa'd bin Muaz ile Üseyd bin Hudayr da müslüman olunca bu iki kabîle arasında Müslüman olmayan kimse kalmadı.

Mekke-i Mükerreme'deki müslümanlar, müşriklerden tahammül edilemeyecek derecede eziyet görüyorlardı. İkinci Akabe bey'atinden sonra azar azar Medîne-i Münevvere'ye gizlice hicrete başladılar.

Yalnız Hz. Ömer Mekke-i Mükerreme'den çıkacağı zaman Kâbe-i Muazzama'yı ziyaret edip, orada bulunan müşriklere “Siz ne akılsız kimselersiniz ki taştan, ağaçtan yapılmış şeylere tapıyorsunuz!.. İşte ben gidiyorum, babasını evlatsız, evlâdını babasız, karısını kocasız bırakmak isteyenler varsa beni takip etsinler" diyerek açıkca çıkıp gitmişti.

Medîne-i Münevvere'ye hicret eden ashâb-ı kirama muhacir denir, Medîne-i Tâhire ahâlisinden bulunan ashâb-ı kirama da ensâr denilir. Bu zâtlar, muhacirlere pek çok yardım etmiş oldukları için kendilerine çok yardım ediciler manasında ‘ensâr’ denilmiştir. Hak Teâlâ hepsinden razı olsun!  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/10.html)
Başlık: Su İçmenin Adabından
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2013, 11:59:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz. Çünkü o, kıyâmet günü okuyana şefâatçi olarak gelecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Eylül Çarşamba 2013

Hicrî: 5 Zilkâde 1434 - Rûmî: 29 Ağustos 1429

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)/color]

Su İçmenin Adabından

Nehir, havuz gibi yerlerden eğilip ağzı ile su içmemelidir.

Su kabının kırık yerinden su içmemelidir.

İçtiği şeye nefesini üflemez. Eğer nefes alacaksa su kabını ağzından uzaklaştırır ve öyle nefes alır.

Su içecek kap bulamayan eli ile içmelidir.

Allâhü Teâlâ'ya susuzluk ve kötü ahlâkını gidermesi, suyu bereket ve hayat kılması için dua eder.

Su içeceği zaman kabı sağ eline almalı ve yudum yudum, ağır ağır içmelidir. Bir defada, nefes almadan içmemelidir. Suyu iki veya üç defada içip, her birinin başında Besmele çeker, sonunda da Elhamdülillâh der. Bu şekilde içmek faydalı, daha hazmettirici, susuzluğu daha çok giderici ve daha şifalıdır.

Suyun serin olanını tercih eder. Zira bu susuzluk hararetini giderir ve daha çok şükretmeye vesile olur.

Resûlullah'ın (s.a.v.) en çok sevdiği içecek, soğuk ve tatlı olanı idi.

Ayakta su içmez.

Zemzem suyunu ayakta içmekte bir beis yoktur.
Abdestten artan su ve ilaç alındıktan sonra içilen su, ayakta içilebilir.

Bir mecliste suyu, dağıtmaya yaşlılardan başlar. Kendisi en son içer. Mecliste su dağıtılacağı zaman sağdan başlanır ve sırayla sağdan devam edilir. Solda olan birine ancak sağdakinin izni ile verir. (Şir'atü'l-İslam, Fazilet Neşriyat)


KIT’A: Bir kabir taşı kitabesi:

Yâ nâzıran bi-kabrî
Mütefekkiran bihâlî
Emsi küntü misleke
Gaden tekûnü misâlî.

(Ey benim halimi düşünerek kabrime bakan, dün ben senin gibi idim, yarın sen benim gibi olursun)




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/11.html)
Başlık: İlim ve Medeniyet Menbaı: Medreseler
Gönderen: Mücteba - 12 Eylül 2013, 12:19:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh’a sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Eylül Perşembe 2013

Hicrî: 6 Zilkâde 1434 - Rûmî: 30 Ağustos 1429

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

İlim Ve Medeniyet Menbaı: Medreseler

İlk medrese M. 1010’da Nisâbur’da “İbn-i Fûrek” tarafından tesîs edilmiştir. Bundan sonra ilk inşâ edilen medrese İmâm Beyhakî tarafından “Medresetü Beyhakiyye” ismiyle inşâ edilendir. Medreseler beşinci asrın ortasına doğru süratle yayılarak, mükemmel bir hâle gelmişlerdir.

H. 457 (M.1065) senesinde Selçuklu Sultanı Melikşâh’ın vezîri Nizâmülmülk’ün tesîs edilip Ebû Saîd es-Sûfî’nin nezâret ettiği Dicle kenarında ki Nizâmülmülk medresesinin yüzlerce talebesi vardı. Talebenin her türlü ihtiyaçları meccanen karşılanıyordu. Hatta her bir talebeye hademe de tahsîs edilmişti. İslâm âleminde pek ehemmiyeti bulunan bu üniversitede Ebû İshâk Şîrâzî, İmâm Ebû Nasr Sabbâğ, Ebû’l-Kâsım Debûsî, İmâm-ı Gazâlî, Şâşî, Sühreverdî, Kemâleddîn Enbâri gibi büyük âlimler ders vermişler ve kendileri gibi nicelerini yetiştirmişlerdir.

Daha sonraki asırlarda da Nûreddîn Zengi, Salâhaddîn Eyyûbî gibi emîrler İslâm memleketlerinin her tarafında medreseler inşâ etmişlerdir.

İlk Osmanlı medresesi, Hicrî sekizinci asrın ortalarında (M.1331) Sultan Orhan tarafından İznik’te inşâ olunmuştur.

Sultan Fâtih İstanbul’u fethettiğinde bu belde-i tayyibeyi aynı zamanda bir ilim merkezi yaptı. İslâm beldelerinin her tarafından âlim ve hüner sâhibi nicelerini İstanbul’da topladı. Fâtih Câmii ve etrafındaki sekiz medrese ve tetimmeleri inşâ edildi. Bunu daha pek çok ilim yuvaları takîb etti. Medreseler bir kânun altına alındı ve gelişerek devletin sonuna kadar devam etti.

Kânûnî devrinde zamanın ihtiyâcına göre ordu ve halk için birçok tabîb, cerrâh ve mühendise ihtiyâc olunca Süleymâniye Câmii yanında bir tıb medresesi ile riyâzî (Aritmetik, Geometri ve Astronomi gibi) ilimler için dört büyük medrese ve eşsiz bir de Dârüşşifâ (Hastahane) inşâ edilmiştir. Dâhil medreselerinden tahsîlini tamamlayan talebeden bir kısmı Sahn-ı Semânda “ilâhiyyât, hikemiyyât, fıkıh, hukûk” derslerini, diğer kısım da Süleymâniye medreseleri denilen medreselerde “tıb ve riyâziye” derslerini okurlardı.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/12.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: bekir gøkmen - 13 Eylül 2013, 02:14:21
" اللَّهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَنَا فِي الْأُمُورِ كُلِّهَا وَأَجِرْنَا مِنْ خِزْيِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ الْآخِرَةِ"
“Allâhumme ehsin ‘âkibetenâ fil-umûri kullihâ ve ecirnâ min hizyid-dunyâ ve ‘azâbel-âhirah.”

“Allahım! İşlerin tamamında sonumuzu güzel eyle! Dünyanın rezaletin den ve ahiretin azâbından bizi koru.”
Amin!
Başlık: Hacılara Tavsiyeler
Gönderen: Mücteba - 13 Eylül 2013, 17:33:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Haram bir kuruşu (sâhibine) iâde etmek, Allâh katında yetmiş hacca bedeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, el-Bahru’l-Amîk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Eylül Cuma 2013

Hicrî: 7 Zilkâde 1434 - Rûmî: 31 Ağustos 1429

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Hacılara Tavsiyeler

Hacca niyet eden kimse, âilesinden, vatanından, nefsinin arzularından, şehvet ve lezzetlerinden hicret ederek Allâhü Teâlâ’nın beytini; Ka’be’yi ziyârete yönelmiştir. Artık Beytullâh’ın ve o beytin sâhibi Allâhü Teâlâ’nın kadrinin yüceliğinin şuurunda olmalı, pek büyük bir işe azmettiğini bilmelidir. Allâh için niyetini hâlis tutmalı, riya ve gösterişten uzak kılmalıdır. İyi bilmeli ki amelin ancak ihlâslı olanı makbûldür. Sultanın hâne ve sarayını ziyâret ederken maksadın ondan başkası olması ne çirkin bir haldir. Dünyâ işleri ile alakaları kesmeli, üzerinde başkalarının hakları varsa sahiplerine iâde etmeli, bütün günahlarından nasûh bir tevbe ile tevbe etmelidir. Dünyâ alakalarını öyle kesmelidir ki çıkmadan önce ehline ve evlâdına vasiyetini hazırlamalıdır. Hac seferinin âhiret seferi gibi olduğunu düşünmeli, geride kalanları da sâdık niyet ve ihlâs ile Allâh’a emânet etmelidir.

Haccedecek kimsenin dikkat edeceği en mühim hususlardan birisi de hac için azığı ve parası, kazandığının en temizinden ve helâlinden olmalıdır. Zira bu, haccının mebrûr ve makbûl olmasına en büyük vesîledir.

Haram mal ile haccetmekten sakınmalıdır.

Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Bir kimse Beytullâh’ı, haramdan kazandığı kazancı ile haccetmek üzere yola çıkıp lebbeyk Allâhümme lebbeyk dediğinde, “Sana lebbeyk ve sa’deyk yoktur. Kazancın haram, bineğin haram, elbisen haram, azığın haramdır. Artık hiç sevaba nâil olmaksızın günah yüklenmiş olarak dön. İşte sana kötü bir müjde” denir.

Bir adam helâl mal ile hacc için çıkıp ‘lebbeyk Allâhümme lebbeyk’ dese, semâdan şöyle nida olunur: “Lebbeyk ve sa’deyk, hoşuna gidecek şeyi vâcip kıldın. Senin bineğin helâl, elbisen helâl, azığın helâldir. Artık haccın makbûldür. Günahsız olarak dön ve yeni bir hayata başla.” 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/13.html)
Başlık: Tebük Gazvesi
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2013, 15:58:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Müslüman kişinin, -günâh ile emrolunmadığı müddetçe- sevdiği ve sevmediği hususlarda, (âmirlerini) dinleyip itâat etmesi vaciptir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Eylül Cumartesi 2013

Hicrî: 8 Zilkâde 1434 - Rûmî: 01 Eylül 1429

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

Tebük Gazvesi

Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellemin hicretinin dokuzuncu senesi (M. 630) idi. Romalıların Şam'da İslâm aleyhine büyük bir ordu hazırlamış oldukları haberi üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) otuz bin kişilik bir ordu ile Medîne-i Münevvere'den çıktı, Tebük’e kadar vardı. Yirmi gün kadar orada kaldı, fakat düşmandan hiçbir hareket görülmedi. Artık Şam'a kadar gitmeyip Medîne-i Münevvere'ye döndüler.

Tebük seferi esnasında Medîne'de kıtlık vardı, İslâm ordusu güçlükle teçhiz edildi, bu cihetle bu orduya Ceyşü’l-Usre (Zorluk ordusu) denilmiştir. Bu orduya İslâm zenginleri, hattâ fakirleri bile yardıma koşmuşlardı. Birçok kadınlar küpelerini, bileziklerini, mücevherlerini teberru ettiler.

Hz. Sıddîk (r.a.) bütün servetini getirip Resûl-i Ekrem'e (s.a.v.) teslim etti, Hz. Ömer (r.a.) malının yarısını verdi, Hz. Osman (r.a.) Şam'a göndermek üzere hazırlamış olduğu bir ticâret kafilesini tamamen bağışladı. İşte bunlar, bizler için hak yolunda birer fedakârlık nümûnesidir.

Tebük seferi esnasında bazı kabileler ile münafıklardan birçokları birer bahane ile geri kalmışlardı. Münafıklar “Böyle sıcak bir mevsimde yola çıkılır mı? Muhammed -aleyhissalâtü vesselam- Roma devletini oyuncak mı sanıyor?.” diye insanlara korku, dehşet veriyorlardı.

Tebük seferinden harp edilmeksizin dönülmüştü. Fakat bu seferin birçok fâideleri görülmüştür. Müslümanların koca bir Roma imparatorluğuna böyle meydan okuması herkese dehşet verdi. Birçok belde hâkimleri müslümanlara cizye nâmıyla vergi vermeyi kabul ettiler. Yemen’den, Necid’den ve sâir taraflardan birçok kabileler müslüman olmak üzere Medîne-i Münevvere'ye elçiler gönderdiler. Artık Arabistan’da İslâm'a karşı durabilecek bir kuvvet kalmamıştı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/14.html)
Başlık: Cehennemden Uzaklaştırıp Cennete Girdiren Amel
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2013, 07:43:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Yemek ikram etmek ve selâmı yaymak cennete girdirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 9 Zilkâde 1434 - Rûmî: 02 Eylül 1429

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

Cehennemden Uzaklaştırıp Cennete Girdiren Amel

Muâz bin Cebel (r.a.) hazretleri buyurdular:

“Yâ Resûlallâh, bana bir amel bildiriniz ki beni cennete soksun, cehennemden uzaklaştırsın.” dedim. Buyurdular ki:

“Muhakkak sen pek büyük ve güç bir işden suâl ettin. Lâkin muhakkak o amel Cenâb-ı Hakk’ın kolaylaştırdığı kimseye pek kolaydır. Allâh’a ibâdet edersin, ona hiçbir şeyi şirk koşmazsın, namazını dosdoğru kılar, zekâtını verirsin, Ramazân orucunu tutarsın, Beytullâhı haccedersin.” Sonra buyurdular:

“Sana hayrın kapılarını göstereyim mi?

Oruç kalkandır, sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi hatâları söndürür, kişinin gecenin ortasında kıldığı namaz da hataları söndürür.” Sonra secde sûresinin 16 ve 17. Âyetlerini okudular. Meâli: “Yanları yataklardan uzaklaşır (gece kalkar teheccüd namazı kılarlar) korku ve ümid içinde Rablerine duâ ederler ve onlar kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra harcarlar. O (yataklarını terk ederek ibadet edenlere) mükafat olarak nelerin gizlenmiş olduğunu artık hiç bir kimse bilmiyor.” Sonra buyurdular:

“Sana işin başını ve en zirvesini bildireyim mi?”

“Evet, Yâ Resûlallâh” dedim, buyurdular ki:

“İşin başı İslâm (kelime-i şehâdeti söyleyerek imanı izhar etmek, açıklamak)tır, direği namazdır, en zirvesi ise cihâddır.” Sonra buyurdular:

“Sana bütün bunların itimad ettiği, dayandığı şeyi bildireyim mi”,

“Evet, Yâ Resûlallâh” dedim. Mübarek dilini tuttular ve

“İşte buna sâhip ol” buyurdular.

“Yâ Resûlallâh, bizler söylediklerimizden mes’ülmüyüz.” dedim. Buyurdular ki:

“Anan seni kaybetsin, insanları yüzleri üzere yahud burunları üzere ateşe atan ancak (küfür ve yalan söylemek, söğmek, lânet, iftirâ, gıybet, dedikodu etmek ve benzeri gibi) dillerinin yaptıkları değil midir?”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/15.html)
Başlık: Ebu'l-Fârûk Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 16 Eylül 2013, 11:55:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Âlimlere tâbi olunuz; uyunuz. Zira onlar dünyanın (doğru yolu gösteren) ışıkları, âhiretin kandilleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 10 Zilkâde 1434 - Rûmî: 03 Eylül 1429

Ebu'l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevî Hazretleri'nin İrtihali (1959)

Ebu'l-Fârûk Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.)

Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.) Hazretleri, Rûmî 1304 (Hicrî 1305-Mîlâdî 1888) yılında Silistre’de dünyâya geldiler. Babası, tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş Osman Fevzi Efendi’dir. Dedesi ise Kaymak Hâfız nâmıyla mâruf bir zât olup 110 yaşına doğru vefât etmiş olan Mahmûd Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl âilenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fâtih Sultan Mehmed tarafından Tuna Hanı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvîc edilmiş bir zâttır.

Osman Fevzi Efendi, İstanbul’da tahsîline devam ederken rü’yâsında, vücûdundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp etrâfa ışıklar saçtığını görür. Rü’yâyı, sulbünden gelecek bir evlâdının dünyâyı ma’nen aydınlatacağı şeklinde tâbîr eder. Bu isti’dâdı; Fehim, Süleyman Hilmî, İbrâhîm ve Halîl isimli dört oğlundan Süleyman Hilmî’de görür. Onun yetişmesi için hiçbir fedâkârlıktan kaçınmaz ve fevkalâde alâka gösterir.

Süleyman Efendi, ilk tahsîlini Silistre Rüşdiyesi’nden sonra Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra babası, tahsîlini tamamlamak üzere onu İstanbul’a gönderdi ve şu tavsiyede bulundu: ‘Oğlum! Usûl-i fıkıh ilmine iyi çalışırsan dîninde kuvvetli olursun, mantık ilmine iyi çalışırsan ilminde kuvvetli olursun.’

Süleyman Efendi, İstanbul’da Fâtih dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’den birincilikle icâzet aldı. Bilâhare Dâru’l-Hilafeti’l-Aliyye Medreses-i Kısm-ı Âli’yi bitirdi ve ihtisâsını yapmak üzere Medresetü’l-Mutehassısîn’in Tefsîr ve Hadîs şubesine girip birinci derece ile mezûn oldu. Aynı zamanda giriş imtihânını birincilikle kazandığı Medresetü’l-Kuzât (Hukuk Fakültesi)’dan da me’zûn oldu. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdîr olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasîbi olduğundan, Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn ibnü Mevlânâ Sirâcüddîn (k.s.) Hazretleri’nden seyr ü sülûkünü tamamladılar. Sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstâzı, kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî (k.s) Hazretleri’nin nisbet-i rûhâniyesine teslim ettiler. Dünyânın şu son zamanlarında ilâhî feyzden nasîpleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr u dalâl çukurundan îmân ve ihlâs sâhasına çekip çıkardılar, hâlen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.) Hazretleri, 16 Eylül 1959 (Hicrî 13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-e’azz). Ancak tasarruf ve irşâdları tamâmiyle ve kemâliyle berdevâmdır. Cenâb-ı Hakk sevenlerini ve bütün mü’minleri şefâatlerine nâil kılsın. Âmîn.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/16.html)

(http://tunahan.org/images/foto_galeri/1.jpg) | (http://tunahan.org/images/foto_galeri/ayakta.jpg)
http://www.tunahan.org/ (http://www.tunahan.org/)
Başlık: "De'b U Âdetimiz Sûret Ve Sîretimiz"Den
Gönderen: Mücteba - 17 Eylül 2013, 17:31:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim çarşıya girdiği zaman ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü velehü’l-hamdü, yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihilhayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr’ derse Allâhü Teâlâ onun için milyon sevâb yazar, ondan milyon günahı siler ve onun derecesini milyon yükseltir.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Eylül Salı 2013

Hicrî: 11 Zilkâde 1434 - Rûmî: 04 Eylül 1429

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1960)

"De'b U Âdetimiz Sûret Ve Sîretimiz"Den

“…Bu yolda bi'l-kasd ve'l-irâde iştihâr memnu'dur. Esâsen şöhret âfettir. Bu yolun muktezâsı dâimâ ve her hâl u kârda kemnâm olmak, müteşerri' ve âbid zann edilmekten, hüsn-i zan tevcîh olunmaktan kaçınmak, Hak’la olan ibâdet ve ubûdiyetini halktan saklamak, hiçbir ferde kendi ma'nevî ahvâlini bildirmemek, en âmmî ve nâdân kimseler gibi görünmektir. Hakîki tasavvuf ancak budur. İşte rüfekânın alacakları tavır ve vaz' da böyle olmalıdır.

Kezâ hükûmet siyâseti, siyâsî fırkacılık, icrâât ve mu'âmelât-ı hükûmeti tenkîd gibi umûr ile asla meşgûl olmamak ve bu mesâile müteallık hiçbir kelime tefevvüh etmemek, yalnız kendi maddî ve ma'nevî işleri ile tevağğul eylemek lâzımdır. Aks-i hâl hem muzırdır, hem izâ'a-i evkâttır. Her hangi umûrda münkerât-ı dîniyye müşâhede edilirse anı kalben red ve inkâr etmek ve bu inkârını aslâ lisâna getirmemek iktizâ eder. Zîrâ zamanımız, dînî emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münkere müsâid ve mütehammil değildir. Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münkeri kalbden dile, dilden ele intikâl ettirenler gayr-i kâbil-i telâfî zarara ma'rûz kalırlar. Hakîkî ehl-i tasavvufun hâl ü hareketi böyle olur. Hılâfı bu mesleğin haricidir.

İstidrâd: Esâsen emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker vazîfesi hakîkatte bu vazîfe ile me'mûr olanlara âiddir. Anlar, her zamanda bu vazîfelerini ahsen-i vücûhla îfâ ve edâya muktedir olurlar. Bu maksadı imkân dâiresinde yerine getirdikleri halde emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker yapıldığına hiçbir ferd vukûf hâsıl edemez. Çünkü anlar sıfat-ı hakîmiyete mazhardırlar. Envâ’-ı fünûn-i hikmetle vazîfelerini sirran ve alâniyyeten icrâ eylerler.” (Mektublar, S. H. Silistrevî)

Lügatçe:
Bi'l-kasd ve'l-irâde iştihâr; Kendi iradesi ile meşhur olmak.
Kemnâm: Adı unutulmuş.
Müteşerri': Şeriâte, dine muvafık amel eden.
Âmmî: Avamdan, bayağı, cahil.
Tefevvüh: Ağza almak, söylemek.
Tevağğul: Bir işle çok meşgul olmak.
İzâ'a-i evkat: Vakti boşa geçirmek, zâyi’ etmek.
Ahseni vûcûh: En güzel surette.
Sıfat-ı hakîmiyete mazhar: Allâhü Teâlâ’nın hikmetine mazhar bihakkın hakîm zat.
Envâ’-ı fünûn-ı hikmet: Hikmetin bütün fenleri.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/17.html)
Başlık: En Güzel Ahlâkî Esaslar
Gönderen: Mücteba - 18 Eylül 2013, 10:47:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Akrabalarınızdan sıla-i rahimde bulunacağınız kimseleri öğreniniz. Çünkü akrabayı ziyaret etmek, aile içinde muhabbete, malda zenginliğe ve ömürde de uzamaya sebep olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Eylül Çarşamba 2013

Hicrî: 12 Zilkâde 1434 - Rûmî: 05 Eylül 1429

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)

En Güzel Ahlâkî Esaslar

En mühim vazifelerimiz, en güzel ahlâkî esaslarımız Nisa Sûresi, 36. âyet-i kerîmesinde tavsiye buyurulmaktadır. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir:

Ey Müslümanlar!

(Allâhü Tealâ'ya ibadet ediniz) onu tevhide; Allâh'dan başka ilah olmadığına inanıp ona itaata, namaz, oruç gibi ibadetlere devam ediniz.

(Ve ona hiçbir şeyi şerik koşmayınız) Cenâb-ı Hakk’a âşikâr ve gizli surette hiçbir şeyi ortak ve benzer tutmayınız.

(Ve anaya, babaya iyilik ediniz) onların haklarına riayet, kendilerine yardım ve hürmet eyleyiniz, onlara duada, teşekkürde bulununuz.

(Ve akrabalara;) kardeşler, amcalar, dayılar gibi yakınınız olan kimseye de iyilikte bulunun, onlarla güzel konuşup görüşünüz.

(Ve yetimlere) babalarını kaybetmiş, yardıma muhtaç bulunmuş çocuklara da elden gelen yardımı esirgemeyiniz.

(Ve yoksullara) fakirlere, hiç malları olmayanlara, çalışıp kazanmaktan mahrum bulunanlara da ihsanda bulununuz onların hallerine merhamet ediniz.

(Ve yakın komşuya) size akrabalık veya civar itibariyle yakın olan komşuya da iyilikte bulununuz,

(Ve uzak komşuya) da akrabalık veya civar itibariyle uzak bulunsalar bile iyilik ediniz.

(Ve yanınızdaki arkadaşa) beraber yolculuk yaptığınız kimseye ve beraber ticarette, sanatta veya ilim tahsilinde bulunduğunuz zata veya refikanız olan kadına da iyilik ediniz, ona da ihsanda, iyi muamelede bulununuz.

(Ve yolcu olana) yurdundan ayrılmış bulunana, misafir sayılana da yardım ediniz.

(Ve sağ ellerinizin mâlik olduğu) kölelerinize, cariyelerinize ve hayvanlara güzelce muamelede bulununuz, onlara güçlerinin yetmeyeceği işleri gördürmeyiniz.

(Şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ, mütekebbir) yakınlarına, komşularına ve diğer insanlara karşı kibir ve azamette bulunan şahsı (ve müftehir olanı) başkalarına karşı övünen şahsı (sevmez) onun bu haline razı olmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/18.html)
Başlık: Tıbb-ı Nebevî: Bazı Sebzelerin Faydaları | Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2013, 11:03:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ve sizden hayra dâvet eder, iyiliği emreder, kötülüğü nehyeder bir cemaat (topluluk) bulunsun. İşte felah bulacaklar onlardır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 104)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Eylül Perşembe 2013

Hicrî: 13 Zilkâde 1434 - Rûmî: 06 Eylül 1429

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)

Tıbb-ı Nebevî: Bazı Sebzelerin Faydaları

Resûlullah (s.a.v.) patlıcanı yerdi ve;

“Patlıcan ne güzel bitkidir. Onu (iyi pişirip) yumuşatınız, zeytinyağlı yapınız ve çok yiyiniz.” buyururdular.

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) en çok sevdiği bitki semizotudur. Mü’min, Resûlullah'ın (s.a.v.) sevdiği her şeyi sevmelidir.

Kereviz, Hızır (a.s.) ve İlyas (a.s.)'ın yemeğidir. Kereviz hafızayı kuvvetlendirir, kalbi temizler, delilik ve cüzzama mâni olur.

Balkabağı, dimağı ve aklı kuvvetlendirir.

Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Her kim baklayı kabuğu ile yerse, Allâhü Teâlâ, o bakla kadar hastalığı ondan giderir.” (İ. Hac. el-Askalî, Lisânu'l-mîzân,)

Resûlullah (s.a.v.) Miraca çıktığında yeryüzü onun dünyadan ayrılışına ağlamış ve bunun üzerine gebre otu bitmiştir.

Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:

“Kızılımtırak beyaz mantar, kudret helvası (gibi Allâh'ın külfetsiz nimetleri) nev'inden bir rızıktır. Suyu da göz ağrısına şifadır.”

Ebû Hüreyre (r.a.) mantarın suyunu sıkar ve gözü ağrıyanlara sürer, o hastanın gözü iyileşirdi. Mantarın en güzeli, siyah olanıdır.

Bir memlekete giren kimse soğan yerse, o memleketin vebasından, havasından ve sularından zarar görmez.

Soğan yedikten sonra kereviz yemelidir. Çünkü kereviz, soğanın kokusunu giderir.

Soğan ve sarımsağı pişmiş olarak yemekte bir beis yoktur.

Soğan ve sarımsağı çiğ olarak yememeli. Zira melekler rahatsız olurlar. (Şir'atü'l-İslam, Fazilet Neşriyat)

Beyit:

Varalım bir iki gün zikredelim Mevlâ'yı

Bize ısmarladılar mı bu yalan dünyayı. (Sultan İkinci Murad Han)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/19.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Hicretleri
Gönderen: Mücteba - 20 Eylül 2013, 16:17:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim kabrimi ziyâret ederse ona cennet vacib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Tuhfetü’l-Ahzevî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Eylül Cuma 2013

Hicrî: 14 Zilkâde 1434 - Rûmî: 07 Eylül 1429

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)

Peygamber Efendimiz'in Hicretleri

Resûlullah’ın (s.a.v.) peygamberliğinin on dördüncü senesinde, Mekke-i Mükerreme'deki müslümanlar Medîne-i Münevvere'ye hicret etmişlerdi. Mekke şehrinde yalnız Resûl-i Ekrem ile mübarek Ehl-i beyti ve Hz. Ebûbekr ile Hz. Ali kalmışdı.

Ashâb-ı kiramın böyle Medîne-i Münevvere'ye gidip orada kuvvetlenmelerinden endişe eden müşrikler Resûl-i Ekrem'i öldürmeye karar verdiler. Her kabileden bir şahıs Hazret-i Peygamber'in hâne-i saadetini geceleyin kuşatıp, uyumalarını beklediler.

Cibrîl-i Emîn geldi, vaziyeti Resûl-i Ekrem’e haber verdi ve Medîne-i Münevvere'ye hicrete izin verildiğini bildirdi. Nebiyy-i Zîşân Hazretleri kendi yatağına Hz. Ali'yi yatırdı, yerden bir avuç toprak alıp dışarda bekleyen müşriklerin üzerlerine saçtı; hiçbirisi görmeksizin aralarından çıkıp gitti. O gece bir yerde kaldı. Gündüzün öğle vakti Ebû Bekr-i Sıddîk'ın hanesini teşrif etti ve beraberce hicrete izinli olduklarını müjdeledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebû Bekr ile beraber geceleyin Rebîü'l-Evvel ayının ilk günlerinde Mekke-i Mükerreme'den çıkıp bir saatlik mesafede bulunan Sevr dağına gittiler, orada Athal denilen bir mağarada saklandılar ve o gece orada kaldılar. Mekke müşrikleri Resûl-i Ekrem'i takibe koyuldular, hattâ bu mağaranın yanına bile geldiler; fakat mağaranın kapısına örümcekler derhal ağlarını germiş, güvercinler de gelip oraya yuva yapmış ve yumurtlamış olduğundan orada kimse bulunmaz diyerek geri döndüler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Sıddîk-i Ekber’le beraber mağaradan çıktı. Medîne-i Münevvere tarafına yöneldiler, yolda birçok mucizeler zuhur etti.

Müşrikler Peygamber Efendimizi tutup getirene yüz deve va’dettiler. Takibe çıkanlardan Beni Eslem’den Büreyde Resûlullah’ı görünce fikri değişti, iman etti, başından beyaz sarığını çözdü, kargısının ucuna bağladı. Kuba köyüne kadar Resûlullah'ın yanından ayrılmadı. Hz. Bureyde sarığını alem yaparak Resulullah’ın ilk alemdar (bayraktar)ı oldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/20.html)
Başlık: Sultan Abdülhamîd Han'ın Hizmetlerinden
Gönderen: Mücteba - 21 Eylül 2013, 23:12:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Biriniz öldüğü zaman, kıyâmeti kopmuş demektir. (Öyleyse) Allâhü Teâlâ’ya onu görüyormuşsunuz gibi ibâdet edin ve her an ona istiğfârda bulunun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Eylül Cumartesi 2013

Hicrî: 15 Zilkâde 1434 - Rûmî: 08 Eylül 1429

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)

Sultan Abdülhamîd Han'ın Hizmetlerinden

• Osmanlı ülkesinde dünyanın ilk dişçilik okulunu kurdu.
Kudüs-Yafa Ankara-İstanbul ve Hicaz demiryollarını yaptırdı.
• Hindistan, Cava, Afganistan, Çin, Malezya, Endonezya, Açe, Zengibar, Orta Asya ve Japonya’ya elçiler ve din adamları gönderdi.
Modern matbaa makinelerini Türkiye’ye getirtti, ücretsiz kitap dağıttırdı, 6 bin kitabı tercüme ettirdi.
Beyazıt kütüphanesini kurup -10 bini el yazması olmak üzere- tam 30 bin kitap bağışladı.
• İlk defa elektriği ve gazı getirdi.
Ziraat Bankası’nı kurdu.
• Dünyanın ilk torpido atan denizaltısını tamamen kendi parası ile yaptırdı. Devrinde Osmanlı donanması dünyanın ikinci donanması idi.
• Yerli kumaş giydi, Hereke bez fabrikası ve Feshane’yi kurdu.
Terkos'un sularını İstanbul’a getirtti.
• İlk modern eczanemizi açtırdı.
• Osmanlı ülkesine ilk otomobili getirdi.
• Beş bin km karayolunu yaptırdı.
• Dünyanın ilk metrolarından birini Karaköy-Taksim arasına yaptırdı atlı ve elektrikli tramvaylar kurdu.
• Arkeoloji müzeciliğini başlattı.
• İlk kuduz hastanesi (İstanbul Darü’l-Kelb Tedavihanesi)ni açtırdı.
Yıldız Çini fabrikasını Beykoz ve Kağıthane kağıt fabrikalarını kurdu.
• Daha sonra Çanakkale Savaşı'nı kazandıracak olan topları yaptırdı ve Çanakkale’yi tahkim ettirdi.
• Sadece Anadolu’da 14 bin ilkokul açtı.
• Telefonu Avrupa ile aynı zamanda ülkemize getirtti.
• Kızlarımız için kız öğretmen ve kız meslek kız sağlık meslek okullarını açtırdı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/21.html)
Başlık: Cennet, Helâl Rızık Yolunda Gam Çekene Müştaktır
Gönderen: Mücteba - 22 Eylül 2013, 07:44:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğreteninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 16 Zilkâde 1434 - Rûmî: 09 Eylül 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)

Cennet, Helâl Rızık Yolunda Gam Çekene Müştaktır

Bir sabah Selmân-ı Fârisî (r.a.) Hz. Ali’ye (k.v.) şöyle dedi: “Ey mü'minlerin emîri, dört hüzün arasında sabahladım: Benden ekmek istedikleri için âilemin, itâatiyle emrettiğinden beni yaratanın, isyan ile emrettiğinden şeytanın, ruhumu almak için beklediğinden ölüm meleğinin gammı arasında sabahladım.” dedi. Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdu:

“Sana müjdeler olsun ey Ebû Abdullâh! Zira ben bir sabah Rasûlullâh aleyhisselâma, ‘Yâ Resûlullâh, ben dört gam arasında sabaha erdim. Hânemde ise sudan başka bir şey yoktur. Hâlbuki ben ferahlanacağım yerde gam içindeyim’ dedim. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Ey Ali, müjdeler olsun. Zira kişinin âilesi için çektiği gam ateşten perdedir, yaratıcısına ibâdeti için gammı azâbdan kurtuluştur. Âkıbetten -âhirete iman ile gidebilmek için- çekilen gam cihâddır ve yetmiş senelik ibâdetten faziletlidir. Ölüm meleği için çekilen gam ise günahların hepsine keffârettir.

İyi bil ki ey Ali, muhakkak kulların rızkını vermek Allâh’a aittir. Senin gammının faydası ve zararı yoktur. Lâkin, sen bu sebeple ecir kazanırsın. Eğer sen şükredici, itaatkâr ve çok yiyici olursan Allâhın sâdık kullârından olursun.

“Hangi şeye şükredeyim?” dedim.

“İslâm nimetine” buyurdu.

“Ne ile itâat edeyim?” dedim

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm, diyerek.”

“Hangi şeyi çok yiyeyim?” dedim,

“Öfkeni. Zira bu, Rabb’inin gazabını söndürür, mizanını ağırlaştırır ve seni cennete ulaştırır.” buyurdu.

Sonra Hz. Ali: “Ey Selman, ben Resûlullâh’dan (s.a.v.) işittim, “Ailesi için gammı olmayanın cemaatten de nasibi yoktur; buyurmuş idi.” deyince Hz. Selmân “Resûlullâh Efendimiz ‘âile sâhibi ebedi kurtuluşa ermez’, buyurmamış mı idi, deyince Hz. Ali: [color=green]“Ey Selman, Eğer kazancın helâlinden olursa öyle değil. Cennet böyle helâl rızık için gam ve hüzün çeken kimseye müştâk olur.”buyurdu.

 
(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/22.html)
Başlık: Bal Bütün Hastalıklara Şifadır | İlk Füze Ve Lagarî Hasan Çelebi
Gönderen: Mücteba - 23 Eylül 2013, 10:36:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bana yetişip iman eden kimseye müjdeler olsun. Bana yetişmediği halde bana iman edene de müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 17 Zilkâde 1434 - Rûmî: 10 Eylül 1429

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)

Bal Bütün Hastalıklara Şifadır

Bal mübarek bir yiyecektir. Yetmiş peygamber (aleyhimüsselâm) bala bereket ile duâ etmiştir.

Balın bazı faydaları:
• Bal, soğuk su ile karıştırılıp içilirse ishali keser, sıcak su ile içilirse kabızlığı giderir.
• Bal, sinirleri kuvvetlendirerek rahat uyumayı sağlar.
• Bal, kalp çarpıntısına ve yüksek tansiyona da faydalıdır.
• Bal, anne ve inek sütünün demir eksikliklerini tamamlar, yağın hazmını kolaylaştırır, bağırsak hareketlerini artırarak rahatlık sağlar.

İlk Füze Ve Lagarî Hasan Çelebi

Lagarî Hasan Çelebi, füzeciliğin atası sayılmaktadır. Füze ile uçan ilk Osmanlıdır. 1633 yılında Sultan Dördüncü Murad'ın kızı Kaya İsmihan Sultan'ın doğduğu gece yapılan şenlikler sırasında füzeyle uçma marifetini gösterdi.

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme'sinde roketle uçma hâdisesini şu şekilde anlatmaktadır:

“Murad Han'ın Kaya Sultan isimli kızı dünyaya geldiği gece akika kurbanı şenliği oldu. Lagarî Hasan Çelebi elli okka barut macunundan yedi kollu bir alet îcâd eyledi. Sarayburnu'nda hünkâr huzurunda, talebeleri bindiği aletin fitilini ateşlediler. Lagarî: “Pâdişâhım seni Hudâ'ya ısmarladım.” diyerek semâya fırladı. Yanındaki diğer fişekleride ateşleyip derya yüzünü aydınlattı. Büyük fişengin barutu bitince aşağıya doğru inerken kartal gibi kanatlarını açarak Sinan Paşa Köşkü önünde denize indi ve pâdişâhın huzuruna geldi. Selam ve hürmetini arz etti. Padişah ona bir kese akçe ihsân buyurdu, sipahi yazdırıldı.”

Lagarî Hasan Çelebi daha sonra Kırım'a gitmiş, orada Selâmet Giray Han'ın maiyetinde iken vefât etmiştir.


 
(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/23.html)
Başlık: "Yâ Rasûllullah! Safa Geldiniz!"
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2013, 13:11:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en şerlisi ikiyüzlü olan (münâfık) kimselerdir ki, (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Eylül Salı 2013

Hicrî: 18 Zilkâde 1434 - Rûmî: 11 Eylül 1429

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)

"Yâ Rasûllullah! Safa Geldiniz!"

Fahr-i Kâinat Efendimiz'in Medîne-i Münevvere'ye teşrif edeceğini Medîneliler işitmişlerdi. Her sabah Medîne hâricine çıkar, sıcaklar basıncaya kadar beklerlerdi. Bir pazartesi günü idi; Resûl-i Ekrem ile mağara arkadaşı olan Hazret-i Ebû Bekr’in teşrifleri görüldü. Hemen koştular, Kuba’da kendileri ile müşerref oldular.

Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.) Kuba'da üç gün kaldı ve meşhur Kuba Mescidi’ni yaptırdı. Müslüman cemâati için ilk yapılan mescid-i şerif budur. Sonra Hz. Ali de arkadan gelip Kuba'da Resûl-i Ekrem'e kavuştu. Ashâb-ı kiramdan meşhur Selmân-ı Fârisî de Kuba'ya gelip İslâm ile müşerref oldu.

Resûl-i Ekrem Hazretleri (s.a.v.) Rebîü'l-Evvel'in on altısında bir Cuma günü, sabahleyin müslümanlardan yüz kişi ile Kuba'dan ayrılıp Medîne-i Münevvere'ye yürüdüler. Yolda Rânûna denilen derenin üst tarafına indiler. Nebiyy-i Âlî-şân Efendimiz orada pek belîğâne bir hutbe okuyup cuma namazını kıldırdı. Peygamber Efendimiz'in ilk kıldığı cuma namazı budur.

Resûl-i Ekrem Efendimiz o gün Medîne-i Münevvere'yi teşrif buyurdular. O gün müsİümanlar için bayram olmuştu. Her ağızdan "Yâ ResûllAllah! Safa geldiniz!" nidası yükseliyor, her yüzde bir sevinç parlıyor, parlak manzumeler okunuyordu. Ensâr-ı kiramdan her biri "Yâ ResûlAllah! Benim hanemi şereflendir!" diye niyaz ediyordu; fakat, Peygamber Efendimiz, hiçbirinin hatırı kalmasın diye "Devemi bırakınız, Allâhü Teâlâ tarafından emrolunduğu tarafa gidiyor, bakalım nerede duracak?" buyurdu. Mübarek deve de evvelâ Mâlik bin Neccâr'ın hanesi önündeki boş arsada çöktü, sonra kalkıp Ebû Eyyûb-i Ensârî'nin hanesi önünde çöktü, oradan da kalkıp yine evvelki çöktüğü yere giderek orada durdu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “İnşâAllah konağımız burasıdır.” diyerek Hazreti Ebû Eyûb’ün hanesini şereflendirdi ve yedi ay kadar o hanede ikâmet buyurdu.


 
(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/24.html)
Başlık: Hazreti Lokmân'ın Oğluna Tavsiyeleri
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2013, 13:13:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Şüphe yok ki insanlar için ilk tesis edilmiş olan ev (ibâdethâne), Mekke-i Mükerreme’de ki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beyt-i Muazzama’dır.”
(Âl-i imrân Sûresi, âyet 96)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Eylül Çarşamba 2013

Hicrî: 19 Zilkâde 1434 - Rûmî: 12 Eylül 1429

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)

Hazreti Lokmân'ın Oğluna Tavsiyeleri

Ey oğul;

Kerîm kişiye ihânet etme,

Akıllı kimseyi hicvetme,

Ahmak kimseye mizah (şaka) yapma,

Câhille arkadaş olma,

Dostun da olsa düşmanın da olsa kötü ahlâklı kimsenin şerrinden asla emin olma.

Hayırlı amelin tamam olması onda acele etmekledir.

İnsanda üç şey güzeldir: Geçimli olmak, kardeşlerin (in sıkıntılarına) tahammüllü olmak, arkadaşlarını usandırmamak.

Öfkenin önü delilik, sonu da pişmanlıktır.

Rüşde ermek, akıllı olmak üç şeyledir: Nasîhat verenle istişâre, düşmanı ve hasetçiyi idâre edebilmek, herkes ile dost olabilmek.

Ey oğul, görür gibi bilmediğine inanan, güvenilmez kimseye itimad eden, ulaşamayacağı şeyi arzu eden kimse aldanmıştır.

Hasedden uzak dur. Çünkü dînini mahveder, seni zayıflatır, âkıbeti her türlü pişmanlıktır.

Bir idârecinin hizmetinde bulunduğun zaman ona kimsenin lafını taşıma. Bu, ancak sana olan nefretini artırır. Sen böyle yaptığında elbet başkası da senin aleyhinde söz taşır. O vakit de sana emniyeti kalmaz. Sana emniyet ettiğinde de asla ihânet etme. Sana ondan az da olsa bir menfaat ulaştığında onu kabul edip çok yerine tut. Konuşurken sözünü kısa tut. Meclislerde sırlarını sakla.

Ey oğul, sana yakın ve uzak olan herkese halîm ol; yumuşak davran

İyi ve fenâ kimseler yanında cehâletini sakla.

Akrabâna sıla-i rahimde bulun.

Dîn kardeşlerin, yanlarından ayrıldığında ne sen onları, ne de onlar seni kötüleyen kimseler olmasın.


İsimlerimiz:

Erkek: Selçuk, Kız: Şeyma

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/25.html)
Başlık: Haccın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 26 Eylül 2013, 11:08:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim âhirete irtihâlimden sonra kabrimi ziyâret ederse, beni hayatımda ziyâret eden kimse gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Eylül Perşembe 2013

Hicrî: 20 Zilkâde 1434 - Rûmî: 13 Eylül 1429

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)

Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler, Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.

Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullah’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi.
Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt'i tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi.
Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt'i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka'be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka'be'yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu.
İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi.
Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini ulaştırmak bize aittir.” buyurdu.
Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü'l-Atîk'i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabbinizin dâvetine icabet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar hac yapmaya muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: 'Emrine âmâdeyim' demektir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/26.html)
Başlık: Medîne-i Münevvere'de İlk Günler ve Ezan
Gönderen: Mücteba - 27 Eylül 2013, 18:34:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Hacer-i esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hatâ(günah)ları onu kararttı.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Eylül Cuma 2013

Hicrî: 21 Zilkâde 1434 - Rûmî: 14 Eylül 1429

Preveze Deniz Zaferi (1538)

Medîne-i Münevvere'de İlk Günler ve Ezan

Ensâr-ı Kiram her gün Resûl-i Ekrem’i ziyaret eder, nöbet ile yemek getirir, hizmette bulunurlardı. O müddet içinde on miskâl altına arsa satın alınarak üzerinde bir mescid-i şerif yapıldı. Bugünkü mâmur Mescid-i Nebevî işte bu mübarek mesciddir. Bunun çevresinde yapılan hücrelere Resûl-i Ekrem Efendimiz intikal buyurdular. Mekke-i Mükerreme’de kalmış olan ümmü'l-mü'minîn Hazret-i Sevde ile Peygamberimiz'in diğer ehl-i beyti de Medîne-i Münevvere'ye getirildi. Artık Medîne-i Tâhire bu mübarek zâtların ikinci vatanları olmuştu.

Hicrî târih Peygamber Efendimiz’in Medîne-i Münevvere'ye hicret buyurdukları senenin Muharrem ayından başlar.

Mescid-i Nebevî yapıldıktan sonra Ashâb-ı Kirâm toplanıp beş vakit namazı cemâatle kılmaya başlamışlardı. Fakat, namaz vakitlerini ilan lâzım geliyordu. Başka milletlerin boru çalmak, çan çalmak, yüksek bir yerde ateş yakmak gibi kabul etmiş oldukları mânâsız alâmetler İslâmiyet'e yakışmazdı. Bir aralık Hz. Ömer'in teklifiyle namaza ‘es-salâte câmi'aten’ diye çağırıldı. Nihayet ensâr-ı kiramdan Abdullah bin Zeyd'e rüyasında bildiğimiz ezan öğretildi. Hz. Ömer de böyle bir rüya gördü, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bunu işitince “İnşâAllah bu rüya haktır, namaza böyle davet olunmalıdır.” diye emretti. Sonra bu rüyayı teyid eden vahiy nazil oldu.

Yeryüzünde namaz vakitleri başka başka saatlere tesadüf ettiğinden ezân-ı Muhammedî okunmayan hiç bir saat yoktur. Bu vesîle ile Allâhü Teâlâ'nın birliği, büyüklüğü, Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) peygamberliği, namazın felah ve kurtuluşa sebep olduğu bütün insanlık âlemine yüksek bir sesle ilan edilmektedir.

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz'in ilk müezzini Bilâl-i Habeşî'dir. Ebû Mahzûre Semüre ile Amr İbn-i Ümm-i Mektûm ve Sa'dü'l-Karaz da Efendimiz'in müezzinlerindendir. (Radiyallâhu anhüm.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/27.html)
Başlık: Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 28 Eylül 2013, 14:36:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Dünyanın izzeti mal ile, âhiretin izzeti de sâlih ameller iledir.”
(Hazret-i Ömer (r.a.), Münebbihât)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Eylül Cumartesi 2013

Hicrî: 22 Zilkâde 1434 - Rûmî: 15 Eylül 1429

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)

Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir.

Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfi miktarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarından fazla olarak 80,18 gr altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.  

• Bir kimse (bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, yani nisâba mâlik olsa derhal kurban kesmesi vâcib olur.
• Hür, mukîm ve nisâba mâlik müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru'r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir.
İmam Hasan'ın Ebû Hanîfe’den rivayetine göre, kişinin küçük çocuğu ve babası olmayan torunları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan'ın bu rivayetini tercih etmiştir.
• Müsâfir eğer mukîm iken kurbanı alıp, (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıkarsa, -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- kurbanı satması câiz olmaz.

İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri'ne göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/28.html)
Başlık: Kurbanın Fazîleti | Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2013, 23:53:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Benim şu mescidimde (Mescid-i Nebevî) kılınan bir namaz, -Mescid-i Haram hariç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 23 Zilkâde 1434 - Rûmî: 16 Eylül 1429

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)

Kurbanın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Allah katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür.”
• “Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Çünkü bir kimse kurbanını alır, onunla kıbleye dönerse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak sûrette kurbanın kanı Hz. Allâh'ın muhâfazasında toprağa düşer. Azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.”
• “Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır, kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder, Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”

Gücü yeten kimsenin şefâate nâil olmak niyetiyle Allah rızâsı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyti’mdendir.” deyip kesti.

Sonra ikincisini keserken “Allâh’ım! Bu da Muhammed ve ümmetindendir.” dedi.

Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Hazretleri biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban ederler ve ‘Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.’ derdi.

Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.
Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur.
Helâlleşmezlerse her ikisinin de kurbanları olmadığı için birbirlerinin kurban bedellerini öderler. Kurban günleri geçmemişse kurbanlarını keserler. Geçmişse aldıkları bedelleri sadaka olarak verirler.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/29.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: Diline Sâhip Olmak
Gönderen: Mücteba - 01 Ekim 2013, 11:22:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim, Allah için hacceder ve hacda faydasız söz konuşmaz ve günah işlemezse, anasından doğduğu gündeki gibi -günahsız olarak- geri döner.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 24 Zilkâde 1434 - Rûmî: 17 Eylül 1429

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)

İmanın Şubelerinden: Diline Sâhip Olmak

Dili gıybet, nemîme, yalan gibi kötü ve faydasız sözlerden korumak imanın bir şubesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen- “Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ul bulunuyor.” (İsrâ, 36) buyurulmuşdur.

Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu:

“Âdemoğlunun hatalarının çoğu dilindendir.”

“Allâhü Teâlâ konuştuğunda faydalı olan, sustuğunda da selâmet bulan kula rahmet etsin.”

“Her kimi selâmete ermek sevindirirse susmayı âdet edinsin.”

“Kişinin mâlâyaniyi; faydasız şeyleri terk etmesi İslâm’ının güzelliğindendir.”

Hz. Ebûbekir (r.a.) diline işâret ederek, başıma nice işleri getiren işte budur, buyururdu.

Resûlullâh Efendimiz’e, insanların en hayırlısı kimdir, diye sordular, “Mahmûm (yanık) kalb sâhibi ve doğru sözlü olanıdır.” buyurdu. Ashâb sordu:

“Doğru sözlüyü anladık, ama yanık kalb sâhibi nasıl olur?” Şöyle buyurdular:

“Takvâ sâhibi nakî (saf kimsedir) ki hiç günah işlemez, kimseye zulmetmez, hased de etmez.” Ashâb

“Yâ Resûlallâh, kim bunu elde edeceği yoldadır?”,

“Dünya ile meşgûl olduğu halde âhireti seven kimse” buyurdu. Ashâb: “Biz aramızda sadece sizin azadlınız Râfi’i bu vasıfta biliriz. Peki bundan başka kim bunu elde etme yolundadır.” dediler.

“Güzel ahlâklı mü'min” buyurdular. Ashâb “İşte bu bizde olur.” dediler.

“İlmi ile amel eden, malının fazlasını infâk eden, fuzûli, lüzûmsuz sözünü tutan kimseye müjdeler olsun.”

İSİMLERİMİZ:


Erkek: Yakup, Kız: Yasemin



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/9/30.html)
Başlık: Akîka Kurbanı | Kurbana ait Hükümler
Gönderen: Mücteba - 01 Ekim 2013, 11:24:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim mal genişliği (mâli imkân) bulur da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize, namazgâhımıza yaklaşmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ekim Salı 2013

Hicrî: 25 Zilkâde 1434 - Rûmî: 18 Eylül 1429

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)

Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere “akîka” ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk’a şükür olarak kesilen kurbana da “Akîka (nesîke) kurbanı” denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek ve kız çocuğu için birer kurban kesilebilir. Erkek çocuk için iki kurban kesilmesi de uygundur.

Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası “Yâ Rabbe’l-âlemin, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun.” diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve iki torunlarının doğumlarında onlar için akîka kesmişlerdir.

Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir.

Çocuklar Allâh’ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lütfa karşı birer şükran ifâdesidir.

Kurbana ait Hükümler

Vakti içinde kurbanı kesmeyip kıymeti sadaka olarak verilse kurban edâ edilmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fıtra) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden sâkıt olmaz. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Nisâba mâlik (zengin) olan çocuk için velisinin çocuğun malından kurban kesmesi lâzımdır.  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/01.html)
Başlık: Üstaza Uzatılan El Başkasına Verilmez | Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 02 Ekim 2013, 17:59:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Eğer ümmetime meşakkat vermesinden korkmasa idim onlara her abdestle berâber misvakı emrederdim.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 26 Zilkâde 1434 - Rûmî: 19 Eylül 1429

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

Üstaza Uzatılan El Başkasına Verilmez

Evliyânın büyüklerinden Üftâde Hazretleri’nin müridi olan Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri tevâzû ve gayretle kısa zamanda yüksek manevi mertebeler elde etmişti. Bunu çekemeyen diğer müritler üstazları Hz. Üftâde’ye şikâyette bulunmuşlardı.

Bir kış mevsimi sofraya pilav geldiği zaman Hz. Üftâde, “Şimdi bağdan taze kopmuş üzüm gelse idi, şu pilav ile ne güzel yenirdi.” buyurunca müridler birbirlerinin yüzüne bakmaya başlamışlardı. Çünkü ortalık karla kaplı idi ve üzüm mevsimi değildi.

Aziz Mahmud Hüdâî, üstazının bu sözündeki manayı anlayıp “Efendim, müsâade buyurulursa emrinizi ben yerine getireyim” deyince üstazı “memnun olurum” der. Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, bağa gider. Ortalık karla kaplı olduğu halde, bağda üzümler görür ve iki sepet üzüm doldurur. Bu inâyet-i ilâhiyyeye müteşekkir kalır.

Sevincinden ilahi ve kasideler okuyarak dönerken ayağı kayar ve çamura batar. Kurtulayım diye uğraştıkça daha da batar. Sepetleri canından daha çok muhafazaya gayret eder.

Bu sırada bir zat zuhur eder, “Evladım, uzat elini, seni kurtarayım,” der. Hüdâyî Hazretleri, ona kim olduğunu sorar. Hızır olduğunu söyleyince “Efendim, Üftâde’ye uzatılan el başkasına verilmez,” cevabını verir. Hz. Üftâde’nin ruhaniyyeti onu oradan çıkarır, kurtulur. Üzümü, şeyhinin huzuruna getirir ve olanları anlatır.

Üftâde Hazretleri çok memnun olur, müridler de bu olanlar karşısında hayretler içinde kalırlar. Üftâde hazretleri “Müridlerim, Hüdâyî’nin kemalini sizler de anladınız ya. O hilafeti çoktan hak etmiştir.” buyurur.


Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur.

Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/02.html)
Başlık: Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar | Kesilen Kurbanın Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2013, 11:00:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“O (Allah), sizlere ancak ölü (lâşe) olanları, (akar) kanı, domuz etini ve Allâh’tan başkası adına boğazlananı haram kılmıştır…”
(Bakara Sûresi, âyet 173)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 27 Zilkâde 1434 - Rûmî: 20 Eylül 1429

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar

1- Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû'u (çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (gayr-i müslimlere) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz.
2- Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.
Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.
3- Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.

• Hayvanı kesmezden evvel sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.
• Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kesilince kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.
• Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi dirilik alâmetidir. Bunların aksi, yâni ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması ölüm alâmetidir.
• Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.


Kesilen Kurbanın Taksîmi

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek îcâbeder. Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veyahut yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmînen taksim câiz olur. Ortaklardan birine veya herhangi bir kimseye 'Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.' diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.

Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir. Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/03.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz? | Zilhicce Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 04 Ekim 2013, 18:42:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim her (kamerî) aydan üç gün oruç tutarsa senenin tamamında oruç tutmuş olur. Allâhü Teâlâ kitabında bunu tasdik eden âyetini inzal buyurdu. ‘Kim bir iyilik ile gelirse onun için on misli vardır.’ Bir günlük oruç on günlük oruca denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ekim Cuma 2013

Hicrî: 28 Zilkâde 1434 - Rûmî: 21 Eylül 1429

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz?

Bir veya iki gözü kör, zayıflıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yâni hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz.

Sığır, koyun veya keçinin bir memesi gitmiş veya kurumuş ise kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur.

Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz.

Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Emânet hayvanı kendisi için kurban etmek, rehin hayvanı kurban etmek ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmek câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


Zilhicce Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Zilhicce ayı ictima‘ı yarın (5 Ekim Cumartesi) Türkiye saati ile 03.35’de.

Ru’yet ise yine yarın (05 Ekim Cumartesi) Türkiye saati ile 17.39’da.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas okyanusunun ortası, güney batısı, Afrika Kıtasının güney ve ortası kısmı. Güney Amerika kıtasının tamamı ile Falkland Adaları.

Hilal; Türkiye’nin kuzeyi hariç tamamından ve Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülebilecektir.

Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 6 Ekim Pazar günü de Zilhicce ayının 1’i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/04.html)
Başlık: Zilhicce Ayı ve On Gece | Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2013, 00:05:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ’ya -içinde kendisine ibadet olunan- en sevimli günler Zilhicce’nin (ilk) on günüdür. Her bir gününün orucu bir senelik oruca, her gecesinin ihyası da Kadir Gecesi’ni (ibâdetle) ihya etmeye denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ekim Cumartesi 2013

Hicrî: 29 Zilkâde 1434 - Rûmî: 22 Eylül 1429

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Zilhicce Ayı ve On Gece

Bu akşam idrâk edeceğimiz kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât’a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.

Zilhiccenin birinci on gecesi “leyâlî-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır.

Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. O bakımdan Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemelidir. Bu mendubdur. Hiç olmazsa 8’inci gün ile beraber, 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır.

Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe ilallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.


Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yâni Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:

10 salevât-ı şerîfe:

“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”

10 istiğfâr:

“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”

10 tevhid:

“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunur.          (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/05.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? | Kurban Etinin Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2013, 23:23:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Hiçbir günde yapılan sâlih amel Allâhü Teâlâ’ya Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan sâlih amelden daha sevimli olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ekim Pazar 2013

Hicrî: 1 Zilhicce 1434 - Rûmî: 23 Eylül 1429

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir.

Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur.

Lâkin kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark olunamazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yâni yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir.

Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı'nda yüz deve kurban ettiler.

Müşterek olarak inek, öküz, deve veya câmûs kurban etmekte müstehab olan, ortakların kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet verip aldırmalarıdır.

Bütün ortakların kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri ve hisselerinin müsâvî (denk) ve hepsinin Müslüman olmaları şarttır. Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.


Kurban Etinin Taksîmi

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etini zenginlere, fakîrlere, Müslüman veya gayr-i müslimlere hediye etmek veya tamamını bağışlamak câizdir.

Kurban kesen ihtiyaç sâhibi ise kurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/06.html)
Başlık: Kurban | Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2013, 11:03:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sizden her kim kendisi, çoluk çocuğu hakkında korkudan emniyette olur, sıkıntı ve hastalıklardan âfiyette olursa, yanında da (helâlinden) günlük yiyeceği bulunursa, sanki dünya(nın bütün nimetleri) kendisine verilmiş gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ekim Pazartesi 2013

Hicrî: 2 Zilhicce 1434 - Rûmî: 24 Eylül 1429

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

Kurban

Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh’a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvan (deve, koyun, keçi, manda ve sığır)a kurban denir.

Zarûrî ve aslî ihtiyaçları ve borçlarından sonra nisâb miktârı malı olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir.


Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası

Hastalıksız ve sağlık kontrolleri yapılmış hayvanlar alınmalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhafazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir.

Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır.

Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde (14 °C altında) yapılmalı; kan, bağırsak vs. atıklar gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir.

Etler, kesildiği sıcaklıkta buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalı; etin sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlendirmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir.

Et, buzdolabında 2-3 gün, kıyma ise 1-2 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanması gerekir.

Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmeli, kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir.

Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da kalmamalıdır. Zehirlenme tehlikesine karşı dikkatli olunmalıdır.

Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır. Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/07.html)
Başlık: Kurbanın Hikmeti | Mutfağımız: Susamlı Kurabiye (10 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 08 Ekim 2013, 10:21:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Dört zamanda semânın kapıları açılır ve duâlar müstecâb olur: Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman, yağmur yağdığı zaman, namaz kılındıktan sonra, Ka’be görüldüğü zaman.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ekim Salı 2013

Hicrî: 3 Zilhicce 1434 - Rûmî: 25 Eylül 1429

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)

Kurbanın Hikmeti

Eti yenilen hayvanları boğazından kesmek sûretiyle hayvanın eti, necis (pis) olan kanından temizlenmiş olur, “Bismillâhi Allâhü Ekber.” diyerek kesilince de etinin yenilmesi helâl olur.

Kurban kesmekte Allâh’ın kullarına ziyâfet vardır.

Kurban kesmek Allah yolunda bir fedâkârlıktır, Allâhü Teâlâ’nın verdiği nimetlere bir şükürdür, ayrıca sevâb kazanmağa ve Allâh’a yakınlığa vesîledir, belâlara karşı da bir siperdir.

İnsanlar her gün dünyânın her tarafında yüz binlerce hayvan kesiyorlar. Fakat bunlardan yalnız maddî imkânı olanlar istifâde edebiliyor. Kurban Bayramı’ndaki etlerden ve derilerden fakirler de istifâde etmektedir. Şahsın menfaati yerine de cemiyet menfaati konuluyor.

Kurban kesmek İslâm’ın pek insanî ve ictimâî büyük bir fedâkârlığıdır.

Kurban kesmekle kesilen hayvan sayısı çok artmış olmaz. Çünkü kurbanda kasaplar et satamayacağından kesecekleri hayvan sayısı azalır.

Kendi zevkleri için her gün binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin senede bir kere Allah için ve insanların da faydasına kurban kesilmesini çok görmeleri insaflı bir tavır değildir.

Hâsılı kurban; dînî, ahlâkî, ictimaî birtakım hikmetler ve maslahatlar için emredilmiştir. Bunu takdîr etmeyecek bir akıl sâhibi düşünülemez.


Mutfağımız: Susamlı Kurabiye (10 Kişilik)

Malzemeler: 2 yumurta, 100 gr. tereyağı, 1,5 su bardağı toz şeker, 1 su bardağı sıvı yağ, 1 paket kabartma tozu, vanilya, 1 su bardağı küçük parçalanmış ceviz, 1 su bardağı kuru üzüm ve un.

Yapılışı: Yumurtanın beyazı alınıp sarısı ve diğer malzemeler karıştırılır, kulak memesi yumuşaklığına gelinceye kadar azar azar un katılarak bir hamur yoğurulur. Ceviz büyüklüğünde hamur alınıp, hurma şekli verilir. Yumurta beyazları çırpılır ve hurma şekli verilen hamurlar önce yumurtaya sonra susama batırılır ve 190 derece ısınmış fırında pişirilir. Afiyet olsun.  




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/08.html)
Başlık: Kurbanın Müstehabları | Kurban Keserken Besmeleye Dâir
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2013, 14:52:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim kurbanının derisini satarsa, onun için (tam) kurban (sevâbı) yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 4 Zilhicce 1434 - Rûmî: 26 Eylül 1429

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)

Kurbanın Müstehabları

1- Kurban edilecek hayvanı kurban günlerinden evvel alıp beslemek.
2- Kesileceği yere incitmeden ve hürmet ile götürmek.
3- Becerebiliyorsa kendisi kesmek.
4- Kesemiyorsa ehil bir kimseyi vekil edip kesilirken kendisi hazır bulunmak.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Ey Fâtıma, kalk ve kurbanının kesilmesine şâhid ol. Zîrâ kanından ilk damlası yere düştüğünde işlediğin her bir günâhın af ve mağfiret olunur. Ve ‘İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi’'l-âlemine lâ şerîke leh.’ duâsını oku.”

5- Bıçağın büyük ve keskin olması.

6- Kurbanın iki şah damarı ile yemek ve nefes borusunu kesmek.

7- Hayvan ölmeden derisini yüzmemek.

8- Kurbanı keserken kurbanın âzâ(organ)ları ve parçaları mukâbilinde kendi vücûdunun ve bütün âzâlarının cehennemden âzâd olmasına niyet etmek.


Kurban Keserken Besmeleye Dâir

“Bismillahi Allâhü Ekber”den sonra hiçbir şey ile meşgul olmayıp kurbanı hemen boğazlamak şarttır.

Besmeleden sonra bıçak bilenirse besmeleyi tekrar etmek lâzımdır.

“Bismillâhi Allâhü Ekber.” dedikten sonra kurban yerinden kalkıverse yatırılıp keserken tekrar besmele çekilir.

Besmeleden sonra elindeki bıçağı bırakıp diğer bir bıçak alsa besmeleyi tekrar etmek lâzım olmaz.

Lâkin bir kurban üzerine besmele okuduktan sonra onu bırakıp diğerini kesecekse besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.

Birkaç kurbanı birbiri ardınca boğazlasa her birinde besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/09.html)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir? | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 10 Ekim 2013, 13:47:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allah rızası için anne babasının veya onlardan birisinin kabrini ziyaret ederse (nâfile) mebrûr hac yapmış gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 5 Zilhicce 1434 - Rûmî: 27 Eylül 1429

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)

Kurban Nasıl Kesilir?

Kurban kesmeye ‘Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu  sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücuduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle.’ diyerek niyet edilir.

Besmele-i şerîfe ile;

“İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-müşrikîn” ve

“Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn, lâ şerîke lehû ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimîn” duâlarını okuduktan sonra;

“Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber” deyip hemen kesilir.

Kurbanın şu dört şeyi kesilir:

1) Nefes borusu.

2) Yemek borusu.

3 - 4 ) İki şah damarı

Bu dördünü de kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.

Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.

Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sol ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.

Kolaylık için sığırların dört ayağını bağlamak câizdir.

Deve ayakta kesilir.

Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.


İsimlerimiz:
Erkek: Yahya, Kız: Kerime



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/10.html)
Başlık: En Faziletli Gün Arefe Günü
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2013, 00:35:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ’nın, kullarını Cehennem’den en çok âzâd ettiği gün Arefe günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ekim Cuma 2013

Hicrî: 6 Zilhicce 1434 - Rûmî: 28 Eylül 1429

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

En Faziletli Gün Arefe Günü

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

“Allâh katında arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur: 'Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde rahmetimi umarak, uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok arefe gününde olur.'

“Şeytanın arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görüldüğü olmamıştır. Bu, arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”

“Kim ki arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir ihtiyacını isterse, Hz. Allâh onu yerine getirir.”

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Allahu Teâlâ duâsını kabul edip: “Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlumun hakkını zâlimden alıcıyım.” buyurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Yâ Rabbi! Dilersen mazluma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler. Orada “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) sebebini sordular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Muhakkak Allâh'ın düşmanı İblis duâmın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/11.html)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2013, 00:42:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Haccetmiş olanla karşılaştığın zaman ona selâm ver, onunla musâfaha et ve o evine girmeden önce senin için istiğfar etmesini iste. Zira onun günahları bağışlanmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ekim Cumartesi 2013

Hicrî: 7 Zilhicce 1434 - Rûmî: 29 Eylül 1429

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)

Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât'ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek'at namaz kılar. Her rek'atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat'ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

* 70 İstiğfâr-ı şerîf,
* 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey'in kadîr” tevhîdini okur.
* 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” diyerek tekbir getirir.

* 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:

“Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû,
Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû,
Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû,
Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû,
Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû,
Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû,
Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû,
Sübhânellezî rafea’s-semâe,
Sübhânellezî beseta’l-arda,
Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mence’e minhü illâ ileyh.”

Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da –mümkünse– 100 defa okumalıdır:

“Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh. Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku’l-hayra illallâh. Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm."

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/12.html)
Başlık: Teşrik Tekbîri | Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2013, 00:50:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Elbette o kurbanların ne etleri, ne kanları Allâh'a erecek değildir. Ona sizden ancak takvâ erecektir...”
(Hacc Sûresi, âyet 37)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ekim Pazar 2013

Hicrî: 8 Zilhicce 1434 - Rûmî: 30 Eylül 1429

Ankara'nın Başkent Olması (1923)

Teşrik Tekbîri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu.

Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.

Zilhiccenin dokuzuncu günü arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün -ki, zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü- ikindi namazına kadar her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Toplam yirmi üç vakit eder.

Sol tarafa selâm verildikten sonra [b]ara vermeden, daha yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan[/b] tekbir getirmek lâzımdır. Teşrik tekbirini okumakta; münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes aynıdır. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.


Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra altı rek’at namaz kılarlar.

Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum. Beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle.”

1. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,
2. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a’taynâ...,
3. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn...,
4. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,
5. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Felâk Sûresi,
6. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur.

Her iki rek’atte bir selâm verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/13.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 14 Ekim 2013, 00:31:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Âdemoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kan akıtmaktan (kurban kesmekten) daha sevimli bir iş yapmış olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ekim Pazartesi 2013

Hicrî: 9 Zilhicce 1434 - Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1429

Bugün Arefe. Yarın Kurban Bayramı.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır. Bayram namazı şöyle kılınır:

Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “iftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk”  okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/14.html)
Başlık: Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler | Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2013, 18:41:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kurban günü, bayram yapmakla emrolundum. Allâhü Teâlâ onu bu ümmet için bayram kılmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ekim Salı 2013

Hicrî: 10 Zilhicce 1434 - Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1429

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.

Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

1) Namaza gitmeden misvak kullanmak.
2) Gusletmek. (Boy abdesti almak)
3) Güzel bir koku sürünmek.
4) Temiz ve helâl elbise giymek.
5) Bayram sabahı erken kalkmak.
6) Kurban Bayram’ında fecr-i sâdıkın doğmasından evvelki vakitten (imsaktan) bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi, orucu bozan şeylerden uzak durmak.
7) İlk yediği şey kurban eti olsun diye yemeği namazdan sonraya tehir etmek. (Dürer) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerini yerlerdi.
8) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.
9) Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.
10) Neşeli olmak.
11) Çok sadaka vermek.
12) “Tekabbelallâhü minnâ ve minküm” (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.
13) Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.

Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?

Kurban kesildikten sonra 2 rek’at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a’taynâ...), ikinci rek’atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvellâhü ehad…) okunur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek’at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek’at namazı kılar da Allâhü Teâlâ’dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir.”

“Yâ Rabbi! Bu koyun (sığır veya keçi) sendendir, sanadır ve rızan içindir. Lütfunla ve kereminle halîl’in İbrâhim (a.s.) ve kurbanın İsmâîl (a.s.)’dan ve habîb’in Muhammed’den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi kabul et; fazlın, lütfun ve kereminle yâ Ekrame’l-Ekramîn!..” diye duâ edilir, dînî ve dünyevî hâcetler istenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/15.html)
Başlık: Ana Baba Hakları | Nükte: Zihni Efendinin Kızları
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2013, 18:48:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allahü Teâlâ, bütün günahlardan dilediğini(n cezasını) kıyâmet gününe tehir eder. Ancak ana babaya karşı gelenin cezasını ölmeden önce hayatta iken verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 11 Zilhicce 1434 - Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1429

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.

Ana Baba Hakları

Ana babanın evlâdı üzerinde birçok hakları vardır. Ana babaya karşı gelmek büyük günahların en büyüklerindendir. Bu hususta birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler vardır. Bu âyet-i kerîmelerden bazıları şunlardır:

“Onlara öff (bile) deme” (İsrâ sûresi, âyet 23.)

“…Bana ve ana babana şükret. Dönüş ancak banadır.” (Lokman sûresi, âyet, 14.)

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: “İnsanların kadınlarına karşı iffetli olunuz ki sizin kadınlarınız da iffetli olsun.
Babalarınıza iyilik edin ki oğullarınız da size iyilik etsinler.
Bir kimseye din kardeşi özür dileyerek gelirse -haklı olsun haksız olsun- onun özrünü kabul etsin. Eğer böyle yapmazsa (kıyâmet gününde) Kevser Havuzu’mda benim yanıma gelemez.”

“Allâhü Teâlâ, ana babaya karşı gelene, devamlı şarap içene ve yaptığı iyiliği başa kakana rahmet nazarı ile bakmaz.”  

Nükte: Zihni Efendinin Kızları

Bolu’da saatçi merhum Hacı Zihni Efendi’ye ilk çocukları dünyaya geldiğinde:

– “Zihni Efendi, bir kız çocuğun doğdu” diye müjdelemişler.
Sevinmiş güler yüzle:
– Makbulüm oldu, adı da “Makbule” olsun demiş.

İkinci kızının doğumunu müjdelemişler:
– “Zihni Efendi, bir kızın daha oldu,” demişler.
– Aman ne mürüvvet, adı da “Mürüvvet” olsun demiş.

Üçüncü kızını müjdelemişler.
– Pek çok memnun oldum, adı da “Memnune” olsun demiş.

Dördüncü kızının olduğunu müjdelemişler:
Ne büyük nimet, adı da “Nimet” olsun demiş.

Beşinci kızını müjdelediklerinde:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ‘Kız çocuğu çok olanın, rızkı da çok olur.’ buyurmuşlar. Allâh'ın hikmetinden sual edilmez, bunun adı da “Hikmet” olsun demiş.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/16.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) Güzel Muaşereti | Yarı Gölgeli Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2013, 18:52:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sevabı en süratli verilecek hayır, (yaratılmışlara) iyilik yapmak ve sıla-i rahimdir. Azabı en süratli verilecek olan şer (kötülük) zulüm ve sıla-i rahmi terk etmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 12 Zilhicce 1434 - Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1429

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) Güzel Muaşereti

Seyyid-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) her hususda insanların en kerîmi idi. Herkes ile güzel görüşür, daima güler yüzlü bulunur. Sohbet esnasında -münasebetsiz bir lakırdı olmadıkça- kimsenin sözünü kesmezdi.

Ve her kavmin büyüklerine daima ikram eder, onları kendi kabilelerinin reisliğine tâyin buyururdu. Davetleri ve verilen hediyeleri kabul buyurur, mukâbilinde de hediyeler verirdi.

Dine aykırı olmayan hususlarda insanlara muhalefet etmek istemezdi. Hoşuna gitmeyen bir şey görünce -günah olmadıkça- görmezlikten gelirdi.

Hele Ashâb-ı Kirâm’ı hakkında pek iltifatkâr idi. Kendilerine rastgelince selâm verir, ellerini tutar, musâfaha eder, içlerinden görünmeyenleri araştırır, hasta olanları ziyarete gider, hatırlarını sorardı. Hattâ, ashâbı ile bazan latifeler de yapardı. Maamâfih, latifelerinde de birer hakikat parlardı.

Hz. Enes diyor ki: “Ben Resulullah'a on sene hizmet ettim. Hiçbir gün bana darılarak 'Of!.' demedi. Ve yaptığım hiçbir şey için 'Neden yaptın?', yapmadığım birşey için de 'Neden yapmadın?.' diye buyurmadı.”


Yarı Gölgeli Ay Tutulması

Yarın (18 Ekim Cuma) “Yarı gölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Yeni Zelanda, Alaska ve Japonya’nın haricinde kalan her yerden görülebilecektir.

Tutulma Avrupa kıtasından yarı gölgeli olarak gözlenebilecek; Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan parçalı olarak görülebilecektir. 

Tutulmanın büyüklüğü: 0.2718’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 18 Ekim 2013 23.50 (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası: 19 Ekim 2013       01.51    ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 19 Ekim 2013  03.49    ”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/17.html)
Başlık: Herşeyi İman Etti, Hatta Yüzüğü Bile | Yolculuk Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2013, 23:33:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ashâb-ı Kiram birbirleriyle karşılaştıklarında musâfaha ederler, seferden döndükleri zaman da kucaklaşırlardı.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-İman)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ekim Cuma 2013

Hicrî: 13 Zilhicce 1434 - Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1429

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.

Herşeyi İman Etti, Hatta Yüzüğü Bile

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Muâz bin Cebel’i (r.a.) Yemen’e göndermişti. Hz. Muâz oradan döndüğünde elinde “Muhammedün Resûlullâh” nakışlı bir yüzük vardı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Bu yüzük nedir?” diye sual buyurdular. Hz. Muâz;

– “Yâ Resûlullâh, ben insanlara yazılar yazıyorum. Yazdıklarımın üzerine ilaveler ve noksanlıklar yapılmasın diye böyle mühür olarak kullandığım bir yüzük edindim.” dedi. Resûllullâh Efendimiz (s.a.v.) Hz. Muâz’a sordular.

– “Onun nakşında ne yazıyor?” Hz. Muâz;

– “Muhammedün Resûlullâh” dedi. Resûllullâh Efendimiz (s.a.v.);

– “Muâz’ın herşeyi iman etti, hatta yüzüğü bile” buyurdular. Sonra Resûllullâh Efendimiz (s.a.v.) o yüzüğü alıp mühür olarak kullandılar.


Yolculuk Âdâbından

Bir kimse yolculuğa çıkarken bilhassa hacca giderken ailesine, akraba ve komşularına, kardeşlerine veda edip onlardan duâ ister. Onlarla helâlleşir. Gücü yettiğince kalblerini hoşnud etmeye çalışır ki duâyı ihlasla yapsınlar. Zira Allâh onların duâsını onun hakkında hayırlı kılar. Müsâfirin hayır ehlinden tavsiye talebi de müstehabdır.

Yolcular, uzun yola çıkanlar geride kalanları Allâh’a emânet eder.

Evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâh, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.” (Allâh’ın ismiyle çıkıyorum, Allâh’a tevekkül ettim. İsyandan dönmek ve taatde kuvvet ancak Allâhü Teâlâ iledir.) der.

Mümkün oldukça yanına yoldaş bulmaya ve toplulukla yolculuk etmeye çalışır. Bunda dînî ve dünyevî faydalar vardır.

Bir menzilde durduğunda “Rabbi enzilnî münzelen mübâreken ve ente hayru’l-münzilîn.” (Ya Rabbi, beni mübarek bir yere indir ve indirenlerin en hayırlısı sensin. (Mü’minun, 29) der.

Yolda arkadaşlarıyla gâyet geçimli ve güler yüzlü olur. Başkasına yük olmamaya çalışır. Dâimâ abdestli bulunmaya ve abdestli uyumaya çalışır. Dilinden Allâh’ın zikrini eksik etmez. Yolda her makam ve herhale uygun duâları okur.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/18.html)
Başlık: Hâce Yûsuf Hemedânî Kuddise Sirruhû
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2013, 23:40:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kıyâmet gününde isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyle ise isimlerinizi güzel koyunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ekim Cumartesi 2013

Hicrî: 14 Zilhicce 1434 - Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1429

Hâce Yûsuf Hemedânî Kuddise Sirruhû

Silsile-i Sâdât’ın sekizinci altın halkası Yûsuf Hemedânî Hazretleri Hicrî 440 (m. 1048) senesinde Hemedan’da doğdu. Künyeleri Ebû Yakub, babasının ismi de Yakub’dur. İmâm-ı Âzam Hazretlerinin torunlarındandır. Hanefi mezhebinden idi. Zâhirî ilimleri öğrendi; kemal mertebesine ulaştı.

Bundan sonra, ibadet, riyâzet ve mücâhede yolunu seçti ve Silsiletü’l-Müceddidînin yedinci halkası, Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Hazretlerine intisab etti, Seyr u sülûkünü tamamladı.

Yaya olarak otuz yedi defa hac yapmış, binlerce defa Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmiştir. Gece namazının her rek’atinde bir cüz Kur’ân-ı Kerîm okurdu. Tefsir, hadis, fıkıh, usûl ve furûa dair yedi yüz metin kitap ezberlemiştir. Yedi bin putperestin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Hayatının büyük bir kısmını yolculukta geçirdi. Hayatının sonuna doğru Semerkand’a geldi ve evlendi. Her ayın başında Semerkand halkını ve âlimlerini davet eder, ilmî konuşmalar yapardı. Hızır (a.s.) ile sohbet ederdi. Güzel ok atardı. Göz hastalıklarına ve ağrılarına ilaç yapardı. Yazısı çok güzel idi. Çarşıda pazarda pişmiş şeyleri yemezdi. Odasında hasır, keçe, iki minder ve ibrikten başka bir şey yoktu. Ders okutur, çok nafile namaz kılar ve oruç tutardı.

Son zamanlarında bazan Herat bazan Merv’de kaldı. Herat’tan Merv’e giderken yolda, 535 (m. 1140) senesinde vefat etti. Vefat ettiği yere defnolundu. Daha sonra na’ş-ı şerîfleri Merv’e naklolundu.

Vefâtı yaklaşınca müridlerinden Hâce Abdullah Berekî, Hâce Hasen Endâkî, Hâce Ahmed Yesevî ve Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerine hilâfet verdiler. İrtihalinden sonra irşad vazifesini Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri devam ettirmişlerdir.

Yûsuf Hemedânî Hazretlerinin, Menâzilü’s-sâlikîn, Menâzilü’s-sâirîn ile Farsça Rütbetü’l-hayat ve Arapça ‘Risâle fi enne’l-kevne müsehharun li’l-insân’ isimli bir risâlesi vardır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/19.html)
Başlık: Hayvanlara İyi Davranmak | Devlete Yadigar
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2013, 23:50:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki eğer bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilen (Kitaba, dîn)e iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ekim Pazar 2013

Hicrî: 15 Zilhicce 1434 - Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1429

Hayvanlara İyi Davranmak

İslâm dîninde bütün mahlûkata şefkatle davranılması bir vazifedir. Bilhassa hayvanlara zulmedilmeyip iyi bakılması lâzımdır. Hayvanları pek ziyade yormamalı, dövmemelidir. Hayvanlara zulmün cezası ağırdır. Çünkü hayvanların Hak Teâlâ’dân başka yardımcısı yoktur.

Hadîs-i şerîfte “Allâhü Teâlâ’dan başka yardımcısı bulunmayanlara zulmedenler hakkında Hak Teâlâ’nın gazabı pek şiddetli olacaktır.” buyurulmuştur.

Hayvanların hakları vardır. Ehlî (evcil) hayvanların yiyeceklerini içeceklerini vaktinde vermek, vaktinde tımar etmek, haklarında rıfk ile, merhamet ile muamelede bulunmak lâzımdır. Her hayvan başka bir hizmet için yaratılmıştır. Meselâ: Sığır hayvanları arabalara koşulmak, tarlalarda çalıştırılmak için yaratılmıştır. Bunlara binilmemeli, bunların sırtlarına merkepler gibi yük yükletilmemelidir.

Zararlı olmayan serçe, hüdhüd gibi küçük kuşları vs. hayvanları beyhude yere öldürmemelidir.

Hiçbir hayvanın yüzüne vurmamalı ve yüzünü dağlamamalıdır. Hiçbir hayvanı nişan almak için hedef tutmamalı, kuşların yuvalarına geceleyin gitmemelidir.

Yılan, akrep, fare, çaylak, kara karga, kudurmuş köpek gibi zararlı hayvanlar öldürülür. Ancak hiç bir hayvanı -ne kadar zararlı olursa olsun- ateşe atarak öldürmek caiz değildir.

“Öldürülecek bir yılanın veya akrebin eşi, intikam alır.” diye söylenilen sözlerin aslı yoktur. 


Devlete Yadigar

Osmanlı âlimlerinden Münîb Efendi her eser yazdıkça sarayın iltifâtına mazhar olur, kendisine rütbe verilirmiş. Talebesi Atâullâh Efendi’ye Şeyhülislâmlık verilince, ona da Kazaskerlik rütbesi verilmiş.

Münib Efendinin arkadaşlarından Süleyman Molla tebrik için gelip: “Siz her rütbeye bir eser ile nâil oldunuz. Acaba bu rütbeye hangi eserle nâil oldunuz?” diye sormuş. Münîb Efendi:

“Evet, demiş, bu defa da bir şeyhülislâm yetiştirip devlete yadigâr ettim”. 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/20.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2013, 23:55:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ekim Pazartesi 2013

Hicrî: 16 Zilhicce 1434 - Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1429

Haccın Fazîleti

“Hangi amel daha fazîletlidir.” diye sorulduğunda Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Allâh’a ve Resûlüne îmân” buyurdu.

“Sonra hangisidir?” denince

“Allâh yolunda cihâddır.”

“Sonra hangisi” diye sorulunca

“Mebrûr hacdır” buyurdular. “Mebrûr”, hiç günah karışmıyan demektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Mebrûr haccın mükâfâtı ancak cennettir.” buyurdular. Hz. Ömer (r.a.):

“Haccın mebrûr olması ne iledir” diye sorunca;

“Yemek yedirmek ve selâmı yaymak (müslümanlara selâm vermek) iledir” buyurdular.

Haccın kabûl edildiğinin alâmeti döndükten sonra hayırlı amellerin çoğalıp günahlara bir daha dönmemektir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Allâh’ım, hacıları ve onların istiğfâr dilediklerini mağfiret et” diye duâ ettiler.

Büyüklerin bir âdeti şöyle idi: Günahlarla kirlenmeden önce hacıyı karşılarlar, alınlarından öpüp duâ etmesini isterlerdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Beş duâ vardır ki reddolunmaz: Dönünceye kadar hacının duâsı, dönünceye kadar gazinin duâsı, hakkını alıncaya değin mazlûmun duâsı, iyileşinceye kadar hastanın duâsı ve kardeşin din kardeşine gıyâben yaptığı dua.

Bu duâların en hızlı kabul edileni kardeşin din kardeşine gıyâbında yaptığı duâdır.”

Hz. Ömer (r.a.), Resûlullâh’dan umre için izin istedi. Resûlullâh izin verdi ve sonra “Ey kardeşim, duânda bizi unutma” diğer rivâyette “Duâna bizi de ortak et” buyurdular. Hz. Ömer “Resûlullâhın “Kardeşim” buyurması bana üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.” dedi.

Hz. Hasan (r.a.) buyurdu: “Hacı yola çıkarken onu uğurlayınız, ondan duâ isteyiniz, döndüğünde de karşılayıp günahlara dalmadan önce musâfaha ediniz.” 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/21.html)
Başlık: İmanın Şubelerinden: İlim Öğrenmek ve Öğretmek
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:01:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Cennetin tam ortasını isteyen kimse (ehl-i sünnet ve) cemâatten ayrılmasın.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ekim Salı 2013

Hicrî: 17 Zilhicce 1434 - Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1429

İmanın Şubelerinden: İlim Öğrenmek ve Öğretmek

Akâid, fıkıh, hadîs gibi dîn ilimlerini öğrenmek ve onu öğretmeye çalışmak ve Kur’ân-ı Kerîm’e ta’zîm ve onun tecvîdi ile öğrenilip öğretilmesi, hükümlerine riâyet etmek, Kur’ân ehlini sevmek imanın şubelerindendir. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen-:

“(Allah) sizden iman edenleri ve ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” (Mücâdele sûresi, âyet 11)” buyuruldu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”
• “Ancak iki kişiye gıbta; yaptığı işe rağbet edilir:

Bir adam ki Allâh ona bu kitâb (Kur’ân)ın ilmini verdi, o da onunla gece ve gündüz amel eder.

Diğeri de Allâh’ın kendisine mal verip de gece ve gündüz bu malı sadaka olarak veren kimse.”

• “Allâhü Teâlâ kıyâmet günü âlimleri bir araya toplayıp buyuracak ki: ben size sırf hayır murad ettiğim için hikmetimi, ilmimi kalblerinize koydum; haydin cennete gidin, çünkü sizin kusurlarınızı mağfiret buyurdum”
• “Âlimin âbid üzere üstünlüğü on dördüncü gecesinde ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”
• “Her kim bir yola girer de onda ilim taleb eylerse Allâhü Tealâ onu cennet yollarından bir yola girdirir ve melekler -ilim öğrenenin meşguliyetlerinden hoşlandıkları için- onlara kanadlarını gererler.
• Âlimler peygamberlerin vârisleridir.
• Peygamberler altın ve gümüş paralar miras bırakmadılar. Onlar ancak ilmi miras bıraktılar. Şu halde onu alan çok nasîb almış olur.”
• “İlim amelden hayırlıdır, dinin kemâli ise verâ ve takvadır. Âlim, az da olsa ilmiyle amel edendir.”

“Her kim ilmi Allâh rızâsından başka gâye için öğrenirse ateşten oturacağı yere hazırlansın.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/22.html)
Başlık: Günahları Affettiren Bazı Şeyler | Kırk, Elli, Altmış, Yetmiş Yaşın İkramları
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:09:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim akşam namazından sonra aralarında konuşmadan altı rek’at namaz (evvâbin) kılarsa bu, on iki senelik ibadete denk olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 18 Zilhicce 1434 - Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1429

Günahları Affettiren Bazı Şeyler

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim bir çocuğuna yüzünden Kur’ân okumasını öğretirse Allâh onun geçmiş ve gelecek olan(günahları)nı mağfiret eder.
• “Her kim çocuğuna ezberden Kur’ân okumağı öğretirse Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde yüzü ayın on dördü gibi (parlak) olarak diriltir; çocuğuna ‘oku’, denilir. Her bir âyeti okudukça Allâh babasının bir derecesini yükseltir. Kurân-ı Kerîm’den ezberindekilerini bitirinceye kadar Allâhü Teâlâ babasının derecesini yükseltir.”
• “Kim bir âmâyı (görmeyeni) kırk adım yürütürse geçmiş ve gelecek günahları mağfiret olunur.”
• “Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyâcını görmek için çalışırsa -ihtiyacı görülsün, görülmesin- geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır ve kendisine iki berât verilir: Şirkten berât, nifâktan berât.”
• “Birbirini seven iki Müslüman karşılaştığında musâfaha edip Peygamberimiz aleyhisselâma salevât getirseler muhakkak ayrılmadan geçmiş ve gelecek günahları mağfiret olunur.”


Kırk, Elli, Altmış, Yetmiş Yaşın İkramları

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bir kimse Müslüman olarak kırk yaşına vardığında Allâh ondan üç türlü belâyı kaldırır: delilik, cüzzâm ve baras (alaca).

Bir kul Müslüman olarak elli yaşına erdiğinde günahlarını hafifletir.

Bir kul Müslüman olarak altmış yaşına geldiğinde Allâh ona inâbeyi (gafletten zikre dönmeyi) ihsân eder.

Bir kul Müslüman olarak yetmiş yaşına erdiğinde semâda meleklerine sevdirir.

Bir kul Müslüman olarak seksen yaşına geldiğinde sadece hasenatı, sevapları yazılır, günah yazılmaz.

Bir kul Müslüman olarak doksan yaşına erdiğinde geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, ve “Esîrullâh fi’l-arz: yeryüzünde Allâh’ın esîri” diye isimlendirilir, âilesine şefaat hakkı verilir.”



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/23.html)
Başlık: Sultan Abdülmecid Han'ın Cenaze Merasimi
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:25:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Vefat eden bir müslümanın cenaze namazını, Allâh’a hiçbir şeyi şirk koşmayan kırk kişi kılarsa, Allâhü Teâlâ onların bu kişi hakkındaki duâlarını kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 19 Zilhicce 1434 - Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1429

Sultan Abdülmecid Han'ın Cenaze Merasimi

Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın babası olan Sultan Abdülmecid Han, 26 Haziran 1861 tarihinde 39 yaşında vefat etmişti. Ahmed Cevdet Paşa, Abdülmecid Han’ın cenaze merasimi hakkında şu bilgileri vermektedir:

“Hâkan-ı merhumun cenazesi saray avlusuna çıkarıldı. Musalla taşı üzerine konuldu. Hazır olanlar derin bir hüzün ve elem ile doldu. ‘Er kişi niyetine’ sözü her cenazede örf ve âdet olup herkesin alışık olduğu söz ise de yirmi iki sene saltanat ve hilâfette bulunmuş bir büyük zât hakkında dahi diğer insanlardan hiç farkı olmaksızın imâm efendi “er kişi niyetine” deyince bu söz orada bulunanlara tarif olunmaz derecede tesir etti. Namazdan sonra İmam efendi “Ey cemâat, bu zâtı nasıl bilirsiniz” dediğinde herkes can u gönülden “Çok iyi biliriz, Allâhü Teâlâ rahmetine gark eyleye, kabrini münevver eyleye” diye ağlayarak duâ ederken çıkan seslerden ve işitilen sözlerden halkın mağfur ve merhum hâkana ne mertebe teveccüh ve muhabbeti olduğu anlaşılıyordu. Tezkiyeden sonra imam efendi helâllik istemek üzere “Ey cemâat, bu zâtın sizden bir ricası var. Haklarınızı helâl ettiniz mi?" deyince hazır bulunanlar daha fazla müteessir olarak “Helâl olsun! Allah mekânını cennet eylesin!” diye hazin hazin sesler ile haklarını helâl ettiler.

Bir gün evvel halk onun yarım bakışını iftihar sermâyesi bilirken bugün onların tezkiyesine ve onlardan helâllik dilemeğe muhtâc olması hazır olanlara pek büyük ibret alacak ve gafletten uyandıracak hallerdendi.

Bundan sonra mağfûr hâkânın cenâzesi alay ile Osmanlı sultanları içinde birinci halîfe olan Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri’nin türbesi yanında hazırlanmış olan türbeye nakil ve defnolundu. Ecdâd-ı izâmı içinde en fazla Yavuz Sultan Selim’i severdi ve ona pek ziyâde hürmet ederdi. Bundan dolayı türbesini onun türbesinin yanına binâ ettirmişti. Fakat padişah, ilk yapıldığında bu türbenin Yavuz Sultan Selim’in türbesinden daha yüksek olarak bina edilmiş olduğunu görünce “Yavuz Sultan Selim gibi şanlı bir pâdişâhın türbesi yanında onun kubbesinden yüksek kubbe yaptırmak edebe muhâliftir, aykırıdır.” diyerek kendi türbesini yıktırıp daha alçak olmak üzere tekrar bina ettirmişti.” 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/24.html)
Başlık: Zemzem Suyu Her Derde Devadır
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:27:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Zemzem ne niyetle içilirse onun içindir. Şifa bulmak için içersen Allâhü Teâlâ sana şifa verir, bir şeyden Allâh’a sığınmak için içersen Allâhü Teâlâ seni korur, susuzluğunu gidermek için içersen susuzluğunu giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ekim Cuma 2013

Hicrî: 20 Zilhicce 1434 - Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1429

Zemzem Suyu Her Derde Devadır

Zemzem kuyusu Makam-ı İbrahim'in güney tarafındadır. Cebrâil (a.s.)’ın Hz. İsmail ve validesi Hz. Hacer için  açtığı sudur.

O tarihten itibaren Mekke mamur olmağa başladı. Cürhüm kabilesi oraya yerleşti. Cürhümlüler Kâbe-i Muazzama'ya ve Harem-i Şerîfe saygıda kusur edinceye kadar Mekke sakinleri onun suyundan istifade etmeye devam etti. Sonra onun yeri kayboldu ve bilinmez hâle geldi. Hz. Peygamber (s.a.v.) doğmadan evvel dedesi Abdülmuttalib rüyasında Zemzem'in yerini görüp kazdı ve suyu çıkardı.

Ezrakî, Ahbâr-ı Mekke kitabında der ki: “Ben kuyunun içinde, tabanında namaz kıldım. Onun üç kaynağı var. Bir kaynak Hacer-i Esved Rüknünden, bir kaynak Ebu Kubeys ve Safa tarafından biri de Merve tarafından geliyor.

Fazîletine dâir gelen pek çok Hadîs-i Şerîfden bazıları:

“Zemzem suyu her derde şifadır.”

“Münafıklarla bizi ayıran alâmet; onlar Zemzem’den doyasıya içemezler.”

“Zemzem suyu, içildiği şey içindir.”

“Zemzem suyuyla cehennem ateşi bir kulun karnında birleşmez.”

“Yeryüzündeki suların en hayırlısı Zemzem suyudur.”

Hz. Ebû Zer (r.a.), on altı gün on altı gece, yanında başka azık olmadığı hâlde Kâbe ile Zemzem arasında kaldı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ebû Zerr'e (r.a.) “O (zemzem) doyuran bir yemektir.”; başka bir rivâyette “O hastalığa karşı şifadır.” buyurdular..

Abdullah b. Mübarek (rh.): “Ey Allâh’ım, Şüphesiz senin Peygamberin ‘Zemzem suyu, içildiği şey içindir, buyurdu. Ben onu kıyâmet gününün susuzluğu için içiyorum.’ demiştir."

İnsanların bu suyu teberrük için uzak yerlere taşıması, âdet hâline gelmiştir. Hz. Âişe zemzem suyunu şişelerle taşımış ve: “Resûlullâh (s.a.v.) kap ve kırbalar içinde taşır, onu hastaların üstüne serper ve içirirdi." demiştir.  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/25.html)
Başlık: Güzel Ahlâktan Şükür
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:31:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Aza şükretmeyen, çoğa da şükretmez. İnsanlara teşekkür etmeyen Allâhü Teâlâ’ya da şükretmez. Allâhü Teâlâ’nın ni’metlerini söylemek, şükür; söylememek ise nankörlüktür. Cemaatle beraber olmak rahmet, tefrikaya düşmek azabtır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ekim Cumartesi 2013

Hicrî: 21 Zilhicce 1434 - Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1429

Güzel Ahlâktan Şükür

Şükür üç kısımdır:

1- Nimetleri verenin Allâhü Teâlâ olduğuna inanmak.
2- Nimeti veren  Allâhü Teâlâ’ya, diliyle hamd ve senâ etmek.
3- Güzel ameller işleyerek, bu nimetleri veren Cenâb-ı Allâh'ın emirlerine uymak.

Birinci kısım:

Nimet veren Allâhü Teâlâ'yı, kalbiyle tasdik ederek, verdiği nimetlerin şükrünü edâ etmekten âciz olduğunu itiraf ve kavuştuğu nimet az bile olsa onu çok kabul edip kıymetini anlamaya çalışmaktır.

İkinci kısım:

Nimeti veren Cenâb-ı Allah hakkında açıkça hamd etmek, senâ etmek; her şeyin onun mülkü olduğunu bilmek; verdiği nimetlere ve ihsanlara şükretmek.

Üçüncüsü: Nimetleri veren Hak Teâlâ'ya itâat; emir ve yasaklarıyla amel ve hareket; kavuştuğu nimetlerden fakirlere ve zayıflara yardım eylemektir.

Âlimler demiştir ki:

• Nimet, şükür ile bâki kalır ve devam eder; nankörlük ile de kaybolur.
• Şükür, nimetin bağıdır.
• Şükür, bir ağaçtır ki, meyvesi nimettir ve o nimeti korur.
• Bir kimse nimetlere nankörlük ederse, o nimetlerin artmasından mahrum olur.

Hz. Ali (kerremallâhü vecheh) buyurdular:

“Bir kimse ki, nimeti şükür ile taleb ediyor, yani nimetin şükrünü edâ etmeye devam ediyor, o kimse nimetin helâk ve telef olması korkusunu çekmez.”

“Eğer şükrederseniz, elbette size artırırım ve eğer nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azâbım çok şiddetlidir.” mâlindeki İbrahim sûresinin 7. ayetinin hitâbına muhatab olan İsrâiloğulları, nimete şükretmiş olsalardı, nimetleri çoğalırdı. Lâkin nimete nankörlük ettiler, onun için nimetleri yok oldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/26.html)
Başlık: Vasiyyet | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:40:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Din kardeşinin başına gelen belâya sevinme! Zira Allâhü Teâlâ ona afiyet verir de seni belâya uğratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ekim Pazar 2013

Hicrî: 22 Zilhicce 1434 - Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1429

Vasiyyet

Sünnetlerden biri de, ölüm zamanında güzel vasiyette bulunmaktır. Ölüm döşeğinde iki gece hasta yatınca, vasiyetnamesini yazıp, yanında bulundurur. Sünnet olan, malının üçte birini vasiyet etmektir. Resûlullah (s.a.v.) böyle emretmiştir.

Hasımlarının razı edilmesini, borçlarının, namaz ve oruç fidyelerinin ödenmesini vasiyet eder.

Ölüler birbirlerini ziyaret edip konuşurlar. Vasiyet etmeden ölene, kıyâmete kadar kabirde konuşma izni verilmez.

Vasiyetname şöyle yazılır:

“Besmele, hamd ve salavâttan sonra; ismini yazarak ‘Bu falancanın vasiyetnamesidir.’ der. Allâh’dan başka ilah olmadığına, Muhammed’in (s.a.v.) onun kulu ve resûlü olduğuna, kıyâmet gününün şüphesiz geleceğine, Allâhü Teâlâ’nın kabirlerde olanları dirilteceğine şehadet ederek vasiyet ediyorum.

Kendinden sonra geride kalanlara, Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmelerini, dargın durmamalarını, akrabayı ziyaret etmelerini, mü’min iseler, Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlüne itaat etmelerini vasiyet eder.

İbrahim ve Yakub (a.s.) oğullarına vasiyet ederken:

“Ey oğullarım! Allâhü Teâlâ sizin için (İslam) dinini seçti. Siz de ancak o dinde olup müslüman olarak ruhunuzu teslim edin.” buyurduğu gibi vasiyet eder. Öldüğüm takdirde şöyle şöyle yapınız diye vasiyet eder.”

Yatacağı zaman, zulüm, cinayet, kin ve hased gibi günahlarından tevbe eder. (Şir’atü’l-islam, Fazilet Neşriyat)


Kıt'a:

Aldanma bu dünyaya fani cihandır bu,
Kendisi aşikâr, ateşi gizli külhandır bu,
Giden geri gelmez iki kapılı handır bu,
İnsafı terk eyleme makam-ı imtihandır bu. (Lâ edrî)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/27.html)
Başlık: Gıybet Haramdır
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2013, 00:50:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak kıyâmet günü kulun amel defteri açılmış olarak verilir de: ‘Yâ Rabbi, şu gün şöyle şöyle hayır yapmamış mıydım.’ der. ‘Onlar insanları gıybet ettiğin için defterinden silindi,’ denilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ekim Pazartesi 2013

Hicrî: 23 Zilhicce 1434 - Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1429

Gıybet Haramdır

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Kim bir kardeşi gıyabında gıybet edilince müdafaa ederse Allâhü Teâlâ’nın onu cehennem ateşinden koruması hak olur.” buyurdular.

Gıybet bir kimseyi yanında bulunmadığı bir vakitte hoşuna gitmeyecek şey ile anmaktır. Eğer kötülediği şey o kimsede varsa gıybet olur. Yoksa iftirâ olur ki bu daha büyük günahdır.

Diri yahut ölü, Müslüman veya gayr-i Müslimi gıybet etmek haramdır. Yine bir şahsı anmaksızın onun anlaşılabileceği vasıflarla anarak söylemek de gıybet olur. Eğer o şahıs anlaşılmazsa câizdir.

Hâsılı, kendisiyle maksadın ifâde edilebileceği her türlü şey gıybet olup haramdır.

İnsanların sakınması için fasıkın; açıkça günah işleyenin ve facirin; itikadı bozuk kimsenin gıybetini yapmak sevaptır.

Bir köy veya mahalle ahalisinin bazı fena hallerini söylemek de gıybet olmaz. Herkesi değil o işi yapanları kasdettiğinden kimlerden bahsettiği bilinmez.

Nikâh, yolculuk, ortaklık, komşuluk, emânet teslîm etmek gibi şeyler için bir kimse hakkında kendisine sorulduğunda söylediği doğru şey gıybet olmaz.

Bir müşterinin sahte para verdiğini görenin, bundan sakındırmak için söylemesi gıybet olmaz.

Gıybetin tevbesi, gıybet ettiği kimseden affetmesini istemektir. Onu bulamazsa onun keffareti istiğfâr ve tevbe etmek ve pişman olmaktır. Eğer mümkün ise gıybet ettiği şeylerin hepsini ona bildirip affetmesini istemeli ve Allâh’dan af talep edip tevbe etmelidir. Ancak eğer bildirmesi bir fitneye sebep olacak ise bildirmez.

Gıybet ettiği kimse ölmüş ise vârislerinden helâllik istemesi gerekmez. Onun keffareti pişmanlık, tevbe ve istiğfârdır.

Gıybeti işiten kimse eğer lisanıyla yahut gücü yetmiyorsa kalbiyle olsun onu reddetmez ise günahta ortaktır. Bu kimsenin gücü yetiyorsa oradan kalkması, veya sözü başka mecraya taşıyarak bu gıybete mâni olması lazımdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/28.html)
Başlık: Hayat Düstûrları | Yûşa Tepesi; Cebel-i Yûşa
Gönderen: Mücteba - 29 Ekim 2013, 15:07:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamberler kabirlerinde diridirler namaz kılarlar"
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebî Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ekim Salı 2013

Hicrî: 24 Zilhicce 1434 - Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1429

Hayat Düstûrları

Resûlullâh aleyhisselâm, Hz. Muâz’ı (r.a.) Yemen’e gönderdiğinde: “Yâ Resûlallâh, bana bir şeyi tavsiye ediniz ki onunla yaşayayım” dedi.

“Allâh’a hiçbir şeyi ortak koşma” buyurdular.

“Artırınız” dedi,

“Güzel ahlâk (sâhibi olman)ı tavsiye ederim” buyurdular.

“Artırınız” dedi,

“On günah işlediğinde onlara keffaret olacak; affettirici bir hasene; iyilik işlersin” buyurdular. O sırada Ensâr’dan bir zât: “Lâ ilâhe illallâh” demem iyiliklerden midir?” diye sordu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“En güzel hasenedir. Muhakkak o (Kelime-i Tevhid) on ecir ve sevap yazılır ve on günah silinir.” buyurdular.


Yûşa Tepesi; Cebel-i Yûşa

Yûşa tepesi Beykoz’un kuzeyinde 195 metre rakımlı bir tepe olup üzerinde bir câmi ile Hazret-i Yûşa aleyhisselâmın kabr-i şerîfleri vardır. Tepenin zirvesinden Karadeniz ile boğaz tamamen latîf bir manzara halinde görülmektedir. Dağın kuzey eteğinde Âb-ı Hayât nâmında bir menba vardır. Kuzeybatı eteğinde ve deniz sâhilinde Macar tabyası, güneyinde Anadolukavağı bulunmaktadır. Yürüyerek bir saatte çıkılabilir.

Buradaki mescid Sultan Üçüncü Osman’ın sadrazamı Mehmed Saîd Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitâbesinde câmiin 1169’da Şeyh Muhammed bin Murâd-ı Nakşibendî’nin delâleti ile yapıldığı yazmaktadır. Zamanında buraya hademe ve postnişîn dahi tayin edilmişti. Kabrin yanındaki kitâbede ise burada ‘Yûşa bin en-Nûn’ aleyhisselamın medfun olduğu yazılıdır. Cami, Sultan Abdülazîz zamanında yanmış ve tamir görmüştür. Tepenin eteğinde Fatih Sultan Mehmed’in Tokad’ın fethedildiğini haber aldığı bahçe; Tokat Bahçesi vardı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/29.html)
Başlık: Hz. Hârun Aleyhisselâm | Kabir Azabı Ve İdrardan Sakınmak
Gönderen: Mücteba - 29 Ekim 2013, 23:04:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim küçük çocuğunu ‘Lâ ilâhe illallâh’ deyinceye kadar terbiye ederse Allâhü Teâlâ onu hesaba çekmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 25 Zilhicce 1434 - Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1429

Hz. Hârun Aleyhisselâm

Hz. Harun, Hz. Musa aleyhisselâmın ana-baba bir büyük kardeşi, vezîri ve peygamberlik işlerinde ortağı idi. Pek güzel ve beyaz yüzlü, fasih, halîm bir zât idi.

Hz. Musa Tûr’a gittiği zaman Benî İsrail’den buzağıya tapanlara “Sizin Rabbiniz, Rahman ve Rahîm olan Allâhü Teâlâ’dan başka değildir. Bana tâbi olunuz, benim emrime itaat ediniz! Sâmirî gibi bir münafığın sözüne bakmayınız!” diye müessir öğütler vermiş ise de, kabul etmediler. Kendisi bir tarafa çekilerek Hz. Musa’nın dönmesini beklemiş, Benî İsrail'i tefrikaya, mücâdeleye düşürmemek için daha ileri gidememişti.

Hz. Musa’dan yedi ay veya üç sene evvel, yüz yirmi üç yaşında olarak Tih sahrasında vefat etmiş, Tûr-ı Sînâ civarında Mürran dağındaki bir mağaraya defnedilmiştir.

Kabir Azabı ve İdrardan Sakınmak

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: “İdrar (sıçramasın)dan kaçınınız. Zira kabir azabının çoğu ondandır.”

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlattı: Bir vakit Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile beraber yürüyorduk. İki kabrin yanından geçerken Resûlullah (s.a.v.) durdu, biz de durduk. Sonra Resûlullah’ın (s.a.v) rengi değişmeye, hatta elbisesinin kolu titremeye başladı.

“Yâ ResûlAllah neyiniz var?” diye sordum.

“Benim duyduğumu siz duymuyor musunuz?” buyurdu.

“Sizin duyduğunuz nedir, Yâ ResûlAllah”
dedik.


“Bu iki adam kabirlerinde küçük bir günah sebebiyle şiddetli bir azap görüyorlar.” buyurdu.

“Niçin azap görüyorlar?” dedik.

“Birisi idrardan sakınmazdı, diğeri de dili ile insanlara eza verir ve koğuculuk (laf taşıyıcılık) ederdi.” buyurdu.

Sonra Resûlullah (s.a.v.) iki taze hurma dalı istedi. Her birinin kabri üzerine birer parça dikti.

“Bunun onlara faydası olur mu?” dedik.

“Evet, bunlar yaş olarak kaldıkça azapları hafifler.” buyurdular.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/30.html)
Başlık: Rızık | Özdemiroğlu Osman Paşa (1526-1585)
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2013, 10:58:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allâh’a aid olmasın...”
(Hûd Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 26 Zilhicce 1434 - Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1429

Rızık

Rızık, yiyip içmek ve sâir sûretle faydalanmak için Allâhü Teâlâ’nın verdiği ve gönderdiği şeylerdir. Âyet-i Kerîme’de meâlen “Yerde debrenen hiçbir hayat sahibi yoktur ki rızkı Allâh’a aid olmasın.” buyurulmuştur.

Her ferdin rızkı ezelde takdir edilenden fazla ve noksan olmaz.

Hiçbir kimse başkasının rızkını yiyemez.

Her hayat sâhibinin rızkını takdir edip veren Allâhü Teâlâ’dır. Zira ondan başka rızık verici yoktur. Nitekim (meâlen): “Şüphe yok ki, o (Allâh)'dır rızkı veren, güç ve kuvvet sâhibi ve kuvveti şiddetli olan odur (Zâriyât sûresi, âyet 58)” buyuruldu.


Özdemiroğlu Osman Paşa (1526-1585)

On altıncı asrın büyük sadrazamlarından, Meş'âleler Muhârebesi'nin muzaffer kumandanı ve Kafkasya fâtihi Özdemiroğlu Osman Paşa, 1527 yılında Mısır'da doğdu. Osmanlı Devleti hizmetinde vezîr-i azamlığa kadar yükselmiştir. Annesi ise Abbâsî halîfeleri sülâlesindendir.

Ömrünün kırk yılından fazlası seferlerde geçen Osman Paşa, iyi bir kumandan, eşi az bulunan bir idâreciydi. Habeşistan’da Osmanlı idâresini devâm ettirmesi ve İranlılarla yıllarca süren mücâdeleleri, onun şan ve şöhret için değil, devlet kapısına hizmet etmek maksadıyla faaliyetlerde bulunduğunu göstermektedir. Sönmeyen bir inanç, yılmak bilmeyen bir irâde, askerlerini sevk ve idâredeki kabiliyet ve en güç zamanlarda gösterdiği sebat, Osman Paşa'nın belli başlı vasıflarıydı.

Sultan Üçüncü Murâd Han tarafından da kabul edilen Osman Paşa, Şirvan'da fethettiği on yedi kalenin anahtarını pâdişâha takdim etti. İran birliklerine karşı zaferlerini ve Kırım Hanı Mehmed Giray'ı çok az bir kuvvetle yendiğini sultana arzedince: "İki cihânda yüzün ak olsun, Allah senden râzı olsun" diye hayır duâsına mazhâr oldu.

Vezir-i A’zam olan Osman Paşa Tebriz’i tamâmen Osmanlı Devleti'ne bağladı. Lâkin Tebriz'den Diyarbekir’e dönerken vefât etti. Vasiyeti üzerine Diyarbekir'deki türbesine defnedildi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/10/31.html)
Başlık: Tevekkül | Tam Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2013, 10:46:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en kuvvetlisi olmayı arzu eden Allâhü Teâlâ’ya tevekkül etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Kasım Cuma 2013

Hicrî: 27 Zilhicce 1434 - Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1429

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)

Tevekkül

“Tevekkül insanın zâhirdeki sebeplere riayet etmesi ve lâkin kalbini onlara bağlamayıp Hak Teâlâ’ya dayanması demektir.” (Elmalılı)

Müslümanlar kaza ve kadere itimad ediyorum diyerek sebeplere yapışmayı terk edemezler. Bu, asla câiz değildir. Çünkü Cenâb-ı Hak her şeyi bir sebebe bağlamıştır. Meselâ yiyecek ve içecekleri hayatın devamına sebep yaratmıştır. Biz insanlar Allâhü Teâlâ’nın sünnetine, âdet-i ilâhîsine bakarak dâimâ -gerek geçimimiz ve gerek maddi ve manevi yükselmemiz için - lâzım gelen sebeplere tevessül ederiz. Yoksa sebepleri bırakıp “Kader ne ise o olur veya ben Allâh’a tevekkül ediyorum” diyemeyiz. Bizim böyle sebeplere sarılmamız Allâh’ımıza olan tevekkül ve itimadımıza zıt değildir. Nitekim âyet-i kerîmede (meâlen) “Sonra da azmettin mi artık Allâh’a tevekkül et, çünkü Allâh tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân, 159) buyurulmuştur.

İnsanlar evvelâ sebeplere tevessül eder, sonra da Hakka tevekkül eyler. Meselâ ziraat erbabından isek evvelâ tarlamızı sürer, tohumu eker; icab ediyorsa toprağı sular, zararlı otları da koparırız. Bunlar mahsulâtın yetişmesi için birer sebeptir. Bizim elimizden gelen de ancak budur; sonra tohumun büyümesini ve âfetlerden korunmasını Rabbimize havâle ederiz.

Cenâb-ı Hakka tevekkül ettim diyerek devesini bir yere bağlamaksızın huzuruna gelen bir zata Peygamber Efendimiz: “Çık deveni bağla da sonra tevekkül et.” buyurmuştur.


Tam Güneş Tutulması

03 Kasım Pazar günü “Tam Güneş Tutulması” vuku’ bulacaktır. Atlantik, orta Afrika ile güney Avrupa’da İspanya ile Fransa’nın güney kısmından, Türkiye ve Yunanistan’dan götürülebilecek olan tutulma, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir. 
Tutulmanın büyüklüğü:  1.0159’dur.
Başlangıcı: 03 Kasım 2013 13.05   (Türkiye Saati)
Tutulmanın ortası: 03 Kasım 2013  14.46”
Tutulmanın sonu: 03 Kasım 2013  16.27”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/1.html)
Başlık: Zilhicce'nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet - Muharrem Ayının Birinci Gününde...
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2013, 11:41:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak ki Resûlullâh’ın (s.a.v.) haram kıldığı şey, Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Kasım Cumartesi 2013

Hicrî: 28 Zilhicce 1434 - Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1429

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)

Zilhicce'nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır. Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.

Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharremin birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Muharrem Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Muharrem ayı ictima‘ı yarın (03 Kasım Pazar) Türkiye saati ile 14.51’de.

Ru’yet ise 04 Kasım Pazartesi Türkiye saati ile 05.11’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Pasifik okyanusu adaları; Fiji, Tonga, Samoa adalarından başlayıp ilerleyen saatlerde Yeni Zelanda ve Avustralya.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından ilk saatlerde görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 4 Kasım Pazartesi günü de Muharrem ayının 1’i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/2.html)
Başlık: Muharrem Ayı
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2013, 11:47:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh’ın ayı olan Muharrem (ayında tutulan) oruçtur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Kasım Pazar 2013

Hicrî: 29 Zilhicce 1434 - Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1429

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır.

Namaza şöyle niyet edilir:
“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

11 İstiğfâr-ı Şerîf,

11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.

Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/3.html)
Başlık: Muharrem Ayı | Muharremin Biri İle Onu Arasında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2013, 11:52:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Tuz (gibi küçücük bir şey) bile olsa ihtiyaçlarınızı Allâhü Teâlâ’dan isteyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Kasım Pazartesi 2013

Hicrî: 1 Muharrem 1435 - Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1429

Sofya'nın Fethi (1388)
Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.

Muharrem Ayı

Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen)
“Muhakkak ki; Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır...” buyrulmuştur. Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum; (haram aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir. (Elmalılı tefsirinden)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.

Bir başka hadîs-i şerîfte; “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyrulmuştur.


Muharremin Biri İle Onu Arasında Kılınacak Namaz

Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek’atte bir selâm vererek 6 rek’at namaz kılınır. Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir:

“Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veyâ herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için.” Allâhü Ekber…

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.
5. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11  İhlâs-ı Şerîf.
6. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/4.html)
Başlık: İ'tikad: Ashâb-ı Kirâm'ı Sevmek Vazifemiz
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2013, 10:50:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(Ey Müslümanlar!) sakın Ashâbıma sövmeyiniz. (Onların şeref ve fazileti yüksektir. Bakınız!) sizden birinin Uhud (dağı) kadar altını sadaka verdiği farzedilse, bu (muazzam sadakanın sevabı) ashabdan birinin bir avuç (hurma) sadakası (sevâbı)na erişemez. (Hatta) bunun yarısına da ulaşamaz.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Kasım Salı 2013

Hicrî: 2 Muharrem 1435 - Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1429

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)

İ'tikad: Ashâb-ı Kirâm'ı Sevmek Vazifemiz

Ashâb-ı Kirâm’ın hepsine hürmet etmek ve onlar hakkında ileri geri konuşmayıp onları hayırla yâd etmek vâcibdir. Çünkü Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetlerinde onları medhetmiştir. Bunlardan biri “Muhacirler ile Ensardan ilk evvel islâmiyet'i kabul ile başkalarından öne geçenler ve onlara ihsan ile tâbi olanlar var yâ!..” meâlindeki (Tevbe Sûresi, 100.) âyet-i kerîmesidir. Resûlullâh da onları sevmiş ve birçok hadîs-i şerîfinde medhetmiştir. Bir hadîs-i şerîfinde “Ashâbıma ezâ eden bana ezâ etmiş olur, bana ezâda bulunmuş olan da Allâhü Teâlâ’ya ezâ etmiş gibi olur.” buyurmuşlardır.

Dört mezheb imamlarımız da, Ashâb’ın arasında meydana gelen ihtilafların hiçbirisi hakkında konuşmamak îcâb ettiğini bildirmişlerdir. Bu meselelerde dilini tutmalı ve onların sadece güzel ahlâk ve meziyetlerini anlamaya çalışıp onlara muhabbet etmeli; onların ahlâkı ile ahlâklanmaya çalışmalıdır. Resûlullâh’ın bütün Ashâb’ı hidâyet üzeredir. Onların tamâmı âdildirler; onlardan bizlere her tebliğ edilen şey haktır, doğrudur. Hadîs-i şerîfte: “Benim Ashâbım gökteki yıldızlar gibidirler, hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz.” buyurulmuştur.

Her kim Ashâb-ı Kirâm’ın dindeki gayretlerini, mallarını, canlarını Allah ve Resûlü’nün uğrunda harcadıklarını bilirse, onların şanlarının büyüklüğünde şüphe edemez, onların hepsini sever. Bu hâl, kendisini onlar aleyhinde konuşmaktan alıkoyar, onlardan herhangi birini kötülemeyi îmâna aykırı görür.

Müslümanlar için en güzeli, kendi nefsimizin ayıplarıyla meşgûl olmak, kendi kalblerimizi günahlardan temizlemeye çalışmaktır, onlardan dilimizi tutmak, aralarında geçenleri Allâhü Teâlâ'ya havâle eylemektir.

Resûlullâh’ın ehl-i beytini seven ve onun bütün Ashâbına hürmet eden, onların aralarındaki ihtilâfları hak için olduğuna yoran kimseler Ehl-i sünnet ve cemâata dâhildir, Hâricîlerden, Râfizîlerden uzaktır.

Ehl-i beyti sevmemek Hâricîliktir, Ashâb-ı Kirâm’ı sevmemek de Râfizîliktir. Ehl-i beyte muhabbet ile beraber bütün Ashâb-ı Kirâm’a tâzîm ve hürmet ise Ehl-i Sünnet yoludur.  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/5.html)
Başlık: Hazret-i Ali'den (k.v.) Hikmetler | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 06 Kasım 2013, 10:57:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Düşmanların en büyüğü düşmanlığını saklayandır.”
(Hz. Ali kv.)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Kasım Çarşamba 2013

Hicrî: 3 Muharrem 1435 - Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1429

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)

Hazret-i Ali'den (k.v.) Hikmetler

• Kıskanç kimse, günahsız kimseye kin besler.
• Bahtiyar, başkasından ibret alandır.
• İyilik kötü dili keser.
• Ahmaklık en kötü yoksulluktur.
• Zenginliğin iyisi akıldır.
• Tamahkâr, illet prangasına mahkumdur.
• Kötü yola sapıp helâk olanın nasıl helâk olduğuna hayret edilmez, belki kötü kimsenin nasıl kurtulduğuna hayret edilir.
• Nimetlerin elden kaçmasından korkunuz. (malınızı israf etmeyiniz).
• Size nimetler geldiği zaman şükrü az yaparak uzaktakini de kaçırmayın.
• Düşmanını mağlûp ettiğin vakit, zaferine şükür olarak onu affet,
• Cimri kişi, fakir gibi yaşamaya çabalar. Dünyada fakirler gibi yaşar. Âhirette zenginlerin hesabı gibi hesaba çekilecektir.
• Akıllı kimsenin dili kalbindedir. Ahmağın kalbi ise dilinin arkasındadır.
• İlim, küçük kimseyi yüceltir, cehalet de yüksekte olanı alçaltır.
• İlim maldan üstündür, çünkü o seni korur, malı ise sen korursun.
• İki kişi belimi kırdı: Biri edebi olmayan âlim, diğeri cahil mutasavvıftır ki;
Birincisi hem fetva verir hem de insanları kendisinden nefret ettirir.
İkincisi ise ibadeti ile insanı şaşırtır.

• İnsanların kıymeti en az olanı, ilimleri en az olanlardır.
• Herkesin değeri yaptığı iyilikle ve ilmiyle ölçülür.


İsimlerimiz:
Erkek: Faruk, Kız: Fâtıma,


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/6.html)
Başlık: Ebu'l-Hasen Eş-Şâzelî'den (k.s.) Nasihatlar
Gönderen: Mücteba - 07 Kasım 2013, 10:34:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Her aydan üç gün oruç tutmak senenin tamamında oruç tutmak gibidir.
Bu üç gün eyyâm-ı biyzdır ki her (kamerî) ayın on üç, on dört ve on beşinci günleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Kasım Perşembe 2013

Hicrî: 4 Muharrem 1435 - Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1429

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)

Ebu'l-Hasen Eş-Şâzelî'den (k.s.) Nasihatlar

Eğer Allâhü Teâlâ’nın her hüzün, gam ve kederinde bir ferahlık, her darlığında bir çıkış yolu ihsân etmesini ve ummadığın yerden rızık vermesini istersen istiğfâra devâm et.

Eğer îmânının kemâle ermesini dilersen ahlâkını güzelleştir.

Hikmete kavuşmak istersen fuzûlî; lüzumsuz, boş konuşmayı terk et.

Eğer ibâdetin lezzetini hissetmek istersen çok yeme, oruç tutmayı, gece kalkıp teheccüd kılmayı ihmâl etme.

Eğer kendi nefsinin ayıplarından kurtulmak istersen insanların ayıplarını araştırma. Zîrâ insanların ayıplarını araştırmak bir münafıklıktır.

Eğer yüzünün nûrlanmasını dilersen gece namazına devam et.

Kıyâmet gününün susuzluğundan kurtulmak dilersen oruca devam et.

Eğer kabir azabından selâmet dilersen necasetten temizliğe dikkat et. Bütün haramlardan sakın ve şehvetleri terk et.

Zengin olmak istersen kanâate devam et.

İnsanların en hayırlısı olmak istersen onlara faydalı ol.

Hâlis muhsinlerden olmak dilersen Allâhü Teâlâ’ya görüyormuş gibi ibâdet et. Zîra sen onu görmesen de o seni görür.

Eğer Allâhü Teâlâ’nın seni sevmesini dilersen Müslüman kardeşlerinin ihtiyâçlarını gider. Hadîs-i şerîfte: “Allâhü Teâlâ bir kulunu sevdiğinde insanların ihtiyâçlarını (görmeyi) ona havale kılar.” buyurulmuştur.

Eğer Allâhü Teâlâ’ya itaatkâr kullardan olmak dilersen onun sana farz kıldıklarını edâ et.

Eğer Allâhü Teâlâ’ya günahlardan temiz olarak mülâkî olmak; kavuşmak istersen cünüblükten hemen guslet ve Cuma günü boy abdestine devam et ki kıyâmet günü Allâhü Teâlâ’ya günahsız varasın.

Kıyâmet günü karanlığından selâmet bulmak ve nûr içinde diriltilmek istersen Allâh’ın yarattıklarından kimseye zulmetme.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/7.html)
Başlık: Ölümü Çok Hatırlamalı Fakat Temenni Etmemelidir - Nükte: Yüz Suyu Neye Yarar?
Gönderen: Mücteba - 08 Kasım 2013, 17:59:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Her kim Allâh’ın rızasına ermek (cemaliyle müşerref olmak) isterse sâlih amel işlesin ve ibadetinde Rabbine kimseyi şirk koşmasın (amellerine riya karıştırmasın).”
(Kehf Sûresi, âyet 110)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Kasım Cuma 2013

Hicrî: 5 Muharrem 1435 - Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1429

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)

Ölümü Çok Hatırlamalı Fakat Temenni Etmemelidir

Sünnetlerden biri de, ölümü çok hatırlamaktır. Bir hadîs-i şerîfte: “Her kim günde bir defa ölümü hatırlarsa, görmediği halde Allâhü Teâlâ’dan korkanlardan olur. Her kim de hatırlamazsa onlardan olmayacağından korkarım.” buyruldu.

Ölümü çok hatırlamak dünya lezzetlerini yok eder ve günahlara keffâret olur. Dünyadan yüz çevirtir, çok belayı az gösterir, az nimeti çok gösterir, dünya kederlerini giderir, dünya darlığını genişletir.

Sünnetlerden biri de ölümü temenni etmemektir. Zira Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

• “Sakın sizin hiç biriniz (salih olsun fasık olsun) ölümü temenni etmesin! Çünkü o, hayır ve ihsan sahibi ise (yaşayıp) hayrını ve ihsanını artırması umulur. Eğer günahkâr bir kişi ise (yine yaşayıp günün birinde) tevbe ederek Allâh’ın rızasını dilemesi umulur.”
• “Sizden biriniz ölümle karşılaşmayı istemesin. Zira ölüm korkusu şiddetlidir. Allâhü Teâlâ’nın uzun ömür verip, hakka yönelmeyi ihsan etmesi, o kişinin saadetindendir.”

Hastalanınca bütün günahlarından tevbe etmek sünnettir. Hastalıktan iyileştiği zaman veya yolculuktan döndüğü zaman gusül abdesti almak müstehabdır. Bundan sonra kendisini sanki amele yeniden başlamış olarak kabul eder.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)

NÜKTE: Yüz suyu neye yarar?

Hoca Neş'et ihtiyaç sahiplerine yardımdan geri durmaz, bazı büyüklere müracaat suretiyle de muhtaçların işlerine himmet edermiş.

Birisi, “Efendim! Şunun bunun için bu kadar yüz suyu dökmek reva mıdır?” demiş. Hoca Neş'et:

“Yüz suyu ile değirmen çevrilmez ya, böyle işler görülür!...” demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/8.html)
Başlık: Kabir Azabından Kurtaran Bazı Şeyler - Bazı Yiyecek, İçecek Ve Meyvelere Dâir
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2013, 14:42:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Kasım Cumartesi 2013

Hicrî: 6 Muharrem 1435 - Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1429

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)

Kabir Azabından Kurtaran Bazı Şeyler

Cuma günü veya gecesi ölmek kabir azabından korur. Ebû Ya’lâ’nın Hz. Enes (r.a.) yoluyla rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: 
“Her kim Cuma günü ölürse, kabir azabından korunur.” Hadîs-i şerîfteki kabir azabından kastedilen mana, kabir suali üzerine terettüp eden azaptan korunmaktır. Zira sahih olan görüşe göre peygamberler ve çocuklar hariç herkes kabir sualine çekilecektir. Bir rivayete göre peygamberler de kabir sualine çekilecektir. Çocukların kabir sualine muhatap olmayacaklarının delili ise ulemanın şu sözleridir: Mümeyyiz de olsa, çocuğa telkin vermek sünnet değildir.
• Ramazan ayında ölmek de kabir azabına manidir. Hatta Ramazan ayı hürmetine diğer aylarda ölen Müslüman’dan da azap kaldırılır. 

Bazı Yiyecek, İçecek Ve Meyvelere Dâir

Cebrail (a.s.), Resulullah (s.a.v.) Efendimize kuvvetlenip geceyi ibadetle geçirmesi için keşkek yemesini söylemiştir.

Resûlullah’ın (s.a.v.) en sevdiği yemek kabaktır.

Mercimek çorbası ve arpa ekmeği peygamberlerin (aleyhimüsselâm) yemeğidir.

Et yemek, işitmeye, görmeye ve beyne başka yiyeceklerden yetmiş kat fazla kuvvet verir. Etin en güzel yeri hayvanın sırtıdır.

Sütle yapılan yemek, üzüntüyü giderir, hastanın gönlünü rahatlatır.

Sirke, en faydalı katıktır. Üzüm hem katıktır, hem meyvedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kendisine tatlı ve gül gibi güzel kokulu bir şey hediye edildiğinde geri çevirmezdi.

Bir hadîs-i şerîfte: “Her kim her gün sabahları aç karnına yedi tane Acve hurması yerse, o gün ona ne zehir, ne sihir zarar vermez.” buyurulmuştur.  (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/9.html)
Başlık: Bebekler Niçin Ağlar | Mutfağımız: Âşûre
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2013, 15:51:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kulun, mizanına konulacak ilk şey, âilesi için nafaka olarak harcadıklarının sevâbıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Kasım Pazar 2013

Hicrî: 7 Muharrem 1435 - Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1429

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)

Bebekler Niçin Ağlar

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bebeğin iki aya kadar ağlaması Allâh’tan başka ilah olmadığına (ve Muhammed aleyhisselâm’ın onun kulu ve resulü olduğuna) şehâdettir.

Dört aya kadar ağlaması, Allâhü Teâlâ’ya itimaddır.

Sekiz aya kadar ağlaması peygamber’e (s.a.v.) salevattır.

İki seneye kadar ağlaması da anne babasına istiğfardır.

Susadığı zaman Allâhü Teâlâ annesinin göğsünde ona cennetten bir pınar ihsan eder de onu içer. Böylece yeme ve içme ihtiyacı karşılanmış olur.”

“Bir seneye kadar, ağladıkları için çocuklarınızı asla dövmeyiniz. Zira onlar dört ay şehâdette bulunurlar, dört ay bana salevat okurlar, dört ay da anne babasına dua ederler.” 


Mutfağımız: Âşûre

Malzemeler:
1 kilo buğday, 2 kilo şeker, yarım kilo nohut, yarım kilo kuru fasulye, yarım kilo kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü

Yapılışı:
Buğday akşamdan pişirilir.
Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür.
Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır. Âşûrenin kıvamına göre su ilâve edilir.
Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılıp bal rengine gelinceye kadar pişirilen âşûre bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir.

Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik âşûre çıkar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/10.html)
Başlık: Âşûrâ Günü Meydana Gelmiş Ve Gelecek Hâdiseler - Muharremin 9. Ve 10. Geceleri
Gönderen: Mücteba - 11 Kasım 2013, 15:33:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Âşûrâ (Muharremin onuncu) gününde oruç tutunuz. O öyle bir gündür ki, o günde peygamberler (aleyhimüsselâm) oruç tutarlardı.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Hacer, el-Metâlibu’l-âliye)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Kasım Pazartesi 2013

Hicrî: 8 Muharrem 1435 - Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1429

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)

Âşûrâ Günü Meydana Gelmiş ve Gelecek Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Hazretleri’nin Tenbîhü’l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Göklerin ve yerin yaratılması,
2. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Nûh aleyhisselâmın gemisinin karaya oturması,
4. Mûsâ aleyhisselâmın, Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun'un helâk olması,
5. İbrâhim aleyhisselâmın dünyâya gelmesi ve ateşten kurtulması,
6. Eyyûb aleyhisselâmın hastalıktan şifâ bulması,
7. Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından kurtulması,
8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmesi,
9. Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesi.
10. Kıyâmetin kopması da Âşûrâ günü olacaktır.

Muharremin 9. Ve 10. Geceleri

Muharremin 9’uncu ve 10’uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9’uncu ve 10’uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9’uncu günü akşamı, (yâni 10’uncu gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ’nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)

Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/11.html)
Başlık: Farzlardan Sonra Duâ Makbuldur | Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 12 Kasım 2013, 11:07:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) Yahûdilere muhâlefet ediniz: Bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Kasım Salı 2013

Hicrî: 9 Muharrem 1435 - Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1429

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)

Farzlardan Sonra Duâ Makbuldur

Bir gün Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî (k.s.) Hazretleri’nin huzuruna uzaktan bir yolcu geldi ve:
“Hâce Hazretleri! Bana imanla âhirete gitmem için dua buyurunuz. Şeytanın tuzaklarından selâmetle kurtulalım.” dedi.
Hâce Hazretleri;
“Allâhü Teâlâ farz namazları edadan sonra yapılan duâyı kabul edeceğini vaat etti. Sen, farz namazdan sonra bize dua et, biz de farz namazlardan sonra sana dua edelim. Böyle olursa bizim ve sizin hakkınızdaki duânın kabul olduğunun eseri zahir olur. Muvaffakiyet ancak Allâhü Teâlâ’dandır.” buyurdular.  


Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
1- O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.
2- En az on müslümana birer selâm veya bir müslümana on defa selâm verilir.
3- Fakir fukarâ sevindirilir.
4- O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.
5- 10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân. Ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-arş.”
6- Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.
Namazdan sonra da 100 defa şu salevât-ı şerîfe okunur: “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”
7- Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek'âtte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.
Namazdan sonra 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/12.html)
Başlık: Resûlullâhın Şefâati | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2013, 11:35:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Kasım Çarşamba 2013

Hicrî: 10 Muharrem 1435 - Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1429

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)
Bugün aşûre / ÂŞÛRÂ günü

Resûlullâhın Şefâati

Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.) anlattı:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile bir gazvede iken bir seferinde onu göremedik. Gece bulunduğu tarafa doğru onu aramak için gittim. Ashâbdan bir başka zâtın da benim gibi onu aramakta olduğunu gördüm. Biz bu halde iken Resûlullâh (s.a.v.) bulunduğumuz tarafa doğru geldi.

Bizler:
“Yâ Resûlallâh, harb hâlinde olduğumuz bir memleketteyiz. Emniyetinizden endişe ediyoruz. Bir ihtiyâcınız olduğunda Ashâbınızdan birini yanınıza alsanız.” dedik.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Ben rüzgâr uğultusu yahut arı sesi gibi bir ses işittim, Rabbim tarafından me’mûr melek gelip beni ümmetimin yarısının cennete girmesiyle şefâatim arasında serbest bıraktı, şefâati tercîh ettim. Bildim ki bu onlar için daha geniştir...”

Ashabı:
“Yâ Resûlallâh, Allâh’a duâ buyurunuz, biz de şefâat edeceklerinizden olalım” dediler. Resûlullâh (s.a.v.) onlara duâ etti.

Sonra bu iki zât bunu ve Resûlullâh’ın mübârek sözlerini diğer Ashâb’a bildirdiler.

Ashâb bölük bölük gelerek:
“Yâ Resûlullâh, şefâat edeceklerinizden olmamız için Allâh’a duâ ediniz.” demeye başladılar. Resûlullâh da onlara duâ ederdi. Gelenler etrâfını sardı ve iyice çoğalınca, Resûlullâh aleyhisselâm:

“Muhakkak şefâatim Lâ ilâhe illallâh şehâdeti ile ölenedir.” buyurdular.

İbn-i Melek (Vefatı M. 1399) merhûm şöyle demiştir:

 ‘Lâ ilâhe illallâh’ denildiği zaman ‘Muhammedün Resûlullah’ ile beraber tamamı kasdolunur. O halde Rasûlullah’ın şefaati ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah’ şehadeti ile ölenleredir.  


İsimlerimiz:
Erkek: İrfan, Kız: Mihriban



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/13.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ İnsanlara Çok Şefkatlidir | Yahya Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2013, 12:27:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Onlardan biri sebebiyle mahlûkât birbirlerine merhamet eder. Doksan dokuzu ise, kıyâmet günü içindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Kasım Perşembe 2013

Hicrî: 11 Muharrem 1435 - Rûmî: 01 Teşrin-i Sânî 1429

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922)

Allâhü Teâlâ İnsanlara Çok Şefkatlidir

“Rasûlullâh’ın (s.a.v.) huzurlarına Hevâzin kabilesinden birtakım esirler gelmişti. Bunların içinde çocuğunu kaybetmiş bir kadın vardı. Gördüğü çocukları emziriyordu. Bu kadın esirler arasında çocuğunu bulunca hemen alıp sînesine bastı ve derin bir şefkatle çocuğunu emzirmeye başladı.

Bu yüksek şefkat levhasını görünce Rasûlullah (s.a.v.) bize: “Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını zanneder, atacağına ihtimal verir misiniz?” dedi. Biz de “Hayır, atmamaya gücü yettikçe atmaz.” dedik. Rasûlullah (s.a.v.):

“İşte, Allâhü Teâlâ kullarına, bu kadının çocuğuna şefkatinden daha merhametlidir.” buyurdular.


Yahya Aleyhisselâm

Hz. Yahya, Zekeriyyâ aleyhisselâmın oğludur. Onun ihtiyarlığı zamanında zevcesi Îşâ'dan dünyâya gelmiştir. Allâhü Teâlâ'nın azabından son derece korkar, günleri âh ve inleme ile geçerdi. Daha genç iken kendisine peygamberlik ihsan olundu. Hazret-i Îsâ'dan üç sene veya altı ay evvel doğmuştur. İlk evvel Hz. Mûsâ'nın şeriatıyla amel ederdi. Sonra İncil-i Şerîfin Hz. Îsâ'ya verilmesi üzerine Îsâ aleyhisselâmın şerîatıyla amel etti.

Yahya aleyhisselâm, Hazret-i Îsâ'nın şeriatiyle amele başladığı bir sırada idi ki, Benî İsrail'in reisi, Musa aleyhisselâmın şeriatı üzere kendi kardeşinin kızını almak istedi. Fakat, Hazret-i Yahya, Îsâ aleyhisselâmın şerîatında bu nikahın artık caiz olmayacağını bildirdi. Bunun üzerine reis gücenip o masum peygamberi henüz otuz yaşlarında iken Hazret-i Îsâ'nın semâya kaldırılmasından bir sene evvel şehid etti.

Bu cinayete cür'et edenler bunun cezasını çekmiş, yurtları harap olmuş, nesilleri kesilip gitmiştir. Âhirette görecekleri azap ise daha şiddetli olacaktır.


İsimlerimiz:
Erkek: Hamza, Kız: Hande


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/14.html)
Başlık: "Ey Îmân Edenler! Siz De O (Peygambere) Salât Ve Selâm Edin..."
Gönderen: Mücteba - 15 Kasım 2013, 16:56:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“En faziletli gününüz Cuma günüdür. Öyleyse o günde bana çokça salevât okuyunuz. Zira sizin okuduğunuz salevâtınız bana arz olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Kasım Cuma 2013

Hicrî: 12 Muharrem 1435 - Rûmî: 02 Teşrin-i Sânî 1429

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)

"Ey Îmân Edenler! Siz De O (Peygambere) Salât Ve Selâm Edin..."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Sizden biriniz abdestini alıp bitirdikten sonra ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû’ desin, sonra da bana salevât okusun. Böyle dediği zaman ona rahmet kapıları açılır.”
• “Cuma günü bana salevât okuyana kıyâmet günü şefaatçi olurum.” “Cuma günü bana çok salevât okuyun. Zira Cebrâil (a.s.) az önce Allâhü Teâlâ’dan bana şunu getirdi: ‘Yeryüzünde sana bir defa salevât okuyan bir müslümana muhakkak ben ve meleklerim on defa salevat okuruz.”  

İmam-ı Şâfiî (r.a.) “Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) çokca salevât okumayı her vakitte severim. Ancak Cuma günü ve gecesi okumayı daha fazla severim.” buyurmuştur.

• “Bir sıkıntısı olan kimse bana çokca salevât okusun. Çünkü salevât düğümü çözer ve sıkıntıyı giderir.”
• “Sizden birinizin kulağı çınladığı zaman, beni zikretsin, bana salevât okusun ve ‘Beni ananı Allah da hayırla ansın,’ desin.”
• “Bir şeyi unuttuğunuz zaman bana salevât okuyun. İnşâallâh onu hatırlarsınız.”
• “Bana salevât okuyunuz. Zira salevât sizin (günahlarınız) için keffârettir.”
• “İki Müslüman karşılaşıp kucaklaşsalar, musafaha etseler ve peygamber üzerine de salevât okusalar geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmadan birbirlerinden ayrılmazlar.”

Duânın evvelinde, ortasında ve sonunda salevât okunur. Zira alimler duâya Allâhü Teâlâ’ya hamdü sena ve Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okuyarak başlamayı ve bu şekilde bitirmeyi müstehap görmüşlerdir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/15.html)
Başlık: En Yüce Kelime: "Lâ İlâhe İllallâh Muhammedün Resûlullah"
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2013, 11:24:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’tan başka ilah olmadığına ve benim, (Muhammed Mustafâ’nın) Allâh’ın resûlü olduğuna şehâdet ederse cennete girer.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfu’s-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Kasım Cumartesi 2013

Hicrî: 13 Muharrem 1435 - Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1429

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)

En Yüce Kelime: "Lâ İlâhe İllallâh Muhammedün Resûlullah"

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

“Meleklerin büyüğü Cibril (a.s.) dedi ki: “Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah” kelimesinden daha yüce ve daha büyük bir kelimeyle yeryüzüne inmedim. Gökler ve yerler bu kelimeyle ayakta durur. Ağaç, taş, toprak, deniz her şey bu kelime ile devam eder.

Bu kelime terazinin bir kefesine, gökler ve yerler de diğer kefesine konulsa, muhakkak bu kelime ağır gelir.

“Lâ ilâhe illAllah” kelime-i tevhîdi, “Muhammedün Resûlullah” ile birlikte söylenmesi meşhûr olduğundan her ne vakit yalnız birincisi söylense yahut yazılsa ikincisi de söylenmiş ve yazılmış olur. Aksi halde yalnız “Lâ ilâhe illallâh” tevhîdi ile Yahudi ve Hıristiyanların tevhidi arasında ne fark kalırdı? “Muhammedün Resûlullah” bu farkı meydana çıkarmaktadır.

Tevhîd, Resûlullâh Efendimizin peygamberliğine inanmadıkça fayda vermez. Çünkü bu iki kelime arasında kuvvetli bir alâka vardır. İkisi birlikte söylenince tamam olur.

“Lâ ilâhe illâllah” denilince, bundan  “Muhammedün Resûlullâh” da birlikte kasdedilmiş oluyor. Yahudiler de, hattâ Hıristiyanlardan bir kısmı da Lâ ilâhe illâllah diyor, ama bundan Muhammedün Resûlullâh'ı hiçbiri kasdetmiyor. O halde “Lâ ilâhe illâllah” İslam dininde iki şehâdetin; “Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullâh”ın  alemi olmuştur.

Fetih sûresinin 28 ve 29. âyetlerinde buna işaretle şöyle buyuruluyor: -meâlen-:
“O Allâhü Teâlâ'dır ki resûlünü hidâyet ve tevhîd ve İslâm dîni ile gönderdi. Onun resûlü olduğuna Allâhü Teâlâ'nın bu şâhidliği kâfidir. Muhammed Allah'ın Resûlüdür. Onun beraberinde bulunanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı ise pek merhametlidirler…


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/16.html)
Başlık: Salevât-ı Şerife, Nerede Okunur | Yangınlarda Dikkat Edilecek Hususlar
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2013, 12:03:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim akşam namazından sonra -arada hiç konuşmadan- altı rek’at namaz (evvabîn) kılarsa elli senelik günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Kasım Pazar 2013

Hicrî: 14 Muharrem 1435 - Rûmî: 04 Teşrin-i Sânî 1429

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)

Salevât-ı Şerife, Nerede Okunur

Fakirlik, ihtiyaç veya korku anında, yapmadığı bir işten dolayı itham edildiği zaman, Kur'ân-ı Kerîm hatmi yapıldığı zaman, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ism-i şerîfi zikredildiği zaman veya ism-i şerîfini yazdıktan sonra, ilim öğretirken, vaaz ve nasihatte bulunurken ve hadîs-i şerîf okur, başlarken ve bitirirken, hâsılı her zaman, Salevât-ı şerife okunur.


Yangınlarda Dikkat Edilecek Hususlar

• Yangında yere yakın (emekleyerek) hareket ediniz. Zehirli gazlar ve duman önce tavana yakın yerlerde toplanır. Mümkün ise ağzınızı ve burnunuzu ıslak bir bezle kapatınız. Mümkün olduğu kadar çabuk “ÇIKIŞ -EXIT” lerden binayı terk ediniz. Önceden bir poşete dolduracağınız hava binayı terk edene kadar gerekli oksijeni sağlayabilir.
• Asansörleri asla kullanmayınız.
• Kapılara dokunmadan önce elinizin tersi ile sıcak olup olmadığını kontrol ediniz. Arkasında alev olma ihtimaline karşı kapıyı daima yavaş ve dikkatlice açınız. Kapı sıcak ise asla açmayınız ki girecek oksijen ile ani bir parlamaya yol açabilirsiniz. Başka çıkış yolu deneyiniz.
• Bina dışına çıkar çıkmaz emniyetli bir yere giderek arkadaşlarınızı kontrol ediniz ve asla binaya geri dönmeyiniz.
• Binada mahsur kaldıysanız, pencereden milletlerarası imdat işareti beyaz bir kumaş veya bez sarkıtınız. Ortam dumanla doluyorsa lavabo deliklerinden bir süre daha temiz hava alabilirsiniz.
• İmkân varsa bulunduğunuz bölmenin kapısını içeriden devamlı ıslatmanız yangının o kısma hiç ulaşmadan gitmesini sağlayabilir.
• Diğer yangınlardan farklı olarak doğalgaz yangınında; önce gaz kesilmeli, sonra yangın söndürülmelidir. Bu arada, gaz kesilerek yangın söndürülünceye kadar, yakındaki yanıcı maddeler, mümkünse uzaklaştırılmalı veya çevresi su ile soğutulmalıdır.
• Gaz kesilmeden yangın söndürülürse yanmamış gaz kıvılcım gibi bir tutuşturucuya eriştiğinde patlamaya sebep olur. Bu sebeple önce gaz akışının kesilmesine dikkat edilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/17.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Yüksek Tevazuu | Sağlık: Kış Aylarında Hastalıklara Yakalanmama
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2013, 12:06:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kendisine bir hayır kapısı açılan kimse bunu fırsat bilsin (bundan istifade etsin). Zira o, bu kapının ne zaman kapanacağını bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Kasım Pazartesi 2013

Hicrî: 15 Muharrem 1435 - Rûmî: 05 Teşrin-i Sânî 1429

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)

Resûl-i Ekrem'in Yüksek Tevazuu

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaratılmışların en şereflisidir. O kadar yüksek mertebesiyle beraber pek ziyâde mütevâzı idi. Fakirleri, zayıfları daima gözetir, müsafirlerinin altlarına kendi mübarek hırkasını serecek kadar lütufta bulunurdu. Bir meclise girince nerede boş yer bulursa orada oturmak ister, bulunduğu meclislerde elbisesini toplu tutup etrafa yaymazdı. Bununla beraber, bulunduğu meclislerde herkesten ziyâde vakarını korurdu. Söze lüzûm görmedikçe sükût ederdi. Gülmek icâb edince tebessüm ile iktifa buyururdu. Huzûr-ı saadetinde bulunanlar da son derece edebe riâyet eder, başlarını aşağıya eğerlerdi. Konuşurken seslerini yükseltmezlerdi, gülmeleri de tebessüm derecesini geçmezdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âcizlere, yoksullara o kadar iltifat ve tevazu gösterdiği halde, kendileriyle muhaberede bulunduğu hükümdarlara karşı asla tezellül göstermez, peygamberlik makamının yüceliğini muhafazadan asla geri durmazdı. Kayserlere, Kisrâlara gönderdiği nâme-i hümâyunlarında daima mübarek ismini takdîm eder, meselâ “Allâh'ın kulu ve resûlü Muhammed -sallallâhu aleyhi vesellem- tarafından Rum büyüğü Hirakl'e” diye yazdırırdı. Ve kendilerini hiç perva etmeksizin İslâm dinine davet ederdi, kabul etmedikleri takdirde azaba uğrayacaklarını, saltanatlarının ellerinden çıkacağını kendilerine açıktan açığa ihtar buyururdu.

Sağlık: Kış Aylarında Hastalıklara Yakalanmamak İçin.

Ispanak, lahana, karnabahar, havuç, brokoli, kereviz ve balkabağından çokça yenilmelidir. Bunlardan çorba, börek ve pasta veya salata yapabilir veyahut etli veya zeytinyağlı sebze yemekleri de yapabilirisiniz.

Ayrıca sebze ve et suyu ile hazırlanmış çorbalar sofralardan eksik edilmemeli. Soğuk havalarda vücuda dayanıklılık veren balık, baklagiller, et, yoğurt ve kuruyemişler bilhassa ceviz de yenilmesi gereken gıdalardandır.

Meyvelerden muz, elma, mandalina, portakal, greyfurt yenilmesi faydalıdır. Yiyemeyenlere ve küçük çocuklara sıkılıp suyu içirilebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/18.html)
Başlık: Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye
Gönderen: Mücteba - 19 Kasım 2013, 10:46:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Âlimin hatası geminin parçalanması gibidir, hem kendini, hem de yanındakileri batırır.”
(Hz. Ali Kerremallâhü vecheh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Kasım Salı 2013

Hicrî: 16 Muharrem 1435 - Rûmî: 06 Teşrin-i Sânî 1429

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye

Mecelle, 19. yüzyılın ikinci yarısında Ahmed Cevdet Paşa riyâsetinde ilmî bir heyet tarafından hazırlanan, İslam hukûkunun ibâdât, muâmelât, münâkehât ve ukûbât kısımlarından sâdece muâmelât kısmını Hanefî fıkhına dayanarak îzâh eden, 1851 madde ve 16 kitaptan meydana gelen kânûn mecmûasıdır. 1876 yılında İkinci Abdülhamid Han zamanında mahkemelerde tatbik edilmiştir. 1926 yılına kadar mer’iyyette (yürürlükte) kalmıştır.

Mukaddime kısmında zikredilen 99 madde vecîz bir üslupla yazılmış “Kavâid-i külliye” olup İslâm hukûkunun temel esasları olan Kur’ân-ı Kerîm’den, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hadîs-i şerîflerinden ve selef-i sâlihîn devrinde yapılan ilmî ve içtimâî çalışmalardan istinbât edilmiş, çıkarılmıştır.

Ahmet Cevdet Paşa Mecelle hakkında Tezakir kitabında şöyle yazmaktadır:

“Avrupa kıtasında ilk defa tedvin olunan (yazılan) kanunname Roma Kanunnamesi’dir ki İstanbul’da bir ilmî cemiyet tarafından tertib ve tedvin olunmuş idi. Avrupa kanunlarının esasıdır ve her tarafta meşhur ve mûteberdir. Fakat Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’ye benzemez. Aralarında çok fark vardır. Çünkü o, beş altı kanun bilen zat tarafından yapılmıştır. Bu ise beş altı fakîh zatın ma'rifetiyle vaz'-ı ilâhî olan şerîat-i garrâdan alınıp çıkarılmıştır. Avrupa kanun-şinas(hukukçu)larından olup bu kere Mecelle’yi mütâlaa ve Roma Kanunnamesi’yle mukayese eden ve ikisine dahi sadece beşer eseri nazariyle bakan bir zat dedi ki: “Âlemde ilmî cemiyet vasıtasiyle iki def'a kanun yapıldı. İkisi de İstanbul’da vuku' buldu. İkincisi tertib ve intizamı ve meselelerinin düzen ve irtibatı hasebiyle evvelkinden çok üstündür. Aralarındaki fark dahi insanın o asırdan bu asra kadar medeniyet âleminde kaç adım atmış olduğuna bir güzel ölçüdür.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/19.html)
Başlık: Babanın Bazı Vazifelerinden | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2013, 11:16:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Babanın evladına duâsı, peygamberin ümmetine duâsı gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Kasım Çarşamba 2013

Hicrî: 17 Muharrem 1435 - Rûmî: 07 Teşrin-i Sânî 1429

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)

Babanın Bazı Vazifelerinden

Çocuğun nafakasını ve giyeceğini temin etmektir. Hadîs-i şerîfte: “İnsana günah olarak, geçindirmek zorunda olduklarını (yedirmeyip giydirmeyerek) zayi etmesi yeter.” buyuruldu.

Zamanı geldiğinde babanın çocuğuna namazı emretmesidir.

Baba, çocuklarına yardım edeceği zaman kız olsun erkek olsun hepsine adaletli davranmalıdır. Şayet çocuklardan birinin daha takvalı ve vera sahibi olduğunu biliyorsa ona farklı davranmasında bir mahzur yoktur.

Baba, çocuğuna iyi bir meslek, sanat öğretmelidir. Bir meslek, sanat sahibi olmak insanı fakirlikten kurtarır.

Güzel bir şekilde terbiye edip, yetiştirmelidir.

Resûlullah (s.a.v.): “Muhakkak kişinin evladını terbiye etmesi, bir sa’ (ölçek) sadaka vermesinden hayırlıdır.” buyurmuşlardır.

Baba, çocuğuna hayır dua etmeli, beddua etmemelidir. Nebiyy-i muhterem (s.a.v): “Babanın evladına duâsı, peygamberin ümmetine duâsı gibidir.” buyurdular.

Baba çarşı pazara yeni gelen meyvelerden satın alarak çocuklarına vermelidir. Bir hadîs-i şerîfte: “Her kim ailesi; çoluk çocuğu için bir şey satın alır onu elleriyle taşıyıp onlara götürürse, yetmiş senelik günahı bağışlanır.” buyuruldu.

Çarşıdan alıp eve götürdüğü şeyleri önce kız çocuğuna vermelidir. Zira onların yürekleri daha yufkadır. Bir hadîs-i şerîfte: “Her kim bir kız çocuğunu sevindirirse, Allah korkusuyla ağlamış gibi olur. Allâhü Teâlâ, Allah korkusuyla ağlayanın bedenini cehenneme haram kılar.” buyurulmuştur.


Atalar Sözü

Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
Ananın bastığı yavru incinmez.
Baş nereye giderse ayak da oraya gider.
Gelen geçer, konan göçer.
İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/20.html)
Başlık: Mülk Sûresi Okumanın Fazîleti | Mutfağımız: Faydalı Bilgiler
Gönderen: Mücteba - 21 Kasım 2013, 10:59:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Cebrâil (a.s.) bana geldi ve Allâhü Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu haber verdi: Sen olmasaydın cenneti yaratmazdım. Ve sen olmasaydın cehennemi yaratmazdım.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Kasım Perşembe 2013

Hicrî: 18 Muharrem 1435 - Rûmî: 08 Teşrin-i Sânî 1429

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)

Mülk Sûresi Okumanın Fazîleti

Şâfîî âlimlerinden Sübkî: “Hilâl görüldüğü zaman (Tebârekellezî bi yedihi’l-mülk) Mülk sûresini okumak müstahabdır.” demiştir. Çünkü bu sûreyi okumak kurtuluşa vesiledir.

Bu sûrenin okunmasındaki hikmet şudur. Mülk sûresi, ayın günleri adedince otuz âyettir. Allâhü Teâlâ hilâli gördüğünde bunu okuyan kulunu kurtuluşa erdireceği umulur. Ve o suredeki her âyetin bereketi ile ayın tamamında onu korur.

Hz. İbn-i Mesûd (r.a.) buyurdular: Mülk sûresi kabir azabına mâni olur. Azap Mülk sûresini okuyanın kabrinde baş tarafından gelir. Bunun üzerine başı şöyle lisana gelir: “Bu taraftan giremezsin. Zira o Mülk sûresinin benim içime koydu.” der. Sonra azap için ayakları tarafından gelinir. Bu defa ayakları: “Bu taraftan da giremezsiniz. Zira o benim üzerimde durarak Mülk sûresini okurdu.” der.

Âlimler, Mülk sûresini her gece okumanın müstehap olduğunu söylemişlerdir. Zira her gece bu sûreyi okumak kabir azabından kurtuluşa vesiledir.

İbn-i Abbas (r.anhumâ) bir adama: “Sana sevineceğin bir söz armağan edeyim mi?” dedi. Adam,

“Evet, ey İbn-i Abbas! Allah sana rahmetiyle muamele eylesin!” der. Bunun üzerine İbn-i Abbas (r.anhumâ)

“Mülk sûresini oku. Onu okumayı hanımına ve bütün çocuklarına öğret. Komşularına da öğret. Zira bu sûre kurtuluş vesilesidir. Bu sûre dünyada kendisini okuyan kullar için kıyâmet gününde huzûru ilahîde mücadele edecek ve Rabbinden kendisini okuyan kullarını kabir azabından kurtarmasını dileyecektir.” der.

Mutfağımız: Faydalı Bilgiler

• Pilav tereyağı ile pişince daha lezzetli olur.
• Pirinçlerin yapışmaması ve tane tane olması için suyuna birkaç damla zeytinyağı, 1-2 damla limon suyu ekleyiniz.
• Pilava et, baklagil, sebze gibi malzemeler eklendiğinde su miktarını artırmak gerekir.
• Beklemiş pilavı ısıtırken tencereye birkaç damla su ekleyiniz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/21.html)
Başlık: En Kısa Salavât | Meyyitzâde: Ölüoğlu
Gönderen: Mücteba - 22 Kasım 2013, 16:59:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İki rek’at duhâ (kuşluk) namazını kılmaya devam eden kimsenin günahları -denizköpüğü kadar da olsa- bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Kasım Cuma 2013

Hicrî: 19 Muharrem 1435 - Rûmî: 09 Teşrin-i Sânî 1429

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)

En Kısa Salavât

Her zaman ve her yerde salevât okunur. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.):

“Sana nasıl salevât okuyalım” dediler.

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, deyiniz.” buyurdular.

Salevâtın en kısası budur. Birçok salevât ve her birinin ayrı bir fazileti vardır. En meşhuru salât-ı münciyedir. 


Meyyitzâde: Ölüoğlu

Bir gün Hz. Ömer’in yanına oğlu ile bir adam geldi.

Hz. Ömer (r.a.):
"Bu çocuk sana karganın kargaya benzediğinden daha çok benziyor." dedi.

Adam:
“Ey Mü’minlerin emîri, annesi onu öldükten sonra doğurdu” dedi.

Hz. Ömer, anlat dedi. Şöyle anlattı:
Bir gazaya çıkmıştım. Annesi hâmile idi ve vakti de yaklaşmış idi. Vedâ ederken ihlâs ve samîmiyetle: “Karnındakini Allâh’a emânet ediyorum” dedim.

Bir vakit sonra döndüğümde evimin kapısını kapalı buldum. Bu hânedeki hanıma ne oldu, diye sordum. Öldü, dediler. Kabrine gidip ziyâret ettim ve ağladım. Gece amcamın oğullarından bazısı ile oturmuş sohbet ediyorduk. Kabristan bulunduğumuz yerden görünüyordu. Kabirlerden birinden bir ateş yükseldiğini gördüm. Bu ateş nedir, diye sorunca yanımdakiler benden utanıp dağıldılar. Onlardan bana en yakınına gidip sordum. Bu ateşi, hanımının kabrinde her gece görüyoruz, dedi. “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, vallâhi ben onu gece ve gündüz çok namaz kılan, iffetli bir Müslüman olarak bilirim.” dedim. Sonra kabrine geldiğimde kabrin açılmış olduğunu gördüm. Şu oğlum da kabrin yanında sürünüyordu.

“Ey Rabbine emânet eden, işte emânetini al. Vallâhi, annesini de emânet etseydin, onu da bulurdun.” diye bir nidâ işittim. Çocuğu aldım, kabir kapandı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/22.html)
Başlık: Hz. Yûnus Aleyhisselâm | Faydalı Bilgiler
Gönderen: Mücteba - 24 Kasım 2013, 00:49:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim benim kabrimi ziyâret ederse, ona şefâatim vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Kasım Cumartesi 2013

Hicrî: 20 Muharrem 1435 - Rûmî: 10 Teşrin-i Sânî 1429

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)

Hz. Yûnus Aleyhisselâm

Hz. Yûnus, Benî İsrail'den mübarek bir peygamberdir. Annesine nisbetle Yûnus bin Metta diye yâd olunur. Âsûriye devletinin payitahtı olan, halen Musul şehrinin karşısında harabesi görülen Ninova ahâlisine peygamber gönderilmiştir. Putlara tapmakta bulunan Ninova ahâlisi, Hz. Yûnus'un otuz üç sene devam eden nasihatlerini dinlemediler. Hz. Yûnus da kendisine Allâhü Teâlâ tarafından henüz izin verilmeden Ninova'yı bıraktı, Dicle kenarına gitti, bir gemiye binip bir tarafa gitmek istedi. Fakat gemi yürümedi. İçinde bulunanlar, "Aramızda bir suçlu kul var" demeye ve kur'a atmaya başladılar, Hz. Yûnus "O suçlu kul benim. Rabbimden daha müsâde almadan kavmimi terk ettim.” diye kendisini suya attı. Derhal büyük bir balık tarafından yutuldu. Hemen “Lâ ilâhe illa ente sûbhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” diye Allâhü Teâlâ’yı tesbîhe devam etti de bir müddet sonra balık kendisini çıkarıp sahile attı.

Bu tesbihin manası şöyledir: "Yâ Rabbi. Senden başka mâbûd yoktur. Seni noksanlardan tenzih ederim, ben şüphesiz zâlimlerden oldum".

Hz. Yûnus aleyhisselâmdan sonra Ninova şehrini korkunç bir kara duman kaplamıştı. Ahâli derhal Allâhü Teâlâ'ya yalvararak tevbe ettiler, yaptıklarına pişman oldular. O duman da üzerlerinden açılıp gitti, başlarına gelecek belalardan kurtulmuş oldular.

Hz. Yûnus tekrar Ninova'ya gelip bir müddet daha insanları irşad ile meşgul oldu, sonra bu şehri terk ederek uzlete çekildiği bir mahalde irtihâl etti.


Faydalı Bilgiler

• Dana eti sıvıyağ, sarımsak, karabiber, acı biber, domates püresi veya salçası ve yoğurt ile en az iki saat terbiye edilirse, daha yumuşak ve lezzetli olur.
• Et yemeklerinin daha lezzetli olması için dereotu, maydanoz, biberiye - kekik gibi otlar kullanabilirsiniz.
• Kıyma alacaksanız beklemiş kıyma yerine kendiniz et alıp onu kıyma yaptırın.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/23.html)
Başlık: Hz. Ukkâşe'nin Resûlullâh'dan Hakkını Alması
Gönderen: Mücteba - 24 Kasım 2013, 17:09:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Hz. Aişe “Yâ Resûlallâh! Şehitlerle haşrolunacak kimse var mıdır?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Evet. Gece ve gündüz ölümü yirmi defa hatırlayan kimse” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Kasım Pazar 2013

Hicrî: 21 Muharrem 1435 - Rûmî: 11 Teşrin-i Sânî 1429


Hz. Ukkâşe'nin Resûlullâh'dan Hakkını Alması

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), vefâtlarına yakın, bir hutbelerinden sonra şöyle buyurdular:

“Ey Müslüman cemaati, muhakkak ben sizin için nebî, nasîhatçi ve Allâh’ın izni ile ona davetçiyim. Ben sizin için öz kardeş, merhametli peder makamındayım. Sizden kimin bende bir hakkı var ise kalksın da kıyâmette kısasdan önce benden kısas yapsın.”

Hiç kimse kalkmayınca, ikinci defa ve sonra üçüncü defa (mübârek sözlerini) tekrar buyurdular. Üçüncüde Ukkâşe bin Mihsan ayağa kalktı. Resûlullâhın önüne varıp:

“Anam babam fedâ olsun Yâ Resûlallâh, eğer siz üç defa buyurmasa idiniz, böyle bir şeyi aslâ arz etmez idim. Ben sizinle bir gazâda iken devemden inip dizinizi öpmek için size yaklaştım, siz bu sırada devenizi hızlandırmak için kullandığınız sopanızı kaldırıp böğrüme vurdunuz.” deyince Resûlullâh Efendimiz: Hz. Bilâl’e Hz. Fâtıma’nın hânesinden sopasını getirmesini emir buyurdular. Hz. Bilâl sopayı getirip Resûlullâh’a, Resûlullâh da Ukkâşe’ye verdi.

Hz. Ebûbekr ve Ömer, onlardan sonra Hz. Ali sonra da Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz Ukkaşe’ye kendilerine kısas yapmasını söylediler: “Yâ Ukkâşe, işte bizler önündeyiz, kısası bizden yap, Nebî aleyhisselâmdan yapma” dediler. Resûlullah razı olmadı: “Oturunuz, Muhakkak Allâh sizin derecenizi ve niyyetinizi bilir” dedi.

Sonra “Yâ Ukkâşe, vuracaksan vur.” dedi. Ukkâşe “Yâ Resûlallâh siz vurduğunuzda üzerimde elbisem yoktu” deyince Resûlullâh elbisesini açtı. Mesciddekiler sesli ağlamağa başladılar. Ukkâşe hemen eğildi ve sırtını öperek;

“Ruhum size fedâ olsun, Yâ Resûlallâh, sizden kısas yaparak kimin gönlü hoş olur. Ben bunu ancak cismim mübârek cisminize değsin de Rabbim senin hürmetine beni ateşinden muhâfaza etsin diye yaptım” dedi.

Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.);
“Cennet ehlinden birine bakmak kimin hoşuna giderse şu zâta baksın” buyurdular. Mesciddekiler gelip alnından öptüler ve; “Müjde olsun ki pek yüksek makamlara ve Resûlullâh’ın komşuluğuna erdin” diye tebrik ettiler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/24.html)
Başlık: Nazar Haktır | Çiçek Sevgisi Ve Kâğıda Hürmet
Gönderen: Mücteba - 25 Kasım 2013, 11:58:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların gördüğü yerde namazını güzel kılıp da kimsenin olmadığı yerde dikkat etmeyenin bu yaptığı, namazı hafife almaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Kasım Pazartesi 2013

Hicrî: 22 Muharrem 1435 - Rûmî: 12 Teşrin-i Sânî 1429

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)

Nazar Haktır

Nazar, göz değmesi haktır. Resûlullah (s.a.v.):
“Kaderi geçecek bir şey olsaydı onu, nazar geçerdi. Çünkü nazar insanı kabre, deveyi tencereye sokar.” buyurdu.

Bir kimse bir şey gördüğünde beğenir ve ona nazarı değmesinden korkarsa sünnet olan:
“MâşâAllahü lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” demesi ve hayır ve bereket temenni ederek:
“Bârekallâhü fîke ve aleyke” demesidir.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Çiçek Sevgisi ve Kâğıda Hürmet

Avusturya Sefîri olarak 1554’den 1562’ye kadar Türkiye’de kalmış bulunan Busbeg’in hatıralarından:

…İstanbul'a doğru ilerlediğimiz sırada, mevsim kış olmasına rağmen, lale, sümbül, nergis gibi çiçeklerin açmış olduğunu hayretle gördük. Lalelerin fazla bir kokusu olmamakla beraber görünüşlerinin güzelliği ve renklerinin çeşitliliğine hayran olmamak mümkün değildir. Türkler çiçeğe çok düşkündürler. Güzel bir çiçek için büyük miktarda para vermekten çekinmezler. Bunları çoğu defa bana hediye ediyorlardı ama karşılığında bahşişlerini de alıyorlardı…

Yolculuğumuz sırasında, Türklerin imaret dedikleri hanlarda kalmıştık. Duvarların deliklerine sokulmuş kağıt parçaları dikkatimi çekti.. Bunlara çok rastlamıştım. Bunları bulundukları yerden alarak Türklere gösterip üzerlerinde neler yazıldığını sorduğum zaman mühim bir yazı yazılmamış olduğunu anladım.

Ancak Türkler suallerime bir cevap vermemişlerdi. Daha sonraları, onlarla daha senli benli olduğum zaman bunun sebebini öğrendim. Türklerin kâğıda karşı gösterdikleri saygı, üzerine Allâh’ın adı yazılabilmesinden ileri geliyormuş. Onun için, nerede bir kâğıt parçası görseler, ayak altında çiğnenmesin, kirlenmesin diye yüksek bir yere, bilhassa duvar kovuklarına koyarlarmış.  



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/25.html)
Başlık: Seksen Bin Dirhemlik Harf | Mutfağımız: İrmik Helvası
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2013, 11:24:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Ümmetimin en şereflileri, Kur’ân okuyup, ezberleyip onunla amel edenler ile geceleri ibâdet edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Kasım Salı 2013

Hicrî: 23 Muharrem 1435 - Rûmî: 13 Teşrin-i Sânî 1429

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)

Seksen Bin Dirhemlik Harf

Tarihçi İbn-i Hallikân, Vefeyâtü'l-A’yân isimli eserinde şöyle yazmıştır:

Abbâsî Halîfesi Me'mûn, tertîb ettiği bir hadîs dersinde dedesi İbn-i Abbâs hazretlerinden şu meâldeki Hadîs-i Şerîf'i senedi ile rivâyet etti: “Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Bir kişi, bir kadınla hem dindarlığı ve hem de güzelliği sebebiyle evlenirse, ona fakirlikten perde olur.

Ancak hadîs içinde geçen ve “bir açığı ve gediği kapatmak” manasına gelen “sidâdün” kelimesini “sedâdün” olarak okudu.

Mecliste hazır bulunan Tebe-i Tâbiîn'den fakîh ve muhaddis Nadr bin Şümeyl: “Ey Mü'minlerin emîri, Hadîs-i şerîf sahîhdir.” dedikten sonra başka bir rivâyetini Hz. Ali yoluyla naklederken o kelimeyi “sidâdün” diyerek okudu.

Halîfe Me'mûn hemen doğrulup o kelimeyi niçin öyle telaffuz ettiğini ve iki telaffuz arasındaki mâna farkını sordu.

Nadr, “Ey mü'minlerin emîri, ‘sedâd’: bir dîne ve yola girmeyi kasıttır. 'Sidâd' ise kendisi ile bir şeyi muhafaza için önünün kapatıldığı her şeye denilir.” diye izah edip bunu ispat edecek meşhûr bir beyit okudu.

Bunun üzerine Halîfe, hemen elli bin dirhem verilmesi için bir emir yazıp vezîrine gönderdi. Vezîr hadiseyi işitince otuz bin dirhem de kendisi verdi.

Böylece istifâde edilen bir harf sebebiyle seksenbin dirhem verilmiş oldu.


Mutfağımız: İrmik Helvası

Malzemeler: Tereyağı 150 gr, irmik 1 su bardağı, şeker 2,5 çay bardağı, su 2,5 su bardağı, güner içi 10 gr.

Hazırlanışı:
Bir tencerede tuzsuz tereyağını kısık ateşte eritip, ince bir süzgeçle başka bir tencereye süzülür. Süzülen tereyağı, güner içi (çam fıstığı) ile irmiği ekleyerek, kısık ateşte kavrulur. İyice kavrulunca başka bir tencerede kaynayan su konulur.

İrmik, suyunu çekene kadar karıştırılır. İrmik, suyunu çektikten sonra şeker ilave edilir ve tekrar çekene kadar karıştırılır. Çekmiş olan irmik helvası bir tepsiye boşaltılır üstü düzeltilerek soğumaya bırakılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/26.html)
Başlık: Iskât-ı Salât ve Devir Nasıl Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2013, 13:28:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Üç şey vardır ki, ciddîsi de ciddî, şakası da ciddîdir. Bunlar; nikâh, talâk(boşama) ve yemindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Kasım Çarşamba 2013

Hicrî: 24 Muharrem 1435 - Rûmî: 14 Teşrin-i Sânî 1429

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)

Iskât-ı Salât ve Devir Nasıl Yapılır?

Bir Müslüman namazlarını îmâ ile olsun edâ veyâ kazâya gücü yeter iken edâ ve kazâ etmeden vefât etse bunların âhiretteki mes’ûliyetinden kurtulabilmesi ümidiyle ıskât yapılabilmesi için malının üçte birinden vasiyette bulunmuş olması lazımdır. Iskât-ı salâtı için bir şey vasiyet etmemiş olan bir ölünün mükellef olan vârislerinden biri tarafından teberruan (mecbûren değil, bağış olarak) verilecek bir bedel ile de ıskât yapılabilir.

Namaz fidyesi için ayrılan para muayyen müddet için kâfî gelmezse bu para devir suretiyle bir fakire veya birkaç fakire de (zekât verilebilen sınıflardan herhangi birine) verilebilir.

Devir yapılırken aceleye getirilmez, usûlüne uyarak şöyle yapılır: Ölünün velîsi, yâni vârisi fidyeyi fakîre verirken “Filân oğlu filânın namaz fidyesi olmak üzere bunu al” deyip fakîre -hakikaten malı olmak üzere- vermeli, fakîr de bunu “kabul ettim” deyip aldıktan sonra kendi rızâsıyla ona hibe ve teslim etmeli, o da hibeyi kabul edip aldıktan sonra yine bu minval üzere o fakîre veya başka bir fakîre tespit edilen adet miktarınca vererek devri bitirmelidir.

Mesela: Altmış iki yaşında vefat eden bir zatın 12 yıl çıkarılınca 50 yıllık hayatının namazı için devir şöyle yapılır: Fitre miktarı 5 lira, elimizdeki fidye parası 900 lira olsa bu para bir ayın fidyesi olur. Bir fitre için verdiğiniz meblağ bir fidye olur. Bir fitre 5 lira ise bir ayda vitirle beraber 6 vakit x 30: 180 vakit namaz vardır.

180 x 5 = 900 lira. Bir aylık namazın fidyesi olur. 50 yılda (50 x 12=) 600 ay olduğuna göre 900 lira 600 kere devrederse 50 yıllık namaz ıskatı yapılmış olur.

Namaz fidyesinden sonra oruç keffareti, kurban keffareti sonra yemin keffâreti için tekrar devir yapılır.

Bozulup kazâ edilmemiş nâfile namazlar ile nezredilip de edâ edilmemiş nezir namazları ve kurbanları için de bir miktar devir yapılır.

Hatta yapılmamış tilâvet secdesi de bir vakit namaz gibi sayılarak bundan dolayı da fidye verilir.

Namaz fidyeleri tamamı bir kerede bir fakire verilebilir,

ama yemin ve oruç keffâretleri verilemez. (B. İslâm İlmihali, Ö. Nasuhî Bilmen)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/27.html)
Başlık: "Kim ben âlimim derse o câhildir."
Gönderen: Mücteba - 28 Kasım 2013, 11:17:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak ben âlimim’ diyen kimse câhildir. ‘Muhakkak ben câhilim’ diyen kimse câhildir. ‘Muhakkak ben cennetteyim’ diyen kimse cehennemdedir. ‘Muhakkak ben cehennemdeyim’ diyen kimse cehennemdedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Kasım Perşembe 2013

Hicrî: 25 Muharrem 1435 - Rûmî: 15 Teşrin-i Sânî 1429

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

"Kim ben âlimim derse o câhildir."

İlim, Allâhü Teâlâ’nın kulunun kalbine verdiği bir nurdur. Mü’min o nur ile bilir. Hadîs-i şerîfte: “Mü’min Allâh’ın nûru ile bakar” buyurulduğu üzere o nurla nefsini câhil, kâsır, âciz, günahkâr, hakîr görür, kendinde ilim görmez. Nitekim âyet-i kerîmede “Allah bilir, siz bilmezsiniz.” buyuruldu.

İlimden birkaç bahis bilen kimsenin kibirlenmesi sırf cehâlettir. Kul için kibirlenmek haramdır. Muhakkak azamet ve kibriyâ sadece Allâhü Teâlâ’ya yaraşır, ona mahsustur. Onun sıfatlarından biri de “el-Kebîr” mübârek ismidir. Âyet-i celîle ve hadîs-i şerîflerde övülmüş olan ilim, Allâh korkusuna götüren ilimdir. Nitekim âyet-i celîlede: “Allah korkusunu kulları içinden ancak âlimler duyar” buyuruldu.

Âlim ilmi sebebiyle tevâzu eder, Allâh’dan hayâ ettiğinden kimseye kibirlenmez, Cenâb-ı Hakk’ın azabından emîn olmaz. Bilir ki Allâhü Teâlâ verdiği nimeti alabilir. Nitekim âyet-i celîlede “Allâh’ın azabından ancak ziyana uğrayan bir zümreden başkası emin olmaz” buyuruldu.

Peygamberler aleyhisselam hazretleri insanların en âlimi olduklarından Allâh’dan en çok onlar korktular ve onlarda asla kibir ve ucub; kendini beğenmek olmadı. İnsana hiç kimseye kibirlenmemek yaraşır.

İnsan, cahil bir kimseyi görünce ‘Onun bir mazereti var, benim mazeretim yok,’ demeli, kendisinden yaşlı bir kimse görünce ‘Bu benden çok ibâdet etmiştir’ demeli, yaşça küçük birini görünce ‘Benim Allâh’a isyanım bundan fazladır.’ yaş ve ilimce kendine dengini görse ‘Ben hâlimi ve noksanlarımı bilirim, ama onu bilemem,’ bir kâfir görse, ‘Âkıbeti Allah bilir, belki o Müslüman olarak ölür ben onun hali üzere ölebilirim’ vahşi ve korkunç hayvanlar görse ‘Bunlara azab olmayacak, benim halim ne olur?’ demelidir.

İnsan böylece bütün gayreti ile kendisini güzel ahlak ile süslemelidir. Âkibet sadece Cenâb-ı Hakk’ın malûmu olduğundan kişinin kendi ayıplarını görmesi başkasının ayıplarını görmesine mâni olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/28.html)
Başlık: Şeyh Ebû Saîd (K.S)
Gönderen: Mücteba - 30 Kasım 2013, 10:46:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim sıkıntı anında Âyetü’l-Kürsî ve Bakara sûresinin son iki âyetini (Âmene'r-rasûlü…) okursa Allâhü Teâlâ ona sıkıntısında yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürru'l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Kasım Cuma 2013

Hicrî: 26 Muharrem 1435 - Rûmî: 16 Teşrin-i Sânî 1429



Şeyh Ebû Saîd (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın yirmi dokuzuncu halkası olan Mevlânâ Şeyh Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri 2 Zilkade 1196 (M.1782) senesinde Hindistan’ın Rampur şehrine bağlı Mustafa âbâd beldesinde doğdu. Nesebi İmâm-ı Rabbânî Hazretlerine ulaşır. Babası Şeyh Safiyyü'l-kadr hazretleridir. On bir yaşında iken Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledi. Aklî ve naklî ilimlere son derece vakıf idi. On dokuz yaşında tahsîlini tamamladı. Tarîkat-ı Müceddidiyye-i Nakşibendiyyeyi, babasından öğrendi. Şeyh Abdullah Dehlevî Hazretlerinin sohbetine katıldı. Abdullah Dehlevî (k.s.) onu tazim ve tekrimle karşıladı ve irşad makamına oturmasını işaret etti. Ancak Ebû Saîd Hazretleri, ben bunun için değil istifade ve hizmet için geldim, deyince birçok iltifatta bulundu.

Birkaç ay sohbetine devam ettikten sonra Abdullah Dehlevî (k.s.), icazet ve hilafet verdi; birçok müridini ona havale etti. Sık sık “Müridin iradesi, Ebû Saîd'in iradesi gibi olmalı. Zira o, irşad makamını bırakıp müridliği tercih etti.” buyururlardı. Ebû Saîd (k.s.), Abdullah Dehlevî Hazretlerinin sohbetine tam on beş sene devam etti.

Abdullah Dehlevî'nin (k.s.) hastalığı şiddetlenince, üstazının kendisine yazdığı mektuplar üzerine yerine oğlu Ahmed Saîd'i (k.s.) bıraktı ve Leknev'den Dehli'ye, Üstazının huzuruna geldi. Vefatından sonra irşad makamına oturdu. Şerîat-i mustafaviyyenin yücelmesi, tarîkat-ı nakşibendiyye-i ahmediyyenin yayılması için büyük gayret gösterdi. Yaklaşık dokuz sene irşad makamında bulundu.

1249 (M.1834) senesinde hac vazifesini ifa için Haremeyn-i Şerifeyn'e gitti. Burada üç ay kadar kaldı. Sonra Medine-i Münevvereye gitti. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) manen iltifatlarına mazhar oldu. Dönmek için yola çıktı. Lunk şehrine varınca hastalığı şiddetlendi. 1250 (M.1835) senesi, Ramazan Bayramı günü öğle ile ikindi arasında ruhunu teslim ettiler. Namazı kılındıktan sonra tabutunu alıp Dehliye götürdüler. Kırk gün sonra Dehliye ulaşıp naşını tabuttan çıkarıp kabre koyduklarında daha yeni yıkanmış gibi hiçbir değişme olmamıştı.

Kabr-i şerifleri Dehli’de, üstazı Şeyh Abdullah Dehlevî Hazretlerinin kabirlerinin yanındadır. İrtihaline 'Yünevvirullâhu mazceahû' ibâresi tarih düşülmüştür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/29.html)
Başlık: Felak ve Nâs Sûreleri.. | Hz. Dâvud (a.s) | Karbonmonoksit Zehirlenmesi ...
Gönderen: Mücteba - 30 Kasım 2013, 10:50:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhakkak şeytan hortumunu âdemoğlunun kalbine koyar. Eğer Allâhü Teâlâ’yı zikrederse geri çekilir. Allâhü Teâlâ’yı unutur, zikretmezse geri dönüp kalbini sarar.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Kasım Cumartesi 2013

Hicrî: 27 Muharrem 1435 - Rûmî: 17 Teşrin-i Sânî 1429

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)

Felak ve Nâs Sûrelerinin Faziletleri

Ukbe b. Âmir (r.a) şöyle anlattı: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Cuhfe ile Ebvâ arasında yürüyorduk. Bu esnada şiddetli bir rüzgar ve zifiri bir karanlık bastırdı. Resûlullah (s.a.v.) Kul Eûzü bi Rabbi’l-felak ve Kul Eûzü bi Rabbi’n-nâs sûrelerini okuyarak Allâhü Teâlâ’ya sığınıyordu. Şöyle buyurdu:

Ya Ukbe! Bu iki sûre ile (Allâh’a) sığın. Zira hiçbir sığınan bunların benzeri ile (Allâh’a) sığınmamıştır.


Hz. Dâvud Aleyhisselâm

Hz. Dâvud, Yakub aleyhisselâmın oğlu Yehuda'nın neslindendir. İşmuil aleyhisselâmın irtihâlinden sonra kendisine peygamberlik verilmiş, kayınpederi Tâlût vefat edince de İsrâiloğulları'na peygamber ve hükümdar olmuştur.

Hz. Davud'a verilen Zebur kitabı, hep va'azlardan, ilahiyattan, münâcâttan ibaretti. Dînî hükümleri ihtiva etmiyordu. Hz. Davud, Musa aleyhisselâmın dini ile amel etmiştir.

Dâvud aleyhisselâmın sesi pek güzel idi, Zebur'u okudukça işitenler pek rûhânî zevkler içinde kalırdı. Bir mucize olmak üzere mübarek elleriyle demirleri mum gibi yumuşatır, bunlardan zırh yapar, kendi elinin emeğiyle yiyeceğini temine çalışır, devlet hazînesinden para almak istemezdi. Adaletle hükmeder, insanlara daima öğütler verirdi. Kudüs-i Şerîf'i fethederek payitaht yapmış, Umman beldelerini, Haleb'i, Nusaybin'i, Ermenistan'ı zaptetmiş, kırk sene peygamber ve sultan bulunduktan sonra yetmiş yaşında âhirete irtihâl buyurmuştur.

Karbonmonoksit Zehirlenmesinde Ne Yapılır?

Doğalgaz zehirsizdir. İyi yanmamaktan dolayı karbonmonoksit gazı artıp oksijenin eksilmesi zehirlenmeye sebep olur. Kusma, baş dönmesi ve halsizlik zehirlenme belirtileridir.

Bu gibi zehirlenme belirtileri halinde;

• Kapı ve pencereyi açıp, mekânı havalandırınız, temiz havayı teneffüs edebileceğiniz açık alana çıkınız,
• Yardım isteyiniz,
• Vaziyete göre sağlık kuruluşlarına başvurunuz.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/30.html)
Başlık: Eş-Şeyh Muhammed Nûru'l-Bedvânî (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2013, 02:19:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim bir yerde konaklar ve “Eûzü bi-kelimâtillâhi’t-tâmmâti min şerri mâ halak” derse oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 28 Muharrem 1435 - Rûmî: 18 Teşrin-i Sânî 1429

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)

Eş-Şeyh Muhammed Nûru'l-Bedvânî (k.s.)

Silsile-i Sâdâtın yirmi altıncı halkası olan Şeyh Nûr Muhammed Bedvânî (k.s.) zâhirî ve bâtınî ilimlerde zamanında tek idi. Muhammed Ma’sum Hazretlerinin oğlu Şeyh Seyfeddîn Hazretlerine intisab etmiş, senelerce onun hizmetinde bulunmuş ve onun huzurunda Makâmât-ı Ahmediyyenin sonuna kavuşmuştur.

Kendilerine -beş vakit namaz dışında- tam on beş sene kuvvetli bir istiğrak ve cezbe galip olmuştur. Beş vakit namazda bir hafiflik olur, namazdan sonra istiğrak devam ederdi.

Muhammed Bedvânî Hazretleri, takva ve verâ sahibi idi. Peygamber Efendimiz’in  (s.a.v.) sünnetine sımsıkı sarılmaya, onun ahlâkıyla edeplenmeye, onun yolundan gitmeye çok ehemmiyet verir, içindekilerle amel etmek için siyer ve ahlâk kitaplarını yanından hiç ayırmazdı.

Yediklerinin helâl olması için son derece ihtiyatlı hareket eder, hatta ekmeğini kendi pişirirdi. Çok acıktığı zaman ekmeğinden bir parça alıp yer, sonra murakabeye devam ederdi. O kadar ki, murakabe yapmaktan dolayı beli bükülmüştü. “Otuz seneden beri, yiyecekle alakalı aklıma bir şey gelmedi. Acıktığım zaman ne bulursam onu yerim.” buyurmuşlardır.

Kazançlarında şüphe bulunan kimselerin yemeklerinden asla yemezlerdi.

Kendisine dünyaya düşkün birisi yemek getirdi. “Bunda zulmet eseri görülüyor, bu yemeği iyice bir araştırınız.” buyurdular. Mirza Cân-ı Cânân Hazretleri de üstazının emrine uyarak bakıp araştırdı ve ‘Bu yemek helâldir. Ancak riya için yapıldığından dolayı üzerine zulmet inmiş.’ dediler.

Dünyaya aşırı rağbet eden gafil biri kendisinden bir kitap ödünç alsa, geri getirdikten sonra o kitabı üç gün okumaz ve “Bu kitabın kapağını, cildini gafillerle beraber kaldığı için zulmet kaplamış.” buyurur, kendi yanlarında kalmanın bereketiyle zulmet gittikten sonra okurlardı.

Muhammed Bedvânî Hazretleri, Zilkâde ayının on birinci günü Hicrî 1135 (m. 1723) senesinde âhirete irtihal buyurdular. Kabr-i şerîfleri Hindistan’ın Delhi şehrindedir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/01.html)
Başlık: Osman Gazi'den Oğlu Orhan Gazi'ye Nasihatler
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2013, 02:22:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Evine girdiğin zaman ev halkına selâm ver ki evinin hayır ve bereketi çoğalsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 29 Muharrem 1435 - Rûmî: 19 Teşrin-i Sânî 1429

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

Osman Gazi'den Oğlu Orhan Gazi'ye Nasihatler

Ey oğul, dinî vazifelere gösterdiğin ihtimam ve dikkati diğer işlerinin önünde tutmaya devam et. Zira dinin farzlarına dikkat, dinin ve devletin düzgün olmasına sebeptir.

Dininde gayreti olmayan veya dinsizliğe ve itikatsızlığa meyleden, büyük günahlardan kaçınmayıp sefâhete ve israfa dalan şahısları devlet işlerinde istihdam etme. Zira Cenâb-ı Hakk’tan korkmayan, kullarından hiç korkmaz. Büyük günah işleyende sadakat olsa, ümmeti olduğu peygamberinin sünnetine uyar.

Zulümden ve bid‘atten son derece sakın. Seni zulüm ve bid‘ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü onlar senin zevâline çalışanlardır.

Haksız yere hiçbir kimseye lâyık olmadığı muamelede bulunma, kin ve garazdan uzak dur, doğru yoldan ayrılma.

Cihâdı aslâ terk etme.

Sadakatle Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için ömrünü harcayan devlet adamlarının hatırını gözet, onlar vefat ettikten sonra evlat ve ailelerini himaye eyle.

Âlimler, edipler ve kâtipler devlet bedeninin kuvveti mesâbesinde olduklarından bunlara iltifat ve ikram etmeye gayret et.

Bir diyarda bir kemâl sahibi bulunduğunu işittiğinde bir vesile ile getirip dirlikler ve ihsanlarla memleketinde yerleşmesini temin et.

Askere ve mala asla mağrur olma.

Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir karınca gibi gelip hak etmediğim halde Allâhü Teâlâ’nın bunca büyük yardımlarına mazhar oldum.

Allâh’ın hakkını ve kullarının hakkını gözet. Her işinde Allâh’ın yardımına sığın.

Müslümanların beytülmâlini muhafaza et, devletin servetini çoğaltmaya çalış.

Lüzumlu masrafların haricinde masraf yapmamağa çok dikkat et.

Senden sonrakilere bu şekilde nasihat etmekten geri durma.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/02.html)
Başlık: Hz. Zekeriyyâ Aleyhisselâm | Safer Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 03 Aralık 2013, 10:45:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim diline ve ırzına kefil olursa ben de onun cennete girmesine kefîl olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Aralık Salı 2013

Hicrî: 30 Muharrem 1435 - Rûmî: 20 Teşrin-i Sânî 1429

Kıyafet Kanunu'nun TBMM'de Kabulü (1934)

Hz. Zekeriyyâ Aleyhisselâm

Hazret-i Zekeriyyâ, Süleyman aleyhisselâmın neslindendir ve kendisine peygamberlik ihsan olunmuştur.

Hazret-i Zekeriyyâ'nın refikası (hanımı) Îşâ'nın kızkardeşi Hanne, kocası İmran’dan Meryem adında bir kız doğurmuştu. Hanne evvelce kızını Beytü'l-Makdis'in hizmetine vakfetti. Zekeriyyâ aleyhisselâm da onu alıp teyzesi Îşâ'nın yanına götürdü. Meryem, teyzesinin yanında büyüdükten sonra Beyt-i Makdis'te kendisine ayrılan bir hücrede ibâdet ile meşgul oluyordu. Bu pek nezih, iffetli olan kız, koca yüzü görmediği halde Allâhü Teâlâ'nın bir kudret ve hikmeti eseri olarak gebe kaldı, Hazret-i Îsâ'yı dünyaya getirdi.

Yahudiler, Hz. Îsâ'nın babasız olarak doğmasından şüpheye düştüler, “Babasız çocuk olamaz!” dediler. Halbuki, Âdem aleyhisselâmın hem babasız hem de anasız olarak yaratılmış olduğuna inanıyorlar, Hazret-i Îsâ'nın da bir hârika-i hilkat olduğunu görüp duruyorlardı. Nihayet, Yahudiler Yahya aleyhisselamdan sonra Zekeriyyâ aleyhisselâm gibi kadri pek âlî ve masum bir peygambere iftira ederek, yüz yaşında iken şehîd ettiler.


Safer Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Safer ayı ictima‘ı bugün (03 Aralık Salı) Türkiye saati ile 02.23’de.

Ru’yet, ise yine bugün (03 Aralık Salı) Türkiye saati ile: 14.50’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Hint okyanusunun kuzey batı kısmındaki adalar; Victoria adaları, Saint Denis, Mauritus, Madagaskar, Afrika kıtasının güney sahilleri hariç tamamı ile İran, Avrupa kıtasının kuzey kısmı hariç tamamı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülebilecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 04 Aralık Çarşamba günü de Safer ayının 1’i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/03.html)
Başlık: En Çok Hadis Rivâyet Eden Sahâbî Ebû Hureyre (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:17:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâh’ım! Şu kulcağızını (yani Ebû Hüreyre) ve annesini mü’min kullarına sevdir. Mü’minleri de onlara sevdir.” diye dua ettiler.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 1 Safer 1435 - Rûmî: 21 Teşrin-i Sânî 1429

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)

En Çok Hadis Rivâyet Eden Sahâbî Ebû Hureyre (r.a.)

Ebû Hüreyre (r.a.) Hayberin fethi gecelerinden birisinde Yemen’den gelmiş ve Müslüman olmuştur. Medîne’ye gelince Ashab-ı suffe arasında bulunmuştur. Fakirlik ve ihtiyacın, hatta ölüm derecesine gelen açlığın bütün şiddetine tahammül ederek Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûru saâdetinden bir an bile ayrılmadığı için ilmi çoktu. Doğrudan Resûl-i Ekrem’den rivâyetlerinden  başka Ebû Bekir, Ömer, Übeyy ibn-i Ka’b radıyAllahu anhüm gibi sahâbenin büyüklerinden hadîs almış ve bütün bunları metîn, gâyet sağlam hâfızasıyla zabtederek rivâyet etmiştir.

Sahâbe içinde en fazla hadîs rivâyet eden Ebû Hüreyre’dir. 5374 hadîs rivâyet etmiştir.

Fırak-ı Dâlle Hz. Ebû Hüreyre’ye saldırıyorlar. Bilmiyorlar ki, ona saldırmakla dînî hükümlerin yarısına saldırmış oluyorlar. Çünkü; muhakkak âlimler dediler ki: “Dîni hükümlerde üç bin hadîs-i şerîf geldi. Yani şer’î hükümlerden üç bin adedi Resûlullah’ın sünneti (Hadîs-i şerîfleri) ile sâbit oldu. Bunların bin beş yüzü Hz. Ebû Hüreyre’nin rivâyeti ile sabit oldu. Binaenaleyh, Ebû Hüreyre hazretlerine saldırmak dînî hükümlerin yarısına saldırmaktır.”

İmam Buhârî hazretleri buyurdular ki, Ashâb-ı Kirâm’dan ve Tabiîn’den Ebû Hüreyre’den rivâyet edenler sekiz yüzden ziyadedir. Onlardan biri Hz. İbn-i Abbas (r.anhümâ)dır. Keza ondan Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) rivâyet etti. Câbir bin Abdullah ve Enes bin Mâlik de onun râvîlerindendir.

Hz. Muâviye zamanında Medîne valisi tayin olunmuştur. Kendisi bizzat dağa gider, topladığı odunları yüklenir, satar, yarısını sadaka verir, yarısı ile de geçinirdi.

Ebû Hüreyre (r.a.), son günlerinde, ölüm hastalığında bir ara ağladı. Niçin ağlıyorsun? denilince “Elbette şu dünyanız için ağlamıyorum. Yolum uzak, azığım az. Cennete de cehenneme de düşebileceğim bir yokuşun üzerindeyim. Ben hangisine götürüleceğimi de bilemiyorum. İşte bunun için ağlıyorum” diye cevap vermiştir.

Hicrî 59 senesinde vefat etti ve Cennetü’l-Bakî’e defnolundu. (Radıyallâhü anhüm)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/04.html)
Başlık: "...Ey Ehl-i Kitap Size Resûlümüz Geldi..."
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:20:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki eğer bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilen (Kitaba, dîn)e iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 2 Safer 1435 - Rûmî: 22 Teşrin-i Sânî 1429

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)

"...Ey Ehl-i Kitap Size Resûlümüz Geldi..."

Mâide sûresinin 19. âyet-i kerîmesini Elmalı’lı Hamdi Efendi şöyle tefsir etmiştir:

Allâhü Teâlâ kitabında, “Ey Ehl-i Kitap! Peygamberlerin arası kesildiği, bilinmez hale geldiği bir fetret zamanında sizin için İslâm dinini beyân etmeğe Resûlümüz Muhammed (a.s.) geldi. Ta ki ‘Bize müjde verici ve korkutucu gelmedi’ diye âhirette bahane ve özür etmeyesiniz. Muhakkak müminlere cennet müjdesini ve kâfirlere cehennem azabını beyan edici size geldi. Allâhü Teâlâ peygamberlerini mütevâliyen (peşpeşe) göndermeye ve (peygamber göndermeyip) fetretler yaratmaya kâdirdir.

Ey ehl-i kitap, ey Yahudiler ve Hıristiyanlar! Vahiylerin kesildiği, tağyir ve vahiy eserlerinin tahrif ile Hak dinin bilinemez, tanınamaz hale geldiği bir fetret zamanında size, sizin için Resûlümüz Muhammed Mustafa geldi. Beşeriyetin selâmet ve saadeti için acı tatlı her türlü hükümleri ve haberleri beyan ediyor ki yarın âhirette, ilâhi huzurda hesaba çekildiğiniz vakit ‘Bize ne bir müjdeci ne de korkutucu gelmedi. Biz bir fetret devri içinde kalmıştık’ demeyesiniz. İşte size tam bir müjdeci ve korkutucu geldi. Bundan böyle, öyle bir mazeret hakkınız kalmadı. Allâhü Teâlâ her şeye kadirdir. En ziyade irşada muhtaç bulunduğunuz bir fetret zamanında gönderilmiş olan bu peygamberin, bu ilahi nimetin kadrini takdir ediniz, ona kulak veriniz, itaat ediniz. Eskisi gibi inkârdan, nankörlükten, ahdinizi bozmaktan sakınınız, böylece günahlarınızın mağfiretini, affedilmesini isteyiniz ve biliniz ki sonunda dönüp dolaşıp Allâhü Teâlâ’nın huzuruna varacak ve bir mazerete imkân bulamayacaksınız, kendi azabınızı kendi eliniz ve iradenizle hazırlamış olacaksınız.

Ey Yahudi ve Hristiyanlar, elinizi kalbinize koyup salim bir vicdan ile bir düşünürseniz; Hz. İbrahim’in duâsı, Hz. Mûsâ’nın haberi ve Hz. Îsâ’nın müjdesi olan o peygamber bize gelmedi diyemezsiniz. Fetretler içinde karmakarışık olmuş, bin türlü tağyirat ve tahrifata uğramış olduğu halde yine o peygamberin geleceğini bildiren Tevrat ve İncil’den sonra Muhammed Resûlullah’ın geldiğini ve Kur’ân'ın her şüpheden uzak olarak mevcut bulunduğunu inkâr edemezsiniz.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/05.html)
Başlık: "Hanımlarınızla Güzel Geçinin" - Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:24:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara karşı iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 3 Safer 1435 - Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1429

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)

"Hanımlarınızla Güzel Geçinin"

Erkek, yediği yemekten hanımına da yedirmeli, giydiğinden ona da giydirmelir. Onu terk etmemeli, onu dövmemeli, Allâhü Teâlâ kendisine çok rızık verdiği zaman, hanımının nafakasını bol vermelidir. Resûlullah’ın (s.a.v.) tavsiyesine uyarak, hanımı ile iyi geçinip, kadınları yumuşaklıkla idare etmelidir.

Büyük zatlardan biri, hanımının kötü ahlâk ve huylarına sabrederdi. Sebebi sorulduğunda, ‘Onu bırakırsam, eziyetine sabredemeyen birisi ile evlenmesinden korkuyorum,’ derdi.

Erkek, hanımına değil kendine sû-i zan edip: ‘Ben iyi olsaydım, bu kadın da iyi olurdu’ demelidir. Hanımının iyiliğini ve iffetini, Allâhü Teâlâ’nın şükrü ödenemeyen bir nimeti olarak görür. Hanımı kötü davranışlarda bulunsa da, en çok sevdiği kişinin o olduğunu hissettirecek şekilde davranır.

Hanımı fahiş bir günah işlemedikçe, bazı kusurlarını görmezlikten gelir. İnsanlar arasında onun kusurlarını yüzüne vurmaz. Onunla hep iyi geçinir. Onunla günah olmayan oyunlar oynar ve şakalar yapar.

Resûlullah (s.a.v.) hanımları ile çok iyi geçinir, onlara güzel şakalar yapardı. Peygamberimiz (s.a.v.) bu hususta herkesten ileride idi. Erkeğin hanımı ile oynaması, dinde yasak edilen, batıl, boş oyun ve eğlencelerden değildir. Bilakis bu, haktır ve dinin emridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hanımı Âişe (r.anhâ) validemiz ile yarıştılar. İlkinde Hz. Aişe onu geçmişti. Başka bir zaman tekrar yarış yaptılar. Bu defa Resûlullah (s.a.v.) Âişe’yi (r. anhâ) geçti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Ey Âişe! Bu daha önceki yarışın karşılığıdır.” buyurdu.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Kıt'a

Yâdında mı doğduğun günler
Sen ağlar iken gülerdi âlem
Bir ömür sür ki, mevtin olsun
Sana hande, âleme mâtem.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/06.html)
Başlık: İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:26:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki ilim Süreyya’da (Ülker yıldızında) da olsa Fars’dan bir adam (İmâm-ı Âzam) onu oradan alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 4 Safer 1435 - Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1429

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicrî 80 senesinde dünyaya gelmiştir. Ashâb-ı Kirâm’dan Enes bin Mâlik, Câbir bin Abdullâh, Abdullah bin Ebî Evfâ, Ebu't-Tufeyl Âmir bin Vâsile ve Abdullâh bin Enîs, Vâsile bin Eska‘, Abdullâh bin Ceri' hazretlerinden hadîs rivâyet etmeye icâzet almış ve hadîs rivâyet etmişlerdir. (radıyallâhü anhüm)

İmâm-ı A’zam (rh), Tâbiîn arasından ictihâd fazîleti ile mümtâz olup Ehl-i sünnet akâidini ve fıkhını rivâyeten ve dirâyeten delilleri ile beyân edip yazmışlardır. Allâh tarafından mazhar olduğu kemâlât, zühd ve takvâsı ile imamlar arasında mümtâzdır. Yaşı 70'e ulaştığında hicrî 150'de vefât etmişlerdir.

Dînin aslî delilleri olan kitâb, sünnet, icmâ’ ve kıyâs yoluyla tesis eylediği mezhebi büyük âlimler arasında kabul görmüş ve hükümleriyle amel edilmiştir. İbrahim bin Edhem, Şakîk-ı Belhî, Ma‘rûf-i Kerhî, Bâyezîd-i Bestâmî, Fudayl bin Iyâz, Ebû Dâvûd-ı Tâî, Ebû Hâmid Leffâf, Halef bin Eyyûb, Abdullâh bin Mübârek, Vekî‘ bin Cerrâh, Ebûbekr Verrâk (rahimehümullâh) gibi evliyâ-i kirâmın onun mezhebine uymaları mezhebinin kuvvetine en büyük bir delîldir.

Derslerine en fazla devâm edenlerden Mis‘ar bin Kidâm (rh.) şöyle anlattı: İmâm-ı A‘zam Hazretleri sabah namazından sonra ilim öğretmek için oturur, yatsı namazına kadar devam ederdi. Abdestini tazelemek ihtiyacı hissetmez, yemek için de kalkmazdı. Hiç uyumazdı, ancak öğleden önce hafifçe bir ağırlık çöktüğü görülürdü.

Onu takib ettim, yatsıdan sonra insanlar dağıldığında bütün gece mescidde ibâdet etti, sabah yaklaştığında namaza hazırlanmak için evine girdi.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri buyurdular:

"Ben Allâh’a duâ ederken anne babamdan önce hocam Hammâd’a duâ ediyorum."

İmâm-ı A’zam Hazretlerine ‘halkın sefilleri kimdir?’ diye soruldu. ‘Nimete nankörlük edenlerdir.’ buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/07.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular | Ona Ya Hasetçiler Veya Cahiller Düşma
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:29:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur: Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 5 Safer 1435 - Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1429

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular

Ben sizlere Allâh’ın bana emrettiği beş şeyi emrediyorum:

1- İşitip itâat etmek,
2- Cihâd etmek,
3- Hicret etmek,
4- (Ehl-i Sünnet ve) Cemâatten ayrılmamak. Zira her kim cemâatten bir karış ayrılır da dönmezse İslâm bağını boynundan çıkarmıştır.
5- Her kim câhiliye davasına kalkışırsa o cehennemde kalanlardandır. Bir adam “Namaz kılsa ve oruç tutsa da mı?” denildi. “Namaz kılsa, oruç tutsa da. Sizler cahiliye için değil de Allâh’ın sizi Müslimîn, mü’minîn diye isimlendirdiği -İslâm- davası için mücadele ediniz.


Ona Ya Hasetçiler Veya Cahiller Düşman Olur

Evliyâdan Ahmed bin Harb (rh.): “Âlimler arasında İmâm-ı A’zam, emîrler arasında halîfe gibidir.” buyurdu.

İmâm-ı A‘zam ve İmâm-ı Şâfiî (r.anhümâ) her ikisi de Ramazân-ı şerîfde altmış defa Kurân-ı Kerîm’i hatmederdi.

İmâm Ebû Yûsuf hazretlerine bir mesele sorulduğunda cevap verir ve sonra: “Bu İmâm-ı A‘zam'ın sözüdür. Kim onu kendisi ile Rabb’i arasında amelinde düstûr tutarsa dinini kurtarmış olur.” buyurdu.

Abdullâh bin Dâvûd (rh.): “İmâm-ı A‘zam aleyhine ancak iki vasıftaki insan konuşur: ya ilmine hased edendir, yahut cehaletinin bile farkında olmayan cahildir.” demiştir.

İmâm Ebû Yûsuf (rh.) “Bir evlâdım vefât etti, hemen defin işleri için birisini tayin edip İmâm-ı A‘zam hazretlerinin derslerine devam ettim. Onun dersinden bir günü kaçırmaktan korktum.” demiştir.

İmâm-ı A‘zam hazretleri Dâvûd-i Tâî’ye (rh.):

“Senin ilmini iyice sağlamlaştırdık” buyurdu. Dâvud-i Tâî; “Geriye ne kaldı.” deyince:

“Şimdi onunla amel etmek kaldı”, buyurdu. Dâvûd-i Tâî de, dünya ile kalbî alakalarını kesip ibâdetle meşgûl oldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/08.html)
Başlık: Eğer Dünya Ve Âhireti İstersen | Nükte: Hizmetin Karşılığı
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2013, 19:32:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, komşusuna eziyet etmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekûn Aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 6 Safer 1435 - Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1429

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)

Eğer Dünya ve Âhireti İstersen

Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî (k.s.) buyurdular: Eğer günahlarının az olmasını istersen aslâ istiğfarı terk etme.

İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen Allâhü Teâlâ’ya tevekkül et.

Eğer Cenâb-ı Hakk’ın rızkına yağmur gibi bolluk vermesini dilersen dâima abdestli bulun.

Allâhü Teâlâ’nın gazabından ve azabından emîn olmak dilersen onun yarattıklarından kimseye öfkelenme.

Duânın kabûl olmasını dilersen, haramları işlemekten, faiz ve haram yemekten sakın.

Allâhü Teâlâ’nın seni halkın önünde rüsvây eylemesini istemiyorsan dilini ve namusunu muhafaza et.

Allâhü Teâlâ’nın aybını örtmesini dilersen insanların ayıblarını ört. Zîrâ Allâhü Teâlâ(nın esmâü’l-hüsnâsından biri de) “Settâr”dır ve başkalarının ayıblarını gizleyen kullarını sever.

Eğer hatâlarının affolunmasını dilersen yalnız kaldığın vakitlerde istiğfarı, huşû'u, huzû'u ve iyiliklerini artır.

Eğer sevapların büyüklerini işlemeye muvaffak olmak istiyorsan güzel ahlâk, tevazu sahibi ve belâlara karşı sabırlı ol.

Büyük günahlardan kurtulmayı istersen kötü ahlâkı ve aşırı cimriliği terk et.

Eğer Cebbâr olan Allâh’ın gazabından kurtulmak istersen gizli sadaka vermeye ve sıla-i rahim(yakın akrabanı ziyaret)e devam et.


Nükte: Hizmetin Karşılığı

Bayezid-i Bestamî Hazretlerinin bulunduğu bir ziyafette yemekten sonra herkesin önüne leğen ve ibrik getirildi. Fakat Bayezid-i Bestamî Hazretleri (k.s.) bir ihtiyara ibrik ve leğen getirilmediğini görünce derhal bir leğen ve ibrik getirip ihtiyarın ellerine su döker. Bir taraftan da, “Efendi! Sen gençliğinde kimseye, hususiyle ihtiyarlara hizmet etmemişmiydin ki şimdi sana da kimse hizmet etmiyor!” deyince ihtiyar:

“Bilakis, pek çok hizmet ettim: İşte bu hizmetlerimin karşılığıdır ki, sizin gibi yüce bir zat ellerime su döküyor!...” der.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/09.html)
Başlık: "Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"
Gönderen: Mücteba - 10 Aralık 2013, 11:10:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Aralık Salı 2013

Hicrî: 7 Safer 1435 - Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1429

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)

"Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:

İki dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır.

İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...”

Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.

İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)

“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.”

Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır." (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/266)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/10.html)
Başlık: "... Şahid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûllah'dır..."
Gönderen: Mücteba - 11 Aralık 2013, 11:38:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bir vakit Meryem'in oğlu Îsa (a.s.) şöyle dedi:
“Ey İsrailoğulları, ben size Allâh’ın resûlüyüm. Önümdeki Tevrat’ın tasdikçisi ve benden sonra gelecek bir resûlün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed’dir…”
(Sâf Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 8 Safer 1435 - Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1429

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

"... Şahid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûllah'dır..."

Saf sûresinin 8 ve 9. âyet-i kerîmelerinin tefsîri:

Allâh’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler; sanki doğan güneşi ağızlarıyla püf diye söndürüverecekmişler gibi hakkı yalan ve iftira ile iptal etmek istiyorlar. İslâm’ı uydurma sözler, yalan yanlış propagandalar, tahrif olunmuş kitaplarla söndürmek istiyorlar. Halbuki Allâhü Teâlâ nurunu tamamlayıp bütün âleme yayacaktır, isterse kâfirler hoşlanmasınlar.

O, Allâhü Teâlâ ki resûlünü, İslâm dinini her dinin üstüne çıkarmak için hidâyet (Kur’ân-ı Kerîm) ile ve Hak İslâm dini ile gönderdi. Onun için onu muhakkak tamamlayacaktır, isterlerse müşrikler hoşlanmasınlar.

Hz. Îsâ aleyhisselâmın peygamberlik vazifesinin gayesi Hz. Muhammed Mustafa'nın peygamberliğini müjdelemekten ibaret iken Ahmed aleyhisselâmın Peygamberliğinin hikmeti ve gâyesi bu hak dinin nihâyet her dine gâlip olmasıdır. Hak din İslâm’ın âkıbet bütün dinlere üstün olmak için gönderildiği ve Ahmed aleyhisselamın peygamberliğinin bütün insanlığa umûmî ve şâmil olduğu birçok âyetlerle müjdelenmiştir:

• “O, Allâhü Teâlâ ki resûlünü hidayet ve tevhid ve İslam dini ile gönderdi. Onun resûlü olduğuna Allâhü Teâlâ’nın şahidliği kâfidir: Muhammed Resûlullâh’dır...” (Fetih Sûresi, âyet 28-29)
•  “(Resûlüm Muhammed) De ki: Ey insanlar, Haberiniz olsun! Ben size, sizin hepinize Allâh’ın resûlüyüm…” (Araf Sûresi, âyet 158)
• “Ey o peygamber! Biz seni hakka bir şâhid hem bir müjdeci hem bir korkutucu gönderdik.” (Ahzâb S., â. 45)
• “Ve (Habibim Ahmed) biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ Sûresi, âyet 107) buyurulmuş ve nihayet “izâ câe nasrullahi…” sûresinde de “Allâh’ın yardımı ve fetih gelip insanların Allâh’ın dinine alay alay girdiği…” vaat edilmiş, gâyenin tahakkuku bir daha teblîğ buyurulmuştur.  (Hak Dini tefsiri, E. Hamdi Efendi)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/11.html)
Başlık: Sultanul Ârifîn (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 12 Aralık 2013, 11:27:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kulun Rabbine en yakın olduğu an secdede olduğu andır. Öyleyse secdede çok dua ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 9 Safer 1435 - Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1429

Bangladeş'in İstiklâli (1971)

Sultanul Ârifîn (k.s.)

Silsile-i Sâdât’ın beşinci halkası Ebû Yezîd Tayfûru’l-Bastamî (k.s.) Hazretleri’nin ismi Tayfûr, künyesi Ebû Yezîd, lâkabı Sultanü’l-ârifîn, babasının ismi Îsâ’dır. 188 (M. 803) senesinde -İran’ın kuzeyinde Hazar Denizi yakınında- Bestâm şehrinde dünyaya geldi. Büyük kardeşinin ismi Âdem ve küçük kardeşinin ismi Ali olup üçü de âbid ve zâhid idiler.

Evliyânın büyüklerinden Ebû Hafs el-Haddâd, Yahyâ bin Muâz ve Şakîk-i Belhî Hazretleri ile görüşmüştür.

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin büyük bir zat olacağının alâmeti henüz annesinin karnında iken görülmüştü. Annesi şöyle demiştir: Ben oğlum Tayfûr’a hamile olduğumda şüpheli bir şey yesem, karnımda bir ağrı olur, o şüpheli şeyi kusup çıkarıncaya kadar devam ederdi.

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin, kırk sene boyunca, namaz kılmak için giydiği elbise ayrı, abdest almak için giydiği elbise ayrı, evinde giydiği elbise ayrı idi.

Buyurdular: “Otuz senedir, Allâhü Teâlâ’yı zikredeceğim zaman, tazim için ağzımı ve dilimi üç defa yıkadım.”

“Hakka vâsıl olanlar, ancak hürmete riayet ederek vâsıl olmuşlardır. Kovulanlar da hürmeti terk ettikleri için kovulmuşlardır.”

“Bana ‘Bunu niçin yapmadın’ denilmesi ‘Niçin bunu yaptın’ denilmesinden daha sevimlidir.”

“Kerâmet gösteren, hatta havada uçan birini görseniz Allâhü Teâlâ’nın emirleri, yasakları, hududunu muhafaza ve şeriati; dîni edâdaki halini görmedikçe ona asla itibar etmeyin.”

“(Yâ Rabbi!) Benim seni sevmemde taaccüb edilecek, şaşılacak bir şey yoktur. Asıl taaccüb edilecek şey, Melik-i Kadîr olan senin beni sevmendir.”

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, 261 (M.874) veya 264 (M.877) senesinde vefat etti. Kabr-i şerifleri Bestâm’dadır. Hatay’ın Kırıkhan kazasında bulunduğu da rivayet edilmekte olup ziyaret edilen yerlerdendir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/12.html)
Başlık: "...Şâhid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûlullah'dır..."
Gönderen: Mücteba - 13 Aralık 2013, 10:43:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâh üçün üçüncüsüdür.' diyenler elbette kâfir oldular. Hâlbuki bir tek ilâhtan başka ilâh yok. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette içlerinden kâfir kalanlarına şüphesiz ki pek şiddetli azâb dokunacaktır.”
(Mâide Sûresi, âyet 73)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 10 Safer 1435 - Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1429

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)

"...Şâhid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûlullah'dır..."

Allâhü Teâlâ; A'raf Sûresi, 158. âyetinde buyuruyor ki (Meâlen):

“(Ya Muhammed) De ki: Ey insanlar, haberiniz olsun! Ben size, sizin hepinize Allâh’ın Resûlüyüm. O Allah ki bütün göklerin ve yerin mülkü; saltanatı onundur. Ondan başka ilâh yoktur, hem diriltir, hem öldürür. Onun için, gelin Allâh’a ve Resûl’üne, Allâh’a ve Allâh’ın bütün kelimatına (kelâmına, âyetlerine kitaplarına), inanan o ümmî Peygamber (Muhammed)’e îman edin ve uyun ona ki hidâyete erebilesiniz.”

Bu âyet-i kerîme Elmalılı Hamdi Efendi tarafından şöyle tefsir edilmiştir:

Ya Muhammed de ki: Ey insanlar, ey beşeriyet! Muhakkak ben size, sizin hepinize Allâh’ın Resülüyüm. Yani diğer Peygamberler gibi sırf kendi kavmine mahsus bir peygamberlik ve din ile değil, umumî rîsâlet ile hepinize, bütün insanlara ve cinlere gönderilmiş bir peygamberim. Tebliğ edeceğim ilahî hükümler ancak hususî bir kavmin felâh ve saadetine değil, hepinizin ve dolayısıyla bütün yaratılmışların salâhına ve menfaatine şamildir, umumidir.

Ben o Allâh’ın Resûlüyüm ki bütün göklerin ve yerin mülkü ve saltanatı onundur. Hakîkatte ilâh ancak odur. Ondan başkasına ibadet batıldır. Çünkü, hem diriltir hem öldürür; hayat da onun elindedir, ölüm de. Diriye de hâkimdir, ölüye de. Bunun için başkasının hükmü yoktur. Bütün ümit ve korkunun mercii olup ibadete layık olan ancak odur.

Binaenaleyh, Allâh’a ve Allâh’ın o Nebiyy-i ümmî olan yani Tevrat ve İncil’de yazılı ve ashabına ve kendisine tabi olanlara kat'î rahmet ve felâh va'dedilmiş bulunan o Allâh’a ve Allâh’ın bütün kelimatına; kelâmına, kitaplarına, âyetlerine, mucizelerine îman eden yani davetini her türlü şüpheden uzak tam bir îman ile yapan Resûlüne (Muhammed Mustafa'ya) inanınız ve ona candan uyunuz ki hidâyete erebilesiniz.  (Hak Dini tefsiri, E. Hamdi Efendi)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/13.html)
Başlık: Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdadı Fethi
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2013, 01:18:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İki nimet var ki, insanların ekserisi onda aldanmıştır; sıhhat ve boş vakit.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 11 Safer 1435 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1429

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdadı Fethi

Bağdad şehri daha önce Kânûnî Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş iken daha sonra bir ihanet sebebiyle İran şahı Abbas’ın eline geçmişti. Bütün gayreti kafir memleketlerini İslâm’a açmak ve mezhepleri sırf bid’at ve sapıklık olan Rafızîlerin fesadını Müslümanlardan kaldırmak olduğunu söyleyen Sultan Dördüncü Murad Han, Bağdad'ın da bir an önce geri alınmasını istiyordu.

Sefer için her türlü hazırlıkları bizzat takip etti. Şeyhi, Sivaslı Abdülmecid Efendi'nin elinden Hz. Ömer'in kılıcını beline kuşanan pâdişâh, ordusunun başında İstanbul’dan yola çıktı. Hareketinden önce halka hiçbir sûretle zulüm edilmemesine ve âdilâne hareket olunmasına dâir her tarafa fermânlar gönderdi. Yanında Şeyhülislâm Yahya Efendi ve Kadızâde gibi âlimler de vardı.

Sultan Murad Han ve ordusu, İstanbul’dan hareketinin yüz doksan yedinci günü Bağdad önlerine vardı. Pâdişâha, İmam-ı Âzam Hazretlerini ziyaret etmesi hatırlatıldığında:

“Önce Bağdad’daki fesadı kaldıralım ki huzuruna varmaya yüzümüz olsun” cevabını verdi.

Pâdişâh ve seksen altı yaşındaki Şeyhülislâm Yahya Efendi de ön safta idi. Dehşetli bir harp oldu. Muhâsaranın otuz dokuzuncu günü umûmî taarruzla kale teslim oldu. Bağdad, tekrar Ehl-i sünnet hüviyetine büründü. Bağdad teslim alınınca Sultan Murad Han:

“İşte şimdi ser-mezhebimizin huzuruna yüz akımızla çıkabiliriz.” dedi ve ilk iş olarak İmam-ı Â’zam Hazretlerinin ve Seyyid Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin kabr-i şerîflerini ziyaret etti.

Safevîlerle aşağı yukarı bugünkü Türk-İran sınırının tesbit edildiği Kasr-ı Şirin Anlaşması imzâlandı.

Rafızîlerle yapılan bütün sulhlerde başlıca bir madde olan Ashâb-ı Kirâm'ı kötülemeyecekleri bu anlaşmada da şart koşulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/14.html)
Başlık: Mübarek Ağaç: Zeytin | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2013, 01:23:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Zeytinyağını yiyiniz ve onunla yağlanınız. Zira onda yetmiş derde devâ vardır. Bu dertlerden birisi de cüzzam hastalığıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 12 Safer 1435 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)

Mübarek Ağaç: Zeytin

Zeytin, sıcak ülkelerde yetişen, uzun ömürlü bir ağacın meyvesidir. Gıda değeri yüksektir. Taze iken rengi yeşil olup sonradan kahverengi veya siyaha dönen yağlı bir meyvedir.

Zeytin, Cenâb-ı Hakk’ın Kurân-ı Kerîm’de zikrettiği ve esrârına yemin ettiği mübârek bir meyvedir. Hadîs-i şerîflerde de zikredilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;

“Ve bir de ağaç yarattık ki, Tûr-i Sinâ’dan çıkar; hem yağ bitirir, hem yiyeceklerine bir katık.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 20) buyuruldu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.),

“Zeytinyağını ekmeğe katık ediniz ve onunla yağlanınız. Zirâ o, mübârek bir ağaçtandır.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, zâtülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığının tedâvisi için de zeytinyağını tavsiye etmiştir.

Zeytinyağı; hem gıda, hem ilaç ve hem de aydınlatmada kullanılmıştır. Tedâvi için ağızdan alınır veya merhem gibi hâricen kullanılır.

Zeytinyağının sürülüp ovulması vücuttaki sertliklere faydalıdır. Çiğ olarak alınması basur hastalığına faydalıdır, karın ağrılarını dindirir ve karnı yumuşatır, bağırsak kurtlarını düşürür. Katı ve sıvı yağlar arasında hazmı en kolaydır. Kalp ve damar hastalıklarına iyi gelir. Midenin ülsere karşı korunması, kemiklerin güçlenmesi, hücrelerin yenilenmesi gibi birçok faydası vardır.

Zeytindeki “tanen” maddesi mikrop öldürücü olduğundan, basit yaraların ve hafif yanıkların tedâvisinde kullanılır.

Zeytindeki E vitamini, insan vücudunu yaşlanmaya karşı korumaktadır.

Bütün bu faydalarından dolayı, “Zeytinyağı fakirlerin tedâvi oldukları bir ilaçtır.” denilmiştir. 

İsimlerimiz

Erkek: Mûsâ, Kız: Mûnise


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/15.html)
Başlık: Hayber Fatihi Hazret-i Ali (K.V.) | Mutfağımız: Ayva Tatlısı (5-6 kişilik)
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2013, 01:31:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en hayırlısı (Allah yolunda cihad için) atının yularını tutan kimsedir ki, (korkutucu) bir ses duyduğu zaman o tarafa uçarcasına gider.”
(Hadîs-i Şerîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 13 Safer 1435 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1429

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)

Hayber Fatihi Hazret-i Ali (K.V.)

Hayber harbi günü Resûlullah Efendimiz (s.a.v.):

“Muhakkak bu sancağı, yarın Allâh’ın kendisinin eliyle Hayber'i fethedeceği, Allâh’ı ve Resûlünü seven, Allâh ve Resûlünün de kendisini sevdiği bir kimseye vereceğim.” buyurdu. İnsanlar, sancağın kime verileceği düşüncesine dalarak geceledi. Sabah olunca, erkenden Resûlullâh'a gittiler. Hepsi, bayrağın kendisine verilmesini ümid etmekteydi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):

“Ebû Tâlib oğlu Ali nerededir?” buyurdu.

“Yâ Resûlallâh, onun gözü ağrıyor, denildi. Resûl-i Ekrem gelmesi için: “Ona haber gönderiniz” buyurdu. Hz. Ali (k.v.) derhal getirildi. Resûl-i Ekrem, onun gözüne mübarek tükrüğünden sürdü ve şifa bulması için duâ etti. Hz. Ali’nin gözü iyileşiverdi; öyle ki, hiç ağrı ve hastalık yokmuş gibi oldu. Resûlullâh (s.a.v.) bayrağı kendisine verdi. Hz. Ali (r.a.): “Yâ Resûlallâh, onlar da bizim gibi (mü'min) oluncaya kadar onlarla harb edeceğim.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onların yanlarına kadar ağır ağır sokul, sonra onları İslâm dinine davet eyle ve Allâh’ın hakkı olarak kendilerine vâcib olan şeyleri onlara haber ver. Allâh’a andolsun ki, Allâh’ın senin -vâsıtanla- bir kimseyi hidâyete erdirmesi, senin için kızıl deve sürüsüne sahip olmakdan hayırlıdır.” (Buhâri ve Müslim)

Hz. Ali (k.v.) sancağı alıp yürüdü, Hayber kalelerini birer birer fethetti.


Mutfağımız: Ayva Tatlısı (5-6 kişilik)

Malzemeler: 5 adet ayva, 2,5 çay bardağı şeker, 2,5 çay bardağı su, 3 tane karanfil, 50 gr. ceviz.

Hazırlanışı: Kabukları soyulduktan sonra ayvalar ikiye bölünür çekirdek yatakları temizlenir. Kabukları, çekirdekleri ve karanfiller ile birlikte yumuşayıncaya kadar bir kazanda haşlanır.

Ayvalar fırın tepsilerine çekirdek yatağı yukarı gelecek şekilde dizilir. Haşlama suyuna şeker konulur, karıştırılır ve ayvaların üzerine dökülür. Ayvalar kızarıncaya kadar fırında pişirildikten sonra üzerlerine isteğe göre tarçın, ceviz ve kaymak koyulur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/16.html)
Başlık: Hz. Süleyman Aleyhisselâm | Sağlığımız: Böbrek Yetmezliği
Gönderen: Mücteba - 17 Aralık 2013, 01:22:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Annesi Süleyman (a.s.)’a ‘Ey oğlum! Gece çok uyuma. Zira gece çok uyumak kıyâmet gününde kişiyi fakir bırakır.’ demiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Aralık Salı 2013

Hicrî: 14 Safer 1435 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1429

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)

Hz. Süleyman Aleyhisselâm

Hazret-i Süleyman, Dâvud aleyhisselâmın oğludur. Onun irtihâlinden sonra on üç yaşında onun yerine geçmiş, sonra kendisine peygamberlik de verilmiştir. Süleyman aleyhisselam da babası gibi hem peygamber ve hem sultan olmuştur.

Hazret-i Süleyman'a doğu ve batıdaki hükümdarlar itaat etmişler, kıymetli hediyeler göndermişlerdi. Yemen melikesi Belkıs kendisiyle görüşmeye gelmiştir. Süleyman aleyhisselam Kızıldeniz’de hazırlattığı donanmayı Muhît denizi sahillerine göndermişti. Tedmür, Ba'lebek şehirlerini ve yedi senede Mescidü'l-Aksâ'yı yaptırıp ikmâl etmiştir.

Süleyman aleyhisselâm bir mucize olmak üzere kuşların dillerini bilir, maksatlarını anlardı. İnsan ve cinlere, hattâ rüzgârlara bile hükmederdi. Kırk sene pek ihtişamlı bir hüküm sürdükten sonra elli üç veya altmış yaşında irtihâl etmiştir.


Sağlığımız: Böbrek Yetmezliği

Böbrek yetmezliği olan hasta sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, obezite ve metabolik sendrom hastalıkları kronik böbrek hastalığına zemin hazırlamaktadır.

Vücudumuz tuz ve şeker ihtiyacının bir kısmını yediğimiz -meyveler, hamur işleri, turşu, ekmek gibi- gıdalardan almaktadır.

Böbrek hastalıklarından korunmak için üç beyazdan yani tuz, un ve şekerden uzak durulmalı ve yılda en az bir defa idrar tahlili testi yaptırmalıdır.

Tansiyon düzenli olarak ölçülerek normal sınırlar arasında olmasına dikkat etmelidir.

Kilo fazla ise vermeye çalışılmalı.

Haftada en az 3 gün yarım saat yürüyüş yapmaya gayret edilmeli,

Ve her gün 8 bardak su içilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/17.html)
Başlık: Din ilimlerini ihyâ Eden Kitap
Gönderen: Mücteba - 18 Aralık 2013, 01:36:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“...Her kim de Allâh’ın şeâirine (muhterem kıldığı alâmetlere; mukaddesâta) ta'zîm (hürmet) ederse, şüphesiz o (ta'zîmler) kalplerin takvâsındandır.”
(Hacc Sûresi, âyet 32)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 15 Safer 1435 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1429

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)

Din ilimlerini ihyâ Eden Kitap

İmam Ebu’l-Hasen, Afrika beldelerinde makbul ve sevilen bir zat idi. İmam-ı Gazâlî’nin İhya isimli eserini “Bu sünnete muhalif ve bidattir.” diyerek bütün belde ve şehirlerde bulunan nüshaların, toplanıp yakılmasını emretti. Halk, Cuma günü yakmak üzere Perşembe günü bulabildikleri bütün nüshaları toplayıp bir yere yığdılar. Cuma gecesi, Ebu’l-Hasen bir rüya gördü. Rüyasında, camie girince mescidin bir köşesinde bir nur görüyor. Bir de bakıyor ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm) oturmuşlar, İmâm-ı Gazâlî (rh.) de ayakta ve elinde de İhya kitabı:

‘Yâ ResûlAllah! Şu kimse benim hasmımdır.’ dedi. Sonra dizleri üzerine çöküp Resûlullah’ın (s.a.v.) huzuruna varıp kitabını Resûlullah’a arzetti ve;

“Yâ ResûlAllah! Buna bakınız. İçinde sünnetinize muhalif, bid’at bir şey varsa ben bundan dolayı Allâh’a tevbe ediyorum. Şayet, içinde sizin bereketiniz ile beğendiğiniz şeyler var ise, o zaman bu hasmımdan hakkımı alın.” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) kitabın sonuna kadar sayfa sayfa baktıktan sonra, “Vallâhi bu çok güzel” buyurdu. Sonra Hz. Ebû Bekir’e verdiler. Hz. Ebû Bekir de aynı şekilde baktı sonra, “Evet, seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim bu çok güzel bir kitap” dedi. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer’e verdi. O da aynı şekilde baktı ve Hz. Ebû Bekir’in dediği gibi dedi.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ebu’l-Hasen’e iftira haddi vurulmasını emretti. Beş sopa vurulduktan sonra Hz. Ebu Bekir şefaatçi olup “Ya ResûlAllah!, Ebu’l-Hasen, sünnetine tazimden dolayı böyle yaptı.” dedi, İmam Gazâlî de affetti.

Ebu’l-Hasen, sabahleyin başından geçenleri arkadaşlarına anlattı. Bir ay kadar, vurulan sopanın acısını hissetti. Sopanın izleri, ölünceye kadar sırtında idi. Artık devamlı İhya kitabına bakar, ona tazim eder ve onu asıl kabul ederdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/18.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimiz'in Tavsiyeleri
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2013, 01:07:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamberimiz “Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir.” buyurdular.
Ashâb-ı Kirâm “Yâ Resûlallâh! Kişi namazından nasıl çalar?” dediler.
Peygamberimiz “Rükûunu ve secdesini tam yapmaz” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 16 Safer 1435 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1429

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)

Resûlullâh Efendimiz'in Tavsiyeleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Allâhü Teâlâ, Yahya aleyhimesselâma hem kendisi amel etmek, hem de İsrail oğullarına amel etmelerini emretmek üzere, beş kelime emredince İsrailoğullarını Beytü’l-makdis'de topladı, mescidi doldurdular. Yahya aleyhisselâm, yüksekce bir yere çıkıp Allâh'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi:

Allâhü Teâlâ, amel etmem ve size de amel etmenizi emretmem için beş kelime emretti.

Onların ilki ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet etmenizdir. Bunun misâli, öz malından altın veya gümüşle bir köle satın alıp kendi işinde çalıştıran bir adama benzer. Fakat köle, çalışmasının kazancını, efendisinden başkasına ödüyordur. Hanginiz, kölesinin böyle davranmasına sevinir, razı olur? Hiç şüphesiz, sizi Allâh yarattı ve rızkınızı da vermektedir. Öyle ise Allâh’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet ediniz.

İkincisi, Allah size namaz kılmanızı emretti. Namazda, yüzünüzü sağa sola çevirmeyiniz. Şüphe yok ki, yüzünü başka tarafa çevirmedikçe Allâhü Teâlâ kuluna teveccüh buyurur.

Üçüncüsü, Allah size orucu emretti. Bunun misâli: Yanında misk kesesi olduğu halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer. Hiç şüphesiz, oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha güzeldir.

Dördüncüsü, Allah size sadakayı emretti. Bunun misâli: Düşmanın esir edip ellerini boynuna bağladıkları ve boynunu vurmak üzere yaklaştırdıkları bir kimsenin  “Canımı, elinizden kurtarmak için size bir fidye versem olmaz mı?” deyip çok az fidye ödeyerek kendisini onlardan kurtarmasına benzer.  

Beşincisi, Allâh size kendisini çok zikretmenizi emretti. Bunun misâli: Düşmanın kendisini sür'atle tâkib ettiği bir kimsenin, sağlam bir kaleye gelip onun içine sığınması gibidir. İşte, insan kendisini şeytandan ancak Allâh’ı zikir ile koruyabilir..


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/19.html)
Başlık: Bir Ananın Kızına Ölmez Nasihatı
Gönderen: Mücteba - 20 Aralık 2013, 03:09:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 17 Safer 1435 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1429

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)

Bir Ananın Kızına Ölmez Nasihatı

Rabîa kabilesinden Ümâme binti’l-Hâris, kızı Ünâs'ı evlendirdiğinde ona şöyle nasihat etmiştir:

“Bak yavrum, bir kimseye nasihat ve tavsiye, eğer o kimsenin edeb ve terbiyesine, asıl haysiyetine dayanılarak terkedilmek gerekseydi benim de şimdi sana tavsiyelerde bulunmama ihtiyaç olmazdı.

Nasîhat ve tavsiye, bilene hatırlatmak, bilmeyene anlatmaktır ve herkes için faydalıdır.

• Kızım, eğer bir kız, ana-babasının servet ve zenginliğinden dolayı kocaya muhtaç olmasaydı herkesten çok sen muhtaç olmazdın. Ey kızım, sen ana-babanın evinden, büyüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun.
• Şimdi onun rızasını gözetip hizmetçisi gibi kendisine itaat et ki o da sana kul köle olsun; yani seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları unutma ve gereğince hareket et ki kocanla güzel geçinmeye muvaffak olasın:

Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse; onu gönülden kabul etmelisin.

Emrettiği şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalı, sözünü dinleyip kendisine itaat etmelisin.

Evini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.

Görüntüsü veya kokusu hoş olmayan şeylerden kaçınmalısın.

Uyuyacağı ve yemek yiyeceği vakitleri takip etmelisin. Yani bunları hangi vakit ve saatte yapmayı alışkanlık hâline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazır etmelisin.  Zira açlık insanı ateşlendirir, uykusuzluk da öfkelendirir.

Kocanın malını israf ve telef olmaktan korumalısın.

Kocanın itibârını gözetip akrabalarına değer vermelisin.

Hiçbir şeyde ona isyan ve muhalefet etmemelisin.

Sırrını kimseye ifşa etmemelisin.

Kızım, kocan kederli iken sevinçli olmaktan, ferah ve neşeli iken de kederli olmaktan sakın.”



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/20.html)
Başlık: İbadetler Allah İçin Yapılmalıdır | Sultan Üçüncü Mehmed Han
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2013, 03:09:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa müsafirine ikramda bulunsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 18 Safer 1435 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)

İbadetler Allah İçin Yapılmalıdır

Ebû Ümâme el-Bâhilî (r.a.) rivâyet ediyor:

Bir adam Resûlullah’a (s.a.v.) geldi ve ‘Para ve şöhret elde etmek için harbe katılan kimse hakkında ne buyurursunuz, onun elde edeceği nedir? diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“O hiçbir şey elde edemez” buyurdular.

Adam bu suali Resûlullah’a (s.a.v.) üç defa sordu. Her defasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O hiçbir şey elde edemez” buyurdular.

Sonra Peygamber Efendimiz (s.v.a.) buyurdular ki:
“Allâhü Teâlâ sadece kendi rızâsı için ve karşılığı sadece kendisinden beklenilerek yapılan ibadetleri kabul eder.”


Sultan Üçüncü Mehmed Han

Sultan Üçüncü Mehmed Osmanlı padişahlarının on üçüncüsü ve şehzâdeğinde valilik yapan padişahların sonuncusudur. Ordusunun başında bizzat Eğri seferine gitmiş ve Haçova zaferini kazanmıştır. Meşhûr Kanije müdâfaası onun zamanında olmuştur.

Üçüncü Mehmed, halîm, selîm, cömert ve vakûr idi. Bilhassa beş vakit namazda cemâate devam etmeye itina ederdi. Hazret-i Peygamberin mübârek ismi anıldıkça ayağa kalkacak kadar mütedeyyindi. Bütün Osmanlı şehzâdeleri gibi zamanının en büyük âlimler ve şâirlerinden çok kuvvetli bir tahsil ve terbiye görmüştü ve bilhassa edebî kültürü çok genişti. Şiirde Adlî mahlasını kullanırdı. Şu mısralar ona aittir:

Yokdurur zulme rızâmuz adle biz mâillerüz

Gözlerüz Hakkun rızâsın, emrine kâillerüz

Arifüz âyîne-i âlem-nümâdur gönlümüz

Rûzgârun cünbüşünden sanmayun gâfillerüz

Pûte-i aşk içre Adlî kâl idelden kalbimüz

Gıll u gışdan hâlîyüz, âlemde sâfî-dillerüz.

Hakkın rızasını gözler, emriyle hükmederiz. Gönlümüz alemin görüldüğü bir aynadır, rüzgarın esmesinden dahi gafil değiliz, kalbimiz kâlü belâdan beri gıllü gışdan sâfîdir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/21.html)
Başlık: Evden Çıkarken ve Sokakta Yürürken | Bu Dünyaya Gelen Gider
Gönderen: Mücteba - 22 Aralık 2013, 01:32:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 19 Safer 1435 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

Evden Çıkarken ve Sokakta Yürürken

Evden çıkarken: “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.” demelidir.

Evden çıkarken, zilletten, dalâlete düşmekten, zulüm ve haksızlık etmekten ve cehaletten Allâhü Teâlâ’ya sığınır.

Evden çıkarken ve eve dönerken Ayetü’l-kürsîyi okur.

Başı önüne eğik bir halde, yukarıdan aşağıya iner gibi süratle yürür. Çünkü bu yürüyüş, kibirden uzaktır. Salına salına ve böbürlenerek yürümez. Çünkü bunlar, kibir alâmetidir.

İki kadın arasında yürümez. Müslümanlara eziyet veren şeyleri, yoldan kaldırır. Çünkü eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmanın sevabı çoktur.

Yüksek binaların altından geçerken süratli yürür. Zîra böyle yerler tehlikeli olabilir.

Çarşı ve pazarlarda gözünü haram ve çirkin şeylerden sakınır, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırır, selâm verenin selâmını alır, yardım isteyen mazlumlara yardım eder, yolunu kaybedene yol gösterir, bir şey bulursa, “Bir şey kaybedeni duyarsanız bana gelsin.” diye seslenip sahibini bulmaya çalışır.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Bu Dünyaya Gelen Gider

Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse

Dahi yevm-i kıyâmette ider emvat-ı ba’s Allah.

Verirler defter-i âmâlini her âdemin anda

Kiminin sağ eline, kimine soldan maâzAllah.

Kitabıyla hesabı var Hüdâ’nın rûz-ı mahşerde

Sorarlar herkesin ef’âl u akvalin bi-emrillah.

Kebâirle sağâir ehline ol gün şefaatler

Ederler enbiyâ ve ehl-i ilm u evliyâullâh.

Girecek cennete mü’minler anda çok bulup nimet

Görürler şüphesiz anda niteliksiz cemâlullâh.

                                   (Erzurumlu İbrahim Hakkı)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/22.html)
Başlık: Enderûn Adabı
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2013, 02:11:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler de insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 20 Safer 1435 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1429

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)

Enderûn Adabı

Osmanlı Devletinde İdârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde tenbih edilen adaba uygun olmayan bazı hal ve hareketler:

• Büyüklerin huzurunda, topluluk içinde burnunu, kulağını veya dişlerini temizlemek,
• Soğan, sarımsak, pastırma gibi yiyeceklere çok fazla rağbet etmek,
• Büyüklerden ve ihtiyarlardan evvel yemeğe başlamak ve yemeği, etrafındakileri nefret ettirecek şekilde yemek; gözü başkalarının yemeğinde olmak; elini sofraya silkmek ve ekmek kırıntılarını döküp dağıtmak; yemek esnasında geğirmek ve yemekten sonra elini ve ağzını layıkıyla temizlememek,
• Arkadaşlarının yanında kaşınmak ve silkinmek, çamaşırlarını geç değiştirmek ve üstünü başını kirletmek; elbiselerini güzelce kullanmayıp kırışık, buruşuk, yırtık ve perişan bir halde giyinmek.
• Kadınlara mahsus renk ve şekilde elbiseler giymek,
• Uluorta tırnaklarını kesmek, (Perşembe veya Cuma günlerinde ve tenha bir mahalde keser),
• Bu âlemin faniliğini unutup gurur ve kibre kapılmak,
• İftira, yalan ve mübalağalı söz söylemek,
• Laubali ve edebe aykırı hareket etmek,
• Birbiriyle sohbet esnasında kötü ve fena sözler sarf etmek; edepsiz bir lisan ile arkadaş yahut hizmetçiyi veya her kim olursa olsun hiç icap etmediği halde azarlayarak onu hakir ve zelil görmek,
• Düşünmeden ağzına geleni söylemek ve sert muamelede bulunmak,
• Vefasızlık, dikkatsizlik, hak bilmezlik, kabalık, insaniyetsizlik, cimrilik, münafıklık ve hasetçilik etmek,

Bunlar adaba uygun değildir.

• Abdest, yemek ve ayak havlularını her gün,  olmazsa iki günde bir mutlaka değiştirmeli.
• Memuriyete nail olunursa, ihtiyaç sahiplerine elden gelen yardımı yapmakta kusur etmemelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/23.html)
Başlık: Enderûn Adabı
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2013, 02:14:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Evlerinizde Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyunuz. Zira içinde Kur’ân-ı Kerîm okunmayan evin hayrı az, şerri çok olur ve içindekilere de rızık darlığı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Aralık Salı 2013

Hicrî: 21 Safer 1435 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)

Enderûn Adabı

Osmanlı devletinde idârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde âdaba uygun olmadığı tenbih edilen bazı esaslar;

• Sakat ve hastalıklı olanlarla alay etmek,
• Halkı boş yere meşgul etmek,
• Herkesi kendine baktırmak için kahkaha ile gülmek,
• Tavırlarıyla, hal ve hareketiyle ve diliyle akranlarını küçük görmek,
• Arkadaşının ihtiyacı olan bir şeyi verebilmesi mümkün iken vermemek ve izinsiz olarak birisinin velev ki bir çöpünü almak,
• Arkadaşının elde edeceğini düşündüğü rızka, refaha ve sair nimetlere bizzat veya vasıta ile gizli veya aşikâr mâni olmak,
• İşlerinde ihmalkârâne davranmak,
• Arkadaşına ait elbise ve benzeri eşyalara hırsla göz dikmek ve haset etmek,
• Hocalarına, yaşlılara ve ilim erbabına saygısızlık etmek, haysiyet ve insaniyet dairesi dışında atıp-tutmak,
• Kibirlenmek, itibar elde etmek için sahip olmadığı sıfatları kendine mal edip halkı aldatmaya çalışmak,
• İnsanlık vakar ve ağırbaşlılığına hiç yakışmayacak şekilde yüzsuyu dökmeye tenezzül etmek,
• Maddi imkânı olmadığı halde zenginmiş ve refah içindeymiş gibi görünmek için borçlanıp insanları dolandırmak,
• Tam olarak bilmediği bir hususta münakaşaya girmek,
• Fikrini isbat için inadında ısrar ederek etrafındakileri bıktırıp usandırmak,
• İnatçı bir şahsı yumuşaklıkla ikna etmeye çalışmak yerine kaba saba davranarak işi çekişme ve kavgaya vardırmak,
• Şunun bunun yürüyüşünü taklit ederek insanları hakir görmek…

Bunlar adaba uygun değildir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/24.html)
Başlık: Hz. Îsâ Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2013, 01:01:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Doğru olunuz. Çünkü doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 22 Safer 1435 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1429

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)

Hz. Îsâ Aleyhisselam

Hz. Îsâ (a.s.), Hz. Meryem’in oğludur. Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’i anasız babasız yarattı. Hz. Îsâ’yı ise babasız yarattı. Yahudiler kötü zanna düşerek Hazret-i Meryem’i cezalandırmak istediler. Fakat Hazret-i Îsâ, daha beşikte iken Allâhü Teâlâ’nın kudretiyle söze başladı; “Ben Allâh’ın kuluyum, bana kitap verdi, bana peygamberlik verdi, beni her nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı” dedi. Bu mûcizeyi gören Yahudiler Hz. Meryem’den el çektiler.

Hz. Îsâ (a.s.) Beyt-i Makdis’e birkaç mil mesafede bulunan Beyt-i Lahm köyünde doğmuştur.

Hz. Meryem kocaya varmamış, melekler kadar nezih ve iffetli bir halde yaşarken sırf ilâhî kudret ile Hz. Îsâ’ya gebe kalmıştı. Kur’ân-ı Kerîm bunu açıkca beyân buyurmaktadır. Bütün müslümanlar buna şüphesiz inanmaktadır. Hz. Âdem'in (a.s.) babasız ve anasız olarak yaratılmış olduğunu bilenler, artık Hz. Îsâ'nın babasız yaratılışını asla inkâr edemezler.

Hz. Îsâ aleyhisselâm otuz yaşına girince Allâhü Teâlâ kendisine peygamberlik vermiş ve İncil-i Şerîf kitabını indirmiştir. Hz. Îsâ Yahudileri irşada çalışmış, kendilerine güzel öğütler vermiş, büyük büyük mucizeler göstermişti; fakat, kendisine pek az kimse iman etmiştir ki, onlara havârî denilir, on iki zât idiler.

Hz. Îsâ (a.s.) bir müddet vâlidesiyle beraber Ürdün’e tâbi Nâsıra’da ikâmet etmiştir. Bu yüzden kendisine tâbi olanlara Nasarâ, dinlerine de Nasrâniyet denilmiştir.

Yahudiler Hz. İsa’nın hayatına kasdettiler, ona benzettikleri bir şahsı tutup Kudüs-i Şerîf’te darağacına astılar. Îsâ aleyhisselâm ise Hak Teâlâ’nın emri ve kudretiyle göğe kaldırıldı, melekiyyet kisvesine büründü. Kendisine Rûhullah denir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/25.html)
Başlık: Haccın Adabından | Hz. Havvâ'nın Mehri
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2013, 23:50:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bana, diğer peygamberlere verilmeyen dört şey verildi: Bana yeryüzünün anahtarları verildi, Ahmed diye isimlendirildim, toprak bana temiz(ve temizleyici) kılındı, ümmetim de ümmetlerin en hayırlısı kılındı.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 23 Safer 1435 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1429

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)

Haccın Adabından

Hac yolculuğunda bulunacak zatların riayet edecekleri bir kısım adap vardır. Başlıcaları şunlardır:

• Tam helâl bir mal ile hac etmelidir. Çünkü helâl olmayan bir mal ile hac edilmesi haramdır.
• Yola çıkmadan evvel kul borçları var ise ödenmelidir.
• Günahlardan tevbe etmeli, kazaya kalmış ibadetler var ise kaza edilmelidir.
• Riyadan, öğünüp böbürlenmekten, zînet ve ihtişamdan sakınmalı mütevazî bir vaziyet almalıdır.
• Hac yolculuğu hakkında münasip zatlar ile müşaverede bulunmalıdır.
• Kimler ile arkadaş olacağına, hangi yoldan veya hangi vasıtalar ile yolculuk yapacağına dair istihare yapmalıdır.
• İcabında kendisini irşat edecek, kendisine yardım edecek, sabır ve sebat tavsiyesinde bulunacak salih bir arkadaş edinmelidir.
• Yolda arkadaşları ile vesair yolcular ile çekişmekten, dövüşmekten sakınmalıdır.
• Düşmanları var ise haklarında af ile müsâmaha ile muamele yapmaya çalışmalıdır.
• Aile efradı ile dostları ile veda etmeli onların duâlarını dilemeli, bunun için ziyaretlerine gitmelidir. Onlar da kendisini hacdan gelirken karşılamalıdır ki, bu da sünnettir.
• Hacca giderken ve hacdan dönüp gelince evinde iki rek'at namaz kılıp dua etmelidir.


Hz. Havvâ'nın Mehri

Hz. Âdem (a.s.) Havvâ vâlidemizle evlenmek istediği zaman Havvâ vâlidemiz mehir istedi.

Hz. Âdem; “Yâ Rabbi! (Mehir olarak) ne vereceğim?” diye ilticada bulundu.

Allâhü Teâlâ; “(Mehir olarak) Benim habîbim Muhammed Mustafa’ya yirmi defa salevat oku!” buyurdu.

Hz. Âdem de Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yirmi defa salevat okudu. (Salevâtullâhi aleyhim ecmaîn.) 


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/26.html)
Başlık: İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a) | Kıt'a:
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2013, 02:24:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bir mü’min kardeşini, sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber Efendimiz’le yaşamış gibi olur. Eğer bir mü’min, kardeşini incitirse, Allâhü Teâlâ onun o günkü ibâdetlerini kabûl etmez.”
(Câfer-i Sâdık (r.a.), Tezkiratu’l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 24 Safer 1435 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1429

Ayasofya'nın İnşası (537)

İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a)

Silsile-i Sâdât’ın dördüncü halkası olan Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, 8 Ramazan-ı Şerif 80 (M. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere’de dünyaya geldi.

Ehl-i Beyt’in büyüklerinden olan Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, sözlerindeki sadakatinden dolayı ‘sâdık’ lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebû İsmâîl’dir.

Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinin baba cihetinden nesebi Hz. Ali’ye ulaşır. Şöyle ki babası Muhammed Bâkır, onun babası Ali Zeynelâbidîn, onun babası Hz. Hüseyin ve onun babası da Emîru’l-müminîn Hz. Ali’dir. (RadıyAllahu anhüm.)

Annesi Ümmü Ferve cihetinden de nesebi Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) ulaşır. Şöyle ki annesinin babası ve Silsile-i Sâdât’ın üçüncü halkası Kâsım bin Muhammed, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) torunudur.

Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, tâbiînden olup sahâbeden Enes b. Mâlik ve Sehl b. Sa’d’ı (r.anhüm) görmüştür. Hadis âlimleri onun sika (güvenilir) olduğunda ittifak ettiler. Ca’fer-i Sâdık Hazretleri dedesi Kâsım b. Muhammed (r.a.), babası Muhammed Bâkır ve birçok kişiden hadis rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur. Ondan, rivâyet edenler arasında İmâm-ı A’zam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte müellifleri, onun naklettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî Hazretleri, Ca’fer-i Sâdık Hazretleri’nin rivâyetlerine, el-Edebü’l-müfred ve Sahîh’i haricinde diğer kitaplarında yer vermiştir.

İmâm-ı A’zam Hazretlerinin Ca’fer-i Sâdık (k.s.) Hazretlerine intisab edip “İki sene olmasaydı Nu’man helâk olurdu.” buyurdukları meşhurdur.


Kıt'a:

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni. (Hacı Bayram Velî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/27.html)
Başlık: İmam Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Buyurdurlar
Gönderen: Mücteba - 28 Aralık 2013, 00:47:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Yapılan iyilik ancak şu üç şeyle tamam olur:
İyilikte acele etmekle, yaptığı iyiliği küçük görmekle ve onu gizlemekle.
(Cafer-i Sâdık (r.a.) Hilyetü’l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 25 Safer 1435 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1429

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)

İmam Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Buyurdurlar

İmâm Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinin oğlu Mûsâ Kâzım’a nasîhatları:

“Oğlum! Kim kendisine verilen rızka razı olursa zengin olur.

Gözü başkasının malında olan kimse fakir olarak ölür.

Kendi kusurlarını küçük gören kimse başkasının kusurlarını büyük görür.

Başkasının kusurlarını küçük gören kimse, kendi kusurlarını büyük görmüş olur.

Oğlum! Başkasının kusurlarını ortaya çıkaranın, evindeki gizli şeyleri ortaya çıkar.

Düşmanlık kılıcını çeken onunla öldürülür.

Kim kardeşi için kuyu kazarsa, o kuyuya kendisi düşer.

Ahmaklarla beraber olan hakir olur, âlimlerle beraber olan vakarlı olur.

Kötü yerlere giden töhmet altında kalır.

Oğlum! Başkalarını hakir görmekten sakın. Yoksa onlar da seni hakir görürler.

Seni alakadar etmeyen işlere karışma, yoksa zelil olursun.

Oğlum! Lehine de aleyhine de olsa doğruyu söyle. Yoksa insanlar arasında itibarın zedelenir.

Oğlum! Allâhü Teâlâ’nın kitabını oku, selâmını yay, iyiliği emret, kötülükten nehyet, seninle irtibatı kesenle irtibatını kesme, sana küsenle önce sen konuş, isteyene ver. Koğuculuktan sakın. Zira laf taşımak, kalblere kin ve nefret tohumu saçar, başkalarının ayıplarını araştırmaya götürür. Başkalarının ayıplarını araştıran, onların hedefi olur.”

• Takvâdan daha faziletli azık, sükût etmekten daha güzel bir şey, cehâletten daha zararlı bir düşman, yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.(hılye)
• Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz; çok veriniz, az yeyiniz.




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/28.html)
Başlık: İnsanların En Üstünleri
Gönderen: Mücteba - 29 Aralık 2013, 23:44:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Dört kişi vardır ki, onların sevgisi münafığın kalbinde toplanmaz ve onları ancak mü’min sever. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’dir.” (R. Anhüm)
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Tarih-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 26 Safer 1435 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)

İnsanların En Üstünleri

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü Hz. Ebûbekr-i Sıddîk radıyallâhü anhdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Vallâhi güneş peygamberlerden sonra Ebûbekir’den daha üstün bir kimse üzerine doğup batmamıştır” buyurdular. Hz. Ebûbekir’den sonra insanların en üstünü sırası ile: Ömer bin Hattâb, Osmân bin Affân, Ali bin Ebî Tâlib, Talha bin Ubeydullah, Resûlullâh’ın amcazadesi Zübeyr bin Avvâm, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrâh radıyallâhü anhümdür. Bunlara Aşere-i Mübeşşere denir ki cennetle müjdelenen on zât demektir.

Aşere-i mübeşşereden sonra insanların üstünü Bedir’de bulunan Ashâb, sonra Uhud Ashâbı, sonra Hudeybiye’de Bîat-ı Rıdvân’da bulunan Ashâb, sonra diğer Ashâb-ı Kirâm’dır.

Biz Müslümanlar Ashâb-ı Kirâm’ın tamamını ancak hayırla anarız. Aralarında geçen harbler vesair hadiseler hakkında ileri geri konuşamayız. Zira onların hepsi müctehid idi ve bu (aralarında) olanlar ictihâdları sebebiyle idi. Müctehid doğruyu bulduğunda iki sevap, hata ettiğinde bir sevap alır.

Ashâbın hepsinin itikatlarının hak üzere olduğuna inanmak ve onlara hürmet etmek bize vaciptir.

Resûlullâh Efendimizden sonra Hz. Ebûbekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osmân, sonra Hz. Ali’nin hak halîfe olduklarını kabûl ederiz.

Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’i diğer Ashâbdan üstün biliriz. Resûlullâhın iki dâmâdı: Hz. Osmân ve Hz. Ali’yi severiz.

Peygamberler, Aşere-i mübeşşere yani hakkında cennet müjdesi verilmiş bulunanlar hariç hiç kimse hakkında kat’î olarak cennetlik olduğuna hükmetmeyiz.

Kâfir olarak ölenler ve cehennemlik olduğu bildirilmiş olanlardan başka kimseye cehennemlik diye de kat’î hüküm vermeyiz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/29.html)
Başlık: Sayılı Günleri İyi Değerlendirmek Lazımdır
Gönderen: Mücteba - 29 Aralık 2013, 23:48:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Beş şeyden önce beş şeyi ganîmet, (fırsat) bil; ölümünden önce hayatını, hastalığından önce sıhhatini, meşguliyetinden önce boş vaktini, ihtiyarlığından önce gençliğini, fakirliğinden önce zenginliğini (ganimet bil)”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 27 Safer 1435 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)

Sayılı Günleri İyi Değerlendirmek Lazımdır

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyor:

“Akıllı kimsenin yapması gereken, hayatının sayılı günlerini Allâhü Teâlâ’nın razı olacağı işlere sarf etmektir. Allâhü Teâlâ kulunun yaptıklarından razı olmazsa bu hayat nasıl bir hayattır?

Allâhü Teâlâ küllî ve cüz’î bütün hallere muttalidir; (her şeyi) görür ve bilir, hâzır ve nâzırdır. Onun için Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmek lazımdır. Şâyet bir kimse, işlediği ayıp ve çirkin şeylere başkalarının muttali olduğunu zannetse, asla ve kat’a çirkin ve ayıp şeyleri yapmaz, başkalarının da bunu görmesini katiyen istemez.

Ne hazindir ki hâzır ve nâzır olduğunu, bütün her şeye muttali olduğunu bildikleri halde insanların birçoğu, Allâhü Teâlâ’dan korkmazlar, üzülmezler ve aldırış etmezler. Bu nasıl bir müslümanlıktır ki onların yanında Allâhü Teâlâ’nın bir kişi kadar bile itibarı yoktur. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerden Allâhü Teâlâ’ya sığınırız.

“Lâ ilâhe illallâh diyerek imanlarınızı yenileyiniz” hadîs-i şerîfi hükmünce her an bu mübârek sözlerle imanı yenilemek lazımdır. Bütün günahlardan Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmek ve ona rücû etmek gerekir. Zira başka vakitte tevbeye fırsat olacağını bilemez. “Sonra yaparım diyenler helâk oldu.” sözü, hadîs-i şerîftir.

Fırsatı ganimet bilmek ve Allâhü Teâlâ’nın râzı olacağı şekilde değerlendirmek lazımdır.

Tevbeye muvaffak olabilmek Allâhü Teâlâ’nın inayetindendir.

Allâhü Teâlâ’dan dâima bu manayı istemek ve şerîatte kadem-i râsih olan âlem-i hakîkat dervişlerinin himmetini taleb etmek, Allâhü Teâlâ’nın inâyeti zâhir olana kadar onların kapılarından meded istemek lazımdır...”   (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/78)


İsimlerimiz:
Erkek: Tayfur, Kız: Tuba



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/30.html)
Başlık: Merhamet ve Şefkat | Nükte: Dil hatadan kurtulur mu? | Saferü'l Hayr
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2013, 01:38:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Salı 2013

Hicrî: 28 Safer 1435 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

Merhamet ve Şefkat

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Cenâb-ı Allâh’ın kulları hakkında merhameti çok iken, kullarından ancak merhamet ve şefkat sahiplerine merhamet eder. Siz de yeryüzündeki zayıflara merhamet ediniz ki semavat ahâlîsi de sizlere merhamet eylesin.” buyurmuşlardır.

Hz. Ömer (r.a.) Şâm taraflarına vâli tâyin etmek için bir adamı dâvet etti. Adam yanında iken küçük bir çocuk oraya geldi. Hz. Ömer (r.a.) o çocuğu tutup, yüzünden öptüklerinde, o adam Hz. Ömer’e: “Ey mü'minlerin emîri! Siz o çocuğu öptünüz değil mi?” dediğinde Hz. Ömer: “Evet, öptüm” buyurdu. O adam:

“Ey mü'minlerin emîri! Benim üç evlâdım vardır; bu zamana kadar hiç birini öpmüş değilim.” dediğinde, Hz. Ömer (r.a.): “Ey adam! Mademki sen evlâdına merhamet ve şefkat etmezmişsin; diğer insanlara da merhamet ve şefkatin olmaz.” buyurarak, o adamı vâli tâyin etmekten vazgeçip: ‘Hükmü altında bulunan zayıflara merhameti olmayan kimse vâlî olmağa lâyık değildir.” buyurdular.

Hz. Ömer (Radıyallâhü anh), Mekke yolundan geçerken, koyunlarını çorak yerde otlatan bir çoban gördü. Ona seslenerek: “Bir otlu yer bulup, koyunlarını orada yay!” Çünkü, “Her bir çoban sürüsünden mes’uldür..” buyurdular.


Nükte: Dil hatadan kurtulur mu?

Bir genç, arap ediblerinden İbn-i Haleveyh'e gelip, “Dilimi yanlışlardan korumak için sizden biraz ders almak istiyorum.” demiş.

İbn Haleveyh: “Biraz mı dedin? A çocuğum! Ben elli senedir çalıştığım halde, hâlâ yanlıştan kurtulamadım. Sen ise biraz ders almakla edib olmak istiyorsun!” demiş.

Saferü'l Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arazî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır. Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/12/31.html)
Başlık: Besmelenin Fazileti - Rebîulevvel Ayı - Rebîulevvel ictimâ'ı, Ru'yet
Gönderen: Mücteba - 01 Ocak 2014, 15:54:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her (meşrû' ve mübâh olan) iş bereketsizdir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 29 Safer 1435 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1429

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)

Besmelenin Fazileti

Müslüman, bir işe başlarken besmele çeker ki; "Ben bu işi kendim için değil, Allah nâmına, onun emriyle ve ancak onun için yapıyorum." demiş olur.

Peygamber Efendimiz (sav), 'Bismillâhirrahmânirrahîm' düstûrunu her hayırlı işin anahtarı olarak ihsan etmiş ve bu edeb ve terbiyeyi, bütün ümmetin mühim işleri ve ihtiyaçlarının evvelinde uyacakları bir sünnet-i seniyye kılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•     "Cebrâil (as.) bana vahiy getirdiğinde ilk indirdiği şey 'Bismillâhirrahmânirrahîm'dir."

•    "Bir vartaya (içinden çıkılması zor bir vaziyete) düştüğünde 'Bismillâhirrahmânirrahîm, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil- aliyyil-azîm' de. Çünkü Allâhü Teâlâ, bundan dolayı o kimseyi -dilerse-her türlü belâdan korur." (Ed-Dürrü 'l-Mensur)

Rebîulevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) dünyâyı şereşendirdikleri aydır. Bu ayın 12'sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Rebîulevvel ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Rebîulevvel ayı ictimâ'ı bu gün (1 Ocak Çarşamba) Türkiye saati ile 13.14'dedir. Ru'yet ise yine bu gün (1 Ocak Çarşamba) Türkiye saati ile 21.57'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus'un orta ve kuzey kısmı ile Kuzey Amerika kıtasının kuzeybatı kısmı hariç tamamı ile Orta Amerika ülkeleri.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir. Hilâl'in görüldüğü günü takip eden 2 Ocak Perşembe günü de Rebîulevvel ayının 1'i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/1.html)
Başlık: Dinin Temeli:Kelime-i Şehâdet-Rabbim Allah (c.c.), Nebim Muhammed Mustafa(s.a.v)
Gönderen: Mücteba - 02 Ocak 2014, 01:13:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim amelinde ve itikadında ihlaslı olduğu halde Lâ ilâhe illAllah Muhammedun Resûlullah; yani; Allâh'tan başka ilah yoktur, Muhammed Resûlullah'tır; Allâhü Teâlâ'nın peygamberi'dir' derse cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 1 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1429

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)

Dinin Temeli: Kelime-i Şehâdet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Kıyâmet günü ümmetimden bir kişi bütün mahşer halkının duyacağı yüksek bir sesle çağrılır ve doksan dokuz sicil (yani büyük defter) açılır. Her bir defter gözün görebildiği yer kadar geniş ve uzundur. Allâhü Teâlâ ona

"Bu defterlerde bulunan (günahlardan) bir şeyi inkâr eder misin?" diye sorar. Kul,  der.

"Kirâmen Kâtibîn meleklerim sana zulmettiler mi?" diye sorar. Kul, 'Hayır, yâ Rabbi,' der.

Allâhü Teâlâ yine, "Bu günahlara karşılık olacak bir sevabın var mı?" diye sorar. Kul, korkar ve "Hayır" der. Allâhü Teâlâ: "Muhakkak senin, bizim nezdimizde büyük bir sevabın vardır ve bu gün sana asla zulüm edilmeyecektir," buyurur. "Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" (kelime-i şehadeti) yazan bir kâğıt çıkarılır. Kul:

'Yâ Rabbi, bu doksan dokuz defterin yanında bu kâğıdın ne kıymeti olur?' deyince

'Hayır. Bugün sana zulüm olunmayacaktır.' buyurulur. Sonra doksan dokuz defter terâzinin bir kefesine, üzerinde kelime-i şehâdet yazan kâğıt diğer kefeye konur. Günahların yazılı olduğu defterler hafif, kelime-i şehâdetin yazılı olduğu kâğıt ağır gelir." (Sünen-i îbn-i Mâce)


Rabbim Allah (c.c.), Nebim Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Hudâ Rabb'im, nebîm hakkâ Muhammed'dir Resûlullâh;1
Hem İslâm Dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullâh.2
Akâid içre Ehl-i Sünnet oldu mezhebim hakkâ,3
Amelde Bû Hanîfe mezhebidir mezhebim vallâh.4


1) Rabb'im Allâhü Teâlâ, Peygamberim Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.),
2) Dinim îslâm Dini, Kitabım Kur 'ân-ı Kerîm 'dir,
3) Îtikadda mezhebim Ehl-i Sünnet vel Cemaat:,
4) Amelde mezhebim Hanefî mezhebidir.

(Erzurumlu îbrahim Hakkı Hazretlerinin ehl-i sünnet itikadını manzum olarak yazdığı "Huda Rabbim" kasidesinden...)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/2.html)
Başlık: Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at
Gönderen: Mücteba - 04 Ocak 2014, 03:14:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetim dalâlet üzerine toplanmaz. İslam cemaati Allâhü Teâlâ'nın muhafazasındadır. Kim İslam cemaatinden ayrılırsa cehenneme ayrılmış olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 2 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1429

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)

Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at

Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselam yirmi üç sene İslam dinini tebliğ edip yaydılar. Hicretin on birinci senesinde, âhireti teşrif buyurdular. Sonra, Ebû Bekr-i Sıddîk radıyAllahü anh halîfe oldu ve Hulefâ-i Râşidîn devri başladı.

Hulefâ-i Râşidîn devri, otuz senedir. Bu otuz sene Peygamberimiz aleyhisselâm zamanı gibi güzel geçti. Bu dört halifeden sonra, Müslümanlar arasında, bid'atler ve yanlış yollar meydana çıkarak, nice kimseler doğru yoldan ayrıldı. Yalnız, Ashâb-ı Kirâmın izinde gidenler kurtuldu ki, bunlara "Ehl-i sünnet vel-cemâ'at" denir. Doğru yol, yalnız budur. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yol Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kiram'ın gittiği doğru yoldur. Ehl-i sünnetin amelde dört mezhebi vardır:

Birincisi, Hanefi mezhebi olup, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh mezhebidir.

İkincisi, Mâliki mezhebi olup, İmâm Mâlik bin Enes rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Üçüncüsü, Şâfi'î mezhebi olup, İmâm Muhammed bin İdrîs Şâfi'î rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Dördüncüsü Hanbelî mezhebi olup, Ahmed bin Hanbel rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Bu dört mezheb, i'tikâdca, birbirinden ayrı değildir. Hepsi Ehl-i sünnet mezhebinde olup, inançları, dinlerinin temeli birdir.

Ehli sünnetin amelde en büyük imamı; İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh fıkıh bilgilerini topladığı gibi Resûlullah'ın sallAllahü aleyhi ve sellem ve Ashâb-ı Kiram'ın (radıyAllahu anhüm) bildirdiği i'tikâd, îmân bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Hz. İmâm-ı A'zam'ın talebesi İmâm Muhammed'in talebelerinden Ebû Bekr Cürcânî ve onun talebelerinden Ebû Nasr İyâd ve onun talebesi Ebû Mansûr Mâtürîdî Hz.'leri İmâm-ı A'zam'dan gelen kelâm bilgilerini kitaplara yazdı.

İmam Mâturîdî ile Ebu'l-Hasen Eş'arî Hazretleri, Ehl-i Sünnetin i'tikâdda mezheb imamlarıdır. Resûlullah sallAllahü aleyhi ve sellemin medih buyurduğu İslâm âlimleri ve binlerce evliyanın hepsi bildiriyor ki, Cehennemden kurtulacağı müjdelenen tek fırka, Ehl­i sünnet vel-cemâ'attir. (A. Cevdet Paşa, Malumat-ı Nafia)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/3.html)
Başlık: Kabirde Kimlere Suâl Sorulmaz
Gönderen: Mücteba - 04 Ocak 2014, 03:17:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kul, kabirde suâl olunduğu zaman Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet eder."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ocak Cumartesi 2014

Hicrî: 3 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)

Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at

İnsan ölüp kabre konunca Münker ve Nekir adlı iki heybetli melek gelir: Rabb'inden, peygamberinden, dîninden ve kıbleden sorarlar. Mü'minler cevap vermeye muvaffak olurlar. Onlar için kabirde bahçeler yaratılır, türlü zevkler ve nimetler ile nimetlenirler. Allâh'a ve onun peygamberi Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) inanmayanlar cevap veremezler, onlara azab edilir. Kabirde suâl olunmayan bazı kimseler şunlardır:

•  Peygamberler.
•  Şehitler.


Şehitler de iki kısımdır:

1- Dünya ve âhirette şehit hükmü verilenler ki bunlara "şehîd-i hükmî" denilir. Malını, ırzını, nefsini ve diğer Müslümanları müdafaa ederken öldürülen her Müslüman şehittir. Hadîs-i Şerîfde bunlara kabir suali olunmayacağı bildirilmiş, "-O şehîde suâl olunmaz-, zira başı üstünde parlayan kılıçlar imtihan olarak ona yeter" buyurulmuştur. Bu şehitler yıkanmadan yalnız namazları kılınıp elbiseleriyle defnolunurlar.

2- Âhiret hükmü itibariyle şehit sayılan Müslümanlardır ki bunlara da "şehîd-i hakîkî" denilir.

Suda boğulan, ateşte yanan, bina altında kalan, veba, ishal, sıtma hastalıklarından biri sebebiyle, akrep sokmasiyle ölen, nifas halinde veya gurbette veya ilim yolunda veya Cuma gecesinde vefât eden Müslüman da bu hükümdedir.

Yine veba gibi salgın hastalık zamanında başka bir şeyden ölen de - eğer ecrini Allâh'dan umarak sabrederse- böyledir. Bunlar dini vazifelerine riayetkar kimselerden iseler ahiret bakımından hakiki birer şehittirler. Fakat dünya hükmü itibarıyla şehit sayılmadıklarından yıkanıp namazları kılındıktan sonra defnolunurlar.

•  Murâbıtlar: İslâm hududunda nöbet bekleyen gaziler. Hadîs-i Şerîfde: "Murâbıttan başka bütün ölülerin amelleri mühürlenir, zira murâbıtın; düşman hududunda nöbet bekleyenin ameli kıyâmet gününe kadar devam eder, kabirde sual meleklerinden de emîn olurlar" buyuruldu.

• Sıddîklar, çocuklar, her gece Tebâreke sûresini okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs Sûresi'ni okuyanlara da kabirde sual sorulmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/4.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâmdan Abdullah Bin Selâm (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 05 Ocak 2014, 11:34:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemeği yediriniz, sıla-i rahim yapınız, insanlar uykuda iken geceleri namaz kılınız ki cennete selâmetle girebilesiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ocak Pazar 2014

Hicrî: 4 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1429

Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması (1799) • Medine-i Münevvere'yi Sel Bastı (1918) • Adana'nın Kurtuluşu (1922)

Ashâb-ı Kirâmdan Abdullah Bin Selâm (r.a.)

Abdullah bin Selâm (r.a.), Yûsuf aleyhisselâm neslindendir. Müslüman olmadan önce ismi Husayn idi, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Abdullâh olarak değiştirdiler. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Medîne'ye hicret ettiklerinde Müslüman oldu, hicri 43 yılında vefat ettiler.

Abdullah bin Selâm, müslüman olduğu zaman dedi ki: "Yâ Resûlallâh! Yahudiler bilir ki ben onların âlimlerindenim. Babam da onların âlimlerinden idi. Halbuki şimdi ben şehâdet ediyorum ki sen Allâh'ın hak resûlüsün ve onlar seni Tevrat'ta yazılı görürler. Şimdi filâna filâna ve daha Yahûdîlerden adlarını saydıklarıma adam gönder ve beni evinde gizle de onlara benden ve babamdan sor. Çünkü onlar sana benim kendilerinin en âlimi olduğumu, babamın da en âlimlerinden bulunduğunu şübhesiz söyleyeceklerdir. Ben de o vakit çıkarım, senin Resûlullah olduğuna ve onların seni Tevrat'ta yazılı olarak gördüklerine ve hakikaten senin hidayet ve hak din ile gönderildiğine şehadet ederim."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) de onu evinde gizledi, Yahudileri çağırttı, yanına girdiler ve Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: "Sizin içinizde Husayn bin Selâm kimdir?" "Kendisi bizim en âlimimizdir. Babası da." dediler. "O halde o Müslüman olduysa ne dersiniz?"

"Olmaz" dediler, üç kerre tekrar ettiler. Bunun üzerine Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Abdullah'ı çağırdı, o da çıktı ve "Ben şehâdet

ediyorum ki muhakkak sen Allâh'ın hak resûlüsün. Onlar da seni Tevrat'ta yazılı görürler" dedi. Yahudiler; "Biz senden bunu beklemezdik" dediler, iman etmeden çıktılar. Abdullah bin Selâm (r.a.), kardeşinin oğullarından Seleme ile Mühâcir'i İslâm'a davet etti. Seleme (r.a.) îmâna geldi, Mühâcir ise iman etmedi.

Abdullah bin Selâm'ın (r.a.) rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîfte Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: "Ey insanlar selâmı yayınız, yemeği yediriniz, sıla-i rahim yapınız, insanlar uykuda iken geceleri namaz kılınız ki cennete selâmetle girebilesiniz."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/5.html)
Başlık: Edille-i Şer'iyye; Dinin Delilleri | Revani Tatlısı (5-6 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2014, 23:44:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...Bir de peygamber size her ne (emir) verirse tutun, nehyettiğinden de sakının..."
(Haşr Sûresi, âyet 7)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ocak Pazartesi 2014

Hicrî: 5 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Vefatı (1693) • Ceyhan'ın Kurtuluşu (1922)

Edille-i Şer'iyye; Dinin Delilleri

Edille-i şer'iyye, dînî hükümlerin çıkarıldığı ve dayandığı kaynaklardır ki, bunlar dörttür.
Kitab: Kur'ân-ı Kerîm'dir ki, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) Allâhü Teâlâ tarafından Cibrîl-i Emîn vâsıtası ile vahyedilmiştir.
Sünnet: Peygamberimiz'in mübârek sözleri, işledikleri ve başkaları tarafından yapılan işlerde o işi tasvîb mâhiyetindeki sükûtlarıdır. Resûlü Ekrem'in mübârek sözlerine "Sünnet-i kavliye", fiillerine "Sünnet-i fiiliye" denir. Yapıldığını gördüğü bir şeye sükût edip red ve inkâr buyurmaması da bir "sünnet-i takrîriye"dir ki, o şeyin câiz olduğuna delâlet eder.

İcmâ-ı ümmet: Bir asırda, Ümmet-i Muhammed'in müctehidlerinin dinde, amelî bir mesele hakkında ittifak etmeleridir.
Kıyâs-ı fukahâ: Bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmetle sâbit olan hükmünü; aynı illete dayandırarak o hâdisenin tam benzerinde de ictihad yolu ile isbât etmektir.

MUTFAĞIMIZ:......................................... Revani Tatlısı (5-6 kişilik)

Malzemeler: 1,5 çay bardağı un, 5 adet yumurta, 2 çay bardağı irmik, 1,5 çay bardağı şeker, 1 adet rendelenmiş limon kabuğu, 2 adet karanfil, vanilya, ceviz içi veya hindistan cevizi. Şerbeti için, 2,5 su bardağı şeker, 2,5 su bardağı su, yarım limon hazırlanır. Su kaynayınca şeker ilave edilir, yarım limon suyu ilave edilir, 10 dakika kaynatılır ve ılıması beklenilir.
Hazırlanması: Şeker ile yumurtanın beyazı hiç su olmayan bir kapta kabartılıncaya kadar çırpılır ve yumurta sarısı ilave edilir. Un, irmik, vanilya ve limon kabuğu rendesi karıştırılır. Kabartılmış olan yumurtanın içerisine kabarıklığı bozmadan karıştırılarak azar azar ilave edilir ve yağlanmış olan tepsiye dökülerek 180 derece ısıtılmış fırında 40 dakika pişirilir.

Fırından çıkarılan sıcak revaniye ılık şerbet ilave edilir ve soğumaya bırakılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/6.html)
Başlık: Peygamberlere Olan İhtiyaç
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2014, 23:51:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak ki seni Hak ile hem bir beşîr (müjdeleyici) hem bir nezîr (korkutucu) gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki içlerinde bir nezîr geçmiş olmasın."
(Fâtır Sûresi, âyet 24)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ocak Salı 2014

Hicrî: 6 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1429

Osmaniye'nin Kurtuluşu (1922)

Peygamberlere Olan İhtiyaç

Allâhü Tealâ, varlığını, birliğini bilmeleri ve kendisine ibadet etmeleri için insanları yaratmış, onları diğer yaratılmışlar arasında akıl ile fikir ile mümtaz kılmıştır. Bir insan aklını ve fikrini kullanarak bir yaratan olması gerektiğini bilebilir. Fakat insan kendi başına Allâhü Teâlâ'yı şânına lâyık bir surette bilemez, onun rızasına uygun olan ibadetleri ve kendi yaratılışındaki hikmetin neden ibaret bulunduğunu öğrenemez. İnsanların birbirine karşı olan haklarını, vazifelerini lâyıkı ile tayin edemez; nihayet yaradılışına aykırı yürür de haberi olmaz, vahşette, cehalette kalır da farkına varamaz, ebedî saadetten mahrum olur. Nitekim peygamberden haberi olmayan veya peygamberlerin bildirdikleri hakikatleri bozup değiştiren nice milletler, sapıtmış,

insanlığa yakışmayacak bir hâle gelmiş, aralarında her türlü vahşilik çıkmış, insanlara, ağaçlara, taşlara tapınıp durmuşlardır. İnsanları bu gibi çirkin, korkunç hallerden kurtarmak, insanlara dinî ve dünyevî vazifelerini öğretmek, kendilerine uyanları dünyada ve âhirette selâmete, saadete erdirmek için birer ilâhî rehber olan peygamberlere ihtiyaç vardır. Binaenaleyh Allâhü Teâlâ, kendi fazlı ve keremiyle insanlara peygamberler göndermiştir. Artık kimsenin "Ne yapayım, Allâh'ı bilemedim. Allâh'a dair bilgi edinemedim" demeye mazereti kalmamıştır.

Allâhü Teâlâ şöyle buyurmaktadır (meâlen): "(Biz bütün insanlara böyle) müjdeci ve korkutucu resûller gönderdik ki bu resullerden sonra Allâh'a karşı insanların mazerete vesile olacak bir hucceti; tutamağı olmasın." (Nisâ Sûresi, âyet 165)

Peygamberlerin en büyüğü ve en sonu bizim peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v.) dir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) kıyâmete kadar bütün yeryüzündeki milletlerin peygamberidir.

O mübarek Peygamberin getirdiği kitab, onun bütün talimatı hiçbir değişikliğe uğramaksızın kıyâmete kadar Allah tarafından korunmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/7.html)
Başlık: İnsanlar; Dünya Gemisinin Âhiret Yolcuları
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2014, 00:40:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"... Namazı tam erkâniyle edâ edin. Çünkü namaz, mü'minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır."
(Nisâ Sûresi, âyet 103)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 7 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1429

Erzin'in Kurtuluşu (1922) • Hirfanlı Barajı'nın Açılışı (1960)

İnsanlar; Dünya Gemisinin Âhiret Yolcuları

Nisâ Sûresi'nin 103. Âyet-i kerîmesinde -meâlen- "Namazı kılıp bitirdiğiniz zaman gerek ayakta ve gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allâh'ı zikredin." buyurulmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Rabb'ini zikreden ile zikretmeyenin misali diri ile ölü gibidir." (Sahih-i Buhârî)

•   "Gâfiller arasında Allâhü Teâlâ'yı zikreden, kuru otlar arasındaki yeşil ağaç gibidir."

•   "Bir topluluk toplanıp Allâhü Teâlâ'yı zikrettiklerinde muhakkak melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar, Allâhü Teâlâ onları katındaki (meleklere ve peygamber)lere medheder." (Müsned-i Ahmed)

"Bir araya gelip de Allâhü Teâlâ'yı zikretmeyen, Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) salavât getirmeyen her kavim kıyâmet gününde pişman olur".

İmam-ı Gazâli Hazretleri buyuruyor ki:

İyi bilinmelidir ki kalb huzuruyla yapılan zikir faydalıdır. Kalb gâfil olursa faydalı olmaz. Zira zikirden maksat Allâhü Teâlâ ile ünsdür; ona yaklaşmaktır. Bu ise zikre devam ile olur. Sû'-i hâtimeden; kötü ölümden, imansız gitmekten kurtuluş da ancak bununla mümkündür.

Cenâb-ı Hak yerleşsinler ve ahiret için gerekli hazırlıklarını yapsınlar ve kendilerini çeşitli musibet ve belalardan korusunlar diye yeryüzünü kullarının emrine vermiştir. Ömür, yolcuları ile giden gemi gibi geçmektedir. İnsanlar bu âlemde sefer halindedirler. İlk durakları beşik, son durakları mezardır. Asıl vatanları da ya cennet yahut cehennemdir.

Ömür, seferin mesafesidir. Seneler onun konakları, aylar ve günler kilometreleri, nefesler ise adımlarıdır. Seferde kıymetli mallar; ibâdetleri, sermayeleri vakitleri, yol kesicileri de nefsin hevâsı, arzuları, şehvetleri ve dünya emelleridir.

Seferin kazancı cennette büyük bir mülk ve kalıcı nimetler ile Allâhü Teâlâ'ya kavuşmaktır.

Zararı -neûzü billâh- cehennemin en aşağı derekelerinde boyunduruk ve prangalarla pek feci bir azab ile Allâh'dan uzaklıktır.

Ömrünün bir nefesini bile olsa gafletle geçiren yarın nihâyetsiz pişmanlıklar çeker.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/8.html)
Başlık: Hakiki Zenginlik
Gönderen: Mücteba - 09 Ocak 2014, 02:10:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"(Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik ancak nefis zenginliği (kanâat etmek)dir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 8 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1429

Düşman Çanakkale'den Çekildi (1916) • Dörtyol'un Kurtuluşu (1922)

Hakiki Zenginlik

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: "Kulum! Sana farz kıldıklarımı edâ et ki, insanların en âbidi (çok ibâdet edeni) olasın. Sana yasakladıklarımdan uzak dur ki, insanların en verâlısı (harama düşmek korkusu ile şüpheli şeylerden uzaklaşan) olasın. Sana verdiğim rızka kanâat et ki, insanların en zengini olasın." (Şuabu 'l-İman, Beyhakî)

•   "(Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik ancak nefis zenginliği (kanâat etmek)dir." (Müttefekun aleyh)

Asıl zenginlik, nefis ve kalp zenginliğidir. Çünkü insanın nefsi, dünya malına düşkün olmadığı takdirde huzur içinde yaşar, kendisini üzüntülerden kurtarır. Böyle bir vaziyet ise maddî, fanî zenginliğin bin kat üzerindedir.

Yazık ki, birçok kimseler kendilerini zengin göstermek için dünyanın ziynetine, gösterişine pek düşkün bulunuyorlar, ayaklarını yorganlarına göre uzatmıyorlar, en zengin kimselere özenerek birtakım üzüntülere, zararlara katlanıyorlar, parlar parlamaz sönmeye mahkûm olan modalara tâbî olarak ellerindeki beş on kuruşu da bey­hude yere zâyi ediyorlar. Böylece nice israşara meydan veriliyor. Bu hal, kadınlarda daha ziyade görülmektedir. Hele fakirlerin, orta halli ailelerin en zengin ailelere bakarak süse, gösterişe düşkün olmaları, akla ve maslahata uygun olmaz.

İnsan başkalarını körü körüne taklide tenezzül etmemelidir. Kendisini başkalarına imtisal numûnesi; örnek olacak değerli bir halde bulundurmalıdır. Yoksa herkes şöyle böyle yapıyor diye onu bunu taklid etmek ne büyük bir tenezzüldür. İnsanın şerefi, kıymeti modalara uymakla değildir. Belki dünyalık serveti ve zîneti olmasa bile akıllı ve faziletli bir halde yaşamakladır.

İnsanlar için hakikî varlık, takdîre lâyık zenginlik kanaatkâr ve güzel ahlâk sahibi olmaktır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/9.html)
Başlık: Ebû Bekir Es-Sıddik (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 10 Ocak 2014, 03:11:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey Ebû Bekir! Muhakkak sen ümmetimden cennete ilk girecek kimsesin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 9 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1429

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Beş Yıllık Savaşın Ardından "Yaş Anlaşması" imzalandı. (1792) • İngilizlerin Bağdad'ı İşgali (1919)

Ebû Bekir Es-Sıddik (r.a.)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ilk halifesi Silsile-i Sâdât'ın birinci halkası olan Hz. Ebû Bekir (r.a.), Ashâb-ı Kirâm'ın en faziletlisidir. Peygamber Efendimizden (s.a.v.) iki sene sonra doğmuştur. Babası Ebû Kuhâfe (r.a.), annesi Selmâ bint-i Sahr'dır (r. anhâ). Müslüman olduktan sonra Peygamber Efendimiz ona Abdullah ismini vermiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanları İslâm'a davet ettiği zaman Hz. Ebû Bekir, hiç düşünmeden ve tereddüt etmeden Müslüman olmuştur. Müslüman olduğunda otuz sekiz yaşında idi. Hiçbir delil aramadan Müslüman olduğu ve Mi'râc mucizesini herkes inkâr ederken o tereddüt etmeden tasdik ettiği için Sıddîk-ı Ekber lakabını aldı.

Hz. Ali (k.v.), Hz. Ebû Bekir'e 'Sıddîk' denilmesiyle alâkalı şöyle buyururdu: "Allâhü Teâlâ peygamberi Muhammed (s.a.v.) ile Cebrâil'in lisânıyla Hz. Ebû Bekir'i 'Sıddîk' diye isimlendirmiştir."

Hz. Ebû Bekir'in bir lakabı da 'Atîk'dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün şöyle buyurdular: "Ey Ebû Bekir! Sen Allâhü Teâlâ'nın cehennemden âzât ettiği (atîk) bir kulsun" buyurdular. Bundan sonra Atîk lakabı verildi.

Hz. Ebû Bekir erkeklerden Resûlullâh'a (s.a.v.) ilk îman edendir. Müslüman olduktan sonra insanları îmâna davet etmiş ve başta Aşere- i Mübeşşere'den Hz. Talha, Hz. Osmân, Hz. Zübeyr b. Avvâm (r.anhüm) olmak üzere birçok kişi onun davetiyle Müslüman olmuştur.

Malıyla ve canıyla Peygamberimizin yardımında olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Ebû Bekir'in malının bana verdiği faydayı, hiç kimsenin malı asla vermemiştir." buyurunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) ağladı ve "Canım, malım sana fedâ olsun, Yâ Resûlallâh" dedi.

Fakir Müslümanlara çok yardım etmiştir. Müslüman oldukları için işkence gören yedi köleyi satın alıp âzâd etmiştir. Bilâl-i Habeşî ve Amir b. Füheyre (r.anhümâ) bunlardan ikisidir.

İmân ettiği zaman kırk bin dirhemi vardı. Hicret ettikleri zaman yalnız beş bin dirhemi kalmıştı. (R.anh)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/10.html)
Başlık: Velâdet (Mevlid) Kandili | Peygamber Efendimizin Mübarek isimleri
Gönderen: Mücteba - 10 Ocak 2014, 23:38:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ve (Habîbim Ahmed) seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ Sûresi, âyet 107)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ocak Cumartesi 2014

Hicrî: 10 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1429

Haliç'in Donması (1755)

Velâdet (Mevlid) Kandili

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili'dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12'nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12'nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir. Yarın akşam, Peygamberimiz (s.a.v.)'in dünyâyı teşrîflerinin kamerî 1488, milâdî sene ile 1443. yılını idrâk edeceğiz.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır. Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:

"Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz'in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle." Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Peygamber Efendimizin Mübarek isimleri

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) mübarek isimleri çoktur. En meşhur ismi Muhammed'dir. Dedesi Abdülmuttalib ona bu ismi koyduğunda,

"Senin atalarında olmayan bu ismi niçin verdin" dediler.

"Gökte ve yerdekilerin onu çok öğeceklerini ümid ediyorum" demiştir. Zira Muhammed çok hamd ve senâ olunmuş; öğülmüş demektir.

Diğer bir ism-i şerîfi Mustafâ'dır. Allâhü Teâlâ Hz. Âdem evladından Hz. İsmail'i, onun evladından Kinâne'yi, ondan Kureyş'i, ondan Hâşimoğullarını, ondan da Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) seçtiğinden adı Mustafâ'dır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/11.html)
Başlık: Peygamber Efendimizin Bazı Mübarek İsimleri
Gönderen: Mücteba - 12 Ocak 2014, 00:42:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Benim birçok ismim vardır: Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Mâhî'yim ki Allah benimle küfrü mahvedecektir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ocak Pazar 2014

Hicrî: 11 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1429

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Peygamber Efendimizin Bazı Mübarek İsimleri

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ismi Kur'ân'da Muhammed, İncil'de Ahmed, Tevrât'da Ahyed'dir. Bütün semâvî kitaplarda Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) isim ve sıfatları var idi.

Bütün peygamberler Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) iman etmiş ve Allâhü Teâlâ onlardan şöyle ahid almıştı: Ümmetlerinden Resûlullâh Efendimizin vaktinde bulunmak her kime nasîb olsa hepsi ona uyacak; ona yardım ve itaat edeceklerdir.

Bazı meşhur isimleri şunlardır:

Dâî: Allâh'ın rızâsına davet eden demektir.

Sâhibü'l-Hâtem: Mübârek iki omuzları arasında güvercin yumurtası büyüklüğünde Peygamberlik mührü var idi.

Fâtih ve Hâtem: hayır kapılarını ve rahmet hazinelerini açan, peygamberliği tamamlayıp tekmil eden demektir.

Miftâhu'l-Cennet: Cennetin anahtarı. Cennet Resûlullâh'dan (s.a.v.) önce kimseye açılmayacaktır.

Resûlü'r-rahmet: Rahmet peygamberi, onun hürmetine kâfir ve müşriklerin azâbı ahirete bırakıldı. Zira o, âlemlere rahmet olarak gönderildi.

Câmi': Bütün peygamberlerdeki kemalatı kendisinde toplayan demektir. Ümmetinden olan hakîkî âlim ve sıddîklar da bu vasfa sahiptirler. Zira onlar Resûlullâh'ın (s.a.v.) halifeleridirler. Bütün kemalatı Peygamberimizin nurundan almışlardır.

Nebiyyü't-tevbe: Onun hürmetine mü'minlerin ruhları boğazlarına dayanıncaya değin tevbeleri makbuldür.

Tayyib: Mübarek cesetleri, zâhiri ve bâtını, içi ve dışı pâk idi. Mübârek vücudlarından misk ü anberden daha güzel kokular yayılırdı. Bir çocuğun başını okşasa o çocuk diğer çocukların arasında güzel kokusuyla bilinir, buna Resûlullâh (s.a.v.) dokunmuş denirdi. Bir kimseyle musâfaha etse o gün o kimsenin elinde güzel kokusu kalır idi. Bir yerden geçseler onun geçtiği, güzel kokusundan bilinir idi. (Aleyhissalâtü vesselam)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/12.html)
Başlık: Yalnız Ölecek, Yalnız Dirilecek ve Yalnız Hesaba Çekileceksin | Birlikten Güç...
Gönderen: Mücteba - 14 Ocak 2014, 01:24:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Hiç ölmeyeceğini zanneden kimse gibi (dünya için) çalış. Yarın öleceğinden korkan kimse gibi de (dünyâdan) sakın."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ocak Pazartesi 2014

Hicrî: 12 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Evvel 1429

İstanbul'da Dârulfünûn Açıldı (1863) • Medine-i Münevvere Müdâfii Fahreddin Paşa'nın Teslim Olması (1919)

Yalnız Ölecek, Yalnız Dirilecek ve Yalnız Hesaba Çekileceksin

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurdular:

Ey insanoğlu! Muhakkak ki sen tek başına ölecek, tek başına diriltilecek ve tek başına hesaba çekileceksin.

Ey insanoğlu!

Bütün insanlar Allâhü Teâlâ'ya itâat etseler, yalnız sen isyan etsen onların itaatinin sana hiçbir faydası olmaz.

Bütün insanlar Allâhü Teâlâ'ya isyan etseler yalnız sen itaat etsen onların isyanı sana zarar vermez.

Birlikten Güç Doğar

Arap edebiyatçısı el-Meydânî Mecmau'l-Emsâl isimli kitabında 5.000 kadar Arap atasözünü ve bunların söyleniş sebeplerini anlatır. Bunlardan birisi şudur. "Ben aslında aslanın ak öküzü yediği gün yenildim."*

Bir ormanda ak, kara ve kızıl üç öküz varmış. Aslanla beraber yaşıyorlarmış. Ancak aslana karşı ittifak edip beraber hareket ettikleri için aslanın onlara gücü yetmiyormuş. Aslan bir gün kara ve kızıl öküzlere, "Ak öküz yüzünden sizin burada olduğunuz avcılar tarafından hemen fark edilir. Çünkü onun rengi ak. Benim rengim de sizin renkleriniz gibidir. Bana izin verirseniz onu yiyeyim, orman bize kalsın." demiş. Bu iki öküz "Tamam, yiyebilirsin." demişler. Aslan da ak öküzü yakalayıp yemiş.

Aradan günler geçmiş, aslan kızıl öküze, "Bizim renklerimiz aynı, müsaade et de şu kara öküzü yiyeyim, orman bize kalsın." demiş. Kızıl öküz de "Tamam, yiyebilirsin." demiş. Aslan da kara öküzü yakalayıp yemiş.

Sonra da yalnız kalan kızıl öküze gelip, "Şimdi de seni yiyeceğim." demiş. Kızıl öküz aslanın hilesini o zaman anlamış 'Üç defa bağırarak bir şey söylememe izin ver.' demiş. Aslan da izin vermiş. Kızıl öküz,

"Ben aslında, aslanın ak öküzü yediği gün yenildim, yem oldum, kurban gittim." diye bağırmış...

* Aslı şudur: İnnemâ ükiltü yevme ükile's-sevru'l-ebyaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/13.html)
Başlık: Ömer Bin Abdülaziz ve Halife Seçilmesi
Gönderen: Mücteba - 14 Ocak 2014, 01:27:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman kişinin, -günâh ile emrolunmadığı müddetçe- hoşuna giden veya gitmeyen bütün hususlarda, (âmirlerini) dinleyip itâat etmesi vaciptir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh) 


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ocak Salı 2014

Hicrî: 13 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Sânî 1430

Dünyada İlk Telefon İngiliz Sarayı'na Çekildi (1878)

Ömer Bin Abdülaziz ve Halife Seçilmesi

Emevi Halifesi ve tâbiînden Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife seçildiği zaman, mescide girdi ve minbere çıkıp Allâhü Teâlâ'ya hamd ve senâdan, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) salevâttan sonra;

"Ey insanlar, hiçbir fikrim, talebim ve istişârem olmadan bu vazife ile vazifelendirildim. Bana biat etme hususunda sizleri serbest bırakıyorum. Dilerseniz benden başkasını kendinize halife seçebilirsiniz." dedi. Müslümanlar, yüksek sesle hep birden,

"Biz sizi seçtik, ey müminlerin emîri! Hayır ve berekete vesile olsun diye emirimiz olarak sizi kabul ettik." dediler ve sustular. Ömer bin Abdülaziz (r.a.),

"Size, takvâyı; Allâh'tan korkmayı, Allâhü Teâlâ'nın emirlerine uymayı, yasaklarından kaçınmayı emrederim. Takva, her şeyin üzerindedir, ondan daha üstün bir şey yoktur.

Ahiretinizle alakalı işlerde acele ediniz. Çünkü âhiret işlerinde acele eden kimsenin dünya ve âhiret işlerine Allâhü Teâlâ kâfidir. Gizli hallerinizi ıslah eder(düzeltir)seniz Allâhü Teâlâ da açıktaki hallerinizi ıslah eder.

Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden önce hazırlığınızı güzel yapınız. Zira ölüm dünya zevklerini yok eder.

VAllahi ben, hiç kimseye hak etmediğini vermem, hiç kimsenin hakkına da mâni olmam." dedi ve sonra sesini yükselterek

"Ey insanlar! Allâhü Teâlâ'ya itaat eden kimseye itaat etmek vacibtir. Allâhü Teâlâ'ya isyan eden kimseye itaat edilmez. Ben Allâhü Teâlâ'ya itaat ettiğim müddetce bana itaat ediniz.

Allâhü Teâlâ'ya isyan ettiğim zaman bana itaat etmeyiniz." dedi ve minberden indi. (el-Asâmî, Semtü'n-Nücûm)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Basrî, Kız: Bedia


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/14.html)
Başlık: "Ahiret Saâdetinin Bizim Olmasına Râzı Değil Misin?" | Tıb ilminde İkinci Lokman
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2014, 01:52:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Hâlbuki âhiret daha hayırlıdır ve daha devamlıdır."
(A 'lâ Sûresi, âyet 17-18)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 14 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Sânî 1430

Akşemseddin Hazretleri'nin Vefatı (1459) • İsrail Askerlerinin Mescid-i Aksâ'yı Basması (1988)

"Ahiret Saâdetinin Bizim Olmasına Râzı Değil Misin?"

Hazret-i Ömer (r.a.) anlatıyor:

Resûlullâh'ın (s.a.v.) yanına girdiğimde altında kuru bir hasırdan başka bir şey yoktu. Başının altında içi lif dolu bir meşin yastık vardı. Ayaklarının ucuna da selem ağacı yaprakları dökülmüştü. Başucunda ufak bir su kırbası asılı idi. Mübârek vücudunda hasırın izlerini görünce ağlamaya başladım.

Resûlullâh (s.a.v.); "Neden ağlıyorsun?" diye sordular. Ben de, "Yâ ResûlAllah! Kisra ve Kayser, dünyanın ni'meti ve zineti içinde yüzüyorlar. Siz ise Allâh'ın Resûlüsünüz. (Bu ni'metlere onlar değil siz layıksınız) dedim. Buyurdular ki, "Yâ Ömer! Dünya ni'metinin onların, âhiret saâdetinin bizim olmasına razı değil misin?" (Sahîh-i Buhari, Tecrid Terc: 11/211)


Tıb ilminde ikinci Lokman Akşemseddin (k.s.)

Fâtih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin hazretleri tıb ilminde de mâhir olup hastalıklara hangi bitkilerin ilaç olduğunu bilirdi. Bu husustaki ilmi pek meşhûr idi.

Hastalıkların gözle görülmeyecek kadar ufak canlı tohumlar (mikroplar) ile yayıldığından ilk olarak bahseden odur. Akşemseddîn hazretleri, kanseri de araştırmıştır.

Tıptaki şöhreti o dereceye vardı ki birkaç defâ Edirne sarayına çağrıldı.

Hakkında Evliyâ Çelebi şu malumatı verir:

"Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.) neslindendir. Hacı Bayram-ı Velî'nin meclislerinde bulunmuş, İstanbul'un fetih gününü haber vermişlerdir. Fetihten sonra Anadolu'da Torbalı Göynük'te (Bolu) vefat etmişlerdir. 66 sene ömür sürmüştür. Yüzlerce cilt eser yazmıştır. Tıp ilminde ikinci Lokman'dır."

İSİMLERİMİZ: Erkek: Lokman, Kız: Leylâ



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/15.html)
Başlık: Kıyamete Kadar Hak Üzerine Bulunan Topluluk
Gönderen: Mücteba - 16 Ocak 2014, 02:18:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimden Hak üzere mücadele eden bir topluluk (kıyamete kadar) yok olmaz, daima mevcud olur. Hatta onların âhiri (sonuncusu) Mesih Deccali öldürür." buyuruldu.
(Hadîs-i Şerîf, S. Ebû Davud)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 15 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • İran'da Şahlığın Yıkılması (1979)

Kıyamete Kadar Hak Üzerine Bulunan Topluluk

Allâhü Teâlâ, Sâffât sûresinin 171, 172 ve 173. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor (meâlen): "Celalim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında Levh-i Mahfuzda şu kelamımız sebkat etmiş (yazılmış)tır: Onlar elbette muzaffer olacak, önünde olmazsa sonunda yardım onlara olacaktır. Ve elbette bizim askerlerimiz (o peygamberlere yardıma gelecek ve muhakkak onun orduları) onlar gâlip geleceklerdir."

İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri bu âyetleri şöyle tefsir etmiştir: Allâhü Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki: Andolsun ezelde, Levh-i Mahfuzda şöyle yazdık ki, Resûl kullarımız mağlup olmaz. Bizim ordularımız; peygamberler ve mü'min askerleri -bazı yerlerde mağlup oldukları görülse de- dünyada ve âhirette elbette onlar düşmanlarına galipdir. Çünkü âkıbet onlarındır. Mağlubiyet nadir olup yok hükmündedir. Mağlubiyet, kumandanın emrine muhalefet etmekten, dünyaya tamah etmekten, kibirlenmek ve benzeri gibi arızî sebeplerdendir. Cenâb-ı Hakk'ın bizzat hükmettiği nusrete, yardıma halel getirmez.

Yardım şerefli bir rütbedir, ancak mü'mine layıktır. Kâfirin bazan galip olması bir istidrac olup sonu rüsvaylıktır.

Hâsılı, hakiki ihlasa kavuşan mü'minler yardım olunmuşlardır ve gâlipler onlardır. Gâlib ve Azîz Mevlâ'ya istinad eden; dayanan muhakkak yardım olunmuştur ve gâliptir, düşmanları mağluptur. Sonra Allâh'ın askeri, Allâhü Teâlâ'nın Azîz ve Müntekım isimlerinin sırrına ve Enbiyâ sûresinin "Hayır, hakkı batılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de bakarsın o anda mahvolmuştur..." mealindeki 18. âyetinin sırrına mazhar olmuştur.

Allâh'ın askeri Allâhü Teâlâ'nın dinini yaymak için ve Hakk'a yardım etmek ve hakkı beyan etmek üzere tayin ettiği kimselerdir. Kim onları zelil etmek isterse çenesi üzere düşer.

Osmanlı sultanlarının bu tâifenin hatîmesi; sonuncusu olduğunda şüphe yoktur.

İsâ ve Mehdî aleyhimesselam hâtimetü'l-hâtime; sonun sonuncusudur. Kıyâmet koparken İsrâfil aleyhisselamın yeryüzünde kalan kâfir ve fâcirleri yakalayacak sayha-i vâhidesi; sûra üfürmesi hatimet-ü hâtimeti'l-hâtime; sonun sonuncusunun sonudur. (Ruhu 'l-Beyan Tefsirinden)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/16.html)
Başlık: Allah İçin Yapılmış Olmayan Her Amel Bâtıldır | Hadis-i Şerîfler Kur'ân-ı Kerim
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2014, 00:56:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ şu hakîkate şehâdet eyledi: Allah'tan başka ilah yok. Bütün Meleklerle ilim sahibi olan kâmil âlimler de adâlet ve hakkaniyetle şâhid: Başka ilah yok, Ancak o. Azîz o, Hakîm o."
(Âl-i İmrân sûresi, âyet 18)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 16 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Sânî 1430

İstanbul Galata Tüneli'nin Açılışı (1875) • Ankara'da Ekmek Vesikaya Bağlandı (1942) • Irak (Körfez) Savaşı'nın Başlaması (1991)

Allah İçin Yapılmış Olmayan Her Amel Bâtıldır

Hud Sûresinin 15 ve 16. âyet-i kerîmeleri Allâhü Teâlâ'ya iman etmediği halde dünyada servet ve ihtişam içinde rahat yaşayanlar hakkındadır. Elmalılı Hamdi merhum bu âyeti kerîmenin tefsirinde diyor ki:

Her kim dünya hayat ve ziynetini isterse -yani dünyaya çalışır gayesi hep dünya olursa dünyada amellerinin karşılığını kendilerine veririz. Hakları yenmez, amellerinin bedelinden hiç bir şey eksik verilmez, hepsi amelinin değerini bu dünyada muhakkak alır. Onun için muradı sırf dünya olanların çalışmalarının karşılığı bu dünyada bütün değe­riyle, hatta fazlasıyla verilir, bitirilir.

Bundan anlaşılan da şudur ki dünyada insanlar amelde müsabaka ve imtihan için yaratılmış olduklarından her amelin iyi veya kötü bir meyvesi vardır. Her çalışan amelinin karşılığını muhakkak alır. Bu karşılık kendi isteği kadar olmasa bile her halde amelinin değerinden de aşağı olmaz. Ve her hangi bir amelin asıl karşılığı Allah katında ona takdir edilmiş olan neticesidir. Onun için en büyük muradları; gayeleri fâni dünya hayat ve ziynetinden ibaret bulunanların amellerinin ecri de dünya hayatından ileri geçmez, âhirete ulaşmaz. Çalışmalarının bütün mükâfatını dünyada almış, tüketmiş bulunurlar. Ahirette kendilerine ateşten başka hiçbir şey yoktur. Ecel gelince hepsini siler, süpürür götürür.

Daha açıkçası Allâh'dan başkası fâni olduğundan sırf Allah için yapılmış olmayan her amel bâtıldır. (Hâk Dîni, Elmalılı Hamdi Efendi)


Hadis-i Şerîfler Kur'ân-ı Kerîm'in Tefsiridir

Aralarında hadis müzakere ederlerken birisi 'Bırakın bu hadisi, bize Kur'ân'dan bahsedin.' dedi. Ashâb-ı Kirâm'dan İmrân bin Husayn (r.a.) (r.a.) ona şu cevabı verdi:

"Ahmak adam! Allâhü Teâlâ'nın kitabında namazı bütün teferruatıyla bulabiliyor musun? Orucu bütün teferruatıyla bulabiliyor musun? Muhakkak ki Kur'ân-ı Kerîm bu hükümleri getirdi, sünnet de onları açıkladı." (Miftahü 'l-Cenneh, Süyûti)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/17.html)
Başlık: Ölüme Hazırlık: Allah'ın Haklarının Ödenmesi
Gönderen: Mücteba - 18 Ocak 2014, 02:16:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlan."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ocak Cumartesi 2014

Hicrî: 17 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Sânî 1430



Ölüme Hazırlık: Allah'ın Haklarının Ödenmesi

Sıhhat ve hayat hiç kimsede devamlı olmayıp hayatın sonu muhakkak ölümdür. Böyle olunca insan gaflet etmemeli üzerindeki Allâh'ın haklarını ve kul haklarını hayatında iken gücü yettiğince ödemeli ve ödeyemez ise vasiyet etmelidir; yazdırıp şahit ile tesbit ettirmelidir. Zira üzerinde haklar olan kimsenin ölümünden sonra bıraktığı malı yeterli olsa da vârislerinin ve başkalarının bu hakları lâyıkı ile yerine getirmeleri güç olur.

Allâh'ın hakları farzlar ve vaciblerdir. Bunları vaktinde ve şartlarıyla yerine getirmelidir. Kazaya bıraktığı namaz ve oruçları kazâ etmeli, zekât, hac, keffâret ve adakları var ise onları da edâ etmelidir.

Eğer hasta olup ölüm ihtimali varsa vefatından sonraya bırakmayarak hemen zekâtını malının üçte birinden ayırıp vermelidir.

Eğer yemin edip yeminini bozdu ise bozduğu yeminlerden her yemin için on fakire keffaret verir.

Oruç keffareti gerektiren birden fazla şey işledi ise bir keffaret kâfi gelir. Malının üçte biri yeterse oruç keffâreti için bir kul (köle) azad eder, yoksa altmış fakirin her birine bir fitre miktarı sadaka verir. Üzerine hac farz olduktan sonra hacca gitmemişse yahut gitmiş lâkin - Allâh saklasın- sonra lisanından küfür kelimesi çıkmış, sonra da tevbe ederek imanını yenilemiş ise haccının iadesi gerekeceğinden malının üçte birinden hacca yetecek kadarını ayırır. Vekili olarak haccedecek güvenilir kimseye emanet eder. Fazla kalırsa vekile kalmasını vasiyet eder.

Üçte bir malı memleketinden hacca gitmeye yetmezse, yeteceği yerden vekâleten hac ettirilir.

Fitre ve kurban borcu varsa ortalama kurban kıymetini ve fitrelerini de fukaraya verir.

Üzerindeki Allâh'ın haklarını hayatında kendi bizzat böylece yerine getirirse mesuliyetten kurtulmuş ve kendine iyilik etmiş olur. Ölümünden sonra yapılması için vasiyet ederse vasiyeti yerine getirilir. (Şerh-i Dürri Yekta)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/18.html)
Başlık: Ölüme Hazırlık: Kul Haklarının Ödenmesi
Gönderen: Mücteba - 19 Ocak 2014, 00:38:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kişi öldüğü zaman melekler '(âhiret için) hangi sâlih amelleri hazırladı?' derler. İnsanlar da '(mal, mülk olarak) ne bıraktı?' derler." (Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ocak Pazar 2014

Hicrî: 18 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Sânî 1430

Çırağan Sarayı'nın Yanması (1910) • SSCB Askerlerinin Bakü'yü (Azerbaycan) İşgali (1990)

Ölüme Hazırlık: Kul Haklarının Ödenmesi

Sıhhat ve hayat hiç kimsede devamlı olmayıp herkesin sonu muhakkak ölümdür. Böyle olunca insan gaflet etmemeli; üzerindeki kul haklarını hayatında iken gücü yettiğince ödemeli ve ödeyemez ise vasiyet etmelidir.

Aldığı borcu yahut satın alıp parasını vermediği şeylerin bedellerini ödemelidir. Elinde emânet yahut gasbettiği mal var ise aynını, elde mevcut değil ise bedelini sahiplerine iade etmelidir. Hak sahibi hayatta değil ise vârislerine teslim edip helâl ettirilmelidir. Onlara da teslim edilmesi mümkün olmazsa kıyamette sevabı sahibine ulaşmak niyetiyle fakirlere sadaka olarak vermesi lazımdır. Ama alacaklı kâfir olup hakkı dünyada helâl ettirilmez ise kıyâmette pek müşkil olur.

Bir kimseyi haksız yere dövmek, yaralamak, çalıştırmak, hakkını vermemek veya sövmek, alay etmek gibi haklar bulunsa hak sahibine hakkını hayatında helâl ettiremez ise Allâhü Teâlâ'ya iltica etmeli ve onun adına fakirlere sadaka vermelidir. Umulur ki kıyamet gününde Allâhü Teâlâ onları razı eder.

Ölümden sonra gasilden itibaren defne kadar dine uygun ve sünnet üzere hareket edilmesini vasiyet etmelidir.

Üzerindeki Allâh'ın hakkı ve kul haklarından yerine getiremediklerinin vasiyetlerini de yaptıktan sonra bu vasiyetine dikkat etmelerini dost, akraba ve hususiyle vasîsine sıkıca tenbih etmelidir.

Bundan sonra daima tevbe ve istiğfar etmeli "Elhamdülillâhi ale't- tevfîk" ve "Estağfirullâhe min küll-i taksîr" demeyi dilinden düşürmemeli; Allâhü Teâlâ'nın af ve mağfiretini ümid ederek rahmetine sığınmalıdır.

Beyit:

Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi
Akıbet ölmekdürür ânın işi. (Süleyman Çelebi)

(İnsan ne kadar çok yaşasa sonunda ölecektir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/19.html)
Başlık: Kabrinde Azab Olunan İki Kişi | Tarihî İtiraflar
Gönderen: Mücteba - 20 Ocak 2014, 01:23:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Resûlallâh (s.a.v.) "Allâhü Teâlâ, bir kuluna hayır murad ettiği zaman ölmeden önce onu temizler" buyurdular. "Yâ Resûlallâh! Kulun temizlenmesi nasıl olur," denildi. "Allâhü Teâlâ ona sâlih bir amel ilhâm eder de o kul o ameli işlerken ruhunu alır." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ocak Pazartesi 2014

Hicrî: 19 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Birinci Mustafa Han'ın Vefatı (1639) • Darulaceze'nin Kuruluşu (1895)

Kabrinde Azab Olunan İki Kişi

Koğuculuk yapmak (laf taşımak), kabir azabına sebeptir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kabrinde azab olunan iki kişi görmüşler. Birinin koğuculuk yaptığı için diğerinin de istibra yapmadığı (idrardan sonra akıntının kesilmesini sağlamadığı) için azab olunduğunu bildirmişlerdir.

Tarihî İtiraflar

İsveç kralı Demirbaş Şarl, Rus çarı I. Petro'ya karşı giriştiği Poltava muharebesini kaybedince Bender'e gelip Osmanlı'ya ilticâ etmiştir (1709).

İsveç kralı Demirbaş Şarl Rusya ile yapılan Pruth Antlaşması (1711) sonrasında memleketine gönderilmek istenmişse de Türk-Rus münâsebetlerinin düzelmesine mâni olmak ve hattâ İstanbul'daki elçileriyle pâdişahı harbe teşvik etmek maksadıyla gitmemiştir. Bunun üzerine Bender'den Dimetoka'ya getirilmiştir. 5 sene mülteci olarak Türkiye'de kalan İsveç kralı Demirbaş Şarl memleketine gitmeye ikna edilince Üçüncü Ahmed'den birçok ihsanlar almış ve 600 kişilik bir Türk müfrezesinin himâyesinde Dimetoka'dan yola çıkarak Eşak'daki 2500 askerini de alıp Erdel üzerinden memleketine götürülmüştür. (1714) Demirbaş Şarl Osmanlılar hakkında şunları söylemektedir:

"Poltava'da esir oluyordum. Bu, benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ Nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş!.. Gene kurtuldum. Fakat bugün esirim, Osmanlıların esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar, beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok. Zindanda da değilim. Hürüm, istediğimi yapıyorum.

Lâkin gene esirim; şefkatin, ulüvv-i cenâbın, asaletin, nezaketin esiriyim. Osmanlılar beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar âlîcenab, bu kadar asil ve bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen, ne kadar tatlı!.."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/20.html)
Başlık: Şeytanın Hilelerinden | Nükte: Saadetin Esası | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 22 Ocak 2014, 02:07:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ'ya yemîn ederim ki, ben kendisine (anasından) babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiçbiriniz (hakîki îmân ile) îmân etmiş olmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ocak Salı 2014

Hicrî: 20 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Üçüncü Mustafa Han'ın Vefatı, Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Tahta Çıkışı (1774) • Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın Vefatı (1918)

Şeytanın Hilelerinden

Bir gün İblis, Yahyâ Aleyhisselâm'a geldi.

Yahya Aleyhisselâm onun üzerinde çeşitli çengeller gördü; "Bunlar nedir?" diye sordu.

"Bunlar insanoğlunun hoşlandığı şeylerdir. Nefsine aldanan insanları bunlarla avlarım." dedi.

"Benim için orada bir şey var mı?" diye sordu.

"Karnını iyice doyurduğunda, namazdan ve zikirden gevşeklik göstertiriz." dedi.

"Başka bir şey var mı?" diye sordu. "Hayır" dedi.

Yahya Aleyhisselâm;

"VAllahi ben bundan sonra karnımı asla doyurmam." dedi.

İblis de; "VAllahi ben de bundan sonra hiçbir Müslüman'a asla doğruyu söylemem." dedi.

NÜKTE: ................................................................ Saadetin Esası

Meşhur şair Hersekli Arif Hikmet merhum şöyle dermiş: "Birçok seyahat ettim, birçok âlimler gördüm, her mesleğe vâkıf oldum, birçok paralar sarf ettim, zevk ve safa sürdüm, dünyanın soğuk ve sıcağını tecrübe ettim, saadetin esası olarak şu dört şeyi buldum: Sıhhat, hesabını bilmek, güzel ahlâk ve kalbi Allâh'ın zikriyle meşgul etmek."

MUTFAĞIMIZ:..................... ISPANAKLI KAYGANA DÜRÜMÜ

Malzemeler: 2 yemek kaşığı tereyağı, 1 bağ ıspanak, 3 adet yumurta, 1 çay kaşığı tuz, yarım bağ dereotu, 1 su bardağı un, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 4 su bardağı süt.

Hazırlanışı: İnce doğranan ıspanak ve dereotu sütle birlikte karıştırılır. Yumurta, eritilmiş tereyağı ve tuz ilave edip karıştırmaya devam edilirken içine azar azar un ilave edilerek kek hamurundan daha sulu bir hamur elde edilir.

Isıtılmış ve hafif yağlanmış tavaya hamurdan 1 kepçe dökülür. İki tarafı da piştikten sonra içine börek içlerinden peynirli veya haşlama patates v.b bir çeşit koyup dürüm yapılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/21.html)
Başlık: İlmin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 22 Ocak 2014, 02:10:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlim öğrenmek Allâhü Teâlâ katında (nafile) namaz, oruç, hac ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 21 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Sânî 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Ridaniye Zaferi (1517) • Baytar Mektebi'nin Açılışı (1842)

İlmin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  (Kâmil) Âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.

•   İnsanların en üstünü mü'min âlimlerdir ki kendisine ihtiyaç duyulsa fayda verir, kimse muhtaç olmasa bile ilmi kendisine faydalı olur.

•  Îmân uryan (çıplak)dır. Elbisesi takvâ, ziyneti ve süsü hayâ, meyvesi ise ilimdir.

•  İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanı ilim ehli ve cihâd ehli olan kimseler (İslam dininin yayılmasına hizmet edenler)dir.

•   Kıyâmet gününde üç zümre şefâat eder: Önce peygamberler, sonra âlimler, sonra şehitler.

•   Muhakkak melekler -yaptıklarından hoşlandıkları için- kanatlarını ilim talebesinin ayakları altına sererler.

•  İlimden bir bâb (bir mesele) öğrenerek sabahlaman yüz rek'at namaz kılmandan hayırlıdır.

•   İlim talebesi olarak vefât eden kişi, Kurân-ı Kerîm'i ezberlememişse hafaza meleklerine kabrinde ona Kurân öğretip ezberletmeleri emredilir. Kıyâmet gününde de Cenâb-ı Hak onu Kurân ehliyle beraber diriltir.

•  Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hazret-i Muâz'ı Yemen'e gönderirken şöyle buyurdular: "Allâhü Teâlâ'nın senin (vesilen)le bir adamı hidâyete erdirmesi senin için dünya ve içindeki her şeyden hayırlıdır."

•  İbn-i Abbâs hazretleri buyurdu: Âlimlerin diğer mü'minler üzerine altı yüz kat derecesi vardır. İki derece arası beş yüz senelik mesâfedir.

•  İmâm-ı Gazâlî rahimehullâh buyurdu: "Yiyecek, su ve ilaç verilmediği zaman hasta öldüğü gibi üç gün ilim ve hikmet verilmediği zaman da kalpler ölür. Çünkü cesedin gıdası yemek içmek olduğu gibi kalbin gıdası da ilim ve hikmettir, kalbin hayatı bunlar ile devam eder. Kim ilmi kaybederse kalbi hastadır, ölümü muhakkaktır. Bunun farkında da olmaz. Zira dünya meşguliyetleri hislerini kapatır. Ölüm, meşgûliyetleri ve perdeyi kaldırdığı vakit büyük elem duyar, nihâyetsiz pişmanlıklara düşer."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/22.html)
Başlık: Selamdan Daha Büyük Hediye mi Olur?
Gönderen: Mücteba - 23 Ocak 2014, 00:37:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (hakkıyla) iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size bildireyim mi? Aranızda selâmı yayınız!"
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 22 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Sânî 1430

Sinan Paşa'nın Şehâdeti (1517) • İttihatçıların Bâbıâlî Baskını (1913)

Selamdan Daha Büyük Hediye mi Olur?

Ashâb-ı Kirâm'dan Eş'as bin Kays ve Cerîr bin Abdullah el-Becelî (r.anhümâ), Medâyin şehrinin Hus nâhiyesinde bulunan Selmân-ı Fârisî Hazretlerini ziyarete gelip selam verdiler, "Selmân-ı Fârisî siz misiniz?" diye sordular. "Evet," buyurdu.

"Siz Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbından mısınız?" dediler.

"Bilemiyorum," deyince gelenler "Herhalde bizim aradığımız zat bu değil." dediler. Bunun üzerine Selmân-ı Fârisî Hazretleri,

"Sizin aradığınız kişi benim. Ben Resûlullâh'ı (s.a.v.) gördüm, onun sohbetlerinde bulundum. Fakat onun Ashâbı, onunla beraber cennete giren kimsedir. Buyurun, ne istiyorsunuz?" dedi.

"Biz, Şam'daki kardeşinin yanından geliyoruz." dediler.

"O kim?" dedi. "Ebu'd-Derdâ." dediler.

"Peki, sizinle gönderdiği hediye nerede?" diye sordu.

"Bizimle bir hediye göndermedi" dediler.

"Allâh'tan korkun ve emâneti teslim edin. Şimdiye kadar onun yanından gelip de bana hediye getirmeyen hiç kimse olmadı." buyurdu.

"Bu hususta bize fazla ısrar etmeyin. Ancak bizim yanımızdaki mallarımızdan istediğini alabilirsin." dediler.

"Ben sizin malınızı istemiyorum. Ebu'd-Derdâ'nın sizinle gönderdiği hediyeyi istiyorum," dedi.

"VAllahi bizimle bir şey göndermedi. Sadece 'Gideceğiniz yerdeki zat öyle bir kişidir ki, Resûlullâh (s.a.v.) onunla beraber olduğu zaman başka hiç kimseyi aramazdı. O zatın yanına gittiğiniz zaman ona selamımı söyleyin.' dedi. Selmân-ı Fârisî (r.a.); "Sizden istediğim hediye bu selamdan başka ne olabilir? Hangi hediye Allah tarafından mübârek, hoş bir sağlık temennîsi olan selamdan daha faziletli olabilir?" buyurdu. (Ebû Nuaym, Hilyetü'l- Evliyâ, 1/201.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/23.html)
Başlık: Hazret-i Ali (Kerremallâhü vecheh)
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2014, 01:03:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter."
(Hadîs-i şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 23 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Sânî 1430

Hz. Ali (K.V.), Kûfe Camii'nde Şehid Edildi (661) • Haliç'in Donması (1621)

Hazret-i Ali (Kerremallâhü vecheh)

Hulefâ-yı Râşidîn'in dördüncüsü Ali bin Ebû Tâlib'dir. Vâlidesi Fâtıma binti Esed bin Hâşim'dir.

Hz. Ali (k.v.) dünyaya geldiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun ismini "Ali" koydular.

Hz. Ali'ye 'kerremallâhü vecheh' denilmesinin iki sebebi vardır. Birinci sebebi: Ana ve baba cihetinden Hâşimî; yani Resûlullâh'ın (s.a.v.) aşireti Hâşimoğullarından olmasıdır.

İkinci sebebi ise hiç puta tapmamış, henüz bülûğa ermeden, on yaşında Müslüman olmasıdır.

Hazret-i Ali'nin fazîletleri çoktur, saymakla bitmez.

Gâyet zâhid idi, asla dünyaya meyletmemişti.

Hz. Ali, Basra valisi Osmân bin Hanîfe yazdığı mektupta: "İyi biliniz ki sizin bu halifeniz şu dünyadan eski iki kat elbiseyle yetindi. Açlığının şiddetini bir iki lokma ekmekle geçiştirdi. Eti de senede sadece kurban günlerinde yemektedir." buyurmuş, Müslümanları zâhid olmaya; dünyaya rağbet etmemeye davet etmiş idi. Hz. Ali gâyet cömert idi. Hz. Hâlid'e Seyfullâh dendiği gibi ona da cömertliğinden ve şecaatinden dolayı Esedullâh (Allâh'ın aslanı) denilir. Zira şecâat, sehavetten (cömertlikten) ileri gelir.

Fahr-i Âlem hazretleri (s.a.v.) Tebük'e giderlerken Hz. Ali'yi (k.v.) Medine'de yerine vekil olarak bıraktı. Hz. Ali (k.v.): "Yâ Resûlallâh, beni çocuk ve kadınlar arasında mı bırakıyorsunuz?" deyince:

"Ey Ali! Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn aleyhimesselâm gibi olmak istemez misin? Şu farkla ki benden sonra peygamber gelmez." buyurdular. Yani Hz. Mûsâ (a.s.) Tûr dağına gittiğinde yerine İsrailoğullarına Hz. Hârûn'u (a.s.) vekil bırakmış idi.

Hicretin kırkıncı senesi Ramazân ayının on yedisinde Cuma gecesi sabah namazına giderken suikastta yaralandı. O yaradan dolayı pazar gecesi şehîd oldular. Namazını oğlu Hz. Hasan kıldırdı.

(Kerremallâhü vecheh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/24.html)
Başlık: Kur'an-ı Mübîn'in Hakikatlerinden
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2014, 02:13:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm(i okuyup onunla amel etmeleri) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur'ân'la amel etmemeleri sebebiyle) alçaltır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ocak Cumartesi 2014

Hicrî: 24 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Sânî 1430

Sırpsındığı Zaferi (1364)

Kur'an-ı Mübîn'in Hakikatlerinden

Kur'ân'ın insanlara bildirdiği emirler ve tavsiye ettiği hikmetler, hakikatler pek çoktur. Bunlar şöyle hulâsa edilebilir: Kur'ân-ı Mübîn, insanlara Allâhü Teâlâ'nın varlığını, birliğini, büyüklüğünü ve kudsiyetini bildirir.

Kur'ân-ı Hakîm, insanları ilme, irfana, tefekküre; düşünmeye davet eder, insanlara gaflet içinde kalmamalarını, Hak Teâlâ'nın hikmetine, kudretinin eserlerine bakmalarını emreder.

Kur'ân-ı Azîm, insanlara gönderilmiş olan Peygamberlerin bir kısmına dair malûmat verir. Onların yüksek vazifelerini nasıl başardıklarını ve bu vazifeler uğrunda ne kadar fedakârlıkta bulunduklarını bildirir, bütün insanların Hâtemü'l-Enbiya Hazretlerine tâbi olmalarını; uymalarını emreder. Kur'ân-ı Mübîn, geçmiş ümmetlere ait en ibretli hâdiseleri, tarihî vakaları bildirir, insanları ibret almaya davet eder, günahkâr kavimlerin pek korkunç âkibetlerini haber verir. Kur'ân-ı Mübîn, Müslümanlara, düşmanlarına karşı daima kuvvetli bulunmalarını, her türlü müdafaa vasıtalarını hazırlamalarını ihtar eder. İcabı halinde cihad meydanlarına atılmalarını, yurtlarını, maddî ve manevî varlıklarını can ile, mal ile korumaya gayret etmelerini emreder.

Kur'ân-ı Hakîm; medenî, içtimaî hayatın intizamı için lâzım gelen esasları, hükümleri bildirir, insanlardan birtakım haklara, vazifelere riayet etmelerini ister.

Kur'ân-ı Mübin, Hak Teâlâ'nın emirlerini, nehiylerini kabul edip ona göre hareket eden îman sahipleri için dünya ve ahiret nimetlerini müjdeler, imansız vicdanlar için de hazırlanmış bulunan kötü âkibetleri, cehennem azaplarını hatırlatır.

Beşeriyet âlemi ne kadar yükselirse yükselsin hiçbir vakit, Kur'ân'ın ulvî talimatından müstağni bulunamaz. Bu talimata muhalif şeyler ise haddizatında yükselme değil, bir alçalmadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/25.html)
Başlık: ismail Müfid Efendi (istanbûlî) | Çocuklar, Televizyon-Bilgisayar | Beyit
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2014, 02:19:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara öğretmek için ilimden bir meseleyi öğrenen kimseye yetmiş sıddîk sevabı verilir."
(Hadîs-i Şerîf, îhyâu Ulûmi'd-Dîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ocak Pazar 2014

Hicrî: 25 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Sânî 1430

Büyük Tarihçi ve Muhaddis İbni Asâkir (R.H.)'in Vefatı (1176) • Karlofça Antlaşması (1699) • Televizyonun Îcâdı (1926)

İsmail Müfid Efendi (istanbûlî)

Aslen İstanbullu olup tahsilini tamamladıktan sonra Mekke ve İstanbul Mollalığına nail olmuştur. Hayatını müderrislik ile ve eser yazmakla geçiren gayretli bir âlimdir. "Eylesün Yezdân Müfid'i rahmetinden müstefid" mısraının delalet ettiği hicri 1217 (M. 1802) tarihinde vefat ederek Davutpaşa Camii avlusuna defnedildi. Nakşibendî tarikatına mensup idi. Eserlerinden bazıları şunlardır:

Tefsir-i Beyzâvî Hâşiyesi, Sûre-i Nebe' Hâşiyesi, Nevevî'nin Hadîs-i Erbaîn şerhi, Şemail-i Şerif şerhi, Delâil-i Hayrât şerhi, Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi, Pend-i Attar Şerhi, Kenzü'l-Ummal ihtisarı, Kuduri Tercümesi, Molla Cami'nin Levayıh tercümesi, Bursalı Dede Efendi'nin Siyaset-i şer'iyye tercümesi gibi birçok eseri ve şiirleri vardır.

Şiirlerinden bir kıt'a:

Bak saate, bir dakika fevt eylemeyip Oynatmada rakkası derunde her gâh Miftah-ı inabetle kur işit sende, Dil saatini bisavt-i Allah Allah...

(Bir dakika geçirmeden rakkası oynatan saate bak ve sen de bir üstaza inabet ile kalb saatini kurup Allah Allah sesini işit.)


Çocuklar, Televizyon-Bilgisayar

Küçük çocuklar mümkün mertebe televizyon ve bilgisayar gibi elektronik cihazlardan uzak tutulmalıdır. Televizyon veya bilgisayar vs. saatleri her gün aynı ve sınırlı saatlerde çocuk için en faydalı program seçilerek ebeveyn kontrolünde yapılmalıdır. En güzeli ebeveynin çocuğa örnek olmasıdır. Televizyon ve bilgisayar lüzumu halinde açılmalı, kullanılmadıkça açık bulundurulmamalıdır.


Beyit:

Ben akıldan isterim delâlet, Aklım bana gösterir dalâlet. (Fuzûlî)

Delâlet: Yol görsterme, rehberlik. Dalâlet: Yoldan sapma, azma


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/26.html)
Başlık: Peygamberlere îman | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2014, 02:27:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamber, Rabb'inden ne indirildi ise ona îman getirdi. Mü'minler de; her biri 'Allâh'a ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine: 'Peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırmayız.' diyerek îmân getirdiler..."
(Bakara Sûresi, âyet 285)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ocak Pazartesi 2014

Hicrî: 26 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Sânî 1430

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1299) • Üçüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1595) • Şâir Nef'î'nin Vefatı (1635)

Peygamberlere îman

Müslümanlığın esaslarından biri de bütün peygamberlere îman etmektir.

Allâhü Teâlâ'nın kullarına dinini bildirmekle vazifelendirdiği pek muhterem insanlardan her birine "Peygamber" denilmiştir. Bu zatların Hak Teâlâ tarafından peygamber olarak gönderilmiş oldukları bir takım mucizeler ile sabit olmuştur.

Allâhü Teâlâ'nın ilk peygamberi Hazret-i Âdem Aleyhisselâmdır.

Son ve en büyük peygamberi de bizim sevgili peygamberimiz Hazret-i Muhammed âleyhisselâmdır. Bunların arasında sayılarını ancak Allâhü Teâlâ'nın bildiği daha birçok peygamberler gelmiştir. Peygamberlere îman etmeyen kimse, Allâhü Teâlâ'ya da îman etmiş olmaz. Çünkü Allâhü Teâlâ'ya (kabul edeceği şekilde) îman etmenin yolunu insanlara bildiren ancak Peygamberlerdir. Kendi aciz akıllarını bu hususta rehber edinmek isteyenler, Hakka eremezler, dalâlette kalırlar.

Hattâ Peygamberlerden yalnız birine inanmamak, hepsini inkâr etmek gibidir ki, insanı îmandan mahrum bırakır.

Allâh'ın en son ve en büyük Peygamberi olan Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) hayatı gün gibi parlak bir surette ve bütün milletlerce malûm bulunmaktadır. Artık bugün hiçbir millet, din hususundaki cehaletinden dolayı mazur sayılamaz. Bugün her millet için o büyük Peygamberin dinini kabul etmek en birinci vazifedir. Onun Peygamberliğini, yüksekliğini tasdik ederek gösterdiği doğru yola gitmelidir. Bu vazife ne zaman hakkı ile yerine getirilirse, insanlık âlemi o zaman kurtulur, o zaman hakiki medeniyete, bitmez, tükenmez bir saadete erişmiş olur.

İsimlerimiz: Erkek: Kâmil, Kız: Kâmile


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/27.html)
Başlık: Sıddîk-ı Ekber Hz. Ebû Bekrin (r.a.) Fazileti
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 03:57:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ebû Bekir'in imanı yeryüzü halkının imanı ile tartılsa elbette onların imanından ağır gelir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ocak Salı 2014

Hicrî: 27 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Sânî 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır'ı Fethi (1517) • Mülkiye Mektebi'nin Açılışı (1854)

Sıddîk-ı Ekber Hz. Ebû Bekrin (r.a.) Fazileti

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Sahâbe-i Kirâm'ın Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) en faziletli olduğu hususunda ittifak ettiklerini bildirmiş ve İmam Şâfiî'nin (rh.): "Resûlullâh'ın (s.a.v.) âhirete irtihâlinden sonra Ashâb- ı Kirâm çaresiz kalmışlardı. Yeryüzünde Hz. Ebû Bekir'den daha faziletli birini bulamamışlar ve ona bîat etmişlerdir." buyurduğunu nakletmişlerdir. (Mektûbât-ı Şerîfe, 1/M. 59)

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, İmam-ı Şâfiî Hazretlerinin bu sözünün, Sahâbenin Hz. Ebû Bekir'in fazileti hususunda ittifak ettiklerini açıkça beyan ettiğini, bu hususta icmâ olduğunu ve onun Sıddık-ı Ekber olduğunu bildirmiş ve İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Hz. Ebû Bekir (r.a.) hakkında sık sık "Sıddîk-ı Ekber" ifadesini kullanmıştır. Onun derecesini yükselten Allah yolunda gösterdiği fedâkarlık ve gayretlerine şöyle işaret buyurdular:

"Peygamberlerden sonra bu ümmet içinde en büyük fazilete sahib olan Sıddîk-ı Ekber'dir. Çünkü o, bütün malını Allah yolunda harcamakta, Allah yolunda harb etmekte, pek fazla gayret göstermekte, fitne ve fesâdı ortadan kaldırmakta herkesi geçmiştir. Bunların tamamını, İslâm dinini kuvvetlendirmek ve Alemlerin Efendisine (s.a.v.) yardım etmek için yapmıştır. Böylece onun diğer Ashâb üzerine fazileti herkesçe kabul edilmiştir." (Mektûbât-ı Şerîfe, 2/M. 99) Fırka-i Nâciye olan Ehl-i sünnet ve cemâat îtikadında peygamberlerden sonra insanların en faziletlileri Ashâb-ı Kirâmdır. Onlar içinde de en faziletli olanları sırasıyla Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osmân ve Hz. Ali'dir. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular ki:

"Ey kurtuluşa ermek isteyen kimse! 'Tafdîlü'ş-Şeyhayn' yani Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in, Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi olduğuna inanmak ve 'Muhabbetü'l-Hateneyn' yani peygamberimizin damatları Hz. Osmân ve Hz. Ali'yi sevmek Ehl-i sünnet ve cemaatin alâmetlerindendir." (Mektûbât-ı Şerîfe, 1/M. 202)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/28.html)
Başlık: "Muhakak Şirk En Büyük Zulümdür"
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 04:01:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ve zulüm etmiş olanlara meyil etmeyiniz. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allâhü Teâlâ'dan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra (dokunacak ateşten) kendinizi kurtaramazsınız."
(Hûd Sûresi, âyet 113)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 28 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Sânî 1430

Türkçe Ezanın İlk Defa Fatih Câmii'nde Okutturuluması (1932)

"Muhakak Şirk En Büyük Zulümdür"

İnsanlar dünya menfaati için zalimlere muhabbet göstermemelidir. Allâhü Teâlâ'nın "Zalimlere meylederseniz ilâhî azaba uğrarsınız." ikazını düşünerek onlar ile oturup kalkmamalı, onların hareketlerini doğru görmemeli, onların yollarına gitmemelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Zulüm üç nevidir.

1- Bir zulüm vardır ki, onu Cenâb-ı Hak asla mağfiret buyurmaz. Bu şirkten ibarettir. Allâhü Teâlâ "Şirk, büyük bir zulümdür." (Lokman S. âyet 13) diye buyurmuştur.

2- Bir zulüm de vardır ki, onu Allâhü Teâlâ dilerse mağfiret buyurur. Bu kulların kendileriyle Rab'leri arasındaki hususlarda kendi nefislerine yaptıkları zulümdür.

3- Bir zulüm de vardır ki, onu affetmez. Bu kullardan bazılarının bazıları hakkında yaptıkları zulümdür ki, bunlardan bazıları, bazılarından haklarını almadıkça bunları bağışlamaz."

İnsan, şirke düşüren, küfre götüren şeylerden son derece sakınması lâzımdır. Allâh'tan başka ilahlara inanıp şirk üzere ölenler cehennemde ebedî azap olunacaklardır. Bu ceza, Allâhü Teâlâ'nın zatının inkar neticesidir.

Hak Teâlâ hazretlerine karşı mükellef olduğumuz vazifeleri yapmayan mü'minler de nefislerine zulmetmiş, Allâhü Teâlâ'ya karşı nankörlük yapmış olacaklarından azab olunurlar. Şu kadar var ki, bunların azabı ebedî değildir. Cenâb-ı Hak bunların bir kısmını bir müddet azap ettikten sonra affeder. Bir kısmını da hiç azap etmeden mağfiret buyurur. Fakat hiçbir insan, kendi hakkında ne yolda muamele olunacağını bilemediği için kulluk vazifelerinde kusur etmemeye çalışmalıdır.

İslâmiyet, herkesin malına, canına, hürriyetine, namusuna riayet edilmesini katî surette emretmektedir. Güzel bir terbiyeye ve itikada sahip olan, Allâhü Teâlâ'nın azabından korkan, ahiret gününe iman eden, ilâhi adaletin muhakkak tecelli edeceğine inanan bir insan, kul hakkına asla cür'et edemez. Şayet kendisinden böyle bir hareket zuhur etse hemen pişman olur ve tevbe eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/29.html)
Başlık: "Duâ ibadetin Özüdür"
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 04:04:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Duâ ibâdetin ta kendisidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 29 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Sânî 1430

Hitler'in İktidâra Gelmesi (1935)

"Duâ ibadetin Özüdür"

Duâ, Allâhü Teâlâ'ya tezellül, iltica ve kulluğunu göstermektir. Duâ İslam'ın sünnetlerindendir.

Hadîs-i Şerîfde "Cenâb-ı Hak katında duâ kadar kıymetli ve itibarlı şey yoktur. Muhakkak duâ ibadetin iliğidir."

buyurulmuştur. Yani bedenin kemikleri ilikle ve beden de kemikle dik durabiliyorsa, ibadet de duâ ile tamam olur. Bundan dolayı her ibadet duâ ile bitirilmelidir.

Duâ mü'minin silahıdır. Hadîs-i Şerîfte: "Size düşmanınızdan kurtaracak, rızıklara kavuşturacak şeyi bildireyim mi? Allâhü Teâlâ'ya gece ve gündüz duâ edersiniz. Zira duâ mü'minin silahıdır," buyurulmuştur.

Duâ, inmiş ve inmemiş belaya fayda verir. Muhakkak bela kula iner, duâ onu karşılar da kıyâmete kadar onunla savaşır, onu defeder, geri çevirir.

Duâ belayı hafifletir, ona karşı sabra vesile olur. Duânın bazı adabı vardır:

En birincisi helal yemektir. Hz. Sa'd bin Ebî Vakkâs (r.a.), Resûlullâh Efendimiz'den (s.a.v.) duâsı makbul olanlardan olması için duâ etmesini istedi.

"Yâ Sa'd, haramlardan sakın. Zira midesine haram lokma giren her kişiden kırk gün duâ kabul olunmaz" buyurdular. Duâ, ihtiyaçların görülmesinin anahtarıdır, o anahtarın dişleri de helâl lokma yemek ve helal giyinmektir.

Duânın diğer adabı, günah ve hatalardan çok tevbe etmek ve istenilen şeyde acele etmemek, duadan usanmamaktır.

Duâ edilen şeyin hemen verilmemesi ya mukadder vakti gelmediğinden veya Cenâb-ı Hakk'ın kulunun yalvarmasını sevdiğinden yahut Cenâb-ı Hakk'ın bildiği başka bir hikmettendir. Kula düşen, duâsında ısrar ve ilticaya devam etmektir. Bir kimseye duâsının karşılığı dünyada verilmese âhirette sevabını alır. Duâ için faziletli vakitleri gözetmeli, faziletli makamlarda duâyı ganimet bilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/30.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim Okumanın Fazileti | Dostlar Ne Zaman Belli Olur? | Rebîulâhir Ay
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 04:08:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Fâtihâ sûresi her derde şifadır."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 30 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Sânî 1430

Osmanlı'da Matbaanın Kuruluşu; Vânî Mehmed Efendi'nin Sıhah-ı Cevherî Tercümesi (Vankulu) İsimli Lügatinin Basılması (1729)

Kur'ân-ı Kerim Okumanın Fazileti

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sır kâtibi Huzeyfetü'bnü'l -Yemân (r.a.) rivayet etti:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: Allâhü Teâlâ bir kavme azab göndermeyi takdir eder. Bu esnada o kavmin bir çocuğu Kur'ân-ı Kerîm'den "Elhamdü lillâhi rabbi'l- âlemîn"i okur ve Allâhü Teâlâ bunu işitir. Bundan dolayı Allâhü Teâlâ kırk sene onlardan bu azabı kaldırır.


Nükte: ................................... Dostlar ne zaman belli olur?

İyi bir mevkide bulunan devlet adamlarından birine, "Dostlarınız kimlerdir?" diye sormuşlar. Şöyle demiş;

"Bilemem; zira şimdi iyi bir mevkideyim. Sizin dost dedikleriniz ihtiyaç zamanında belli olur!"

Rebîulâhir Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür. Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır: "Sübhânallâhi mil'el-mîzân ve müntehe'l-ilmi ve mebleğa'r-rizâ ve zinete'l-arş." (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Rebîulâhir Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Rebîulâhir ayı ictima'ı dün (30 Ocak Perşembe) Türkiye saati ile 23.39'da idi.

Ru'yet, ise bugün 31 Ocak Cuma günü Türkiye saati ile 10.23'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Tayvan, Filipinler, Parcel Adaları ile Asya kıtasının kuzey batı kısmı hariç tamamı ile Afrika kıtası ve Avrupa kıtasından görülebilecektir.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 1 Şubat Cumartesi de Rebîulâhir ayının 1'i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/1/31.html)
Başlık: "Resûlullâha ve Allah'tan Getirdiklerine iman Ettik" | Hikmet:Adam Olmanın Yolu
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 04:12:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak ki, gıyâben (Allâhü Teâlâ'yı görmeden ve azâbı gelip çatmadan) Rab'lerinden korkanlar yok mu? Onlar için mağfiret ve büyük bir ecir vardır."
(Mülk sûresi, âyet 12)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Şubat Cumartesi 2014

Hicrî: 1 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Sânî 1430

Ayasofya Câmii'nin Müzeye Çevrilmesi (1935)

"Resûlullâha ve Allah'tan Getirdiklerine iman Ettik"

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ölümden sonrasına dâir haber verdiklerine îmân etmedikçe kulun îmânı makbul olmaz. Ölümden sonra kabirde ilk şey Münker ve Nekîr'in sual sormasıdır. Münker ve Nekir ölüye:

"Rabbin kim, peygamberin kim, dinin ne?" diye sorarlar. Mü'min:

"Rabbim Allah, dinim İslam, Peygamberim Muhammed Mustafa (s.a.v.)" diye cevap verir.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ölümden sonrasına dair haber verdiklerinden kabir azabına inanmayanlarında imanı makbul olmaz. Kabirde kâfirlere ve mü'minlerin âsîlerine azap vardır. Öldükten sonra dirilmek haktır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ölümden sonra dirilmek hakkında haber verdiklerine inanmayanın îmânı makbul olmaz.

Mizan haktır. Mizan tam adaletle, zerreye varıncaya kadar amelleri tartar.

Sırat haktır. Sırat Cehennem üzerinde bir köprüdür. Sıratta kâfirlerin ayakları kayar cehenneme düşerler, mü'minlerin ayakları sâbit kalır, cennete sevk edilirler.

Havz haktır. Mü'minler cennete girmeden önce Peygamber Efendimizin (s.a.v.) havzından içerler.

İnsanlar hesaba çekilir. Mukarrebûn (râzı olduğu şeylerle Allâhü Teâlâ'ya yaklaşmış olanlar) cennete hesapsız girer. Günahkâr mü'minler cehennemde ebedî kalmaz, kalbinde zerre kadar iman olan Allâh'ın fazlı ile çıkarlar.

Şefaat haktır. Peygamberler ve şehitler şefaat ederler.

Hikmet:............................................... Adam Olmanın Yolu

Hoca merhuma "Adam olmanın yolu nedir" demişler.

"Bilenler söylerken can kulağıyla dinlemeli, dinleyen olursa söylediği sözü yine insanın kendi kulağı işitmeli." demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/1.html)
Başlık: İçkinin Kötülüğü
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2014, 04:16:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçının ki yakayı kurtarasınız."
(Mâide sûresi, âyet 90)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Şubat Pazar 2014

Hicrî: 2 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Sânî 1430

Japonya Zelzelesi (200 bin ölü) (1703) • Türk Eczacılar Birliği'nin Kuruluşu (1956)

İçkinin Kötülüğü

İçki haramdır. Bir damlasına bile yaklaşmamak lazımdır. Fakîh Ebu'l-

Leys Semerkandî merhum şöyle buyurdu:

Sakın içkiye yaklaşma, zira onu içmekte on kötü hal vardır;

1-    İçki içen deli seviyesine düşer ve çocukların bile maskarası olur. Akıllı insanlar nezdinde de kötü olarak bilinir.

2-   İçki içmek aklı giderir ve malı telef eder.

3-   Dostlar ve kardeşler arasında düşmanlığa sebep olur.

4-   Allâhü Teâlâ'yı zikirden ve namazdan alıkoyar.

5-    Zinaya sebep olur. Zira içen kişi şarhoşken bilmeyip hanımını boşayabilir.

6-    İçki her kötülüğün anahtarıdır. Zira içene bütün günahları pek hafif ve kolay gösterir.

7-    İçki içen fâsıklar ve günahkârlar arasına girdiğinden Hafaza meleklerine eziyet etmiş olur.

8-    İçki içmenin cezasını bu dünyada çekmezse âhirette, bütün insanların, ana babası, akrabası ve dostlarının gözü önünde çeker.

9-    İçen kimseye gök kapıları kapanır, dua ve iyilikleri kırk gün kabul olmaz.

10-   -Allâh saklasın- son nefesde imanı tehlikeye düşürür.

Bu fena akıbetler içki içenin ölümünden önce dünyadaki cezalarıdır. Akıllı kişiye yakışan az bir dünya zevkini âhiretteki ebedî nimetlere tercih etmemektir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) günlerden bir gün Cennette bir ses işitir ve "bu ses nedir?", diye sorarlar.

"Bu senin dünyada iken içki içip de tevbe etmeden ölen ümmetlerinin sesleridir, onlar Cehennemde de sarhoştur" denir. Bundan ibret almak lazımdır ki Peygamberlerin en üstünü cehennemde olan ümmetinin halinden hayâ etti. Mü'min olan kendi peygamberini bütün peygamberler arasında mahcub etmemelidir. Cenâb-ı Hak şefâatine nâil buyursun, âmîn.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/2.html)
Başlık: Amellerin En Faziletlisi | İnsanların Şikayeti
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2014, 01:05:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim mü'min kardeşine ikrâm ederse, Allâhü Teâlâ'ya hürmet etmiş olur."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Şubat Pazartesi 2014

Hicrî: 3 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan İkinci Murad Han'ın Vefatı (1451) • İlk Uzay Gemisinin Ay'a İnişi (1966)

Amellerin En Faziletlisi

Cenâb-ı Hak katında amellerin en üstünü sevdiğini Allâh için sevmek, sevmediğini de Allâh için sevmemektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

"Cenâb-ı Hak, Mûsâ aleyhisselâma şöyle vahyetti:

"Ey Mûsâ! Benim için bir amel işledin mi?" Hz. Musa:

"Yâ Rabbi! Senin için namaz kıldım, senin için oruç tuttum, sadaka

verdim, seni zikrettim" dedi. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:

"Ey Mûsâ! Namaz senin için burhandır (îmânına kuvvetli bir delildir),

oruç senin için Cehenneme karşı kalkandır, sadaka mahşer

meydanında gölgedir, zikir de nurdur. Benim için hangi ameli

işledin?" Mûsâ aleyhisselam:

"Yâ Rabbi! Sırf senin için olan ameli bana bildir" dedi. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:

"Ya Mûsâ! Benim dostuma dost oldun mu, düşmanıma benim rızam için düşmanlık ettin mi?" (Hilyetü'l-Evliyâ)

Bundan bilindi ki Cenâb-ı Hakk katında en makbûl amel, sevdiğini onun rızası için sevmek, sevmediğini de onun rızası için sevmemektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Muhakkak Cenâb-ı Hakk'ın kulları vardır ki kıyâmet gününde onlar için minberler (yüksek kürsüler) hazırlanır, üzerlerine otururlar. Onlar elbiseleri nur, yüzleri nur olan bir topluluktur. Onlar peygamber ve şehid de değillerdir. Lâkin peygamberler ve şehîdler onlara gıbta ederler."

Ashâb-ı Kirâm sordular:

"Yâ Resûlallâh! Onlar kimlerdir?"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Allâh için birbirlerini sevenler, Allâh için birbirlerini ziyâret edenler, Allâh için bir araya gelenlerdir" buyurdular. (Taberânî)


Fıkra:................... İnsanların Şikayeti

Nasreddin Hoca merhuma:

-   Yazın sıcaktan kışın soğuktan şikayet ediyoruz, demişler.
-   Bahardan şikayet eden var mı? demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/3.html)
Başlık: İlim Öğrenmenin Bazı Adabı
Gönderen: Mücteba - 04 Şubat 2014, 00:02:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Mü'minlerin her fırkasından (; her belde ahalisinden, her cemiyetten) bir kısmı dinde tefekkuh (edip külfet ve meşakkate katlanıp fıkıh tahsîl) eylesinler ve dönüp geldikleri vakit kendi kavimlerini irşâd ve inzâr eylesinler..."
(Tevbe Sûresi, âyet 122) 


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Şubat Salı 2014

Hicrî: 4 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Sânî 1430

İskilipli Atıf Hoca'nın İdam Edilmesi (1926) • Balkan Paktı'nın İmzalanması (1934)

İlim Öğrenmenin Bazı Adabı

İmâm Gazâlî (rh.) Hazretleri ilim tahsiline dair bazı adabı şöyle saymıştır:

Birinci vazife herşeyden önce nefsi kötü ahlâktan temizlemektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Dîn temizlik üzerine kurulmuştur" buyurdular. Bu temizlik sadece elbise temizliği değil, kalb temizliğidir. Tevbe sûresinin 28. âyetinde;

"...Müşrik (Allâh'a ortak koşan kimse)ler pislikten ibârettir..." buyurulması necâsetin sadece elbisede olmadığını beyân eder.

Nefsi kötü ahlâkdan temizlemedikçe dinde fayda verecek ilim elde etmek mümkün olmaz, ilmin nuruyla aydınlanılamaz.

İbn-i Mesûd (r.a.) Hazretleri şöyle buyurdular:

"İlim, çok hadîs öğrenip rivayet etmek değildir, ilim ancak Allâh'ın kalbe akıttığı bir nûrdur."

İkinci vazife dünyanın meşguliyetlerini azaltıp vatanından uzaklaşmalıdır ki kalbini ilme iyice verebilsin. Cenâb-ı Hak bir göğüste bir kalp yaratmıştır, iki değil. Sen ilme tamamını vermedikçe ilim sana bazısını vermez.

Üçüncü vazife ilim öğrenirken asla kibirli olmamalı, ona hürmetkâr davranmalı, âlimin (hocasının) önünde, doktor önündeki hasta gibi olmalı, onun işine karışmamalıdır.

Dördüncü vazife insanların ihtilaşarına kulak vermemelidir. Zira bu dehşet ve hayret verir. İşittiği her şeye kalbinin meyletmesine sebep olur, sonunda tembellik ve atâlete götürür.

Beşinci vazife mümkünse faydalı ilimlerin hepsinden işine yarayacak kadar öğrenmelidir. Bu mümkün değilse ilimlerin en mühimlerini seçmektir.

Altıncı vazife ilim tahsil edenin gayesi, kendisini Allâh'a ulaştıracak şeylerle (güzel ahlâkla) süslemek olmalıdır. İlmi asla riyaset, mal ve makam için öğrenmemelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/4.html)
Başlık: Evlad Acısına Sabrın Mükâfatı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:23:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimse bir ağaç diker de o ağaç yetişip olgunlaşırsa, Allâhü Teâlâ o ağaç sebebiyle o kimse için cennette bir ağaç diktirir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl) 


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Şubat Çarşamba 2014

Hicrî: 5 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Sânî 1430

Laiklik İlkesi ve Altı Ok Anayasa'ya Kondu (1937)

Evlad Acısına Sabrın Mükâfatı

Bir kulun evlâdı vefât ettiğinde Allâhü Teâlâ meleklerine; "Kulumun gönlünün meyvesini mi aldınız?" buyurur. Melekler; "Evet" derler. Hak Teâlâ; "Kulum ne dedi" buyurdu;

"Sana hamd etti ve kalbini sana tuttu ve 'İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn'* (meâli: Biz herhalde Allâh'ın kullarıyız ve nihayet ve behemehal ona dönüp varacağız), dedi" derler. Hak Teâlâ şöyle buyurur:

"Öyleyse kulum için cennette bir ev binâ edin ve o eve Beytü'l-hamd (Hamd evi) adını verin".

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Bir Müslümanın henüz ergenlik çağına ermemiş üç çocuğu ölürse onun için ateşe karşı sağlam bir kale olurlar." Bunun üzerine Ebû Zerr (r.a.):

"Ey Allâh'ın Resûlü! Geçmişte benim iki çocuğum ölmüştü, iki de olur mu?" deyince Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "İki de (olur)" buyurdular.

Seyyidü'l-Kurra (Hâfızların efendisi) Übeyy bin Ka'b (r.a.) da: "Yâ Resûlallâh, geçmişte benim bir tek çocuğum ölmüştü. Bir de olur mu?" dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Bir de olur. Lâkin sabrı ilk anda göstermek lâzımdır" buyurdular. Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de şöyle buyuruldu:

"Nefsim kudretinde olan Allâh'a yemîn ederim ki -eğer mükâfatını Cenâb-ı Hak'dan umarak sabredenlerden ise- düşük çocuk, annesini göbek bağıyla cennete götürür." * Bakare Sûresi, âyet 156.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Arif, Kız: Arife


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/5.html)
Başlık: Sultan ikinci Mustafa Han (1664-1703)
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:26:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Hiçbir Müslüman yoktur ki, ağaç diksin, yâhud ekin eksin ve mahsûlünden insan veya hayvan yesin de kendisi (sevâbından) istifade etmiş olmasın! Elbette o Müslümana ektiğiyle, diktiğiyle sevap verilir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Şubat Perşembe 2014

Hicrî: 6 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan İkinci Ahmed Han'ın Vefatı, İkinci Mustafa Han'ın Tahta Çıkışı (1695)

Sultan ikinci Mustafa Han (1664-1703)

22. Osmanlı sultanı, İkinci Mustafa Han, amcası Sultan İkinci Ahmed'in vefatı üzerine tahta geçti (1695). Bu tarihte Osmanlı Devleti Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venediklilerle on iki seneden beri harp halindeydi.

Sultan, tahta çıkmasından sadece bir hafta sonra sadrazama, bu yılki sefere katılmak niyetinde olduğunu ve ona göre hazırlıkların yapılmasını bildirmiş, sadrazamın her huzura gelmesinde bunu hatırlatıp ordunun ona göre hazırlanmasını tembih etmişti. Sadrazam devletin içinde bulunduğu maddi ve askerî sıkıntılar sebebiyle padişahı seferden caydırmak isteyince, Sultan: "Bana ağırlık ve hazine lâzım değil. Kuru ekmek yerim. Vücûdumu din uğruna harcar, feda ederim. Her ne meşakkat olursa sabır ve tahammül ederim. Allâh'ın kullarına hizmet tamamlanmadıkça seferden dönmem." diye katî cevap vermesi üzerine sefer hazırlığına başlandı.

İkinci Mustafa Han, kahramanlık ve cesareti dillere destan bir padişah idi. Osmanlı ordusu Avrupa'da altı cephede birden savaştığı sırada büyük bir gayret ve cesaretle, her türlü tehlikeyi göze alarak, ordusunun başında üç kere Avrupa'ya sefere çıktı. İlk iki seferde muvaffak oldu "Gazi" ünvanını aldı. Maalesef üçüncü seferde Zenta muharebesinde Osmanlı ordusu bozguna uğradı ve Karlofça Antlaşması imzalandı.

Şu kıta Sultan İkinci Mustafa Han'ın maneviyatının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.

Rûz-ı mahşerde kusûrum setr et ey Ferd-i Ganî

Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl etme beni

Zikr ü tevhîd ederim sıdk-ı derûn ile seni

Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl etme beni

(Ey Rabb'im mahşer gününde kusurlarımı ört, Peygamberler içinde utandırma beni; Seni gönül sadakatiyle zikrederim, Peygamberler içinde utandırma beni)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/6.html)
Başlık: Zümer Sûresi
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:29:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Resulullah (s.a.v.) "Girmek istemeyen müstesna, bütün ümmetim cennete girer." buyurdular. 'Yâ ResûlAllah kim istemez?' dediler. "Kim bana itaat ederse cennete girer, kim bana isyan eder; emrettiklerimi yapmazsa cennete girmeyi istememiş olur." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, S. Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Şubat Cuma 2014

Hicrî: 7 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Sânî 1430

Maraş'a Kahraman Ünvanı Verildi (1973)

Zümer Sûresi

Zümer sûresi Kur'ân-ı Kerîm'in 39. sûresi olup yetmiş beş âyet-i kerîmedir. Cennetlikler ile cehennemliklerin, hakkı kabul edenler ile etmeyenlerin zümreler hâlinde cennete ve cehenneme sevk edileceklerini beyan buyurduğu için "Zümer Sûresi"; cennetliklerin gurfelerde (köşklerde) ikamet edeceğini müjdelediği için "Guref sûresi" denilmiştir.

Muhtevasının başlıcaları şunlardır: Kur'ân-ı Mübîn'in nasıl bir hidayet vesilesi olduğu, Allâhü Teâlâ'ya itaat edenler ile etmeyenlerin hâlleri ve akıbetlerini, Kur'ân-ı Azîm'i kabul etmeyip de redde cür'et edenlerin nasıl bir felâkete mâruz kalacaklarını haber verir, günahlarından tevbe edenlerin Allâh'ın mağfiretine nâil olacaklarını, kıyâmet gününün hallerini ve mü'minlerin cennetlere sevk edileceğini müjdeler, kâfirlerin de cehenneme sevkedileceklerini hatırlatır, Meleklerin Arş-ı ilâhi etrafında tesbih ve hamd ile meşgul olacaklarını beyan eder.

Zümer sûresi 53. âyet-i kerîmesi en ümidli âyet olup meâli şöyledir: "De ki: Ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allâh'ın rahmetinden ümidi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları mağfiret buyurur, şübhesiz ki o öyle Gafûr, öyle Rahîm o." Bu mübarek âyet Allâhü Teâlâ'nın ehl-i îman hakkındaki rahmetinin genişliğini, mağfiretinin büyüklüğünü bildiriyor. İnsanları daha fırsat elde iken Allâh'a dönerek hayatlarını tanzime ve onun emirlerine teslimiyete teşvik buyuruyor.

Müşrikler, biz nasıl müslüman olabiliriz ki, birtakım putlara ibadet etmiş ve insanları öldürmüş ve şirke düşmüş bulunmaktayız, demişler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nazil olmuştur. Kendi kusurunu bilip de tevbe edip aff dileyen kullarını, Allâhü Teâlâ dilerse af edecek vaktiyle olan küfür ve günahından dolayı azap etmeyecektir. Velev ki, günahları denizin köpüğü kadar çok olsun.

Zümer sûresinin 54. âyet-i kerîmesinde de "...(ümidi kesmeyin de) başınıza azâb gelmeden evvel tevbe ile Rabb'inize dönün ve ona tam bir samimiyetle teslim olun. Sonra kurtulamazsınız." buyrulmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/7.html)
Başlık: Dört Halifenin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:31:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ ümmetimden bir kimseye hayır murâd ederse onun kalbine Ashâbımın sevgisini verir."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü 'l-Firdevs)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Şubat Cumartesi 2014

Hicrî: 8 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Vefatı (1640) • Yeni Câmi İbâdete Açıldı (1664) • Antep'e Gazi Ünvanı Verildi (1921)

Dört Halifenin Faziletleri

Ümmet-i Muhammed'in en üstünü Hz. Ebû Bekir (r.a.)'dir. Resûlullâh'dan (s.a.v.) sonra hak halîfe olmuştur. Fazileti âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle sâbittir. Tevbe Sûresi'nin 40 ve Hadîd Sûresi'nin 10. âyet-i kerîmeleri onun hakkında nâzil olmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Ben, Ebû Bekir'den başka her kime İslâm'ı arzetti isem tereddüd eyledi.Yalnız Ebûbekr-i Sıddîk tereddüd etmedi ve gecikmedi, (İslâm'a geldi)" buyurdular. Hz. Ebû Bekir'den (r.a.) sonra insanların en üstünü Ömer bin Hattâb'dır (r.a.) ve Hz. Ebû Bekir'den sonra hak halifedir. Onun da fazileti âyet ve hadîslerle sâbittir. Enfâl Sûresi'nin (Ey Peygamber! Sana Allah ve sana tabi olan mü'minler yeter) meâlindeki 64. âyet-i kerîmesi onun hakkında nâzil olmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Benim semada iki vezîrim ve arzda dahi iki vezirim vardır. Semadaki iki vezirim Cebrâîl ile Mîkâîl'dir. Arzda olan iki vezîrim Ebûbekir ve Ömer'dir" buyurmuşlardır. Hz. Ömer'den (r.a.) sonra insanların üstünü Hz. Osmân'dır (r.a.), Hz. Ömer'den sonra hak halifedir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kızı Rukıye'yi Hz. Osmân'a nikâhladılar, vefât edince diğer kızı Ümmü Gülsûm'ü de ona nikâhladılar. O da vefât edince "Eğer bir üçüncü kızım olaydı, onu da nikâhlardım" buyurdular. Hz. Osmân'dan (r.a.) sonra insanların üstünü Hz. Ali'dir (r.a.) ve fazîleti âşikârdır. Hz. Osmân'dan sonra hak halîfe olmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hakkında "Münâfık olan Ali'yi sevmez, mü'min olan- Ali'ye buğzetmez" buyurmuşlardır.

Fetih sûresi'nin 29. Ayet-i kerîmesinde -meâlen- şöyle buyuruldu: "Muhammed, Resûlullâh'dır. Onun maiyetindekiler (burada işaret edilen Hz. Ebû Bekir'dir), kâfirlere karşı çok çetin (burada işâret edilen Hz. Ömer'dir) kendi aralarında gâyet merhametlidirler (Burada işâret edilen Hz. Osmân'dır) onları hep rükû ve secde halinde görürsün... (burada işâret edilen Hz. Ali'dir)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/8.html)
Başlık: "Ashâbıma Hürmet Edin, Çünkü Onlar Sizin Hayırlılarınızdır" | İlimlerin En Ehemm
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:39:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ'ya yaklaştıran ilmi arttırmadığım bir gün bana gelirse o günün güneşinin doğmasında benim için bereket yoktur."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Şubat Pazar 2014

Hicrî: 9 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Sânî 1430

Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri'nin Vefatı (720) • Minarelerde İlk Defa Kandil Yakılması (1588) • Boğaziçi Dondu (1621) • Sultan İbrahim Han'ın Tahta Çıkışı (1640)

"Ashâbıma Hürmet Edin, Çünkü Onlar Sizin Hayırlılarınızdır."

Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbından hiçbiri hakkında yakışıksız ve fena söz söylemeyip onların hepsini sevmek lazımdır. Bir kimse Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbına buğz yani düşmanlık ederse münâfık olur. Ashâb-ı Kirâm hakkında dilimize sahip olmak lazımdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Benden sonra ümmetimin üstünü Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali'dir. Onlar hakkında ileri geri konuşmayın ve onlar için ancak hayır söyleyiniz ki ehl-i şekâvetten olmayasınız." buyurdular.

Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on Sahâbî): Ebû Bekir, Ömer, Osmân, Ali, Talha, Zübeyr bin Avvâm, Sa'd bin Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Abdurrahmân bin Avf ve Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleridir. (r.anhüm)

Bu on zatın cennetlik olduklarına inanmak lazımdır. Bütün Ashâb-ı Kirâm'ı ancak hayırla ve hürmetle yâd etmeli, anmalıdır. *Hadîs-i Şerîf; İmam Ahmed, Nesâî ve Hakim

İlimlerin En Ehemmiyetlisi

İmâm Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: İlimlerin en ehemmiyetlisine bütün gayretiyle sarılmak lâzımdır ki bu: Ahiret ilmidir, yani marifetullâh; Allâhü Teâlâ'yı bilmektir.

Ahiret ilminin tahsili, ibâdetle ve mücâhede ile tezkiye edilmiş (temizlenmiş) kalbe Allâhü Teâlâ'nın koyduğu bir nur ile olur. Bu da insanı Hz. Ebûbekr'in (r.a.) imanı gibi kuvvetli bir iman sahibi olmaya götürür ki Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hakkında: "Eğer bütün yeryüzündekilerin imanı Ebû Bekir'in imanıyla tartılsa Ebûbekr'in imanı elbette ağır gelirdi" buyurmuşlardır. Bu ilim, onun sadrında yerleşmiş bir sırdır. Burhanlar ve delillerle elde edilecek şey değildir.

Resûlullâh'ın (s.a.v.) bu mübârek sözünü işittiği halde mutasavvıfların buna uygun sözlerine dudak bükene şaşılır. Bu sırrı bilmeye harîs ol, gayret et. Bu ilme ancak öğrenmek hususunda azimli olursan kavuşursun.

İyi bil ki ilimlerin en şereflisi marifetullâhdır; Allâhü Teâlâ'yı bilmektir.

Hikmet sâhibi bir zât diyor ki: Bir şeyi ne kadar güzel yaparsan yap Allâhü Teâlâ'yı bilmedikçe onu güzel yaptığını sanma.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/9.html)
Başlık: Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın İrtihali
Gönderen: Mücteba - 10 Şubat 2014, 02:42:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kıyâmet gününde insanların Allâhü Teâlâ'ya en sevgili olanı ve Allâh'ın rahmetine en yakın makam ve mecliste bulunanı adâletli idarecidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Şubat Pazartesi 2014

Hicrî: 10 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın İrtihali (1918)

Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın İrtihali

Osmanlı Padişahlarının en büyüklerinden biri olan Sultan İkinci Abdülhamid Han 21 Eylül 1842 senesi Çarşamba günü dünyaya gelmiştir.

32 sene, 7 ay, 27 gün sultanlıktan sonra 27 Nisan 1909 senesi Salı günü memleket için büyük bir felâket olmak üzere maalesef tahttan indirilip Selanik'e gönderilmiştir.

Sultan, devletin başına bir kâbus gibi musallat olan Makedonya komitecilerinin o muazzam devleti on sene içinde nasıl felakete sürüklediklerini "Mirsâd-ı ibretten temâşâ" etmiştir (İbret aynasından seyretmiştir).

Harbin en buhranlı günlerinden birinde çok mühim bir mesele hakkında Sultan Abdulhamid'in fikrini anlamak isteyen Talat ve Enver Paşalar İshak Paşa'yı Beylerbeyi sarayına göndermişlerdir. Hakanın verdiği cevap aynen şöyledir:

"Bu vaziyette artık benim verebileceğim hiçbir fikir ve tavsiye edebileceğim hiçbir tedbir kalmamıştır. Çünkü bu zavallı devlet harb- i-umumîye sürüklendiği gün mahvolmuştur! Sizi bana gönderenler o çılgınlığı işlemeden evvel göndermeliydiler. Bütün dünya denizlerine hâkim olan devletlere karşı Almanya ve Avusturya gibi kara hudutları içinde yaşayan iki devletle beraber ateşe atılmak tarihin kaydettiği en büyük hamâkat(ahmaklık)tır."

Sultan İkinci Abdülhamid Han 10 Şubat 1918'de 76 yaşının içinde vefat etmiştir.

Sultan'ın cenazesi Topkapı sarayına nakledilerek techiz ve tekfin edildikten sonra, Sultan Reşad'ın iradesiyle ölümünün ertesi günü padişahlara mahsus muazzam merasimle Sultan Mahmud türbesine defnedilmiştir. Bu muhteşem merasim esnasında Ayasofya'dan türbeye kadar iki sıra asker dizilmişti; cadde ile caddeye çıkan sokaklar, pencereler, damlar, ağaçlar ve hatta türbe mezarlığının etrafındaki duvarlar mahşer gibi dolmuştu. Bütün halk derin bir teessür içindeydi. Ağlayanlar, hıçkıranlar ve hatta:

- Bizi bırakıp nereye gidiyorsun? diye haykıranlar oluyordu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/10.html)
Başlık: Namazın Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2014, 01:10:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselam buyurdular:
"Namaz, dînin direğidir."
(Hadîs-i Şerîf, Şu 'abü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Şubat Salı 2014

Hicrî: 11 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Sânî 1430



Namazın Ehemmiyeti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Beş vakit namaz büyük günahtan sakındıkça aralarındaki diğer günahlara keffâret olur."

"Kıyâmet gününde kulun ilk bakılacak ameli namazıdır. Eğer o tam bulunursa diğer amelleri de kabûl edilir, eğer noksan bulunursa diğerleri de kabul olunmaz."

"Muhakkak ümmetimden iki adam namaz için dururlar, rükû ve secdeleri de birdir. Lâkin onların namazları arasındaki derece farkı gök ve yeryüzü arası kadardır."

Bu Hadîs-i Şerîf namazda huşûun, kalbi ve kalıbı ile namazın adabına riayet etmenin ehemmiyetine işâret etmektedir.

"İnsanların hırsızlık bakımından en kötüsü namazından çalandır."

"Cemâatle namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece üstündür."

"Kim kırk gün iftitâh tekbirini kaçırmaksızın cemaatle namaz kılarsa, ona iki berat yazılır: münâfıklıktan berat, cehennemden berat." "Bir namaz kıldığında (hayata) veda edenin namazı gibi kıl." "Kimin namazı onu günahlardan ve çirkinliklerden alıkoymuyorsa (namaz onun) ancak Allâh'dan uzaklığını artırır." Muhakkak namaz münâcâttır: Allâhü Teâlâ'ya ilticâdır. İlticâ gafletle mümkün olmaz. Bedeniyle beraber kalbi hazır olmayan kimsenin namazını Hak Teâlâ kabûl etmez.

"Bir adam Resûlullâh'a s.a.v.) geldi ve 'Allâha dua edin de şefaat ettiklerinizden ve cennette refiklerinizden (arkadaşlarınızdan) olayım'

dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Çok secde ederek bana yardımcı ol" buyurdular.

"Kul gizli yaptığı secdeden daha faziletli şeyle Allâhü Teâlâ'ya

yaklaşamaz."


"Kul Allâhü Teâlâ'ya secde ettiği vakit en yakın olur. Secdede çok dua ediniz."



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/11.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ'ya İman
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2014, 01:46:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "İmanınızı yenileyiniz." buyurdular.
"Yâ ResûlAllah! İmanımızı nasıl yenileriz" denildi.
"Lâ ilâhe illallâh sözünü çok tekrar ederek." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Şubat Çarşamba 2014

Hicrî: 12 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Sânî 1430

San'a'nın Fethi (1546) • Kahraman Maraş'ın Kurtuluşu (1920)

Allâhü Teâlâ'ya İman

Müslüman olan bir kimseye, ilk önce "Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün resûlullah" kelimesinin ma'nâsını bilmek ve inanmak farzdır. Manası; Allâh'dan (c.c.) başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v.) onun peygamberidir. Bu kelimeye "Kelime-i tevhîd" denir. Her Müslüman kelime-i tevhidin ma'nâsına hiç şüphe etmeden inanmalıdır. Bunları, delîl ile isbât etmesi ve akla uydurması farz değildir.

Kelime-i tevhidin ma'nâsını, Kur'ân-ı Kerîm bildirmekte, Resûlullah da (s.a.v.) bu bildirilenleri açıklamaktadır. Ashâb-ı kirâmın hepsi, bu açıklamaları öğrendi ve kendilerinden sonra gelenlere bildirdiler. Ehl-i sünnet alimleri Ashâb-ı kirâmın bildirdiklerini hiç değiştirmeden, olduğu gibi, kitâblara geçirerek bizlere ulaştırdılar. Herkesin, Ehl-i sünnet i'tikâdını öğrenmesi bu inançta birleşmeleri, birbirlerini sevmeleri lâzımdır. Sa'âdetin, mutluluğun tohumu, bu i'tikâddır ve bu i'tikadda birleşmektir.

Kelime-i tevhidin ma'nâsını, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle bildiriyor: İnsanlar yok idi, sonradan yaratıldı. İnsanları ve her varlığı Allâhü Teâlâ yarattı. Bu yaratan birdir (Vahdaniyet). Ortağı, benzeri yoktur. O, hep var idi (Vücûd). Varlığının başlangıcı yokdur; ezelîdir (Kıdem). Hep vardır. Varlığının sonu olmaz (ebedîdir), yok olmaz, Onun hep var olması lâzımdır, O, yok olamaz; bâkîdir (Bekâ). Varlığı kendindendir, hiçbir sebebe ihtiyâcı yokdur (Kıyam binefsihi). Ona muhtâc olmayan hiçbir şey yokdur. Herşeyi var eden, her vârı her an varlıkda durduran odur. O, madde değildir, cisim değildir, bir yerde değildir, hiçbir maddede bulunmaz, şekli yokdur, ölçülmez, nasıldır diye sorulmaz. (O) deyince, akla, hayâle gelen hiçbir şey, o değildir. O, bunlara benzemez (Muhalefetün lil-havadis). Bunlar, hep onun mahlûklarıdır; o, mahlûkları gibi değildir. Akla, vehme, hayâle gelen her şeyi, o yaratmakdadır. Yukarıda, aşağıda, yanda değildir. Allâhü Teâlâ'nın sıfatları vardır. Sıfât-ı sübûtiyye'si sekizdir: Hayât, İlim, Semi', Basar, Kudret, İrâde, Kelâm, Tekvin. Bu sıfatlarında, hiç değişiklik olmaz. Değişiklik olması, kusurdur. Onda kusur, noksanlık yoktur.

Bu dünyada, onu kendisinin bildirdiği kadar bilmek ve âhirette görmek vardır. Dünyada nasıl olduğu anlaşılamadan bilinir. Orada da, anlaşılamadan görülecektir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/12.html)
Başlık: Hazret-i Selmân-ı Fârisi (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2014, 01:52:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Önde gelenler (İslâmiyet'i kabul etmekte başkalarını geçenler) dörttür: Ben Arab'ın önde geleniyim, Suheyb Rûm'un, Selmân Fars'ın, Bilâl de Habeş'in önde gelenidir."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Şubat Perşembe 2014

Hicrî: 13 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Sânî 1430

Erzincan ve Görele'nin Kurtuluşu (1918) • Kuzey Kıbrıs Türk Federe Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1975)

Hazret-i Selmân-ı Fârisi (r.a.)

Silsile-i Sâdât'ın ikinci halkası olan Selmân-ı Fârisî Hazretleri Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden ve meşhurlarındandır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sohbetleri şerefiyle en yüksek kemal mertebesine kavuşmuştur.

Aslen İranlı olup, İsfehan yakınındaki Cey veya Râmehürmüz kasabasındandır. Medîne'ye gelip Müslüman oldu, peygamberimiz (s.a.v.) ona Selmân ismini verdi. Kendisine nesebi soruldu, "Ben Müslüman olduktan sonra nesebim ne olacak "İbnü'l-İslâm=İslâm'ın evlâdı"' diye cevap vermiş ve ondan sonra (Selmân İbnü'l-İslâm) diye anılmıştır.

Hz. Selmân-ı Fârisî (r.a.), Hicret'in beşinci yılına kadar köle olarak yaşamıştır. Bu sebeple Bedir ve Uhud gazalarına katılamamış, Hendek ve sonraki bütün savaşlara katılmıştır.

Hz. Selmân'ın (r.a.) gayet samimi hareketleri Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ve Ashâbı arasında kendisine karşı pek derin bir muhabbet uyandırmıştı. İstisnâsız herkes Hazret-i Selmân'ı seviyordu. Ensar ve Muhâcirler, Selmân'ı (r.a.) sahiplenerek, "Selmân bizdendir." dediler. Resûlullâh (s.a.v.): "Selmân bizdendir. O Ehl-i Beyt'imdendir." buyurdular. Hendek kazma işindeki gayreti üzerine, Resûlullâh (s.a.v.), onu Selmânü'l-Hayr olarak isimlendirmiştir. Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) halîfeliği devrinde Medîne'den ayrılmayan Hz. Selmân, Hz. Ömer'in halîfeliğinde ihtiyar haline rağmen İran fethine katılmıştır. İranlılar hakkında çok mâlûmat sahibi idi. İranlıları kendi lisanıyla dine davet ediyor, onlara İslâmiyet'i anlatıyordu. İranlılar savaşlarında fil kullanıyorlardı. Müslümanlar o zamana kadar fil görmedikleri için şaşırdılar. Hz. Selmân fillerle nasıl çarpışılacağım İslâm askerlerine öğretti. İran'ın Medayin şehri alınınca Hz. Ömer (r.a.) onu şehre vâli tâyin etti. Selmân-ı Fârisî Hazretleri uzun ömür yaşayanlardandır. Hz. Osmân'ın halîfeliği devrinde hastalanmış ve hicretin 33. (M. 654) senesinde Medâyin'de vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. (RadıyAllahu anh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/13.html)
Başlık: Beş Vakit Namaz Günahlara Keffarettir
Gönderen: Mücteba - 14 Şubat 2014, 12:43:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim farz namazların arkasında Âyetü'l-Kürsî'yi okursa o kimse, diğer namaza kadar Allâh'ın zimmetinde (himâyesinde)dir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemu 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Şubat Cuma 2014

Hicrî: 14 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 01 Şubat 1430

Vakfıkebir ve Beşikdüzü'nün Kurtuluşu (1918) • Yeni Balkan Paktı'nın Ankara'da İmzalanması (1953)

Beş Vakit Namaz Günahlara Keffarettir

Allâhü Teâlâ Hûd Sûresinin 114. âyet-i kerîmesinde (meâlen) "Ve namazı gündüzün iki tarafında ve geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Hasenât seyyiatı giderir (Beş vakit namaz günahlara kefaret olur.) Bu namaz zikir ehline bir va'zdır." buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme beş vakit namazın farz olduğunun açık bir delilidir. Nitekim beş vakit namazın farz olması diğer âyetler ve hadîs-i şerîf ve icma-ı ümmet ile de sabittir. Bunun aksini iddia İslâm itikadına tamamen zıttır. Bu âyetin tefsiri şöyledir:

Ey müslümanlar farz namazları gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindi vakitlerinde) ve geceden gündüze yakın saatlerde (yani: Akşam yatsı ve sabah vakitlerinde) dosdoğru ve erkânına ve şartlarına riayet ederek kılın. Şüphe yok ki, (beş vakit namaz) kötülükleri giderir, küçük günahlara keffâret olur ve affına sebeb olur. Fakat büyük günahlardan dolayı herhalde tevbe ve istiğfar etmek icabeder. Namaz imandan sonra ibadetlerin en büyüğüdür. Nitekim Sahih-i Müslim'de bir hadîs-i şerîf şu mealdedir:

"-Kebair denilen büyük günahlardan kaçınıldıkça- Beş vakit namaz ile cuma namazı, diğer cuma gününe kadar aralarındaki günahlar için keffarettir."

Diğer bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) beş vakit namazın fazilet ve ehemmiyetini şöyle haber vermektedir: Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ashab-ı kirâmına hitaben: "Söyleyin bakalım, birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? Vücudunun kirinden, pasından bir şey bırakır mı?' buyurdular. Ashab-ı kirâm;

'Yâ ResûlAllah! Hiç kir, pas bırakmaz,' dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)

buyurdu ki:

"Beş vakit namaz da işte bunun gibidir. Onlarla Allâhü Teâlâ günahları siler, affeder."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/14.html)
Başlık: Bire On Sevap
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 10:59:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim bir hasene (iyilik) ile gelirse ona on misli verilir, kim de bir seyyie (kötülük) ile gelirse o ancak misliyle cezalandırılır ve hiç¬birine haksızlık edilmez."
(En 'âm Sûresi, âyet 160) 


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Şubat Cumartesi 2014

Hicrî: 15 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 02 Şubat 1430

Gümüşhane ve Maçka'nın Kurtuluşu (1918) • İzmir Eski Eserler Müzesi'nin Açılışı (1927) • Rodos ve 12 Adalar'ın Yunanistan'a Terki (1947)

Bire On Sevap

Bir gün muhtaç bir adam gelip Hz. Ali'den bir şeyler istedi. Hz. Ali (r.a.) oğlu Hasan veya Hüseyin'den birine "Annene git, kendisine bıraktığım altı dirhemden birini al, getir." dedi. Oğlu gitti, biraz sonra geri döndü ve "Annem o altı dirhemi un almak için sakladığını söyledi" dedi. Hz. Ali;

"Bir kul, Allâh'ın hazinesindekine kendi elinde olana güvendiğinden daha fazla güvenmezse îmanı kâmil olmaz! Git, ona söyle, altı dirhemin tamamını göndersin" dedi.

Hz. Fâtıma (r.anhâ), altı dirhemi gönderdi. Hz. Ali de onları gelen kimseye verdi. Hz. Ali (r.a.) daha adımını atmamıştı ki yanına, devesini satmak isteyen bir adam geldi. Hz. Ali (k.v.) ile aralarında şu konuşma geçti:

-   "Deveni kaça satıyorsun?" diye sordu.

-   Yüz kırk dirheme.

-   Parasını bir müddet sonra vermek üzere onu kapıya bağla. Adam da deveyi bağlayıp gitti. Derken başka bir zât çıkageldi ve

-   Bu deve kimin? diye sordu. Hz. Ali (r.a.),

-   Benim, dedi.

-   Onu satıyor musun?

-   Evet.

-   Kaça?

-   İki yüz dirheme.

-   Peki, aldım, dedi.

Adam iki yüz dirhemi verdi, deveyi aldı. Hz. Ali, deveyi satın aldığı zâta yüz kırk dirhemi verdi, artan altmış dirhemi de Hz. Fâtıma'ya getirdi. Hz. Fâtıma,

-   Bu, para nereden? diye sordu. Hz. Ali (r.a.);

-    Bu, Allâh'ın "Her kim bir iyilikle gelirse ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır." buyurarak peygamberi vasıtasıyla bize va'd buyurduğudur.

(Yani, biz altı dirhem sadaka verdik Allâhü Teâlâ bize karşılığında on mislini verdi.) demektir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/15.html)
Başlık: Seleme Bin Dinar'ın (r.a.) Nasihati
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:01:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphesiz ki hayır ehli; iyiler nimetler içindedir. Ve şüphesiz ki fâcir(aşırı isyan eden)ler şiddetli cehennem ateşi içindedirler."
(înfitâr sûresi, âyet 13-14)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Şubat Pazar 2014

Hicrî: 16 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 03 Şubat 1430

Tatvan'ın Kurtuluşu (1918) • Naylonun ABD'de İlk Defa Olarak İmâli (1937)

Seleme Bin Dinar'ın (r.a.) Nasihati

Emevi Halifesi Süleyman bin Abdülmelik Medine-i Münevvere'ye gelince: "Burada Ashâb-ı Kirâm'ın devrine erişmiş bir kimse var mıdır ki görüşüp bir miktar sohbet edeyim?" diye sordu. Medineliler: "Medine'nin âlimi ve kâdısı Seleme bin Dînar (r.a.) takva sahibi bir zattır. Ashâb-ı Kirâm'dan bir kısmına erişmiştir ve onlardan hadîs-i şerîşer rivayet eder." dediler. Halife, adam gönderip davet etti. Aralarında şu konuşma geçti:

"İnsanların ölümü beğenmeyip kötü görmesinin sebebi nedir?" "İnsanlar âhiretini harab, dünyasını mamur eylediğinden, mamur olan mahalden harab mahalle gitmeyi kötü görüyor." "Allâh'ın huzuruna varmanın şeklini bana açıkla!" "İnsan ya güzel amel sahibidir veya kötü amel sahibidir. Güzel amel sahiplerinin Allâh'ın huzuruna varışı, bir kimsenin gurbetten vatanına; ailesine gitmesi gibidir ki, biran önce kavuşmak için koşar. Ama kötü amel sahiplerinin Allâh'ın huzuruna varması, firardan sonra yakalanıp, sahibine zorla geri getirilen kölenin hali gibidir." demesi üzerine Halife ağladı:

"Acaba Allah katında bizim halimiz nicedir?" dedi.

"Ey Süleyman! Kendini Allâh'ın kitabına arz eyle! İyi veya kötü halin ne ise görürsün."

"Benim halimi açıklayan âyet-i kerîmeyi Kitâbullah'ın neresinde bulurum?" diye sordu.

"Şüphesiz hayır ehli nimet içindedirler. Facirler; (aşırı isyana sapanlar) da cehennemdedirler" (meâlindeki İnfitar sûresinin 13 ve 14.) âyetlerinde bulursun"

"Bana nasihat olmaya en yakın hangi âyettir?"

"...Muhakkak ki Allâh'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır." (meâlindeki A'râf sûresinin 56.) âyet-i kerîmesidir." dedi. Halife ağladı ve bir müddet başını önüne eğip düşündükten sonra:

"Ne yapmalıyım? Bana söyle!"

"Ey Süleyman! Cenâb-ı Allah seni nelerden nehyetmişse, seni o şey ile meşgul görmesinden kork ve kaçın!

Sana her neyi emrettiyse, o emrettiği mahalde seni bulmamasından kork!"


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/16.html)
Başlık: Hz. Yûnus Aleyhisselâmın Zikri
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:03:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Zâtıma yemin ederim ki, sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve hâsılattan eksiklik ile imtihan edeceğiz, müjdele o sabredenleri."
(Bakara Sûresi, âyet 155)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Şubat Pazartesi 2014

Hicrî: 17 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 04 Şubat 1430

Şeyh Şamil (rh)'in Medine'de Vefatı (1871) • Tonya, Akçaabat ve Tercan'ın Kurtuluşu (1918) • Medenî Kanun'un TBMM'de Kabul Edilmesi (1926)

Hz. Yûnus Aleyhisselâmın Zikri

Hz. Yûnus (a.s.) Dicle'nin batısında Musul şehri yanında Ninova ahalisine peygamber gönderildi. Onları tevhide davet etti. Lâkin onlar putlarını terk etmediler. Allâhü Teâlâ'nın azabıyla korkuttu, yine kulak asmadılar. Hz. Yûnus (a.s.)'da ümmetine darıldı ve helâk olacakları da kendisine bildirildiğinden Allâh'ın emrini beklemeden çıkıp gitti. Deniz sahiline geldi, bir gemiye bindi. Kendisine hürmet ettiler.

Fakat gemi batmak tehlikesine düştü, gece karanlığı da çöktü ve; "Ey gemi halkı, sizin içinizde efendisinden firar etmiş bir köle vardır, onu suya atın. Yoksa hepinizi deniz yutacaktır" sesini işittiler. Hz. Yûnus (a.s.) "O köle benim" dedi. Gemi halkı "Vallâhi kura atmadıkça sözüne inanmayız" dediler. Kura Yûnus (a.s.)'a isâbet etti, "Ben size demiş idim" diyerek mübârek vücudunu denize bıraktı. Derhal onu bir büyük balık yuttu.

Hz. Yûnus (a.s.), balığın karnında, denizin ve gecenin karanlıkları içinde "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'z-zâlimîn"* diyerek Allâhü Teâlâ'yı zikrediyordu. Melekler onun zikrini işittiler ve;

"Ey Rabb'imiz, bu Yûnus aleyhisselâmın sesidir, lâkin hangi yerde olduğunu bilemiyoruz" dediler.

"Denizin en derin yerinde, balığın karnındadır" buyuruldu. Melekler; "Yâ Rabbi, o günah mı işledi?" dediler.

"Hayır, lâkin ben onu terbiye edip kudret ve melekûtümün acâiblerini ona açtım, o da beni tesbîh ve takdîs eyliyor" buyurdu. Melekler Hz. Yûnus (a.s.)'ın yanına indiklerinde gördüler ki tesbihinin güzelliğinden dolayı bütün balıklar saf saf etrafına toplanıp onu dinlemektedirler. Melekler; "es-Selâmü aleyke Yâ Yûnus" dediler. Hz. Yûnus selâmlarına cevap vermedi. Melekler döndüler. Allâhü Teâlâ; "Kulumu nasıl buldunuz" diye buyurdu.

"Onu bizden çok seninle meşgul bulduk." dediler. Allâhü Teâlâ; "Muhakkak doğru söylediniz. Bizimle meşguliyeti ona başkalarını terk ettirdi" buyurdu.

* Enbiya sûresi, 87. âyet meâli şerîfi: Senden başka hiç bir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/17.html)
Başlık: İnsanların Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır | Beyit
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:06:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim, (işlediği) bir günâh sebebiyle (din) kardeşini ayıplarsa, o günâhı işlemedikçe ölmez."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Şubat Salı 2014

Hicrî: 18 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 05 Şubat 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1451) • Türkiye'nin NATO'ya Girmesi (1952)

İnsanların Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Ey mü'minler!... Ölülerinizin güzel hallerini söyleyiniz, kötü hallerini söylemekten çekininiz." buyurdular.

İnsan başkalarının hayrına çalışmalıdır, başkalarının kemalatını itiraf etmelidir. Yoksa onun bunun fena hallerini araştırmak, bunları dile dolayıp teşhir etmek en kötü bir harekettir. Bilhassa ölüp gitmiş, kendi amellerinin sevap veya cezasına kavuşacak olan bir din kardeşimizin şahsına ait bulunan kötü hallerini söylemek asla caiz görülemez. Onun güzel hallerini söylemelidir ki hakkında rahmet okumaya vesile olsun. Ancak bir şahsın bid'at ve zulüm gibi dine uymayan, insanlara zararlı olan bir hali bulunursa halkı ondan sakındırmak için bunu söylemek lâzım gelir. Bunları söylemek ve elden gelirse menetmeye çalışmak mühim bir vazifedir.

Fakat insanların şahıslarına ait bazı kusurlarını görüp de bunu orada burada söyleyip durmak insanlığa yakışmaz.

"Cihanda bî-kusur insan bulunmaz. / Velâkin her kusur teftiş olunmaz." Yani kusursuz insan olmaz, öyleyse her kusura bakılmaz. denilmiştir.

İnsan, kendi kusur ve ayıplarını görüp kurtulmaya çalışmalıdır. İnsanların ayıplarını araştırmak ayıptır. Kendi ayıplarını gören başkalarının ayıplarını göremez. Öyle kimseler vardır ki, kendilerinin birçok kusurları olduğu halde onları görmezler de başkalarının en ufak bir kusurunu bile görmekten kendilerini alamazlar. Maamafih kusur sahipleri de kendilerine bir iyilik olmak üzere hakikî mü'minler tarafından yapılacak nasihatleri, hatırlatmaları memnuniyetle karşılamalıdırlar. Bu bir insanî vazifedir. Hazreti Ömer, radıyAllahü teâlâ anh demiştir ki:

"Bana ayıplarımı gösteren kimseye Allâhü Teâlâ rahmet etsin."

Beyit:

"Dost odur ki sana doğrusun(u) diye,
Dost değildir sana doğrusun diye." (La edri)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/18.html)
Başlık: Dürüst Tüccar Ahirette Sıddıklar ve Şehidlerledir
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:08:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Zengin kişinin borcunu ödemeyi geciktirmesi bir zulümdür."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Şubat Çarşamba 2014

Hicrî: 19 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 06 Şubat 1430

İbrahim bin Edhem Hz.'nin Vefatı (779) • Emir Timur'un Vefatı (1405) • Erzincan/Çayırlı'nın Kurtuluşu (1918)

Dürüst Tüccar Ahirette Sıddıklar ve Şehidlerledir

Tüccârın terazisini doğru tutması lâzımdır. Ayet-i kerîmede "Veyl (vadisinin azabı) o mutaffifîne (alış-verişte hile yapanlara)." (Mutaffifîn sûresi, âyet 1) buyurulmuştur.

Yiyecek maddelerinde ihtikâr (yüksek fiyatla satmak için satmamak) yasaklanmıştır. Bunu yapan melundur ve böylelerinin âhiretteki fenâ âkıbeti hakkında çok tehdidler naklolunmuştur.

Malın aybını gizlemek de haramdır, zira hıyânettir.

Hâsılı ticârette insanları aldatmak ve nevi hile haramdır.

Alış verişte kolaylık göstermelidir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "Satışta kolaylık gösteren, alımda kolaylık gösteren, hüküm verirken kolaylık gösteren kimseye Allâh rahmet eylesin" diye duâ buyurmuştur. Kim Resûlullâh'ın (s.a.v.) duâsına kıymet verip rağbet ederse yaptığı işle dünyâ ve âhirette kazançlı çıkar.

"Kim dardaki kimseye borcunu ödemekte kolaylık gösterir veya alacağından vazgeçerse Allâhü Teâlâ -âhirette- böyle kimsenin hesâbını kolay kılar."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Günahlardan öyleleri vardır ki ancak geçim yolunda çekilen meşakkatler onlara keffâret olur."

Ticâretle meşgul olan kimsenin niyeti sırf dünya kazancı olmamalıdır ki âhiret sermayesi elden gitmesin. Tacirin niyeti helâlinden kazanç, insanlardan dilenmekten korunmak, topladığı geçimlikle âhiret ameli işlemek için vakit ayırmak olmalıdır. Namazlarını terk etmemeli, kulağı ezanda olmalıdır. Çarşıya her çıktığında kalbinden Allâh'ı zikretmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Kim çarşıya girdiği zaman 'Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü, yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihilhayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr' derse Allâhü Teâlâ onun için milyon sevâb yazar, ondan milyon günahı siler ve onun derecesini milyon yükseltir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/19.html)
Başlık: Selmanı Farisî Hazretlerinin Resûlullah'ı Bulması
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:11:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Selman-ı Fârisî (r.a.) rivayet etti:
"Dünya mü'minin (âhiretteki ebedî nimetlere göre) zindanı, kâfirin de (âhiretteki azâbına göre) cennetidir."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Şubat Perşembe 2014

Hicrî: 20 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 07 Şubat 1430

Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde Hutbenin Yavuz Sultan Selim Han Adına Okunması (1517)

Selmanı Farisî Hazretlerinin Resûlullah'ı Bulması

Selmân-ı Fârisî (r.a.), Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) bulmak için çıktığı uzun yolculukta, nihayet Medîne'ye giden kervana rastladı. 'Beni Arap diyarına götürünüz de, şu davarlarımı, şu ineklerimi size vereyim' dedi. Kabul edip kafilelerine aldılar. (Şam cihetinden Medîne'ye yakın) Vâdi'l-Kurâ denilen yere gelince ihanet edip köle olarak bir Yahudi'ye sattılar. Hicret'in beşinci yılına kadar köle olarak yaşamıştır. Resûlullah (s.a.v.) ona, azat olması için efendisiyle anlaşmasını söyledi. Selmân (r.a.), efendisi ile üç yüz hurma fidanı dikmek, meyve verinceye kadar onlara bakmak ve dörtyüz dirhem altın vermek şartıyla anlaştı. Resûlullâh (s.a.v.), ashabına: "Kardeşinize yardım edin." buyurdu. Sahâbeler üç yüz tane fidanı ona verdiler. Resûlullâh (s.a.v.), ona: "Selmân! Git çukurları kaz. Dikmeye sıra geldiği zaman onları sen dikme, bana haber ver. Onları kendi ellerimle yerlerine koyayım." buyurdu.

Selmân Fârisî (r.a.), çukurların kazılma işini Ashabın yardımıyla bitirdi. Resûlullâh (s.a.v.), bahçeye giderek bütün fidanları dikti. Ancak bir tanesini Hz. Ömer dikti. Bu fidanların tamamı aynı sene içinde -Allâhü Teâlâ'nın izniyle- meyve verdi. Ancak Hz. Ömerin diktiği fidan meyve vermedi. Resûlullâh (s.a.v.) o fidanı söküp tekrar diktiler, fidan o anda meyve verdi.

Resûlullâh (s.a.v.), Selmân'ı (r.a.) yanına çağırarak, efendisine ödemesi gereken dörtyüz dirhem altını ödemesi için ona yumurta büyüklüğünde bir altın külçesi verdi. Selmân (r.a.):

"Bu benim ödemem gereken miktarı nasıl karşılar ya ResûlAllah?"

demekten kendini alamadı. Resûlullâh (s.a.v.) ona; "Ey Selmân! Allah onunla senin borcunu karşılayacaktır." buyurdu.

Selmân (r.a.): "Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, onunla ödemem gereken miktarı ödedim. O altın Uhud (dağı) ile tartılsa ondan ağır gelirdi." buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/20.html)
Başlık: Dünya Ehlinin Kabirdekilere Hediyesi
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:13:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişi ana-babasına duâyı terk ettiği zaman rızkı kesilir, daralır."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü 'l-Firdevs)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Şubat Cuma 2014

Hicrî: 21 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 08 Şubat 1430

Bayburt ve Ahlat'ın Kurtuluşu (1918)

Dünya Ehlinin Kabirdekilere Hediyesi

Ehl-i Sünnet itikâdında olan kimse, hayatta olan mü'minlerin dualarından ve verdikleri sadakalardan kabirdeki Müslümanların faydalandıklarını hak bilmelidir. Buna inanmayan itikatta bid'ate düşmüş olur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Kimin ana ve babası Müslüman olarak ölürse onlar için duâ etsin, Allâhü Teâlâ'nın bağışlamasını istesin." buyurmuşlardır. Îsâ aleyhisselâm yanından geçtiği bir kabirden ölüye azâb edildiğini duydu. Birkaç gün sonra aynı kabrin yanından geçerken ölüye Allâh'ın rahmeti ile muamele ettiğini işitti ve kabir sahibine sordu. Kabirdeki;

"Dünyadaki oğlum beni unutmadı ve benim için sadaka verdi de azabım rahmete döndürüldü" dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Sizlere ne oluyor ki sâlih bir amel işlediğinizde, ana babanızı hatırlamıyorsunuz? Halbuki bu iyi amelinize verilecek sevâbınızdan bir şey eksilmeden onlara da bir pay verilir."

"İnsanların en hayırlısı haccederek, sadaka vererek, köle azad ederek veya Allâh için nezrederek (adayarak) ana babasına iyilik edendir."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Ölülerinize hediye veriniz" buyurdular. Ashâb-ı Kirâm: "Neyi hediye edelim?" dediler Hz. Peygamber aleyhisselâm:

"(Ölülere) hediye, duâ ve sadakadır" buyurdular.

Kim farz olduğu halde haccetmeden ölürse veya ödemesi icab eden borcu ödemeden ölürse, evladı onun için hacceder ve borcunu öder.

Bir kimse bir amel işleyip sevâbını ahbabına bağışlarsa Cenâb-ı Hak o kimseye on katından yediyüz katına kadar sevap ihsân eder.

Bağışlanan kimseye de sevap eksilmeden ulaşır.

İnsana, dost ve sevenlerini toprağın altında unutmak yakışmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/21.html)
Başlık: Gece Vakti insanlar | Biliyor Muydunuz?
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:16:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphesiz ki müttakîler, Rab'lerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde pınar başlarındadır. Çünkü onlar bundan evvel (dünyada) güzel amel etmeyi âdet edinmişlerdi, gece pek az uyuyorlardı ve seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi."
(Zâriyat Sûresi, âyet 15-18)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Şubat Cumartesi 2014

Hicrî: 22 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 09 Şubat 1430

İbni Haldun'un Vefatı (1406)

Gece Vakti insanlar

Hz. Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular ki:

"Gece vaktinde insanlar üç kısımdır. Gece lehine olanlar, gece aleyhine olanlar ve gece ne lehine ne de aleyhine olanlar." dedi. "Bu nasıl olur." denildi. Şöyle buyurdu:

"Gece lehine olanlar, insanlar uyurken gecenin karanlığında abdest alıp namaz kılanlardır.

Gece aleyhine olanlar, insanların o vakitte uykuda olmasını ve gecenin karanlığını fırsat bilip Allâhü Teâlâ'ya isyanda bulunanlardır. Gece ne lehine ne de aleyhine olanlar ise sabaha kadar uyuyanlardır."

Biliyor Muydunuz?

"Ne Olursan Ol Yine Gel" Sözü Hz. Mevlânâ'ya Ait Değildir Yine gel, yine gel! Ne olursan ol yine gel! İster kâfir, ister Mecusî, ister putperest ol yine gel! diye devam eden şiir Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'nin hiçbir eserinde geçmemektedir.

Şiir ilk olarak İran coğrafyasında yetişmiş iki âlimin eserinde yer almıştır.

Bunlardan biri Ebû Saîd Ebu'l-Hayr'ın (Ö. 1049) Divân-ı Eş'ar'ındaki rubâîleri arasında geçer. Öbürü Baba Efdal-i Kâşî'ye (Efdalüddîn-i Kâşânî, Ö. 1268) atfedilir. Bu Farsça rubâîyi Harabat'ına alan Ziya Paşa da dörtlüğün yanına Baba Efdal-i Kâşî ismini yazmıştır. Bu kadar eski mazisi olan bir şiirin nasıl ve ne maksatla Mevlânâ'ya atfedildiği, hangi çıkarlara alet edildiği de başlı başına bir araştırma mevzuudur.

Ancak şu kadarı bilinmelidir ki, burada "ne olursan ol yine gel" sözünden "İman etmeyenlerin kendi inancını bırakarak iman edip İslam dairesine girmeleri..." anlaşılmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/22.html)
Başlık: Yemek Adabından Bazıları
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:54:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hiçbir yemeği, hiçbir zaman ayıplamamış-yermemiştir. O, bir yemekten hoşlanırsa yer hoşlanmazsa yemezdi."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Şubat Pazar 2014

Hicrî: 23 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 10 Şubat 1430

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Veda Hutbesini Îrâdı (632) • Ardahan'ın Kurtuluşu (1918)

Yemek Adabından Bazıları

Yemekte dört şey farzdır:

1-  Helal olandan yemek,

2-   Yediği şeylerin Allâhü Teâlâ'nın ikramı olduğunu bilmek,

3-   Allâhü Teâlâ'nın verdiği rızka razı olmak,

4-   Bu rızıktan elde ettiği kuvveti Allâhü Teâlâ'ya isyanda kullanmamak.

Yemekte dört şey sünnettir:

1-  Başlarken besmele çekmek,

2-   Sonunda Allâhü Teâlâ'ya hamd etmek,

3-   Yemekten önce ve sonrasında elleri yıkamak,

4-   (Yer sofrasında) Otururken sağ ayağını dikip sol ayağının üzerine oturmak.

Yemekte dört şey adabtandır:

1-   Önünden yemek,

2-   Lokmaları küçük almak,

3-   Lokmayı iyice çiğnemek,

4-   Başkasının lokmasına bakmamak.

Yemekte iki şey şifadır:

1-   Sofraya dökülen kırıntıları yemek,

2-   Tabağını bitirmek (sünnetlemek).

Yemekte iki şey mekruhtur:

1-  Yemeği koklamak,

2-   Yemeğe üşemek.

Yemeği sıcak yememek, soğumasını beklemek lazımdır. Sıcak yemek lezzetlidir. Fakat bereket soğuk yemektedir. Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalıdır. Yemeğe azıcık tuz ile başlamalı ve tuz ile bitirmelidir. Meyveleri, çekirdek ve kabuklarıyla bir tabağa koymamalı.

Yemekten sonra yemeğin kırıntılarını toplamak ve sofradan kalktıktan sonra dişlerini temizlemek müstehaptır.

Allâhü Teâlâ'nın rızasına kavuşmak isteyen akıllı kimsenin, azığını gıdasını helalden temin etmesi ve nimetleri veren Allâhü Teâlâ'ya çok şükretmesi lazımdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/23.html)
Başlık: Hadis Rivâyet Etmenin Adabından
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:56:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Benim sözümü işitip belledikten sonra işittiği gibi başkasına ulaştıranın Allah yüzünü ağartsın."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Şubat Pazartesi 2014

Hicrî: 24 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 11 Şubat 1430

İbni Batuta'nın Vefatı (1369) • Trabzon ve Yomra'nın Kurtuluşu (1918)

Hadis Rivâyet Etmenin Adabından

Abdullah ibn-i Abbas'tan (r.a.) şöyle rivayet olundu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Allâh'ım! Halifelerimize rahmet eyle" diye dua buyurdular. "Yâ Resûlullâh! Halifeleriniz kimlerdir." diye sorduk. "Onlar benden sonra gelen, benim hadislerimi ve sünnetimi rivayet eden ve insanlara öğreten kimselerdir." buyurdular. (Taberanî, Evsat)

Mâlik bin Enes (r.a.) bir hadîs-i şerîf rivayet edeceği zaman abdest alır, yatağının üzerine oturur, sakalını tarar, vakar ve heybetle toparlanır, sonra hadîsi rivayet ederdi. Bu hal kendisine sorulduğu zaman şöyle demişti:

"Resûlullâh'ın (s.a.v.) hadîs-i şerîfine tazim ve hürmet etmeyi seviyorum. Abdestli olmadan rivayet etmiyorum." Yolda yahut ayakta iken veya acil bir işle meşgul iken hadis rivayet etmeyi sevmezdi ve şöyle derdi:

"Resûlullâh'tan (s.a.v.) rivayet ettiğim bir hadisi düşüne düşüne, iyice anlayarak rivayet etmeyi seviyorum." (Hılyetü 'l-Evliyâ) Tâbiinden Abdullah ibn-i Mübârek (r.a.) anlatıyor:

Mâlik bin Enes'in (rh.) yanında idim. Bize hadis rivayet ediyordu. Bir akrep kendisini tam on altı defa soktu. İmam Mâlik zorlukla sabrediyor, rengi değişiyor fakat Resûlullâh'ın (s.a.v.) hadisini rivayeti bırakmıyordu. Rivayeti bitirip insanlar meclisten ayrılınca "Senin bu yaptığına hayret ettim." dedim. "Evet, ben bunu Resûlullâh'ın (s.a.v.) hadislerine hürmetimden dolayı yaptım." dedi. (el-Medhal, Beyhakî)

Tâbiînden Saîd ibn-i Müseyyeb (r.a.) hasta yatağında yatarken bir kişi gelip bir hadîs-i şerîf sordu. Beni oturtun, dedi. Oturttular. Sonra "Resûlullâh'ın (s.a.v.) hadisini yatarak nakletmeyi adaba uygun bulmadım." dedi. (Hılyetü 'l-Evliyâ)

Tâbiînden Bişr bin Hâris (r.a.) anlatıyor:

Abdullah ibn-i Mübârek (r.a.) yürürken bir zat ona bir hadis sordu. O da "Bu halde hadis nakletmek, hadisin şânına uygun değildir." buyurdu. Bişr (r.a.) "Ben onun bu yaptığını takdir ettim, çok beğendim." dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/24.html)
Başlık: Peygamberler Aleyhimüsselam
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 11:58:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamberlerin evveli Âdem (as), âhiri de Muhammed(s.a.v.)'dir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Şubat Salı 2014

Hicrî: 25 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 12 Şubat 1430

Cem Sultan'ın Vefatı (1495) • Araklı, Sürmene, Çıldır ve İspir'in Kurtuluşu (1918)

Peygamberler Aleyhimüsselam

Allâhü Teâlâ'nın kullarına dinini bildirmek için memur ettiği pek muhterem insanlara "Peygamber" denilmiştir.

Peygambere "Nebi" de denir. Yeni bir kitap ile yeni bir din ile bir ümmete peygamber gönderilmiş olan zâta nebî, peygamber denildiği gibi "Resûl, Mürsel" de denir.

Yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile gönderilmeyip de kendisinden evvelki bir peygamberin kitabını ve şeriatını ümmetine bildirmeye memur olmuş olan zata yalnız nebî veya peygamber denilir.

Allâhü Teâlâ'nın ilk peygamberi Hz. Adem Aleyhisselâmdır. Son ve en büyük peygamberi de bizim sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselâmdır.

Bu cihetle Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) "Hâtemü'l-enbiya" denilmiştir. Bunların arasında sayıları ancak Allâhü Teâlâ'nın bildiği daha birçok peygamberler gelip geçmiştir. Peygamberlerin güzel sıfatları vardır:

Bütün Peygamberler sadıktırlar, her hususta doğru sözlüdürler, asla yalan söylemezler.

Peygamberler emindirler, gerek peygamberlik hususunda ve gerek sair hususlarda her türlü i'timadı hâizdirler. Kendilerinde asla hainlik bulunmaz.

Peygamberler son derece akıllı, fatîn ve kuvvetli görüş ve fevkalâde bir zekâya sahiptirler. Onlarda gaflet düşünülemez. Peygamberler ma'sumdurlar, onlar son derece iffet ve ismet sahibidirler. Onlar gizli aşikâr her türlü günahlardan ve bayağı hallerden tamamen uzaktırlar.

Peygamberler emrolundukları şeriat hükümlerini ümmetlerine olduğu gibi tebliğ etmiş; bildirmişlerdir. Şeriat ahkâmından herhangi birini saklamış veya unutmuş olmaları asla düşünülemez. Öyle bir şey, peygamberlik şanına yakışmaz, onların peygamber gönderilmelerindeki hikmete, ilâhî iradeye uygun düşmez. Artık bütün peygamberleri böylece bilip tasdik etmelidir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/25.html)
Başlık: Afiyet Nedir?
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 12:00:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Rabb'inden, dünyâ ve âhirette af ve âfiyet iste. Af ve âfiyet verildiği zaman felâh bulur; muradına -Allâh'ın rızâsına- erersin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Şubat Çarşamba 2014

Hicrî: 26 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 13 Şubat 1430

Sultan İkinci Osman Han'ın Tahta Çıkışı (1618)

Afiyet Nedir?

Duada istenecek en mühim şey Allâh'tan günahlarının ve kusurlarının affı ve âfiyettir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Rabbinden dininde, dünyanda ve âhiretinde af ve afiyet iste. Eğer sana bunlar verilirse kurtulmuşsun demektir."

"Yâ Rabbi, beni -faydalı- ilimle zenginleştir, hilimle süsle, takvâ ile itibarlı ve şerefli kıl ve âfiyet ile güzelleştir."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), amcası Hz. Abbâs'a Allâhü Teâlâ'dan âfiyet niyâz etmesini çok tavsiye ederdi. Zira kendisine âfiyet ihsân olunan kişi dünyada ve âhirette korktuklarından emîn olur, kalbiyle ümîd etmiş olduğu dünyâ ve âhiret selâmetine kavuşur. Bazı İslâm büyüklerinin âfiyeti şöyle tarişer ettiler:

"Afiyet dinin bid'atten, amelin âfetten (onu bozan şeylerden), nefsin şehvetten selâmette olması, kalbin dâima korku ve ümit arasında bulunmasıdır."

"Afiyet, Allâhü Teâlâ'nın seni başkasına muhtâç etmemesi, dîninde kuvvetli, bedenini sağlam kılmasıdır."

"Âfiyet, kalb-i selîm (tertemiz, Allâh'ın sevgisinde hâlis, tamâmen ona teslîm olmuş kalp) sâhibi olmak, Allâhü Teâlâ'ya tevekkül etmektir."

"Âfiyet dinde istikamettir. Sâlihlerle arkadaşlık etmek, sohbetlerinden faydalanmak, nâfile ibâdetlere muvaffak olmaktır. "Âfiyet kalbin Allâhü Teâlâ'nın zikrinde karar kılması ve bir an ondan gâfil olmamasıdır."

"Âfiyet kulun son nefesini kelime-i şehâdetle vermesi, evliya zümresinde haşrolması, sonra cehennem üzerindeki sırat köprüsünü selametle geçmesi, sonra cennete girmesidir. İşte âfiyet budur."

"Âfiyet on şeydir ki beşi dünyada beşi de âhirettedir. Dünyadakiler: Faydalı ilim, sâlih amel, amellerde ihlâs, nimetlere şükür ve Cenâb-ı Hakk'ın kazasına razı olmaktır.

Âhirettekiler: (yüzlerin karardığı günde) Yüz aklığı, mizanında sevabın ağır olması, hesâbın kolaylığı, sırat üzerinden geçmek, cehennemden kurtulmak ve cennetlere girmektir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/26.html)
Başlık: Çok Yemek Her Hastalığın Başıdır | Mutfağımız: Mercimek Çorbası
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 12:02:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Çok yemek, hastalığın başıdır, az yemek de tedavinin başıdır."
(Hadîs-i Şerîf, îhyâu Ulûmiddîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Şubat Perşembe 2014

Hicrî: 27 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 14 Şubat 1430

Şeyhülislam Yahya Efendi'nin Vefatı (1644) • Rus Çarlığının Çökmesi ve Çar II. Nikola'nın Tahttan İndirilmesi (1917)

Çok Yemek Her Hastalığın Başıdır

Allâhü Teâlâ A'raf sûresinin 31. âyetinde "...Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüphe yok ki, o (Allah) isrâf edenleri sevmez." buyurmuş, nimetlerinden meşru şekilde istifade edilmesini, fakat israftan kaçınılmasını emretmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

•     "İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna belini doğrultacak birkaç lokma kâfidir.

Mutlaka yemesi gerekirse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes alıp vermeye (havaya) bırakmalıdır."

•   "Dünyada karnını iyice, tıkabasa dolduranlar ahirette en çok açlık çekeceklerdir."

•    "Allâhü Teâlâ'ya en sevimli olanınız, yemesi en az olanınız ve bedeni en hafif olanınızdır."

•   "Ümmetim için en çok korktuğum şeyler, şişmanlık, çok uyumak, tembellik, iman zayışığıdır."

•  "Kişi az yemek yerse, kalbi nur ile doldurulur."

Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Çok yemekten sakınınız. Çünkü o, namazda tembelliğe sevkeder, vücutta hastalığa ve yorgunluğa sebep olur."

•  İbrahim en-Nehaî (rh.) buyurdular:

"Sizden öncekiler üç sebepten helâk oldular: (Faydasız) çok konuşmak, çok yemek ve çok uyumak."

Araplar arasında söylenen bir söz:

"Midesine yemek eken, yorgunluk ve hastalık toplar."


Mutfağımız: Mercimek Çorbası (5 kişilik)

Malzemeler: 1 su bardağı mercimek, 2 küçük soğan, 2'şer adet patates ve havuç, 1çorba kaşığı un, 6 su bardağı su, yarım çay bardağı zeytin yağı.

Hazırlanışı: Mercimek bol tuzlu suyla ovularak berraklaşana kadar yıkanır ve tencereye konur. İçerisine doğranmış soğan, havuç, patates ilave edilerek haşlanır. Bir tavaya yağ ve un konarak hafifçe kavrulur. Haşlanan mercimek üzerine dökülür, suyu ilave edilip kaynatılır. Karıştırılarak pişirilir. Çorba tabaklara konulunca isteyenler; kızartılmış ekmek ekleyebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/27.html)
Başlık: Resûlullâh'ın (s.a.v.) Bir Mucizesi
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2014, 12:04:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Mekke'de bir taş biliyorum. Peygamber olarak gönderilmeden önce bana selam verirdi. Ben hâlâ o taşı biliyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Şubat Cuma 2014

Hicrî: 28 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 15 Şubat 1430

Islahat Fermanı'nın İlanı (1856) • Of ve Çaykara'nın Kurtuluşu (1918)

Resûlullâh'ın (s.a.v.) Bir Mucizesi

Kavminin reîsi, en şereflisi şâir Tufeyl bin Amr ed-Devsî (r.a.) Müslümanların Kureyş müşriklerinin elinden çok sıkıntılar çektiği bir zamanda Mekke-i Mükerreme'ye gelmişti. Kureyşliler ona "Ey Tufeyl, sen memleketimize geldin. (Resûlullâh'ı (s.a.v.) kasdederek) bu adamın da acâyib hali var. Söylediği söz -Kur'ân-ı Kerîm'i kasdediyorlar- sihir gibidir. İnsanı babasından, kardeşi kardeşinden, kocayı karısından ayırıyor. Seninle kavminin arasına -bizde olduğu gibi- bir tefrika düşmesinden korkarız. Sana nasihatimiz, onunla sakın konuşma, sözlerini dinleme." demişlerdi.

Tufeyl (r.a.) der ki: "Vallâhi, bu sözü bana o kadar çok söylediler ki, konuşmamaya, sözünü işitmemeye karar verdim. O derecede ki, Mescid-i Haram'a girdiğim vakit ne olur ne olmaz belki sözlerini duyarım korkusuyla kulaklarıma pamuk bile tıkamıştım. Mescidde Resûlullâh'ı (s.a.v.) gördüm. Kâ'be'nin yanında durmuş, namaz kılıyordu. Ona yakın bir yerde durdum. Sözlerinden bazılarını işitmemek mümkün olmadı. Hoşuma gitti.

Kendi kendime: "Ben, iyiyi kötüyü fark etmeyecek adam değilim. Söylediklerini dinlememe ve güzel bulursam kabul, bulmazsam terk etmeme ne mâni var?" dedim ve bir tarafa gizlendim. Namazını kılıp evine doğru giderken ona kavmimin dediklerini söyledim ve; "Bana ne diyeceksen de." dedim. Bana İslâm'ı teklif etti, biraz Kur'ân-ı Kerîm okudu. Vallâhi, bundan güzel hiçbir söz işitmemiştim. Hemen iman ettim ve dedim ki:

"Yâ Resûlallâh, ben kavmimin reîsiyim. Memleketime dönüp onları da'vet niyetindeyim. Kolaylık olsun diye bana dua et." Bunun üzerine: "İlâhî, onun için bir âyet, bir alâmet yarat." diye dua buyurdu. Mekke'den çıktım. Karanlık bir gecede kavmimin ikâmet ettiği su başına nâzır tepeye vardığımda iki gözümün arasında kandil gibi parlayan bir nur peydâ oldu. İçimden: "Aman, yüzümde olmasın, belki hastalık zannederler." dedim. O nur sopamın başına intikâl etti. Kandil gibi duran o nuru birbirine göstermeye başladılar. Bundan dolayı kavmi kendisine "Zünnûr" namını verdiler. Tufeyl bin Amr (r.a.), kavminin îmânına sebep olmuştu. Hayber Gazası esnasında yetmiş, seksen kişi ile huzur-ı Resûlüllâh'a müşerref olmuşlardır. Bunların arasında -en çok hadîs-i şerîf rivayet etmek şerefine mazhar olan- Ebû Hüreyre de (r.a.) vardı.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/2/28.html)
Başlık: Zahirde Halk ile; Bâtında Hak ile | Cemâziye'l-Evvel ictima'ı, Ru'yet
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2014, 11:21:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden her kim kendisi, çoluk çocuğu hakkında korkudan emniyette, sıkıntı ve hastalıklardan âfiyette olursa, yanında da günlük yiyeceği bulunursa, sanki dünya kendisine verilmiş gibi olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 29 Rebîulâhir 1435 - Rûmî: 16 Şubat 1430

Türk-Afgan Dostluk Anlaşması İmzalandı (1921) • Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İstiklâli (1992)

Zahirde Halk ile; Bâtında Hak ile

Evliyânın büyüklerinden Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretlerine (k.s.); (vefatı h. 440 -m. 1048)

"Falan kimse su üzerinde yürüyor." denildi.

"Bu kolay bir iştir. Balıklar ve kurbağalar da yüzerler." buyurdu.

"Falan kimse havada uçuyor." denildi.

"Kuşlar da havada uçuyor." buyurdu.

"Falan kimse bir anda bir şehirden diğer bir şehre gidiyor." denildi. "İblis de bir anda doğudan batıya gidiyor." buyurdu. "Peki, size göre kemâlât nedir?" denildi.

"Zâhirde halk ile bâtında Hak ile olmaktır." buyurdular. (Hem halkla beraber olmak hem de bir an bile Rabb'inden gâfil olmamak.) Yoksa hâriku'l-âde şeyler göstermekle insan kemal mertebesine kavuşmuş olmaz. (Hazînetü 'l-Esrâr)


Cemâziye'l-Evvel

Yarın idrâk edeceğimiz Cemâziye'l-evvel ayı, kamerî ayların beşincisidir.

Bu ayda mutad evrâd ve ezkâra devâm etmelidir. (Duâ ve îbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Cemâziye'l-Evvel Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Cemâziyelevvel ayı ictima'ı bugün (1 Mart Cumartesi) Türkiye saati ile 10.00'dadır.

Ru'yet yani hilâlin çıplak gözle görülmesi, ise yine bugün (1 Mart Cumartesi) Türkiye saati ile 22.38'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanusun orta ve kuzey kısmı ile Kuzey Amerika kıtası ile orta Amerika ülkeleri. Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından ilk 6 saat görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 2 Mart Pazar günü de Cemâziyelevvel ayının 1'i olmaktadır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/1.html)
Başlık: Hâce Muhammed Bahâiiddin Şâh-ı Nakşibend (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2014, 11:24:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Bir kişi "Yâ Resûlallâh! İnsanların en hayırlısı kimdir?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Ömrü uzun ve ameli güzel olandır." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mart Pazar 2014

Hicrî: 1 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 17 Şubat 1430

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)

Hâce Muhammed Bahâiiddin Şâh-ı Nakşibend (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on beşinci halkası olan Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibend (k.s.) Hazretlerinin ismi, Muhammed bin Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend el-Üveysî el-Buhârî'dir.

718 (m. 1318) senesinde Buhârâ yakınlarındaki -daha sonra Kasr-ı Arifân adını alacak- Kasr-ı Hinduvân köyünde dünyâya geldi.

Daha, küçük bir çocukken Hâce Muhammed Baba Semâsî (k.s.) onu manevî evlatlığa kabul etmiştir. Şâh-ı Nakşibend Hazretleri bu yolun edeplerini zâhirde Hâce Seyyid Emîr Kilâl'den (k.s.) almıştır. Ancak Hâce Hazretleri hakîkatte ve bâtında "Üveysî"dir; Onu Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî (k.s.) Hazretlerinin rûhâniyeti terbiye etmiştir.

Hâce Alâüddin Attâr Hazretleri (k.s.) buyurdular:

"Hâce Bahâüddîn Hazretlerinin irtihâli zamanında Yâsîn-i şerîf okudum. Yarısına geldiğimde nur zâhir olmaya başladı. Kelime-i tevhidle meşgul olduktan sonra son nefeslerini verdiler."

Vefat ettiklerinde yetmiş üç yaşını tamamlayıp yetmiş dört yaşına basmışlardı.

Hazreti Hâce Bahâüddîn doğduğu Kasr-ı Hinduvan köyünde 791 (m. 1389) senesinde Rebîulevvel ayının üçünde, pazartesi günü vefât ettiler.

Hâce Bahâüddîn Hazretlerinin halîfe, mürid ve hizmetçileri pek çok olup adedi mâlum değildir. En faziletli ve en kâmil halîfesi Hâce Alâüddîn-i Attâr ve Hâce Muhammed Pârisâ Hazretleridir. Kendisinden sonra müridlerin terbiyesine Hâce Alâüddîn-i Attâr Hazretleri devam etmiştir.

Buyurdular ki:

"Mina çarşısında elli bin dinarlık alış veriş yapan bir tüccar gördüm, kalbi bir an olsun Allâhü Teâlâ'yı zikirden geri kalmıyordu." "Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır. Ürvetü'l-Vuskâ'; sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm'ın takip ettiği yolu takip etmekten başka bir şey değildir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/2.html)
Başlık: Çok Yemenin Zararları | Mutfağımız | Sağlığımız
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2014, 11:27:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şâyet yemeğin başında unutursa, (hatırladığı zaman) 'Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî' desin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 2 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 18 Şubat 1430

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)

Çok Yemenin Zararları

Çok yemenin altı zararı vardır:

1-  Kalbinden Allah korkusu gider.

2-  Kalbinden, mahlûkata, yaratılmışlara karşı merhamet hissi kaybolur. Zira o, herkesi tok zanneder.

3-  Allâhü Teâlâ'ya ibadetlerinde gevşeklik olur.

4-   Hikmetli bir söz duyduğu zaman kalbinde bir yumuşama hissetmez.

5-   İnsanlara söylediği hikmetli sözler insanların kalbine tesir etmez.

6-   Hastalıklara sebep olur.

Mutfağımız :.............................................. Ispanaklı Poğaça

Malzemeler: 4 su bardağı un, 1 çay bardağı zeytin yağı, 1 su bardağı ılık süt, 1 paket kuru maya, 1 yumurta, 1 çay kaşığı tuz, 2 yemek kaşığı pekmez, Çörekotu

İçi: 1 bağ ıspanak, 1 orta boy soğan, 2 yemek kaşığı zeytin yağı. Yapılışı: Un ile kuru maya karıştırılır, içine tuz, yumurta, yağ ve süt konup yoğurulur, sıcak bir yerde etrafı sarılıp üstü kapatılır ve mayalanmaya bırakılır.

İçine koymak için soğan ve ıspanak doğranır. Önce soğan kavurulur, sonra üzerine ıspanaklar konup pişirilir, isteğe göre pul biber ve karabiber atılır.

Hamurlar aynı büyüklükte parçalara ayırılır ve her bir hamurun içine malzemesi konup kapatılır. Fırın tepsisine yağlı kâğıt serilip dizilen poğaçaların üzerine pekmez sürüp çörek otu atılır ve önceden 180 derecede ısıtılmış fırında pişirilir.


Sağlığımız: Kantaron Yağı

Cam şişe içindeki sarı kantaron çiçeklerinin üzerine üç parmak geçecek kadar saf zeytinyağı doldurulup ağzı kapatılır ve doğuştan batışa kadar güneş göreceği bir yere bırakılır. Yirmi otuz gün sonra yağın rengi kızarınca süzülür. Yağın içine tekrar çiçek konur ve kırmızı rengi koyulaşır. Süzülür. Üçüncü defa çiçek konur. Yağın rengi kıpkırmızı olur. Osmanlı okçularının yaraların tedavisinde kullandıkları bu terkip her çeşit yaralar, kesikler, ezikler ve morarmalarda kullanılabilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/3.html)
Başlık: Rebî' Bin Huseym (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:28:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlim öğrenmek Allâhü Teâlâ katında (nafile) namaz, oruç, hac ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mart Salı 2014

Hicrî: 3 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 19 Şubat 1430

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)

Rebî' Bin Huseym (r.a.)

Rebî' bin Huseym, Tâbiîn'den ve Abdullâh bin Mesûd Hazretlerinden hadîs rivâyet etmiştir. Künyesi Ebû Yezîd'dir. Kûfe'de vefât etti. Radıyallâhü anh.

Abdullâh İbn-i Mes'ûd hazretleri ona "Ey Ebû Yezîd! Eğer Resûlullâh seni görseydi sever ve yanında yer açardı" buyurup "...o mütevâzıları müjdele" meâlindeki (Hac sûresinin 34.) âyetini okudu.

Hz. Rebî', nâmahrem kadınlara asla bakmazdı. Dâimâ başı önünde yürüdüğünden insanlar onu âmâ (kör) zannederlerdi.

İlim almak için yirmi seneden fazla Abdullâh İbn-i Mesûd Hazretlerinin evine gitti. Ne zaman kapıya gelse Hz. İbn-i Mes'ûd'un cariyesi 'âmâ dostun geldi' derdi. Yine bir gün 'âmâ dostun geldi' deyince Hz. İbn-i Mes'ûd güldü ve:

"O âmâ değildir. Allâh'ın yasakladığı şeye bakmamak için gözünü yumar" buyurdu.

Gâyet cömert ve zâhid idi. Bir şey isteyene kendi hoşuna gidenden verirdi.

Yirmi seneden fazla yanında bulunan birisi ondan asla fena bir söz işitmediğini bildirmiştir.

Bazı geceler Kur'ân-ı Kerîm okurken bir azâb âyetine geldiğinde onu geçemez, onu okuyarak sabahlardı.

Hz. Rebî'e: "İnsanlara nasihat etseniz" denildi;

"Muhakkak insanlar başkalarının günahları için Allâh'dan korkarlar da kendi günahlarına dönüp bakmazlar. Ben kendi nefsimden asla memnun ve râzı değilim. Ancak onu kötülemeyi bitirdiğim zaman insanlara sıra gelir." dedi.

Hz. Rebî ailesine 'bana şu yemeği hazırlayın' demezdi. Bir gün ailesine meyveli bir tatlı hazırlamalarını söyledi. Hazırladıklarında onu belâya uğramış bir komşusuna gönderdi. Adam onu iştahla, ağzının suları akarak yedi. Ailesi Hz. Rebî'e bu adam ne yediğini bilmez, deyince Hz. Rebî "Lâkin, Allâh bilir" dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/4.html)
Başlık: İslâm Nimeti
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:32:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'a râzı oldum..."
(Mâide Sûresi, âyet 3)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 4 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 20 Şubat 1430

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)

İslâm Nimeti

Allâhü Teâlâ'nın kullarına ihsan ettiği en büyük nimet İslâm dinidir. İslâm dininin nimetleri çoktur:

Müslüman, Cenâb-ı Hakk'a şanına layık olarak inanmış ve onu tazim etmiş, kendi acizliğini ve kulluğunu bilmiş olur. Buna göre her işinde Allâh'a tevekkül ve itimad eder, korku ve ümid arasında ona bağlanır, evhâma ve batıl hayallere sapmamış olur.

Allâhü Teâlâ'nın sıfât-ı sübûtiyyelerine inanacağından söz ve fiillerinde Cenâb-ı Hakk'ın Semî' (her şeyi işitici) ve Basîr (her şeyi görücü) sıfatlarına karşı edeble hareket eder. İçini Allâhü Teâlâ'nın Alîm sıfatına karşı istikamette tutar. Allâh'ın her emrine tazim ve itina eder, halkla olan muamelelerinde de şefkatle ve hakkaniyetle hareket eder. Herkesi kendi gibi Allâh'ın kulu bilir, kimseye yan bakmaz ve can yakmaz.

Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) iman etmiş olduğundan hiçbirini ayırmaksızın bütün peygamberleri de tasdik etmiş olur.

Kadere inandığından başına bir keder ve musibet geldiğinde rızâ göstererek tesellî bulur, acısı uzun sürmez, Allâh'ın ihsanından aslâ ümidini kesmez.

Âhirete imanı olduğundan dünyada başına gelen musibetler ne kadar artsa ümitsizliğe düşmez. İntihara teşebbüs etmez, Allâh'ın âhiretteki mükafatına ereceğini bildiğinden sabırlı olur.

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimize ve sünnetine uyar, onun siyerini ve Ashâbının hayatlarını okuyup araştırır. Nihâyetinde de güzel ahlâkların tahsili yolunda bulunup hikmet, iffet, şecâat, cömertlik gibi üstün ahlâklarla süslenir. Bu fani alemin geçici lezzetlerine göz dikmez, dünyayı âhiretin tarlası bilir, gücü yettiğince hayırlı işler yaparak ardında güzel ad bırakmaya çalışır.

Cenâb-ı Hakk'ı zikrettiğinden kalbi Allâh'ın zikriyle nurlanır. Sanatı, ticareti ve hiçbir işi onu Allâh'ı zikirden alıkoymaz. (Nimet-i îslâm, M. Zihni Efendi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/5.html)
Başlık: Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:36:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara karşı iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 5 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 21 Şubat 1430

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)

Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:

Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha buluşamayacağım. Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da böyle mukaddestir; her türlü taarruzdan korunmuştur.

"Ashabım! Yarın Rabb'inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız! Sakın benden sonra eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş bulunur."

"Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çeşidi lağvedilmiştir, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulm olununuz. Allâh'ın emriyle, faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib oğlu Abbas'ın faizidir!."

"Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen lağvedilmiştir. İlga ettiğim ilk kan da'vası da Abdülmuttalib'in torunu Rebîa'nın kan da'vasıdır."

"Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allâh'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allâh'ın emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile harîmini sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir... Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre her türlü yiyecek ve giyimlerini te'min etmenizdir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/6.html)
Başlık: Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:39:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu:
"Peygamberin vazifesi ancak tebliğ etmekten ibârettir..."
(Mâide sûresi, âyet 99)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mart Cuma 2014

Hicrî: 6 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 22 Şubat 1430

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)

Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:

"Ey Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki, siz ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah kitabı Kur'ân'dır."

"Ey Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz! Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeştirler. Din kardeşinize aid olan herhangi bir hakka tecavüz - gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olması müstesna- helâl değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır."

"Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Vâris için vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aiddir. Zinakâr için mahrumiyettir. Babasından başkasına neseb iddia eden soysuz, yahud efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allâh'ın gazabına, meleklerin ve bütün müslümanların ilencine; la'netine uğrasın! Cenâb-ı Hak bu kabîl insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şahâdetlerini kabul eder."

"Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz!" diye sordu. Ashab-ı Kiram:

"Allâh'ın risâletini tebliğ ettin; risâlet vazifeni îfâ ettin, bize vasiyet ve

nasihatte bulundun! diye şahâdet ederiz" dediler.

Resûl-i Ekrem mübarek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırarak

sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek üç kere:

"Şâhid ol ya Rab! Şâhid ol ya Rab! Şâhid ol ya Rab" buyurdu.

"Ey İnsanlar: Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senâ, tekbir ve tehlil ettikten

sonra derim ki:

Sizi, Allâh'ın kitabına bağlayan Peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz ve ona itaat ediniz!

Hac ibadetinizin bütün eşkâlini benden gördüğünüz gibi îfâ ediniz! Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/7.html)
Başlık: Cemaatle Namazın Fazileti | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:43:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Cemâatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha fazîletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun Aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 7 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 23 Şubat 1430

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)

Cemaatle Namazın Fazileti

Namazları cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. Cemâat, islâmın şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) namazı

dâimâ cemâatle kılmışlar, insanlara da cemâate devam etmelerini emir buyurmuşlardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

•   "Cemâatle kılınan namaz münferiden kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir."

•   "Her kim beş vakit namazı cemaatle eda ederse ona beş şey ihsan olunur:

Birincisi, dünyada ona fakirlik gelmez.

İkincisi, Cenâb-ı Hak ondan kabir azabını kaldırır.

Üçüncüsü, amel defterini sağından alır.

Dördüncüsü, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer.

Beşincisi, Allâhü Teâlâ onu hesapsız ve azabsız cennete koyar."

•   "Kişinin cemaatle namaz kılması, evinde münferid (cemâatsiz) kırk yıl namaz kılmasından hayırlıdır."

İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) buyurdular: Zira namazın makbul olması için başından sonuna kadar gafletten sakınmak lazımdır. Namazda kalb huzurunun bulunmadığı kısımlar kabul olunmayacağından namaz noksan kalır.

Cemaatle namaza teşvikteki hikmet şudur: Cemaatteki herkesin namazının makbûl olan kısımlarından meydana gelen tam ve makbûl bir namaz fertlerin namazlarının noksanlarına şefaat eder. Böylece cemaatteki herkesin namazı kabul olunur.

Bilmeceler:

Biz yüz binlerce idik, gece oldu dizildik, sabah oldu silindik?
(Yıldızlar)

Bize üç konuk geldi, iki oğul, iki baba?
(Çocuk, baba, dede)

Gitti gelmez, geldi gitmez?
(Gençlik, ihtiyarlık)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/8.html)
Başlık: "Ve Peygamber Size Her Ne verdiyse Onu Alın Nehyettiğinden De Vazgeçin."
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:47:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Vallâhi ben, günde yetmiş defadan çok Allâh'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mart Pazar 2014

Hicrî: 8 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 24 Şubat 1430

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)

"Ve Peygamber Size Her Ne verdiyse Onu Alın Nehyettiğinden De Vazgeçin"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Sizden biriniz koltuğuna kurulup Allâhü Teâlâ'nın haram kıldığı şeylerin sadece Kur'ân-ı Kerîm'de haram kılınanlar olduğunu mu zanneder?

Dikkat edin. VAllahi ben de bazı şeyleri emrettim ve öğüt verdim, bazı şeyleri de yasakladım. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm kadar, belki de daha fazladır..." (Sünen-i Ebû Dâvûd) Abdullah ibn-i Amr (r.a.) anlattı:

Resûlullâh'tan (s.a.v.) işittiğim her şeyi yazıyor ve onları ezberlemek istiyordum. Kureyşliler beni bundan men edip,

'Resûlullâh'tan (s.a.v.) işittiğin her şeyi yazıyor musun? Hâlbuki o bir

beşerdir, gazab ve rıza halinde konuşmuş olabilir', dediler.

Bunun üzerine yazmayı bıraktım ve bunu Resûlullâh'a (s.a.v.)

naklettim. Mübarek parmağıyla ağzını işaret ederek;

"Yaz. Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ'ya yemin ederim ki

buradan haktan başka bir şey çıkmaz." buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


İsmail Hakkı Bursevî'den....

Emr-i Hak'dan taşra çıkma ey gönül ferman gözet

Sıdk ile kul ol rızâ-yı Hazret-i Sultan gözet

Nefsle şeytan sana rehzen-dürür aç gözünü

Gâfil olma sağ u sola kıl nazar her an gözet

Cehle yâr olan kişinin ermedi Hakk'a eli

Hakk'a vuslat ister isen ilmle irfân gözet

Zülcelâlin kahrına düş olmadan iste aman

Zülcemâl Allâh'dan var afvile gufrân gözet. (Ferahu 'r-Ruh)

Taşra: Dışarı, Rehzen: Yol kesicidir, Vuslat: Kavuşmak, Düş

olmak: Dûçar olmak, uğramak, Gufrân: Bağışlanmak.

İSİMLERİMİZ:
Erkek: Hikmet, Kız: Hilal



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/9.html)
Başlık: İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2014, 01:50:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Vallâhi ben, günde yetmiş defadan çok Allâh'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum."(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 9 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 25 Şubat 1430

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)

İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a.)

Silsile-i Sâdât'ın dördüncü halkası olan Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, 8 Ramazân-ı Şerîf 80 (m. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere'de dünyaya geldi.

Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, sözlerindeki sadâkatinden dolayı 'Sâdık' lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebû İsmâîl'dir. Ca'fer-i Sâdık Hazretlerinin baba cihetinden nesebi Hz. Ali'ye (k.v.) ulaşır. Şöyle ki babası Muhammed Bâkır, onun babası Ali Zeynelâbidîn, onun babası Hz. Hüseyin ve onun babası da Emîru'l- mü'minîn Hz. Ali'dir. (k.v.)

Annesi Ümmü Ferve cihetinden de nesebi Hz. Ebû Bekr'e (r.a.) ulaşır. Şöyle ki annesinin babası ve Silsile-i Sâdât'ın üçüncü halkası Kâsım bin Muhammed, Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) torunudur. Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, Tâbiîn'den olup sahâbeden Enes b. Mâlik ve Sehl b. Sa'd'ı (r.a.) görmüştür.

Hadîs âlimleri tarafından sika (güvenilir) olduğu hususunda ittifak bulunan Ca'fer-i Sâdık Hazretleri dedesi Kâsım bin Muhammed (r.a.), babası Muhammed Bâkır'dan ve birçok kişiden hadîs rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur. Rivâyette bulu­nanlar arasında İmâm-ı A'zam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte sahipleri, onun rivâyet ettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî, onun hadîslerini Sahîh'inde değil de el- Edebü'l-Müfred isimli eserinde ve diğer kitaplarında zikretmiştir. İmâm-ı A'zam Hazretleri Ca'fer-i Sâdık Hazretlerine intisâb etmiş ve "İki sene olmasaydı Nu'man helâk olurdu." buyurmuştur. Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Şevval ayında 148 (m. 765) senesinde 68 yaşında iken Medîne-i Münevvere'de âhirete irtihâl ettiler. Babasının da medfun bulunduğu Baki' kabristanlığına defnolundu. Cafer-i Sâdık Hazretlerine, "Allâhü Teâlâ fâizi neden haram kıldı", diye soruldu. "İnsanların karşılıksız olarak birbirine iyiliği terk etmemeleri için. " buyurdular.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/10.html)
Başlık: Topal Ayağıyla Harbe Katılıp Şehit Olan Sahâbi
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2014, 00:01:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhissellam buyurdular:
"Allah yolunda cihad eden kimseye cennet vâcib olur."
(Hadîs-i Şerîf, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mart Salı 2014

Hicrî: 10 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 26 Şubat 1430

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)

Topal Ayağıyla Harbe Katılıp Şehit Olan Sahâbi

Benî Seleme kabilesi eşrâfından Amr bin Cemûh'un (r.a.), bir ayağı topaldı. Kendisinin arslan gibi dört oğlu, Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) birlikte savaşlara katılırlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Uhud Harbine çıkacağı sırada Amr b. Cemuh (r.a.) da sefere katılmak istemiş, oğullarına "Beni de sefere çıkarın!" demişti. Oğulları ise "Sen cihadla mükellef değilsin! Allâhü Teâlâ seni mazeretli saydı. İşte bizler Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) birlikte gidiyoruz!" dediler. Onlara "Siz benim Bedir harbine katılmama engel oldunuz! Uhud'a katılmama da engel olmayınız! Siz, Bedir günü benim cennete girmeme engel oldunuz! VAllahi, ben (bugün) sağ kalsam dahi, muhakkak, (bir gün şehit olup) cennete gireceğim!" dedi. Sonra, hanımına da "Bak hele! Cennete gidilirken, ben sizin yanınızda oturup duracağım ha!" diyerek, hemen kalkanını aldı ve "Ey Allâh'ım! Beni aileme geri çevirme!" diyerek dua ettikten sonra, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) yanına geldi.

"Oğullarım beni Medine'de bırakmak istiyorlar, seninle birlikte harbe katılmaktan men ediyorlar! VAllahi, ben şu topallığımla cennete ayak basmayı arzuluyorum!" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "İyi ama Allâhü Teâlâ seni mazur görmüştür. Sana cihad farz değildir." buyurdu. Amr b. Cemuh (r.a.)

"Yâ ResûlAllah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup cennette şu topal ayağımla yürümemi uygun görmez misin?" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Evet, uygun görürüm!" buyurdu ve Amr b. Cemuh'un (r.a.) oğullarına da;

"Sizin ona engel olmanız gerekmez. Umulur ki, Allah onu şehitlikle nasiplendirir!" buyurdu.

Oğullarından biriyle beraber şehit oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Varlığım kudretinde bulunan Allâh'a yemin ederim ki; onu cennette topallayarak yürürken gördüm!" buyurmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/11.html)
Başlık: "Koğuculuk Yapan Kimse Cennete Giremez"
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2014, 04:27:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhissellam buyurdular:
"Koğuculuk yapan (laf taşıyan) kimse cennete giremez."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 27 Şubat 1430

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)

"Koğuculuk Yapan Kimse Cennete Giremez"

İnsanlar arasını bozmak için laf getirip götürerek birbirine düşürmeye (nemîme) koğuculuk; bu işi yapan kimseye de nemmâm yani koğucu denilir. Koğuculuk haramdır, en büyük günahlardan ve topluluk için en büyük musibetlerdendir. İnsanlar arasında yayılması ve kaçınılması lazım gelen bir kusur olarak görülmemesi daha büyük bir felakettir. Koğucu, yaptıklarına pişman olup ölmeden önce tevbe ve istiğfar etmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Nemîme nedir?" diye sordu.
Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler.
Efendimiz (s.a.v.):
"İnsanların arasını bozmak için birbirine laf taşımaktır." buyurdular.
Allâhü Teâlâ "Dâima kusur arayana, laf götürüp getirene (de itibar etme)" (Kalem sûresi, âyet 11) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
•  "Allâhü Teâlâ'nın en şerli kulları koğuculuk yapanlar, dostlar arasını ayıranlardır."
•  "Haset edenler, koğuculuk yapanlar, kâhinler benden değildir, ben de onlardan değilim."


Hasan-ı Basrî Hazretleri; "Sana başkasından laf getiren, iyi bil ki senden de başkasına laf götürür." buyurmuştur.

Koğuculuk yapan birisi, Hasan-ı Basrî (r.h.) Hazretlerine geldi ve:
-    'Falan kimse senin arkandan konuştu.' dedi.

Hasan-ı Basrî Hazretleri:
-    'Ne zaman, nerede ve orada sen ne yapıyordun?' diye sordu.

'Bugün onun evinde davet ettiği ziyâfete gitmiştim.' dedi.

-    'Evinde ne yedin?' diye sorunca.

-     'Şunları, şunları yedim' diye sekiz çeşit yemek sayınca Hasan-ı Basrî Hazretleri

-    'Ey fâsık, karnına sekiz çeşit yemek sığdı da bir lâf mı sığmadı. Benden uzaklaş' buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/12.html)
Başlık: Bedir Gazâsı
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 11:25:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bedir harbi sırasında Cibrîl aleyhisselam Resûlullâh'a (s.a.v.) geldi de
"Yâ Resûlallâh, içinizdeki Bedir kahramanlarını ne mertebede sayarsınız?" diye sordu.
Resûlullâh (s.a.v.) "Müslümanların en fazîletli sîmâları sayarız" buyurdular..."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 28 Şubat 1430

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)

Bedir Gazâsı

Bedir Gazâsı, hicretin ikinci senesinde olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) Kureyş'in Şam kervanının yolunu kesmek maksadıyla Medine'den Ashabı ile yola çıktı. İki at, yetmiş deve vardı. Nöbetleşe biniyorlardı. Bedir mevkiine geldiler. Efendimiz (s.a.v.)'e gölgelik yapıldı. Ebu Bekir (r.a.) ile beraber oturdular. Kureyş kervan reîsi bulunan Ebû Süfyân haberi işitince Mekke'ye adam gönderip vaziyeti Kureyş'e bildirmişti. Müşrikler, Mekke'den yüzü atlı 950 kişiyle çıkıp geldi. Peygamberimiz onları görünce:

"Allâh'ım! Bu Kureyş bütün kibri ve gururu ile senin Resûlünü yalanlamakta. Allâh'ım! Bana vaad ettiğin yardımını gerçekleştir" diye dua ettiler.

Ordular karşılaştığında ise şöyle dua etti:

"Allâh'ım! Bu topluluğu mağlub edersen yeryüzünde sana ibadet eden olmaz. Allâh'ım! Bize verdiğin va'di yerine getir."

Öyle yalvarıyordu ki ridâsı (hırkası) üzerinden düştü. Hz. Ebû Bekir (r.a.) tekrar sırtına koydu. Resûlullâh aleyhisselâmı bu arada hafif bir uyku aldı. Az sonra uyanıp şöyle buyurdu:

"Müjde, ey Ebû Bekir! Allâh'ın yardımı geldi."

Sonra çadırdan çıktı, müslümanları savaşa teşvik etti. Yerden bir avuç çakıl alıp "Yüzleri çirkin ve kara olsun" buyurarak Kureyş askerlerine doğru fırlattı.

Allâhü Teâlâ, peygamberine meleklerle yardım etti ve şöyle buyurdu (meâlen):

"Ey mü'minler! Yâd ediniz o vakti ki Rabb'inizden yardım niyâz ediyordunuz. Rabb'iniz de size icâbet eyledi ve 'Muhakkak ben meleklerden birbiri ardınca gelen bin melek ile size imdad ediciyim' buyurdu." (Enfal sûresi, âyet 9) Müşrikler mağlup oldular. Bedir gazası Ramazan ayının on yedinci günü Cuma sabahı meydana gelmiştir. Müşriklerden yetmiş ölü, bir o kadar da esir vardı. Müslümanların şehitleri ise on dört idi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu seferde Medine dışında on dokuz gün kalmıştı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/13.html)
Başlık: "Emânete Riâyet Etmeyen Kâmil Mümin Değildir"
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 11:30:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sana emânet edenin emânetini ver, sana hıyanet edene sen hıyânet etme."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mart Cuma 2014

Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 01 Mart 1430

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)

"Emânete Riâyet Etmeyen Kâmil Mümin Değildir"

Emânet; esasen insanın emin ve mutemed olması yani kendine maddî veya manevî herhangi bir şeyin rahatça teslim olunabilmesi ve arzu edildiği zaman sağlam bir halde alınabilmesidir. Dini vazifelerin tamamına da ehemmiyetlerinden dolayı emanet denilmiştir. Mükellefin geciktirmeden yerine getirmesi vacip olan dinî vazifeleri, birer emanettir. Emanetlere riayet, mühim bir vazifedir. Nisâ sûresinin 58. âyetinde "Haberiniz olsun ki Allâh size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor..." buyrulmuştur. İdarecilerin, mazlumun hakkını koruması emanettir.

Alimlerin dinin hükümlerini insanlara öğretmesi emanettir; İnsanların azaları emanettir; Çocuklar ana babaya emanettir.

Emanete riayet, peygamberlerin, meleklerin ve sâlih kulların vasıflarındandır.

Allâhü Teâlâ'nın emanetine riayet eden kimsenin Allâhü Teâlâ da imanını muhafaza eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Emânete riâyet etmeyenin imanı kâmil değildir." buyurdular. Emanete hıyanet ise en büyük bir cinayettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) emanete riayet etmeyen hâinlerin Allâhü Teâlâ'nın rahmetinden uzak olacağını, lânete uğrayacağını ve nihayet İslam ile olan bağının kopacağını haber vermişlerdir.

Emanete hıyanet, münafıklık alâmetidir. Zira münafık kendisine bir kelime emânet edilse, onu ifşa eder; bir mal veya eşya emanet edilse inkâr eder, muhafaza etmez.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muaz Bin Cebel'e (r.a.) şöyle nasihat etmiştir: "Sana, Allâhü Teâlâ'nın yasaklarından sakınmayı, doğru sözlü olmayı, ahde vefayı, emânete riâyeti, hıyanet etmemeyi, komşuyu gözetmeyi, yetime merhamet etmeyi, yumuşak sözlü olmayı, selamı yaymayı ve mütevazı (alçak gönüllü) olmayı tavsiye ederim."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/14.html)
Başlık: Allah'ın Sevdikleri | Hakka ve Resûle itaat Eyle
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 11:34:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ'dan korkması yeter. Cehâlet olarak da ilmini beğenmesi yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 02 Mart 1430

Allâh'ın Sevdikleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Üç kimse vardır ki Allah onları sever:

Allâh'ın kitabını okumak için gece kalkan kimse,

Bir sadaka verip de sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede onu gizleyen kimse,

Bir seriyyeye (askerî kıt'aya) katılıp da arkadaşları hezîmete uğradığı (mağlub olduğu) hâlde düşmanla savaşan kimsedir."


Hakka ve Resûle itaat Eyle

Hakka ve Resûle itaat eyle

İsyânın sonunda nedâmet vardır

Tâat ile özge ticâret eyle

Tâatte mâye-i saâdet vardır.

Çekerler kılıcı düşman olana

Yakarlar kahr odun isyân kılana

Yeter bu nasihat ibret alana

Hak'dan gâfillere ukûbet vardır.

Zâhir olsa düşmanların ezası

Lazım olur mü'minlere gazası

Diken dikenlerin budur cezası

Eziyet ehline eziyet vardır.

Şedîdü'l-ıkâbdır düşmana Kahhâr

Serîu'l-hisâbdır âsîye Cebbâr

Gösterir her lahza nice yüzbin kâr

Her işde bak sana bir hikmet vardır.

Hani Ad u Semûd u Nemrud aceb

Hani kibreyleyen Kureyş-i Areb

Buldular Hakkıyâ cezâların hep

Sanma serkeşlere bir rahmet vardır. (İsmail Hakkı Bursevî k.s.)

Lügatçe: Nedâmet: Pişmanlık, Mâye-i saâdet: Saâdet mayası, Kahr odun: Kahır ateşini. Od: Ateş, Ukûbet: Cezâ, azâb, Şedîdü'l-ıkâb: Azabı şiddetli Serîu'l-hisâb: Allâhü Teâlâ hesâbı süratle görücüdür, Serkeşler: İtaatsizler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/15.html)
Başlık: Bir Sahabi: Umeyr Bin Vehb (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 11:38:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Câhilliği bırakıp faziletli olan ilmi öğrenene ne mutlu!"
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mart Pazar 2014

Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 03 Mart 1430

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)

Bir Sahabi: Umeyr Bin Vehb (r.a.)

Umeyr bin Vehb, Bedir Harbinde müşrikler safında idi.Kureyş onu, Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbını kontrol etmek, sayıları ve hazırlıkları hakkında bilgi toplamak üzere gönderdi. Döndü ve Kureyşlilerin Bedir'de harbe girmesine şiddetle karşı çıktı. Umeyr'in oğlu esir alındı. Umeyr de yaralandı ve bayıldı. Hava kararınca kendine geldi ve sürünerek ölülerin arasından çıkıp Mekke'ye döndü.

Bir gün amcasının oğlu Safvan bin Ümeyye ile otururlarken "VAllahi ben, güçlü, kılıcı keskin, çok süratli biriyim. Çoluk çocuğum ve borcum olmasa muhakkak gider Muhammedi öldürürüm." dedi. Safvan "Çoluk çocuğun ve borcun hepsi bana ait." deyince "Bu konuştuklarımızı hiç kimseye söyleme." dedi ve kılıcını iyice biledi, ona zehir sürüp doğru Medine'ye gitti. Oğlunun fidyesini verip kurtarmak için geldiğini söyleyecekti.

Hz. Ömer, Umeyr'in geldiğini görünce Resûlullâh'ın (s.a.v.) huzuruna çıktı. Yâ Resûlallâh! Bu, kılıcını kuşanıp gelen, Allâh'ın düşmanı Umeyr'dir. dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Bana getirin" buyurdu. Hz. Ömer, kılıcından ve yakasından tutup getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) "Onu bırak, yâ Ömer. Umeyr sen de buraya yaklaş." buyurdu ve "Buraya niçin geldin?" diye sordu. Oğlumu kurtarmaya geldim, dedi. "Peki, kılıcın ne işi var?" diye sordu. Böyle kılıç olmaz olsun, Bedir'de bir işe yaramadı zaten, dedi. "Doğru söyle! Niçin geldin?" deyince "Oğlumu kurtarmaktan başka bir maksadım yok" dedi. Resûlullâh (s.a.v.), "Safvan ile Hıcirde ne anlaşma yaptınız?" diye sordu. "Bir anlaşma yapmadık", dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Sen beni öldürecektin, Safvan da senin borcuna ve çoluk çocuğuna kefil olacaktı." buyurdu ve aralarındaki bütün konuştuklarını söyledi.Umeyr, kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldu ve "Vallâhi yâ Resûlallâh! Bunları Safvan'dan başka hiç kimse bilmiyordu. Muhakkak ki sana bunları Allâhü Teâlâ bildirdi." dedi ve hidayet nasib ettiği için Allâhü Teâlâ'ya hamd etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Kardeşinize dinini ve Kur'ân-ı Kerîm okumayı öğretiniz ve esirlerini salıveriniz." buyurdu. Umeyr (r.a.) daha sonra Mekke'ye döndü, insanları İslam'a davet etti ve birçok kişinin hidayetine vesile olduktan sonra Medine'ye hicret etti. (RadıyAllahu anh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/16.html)
Başlık: Kulun ilk Hesaba Çekileceği Şey Namazıdır | Hz. Bâkibillâh'ın Mübarek Hallerinde
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 22:18:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu:
"...Şüphe yok ki namaz mü'minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır."
(Nisâ Sûresi, âyet 103)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 04 Mart 1430

Erdel'in Fethi (1442)

Kulun ilk Hesaba Çekileceği Şey Namazıdır

Beş vakit namazın fazilet ve ehemmiyetinin beyan edildiği hadîs-i şerîflerden:

•    "Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Allâhü Teâlâ'nın bu ümmete (imandan sonra) ilk farz kıldığı şey de namazdır."

•     "Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe beş vakit namaz, aralarında geçen (küçük) günahlara keffâret olur."

•   "Kıyâmet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey, beş vakit namazıdır. Eğer o kulun namazını tam yaptığı görülürse namazı tam olarak yazılır. Eğer namazından bir şeyi eksik yapmışsa Allâhü Teâlâ meleklerine şöyle buyurur:

'Bu kulumun kıldığı nafile namaz görebiliyor musunuz? Farzlardan zayi ettiği şeyleri nafile namazlarıyla tamamlayın.' Sonra da (oruç, zekat, hac gibi) diğer amelleri bu şekilde (eksikleri varsa nafileleriyle tamamlanarak) hesaba çekilir."


Hz. Bâkibillâh'ın Mübarek Hallerinden

Silsile-i Saadat'ın 22. halkası olan Muhammed Bâkîbillah Hazretleri çok büyük hallere ve derecelere sahip olmasına rağmen çok mütevâzı idi. Ancak zarûret miktarı konuşur, îzâh edilmesi istenen mevzuları açık bir şekilde beyân ederdi. Müritlerinin kendisine tâzim göstermelerini istemez, kendisini onlardan biri olarak görür, her hâlükârda onlarla müsâvî olarak hareket etmeyi sever, daima hallerini gizler, noksanlarını görür ve iyi niyet edemediğini düşünürdü.

Sual sorulunca kısa cevaplar verirdi. Bununla beraber, bu büyükler yolunda karşılaşılan derin manaların anlaşılması için sorulan sualleri, sual edenin tamamen anlayabileceği şekilde, çok açık olarak îzâh ederdi. Belki yanlış anlar ve yanlış yola gider düşüncesiyle, bu hususta çok müşfik davranırdı.

Beyit:

Kelamın fizza ise sükût eyle olsun zeheb

Kemal ehli kemâlâtı sükût ile buldu hep. (Lâ edri)

Fizza: Gümüş. Zeheb: Altın


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/17.html)
Başlık: Ertuğrul Tayyaresi
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 22:27:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"İnsanın hatalarının birçoğu dilindendir."
(Hadîs-i Şerîf, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mart Salı 2014

Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 05 Mart 1430

Çanakkale Deniz Zaferi (1915)

Ertuğrul Tayyaresi

Çanakkale cephesinde tayyare (uçak) sıkıntısı son haddini bulmuştu. Harbiye Nezareti Edremit topraklarına düşüp iki parça olan Ertuğrul tayyaresini gemiyle İstanbul'a getirtti, Yeşilköy'deki fabrikada tamir ettirdi ve 23 yaşındaki pilot Mülâzım-ı Evvel (Teğmen) Cemal Efendi ile Çanakkale Cephesi'ne yolladı.

7 Mart 1915 sabahıydı. Cemal Efendi mutad keşif uçuşlarından birine çıkmıştı. Dikkatle boğazı taradı, fakat Türk mayınlarından iz göremedi. 1000 metre yüksekten uçuyordu. Bu yüksekten uçan bir pilot 8 metre derinliğe yerleştirilmiş mayınları pekâlâ görebilirdi. Cemal Efendi'nin daha aşağı inmesi gerekiyordu. Fakat bu intihar demekti. Çünkü bir düşman mermisinin Ertuğrul'u düşürmesi işten bile değildi. Cemal Efendi cesaretini topladı ve 400 metreden mayınlara baktı. Yanılmamıştı, düşman bir gece önce boğazdaki bütün mayınları tek tek toplamış ve bu Türk keşif kollarının dikkatinden kaçmıştı.

Bu hareket düşmanın yakın bir zamanda boğaza harekât hazırlığı içinde olduğunu gösteriyordu. Cemal Efendi derhal Çanakkale Müstahkem Mevkii Kumandanı Cevad (Çobanlı) Paşa'nın huzuruna çıkıp rapor verdi.

7/8 Mart gecesi Nusret Mayın Gemisi, Boğaz'ı yeniden mayınladı. Düşman keşif tayyareleri mayınları fark edemedi. 18 Mart sabahı mayınlar, üzerine düşen vazifeyi yapmaya başladı. Gün sonunda Yenilmez Armada saf dışı oldu. Türk tarafının kaybı ise 25 şehit ve 61 yaralıdan ibaretti. İtilaf Devletleri'nin birleşik donanması, tarihinin en büyük mağlubiyetini tatmıştı.

Cevad Paşa göğsündeki liyakat madalyasını çıkardı ve pilot Mülâzım-ı Evvel (Teğmen) Cemal Efendi'ye taktı. Müşir Liman Von Sanders'in yazılı emriyle kendisine kırmızı şeritli madalyanın yanında 5. rütbeden bir Mecidî nişanı verildi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/18.html)
Başlık: Kitaplara iman: Yüz Sahife ve Dört Kitâb
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 22:31:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okursa onun karşılığını Allâh'dan istesin. Muhakkak yakında öyle topluluklar gelecek ki, Kur'ân-ı Kerîm okuyacaklar ve onun karşılığını insanlardan isteyecekler."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 06 Mart 1430

Meclis-i Mebusan'ın Açılması ve Kanun-ı Esâsî'nin İlanı (1877)

Kitaplara iman: Yüz Sahife ve Dört Kitâb

Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri yarattı ve dünya ve âhiret saadetini bildirmesi için onlara peygamberler gönderdi. Peygamberlere, Cebrâil aleyhisselâm ile emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Peygamberler de bu emirleri, Cebrâil aleyhisselâmın getirdiği gibi, ümmetlerine bildirdi.

Allâhü Teâlâ, yüz sahîfe ve dört büyük kitâb indirmiştir:

On sahîfe Âdem aleyhisselâma; elli sahîfe Şît aleyhisselâma, otuz sahîfe İdrîs aleyhisselâma, on sahîfe İbrâhîm aleyhisselâma gelmiştir.

Dört kitâbdan, Tevrât-ı şerif, Mûsa aleyhisselâma, Zebûr-i şerif, Dâvûd aleyhisselâma, İncil-i şerif, Isâ aleyhisselâma; Kur'ân-ı Kerîm, son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize inmiştir.

Mûsâ aleyhisselâmın dîni, Isâ aleyhisselâm zamanına kadar devam etti. Isâ aleyhisselâm gelince, Mûsâ aleyhisselâmın dînine uymak caiz olmayıp, Muhammed aleyhisselâmın dîni gelinceye kadar, Isâ aleyhisselâmın dînine uymak lâzım oldu. Fakat İsrâîloğullarının çoğu, Isâ aleyhisselâma îmân etmedi.

Isâ aleyhisselâma imân edenlere Nasârâ (Hıristiyan) denildi. Isâ aleyhisselâma îmân etmeyip de, küfürde, dalâlette kalanlara Yahûdî denildi. İşte Yahûdîlik ile Hıristiyanlık böylece ayrıldı.

Hâlbuki iki cihanın seyyidi, insanların ve cinnin hepsinin peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz, bütün âlemlere Peygamber olarak gönderildi ve getirdiği İslâm Dîni, bütün dinleri neshetti, hükmünü kaldırdı. Bu dinin hükmü kıyamete kadar süreceğinden, dünyânın hiçbir yerinde onun dîninden başka bir dinde bulunmak câiz değildir. Ondan sonra, hiç peygamber gelmeyecektir.

Biz, çok şükür, onun ümmetiyiz. Dînimiz, İslâm dînidir. Peygamberlerin aleyhimüsselâm hepsine inanırız. Hepsi Allâhü Teâlâ tarafından gönderilmiş peygamberlerdir. Fakat Kur'ân-ı Kerîm nazil olunca, başka dinler nesh edildi; hükümleri kaldırıldı. Onun için, hiçbirine uymak caiz değildir. (A. Cevdet Paşa, Malumat-ı Nâfia)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/19.html)
Başlık: En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
Gönderen: Mücteba - 30 Mart 2014, 22:36:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her nerede bulunursan bulun Allâhü Teâlâ'dan kork. İşlediğin bir günahın arkasından hemen güzel bir amel işle ki o günahı silsin. İnsanlara da güzel ahlâkla muamele et."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 07 Mart 1430

En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs'a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

"Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rek'at namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl."

Tesbîh namazı 4 rek'attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur:

"Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm."


Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce),

10 kere, zamm-ı sûreden sonra,

10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)

10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),

10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)

10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),

10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir.

İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rek'atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra salli ve bârik, üçüncü rek'ate kalkınca önce sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/20.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm Şifâdır | Reyhan | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:26:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhissellam buyurdular: Lokman aleyhisselâmın şöyle buyurduğu bana ulaştı:
"Sıhhat gibi zenginlik, gönül huzuru gibi nimet yoktur."
(Şuabü 'l-Îmân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mart Cuma 2014

Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 08 Mart 1430

Kur'ân-ı Kerîm Şifâdır

İmâm Abdurrahmân el-İskâfî'ye (rh.),

"Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan fakat manasını bilmeyen kimseye okuduğunun faydası var mıdır?" diye soruldu. Şöyle cevap verdi: "Bir hasta düşünün. Kendisine bir ilaç verilse, fakat onun ilaç olduğunu bilmese ve içse, bu ilacın faydası olur mu olmaz mı?" "Elbette olur" dediler.

"İşte bu da aynı onun gibidir. Hatta hasta olan bir kimseye Kur'ân-ı Kerîm'in faydası ilacın faydasından daha çoktur."


Reyhan

Reyhan, fesleğen de denilen ılık iklimlerde yetiştirilen güzel kokulu bir bitkidir.

Reyhan, hem taze hem de kurutularak kullanılır. Salatalara, çorbalara, et ve balık yemeklerine konur. Yoğurt ve ayrana katılır. Uçucu yağı parfümeride de kullanılır.

Reyhan, deri, mide, bağırsak ve mesaneyi temizler. Koklanırsa baş ağrısını, çiğnenirse susuzluğu giderir. Baş dönmesi ve uykusuzluğa iyi gelir. Bağırsak kurtlarını döker. Koku alma hissini temizler, sinirlere ve ruha neş'e verir.

Rahman Sûresinin, 12. âyetinde Reyhan ismi geçmektedir ki meâli şöyledir: "Ve o çimli dâneler ve o güzel kokulu reyhan."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde: "Her kime reyhan (fesleğen) verilirse onu reddetmesin ve onu koklasın. Çünkü o hafiftir ve kokusu güzeldir." buyurmuştur.

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde ise: "Çocuk, dünyada Allâh'tan bir reyhandır. Onu kulları arasında taksim etmiştir. Dünyada benim reyhanım Hasan ve Hüseyin'dir." buyurmuşlardır.


Bilmeceler

Bazan yüce olur, bazan cüce olur? (Gölge)

Kapıdan içeri girdim, bir elmayı kırk kişiye pay ettim? (Selam)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/21.html)
Başlık: Fetvâdan Kaçınmak
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:30:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizin fetvâya, (yâni; dînî meselelere dâir cevap vermeye) en fazla cüret göstereniniz ateşe atılmaya en cüretkârınızdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 09 Mart 1430

Uluğ Bey'in Doğumu (1394)

Fetvâdan Kaçınmak

Hakiki âlimler, kendilerine bir şey sorulduğunda cevap vermekte acele etmez, kurtuluş yolunu aramak için çekingen davranırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"(Dîn) ilimlerinin aslı üçtür: Kitâb (Kur'ân-ı Kerîm), (sahîh isnâd ile sâbit) sünnet ve (bilmediğine) lâ edrî: bilmiyorum demek". İmâm Şa'bî (rh.) buyurdu:

"Bilmiyorum demek, ilmin yarısıdır. Bilmediğinde Allah için sükût edenin alacağı mükâfat, konuşandan az değildir. Zira nefse en ağır gelen şey cehaleti kabul etmektir."

Sahâbenin (r.anhüm), selefin ve önceki âlimlerin âdeti böyle idi. İbn-i Mes'ûd (r.a.) buyurdu:

"İnsanların her suâlini cevaplandıran, delidir. Âlimin kalkanı 'bilmem' demektir. Eğer kalkanı kullanmakta hatâ ederse, hasmının silâhına hedef olur" İbrâhîm Edhem (rh.) buyurdu:

"Alimin bâzı meselelerde konuşup bâzılarında sükût etmesinden Şeytan'ın daha çok gücüne giden şey yoktur. Şeytân: "Bunun sükûtu; susması bana konuşmasından daha ağırdır" der. "Mecburiyet olmadıkça konuşmamak ve sorulmadan konuşmamak ebdalin (evliyaullahın) vasfındandır. Onlar sorulan şeye cevâp verecek kimse varsa sükût eder, yoksa o zaman cevâb verirler." Hakikî âlime bir mesele sorulduğunda (cevâbın hesabını vermenin zorluğunu düşünerek) dişi sökülen adam gibi olur, ıztırab duyar. Hz. Abdullah İbn-i Ömer, sual soranlara;

"Siz cehenneme gitmek için bizi köprü yapmak istiyorsunuz." derdi. Ebû Hafs Nisabûrî (rh.) buyurdu:

"Hakiki âlim, suali cevaplandırırken kıyâmette bu cevâbı nereden buldun" diye sorulacağından korkan zâttır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/22.html)
Başlık: Bir Sahabi: Sa'd Bin Rebî' (R.A)
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:37:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Günah işleyen bir kul hemen kalkıp güzelce abdest alır ve iki rek'at namaz kılar günahından dolayı Allâh'a istiğfar ederse Allâhü Teâlâ onu elbette bağışlar."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mart Pazar 2014

Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 10 Mart 1430

Uhud Gazası (625)

Bir Sahabi: Sa'd Bin Rebî' (R.A)

Sa'd bin Rebî', Akabe'de Resûl-i Ekrem'e (s.a.v.) bîat eden Ashâb-ı Kirâm'dan olup Es'ad bin Zürâre'den sonra Ensâr'ın reisi idi. Birinci ve ikinci Akabe bey'atlerinde bulunmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicretten sonra onunla Abdurrahmân bin Avfi (r.a.) kardeş kılmıştır. Hz. Sa'd bin Rebî' bütün malının yarısını Abdurrahmân bin Avfe (r.a.) teklif etti. O da "Allâhü Teâlâ malını ve âileni sana mübârek kılsın. Sen bana çarşının yolunu göster" demişti. Bedir ve Uhud harblerinde bulunmuştur. Uhud harbinden sonra Resûl- i Ekrem;

"Acabâ Sa'd bin Rebî' ne hâldedir? Şehîdler arasında mıdır, yoksa yaralılar içinde midir? Ona doğru on iki kargı ile hücûm olunduğunu gördüm" diye buyurdu ve onu arayıp bulmak için Muhammed bin Mesleme (r.a.) hazretlerini gönderdi.

Muhammed bin Mesleme (r.a.), onu şehîdler arasında buldu. Pek çok kılıç, kargı ve ok ile vücudu delik deşik olmuş ve son nefese gelmişti. O hâlde iken Sa'd radıyallâhü anh gözünü açtı ve Muhammed bin Mesleme'ye (r.a.) hitâben şöyle dedi:

"Resûlullah'a benim selâmımı arz eyle ve de ki; ben cennetin kokusunu duyuyorum. Kavmine de benden selâm söyle ve de ki, kirpikleriniz kımıldadıkça peygamberinize ihlâs ile yardım edin. Yoksa Allâh katında mazeretiniz olamaz" dedi ve rûhunu teslîm eyledi.

Muhammed bin Mesleme (r.a.), Peygamber Efendimizin huzûruna gelip Sa'd'ın selâmını ve söylediklerini arz etti. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdular:

"Allâh ona rahmet etsin. Hayatta iken ve vefât ederken Allâh ve Resûlü için nasîhat eyledi. Yâ Rab, sen Sa'd bin Rebî'den râzî ol" Hz. Sa'd, Hârice bin Ebî Züheyr (r.anhüma) ile bir kabre defnolundu. İki kız evlâd bırakmış idi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hz. Sa'd'ın mirasını Nisâ Sûresinin 11. Âyet-i Kerîmesine göre taksim etti. Bu âyet-i kerîmenin bu hükmü ilk olarak onlarda tatbîk edildi.

(RadıyAllahü anh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/23.html)
Başlık: Hz. Ebû Bekir'in islam'a Büyük Hizmeti
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:39:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ebû Bekir'i sevmek ve ona teşekkür etmek bütün ümmetime vaciptir."
(Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 11 Mart 1430

Abbasi Halifesi Harun Reşid'in Vefatı (809) • Emir Timur'un Diyarbekır'ı Alması (1394)

Hz. Ebû Bekir'in islam'a Büyük Hizmeti

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) irtihâlinden sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) halîfe oldu. Bu günlerde, İslam Dininin en hayatî devirlerinden en çetin bir safhası kaydedildi. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) yirmi üç sene devam eden mücadele ve tebliğ hayatında, İslam dininin intişarına engel olmak isteyen en azgın düşmanları mağlub etmiş, Arabistan ufuklarında İslam nuru dalgalanmaya başlamıştı. Müslümanlar bütün ilahi duyguları, bütün insani faziletleri onun mübarek simasında görüyor ve kendisinden ilham alıyorlardı.

Gönüllerine İslam sevgisi sinmeyen ve kıyıda köşede fırsat kollayanlar da vardı.

Hz. Ebû Bekr'in (r.a.) halifeliğinin ilk günlerinde, Resûlullah'ın (s.a.v.) vefâtı üzerine fırsat kollayan fesatcıların isyanı ile Cezire'nin her tarafında yer yer irticâlar, irtidâdlar (dinden dönmeler) baş gösterdi.

Bu esnada Yemâme'de Müseyleme, San'a'da Esved-i Ansî peygamberlik iddiasında bulunmuşlardı. Orada bulunan halk, Peygamberimizin (s.a.v.) peygamberliğini inkâr etmiş yalancı peygamberlere inanmışlardı. Müslümanların çoğu irtidad ediyor eski küfürlerine dönüyorlardı. Bir kısmı da biz inanıyoruz, namaz kılıyoruz, diyorlar fakat zekâtın farz olduğunu inkâr ediyorlardı. Hz. Ebû Bekir (r.a.) "VAllahi namaz ile zekat arasında bir fark görenlerle harp edeceğim. Namaz nasıl bedenî bir vazife ise, zekât da malî bir vazifedir. Her ikisi de İslâm hukukundandır. Vallâhi Resûlullah'a (s.a.v.) verdikleri bir hayvanın yularını bile benden esirgerlerse muhakkak onların boynunu vururum." buyurdu. Bu ictiha- dıyla islamiyeti büyük bir tehlikeden kurtarmıştır. Hz. Ebû Bekir (r.a.) ordusunu mürted ve mürteciler üzerine sevketti ve bir sene zarfında asr-ı saâdetteki birlik ve beraberlik temin edildi. İslam dininin hayat ve istikbâlini kurtaran hiç şüphesiz Hz. Ebû Bekir'in azim ve kararlılığıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mağara arkadaşını, böyle büyük tehlikelere karşı tereddütsüz ve derhal harekete geçecek seciyede yetiştirmişti.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/24.html)
Başlık: Evliya Çelebi'ye Baba Nasihati
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:47:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Allâhü Teâlâ katında en sevilmeyen insan, düşmanlığı şiddetli olandır."
(Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mart Salı 2014

Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 12 Mart 1430

Oltu'nun Kurtuluşu (1918) • Avrupa Toğluluğu (AT)'nun Kuruluşu (1957)

Evliya Çelebi'ye Baba Nasihati

"Oğul, besmelesiz yemek yeme, fakir olursun.

Ser verecek sözün (sırrın) var ise sakın hanımına deme.

Cünüp iken yemek yeme.

Elbisenin söküğünü üstündeyken dikme.

İyi adını kötüye takma ve kötüye yoldaş olma, zararını çekersin.

Gözüm, yürü ileri, kalma geri. Alay bozma, tarla basma, dostların ayağına sarkma, komadığın yere el uzatma, iki kişi söyleşirken dinleme, ekmek ve tuz hakkını gözet, nâmahreme bakıp ihanet etme.

Davetsiz bir yere varma, varırsan güvenilir yerde dürüstlere var. Sır saklar ol, her mecliste duyduğun sözleri sakla.

Evden eve dolaşıp söz gezdirme, kınamaktan, koğuculuktan ve çekiştirmekten uzak ol.

İyi huylu ol, herkesle güzel geçin, inatçı ve sivri dilli olma. Senden ulular önünde gitme, ihtiyarlara saygı göster. Dâimâ temiz olup dinin yasakladığı her kötülükten kaçın. Beş vakit namazını kıl, iyi halli ol, ilimle meşgul ol.

Oğul, dünya için nasihatim odur ki, dâimâ zarif ve tok gözlü ol. Oturup kalktığın vezirlere, devlet adamlarına ve büyüklere varıp dünya için bir şey isteme, bu yüzden senden nefret edip seni küçük görmesinler.

Rıza lokmasına kanaat eyle, eline giren malı da israf etme, kanaatle geçin. Hadîs-i Şerifte 'El-kanâ'atü kenzün lâ yefnâ' (Kanaat tükenmez bir hazinedir) buyurulmuştur.

Dünya malını lokma ve hırka için sakla ki nâmerde muhtaç olma. Yarın, sağlıkta ve sayrılık (hastalık)ta lâzım olur. Paranı isrâf eylemekden kendini pek sakla.

Gezip dolaştığın yerde kendini daima koru. Su uyur, gaddar ve hain düşmanlar uyumaz. Bu nasihatlerimi kulağına küpe eyle, Yürü, sonun hayır ola" dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/25.html)
Başlık: Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nden (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:50:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her âlimin sohbetinde bulunmayınız, ancak beş şeyden beş şeye; şekden yakîne, kibirden tevazua, düşmanlıktan nasihate, riyadan ihlâsa, (dünyaya) rağbetten zühde davet eden âlimlerin sohbetinde bulununuz."
(Hadîs-i Şerîf; Tarih-i Dimaşk, İbn-i Asakir)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 13 Mart 1430

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nden (k.s.)

Silsile-i Saadatın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu:

"İbadet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir."

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli, isteksiz olarak ve meşakkatle pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Bir ziyaretinde müritlerinden birisi yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: "Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hale getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer. Bu halde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?"

Bir gün Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinden kerâmet göstermesini istediler. Şöyle buyurdu:

"Bunca günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha açık kerâmet mi olur!"

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) "İnsanların senden görmelerini istemediğin bir şeyi yalnızken de yapma!" hadîs-i şerîflerini şöyle izah etmiştir:

"Hak yolcusunun, boş ve yalnız olduğu yerleri dolu olarak görmesi lazımdır. İnsanların yanında nasıl hareket ediyorsa, yalnızken de öyle hareket etmelidir."

"Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır. Sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm'ın takip ettiği yola uymaktan başka bir şey değildir."

"Dostlarımızın ayıbına bakacak olursak, dostsuz kalırız. Zira hiç kimse beşerî sıfatlardan; ayıp ve kusurdan arınmış olamaz..." "Hakk'a komşu olmak, Hakk'ın yarattıklarına komşu olmaktan evlâdır." (Kaddesellahu Sırrehu'l-Azîz)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/26.html)
Başlık: Ahmed Cevdet Paşa'dan Hayat Dersleri
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:53:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İbâdetin en kolay ve bedene en hafif olanını size haber vereyim mi? Susmak (boş ve faydasız konuşmamak) ve güzel ahlâk."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü 'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 14 Mart 1430

Ahmet Cevdet Paşa'nın doğumu. (1822)

Ahmed Cevdet Paşa'dan Hayat Dersleri

Cevdet Paşa, İkinci Abdülhamid Han'a sunduğu arzların bir kısmı olan Mâ'rûzât'ın sonunda tahsilini, hayat anlayışını ve gerek devlet büyüklerinden gerekse sultanlardan gördüğü iltifatları hiçbir zaman istismar etmediğini, hırs ve tamaha düşüp de pek ileri seğirtmediğini söyler ve;

"Erişir menzil-i maksuduna âheste giden

Tîz-reftar olanın pâyine dâmen dolaşır."* beytini tekrarlardı:

Cevdet Paşa, hayatta ilerlemek ve yüksek makamlara gelmek hususunda hiçbir zaman acele etmemiştir. Mecelle'nin 99. maddesi olan "Kim ki bir şeyi vaktinden evvel isti'cal ederse, andan mahrumiyetle mu'âkab olur" hükmüne önce kendisinin riayet ettiğini bildirmiştir.

Cevdet Paşa, hayatı boyunca riayet ettiği, hayat felsefesini şöyle anlatır:

"Gördüm ki düşünerek ve temkinli hareket edenlerin sonları hayırla bitiyor. Hemen ateş gibi birdenbire parlayanların gelecekleri ise çabuk sönüyor. Bu sebeple dünyanın alış-veriş ve iniş-çıkış esaslarına göre hareket ettiğini görüp ibret aldım. Daima orta yollu, ihtiyatlı ve akıllıca hareket ettim. Nasibime razı oldum ve bana verilen nimetlere şükrederek Allâh'a tevekkül ettim. 'El-muhlisûn alâ hatarin azîm' (İhlaslı mü'minler de büyük bir tehlikededirler) vadisinde çok dolaşıp çok büyük zorluklar ve tehlikeler yaşadım, çok zahmetler çektim. Ancak 'en-Necâtü fi's-sıdk' (kurtuluş doğruluktadır) yolundan hiç şaşmadım, doğruluktan ayrılmadım. Allâh'ın bir lütfu olarak da leke­lenmedim. Allah da bu kulunu her hâl ü kârda korudu. Bu istikamette olanlar her zaman rahat ve huzur bulacaklardır. Dünyada korkulacak olan bir şey varsa o da yalnızca Allâhü Teâlâ'dır... Padişahtan korkmak hikmettir. Anadan babadan korkmak hikmettir. Büyüklerden vesâireden korkmak, sakınmak, utanmak hikmettir.

Ve cümlesinin başı Allah korkusudur."

•    Yavaş giden maksadına, gayesine ulaşır. Hızlı yürüyenin ayağına etek dolaşır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/27.html)
Başlık: Salihlerden Olmanın Yolu | Kötü Vasıflardan Cehalet | Beyit
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 00:57:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak ki ahmak cehaleti sebebiyle fâcirin günahından daha büyüğünü işler."
(Hadîs-i Şerîf, îhyâü Ulûmiddîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mart Cuma 2014

Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 15 Mart 1430

İstanbul'da ilk trafik kazası, bir kişi yaralandı. (1910) • Gediz zelzelesi (1087 ölü) (1970)

Salihlerden Olmanın Yolu

Bişr-i Hâfî (rh.) şöyle buyurdular: Rüyâmda Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) gördüm. Bana

"Yâ Bişr! Allâhü Teâlâ, senin dereceni niçin akranlarından üstün kıldı, bilir misin?" diye sordular. Ben "Hayır, yâ ResûlAllah" dedim. Buyurdular ki;

"Sünnetime tâbi olman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihatta bulunman, Ashâbımı ve Ehl-i beytimi sevmen. Seni ebrârın (sâlih kulların) makamına ulaştıran işte bunlardır." buyurdular.


Kötü Vasıflardan Cehalet

Cahillik, ilim ve marifetten mahrumiyet demektir ve kötü ahlâktandır. Zira cahil kimse kendisini çirkinlik ve edepsizliklerden kurtaramaz. Görüşü daima hatalı olur, vebalden kurtulamaz. Cahillik bütün fenalıkların kaynağıdır.

Cahilde birkaç haslet vardır ki; cehaleti onunla bilinir:

•  Kendisiyle ülfet edip, geçinen kimseye zulmeder.

•  Kendisinden aşağıda bulunanlara zulmedip hakkına tecavüz eder.

•   Daima kendisinin üstünde bulunanlara bakıp, onlara galip gelmek düşüncesinde olur.

•  Sözünü, kendi aleyhinde olabileceğini düşünmeksizin söyler.

•  Bir kimsede üstünlük ve fazilet görürse ondan yüz çevirir. Alimler dediler ki:

"Cehalet bir binektir, ona kim binerse aşağılanır, kim de beraber gider ise yolunu şaşırır."

"Allah vergisi olan şeylerin hayırlısı akıl, insanın başına gelebilecek kötülüklerin en şerlisi de cahilliktir."

"Câhil, bir şeye gözleriyle bakar; akıllı, kalbiyle bakar. Yani cahil her şeyi dışarıdan gördüğü kadar bilir, akıllı ise her şeyi aklıyla tarttığı için, dışını da içini de bilir."


Beyit:

Etme âr öğren, oku, ehlinden,
Her şeyin ilmi güzel, cehlinden. (Vehbî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/28.html)
Başlık: Ehl-i Beyte Hürmet | Tarihi itiraflar | Mutfağımız: Kabak Tatlısı
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 01:01:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Hz. Ebubekir (RA) buyurdu ki:
"Muhammed'in (SAV) Ehl-i beytini gözetiniz (onlara eziyet ve kötülük etmeyiniz)."
(Hadis-i Şerif, Sahih-i Buharî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 16 Mart 1430

Ehl-i Beyte Hürmet

Bir gün Zeyd bin Sâbit (r.a.) bineğine binerken Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) amcası Abbâs'ın (r.a.) oğlu Abdullah hayvanın üzengisinden tutmak için yaklaştı.

Bunun üzerine Zeyd b. Sâbit (r.a.); 'Bırak, ey Resûlullah'ın amcasının oğlu!' dedi. İbn-i Abbas (r.a.) da;

'Biz büyüklerimize/âlimlerimize böyle davranmakla emrolunduk.' dedi. Zeyd bin Sâbit (r.a.) da, elini uzat buyurdu. O da uzatınca elini öptü ve

'Biz de Resûlullâh'ın (s.a.v.) ehl-i beytine böyle davranmakla emrolunduk.' dedi.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Ehl-i Beytine hürmet Resûlullâh'a (s.a.v.) hürmet, onlara saygısızlık Resûlullâh'a (s.a.v.) saygısızlıktır.


Tarihi itiraflar

1729'da Osmanlı hizmetine giren ve ilk topçu mektebini kuran Fransız asker Comte de Bonneval, Ahmed adını almış ve Humbaracı Ahmed Paşa ünvanı ile meşhur olmuştur. Dedi ki:

"Osmanlıları seviyorum... Onlar, cennetten bir köşe olan bu eşsiz memlekete yakışan, eşsiz insanlar. Yaradılışlarında semavî bir azamet, gönül alışlarında ise melekler gibi bir mahviyet var. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum... "


Mutfağımız: Kabak Tatlısı (5 kişilik)

Malzemeler: Yarım kg. bal kabağı, 1,5 su bardağı şeker, 2 adet karanfil, 5 gr. vanilya, 100 gr. ceviz içi, 100 gr. beyaz tahin.

Hazırlık: Soyulmuş olan kabaklar bir tavaya konulur, üzerine şeker, karanfil ve vanilya ilave edilir. Akşamdan sabaha kadar bekletilir.

Pişirme: Önce tencere kapalı olarak pişirilir. Sonra kapağı açıp kabakların üzeri köpükleninceye kadar pişirilir ve tencerenin kapağı açık soğumaya bırakılır. Arzu edilirse tepsiye dizilerek fırına verilir. Biraz kızardıktan sonra çıkarılır. Üzerine tahin ve ceviz vb. konulabilir..


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/29.html)
Başlık: Peygamber Efendimizin Mucizeleri | imâm A'zam.Hz. Komşuluğu
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 01:06:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Cebrâil (as.) komşu (hakkı) husûsunda bana o kadar tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mart Pazar 2014

Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 17 Mart 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın doğumu (1432)

Peygamber Efendimizin Mucizeleri

Ay, parmağının işareti ile bölünüp iki parça oldu. Güneş, batmışken, duasıyla geri dönüp, gökyüzünde göründü. Beşikteki çocuk, O'nun Peygamber olduğunu haber verdi. Burak isimli binekle Mi'rac'a gitti, yedi kat gökleri, melekûtu, Arşı, Kürsîyi seyretti, perdeleri aştı, Sidretü'l-müntehaya ve Tuba ağacına ulaştı, Kâbe Kavseyn ve ev edna makamlarına ulaştı. Allâhü Taâlâ'yı baş gözü ile gördü, O'nunla çok konuştu. Sonra geri döndü. Bütün bunlar, gecenin birinci veya ikinci veya üçüncü yarısında olmuştur.


İmâm A'zam Hazretlerinin Komşuluğu

İmâm A'zam Hazretlerinin Kûfe'de ayakkabıcılık yapan bir komşusu vardı. Akşama kadar işinde çalışır, akşam olup evine dönerken et veya balık getirip pişirir ve şarap içer sarhoş olunca da yüksek sesle; Beni zayi ettiler, harcadılar. Daha nice gençleri harcadılar, derdi.

Uyuyuncaya kadar hem içer hem de bunu tekrar ederdi. İmâm A'zam Hazretleri, her zaman bütün gece namaz kılar, ibadetle meşgul olurken, onun sesini de duyardı. Bir gece onun sesini duyamayınca sordu. Bir kaç gün önce zabıtalar onu alıp götürdü, hapse attı dediler.

İmâm A'zam Hazretleri ertesi gün sabah namazını kıldıktan sonra emîrin huzuruna çıktı. Emir, hürmetle karşıladı. İhtiyacınız nedir? diye sordu.

İmâm A'zam Hazretleri benim ayakkabıcı bir komşum vardı. Zabıtalar birkaç gün önce onu hapse atmışlar, dedi. Emîr derhal serbest bırakılmasını ve onun tevkif edildiği geceden bu yana herkesin de bırakılmasını emretti.

İmâm A'zam Hazretleri önde, komşusu da arkasında yürüyerek döndüler. İmâm A'zam Hazretleri; "Biz seni zayi ettik." dedi. Genç;

"Hayır, bilakis siz beni kollayıp gözettiniz. Komşu hakkına riayet ettiğiniz ve koruduğunuz için Allâhü Teâlâ sizi hayırla mükâfatlandırsın." diye dua etti ve tevbe edip hatalarından vazgeçti.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/30.html)
Başlık: Anaya Hizmetin Ehemmiyeti | Cemâziyelâhir Ayı ictima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2014, 01:09:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Üç duâ vardır ki, bunlar kabul edilir, bunda hiç şüphe yoktur: Mazlumun duâsı, yolcunun duâsı ve (ana ve) babanın evladına duâsı."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 30 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 18 Mart 1430

Eyfel Kulesi'nin inşası (1889) • Varto ve Gevaş'ın kurtuluşu (1918)

Anaya Hizmetin Ehemmiyeti

Silsile-i Sâdât'ın altıncı halkası Ebu'l-Hasan Harkânî (k.s.) Hazretleri anlattılar:

İki kardeş vardı. Aralarında anlaşmışlar: Bir gece birisi annesine hizmet edip diğeri ibadetle meşgul olacak, diğer gecede hizmet eden ibadetle, ibadet eden de annesine hizmetle meşgul olacaktı. Bir gece kardeşlerden biri Allâhü Teâlâ'ya ibadetle meşgul olmuş ve bu ibadetinden çok büyük manevi lezzet duymuş, ertesi gece kardeşinden ibadet sırasını kendisine vermesini istemiş, kardeşi de kabul etmiş. O gece yine ibadetle meşgul iken secdede uyuyakalmış. Rüyasında:

"Allâhü Teâlâ kardeşini bağışladı. Onun bereketine seni de bağışladı." diye bir ses işitmiş.

"Yâ Rabbi! Ama ben sana hizmet ediyorum, kardeşim ise anneme hizmet ediyor, demiş.

"Evet, sen hizmete ihtiyacı olmayana hizmet ediyorsun, kardeşin ise hizmete muhtaç olan annene hizmet ediyor." denilmiş.


Cemâziyelâhir Ayı ictima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Cemâziyelâhir ayı ictima'ı dün (30 Mart Pazar) Türkiye saati ile 21.45'de idi.

Ru'yet ise bugün (31 Mart Pazartesi) günü Türkiye saati ile 12.22'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının tamamı, Büyük Okyanus'un orta ve kuzey kesimi, Endonezya, Malezya, Japonya, Avustralya'nın kuzey eyaletleri, Japonya, Çin ve Hindistan. Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından ilk 6 saatte görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden (1 Nisan Salı) günü de Cemâziyelâhir ayının 1'i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/3/31.html)
Başlık: "Kim Ölürse Onun Kıyâmeti Kopmuştur"
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2014, 10:35:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlar, mescitler(in binası, zineti) ile birbirine karşı övünmedikçe kıyâmet kopmaz."
(Hadîs-i Şerîf, S. Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Nisan Salı 2014

Hicrî: 1 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 19 Mart 1430

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)

"Kim Ölürse Onun Kıyâmeti Kopmuştur"

Ahiret âlemi başlamadan evvel, bütün insanların ve dünyanın başına bir kıyâmet kopacaktır.

İsrafil aleyhisselam Sûr'a üfürecek, bundan çıkacak müthiş bir ses ile bütün hayat sahipleri ölecek, her şey altüst olacaktır. Malumdur ki, ara sıra yer sarsıntıları, su basmaları, yanar dağların patlamaları, yıldırımların düşmesi ve yerlerin çökmesi gibi birtakım hadiseler sebebiyle yeryüzünde korkunç ve büyük felâketler meydana gelmektedir. Bunlardan her biri, Allâhü Teâlâ'nın kudretinin, aza­metinin bir alametidir. İşte yeryüzünde, göklerde bir umûmi kıyâmetin kopması da, İsrafil aleyhisselamın Sûr'unun korkunç sesi ile olacaktır. Bütün âlemlerdeki düzen ancak Allâhü Teâlâ'nın bir eseridir, onun kudretinin bir alametidir. Allâhü Teâlâ bu nizamı ve intizamı bir an için olsun ortadan herhangi bir sebeple kaldırınca, bütün varlıklar derhal altüst olur, yaratılmışların yaşamasına imkân bulunmaz olur. İşte bu umumî kıyâmettir. Bunun kopacağı zamanı ancak Allâhü Teâlâ bilir.

Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellem Efendimiz "Yeryüzünde Allah Allah denilmeyeceği bir zamana kadar kıyâmet kopmaz." buyurdular. (Tirmizî)

Yeryüzünde kâmil iman ile Allah Allah diyenler mevcut oldukça yani Allâhü Teâlâ'nın adı zikredildikçe kıyâmet kopmayacaktır. Fakat beşeriyet bütün dinî duygulardan mahrum, Allâhü Teâlâ'yı inkâra cüret edip artık Allâhü Teâlâ'nın mukaddes ismini yâd edecek kimseler kalmadı mı umumî bir kıyâmet kopar, herkes kendi amelinin cezasına kavuşur.

Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellem Efendimiz: "Biriniz öldüğü zaman, kıyâmeti kopmuş demektir. (Öyleyse) Allâhü Teâlâ'ya onu görüyormuşsunuz gibi ibâdet edin ve her an ona istiğfârda bulunun." buyurmaktadır. (Kenzü'l-Ummâl)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/1.html)
Başlık: Tâbiîn'den Rebî Bin Huseym (r.a.) Buyurdu
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2014, 16:18:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Mü'mine zarar veren ve onu aldatan mel'undur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî]


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 2 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 20 Mart 1430

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)

Tâbiîn'den Rebî Bin Huseym (r.a.) Buyurdu

•      "Allâh'ın rızâsı olmayan her şey izmihlâle (yok olmaya) mahkûmdur."

•  "Sizler hastalığı, ilacı ve şifayı bilir misiniz?

Hastalık günahlardır, ilaç istiğfârdır, şifâ ise tevbe edip bir daha günaha asla dönmemektir."

•   "Konuştuğunda Allâh'ın seni işittiğini hatırla. Bir işe kalkışacağında Allâh'ın seni bildiğini hatırla. Bir tarafa baksan Allâh'ın da sana baktığını bil. Bir şeyler düşündüğünde Allâh'ın fikrini senden iyi bildiğini bil.

Zira Allâhü Teâlâ -meâlen- "Bir de hiç bilmediğin bir şey'in ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ûl bulunuyor. (îsrâ sûresi, âyet 36)" buyurmuştur.

•  Hazret-i Rebî' sakalları ıslanıncaya kadar ağlar ve şöyle derdi:

"Bir topluluğa -yani Ashâb-ı Kirâm'a- yetiştik ki onların yanında biz hırsızlar gibiyiz."

•    Hz. Hüseyin'in şehîd olduğu haberi kendisine bildirilince "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn"(*) dedikten sonra:

"De ki: Ey gökleri ve yeri yaradan ve gizli ve âşikârı bilen Allâh'ım! Kullarının arasında o ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında sen hüküm vereceksin." meâlindeki Zümer sûresinin, 46. âyetini okudu. Bir adam sen bu işe ne dersin deyince;

"Ne diyeyim, herkes Allâh'ın huzûruna gidecek, Allâh da onların hesâbını görecektir." buyurdu.

•  Onun gece hiç uyumadığını ve devamlı ağladığını gören annesi; "Ey oğul, sen her halde birini öldürdün" der. "Evet" deyince "Kimi öldürdünse ailesine gidelim de ne lazım geliyorsa yapalım. Eğer onlar senin bu halini görseler sana acır, affederlerdi" der. Rebî' de; "Anneciğim, ben nefsimi öldürdüm." demiştir.

(*) "...muhakkak biz Allâh'ın kullarıyız ve nihayet ona döneceğiz." (Bakara sûresi, âyet 156)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/2.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2014, 16:21:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Büyük belaya uğrayıp da sabreden kimsenin, kazanacağı sevab da büyük olur. Allâhü Teâlâ sevdiği bir topluluğu bela ve musibetle imtihan eder. (Sabredip) râzı olanlardan Allâhü Teâlâ da râzı olur; râzı olmayandan Allâhü Teâlâ da razı olmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Nisan Perşembe 2014

Hicrî: 3 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 21 Mart 1430

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)

Süfyân-ı Şevrî Hazretlerinden Nasihatlar

"Ey kardeşim! İlmi, amel etmek için öğren. Alimlere karşı övünmek, cahillerle münâkaşa etmek, zenginlerin yemeğinden yemek veya fakirlerin sana hizmet etmesi için ilim öğrenme.

İlminden, ancak amel ettiğin senin lehine, amel etmediğin ise aleyhinedir.

Zamanımızda hayır yolunda olanlar garib olur. Bundan dolayı üzülme. Rabbinin yolunda dosdoğru devam et. Eğer böyle yaparsan Allâhü Teâlâ sana yardımcı olur, Cebrâil ve sâlih mü'minler de dostun olurlar. Başkalarının ayıplarını araştırmak yerine kendi ayıplarınla meşgul ol. Ömrünü, âhiretin için değil de dünya için harcadığın zaman üzül. Sırtına yüklediğin günahlar için çok ağlarsan kurtulursun. Hayırdan ve hayır ehlinden usanma, onlardan uzaklaşma. Onlar, senin için diğer insanlardan daha hayırlıdır.

Cahillerden ve onların boş ve batıl işlerinden uzaklaş. Cahillerle dost olanlar -Allâhü Teâlâ'nın rahmetiyle korudukları hariç- kurtuluşa eremez.

Sâlihlere kavuşmak istersen, sâlihlerin amellerini işle. Dünyadan payına düşenle yetin.

Seni unutmayan Rabbini sen de unutma. Yaptığın her şeyi takip edip yazan, gizli ve açıkta seni gözetleyen Allâhü Teâlâ'nın vazifeli meleklerinden gafil olma.

Şah damarından daha yakın olan Allâhü Teâlâ'dan hayâ et. Muhtaç ve hakîr olduğunu iyi bil.

Sen bugün varsın, yarın yoksun. Ölümün geldiğini farzet. Gâfil ve cahiller gibi gaflete düşme. Kendin için çok ağla. Eğer düşünürsen gülmen için bir sebep yoktur.

Allâhü Teâlâ, "(Ey gafiller!) Siz gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz." (Necm sûresi âyet 60) buyurarak gülenleri fakat akıbeti için ağlamayı terk edenleri yermiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/3.html)
Başlık: Sultanü'l-Ârifîn Bâyezîd-i Bestâmî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 04 Nisan 2014, 11:34:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlim yeryüzünden kaldırılmadan ilim öğrenmeye çalışın. Zira ilmin kaldırılması demek, âlimlerin ölüp dünyadan gitmesi demektir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Nisan Cuma 2014

Hicrî: 4 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 22 Mart 1430

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)

Sultanü'l-Ârifîn Bâyezîd-i Bestâmî (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın beşinci halkasını teşkil eden Ebû Yezîd (Bayezid) Tayfûr el-Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin ismi Tayfûr, künyesi Ebû Yezîd, lakabı Sultanü'l-Arifîn, babasının ismi Isâ'dır. 188 (m. 803) senesinde -İran'ın kuzeyinde, Hazar Denizi yakınında- Bestâm şehrinde dünyaya geldi.

Bayezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin büyük bir zat olacağının alâmeti henüz annesinin karnında iken görülmüştü. Annesi şöyle nakletmiştir: Ben oğlum Tayfûr'a hâmile olduğumda şüpheli bir şey yesem, karnımda bir ağrı olur, o şüpheli şeyi kusup çıkarıncaya kadar devam ederdi.

Bayezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, Bestâm'dan ayrıldı ve otuz sene, Şam beldelerinde ve sâir yerlerde ilim tahsil etti. Bayezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, veli olduğunu duyduğu bir zatı ziyarete gitti. Onun, mescide gitmek üzere evinden çıktığı sırada kıble tarafına tükürdüğünü görünce ona selam bile vermeden geri döndü ve; "Resûlullâh'ın âdabından bir edebe riâyet etmeyen, o hususta kendisine güvenilmeyen kimseye velilik iddiasında nasıl güvenilir?" buyurdular.

Bayezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, 261 (m. 874) veya 264 (m. 877) senesinde vefat etti.

Türbesi Bestâm'dadır. Hatay'ın Kırıkhan ilçesi, Alaybeyli köyünde bir türbesi olup ziyaret edilmektedir.

Cismen beraber olmadığı halde üstâzının rûhâniyetiyle terbiye olunan kimseye Üveysî denilir. Bayezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri Üveysîdir. Zira onu Ca'fer-i Sâdık Hazretlerinin (k.s.) rûhâniyyeti terbiye etmişdir. Buyurdular:

"Hakka vâsıl olanlar, ancak hürmete riâyet ederek vâsıl olmuşlardır. Kovulanlar da hürmeti terk ettikleri için kovulmuşlardır."

"Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol."

"Kerâmet gösteren, hatta havada uçan birini görseniz Allâhü Teâlâ'nın emirlerini, yasaklarını, hududunu muhâfaza ve dini vazifeleri edâdaki halini görmedikçe ona asla îtibar etmeyin."




(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/4.html)
Başlık: Peygamberimizin (s.a.v) Annesi Hazreti Amine
Gönderen: Mücteba - 07 Nisan 2014, 11:27:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bilerek bana yalan isnat eden veya benim emrettiğim şeyi reddeden cehennemde oturacağı yere hazırlansın."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el- Mu'cemü'l-Evsat)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Nisan Cumartesi 2014

Hicrî: 5 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 23 Mart 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)

Peygamberimizin (s.a.v) Annesi Hazreti Amine

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) muhtereme validesi olan Hazret-i Amine Kureyş kabilesinden Zühreoğullarının ileri gelenlerinden Vehb'in kızıydı.

Kureyş kabilesi içindeki kadınlar arasında hem neseb hem de edeb bakımından bütün faziletleri kendisinde toplayan bir hanım idi. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) muhterem babası Abdullah bin Abdülmuttalib, haseb ve neseb sahibi, şerefli bir zat idi. Peygamberlerin sonuncusu Efendimiz'in onun sulbünden geleceğine bir işaret olarak babadan oğula geçen nur onun alnında parlardı. Kureyş kadınlarından pek çoğu onunla evlenmek istedi. Bu şeref, - takdir-i ilâhi- Hazret-i Amine'ye nasib oldu.

Ne mutlu Hazret-i Amine'ye ki emsaline nasib olmayan bir meziyet ve iftihar vesilesine sahib oldu. O parlak nübüvvet nuru kendisine geçti ve iki cihan serverine hamile kaldı.

Abdullah b. Abdülmuttalib, peygamberimiz ana karnında 6 aylık iken 25 yaşında âhirete irtihal etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) altı yaşında iken Hz. Amine (Medine'ye yakın) Ebvâ'da hastalandı. Başucunda duran ciğerpâresinin yüzüne baktı. Sonra da şöyle dedi:

"Ey ölümden, Allâh'ın lütfu ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zâtın oğlu! Allah, seni daima mübarek eylesin!

Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa, sen celâl ve ikram sahibi tarafından âdemoğullarına helâl ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin!

Allah seni, milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de esirgeyecek, alıkoyacaktır!

Her canlı varlık ölür, her yeni eskir, her yaşlanan, kocayan, zeval bulur, yok olur. Ben de öleceğim.

Fakat ebedî anılacağım. Çünkü temiz bir oğul doğurmuş, arkamda hayırlı bir yadigâr bırakmış bulunuyorum."

Hazret-i Amine, Ebvâ'da vefat etti ve oraya defnedildi. (Radıyallâhü anhâ)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/5.html)
Başlık: Peygamberimiz (s.a.v.) Buyurdular | Cafer-i Sâdık Hazretlerinden(k.s)|Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 07 Nisan 2014, 11:34:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Âlimlere ikram ve hürmet ediniz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 6 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 24 Mart 1430

Bursa'nın Fethi (1326)

Peygamberimiz (s.a.v.) Buyurdular

Alimlerden başka insanların hepsi ölüdür; amel edenlerden başka, bütün alimler uykudadırlar.

Bütün amel edenler aldanmışlardır muhlisler (ihlas ile amel edenler) hariç. Muhlisler de büyük bir tehlike üzerindedirler.

Cafer-i Sâdık Hazretlerinden(K.S)

"Takvâdan daha faziletli azık, sükût etmekten daha güzel bir şey, cehâletten daha zararlı bir düşman, yalandan daha büyük bir hastalık yoktur."

"Bir kardeşinden sana kötülük gelir, hakkında fenâ bir söz söylerse sakın üzülme. Şayet onun dediği doğru ise, yaptığının cezası dünyada iken verilmiş, âhirete kalmamış olur. Eğer dediği gibi değilse, çalışmadan elde ettiğin bir sevab olur."

"Kötü biriyle arkadaşlık eden belâdan kurtulamaz, kötü yerlere giden töhmet altında kalır, diline sahip olamayan pişman olur." "Bir kimse sahip olduğu malının ve hoşuna giden şeylerin devamlı olmasını isterse "mâşâallâh lâ kuvvete illâ billâh" desin." "İbâdetler ancak tevbe ile kabul olunur. Zira Allâhü Teâlâ (Tevbe Sûresi, 112.) âyet-i kerîmesinde "Tevbe edenler, ibadet edenler" buyurarak önce tevbeyi sonra ibadeti zikretmiştir." Yani evvelâ küfürden sonra da günahlardan, riyâdan tevbe etmeli; sonra da ibadet ile meşgul olmalıdır; önce İslâm, sonra ibadettir.

Mutfağımız:......................................... SEBZELİ KEK (7 Kişilik)

Malzemeler: 1,5 su bardağı un, 1 yumurta, 1,5 çay bardağı sıvı yağ ve süt, 1 tane orta boy soğan, 2 tane orta boy patates, 2 tane biber, 1 tane domates, yarım kabak, 1 küçük kâse lor peyniri, 1 tutam maydanoz, kabartma tozu ve tuz.

Yapılışı: Soğan, patates, biber, kabak, maydanoz ve domates ince ve küçük küçük doğranır, tuzu atılır. Yumurta, süt, un ve kabartma tozu ile hamur hazırlanıp doğranan malzemeler ile karıştırılır. Bir tepsiye veya kek kalıbına konulur, üzerine susam serpilir. 170 derece fırında pişirilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/6.html)
Başlık: İmam-ı Azam'dan Nasihatler
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2014, 10:46:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Hakîki mücâhid, nefsine karşı cihad edendir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 7 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 25 Mart 1430

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)

İmam-ı Azam'dan Nasihatler

İmam-ı Azam Hazretleri'nin oğlu Hammad'a -eğer tatbik edilirse- dünya ve âhiret bahtiyarlığına eriştirecek vasiyetleri:

1. Allâh'tan kork, âzâlarını günahlardan koru ve takva sahibi ol. Allâh'ın kulu olduğunu bilerek onun emirlerini yerine getir.

2. Amel etmek için muhtaç olduğun ilmi daima tahsile çalış, cehaletten kurtul.

3. Dinine ve dünyana faydalı olacak kimselerle arkadaşlık yap,

4. Nefsine rıfk ve adaletle davran, zulmetme.

5. Müslüman veya zimmî; hiç kimseye düşmanlık ve eziyet etme.

6. Allâh'ın sana verdiği mal, mülk ve makama kanaat et.

7. İnsanlara muhtaç olmamak için çalış.

8. İnsanların sana hürmet nazarıyla bakmasını arzu etme.

9. İzni olmaksızın kimsenin işine karışma.

10. İnsanlarla karşılaştığında selâm ver; onlara az, güzel ve tatlı söz söyle; iyi insanları sev, kötü insanları idare et.

11. Allâh'ı çok zikret ve Resûlullah'a (s.a.v.) da çok salavat getir.

13. Her gün muhakkak Kur'ân-ı Kerîm oku, sevabını Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) bağışla.

14. Bütün sırlarını gizle.

15. Komşuna iyilik yap ve onlardan gelen eziyetlere sabret.

16. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat mezhebine sımsıkı sarıl, ona göre amel et, cehalet ve dalalet ehlinden uzaklaş.

17. Her işte niyetin daimâ halis olsun, helal yemeye gayret et.

18. Sıhhatli iken Allâh'ın azabından korktuğun gibi onun rahmetinden de ümidini kesme ve;

19. Ölüm hastalığında Allâhü Teâlâ'nın merhametinden ümidli ol.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/7.html)
Başlık: Resûlullah Aleyhisselâm'ın Üç Vazifesi
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2014, 10:50:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kendisine bir hadis ulaşıp da onu yalanlayan, şu üç şeyi yalanlamış olur: Allâhü Teâlâ'yı, peygamberini ve o sözü nakledeni."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Nisan Salı 2014

Hicrî: 8 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 26 Mart 1430

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)

Resûlullah Aleyhisselâm'ın Üç Vazifesi

Allâhü Teâlâ, kullarına, Peygamberler aleyhimüsselâm gönderdi ve onlar vâsıtası ile kullarına, saâdete ve felâkete sebeb olan işleri bildirdi.

Peygamberlerin en büyüğü, son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.)'dır. Yeryüzündeki dinli dinsiz herkese, her yere, her millete peygamber olarak gönderilmiştir.

Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa sallAllahü aleyhi ve sellem bütün insanların, meleklerin ve cinlerin peygamberidir. Dünyânın her yerinde, herkesin, o yüce Peygambere tâbi' olması, uyması lâzımdır.

Resûlullah'ın (sallAllahü aleyhi ve sellem) üç vazifesi vardı: Birincisi, Kur'ân-ı Kerîm'in hükümlerini ya'nî îmân edilecek bilgileri ve fıkhın hükümlerini (dinde, yapılması emredilen veya yasaklanan işleri) bütün insanlara tebliğ etmek, bildirmektir. İkinci vazifesi, Kur'ân-ı azîmüşşânın ma'nevi, (ya'nî Allâhü Teâlâ'nın zâtına ve sıfatlarına âid) ma'rifetleri, yalnız ümmetinin yüksek olanlarının kalblerine akıtmaktır.

Üçüncü vazifesi, ahkâm-ı fıkhıyyeyi; dinin hükümlerini nasihat ile yapmayan Müslümanlara, kuvvet kullanarak yaptırmaktır. Resûlullah'dan sonra (sallAllahü aleyhi ve sellem) dört halîfeden her biri (radıyAllahü anhüm), bu üç vazifeyi tam yaptılar. Hulefâ-i râşidînden sonra Sahâbe-i kirâm radıyAllahü anhüm azaldı, fitneler, bid'atler çoğaldı, İslâmiyyet üç kıt'aya yayıldı, bu üç vazifeyi, bir kişi yapamaz oldu.

Imânı ve dinin hükümlerini bildirmek vazifesini, müctehidler; mezhep imamları yaptı.

İkinci vazifeyi, insanları irşad etmek, dinde; itikatta ve amellerde ihlâsa kavuşturmak vazifesini Hz. Ebû Bekr'in (r.a.) veya Hz. Ali'nin (k.v.) yolundaki mürşid-i kâmiller yaptı.

Üçüncü vazifeyi, ya'nî dînin hükümlerini kuvvet ile yaptırmak işini, melikler, sultânlar ve halifeler yaptılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/8.html)
Başlık: Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) (736-797)
Gönderen: Mücteba - 09 Nisan 2014, 11:04:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"İnsanların Allâhü Teâlâ'ya en sevimlisi ahlâkı en güzel olandır."
(Sahîh-i îbn-i Hibbân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 9 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 27 Mart 1430

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)

Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) (736-797)

Abdullah İbn-i Mübârek dört bin âlimden ve bu arada başta İmâm-ı A'zam olmak üzere İmam Malik'ten ve Süfyân-ı Sevrî'den (r. anhüm) ilim almıştır. Birçok büyük âlim ve Ahmed İbn-i Hanbel kendisinden ilim almıştır.

Süfyân-ı Sevrî (ks.) "Keşke bütün ömrüm Abdullah İbn-i Mübârek'in üç gününe denk olsaydı" demiştir.

Fudayl bin lyaz (rh.) da onun hakkında şöyle demiştir; Ka'be'nin sahibine yemin ederim, gözlerim İbnü'l-Mübârek gibisini görmedi. Bir gün halk hadis almak için onun huzuruna gelip; "Ey şarkın âlimi, bize hadis rivayet et." dediler. Süfyan Sevrî de orada idi dedi ki; "Yazık size, şarkın, garbın ve arasındaki yerlerin âlimi (bu zattır) eğer iyi düşünürseniz (bu böyledir)." demiştir.

Hem ilim hem irfan sahibi bu zât nasıl bir babanın evlâdıdır? İşte Abdullah'ın babasının ibretli hikâyesi:

Mübârek Türk asıllı bir köle idi. Günahtan son derece sakınan bir zâttı. Sahibi, Mübârek'i bahçesine bekçi olarak vazîfelendirmişti. Birgün (bahçe sahibi):

"Mübârek, bana bahçeden ekşi bir nar getir" dedi. Mübârek gitti bir nar getirdi. Nar tatlı çıktı.

Bahçe sahibi;
"Ben ekşi bir nar getir demedim mi?" diye çıkıştı.

Mübârek:
"Ben hangi ağaç tatlı, hangisi ekşi nar veriyor, ne bileyim. Kim tadına bakmışsa o bilir." dedi.

Bahçe sahibi:
"Bugüne kadar tadına bakmadın mı?" dedi.

Mübârek;
"Bana tadına bakma müsâadesi verilmedi. Benim vazifem ihtiyatla hareket etmek ve bahçeyi korumaktır." dedi.

Bahçe sahibi, onun bu dindarlığından memnun oldu:
"Sen benim meclisimde bulunmaya layık bir zâtsın" dedi ve evlilik çağına erişen kızının kim ile evlenmesinin hayırlı olacağını Mübârek'le istişâre etti.

Mübârek dedi ki:
"Câhiliyyet devri Arapları kızlarını hasep ve nesebe göre verirlerdi. Yahûdîler paraya, hıristiyanlar güzelliğe, Müslümanlar ise, dindarlığa bakarlar." dedi.

Mübârek'in fikirleri adamın hoşuna gitti. Kızın annesine; "Bu kızı, dindarlıkta, takvâ ve zühdde, köle olmasına rağmen zamanın öncüsü olan Mübârek'e verelim" dedi. Annesi de râzı oldu. Bu evlilikten Abdullah ibn-i Mübârek dünyaya geldi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/9.html)
Başlık: Şâir Nâbi Merhumun Gözü İle Halife | Beyit
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2014, 10:39:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"En hayırlı arkadaş, Allâhü Teâlâ'yı zikrettiğin zaman sana yardımcı olan, unuttuğun zaman, Allâh'ı hatırlatandır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Nisan Perşembe 2014

Hicrî: 10 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 28 Mart 1430

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)

Şâir Nâbi Merhumun Gözü İle Halife

Şâir Nâbî merhûm, Şehit Ali Paşa diye bilinen ve sadrazamlık makamına kadar yükselmiş olan Silahtar Ali Ağa'ya padişahın nasıl bilinmesi ve hürmet edilmesi gerektiğini tavsiye ettiği mektûbunda diyor ki:

Baba şefkatinin gerektirdiği tavsiye budur ki; Allâh'ın yeryüzünde gölgesi, yeryüzünün halifesi Efendimizi (Sultan Üçüncü Ahmed Han), aslâ ve aslâ diğer insanlarla kıyas etmeyip, mutlak velî bilip, şerefli hizmetlerinde evliyaya gösterilen edeplere uyasınız. Şeyh Muhyiddin-i Arabî (k.s.) Bulğatü'l-Gavvâs isimli eserinde şöyle der:

"Sultan salih olduğu zaman kutup derecesindedir. Salih değilse ebdâldendir"

Ebdâl, kutubdan bir derece aşağı olan evliyâ olup kırk kişi olurlar. Allâhü Teâlâ'ya hamd olsun, şevketli Efendimiz'in kutub derecesinde mutlak velî olduğunda asla şüphe etmeyiniz. Bu gözle, nurlarla dolu yüzlerinden ve bereketlendiren nefeslerinden feyz almaya çalışınız. Halîfelere "zıllullâh: Allâh'ın gölgesi" denmesi bu sebepledir. Gaflet etmeyiniz!

Allah bilir ve Allah şâhittir, bir eski papuçları elime geçse, gece ve gündüz yüzüme ve gözüme sürüp, ruhaniyetlerinden feyz almaya vesile ederdim. Benim saadetli oğlum!

Bu yazılanlar hakikattir, yalan ve açgözlülükten uzaktır. Allah bilir ve şahit olarak Allah yeter. Sultanlardan ihsan beklemek de ayıp değildir. Ama hâşâ ki yetmiş yaşından sonra dünyâya ait yalancı süsler için yalanın yüz karalığı işlenir mi? Ancak kasdolunan, şevketli Efendimizin kerametlerini anlatmakla, zatınızı ihlaslı davranmaya teşviktir. En doğrusunu Allah bilir.


Beyit:

İlim ki bir lücce-i bîsâhildür. Anda âlim geçinen cahildür. (Nâbî)
(İlim sahili olmayan bir deryadır. Kendini âlim sanan cahildir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/10.html)
Başlık: Şeyhülislam Arif Hikmet Bey
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2014, 10:41:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen senin için sadakadır."
(Hadîs-i Şerîf, S. Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Nisan Cuma 2014

Hicrî: 11 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 29 Mart 1430

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)

Şeyhülislam Arif Hikmet Bey

Sultan Üçüncü Selim zamanı kazaskerlerinden İbrahim İsmet Beyin oğlu Arif Hikmet Bey 1786'da İstanbul'da doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra bulunduğu vazifelerden bazıları şunlardır: Kudüs, Mısır, Medine ve İstanbul kadılığı. 1833'te Anadolu, 1838'de Rumeli kazaskerliğine yükseldi. Mekkizade Mustafa Efendinin yerine yüz beşinci Osmanlı şeyhülislamı oldu (1846). Vazifesini adalet ve hakkaniyetle yerine getirdikten sonra 1854'te Şeyhülislamlıktan ayrıldı. Evine çekilerek ibadet ve ilmî mütalaalarla meşgul iken, 1859'da vefat etti. Kabri, Üsküdar'da Nuhkuyusu caddesinde Baba Kartal Camii haziresindedir.

Arif Hikmet, zamanın büyük âlimlerindendi. Herkes tarafından sevilip sayılırdı. Hatta Sultan Abdülmecid Han onu Şeyhülislamlığa getirdiği zaman, hakkında Sadrazama şöyle yazmıştı: "İnsanlıktaki faziletini ve iyi huylarını, kısaca olgunluğunu herkesin bildiği, Arif Hikmet Efendi... "

Arapça ve Farsçaya vâkıftı. 1851'de Türk dilinin geliştirilmesi için kurulan Encümen-i Daniş'e üye olmuştu. 5000-7000 ciltlik bir kütüphaneyi Medine'de vakfetmiştir.

İstanbul'da bulunan ve her sene Ramazan ayında ziyarete açılan Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mübarek Hırka-i şerifini muhafaza eden mendilin üzerindeki kıta ona aittir:

Hırka-i Hazret-i Fahr-i Rusül'e
Atlas-ı çarh olamaz pây-endâz
Yüz sürüp zeyline takbil ederek
Kıl Şefî'-i ümeme arz-ı niyaz

Manası: Gözyüzü atlası Peygamber Efendimiz'in hırkasının ayak altına serilecek bir halısı (bile) olamaz.Onun eteğini öpüp yüz sürerek Peygamber efendimize halini arz et ve O'nun şefaatini dile. Eserleri: Divan-ı Eş'ar, Mecmuatü't-Terâcim, Zeyl-i Keşfu'z-Zunûn, Tezkire-i Şuarâ, El-Ahkamü'l-Meriyye fil-Araziyyi'l-Emiriyye, Hulasatü'l-Makâlât fi Mecâlisi'l-Mükalemat, Tezkire-i Arif Hikmet.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/11.html)
Başlık: Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) Elçileri
Gönderen: Mücteba - 12 Nisan 2014, 10:25:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey imân edenler! Yahûd(îler) ile Nasârâ'yı (Hıristiyanları) dost tutmayınız. Onların bazıları bazılarının dostudur. Ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır..."
(Mâide Sûresi, âyet 51)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Nisan Cumartesi 2014

Hicrî: 12 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 30 Mart 1430

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)

Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) Elçileri

Resûlullâh (s.a.v.) henüz fetihler başlamadan Hz. Bilâl hakkında "Habeşistan'ın ilk meyvesi" ve Hz. Suheyb hakkında "Rum'un ilk meyvesi", Hz. Selman-ı Farisî hakkında da "İran'ın ilk meyvesi" buyurarak İslamiyet'in bütün cihana yayılacağını işâret etmişlerdi. Hudeybiye'den döndükten sonra bütün insanlığa ve cinlere gönderilmiş olan Hâtemü'l-Enbiyâ hazretleri tarafından İslâm dînine dâvet için etrâftaki meliklere gönderilmek üzere hicretin yedinci senesi Muharrem ayında "Muhammedün Resûlullah" mühürlü altı mektup yazıldı.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), elçiliğe göndereceği Ashabına: "Sabahleyin hepiniz yanıma erken gelin" diye tenbih etmişti. Mutadları üzere sabah namazından sonra Resûlullâh namaz kıldığı yerde tesbih ve dua ile meşgul oldu. Sonra o elçilere gidecekleri yerleri beyân etti ve şöyle buyurdu:

"Allâh'ın kulları ile olan işlerinizde dürüst olun. Çünkü işlerinde ve emanetlerinde doğruluk göstermeyenlere Allâhü Teâlâ cennet kapısını kapalı bulundurur. Haydi gidin! Meryem'in oğlu isa'nın havarileri gibi olmayın. Çünkü onlar yalnız yakında bulunanlara gittiler ve uzak- takileri ihmal ettiler."


Elçiler gittikleri milletin dillerini bilenlerden seçilmişti. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Bu husus Cenâb-ı Hakk'a karşı yapmakla mükellef olduğumuz vazifelerin büyüklerindendir" buyurmuşlardı. Bizans İmparatoru Heraklius'a, İran hükümdarına, Yemen ve Mısır valilerine yazılan mektupları şu meâldedir:

"Bismillah... Rûm Kayseri'ne; selâm hidayete tâbî olanlar üzerine olsun. Vacib olanın ifasından sonra...

Sizleri İslâm'a çağırıyorum. Kabul edin. Cenâb-ı Hak sizi iki cihetle mükâfata kavuşturur. Sizler İslâmiyetin teklifinden yüz çevirirseniz ahâlinizin bütün günahları üstünüzde kalır.

Ey Ehl-i kitap!.. Sizin ve bizim için en doğru olan dine geliniz. O da şudur: Yalnız Allâh'a iman etmek, Ona başkasını şerik (ortak) koşmamak.

Ey Ehl-i kitap! Sakın imtina etmeyiniz!... Biz Müslümanız, dinimize İslâm denir..."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/12.html)
Başlık: "Sirke Balı, Kötü Ahlâk Amelleri Bozar"
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2014, 17:00:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ'ya en sevimsiz olanınız, koğuculuk yapanlar, kardeşler arasını ayıranlar, masum kimsenin suçunu, aybını arayanlardır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 13 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 31 Mart 1430

Muallim Nâci'nin Vefâtı (1893) • 31 Mart Vakası (1909)

"Sirke Balı, Kötü Ahlâk Amelleri Bozar"

Kur'ân-ı Kerîm'de bazı kötü huylar sayılmış ve Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) böyle kimselere, itaat etmemesi emredilmiştir. Bu âyet-i kerîmeler şöyle tefsir edilmiştir: "(Şunlara da) itaat etme:

Çok yemîn eder, yemin etmeye alışmış, eğriye doğruya yemin eder durur.

Alçak; süşî düşünür, kendi kendini küçük düşürür, yalancı, değersiz, her kaba dökülür, her fenalığa sürüklenir,

Gammâz, koğuculukla gezer (şunu bunu ayıplar, kötüler, gıybet eder, iğneler)

Hayra mâni olan (hiçbir hayra yaramaz, son derece cimri olduğu gibi başkalarının yapacağı hayra da mani olur, hayır düşmanıdır.), Mütecâviz (haddini aşkın, hakkına razı olmaz, zulümkâr) ve vebal yüklü (günahtan vebalden çekinmez),

Zobu (kaba, saygısız, zorba, obur, bulduğunu çarpar yer, çirkin söyler, gaddar),

(Ve bütün bu fena huyların arkasından) nesebi takma, uydurma yahut fenalıkla mimli, şirret damgalı, dalkavuk." (Kalem sûresi, âyet 10-13)

Evliyâdan Fudayl bin Iyâz (k.s.) ölümü yaklaşan bir talebesinin başucuna oturup Yâsîn sûresini okumaya başladı. Talebe "Ey üstad, okuma" dedi. O da sustu. Sonra kelime-i tevhîdi telkîn etti, onu da söyleyemedi ve öldü. Hz. Fudayl evine girip kırk gün çıkmadı ve ağladı. Rüyasında talebesinin cehenneme atıldığını gördü ve: "Allâh senden ilmi neden söküp aldı da böyle oldun?" diye sordu. "Üç şeyden dolayı, dedi. Birincisi, nemîme (koğuculuk) peşinde koşardım. Bir de sana ne söylüyorsam, arkadaşlarıma aksini söylerdim.

İkincisi haset sebebiyledir; arkadaşlarıma çok haset ederdim. Üçüncüsü de benim bir hastalığım vardı. Senede bir kadeh şarap içmemi, içmezsem hastalığın devam edeceğini söylediler, ben de içtim."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/13.html)
Başlık: Bir Güzel Ahlak: Vefâ... | Tam Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 14 Nisan 2014, 11:45:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara teşekkür etmeyen Allâhü Teâlâ'ya da şükretmez."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 14 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 01 Nisan 1430

Piyale Paşa'nın Sakız Adasını Fethi (1566) • Doğubayazıt, Diyadin ve Patnos'un Kurtuluşu (1918)

Bir Güzel Ahlak: Vefâ...

Vefâ: Verilen sözü yerine getirmek, borcu ödemek, dince ve akılca lazım gelen şeyi yerine getirerek mesuliyetten kurtulmak demektir. Bu pek şerefli bir vazifedir. Ahde riayet etmemek; sözünde durmamak ise haramdır.

Eski dostluğu muhafaza etmeye de "vefakârlık" denir. İnsan vefalı olmalı, dostlarını, eski hukuku unutmamalıdır. Müslümanlıkta emanetlere, yapılan sözleşmelere, ahitleşmelere son derece riayet etmek bir vecibedir. Cenâb-ı Hak'tan korkan, mükemmel bir imana sahip bulunan bir Müslüman, kendisine emanet bırakılan şeylerin muhafazası için elinden gelen gayreti gösterir. Bir Müslüman yapmış olduğu mukaveleleri bir zaruret olmadıkça bozmaz. Çünkü buna aykırı hareket, dinimizin mukaddes emirlerine aykırıdır. Allâhü Teâlâ vefayı medhedip, emrederek şöyle buyurmaktadır. (meâlen): "Ey iman edenler! Akidlerinizi yerine getiriniz..." (Mâide Sûresi, âyet 1)

"... Her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o müttakileri sever." (Âl-i îmran Sûresi, âyet 76) Bu âyet-i kerîme, Allâh'ın sevgisini kazanmak için kulluk vazifelerine riâyet edilmesini, bütün haramlardan sakınmayı ve dinde üzerimize düşen bütün vazifeleri yapmaya çalışmanın lüzumlu olduğunu kısaca beyan buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Emanete riayeti olmayan kimsenin imanı kâmil değildir, ahde vefa etmeyen kimse de mükemmel bir din terbiyesinden mahrumdur." buyurmuşlardır.

Tam Ay Tutulması

Yarın (15 Nisan Salı) günü "Tam ay tutulması" meydana gelecektir. Tutulma Amerika kıtası ve Avustralya kıtası ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek, Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 1.2907'dir. Ay'ın gölgeye girişi: 15 Nisan 2014 07.53 (Türkiye yaz Saati) Tutulmanın ortası: 15 Nisan 2014 10.46 " Ay'ın gölgeden çıkışı: 15 Nisan 2014 13.37 "


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/14.html)
Başlık: Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ümmetine Tavsiyeleri | Fıkra: Nasreddin Hoca'nın Merkebi
Gönderen: Mücteba - 15 Nisan 2014, 17:22:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimseye, kötülük olarak, müslüman kardeşini hakîr görmesi yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Nisan Salı 2014

Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 02 Nisan 1430

Titanik'in Batışı (1912) • Ağrı'nın Kurtuluşu (1918)

Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ümmetine Tavsiyeleri

Yâ Muâz, sana şunları tavsiye ederim: Her halde ve her işinde Allâh'dan kork, Doğru sözlü ol, Verdiğin sözleri yerine getir, Emânete riayet et, aslâ hıyanet etme, Komşunu gözet, Yetime merhametli ol,

Tatlı ve yumuşak sözlü ol, herkese selam ver.

Güzel ameller işle.

Dünyaya ait emellerin kısa olsun.

Kur'ân-ı Kerîm'e göre yaşamak için fıkıh öğren.

Ahireti sev, onun hesâbından korkup âhirete hazırlan.

Mütevâzı ol, kibirli olma.

Hikmet sahiplerini kötüleme,

Doğru söyleyeni yalanlama,

Günahkâr kimseye günahlarında asla yardımcı olma.

Adil devlet reisine asi olma. Yeryüzünde fesatçılık yapma. Her nerede olsan Allâh'dan kork.

Her günahını tevbe ile karşıla; gizli günahından gizli tevbe, aşikâr günahların için de aşikâr tevbe et.


Fıkra:................................Nasreddin Hoca'nın Merkebi

Hoca merkebini pazara getirip dellala vermiş. Gelen müşteri yaşını anlamak için dişine bakmak isteyince merkep elini ısırmış. Adam söylenerek gitmiş. Diğer bir müşteri kuyruğunu tutunca merkep tepmiş.

Dellal:
"Efendi bu merkebi kimse almaz, önüne geleni kapıyor, ardına geleni tepiyor." demiş.

Hoca merhum;
"Zaten ben de onu satmak için getirmedim, Müslümanlar görsünler de benim neler çektiğimi anlasınlar diye getirdim" demiş.


İsimlerimiz: Erkek: Rıdvan, Kız: Reyhan


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/15.html)
Başlık: En Yüce Kelime: "Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah"
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2014, 10:39:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"O, O Allâh'tır ki resûlünü hidâyet rehberi ve Hak (; İslâm) dîni ile gönderdi ki (İslâm Dinini) diğer bütün din(ler)in hepsinin üzerine galip kılmak için. Şâhid olarak da Allah yeter: Muhammed Resûlullah'dır..."
(Fetih Sûresi, âyet 28, 29)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 03 Nisan 1430

Şeyhülislam İbni Kemal Paşa'nın Vefatı (1534) • Eleşkirt'in Kurtuluşu (1918)

En Yüce Kelime: "Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah"

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: "Meleklerin büyüğü Cebrâil (a.s.) dedi ki:

Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah kelimesinden daha yüce ve daha büyük bir kelimeyle yeryüzüne inmedim. Gökler ve yerler bu

kelimeyle ayakta durur. Ağaç, taş, toprak, deniz her şey bu kelime ile devam eder.

Bu kelime terazinin bir kefesine, gökler ve yerler de diğer kefesine konulsa, muhakkak bu kelime ağır gelir."

"Lâ ilâhe illAllah" kelime-i tevhîdi, "Muhammedün Resûlullah" ile birlikte söylenmesi meşhûr olduğundan her ne vakit yalnız birincisi söylense yahut yazılsa ikincisi de söylenmiş ve yazılmış olur. Aksi halde yalnız "Lâ ilâhe illallâh" tevhîdi ile bir kısım Yahudi ve Hıristiyanların tevhidi arasında ne fark kalırdı? "Muhammedün Resûlullah" bu farkı meydana çıkarmaktadır.

Tevhîd, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) peygamberliğine inanmadıkça fayda vermez.

Çünkü bu iki kelime arasında kuvvetli bir alâka vardır. İkisi birlikte söylenince tamam olur.

"Lâ ilâhe illâllah" denilince, bundan "Muhammedün Resûlullâh" da birlikte kasdedilmiş oluyor. Yahudiler de, hattâ Hıristiyanlardan bir kısmı da Lâ ilâhe illâllah diyor, ama hiçbiri bundan Muhammedün Resûlullâh'ı kasdetmiyor. O halde "Lâ ilâhe illâllah" İslam dininde iki şehâdetin, yani;

"Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlullâh"ın alemi olmuştur. Fetih sûresinin 28 ve 29. âyetlerinde buna işaretle şöyle buyuruluyor: - meâlen-:

"O, O Allâh'tır ki resûlünü hidâyet rehberi ve Hak dîni(; İslâm) ile gönderdi ki (İslâm Dinini) diğer bütün din(ler)in hepsinin üzerine galip kılmak için. Şâhid olarak da Allah yeter: Muhammed Resûlullah'dır. Onunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı ise pek merhametlidirler."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/16.html)
Başlık: Hafîd-i Sıddîk-ı Ekber Kâsım (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2014, 10:50:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir meseleyi bilen kimse bildiğini söylesin. Bilmeyen "Allâhü a'lem" desin. Zira kişinin bilmediği şeye bilmiyorum demesi de bir ilimdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Nisan Perşembe 2014

Hicrî: 17 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 04 Nisan 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul Adalarını Fethi (1453)

Hafîd-i Sıddîk-ı Ekber Kâsım (R.A.)

Silsile-i Sâdât'ın üçüncü halkası olan Kâsım bin Muhammed (r.a.), Tâbiîn'den olup Hz. Ebû Bekir'in torunudur. Künyesi Ebû Abdurrahman' dır.

Annesi, son İran hükümdarı Yezdücerd'in kızı Sevde'dir. Hz. Ömer İran'ı fethedince esirler arasında Yezdücerd'in üç kızından biri olan Sevde ile Hz. Ebû Bekir'in oğlu Muhammed evlendi ve Hz. Kâsım doğdu.

Hz. Osmân'ın hilafeti devrinde doğan Kâsım bin Muhammed (r.a.), Mısır vâlisi olan babası şehit edilip küçük yaşta yetim kalınca halası ve mü'minlerin annesi Hz. Aişe vâlidemizin yanında büyüdü. Ondan fıkıh öğrendi ve hadîs-i şerîf rivâyet etti.

Tâbiîn'in büyüklerinden ve Medîne'deki Fukahâ-i Seb'a (yedi fakîh)'dan biridir.

Hadîs ilminde güvenilir bir râvî, âlim, fakîh ve takvâ sâhibi idi. İki yüz hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Hz. Aişe, İbn-i Mesûd, İbn-i Abbâs, Ebû Hüreyre, Zeyneb bint-i Cahş (r.anhüm) gibi sahâbeden hadîs rivâyet etmiş, Tâbiin de kendisinden hadîs rivâyet etmiştir.

Hz. Aişe'den rivâyet ettiği hadîslerden birisi: "Bir kul, -bakmak istese bakabilecek iken- bir kadının güzelliğinden gözünü çevirirse Allâhü Teâlâ o kimsenin kalbine ibâdet (zevkini) verir ve ibadetin tadını bulur."

Kâsım bin Muhammed (r.a.), gün başlarken mescide gelir, iki rek'at namaz kılar ve insanların arasında otururdu. Onlar da kendisine suâller sorarlardı. Ancak zâhir; açık olan meselelere cevap verirdi. Medîne ümerâsından birisi gelip Kâsım bin Muhammed'e (r.a.) bir şey sordu. Kâsım bin Muhammed (r.a.) ona şöyle cevap verdi: "Kişinin kendisine en büyük ikrâmı, ancak bildiği şeyi söylemesi, bilmediğini söylememesidir."

Hac veya umre için giderken, Hicrî 106 (m. 724) yılında, 72 yaşında Mekke ile Medîne arasındaki Kudeyd denilen yerde vefât etti. Hafîd-i Sıddîk-ı Ekber Kasım (r.a.)'dan sonraki Silsile-i Sâdât'ın dördüncü halkası Ca'fer-i Sâdık (k.s.) Hazretleridir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/17.html)
Başlık: Hazret-i Muâviye'nin Sünnete Bağlılığı
Gönderen: Mücteba - 18 Nisan 2014, 10:55:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allâh'a ve âhiret gününe îmân ediyorsa ya hayır(lı şeyler) söylesin veya sussun."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Nisan Cuma 2014

Hicrî: 18 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 05 Nisan 1430

Türk-Yunan Harbi'nin Başlaması (1897)

Hazret-i Muâviye'nin Sünnete Bağlılığı

Ebû Ya'lâ'nın Müsnedinde ve İbn-i Kesîr'in el-Bidâye ve'n- Nihâye'sinde şöyle yazmaktadır: Hz. Muâviye şöyle anlattı:

Bir seferde Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebû Hüreyre rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlullâh'ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlullâh Efendimiz'in eline su dökmeye başladım. Resûlullâh aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlullâh bana tekrar baktı ve: "Ey Muâviye, eğer Müslümanların işlerini görmek sana verilirse Allâh'dan kork ve adâletle hareket et" buyurdu. Bundan iyice anladım ki bu iş benim başıma gelecektir. Abdest suyunu dökmeye devâm ettim. Sonra Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ikinci defa baktı ve: "İyi bil ki benden sonra Ümmetimin işlerinin başına geçersin. O vakit geldiğinde sen onların iyiliklerine bak, suçlarına ve fena hallerine bakma" buyurdu. Bundan dolayı Hz. Muâviye insanlara hep hilimle; tatlılıkla davranırdı. Resûlullâh'dan, çok Hadîs-i Şerîf öğrenip muhâfaza etti. Lâkin bunlardan üçünü bütün hayatı boyunca dûstûr edindi.

•   Birincisi şu idi: "Allâhü Teâlâ, bir kimseye hayır dilediğinde onu dinde fakîh kılar." Yani, Cenâb-ı Hakk'ın emir ve nehiylerini; yasaklarını ve bunlardaki hikmetleri Allâh'ın nuru ile anlayacak âlim kılar.

Ben ancak taksîm ediciyim, Allâhü Teâlâ ise verendir.

Muhakkak bu ümmette Allâh'ın emrini yerine getiren, muhâliflerinden asla zarar görmeyecek bir topluluk devamlı bulunacaktır."

•    İkincisi: "İyi biliniz ki sizden önce kendilerine kitap verilmiş ümmetler yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunun yetmiş ikisi cehennemlik, sadece birisi cennetliktir. İşte o cennetlik olan fırka, Sevâd-ı A'zamdır (Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâattir)."

•   Üçüncüsü: "Tevbe kapısı kapanıncaya değin hicret asla kesilmez. Tevbe kapısı ise güneş batıdan doğuncaya değin kapanmaz."

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/18.html)
Başlık: Cennete Ancak Allah'ın Rahmeti ile Girilir
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2014, 00:42:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Resûlullâh (s.a.v.) "Hiçbir kişiyi ameli cennete girdirmez." buyurdular. "Yâ Resûlallâh! Sizi de mi?" dediler. "Evet, Allâh'ın fazlı ve rahmeti bürümedikçe yalnız ibâdetim beni de cennete girdirmez." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Nisan Cumartesi 2014

Hicrî: 19 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 06 Nisan 1430

Kars'ın Ermenilerce İşgali (1919)

Cennete Ancak Allâh'ın Rahmeti ile Girilir

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular:

"Az önce Cebrâil yanımdan ayrıldı. Dedi ki:

'Yâ Muhammed! Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh'a yemin ederim ki, Allâh'ın kullarından biri, denizin ortasında bir adadaki dağın başında Allâh'a beş yüz sene ibâdet etti... Allâhü Teâlâ ona parmak kalınlığında tatlı su akıtan ve birikip dağın eteğinde toplanan bir kaynak çıkardı. Bir nar ağacı, her gece ona bir nar veriyordu. Akşam olduğunda inip abdestini alıyor ve bu narı yiyordu, sonra kalkıp namazını kılıyor ve eceli geldiğinde, rûhunu secdede iken almasını ve secde hâlinde dirilinceye kadar yerin veya başka şeyin cesedini bozmamasını Rabb'inden istiyordu. Allah da onun duâsını kabul etti....

O kıyâmet günü diriltilip huzûruna çıkarılınca Allâhü Teâlâ, 'Kulumu rahmetimle cennete koyun.' buyurur. Kul, 'Yâ Rabbi! Amelimle (gireyim)' der... (Bu hitab ve cevap üç defa tekrarlanır.) Allâhü Teâlâ meleklerine 'Kulumun ameli ile benim ona verdiğim nimeti kıyaslayın.' buyurur. Göz nimetinin beş yüz senelik ibâdeti kapladığı anlaşılır. Vücuddaki diğer nimetler fazladan (şükredilmemiş) olarak kalır. Allâhü Teâlâ, 'Kulumu cehenneme atın.' buyurur. Kul, cehenneme doğru sürüklenince 'Yâ Rabbi! Rahmetinle beni cennete koy!' diye yalvarır. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, 'Onu geri getirin.' buyurur. Allâhü Teâlâ'nın huzûrunda durdurulur. Allâhü Teâlâ: 'Ey kulum! Sen hiçbir şey değildin, seni kim yarattı?' 'Sen yarattın Yâ Rabbi!' 'Bu senin tarafından mı yoksa benim rahmetimle mi?' 'Senin rahmetinle ya Rabbi' 'Sana beş yüz sene ibâdet etmek için kim kuvvet verdi?' 'Sen verdin yâ Rabbi! 'Seni koca denizin ortasında bir dağa indiren, senin için tuzlu sudan tatlı su çıkaran, senede bir defa meyve veren ağaçtan her gece meyve verdiren, secde hâlinde ölmeyi arzu ettiğinde duânı kabul eden kimdir?' 'Sensin, yâ Rabbi!' Allâhü Teâlâ, 'İşte bunlar benim rahmetim iledir ve ancak rahmetimle seni cennete koyacağım. Kulumu cennete koyun. Ey kulum! Sen ne iyi bir kulsun!' buyurur ve onu cennete koyar." Cebrâil (a.s.) "Yâ Muhammed! Her şey Allâh'ın rahmetiyledir." dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/19.html)
Başlık: Resûlullâh'ın Ahlâkı Kur'ân-ı Kerim'dir
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2014, 00:44:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur. Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 07 Nisan 1430



Resûlullâh'ın Ahlâkı Kur'ân-ı Kerim'dir

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), dâima Rabb'inden güzel ahlâk ister, kendisini en güzel edeblerle süslemesini niyaz eder ve: "Allâhümme hassin halkî ve hulukî" diye dua ederdi ki "Allâh'ım, yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir." demektir.

Hz. Aişe (r. anhâ), "Resûlullâh'ın ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi," buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ Habîbini Kur'ân-ı Kerîm ile edeblendirdi ve ona güzel ahlâkın yolunu gösterdi ve buyurdu ki: "Af yolunu tut, iyiliği emret ve kendilerini bilmezlerden yüz çevir." (A 'râf sûresi, âyet 199)

"Haberiniz olsun ki Allâhü Teâlâ adaleti ve ihsânı (Allâha kulluk vazifesini ve Allâh'ın kullarına karşı vazifelerini güzel yapmayı) ve akrabadan muhtaç olanlara mal vermeyi emreder ve (mal gasbetmek, zina gibi) pişmanlık ve inkârı icab eden fiillerden, fenalıktan ve hukuka tecavüzden men eder..." (Nahlsûresi, âyet, 90) ".başına gelenlere sabret..." (Lokmân sûresi, âyet 17) Uhud harbinde mübarek azı dişi kırıldığında, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), yüzünden akan kanı siliyor ve "Kendilerini Hakk'a davet eden peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl ebedî kurtuluşa erebilir?" buyuruyordu.

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ Al-i İmrân Sûresi'nin 128. âyetini indirdi ve onu irşâd etti: "(Yâ Muhammed, başkaları şöyle dursun, sen bile) bizzat hiçbir emre, (hiçbir hükme) mâlik değilsin..." Yani: Ancak memur bir kulsun. Allâh'ın emri olmayınca o kâfirlere ve muhaliflere hiçbir şey yapamazsın, hatta onlara beddua bile edemezsin. Bunun gibi âyet-i celîleler Kur'ân-ı Kerîm'de çoktur. Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) terbiye ederek güzel ahlâk ile süslemiştir. Zira Allâh'ın nuru bütün mahlukâta Peygamber Efendimiz'den tevzi olunur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/20.html)
Başlık: Gül | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2014, 11:22:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir heyet geldiği zaman en güzel elbisesini giyer, Ashâbına da böyle yapmalarını emrederdi."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Ma'rifetü's-Sahâbe)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 08 Nisan 1430



Gül

Asıl vatanı Doğu Asya olan gül, buradan Anadolu, Avrupa ve Kuzey Afrika'ya yayılmıştır.

Türkiye'de İsparta ve Burdur ilinde çokça yetiştirilir. Gül, güzel kokulu ve dikenli bir ağaççıktır. Deniz seviyesinden 3500 metre yüksekliğe kadar rutubetli topraklarda yetişir.

Gülün çiçeklerinden gülyağı ve gülsuyu elde edilir. Kâbe-i Muazzama gül suyu ve zemzem ile yıkanır.

Gülyağı bilhassa parfümeri ve kozmetik sanâyiinde çok kullanılır.

Gül'den güllaç, lokum, gülsuyu, gül reçeli yapılır.

Gül suyu antiseptiktir, yaraları temizlemede kullanılır. Gargara yapılırsa boğaz ve ağız rahatsızlıklarına faydalıdır. Ferahlatıcı ve dinlendiricidir.

Resûlullah (s.a.v.) namaza durduğu zaman mübarek göğsünden tencerede kaynayan suyun sesine benzer kaynama sesi duyulur ve kendisinden gül kokusu yayılırdı. Bir hadîs-i şerîfte:

"Beden, üç şeyle ferahlar; Güzel koku koklamak, yumuşak elbise giymek ve bal içmek." buyurulmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte:

"Her kim kırmızı bir gül koklar da bana salavât-ı şerife getirmezse, bana eziyet etmiş olur." buyurulmuştur.

Lâle Allâhü Teâlâ'yı gül de Resûlullah'ı hatırlattığından Osmanlı'da tezyinatta ve resmî evrakta lale hep gül ile birlikte kullanılmıştır. Sultan Ahmet Han merhum, başında ayak izini taşıdığı Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.):

"Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir

Ahmedâ, durma yüzün sür kademine o gülün."

diyerek Peygamber Efendimizi, Peygamberlik gülistanının gülü diye tavsif etmiştir.

İsimlerimiz: Erkek: Ahmed, Kız: Aişe / Ayşe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/21.html)
Başlık: İki Kurbanlığın Oğlu (S.A.V)
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2014, 13:06:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yediklerinizi Allâhü Teâlâ'yı zikir ve namaz ile eritiniz. Yemek yedikten sonra (hazmetmeden) yatmayınız. Yoksa kalbleriniz katılaşır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Nisan Salı 2014

Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 09 Nisan 1430



İki Kurbanlığın Oğlu (S.A.V)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib, uzun zamandan beri yeri kayıp olan Zemzem kuyusunu, gördüğü bir rüya üzerine kazıp imar ve ihya etmek istedi. Ancak Kureyş'ten buna karşı çıkanlar oldu. Kendisine oğlu Hâris'ten başka yardım eden kimsesi yoktu.

"Ey Rabb'im! Eğer bana yardımcı olacak on erkek evlat ihsan edip şu hayırlı işte muvaffak kılarsan birisini sana kurban edeyim." diye nezretti.

Allâhü Teâlâ on erkek evlat verdi. Onların yardımıyla Zemzem kuyusunu imar ve ihya etti. Bir gece rüyasında "On oğlun oldu. Maksadına kavuştun. Onlardan birini kurban et, verdiğin sözü yerine getir." denildi.

Büyük bir ıztırab içinde uyandı. Oğullarını toplayıp bu hali onlara anlattı.

"Biz sana itaat ederiz, hangimizi seçersen kurban et" diyerek hepsi kabul edip boyun eğdiler. Kur'aya karar verildi. Kur'a en sevgili oğlu Abdullah'a çıkınca hemen kurban etmek istedi. Ancak Kureyş'in uluları, böyle yaparsan bu, Kureyş arasında âdet olur. Sen Rabb'ini başka şekilde razı et, dediler. Aklı eren kimselerin tavsiyeleriyle kan bedeli (fidye) olan on deve ile Abdullah arasında yeniden kur'a çekilmeye başlandı.

Her seferinde Abdullah'a çıkınca kur'a on defa tekrarlandı. Onuncuda kur'a develere çıktı.

Abdullah yüz deve fidye karşılığında ölümden kurtuldu. Hemen yüz deve kurban edildi. İnsanlar, hayvanlar günlerce o develerden nimetlendiler.

Bundan dolayı Abdullah'a "Zebîh (kurban olunan)" denilmiştir. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.);

"İbnü'z-zebîhayn (iki kurbanlığın oğlu)" dur. İki kurbandan birisi babası, diğeri de daha ileri batınlardan dedesi Hz. İsmail'dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bununla iftihâr eder ve "Ben, iki kurbanlığın oğluyum" buyururlardı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/22.html)
Başlık: "Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır" | Nafile Oruçlar
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2014, 13:12:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Dört kişi vardır ki, onların sevgisi münâfığın kalbinde toplanmaz ve onları ancak mü'min sever. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'dir."
(Radıyallâhü Anhüm) (Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 10 Nisan 1430

TBMM'nin Açılışı (1920) • Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (1920)

"Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır"

Kâsım bin Muhammed (r.a.) buyurdular ki:

•     "İnsanlar bana fetva sorarlardı, ben bu hususu bilmiyorum, anlamıyorum, derdim. Israrla sorduklarında şöyle söylerdim: VAllahi sizin sorduklarınızın hiçbirini bilmiyorum. Şayet bilse idim, söylerdim. Zaten bildiğim şeyi gizleyip söylemek helâl olmaz. Sizin sorduklarınızın hepsini bilmiyorum. Kişinin, Allâh'ın farz kıldıklarını öğrendikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği hususlarda fetva vermesinden daha hayırlıdır."

•  "Kişinin günahını hafife alması en büyük günahlardandır."

•  "Resûlullâh'ın Ashâb'ının ihtilâfı, insanlar için bir rahmettir."

Nafile Oruçlar

Oruç tutulması haram ve mekruh olmayan günlerde kişi istediği zaman nâfile oruç tutabilir. Nafile oruç, farz olan Ramazan orucundan başka olarak tutulan oruçlardır ki sünnet, müstehap, mendup diye isimlendirilirler:

Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır.

Muharrem ayının onuncu günü ile bir önceki veya bir sonraki gün ile birlikte oruçlu geçirilmesi sünnettir.

Kamerî (ay) takvim hesabına göre "Eyyam-ı bîyz" denilen her ayın 13, 14 ve 15. günlerinde üç gün oruç tutmak müstehaptır.

Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak da Peygamberimiz'in teşvik ettiği nâfile oruçtur.

Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak müstehaptır.

Haram aylar yani "Eşhuru hurum" denilen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarının perşembe, cuma ve cumartesi günlerinde oruç tutmak müstehaptır.

Şâban ayında oruç tutmak müstehaptır.

Mısra:

Bir köhne köprüdür bu cihan kim gelir geçer.

(İbn-i Kemal)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/23.html)
Başlık: Hâzır Ol Cenge istersen Sulhu Salah
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2014, 11:46:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Günahlardan hicret et, onları terk et. Zira bu, en faziletli hicrettir. Farzlara devam et. Zira bu cihadın en faziletlisidir. Allâhü Teâlâ'yı çok zikret. Çok zikirden daha sevimli bir şeyle Allâhü Teâlâ'nın huzuruna çıkamazsın."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Nisan Perşembe 2014

Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 11 Nisan 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1512) • Osmanlı - Rus (93) Harbi (1877)

Hâzır Ol Cenge istersen Sulhu Salah

Yavuz Sultan Selim Han gösterişten hoşlanmaz, sadeliği severdi. "Mücevveze" yerine kendi adıyla anılan "selîmî" kavuk giyer ve "Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, (yani Allâhü Teâlâ) vücudun dışına değil, içindeki cev­here bakar." derdi. Sadrazam dâhil devlet adamları da saygıda kusur etmemek için sade kıyafetler giyerlerdi.

Derken bir gün Venedik Elçisi Antonyo Jüstinyani'nin İstanbul'a geleceği ve huzura çıkacağı duyuldu. Sadrazam ve devlet erkânı bu halden çok sıkıldılar. Çünkü hem hünkârın, hem de kendilerinin kıyafetleri pek sadeydi. Bir yabancı devlet elçisinin onları bu halde görmesini istemiyorlardı. Sadrazam Hersekzade Ahmed Paşa, pa­dişaha arz etti. Padişah, beklenenin aksine; "Doğru," dedi. "Herkesin yeni elbiseler giymesi münasiptir." Vezirler ve devlet adamları, hemen kıymetli elbiseler diktirdiler. Elçinin geleceği gün Yavuz Sultan Selim Han arz odasındaki tahtına sade kıyafeti ile oturmuş, meşhur kılıcını tahtın basamağına koymuştu. Karşı pencereden gün ışığı vurdukça kılıcın parıltısı göz kamaştırıyordu. Bir müddet sonra huzura kabul olunan elçi, namesini takdim etti. Hünkâr, bir müddet sonra gitmesine izin verdi. Padişah, Hersekzade Ahmed Paşa'ya: "Paşa, elçiye sor bakalım, bizi nasıl bulmuş?" dedi. Hersekzade yer öperek çıktı.

Dönünce: "Sordum saadetli hünkârım, 'padişahın kılıcının parıltısından kendilerini göremedim bile!' dedi." Padişah "İşte, kılıcımız keskin ve parlak olursa düşmanın gözü bizi görmez...

Ama, Allah esirgesin, bir gün kesmez olur ve parıldamazsa, bizi hem görür ve hem de bize tepeden bakar!" dedi.

*Sulh ve emniyet istersen her zaman düşmanına karşı harbe hazır bulun. (Abdulhak Molla)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/24.html)
Başlık: Eş-Şeyh Ebul-Hasan El-Harkânî (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2014, 11:49:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kör, gözü görmeyen kimse değildir. Asıl kör basîreti olmayan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Nisan Cuma 2014

Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 12 Nisan 1430

Eş-Şeyh Ebul-Hasan El-Harkânî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın altıncı halkası olan Ebu'l-Hasan Harkânî (k.s.) devrinin en büyük âlimi ve zamanın kutbu idi. İsmi Ali bin Ahmed b. Ca'fer'dir. Künyesi Ebu'l-Hasan'dır. Bistâm'ın Harkân kasabasında dünyaya gelmiştir. Buraya nisbetle 'Harkânî' diye anılır. Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretleri H. 352 (M. 963) yılında doğdu.

Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri kendisinden yaklaşık bir asır sonra Harkân'da dünyaya gelecek olan Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerinden, onun makam ve vasıflarının yüceliğinden mürîdlerine haberler vermiştir.

Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerinin vefatından yıllar sonra dergâhına Harkân'dan bir zat geldi. Dergâhtakiler ona ismini sordular. "Adım, Ebu'l-Hasan Harkânî'dir, dedi. Onu Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerinin tarif ettiği gibi bulup hemen müjdeyi verdiler: Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri, seni bize bildirmiş, onun mürîdlerinden olacağını haber vermişti, dediler. O da rüyasında onu gördüğünü ve kendisine bu meseleyi haber verdiğini söyledi.

Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretleri on iki sene Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri'nin türbesini ziyerete gitmiş, onun rûhâniyyetinin terbiyesi ile zamanının ferîdi olmuştur. Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerini ziyarete gittiği zaman ayakta ziyaret eder, çıkarken asla arkasını dönmezdi. Yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılardı. Vefatı yaklaştığında talebelerine kabrini üç arşın derinlikte kazmalarını vasiyet etmiş ve şöyle buyurmuştu: "Burası, Bistam şehrinden daha yüksektir. Kabrimin Üstâzım Bayezîd-i Bestâmî'nin kabrinden yüksekte olması edebe uygun olmaz."

Şeyh Ebu'l-Hasan Hazretleri, 10 Muharrem 425 (M. 1033)'te vefat etmiştir. Kabr-i şerîfleri, Kars'ın Kağızmankapısı semtindedir. Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerinin eserlerinden bazıları şunlardır: Nûru'l-Ulûm ve Müntehab-ı Nûru'l-Ulûm. Tasavvufla alâkalı Farsça olarak yazılmış Esrâru's-Sülûk ve Bişâretnâme.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/25.html)
Başlık: Oruçlara Ait Niyetler | Beyit
Gönderen: Mücteba - 26 Nisan 2014, 00:54:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular: "Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müsafir ağırlamakta külfete girmekten bizleri nehyetti."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Nisan Cumartesi 2014

Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 13 Nisan 1430

Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)

Oruçlara Ait Niyetler

•  Ramazân-ı Şerîf ayı orucunun her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır.

•   Ramazan orucu, tayin edilmiş adak ve mutlak nafile oruçlar için niyetin vakti güneşin batışından başlayarak kaba kuşluğa kadar devam eder.

•  Bütün kaza ve keffaret oruçları ile mutlak adak oruçları için niyetin gece veya ikinci fecrin başlamasından evvel yapılması lazımdır.

•   Bir kimse Ramazân-ı Şerîfte Ramazan olduğunu bildiği halde oruca ve iftara niyet etmemiş bulunsa oruçlu bulunmuş olmaz.

•    Bir kaza orucuna sabah vaktinin girmesinden sonra niyet sahîh olmayacağından nafile oruca başlanılmış olur. Şayet bozulacak olsa kazası lâzım gelir. Çünkü başlanılmış bir ibadeti yarım bırakmak caiz olamaz.

•   Bir kimse, geceleyin herhangi bir oruç için niyet ettiği halde sabah vaktinin girmesinden evvel bu niyetinden dönse bu dönmesi sahîh olur. Fakat oruçlu bir kimse, orucunu bozmaya niyet ettiği halde bozmazsa sırf bu niyetle orucu bozulmuş olmaz.

•   "İnşAllah yarın oruç tutmaya niyet ettim" diye yapılan bir niyet sahihtir.

Fakat: "Yarın davete çağırılırsam iftar etmeye, çağrılmazsam oruç tutmaya" diye yapılan bir niyet muteber değildir. Böyle tereddütlü bir niyetle oruç tutulmuş olmaz.

•   İstivâ; kaba kuşluk vaktine kadar niyet caiz olan oruçlarda gündüz niyet edildiği takdirde istivadan önce niyet edilmesi gerekir ki Niyet günün ekserisinde bulunmakla hükmen tamamında bulunmuş olsun.

•  Orucu bir veya bir kaç ramazandan kazaya kalmış olan, bunları kaza ederken "üzerine kazası ilk icap etmiş olan oruca" diye niyet eder. Yalnız kazaya niyyet etmesi de kâfidir.

Beyit:

Ahir yine hâk olur bu tenler Bilmem neye kibreder edenler (Vassâf)

İnsan topraktan yaratılmış olduğunu ve tekrar toprak olacağını bilip dururken nasıl kibirlenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/26.html)
Başlık: "Ameller Niyetlere Göredir" | Sultan ikinci Abdülhamid Han'ın Bazı Hususiyetler
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2014, 14:33:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim mescidden (insanlara) eziyet veren şeyi çıkarırsa, Allâhü Teâlâ, onun için cennette bir köşk inşâ eder."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 27 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 14 Nisan 1430

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495) • Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)

"Ameller Niyetlere Göredir"

Selmân-ı Fârisî Hazretleri (r.a.): "Bir sinekten dolayı bir kişi cennete, bir kişi de cehenneme girmiştir." buyurdular. "Bu nasıl olur?" diye sordular.
Selmân-ı Fârisî (r.a.), "Sizden önceki zamanlarda yaşayan iki kişi yanlarında putları bulunan bir topluluğa rastladılar. Putlarına kurban vermeyen hiç kimsenin oradan geçmesine izin vermiyorlardı. Birisine, putlarımız için kurban ver, dediler. O da yanımda hiçbir şeyim yok, dedi. Bir sinek de olsa kurban ver, dediler. O da, bir sineği putlar için kurban etti ve oradan geçti. İşte bu kişi cehenneme girer. Diğerine de kurban vermesini söylediler. O da, ben Allâhü Teâlâ'dan başka hiç kimse için kurban kesemem dedi. Böyle dediği için onu öldürdüler. Bu kişi de cennete girer." buyurdular.


Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın Bazı Hususiyetleri

Sultan Abdülhamîd Han'ın sîmâsında Osmanlı hânedânına mahsûs olan alâmetler iyice fark ve müşâhede olunurdu. Nitekim Bellini tarafından yapılan Fâtih Sultan Mehmed Han portresine bakınca Sultan Abdülhamîd Han'ın dedesine benzeyen yüz hatları açıkça görülür.

Sultan Abdülhamîd Han gayet nâzik, yürüyüşü tabii ve pek vakarlı idi. Her hâlinde bir fevkalâdelik vardı. Sadeliği ve intizamı severdi.

Meşguliyetlerini hiç aksatmadan devam ettirirdi. Hatta Selanik'e sürgün edildiği günün ertesinde Yıldız Sarayı'ndaki saatçilik ve marangozluk âlet ve malzemelerinin ne zaman geleceğini Fethi Bey'e sormuş ve cevabı beklemeden şöyle demişti:

"Böyle alışkanlıklar, meşgaleler, zevkler edininiz. Ben bunlara, şehzâdeliğim zamanında merak ettim. Hükümdârlığımda da vakit buldukça değil, vakit ayırarak devam ettim. Bugün benim için yalnızca meşgale değil, teselli de oluyor. Ecdad-ı izâmım (büyük dedelerim) içinde hemen hemen hepsinin daha âli ve tatminkar alışkanlıkları vardı. Çoğu, hüsn-i hat (güzel yazı), şiir, edebiyat ile meşgul idiler."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/27.html)
Başlık: Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır | Halkalı Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2014, 14:37:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde sözlerin en sevimlisi dörttür: Sübhânallâhi, velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu, vallâhü ekber."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 28 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 15 Nisan 1430

Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)

Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Receb ayı Allâh'ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır." buyurdular.Receb ayı, günahları terk içindir. Şaban Allâh'ın ahdine vefa ve amel ayıdır. Ramazan ayı sıdk ve safa içindir.

Receb ayı tevbenin kabûlüne, Şabân ayı şefâate, Ramazan ayı ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb ayı tohum ekme, Şaban ayı sulama, Ramazan ayı ise hasad ayı, yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb ayı öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb (kabul) olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Peygamber Efendimize (s.a.v.); "Yâ Resûlallâh! 'Receb Allâh'ın ayıdır' ne demektir?" diye soruldu.

"Receb Allâh'ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk'ın mağfiretine mahsus bir aydır... Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir, bu ayda Allah, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.

Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur: Onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: "Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam" dedi.

"Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır. Ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma" buyurdular.


Halkalı Güneş Tutulması

Yarın (29 Nisan Salı) günü "Halkalı Güneş Tutulması" meydana gelecektir. Avustralya, Antarktika, Yeni Zelanda, ve Orta Pasifik Okyanusu'ndan halkalı olarak görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 0.9842 Başlangıcı: 29 Nisan 2014 06.52 (Türkiye yaz saati) Tutulmanın ortası : 29 Nisan 2014 09.03 " Tutulmanın sonu : 29 Nisan 2014 11.14 "


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/28.html)
Başlık: Receb-i Şerîf | Recep Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2014, 14:43:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayın)dan üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik oruç sevâbı yazar."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi'd-Dîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Nisan Salı 2014

Hicrî: 29 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 16 Nisan 1430

Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)

Receb-i Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. "Eşhur-i hurum"dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ'nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir. Receb ayının 1'inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2'nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3'üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk'a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi'yi bildiren İhlâs Sûresi'ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi "Regâib Kandili",

2.  Yirmi yedinci gecesi "Mi'rac Kandili"dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf in ilk onu zarfında bir defaya mahsus olmak üzere kılınan on rek'at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7'şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15'inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz'da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Recep Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Recep ayı ictima'ı bugün 29 Nisan Salı günü Türkiye saati ile 09.15'dedir.

Ru'yet ise yarın (30 Nisan Çarşamba) Türkiye saati ile 00.31'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının kuzey kısmı hariç tamamı, Büyük Okyanusun orta ve kuzey kısmı, Bermuda adası, Dominik Cumhuriyeti, Jamaika, Bahama Adaları, Küba, orta Amerika ülkeleri ile güney Amerika kıtasının orta ve kuzey batı kısmı. Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl'in görüldüğü gün 30 Nisan Çarşamba günü Recep ayının 1'i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/29.html)
Başlık: Ashabın Peygamber Sevgisi | Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak ibâdetler
Gönderen: Mücteba - 30 Nisan 2014, 11:02:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Bir sıkıntı içine düştüğünüz zaman Hasbünallâh ve ni'me'l-vekîl' deyiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 1 Recep 1435 - Rûmî: 17 Nisan 1430

Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030) • Muş'un Kurtuluşu (1917) • Hitler'in Ölümü (1945)

Ashabın Peygamber Sevgisi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabı ile beraber Uhud harbinden dönerken Benî Dînar'dan Sümeyrâ binti Kays'a (r.anhâ) rastladılar. Onun kocası, kardeşi ve babası yaralanmış idi. Ashab o kadına, yaralı yakınlarının şehit olduklarını haber verince "Peki Resûlullah nasıl?" diye sordu. "Allâhü Teâlâ'ya hamd olsun ki o iyidir." dediler. "Onu bana gösterin, gözlerimle göreyim" dedi.

Ashab Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) işaret ettiler. Peygamberimizi hayatta görünce "Sen hayatta isen diğer musibetlerin hiçbir ehemmiyeti yoktur." dedi.


Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak ibâdetler

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi'dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hâcet namazı kılınır. İki rek'atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha'dan sonra her rek'atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini'n- nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihı ve sahbihı ve sellim."

Secdede 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l- melâiketi ve'r-Rûh" okunur.
Secdeden kalkıp bir defa "Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke ente'l-e'azzü'l-ekrem." okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden sonra duâ edilir.
Duâda Allâh'a şu şekilde ilticâ etmelidir: "Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa'bâne ve belliğnâ Ramazân." Regâib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek'atte bir selâm verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü'l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra 25 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l- aliyyi'l-azîmi'l-kebîri'l-müteâl", 25 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/4/30.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 01 Mayıs 2014, 16:15:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 2 Recep 1435 - Rûmî: 18 Nisan 1430

 Manisa'nın Fethi (1390) • TRT'nin Kuruluşu (1964)
Bu akşam mübarek Regaip Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb'in 1'i ile 10'u arasında 10 rek'at, 11'i ile 20'si arasında 10 rek'at ve 21'i ile 30'u arasında 10 rek'at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır. Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için" Allâhü Ekber. Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek'at tamamlanır. 1 İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" okunup duâ edilir. ı İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: "İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ" okunup duâ edilir. ı Üçüncü on gün içinde, yâni Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: "Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l- Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerîmi'l- Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb" okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/1.html)
Başlık: İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti | Mutfağımız: Yumurtalı Ekmek
Gönderen: Mücteba - 02 Mayıs 2014, 10:56:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 3 Recep 1435 - Rûmî: 19 Nisan 1430

İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti

Enes bin Mâlik (r.a.) Hazretleri anlattı:
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile Tebûk'te birlikte idik. Güneş daha önce hiç görmediğimiz kadar aydınlık, nurlu ve parlak doğdu. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) Cebrâîl aleyhisselâm geldiğinde:
"Ey Cebrâil! Güneş öyle aydınlık, nurlu ve parlak doğdu ki bundan önce böyle parlak doğduğunu görmemiş idik.Bunun sebebi nedir?" buyurdu.

Cebrâîl aleyhisselâm:
"Muâviye bin Muâviye (r.a.) bugün Medîne'de vefât etti, ondandır." dedi.

Ebû Ümâme (r.a.) Hazretleri buyurdu:

Biz Tebûk'te iken Hazret-i Cebrâîl, Resûlullâh'a (s.a.v.) geldi ve:
"Yâ Muhammed -aleyhisselâm- Muâviye bin Muâviye (r.a.) vefât etti. Namazına sen de hazır ol" dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) geldi, Cebrâîl aleyhisselâm da yetmiş bin melekle indi. Sonra sağ kanadını dağlar üzerine koydu, dağlar alçaldı, sol kanadını da yer üzerine koydu, Mekke ve Medîne görünür oldu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Cebrâîl aleyhisselâm ve melekler namazını kıldılar. Sonra Resûlullâh (s.a.v.):

"Yâ Cebrâîl! Muâviye (r.a.) bu mertebeye ne ile kavuştu?" dedi. Cebrâîl aleyhisselâm:

"Kul hüvallâhü ehad'ı sevmek ve onu ayakta, otururken, bineğindeyken, yürürken ve her hal üzere okumakla" buyurdu.


Mutfağımız:..... Fırında Yumurtalı Ekmek

Malzemeler: 3 adet yumurta, 100 gr peynir veya lor, 10 dilim bayat ekmek, 3 adet yeşil biber, 1 adet domates, 3 yemek kaşığı tereyağı.

Hazırlanışı: Üzerine tereyağı sürülen bayat ekmek dilimleri pişirme kâğıdı serilen tepsinin üzerine dizilir.

Peynir bir kabın içinde ezilir, ayrı bir kapta yumurtalar çırpılıp ilave edilir, yemeklik doğranmış domates ve biberler ile tuz, toz biber ve kekik vb. baharatlar da katılır, ekmeklerin üzerine sürülür ve 175 derecede ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/2.html)
Başlık: Tevbe ve İstiğfar | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2014, 01:48:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Her derdin devası vardır. Günahların devası da istiğfardır."
(Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 4 Recep 1435 - Rûmî: 20 Nisan 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)

Tevbe ve İstiğfar

Allâhü Teâlâ Hadîs-i Kudsî'de buyurdu ki:

"Ey Âdemoğlu, muhakkak sen bana dua edip ümid ettiğin müddetce günahlarına bakmam, seni mağfiret eder; bağışlarım."

Yani seni günahların için ateşe atmam ve günahlarının çokluğuna bakmam. Zira günahlar ne kadar çok olsa yine mahduddur, sınırlıdır. Cenâb-ı Hakk'ın affı ve mağfireti ise sonsuzdur. Yedi okyanusa karışan bir damlanın hükmü neyse Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti yanında da öyledir.

Ancak kul hakkı bundan hariçtir. Zira kul hakkı şehitten bile affedilmemiştir. Allâhü Teâlâ hasımları başka bir sûretle razı ederse o hariç. Lâkin kâfir ve hayvan haklarında da iş zordur.

"Ey Âdemoğlu, günahların gökte bulutlar kadar olsa sonra bana istiğfar edip bağışlamamı dilesen seni mağfiret ederim."

İstiğfâr, suçun bağışlanmasını istemektir. "Allâhümmağfirlî" yahut "estağfirullâh" demek gibi.

Lâkin iyi bilmelidir ki bir kimse bir günahı işleyip tevbe etmeden bir daha işlerse günahta ısrar etmiş olur. Günahta ısrar ise büyük günahlardandır. Bu ısrar sebebiyle cezalanır.

"Ey Âdemoğlu, -şirk koşmamak üzere- bana yeryüzü dolusu günahla gelsen elbette sana yeryüzü dolusu mağfiretle gelirim."

Yani senin günahların benim rahmetimi asla aşamaz. Cenâb-ı Hakk'a ortak koşmadıktan ve ibâdetini sırf Allâh için yaptıktan sonra yerler ve gökler dolusunca günaha bakılmaz, bağışlanır. Nitekim ortak koşanın yer gök dolusu ibadeti olsa bir değeri olmaz. Zira şirk, günahların başıdır, iblisin yoludur.

Bilmeceler:

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Ses)
Ne alınır, ne satılır, ne görülür, ne tutulur, ona derler küçük ölüm, o gelince yatılır? (Uyku)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/3.html)
Başlık: Ebu'l-Hasan Harkâni'nin Bir Kerameti |
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2014, 01:52:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kul şu üç şeyle dünya ve âhirette birçok nimete kavuşur: Belaya sabretmek, kaza-kadere razı olmak, bollukta dua etmek."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mayıs Pazar 2014

Hicrî: 5 Recep 1435 - Rûmî: 21 Nisan 1430

Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672) • Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)

Ebu'l-Hasan Harkâni'nin Bir Kerameti

İbn-i Sînâ, Şeyh Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerini ziyaret için evine geldi. Kapıyı çalınca hanımı çıktı ve ne istiyorsun, dedi. İbn-i Sina, "Şeyh Ebu'l-Hasan Hazretlerini ziyaret için geldim." deyince kadın Şeyh Hazretleri hakkında onun büyüklüğüne yakışmayan sözler söyledi, 'Onun için mi bu kadar yoldan gelip yoruldun' dedi. İbn-i Sina, ben onu görmek, sohbetinde bulunmak istiyorum, deyince odun toplamaya gitti, dedi.

İbn-i Sina, ormana doğru yola çıktı. Şeyh Hazretlerinin, topladığı odunları bir arslana yükletip getirdiğini gördü. İbn-i Sina bu hale çok hayret etti. Yanına varınca Şeyh Hazretleri;

"Buna şaşırma! Ben sabredip, hanımımın sıkıntısını nefsime yükledim, Allâhü Teâlâ da bizim yükümüzü bu arslana yükledi." buyurdular.


Osmanlı Fetihlerinde Manevi Yardımlar

Kanuni Sultan Süleyman'ın 1541 Avusturya seferinde Budin şehrinin alınması üzerine şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilerek ilk Cuma namazı kılındı.

Tabakatu'l-Memâlik kitabının müellifi Celalzâde o sırada orada imiş. Bazı kâfirlerin şaşkın ve hayretler içinde camiin yakınında durduklarını görmüş. Onlar, Müslümanların okuduklarına kulak vermişler. Aralarında gizlice söyleşirlermiş.

Celalzâde "Acaba hikmeti nedir" diye tercüman göndermiş. Demişler ki:

"Bugünkü sesleri biz bir yıldan beri bazan seher vakitlerinde, bazan cuma günlerinde bu kilisenin içinde işitir, 'Acaba, bu sesler cinlerden midir' der idik. Hiç bir şekilde bilemeyip hayrette kalırdık. Hatta bazı keşişler, bundan ürküp başka kiliselere gittiler."

İsimlerimiz: Erkek: Yusuf, Kız: Selmâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/4.html)
Başlık: Helâlinden Kazanmak Her Müslümana Farzdır
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2014, 12:48:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ, kulunu helâl rızık uğrunda yorulmuş görmeyi sever."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü 'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mayıs Pazartesi 2014

Hicrî: 6 Recep 1435 - Rûmî: 22 Nisan 1430

Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)

Helâlinden Kazanmak Her Müslümana Farzdır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"İbâdet on kısımdır, dokuzu helalinden kazanmaktır."

"Kim kırk gün helâlinden yerse Allâhü Teâlâ onun kalbini nurlandırır, kalbinden lisanına hikmet pınarları akıtır."

"Bir kimse, içinde bir dirhemi haram olan on dirhemlik bir elbise alsa, -o elbise üzerinde oldukça- Allâhü Teâlâ namazını kabûl etmez."

"Haram ile beslenen her vücûda layık olan ateştir."

"Allâhü Teâlâ malı nerden kazandığına aldırmayan kimsenin kıyâmet gününde nereden cehenneme düştüğüne bakmaz."

"Kim günah yoldan bir mal elde etse, sonra bununla sıla-i rahim yapsa yahut ondan sadaka verse veya onu Allâh yolunda harcasa Allâhü Teâlâ bunun hepsini toplar ve o kimseyle birlikte cehenneme atar."

Hz. Ebûbekir (r.a.) kölesinin kazandığı sütü içti, sonra nereden kazandığını sordu. "Bir topluluğa kâhinlik yaptım, bana bunu verdiler." deyince hemen parmağını ağzına soktu, kusmaya başladı. Kendini öyle zorladı ki ruhu çıkacak zannedildi. Sonra; "Allâh'ım, varsa damarların taşıdığından ve mideme karışandan sana istiğfâr eder, senden özür dilerim." dedi. Bu hal Resûlullâh'a (s.a.v.) bildirilince;

"Siz bilmez misiniz ki Sıddîk'ın midesine ancak helâl girer." buyurdular.

Haramdan vazgeçip tevbe eden kimsede haram, helâl karışık mal varsa bu maldan haram olanını ayırıp çıkarması lazımdır. Bir kişi zulmen, haksız olarak aldığı bir malı sahibine verir. Ölmüş ise varislerine verir. Eğer kayıp ise gelene kadar bekler. Eğer sahibi bilinmiyorsa sadaka verir veya Müslümanların faydalanacağı şeylere; mescid ve medrese gibi yerlere verir, sevabı sahibine ulaşır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/5.html)
Başlık: İmam-ı Âzam'ın Oğluna Nasihatlerinden
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2014, 11:48:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlim öğretiniz, fakat sert davranmayınız. Muhakkak yumuşak huylu muallim (hoca) sert davranandan daha hayırlıdır."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mayıs Salı 2014

Hicrî: 7 Recep 1435 - Rûmî: 23 Nisan 1430

İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Vefatı (767)

İmam-ı Âzam'ın Oğluna Nasihatlerinden

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) her zaman okuduğu Seyyidü'l- istiğfarı her zaman okumalısın:

Allahümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü e'ûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bini'metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî zünûbî feinneke lâ yağfiruzzünûbe illâ ente.


Tercümesi: Ey Allâh'ım!.. Sen benim Rabb'imsin. Senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın ve ben de senin kulunum. Gücümün yettiği kadar sana verdiğim ahdim ve va'dim üzerindeyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetlerini itiraf ediyorum.

Günahlarımı da ikrar ediyorum. Benim günahlarımı bağışla, muhakkak senden başka günahları bağışlayacak yoktur.

Her kim bunu gündüz okur da o gün içinde ölürse cennete girer. Her kim bunu gece uyumadan önce okursa o gece öldüğü zaman cennete girer.

Beş yüz bin hadîs-i şerîf içerisinden seçtiğim şu beşini hayatın için vazgeçilmez birer düstur eyle:

1- "Ameller ancak niyetledir." (Sahîh-i Buhârî)

2- "Mâlâyâniyi (dünya ve âhirete faydası olmayan şeyi) terk etmesi, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir." (Sünen-i Tirmizî)

3- "Biriniz, kendisi için sevdiği şeyi, din kardeşi için de sevmedikçe kâmil mü'min olamaz." (Müttefekun aleyh)

4- "Dinde helâl de bellidir, haram da bellidir. Bu ikisinin arasında - helâl veya haram olduğu- şüpheli olanlar vardır. Kim şüpheli olan şeylerden uzaklaşırsa namusunu ve dinini korumuş olur. Şüpheli şeylere düşen kimse ise harama düşmüş olur." (Musannef-i İbn-i Ebi Şeybe)

"İnsanın vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu iyi olursa bütün vücud iyi olur. Şayet o kötü olursa bütün vücud kötü olur. İyi bilin ki o kalptir." (Buhari ve Müslim)

5- "Kâmil mü'min, Müslümanların dilinden ve elinden sâlim olduğu kimsedir." (S. Buhari ve Müslim)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/6.html)
Başlık: İhlâs Sûresi'nin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2014, 12:42:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır."
(Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mayıs Çarşamba 2014

Hicrî: 8 Recep 1435 - Rûmî: 24 Nisan 1430

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)

İhlâs Sûresi'nin Faziletleri

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

"Kul hüvellahu ehad (ihlas) sûresi Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birine muadil (denk)dir." (S. Müslim)

• "Kim 'Kul hüvellahu ehad' sûresini bin kere okursa kendisini Allâhü Teâlâ'dan satın almış olur." (Suyûtî, Camiu 's-Sağîr)

•  "Kim sabah namazını kılar ve sonra ihlâs sûresini on bir kere okursa -şeytanlar uğraşsa da- o gün boyunca günahtan muhafaza olunur." (Musannef-i İbn-i Ebi Şeybe)

•   "Kim İhlâs sûresini elli kere okursa elli senelik günahı bağışlanır." (Sünen-i Darimî)

•   "Kim İhlâs sûresini bir defa okursa bu kendisine, iki defa okursa kendisiyle ailesine, üç defa okursa kendisine, ailesine ve komşularına bereket getirir." (İbn-i Asâkir, Tar.Dımaşk)

•   "Kıyâmet günü bir nidacı, 'Rahman'ı övenler kalksın' diye seslenir. Dünyada İhlâs sûresini çok okuyanlardan başkası kalkmaz."

•    "Kul hüvellahü ehad (ihlas) sûresini okuyan muhakkak Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birini okumuş gibidir. İman eden ve şirk koşan kişilerin sayısınca ona sevap yazılır." (el-Metâlib-il Âliye ibn-i Hacer)

•  Hz. Ebû Hüreyre buyurdular ki:

Resûlullah (s.a.v) bir adamın 'Kul hüvellahu ehad' okuduğunu işittide Resûlullah (s.a.v) "Farz oldu" buyurdular. Ne farz oldu ya Resûlullah dedim. 'Cennet farz oldu.' buyurdular. (Tirmizi)

Bir sahabî Resûlullah'a (s.a.v) rızkının azlığından şikâyet etti. Resûlullah (s.a.v) ona eve girdiği zaman ailesine selâm vermesini ve bir kere İhlâs sûresini okumasını tavsiye buyurdu. Sahabî bunu yapınca Allâhü Teâlâ onun rızkını bollaştırdı. Hatta komşularının rızkı bile bollaştı.

İsimlerimiz: Erkek: Arif, Kız: Arife


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/7.html)
Başlık: Eş-Şeyh Ebû Ali Fârmedi (K.S)
Gönderen: Mücteba - 08 Mayıs 2014, 11:10:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ'nın, insanların ihtiyaçları için yarattığı kulları vardır. İnsanların ihtiyaçlarını onlar vâsıtasıyla karşılar. Bunlar kıyâmet gününün dehşetinden emîndirler."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l- Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 9 Recep 1435 - Rûmî: 25 Nisan 1430

İkinci Dünya Savaşı'nın Sona Ermesi (1945)

Eş-Şeyh Ebû Ali Fârmedi (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın yedinci halkası olan Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Tûs şehrinin Fârmez kasabasındandır. Asıl adı Fazl bin Muhammed'dir. Hicri 407 (M.1016) yılında doğdu.

Gençlik yıllarında zahirî ilimleri öğrenmek için Nişâbur'a geldi. İnsanlara vaaz ve nasihat etmek için Nişabur'a gelen Şeyh Ebû Saîd Ebu'l-Hayr'ın ilim ve sohbet halkasına katıldı. Şeyh Ebû Saîd'in Nişâbur'dan ayrılmasından sonra Şeyh Ebu'l-Kâsım el-Kuşeyrî'nin (k.s.) derslerine devam etti. Zâhirî ilimleri Kuşeyrî Hazretlerinde tahsil etti.

Bir gün üstazı İmam Ebu'l-Kâsım el-Kuşeyrî (k.s.) hamama girmişti. Ebû Ali Fârmedî, hocası istemeden onun ihtiyaç duyduğu birkaç kova sıcak suyu hamama götürdü. Üstazı hamamdan çıkıp namaz kıldıktan sonra, 'Suyu kim getirdi?' diye sordu. Ebû Ali Fârmedî, acaba edebe aykırı bir şey mi yaptım düşüncesiyle sükût etti. Şeyhi üç defa sorunca, 'Ben getirdim, efendim' diye cevap verdi. Üstâzı "Ey Ebû Ali, sen Ebu'l-Kâsım'ın yetmiş senede elde edemediğini bir kova su ile elde ettin." buyurdu.

Tasavvufta iki intisabı vardır. Birisi Şeyh Ebu'l-Kâsım Gürgânî (k.s.), diğeri Şeyhu'ş-Şuyûh Ebû'l-Hasan Harkânî (k.s.) Hazretleridir. Selçuklu veziri Nizâmülmülk, huzuruna Kuşeyrî ve Cüveynî gibi âlimler geldikleri zaman hürmetle ayağa kalkar, onlara yer gösterirdi. Fakat Ebû Ali Fârmedî (k.s.) geldiği zaman hürmetle ayağa kalkıp karşıladığı gibi onu kendi makamına oturtur, kendisi de önünde diz üstü otururdu. 'Neden böyle yapıyorsun?' diye sorulunca şöyle cevap verirdi: 'Alimler huzuruma gelince bana, sen şöyle iyisin, böyle iyisin diyerek bende olmayan şeylerle beni övüyorlar. Onların bu sözleri nefsimin hoşuna gidiyor. Fakat İmam Ebû Ali Fârmedî (k.s.) ise, bana nefsimin ayıplarını söylüyor, böylece nefsim kırılıyor, yaptığım birçok hatadan vazgeçiyorum.'

Ebû Ali Fârmedî Hazretleri Şafiî mezhebinden olup, İmâm-ı Gazâlî'nin hem fıkıhta hem de tasavvufta üstâzıydı. Hicri 477 (M. 1084) yılının Rebîulevvel ayında, 70 yaşlarında iken âhirete irtihâl ettiler. Kabr-i şerîfleri Tus şehrindedir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/8.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2014, 11:29:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Anne babasına iyilik yapan kimseye ne mutlu! Allâhü Teâlâ onun ömrünü arttırır."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 10 Recep 1435 - Rûmî: 26 Nisan 1430

Sultan Sencer'in Vefatı (1157) • Osman Gazi'nin Doğumu (1258)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb'in 1'i ile 10'u arasında 10 rek'at, 11'i ile 20'si arasında 10 rek'at ve 21'i ile 30'u arasında 10 rek'at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır. Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için" Allâhü Ekber. Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilerek 10 rek'at tamamlanır.

İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" okunup duâ edilir.

İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: "İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ" okunup duâ edilir.

Üçüncü on gün içinde, yâni Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: "Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l- Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerîmi'l- Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb" okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/9.html)
Başlık: Adalet
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2014, 20:14:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ'nın halkı görüp gözetmek üzere vali (idâreci) kıldığı kul, güzel nasihat ve idaresi ile halkı muhâfaza etmez (onlara zulüm eder)se elbette cennet kokusu koklayamayacaktır."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 11 Recep 1435 - Rûmî: 27 Nisan 1430

Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)

Adalet

Adalet, doğru ve insaflı olmak, herkesin hakkına riayet etmek, zulmetmemek demektir. Adalet, idarecilerin güzel vasıflarının en faziletlisi ve cemiyetin devamını sağlayan sebeplerin en kuvvetlisidir. Zira adalet, itaata sebep olup, dostluğa davet eder. Adalet ile salih ameller ve mallar çoğalıp, halk bahtiyar olur ve diğer faziletler de adalet ile tamamlanır.

Allâhü Teâlâ Nahl Sûresinin, 90. âyet-i kerîmesinde buyurdu ki (meâlen):

"Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara vermeyi emreder; fuhşiyat (çirkinlikler, zina gibi günahlar)dan münker (dinde ve sünnette tanınmayan şeyler)den ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir."

Bu âyet-i kerîme hakkında âlimler şöyle demiştir: Cenâb-ı Allah (azze ve celle), bu âyet-i kerîmede hayır ve şerrin tamamını birleştirmiştir. Mülk ve memleketin doğruluğu ve istikrârı bu âyet-i kerîmede emrolunan üç şey (adalet, iyilik yapmak ve yakınlara bakmak) ile meydana geldiği gibi, bütün sıkıntı ve karışıklıklar da bu âyet-i kerîmede yasaklanan üç şey (hayâsızlık, fenalık ve azgınlık) ile hâsıl olur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
Üç şey helâk edici, üç şey kurtarıcı, üç şey keffaret ve üç şey derecedir.

Helâk ediciler: Aşırı cimrilik, nefsin gayr-i meşrû arzusuna uymak ve kişinin kendisini beğenmesidir.

Kurtarıcılar: Öfkeli iken ve razı iken adaletli olmak, fakirlikte ve zenginlikte itidal (; ifrata ve tefrite düşmemek israf ve cimrilik yapmamak), gizli ve aşikârda Allâhü Teâlâ'dan korkmak. Keffaretler: Bir namazdan sonra öbür namazı beklemek, soğukta abdest almak ve yürüyerek cemaate gitmek.

Dereceler ise: Yemek yedirmek, selamı yaymak ve insanlar uyurken gece namaz kılmaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/10.html)
Başlık: Fatiha Okumanın Fazileti | Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) Buyurdular
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2014, 20:16:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yanına gelen bir kimseye "Sana Kur'ân-ı Kerîm'in en faziletli sûresini bildireyim mi?" buyurdular ve 'Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemin' (Fâtihâ sûresini) okudular."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mayıs Pazar 2014

Hicrî: 12 Recep 1435 - Rûmî: 28 Nisan 1430

Fatiha Okumanın Fazileti

Hz. Ebûbekir (r.a.) buyurdular: "Vallâhi'l-Azîm (Azim olan Allâh'a yemin ederim), Muhammed (s.a.v.) bana şöyle söyledi;

Resûlullah (s.a.v.): "Vallâhi'l-Azîm, Cebrail (a.s.) bana şöyle söyledi:

Cebrail (a.s.): "Vallâhi'l-Azîm, Mikail (a.s.) bana şöyle söyledi:

Mikail (a.s.): "Vallâhi'l-Azîm, İsrafil (a.s.) bana şöyle söyledi:

İsrafil (a.s.): "Vallâhi'l-Azîm, Allâhü Teâlâ Azze ve Celle şöyle buyurdu:

"İzzetime, celâlime, cömertliğime ve keremime yemin ederim; kim Bismillâhirrahmânirrahîm ile Fatiha'yı bir kere okursa -sizi şahit tutarım ki- onu bağışlarım, iyiliklerini kabul eder ve kötülüklerini görmezden gelirim."

Bir hadîs-i şerîfte Cebrâil (a.s.) Peygamber Efendimize (s.a.v.): "Ya Muhammed! "Şüphesiz onların hepsine va'd olunan yer Cehennem'dir." meâlindeki (Hıcr sûresinin, 43.) âyeti inince ümmetin hakkında cehennemden korkmuştum. Ancak Fatiha sûresi inince emin oldum." buyurdular.

Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) Buyurdular

•    Birisiyle dost olacaksan; şerefli, iffetli, hayâ sahibi, cömert bir insanla dost ol. Sen bir işe hayır dediğin zaman böyle bir dost da hayır der, evet dediğin zaman da evet der.

•  İlimde önce doğru bir niyet olmalıdır.

Sonra hocaların sözüne canla-başla kulak vermelidir.

Daha sonra iyice tefekkür edip düşünerek meseleyi anlamalıdır.

Bundan sonra sıra, onu ezberlemektedir.

Sonra, istidatlı talebelere bunu öğretmeli ve yaymalıdır.

Bu beş şarttan biri eksikse, o kişinin ilminde eksiklik vardır.

•   Öyle insanlar görüyorum ki; dinine ait bir meselede asgari (en azı) ile yetiniyor ama maddi refah bakımından düşük seviyede yaşamaya kat'iyyen razı olmuyor.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/11.html)
Başlık: İlim Öğrenmenin Fazîleti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2014, 14:52:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlmi öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz."
(Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mayıs Pazartesi 2014

Hicrî: 13 Recep 1435 - Rûmî: 29 Nisan 1430

Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu (1868) • Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)

İlim Öğrenmenin Fazîleti

Bir adam Medîne'den Dimaşk (Şam)'da bulunan Ebu'd-Derdâ'ya (r.a.) geldi. Ebu'd-Derdâ Hazretleri,

'Seni buraya getiren sebep nedir?' diye sordu.

Senin Resûlullâh'tan rivâyet ettiğini duyduğum bir hadîs-i şerîftir, diye cevap verdi. Ebu'd-Derdâ (r.a.),

'Yani, sen bir ihtiyaç için gelmedin mi?' diye tekrar sorunca, hayır, dedi.

Peki ticâret için mi geldin? diye sorunca,

Hayır, ben sâdece bu hadîsi öğrenmek için geldim dedi. Ebu'd-Derdâ (r.a.) dedi ki:

Ben Resûlullâh'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

"Kim (Allâh rızâsı için) ilim öğrenmek üzere bir yola girerse, Hz.Allâh ona, cennete götürecek bir yolu kolaylaştırır.

Melekler, ilim tahsil eden için, -memnûniyetleri ve tevâzûları sebebiyle- kanatlarını yere sererler. Göklerde ve yerde olan her şey, hattâ sudaki balıklar bile, âlim için istiğfâr eder.

Alimin, ibâdet eden câhile karşı fazîleti, dolunayın yıldız karşısındaki fazîleti gibidir.

(Kâmil) Alimler, peygamberlerin vârisleridir.

Peygamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır. Onlar mîrâs olarak sadece ilim bırakmışlardır.

Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir." (Sünen-i Tirmizî)

Bir adam Şam'dan Medîne-i Münevvere'ye gelip, Hz. Ömer'in (r.a.) huzuruna çıktı. Hz. Ömer, "Neden geldin" diye sordu.

"Teşehhüdü öğrenmek için geldim", diye cevap verdi. Hz. Ömer, sakalı ıslanıncaya kadar ağladı ve sonra şöyle dedi:

"Vallâhi, Allâhü Teâlâ'nın sana ebediyen azab etmeyeceğini ümid ediyorum."

İsimlerimiz: Erkek: Faruk, Kız: Hafîze


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/12.html)
Başlık: İnsanların En Üstünü ve En Şerlisi Âlimler
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2014, 11:02:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kişi, ilmiyle amel etmedikçe (hakiki) âlim olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mayıs Salı 2014

Hicrî: 14 Recep 1435 - Rûmî: 30 Nisan 1430



İnsanların En Üstünü ve En Şerlisi Âlimler

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Kıyâmet gününde insanların azâbı en şiddetli olanı Allâh'ın ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir." (Beyhâkî, Şuabü'l-İmân)

"Kimin ilmi artar da hidâyeti artmazsa ancak Allâh'tan uzaklığı artmış olur." (İhya-u Ulûmiddîn)

Hz. Ömer "Dünyayı seven bir âlim gördüğünüzde onun dininiz aleyhinde olduğunu bilin. Zira her seven sevdiği ile meşgul olur." buyurdular.

İmâm Halîl (rh.) dedi ki: "İnsanlar dört kısımdır:

Bir adam bilir ve bildiğini de bilir, bu âlimdir, ona uyun.

Bir adam bilir, bildiğini bilmez, o uykudadır, onu uyandırın.

Bir adam da bilmez, bilmediğini bilir, bu yol gösterici arayandır, ona öğretiniz.

Bir adam bilmez, bilmediğini de bilmez, işte bu câhildir, ondan uzak durun."

Süfyân-ı Sevrî (rh): "İlim ameli çağırır. Eğer amel gelirse ilim kalır, gelmezse ilim gider." buyurdular.

Ahiret âlimleri dini dünyaya âlet etmeyen, âhireti dünya karşılığında satmayanlardır. Onlar âhiretin ne kadar yüksek ve dünyanın da ne kadar hakir olduğunu bilirler. Dünyanın âhiretin zıddı olduğunu ve zararlarını bilmeyen kimse âhiret âlimlerinden değildir. Bir kimse bunu bilir de amel etmezse o şeytanın esiridir. Şehveti onu helâk etmiş, şekâveti üstün gelmiştir. Böyle adama uyan da helâk olur. İyi bil ki âlime yaraşan yiyecek, giyecek, mesken ve bütün dünyâ geçiminde orta halli olmaktır. Alim, aşırı refah ve bolluğa tâlip olmamalıdır.

Allâhü Teâlâ, Dâvud Aleyhisselâma buyurdu ki: "Şehvetini benim mahabbetime tercih eden âlime vereceğim en az cezâ onu bana münâcât; dua ve iltica lezzetinden mahrûm bırakmaktır. Ey Dâvûd, dünyanın sarhoş ettiği âlime beni sorma, seni mahabbetimin yolundan alıkoyar. Böyleleri kuttâ-i tarîk; kullarımın yolunu kesenlerdir.

Ey Dâvûd, Eğer beni taleb edeni görürsen ona hizmet et, Ey Dâvûd, kim benden kaçanı geri getirirse onu büyük âlim yazarım, kimi de büyük âlim yazarsam ona ebedî ateşle azâb etmem." (M. İhya, 40)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/13.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim'de İsmi Geçen Peygamberler
Gönderen: Mücteba - 14 Mayıs 2014, 11:00:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Celâlim hakkı için biz senin önünden nice resûller göndermişiz, onlardan kiminin kıssasını haber verdik kiminin vermedik..."
(Mü'min Sûresi, âyet 78)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mayıs Çarşamba 2014

Hicrî: 15 Recep 1435 - Rûmî: 01 Mayıs 1430

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)

Kur'ân-ı Kerim'de İsmi Geçen Peygamberler

Mübarek adları Kur'ân-ı Mübîn'de beyan olunan yirmi sekiz peygamber-i zişan şunlardır:   

Adem, İdris, Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, Lût, İsmâil, İshâk, Yakûb, Yûsuf, Eyyûb, Şuayb, Mûsâ, Hârûn, Dâvûd, Süleyman, İlyas, Elyesâ, Zülkifl, Yûnus, Zekeriyya, Yahyâ, Isâ, Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn ve Muhammed aleyhimüsselam.


Mekruh Oruçlar

Ramazan-ı şerîf bayramının birinci gününde ve Kurban bayramının dört gününde tutulacak oruçlar tahrîmen mekruhtur. Çünkü o günler, Allâhü Teâlâ'nın kullarına birer ziyafet günüdür, bu ziyafetten kaçmak muvafık değildir.

"Nevruz" denilen ilkbahar gününde ve "Mehrican" denilen sonbahar gününde bilerek tutulan oruçlar tenzihen mekruhtur. Çünkü bu günlere hürmet edilmiş gibi olur. Halbuki bunlara tazim; hürmet etmek haramdır. Mutad olan bir oruç, bugünlerden birine tesadüf ederse bu mekruh değildir.

Yalnız cuma veya yalnız cumartesi gününde ve bilhassa Muharrem ayının yalnız onuncu (âşûrâ) gününde tutulan oruç da tenzihen mekruhtur. Bir önceki veya bir sonraki gün ile beraber tutulmalıdır. Akşam iftar edilmeyip iki üç gün peşpeşe oruç tutmak da mehruhtur. Nafile oruçta memduh olan (tavsiye edilen) bir gün oruç tutup bir gün iftar etmektir ki buna da Savm-i Dâvûdî; Hz. Dâvûd orucu denilir. Ücretle hizmet eden kimse, hizmetini aksatacaksa iş verenin rızası olmadıkça nafile oruç tutamaz. Fakat böyle bir zarara sebep olmazsa iş verenin iznine bakmaksızın oruç tutabilir.

Üzerinde Ramazan-ı Şerîften kazaya kalmış oruç bulunan kimsenin nafile orucu tutması mekruh değildir.

Mısra:
Ne bilsün tok olanlar aç hâlin.
Şeyhî (Kütahyalı Hekim Yusuf Sinan)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/14.html)
Başlık: "Kim Rabbi İle Konuşmak Dilerse Kur'ân-ı Kerim Okusun"
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2014, 17:58:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimin en fazîletli ibadeti, (mushafa) bakarak Kur'ân-ı Kerîm okumalarıdır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 16 Recep 1435 - Rûmî: 02 Mayıs 1430

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)

"Kim Rabbi İle Konuşmak Dilerse Kur'ân-ı Kerim Okusun"

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

"Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki:

Kul benim huzurumda namaza durup "Allâhu Ekber" dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.

Kul "elhamdü" dediğinde Allâhü Teâlâ, "Hamd kime mahsustur?" diye sorar, o da "lillâhi" diye cevap verir.

Allâhü Teâlâ, "Allah kimdir?" diye sorunca "Rabbilâlemîn" der. "Alemlerin Rabb'i kimdir?" buyurunca "Errahmânirrahîm" der.

"Rahman ve Rahim kimdir?" diye sorunca "Mâlikiyevmiddîn" der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ,

"Ey kulum, din gününün sahibi benim" der. Kul, "İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn; Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz" deyince Allâhü Teâlâ, "Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin" buyurur.

Kul "İhdinâ; bize hidayet et" deyince Allâhü Teâlâ,

"Hangi hidayeti istiyorsun?" buyurur. Kul "Essırâta'l-müstakîm; "Sırât-ı müstekîmi, doğru yolu" deyince Allâhü Teâlâ,

"Hangi yolu istiyorsun?" diye sorar. Kul "Sırâtallezîne en'amte aleyhim" "Kendilerine in'âm ettiğin bahtiyarların yoluna" deyince

Allahü Teâlâ:

"Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım" buyurur. Kul,

"Ğayri'l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn; Ne o gadap olunanların, ne de sapkınların" deyince Allâhü Teâlâ tekrar meleklere, "Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim" buyurur.

Kul "Amin" deyince onunla beraber bütün melekler de "Amin" derler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/15.html)
Başlık: "Kişi Dostunun Dini Üzeredir"
Gönderen: Mücteba - 16 Mayıs 2014, 11:26:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bana en sevimli ve kıyâmet günü bana en yakın makamda bulunacak olanınız ahlâkı en güzel olanınızdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 17 Recep 1435 - Rûmî: 03 Mayıs 1430

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)

"Kişi Dostunun Dini Üzeredir"

Allâh rızası için birbirini sevmek ve dinde kardeşlik Cenâb-ı Hakk'a yaklaştıran en makbûl amellerdendir. Güzel ahlâkın meyvesidir. Ashâb-ı Kirâm'ın yüksek vasıflarındandır.

Cenâb-ı Hak buyuruyor ki meâlen:
"Hepiniz Allah ipine sımsıkı tutunun. Birbirinizden ayrılmayın ve Allâhü Teâlâ'nın üzerinizdeki nimetini de düşünün ki, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalplerinizi te'lîf edip yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeşler oluverdiniz..." (Âl-i İmrân S. âyet 103)

"-...Ey Habîbim- (onlar arasında öyle bir nefret ve intikam hissi vardı ki) yeryüzündeki servetin hepsini sarf etmiş olsa idin yine onların kalbleri arasında ülfet husûle getiremez; birleştiremezdin ve lâkin Allah onların aralarını te'lif buyurdu; birleştirdi." (Enfâl Sûresi, âyet 63)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Allâhü Teâlâ hayır vermeyi dilediği kuluna sâlih bir arkadaş ihsan eder. O arkadaş unuttuğu şeyi hatırlatır, hatırladığını da yapmasına yardımcı olur."

"Kim Allâh rızâsı için birisiyle din kardeşi olursa, Allâhü Teâlâ cennette onun derecesini öyle yükseltir ki hiçbir ameliyle o dereceye erişemez."

Herkesle dost olunmaz.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Kişi dostunun dini üzeredir. Sizden biriniz kim ile arkadaşlık yaptığına iyi baksın" buyurdular. (Müsned-i Ahmed)

Arkadaş akıllı olmalıdır. Zira ahmak, sana fayda vereyim derken zarar verir.

Ahmakla alakayı kesmek Cenâb-ı Hakk'a yakınlıktır.

Arkadaş güzel ahlâklı olmalı, günahlarla ve çirkin işlerle meşgul olmamalıdır.

Arkadaş, bidat sahibi ve dünyaya hırslı olmamalıdır. Zira insana arkadaşından huy bulaşır.

Arkadaşın âlim ve takvâ sâhibi olması, ilminden istifadeye vesile olacağından güzel olur.

Hz. Lokmân oğluna şöyle tavsiye etti:

"Ey oğul! Alimlerle otur, onların huzurunda diz çök. İyi bil ki ölü topraklar yağmurla nasıl dirilirse kalpler de hikmetle dirilir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/16.html)
Başlık: Ebû'l-Hasan Harkânî Hazretleri Buyurdular | Nükte | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2014, 10:41:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına hayırlı, faydalı olandır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 18 Recep 1435 - Rûmî: 04 Mayıs 1430

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)

Ebû'l-Hasan Harkânî Hazretleri Buyurdular

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Alimler benim vârislerimdir.' buyuruyor. Vârisin, vâris olduğu kişinin yolundan gitmesi lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) fakirliği seçti. Kerim ve cömert idi, güzel ahlâk sahibi idi. İnsanları hidâyete irşâd ederdi. Güvenilirdi, asla hâinlik etmezdi, tamahkâr değildi. Hayır ve şer hepsinin Allâhü Teâlâ'nın takdîriyle olduğuna inanırdı. İnsanlara nasihat ederdi. İnsanları asla kandırmaz ve aldatmazdı. İnsanların korktuğu şeylerden hiç korkmazdı. Gururlanmazdı.

İşte bunlar Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) güzel ahlâkından bir kısmıdır. Onun vârisi olduğunu söyleyen kimsenin bu güzel ahlâklara, hiç olmazsa bir kısmına sahib olması lazımdır."

Nükte:................................................................ İş Yapmanın Riski

Samih Paşa 1882 senesinde Diyarbakır valisi iken, Ramazan ayına yakın bir gün, merkez mutasarrıfı Kuşçubaşı Hurşid Bey'e,

İstanbul'da bekçilerin sahur vaktini davul çalarak ilan etmeleri güzel bir âdet olduğundan, bunun Diyarbakır'da da yapılmasını emreder. Hurşid Bey: "Aman efendim, başkasına emrediniz, ben yapamam!" diye itizar eder; özür diler. Samih Paşa sebebini sorunca, der ki:

"Efendim! Sonra bana "davulcu mutasarrıf" diye ad takarlar. Artık kıyamete kadar öyle yâd olunurum.


Mutfağımız :......................... Makarna Salatası (5 kişilik)

Malzemeler: 250 gr. makarna, 5-6 yaprak marul, 2 adet domates, 50 gr. evde yapılmış mayonez, 1 çay bardağı süzme yoğurt, yarım demet maydanoz, tuz.

Hazırlık: Makarna, suda haşlandıktan sonra suyunu çekmemişse süzülür, marul, maydanoz ve domatesler doğranır. Haşlanmış makarna derince bir kaba konulur. Üzerine domates, marul, mayonez, süzme yoğurt ve maydanoz ilave edildikten sonra karıştırılır ve servis yapılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/17.html)
Başlık: Eş-Şeyh Yûsuf El-Hemedânî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2014, 10:45:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimden dâima din düşmanlarına karşı gâlib ve muhâlifleri kendilerine zarar veremeyen bir topluluk, kıyâmete kadar hiç eksik olmayacaktır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mayıs Pazar 2014

Hicrî: 19 Recep 1435 - Rûmî: 05 Mayıs 1430

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)

Eş-Şeyh Yûsuf El-Hemedânî (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın sekizinci halkasını teşkil eden Yûsuf Hemedânî Hazretleri Hicrî 440 (M.1048) senesinde Hemedan'da doğdu. Babasının ismi Yakup olup künyesi Ebû Yakup'tur. İmâm-ı Azam Hazretlerinin torunlarındandır.

Zâhirî ilimleri öğrendi, kemal mertebesine ulaştı. Hanefî mezhebinden idi. Buhârâ, İsfehan, Horasan, Harezm ve Mâveraünnehr'de ilim tahsiline devam etti. Hatîb-i Bağdâdî ve birçok sika (güvenilir) âlimden hadîs aldı. İnsanlar tarafından kabul gördü. Yûsuf Hemedânî Hazretleri daha sonra ibadet, riyâzât ve mücâhede yolunu seçti ve Ebû Ali Fârmedî Hazretlerine intisâb etti.

Yaya olarak otuz yedi defa hac etmiş, binlerce defa Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmiştir. Gece namazının her rek'atinde bir cüz Kur'ân-ı Kerîm okurdu. Tefsir, hadîs, fıkıh, usûl ve furûa dâir yedi yüz kitap metni ezberlemiştir. Yedi bin putperestin Müslüman olmasına vesîle olmuştur. Hayatının büyük bir kısmını yolculukta geçirdi. Hayatının sonuna doğru Semerkand'a geldi ve orada evlendi. Her ayın başında Semerkand halkını ve âlimlerini davet eder, sohbet ederdi. Hızır (a.s.) ile sohbet ederdi. Güzel ok atardı. Göz hastalıklarına ve ağrılarına ilaç yapardı. Yazısı çok güzel idi. Çarşıda pazarda pişmiş şeyleri yemezdi. Odasında hasır, keçe, iki minder ve ibrikten başka bir şey yoktu. Ders okutur, çok nafile namaz kılar ve çok oruç tutardı. Son zamanlarında bazan Herat, bazan Merv'de kaldı. Herat'tan Merv'e giderken yolda, 535 (M.1140) senesinde vefat etti. Vefat ettiği yere defnolundu. Daha sonra kabri Merv'e naklolundu. Vefâtı yaklaşınca mürîdleri arasından dört kişiyi kendilerine halîfe tayin ettiler. Bu dört halîfe sırasıyla Hâce Abdullah Berekî, Hâce Hasan Endâkî, Hâce Ahmed Yesevî ve Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleridir.

İrşad vazifesini Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri devam ettirmişlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/18.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 19 Mayıs 2014, 02:44:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Resûlullah (s.a.v.) hastalandığı zaman Muavvizât'ı (İhlâs, Felâk ve Nas Sûreleri) okuyup mübarek ellerine üfler ve eliyle bütün vücudunu sıvazlardı."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mayıs Pazartesi 2014

Hicrî: 20 Recep 1435 - Rûmî: 06 Mayıs 1430

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb'in 1'i ile 10'u arasında 10 rek'at, 11'i ile 20'si arasında 10 rek'at ve 21'i ile 30'u arasında 10 rek'at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır. Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için" Allâhü Ekber. Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilerek 10 rek'at tamamlanır.

İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" okunup duâ edilir.

İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: "İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ" okunup duâ edilir.

Üçüncü on gün içinde, yâni Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: "Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l- Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerîmi'l- Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb" okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/19.html)
Başlık: Akıl Nimeti
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2014, 12:28:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Allâhü Teâlâ yeryüzünde akıldan daha az hiçbir şey yaratmamıştır."
(Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mayıs Salı 2014

Hicrî: 21 Recep 1435 - Rûmî: 07 Mayıs 1430

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)

Akıl Nimeti

Akıl: ruhun bir kuvvetidir ki, insan onunla bilgi sahibi olur. İyi ile kötüyü ayırır ve eşyanın hakikatlerini sezebilir. Akıl bir ruhani nurdur ki, insana yürüyeceği yolu aydınlatır, onu haktan, hakikatten haberdar eder. Bu ruhî kuvvete haiz olan kimseye "âkıl" akıllı kimse denir. Bundan mahrum olana da mecnun (deli) denir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ebu'd-Derdâ'ya (r.a.):

-    Aklını arttır ki, Allâhü Teâlâ'ya yaklaşasın, buyurdu. Ebu'd-Derdâ (r.a.):

-      Anam babam sana feda olsun, aklımı nasıl artırabilirim yâ Resûlallâh? diye sorunca:

-    Allâhü Teâlâ'nın haramlarından kaçın, farzları yerine getir ki, akıllı olasın. İyi ameller işle ki, dünyâda yüksek mertebeye erip âhirette Azîz ve Celîl Allâhü Teâlâ'ya yaklaşmakla izzet bulasın, buyurdular. Akıl en büyük bir nimettir. İnsanlar akılları sayesinde marifetullâha nail olmuş, Allâhü Teâlâ'yı bilmiş, birtakım vazifeler ile mükellef, bir nice saadetlere mazhar bulunmuşlardır.

Ancak akıl herkeste, aynı derecede değildir. Birçok kimsede akıl nimetine nail değildirler.

Allâhü Teâlâ'yı güzelce düşünmeyen, İslâmiyet gibi hakikî bir dini kabul etmiş bulunmayan kimseler, akıldan mahrum demektirler. Velev ki dünya işlerinde kuvvetli bir akıl ve zekâya sahip bulunmuş olsunlar. Akla dair bazı sözler:

•  Akil düşer mi düştüğü zindana bir daha. (Arif Hikmet)

•  Akıl oldur ki ede düşmanını rıfk ile dost. (İzzet Molla) (Akıllı tatlılıkla düşmanı dost edendir.)

•  Akıl isen can gözün aç, tut kulak bu söze

Bir değirmendir bu dünya öğütür bir gün bizi. (Câhidî)

(Bu dünya bir değirmendir bir gün bizi de öğütür. Akıllı isen bu sözümü can kulağı ile dinle)

•  Akılsız dost düşmandan beterdir. (Atalar sözü)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/20.html)
Başlık: Allâh'ın Sevdiklerine Saygının Mükâfatı
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2014, 11:39:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kibirden sakının! İblis'in Âdem'e (a.s.) secde etmesine mânî olan kibirdir."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mayıs Çarşamba 2014

Hicrî: 22 Recep 1435 - Rûmî: 08 Mayıs 1430

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)

Allâh'ın Sevdiklerine Saygının Mükâfatı

Şam âlimlerinden Abdullâh isminde bir zat anlatıyor:
İlim tahsili için Bağdat'a gittim. Bağdat'ta bir zat vardı. Kendisine 'Gavs' denilirdi. (Gavs ile Yusuf Hemedânî Hazretlerini kastediyor.) Ben, İbnü's- Sekkâ ve genç Abdülkadir Geylânî ile o zatı ziyaret etmek istedik.
İbnü's-Sekkâ "O zata bir suâl soracağım, cevabını bilemeyecek." dedi.
Ben de "Bir suâl soracağım. Bakalım nasıl cevap verecek?" dedim.
Şeyh Abdülkâdir de "O zata suâl sormaktan Allâh'a sığınırım. Onun huzuruna varıp feyiz ve bereketinden istifade edeceğim." dedi.

Yanına gittiğimde yerinde göremedim. Ancak bir saat sonra yerinde oturduğunu görebildim. İbnü's-Sekkâ'ya öfkeli bir şekilde baktı ve "Sana yazıklar olsun İbnü's-Sekkâ!. Demek bana cevabını bilmediğim bir suâl soracaktın. Senin soracağın suâl şudur, cevabı da şudur. Küfür ateşinin seni kapladığını gördüm." buyurdu.

Sonra bana baktı ve "Abdullah! Sen de bana bir suâl soracak ve nasıl cevap vereceğime mi bakacaktın? Senin soracağın suâl şudur, cevabı da şudur. Edepte kusurun yüzünden dünya seni boğazına kadar kaplayacak." buyurdu.

Sonra Şeyh Abdülkadir'e baktı ve "Yaklaş, Ey Abdülkadir! Edebe riâyetinden dolayı Allâhü Teâlâ ve Resûlü senden râzı oldular. Senin Bağdat'ta minbere çıkıp 'Benim şu ayaklarım, bütün evliyânın boyunları üzerindedir.' dediğini, bütün evliyânın senin büyüklüğün karşısında boyunlarını büktüklerini görüyorum." buyurdu ve gözümüzden kayboldu.

Şeyh Abdülkadir hakkında dedikleri aynen gerçekleşti. İbnü's-Sekkâ, ilim tahsiliyle meşgul oluyordu. İlimde arkadaşlarını geçti. Zamanın halîfesi, Hıristiyan âlimleriyle münâzara için bir mektupla onu, Rum kralına gönderdi. Münâzarada onları susturdu. Kral ona ikram ve tazimde bulundu. Kralın bir kızı vardı. İbnü's- Sekkâ onu görünce ona tutuldu ve kraldan istedi. Kral, Hristiyan olması şartıyla kabul etti. İbnü's-Sekkâ da Hristiyan olup evlenince şeyhin sözlerini hatırladı ve bu olanların sebebini anladı.

Ben Dimaşk'a gittim. Sultan Nureddîn beni zorla vakıfların başına geçirdi. Dünya, bana yöneldi. Şeyhin benim hakkımda söylemiş olduğu şey de böylece tahakkuk etti.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/21.html)
Başlık: "Yalan İmâna Zıddır"
Gönderen: Mücteba - 22 Mayıs 2014, 10:59:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanları güldürmek için konuşup da yalan söyleyene yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 23 Recep 1435 - Rûmî: 09 Mayıs 1430

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)

"Yalan İmâna Zıddır"

Bilinmelidir ki yalancı hiçbir zaman rezillikten kurtulamaz. Her ne kadar yüksek makam sahibi de olsa insanlar nezdinde hakir ve küçük olur, halk kendilerinden nefret eder.

Zira her ne söylese ve va'd etse, itimat olunmaz. Böyle kimselere bir musibet gelse, acınıp merhamet edilmez, bazı sözlerinde doğru söyleseler bile itimad edilmez.

Cenâb-ı Hakk (azze ve celle), Nahl sûresinin, 105. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurur (meâlen):
"Yalanı, ancak Allâh'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler. Ve yalancı ancak onlardır." Hadîs-i şerîfte:
"Sizi yalan söylemekten sakındırır, men ederim!. Çünkü yalan imana zıddır." buyrulmuştur.

Yalan söylemek haramdır. Yalancı bir insan itimada lâyık değildir. Yalancılık yüzünden birçok haklar zayi olur, birçok facialar meydana gelebilir.

Şu kadar var ki, bazı sözler yalan suretinde olursa da kimseye zararı dokunmayıp aksine fenalığın önünü almaya hizmet eder. Meselâ: Kendisini takip eden bir caniden kaçıp saklanan masum bir kimsenin yerini bir şahsın bildiği halde bilmiyorum demesi gibi. Böyle sözler, yalan hükmünde değildir. Nitekim: "Maslahata yarayan bir yalan, fitne koparan bir doğru sözden iyidir." denilmiştir. Velhasıl bir zaruret olmadıkça ve başkasına haksız yere zarar vermekten uzak olmadıkça yalan söyleyen şahıs kendisini mes'uliyetten kurtaramaz.

Ömer bin Abdülaziz (rh.), bazı idarecilerine ve hâkimlere şöyle yazmıştır:
"Tedbire ve çareye muhtaç olduğunuz işlerde -sakın ha- yalancı kimselerden yardım istemeyiniz! Yalancılara tabi olursanız muhakkak helak olursunuz."

Yalan hakkında âlimlerin sözleri:
"Yalan, mürüvvetin yokluğundan ve hayanın azalmasından meydana gelir."

"Bir insan yalanı ancak, ihanetinden, alçaklığından veya edepsizliğinden söyler; başka türlü söylemez."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/22.html)
Başlık: Resûllulâh Efendimiz'in Mirac'da Münâcâtı
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2014, 11:42:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Muhakkak namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir."
(Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 24 Recep 1435 - Rûmî: 10 Mayıs 1430

Dandanakan Zaferi (1040)

Resûllulâh Efendimiz'in Mirac'da Münâcâtı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) miracından haber verip buyurdular ki:

"Cenâb-ı Hakk'a niyâz eyledim ki:
Yâ Rabbi bu gece senden babam Abdullâh, annem Amine'yi istemiyorum, velâkin senden ümmetimin âsîlerinin tevbelerini kabûl etmeni ve onları azâbından emîn kılmanı istiyorum."

Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
"Yâ Muhammed! Ruh bedende oldukça tevbe kapısı açıktır."

"Yâ Rabbi, onlar için daha fazlasını istiyorum."
"Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinin ihlâs ile kıldıkları teheccüdleri ve namazlarındaki rükû ve secdelerini onlara mirac kıldım."

"Yâ Rabbi, ümmetim için bundan ziyâdesini isterim."
"Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinden her kim oruca devam eder, fakirlere yedirir ve selâmı yayarsa, insanlar uykuda iken gece namaz kılarsa selâmetle cennetime girer."

"Yâ Rabbi, ümmetim için daha ziyâde lütuf ve ihsân isterim."
"Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Kim Ramazan orucunu tutar ve Şevval ayından da altı gün oruç tutarsa bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur." buyuruldu.

"Yâ Rabbi! Ümmetim için bundan ziyâdesini isterim."
"Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinden yatsı ve sabah namazlarını cemâatle kılan kimseyi sıddîklardan yazarım."

"Yâ Rabbi, bütün ümmetim için daha ziyâde ihsân isterim."

"Onların hepsini rahmetimden nasiplendiririm.

Ey himmeti yüce peygamber! Ümmetin hakkında merhametin ne çoktur. Öyle ise onlara ümîd verecek olan "De ki: Ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allâh'ın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allâh bütün günahları mağrifet buyurur; bağışlar, şübhesiz ki o öyle Gafûr öyle Rahîm o." (Zümer Sûresi, âyet 53) emrimi duyur. Bundan başka kıyâmet gününde de şefâat senindir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/23.html)
Başlık: Hizmet Edenler Daha Çok Sevab Kazandı | Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılaca
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2014, 12:12:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde komşuların en hayırlısı, komşusuna hayırlı, faydalı olandır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 25 Recep 1435 - Rûmî: 11 Mayıs 1430

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040) • Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)

Hizmet Edenler Daha Çok Sevab Kazandı

Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet etti:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber bir sefere çıkmıştık. İçimizden bazıları oruçlu, bazıları da değildi. Havanın çok sıcak olduğu bir günde bir yerde konakladık. Güneşin sıcağından korunmak için bir çoğumuz elbisesini gölgelik yapıyor, bazılarımız da eliyle korunmaya çalışıyordu. Oruç tutanlar açlıktan ve yorgunluktan takatsiz düştüler. Tutmayanlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları sulayıp yemlediler.
Resûlullâh (s.a.v.): "Bugün oruç tutmayanlar daha çok sevap kazandı." buyurdular.


Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

•    Receb-i Şerîfin 27'nci gecesi (yarın akşam) Mi'râc Gecesi'dir. Yatsı namazından sonra 12 rek'at Hâcet namazı kılınır. Beher rek'atte Fâtiha'dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namaza niyet şöyledir: "Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle." Allâhü Ekber

Namazdan sonra:

• 4 Fâtiha-i Şerîfe,
• 100 defa, "Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm",
• 100 İstiğfâr-ı şerîf,
• 100 Salevât-ı şerîfe okunup duâ edilir.

Bu namaz her rek'atte yüz ihlas okuyarak on rek'at kılınır veya on ihlas okuyarak 100 rek'at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü'min bu namazın feyz ve bereketiyle- huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

•   Hadîs-i şerîfte, Mi'râc (Receb-i Şerîfin 27.) gecesinin gündüzünde oruç tutana altmış ay oruç sevâbı yazılacağı va'dedilmiştir. O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte Fâtiha'dan sonra 5 Âyetü'l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/24.html)
Başlık: İsrâ ve Mi'râc Mucizesi
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2014, 12:17:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kulunu bir gece Mescid-i Harâm'dan o çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya -ona âyetlerimizden gösterelim diye- yürüten o Sübhân (Allah)'ı (bütün noksan sıfatlardan) tenzîh ederim..."
(İsrâ Sûresi, âyet 1)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mayıs Pazar 2014

Hicrî: 26 Recep 1435 - Rûmî: 12 Mayıs 1430

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)

Bu gece Miraç Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

İsrâ ve Mi'râc Mucizesi

Peygamberimiz (s.a.v), Hicret'ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya götürüldükten sonra sahradan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve Cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ'yı geçti, Allâhü Teâlâ'nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabah mescide çıkıp Kureyş'e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. iman etmiş olanlardan bâzıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebû Bekr'e (r.a.) koştular:

"Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur." dedi. "Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?" dediler. "Ben onu bundan daha ötesinde -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!" dedi. Bunun üzerine "Sıddîk" diye isimlendirildi. Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ'yı bilenler Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) onunla alâkalı suâller sordular, târifini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ'yı Resûlullâh'a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, "Târifinde doğru söyledi." dediler. Sonra da "Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?" dediler. "Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha'da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?" buyurdu. "Bu da diğer bir delildir." dediler. Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh'a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: "İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler." buyurdu. "Bu da diğer bir delildir." dediler.

O gün hızla tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi "Güneş doğdu." diye haykırdı, diğer birisi de "İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filân da var, tıpkı dediği gibi." dedi.

Böyle iken yine îmân etmediler de "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/25.html)
Başlık: Peygamber Efendimizin Bir Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2014, 12:18:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Size bir müsafir geldiği zaman ona ikramda bulununuz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mayıs Pazartesi 2014

Hicrî: 27 Recep 1435 - Rûmî: 13 Mayıs 1430

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)

Peygamber Efendimizin Bir Mûcizesi

Ashab-ı Kiram'dan Halid Huzâî'nin (r.a.) kızı olan Ümmü Mâbed'in (r.anhâ) ismi Atike bint-i Hâlid'dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medîne-i Münevvere'ye hicreti sırasında Hz. Ebu Bekir (r.a.), azadlısı Amir bin Füheyre ve rehberleri Abdullah bin Uraykıt ile birlikte Kudeyd denilen yerde bir çadıra uğramışlardı.

İşte o çadır Ümmü Mâbed'in (r.anhâ) çadırı idi. Satın almak için et ve hurma istediler. Gayet zayıf bir dişi koyunundan başka verebileceği bir şey yoktu. Sütü ve yağı olmak şöyle dursun zayışıktan sürüye katılıp meraya gitmeye mecali olmadığından çadırın bir kenarında kal­mıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Sağmama izin verir misin?" buyurdu.

Eğer süt bulabilirsen sağ, dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mübarek elleriyle koyunun memesini meshetti, Allâhü Teâlâ'ya dua edip, besmele ile sağdılar. Sütten kendisi ve arkadaşları içtiler. O kadar çok süt sağdı ki bütün kaplar doldu.

Ümmü Mâbed (r.anhâ) "Bu koyun Hz. Ömer'in halifeliğinde meydana gelen kuraklık zamanına kadar yaşadı. Yeryüzünde hayvanlar yiyecek bir şey bulamazken biz onu sabah akşam sağardık." demiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oradan ayrıldıktan sonra kocası gelip çadırda, ummadığı halde pekçok sütü görünce; "Ey Ümmü Mâbed! Koyunlar uzak merada, hiçbirisi de hamile değil, burada sağılır hayvan da yok. Bu ne haldir?" diye sorunca Ümmü Mâbed (r.anhâ) olanları anlattı. "Aman, bu zatı bana tarif et" deyince Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) şemailini kocasına anlattı. Kocası, Ümmü Mâbed'den (r.anhâ) Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) şemailini ve güzel sıfatlarını işitince:

"Vallâhi, bu zat Kureyş kabilesinde zuhur eden zattır. Eğer görmüş olsaydım ona tâbi olurdum." dedi.

Daha sonraları her ikisi de İslâm'ı kabul ederek sahabilik şerefini kazanmışlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/26.html)
Başlık: İstanbul'da Parasız Kalmak...
Gönderen: Mücteba - 27 Mayıs 2014, 12:41:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kulun günâhları çoğalıp bunlara keffâret olacak ameli de bulunmadığı zaman, Allâhü Teâlâ günâhlarına keffâret olması için ona hüzün ve keder verir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mayıs Salı 2014

Hicrî: 28 Recep 1435 - Rûmî: 14 Mayıs 1430

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)

İstanbul'da Parasız Kalmak...

Ahmed Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye Hanım, babasının medresedeki ilk yıllarına ait bir hatırasını şöyle anlatıyor:

"Babam İstanbul'a yeni geldiği senelerde medrese hayatında sıkıntılı bir gününü anlatmıştı ki onu nakletmeden geçemeyeceğim! O ana kadar hiç para yoksulluğu görmemişti. Babası muntazaman onu pekiyi geçindirecek parayı gönderiyordu. Bir sene pek ziyade kış olup Lofça'dan bir hayli zaman posta getiren tatar çıkmamıştı. Öyle bir gün geldi ki yemeğini pişirip hizmetine bakan talebeye o günkü yemek tedarikine mahsus olan parayı vermeden savuşmuş, bu da kendisine pek güç gelmişti. Fatih Camii'ne girince sağ tarafa gelen mihrabın yan tarafına oturmuş, akşama medrese odasına nasıl gideceğini düşünüyordu. Zira yemeğini tedarik edemediği talebeden sıkılıyordu. Hocalarından ve arkadaşlarından ödünç para almak zihninden geçtiği halde o zamana kadar kimseden bir şey istememiş, kimseye minnet etmemiş olduğu için bunu yapamayacağını anlıyordu. Açlıktan ölmeye, lâkin hiçbir kimseden bir şey istememeye karar vermiş, elem ve kedere boğulmuş, gam ve ümitsizlik çehresini sarmış olduğu halde babasının dostlarından olup İstanbul'da bulunan Lofçalı bir zat karşısına geldi. İşte bu fırsattı. O zat kendisine babasından para geleceğini bilirdi. Fakat -mümkün değil- ondan da isteyemedi. İstemek! Yapmadığı ve yapamayacağı bir şeydi!...

Lakin o zat biraz konuştuktan sonra 'Memleketten posta gelmedi. Senin harçlığın kalmamıştır. Ben senin babandan alırım. Şimdilik bunu vereyim de birkaç gün daha posta gelmezse daha veririm!' diyerek onun önüne altı (altın) lira koydu. Üç gün sonra da posta, üç aylık harclığını birden getirdiğinden Ahmed Efendi medresede kazanlarla etli pilav ve helva yaptırtarak bütün medrese halkına ziyafet çekti.

O günkü hal ona o kadar tesir etmişti ki İstanbul'da bulunduğu zamanlarda her Ramazan­ı Şerifte bir gün Fatih Cami-i Şerifi'ne gidip kendisinin o kederi geçirdiği tarafta ne kadar fakir talebe görürse onlara altı lira kadar parayı dağıtırdı."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/27.html)
Başlık: Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü | Şaban Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 28 Mayıs 2014, 10:59:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler de insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mayıs Çarşamba 2014

Hicrî: 29 Recep 1435 - Rûmî: 15 Mayıs 1430

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348) • Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)

Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye (açı) farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya'nın Perth şehrinde, şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur. Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir. Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir. Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki "Kıble Saati" (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir. Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü'dür.

Şaban Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Şâban ayı ictima'ı bugün (28 Mayıs Çarşamba) Türkiye saati ile 21.41'de idi. Ru'yet yarın (29 Mayıs Perşembe) Türkiye saati ile 12.12'de dir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus'un orta ve güney kısmı, Avustralya'nın -güney doğu eyaletleri hariç- tamamı, Papua Yeni Gine, Borneu adası, Endonezya, Singapur, Malezya, Madagaskar ve Afrika kıtasının tamamı.

Hilal; Türkiye 'nin kuzeyi hariç tamamından, İspanya, İtalya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecek, Almanya ve Avusturya 'dan görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 30 Mayıs Cuma günü de Şâban ayının 1'i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/28.html)
Başlık: Şa'bân-ı Şerîf |
Gönderen: Mücteba - 29 Mayıs 2014, 11:03:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kostantîniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o asker ne güzel askerdir!"
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 30 Recep 1435 - Rûmî: 16 Mayıs 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)

Şa'bân-ı Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz Şa'bân ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır.

Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şa'bân ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır.

Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek'atte bir Fâtiha, üç Âyetü'l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


İstanbul'un Fethi

Sultân Mehmed Han, tahta geçtiğinde en büyük iş olarak İstanbul'un fethini görüyordu. Onun için hiçbir tedbiri geri bırakmayıp her türlü hazırlığa girişti.

İstanbul o tarihlerde dünyanın en büyük ve kalabalık şehirlerinden biri olup kalesi ise hepsinden sağlam idi. Zira üç tarafında deniz; karadaki batı tarafında ise üç sur bulunup her bir surun arasında deniz suyu hendekleri var idi. Her bir hendek arasında müstahkem müdafaa mevkileri bulunmaktaydı.

Sultan önce Bizans kralından bir sığır derisi mikdarında yer vermesini istedi. (1452) O bunu pek az görüp, "Bunu ne yapacaklar", deyip verdi.

Sultan hemen birçok bina ustası ve zanâatkâr hazırladı ve Anadolu Hisarının tam karşısında boğazın en dar yerine sevketti. Orada sığır derisini incecik şerit şeklinde kesip yere yaydılar. Kapladığı sahaya pek sağlam ve gâyet yüksek bir hisar inşâ ettiler ki buna Rumelihisârı dendi. Buraya toplar yerleştirdi. Böylece boğazın iki yakası tutulmuş ve Karadeniz'den İstanbul'a her türlü geçiş kontrol altına alınmış oldu.

Sonra Edirne'ye geçti. Beşer imkânı ile yapılması mümkün olan her türlü harb aletini ve askerini hazır ettikten sonra derya gibi askeriyle İstanbul üzerine yürüdü. Elli bir gün deniz ve kara tarafında pek şiddetli harb oldu. Gemiler karadan yürüdü. Nihayet Akşemseddîn'in duası ve evliyânın imdâdı ile şehir Müslümanlar eline geçti. O gün bütün islâm aleminde umûmî bir bayram oldu. Kâhire'de ve diğer İslâm beldelerinde şenlikler yapıldı. (Târîh-i Selâtîn-i Âl-i Osmân, Karamânî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/29.html)
Başlık: Şa'bân Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2014, 04:28:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir sahabî Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.)gelip, 'Yâ ResûlAllah! Ben Kulhüvâllahü ehad sûresini okumayı seviyorum,' dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de 'ona olan sevgin, seni cennete götürür.' buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 1 Şaban 1435 - Rûmî: 17 Mayıs 1430

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236) • Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453) • Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

Şa'bân Ayının Fazîleti

Hz. Aişe (r.anha) validemiz buyurdular ki:

"...Ben Resûlullah'ın Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tuttuğunu ve başka hiçbir ayda Şa'bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok oruç tuttuğunu görmedim."

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Aişe'ye (r.anhâ) "Şa'bân ayındaki oruç bana en sevimli olandır."

"Yâ Aişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde rûhu kabz olunacakların (öleceklerin) isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, ben oruçlu iken verilmesini isterim."

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz:

"Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şa'bân ayındaki kadar oruç tutmamıştır." buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Receb, Allâhü Teâlâ'nın ayı; Şa'bân benim ayım; Ramazan, ümmetimin ayıdır. Şa'bân günahlara keffâret (mağfiretine sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır."

Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hataların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah'a (s.a.v.) çokça salâvâtın getirileceği bir aydır.

Böyle olunca, müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazan ayına hazırlanmaları gerekir.

Bu ayda Allâh'a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) vesîle kılarak Allâh'a yaklaşmaya çalışmalıdır. Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir. Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimettir. Diğeri de, yarındır ki, emeldir; tehlikelidir. Yarına çıkıp çıkamayacağını bilemezsin. Aylar da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin.

Şa'bân ise iki ay arasında bir vâsıtadır. O ayda ibâdetle meşgul olmayı ganimet bilmek îcâb eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/30.html)
Başlık: Salavât-ı Şerîfe'nin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2014, 04:31:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Melekler bana salavat okuyana, -okumaya devam ettiği müddetçe- istiğfar ederler."
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i EbîŞeybe)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 2 Şaban 1435 - Rûmî: 18 Mayıs 1430

Salavât-ı Şerîfe'nin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•    "Yanında ismim anıldığı halde bana salavât getirmeyen adamın burnu sürtülsün."

Hazret-i Cebrail, Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) gelip "Yâ Muhammed! Sana bir salevât getirene muhakkak yetmiş bin melek onun için istiğfâr eder. Meleklerin istiğfâr ettiği kimse ise cennetliklerden olur." buyurdu.

•  "Kıyâmet gününün korkunç hallerinden ve zorlu konaklarından en çok kurtulacak olanlar bana en fazla salevât getirenlerinizdir."

•   "Yapılan her dua ile sema arasında -bana salevât getirilinceye kadar- perde vardır. Dua eden salevât getirdiğinde bu perde açılır ve duâ yükseltilip kabûl olunur. Kim salevât getirmezse duası reddolunur." Bir cemiyette Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) salevât getirilmezse bu onlar için pişmanlık olur. Hattâ cennete girseler bile salevâtın sevabının büyüklüğünü görüp pişman olurlar.

Bir adam mescide geldi ve namaz kıldıktan sonra duasında sadece "Allâh'ım beni bağışla, bana rahmet et" dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kıldığında oturup dua ederken Allâhü Teâlâ'ya layıkıyla hamdettikten sonra bana da salevât getir, sonra dua et." buyurdular.

Bu zât kalktı ve tekrar namaz kıldı. Sonra duasında Allâh'a hamdetti, Resûlullâh Efendimiz'e salevât getirdi.Hazret-i Peygamber aleyhisselâm; "Ey namaz kılan, iste, elbette kabul olunur, iste, elbette kabûl olunur. Kim böylece benim ismimi işitip de bana salevat getirirse Allâhü Teâlâ onun duasını kabûl eder." buyurdular. Kim Allâhü Teâlâ'yı severse onu çok zikreder. Allâhü Teâlâ da böyle zâtı rahmeti ve mağfiretiyle anar -ona rahmet eder-, onu peygamberleri ve evliyasıyla cennete koyar, ikrâm eder; cemâlini gösterir.

Her kim de Resûlullâh aleyhisselâmı severse ona çok salevât getirir, Fahr-i Kâinât'ın şefâatine nâil olur, cennette ona arkadaş olur


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/5/31.html)
Başlık: Mezheblerin Tarihçesi
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2014, 01:52:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ümmetimin (müctehidlerinin dînî hükümlerde) ihtilâfı rahmettir."
(Süyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 3 Şaban 1435 - Rûmî: 19 Mayıs 1430

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453) • Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)

Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullâh'a (s.a.v.) vahiy gelirdi. Ashâb-ı Kirâm bizzat Resûlullah'tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyip ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah'ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullah'ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet'in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları birçok hükümleri kitaplara yazmaya elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdları ile amel ederlerdi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman bulunan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm'dan sonra, Tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı, nice bid'at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğret­meleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük âlimler de her mes'eleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe'ye, kimi İmâm Şâfiî'ye, kimi İmâm Mâlik'e, kimi İmâm Ahmed'e, kimi Süfyân-ı Sevrî'ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî'ye ve diğerlerine uydular (rahimehümullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi 'Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî' vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelî bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi Ehl-i sünnet ve cemâattir. Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ'nın izni ile olmuştur. Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet'e girer. (Birgivî Vasiyetnamesi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/1.html)
Başlık: Hâce Ârif Rivgerî (k.s.) | Orucun Şartları | Mutfağımız: Peynir Ezmesi
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2014, 02:03:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ'nın verdiği az rızka râzı olanın ve kanaat edenin az (nafile) ameline de Allâhü Teâlâ razı olur."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 4 Şaban 1435 - Rûmî: 20 Mayıs 1430

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)

Hâce Ârif Rivgerî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın onuncu halkası olan Hâce Arif Rivgerî (k.s.) Hazretleri Buhârâ ve Gucdüvân yakınlarındaki Rivger kasabasında dünyaya gelmiştir.

Hâce Arif Rivgerî (k.s.), Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî (k.s.) Hazretlerinin en büyük halîfesidir. Küçük yaşta Hâce Abdülhâlık Hazretlerine intisâb ederek hizmetine girmiş, çok ibadet ve hizmetle meşgul olmuştur.

Hâce Arif Rivgerî (k.s.), uzun ömür yaşamış, Rivger'de vefat etmiştir.

Hâce Hazretlerinin Arifnâme isimli eserinin sonunda müstensih tarafından yazılan beyitte vefatı için tarih düşürülen "Kutb-ı zamân ve Arif-i billâh" ibâresi H. 634 (M. 1236) tarihini göstermektedir.


Orucun Şartları

Orucun farz olmasının şartları vardır. Oruç ile mükellef olmak için müslüman, akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şarttır. Bu vasıflar olmayan bir şahıs için oruç farz değildir. Ancak akıllı ve mümeyyiz olan (hayrı, şerri ayırabilen) bir Müslüman çocuğun orucu nafile olarak sahih olur. Orucun edası farz olmak için sıhhatli ve mukîm olmak şarttır. Hasta veya yolcu olanların bu halde oruç tutmaları icap etmez. Bunlar bilâhare kaza ederler. Fakat tutmaları daha hayırlıdır. Bir orucun edası sahih olmak için niyet etmek ve hayz ile nifas olmamak şarttır. Niyet edilmeksizin tutulan bir oruç, muteber değildir. Hayız veya nifas halinde bulunan bir kadının oruç tutması da sahih olmaz. Ramazan-ı şerîf orucunu bilâhare kaza etmeleri lâzım gelir. (B. İslam İlmihali)

Mutfağımız: ..........................................................Peynir Ezmesi

Malzemeler: 1 kâse ufalanmış beyaz peynir veya lor, 2 çorba kaşığı yoğurt, 1 çorba kaşığı acı veya tatlı biber salçası (veya rendelenmiş domates), zeytinyağı, dövülmüş ceviz, kuru nane, pul biber, kekik, maydanoz.

Bütün malzemeler karıştırılır. Maydanoz doğranarak içine katılır veya üzerine konulabilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/1.html)
Başlık: Alay Etmek Haramdır
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2014, 03:09:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Rabb'iniz birdir, babanız birdir. Arab'ın Acem'e Acem'in Arab'a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü ancak takvâ (Allah korkusu) iledir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Haziran Salı 2014

Hicrî: 5 Şaban 1435 - Rûmî: 21 Mayıs 1430

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)

Alay Etmek Haramdır

İnsanlarla alay (istihzâ) etmek, ayıplarını söyleyerek maskaralığa almak haramdır. Ayet-i Kerîme'de şöyle buyurulmuştur:

"Ey îmân edenler! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki onlar -o alay edilenler- ötekilerden daha hayırlı olurlar. Kadınlar da kadınlardan -bir kimseyi eğlenceye almasınlar- olabilir ki onlar ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Hem kendilerinizi ayıplamayın ve kötü lakablarla atışmayınız, imandan sonra fâsıklık ne kötü isimdir, Her kim de (şu günahları işler de) tevbe etmezse artık onlar kendilerine zulmedenlerdir." (HucurâtSûresi, âyet 11)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"İnsanlarla alay eden bir kimseye cennetten bir kapı açılır. Gel gel, denir. Büyük meşakkatlerle oraya geldiğinde kapı kapatılır. Sonra bir başka kapı açılır, oradan gel gel diye çağırılır. Yine pek çok eziyetler, zahmetler çekerek oraya ulaşır, lâkin yine kapı kapatılır. Böyle devam eder. Ta ki artık cennetin bir kapısı açılıp o adam çağırılır da gitmez olur."

"Kim bir din kardeşini bir günahından dolayı ayıplarsa, aynı günahı işlemeden ölmez." (Tirmizî)

"Din kardeşinle husûmet ve mücâdele etme ve ona eziyet verecek şakaları yapma."

Şakanın aşırısı makbul değildir. Çok mizah (şaka) yapmak heybeti kaybettirir, yüzsüzlüğe sebep olur; şaka yapılan kimsenin kalbinin incinmesine sebep olur, husumetin, kavganın, hasedin tohumudur. Ölçülü mizah makbuldür.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), güzel latifeler söyler, lâkin her sözü yine hakikat olurdu. "Ben mizah yaparım, lâkin hakikatten başka söylemem" buyururlardı. Mizahı çok nâdir yaparlardı. Muhatapların kalplerini ısındırmak, korkularını gidermek gibi bir hikmete dayanırdı. Böyle latifeleri de hoş görürlerdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hz. Suheyb-i Rûmî'ye "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun" buyurdular. Hz. Suheyb "Ağrımayan tarafıyla yiyorum" deyince tebessüm buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/3.html)
Başlık: Peygamberimizin Güzel Ahlâkı
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2014, 04:18:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ashâb-ı Kirâm: 'Yâ ResûlAllah! Kula verilen en hayırlı şey nedir?' diye sordular.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Güzel ahlâktır.' buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 6 Şaban 1435 - Rûmî: 22 Mayıs 1430

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)

Peygamberimizin Güzel Ahlâkı

Zeyd bin Sa'ne, Yahûdi âlimlerinin büyüklerinden idi. Müslüman oluşunu şöyle anlattı: Ben, Peygamberimiz hakkında Tevrat'ta bildirilen hilmi (yumuşak huyluluğu) hariç bütün vasıfları kendisinde gördüm. Hilmine de vâkıf olabilmek için onun yakınında bulunmaya başladım. Bir gün, kendisiyle bir alışverişte bulundum. Borcunu belli bir zaman sonra ödeyecekti. Borcun vâdesine birkaç gün kala yanına geldim. Yanında Hz. Ömer de vardı. Gömleğinin yakasından tuttum ve sert bir şekilde bakarak

"Ey Muhammed! Borcunu öde. Zâten, siz Abdülmuttalib oğulları, borcunuzun vaktini geçirir, uzatır durursunuz!" dedim. Bir taraftan da korkumdan Hz. Ömer'e bakıyordum. Kızgınlıktan gözleri yuvasından fırlayacak gibiydi. Sert bir şekilde bana bakıyordu. Sonunda dayanamadı ve

"Ey Allâh'ın düşmanı! Resûlullah hakkında daha önce hiç duymadığım şeyleri söyler ve hiç görmediğim şeyleri yaparsın ha. Vallâhi, Resûlullâh'tan izinsiz bir şey yapmış olmaktan çekinmeseydim senin boynunu vururdum." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Ey Ömer! Biz, senden farklı davranmanı beklerdik. Bana borcumu ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini tavsiye etmeliydin." buyurdu. Sonra,

"Onu götür ve hakkını öde. Korkuttuğun için de yirmi sa' (1 sa' takriben 3,25 Kg) hurma fazla ver." buyurdular. Hz. Ömer Resûlullâh'ın dediğini yaptı. Zeyd bin Sa'ne, "Ya Ömer! Tevrat'ta haber verilen bütün vasıfları onda gördüm. Sâdece hilim sıfatını görememiştim. Sırf hilmini anlamak için bunu yaptım ve aynen Tevrat'ta anlatıldığı gibi buldum.

Sen şahit ol ey Ömer! Ben şehâdet ederim ki: Allâh'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de, Allâh'ın Resûlüdür! Sen şâhit ol ey Ömer, ben bu hurmaları ve malımın yarısını müslümanların fakirlerine bağışladım." dedim.

Zeyd bin Sa'ne (r.a.) çok zengin idi. Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) beraber birçok harbe katıldı. Tebük seferinden Medîne'ye dönerken yolda vefat etti. (Radıyallâhü anh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/4.html)
Başlık: Âyetül-Kürsînin Fazîleti | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2014, 04:22:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her farz namazdan sonra Âyetü'l-Kürsî'yi okuyan kimseyle cennet arasına yalnız ölüm vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 7 Şaban 1435 - Rûmî: 23 Mayıs 1430

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)

Âyetül-Kürsînin Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Kim evini hayırla doldurmak istiyorsa Ayetü'l-Kürsî'yi çok okusun. Kim abdest aldıktan sonra onu okursa Allâhü Teâlâ onu kırk derece yükseltir ve her harfinden bir melek yaratır. Bu melekler, okuyan kişinin bağışlanması için kıyâmete kadar dua ederler."

•   "Kim uyuyacağı zaman Ayetü'l-Kürsî'yi okursa Allâhü Teâlâ ona sabaha kadar rahmet kapılarını açar ve ona bedenindeki tüy sayısı kadar nurdan şehirler verir. Eğer o gece ölürse şehit olur."

•    "Kim evinden çıkarken Ayetü'l-Kürsî okursa Allâhü Teâlâ ona yetmiş bin melek tayin eder. Bu melekler, onu önünden, arkasından, sağından ve solundan korurlar. Eve dönmeden ölürse Allâhü Teâlâ ona yetmiş şehit sevabı yazar."

•   "Kim evinden çıkarken Ayetü'l-Kürsî okursa Allah ona yetmiş bin melek gönderir. Bu melekler onun için istiğfar ve dua ederler. Eve dönüp içeri girdiğinde de Ayetül-Kürsî okursa Allah onu fakirlikten uzaklaştırır."

•  "Kim farz namazların akabinde Ayetü'l-Kürsî'yi okursa onun ruhunu Allâhü Teâlâ kabzeder, alır. O, şehit oluncaya kadar peygamberlerle omuz omuza savaşan kimse gibidir."

•    "Kim her farz namazdan sonra Ayetü'l-Kürsî'yi okursa ölümden başka hiçbir şey onun cennete girmesine mâni olamaz."

•    "Kim Ayetü'l-Kürsî'yi okursa Allâhü Teâlâ ona ölüm sıkıntısını kolaylaştırır."

Atalar Sözü:

•  Akıl olan fırsatı fevt eylemez.
•  Bir çiçek ile yaz gelmez.
•  Atılan ok geri dönmez.
•  İlm-i şerîf ehlini eyler azîz.
•  Gelmek irâdet, gitmek icâzet.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/5.html)
Başlık: "Namaz Dinin Direğidir"
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2014, 02:32:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim beni severek ve iştiyakla her gün ve gece üçer kere salevât okursa o gece ve günde işlediği günahları bağışlayacağını Allâhü Teâlâ va'd etmiştir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mucemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 8 Şaban 1435 - Rûmî: 24 Mayıs 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)

"Namaz Dinin Direğidir"

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular:

"İyi bil ki insanın itikadını tashih etmesi lazım geldiği gibi sâlih ameller işlemesi de lazımdır. Bütün ibadetleri kendisinde toplayan ve Allâhü Teâlâ'nın rahmetine en çok yaklaştıran ibadet namazı eda etmektir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Namaz dinin direğidir. Kim namazını kılarsa dinini ikâme etmiş olur. Kim de namazı terk ederse dinini yıkmış olur." buyurmuştur.

Namazlarını eda etmeye devam eden bütün çirkinliklerden; dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeylerden korunmuş olur. "Şüphe yok ki namaz, hayâsızlıklardan ve günahtan (ve yaramaz şeylerden) nehyeder." meâlindeki (Ankebût sûresinin 45.) âyet-i kerîmesi bu manayı teyid etmektedir. Sahibini hayâsızlık ve günahlardan alı­koymayan namaz, hakiki değil, şekilden ibaret bir namazdır. Ancak hakikati elde edinceye kadar şekli terk etmek uygun olmaz. Çünkü tamamı idrak olunamayan, yapılamayan bir şeyin tamamı terk edilmez. Ekramü'l Ekrem'în olan Allâhü Teâlâ namazın suretine itibar edip onu hakikat olarak kabul edebilir.

Namazı huşû ve huzur ile cemaatle eda etmeye devam ediniz. Zira namaz, kurtuluş ve felaha kavuşmaya sebebtir. Allâhü Teâlâ "Muhakkak ki mü'minler kurtuluşa ermişlerdir. Ki onlar namazlarında huşûludurlar." (Mü'minûn Sûresi, âyet 1-2.) buyurmuştur.

Netice olarak reddolunma tehlikesine rağmen amel etmeye devam etmelidir. Görülmüyor mu ki, düşmanın galib olduğu bir zamanda, askerlerin basit, küçük bir gayreti ve mücadelesi çok büyük itibar kazandırır. Bunun gibi nefsin galip olduğu bir devir olan gençlikte salih ameller işleyen, ibadet ve itaatla meşgul olan gençlere, bu yaptıkları Allâhü Teâlâ katında büyük itibar kazandırır. Ashâb-ı Kehf, Allâhü Teâlâ nezdindeki faziletlerin tamamını din düşmanlarından hicret vasıtasıyla elde etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Fitne ve karışıklığın olduğu zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.' buyurmuştur. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/85)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/6.html)
Başlık: Güzel Ahlak: Hilim
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2014, 14:23:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Nefsim kudretinde bulunan (Allâhü Teâlâ'y)a yemin ederim ki cennete ancak güzel ahlâk sahibi girer."
(Hakîm Tirmizî, Nevadiru 'l-Usul)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 9 Şaban 1435 - Rûmî: 25 Mayıs 1430

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)

Güzel Ahlak: Hilim

Hilim; yumuşaklık, öfkesini yenerek halim selim olmaktır. Hilim, aklın kemâline, gazab kuvvetinin kırıldığına ve onun akla bağlı olduğuna delildir.

Hilim, Allâhü Teâlâ'nın sevgisini kazanmaya sebep olur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Cenâb-ı Hak katındaki yüksek dereceleri araştırınız."  "Onu ne ile elde ederiz?" diye soruldu.
Şöyle buyurdular: "Senden bağını, alakasını kesene sen gider, sıla-i rahim yaparsın. Seni mahrum bırakıp vermeyene sen verirsin. Sana cahilce davranana hilimle, tatlılıkla davranırsın."

•   "Kim gazablanır da (öfkesine yenilmeyip) hilim gösterir (yumuşak davranırsa) Allâhü Teâlâ'nın muhabbeti ona vâcib olur."

•  "Allâh'ım, beni ilimle zenginleştir, hilimle süsle, takvâyı ikrâm eyle, âfiyet ile güzelleştir"

•  "Muhakkak ilim, zorluklara katlanarak tahsil edilir. Hilim de dâimâ halîm olmaya çalışmakla elde edilir.

Kim hayır peşinde olur, hayrı araştırırsa ona verilir.

Kim de şerden, fenalıklardan sakınır, uzak durmaya çalışırsa şerden korunur."

•   "İlim taleb ediniz, öğreniniz. İlimle birlikte sekînet, vakar ve hilmi de taleb ediniz.

Her kimden ilim öğreniyorsanız ona karşı mütevâzı ve nazik olunuz. Sizden ilim öğrenenlere de böyle davranınız. Sakın âlimlerin zorbalarından olmayın, yoksa cehâletiniz ilminize galip gelir. Bir insan seni kötülese, gıybetini etse, ayıplasa hilimle hareket etmelisin. Zira dünya ve âhirette, kurtuluş onunladır. Hilim bu dünyada sana olan hürmeti artırır, âhirette de sevâbını çoğaltır.
Hadîs-i Şerîfde: "Bir kimse sende olan (bir ayıp)la seni kötülerse, sen onda olan ayıpla onu kötüleme" buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/7.html)
Başlık: İyi Huyların Esası
Gönderen: Mücteba - 09 Haziran 2014, 15:11:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Biriniz (Rabb'inden) rızık istediği zaman helâl rızık istesin."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmius-Sagîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 10 Şaban 1435 - Rûmî: 26 Mayıs 1430

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)

İyi Huyların Esası

Ahlâkın esâsı şu dört şeydir: Hikmet, adalet, şecaat, iffettir.

Hikmet: Yaptığımız işlerimizde doğruyu yanlıştan ayırmak demektir.

Adâlet, gadab ve şehveti hikmete uygun olarak sevk ve idare eden, -ne ileri ne de geri bırakan- bir kuvvettir.

Şecaat gadab kuvvetinin akla uyması demektir.

İffet, şehveti, akıl ve şeriat kuvvetleri ile terbiye etmek demektir.

Bütün güzel huylar, bu dört esasın itidal üzere; orta halde bulunmasından doğar.

Akıl kuvvetinin hikmet ve adaletle birlikte bulunmasından, isabetli görüş, kabul edilen fikir, işlerinin inceliklerini anlamak, felâketlerin sebeplerini bilmek gibi hâller meydana gelir. Aklın itidal üzere olmamasından ise aldatıcılık, hile, aldatma, eblehlik (ahmaklık) ve cinnet meydana gelir.

Şecaatten; kerem (iyilik ve ihsan), cesaret, âlî; yüce himmet sahibi olmak, tahammül, hilim, yumuşaklık, sebat, metanet, hiddeti yenmek, vakar (ağır başlılık), sevgi ve benzeri güzel huylar doğar. Şecaat; cesur, yürekli olmak makbul bir ahlâk olup ifrâtı tehevvür; sonunu düşünmeden işe atılmaktır ki bundan düşmanlık, süratle hiddetlenmek, kibir, kendini beğenmek gibi haller doğar. Şecâatin tefritinden; haddinden fazla olmasından hakâret, zillet, başa gelen az bir şeyde feryâd, sabırsızlık, alçaklık gibi makbul olmayan haller doğar. İffet'ten ise, hayâ, sabır, müsamaha, kanâat, verâ; şübheli şeylerden kaçınma, letafet, zarafet gibi güzellikler doğar. İffetin ifrat veya tefritine meyilden; hırs, oburluk, yüzsüzlük, israf, cimrilik, riya, abesle meşguliyet, yaltaklanma, hased, şemâtet; başkasının felâketine sevinmek, zenginlere karşı zillet, fakirleri horlamak gibi kötülükler meydâna gelir.

Hulâsa; iyi huyların anası ve aslı dört fazilet, (hikmet, şecaat, iffet ve adalet)tir. Diğerleri bunların teferruatıdır. Bu dört hususta da kemâl mertebesine yükselen, ancak ve ancak Resûl-i Ekrem'dir (s.a.v.). Bu dört vasıfta Resûl-i Ekrem'e kim yaklaşırsa o nisbette Allâhü Teâlâ'ya yaklaşmış olur. (İhyâ-u Ulûmiddîn)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/8.html)
Başlık: Hâce Abdülhâlık El-Gucdüvânî (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 09 Haziran 2014, 15:16:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ bu ümmet için her asrın başında dinini tecdid eden; yenileyen bir zât gönderir."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Dâvud)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 11 Şaban 1435 - Rûmî: 27 Mayıs 1430

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)

Hâce Abdülhâlık El-Gucdüvânî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın dokuzuncu halkası olan Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri Buhârâ'ya 50 km. mesafede bulunan Gucdüvan kasabasında doğdu. Babası İmam Abdülcemîl, İmâm-ı Mâlik Hazretlerinin torunlarındandır. Zamanının ileri gelenlerinden olup zâhirî ve bâtınî ilimlerde âlim idi. İmam Abdülcemîl Hazretleri Rum ve Şam beldelerinde meydana gelen hâdiselerden dolayı, ikâmet ettiği Malatya'dan uzak yakın bütün akrabasıyla beraber, Buhârâ'ya geldi ve Gucdüvan'a yerleşti.

İmam Abdülcemîl Hazretleri ile Hızır (a.s.) arasında manevî kardeşlik vardı. Hızır (a.s.) kendisine Hâce Hazretlerinin doğacağını müjdelemiş, ismini de Abdülhâlik koymasını söylemişti. Abdülhâlik Hazretleri ilk ilim tahsilini Buhârâ'da yaptı.

Hâce Abdülhâlık Hazretleri, sıdk ve safâ yoluna, şerîata ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sünnetine tâbî olmaya, nefsine ve hevâsına muhâlefete devam ettiler. Kendilerini başkalarından gizlediler. Hızır (a.s.) kendisini evlatlığa kabul etti ve genç yaşta zikr-i kalbîyi tarif edip devam etmesini emretti. Bu zikir neticesinde idrâkin üstünde fütûhât ve terakkiyât hâsıl oldu. Bu zikr-i hafîyi Hâcegân devam ettirdiler.

Hâce Yûsuf Hemedânî Hazretleri Buhârâ'yı teşrif ettiğinde Hâce Abdülhâlık Hazretleri onun sohbetlerinde bulundu, kendilerinden istifâde ve istifâza etti.

Hâce Yûsuf Hemedânî Hazretleri Horasan'a dönünce Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri riyâzatla meşgul oldular, manevî halini başkalarından gizlediler. Velâyet ve kerâmeti öyle bir mertebeye ulaştı ki, beş vakit namazı Mekke'de Mescid-i Haram'da kıldılar.

Şam'a gidip bir sene kadar, halkı hakka davet ve irşad için orada kaldılar. Kendi ismiyle bir hankâh (zâviye) yaptırdılar. Sayılamayacak kadar çok mürîdi oldu.

Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri, 575 (M. 1180) senesinde Gucdüvan'da vefat etti.

Vefatlarına "Yâr-ı mahbûb-i Nebiyy-i Müctebâ" ibaresi tarih düşürülmüştür. Kabr-i şerîfleri Gucdüvan'dadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/9.html)
Başlık: Oruç Lügatçesi | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2014, 10:52:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Âyetü'l-Kürsî'yi yatacağı zaman okursa Allâhü Teâlâ o kimseyi, komşusunu ve mahallesindekileri korur."
(Hadîs-i Şerîf, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Haziran Salı 2014

Hicrî: 12 Şaban 1435 - Rûmî: 28 Mayıs 1430

Oruç Lügatçesi

Ramazân-ı şerîf orucu, hicretten bir buçuk sene sonra farz kılınmış olup kitap, sünnet ve icmâ ile farzdır.

Oruç:Savm ve Sıyâm:  Fecr-i sâdıktan (sabah namazı vakti) başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsî yakınlıktan nefsi tutmaktır. Farz, vâcib, nâfile ve mekrûh çeşitleri vardır.

Sahur: Seher vaktinde yenen yemektir. "Seher" de ikinci fecir (sabah namazı vaktin)den biraz evvel olan vakittir.

İmsâk: Orucu bozan şeylerden nefsi hakikaten ve hükmen tutmaktır. İftarın zıddıdır.

İftâr: Güneşin batışından sonra orucu açmaktır. Oruçlu iken orucu bozacak bir şeyin yapılması da bir iftardır.

Fecr-i Kâzib: Birinci fecir. Gökte uzunlamasına bir hat şeklinde beliren iki tarafı karanlık olan beyazlıktan ibaret olup az sonra kaybolur, kendisini karanlık takip eder. Bundan sonra Fecr-i sâdık (sabah namazının vakti) meydana gelir.

Fecr-i Sâdık:İkinci fecir. Sabaha karşı doğu ufkundan yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlıktan ibaret olup sabah namazı vaktidir.

Temkîn: Astronomik olarak hesaplanan vakitlerin fıkhî esaslara uygun hale gelmesidir. Temkin, sadece ihtiyat için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir.

Eyyâm-ı Biyz: Kamerî ayların 13-14-15. günleridir. Bunlarda tutulan oruç müstehabdır. Ayın en parlak günleri olduğundan biyz denmiştir.

Iyd-ı fıtır (iftar bayramı): Iyd bayram demektir. İmsâke son verildiği için Ramazan bayramının ismidir.

Sadaka-i Fıtır: Ramazân-ı şerîfin sonunda verilmesi icâb eden belli miktardaki sadakadan ibarettir.

Fidye: Bir fakirin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceği demektir ki, bu sadaka-ı fıtır yani fitre mikdarıdır.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Kenan, Kız: Kübra


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/10.html)
Başlık: Berât Gecesi'nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 11 Haziran 2014, 13:16:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevat okursa şefâatime nâil olur."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sagîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 13 Şaban 1435 - Rûmî: 29 Mayıs 1430

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)

Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa'bân-ı şerîfin 15'inci gecesi yâni Berât Gecesi'dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen "Hayır namazı" vardır. 100 rek'atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur. Namaza şöyle niyet edilir:

"Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip, süedâ defterine kaydeyle." Allâhu Ekber.

Her rek'atte Fâtiha'dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. İki rek'atte bir selâm verilerek 100 rek'ate tamamlanır.

Namazdan sonra;
Allâhü Teâlâ'nın "Hû" ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11'dir. Resûlullah Efendimiz'in isimlerinden "Tâhâ"nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için, aşağıdaki 11 şey 14'er adet okunur.

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Ayetü'l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi'nin son 2 âyeti olan "Lekad câeküm..." (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere "Yâsin, Yâsin..." dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî "mübîn" vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. "Sübhânellâhi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm": 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/11.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2014, 10:32:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan dualar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci yani berât gecesi ve bayram geceleri."
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 14 Şaban 1435 - Rûmî: 30 Mayıs 1430

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)
Bu akşam mübarek Berâet Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Berât Gecesinin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Her kim bu gece yüz rek'at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder."

•   "Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: (Arefeden önceki) Terviye gecesi, Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şaban'ın on beşinci gecesi." (et- Tergîb ve't-Terhîb)

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

•   Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir, yazılır.

•  Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.

•  Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte;

"Şa'bân ayının yarısı olduğu gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner." buyuruldu.

•  Mü'minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

•  Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir. Peygamber Efendimiz Şa'bân'ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ'dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ - devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ'dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etme izni verdi.

•    Bu gecede zemzem suyunun açık bir şekilde artması Allâhü Teâlâ'nın bir sünneti, âdet-i ilâhîsidir. Burada ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/12.html)
Başlık: Gece Namazının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 13 Haziran 2014, 15:54:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kul hastalanır veya sefere çıkar (hastalık ve sefer, mutad nafile ibadetlerine mani olur)sa, o kişiye mukim ve sıhhatli iken işlemekte olduğu ibadetin sevabı gibi sevab yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 15 Şaban 1435 - Rûmî: 31 Mayıs 1430

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)

Gece Namazının Fazîleti

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletlisi, uyuduktan sonra kalkıp gecenin son üçte birinde kılınandır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz, gece namazıdır."

•   "Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek'at namaz kılsalar; Allâh'ı çok zikreden erkeklerden ve çok zikreden hanımlardan yazılırlar."

•   "Kim gece namazını kılar ve namazında ihlâslı olursa Allâhü Teâlâ ona dokuz şey ikrâm eder ki beşi dünyâda, dördü âhirettedir:

Dünyâ âfetlerinden muhâfaza eder ve "... Onların yüzlerindeki sima secdelerinin eseridir..." meâlindeki (Fetih Sûresi, âyet 29) âyet-i celîlesinin sırrını o kimsede zuhûr ettirir, onu sâlih kullarının kalblerine sevdirir, onu bütün insanlara sevdirir, lisânını hikmetle konuşturur, kıyâmet günü kabrinden yüzü ak ve nûrlu çıkarır, ona hesâbı kolaylaştırır, sırât üzerinden şimşek gibi geçirir, kitâbını sağından verir."

•   "Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) "Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu" diye(rek eliyle) vurur.

O kimse uyanıp Allâh'ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sahibi düğümü çözülmüş, gönlü hoş ve neşeli bir halde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer."

•    "Gece ibâdetine devâm ediniz. Zira o sizden önceki sâlihlerin âdetidir ve Rabb'inize yaklaşmaya, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmaya sebeptir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/13.html)
Başlık: Hâce Mahmud İncîrfağnevî (K.S) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2014, 03:32:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Benim sünnetime ve bendan sonra râşid ve mehdî halifelerimin sünnetine uyunuz, uymanız vacibtir... "
(Sünen-i Ebû Davûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 16 Şaban 1435 - Rûmî: 01 Haziran 1430

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)

Hâce Mahmud İncîrfağnevî (K.S)

Hâce Mahmud İncîrfağnevî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın on birinci halkasıdır. Özbekistan'da Buhârâ'ya üç fersah (takrîben 20 km.) mesâfedeki Vabkene kazasının İncîrfağnî köyünde doğup büyümüş ve daha sonra Vabkene kazasında ikamet etmiştir. Marangozlukla geçinmiştir. Hâce Arif Rivgerî Hazretlerine intisâb etmiş, onun sohbetlerinde ve derslerinde bulunmuştur. Hâce Arif Hazretlerinin en faziletli, kâmil ve mümtâz talebesi olup onun irtihalinden sonra onun halîfesi olarak irşad makamına geçmişlerdir. Vabkene'de yıllarca irşad vazifesi ile meşgul olmuş ve birçok mürîd yetiştirmiştir.

Hâce Ali Râmitîni (k.s.), Hâce Mahmud (k.s.) Hazretlerinin müritleriyle beraber Râmitin sahrâsında zikir ile meşgul olurlarken havada uçan beyaz, büyük bir kuş gördüler. Tam üzerlerine gelince açık bir dille "Yâ Ali! Kâmil bir insan ol." diye seslendi. Kuşu ve onun böyle söylediğini duyan arkadaşlarında manevî bir hal meydana geldi ve kendilerinden geçtiler. Bir müddet sonra kendilerine gelince kuşu ve söylediklerini Hâce Ali Râmitîni'ye (k.s.) sordular:

"O kuş, Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleridir. Bu, Allâhü Teâlâ'nın ona ihsanıdır, daima uçar. Şimdi hasta olan Hâce Dihkân'ı ziyarete gidiyor. Zira o hastalanınca Allâhü Teâlâ'dan, son nefesinde kendisine yardım etmesi için bir velî kulunu göndermesini istedi. Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleri de bu sebeple oraya gidiyor." buyurdu.

Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleri, Hicrî 715 (M. 1315) tarihinde irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîfi, Buhârâ'da Vabkent'tedir.

Hâce Mahmud Hazretlerinin iki halîfesi vardır: Emîr Hurd Vabkenî (k.s.) ve Hâce Ali Râmîtinî (k.s.). Silsile, Hâce Ali Râmîtinî (k.s.) Hazretleri ile devam etmiştir.

İsimlerimiz: Erkek: Halil, Kız: Süheyla


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/14.html)
Başlık: İmamlığın Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2014, 03:41:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa (kıraati) hafif tutsun. Çünkü içlerinde zayıf, hasta ve yaşlı olan vardır. Tek başına namaz kıldığında (namazını) istediği kadar uzatsın."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 17 Şaban 1435 - Rûmî: 02 Haziran 1430

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)

İmamlığın Ehemmiyeti

Farz namazları cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. İslam dininde cemaatle namaz kılmaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Büyük sevaba ermek için namazları cemaatle kılmaya devam etmelidir. Cemaat ne kadar çok olursa fazilet de o mertebe çok olur. Cemaatle kılınan namazda kendisine uyulan zata imam denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabe-i kirâma imamlık yapmıştır. Ondan sonra Hulefâ-i Râşidîn; Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhüm) imamlık yapmışlardır. İmamlığın fazileti, müezzinliğin faziletinden daha ziyadedir.

Hem imam olmak hem de müezzinlik yapmak daha büyük bir fazilettir.

İmamlığın başlıca şartları, Müslüman, bâliğ (ergen), akıllı ve erkek olmak, kıraat (namaz caiz olacak kadar âyeti ezbere düzgün okuyabilmek) ve özürlü olmamaktır.

Cemaat arasında imamlığa en layık olan fakîh yani sünneti en iyi bilendir.


Bunda denk olsalar kırâati daha güzel olan (Kur'ân okumanın hükümlerini bilen)dir.

Bunda da denk olsalar ziyade müttakî olan; haramdan kaçınandır. Bu üç vasıfta denk olsalar yaşta büyük olandır. Bunda da denk olsalar hilim, rıfk, hayâ gibi ahlâk itibarıyla daha mükemmel olandır.

Bu hususta da denk olsalar yüzce, sonra nesebce, sonra sesce, daha sonra elbisesi daha temiz olandır.

Bunların hepsinde de denk olsalar, aralarında kur'a çekilir.

Fâsık ve bidat sahibi bir kimsenin imamlığı tahrimen mekruhtur.

Çünkü fâsık din işlerinde lâubâlidir.

Şefâati, kabir azabını, hafaza meleklerini inkâr edenlerin imamlığı caiz olmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/15.html)
Başlık: Oruçluya Müstehap Olan Şeyler | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 16 Haziran 2014, 10:33:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Allâhü Teâlâ cömettir, cömertliği sever."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhâkî, Şuabü 'l-Imân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 18 Şaban 1435 - Rûmî: 03 Haziran 1430

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)

Oruçluya Müstehap Olan Şeyler

• Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehaptır. Sahur vakti, gecenin sonudur. Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Sahurun geciktirilmesi müstehap ise de ikinci fecre yani sabah namazının vakti girip girmediğinde şüphe edilecek zamana kadar geciktirilmesi mekruhtur.

•  Oruç hali namazda kalbin huzuruna mâni olmasın diye vakit girince iftarı acele etmek yani akşam namazı kılmadan evvel oruç açmak müstehaptır.

•  Akşamleyin iftar esnasında duâ edilmesi sünnettir.

•  Orucu hurma ile açmak sünnettir.

•    Oruçlunun yakınlarına, fakirlere fazla ihsan etmesi ve sadaka vermesi müstehaptır.

•   Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur'ân-ı Kerîm okuması, Allâhü Teâlâ'yı zikretmesi, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz'e salevât-ı şerîfe okuması ve ilim ile meşgul olması müstehaptır.

•     Oruçlunun lüzumsuz sözlerden dilini tutması da müstehaptır. Gıybetten, nemimeden (söz taşımaktan) kaçınmak her zaman lazımdır, bu hususlara Ramazan-ı şerîfte daha çok dikkat edilmelidir.

Ramazan-ı şerîfte oruç tutmaya mâni olacak derecede vucûda zafiyet veren işlerde -mümkünse- bulunmamalıdır.

Kat'î bir zaruret bulunmadıkça kendisini pek ağır işler ile yorarak oruç tutamaz bir hâle getirmek uygun değildir.


Mutfağımız:.............................. Patlıcanlı Köfte (5 kişilik)

Malzemeler: 5 adet patlıcan, 2 adet soğan, 250 gr. kıyma, yarım bağ maydanoz, 4 adet domates, yarım çay bardağı zeytin yağı, yarım çorba kaşığı salça, yarım çorba kaşığı tuz, yarım çorba kaşığı tereyağı.

Yapılışı: Patlıcan ve domatesler halka halka kesilir. Patlıcan 10 dk. tuzlu suda bekletilir, yıkanarak tuzu ve acısı alınır. Kıyma, ince doğranmış soğan, maydanoz, tuz ve karabiber karıştırılarak yoğrulur. Patlıcan halkalarından dışarı taşmayacak büyüklükte köfteler yapılır. Patlıcan, köfte, domates sıra ile tepsiye konulur. Tuz, salça, yağ ve su karıştırılarak sos yapılır ve tepsinin üzerine dökülür. Pişirme kâğıdı ile sarılıp 200 derece fırında pişirildikten sonra kızarması için kâğıt alınıp 5 dk daha pişirilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/16.html)
Başlık: "Allâhü Teâlâ'ya Tevekkül, Îmanın yarısıdır."
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2014, 12:22:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ Hazretleri buyurdu:
"Ve her kim Allâh'a tevekkül ederse o (Allah) ona yeter."
(Talak Sûresi, âyet 3)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Haziran Salı 2014

Hicrî: 19 Şaban 1435 - Rûmî: 04 Haziran 1430

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)

"Allâhü Teâlâ'ya Tevekkül, Îmanın yarısıdır."

Tevekkül, Allâhü Teâlâ'ya güvenmek, sebeplere sarıldıktan sonra muvaffakiyeti Allâhü Teâlâdan beklemektir. İnsanların, güçlerinin yetişemediği şeyleri Allâhü Teâlâ'ya bırakıp ümitsizlik ve kederden kurtulmalarıdır. Tevekkülden mahrum olmak büyük bir eksikliktir. Hadîs-i şerîfte "Allâhü Teâlâ'ya tevekkül, îmanın yarısıdır." buyrulmuştur.

Bir mü'min bilir ki herhangi bir hâdisenin olması için sebeblerin mevcûd olması kâfî değildir. Allâhü Teâlâ'nın dilemediği bir hâdise hiçbir zaman vücûda gelemez. Ve Allâhü Teâlâ'nın dilediği bir şeye de hiçbir kuvvet mâni olamaz. Ancak tevekkül, sebeplere sarılmaya mâni değildir. Allâhü Teâlâ birçok hâdiseyi birer sebebe bağlamıştır. O halde Allâhü Teâlânın sünnetine riâyet lazımdır. Kuvvet, sebeplere güvenmekte değil, Allâhü Teâlâ'ya dayanmaktadır. Tevekkül de mağrur olup kendini koyuvermek değil, Allâhü Teâlâ'nın gösterdiği yolda gücü yettiği kadar vazifeye dikkat, Allâhü Teâlâ'nın emir ve yasaklarına riayet, kusurunu itiraf ile beraber Allâhü Teâlâ'nın kudretine itimad edip netice hakkında telâşa düşmeksizin onun iradesine teslim olmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devesini bir şeye bağlamadan dışarıda bırakıp huzuruna giren Amr İbn-i Ümeyye'ye "Deveni bağladıktan sonra tevekkül et." buyurmuştur.

Lokman (a.s.) oğluna şöyle nasihat etmiştir:
"Yavrum! Dünya bir okyanustur. Birçok insan orada boğulmuştur. Geminin takvâ, yükünün îmân, yelkenin de tevekkül olmasına gayret edersen işte o zaman kurtulman ümit olunur."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "İnsanların en güçlüsü olmayı isteyen kimse Allâhü Teâlâ'ya tevekkül etsin." buyurdular. Hasan-ı Basrî Hazretlerine 'Tevekkül nedir?' diye soruldu. "Allâhü Teâlâ'dan gelene razı olmaktır." buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/17.html)
Başlık: Namazlardan Sonra Duâ | İftar ve Sahurda Yemek
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2014, 10:08:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yâ Resûlallâh! Hangi dua icâbet (kabul) olunmaya daha yakındır?" diye soruldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Gecenin son üçte birinde edilen dua ile farz namazlardan sonra edilen dua." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 20 Şaban 1435 - Rûmî: 05 Haziran 1430

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)

Namazlardan Sonra Duâ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Farz, nafileden faziletli olduğu gibi farz namazdan sonra dua etmek nafile namazdan sonra dua etmekten faziletlidir." buyurdular.

Bir gün Hâce Abdulhâlik Gücdüvânî Hazretlerinin huzuruna uzaktan bir yolcu geldi. "Hâce Hazretleri! Bana îmanla âhirete gitmem için duâ buyurunuz. Şeytanın tuzaklarından selâmetle kurtulayım." dedi.
 Hâce Hazretleri, "Allâhü Teâlâ farz namazları edâdan sonra yapılan duâyı kabul edeceğini vâdetti. Sen, farz namazlardan sonra bize duâ et, biz de farz namazlardan sonra sana duâ edelim. Böyle olursa bizim ve sizin hakkınızda duânın kabul olunduğunun eseri zâhir olur. Muvaffakiyet ancak Allâhü Teâlâ'dandır." buyurdular.


İftar ve Sahurda Yemek

Ramazan ayının yaz aylarına geldiği sıcak günlerde sahurda ve iftarda alınan gıdalara ve gündüz güneş altında ve hareketsiz kalmamaya dikkat edilmelidir.

Sahurda sütlü veya sulu çorbalar; zeytinyağlı sebze yemekleri veya salatalar; haşlanmış yumurta, yoğurt, süt ve peynir gibi yiyecekler ile mevsim sebze ve meyveleri; buğday ekmeği ve bulgur pilavı gibi lifli gıdalar tercih edilmelidir.

Sahurda ağır ve yağlı yemekler yemek hazım güçlüğüne ve mide rahatsızlığına sebep olur. Sucuk, salam ve sosis gibi baharatlı ve yağlı yiyecekler vücuda ağır gelir ve daha fazla susatır. Yağlı yiyecekler reşü, hazımsızlık, kabızlık şikâyetlerini artırır.

Reflü ve gaz sıkıntısına yol açmamak için sahurdan sonra hemen yatmamalıdır.

Erken saatlerde acıkmaya sebep olacağından tatlı ve şekerli gıdaları akşam yemek daha uygundur.

İftarda kızartma ve kavurma yerine; haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme tercih edilmelidir.

Kabızlığı önlemek için günde üç, dört kuru kayısı, incir veya erik yenmeli veya komposto alınmalıdır.

Kalorisi düşük ancak gıda değeri yüksek sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmelidir.

İftarda yemekten önce veya yemek esnasında su az içilir; iftarla sahur arasında bol su içilebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/18.html)
Başlık: Bir Kuruş Zekât Bin Kuruştan Faziletlidir
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2014, 12:03:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Küçük günahlardan bile sakınınız. Zira onlar, kişinin aleyhine toplanıp, büyür de onu helak eder."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 21 Şaban 1435 - Rûmî: 06 Haziran 1430

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)

Bir Kuruş Zekât Bin Kuruştan Faziletlidir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor:

"Kişinin mallarının zekâtını vermesi, dînin zarûriyyâtından, şartlarındandır. Zekâtını, isteyerek ve minnet kabul ederek vermek ve bunu verilmesi icab eden kimselere ulaştırmak lazımdır. Allâhü sübhânehû, "Benim size olan ihsan ve nimetlerimin kırk hissesinden sadece bir hissesini fakir ve miskinlere veriniz; ben de buna mukâbil sizlere bol sevap ve çok güzel mükâfatlar vereceğim." buyurmuştur.

Bu kadar küçük bir şeyi vermeyip cimrilik etmek çok büyük bir insafsızlıktır, hatta isyan edip doğru yoldan çıkarak kişinin kendi kendine zulüm etmesidir.

Bu gibi dînî hükümleri yerine getirmekte tereddüd göstermek kalbdeki manevi hastalıktan ve dinin hükümlerini de tam olarak bilmemektendir.

Manasını kalbi ile kabul ve tasdik etmeden kelime-i şehâdeti (sadece dil ile) söylemek kâfi değildir.

Zira münafıklar da bu kelime-i şehâdeti söylerler. Kalbi ile inanmanın alâmeti, dînin emirlerini, isteyerek ve arzu ederek yerine getirmektir. Zekât niyetiyle bir kuruşu bir fakire vermek, başka bir niyetle binlerce kuruş vermekten daha faziletlidir.

Zira bu, bir farzın edâsıdır, diğeri ise bir nafileyi yerine getirmektir. Farzı edâ etmeye nisbetle nafileleri yerine getirmenin hiçbir kıymeti ve itibarı yoktur. Keşke nafilenin, okyanusta bir damla (kadar) hükmü olsa.

Farzları edâyı bıraktırıp nafileleri yapmaya sevk etmek, zekâtı vermekten yüz çevirtmek melûn şeytanın hilelerindendir." (Mektûbât-ı Rabbânî, 3/17)


Beyit:

Yarına salma fakîrin kârın, Ne bilirsin nice olur yârın. (Nâbî)

Fakirin işini yarına bırakma, çünkü yarın ne olacağını bilemezsin


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/19.html)
Başlık: Zekât ve Sadakanın En Makbulü
Gönderen: Mücteba - 20 Haziran 2014, 10:39:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde, ömrünü İslâm'a hizmette geçiren kimseden (sevap bakımından) daha büyük kimse yoktur."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 22 Şaban 1435 - Rûmî: 07 Haziran 1430

Dünya Mülteciler Günü (2001)

Zekât ve Sadakanın En Makbulü

Bakara Sûresinin 273. âyetinin tefsiri:

"Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler."

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine'de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur'ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah'ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe'nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: "Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir." Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer. Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/20.html)
Başlık: "Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2014, 01:39:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün bereketin- dendir. Sofradan düşen kırıntıyı kim yerse günâhları mağfiret olunur."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 23 Şaban 1435 - Rûmî: 08 Haziran 1430

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)

"Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir. Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk'ın emrine itâat için, zengin Müslümanların seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ'nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi'nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir: "Sadaka(zekât)lar, ancak fakirlere, miskin; yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur... "

Zekât, İslâm'ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır. Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından sonra 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir. Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır. Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez. Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/21.html)
Başlık: Besmele-i Şerîfenin Fazîleti | Belâların Hikmeti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2014, 17:14:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri ihtivâ eden, hak ile bâtılın arasını ayıran Kurân-ı Kerîm nâzil olmuştur. Onun için sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun..."
(Bakara Sûresi, âyet 185)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 24 Şaban 1435 - Rûmî: 09 Haziran 1430

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)

Besmele-i Şerîfenin Fazîleti

Kıyâmet günü ameller tartılınca Muhammed Mustafa (s.a.v.) ümmetinin namazlarının her bir rek'atı diğer ümmetlerin bin rek'atına denk gelecektir. Buna hayret eden diğer ümmetler sebebini soracaklar, onlara "Onlar namazlarında besmele okurlardı." diye cevap verilecektir.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

•   "Kim Besmeleyi okursa Allâhü Teâlâ her bir harfi için ona dört bin sevap yazar ve onun dört bin günahını siler, derecesini dört bin derece yükseltir."

•  "Allâhü Teâlâ'nın cennette yarattığı bir köşk vardır, ona Dâru'n-nûr denir. Allâhü Teâlâ'nın içindeki her şeyi nurdan yarattığı bu köşk havada olup yolu yoktur."

"Ya ResûlAllah! O köşke nasıl çıkılır?" diye sorulunca Resûl-i Ekrem (s.a.v),

"Oraya çıkacak olanlar besmele okuyunca köşke uçarak çıkarlar" buyurmuştur.


Belâların Hikmeti

Muhammed bin Hâlid es-Sülemî'nin dedesi sahâbeden idi. Bir gün ahbabından birini ziyarete giderken yolda onun hasta olduğunu haber aldı.

Yanına girerken:
"Seni ziyarete, rahatsızlığından dolayı hatırını sormaya ve seni müjdelemeye geldim" dedi.

"Bunların hepsini birden nasıl yapabilirsin?" deyince şöyle buyurdu: "Ben seni ziyâret için çıkmıştım. Yolda rahatsızlığını haber aldım, ziyaretim hasta ziyareti oldu. Seni Resûlullâh Efendimizden işittiğim şu hadîs-i şerîfle müjdeliyorum. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Allâhü Teâlâ bir kula ameli ile ulaşamayacağı bir derece takdîr eylediğinde, onu ya vücudunda veya malında veya evlâdında bir belâya uğratır. Sonra kendisine sabır ihsân eder ki Allâh katında takdir ettiği mukadder olan makama ulaşabilsin."


İsimlerimiz: Erkek: Mustafa, Kız: Merve


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/22.html)
Başlık: Ramazan Ayının Fazileti
Gönderen: Mücteba - 23 Haziran 2014, 10:31:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey imân edenler, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâ ki (günahlardan) sakınıp takvâya ere- bilesiniz."
(Bakara Sûresi, âyet 183)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 25 Şaban 1435 - Rûmî: 10 Haziran 1430

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

Ramazan Ayının Fazileti

Hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular ki:
"Bilmek gerekir ki Ramazan ayı büyük bir aydır. Bu ayda yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri bütün nâfile ibâdetler Ramazan ayının dışında yapılan farzlara denktir. Kim bu ayda bir farzı edâ ederse Ramazan ayının dışında yetmiş farzı edâ etmiş gibi olur.

Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzâd olmasına sebep olur. Oruç tutanın sevabından hiçbir şey eksilmeden, aynı sevab kendisine de verilir.

Kim bu ayda emri altında bulunanların işlerini hafifletirse Allâhü Teâlâ onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder.

Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayı geldiği zaman bütün esirleri serbest bırakır, her isteyene isteğini verirdi.

Kim bu ayda hayırlar ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olursa, senenin tamamında hayırlı amel işlemeye muvaffak olur. Bu ayı dağınık bir vaziyette geçiren kimse senenin tamamında dağınık olur. Bu ayı fırsat bilerek mümkün olduğu kadar manen derlenip toparlanmak için gayret göstermek lazımdır.

Allâhü Teâlâ, azabı hak etmiş binlerce kişiyi bu ayın her bir gecesinde cehennemden azâd eder. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur, rahmet kapıları açılır. İftarı acele (ilk vaktinde) yapmak ve sahuru geciktirmek (son vaktinde yapmak) Peygamber Efendimiz'in sünnetlerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususa çok dikkat etmiştir. Zîra iftarı acele yapmak ve sahuru geciktirmek oruç tutanın kendi âcizliğini ve ihtiyacını itiraftır ki, kulluk makamına münasip olan budur. İftarı hurma ile yapmak sünnettir.

Bu ayda teravih kılmak ve Kur'ân-ı Kerîm hatmetmek, birçok fayda ve sevab kazandıracak olan sünnet-i müekkedelerdendir.

Allâhü Teâlâ bizleri, Habîbi -aleyhisselâtü ve's-selâm- hürmetine bunları yapmaya muvaffak kılsın. Amîn. " (Mektubât-ı İmâmı Rabbânî, 1/m. 45)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/23.html)
Başlık: Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli?
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2014, 02:05:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sahûr berekettir. Bir yudum su ile de olsa sahûru terk etmeyiniz. Zîrâ, sahûra kalkanlara Allâhü Teâlâ rahmet ve melekleri de istiğfar ederler."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Haziran Salı 2014

Hicrî: 26 Şaban 1435 - Rûmî: 11 Haziran 1430

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)

Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli?

Sadaka ve zekâtı vermek için nemalandıran, yani sadaka ve zekâtı iyilikte kullanan kimseleri seçmeli, onları gözetmelidir.

•   Dünyadan yüz çevirip yalnız âhiret için çalışan muttaki; Allâh'tan korkan fakirleri seçmelidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "Yalnız müttakilerin (Allâh'tan korkanların) yemeğini ye. Senin yemeğini de yalnız müttakiler; Allâh'tan korkanlar yesin." (Ebu Davud ve Tirmizi)

Çünkü onlara yapılan yardım, onların takvalarını artırmaya hizmet eder. Bu sâyede yardımda bulunan da ecir kazanır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

"Yemeğinizi müttakilere; Allâh'tan korkanlara yedirin. Sadakalarınızı da mü'minlere verin." (îbnu 'l-Mübarek, El-Birr ve 's-Sıla)
"Allah için sevdiğin kimseye yemek ziyafeti ver." (îbnü 'l-Mübarek)

•    Bilhassa ilim sahibi olan fakirleri seçmelidir. Çünkü bunlara vermek ilimde kendilerine yardım etmektir. Allah rızasını kazanmak niyeti ile ilim tahsili en büyük ibadettir.

İbn-i Mübarek sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda buyurdular ki: "Ben, Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür."

BEYİT:
Eden tahrîb-i âlem inkisâr-ı kalbidir halkın,
Gönül yıkma, cihanı eylemek âbâd lazımsa.
                                                 (Namık Kemal)

(Alemin harap olmasına sebep, halkın gönül kırıklığıdır.
Sen cihanı mamur etmek istiyorsan hiç kimsenin gönlünü incitme.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/24.html)
Başlık: Kimlerin Namazı Makbul Olur? | Ramazan Ayı Başlangıcı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2014, 10:19:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Tebârake ve Teâlâ Ramazân(-ı şerîf ayının) orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de size kıyâmını (terâvîh namazını) sünnet kıldım."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 27 Şaban 1435 - Rûmî: 12 Haziran 1430

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)

Kimlerin Namazı Makbul Olur?

Allâhü Teâlâ bir Hadîs-i Kudsî'de buyurdu:

"Her namaz kılan gerçek mânâda namaz kılıyor değildir. Ben ancak, benim azametim için tevâzu gösteren, haramlardan nefsini koruyan, bana isyanda ısrar etmeyen, açları doyuran, fakirleri giydiren, belâya uğrayanlara merhamet eden, gariplere yardım edenlerin namazlarını kabul ederim. Zîrâ bunların hepsi benim içindir.

İzzetim ve celâlime yemin ederim ki, bu kimselerin yüzünün nuru benim nezdimde güneşin nurundan daha parlaktır.

Cehâleti onun için hilim, zulmeti de nur yapmak benim üzerime bir haktır (onlara va'dimdir).

Dua ettiği zaman icabet ederim, bir şey istediği zaman veririm, üzerime yemin ettiği zaman yalan çıkarmam, yakınımda himâye ederim, meleklerim onu korur.

O, benim nezdimde meyveleri bozulup değişmeyen Firdevs gibidir." (Kenzü l-Ummâl)


Ramazan Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Ramazan ayı ictimâ'ı 27 Haziran Cuma günü Türkiye saati ile 11.09'dadır.

Ru'yet ise yarın (28 Haziran Cumartesi) Türkiye yaz saati ile 00.44'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Bolivya, Peru, Şili, Büyük Okyanus'un orta ve güneyi, San Felix adaları, Miteriosa adası, Fransız Polinezyası adaları, Cook adaları, Fiji adaları.

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır-, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir.

Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den de görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 28 Haziran Cumartesi günü de Ramazan ayının 1'i olmaktadır.

İsimlerimiz: Erkek: Hasan, Kız: Hasibe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/25.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf Kur'ân Ayıdır | Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 27 Haziran 2014, 13:14:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kullar Ramazan ayında ne (kadar sevâb) olduğunu bilselerdi, elbette ümmetim senenin tamamının Ramazân olmasını temennî ederlerdi."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya 'lâ)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 28 Şaban 1435 - Rûmî: 13 Haziran 1430

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)

Ramazân-ı Şerîf Kur'ân Ayıdır

28 Haziran Cumartesi günü idrâk edeceğimiz mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed'in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir. Ramazân-ı şerîf Kur'ân ayıdır. Bu itibarla, Kur'ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur'ân hatmi yapmalıdır. Kur'ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler. Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâddır.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

•   Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

•    İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

•   Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ve selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" denildikten sonra da 7 veya 70 salât ve selâm okunur, duâ edilir.

•  İftara yakın, "Allâhümme yâ vâsia'l-mağfiratiğfirlî",

• İftarda da, "Allâhümme leke sumtü ve bike âmen-tü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü" veya "Zehebe'z-zameu vebtelleti'l-urûku ve sebete'l-ecru inşâAllah"

duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek, ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban'ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek'at teşekkür namazı kılınır. Şöyle niyet eder ve tekbir alır:

"Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için", "Allâhü Ekber" denilerek namaza durulur.

Fâtiha'dan sonra birinci rek'atte 1 İnnâ a'taynâ, ikinci rek'atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/26.html)
Başlık: Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?
Gönderen: Mücteba - 27 Haziran 2014, 13:17:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"O fakirlere verin ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmeyen onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın: İnsanları bîzar etmezler... "
(Bakara Sûresi, âyet 273)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 29 Şaban 1435 - Rûmî: 14 Haziran 1430

İzmit'in Kurtuluşu (1922)

Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek'atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alırsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.

Terâvîh namazını, her iki rek'atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek'atte bir selâm da verilebilir. Terâvîh namazı, iki rek'atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.

Dört rek'atte bir selâm verilince, yatsı namazının dört rek'at sünneti gibi kılınır.

Cemâatle kılındığı zaman, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder; sesli okur.

Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ve hızlı okumasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına itibar edilmelidir.

Bir kimse, imâm yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Cemaatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek'atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, sonra terâvihi tamamlasa da câiz olur.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/27.html)
Başlık: Ramazan Ayı, Oruç ve Teravihin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2014, 01:50:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazân ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayırda (birbirinize imrenip) yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder..."
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve't-Terhîb)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 1 Ramazan 1435 - Rûmî: 15 Haziran 1430

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Bugün Ramazan-ı Şerif'in ilk günü. Ramazan-ı Şerif'iniz mübarek olsun.

Ramazan Ayı, Oruç ve Teravihin Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ademoğlunun yaptığı her amel(in sevabı) on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Ancak oruç hariç. Çünkü oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm. Zira oruç tutan benim için şehvetini, yemesini içmesini terk eder."

•  Oruç cehenneme karşı kalkandır.

•  Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar ettiği zamanda, diğeri de Rabb'ine kavuştuğu zamandadır.

•    Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir." (Müslim)

•    "Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, Cehennem kapıları kapanır, hiçbir kapısı açılmaz, Cennet kapıları açılır ve hiçbir kapısı kapanmaz. Bir nidacı şöyle söyler:

'Ey hayır işlemek isteyen, gel, ey günah işleyecek olan, günahtan vazgeç.'

(Ramazan ayında) Allâh'ın cehennemden âzâd ettiği kulları vardır. Bu, Ramazan'ın her gecesi böyledir."

•    "Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek terâvih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır." (Müttefekun aleyh)

•    "Kim ki, yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Allâhü Teâlâ o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına bir kıymet vermez.. "

•   Ramazan ayın(da günahlar)dan sakınınız. Çünkü diğer zamanlarda olmadığı kadar sevaplar kat kat verilir. Günahlar da böyle kat kattır.

(Taberanî, Sağir)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/28.html)
Başlık: Ramazan-ı Şerif'te Kur'ân-ı Kerim'i Hatmetmek Sünnettir
Gönderen: Mücteba - 29 Haziran 2014, 03:19:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklardan) koruyan bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu vakit cahillik edip kem (kötü) söz söylemesin. Şâyet birisi onunla itişir ve ona çirkin kelimeler kullanırsa; 'Ben oruçluyum' desin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 2 Ramazan 1435 - Rûmî: 16 Haziran 1430

Silistre Zaferi (1773)

Ramazan-ı Şerif'te Kur'ân-ı Kerim'i Hatmetmek Sünnettir

Allâhü Teâlâ tarafından Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) bir mucize olarak indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar okumaya hatim denir. Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmek sünnettir. Cebrâil (a.s.) her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan ayının sonuna kadar Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) mukabele eder; yani Cebrail (a.s.) okur, Peygamberimiz dinler; Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadan âhirete irtihal buyurdukları sene, bu mukabele iki kere yapılmıştı.

İmâm-ı Azam (rh.) "Bir kimse senede iki defa Kur'ân-ı Kerîm'i hatmederse hakkını vermiş olur." buyurdular.

Kur'ân-ı Kerîm'i hatmederken, Vedduhâ Sûresi'nin sonunda "Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber" diyerek tekbîr getirmeye başlamak ve sonuna kadar her sûrenin sonunda da tekbîri tekrarlamak sünnettir.

İhlâs Sûresi üç kere tekrarlandıktan sonra Felâk ve Nas Sûreleri okunur.

Hatimden sonra hemen diğer hatme başlamak da sünnettir. Übey bin Ka'b (r.a.) "Peygamberimiz Kul eûzü bi Rabbinnâs sûresini okuyunca, Fâtiha'dan başlar ve Bakara Sûresi'nin 'Ve ülâike hümü'l-müşihûn' âyetine kadar ilk beş âyetini okuduktan sonra hatim duâsını yapardı." buyurmuştur.

Bir kimse "Yâ Resûlallâh! Hangi amel Allâh'a daha sevimlidir?" diye sormuştu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Konup göçenin ameli!" buyurdu. "Konup göçen ne demektir?" diye sordu. Peygamberimiz "Kur'ân'ı Kerîm-i hatmedip bitirdikten sonra tekrar başlayandır." buyurdu. Hatimden sonra duâ etmek de sünnettir. Peygamber Efendimiz "Kur'ân'ı hatmeden kimsenin duâsı kabul olunur." buyurmuştur. Enes b. Mâlik (r.a.) Kur'ân'ı hatmettiği zaman ailesini (ve dostlarını) toplar, ziyâfet verir ve duâ ederdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/29.html)
Başlık: "Oruç Kalkandır"
Gönderen: Mücteba - 30 Haziran 2014, 11:16:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim inanarak ve karşılığını Allâh'tan bekleyerek bu ayın orucunu tutar, geceleri kâim olur (terâvih namazı ve sâir nâfile namaz kılar)sa, annesinin onu dünyaya getirdiği gün gibi günahlarından kurtulur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 3 Ramazan 1435 - Rûmî: 17 Haziran 1430

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)

"Oruç Kalkandır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

•  "Hadîs-i Kudsî'de Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:

"Ademoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, sırf benim içindir ve onun mükâfâtını da ancak ben veririm." (Muttefekun aleyh)

•     Oruç (dünyada günahlara, âhirette de cehenneme karşı) bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde fena söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayed kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyen olursa "Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin. Allâh'a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur.

Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur." buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh'ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır. Gözün orucu, onu harama bakmaktan korumaktır. "(Harama) bakmak İblis'in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan meneder, tutarsa Allah onun kalbine lezzetini hissedeceği îman verir." buyurulmuştur.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı şeyleri konuşmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh'ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır. Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir.

Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz.

Oruçlu gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine yetecek, kuvvet verecek kadar yemelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/6/30.html)
Başlık: Teravih Namazı Sünnet-i Müekkededir.
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2014, 10:49:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...Şüphe yok ki namaz mü'minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır."
(Nisâ Sûresi, âyet 103)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 4 Ramazan 1435 - Rûmî: 18 Haziran 1430

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)

Teravih Namazı Sünnet-i Müekkededir.

Teravih namazı Ramazân-ı Şerîfte her gece yatsı namazından sonra, vitir namazından önce yirmi rek'ât olarak iki veya dört rek'âtta bir selam verilerek cemaatle kılınır. (Mültekâ)

Teravih namazının sünnet olması, Resûlullâh Efendimizin ve Hulefâ-i Râşidîn'in ona devâm etmelerindendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ümmetine farz olur da yerine getiremezler korkusuyla teravih namazını mescidde kılmayı terk etmiştir. (Sadruşşerîa) Bazılarının 'Teravih sünnet değildir, onu Hz. Ömer ihdas etmiştir' demelerine itibar olunmaz. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Benim sünnetime ve benden sonra Hulefâ-yı Râşidîn'in sünnetlerine sımsıkı yapışınız" ve "Benden sonra geleceklere; Ebû Bekir ile Ömer'e iktida ediniz; uyunuz." buyurmuşlardır. (Sünen-i Ebû Dâvud) Hz. Ömer (r.a.) Müslümanları teravih kılmak için mescide topladı. Hz. Ali (r.a.) "Hz. Ömer mescidleri nasıl nurlandırdı ise Allâh da onun kabrini nurlandırsın." diye dua etti ve şöyle buyurdu:

"Hz. Ömer'in Müslümanları teravih için cemaat olarak toplaması, benden işittiği benimde Resûlullâh Efendimiz'den (s.a.v.) işittiğim şu Hadîs-i Şerîfden dolayıdır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Allâhü Teâlâ Arş-ı A'lânın civarında nurdan bir mekân yarattı ki ona Hazîratü'l-kuds denilir. Oradaki meleklerin adedini ancak Allâh bilir. Bu melekler bir an bile ara vermeden devamlı Allâhü Teâlâ'ya ibâdet ederler. Ramazân-ı Şerîf geceleri geldiğinde Ademoğullarıyla birlikte namaz kılmak üzere yeryüzüne inmek için Rab'lerinden izin alır ve Ramazân-ı Şerîfin her gecesinde yeryüzüne inerler. Onların dokunduğu kimseler bir daha asla kaybetmiyeceği bir saâdete nâil olur; bir daha asla şekâvete düşmez, saîdlerden olurlar." Hz. Ömer bu Hadîs-i Şerîfi işitince "Biz (ümmeti Muhammed) bu fazilete herkesten daha layıkız." dedi ve teravihi cemaatle kılmak üzere Ashâb-ı Kirâmı mescide topladı."

Terâvîh namazının bir hikmeti de şudur:

Her gün kıldığımız beş vakit namazın farzları on yedi rek'âttir ve vacip olan üç rek'at vitir ile yirmi rek'attir. Terâvîhde kıldığımız yirmi rek'ât de bunların eksiklerini tamamlayacaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/1.html)
Başlık: Ziyafet Vermenin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 02 Temmuz 2014, 11:42:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allâhü Teâlâ'nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de Kur'an'ı okursa kıyâmet günü onun için nûr olur."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 5 Ramazan 1435 - Rûmî: 19 Haziran 1430

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)

Ziyafet Vermenin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•     "Birinizin önünde sofrası açık durdukça kaldırılıncaya kadar melekler size istiğfâr ederler."

•    "Muhakkak cennette dışından içi, içinden dışı görünen gurfeler (köşkler) vardır. Bunlar, güzel söz söyleyen, selâmı yayan, yemek yediren, nafile oruca ve nafile namaza devam eden ve gece insanlar uykudayken nafile namaz kılanlar için (hazırlanmış)tır."

•   "Kim bir kardeşine arzu ettiği bir şeyi tattıracak olursa, Allâh ona milyon hasene yazar, onun milyon günahını siler, milyon derecesini yükseltir. Allâhü Teâlâ onu üç cennetten yedirir: Firdevs Cenneti, Adin Cenneti ve Huld Cenneti."

•  Hadîs-i Kudsî'de şöyle buyuruldu:
"Kıyâmet gününde Hak Teâlâ kuluna hitâb eder:
Ey Ademoğlu, beni doyurmanı istedim, sen bana yedirmedin.

Kul:
Sen Alemlerin Rabbi'sin, seni nasıl doyurabilirim, der.

Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
Falan müslüman kulum acıkmıştı. Sen onu doyurmadın. Eğer onu yedirse idin bana da yedirmiş olurdun."

Hz. Ali (k.v.) "Din kardeşlerimi -az bir şey için bile olsun- yemeğe çağırmam, bana köle azad etmekten daha hoş gelir." buyurdular.

Câfer-i Sâdık (k.s.) Hazretleri "Kardeşlerinizle sofrada bir araya geldiğinizde oturmayı uzatınız. Muhakkak bu vakitler ömürlerinizden sayılmaz." buyurdular.

Hasan-ı Basrî (rh.) "Bir adamın kendisine, ana ve babasına yaptığı her türlü masrafının kıyâmet gününde hesabı sorulur. Ancak kişinin din kardeşleri için yemeğe yaptığı masraf hariçtir (onun hesabı sorulmaz). Zira o ateşten koruyan perdedir." buyurdular.

Bir yere davet edilse (davet eden) zengin veya fakir olsa daveti kabul etmek sünnettir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Gamîm'e de davet olunsam ona icâbet eder; giderdim" buyurdular. (Gamîm Medine'ye birkaç mil mesafede bir yerdir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/2.html)
Başlık: Ramazan Ayının Bazı Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2014, 11:15:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazân-ı Şerîf, sabır ayıdır. Sabrın sevâbı cennettir. Yardımlaşma ayıdır. Ramazan ayında mü'minlerin rızkı artar."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 6 Ramazan 1435 - Rûmî: 20 Haziran 1430

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)

Ramazan Ayının Bazı Âdâbı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar ettiği zamanda, diğeri de Rabb'ine kavuştuğu zamandadır." (Sahîh-i Buhârî)
Şeyh Kelâbâzî şöyle dedi: Burada iftâr ile mü'minin dünyadan çıkmasına işâret edilmiş olabilir. Zira mü'min bu dünyada ömrü boyunca nefsinin de arzu ettiği haram kılınmış şeylerden (yemeyerek) oruç gibi nefsini tutmaktadır. Bütün ömrü oruç tuttuğu bir güne benzetilirse güneşin batması ömrünün sona ermesi olur. Artık cennette bütün arzu ettikleriyle dilediği gibi iftar eder. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) "Ölüm mü'minin hediyesidir." buyurmuşlardır. (Taberânî Kebir)

Oruç günlerinin otuz gün olmasının hikmeti:

Hz. Adem aleyhisselâm ağacın meyvesinden yediğinde, o meyve vücudunda otuz gün kaldı. Allâhü Teâlâ da onun nesline aç ve susuz kalarak bu müddet oruç tutmayı farz kıldı. Geceleri yemelerine müsaade etmesi de Allâhü Teâlâ'nın fazlındandır. Ramazân-ı Şerîf ayında tevbeye devam etmeli, hasımlarıyla barışıp helalleşmeli, elbisesini temiz tutmalı, dilini gıybet ve iftirâ gibi çirkinliklerden korumalıdır.

Gücü yettiği kadar nafile ibadetlere, tesbih (SübhânAllah), tehlîl (Lâ ilâhe illallâh) ve Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) salevat getirmeye gayret etmelidir.

Ramazan ayında yetimlere ve düşkünlere çok sadaka vermeli, fakirleri sofrasına ortak edip oruçlulara iftar vermeli, iftar vaktinde duayı da asla unutmamalıdır.

Bütün insanlarla gücü yettiğince güzel geçinmek de bu ayda dikkat edilecek hususlardandır.

Bu ayda çoluk çocuğunun gönlünü hoş tutup onlara genişlik göstermelidir. Zirâ kişinin ailesine yaptığı masraf, hesabına sadaka sevabı olarak yazılır.

İsimlerimiz: Erkek: Fâik, Kız: Feriha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/3.html)
Başlık: "Kur'ân-ı Kerim'in Kalbi 'YÂSÎN' dir." | Allâh Rızâsının Ehemmiyeti
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2014, 17:34:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Sadakanın en fazîletlisi Ramazan ayında verilendir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Temmuz Cuma 2014

Hicrî: 7 Ramazan 1435 - Rûmî: 21 Haziran 1430

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Vefatı (1546) • ABD'nin Kuruluşu (1776) • Sultan Vahdeddin Han'ın Tahta Çıkışı (1918)

"Kur'ân-ı Kerim'in Kalbi 'YÂSÎN' dir."

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

•    "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in kalbi de Yâsîn Sûresi'dir. Kim Yasin Sûresi'ni okursa Allâhü Teâlâ ona Kur'ân-ı Kerîm'i on kere hatmetmiş sevabı yazar."

•    "Yasin Sûresi'ni okuyunuz. Çünkü Yasin Sûresi'ni okumakta on bereket vardır:

Aç iken okuyanın karnı doyar, Elbisesiz kimse okusa giydirilir, Bekâr okusa evlenir,

(Herhangi bir şeyden) korkan okursa emniyette olur, Mahzûn; (kederli) okursa ferahlar, Yolcu okursa yolculuğunda ona yardım edilir, Bir şeyini kaybeden okursa kaybettiğini bulur, Ölüye okunsa Allâhü Teâlâ onun azabını hafifletir." Susuz kalan okursa suya kanar, Hasta okursa şifa bulur.

•   "Ölüm meleği Azrail (a.s.)'ın geldiği müslümanın yanında Yâsîn sûresi okunursa, oraya Yâsîn sûresindeki harfler adedinin on katı melek iner, onun önünde saf olurlar ve ona günahlarının affı için dua ederler. Allâhü Teâlâ'ya istiğfar eder; bağışlanmasını isterler. Yıkanırken yanında bulunur, cenazeyi kabre kadar teşyî eder; defnine şâhid olurlar."

•   "Cennet ehli Kur'ân-ı Kerîm'den sadece Tâhâ, Yâsîn ve Rahmân sûrelerini okurlar."


Allâh Rızâsının Ehemmiyeti

"Hz. Muâviye (r.a.) Hz. Aişe'ye (r.anhâ) mektup yazdı ve kendisine, veciz (çok öz) bir tavsiyede bulunmasını istedi.

Hz. Aişe de (r.anhâ) şu mektubu yazdı: "Selâmün aleyke. Ben Rasûlullah (s.a.v.)'den şöyle işittim:

"İnsanları kızdırmak pahasına Allâh'ın rızâsını talep edene insanların eziyetine karşı Allah yeter.

Allâh'ı gadablandırmak pahasına insanların rızâsını almaya kalkışana, Allâhü Teâlâ insanları musallat eder (de insanlar ona eziyet ve zulüm ederler.) Vesselâm..."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/4.html)
Başlık: Yemek Âdâbı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2014, 17:37:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Yemeği birlikte yiyiniz ve besmele çekiniz. Böyle yaparsanız yemeğiniz bereketlenir... "
(Hadîs-i Şerîf, Sûnen-i Ebû Dâvud)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 8 Ramazan 1435 - Rûmî: 22 Haziran 1430

Büyük İstanbul Yangını (1756) • Fransa'nın Cezayir'i İşgali (1830) • İskenderun'un Kurtuluşu (1938) • Cezayir'in İstiklâli (1962)

Yemek Âdâbı

Toplu yemek yenirken yaşça büyük olandan evvel yemeğe başlanmaz.

Amir mevkiinde olan kimse önce başlayabilir. Yemekte hayırlı ve güzel şeylerden konuşulur.

Sofrada yanındakine yumuşak davranır. Kimseye yemesi için yemin vermez. Ancak üç defa "ye" diyebilir.

Sofrada yediklerine bakmak, az yediğini göstermek için sofradakilerden önce elini yemekten çekmek gibi topluluğun hoşuna gitmeyecek şeyleri yapmamalıdır.

Davet olunmadığı yemeğe gitmek uygun olmaz. Ancak yemek sahibi gelmesinden memnun olacak ve sevinecek bir kimse ise gider. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebûbekr ve Hz. Ömer (r.anhüma) acıktıkları bir vakitte Ebû'l-Heysem Teyyihan ve Ebû Eyyûb el- Ensârî'nin (r.anhümâ) evlerindeki yemeğe gitmişlerdi. Bir kişiye iki şey verildiğinde en çok hoşuna gideni seçer. Müsafire "dilediğinizden yiyiniz" demekte mahzur yoktur. Hatta bunda çok sevap vardır.

Müsafire "Yemek hazırlayayım mı?" diye sormaz. Uygun olan, sofrayı hazırlamaktır. Yerse yer, yemezse kaldırır.

Evine bir müsafir geldiğinde elinde bulunandan ikram eder, zorlanacağı şeyleri hazırlamaz. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

"Müsafir için külfete girmeyiniz. Olur ki ona karşı hoşnutsuzluk hissedersiniz. Müsafiri sevmeyen, Allâh'ı sevmemiş olur, Allâh'ı sevmiyeni Allâh da sevmez."

Nâfile oruç tutan kimse müsafirlikte yemek ikram edilirse yer. Eğer yemekte haram şüphesi varsa yahut ev sahibi kötü ahlâklı, zâlim, bidat sahibi veya daveti övünmek için yapıyorsa oradan uzak durur. Davete iştahını gidermek için değil de Resûlullah'ın (s.a.v.) sünnetine uymaya niyet ederek gider. Davet olunduğu evden sahibinin izniyle çıkar.

İsimlerimiz: Erkek: Adnan, Kız: Asûde


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/5.html)
Başlık: Fıkıh ve Öşür
Gönderen: Mücteba - 06 Temmuz 2014, 17:39:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allâh'a ve âhiret gününe îmân ediyorsa müsafirine ikramda bulunsun."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 9 Ramazan 1435 - Rûmî: 23 Haziran 1430

Hicaz'ın Osmanlı Topraklarına Katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han'a Teslimi (1517)

Fıkıh ve Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır.

Ayet-i kerîmede (meâlen): "Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd'dir." (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleriyle sair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir. Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir. Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, (o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan) da öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir. Hülâsa İmâm-ı A'zam Hazretleri: "Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır." buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/6.html)
Başlık: Makbûl Duâlar
Gönderen: Mücteba - 07 Temmuz 2014, 17:09:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sadece susuzluktur. Nice (gece ibâdeti için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri (ancak) uykusuzluktur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 10 Ramazan 1435 - Rûmî: 24 Haziran 1430

Yeşilköy'de İlk Havacılık Okulu Açıldı (1912)

Makbûl Duâlar

Duada istenecek en mühim şey Allâh'dan günahlarının ve kusurlarının affı ve âfiyettir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Rabb'inden dininde ve dünyanda ve âhiretinde af ve afiyet iste. Eğer sana bunlar verilirse kurtulmuşsun demektir." buyurmuşlardır.

Mazlumun bedduasından sakınmalıdır. Zira Hadîs-i Şerîfde "Üç kişi vardır ki duaları reddolunmaz: İftar edeceği sırada oruçlunun, adaletli idarecinin ve mazlûmun duasıdır." Diğer Hadîs-i Şerîfte "Babanın evladına duası, müsafirin ve mazlûmun duası reddolunmaz." buyurulmuştur.

Hastanın duası makbûldür. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Hastayı ziyârete girdiğin vakit ona senin için dua etmesini söyle. Muhakkak onun duası meleklerin duası gibidir." buyurmuşlardır.

Din kardeşine gıyabında yapılan dua da makbuldür. Hadîs-i Şerîfte "En süratli kabul olunan dua gâibin gâibe duasıdır." buyurulmuştur.

Zira bu dua riya vesair şüphelerden uzaktır, sırf Allâh için yapılan duadır.

Duâ ederken, doğudan batıya bütün Ümmet-i Muhammed'e birden duâ etmelidir. Duayı yalnız kendisine tahsis etmemelidir. Bir beldeye yağmur yağdığında, o beldede olan bütün bağlar, bahçeler, tarlalar sulandığı gibi Allâh katında makbûl olan bir duâ sebebiyle Cenâb-ı Hak bütün halkı ilâhî ihsânına mazhar eyler.

Allâhü Teâlâ'nın en sevdiği dua Ümmet-i Muhammed'in bağışlanması için yapılan duadır. Yani: "Allahümmağfir li-ümmeti Muhammedin rahmeten âmmeten." (Allâh'ım, rahmetinle bütün Ümmet-i Muhammed'i bağışla) diye dua etmektir. Bu sebepten umûma, bütün Müslümanlara duâ eylemeli. Çünkü bu duâ Allâh katında kabul olunur da bütün müslümanların ihyâsına, faydalanmasına sebep olur. Bundan büyük nimet olmaz. Cenâb-ı Hakk cümlemizi duâsı makbûl ve râzı olduğu kullarından eyleye. Amin. (Miftâhu 'l-Kulûb)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/7.html)
Başlık: Bir Kötü Huy: Hiddet (Öfke) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 08 Temmuz 2014, 12:20:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sadaka vermek maldan (bir şey) eksiltmez. Affetmekle ancak kişinin şerefi artar ve bir kimse Allah için mütevâzı (alçak gönüllü) olursa muhakkak Allâhü Teâlâ onu yükseltir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 11 Ramazan 1435 - Rûmî: 25 Haziran 1430

Kırklareli'nin Bulgar İşgalinden Kurtuluşu (1913)

Bir Kötü Huy: Hiddet (Öfke)

Hiddet; öfke ve kızgınlık halidir. Hoşa gitmeyen bir hâdiseden dolayı gazap kuvvetinin parlayıp meydana çıkmasıdır. Kızgınlık ve darılma, kalpteki kanın galeyanı zamanında nefiste meydana gelen heyecandır ki, haksız yere olunca bir kusur sayılır, pişmanlığı gerektirir. Fakat akla tâbî ve haksızlığa karşı olan bir öfke güzeldir. Çünkü mukaddesat bununla korunur.

Öfkenin zıttı hilm: Şiddete sabredip tahammül etmek, öfke ateşini söndürmek ve nefsi heyecandan korumaktır. Yerinde yapılan böyle bir davranış büyük bir fazilettir.

Bir hâdise üzerine sonu düşünülmeden birdenbire hiddetli hareket edilmemelidir. Hiddetli hareketin neticesi pişmanlıktır.

Kimin öfkesi aşırı olup haddini aşarsa, aklı başından gidip sağlıklı düşünmesi perdelenir. Sonunda sahibini müspet olan çare ve tedbirden mahrum eder. Öfkenin zarar ve ziyanı, öfke sahibine olur.

Bir kimse ne kadar akıllı olsa da, öfke ve şiddet gösterdiğinde deliden farkı kalmaz. Onun için öfke çirkin görülmüştür.                             •

Allâhü Teâlâ Al-i İmran sûresinin, 134. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur (meâlen): "O müttakîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsin (İbadetini Allâh'ı görüyormuş gibi kendini Allâh'ın huzurunda bilerek yapan)ları sever."

Hadîs-i şerîflerde de buyurulmuştur ki:

•   "Sabır otunun balı bozduğu gibi öfke de îmânı ifsâd eder, bozar." (Beyhakî, Şuabu 'l-İmân)

•   "Bir adam öfkesinin gereğini yerine getirmeye gücü yeterken, bunu yapmayıp da sabrederek öfkesini yense, Cenâb-ı Allah o adamın kalbini emniyet ve iman ile doldurur."

İsimlerimiz: Erkek: Ramazân, Kız: Safiyye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/8.html)
Başlık: Sadakanın Kabul Olmasının Şartları | Mutfağımız: Hoşaf | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 09 Temmuz 2014, 17:15:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allah yolunda Ebû Kubeys dağı kadar altın versen israf olmaz. Allâh'a isyanda bir sâ' (az bir şey) harcasan israf olur."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 12 Ramazan 1435 - Rûmî: 26 Haziran 1430

Emir Timur'un Bağdat'a Girişi (1401) • Rumeli Hisarı'nın İnşa Edilmesi (1452)

Sadakanın Kabul Olmasının Şartları


Sadaka helâl olan ve şüpheli olmayan maldan verilmelidir. Çünkü Allâhü Teâlâ temizdir, temiz olmayanı kabul etmez.
Hadîs-i Şerîfde: "Kim haram malı toplayıp da ondan sadaka verirse hiç ecir alamadığı gibi vebâli de üzerine olur." buyurulmuşdur.
Malının en iyisinden olmalıdır.
Kişi sıhhatte olup yaşamak ümidini beslerken ve fakirlikten korkmadığı vakitte olmalı,
En muhtaç ve lâyık olana vermeli,
Söylememeli,
Başa kakmamalı, eza etmemeli,
Maksadı sırf Allah rızası olmalı,
Verdiği çok olsa da onu az ve ehemmiyetsiz görmelidir. Zira dünyânın tamamı azdır ve hakîrdir.
En sevdiği malından olmalı,
Sadakayı sâdık bir niyet ve gönül hoşluğu ile vermelidir.
Fakire verirken -evine götürüvermek gibi- onu en ziyade memnun edecek şekilde vermelidir.


Mutfağımız: Hoşaf

Hoşaflar hangi meyveden yapılmış olursa olsun faydalıdır. Yaz aylarında artan su ihtiyacı hoşaf gibi içecekler ile karşılanırsa aynı zamanda bol vitamin ve mineral de alınmış olur. Hoşaflar yemek esnasında çiğnemeyi kolaylaştırır, yemek sonrasında da hazımsızlığa iyi gelir.

Hoşafta posa bulunduğu için bağırsakların çalışmasını düzenler. En çok hoşafı yapılan meyveler üzüm, armut, ayva, elma, kayısı, kızılcık, vişne ve eriktir.

Şeker ile ayrıca tatlandırılmadığı zaman tabiî şeker; meyve şekeri almış oluruz.

İsimlerimiz: Erkek: Hüseyin, Kız: Hüsniye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/09.html)
Başlık: Hâce Ali Râmîtinî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 10 Temmuz 2014, 16:32:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ayakları Allah yolunda tozlanan kimseyi Allâhü Teâlâ cehennem ateşine haram kılar."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 13 Ramazan 1435 - Rûmî: 27 Haziran 1430

İstanbul Zelzelesi (1894)

Hâce Ali Râmîtinî (K.S.)

Silsile-i Sâdât'ın on ikinci halkası olan Hâce Ali Râmîtinî (k.s.), Buhârâ yakınlarındaki Râmîtin'de doğdu. Lakabı Azîzân'dır. Ali Râmîtinî Hazretleri dokumacılık yapardı. Dînî ilimleri mükemmel bir tahsilden sonra Mahmud İncîrfağnevî Hazretlerine intisâb etti. Üstâzı İncîrfağnevî Hazretleri, vefâtı yaklaşınca irşad vazifesini ve hilafeti Ali Râmîtinî'ye (k.s.) emânet etti, diğer mürîdlerini de ona havâle ettiler.

Hâce Ali Râmîtinî Hazretleri Buhârâ'dan Harezm'e göç etti. Şehrin girişinde iki talebesini hükümdara göndererek, bir dokumacının şehrine geldiğini, izin verdiği takdirde şehirde ikâmet etmek istediğini ve müsâde ettiği takdirde Şah'tan mühürlü bir vesîka almalarını tenbih etti. Mürîdleri arzedince, Şah önce bu taleb karşısında şaşırdı. Sonra alay etmek gayesi ile onlara bir ferman verdi. Hâce Azîzân Hazretleri şehrin kenar bir semtine yerleşti. Her gün işçilerin toplandığı yere gidip birkaç amele tutar ve onlara: "Şimdi abdestlerinizi alın ve ikindi vaktine kadar bizim sohbetimize katılın. Sonra da ücretlerinizi alıp evinize dönün." buyururlardı. Böylece işçiler sadece Hâce Azîzân Hazretlerinin sohbetlerini dinliyor, ibadetlerini yapıyor ve ücretlerini de alıyorlardı.

Hâce Azîzân Hazretlerinin sohbetine bir katılan, onun lezzetini alan, bir daha ayrılamıyordu. Şöhreti bütün Harezm'e yayılıp, çevresi sevenlerle dolup taşınca bazı kimseler Hâce Hazretleri'ni Şah'a şikâyet edip: "Şehre bir şeyh geldi. Bütün şehir onun arkasında ve izinde. Böyle giderse şehirdekiler onu kendilerine sultan seçerler ve siz de saltanatınızdan olursunuz." dediler. Bunun üzerine Şah, Hâce Ali Râmîtinî Hazretlerine şehri terketmesi için bir ferman gönderdi. Hace Hazretleri, "Bizim elimizde kendilerinin imza ve mührü olan ve şehre girip kalabileceğimize dâir bir ferman var. Eğer Şah kendi imza ve mührünü inkâr ediyorsa biz şehri terketmeye râzıyız." cevabını verince Şah verdiği izni geri almadığı gibi gelip Hâce Hazretleri'ni ziyaret etti, sohbetlerine katıldı ve onun talebelerinden oldu. Hâce Azîzân Hazretleri 721 (M. 1321) yılının Zilkâde ayında, yüz otuz yaşında âhirete irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîfleri Buhârâ'dadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/10.html)
Başlık: Din Kardeşine Karşı Vazifeler
Gönderen: Mücteba - 11 Temmuz 2014, 17:17:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ayların efendisi Ramazan ayıdır, günlerin efendisi de Cuma günüdür."
(Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Temmuz Cuma 2014

Hicrî: 14 Ramazan 1435 - Rûmî: 28 Haziran 1430

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)

Din Kardeşine Karşı Vazifeler

Mü'min, din kardeşine karşı kusurlarını affetmek, dua etmek, samimi olmak, vefalı olmak gibi bazı haklara riayet etmelidir. Kardeşin kardeşteki haklarından birincisi maldadır. Bunun da üç mertebesi vardır.
Birinci derecesi: Kardeşinin işini kendi işi gibi görmendir.
Orta derecesi denk tutup onun işini ortağının işi gibi görmendir.
En üst derecesi onu kendine tercih etmen; onun işini düzeltmek için kendi işini bile bozabilmendir. Bu en yüksek bir derecedir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Arkadaşlık kuran iki kişiden Cenâb-ı Hakk'a en sevimli olanı arkadaşına en mülayim ve yumuşak davrananıdır." buyurmuşlardır.

İkincisi ihtiyaçlarını görmek için bizzat çalışman, o istemeden yardımına koşmandır.

Üçüncüsü kardeşini hoşuna gitmeyecek şeyle karşılamamandır. Kusursuz dost arayan asla dost bulamaz.
İmâm-ı Şâfiî rahimehullâh şöyle buyurdu:
"Müslümanlardan Allâha itaat edip de ona karşı günah işlemeyen kimse yoktur. Hep Allâh'a asi gelip de hiç hayır işlemeyen Müslüman da yoktur. Kimin Allâh'a itaati isyanından fazla ise işte o âdil kimsedir."

Kendisi için sevdiğini din kardeşi için de sevmedikçe kişinin imanı kâmil olmaz. Herkes kendisinin kusurlarının örtülmesini, ufak tefek suçlarına bakılmamasını, sırlarının gizlenmesini ister. İşte bunu din kardeşi için de yapmalıdır.

Dördüncüsü din kardeşinde hoşuna giden bir hal görürse onu -haddi aşmadan ve hakdan şaşmadan- medhetmektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Biriniz din kardeşini sevdiğinde bunu ona söylesin." buyurmuşlardır. Zira bu hal muhabbetin artmasına sebep olur.

Beşincisi dostlukta vefalı olmak ve sevgisinde samimi bulunmaktır. Dost olduğu kimseyle dostluğunu ölüme kadar devam ettirmek, dostunun vefatından sonra evladı ve onun ahbabına da vefâlı olmaktır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) yanına gelen bir ihtiyar kadına ikramda bulundu. Sebebi sorulunca, "O, Hz. Hadîce'nin zamanında yanımıza gelirdi" buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/11.html)
Başlık: Ezan-ı Muhammedî ve Müezzinlik | Yeşil Mercimekli Patlıcan
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2014, 11:04:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: Kullarımın bana en sevimlisi (vakit girince) iftar etmekte acele edendir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 15 Ramazan 1435 - Rûmî: 29 Haziran 1430

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)

Ezan-ı Muhammedî ve Müezzinlik

Ezanın faziletleri ile alakalı birçok hadîs-i şerîf vardır.
Bunlardan bazıları: "Bir kimse sevabını Allâh'tan ümit ederek bir sene ezan okursa, kıyâmet günü kendisine: Dilediğin kimseye şefaat et." denir.
"Allah rızası için müezzinlik yapanlar kabirlerinde çürümezler."
"Bir köy veya şehirde ezan okunduğu zaman Azîz ve Celîl Allah o gün orayı azabından emin kılar."
"İnsanlar ezanda olan faziletleri bilmiş olsalardı; ezan (okumak) için kılıçlarla vuruşurlardı."
"Müezzinin günahı, sesinin uzayıp gittiği yerleri dolduracak da olsa bağışlanır. Her yaş ve kuru onu tasdik eder."
"Kendisinin (ezan okuyarak namaza) daveti ile namaz kılanlar kadar kendisine sevap verilir."
"Yemin etsem doğru çıkarım; Allâh'ın en sevgili kulları güneşi ve ayı gözeten(müezzinler)lerdir. Onlar kıyâmet gününde boylarının uzunluğu ile tanınacaklardır."

Allâhü Teâlâ, bir dağ eteğinde koyun güderken ezan okuyup namazını kılan çobandan razı olur ve "Şu kuluma bakın; ezan okuyup namaz kılıyor, benden korkuyor. Onu bağışladım ve cennete koydum.' buyurur.

Resûlullah (s.a.v) ezan okunurken müezzinin söylediklerini tekrarlar, yanındakiler de bunu işitirdi.


MUTFAĞIMIZ: Yeşil Mercimekli Patlıcan (5 Kişilik)

Malzemeler: 5-6 tane küçük veya dolmalık patlıcan, 1 adet soğan, 2 adet domates, 1-2 yeşil biber, 5 diş sarımsak, 1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek, 1 çay bardağı haşlanmış nohut, 1 yemek kaşığı salça ve nar ekşisi, zeytinyağı, tuz, kuru nane, karabiber, pul biber.

Yapılışı: Patlıcanlar alacalı soyulur, parmak kalınlığında aralıklarla gövdesinden ayırmadan dilimlenir ve 10 dk. tuzlu suda bekletilir, avuç içinde hafifçe suları sıkılır. İnce ince doğranan soğan, domates ve diğer malzemeler karıştırılır ve patlıcan dilimlerinin arasına yerleştirilip, tencereye dizilir, patlıcanlar seviyesinde su konulur ve pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/12.html)
Başlık: Bilmediğine "Bilmiyorum" Demenin Lüzumu
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2014, 11:11:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Mallarını Allah yolunda infak eden, sonra da verdiklerinin arkasından başa kakmayı; gönül incitmeyi reva görmeyen kimseler için, Rableri nezdinde mükâfat vardır. Ve onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar."
(Bakara sûresi, âyet 262)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 16 Ramazan 1435 - Rûmî: 30 Haziran 1430

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)

Bilmediğine "Bilmiyorum" Demenin Lüzumu

Fetvâ vermeye en hevesli olan, ilmi en az olandır. Fetva vermekten en fazla korkan en takvâlı olandır.

Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) yeryüzünün en hayırlı ve en şerli yerleri sorulduğu vakit "Bilmiyorum," buyurdular. Cebrâîl aleyhisselâm indi ve ona sordu, o da "Bilmiyorum", buyurdu. Allâhü Teâlâ bildirdi ki:
"En hayırlı yer mescidler, en şerli yerler de sokaklar, çarşılardır."
Ashâb-ı Kirâm dört şeyi üzerlerine almamaya çalışırlardı: İmamlık, vasiyet, emânet ve fetvâ.

Ashâb-ı Kirâm ve Tâbi'în beş şeyle meşgûl olurlardı:

1-  Kur'ân-ı Kerîm'i okumak,

2-   Mescidleri imar etmek,

3-  Allâhü Teâlâ'yı zikretmek,

4-   Ma'rûfu (iyiliği) emretmek,

5-   Münker(kötülük)den nehyetmek.

Zira onlar Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)'in şu Hadîs-i Şerîfini işitmişlerdi:
"Ademoğlunun bütün sözleri, aleyhinedir. Ancak üç şey hâriç: Ma'rûfu; iyiliği emretmek, münker (kötülük)ten nehyetmek ve Allâhü Teâlâ'yı zikretmek."

Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyuruldu (meâlen): "Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir ma'ruf işlemeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emreden başka. Ve her kim bunu Allâh'ın rızasını arayarak yaparsa yarın biz ona büyük bir ecir vereceğiz." (Nisâ süresi, âyet 114)

Abdurrahmân bin Ebî Leylâ şöyle anlattı:
 "Bu Mescid-i Nebevî de Ashâb-ı Kirâm'dan yüz yirmi kişiye yetiştim. Onlardan birisine bir mesele sorulduğunda diğer başkasına meseleyi sormasını söylerdi. Böyle dolaşa dolaşa en sonunda mesele ilk sorulan zâta dönerdi."

İmrân bin Husayn (r.a.):
"Hz. Ömer'e bir mesele sorulsa Bedir Ashâbı'nı toplar ve onlara danışırdı." İlim ehli mecbur kalmadıkça konuşmazlardı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/13.html)
Başlık: Îtikâf Sünnet-i Müekkededir | Şeytanın Belini Büken Duâ
Gönderen: Mücteba - 14 Temmuz 2014, 11:16:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan'ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah'tan (s.a.v.) sonra zevceleri (mü'minlerin anneleri) îtikâf ettiler."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 17 Ramazan 1435 - Rûmî: 01 Temmuz 1430

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)

İtikâf Sünnet-i Müekkededir

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Adanan îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîfin son on gününde yapılan îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir. (Bir kişi îtikâf ederse sünnet ile amel edilmiş olur.) Başka bir zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları: Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akıllı olmalı, cünüplükten, hayız ve nifastan temiz bulunmalı, îtikâfa niyet etmiş olmalıdır.

Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır. Vâcip olan îtikâfta oruçlu bulunmalıdır. Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, birer mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.


Şeytanın Belini Büken Duâ

İmâm Gazâlî (rh.) anlatıyor: Ariflerden biri dedi ki: "Şeytan bana gayet zayıf, sıska ve beli kambur bir adam kılığında göründü. Ağlıyordu.
"Seni ağlatan nedir?" dedim.
"Hacıların yola çıkması!" dedi.

"Seni bu derece zayışatan nedir?" diye sordum,
"Atların cihad (Allah yolun)da şahlanması! cevabını verdi.

"Ya belini kamburlaştıran?" dedim,
'Kulun, Allahümme innî es'elüke hâtimete'l-hayrî'; Allâh'ım! Senden hüsn-i hâtime (imanla ölmeyi) istiyorum diye dua etmesi" dedi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/14.html)
Başlık: Yemek Yemenin Hükümleri | Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 15 Temmuz 2014, 12:41:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmakla boşa gidermeyin..."
(Bakara Sûresi, âyet 264)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 18 Ramazan 1435 - Rûmî: 02 Temmuz 1430

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)

Yemek Yemenin Hükümleri

Vacip: Hayatı devam ettirecek kadar ve namaz kılmaya, oruç tutmaya gücü yetecek kadar yemek.

Müstehap: Nafileleri edâ edecek ve geçimini temin etmeye gücü yetecek kadar yemek.

Caiz: Midesinin üçte birini dolduracak kadar yemek.

Mekruh: Midesinin üçte birinden fazlasını dolduracak kadar yemek.

Haram: İnsana zarar verecek kadar, yani tıka basa yemek.


Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya'nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur. Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir. Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir. Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütunundaki "Kıble Saati" (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Güneşin tam Kâbe'nin üzerine geldiği, 28 Mayıs ve 16 Temmuz günleri, Dünya Kıble Günleridir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/15.html)
Başlık: "Nazar Haktır" | Beyit
Gönderen: Mücteba - 16 Temmuz 2014, 15:55:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kul, üç şeyden dolayı hesâba çekilmez: Sahur yemeği, iftar yemeği ve (din) kardeşleri ile yediği yemeklerdir."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 19 Ramazan 1435 - Rûmî: 03 Temmuz 1430



"Nazar Haktır"

Nazar haktır. Nazardan Allâhü Teâlâ'ya sığınmalıdır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•    "Kaderi geçecek bir şey olsaydı onu, nazar geçerdi." (Sahîh-i Müslim)

•   "Kendisinin veyâ kardeşinin bir şeyi bir kimsenin hoşuna gidince bereketle dua etsin. Çünkü nazar değmesi hakdır."

•   "Her kim hoşuna giden bir şeyi görünce "Mâşâallâh, lâ kuvvete illâ billâh" derse o şeye nazar (göz değmesi) zarar vermez."

•  "Nazar haktır. Nazara, şeytanın ve âdemoğlunun hasedi sebep olur."

•  "Allâhü Teâlâ'nın kitabında nazar için sekiz âyet vardır:

Fâtiha-i Şerîfe ve Ayetü'l-Kürsî."
(Fâtiha-i Şerîfe yedi, Ayetü'l-Kürsi bir âyettir.)

Nazar değmesin diye çocukların elbisesine boncuk işlenmesi, nazarlıklar takılması câiz değildir. Bunlar câhiliyyet devri âdetidir. Bizde "MâşâAllah, Tebârekellâh" denilmesi âdettir. Fakat ekin tarlalarında, bostanlarda birer değnek üzerine hayvan kafası takılmasında bir mahzur yoktur. Bunlar, birer korkuluktur; bazı zararlı kuşların, hayvanların buralara gelip zarar vermesine ve göz değmesine mâni olur. Çünkü göz değmesi çok kere olur.

İnsana da, hayvana da, mala da göz değebilir. Öyle olunca tarlaya, bostana bakacak kimselerin gözleri ilk evvel bu yüksek korkuluklara dokunur. Artık ondan sonra ekinlere vesâireye dokunmasında bir zarar kalmayabilir.


Beyit:

Halk-ı cihan lûtf ile hep şâd olur.
Bir söz ile bir gönül âbâd olur.

                              Âzerî Çelebi (İbrâhim)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/16.html)
Başlık: Hâce Muhammed Baba Semâsî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 17 Temmuz 2014, 10:51:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- onun sevabı gibi sevab alır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 20 Ramazan 1435 - Rûmî: 04 Temmuz 1430

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)

Hâce Muhammed Baba Semâsî (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın on üçüncü halkası olan Hâce Muhammed Baba Semâsî (k.s.) Hazretleri Râmîtin ile Buhârâ arasında bulunan, Semâs köyünde doğdu.

Aklî ve naklî ilimleri tahsil ederek büyük bir âlim olduktan sonra Hâce Ali Râmîtinî 'ye (k.s.) intisâb etmiş, onun sohbet ve derslerinde yetişmiştir. Hâce Ali Râmîtinî Hazretleri irşad emânetini Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretleri'ne teslim etmişlerdir. Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretleri birçok talebe yetiştirmiştir. Talebelerinden birisi de Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'dir. Şâh-ı Nakşibend Hazretleri henüz doğmadan Muhammed Baba Semâsî (k.s.) onun doğduğu yerden geçerken: "Bu yerden büyük bir zâtın kokusu geliyor. Pek yakında Kasr-ı Hindüvân, Kasr-ı Arifân olur." buyurmuştur.

Bir gün yine oradan geçerken: "Şimdi o güzel koku daha çok geliyor. Zannederim o zat dünyaya gelmiştir." buyurdu. Bu sözleri söylediğinde Şâh-ı Nakşibend Hazretleri doğalı üç gün olmuştu. Dedesi çocuğu Muhammed Baba Semâsî'ye (k.s.) getirince: "Bu bizim oğlumuzdur. Bunu kabul ettik. Kokusunu aldığım işte bu çocuktur. Zamanının rehberi olacaktır." buyurmuş ve halîfesi Seyyid Emîr Kilâl Hazretlerine "Bu çocuğun iyi yetiştirilmesinde kusur etme. Eğer bir kusurun olursa senden râzı olmam!" diye tenbih etmiştir.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretlerinin kerâmetlerini şöyle anlatıyor: Evlenmek istediğim zaman dedem beni, duâsını almam ve teberrük için Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretlerinin huzuruna gönderdi. Huzuruna ilk vardığımda onun kerâmetine şahit oldum. Gideceğim gece, kalbime niyaz ve tazarrû fikri geldi. Kalkıp Hâce Hazretlerinin mescidine gittim, iki rek'at namaz kıldım ve secdeye kapandım. Gözyaşı ile duâ edip yalvardım. O esnada ağzımdan şu duâ çıktı: "İlâhî! Belâya karşı sabır gücü ver. Muhabbet-i Rabbaniyyenden meydana gelecek sıkıntılara tahammül gücü ver."

Sabah huzuruna çıktığımda "Evladım! Duâ ederken şöyle de: 'İlâhi! Bana rızanı, kerem ve fazlını ihsan et. Bu zayıf kuluna bir hikmete bağlı olarak göndereceğin belâya karşı tahammül gücü ver; hikmetini göster.' Sakın kendi arzunla belâ taleb etme." buyurdu.

Hâce Muhammed Hazretleri 755 (M. 1354) tarihinde Semâs'da vefat etmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/17.html)
Başlık: Kadir Gecesi'ni Aramak | Fıkra: Buyur Kürküm, Ye!
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2014, 11:22:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ ümmetime, daha önce hiçbir ümmete vermediği Kadir Gecesi'ni ihsan etti."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l- Firdevs)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Temmuz Cuma 2014

Hicrî: 21 Ramazan 1435 - Rûmî: 05 Temmuz 1430

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)

Kadir Gecesi'ni Aramak

İmâm-ı Şa'rânî Hazretleri, Kadir Gecesi'nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîfin giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

•  Pazar günü girerse, 28'i 29'a bağlayan gece.

•  Pazartesi günü girerse, 20'yi 21'e bağlayan gece.

•  Salı günü girerse, 26'yı 27'ye bağlayan gece.

•  Çarşamba günü girerse, 18'i 19'a bağlayan gece.

•  Perşembe günü girerse, 24'ü 25'e bağlayan gece.

•  Cuma günü girerse, 16'yı 17'ye bağlayan gece.

•  Cumartesi günü girerse, 22'yi 23'e bağlayan gece.

İmâm-ı Şa'rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi'yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi'ni bulmuşlardır. Kadir Gecesi'nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü'minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi'nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh'a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü'minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîfin ikinci yarısında iki adet cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gece Kadir Gecesi'dir.


Fıkra: Buyur Kürküm, Ye!

Nasreddin hoca dâvet olunduğu bir ziyafete eski elbisesiyle gider. Kimse ehemmiyet vermez. Hoca gizlice hemen evine koşup yeni elbisesiyle kürkünü giyip, gelir. Hocayı büyük bir hürmetle kapıdan karşılayıp en başa oturturlar. Nefis yemekler getirirler. Hoca kürkünü yemek sahanına uzatıp "Buyur kürküm, ye" der.
Halk; "Hoca Efendi, ne diyorsun" deyince gördüğü muameleyi anlatır ve "Mademki ikram kürkedir, yemeği de o yesin." der.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/18.html)
Başlık: Mü'minin Firaseti | Fıkra: Nasrettin Hocanın Hesabı
Gönderen: Mücteba - 21 Temmuz 2014, 15:38:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Muhakkak oruçlunun, iftar anında ettiği duâlar reddolunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 22 Ramazan 1435 - Rûmî: 06 Temmuz 1430

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)

Mü'minin Firaseti

Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri, bir âşûra günü mürîdlerine mârifet hakkında sohbet ediyordu. Koltuğunda seccâdesi, sırtında hırkası ile zâhid sûretinde bir genç huzuruna geldi. Hâce Hazretleri ona baktı. Bir müddet sonra bu genç ayağa kalkıp "Resûlullâh (s.a.v.), 'Mü'minin firâsetinden sakınınız. Zira o Allâhü Teâlâ'nın nuruyla bakar.' buyurdular. Bu hadîs-i şerifin sırrı nedir?" diye sordu.

Hâce Hazretleri, bu hadîsin sırrı, belindeki zünnar (Hristiyan keşişlerin bağladığı kuşak)ı kesmen ve Allâhü Teâlâ'ya îman etmendir, buyurdular. Genç, zünnar kuşanmaktan Allâh'a sığınırım, dedi. Hâce Hazretleri hizmetkârına, bakmasını işaret etti. Hizmetkâr kalkıp hırkasını açınca altında zünnarı gördü. O genç, zünnarı kesip hemen Müslüman oldu. Hâce Hazretleri,

"Dostlarım ve mürîdlerim! Bizler de zünnarı keselim ve tevbe edelim. Bu, ahdi yenilemektir. Bu genç zâhirî zünnarı kestiği gibi biz de gurur ve kibirden ibaret olan bâtınî zünnarı keselim. Bu genç bugün bağışlandığı gibi biz de mağfirete nâil olalım." buyurdular. Bu sözlerinden mürîdlerde manevî bir hal hâsıl olup hepsi Hâce Hazretlerinin ayaklarına kapandılar ve tevbelerini yenilediler.


Fıkra: Nasrettin Hocanın Hesabı

Hoca Efendi bir gün hamama gider. Hamamcılar hocaya bir eski peştamal, bir de eski havlu verir, pek itibar etmezler. Hoca bir şey demeyip çıkarken on akçe bırakır. Hamamcılar hem şaşırır, hem de sevinirler.

Bir hafta sonra hoca yine hamama gelir, bu defa hamamcılar fevkalade itibar ederler. Sırmalı havlular, ipekli peştemallar verirler. Hoca yine bir şey demeyip çıkarken bir akçe bırakır. Hamamcılar bu sefer şaşır­makla beraber bahşişin azlığından hiddetlenip: "Efendi, bu ne biçim muamele" dediklerinde hoca: "Bunda şaşılacak bir şey yok. Bugün verdiğim bir akçe geçenki hamam hakkıdır. Geçenki bugünün ücretidir." der.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/19.html)
Başlık: "Himmetin Yüceliği İmandandır" | Abâdile Kimdir?
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2014, 10:32:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym


"Oruçlu olan bir kimse bir mü'mini gıybet veya ona ezâ ve cefâ etmedikçe iftar edinceye kadar ibadettedir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el- Câmiu's-Sağir)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 23 Ramazan 1435 - Rûmî: 07 Temmuz 1430

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

"Himmetin Yüceliği İmandandır"

Bir gün, hatırı sayılır birkaç kişi Ali Râmitîni Hazretlerinin ziyaretine geldi. Fakat yanında onlara ikram edecek bir şeyi yoktu. Buna çok üzüldü. Bir şeyler temin etmek için evinden çıkınca, mürîdlerinden, paça satan ihlâslı bir genç ile karşılaştı. Elinde bir çömlek vardı. Tevazu ile Ali Râmitini Hazretlerine "Bu yemeği, müsafirleriniz ve hizmetçileriniz için pişirdim. Kabul buyurmanızı istirhâm ediyorum." dedi. Ali Râmitini Hazretleri, gencin böyle bir zamanda bu yemeği getirmesinden son derece memnun olup ona iltifat ettiler. Yemeği müsafirlerine ikram ettiler. Daha sonra o genci çağırtıp: "Evladım! Bu hizmetin gayet güzel ve yerinde oldu. Şimdi sen ne istersen iste, muradın hâsıl olur; Allâhü Teâlâ istediğini verir." buyurdular. Gayet akıllı olan genç:

"Efendim! Zâhirde ve bâtında sizin gibi olmak istiyorum." deyince Ali Râmitini Hazretleri "Bu gayet ağır bir yüktür. Sen buna tahammül edemezsin." buyurdular fakat genç tevazu içinde:

"Benim isteğim budur, başka hiçbir şey istemiyorum." diye niyazda bulundu. 'Peki, öyle olsun' deyip gence teveccühte bulundular. Bir saat sonra gencin sûreti ve sîreti, zâhiri ve bâtını Ali Râmitini Hazretlerine benzedi. Öyle ki ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildi. Genç, bundan sonra kırk gün yaşadı ve bu yükün ağırlığına daha fazla tahammül edemeyip hakkın rahmetine kavuştu.


Abâdile Kimdir?

Abâdile, Abdullahlar demektir. Sahâbe-i Kiram'dan ismi Abdullah olanların adedi 220 veya 300'e yakındır.

Fıkhî bir meselede 'Abâdile' denildiği zaman Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr ve Abdullah bin Amr bin As (r.anhüm) kastolunur.

Abâdile'nin kavli demek, o meselede bu dört zâtın müttefik olduğuna işarettir.

Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden ve fukahâsından Abdullah bin Mesud (r.a.) ıstılâhî olarak Abâdile'den değildir. Çünkü Abâdile' ıstılahı onun vefatından sonra kullanılmaya başlanmıştır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/20.html)
Başlık: Bedbaht Kimdir? | Mutfağımız: Şam Tatlısı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2014, 10:39:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Oruç, (sadece) yemeyi ve içmeyi terk etmek(ten ibâret) değildir. Hakîkî oruç, boş, faydasız ve çirkin sözleri terk ederek tutulan oruçtur."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 24 Ramazan 1435 - Rûmî: 08 Temmuz 1430

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)

Bedbaht Kimdir?

Resûlullah (s.a.v) minbere çıkıyordu.

Birinci basamağa çıkınca "Amîn!" buyurdu. Sonra ikinci basamağa çıktı. Yine "Amîn!" buyurdu. Daha sonra üçüncü basamağa çıktı ve tekrar "Amîn!" buyurdu. Ashab-ı kiram sordular:

Yâ ResûlAllah! Üç defa âmîn dediğinizi duyduk; bunun sebebi ne idi?

Cevaben şöyle buyurdu:

"Birinci basamağa çıktığımda Cebrâil (a.s.) geldi ve 'Ramazan ayına kavuşup bu ay çıktığında günahları bağışlanmamış olan kimse bedbaht olsun!' dedi; ben de Amîn, dedim.

Sonra (İkinci basamağa çıktığımda): 'Anasına, babasına veya ikisinden birine kavuşup onların rızasını kazanarak cennete giremeyen kimse bedbaht olsun!' dedi; ben de Amîn, dedim. Sonra (Üçüncü basamağa çıktığımda): 'Yanında senin mübarek ismin anıldığında sana salavât okumayan kimse bedbaht olsun!' dedi; Bunun üzerine ben de Amîn, dedim." (Tirmizî)


Mutfağımız: Şam Tatlısı

Malzemeler: 1'er su bardağı irmik, şeker, un, yoğurt; 1 çay kaşığı karbonat, tuzsuz yer fıstığı.

Şerbet için: 2 su bardağı şeker, su ve yarım limon suyu. Hazırlık: Bir kap içinde yoğurt ve şeker mikserle çırpılıp irmik, un, karbonat karışımı azar azar ilave edilir ve karıştırılır. Hamur akıcı bir halde olmalıdır.

Tereyağı ile yağlanan (30 cm çapındaki) tepsi içerisine hamur yayılıp üzeri düzeltilir. 30 dakika dinlendirildikten sonra fıstıkları dizmek için dilimlenir ve fıstıklar dizilir. 180 derece ısıtılmış fırının orta rafında 30 dakika pişirdikten sonra ıslak bıçak ile dilimlenir. Soğuk veya ılık şerbet verilir. Soğuk servis edilir.

İsimlerimiz: Erkek: İbrâhîm, Kız: İkbal


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/21.html)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Fazileti | Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır? | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2014, 10:43:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı (Kadir) Gece(si) vardır. O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 25 Ramazan 1435 - Rûmî: 09 Temmuz 1430

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)

Kadir Gecesi'nin Fazileti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ'nın Kadir Gecesi hakkında "Bin aydan hayırlıdır." meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh'a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:

"Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh'a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi." dedi ve "İnnâ enzelnâhü fî leyleti'l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi'nde indirdik.)" meâlindeki âyet-i kerîme ile başlayan Kadr Sûresi'ni sonuna kadar okudu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler.

Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek'at Kadir Gecesi namazı kılınır: 1'inci rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 2'nci rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf, 3'üncü rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 4'üncü rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

•   1 defa, "Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd."

•  100 "Elem neşrah leke..." sûresi,

•  100 "İnnâ enzelnâhü..." sûresi,

•   100 defa da Resûlullâh Efendimiz'in Hz. Aişe vâlidemize öğrettiği "Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tuhibbü'l-afve fâ'fü annî"

duâsı okunur ve duâ edilir. Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Abdülkadir, Kız: Kadriye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/22.html)
Başlık: Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2014, 10:50:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Hz. Aişe vâlidemiz "Ya Resûlallâh! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl dua edeyim, haber verir misiniz?" dedim.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü 'l-afve fa 'fu annî" diye dua et." buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 26 Ramazan 1435 - Rûmî: 10 Temmuz 1430

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)
Bu gece Kadir Gecesi. Kandilinizi tebrik ederiz.

Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir: Kullarının bütün ibâdet ve tâatlara rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta'zîm edilmesi için İsm-i A'zam'ı Kur'ân-ı Kerîm'de; bütün namazların muhâfaza edilmesi; ehemmiyet verilmesi için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu; günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan'ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi'ni gizlemiştir. Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi'nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar. Kadir Gecesi, içerisinde Kur'ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1-    Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni ihsân etti.

2-   Kadir Gecesi'nde meleklerin ve Rûh'un inmesi.

Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan "Kadir" ismi verilmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: "Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil'e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Ka'be'nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder."

3-   Bu gece, fecir (imsak) vaktine kadar selâmettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/23.html)
Başlık: Sadaka-i Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2014, 10:53:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 27 Ramazan 1435 - Rûmî: 11 Temmuz 1430

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)

Sadaka-i Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîfin sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Sadaka-i fıtır, zekât farz olmadan önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur.

Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır (fitre) vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik edebilsinler diye önce de verilebilir bu menduptur. Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir. Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, anasına, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vacib kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur.Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur." buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/24.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Bazı Mucizeleri
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2014, 15:17:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aralarında sıla-i rahmi (yakın akraba ile münasebetlerini) kesenlerin bulunduğu topluluğa Allâh'ın rahmeti inmez."
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü'l-Müfred)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Temmuz Cuma 2014

Hicrî: 28 Ramazan 1435 - Rûmî: 12 Temmuz 1430

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)

Peygamber Efendimiz'in Bazı Mucizeleri

Mucize, peygamberlerden meydana gelen hârikulâde hallerdir ki, insanları âciz ve hayrette bırakıp îmâna gelmelerine vesîle olur.

•   Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mucizelerinin en büyüğü Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'ân-ı Kerîm'in nazmına ve mânâsına, belâğat sahipleri hayran kalmışlar, benzerini görmemişler, bir âyetinin benzerini getirmekten âciz kalmışlardır.

•  Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) ihsân olunan en büyük mûcizelerden biri de Mi'râc'dır. Mirac'ın içinde de birçok mucize vardır.

•    Ayın ikiye ayrılması mucizesi: Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) peygamberliğinin sekizinci yılında Mekke'de Kureyş'in ileri gelenleri, 'ayı iki parça et', demeleri üzerine dua etti, Allâh'ın kudreti ile ay iki parça oldu. Her bir parça iki ayrı dağın üzerinde göründü.

•     Çoğu zaman seferde mübârek parmakları arasından su aktığı görülürdü. Mübârek ellerini bir su kabına sokar, parmakları arasından Allâh'ın kudreti ile pınardan çıkar gibi su çıkardı.

•    Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) peygamberliğin ilk zamanlarında kendisinden mucize istenildiğinde, karşılarındaki ağacı çağırır, onlar da köklerini sürüyerek gelir, kimi selâm verir, kimi kelime-i şehâdet getirir, sonra da yerlerine giderlerdi.

Mübârek ellerinde ve şerefli meclislerinde bazı taşlar ve yemekler de tesbih etmiştir.

•    Kuraklık zamanında yağmur için duâ istenilmesi üzerine duâ etmişler ve mübârek ellerini yüzlerine sürmeden yağmur yağmaya başlamıştır.

Yemeklerin çoğalması: Hendek gazâsında kıtlık esnâsında Câbir bin Abdullah (r.a.), hanımının hazırladığı yemek için birkaç kişiyle beraber Resûlullâh Efendimiz'i (s.a.v.) davet etti. Resûlullâh da bütün ashâbıyla teşrif ettiler. Bereket için duâ buyurduktan sonra bin kişi doyuncaya kadar yedi. Fakat yemek ve ekmekten hiçbir şey eksilmemişti.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/25.html)
Başlık: "Bir Dirhem Yüz Bin Dirhemi Geçti." | Şevvâl Ayı | Şevval Ayı içtimai, Ru'yet
Gönderen: Mücteba - 27 Temmuz 2014, 17:47:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın. Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 29 Ramazan 1435 - Rûmî: 13 Temmuz 1430

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)

"Bir Dirhem Yüz Bin Dirhemi Geçti."

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) "Bir dirhem yüz bin dirhemi geçti." buyurdular.

-     Yâ Resûllulah bir dirhem yüzbin dirhemi nasıl geçer. denildi. Buyurdular ki;

-    "Bir adamın iki dirhemi vardı. Birini alıp sadaka verdi. Diğer adamın çok malı vardı. Ondan yüz bin dirhem alıp sadaka verdi."


Şevvâl Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl'in 12'sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda "eyyâm-ı biyz" da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Şevval Ayı içtimai, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Şevval ayı ictima'ı bugün (27 Temmuz Pazar) Türkiye saati ile 01.42'de.

Ru'yet ise yine bugün (27 Temmuz Pazar ) Türkiye yaz saati ile 15.50'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Hint okyanusunun orta ve güney batı kısmında; Mauritus, Reunion, Tromelin Adası, Madagaskar, Komorolar Adaları, Glorioso, Aldabra Adaları, Juan de Nova adası, Afrika kıtasının güney ve orta kesimi, Mozambik, Malavi, Angola, Güney Afrika Cumhuriyeti, Atlas okyanusunun güney ve orta kısmın­daki adalar; Saint Helena adası, Ascention adası, Güney Amerika kıtası, Antarktikanın kuzey sahilleri.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den de görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 28 Temmuz Pazartesi günü de Şevval ayının 1'idir



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/26.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasil Kılınır? | Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı? | Vakitleri
Gönderen: Mücteba - 27 Temmuz 2014, 17:55:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın.
Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder."

(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's Sağîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 30 Ramazan 1435 - Rûmî: 14 Temmuz 1430

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)

Yarın Ramazan Bayramının 1. günü.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek'atindeki üçer adet fazla tekbirlere "zevâid tekbirleri" denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek'atte kırâatten önce, ikinci rek'atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:
"Allah rızası için niyet ettim bayram namazı kılmaya" diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve "Sübhâneke"den sonra imâm sesli, cemâat sessiz "Allâhü ekber" diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek'ate kalkılır.

İkinci rek'atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek'atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.


Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazan Bayramı Namazı Vakitleri

İSTANBUL........................ 06:40
AFYON.............................. 06:38
AYDIN............................... 06:50
BALIKESİR....................... 06:47
BİLECİK............................ 06:37
BURSA............................. 06:41
ÇANAKKALE................... 06:52
DENİZLİ............................ 06:46
EDİRNE............................ 06:48
ESKIŞEHİR...................... 06:36
İZMİR................................. 06:52
KIRKLARELİ.................... 06:45
KOCAELİ.......................... 06:36
KÜTAHYA........................ 06:39
MANİSA............................ 06:50
MUĞLA............................. 06:49
SAKARYA........................ 06:34
TEKIRDAĞ....................... 06:46
UŞAK................................ 06:43
YALOVA........................... 06:39

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/27.html)
Başlık: Günahları Küçük Görmek Büyük Günahtır
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2014, 02:49:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kulun, mizanına konulacak ilk şey, âilesi için harcadıklarının sevâbı)dır."
(Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 1 Şevval 1435 - Rûmî: 15 Temmuz 1430

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)

Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Günahları Küçük Görmek Büyük Günahtır

Resûlullâh (s.a.v.) ashâbıyla beraber içinde hiç odun bulunmayan bir vâdîye indiler. Resûlullâh (s.a.v.) ashâbına odun toplamalarını emretti. Dediler ki:

'Yâ Resûlallâh! Burada hiç odun göremiyoruz.' Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "Bulduklarınızı küçük görmeyiniz." buyurdular. Bunun üzerine ashab toplamaya başladılar, bulduklarını birbiri üzerine yığdılar. Ve neticede büyük bir yığın meydana geldi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Görmüyor musunuz? Küçük gördüğünüz hayır ve şer de işte böyledir. Küçük günahlar üst üste, büyük günahlar üst üste, iyilikler ve kötülükler üst üste (eklenerek büyür)", buyurdular. Günahlar kul tarafından küçük görüldükçe Allâhü Teâlâ katında büyür, kul tarafından büyük görüldükçe de Allâhü Teâlâ katında küçülür. Mü'min kul, îmânının kuvvetli olmasından dolayı günahlarını büyük görür.

Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Mü'min, günâhını başının üstünde duran bir dağ gibi görür, üzerine düşmesinden korkar.

Münâfık ise günâhını burnunun üzerinde dolaşan ve hemen koğabileceği bir karasinek gibi görür." buyurmuştur. (Beyhakî, Şuabu 'l-İmân)

Kulun bağışlanmayan günahı, -işlediği bir günahtan sonra- keşke her işlediğim günah böyle olsa!..' demesidir.

Bu söz o kimsenin îmânının noksan ve Allâhü Teâlâ'ya ve onun celâline dair bilgisinin zayıf ve az olmasındandır. Şâyet bilmiş olsaydı, küçük günahlarını büyük, hakir gördüğü günahlarını çok büyük görürdü. Nitekim Allâhü Teâlâ bazı peygamberlerine şöyle vahyetmiştir:

"Hediyenin küçüklüğüne bakma. Hediye edenin büyüklüğüne bak.

Hataların küçüklüğüne bakma. Kendisine karşı hata işlediğin zâtın büyüklüğüne bak."

Kimin Allah katında rütbesi ve makamı yüksek olursa, günâhı küçük olmaz, her isyan büyük günah olur. (Gunye, 1/230)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/28.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Tevâzuu | Her Nimetin Hesabı
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2014, 02:56:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketine vesile olur."
(Sünen-i Ebû Dâvud)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 2 Şevval 1435 - Rûmî: 16 Temmuz 1430

Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Tevâzuu

Resûlullâh (s.a.v.) bir yolculukta idi. Ashâbına, bir koyunu kesip hazırlamalarını emretti. Ashabından biri:

"Yâ Resûlallâh! Boğazlamayı ben yaparım." dedi. Bir başkası: "Yâ Resûlallâh! Yüzmeyi ben yaparım." dedi. Bir başkası da: "Yâ Resûlallâh! Pişirmeyi de ben yaparım." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Odun toplamayı da ben yaparım." buyurdu. Ashâb-ı Kirâm:

"Yâ Resûlallâh! İşi yapmak için biz kâfîyiz." dediler. Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.):

"Sizin kâfî olduğunuzu ben de biliyorum. Fakat kendimi sizin üstünüzde tutmak bana hoş gelmez.

Çünkü Allâh Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri kulunun arkadaşları arasında kendisini üstün tutmasını kerih (çirkin) görür." buyurdu.


Her Nimetin Hesabı Vardır.

Müslüman her zaman Allâhü Teâlâ'nın ihsan ettiği nimetlerden hesaba çekileceğini bilmeli ve bu şuurla hareket etmelidir. Zira Ayet-i Kerîme'de "Sonra, vAllahi o gün o nimetlerden muhakkak sorulacaksınız." (Tekâsür Sûresi, âyet 8) buyrulmuştur. "İnsanın mes'ul olacağı nimet nedir? Çünkü nimeti olmayan kimse yoktur." denirse cevabı şudur:

Bütün gayreti lezzetlere kavuşmak olan, ancak hoş yemek, yumuşak giyinmek ve vaktini oyun ve eğlenceyle geçirmek için yaşayan, ilim ve amele layık oldukları ehemmiyeti vermeyen kimseler nimetlerden sual olunur.

Amma Allâhü Teâlâ'nın sırf kulları için halk buyurduğu nimet ve rızıklarından faydalanıp onlarla ilim tahsil etmek ve öğrendikleri ile güzel amel yapmak için kuvvet alan ve şükrünü edaya çalışan kimselere bu nimetlerden sual edilmezler.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) ashabıyla hurma yiyip üzerine su içtiklerinde "Elhamdülillahillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ minel müslimin..." diye hamd ederek buna işaret buyurmuşlardır. Yani şükrünü bilen ve edebilenler nimetlerden sual olunmayacaklardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/29.html)
Başlık: Abdest ve Namaz | Nükte: En Zor ve Kolay Şey
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2014, 03:00:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden biri, abdest alır ve abdestini eksiksiz olarak tamamlar ve sonra 'Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh' derse kendisine sekiz cennetin kapıları açılır, dilediği kapıdan cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 3 Şevval 1435 - Rûmî: 17 Temmuz 1430

Lehistan (Polonya)'ın Osmanlı Himayesini Kabulü (1557)

Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Abdest ve Namaz

Bir sahabî Resûlullah'a (s.a.v.) geldi ve:

"Ey Allâh'ın Resûlü! Şayet ben Allâh'tan başka ilah olmadığına, senin Allâh'ın resûlü olduğuna şehadet edersem; beş vakit namazı kılarsam; zekâtı verirsem; ramazan orucunu tutup gecelerini (teravih namazı kılarak) ihya edersem ne buyurursunuz, kimlerden olurum? dedi. Resûlullah (s.a.v):

"Kim bu hal üzere ölürse sıddîklardan ve şehitlerden olur." buyurdu. (Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

Ebû Müslim'den rivayet edilmiştir.

Ebû Ümâme mescitte idi; yanına gittim ve şöyle dedim: Ey Ebû Ümâme! Senin Resûlullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu işittiğini duydum:

"Bir kimse güzelce abdest alsa; ellerini (dirseklerle beraber) yıkasa, yüzünü yıkasa, başını ve kulaklarını meshetse, ayaklarını yıkasa ve sonra farz bir namazı kılmak üzere ayağa kalksa, Allâhü Teâlâ o gün ayaklarının gittiği, ellerinin tuttuğu, kulaklarının işittiği, gözlerinin baktığı ve içinden geçirdiği kötülükleri bağışlar." Bu hadîs-i şerîf i rivayet eden Ebû Ümâme (r.a.) şöyle demiştir: Bu hadîs-i şerîf i Resûlullah'tan (s.a.v.) defalarca dinledim.

Bir kış mevsiminde Resûlullah (s.a.v) dışarı çıktı; yapraklar dökülmeye başlamıştı. Bir ağacın dalını eline alıp:

"Şu yapraklar dökülmeye başladı." buyurdu. Sonra:

"Ey Ebû Zer!" buyurdu.

"Buyurun, yâ ResûlAllah!" dedim.

"Müslüman bir kul, Allâh'ın rızasını dileyerek namazını kıldığı zaman, günahları şu ağacın yaprakları gibi dökülür." buyurdu.


Nükte: En Zor ve Kolay Şey

Bir âlime, "Dünyada en güç şey ile en kolay şey nedir?" diye sormuşlar:

"En güç şey insanın kendisini bilmesi, En kolay şey de halka nasihat vermesidir!" demiş...


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/30.html)
Başlık: Hâce Seyyid Emîr Kilâl (K.S)
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2014, 03:41:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey âdemoğlu! Rabbine itaat ettiğin gün kâmil manada akıllı denilmeye lâyık olursun. Ona âsî olma, (yoksa)câhil denilmeye müstehak olursun."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 4 Şevval 1435 - Rûmî: 18 Temmuz 1430

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)

Hâce Seyyid Emîr Kilâl (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın on dördüncü halkası olan Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri Buhârâ'nın Sûhâr köyünde doğdu. Çömlekçilik yaparak geçimini temin ettiği için Farsçada "çömlekçi" manasına gelen "Kilâl" ismiyle anılır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) neslinden olup Seyyid'dir. Babasının adı Emîr Hamza'dır. Vâlideleri şöyle anlattı:

"Ona hâmileyken ne zaman şüpheli yemek yesem karnımda şiddetli bir ağrı hissederdim. Bu hal birkaç kez kendini gösterince anladım ki, bunlar karnımda taşıdığım çocuğun müstesnâ biri olmasından dolayıdır. Ondan sonra ağzıma aldığım her lokmada ihtiyâta riâyet eder oldum ve evladımı ümitle bekledim."

Hâce Muhammed Baba Semasî Hazretleri onu manevî evlatlığına kabul etmiş ve ona tarîkat âdâbını öğretmiştir. Üstazının yanından hiç

ayrılmamış, yirmi sene onun sohbet halkasına devam etmiştir. Seyyid Emîr Kilâl (k.s.) her pazartesi ve perşembe günü Sûhâr'dan uzak bir mesâfede olan Semâs köyündeki hocasının sohbetlerine giderdi. Hâce Semasî Hazretleri (k.s.), Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri'ni Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinin tasavvufî terbiyesiyle vazifelendirmişti.

Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri, talebesi olan Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend'e (k.s.) "Alim, terbiye ettiği talebesinin terbiyesinin tam olduğundan emîn olmak için eserini onda görmek ister. Şayet bir eksiklik görürse onu düzeltir." buyurdu ve oğlu Emîr Burhân'ın terbiyesini ona havâle etti.

Seyyid Emîr Kilâl Hazretlerinin dört oğlu ve dört halîfesi vardı. Evladları: Emîr Burhân, Emîr Hamza, Emîr Şah ve Emîr Ömer'dir. Evlatlarının yetiştirilmesini halîfelerine havâle etmiştir. Silsile, kendisinden sonra Hâce Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri ile devam etmiştir.

Farsça 'Makâmât-ı Emîr Kilâl' isimli eser Seyyid Emîr Kilâl Hazretlerinin menkıbelerine dâirdir.

Seyyid Emîr Kilâl (k.s.) Hazretleri 8 Cemâziyelevvel 772 (m. 1370) Perşembe günü, doğduğu Sûhâr köyünde vefat etmiştir. Kabr-i şerifleri Buhârâ şehrindedir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/7/31.html)
Başlık: "Zenginin Borcunu Geciktirmesi Zulümdür" | Fatih Sultan Mehmed'in ilim Âşkı
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2014, 14:18:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ödemek niyetiyle insanlardan borç alan kimseye Allâhü Teâlâ borcunu ödemeyi kolaylaştırır. Ödememek niyetiyle borç alan kimsenin malını Allâhü Teâlâ itlaf eder. (Aldığı malın hayır ve bereketini göremez.)"
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 5 Şevval 1435 - Rûmî: 19 Temmuz 1430

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)

"Zenginin Borcunu Geciktirmesi Zulümdür"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

"Mü'minin ruhu, borcu ödeninceye kadar borcundan dolayı mahpustur." buyurdular.

Lüzumsuz yere borç almış olan bir mü'min vefat edince ruhu kendisine ait olan makama çıkamaz, ya borcu vârisleri tarafından ödenir veya kendisi âhirette bunun bedelini kendi sevabından alacaklısına verinceye kadar tutulur. Onun için zaruret olmadıkça kimseden bir şey borç almamalı, alınca da onu vadesinden evvel ödemeye çalışmalıdır.

Borçlarını imkân varken ödemeyip geciktirenler ahlâka aykırı olarak emniyeti sû-i istimâl etmiş olurlar.

Borç pek ağır bir yüktür. Kat'î bir lüzum görülmedikçe borçlanmamalıdır, sonra insanın huzuru kaçar, izzet-i nefsi rencide edilir.

Şayet borç vaktinde verilemezse bunun verilmesi vasiyet edilmelidir. Vârisler de ölüyü mes'ûliyetinden kurtarmak için bunu ödemeye gayret etmelidirler.

*Hadîs-i Şerîf, el-Metalibü'l-âliye, El-Heysemî.


Fatih Sultan Mehmed'in ilim Âşkı

Ali Himmet Berki merhum "Büyük Türk Hükümdarı, İstanbul Fatihi Sultan Mehmed Han ve Adalet Hayatı" adlı eserinde diyor ki: Fatih Sultan Mehmed, geceleri geç vakit medreseleri dolaşır, talebenin çalışıp çalışmadığını teftiş ederek çalışanları mükâfatlandırırdı. Hiçbir hükümdarda bu kadar ilim aşkı görülmemiştir. Sultan medreseden bir oda istemiş, "Vâkıfın şartı var, imtihan lazımdır." denmesi üzerine imtihanla bir oda almış ve "Bir gün hükümdarlıktan beni çıkarırlarsa hiç olmazsa bir odam bulunsun" demişlerdi.

Biz tahsilde iken talebe ve hocalar arasında tevatüre yakın bir kuvvetle bu odanın, Karadeniz Medreseleri tarafında Çifte Baş Kurşunlu -diğer adı Servili- Medrese'de kapıdan girince sol tarafta baştaki birinci oda olduğu ve Sultan, medreseleri ziyarete geldikçe ziyaretçilerini bu odada kabul eylediği hatta sedeşi bir çekmece ve bir de makta' (üzerinde kamış kalem kesilen alet) bulunduğu söyleniyordu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/1.html)
Başlık: Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2014, 14:20:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişinin mâlâyaniyi (din ve dünyasına faydasız şeyleri) terk etmesi müslümanlığının güzelliğindendir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 6 Şevval 1435 - Rûmî: 20 Temmuz 1430

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)

Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Malayaniyi terk etmesi kişinin İslâm'ının güzelliğindendir." buyurdular. Yani, Kur'ân-ı Kerîm'i ses ile güzelleştirmek gerektiği gibi İslâm'ı da malayaniyi; faydasız söz ve işleri terk ederek güzelleştirmek lazımdır.

Hasan-ı Basrî (rh.) "Allâhü Teâlâ'nın bir kuldan rahmetini uzaklaştırdığının alameti onu mâlâyânî ile meşgul kılmasıdır" demiştir. Mâlâyânî, konuşmada daha çok olur.

Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu:

"Ey Ebû Hüreyre! Kalemin senin hatalarını yazmamasını istersen Allâhü Teâlâ'nın farz kıldıklarını eda et (vaktinde yerine getir), faydasız hiçbir sözü ağzına alma."

Hz. Ebubekr-i Sıddîk (r.a.) "Ne olaydı dilsiz olsaydım ve Allâh'ı zikretmekten başka bir söz söyleyemiyeydim" buyurmuş idi. Kişiye faydası olan söz ve iş; dîn ve dünya işleri için gerekli olan yemek, içmek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaçlarını görmek için yapacağı işler ve konuşmalar fuzûlî değildir. Bundan başkası mâlâyanidir; faydasızdır. Zira insanın bu dünyaya gönderilip ona ruh verilmesi, kemâlât (manevi faziletleri) elde etmek, kazanmak içindir. Bunun şuurunda olan kimse sözünü uzatmaz, kendi işiyle meşgul olur ve işi bittiğinde hemen Allâh'ı zikreder. Çünkü zikir, saâdet hazinelerinden bir hazinedir.

Atâ bin Rebâh (rh.) buyurdu: "Sizden öncekiler -Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân- çok konuşmayı hoş görmezlerdi."

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): "Dilini faydasız söz söylemekten tutana ve malından fazlasını -Allâh için- harcayana müjdeler olsun" buyurdular.

Faydasız söz söyleyen vaktini boşa geçirmiş olur. Halbuki o vakitten hesaba çekilecektir. Bunun için "Hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz." emrine uyarak ömür sermayesini ziyan etmemek lazımdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/2.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2014, 14:23:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ buyurur: Herhangi bir kulumu gözlerinden mahrum bırakmak sûretiyle imtihân ettiğimde, sabrederse, gözlerine karşılık ona cenneti veririm."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ağustos Pazar 2014

Hicrî: 7 Şevval 1435 - Rûmî: 21 Temmuz 1430

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)

O'nun Maiyyetindekiler: Katâde Bin Nu'mân (r.a.)

Ensâr-ı Kirâm'ın büyüklerindendir. İkinci Akabe Biatı'nda bulundu. Bedir, Uhud, Hendek harpleri başta olmak üzere Resûlullah'ın (s.a.v.) yanında bütün harblere iştirak etmiştir.

Katâde bin Numan (r.a.) Uhud harbinde gözünden vurulmuş, gözü yerinden çıkıp yanağına düşmüştü. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz mübarek tükrüğü ile Hz. Katâde'nin gözünü yerine yerleştirmiş ve artık eskisinden daha güzel görmeye başlamıştır. Hz. Katâde'nin (r.a.) bir torunu, yıllar sonra Emevî halifelerinden Ömer bin Abdülaziz'in (r.a.) huzurunda kendisini şöyle tanıtmıştır: "Ben öyle bir zatın torunuyum ki, Resûl-i Ekrem (s.a.v), onun çıkmış gözünü eliyle yerine koymuş ve o anda şifa bularak gözlerin en güzeli olmuştur."

Resûlullah (s.a.v.) zifiri karanlık bir gecede yatsı namazını kılmak üzere evinden çıkıp mescide giderken yolda bir şimşek çaktı ve Resûlullah (s.a.v.) Katâde bin Numan'ı görüp: "Katâde sen misin?" buyurdu. Hz. Katâde:

"Evet, Yâ ResûlAllah! Benim. Böyle bir havada namaza gelenler az olur diye düşündüm ve namaza gelenler arasında olmak istedim." dedi. Resûlullah (s.a.v.):

"Namaz bittikten sonra hemen ayrılma, bana uğra!" buyurdu. Resûlullah (s.a.v.) namazdan sonra Hz. Katâde'ye kuru bir hurma dalı verip:

"Al bunu. Bundan sonra önünden ve arkandan on adımı aydınlatacaktır." buyurdu. O günden sonra Hz. Katâde (r.a.) bir yere giderken o hurma dalı kandil gibi etrafını aydınlatırdı.

Hz. Katâde (r.a.) hadis âlimi ve siyer-megâzî müelliflerinden Asım bin Ömer'in dedesidir. Mekke'nin fethinde kabilesi Benî Zafer'in sancağını taşımıştır.

Peygamber Efendimizden (s.a.v.) hadisler rivayet etmiş ve hicri yirmi üç senesinde altmış beş yaşındayken vefat etmiştir. Cenaze namazını Hz. Ömer (r.a.) kıldırmıştır. (RadıyAllahu anh.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/3.html)
Başlık: "Hayâ imandandır" | Mutfağımız: Kabaklı Aş
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2014, 14:26:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir hata (günah), gizlice yapılmış olursa zararı yalnız onu yapana ait¬tir. Fakat âşikâr yapılır -da men edilmez- ise zararı herkese dokunur."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ağustos Pazartesi 2014

Hicrî: 8 Şevval 1435 - Rûmî: 22 Temmuz 1430

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)

"Hayâ imandandır"

Eski zaman padişahlarından biri bir gece nefsine uyup günah işler. Ertesi gün o diyarın evliyasından biri padişahı ziyarete gelir. Padişah o zata çok iltifat eder. O da padişahın iltifatlarına mağrur olmuş gibi konuşmasında yakışıksız bir söz söyler. Padişah "Biraz iltifat edince bizi hafife aldı." diye düşünüp "Niçin bizim meclisimizde yakışıksız söz söyledin. Sana yüz verdikse küstahlığın manası var mı? Halifelik şerefi yok mudur? diye azarlar. O zatın maksadı padişahı terbiye etmektir.

"Eğer sen halifelik şerefine riayet etseydin önce kendi nefsinden hayâ ederdin. Sen şöyle bir iş yapmazdın." diyerek gece işlediği günaha işaret eder.

Padişah neye uğradığını bilemeyip hayrete düşer. O zata olan itimadı daha da artar, kendisini irşada geldiğini anlar, özür dileyip tevbe ve istiğfar eder. Ondan sonra tenhada aklına şeytandan bir vesvese gelse kendinden hayâ eder, bu suretle kötülüklerden tamamen vazgeçip sonunda velilik derecesine ulaşır.

O halde her kişinin kendini düşünüp hayâ etmesi lazımdır. Allâhü Teâlâ böyle kimselere hayırlar ihsan eder. Sahih-i Buhârî'de geçen bir hadis-i şerifte;

"Hayâ kişiye hayırdan başka bir şey getirmez" başka bir rivayette

"Hayâ imandandır." buyrulmuştur.


Mutfağımız:........................................... Kabaklı Aş (5 kişilik)

Malzemeler: 1-2 adet yeşil kabak, 1,5 su bardağı iri bulgur, 1 adet soğan ve domates, yarım su bardağı zeytinyağı, 3 su bardağı su, yarım yemek kaşığı domates salçası, kimyon, kırmızı biber, tuz. Hazırlanışı: Kabakların kabuğu alacalı soyulur ve çok küçük olmayacak şekilde doğranır. Soğanlar ince, domatesler dört köşe doğranır. Önce soğan, sonra domates zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavrulur, salça konur, kimyon ve kırmızı biber serpilip karıştırılır. Azıcık bulgur veya pirinç konulur. Sıcak su ilave edilip suyu çekinceye kadar pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/4.html)
Başlık: Niyetin Sevabı | Sağlık:................... D Vitamini
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2014, 13:05:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Cenâb-ı Hakk'a, kulların en sevimlisi, takvâ ehli olup da kendisini gizleyenlerdir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ağustos Salı 2014

Hicrî: 9 Şevval 1435 - Rûmî: 23 Temmuz 1430

Turgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)

Niyetin Sevabı

İnsanların işledikleri ameli, Hafaza melekleri yazmaya memurdurlar. Lakin onlar niyete vâkıf olamazlar. Yaptığımız ameller melekler divanında, niyetlerimiz ise Allâh'ın divanındadır. Hadîs-i Kudsî'de;

"Ey Hafaza meleklerim! Sizler kullarımın amellerini yazmaya memursunuz. Ben ise onların nefsindekini pek iyi bilir ve muhafaza ederim" buyuruldu.

Amellerin sevabı cennette verilir. Niyetin sevabı ise Cenâb-ı Hakk'a yakınlık dereceleriyle verilir.

"Niyeti olmayanın ameli yoktur. Hasenesi (hayırlı amelleri) olmayan da sevabını alamaz."


Sağlık:................... D Vitamini

D Vitamini, kalsiyumun böbrekten atılmasını azaltıp bağırsaklardan kana geçerek kemiğin ve adelelerin kuvvetlenmesini sağlar. Düşme riskinin azalması, meme ve kolon kanserini önleme, kan basıncında azalma gibi mühim tesirleri de mevcuttur.

Güneş en büyük D vitamini kaynağıdır. Yumurta sarısı, karaciğer, yağlı balıklar, balık yağı, kakao, tereyağı, süt gibi bazı gıdalarda bulunur.

D vitamini eksikliği yetişkinlerde: Sırt, kalça, ayak ve bazan da kaburga ağrılarına yol açar. İleri yaşlarda kemiklerde eğrilik ve çarpıklıklar ortaya çıkabilir.

Kalsiyumun azalmasından adele kasılmaları, kramplar olur, kemik ve adele zayışığından merdiven inip çıkmakta zorlanır, yorgunluk hissederler, kemiklerde kırıklar ortaya çıkar.

Yaşlılarda ise muvazene; denge kaybına, adele gücünde azalmaya yol açtığı için düşme artar ve kemiklerde kırıklar olur. Yürüme, hareket etme kabiliyeti azalır. Hafıza kaybı olabilir, enfeksiyon riski artabilir ve sık hastalanabilirler.

D Vitaminin fazla olmasından da kusma, ishal, halsizlik, huzursuzluk, kabızlık, iştahsızlık, ağız kuruluğu, vücutta susuzluk, çok su içme ve çok idrara çıkma, böbrek taşları ve böbrek koliği meydana gelebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/5.html)
Başlık: Beş Nimetin Kıymetini Bilmek | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 06 Ağustos 2014, 12:39:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Beş şeyden önce beş şeyi ganîmet, (fırsat) bil; ölümünden önce hayatını, hastalığından önce sıhhatini, meşguliyetinden önce boş vaktini, ihtiyarlığından önce gençliğini, fakirliğinden önce zenginliğini (ganimet bil)"
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ağustos Çarşamba 2014

Hicrî: 10 Şevval 1435 - Rûmî: 24 Temmuz 1430

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)

Beş Nimetin Kıymetini Bilmek

Allâhü Teâlâ insanlara birçok nimetler ihsan buyurmuştur. Bu nimetlerden güzelce istifade edenler ebedîsaadete kavuşurlar. Hayat: Hayat bir nimettir. Biz bu sayede dünyamızı, ahiretimizi öğrenir, Rabb'imize kullukta bulunmak şerefine nail oluruz. Fakat bu hayatımızı mutlaka ölüm takip edecektir. Onun için ölüm gelmeden bu hayatımızdan güzelce istifadeye çalışmalı, hayatı faydasız şeyler uğrunda elden çıkarmamalıyız.

Sıhhat: Sıhhat de bir nimettir. Biz bu sayede hayatımızı tanzim ederiz. Fakat bu sıhhatin gidip hastalığın gelmesi daima mümkündür. O halde

üzerimize düşen vazifeleri derhal yapmalı ve bu günkü işimizi yarına bırakmamalıyız. Çünkü sonradan bunları yapmaya imkân olmayabilir. Boş vakit: Boş vakit de bir nimettir. Ancak insan bunu, dünyanın fani, geçici şeylerine değil, ölüm tehlikesi gelmeden önce ebedî saadetine vesile olacak şeylere harcamalı, ibadet ve taatle meşgul bulunmalıdır. Gençlik: Bu da bir nimettir. İnsan bu çağda iken ilim ve irfan tahsiline, ibadet ve taat ile meşgul olmaya daha fazla müsait bulunur. Artık ihtiyarlık hali yüz gösterip de sahibini kuvvetten, faaliyetten düşürmeden hayırlı şeylere çalışmalı, gençlikten takdire layık bir şekilde istifade etmelidir.

Zenginlik: Bu da bir nimettir. Helâlinden kazanılmış bir servet, sahibi için ilahi bir ihsandır. Fakat bu dünyada her şey gibi servet ve mal mülk de geçicidir. İnsan ölünce bütün sahip olduğu şeyler elinden çıkmış olur. Artık ihtiyatlı olmalı, daha elde servet ve fırsat varken zenginlikten meşru surette istifade etmeli, zekât vermeli, sadaka vermeyi büyük bir nimet bilmeli, hem dünya hayatını güzelce tanzim ile uğraşmalı, hem de âhiret hayatını ve saadetini temine çalışmalıdır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Adem, Kız: Havva


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/6.html)
Başlık: Mü'minin Niyeti Amelinden Hayırlıdır
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2014, 12:23:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Amellerin en fazîletlisi sâdık niyettir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ağustos Perşembe 2014

Hicrî: 11 Şevval 1435 - Rûmî: 25 Temmuz 1430

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)

Mü'minin Niyeti Amelinden Hayırlıdır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâbına: "Mü'min kimdir bilir misiniz?" buyurdular.

"Allâh ve Resûlü en iyisini bilir." dediler. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Mü'min, Allâhü Teâlâ'nın hoşuna giden şeylerle kulaklarını doldurmadıkça ölmeyen kimsedir. Eğer bir kul Allâh'dan korksa yetmiş demirden kapısı olan yetmiş hücrenin içindeki bir hücrede bulunsa, Allah ona amelinin elbisesini giydirir. Hatta öyle ki insanlar onun iyiliklerini konuşurlar ve yaptığından fazlasını da söylerler." Ashâb-ı Kirâm "Nasıl fazlasını söylerler" dedi. Şöyle buyurdu:

"Çünkü Allâh'tan korkan, gücü yetmiş olsaydı, elbette daha fazla güzel amel işleyecekti. Bundan dolayı Allâh da onun amelini artırır. Kâfir de böyledir. İnsanlar onun kötü amelini konuşurlar ve yaptığından fazlasını da söylerler. Eğer onun gücü yetseydi elbette daha çok kötü amel işlerdi."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Mü'minin niyeti amelinden daha hayırlıdır." buyurdular. (Beyhakî, Şuabü 'l-imân) Bir adam: "Yâ Resûlallâh! Amellerin en faziletlisi hangisidir" diye sordu, "Sâdık niyettir" buyurdular.

İbn-i Cüreyc rahimehullâh, "Mü'minin niyeti amelinden niçin hayırlıdır" diye Hz. Atâ'ya sordu. O da şöyle cevap verdi: "Zira mü'minin niyetinde onu bozacak, sevabını giderecek riya bulunmaz."

Amel aşikârdır, niyet ise gizli bir ameldir. Gizli amellere mükâfât kat kat verilir. Amel; âzâların Allâhü Teâlâ'ya yönelmesi, gayret etmesidir. Niyet ise kalbin Allâhü Teâlâ'ya yönelmesi ve zikretmesidir. Kalbin Allâhü Teâlâ'ya yönelmesi zikr-i hafî iledir.

Ayet-i Celîle'de -meâlen- şöyle buyuruldu "...Hoş bir ağaç gibi ki kökü sâbit, dalı semâda." (İbrâhîm sûresi, âyet 24) Ağacın kökü kalpteki îmândır. Semâya uzanan dalları kalbdeki niyet, meyvesi de amellerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/7.html)
Başlık: Resûlullâh'ın (s.a.v) Bir Mucizesi
Gönderen: Mücteba - 08 Ağustos 2014, 10:54:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Emanete riayet etmek, rızkı, hıyanet ise fakirliği celb eder; getirir."
(Kenzü'l-Ummal)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 12 Şevval 1435 - Rûmî: 26 Temmuz 1430

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)

Resûlullâh'ın (s.a.v) Bir Mucizesi

Câbir bin Abdullah (r.a.) anlatıyor: "Hendek harbinde, hendek kazarken üç gün bir şey yememiştik. Resûlullâh (s.a.v.) de karnına, açlıktan taş bağlamıştı.

"Yâ Resûlallâh! İzin veriniz de, evime kadar gidip geleyim?" dedim. Hanımıma, "Resûlullâh'da (s.a.v.) öyle bir açlık gördüm ki, dayanılabilir bir hal değildir. Yanında, yiyecek bir şey var mı?"

dedim. "VAllahi, şu oğlaktan ve bir miktar arpadan başka bir şey yok!" dedi.

Oğlağı kestim. Hanımım da, arpayı el değirmeninde öğütüp un yaptı. Eti, çömleğe koyduk. Hamur mayalandı. Et çömleği tandıra konulup pişmeye başladıktan sonra Resûlullâh'ın (s.a.v.) yanına döndüm. Evden ayrılırken hanımım: "Sakın, beni, Resulullâh'a ve yanındakilere karşı utandırma!" dedi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) yanına dönünce; "Yâ Resûlallâh! Benim azıcık yemeğim var. Yanına bir veya iki kişi al da, yemeğe gidelim?" dedim. Yemeğin ne kadardır? diye sordu. Bir miktar arpadan ekmek yapıldığını ve bir oğlak kesildiğini haber verdim. Resûlullah, "Hem çok, hem de güzel yemektir. Hanımına söyle, ben gelinceye kadar, tandırdan ne et çömleğini, ne de ekmeği çıkarsın!" buyurdu. Orada bulunan Muhacirlere ve Ensâr'a, "Ey Hendek halkı! Kalkınız, Câbir'in ziyafetine gideceğiz" diye seslendi. Hepsi kalktılar.

Resûlullâh (s.a.v.), "Birbirinizi sıkıştırmadan içeri giriniz!" buyurdu. Onar onar ayrıldılar. Resûlullâh (s.a.v.), ete ve ekmeğe bereketle dua ettikten sonra, hanımıma, "Bir ekmekçi kadın çağır da, seninle birlikte ekmek yapsın. Çömleğinizden de, kepçe kepçe al. Sakın, çömleği tandırdan ayırma!" buyurdu.

Resûlullâh (s.a.v.), tandırdan ekmeği ve eti çıkarıp parçaladı ve - davetliler yeyip doyuncaya kadar- üzerine et koyarak ashabına verdi. Bir hayli yemek arttı. Resûlullâh (s.a.v.), hanımıma: "Bu kalanı da, hem kendin yersin, hem de, hediye edersin. Çünkü bütün halk, açlık çekiyor!" buyurdular.

VAllahi, gelenler, bin kişi oldukları ve hepsi de, yeyip doydukları halde, yemek hiç eksilmedi. Ondan, biz de yedik, komşularımıza da hediye ettik!"


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/8.html)
Başlık: Safâ ile Merve Arasında Sa'y | İdarecilerin Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2014, 15:17:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İki kimse arasında hüküm verecek olan sakın öfkeli bir halde iken hüküm vermesin."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 13 Şevval 1435 - Rûmî: 27 Temmuz 1430

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)

Safâ ile Merve Arasında Sa'y

Hac mevsiminde Safâ ile Merve arasında sa'y etmek, bu sa'ye Safa'dan başlamak ve özürleri olmayanların bu sa'yi yaya olarak yapmaları vâciptir.

Safâ ile Merve, Mekke-i Mükerreme'de Mescid-i Haram'ın doğusunda 350 metre mesafeli iki tepedir. Bunlar, geniş bir cadde ile birbirine bağlıdır. Safa'dan başlayıp Merve'ye dört ve Merve'den Safa'ya üç defa geliş-gidişe "sa'y" denir.

Bu hareket, bütün kâinatın Mâlik ve Hâkimi olan Allâhü Teâlâ Hazretlerine tazimleri, ihtiyaçları arz için mukaddes Beytinin mukaddes kapısı önünde bir şevk ve heyecan ile tekrar gidip gelmenin, kabule intizar edilmenin bir remzi demektir.

İdarecilerin Vasıfları

Abbasî Halîfelerinden Me'mûn vezirinde bulunmasını istediği vasıfları şöyle sıralamıştır.

"İşlerimin idaresi için bir adam isterim ki hayırlı ve övülen hasletleri şahsında toplasın, edepli, terbiyeli, tecrübeli ve isabetli görüş sahibi olsun.

Kendisine emanet edilen sırları muhafaza etsin, emin olsun, uhdesine verilen mühim işlerin yapılmasında gayretli olsun.

Hilmi (yumuşak huyluluğu) ile sükût etsin, ilmiyle konuşsun; ufak işaretten anlasın, işinde tedbirli, âlimlerin vakarına, akıllıların tevazuuna, zekîlerin ve fakihlerin anlayışına sahip olsun.

Kendisine ihsan olundukça şükreden, eziyet olundukça sabreden olsun.

Mahrumiyete sebep olacak şeylere vaktini harcamayıp, güzel ifadesi ve tatlı dili ile insanların kalbini kazansın."

Nehcu's-sulûk kitabının yazarı Ebu'n-Necîb der ki: "Bu sıfatların tamamı kendisinde bulunan idareci gerçi az bulunur ama bu sıfatlar bulunan idarecinin olduğu yerde huzur ve refah olur; tedbir ve siyâseti tam olur. Bu sıfatlar bir idarecide ne kadar noksan bulunursa, idare­sindeki insanlar ve işler de o derece bozuk olur."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/9.html)
Başlık: Hâce Alâüddin Attâr (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2014, 15:34:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimin en şereflileri, Kur'ân okuyup, ezberleyip onunla amel eden ve geceleri ibâdet edenlerdir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Îmân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ağustos Pazar 2014

Hicrî: 14 Şevval 1435 - Rûmî: 28 Temmuz 1430

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)

Hâce Alâüddin Attâr (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on altıncı halkası olan Hâce Alâüddîn Attâr'ın (k.s.) adı Muhammed bin Muhammed el-Buhârî'dir. Aslen Harezmli'dir. Buhârâ medreselerinde ilim tahsil etti ve bütün ilimlerde temâyüz etti. Hâce Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri (k.s.), Hâce Alâüddîn Attâr'ı (k.s.) kızı ile evlendirdi. Bu evlilikten Hâce Hasan Attâr (k.s.) doğdu.

Hâce Bahâüddîn Hazretleri, Hâce Alâüddîn Attâr'ı bulunduğu meclislerde kendisine yakın oturtur, dâimâ ona teveccühte bulunurdu. Büyüklerden birisi bunun sırrını sordu, şöyle buyurdu: "Onu kurtlar yemesin diye yanıma oturtuyorum. Zira nefis kurdu, daima pusudadır. İlâhî esrâra mazhar olsun diye ben onun her halini kontrol ediyorum."

Hâce Bahâüddîn Hazretleri, henüz hayatta iken, birçok tâlebesinin terbiyesini Hâce Alâüddîn'e havâle ettiler ve buyurdular ki; "Alâüddîn, bizim birçok yükümüzü hafifletti. Şüphesiz onda velâyet nurları ve hidâyet eserleri tam ve kâmil mânâda zâhir oldu. Onun sohbetine devamla ve güzel terbiyesiyle birçok sâlik tarîkatte yüksek makamlara ve kemâle erdiler. Tekmîl ve ikmâl mertebesine kavuştular."

Hâce Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri vefât ettiklerinde, Hâce Alâüddîn Attâr (k.s.) kemâl mertebesinde olduğu için, Hâce Muhammed Pârisâ dâhil bütün talebeleri ona bîat ettiler. Hâce Alâüddîn Attâr (k.s.) hastalığından on beş gün evvel; "Ben âhiret yolcuğunu tercih ettim, ondan dönmeyeceğim." buyurdular. 2 Receb 802 (M.1400) perşembe günü hastalandılar. Hastalığı, şiddetli baş ve bel ağrısı idi.

20 Receb 802 (M. 1400) Çarşamba gecesi yatsı namazından sonra dâr- ı bekâya irtihâl ettiler. Kabr-i şerîfleri Buhârâ'dadır. (Kaddesallâhü sırrahü 'l-aziz)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/10.html)
Başlık: Haccın Farz Olmasının Sebebi | Bir Kısım Dini Tabirler | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2014, 15:39:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sıkıntı ve üzüntüde Allâhü Teâlâ'nın duâsını kabul etmesi kimin hoşuna giderse bollukta çok dua etsin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ağustos Pazartesi 2014

Hicrî: 15 Şevval 1435 - Rûmî: 29 Temmuz 1430

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)

Haccın Farz Olmasının Sebebi

Haccın farz olmasına sebep, Beytullah'ın mevcudiyetidir. Bu mukaddes mabedi ziyaret için Hak Teâlâ'nın emriyle hac farz kılınmıştır. Mükellef olan bir zatın ömründe bir defa hac etmesiyle bu fariza yerine getirilmiş olur.

Hac, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hicretinin dokuzuncu senesinde farz kılınmıştır. Bu sene Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallAllahu aleyhi vesellem) tarafından Ebû Bekr-i Sıddîk (radiyAllahü anh) hac emîri tayin buyurulmuştu. Hicretin onuncu senesinde bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke-i Mukerreme'ye gelerek hac farizasını ifa buyurmuşlardı.

Hac kendisine farz olan bir zat için haccı ne zaman yapacağı hakkında iki kavil vardır:

Bir kavle göre hac farizası ömrîdir: Mükellef, bunu hayatta oldukça dilediği senede yapabilir. Sonraya bıraktığından dolayı günahkâr olmaz. Ancak hac etmeden vefat etmiş olursa günahkâr olur. Fakat daha sahih görülen diğer kavle göre hac farz olunca edası, fevrîdir; tehir edilmesi bir günahtır. Şöyle ki: Bulunduğu beldede hacıların Hicaz'a gidecekleri günde haccın şartları bulunan zatın hemen hacca gitmesi kendisine farz olur.

Bu tarihte hacca gitmezse günahkâr olur. Hatta bilahare bu şartlardan mahrum kalsa da bu hac -uhdesinde kalır- sâkıt olmaz, bundan mes'ul olur.


Bir Kısım Dini Tabirler

Kurbet: Yakınlık demektir. Dinde kurbet: "Hak Teâlâ'ya manevi yakınlığa sebep olan herhangi bir güzel ameldir. Sadakalar, nafile kılınan namazlar gibi.

Teklif: Bir kimseye meşakkatli bir şeyi emretmektir.
Dinde teklif: İslamiyet'in "Ehliyet ve salahiyet sahibi olan insanlara bazı şeyleri yapmalarını, bazı şeyleri de terk etmelerini emretmesinden ibarettir. Bu emirleri yapmaya memur ve vazifeli olan bir insana da "mükellef" denir.

İsimlerimiz: Erkek: Cafer, Kız: Câhide


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/11.html)
Başlık: Evliyanın Şefâati | Bir Kısım Dini Tabirler
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2014, 11:25:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde kişi, ele geçirdiği malı helalden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ağustos Salı 2014

Hicrî: 16 Şevval 1435 - Rûmî: 30 Temmuz 1430

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)

Evliyanın Şefâati

Hâce Bahâüddîn Hazretlerinin irtihâlinden sonra müritlerinden biri, Buhârâ'da bir bayram gecesi rüya gördü: Rüyasında, bayram gecesinde gayet büyük bir çadır kurulmuştu. Hâce Bahâüddîn ve Hâce Alâüddîn Hazretleri bu çadırın yakınında idiler. Sonra bu çadırın Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) çadırı olduğu kendisine mâlum oldu. Hâce Bahaüddîn Hazretleri, peygamberimizle görüşmek üzere çadıra girdi. Bir müddet sonra sevinçli bir şekilde dışarıya çıktı ve buyurdu ki:

"Kabrimin yüz fersah (1 fersah yaklaşık 5 km.dir.) yakınına defnolunan kimseye -Allâh'ın izniyle- şefâat etme salâhiyeti verdiler. Hâce Alâüddîn Attâr'a da kabrine kırk fersah yakınına defnolunanlara şefâat salâhiyeti verdiler. Bizi seven ve bize tâbî olan en aşağı mertebedeki kimselere de kabrinin bir fersah yakınındakilere şefâat salâhiyeti verdiler."


Bir Kısım Dini Tabirler

İbadet: Lügatte kullukta bulunmak demektir. Istılahta: Yapılmasında sevap olup Allah rızası için Allâhü Teâlâ'ya ta'zim etmek için yapılan ameldir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.

Taat: Emre imtisal etmek, emri tutmak demektir ki, buna itaat da denir. Dinde taat: Yapılmasından dolayı sevap bulunan -niyetli veya niyetsiz- herhangi bir ameldir. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak gibi Hak Teâlâ'nın emirlerini gönül isteği ile yerine getirmek birer taattir.

Niyet: Kasd manasınadır. Yani, kalbin bir şeye azim etmesi, yönelmesi demektir. Dinde niyet: Yapılan bir vazife ile Hak Teâlâ'ya taatda bulunmayı ve ona manen yaklaşmayı kasd etmekten ibarettir. Bir amelin ibadet olabilmesi için niyete ihtiyaç vardır. Mesela: Biz namazlarımızı yalnız Allâhü Teâlâ'nın emrine itaat emek, rızasını kazanmak için kılarız. İşte bu, namaz hakkında niyettir. Yoksa başkalarına göstermek veya spor yapmış olmak için namaz tarzında yapılacak hareketler, ibadet değildir. Niyetle yapılan taharet, mesela abdest de bir ibadettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/12.html)
Başlık: Resûllullâh'ın (S.A.V.) İslâm'a Daveti
Gönderen: Mücteba - 13 Ağustos 2014, 10:57:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanların gördüğü yerde namazını güzel kılıp da kimsenin olmadığı yerde dikkat etmeyenin bu yaptığı, namazı hafife almaktır."
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ağustos Çarşamba 2014

Hicrî: 17 Şevval 1435 - Rûmî: 31 Temmuz 1430

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)

Resûllullâh'ın (S.A.V.) İslâm'a Daveti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Himyer hükümdarı Nuaym bin Abd-i Kilâl'e İslâm'a davet mektubunu Ayyâş bin Ebi Rebîa ile gönderdiler. "Allâhü Teâlâ ile Resûlüne inandıkça üzerinizden rahmet ve selâmet eksik olmaz. Allah birdir, ortağı yoktur..." diyerek başlayan bu mektubu Ayyâş bin Ebi Rebîa el-Mahzûmî'ye (r.a.) verirken buyurdular ki:

"Onların bulunduğu kasabaya eğer gece varırsan girme, sabahı bekle. Sonra abdest al, iki rek'at namaz kıl ve seni orada iyi karşılamaları ve muvaffak kılması için Cenâb-ı Hakk'a dua et. Mektubumu sağ eline al ve sağ elinle onların sağ ellerine teslim eyle, besmeleden sonra Beyyine sûresini oku.

Bitirdiğin vakit onlara: "Ben Muhammed'e iman ettim ve ben ona iman edenlerin ilkiyim" dersin. Ondan sonra edecekleri her türlü itirazlara cevap vermeye muktedir olursun sana okumak isteyecekleri ve muteber tuttukları her kitabın nuru sönmüş olur. Eğer sana yabancı bir dille hitap ederlerse tercüme edilmesini iste ve ".Ben Allâh'ın indirdiği her kitâba îmân getirdim ve aranızda adalet yapmakla emrolundum, Allâh bizim Rabb'imiz sizin de Rabb'iniz, bizim amellerimizin karşılığı bize, sizin amellerinizin karşılığı size aittir, (Bu beyandan isbat ile hak zâhir olduğundan) sizinle aramızda huccete (;münakaşaya) hâcet kalmamıştır. Allâh hepimizi bir araya getirecek ve hep ona gidilecektir." meâlindeki (Şûrâ sûresi, 15.) âyetini okuduktan sonra, eğer İslâmı kabul ederlerse, önünde yere kapandıkları üç adet değneği onlardan iste. Bunlardan birinin beyaz ve sarı benekleri vardır. Diğeri budaklı bir değnektir. Üçüncüsü ise siyah abanozdandır. Bunları al ve pazar yerinde yak..."

Ayyaş bin Ebî Rebîa dedi ki: "Bu talimatı aldıktan sonra yola koyuldum. Oraya vardığımda halkı bir bayram münasebetiyle süslenmiş buldum. Bunları iyice görebilmek için ilerledim ve nihayet üç evin üzerine asılmış üç büyük perdenin önüne geldim. Ortadakinden içeri girdim ve halkı binanın avlusunda toplanmış gördüm. Sonra kendimi Resûlullâh'ın elçisi olarak takdim edip tebligatımı bildirdim. Sözlerimi dinlediler. Her şey Resûl-i Ekrem'in buyurduğu gibi oldu."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/13.html)
Başlık: Teheccüd Namazı Kılanlar Övülmüştür
Gönderen: Mücteba - 14 Ağustos 2014, 10:29:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Gece ibadetine devam edin. Muhakkak bu sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Çünkü gece ibadeti, Allâh'a yaklaştırır, haramlardan sakındırır, günahlara keffaret olur ve hastalıkları bedenden uzaklaştırır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ağustos Perşembe 2014

Hicrî: 18 Şevval 1435 - Rûmî: 01 Ağustos 1430

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Teheccüd Namazı Kılanlar Övülmüştür

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), o sırada genç bir çocuk olan Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.anhümâ) için;
"Abdullah ne iyi bir adamdır. Eğer gece kalkıp namaz kılmayı âdet edinse." buyurmuşlardır. Abdullah İbn-i Ömer (r.anhümâ), "Ben bundan sonra gecenin az bir kısmında uyur, kalanında teheccüd namazı kılar, ibadetle meşgul olurdum." demiştir.

İmam-ı Kastalanî büyük bir zatın şöyle dediğini bildiriyor:
"Cenâb-ı Hak bazı sâdık ve ihlâslı kullarına şöyle ilham buyurmuştur: Benim birtakım kullarım vardır ki onlar bana ibadet ederler, ben de onlara muhabbet ederim. Onların bana aşkı ve iştiyakı vardır, ben de onlara müştâkım. Onlar beni zikrederler, ben de onları mağfiret ederim. Ey mü'min kulum! Sen de onların yolunda gidersen sana da muhabbet ederim.

Mü'min kul sorar:
Bu sevgili kullarının şiarı; alâmetleri nedir yâ Rabbi?

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
"Bu sâdık kullarım kuşların yuvalarını özlediği gibi akşamı özlerler. Gece karanlığı çökünce yüce dergâhıma karşı ayakta namaza dururlar, tevazu ile secdeye kapanırlar. Bana, kendi kelamımla; Kur'ân okuyarak münacatta bulunurlar ve nimetlerime şükrederler. Bu sadık kullarıma ilk ihsanım onların kalplerine rahmet pınarından akıtıp saçmaktır."

Teheccüd namazının büyük feyiz ve fazileti âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle beyan olunmuştur. Bunları sıdk ve ihlâs ile okuyup öğrenen hiçbir mü'minin gönlünde bu ibadete iştiyak duymaması mümkün değildir.

Seher vakti gözü ve kalbi uyanık, Allâhü Teâlâ'nın divanına duran her teheccüd sahibi, sakin bir bahar yağmuru gibi kalbine ilâhî feyzin döküldüğünühisseder, o günü baştanbaşa o neşe ile yaşar ve yarının teheccüd vaktini özler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/14.html)
Başlık: Kalbin Mühürlenmesi | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2014, 13:12:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimse kendisine ait olmayan bir şeyi benimdir diye iddia ederse bizden değildir. O kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 19 Şevval 1435 - Rûmî: 02 Ağustos 1430

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)

Kalbin Mühürlenmesi

Bakara Sûresinin 7. Ayet-i kerîmesinde -meâlen- "Allah kalblerini ve kulaklarını mühürlemiş..." buyurulmuştur. Kalb nasıl mühürlenir? Üzeri mühürlenmek, zarf, kap, örtü ve kapı gibi şeylerde olur. İnsanların kalbleri de ilim ve marifetin zarfı ve kabı gibidir. Ne kadar idrâklerimiz varsa orada saklıdır. Kulak da bir kapı gibidir, işitilenler oradan girer. Bilhâssa mazide, gelecekte ve hâldeki gaybe dair haberler, işitmekle bilinir. Binâenaleyh kalbin mühürlenmesi zarfın mühürlenmesine, kulağın mühürlenmesi, kapının mühürlenmesine benzer.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
"Bir kul ilk günah işlediği zaman kalbde kara bir leke olur. Eğer sâhibi pişman olur, tevbe ve istiğfâr ederse kalb yine parlar. Etmez de tekrar günah işlerse o leke de artar. Nihâyet arta arta bir dereceye gelir ki leke bir kılıf gibi bütün kalbi kaplar."

Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki günahlar ard arda devam ettikçe kalbleri bir kılıf gibi kaplar. Ve işte o zaman "Allâhü Teâlâ onların kalplerini mühürlemiştir." Bakara sûresi 7. Ayet-i kerîmesinde buyrulduğu gibi Allah tarafından mühürlenir.

O siyah leke o kalbe basılıp mühürlenir. Üzerine silinmesi mümkün bir mürekkeb dökülmüş cilalı kâğıt gibi iken, bundan sonra silinmez bir hale gelir, insanın ikinci bir tabiatı olur. Ne silinir, ne çıkar ve o zaman ne îmân yolu kalır, ne de küfürden kurtulmaya çare. Lakin böyle olmasında cebir yoktur. Kulun kendi yaptığı amelin neticesidir. Bu hadîs ve âyet ahlâkta itiyâd (alışkanlık) meselesini ne güzel îzâh eder. Ahlâkın ve dînin kıymetinin itiyâd (alışkanlık) kazanmaya devam etmekle olduğunu ne güzel anlatır. Bu nokta terbiye meselesinin sırrıdır. Bir günahta ısrar etmekle ısrâr etmemenin farkı da bundandır. Harâmı helâl saymanın küfür olması da bununla alâkalıdır.

İsimlerimiz: Erkek: Osman, Kız: Râbia


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/15.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm'i Anlamak İçin
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2014, 13:26:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her kim Kur'ân-ı Kerîm'i kendi re'yi (görüşü) ile tefsîr ederse cehennemdeki yerine hazırlansın."
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü 's-Sâde)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 20 Şevval 1435 - Rûmî: 03 Ağustos 1430

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)

Kur'ân-ı Kerîm'i Anlamak İçin

Kur'ân-ı Kerîm'in en muteber Türkçe tefsirini yazan büyük âlim Elmalılı Hamdi Efendi merhûmun (V. 1942) tefsîrinin mukaddimesinde Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak isteyenlere tavsiyesi:
Doğrusu, Kur'ân'ı cidden anlamak, tetkik etmek isteyenlerin onu usûlü ile Arabî yolundan ve muteber tefsîrlerinden anlamaya çalışmaları zarûrîdir. Kur'ân'ın falan tercümesinde şöyle demiş, diyerek hükümler çıkarmaya, meseleleri münâkaşa etmeye kalkışmamalıdır. Bunu, îmânı olanlar yapmaz, kendini bilen ehl-i insâf da yapmaz.

Kur'ân'dan bahsetmek isteyenler onu hiç olmazsa harekesiz olarak yüzünden okuyabilmelidir. Öyle kimseler görüyoruz ki Kur'ân'ı harekesiz olarak okumak şöyle dursun, harekesiyle bile dürüst okuyamadığı halde onun hükümlerinden, mânâlarından ictihâda kalkışıyorlar.

Öylelerini görüyoruz ki Kur'ân'ı anlamıyor ve tefsirlere, müfessirlerin tevilleri karışmıştır diye onları da dikkate almak istemiyor da eline geçirdiği tercümeleri okumakla Kur'ân'ı tetkik etmiş olacağını iddiâ ediyor. Düşünmüyor ki okuduğu tercümeye âlim müfessirlerin tevili değilse câhil mütercimlerin hatâsı, noksanı karışmıştır. Bazılarını da duyuyoruz ki Kur'ân tercümesi demekle iktifa etmiyor da "Türkçe Kur'ân" demeye kadar gidiyor. Türkçe Kur'ân mı olur behey şaşkın? Kur'ân Arabî'dir. Zira âyet-i kerîmede;

"Hakikaten biz onu Arabî bir Kur'ân olarak inzal eyledik..." (Yûsuf sûresi, âyet 2) buyrulmuştur.

Düşünmeli ki Kur'ân-ı Kerîm'i tefsir etmek üzere Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) îrad buyurduğu hadîs-i şerîfe bile Kur'ân denemez, denirse küfür olur.

Hâsılı, tercüme, Kur'ân-ı Kerîm'den mütercimin anlayabildiği kadar bazı şeyleri anlatabilirse de hakkıyla anlatamaz. Anlattığı şeylere de Kur'ân denilemez. (Hak Dîni, Kur'an Dili Mukaddimesinden)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/16.html)
Başlık: İnsanların En Cömerdi (s.a.v)
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2014, 13:29:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden biriniz hayır işlerse sevabı âhirettedir. Her kim de şer işlerse cezasını dünyada musibetler ve hastalıklar olarak görür."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ağustos Pazar 2014

Hicrî: 21 Şevval 1435 - Rûmî: 04 Ağustos 1430

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)

İnsanların En Cömerdi (s.a.v)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların en cömerdi idi. Onun verdiği malların hepsi Allâhü Teâlâ'nın rızası içindi.

Bazan fakir ve muhtaç olanlara verirdi. Bazan Allah yolunda cihada harcar, bazan da bir kimsenin gönlünü kazanmak için verirdi. O öyle bir kimse olurdu ki onun Müslüman olmasıyla İslam kuvvetlenirdi. Bu gibi kimseler fakir değillerdi.

Fakat yine de onlara bol mal verip hatırlarını hoş ederdi. Bu sayede nice kimselere İslam nasib olurdu. Böyle yerlere harcamayı kendilerine ve evladına harcamaya tercih ederdi. O kadar bağış ve ihsan ettiği olurdu ki Rum hükümdarı Kayser ve İran hükümdarı Kisra bile öyle ihsan edemezlerdi. Ama kendileri, bazan bir ay geçerdi, evinde ateş yanmaz, açlıktan mübarek karnına taş bağlardı.

Bir kere bir harbten esirleri getirmişlerdi. Hz. Fâtıma:

"Yâ ResûlAllah! Hizmetkârım yok. Bana bir esir ihsan etseniz." dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Tesbih (subhanAllah), tahmid (elhamdülillah) ve tekbir (Allahü Ekber) oku. Ben sana esir verip Ashâb-ı Suffe'yi aç bırakamam." buyurdular.

Ashâb-ı Suffe, Ashâb-ı Kirâm'ın fakirleri olup hiçbir malları, yatacak ve kalacak yerleri yoktu. Mescid-i Nebevî'nin sofasında otururlardı. Ashâb-ı Kiram'ın zenginlerinden bazısı onları evlerine götürür, yemek yedirirlerdi.

Bir defasında bir hanım bir hırka getirip;

"Yâ ResûlAllah! Bu hırkayı giymeniz için size getirdim." dedi. Fahr-i Kâinat Efendimizin hırkaya ihtiyacı vardı. Alıp giydiler. Bunu gören ashabından birisi;

"Yâ ResûlAllah! Bu ne güzel bir hırka, bunu bana bağışlasanız." dedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) hırkayı ona bağışladılar.


İsimlerimiz: Erkek: Harun, Kız: Hanife


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/17.html)
Başlık: Faydalı İlim Nedir? | Mısra
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2014, 13:34:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"En fazîletli sadaka bir müslümanın ilim öğrenmesi, sonra da onu müslüman kardeşine öğretmesidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ağustos Pazartesi 2014

Hicrî: 22 Şevval 1435 - Rûmî: 05 Ağustos 1430

Faydalı İlim Nedir?

Faydalı ilim önce Allâhü Teâlâ'yı, onun sıfatlarını, isimlerini bilmektir.

Allâhü Teâlâ'ya nasıl ibâdet edeceğini, huzûrunda dikkat edilmesi gereken edebleri öğrenmektir. İşte bu ilim kalbe yerleşen ve kalbin İslâm'a açılmasına sebeb olan ilimdir.

Faydalı ilim:
•  Allâhü Teâlâ'ya tâat ve ibâdete yardımcı olan,
•  Dâimâ Allâhü Teâlâ'dan korkmaya sebep olan,
•  Allâhü Teâlâ'nın yasakladığı şeylere yaklaştırmayan ilimdir.

Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.) buyurdu:
Faydalı ilim sâhibi mütevâzı olur, nefsiyle cihâd eyler, zâhiren ve bâtınen dâimâ Cenâb-ı Hakk'ın huzûrunda uyanık ve edebli bulunur, Allâh'dan korkar, dünyadan ve dünyanın kullarından yüz çevirir, dünya malından az bir şeyle yetinebilir.
İnsanlara nasîhat eder, onlarla güzel geçinir, fakirleri hor görmez, onlarla oturur, Allâh'ın evliyâsına hürmetkâr olur, mâlâyânî ve faydasız şeyleri terk eder.

Şeyh Ebû Abdurrahmân Sülemî (k.s.) buyurdu:
Sâhibine Allâh korkusu, tevâzu, halka nasihat etmek, Allâhü Teâlâ'nın yarattıklarına şefkatli olmak gibi huylar kazandıran, Allâhü Teâlâ'nın haklarına riâyet etmeye, ona ibâdete devâm etmeye, helâlinden kazanmaya, azaları haramdan korumaya, emânetlere riâyet etmeye, nefsin kötü ahlâk ve arzularına karşı koymaya sebep olan her ilim faydalı ilimdir.
Resûlullâh Efendimiz'in, sâhibine vebâl olduğunu bildirdiği ve Cenâb-ı Hakk'a sığındığı faydasız ilim bu faziletleri kazandırmayan ilimdir.


Mısra:

İlm-i şerîf ehlini eyler azîz, (İlim şereflidir, ilim ehlini azîz eder.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/18.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hürmetine | Borç Huzuru Kaçırır
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2014, 11:47:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kul Allâhü Teâlâ'nın hoşlanmadığı (razı olmadığı) hususlarda borçlanmadığı müddetçe, Allâhü Teâlâ borcunu ödeyinceye kadar (rahmetiyle) onun yanındadır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ağustos Salı 2014

Hicrî: 23 Şevval 1435 - Rûmî: 06 Ağustos 1430

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hürmetine

Mekke'de şiddetli bir kıtlık oldu. Kureyşliler Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) amcası Ebû Tâlib'e gelip

"Ey Ebû Tâlib! Gel Allâhü Teâlâ'dan yağmur dileyelim. Ümit ederiz ki yağmur yağdırır." dediler. Sonra Ebû Tâlib yanında çok güzel yüzlü bir çocuk ile çıktı. Bu çocuk Peygamber Efendimiz (s.a.v.) idi. Ebû Tâlib onun elini tuttu, arkasını Kâbe duvarına dayadı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) parmağını kaldırdığı gibi gökyüzünde bir parça bulut bile yok iken her tarafta bulutlar çıkıp yağmurlar yağdı, dereler dolup seller aktı.

Ebû Tâlib bu hadiseyi Hz Muhammed Mustafa'nın peygamber olduğunuda söyleyerek büyük bir fesahat ve belağat ile anlatmıştır.


Borç Huzuru Kaçırır

Bir lüzum görülmedikçe borç almamalıdır.
Alınan borç paralar çok kere lüzumsuz yere sarf edilir ve birçok zararlara katlanmak lâzım gelir. Borç huzuru, rahatı kaçırır, hürriyeti ihlâl eder. Borç verecek bir halde bulunanlar da ellerinden gelen yardımı muhtaçlardan esirgememeli, sırf Hak rızası için karz-i hasen (faizsiz ödünç vermek) suretiyle borç verip mükâfatını Allâhü Teâlâ'dan beklemelidir. Yerinde verilen bir borç para, sadakadan faziletlidir. Borç alacaklar da emin olmalı, sözünde durup, ilk fırsatta borçlarını vermeye kararlı bulunmalıdırlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

"Mîrac gecesi cennetin bir kapısında, 'Sadaka vermenin bire on misli sevabı, borç vermenin ise bire on sekiz (misli) sevâbı vardır.' diye yazılmış olduğunu gördüm." buyurmuştur.

Borçlu, borcundan fazla nisab miktarı mala sahib olmayan kimse veya kendisinin de başkasında malı varsa da, alması mümkün olmayan kimsedir.

Böyle borçlu olan kimseye zekât vermek, borcu olmayan fakire vermekten daha faziletlidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/19.html)
Başlık: Zilzâl Sûresi
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2014, 12:37:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak bu (dînî) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ağustos Çarşamba 2014

Hicrî: 24 Şevval 1435 - Rûmî: 07 Ağustos 1430

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

Zilzâl Sûresi

Zelzele sûresi de denilen bu sûre Medîne'de nâzil olmuştur. 8 âyettir. Meâli şerîfi şöyledir:

"Yer o (kıyâmet) sarsıntısıyla sarsıldığı ve yer ağırlıklarını çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna?" dediği vakit. O gün bütün haberlerini anlatır. Çünkü Rabb'in ona vahy eylemiştir. O gün insanlar, müteferrik surette (kimi yüzü ak, kimi yüzü kara, kimi selâmette, kimi korkular ve dehşetler içinde. fırka fırka) fırlayacaklardır, amelleri kendilerine gösterilmek için. Ki her kim zerre miktarı bir hayır işlerse onu görecek, her kim de zerre miktarı bir şer işlerse onu görecek." Bu sûre-i celîlenin nüzûl sebebi:

Kâfirler, Resûl-i Ekrem'e (s.a.v.): O va'd olunan kıyâmet gününün ne zaman vukû' bulacağını alay ederek soruyorlardı. İşte onlara, o günün dehşetli alâmetleri bildirilmiş, fakat o günün ne vakit vukû' bulacağı - İnsanlar kıyâmet vaktini uzak görerek gaflet içinde yaşayıp dur­masınlar diye- bildirilmemiştir.

Bu âyetlerde şuna da işaret vardır ki: İnsan, elinden gelen hayırlı işleri yapsın velev ki o hayır pek az olsun, onun azlığına bakarak terk etmesin, mutlaka onun da bir mükâfatı vardır. Ve en ufak bir kötülüğü de ehemmiyetsiz görmesin. Zira onun da herhalde bir cezası vardır. Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.) demiştir ki bu sûre nazil olunca "Yâ ResûlAllah dedim: Ben her halde amelimi görecek miyim? "Evet" buyurdu. Büyüğü büyük, dedim, "Evet" buyurdu; küçüğü küçük dedim, "Evet" buyurdu. Vay, anam ağladı! dedim.

"Sevin, ey Ebû Saîd! Çünkü hasene (iyilik) için on misli (karşılık verilecek)tir." buyurdu.

Bir hadîs-i şerîfte "Bu Zilzâl sûresi Kur'ân'ın yarısına denktir." buyurulmuştur.

Kur'ân'ın hükümleri, dünya hükümleri ve âhiret hükümleri olmak üzere iki kısımdır. Bu sûre de icmâlen âhiret hükümlerini içine almaktadır. Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de "Bu sûre Kur'ân'ın dörtte birine denktir." diye buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/20.html)
Başlık: Bedel=Nıyabet Sûretiyle Hac | Mukaddesata Hürmet
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2014, 12:41:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir adam Peygamber Efendimize (s.a.v.) gelip annesi için haccetmekten sordu. Peygamberimiz "Annenin borcu olsa onu ödermiydin?" buyurdu. "Evet" dedi. "Annen için haccet" buyurdular."
(Hadîs-iŞerîf, Sünen-i Nesâî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ağustos Perşembe 2014

Hicrî: 25 Şevval 1435 - Rûmî: 08 Ağustos 1430

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

Bedel=Nıyabet Sûretiyle Hac

•   Bir kimse, kendisine farz olan bir haccı, başkasına vekâlet vererek yaptırabilir. Ancak bazı şartları vardır:

Vekil gönderene hac farz olmuş olması, Bizzat haccetmekten âciz olması,

Vekil gönderenin vekile "Benim için haccet" diye emretmiş olması,

Adet üzere yol masrafını vermesi,

Vekilin -yol masrafı haricinde- vekâlet için ücret şart koşmaması, Mal yetiyorsa vekil binit (vasıta) ile hacceder.

•   Bir kimse bizzat haccetmeye gücü yetse veya yetmese kendi yerine müslüman ve akıllı bir zatı nâfile olmak üzere vekil tayin edebilir. Bu zat, o kimsenin tayin ettiği yerden gider. Onun adına niyet ederek hacceder.

Kendi namına nafile hac için bedel gönderen zat, bu haccın sevabına nail olur. Çünkü bu, hac yolunda Hak rızası için mal harcamak demektir. Hak yolunda malı bizzat harcayabileceği gibi bir başkası ile de harcayabilir.

•   Bir kimse, anası veya babası adına -onların emirleri olmaksızın- haccedebilir. Çünkü bu, kendi ibadet ve taatının sevabını bunlara bağışlamak demektir.


Mukaddesata Hürmet

Ecdadımız mukaddesata çok dikkat etmişler, hürmetsizlikten itina ile kaçınmışlardır. 8 Şubat 1307 (1891) tarihli Osmanlı arşiv vesikası buna bir misaldir:

Halka satılan sabun kalıplarının üzerlerine Feyzullah, Hüdâverdi, Mustafa, Mehmet, Rahim ve Abdullah gibi isimler yazılmaktadır. Bu isimlerin mukaddes isimler olduklarından bunların hamam ve abdesthâne ve helâda ve ayaklar altında kalıp tahkîr olunması adâba

ve dinimize uymayan hallerden olduğundan yasaklanması lüzûmu meydandadır.

Bundan böyle bu isimler yerine fabrikalarına mahsus birer resim veya başka bir alâmet ile konulmasının temini için icab eden yapılmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/21.html)
Başlık: Nâbî'nin Bir Hatırası | Beyit
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2014, 12:45:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müsâfir rızkıyla gelir; kendisini müsâfir edenlerin günâhlarının temizlenmesine vesîle olarak ayrılır."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 26 Şevval 1435 - Rûmî: 09 Ağustos 1430

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Nâbî'nin Bir Hatırası

Şâir Nâbî'nin, merhûm Sultan Üçüncü Ahmed'e ait bir hatırası şöyledir:

"Üçüncü Ahmed Han, henüz dört yaşlarında idiler. Birgün Karaağaç bahçesinde merhum Sultan Dördüncü Mehmet Han'ın huzurundan dışarı çıkıp, bahçe tarafına doğru gidiyordum. Meğer o anda şehzâde Ahmed Han, çiçek bahçesinde imiş. Merhum Bozoklu Mustafa Paşa, silahdar ağa idi. Şehzâde onun ellerine yapışıp, yanlarında bulunan dört beş küçük zenci musahipçikleriyle çiçek bahçesinde gezinirken, beni uzaktan görüp: "Gel efendi!" diye davet etti. Yanına varıp oturdum. Çiçeklerin bulunduğu yerden bir zerrin(fulya) koparıp elleriyle sarığıma yerleştirdiler. Şöyle latife ettim: "Efendim! Bu çiçeğin ismi gerçi zerrindir. Ama zerrin altın demektir. Şehzâdelerin ihsan edeceği öbür zerrîndir." dedim. "İnşaAllah onu da veririm" diye va'd ettiler. Silahdar Mustafa Paşa dedi ki:

'Efendi, Allah ömür versin! Bu Efendimizden görülen kerâmetler ve garip haller hesapsızdır. Hatta bu kadar insan geçerken birisi ile alakadar olmayıp bu iltifatı bilhâssa size yapması, değerinizi bilmeleri dahi Allâh indinden tam bir keramet olduğu açıktır. İnşaAllah bu Efendimizin büyük lütfuna kavuşursunuz.' diye müjdelediler. Sultan Üçüncü Ahmed, tahta geçtiğinde sözünü unutmamış, Nâbî'ye kese içinde şahsi hazinesinden yüklüce mikdar altın göndermiştir.

Yine Nâbî, pâdişâhın fermânıyla refahla Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere'yi ziyâret etmiş ve bunun sultanın iltifatının neticesi olduğunu ifade etmiştir.


Beyit:
Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi,
Akıbet ölmekdürür ânın işi. (Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/22.html)
Başlık: Hz. Ebû Bekr'in Vefatı (r.a) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2014, 11:58:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kişi sevdiği ile beraberdir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 27 Şevval 1435 - Rûmî: 10 Ağustos 1430

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)

Hz. Ebû Bekr'in Vefatı (r.a)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) irtihâlinden sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) çok üzülmüş, her geçen gün vücudu erimişti. Resûlullâh'ın (s.a.v.) irtihâli onun da vefat sebebi olmuştu.

Cemâziyelâhir'in bitmesine sekiz gün kala salı gecesi, Hicret'in 13. (M. 634) senesinde altmış üç yaşında vefat etmiştir. Hilâfeti, iki yıl, üç ay, on gündür.

Hz. Ömer, Mescid-i Nebevî'de cenâze namazını kıldırdı. Hz. Ebû Bekir geceleyin defnedildi. Kabrine oğlu Abdurrahmân, Ömer, Osmân ve Talha (r.anhüm) indirdiler. Mübârek başı Peygamber Efendimiz'in omuzları hizâsına gelecek şekilde kondu.

Kendisinden sonra Hz. Ömer'i halîfe tayin etti. İrşad vazifesine de Selmân-ı Fârisî (r.a.) Hazretleri devam ettiler. Hz. Ebû Bekir'in son sözü,

"Teveffenî müslimen ve elhıknî bi's-sâlihîn." duâsı oldu ki "Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat." demektir. Hz. Ali anlattı: "Hz. Ebû Bekir vefat etmeden önce beni yanına oturttu ve;

"Yâ Ali! Ben öldüğüm zaman Resûlullâh'ı (s.a.v.) yıkadığın gibi beni de sen yıka. Güzel kokular sürdükten sonra Resûlullâh'ın (s.a.v.) bulunduğu Hücre-i Saâdet'e götürün ve izin isteyin. Kapının açıldığını görürseniz beni oraya defnedin. Yok, kapı açılmazsa beni -Allah kulları arasında hüküm verinceye kadar- Müslümanların kabristanına defnedin." dedi.

Vefat edince, Hz. Ebû Bekir'i yıkadım, kefenledim. Resûlullâh'ın (s.a.v.) kapısına izin için ilk gelen ben idim. Yâ ResûlAllah! Bu gelen, Ebû Bekir'dir, yanınıza defnolunmak için müsaade istiyor, dedim. Kapı açılıverdi. Ve;

'Habîbi (dostu, sevgiliyi), habîbine (dostuna) getirin. Zira habîb, habîbini özlemiştir.' diye bir ses işittim."


İsimlerimiz: Erkek: Selçuk, Kız: Şeymâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/23.html)
Başlık: Sefaletten Kulluğa; İsyandan İtâate Dönüş
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2014, 12:05:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şarap (içki) bütün kötülüklerin anasıdır. Ve en büyük günâhlardandır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ağustos Pazar 2014

Hicrî: 28 Şevval 1435 - Rûmî: 11 Ağustos 1430

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)

Sefaletten Kulluğa; İsyandan İtâate Dönüş

Abdullah bin Mübârek, gençliğinde içkiye müptela idi. Arkadaş ve dostlarını bir elma bahçesine davet ettiler. Yiyecek ve içecek için hayli masraf ile hazırlık yaptılar, çalgı çaldılar. İyice sarhoş olup, akılları başlarından gitti. Seher vaktinde ayıldılar. Çalgı çalmak istediler.

Fakat çalgı âletinden ses gelmedi. Aleti gözden geçirdi. Yine ses gelmedi. Nihâyet çalgı, ilâhî kudretle konuşup Hadîd Sûresinin 16. âyet-i kerîmesini okudu ki meâli şudur: "Îmân edenlere vakti, zamanı gelmedi mi ki kalpleri Allâh'ın zikrine ve ondan inen (Kur'ân ile inen hükümler)e, huşû etsin; saygı ile boyun eğip itaat etsin..." Bunun üzerine sazı kırıp içkiyi döktüler, rengârenk kadehleri kırdılar, ilim öğrenmeye, Allâh'a kulluğa döndüler ve büyük âlim oldular. Babası, ticaret yapması için ona 50 bin dirhem para vermişti. Parayı aldı ve tamamını hadis ilmi için sarf etti, vatanına döndü. Babası: "Ne çeşit mal getirdin, ne fayda elde ettin?" dedi.

Abdullah bin Mübarek (rh.), hadis yazdığı defterleri babasına gösterip, "Bunları getirdim, iki cihan menfaati elde ettim" deyince babası memnun oldu. Ayrıca 30 bin dirhem daha önüne koydu ve "Bu meblağı da al, sarf et, ticaretini kemale erdir." dedi. Hasan bin Şakîk (rh.) şunları anlatır: "Bir gün yatsıyı kıldıktan sonra Abdullah bin Mübarek'e yol arkadaşı oldum. Kendileri evlerine gitmek istiyorlardı. Hava da hayli soğuktu. Mescidin kapısında ben ona hadis sordum, o cevap verdi, tekrar ben sordum o cevap verdi, nihayet müezzin geldi, sabah ezanını okudu."

Bir gün Abdullah bin Mübârek (rh.) Rakka'ya gitmişti. Abbasi Halifesi Hârûn Reşid de orada idi. Halk koşuştular. Şehirde büyük bir çalkantı vücuda geldi. Harun Reşid'in hanımı, bu gürültü ve kargaşayı görüp sebebini sordu.

"Horasan'dan büyük âlim Abdullah bin Mübarek gelmiş," denince. "Aslında sultanlık bu zatın sahip olduğu şeydir, yoksa Harun Reşid'in ki değil." dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/24.html)
Başlık: Haremeyn Hizmetinin Yavuz Sultan Selim'e Verilmesi | Beyit
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2014, 12:14:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bana itâat eden Allâh'a itâat etmiş, bana isyân eden, Allâh'a isyân etmiş olur. Emîrime itâat eden, bana itâat etmiş, emîrime isyân eden bana isyân etmiş olur.."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ağustos Pazartesi 2014

Hicrî: 29 Şevval 1435 - Rûmî: 12 Ağustos 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)

Haremeyn Hizmetinin Yavuz Sultan Selim'e Verilmesi

Sultan Selim Han'ın nedimi Hasan Can anlatıyor: Bir gece Sultan Selim Han'a rüyasında "Kullarından birisi rüya gördü." demişler. Sabah namazdan sonra, mübarek hizmetlerini görmeye gittim.

"Bu gece görünmedin? Ne iş yaptın" dediklerinde:

Bu gece sabaha kadar uyuyakalmışım, hizmetinizden mahrum kaldım, diyerek özürler diledim.

"Ne rüya gördün" diye buyurdular.

Bir rüya görmedim, dedim.

Biraz sonra, kapı ağasına bir iş için beni gönderdiler. Hasan Ağa hayretler içinde ve gözlerinden yaş akmakta idi. "Ağa hazretleri, hayırdır, ne oldu?" dedim. Hasan Ağa:

"Bu gece rüyamda bu eşikte oturduğumuz kapının azıcık açıldığını gördüm. Dışarısı görünecek kadar, amma adam sığmaz. Bir baktım dışarısı ipek elbiseler içinde nurani kimseler ile dolmuş, elleri bayraklı, baştanbaşa silahlı olduklarını gördüm. Kapıya yakın nurani dört kimse durmakta idi. Ellerinde birer sancak vardı. Kapıyı vuran, padişahın ak sancağını tutmuş idi. Bana, 'Gördüğün kalabalık Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin ashabıdır. Selim Han'a selam ettiler. Hemen kalkıp gelsinler. Bugünden sonra Harameyn hizmeti ona verildi. Bunlar Ebûbekr-i Sıddik, Ömer bin Hattab, Osman Zinnureyn'dir. Ben de, Ali Bin Ebû Tâlib'im. Var Selim Han'a bildir,' diyerek kayboldu."

Ben de hemen padişahın huzuruna geldim ve Padişahım rüyayı, Saray ağası olan Hasan Ağa kulunuz görmüşlerdir, dedim ve anlattım. Mübarek yüzleri kızardı. Buyurdu ki:

"Biz sana demez miyiz ki, biz bir cihada memur olmayınca hareket etmemişizdir. Ecdadımız keramet sahibi idiler. İçlerinde yalnız ben onlara benzemedim." diyerek tevazuda bulundular. Daha sonra sefer tedariki ile meşgul oldular. (Solakzade Tarihi)

Beyit:
Onların kim eksiği çok işinin,
Eksiğin gözler olur her kişinin. (Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/25.html)
Başlık: Akıllı Kimdir? | Zilkâde Ayı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2014, 12:18:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kişidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ağustos Salı 2014

Hicrî: 30 Şevval 1435 - Rûmî: 13 Ağustos 1430

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)

Akıllı Kimdir?

Bir gün Ca'fer-i Sâdık Hazretleri İmâm-ı Azam'a (rh.): "Akıllı kimdir?" diye sordu.

İmâm-ı Azam (rh.) da: 'Akıllı, hayır ile şerri; iyi ile kötüyü ayırabilen kimsedir." buyurdu.

Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, "Hayvanlar da iyi ile kötüyü ayırabilir. Kendisine vurulacağını veya kendisine yem verileceğini anlayabilir." dedi.

İmâm-ı Azam (rh.): 'Peki, size göre akıllı kimdir?' diye sorunca:

"Akıllı, iki hayırlı şeyden en hayırlısını bilen ve onu tercih eden; iki şerli şeyden en şerlisini bilen ve mümkün ise her ikisinden de uzak duran, birini yapmak mecburiyetinde ise daha az şerli olanı tercih edendir." buyurdular.


Zilkâde Ayı

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir.

Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Zilkade Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Zilkade ayı ictima'ı (25 Ağustos Pazartesi) Türkiye saati ile 17.13'de idi.

Ru'yet ise bugün (26 Ağustos Salı) Türkiye saati ile 09.15'de. Hilâl'in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus'un güney batı kısmındaki adalardan; Pitcairn, Tahiti, Moorea, Cook Adaları, Fransız Polinezya 'sı Adaları, Samoa Adaları, Tonga ve Fiji Adası, Avustralya ve Hint Okyanusu'nun orta ve güney kesimi. Hilal; Türkiye Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adası, Almanya, Avusturya 'dan görülemeyecektir.

Hilâl'in görüldüğü günü takip eden 27 Ağustos Çarşamba günü de Zilkade ayının 1'i olmaktadır.


İsimlerimiz: Erkek: Murad, Kız: Mualla


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/26.html)
Başlık: Abdullah İbni Mübarek'in Cömertliğ| Mutfağımız: Sebzeli Parmak Köfte (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 27 Ağustos 2014, 12:12:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kimse kardeşine gıyabında duâ ettiği zaman melekler, 'âmin, (Allah) sana da bir mislini (versin)' derler."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ağustos Çarşamba 2014

Hicrî: 1 Zilkâde 1435 - Rûmî: 14 Ağustos 1430

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)

Abdullah İbni Mübarek'in Cömertliği

Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) hacca gideceği zaman, halktan pek çok kişi onunla gitmek istedi. Onlara "Yol için hazırladığınız şeyleri ve nakdi getirip bana teslim ediniz." dedi. Hepsinin nafakalarını aldı ve isimlerini kaydedip bir sandığa yerleştirdi.

Merv'den yola çıktılar. Yolda yanındakilere en güzel yemekleri ve tatlıları yedirirdi. Bu şekilde gâyet refah ile Medîne-i Münevvereye ulaştılar. Orada her bir arkadaşına: "Aileniz Medîne'den her ne istedi ise söyleyiniz alalım" diye sorar, her ne isterlerse alırdı. Sonra Mekke-i Mükerreme'ye gittiler. Haclarını edâ ettikten sonra yanındakilere "Aileniz Mekke'den her ne istedilerse söyleyiniz, alıverelim" dedi. Sonra Merv'den yola çıkarak geldiklerinde yaptığı gibi dönerken de onlara en güzel yiyecekleri ikram etti. Böylece Merv'e döndüler.

Sonra yanındaki hacı arkadaşlarının hepsinin evini öğrendi. Üç gün geçtikten sonra bir ziyafet tertip etti ve onların hepsini davet etti. Yemekler yendikten her birine ikram ettikten sonra hacca giderken paralarını koyduğu sandığı getirtti. Açarak üzerinde kimin ismi yazılıysa o keseyi sahibine teslîm etti.

Abdullah İbn-i Mübârek'in (rh.) bütün malları ticaret yoluyla elde edilmişti.


Mutfağımız: Sebzeli Parmak Köfte (5 Kişilik)

Malzemeler: Yarım kg. kıyma, 2 dilim bayat ekmek, 3 gr. kekik, 2 gr. karabiber, 1 adet soğan, 5 adet patates, 4 adet domates, 2 adet sivri biber.

Sos: Çeyrek çay bardağı zeytin yağ, yarım çorba kaşığı salça. 1 tatlı kaşığı un, 3 diş sarımsak ve su.

Yapılışı: Kıyma, ekmek, kekik, karabiber ile beraber kıvamını alıncaya kadar yoğrulur, parmak şeklinde köfteler hazırlanıp fırında pişirilir, üzerine parmak şeklinde doğranmış patates, domates ve sivri biberler döşenir, salçalı sos köftelerin üzerine dökülür ve fırında pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/27.html)
Başlık: "Selamı Yayınız, Yemek Yediriniz..." | Yemin Keffâreti
Gönderen: Mücteba - 28 Ağustos 2014, 12:35:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Birinizin âilesi aleyhine etmiş olduğu yemininde devam etmesi, (yeminini bozup) Allâh'ın farz kıldığı keffâretini vermesinden Allah katında daha günahtır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ağustos Perşembe 2014

Hicrî: 2 Zilkâde 1435 - Rûmî: 15 Ağustos 1430

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)

"Selamı Yayınız, Yemek Yediriniz..."

Ashabtan Abdullah bin Selâm (r.a.) buyurdular:

"Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Medîne'yi teşrîflerinde onu karşılamak için çıkanlarla ben de çıkmıştım. Mübârek yüzünü gördüğümde, bu yalancı yüzü değildir, dedim. Kendisinden ilk işittiğim söz şu idi:

"Selâmı yayınız, yemek yediriniz, sıla-i rahim yapınız, insanlar uykuda iken geceleri namaz kılınız ki cennete selâmetle girebilesiniz." (Üsdü 'l-gâbe)

Yemin Keffâreti

Yemin keffâreti, yaptığı bir yemini bozan müslümana gereken bir keffârettir. Yemin keffâreti;

•   Eğer gücü yetiyorsa, müslüman veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten veyâ

•  On fakiri sabah- akşam doyurmaktan veyâ

•  On fakire orta halli birer elbise giydirmekten ibârettir.

Bu üç şeyden birine gücü yetmeyen üç gün arka arkaya oruç tutar. Bu oruç arasına, -hayız sebebiyle dahi olsa-, bir kesinti girerse yeniden tutulması gerekir.

Şafiîlere göre, bu orucun ard arda tutulması şart değildir.

Yemin keffâreti için on fakire fitre miktarı bir şey verilmesi de yeterli olur.

Bir fakire on gün birer fitre verilmesi veya on gün sabah-akşam yemek yedirilmesi de yeterlidir.

Yemin keffâreti için bir fakire on gün birer elbise verilmesi de câizdir. Fakat on elbise bir fakire bir günde verilse, yalnız bir elbise verilmiş gibi olur.

Yine bu keffâret için on fitre miktarı bir fakire bir günde verilse, bir fitre verilmiş sayılır.

Bir kimse yeminini bozmadan keffâretini veremez. Çünkü keffâret bir tevbe demektir. Tevbe ise, günahtan sonra yapılır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/28.html)
Başlık: Hâce Ali Râmîtinî (K.S.) Hazretlerinden
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2014, 15:17:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Salih bir kişiyle oturan attar (güzel kokucu) ile oturan gibidir. Güzel kokudan alamazsanda sana onun kokusundan bir şeyler isabet eder."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 3 Zilkâde 1435 - Rûmî: 16 Ağustos 1430

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)

Hâce Ali Râmîtinî (K.S.) Hazretlerinden

Şeyh Rükneddîn Alâuddevle Simnânî (k.s.), Silsile-i Sadatın 12. halkası olan Hâce Ali Râmîtinî (k.s.) Hazretleri ile muâsırdı. Aralarında mektuplaşmalar olmuştu. Birgün Şeyh Simnânî, Hâce Ali Râmîtinî'ye bir talebesini gönderip birkaç sual sorup cevabını öğrenmek istedi

Bu suallerden birisi şu idi: 'Biz de siz de fakirlere, miskinlere hizmet ediyoruz, onlara yemek yediriyoruz. Biz mükellef sofralar kuruyor, çeşit çeşit yemekler ikram ediyoruz, siz elinizde olanı veriyorsunuz. Buna rağmen insanlar sizden razı oluyor, size teşekkür ediyor; bizden râzı olmuyor, şikâyetçi oluyorlar. Bunun sebebi nedir?' Ali Râmîtinî Hazretleri şöyle cevap verdiler:

"Yaptığı iyilikleri başa kakarak hizmet edenler çoktur. Yaptığı iyiliğin kabulünü ümîd ederek hizmet edenler ise azdır. Sizler bu şekilde hizmet etmeye çalışın ki, hiç kimse size karşı öfkelenip şikâyetçi olmasın."

Hâce Ali Râmîtinî (k.s.) Hazretleri anlatıyor:

"Hızır Aleyhisselâm, Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerinin yanına geldi. Hâce Hazretleri de evinde bulunan arpa unundan yapılmış iki parça çörek getirip ikram etti. Fakat Hızır Aleyhisselâm yemedi. 'Neden yemiyorsun, o helâldir,' deyince Hızır Aleyhisselâm 'Evet, fakat onun hamurunu hazırlayan kimse abdestsiz olarak hazırlamış. Bizim bunu yememiz helâl olmaz.' buyurdular." Hâce Ali Râmîtinî (k.s.) Hazretleri:

"Ey îmân edenler! Allâh'a öyle tevbe edin ki nasûh (gâyet ciddî, müessir) bir tevbe olsun..." meâlindeki Tahrîm Sûresinin, 8. âyet-i kerîmesini şöyle tefsir buyurdular:

Burada hem işâret, hem de bişâret (müjde) vardır. Tevbeye ve günahlardan dönmeye işâret, tevbenin kabul olunacağına da müjde vardır. Çünkü Allâhü Teâlâ, tevbeyi kabul etmeyecek olsaydı kullarına tevbe etmelerini emretmezdi. Emrettiğine göre bu emir, tevbenin kabul olunacağının delîli ve müjdesidir. Lâkin kabul edildiğinden şüphe etmeden kişi kendisini hep kusurlu, günahkâr gör­melidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/29.html)
Başlık: Kötü Vasıflardan Hiddet (Öfke) | Bayat Ekmekle Pizza | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 30 Ağustos 2014, 15:22:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir sahabî Resûlullah'a (s.a.v.) gelip "Yâ ResûlAllah! Bana nasihatte bulununuz." dedi. Resûlullah (s.a.v.) "Öfkelenme" buyurdular. Tekrar tekrar nasihat istedi. Resûlullah (s.a.v.) her defasında "Öfkelenme" buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 4 Zilkâde 1435 - Rûmî: 17 Ağustos 1430

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)

Kötü Vasıflardan Hiddet (Öfke)

Bazı hoş görülmeyen şeylerden dolayı nefis öfkelenir. Lüzumsuz yere öfkelenmek zemmedilmiştir. Öfke halinde vazıyeti değiştirmek, öfkenin sönmesine ve bertaraf olmasına yardım eder, öfkelenilen kimsenin üzerine saldırmasına mâni olur. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.);

"Biriniz ayakta iken gazaba gelecek olursa hemen oturuversin, gazabı geçerse ne âlâ, geçmezse yanı üzerine yatıversin." buyurmuşlardır. Resûl-i Ekrem Hazretleri, öfke halinde sükût edilmesini ve "Euzü billâh" denilmesini tavsiye buyurmuştur. Bununla öfke sükûnet bulur, nâhoş bir hâdisenin vücuda gelmesine meydan verilmemiş olur. Bazı âlimler demişler ki: Öfkenin başı delilik, sonu da pişmanlıktır.

Kölen ve emrin altında olmayan kimseye öfkelenmen acziyettir. Kölen ve mahkûmun olan kimse hakkında öfkelenmen ise ayıplanıp kötülenen bir haldir.

Öfkeden son derece sakının! Zira öfke, sahibini merhametsizliğe, haksızlığa ve zillete götürür.

Azgınlık ve isyan ile çoğalan şey, çok değildir. Yani her ne kadar çoğalırsa çoğalsın çabucak mahvolup gider.

Zulüm ile kuvvet bulan da güçlü değildir; yani kısa zamanda gücünü kaybeder. Öfkenin kölesi olan kimse, mâlik olamaz; öfkesini defedemeyen kimse de ziyandan kurtulamaz."


Mutfağımız: Bayat Ekmekle Pizza

Malzemeler: 10 dilim bayat ekmek, 1 çay bardağı süt, 1 adet yumurta, bir parça sucuk, 1 tatlı kaşığı salça, 1 yemek kaşığı yoğurt, 1 dilim peynir, 1 adet domates ve biber, 2 kaşık tereyağı.
Hazırlanışı: Domates, biber, sucuk ve peynir doğranır, diğer malzemelerle karıştırılıp ekmek dilimlerinin üstüne sürülür, fırında üstleri kızarana kadar pişirilir.

İsimlerimiz: Erkek: İsmail, Kız: İclâl


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/30.html)
Başlık: Kâbe-i Muazzama
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2014, 00:54:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphe yok ki insanlar için ilk tesis edilmiş olan ev (ibâdethâne), Mekke-i Mükerreme'de ki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beyt-i Muazzam (Kâbe)dır."


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ağustos Pazar 2014

Hicrî: 5 Zilkâde 1435 - Rûmî: 18 Ağustos 1430

Kâbe-i Muazzama

Kâbe-i Muazzama, Allâhü Teâlâ'nın emri ile İbrahim aleyhisselamın Mekke-i Mükerreme şehrinde yapmış olduğu dört köşeli, yüksek, mübarek bir binanın bulunduğu mukaddes bir mevkidir. Burası, bütün Müslümanların kıblesidir. Bu kıbleye "Beytullah, Beyt-i Muazzam" ismi de verilmiştir.

Kâbe-i Muazzama, "Harem-i Şerif ve Mescid-i Haram" denilen büyük bir camii şerifin ortasında bulunmaktadır. Caminin dokuz minaresi, birçok kapıları ve minberi, zemzem kuyusu ve İbrahim Aleyhisselamın makamı vardır.

Haccın rükünlerinden biri de Kâbe-i Muazzama'yı ziyaret tavafı yapmaktır.

Kâbe-i Muazzama'yı ziyaret tavafı, Arafat'ta vakfeden sonra Kâbe-i Muazzama'nın etrafında yedi defa tavaftan ibarettir. Ziyaret tavafının vakti, Kurban Bayramının ilk günü tulu'-i fecir (sabah namazı) vaktinden başlayarak ömrün son gününe kadar uzayan bir müddetin herhangi bir cüz'ü; kısmıdır, bu cüz'de yapılacak bir tavaf ile Hac farizası tamamlanmış olur.

Tavaf; arş-ı ilahi etrafında dolaşan meleklerin hallerine benzeyen bir nev'i namazdır.

Kâbe-i Muazzama bu şühûd âleminde, gayb ve melekût âlemindeki rubûbiyet makamının bir zâhiri misalidir. Bu maddi beytin çevresinde bedenî hareketler, melekût âlemindeki arş-ı kudretin etrafında yapılan ruhanî hareketlerin birer rumuzudur.

Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında Hacer-i Esved'in önüne geldikçe ona dönülür, namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile eller kaldırılıp bu mübarek taşa sürülür ve mümkün ise öpülür. Bunlar mümkün olmayınca karşıdan el sürmek işareti yapılır. Buna "istilam: selâmlamak" denilmektedir.

Hacer-i Esved'e böyle el koymak, Hak Teâlâ Hazretleri ile ibadet ve taat hususunda ahitleşmenin ve bu ahde vefa edileceğinin bir remzi; işaretidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/31.html)
Başlık: Resûllullah'ın En Büyük Mûcizesi Kur'ân-ı Kerîm
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2014, 12:21:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphe yok ki, o Kur'ân'ı biz indirdik, biz. Ve muhakkak ki, onu koruyacak olan da biziz."
 (Hıcr Sûresi, âyet 9)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Eylül Pazartesi 2014

Hicrî: 6 Zilkâde 1435 - Rûmî: 19 Ağustos 1430

Uşak, Gediz, Kiraz, Aliağa ve Seyitgazi'nin Kurtuluşu (1922) • İkinci Dünya Harbi'nin Başlaması (1939)

Resûllullah'ın En Büyük Mûcizesi Kur'ân-ı Kerîm

Bütün semavî kitaplar insanlar için birer rahmet, birer mukaddes rehberdir. Bunların hepsine îman ile mükellefiz. Bu kitaplardan herhangi birisini inkâr, hepsini inkâr demektir. Hakikî mü'min, Allâhü Teâlâ'nın bütün kitaplarına inanır ve Hak Teâlâ'nın insanlara son kitabı olan Kur'ân-ı Azîm'e sarılır, onun hükümlerine riayet etmeye çalışır.

Bugün elde bulunan Tevrat, Zebur, İncil nüshalarından hiçbiri Allâhü Teâlâ'nın Hz. Mûsâ, Hz. Dâvûd, Hz. Isâ aleyhimüsselâma vermiş olduğu kitapların aynı değildir. Ancak Kur'ân-ı Kerîm'i Allâhü Teâlâ muhafaza buyurmaktadır, bir harfi bile değişmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm'in bütün âyetleri, nazil olmaya başladığından itibaren bizzat Hazret-i Peygamber (s.a.v.) tarafından ezberlenmiş olduğu gibi, birçok Sahabe-i Kirâm tarafından da ezberlenmiş ve yazılmıştır.

Resûlullah'ın âhirete irtihalinden sonra Hz. Ebûbekir (r.a.) tarafından bütün Ashab-ı Kirâm'ın huzurunda Kur'ân-ı Kerîm'in bir nüshası yazdırılarak muhafaza edilmiştir.

Hz. Osman'ın (r.a.) hilâfeti zamanında da bu nüshadan birçok nüsha yazdırılarak büyük İslâm merkezlerine birer nüsha gönderilmiştir. Bilâhare bütün mushaşar bunlardan aynen yazılagelmiştir. Her asırda yüz binlerce Mushaf-ı Şerif yazılmış, Kur'ân-ı Kerîm'i tamamen hıfzeden yüz binlerce zât yetişmiştir. Bu mazhariyet semavî kitaplar arasında yalnız Kur'ân-ı Mübîn'e mahsustur. Bunda büyük hikmet vardır. Çünkü sair semavî kitaplar, belli birer millete, belli birer zamana mahsus olmak üzere peygamberlere verilmişti. Kur'ân-ı Kerîm ise, bütün insanlık âlemine ve bütün asırlara şamil olmak üzere peygamberimize verilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'in bir âyeti bile tebdile uğramayıp tamamen mahfuz bir halde bulunması öyle bir hakikattir ki, bunu birtakım insaflı müsteşrikler de tasdik etmektedirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/1.html)
Başlık: Kahraman Vezir Koca Cafer Paşa
Gönderen: Mücteba - 03 Eylül 2014, 13:26:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ Subhânehû buyurdu:"Muhakkak ki o (Allah) kibirlenenleri sevmez."
(Nahl Sûresi, âyet 23)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Eylül Salı 2014

Hicrî: 7 Zilkâde 1435 - Rûmî: 20 Ağustos 1430

Kahraman Vezir Koca Cafer Paşa

1696'da Temeşvar'ı muhasara eden Saksonya prensi Frederik, Sultan İkinci Mustafa Han'ın vezirlerinden Temeşvar kalesi muhafızı Koca Cafer Paşa'ya göndermiş olduğu mektupta şöyle diyordu: "Hastalıktan ve yiyecek yokluğundan gücünüz tükenmiştir. Avusturya orduları Tuna hattını ele geçirip Niş'e doğru ilerlediğinden yardım gelme imkânı yoktur. Muhafız paşanın gayret ve yiğitliği her türlü takdirin üzerindedir.

Askerlik vazifesinin nasıl yerine getirileceği hakkında bize bir güzel ders vermiştir. Ancak daha fazla ısrar ve inat etmesi muhafızların boş yere ölmesinden başka bir netice vermeyecektir. Kaleyi teslim ederse askeriyle beraber sağ salim ve hangi yolu arzu ederse o yolla gitme­

sine izin veririz ve malî sıkıntıyı bildiğimizden askerlerin yolluğu olarak şu kadar bin duka altını vermeyi taahhüt ederiz." Cafer Paşa mektubu okuduktan sonra, gelen elçiye dedi ki: "Muhafızların sıkıntı ve mahrumiyeti doğrudur. Ancak kumandanınızın istediği kale benim değildir. Ben müdafaa ve korunmasıyla vazifeliyim. Hâl böyleyken benim olmayan bir şeyi başkasına veremem, sonuna kadar müdafaaya mecburum. Ben zengin değilim. Fakat rüşvet almak da âdetim değildir. Miras olarak çocuklarıma şu getirdiğiniz mektubu bırakacağım. Kumandanınıza be­nim de karşı bir teklifim var. Sizin kumandanınız genç ve dinçtir. Ben ise ihtiyarım ve bir ayağım da sakattır. Kale önünde teke tek çarpışalım. Ben yenilirsem adamlarım kaleyi derhal teslim etmeye yemin ederler. Ben yenersem bizi kendi halimize bırakıp buradan gitmeyi taahhüt eder misiniz?"

Bu yiğitçe teklif kabul edilmedi. Sultan İkinci Mustafa bizzat kendisi sefere çıktı. Kaleye çok miktarda malzeme ve zahire konuldu, yeni muhafızlar yerleştirildi.

Gazi Cafer Paşa, merhum Sultan İkinci Mustafa'nın üçüncü seferinde meşhur Zenta Savaşı'nda (1697) şehit olmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/2.html)
Başlık: İslam'ın Güzellikleri | "Diş Temizliği Mühimdir" | "Hareketli Olmak Sağlıktır"
Gönderen: Mücteba - 03 Eylül 2014, 13:30:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aklın, Allâhü Teâlâ'ya imandan sonra gösterdiği en şerefli şey, insanlarla iyi geçinmektir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu 'l-Îmân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Eylül Çarşamba 2014

Hicrî: 8 Zilkâde 1435 - Rûmî: 21 Ağustos 1430

Dursunbey, Sındırgı, Güney, Ödemiş, Emet, Tavşanlı, Eşme ve Buharkent'in Kurtuluşu (1922)

İslam'ın Güzellikleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:
"Muhakkak Allâhü Teâlâ, İslâm'ı güzel ahlâk ve en hayırlı ameller ile çevrili olarak göndermiştir. Bu güzel huylardan bazıları şunlardır: İnsanlarla iyi geçinmek ve onlara iyi muamelede bulunmak, Sözü yumuşak ve hoş olmak, kaba sözlü olmamak, Elinden geldiği kadar herkese iyilik etmek, Yemek yedirmek, Müslümân bir hastayı ziyaret etmek, Müslümân cenazesinde bulunmak, Komşuları ile iyi geçinmek, Yaşlı müslümânlara saygı göstermek, Davet edince din kardeşinin davetine gitmek, Kendisine ikram edene hayır duâ etmek, İnsanların hatalarını bağışlamak, Hayırlı işlerde arabuluculuk yapmak, Cömert ve güzel huylu olmak, Söze selâmla başlamak, Din kardeşini görünce selâm vermek Öfkesini yutmak, İnsanların kusurlarını bağışlamak."


Sağlığımız: "Diş Temizliği Mühimdir"

Ağız ve diş temizliği ihmal edilmemelidir. Günde en az 2 kere dişler iyice fırçalanmalıdır. Ağız içinde bütün dişler sırayla fırçalanmalı, diş ipi ile de dişlerin araları temizlenmeli ve her 6 ayda bir diş hekimine, muayene ettirmelidir.


Sağlığımız:..................................... "Hareketli Olmak Sağlıktır."

Dünya Sağlık Teşkilâtının tespitlerine göre, hareketsizlik, milyonlarca insanın ölümüne sebep oluyor.

Mutehassıslara göre haftada en az 150 dakika yürümek gerekiyor. Hareket edilmediği takdirde kan şekeri, kolesterol ve trigliserit normal seviyelerde bulunmuyor.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/3.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 04 Eylül 2014, 10:39:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim âhirete irtihâlimden sonra kabrimi ziyâret ederse, beni hayatımda ziyâret eden kimse gibi olur."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemu 'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Eylül Perşembe 2014

Hicrî: 9 Zilkâde 1435 - Rûmî: 22 Ağustos 1430

Sivas Kongresi (1919) • Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl'ün Kurtuluşu (1922)

Haccın Fazîleti

Allâhü Teâlâ buyurdu ki (meâlen):

"Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke'deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh (Kâbe-i Muazzama)dır.
Onda açık âyetler (alâmetler), İbrâhîm'in makâmı vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh'ı haccetmek Allâhü Teâlâ için bir haktır (Allâhü Teâlâ'nın hakkıdır). Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir." (Âl-i İmran Sûresi, âyet 96/97)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), "Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur." buyurunca, "Onun mebrûr olması ne (ile)dir?" diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) "Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir." buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)'e "Hangi amel daha fazîletlidir?" diye soruldu, "Allâh'a ve Resûlü'ne îmân etmektir." buyurdular.

"Sonra hangisi?" denildi. "Allah yolunda cihâddır." buyurdu.

"Daha sonra hangi (amel)dir?" denildi. "Mebrûr (makbul) hacdır." buyurdular. (Sahih-i Buhârî)

"Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Kâ'be-i Şerîfe), İslâm'ın direk (mesâbesindeki rükün)lerinden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh'ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür."

"Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir." (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/4.html)
Başlık: Hâce Ya'kûb-i Çarhî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 05 Eylül 2014, 11:42:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Haram bir lokma yiyen kimsenin kırk gün namazı ve duâsı kabul olunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Eylül Cuma 2014

Hicrî: 10 Zilkâde 1435 - Rûmî: 23 Ağustos 1430

Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli'nin Kurtuluşu (1922)

Hâce Ya'kûb-i Çarhî (K.S)

Hâce Ya'kûb-i Çarhî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın on yedincisidir. Babasının adı Osmân olan Ya'kûb-i Çarhî (k.s.) Hazretleri Gazne'nin Çarh köyünde doğmuştur. İlim tahsili için önce Herat'a, sonra da Mısır'a gitti. Zamanının ulemâsından şer'î ve aklî ilimleri tahsil etti.

Mevlânâ Şihâbüddîn eş-Şirvânî, ilim aldığı âlimlerin büyüklerindendir.

Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri önce Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerine intisab etti. Uzun bir müddet Buhârâ'da Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerinin hizmet ve sohbetlerinde bulundu. Buhârâ'dan ayrılmasına izin verip yola çıkacağı zaman;

"Benden öğrendiğin her şeyi Allâh'ın kullarına tebliğ et. Bu senin saâdetine vesîle olur." buyurdular ve Hâce Alâüddîn Attâr'ın sohbet ve hizmetine devam etmesini emrettiler.

Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri, Hâce Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerinin vefatından sonra bir müddet Bedahşan'da kaldıktan sonra Çağanyan'da bulunan Hâce Alâüddîn Attâr Hazretlerine intisab etti ve onun vefatına kadar hizmet ve sohbetinde bulundu. Alâüddîn Attâr'ın (k.s.) vefatlarından üç gün sonra Çağanyan'dan Halfetu'ya gelip yerleşti.

Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri, burada uzun yıllar -takrîben elli sene- irşad vazifesini yerine getirmiştir. 851 (M. 1447) tarihinde Halfetu köyünde âhirete irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîfleri Halfetu'da olup bu gün Tacikistan'ın başşehri Duşanbe'dedir. Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri anlatıyor:

Herat'ta ilim tahsili için bulunduğum zamanlar Abdullah Ensârî'nin (k.s.) dergâhında kalır ve yemeklerimi orada yerdim. Zira onun vakıf şartlarında genişlik ve vakfın aslına riâyette ihtiyat vardı. Herat'ta, Abdullah Ensârî'nin (k.s.), Hankâh-ı Melik ve Gıyasiyye Medresesi vakıflarından başka yerde yemek yemek uygun olmazdı. Bu sebepten Mâverâünnehir büyükleri müritlerini Herat'a göndermezlerdi. Orada helâl lokma çok azdı. Zira mürit, haram lokma yiyecek olursa, nefis kötü tabiatına geri döner, sırât-ı müstakîmden ayrılmış olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/5.html)
Başlık: Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)
Gönderen: Mücteba - 06 Eylül 2014, 23:58:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden biriniz, ayakkabısını giyeceği zaman, sağdan başlasın, çıkaracağı zaman da soldan başlasın.
Ayakkabı giyilirken sağ ayak, ayakların evveli, çıkarırken de sağ ayak ayakların sonuncusu olsun."

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Eylül Cumartesi 2014

Hicrî: 11 Zilkâde 1435 - Rûmî: 24 Ağustos 1430

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)

Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)

Namazın şartlarının birincisi hadesten tahârettir; Hades cünüb veya abdestsiz olmak demektir.

Hadesten taharet, su bulunup kullanılması mümkün olan yerde gusül lâzım olduysa gusül abdesti, abdest lâzım olduysa abdest almak, su bulunmayan yâhud kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Abdestin farzları dörttür:

Yüzünü yıkamak, ellerini dirsekleri ile beraber yıkamak, başın dörtte birini mesh eylemek ve ayaklarını topukları ile yıkamaktır.

Sünnet üzere abdest:
Besmele ile ellerini yıkayıp ağzı misvakladıktan sonra ağzını ve burnunu üçer kere yıkadıktan sonra hadesten tahârete niyet edip farzların aralarını kesmeden (bir âzâ kurumadan diğerine geçerek) tertîb üzere sırası ile başından başka diğer azaları üçer kere yıkar.

Başını tamamen mesh etmek ve parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek ve kulaklarının içini şehâdet parmağının içi ile ve ardını başparmağının içi ile meshetmek de sünnettir. Kalan üç parmağının arkası ile boynunu meshetmek, ellerini ve ayaklarını yıkamaya sağ yanından başlamak müstehabdır.

Abdesti bozan şeyler:
Önden ve arkadan çıkan şey ve arkadan çıkan yel, herhangi âzâdan kan ve irin çıkması veya sarı su akması, -balgamdan başka şeyi- ağız dolusu kusmak, yatarak veya -alındığında düşeceği şeye- dayanıp uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak, bâliğ olan kimsenin namazda yanında olan kimse işitecek kadar gülmesi.

Guslün farzları üçtür:
Ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamaktır.

Sünnet olan gusül şöyledir:
Evvelâ ellerini yıkayıp istincâ yerlerini ve diğer yerlerde necâset var ise onu pâk edip abdest aldıkdan sonra başına ve sağ omuzuna ve sol omuzuna döküp bütün azaları üçer kere yıkamaktır. İlk yıkamada eliyle ovmak dahi sünnettir. Cum'a namazı ve bayram namazları için gusül abdesti almakda sünnettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/6.html)
Başlık: Hac
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2014, 00:03:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim benim mescidimde hiçbirini geçirmeden kırk vakit namaz kılarsa ona cehennemden ve münafıklıktan kurtuluş beratı yazılır ve kabir azabından emîn olur."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Eylül Pazar 2014

Hicrî: 12 Zilkâde 1435 - Rûmî: 25 Ağustos 1430

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)

Hac

Hac, İslâm'ın beş esâsından birisidir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicretin dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir'i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.

Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Hâli müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe'yi haccetmektir."

Haccın bazı hikmet ve faydaları:

1. Allâhü Teâlâ'ya karşı kendini hakir göstermek, insanlara karşı mütevâzî olmak,

2. Mal nimetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.

3. Kâbe-i Muazzama'nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi,

4. Nefsi tezkiye ve terbiye etmek,

5. Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan müslümanların kaynaşmaları,

6. Hacer-i Es'ad'ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek,

7. İslâm'ın doğup yayıldığı yılları, Peygamberimiz'in ve Ashâbının İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak,

8. Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir,

9. Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/7.html)
Başlık: "Seyahatnâme'yi Niçin Yazdım?"
Gönderen: Mücteba - 08 Eylül 2014, 10:27:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"(Resûlüm) de ki, yeryüzünde dolaşın da bakın Peygamberlere yalancı diyenlerin âkıbeti ne olmuş."
(En 'am Sûresi, âyet 11)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Eylül Pazartesi 2014

Hicrî: 13 Zilkâde 1435 - Rûmî: 26 Ağustos 1430

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)

"Seyahatnâme'yi Niçin Yazdım?"

Evvelâ kara ve denizler seyyahı, Cenâb-ı Hakk'ın kullarının en zayıfı,

seyyâh-ı âlem, riyasız Evliyâ'nın babası Dergâh-ı Alî Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî, Sultan Ahmed Han fermanı ile Surre Eminliği hizmetiyle Mekke-i Mükerreme'de Kâbe çatısı üzerine Altınoluğu koyup selâmetle İstanbul'a geldiğinde hakire (bana) Mekke-i Mükerreme müyesser olması için hayır dua etmişti. Gençlik çağlarında ve bekâr idim ama Allâh'a hamdolsun anadan doğduğumdan beri haram olan hiçbir şeye bulaşmamıştım. Ancak seyahat etmeye pek istekli idim.

Sonunda vatan-ı aslîmiz olan Belde-i Tayyibe yani İstanbul'u terk edip yol sıkıntısını ve şiddetli soğuk ve sıcakları tercih edip gurbet ellerde ilim öğrenir ve sanat sahibi oluruz hevesiyle ülkeleri ve beldeleri gezip cihanı dolaşırız diye:

"(Sırt sırta şehirlerde), muntazam seyir ve sefer takdir eylemiş, gece ve gündüzlerde oralarda emniyet içinde gezin demiştik." meâlindeki (Sebe sûresi, 18. âyeti) mazmunu üzere yedi iklimin ibretlik, hayret verici ve görülmeye değer olan eserlerini dikkatle ve insaşa görmeye gayret ettim.

'Seyahat sırasında ömrüm niçin hebâ olsun. Hem seyahat, hem ziyaret ve hem ticaret yapayım' diyerek, güzel ülkelerin ibretlik eski eserlerini ve hanlarını, camilerini, medreselerini gezip görerek bütün eserlerini yazmaya gayret eyledim ki "uluvvü'l-himmeti, mine'l- îmân" (himmetin yüceliği imandan)dır.

Seyahat günlerimizde nice garip mekânlar ve acayip hadiseler görüp unutulup üstü örtülmesin diye ilme'l-yakîn (öğrenerek), ayne'l-yakîn (görerek) ve hakka'l-yakîn (yaşayarak) bilgiler elde ederek gezip gördüğümüz Cenâb-ı Hudâ'nın tabiat eserlerini ve ibretlik binaları yazdım. Hatırda tutulması zor olan şeyleri "Kellimü'n-nâse alâ kadri ukûlihim" (insanlara akılları ölçüsünde konuşunuz) hadisi üzere elimizden geldiğince anlaşılır ifadelerle yazmaya başladım...


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/8.html)
Başlık: Haccın Rükünlerinden Biri: Arafat Vakfesi | Kâ'be Mahzen-i Esrar-ı Hüda
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2014, 18:12:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Dört zamanda semânın kapıları açılır ve duâlar müstecâb (kabul) olur:
Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman, yağmur yağdığı zaman, namaz kılındıktan sonra, Ka'be görüldüğü zaman."

(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Eylül Salı 2014

Hicrî: 14 Zilkâde 1435 - Rûmî: 27 Ağustos 1430

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Haccın Rükünlerinden Biri: Arafat Vakfesi

Haccın rükünlerinden biri, Arafat'ta bir müddet vukuf, yani durmaktır. Arafat, Mekke-i Mükerreme'nin güney doğusundadır. Zilhicce'nin dokuzuncu günü yani Arefe gününün zeval vaktinden Kurban Bayramı'nın birinci gününün fecir vaktine kadar olan müddet içinde

Arafat'ta -velev bir dakika- durmakla bu vakfe farizası ifa edilmiş olur. Ancak bu vakfeye zevalden güneş batıncaya kadar devam etmek vaciptir.

Arafat'ta bu vakitlerden önce veya sonra durmakla vakfe farizası yerine getirilmiş olmaz.

Arafat'ın ortasında "Cebel-i Rahmet"in yanında kıbleye karşı Allâhü Teâlâ'ya dua edilmesi efdaldir. Burası mübarek bir yerdir.

Dünyanın her tarafından gelen, yurtları, dilleri, renkleri başka, fakat düşünceleri, gâyeleri bir olan binlerce Müslüman, Arafat'ta -kefenlere bürünmüş, kabirlerinden yeni hayat bulup mahşer sahasında toplanmış olarak- bir muhterem insan topluluğunu temsil eder. Bunların Hak Teâlâ Hazretlerini hep birden tevhid ve tebcile başlamaları, bunların hazin, garip bir eda ile Allâhü Azimü'ş-şandan aşar, keremler niyaz etmeleri melekleri bile heyecana getirecek ulvî ve ruhanî bir manzara vücuda getirir.

Şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ Hazretleri, bu garip kullarına lütfedecek, meleklerine hitaben: "Şu uzak ülkelerden gelip tozlar, topraklar içinde kalmış, rahmet ve inayetimi niyaz edip duran kullarıma bakınız!. Ben Azimüşşan, onları af ve mağfiretime nail edeceğim." buyuracak, o rahmet ve inayet denizleri dalgalanıp duracaktır.


Kâ'be Mahzen-i Esrar-ı Hüda

Ka'bedir mahzen-i esrâr-ı Hudâ Zâdehallâhu te'âlâ şerefâ Merkez-i dâire-i âlem-i hâk Başına devr ider anun eşâk Ka'betullâh dil-i insân-ı kebîr Hacer ol kalbe süveydâ-yı zamîr.

(Kâbe, Cenâb-ı Hakk'ın esrârının mahzenidir. Allâhü Teâlâ onun şerefini artırsın. Yeryüzü dairesinin yani dünyanın merkezidir. Felekler onun üstünde döner. Kâbe, insân-ı kebîr denilen kâinatın kalbi olduğu gibi, Hacer-i Esved de o kalbin süveydâsıdır.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/9.html)
Başlık: Suheyb-i Rûmî'nin Kârlı Ticareti
Gönderen: Mücteba - 10 Eylül 2014, 10:25:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yine insanlar içinden kimi de vardır ki Allah'ın rızâsına ermek için kendini fedâ eder. Allah ise kullarına çok refetli (şefkatli)dir."
(Bakara Sûresi, âyet 207)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Eylül Çarşamba 2014

Hicrî: 15 Zilkâde 1435 - Rûmî: 28 Ağustos 1430

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Suheyb-i Rûmî'nin Kârlı Ticareti

Medineli Müslümanlar Akabe'de Resûlullâh'a (s.a.v.) ikinci defa bî'at ettiler. Onu -kendilerini ve evladlarını nasıl koruyorlarsa öylece- koruyacaklarını taahhüd ederek Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) şehirlerine davet ettiler.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Mekke'deki Müslümanlara hicret için izin verdiler ve:

"Medîne'ye gidiniz; Cenab-ı Hak o şehirde size birçok kardeş ihsan buyurmuştur. Orada sığınacak yer bulursunuz" buyurdu. Mekke'deki Müslümanlar kimseye sezdirmeksizin birer ikişer çıkıp Medîne'ye gittiler. Oradaki dindaşları bunları kabul etmek şerefine nail olmak için âdeta birbiriyle yarışa girmişler ve muhtaç oldukları şeyleri tedarik etmişlerdi.

İki ay zarfında iki yüz kişilik bir mü'min topluluğu bu şekilde hicret etmişti.

Hz. Peygamberin (s.a.v.) hakkında "Rum'un ilk meyvesi" buyurduğu Suheyb'in hicreti ise şöyle olmuştu:

Mekke müşrikleri Hz. Suheyb'i (r.a.) tutmuşlar, dininden döndürmek için işkence etmişlerdi.

Hz. Suheyb (r.a.) Mekkelilere:
"Ben ihtiyar bir adamım malım ve mülküm var. Bunları size veririm, dinimi sizden satın alırım." demişti.

Onlar da buna razı olmuşlar, salıvermişlerdi.

Hz. Suheyb (r.a.) oradan kalkıp Medine'ye gelirken Bakara sûresinin, 207. âyet-i kerîmesi nazil oldu ki meâli şerîfi şudur:

"Yine insanlar içinden kimi de vardır ki Allah'ın rızâsına ermek için kendini fedâ eder. Allah ise kullarına çok refetli (şefkatli)dir."

Bu hadise Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) bildirilince; "Suheyb kazandı, Suheyb kazandı." buyurmuşlardır.


Mısra:

Bu dünyâ mâlını yığdı vefasını görmedi Kârun.

(Ahmed Yesevîk.s)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/10.html)
Başlık: Uyku Hafif Ölüm, Ölüm Ağır Uykudur | Dünya Bir Penceredir
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2014, 10:22:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden biriniz hoşuna giden rüya görürse bilsin ki o Allâhü Teâlâ tarafındandır. Bu rüyası üzerine Allâhü Teâlâ'ya hamdetsin ve rüyasını başkasına da anlatsın."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Eylül Perşembe 2014

Hicrî: 16 Zilkâde 1435 - Rûmî: 29 Ağustos 1430

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)

Uyku Hafif Ölüm, Ölüm Ağır Uykudur

Bütün melekler toplansa insanın ruhunu bedenden çıkarmaya güç yetiremezler. Ancak Allâhü Teâlâ bedene ruha girmesini, nasıl emrettiyse, bedenden çıkmasını da emreder. Ruh bedenden çekilip hançereye dayandığında da ölüm meleği mü'minin ruhunu îmân ile kâfirin ruhunu imansız alır.

Muhakkak Hak Teâlâ'nın bazı havâs (seçkin) kulları vardır. Onların ruhlarını bizzât Allâhü Teâlâ alır.

Nitekim ölüm meleği ruhunu almak için geldiğinde Hz. Fâtıma radıyallâhü anhâ razı olmadı. Onun rûhunu Allâhü Teâlâ kabzetti.

Uyku; Cenâb-ı Hakk'ın ruhları öldürmeden kabzetmesidir. Uyku hafif ölüm, ölüm ise ağır uykudur.

Hz. Ali (k.v.) buyurdu:

Ruh uyku esnasında vücuttan çıkar, lâkin şuâları cesedde kalır. Uyuyan bundan dolayı rüya görür. Uyandığı vakit ruhu cesede bir anda iâde edilir.

Uyku esnâsında mü'minlerin ruhları göğe yükselir. Onların hangisi temiz yani abdestli yatmış ise onun ruhunun Arş-ı A'lâ'nın altında Allâhü Teâlâ'ya secde etmesine izin verilir.

Kişinin rüyasının sâdık olması için abdestle yatması müstehab görülmüştür.

Kulların uykuda rahatlaması ve lezzet hissetmesi, ruhunu Erhamü'r- râhimîn olan Allâhü Teâlâ'nın almasındandır. Ölürken elem hissedip çırpınması ise ruhunu mahlûkâtın en şiddetlisi olan ölüm meleğinin almasındandır. Zümer sûresinin "Allâh alır o canları öldükleri zaman." meâlindeki 42. âyeti tezkiye olunmuş nefislerin ruhlarını bizzât Allâhü Teâlâ'nın aldığına delâlet eder. Böyle kimselere müjdeler olsun! (Ruhulbeyan)



Dünya Bir Penceredir

Sular hep aktı geçti,

Kurudu vakti geçti,

Nice han nice sultan,

Tahtı bıraktı geçti,

Dünya bir penceredir,

Her gelen baktı geçti.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/11.html)
Başlık: Haccın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 12 Eylül 2014, 15:42:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allah rızâsı için beni Medîne'de ziyâret eden kimseye kıyâmet günü şâhit ve şefâatçi olurum."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Eylül Cuma 2014

Hicrî: 17 Zilkâde 1435 - Rûmî: 30 Ağustos 1430

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Adem'e (a.s.): "Ey Adem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt'imin hizasında bir Beyt yap ki melekler Arş'ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz." buyurdu.

Adem Aleyhisselâm Mekke'ye gidip Beytullah'ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk'a şöyle yalvardı: "Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır." Allâhü Teâlâ da: "Evet, vardır. Dile benden ne dilersen." buyurdu.

Hz. Adem: "Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder." dedi. Allâhü

Teâlâ: "Bu, senin için gerçekleşecektir." buyurdu. Hz. Adem: "Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt'i; Ka'beyi tavaf edenleri de affetmeni istiyorum." dedi. Cenâb-ı Allah: "Ey Adem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt'i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim." buyurdu. Nûh Tufanı'ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka'be'nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)'a, Ka'be'yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu. İbrahim (a.s.) "Ya Rabbi! Buna sesim yetmez." dedi. Hz. Allah: "Sen ilân et, sesini ulaştırmak bize aittir." buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: "Ey insanlar! Beytü'l- Atîk'i (Ka'be'yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabb'inizin dâvetine icabet edin, gelin."

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar haccetmeye muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)'ın dâvetine "Lebbeyk Lebbeyk!" diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm'ın davetine kaç kere "Lebbeyk" diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: 'Emrine âmâdeyim' demektir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/12.html)
Başlık: Haccın Şartları ve Kısımları
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2014, 10:09:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Benim şu mescidimde (Mescid-i Nebevî) kılınan bir namaz, - Mescid-i Haram hariç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Eylül Cumartesi 2014

Hicrî: 18 Zilkâde 1435 - Rûmî: 31 Ağustos 1430

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Haccın Şartları ve Kısımları

Haccın farz olmasının şartları:
1- Müslüman olmak,
2- Haccın farz olduğunu bilmek,
3- Bâliğ (ergen) olmak,
4- Akıllı olmak,
5- Hür olmak,
6- Nafakaya ve vâsıtaya muktedir olmak,
7- Vakit (hac ayları),
8- Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimlerini sağlayacak imkânı ve gidiş geliş müddeti içinde yol masrafı ile âile fertlerinin geçimini temin etmiş olmak. Haccın farz olması için zekâtta olduğu gibi belli bir nisâb yoktur.

Haccın edâsının farz olmasının şartı beştir:
1- Sıhhatli olmak,
2- Yol emniyeti olmak,
3- Hacca gitmeğe (hapislik gibi) bir mânî olmamak,
4- Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahreminin bulunması,
5- Kadınların iddet bekliyor olmaması.

Hac, hükmü itibariyle üç kısımdır:
Farz hac: Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları îcâbeden hacdır.
Vâcib hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vâcib kıldığı hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nâfile haccın kazâsı da vâcibtir. Nâfile hac: Farz ve vâcib olan hac dışındaki hac nâfiledir. Henüz hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nâfiledir.

Farz, vâcib yahut nâfile hac edâsı itibarı ile üç türlüdür:
Hacc-ı İfrâd: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.
Hacc-ı Temettû: Aynı senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir. Temettû haccına niyet eden kimse, dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vâciptir. Hacc-ı temettû, hacc-ı ifrâddan daha faziletlidir.
Hacc-ı Kırân: Bir ihrâmla umre ve haccı berâber yapmaktır. Hacc-ı temettûde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vâciptir.

Hacc-ı kırân, hacc-ı ifrâd ve hacc-ı temettûdan daha fazîletlidir. Hacc-ı kırân ve hacc-ı temettû âfâkî olanlar (Mikât hâricinden Mekke'ye gelenler) içindir. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/13.html)
Başlık: Uyumanın Âdâbı | SAĞLIK:... Sonbaharla Birlikte Gelen Hastalıklar
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2014, 10:13:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Size ne verilmişse sırf dünya hayatının geçici metâı ve süsüdür, Allah katındaki (sevap) ise hem daha hayırlı hem daha bâkî(ebedi)dir. Artık akıllanmayacak mısınız?"
(Kasas Sûresi, Âyet 60)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Eylül Pazar 2014

Hicrî: 19 Zilkâde 1435 - Rûmî: 01 Eylül 1430

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

Uyumanın Âdâbı

Resûlullâh aleyhisselâm her gece yatağına geldiğinde ellerini bitiştirir, sonra "Kul hüvallâhü ehad", "Kul e'ûzü bi-rabbi'l-felak" ve "Kul e'ûzü bi-rabbi'n-nâs" sûrelerini okur ve ellerine üşer, sonra elleriyle yüzünden, başından ve ön tarafından başlayarak vücûdundan ulaşabildiği yerleri meshederdi ve bunu üç kere yapardı. Resûlullâh aleyhisselâm gece yatağına girince (sağ) elini (sağ) yanağı altına koyar ve sonra;

"Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ"* duâsını okur, uyandığında da;

"Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba'de mâ emâtenâ ve ileyhi'l-ba'sü ve'n-nüşûr"** duâsını okurdu.

* Manası: Allâh'ım, senin adın ile ölürüm ve dirilirim (uyurum ve uyanırım).

**Manası: O Allâh'a hamdederim ki bizi öldürdükten sonra dirilten odur. Öldükten sonra diriliş ve dönüş onadır.


SAĞLIK:... Sonbaharla Birlikte Gelen Hastalıklar

Sonbaharda havaların soğuması ile birlikte hususiyle vücudu hastalıklara muâfiyet sağlayamamış küçük çocuklarda hemen nefes yolu hastalıkları olur. Bu hastalık ailenin diğer fertlerine de yayılabilir.

Bu aylarda sıkça görülen nefes yolu rahatsızlıklarına karşı tedbirli olmalı ve belirtilerine dikkat etmelidir:

Virüslerden kaynaklanan nefes yolu enfeksiyonlarında öksürük, burun akıntısı, halsizlik, adele ağrıları daha bâriz şikâyetlerdir. Bakterilerden olan bademcik enfeksiyonunda çok kere öksürük ve burun akıntısı görülmez.

Ateş, yutkunmada güçlük, iştahsızlık ve karın ağrısı şikâyetleri olur. Tedavi için bu iki enfeksiyonu birbirinden ayırmalıdır. Belirtilere ve hastaya bakılarak teşhis konulamadığı zaman tahliller ile vaziyeti netleştirip ona göre tedavi uygulanmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/14.html)
Başlık: "En hayırlınız Kur'ân-ı Öğrenen ve Öğretendir"
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2014, 10:12:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kur'ân'ı öğreniniz ve çocuklarınıza öğretiniz. Muhakkak siz Kurân'dan suâl olunacaksınız ve ona göre amellerinizin karşılığını göreceksiniz. Aklı olana vâiz olarak o (Kur'ân) kâfidir."
(Hadîs-i Şerîf, Kâsım bin Sellâm, Fezâilü'l-Kur'ân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Eylül Pazartesi 2014

Hicrî: 20 Zilkâde 1435 - Rûmî: 02 Eylül 1430

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

"En hayırlınız Kur'ân-ı Öğrenen ve Öğretendir"

Ashâb-ı Kirâm (r.anhüm), Kur'ân-ı Kerîm'in yazılması, hafızlığı ve ilimlerinin öğretilmesine gâyet itinâ gösterirlerdi. Mescid-i Nebevî bir dâru'l-kurrâ idi. Ashâb-ı Kirâm'dan ailesi olmayanlar orada kalırlar, Kur'ân-ı Kerîm'i ve ilimlerini öğrenirler, sonra fetholunan memleket­lere giderek oradakilere öğretirler, yeni fetihlere zemin hazırlarlardı.

Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden bazıları bizzât Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) emriyle insanlara Medîne-i Münevvere'de Kur'ân- ı Kerîm öğretmekle meşgul olurlardı. Muâz bin Cebel, sonra İbn-i Abbâs Hazretleri Kur'ân-ı Kerîm ve Kur'ân ilimlerini Mekke-i Mükerreme'de insanlara öğretirlerdi.

İbn-i Mesûd Hazretleri, Kûfe'de dört binden fazla hâfız yetiştirmiştir. Ebû Mûsâ Eş'arî (r.a.) Basra'da en büyük mescidde halka halinde oturan talebelere tek tek dolaşarak Kur'ân-ı Kerîm öğretirdi. Ebu'd-Derdâ Hazretleri Şam'da güneş doğduktan sonra öğleye kadar Kur'ân-ı Kerîm öğretirdi. Mescidde talebelerini onar onar ayırıp her onun başına dersi iyi bir talebe tayin ederdi. Bir müşkille karşılaştıklarında Hz. Ebu'd-Derdâ'ya sorarlardı. Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn (r. anhüm) Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini öğrettikleri gibi onun mana ve hükümlerini de öğretirlerdi. Ebû Abdurrahmân Sülemî şöyle buyurdu:

Biz Kur'ân-ı Kerîm'i bir topluluktan öğrendik ki onlar Kur'ân-ı Kerîm'i öğretirlerken on âyet öğretirler, bu on âyetle nasıl amel edileceğini öğretmeden diğer on âyete geçmezlerdi.

Biz ilim ve ameli birlikte öğrendik. Bizden sonra bazıları gelirler, ilmi su içer gibi okurlar. Lakin ilim onların boğazlarından aşağı geçmez." Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiînden (r. anhüm) sonra da Kur'ân-ı Kerîm'i ve hükümlerini öğrenip öğretme faaliyeti süratle devam etmiş, her asırda cihanın dört bir tarafında Kur'ân-ı Kerîm ilimleri öğretilmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/15.html)
Başlık: Cenâb-ı Hakk'ın Benî Beşere Olan Nimetlerinin En Büyüğü
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2014, 10:31:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yâ Ebâ Râfi', Allâhü Teâlâ'nın senin ellerinle (vasıtanla) bir kişiye hidâyet etmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı şeylerden daha hayırlıdır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l- Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Eylül Çarşamba 2014

Hicrî: 22 Zilkâde 1435 - Rûmî: 04 Eylül 1430

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1961)

Cenâb-ı Hakk'ın Benî Beşere Olan Nimetlerinin En Büyüğü

Cenâb-ı Hakk'ın benî beşere olan nimetlerinin en büyüğü; Hakk ve bâtılı anlamak ve bilmek, rızâsıyla adem-i rızâsını mûcib ahvâli fark ve temyîz eylemek, muktezâlarıyla amele muvaffak kılınmak hâssalarına, sıfatlarına mazhariyettir.

Bu öyle azîz ve celîl bir mazhariyettir ki ona nâiliyyet fenâ fillâh ve bekâ billâh hakîkatiyle tahakkuk etmedikçe sûret-peydâ olmaz. Bu hakîkate mazhar olamayan bi'l-umûm avâm ve havâssın hâli tam hakîkate isâbetten mahrûmdur. Çünki, efâl ve hareketleri -hakîkat-i fenâ ve bekâ ile adem-i tahakkukları sebebiyle- sûrete, zâhire maksûr ve mahsûr kalır. Bu haysiyetle her ne kadar fiillerinin ve amellerinin - bi-hasebi'l-merâtib- semerâtını görürler ise de hakîkat-i fenâ ve bekâ sâhibi olanların a'mâl ve efâline terettüb eden semerât ve netâyicin ıktitâfına mazhariyetleri imkân hâricinde bulunur. Mutlak a'mâl ve efâlin netîce ve semeresi âm için sûret-i edâsı müşterek olan a'mâl ile değil, âmillerin mertebeleri, dereceleri hasebiyledir. Aksi takdîrde peygamberlerin edâ ettikleri ibâdât ve hâiz bulundukları ma'rifetullâh ile, avâm ve havâssın edâ ettikleri ibâdâtın, mazhar oldukları ma'rifetullâhın semerât ve netâyici müsâvî olmak lâzım gelir ki; hılâf-ı vâki' ve nefsi'l-emrdir. (Mektublar, S. H. Silistrevî)

Lügatçe:

Benî beşer: İnsanoğlu.
Adem-i rızâ: Razı olmamak.
Mûcib: İcab ettiren.
Temyîz: Ayırt etmek.
Muktezâ: Gereği.
Sûret-peydâ: Ortaya çıkmak, ele geçmek.
Efâl: Fiiller, ameller.
Maksûr: Sırf bir tarafa ait.
Bi-hasebi'l-merâtib: Mertebelerine göre.
Semerât: Meyveler.
Netâyic: Netîceler.
İktitâf: Toplamak.
A'mâl: Ameller.
Âm: Herkes.
Âmil: Amel işleyen,
İbâdât: ibâdetler.
Hılâf-ı vâki ve hılâf-ı nefsi'l- emr: Hakîkatin aksine, tersine.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/17.html)
Başlık: Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2014, 10:35:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim akşam namazından sonra altı rek'at namaz (evvâbîn) kılarsa, deniz köpüğü kadar da olsa günahları mağfiret olunur."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Evsat)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Eylül Perşembe 2014

Hicrî: 23 Zilkâde 1435 - Rûmî: 05 Eylül 1430

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)

Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfi miktarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarıdır. Bundan fazla olarak 80,18 gr altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.

• (Bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, (yani nisâba mâlik) olan kimsenin derhal kurban kesmesi vâcib olur. (Kâdîhân)

• Hür, mukîm ve nisâba mâlik müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru'r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir.

İmam Hasan'ın Ebû Hanîfe'den rivayetine göre, kişinin küçük çocuğu ve babası olmayan torunları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan'ın bu rivayetini tercih etmiştir.

•   Müsâfir eğer mukîm iken kurban alıp vaktin sonundan evvel (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıktığı takdirde; Zengin ise kurbanı satması caiz olur.

Fakir ise -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- satması câiz olmaz.

•    İmâm-ı Azam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri'ne göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/18.html)
Başlık: Kurbanın Fazîleti | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2014, 10:38:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem:
"Hane-i Saadetim ile minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Eylül Cuma 2014

Hicrî: 24 Zilkâde 1435 - Rûmî: 06 Eylül 1430

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)

Kurbanın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Allah katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür."

•   "Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Çünkü bir kimse kurbanını alır, onunla kıbleye dönerse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak sûrette kurbanın kanı Hz. Allâh'ın muhâfazasında toprağa düşer. Azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz."

•     "Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ'nın rahmeti de cennette ona yaklaşır, kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder, Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder."

Gücü yeten kimsenin şefâate nâil olmak niyetiyle Allah rızâsı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek "Allâh'ım! Bu Muhammed'den ve Ehl-i Beyt'imdendir." deyip kesti. Sonra ikincisini keserken "Allâh'ım! Bu da Muhammed ve ümmetindendir." dedi.

Aliyyü'l-Murtezâ (k.v.) Hazretleri biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban eder ve 'Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.' derdi.

KIT'A:

Diyemez âdem eyleyip tâyin
Bu da dârım; şu da diyârımdır.
Var ise mâlik olduğum bir şey,
Yeri meçhûl olan mezârımdır. (Üsküdarlı Sâfi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/19.html)
Başlık: Akîka Kurbanı | Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2014, 01:01:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim hayra delâlet ederse, ona, o hayrı işleyenin sevabı kadar sevap vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Eylül Cumartesi 2014

Hicrî: 25 Zilkâde 1435 - Rûmî: 07 Eylül 1430

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)

Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere "akîka" ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk'a şükür olarak kesilen kurbana da "Akîka (nesîke) kurbanı" denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir. Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek ve kız çocuğu için birer kurban kesilebilir. Erkek çocuk için iki kurban kesilmesi de uygundur.

Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası "Yâ Rabbe'l-âlemin, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun." diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ'nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve iki torunlarının doğumlarında onlar için akîka kesmişlerdir. Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir. Çocuklar Allâh'ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lütfa karşı birer şükran ifâdesidir.


Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur. Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.

BEYİT:

Ne dervîş ü ne zâhidden ne mîr ü şâhdan iste Yürü, yoktan seni vâr eyleyen Allâh'dan iste.

Azmî (Pîr Mehmed)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/20.html)
Başlık: Kurbana Dair Muhtelif Hükümler | Müşterek Kesilen Kurbanın Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2014, 01:09:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allah rızası için ana-babasının veya onlardan birisinin kabrini ziyaret ederse (nâfile olarak) mebrûr (makbul) bir hac yapmış gibi olur."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Eylül Pazar 2014

Hicrî: 26 Zilkâde 1435 - Rûmî: 08 Eylül 1430

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)

Kurbana Dair Muhtelif Hükümler

Eti yenen ve yenmeyen kurbanlar:

• Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû'u (çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası

üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (gayr-i müslimlere) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz.

•   Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir. Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.

•     Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.

•   Kesmeden evvel hayvanın sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.

•   Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kesilince kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.

•   Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi dirilik alâmetidir. Bunların aksi, yâni ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması ölüm alâmetidir.

•    Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.


Müşterek Kesilen Kurbanın Taksîmi

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek îcâbeder. Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veyahut yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmînen taksim câiz olur. Ortaklardan birine veya herhangi bir kimseye 'Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.' diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.

Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir. Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/21.html)
Başlık: Kurbana Ait Hükümler | Kazasker Mustafa İzzet Efendi
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2014, 01:12:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"O (Allah), sizlere ancak ölü (lâşe) olanları, kanı, domuz etini ve Allâh'tan başkası adına boğazlananı haram kılmıştır..."
(Bakara Sûresi, âyet 173)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Eylül Pazartesi 2014

Hicrî: 27 Zilkâde 1435 - Rûmî: 09 Eylül 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)

Kurbana Ait Hükümler

Vakti içinde kurbanı kesilmeyip kıymeti sadaka olarak verilse kurban edâ edilmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir. Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fıtra) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden sâkıt olmaz. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Nisâba mâlik (zengin) olan çocuk için velisinin çocuğun malından kurban kesmesi lâzımdır. (Hidâye)


Kazasker Mustafa İzzet Efendi

Kazasker Mustafa İzzet Efendi aslen Tosya'lıdır. Mekke, İstanbul, Anadolu kadılıklarında bulundu, Takvîmhâne nazırı oldu. Hocası Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi'den hat icâzeti aldı ve onun yerine 1845'de Rumeli Kazaskeri oldu ve 1872'de vefât etti. Kabri Tophâne'de Kâdirîhâne mescid-i şerîfindeki dergâh içindedir. Hüner ve marifet erbabından ve hattâtların en meşhurlarındandır. 11 kıt'a Mushaf-ı şerîf, on kadar delâil, 200 kadar hilye-i şerîf, 30 kadar En'âm-ı şerîf yazmıştır.

Ayasofya camiindeki büyük Cihâr-ı yâr-ı güzîn (Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali) isimleri ve kubbesindeki Nûr âyet-i kerîmesi ve Atîk Ali Paşa'daki Hırka-i Şerîf Câmii ve avlusu kapılarının hatları, Beşiktaş'taki Yahya Efendi Câmii kubbesindeki Nûr âyeti, Mısır'da Mehmed Ali Paşa türbesindeki İnsan Sûresi ve ta'lîk tarih ve Bursa Ulu Camii'nde iki aded levha, İstanbul'da Serasker (İstanbul Üniversitesi) kapısı üzerindeki ta'lîk hat ile kapıdaki tarih ona aittir.

Şu beyt ona aittir:

Çeşm-i ibretle nigâh et zâhidâ eşyâya sen Ma'nî-i sun'-i ilâhîde ne sen varsın ne ben.
Yani, "Ey zâhid, sen her şeye ibret gözü ile bak, (çünkü) ilahi yaratış (Allâh'ın yaratmasın)da senin de benim de dahlim yok (Mevla böyle yaratmış.)"


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/22.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz? | Zilhicce Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2014, 01:17:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey îmân edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (mâddeten ve mânen) tertemiz olanlarından yiyiniz ve eğer ancak Allâh'a ibadet ediyorsanız ona şükrediniz..."
(Bakara Sûresi, âyet 172)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Eylül Salı 2014

Hicrî: 28 Zilkâde 1435 - Rûmî: 10 Eylül 1430

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)

Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz?

Bir veya iki gözü kör, zayışıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yâni hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz. Sığır, koyun veya keçinin bir memesi gitmiş veya kurumuş ise kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur. Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz. Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz. Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Emânet hayvanı kendisi için kurban etmek, rehin hayvanı kurban etmek ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmek câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


Zilhicce Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Zilhicce ayı ictima'ı yarın (24 Eylül Çarşamba) Türkiye saati ile 09.14'dedir.

Ru'yet ise (25 Eylül Perşembe) Türkiye saati ile 02.15'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler:

Güney Pasifik okyanusu adaları; Galapagos, Santa Clara, Robenson Crouse, Alajendro Klekirik, Clipperton adaları, Cook, Hawai, Kiribati. Hilal; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından, Almanya ve Avusturya 'dan görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 25 Eylül Perşembe günü de Zilhicce ayının 1'i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/23.html)
Başlık: Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır? | Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2014, 01:24:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"-İçinde Allâhü Teâlâ'ya ibadet olunan- günlerin en sevimlisi Zilhicce'nin (ilk) on günüdür. Her bir gününün orucu bir senelik oruca, her gecesinin ihyası da Kadir Gecesi'ni (ibâdetle) ihya etmeye denktir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Eylül Çarşamba 2014

Hicrî: 29 Zilkâde 1435 - Rûmî: 11 Eylül 1430

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)

Zilhicce Ayı ve İlk On Gecenin Fazileti

Bu akşam idrâk edeceğimiz kamerî ayların 12'ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm'ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât'a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.

Zilhiccenin ilk on gecesi "leyâlî-i aşere" yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır. Hacca gidemeyen mü'minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. O bakımdan Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemelidir. Bu mendubdur. Hiç olmazsa 8'inci gün ile beraber 9'uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır. Arefe günü sabah namazından bayramın 4'üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farznamazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe ilallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.


Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yâni Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:

10 salevât-ı şerîfe:

"Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed."

10 istiğfâr:

"Estağfirullâhe 'l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve 'l-Hayye 'l- Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes'elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l- hidâyete lenâ innehû hüve 't-Tevvâbü 'r-Rahîm."

10 tevhid:

"Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l- hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/24.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? | Kurban Etinin Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2014, 10:08:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Resûlullah (s.a.v.) koyun kestiği zaman, 'Bunu (bir kısmını) Hadîce'nin arkadaşlarına gönderin' buyururdu."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Eylül Perşembe 2014

Hicrî: 1 Zilhicce 1435 - Rûmî: 12 Eylül 1430

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir. Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur.

Lâkin kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark olunamazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yâni yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir. Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı'nda yüz deve kurban ettiler. Müşterek olarak inek, öküz, deve veya câmûs kurban etmekte müstehab olan, ortakların kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet verip aldırmalarıdır.

Bütün ortakların kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri ve hisselerinin müsâvî (denk) ve hepsinin Müslüman olmaları şarttır. Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.


Kurban Etinin Taksîmi

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etini zenginlere, fakîrlere, Müslüman veya gayr-i müslimlere hediye etmek veya tamamını bağışlamak câizdir. Kurban kesen ihtiyaç sâhibi ise kurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/25.html)
Başlık: Kurban | Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası
Gönderen: Mücteba - 26 Eylül 2014, 12:18:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim mâli imkân bulup da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize, namazgâhımıza yaklaşmasın."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Eylül Cuma 2014

Hicrî: 2 Zilhicce 1435 - Rûmî: 13 Eylül 1430

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)

Kurban

Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh'a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvan (deve, koyun, keçi, manda ve sığır)a kurban denir. Zarûrî ve aslî ihtiyaçları ve borçlarından sonra nisâb miktârı malı olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir.

Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası

Hastalıksız ve sağlık kontrolleri yapılmış hayvanlar alınmalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhafazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir. Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır. Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde yapılmalı; kan, bağırsak vs. atıklar gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir.

Etler, kesildiği sıcaklıkta buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalı; etin sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlendirmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir.

Et, buzdolabında 2-3 gün, kıyma ise 1 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanması gerekir. Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmeli, kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir. Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da kalmamalıdır. Zehirlenme tehlikesine karşı dikkatli olunmalıdır.

Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır. Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/26.html)
Başlık: Kurbanın Hikmeti | Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2014, 01:48:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Elbette o kurbanların ne etleri, ne kanları Allâh'a erecek değildir. Ona sizden ancak takvâ erecektir..."
(Hacc Sûresi, âyet 37)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Eylül Cumartesi 2014

Hicrî: 3 Zilhicce 1435 - Rûmî: 14 Eylül 1430

Preveze Deniz Zaferi (1538)

Kurbanın Hikmeti

Eti yenilen hayvanların eti boğazından kesmek sûretiyle, necis (pis) olan kanından temizlenmiş olur, "Bismillâhi Allâhü Ekber." diyerek kesilince de etinin yenilmesi helâl olur.

Kurban kesmekte Allâh'ın kullarına ziyâfet vardır.

Kurban kesmek Allah yolunda bir fedâkârlıktır, Allâhü Teâlâ'nın verdiği nimetlere bir şükürdür, ayrıca sevâb kazanmağa ve Allâh'a yakınlığa vesîledir, belâlara karşı da bir siperdir.

Dünyânın her tarafında her gün yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız maddî imkânı olanlar istifâde edebiliyor. Kurban Bayramı'ndaki etlerden ve derilerden fakirler de istifâde etmektedir.

Şahsın menfaati yerine de cemiyet menfaati konuluyor.

Kurban kesmek İslâm'ın pek insanî ve ictimâî büyük bir fedâkârlığıdır.

Kurban kesmekle kesilen hayvan sayısı çok artmış olmaz. Çünkü kasaplar et satamayacağından kurbanda kesecekleri hayvan sayısı azalır.

Kendi zevkleri için her gün on binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin senede bir kere Allah için ve insanların da faydasına kurban kesilmesini çok görmeleri insaflı bir tavır değildir. Hâsılı kurban; dînî, ahlâkî, ictimaî birtakım hikmetler ve maslahatlar için emredilmiştir. Bunu takdîr etmeyecek bir akıl sâhibi düşünülemez.


Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.

Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur. Helâlleşmezlerse her ikisinin de kurbanları olmadığı için birbirlerinin kurban bedellerini öderler. Kurban günleri geçmemişse kurbanlarını keserler. Geçmişse aldıkları bedelleri sadaka olarak verirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/27.html)
Başlık: Kurbanın Müstehabları | Kurban Keserken Besmeleye Dâir
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2014, 01:51:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"(Habîbim Ahmed) Şüphe yok ki biz sana Kevser'i (pekçok hayrı) verdik. Sen de Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes..."
(Kevser Sûresi, âyet 1-2)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Eylül Pazar 2014

Hicrî: 4 Zilhicce 1435 - Rûmî: 15 Eylül 1430

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)

Kurbanın Müstehabları

1-  Kurban edilecek hayvanı kurban günlerinden evvel alıp beslemek.

2-   Kesileceği yere incitmeden ve hürmet ile götürmek.

3-   Becerebiliyorsa kendisi kesmek.

4-   Kesemiyorsa ehil bir kimseyi vekil edip kesilirken hazır bulunmak. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Ey Fâtıma, kalk ve kurbanının kesilmesine şâhid ol. Zîrâ kanından ilk damlası yere düştüğünde, işlediğin her bir günâhın af ve mağfiret olunur. Ve 'İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi''l-âlemine lâ şerîke leh.' duâsını oku."

5-   Bıçağın büyük ve keskin olması.

6-   Kurbanın iki şah damarı ile yemek ve nefes borusunu kesmek.

7-   Hayvan ölmeden derisini yüzmemek.

8-   Kurbanı keserken kurbanın âzâ(organ)ları ve parçaları mukâbilinde kendi vücûdunun ve bütün âzâlarının cehennemden âzâd olmasına niyet etmektir.

Kurban Keserken Besmeleye Dâir

"Bismillahi Allâhü Ekber"den sonra hiçbir şey ile meşgul olmayıp kurbanı hemen boğazlamak şarttır.

Besmeleden sonra bıçak bilenirse besmeleyi tekrar etmek lâzımdır. "Bismillâhi Allâhü Ekber" dedikten sonra kurban yerinden kalkıverse yatırılıp keserken tekrar besmele çekilir.

Besmeleden sonra elindeki bıçağı bırakıp diğer bir bıçak alsa besmeleyi tekrar etmek lâzım olmaz.

Lâkin bir kurban üzerine besmele okuduktan sonra onu bırakıp diğerini kesecekse besmeleyi tekrarlamak lâzımdır. Birkaç kurbanı birbiri ardınca boğazlasa her birinde besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/28.html)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir? | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 29 Eylül 2014, 01:55:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ve zulüm etmiş olanlara meyil etmeyiniz. Yoksa size ateş dokunur ve sizin için Allâhü Teâlâ'dan başka yardımcılardan - kimse- yoktur. Sonra (dokunacak ateşten) kendinizi kurtaramazsınız."
(Hûd Sûresi, âyet 113)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Eylül Pazartesi 2014

Hicrî: 5 Zilhicce 1435 - Rûmî: 16 Eylül 1430

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)

Kurban Nasıl Kesilir?

Kurban kesmeye "Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücuduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle." diyerek niyet edilir. Besmele-i şerîfe ile;

"İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-müşrikîn." ve

"Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn, lâ şerîke lehû ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimîn" duâlarını okuduktan sonra; "Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber." deyip hemen kesilir.

Kurbanın şu dört şeyi kesilir:

1)  Nefes borusu,

2)   Yemek borusu,

3 - 4 ) İki şah damarı

Bu dördünü de kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.

Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.

Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sol ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.

Kolaylık için sığırların dört ayağını bağlamak câizdir.

Deve ayakta kesilir.

Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle "Bismillâhi Allâhü Ekber" diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.


İsimlerimiz: Erkek: Ömer, Kız: Şebnem


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/29.html)
Başlık: En Faziletli Gün Arefe Günü
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2014, 10:31:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Hacılar ve umre yapanlar (insanların Allâh'a gönderdikleri) elçileridir. Allâh'a duâ ettiklerinde kabul eder; Allâh'tan mağfiret dilediklerinde onları bağışlar."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Eylül Salı 2014

Hicrî: 6 Zilhicce 1435 - Rûmî: 17 Eylül 1430

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)

En Faziletli Gün Arefe Günü

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

"Allâh katında arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur.

Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur: 'Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde rahmetimi umarak, uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok arefe gününde olur.'

"Şeytanın arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görülmemiştir. Bu, arefe gününde Allâh'ın rahmetinin inmesinden ve Allâh'ın günâhları bağışlamasındandır.

Bir de Bedir Muhârebesi'nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam'ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü."

"Kim ki arefe gününde Allâh'tan dünyâ ve âhirete âit bir ihtiyacını isterse, Hz. Allah onu yerine getirir."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Allâhü Teâlâ duâsını kabul edip:

"Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlumun hakkını zâlimden alıcıyım." buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Yâ Rabbi! Dilersen mazluma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin" diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife'de tekrar ettiler. Orada,

"İstediğin verildi" buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) sebebini sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Allâh'ın düşmanı İblis duâmın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm." buyurdular. (Gunye 2, 56-59.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/9/30.html)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 02 Ekim 2014, 17:05:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanların günahı en büyük olanı, Arafat'ta vakfede bulunup da Allâhü Teâlâ'nın günahlarını affetmediğini zanneden kimsedir."
(İhyâu Ulûmiddîn)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 7 Zilhicce 1435 - Rûmî: 18 Eylül 1430

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)

Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen Müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât'ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek'at namaz kılar.
Her rek'atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat'ta milyonlarca müslümanın 'Lebbeyk' diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!.."
Allâhü Ekber. Namazdan sonra:

*   70 İstiğfâr-ı şerîf,

*   11 veya 70 adet, "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l- mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve, yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr" tevhîdini okur.

*    3 veya 11 yâhut 70 kerre "Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" diyerek tekbir getirir.

*   100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:
"Sübhânellezî fi's-semâi arşuhû,
Sübhânellezî fi'l-ardı sültânühû,
Sübhânellezî fi'l-ardı hukmühû,
Sübhânellezî fi'l-cenneti rahmetühû,
Sübhânellezî fi'l-kabri kazâühû,
Sübhânellezî fi'l-kıyâmeti adlühû,
Sübhânellezî fi'l-bahri sebîlühû,
Sübhânellezî rafea's-semâe,
Sübhânellezî beseta'l-arda,
Sübhânellezî lâ melce'e ve lâ mence'e minhü illâ ileyh."
Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât'ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da -mümkünse- 100 defa okumalıdır:
"Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü's-sûe illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku'l-hayra illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm."

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/1.html)
Başlık: Teşrîk Tekbîri | Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 02 Ekim 2014, 17:11:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Arefe günü oruç tutarsa geçmiş sene ile gelecek senenin (küçük) günahları mağfiret edilir; bağışlanır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 8 Zilhicce 1435 - Rûmî: 19 Eylül 1430

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

Teşrîk Tekbîri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil'i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) "Allâhü ekber Allâhü ekber" dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, "Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber" buyurdu. İsmâil (a.s.) da "Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" buyurdu. Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi'nin "Sayılı günlerde Allâh'ı zikrediniz..." meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.

Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün; Zilhiccenin 13'üncü, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın arkasından "Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd." diye tekbir alınır. Tamamı yirmi üç vakit eder. Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır.

Teşrik tekbiri okumakta; münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes aynıdır. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık (imama sonradan uyan) gibi yetişemediği rek'atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.


Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra altı rek'at namaz kılarlar.

Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum, beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle."

1.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,
2.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a'taynâ...,

3.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn...,
4.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,

5.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 Felâk Sûresi,
6.   Rek'atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur.

Her iki rek'atte bir selâm verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/2.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Ârefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:09:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim gönül hoşluğuyla, sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur."
(Hadîs-i Şerîf,Taberânî, el-Mu'cemü'l Kebîr
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 9 Zilhicce 1435 - Rûmî: 20 Eylül 1430

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

Bugün Arefe. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek'atindeki üçer adet fazla tekbirlere "zevâid tekbirleri" denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek'atte kırâatten önce, ikinci rek'atte kırâatten sonra alınır. Bayram namazı şöyle kılınır:

"Allah rızası için niyet ettim bayram namazı kılmaya" diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve "Sübhâneke"den sonra imâm sesli, cemâat sessiz "Allâhü ekber" diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek'ate kalkılır.

İkinci rek'atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur ve birinci rek'atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.


Ârefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/3.html)
Başlık: Bayram Günü Müstehab Olan Şeyler | Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:12:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ademoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için (kurban keserek) kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapmış olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 10 Zilhicce 1435 - Rûmî: 21 Eylül 1430

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Bayram Günü Müstehab Olan Şeyler

1)  Bayram sabahı erken kalkmak.

2)   Misvak kullanmak.

3)   Gusletmek. (Boy abdesti almak)

4)   Güzel koku sürünmek.

5)   Temiz ve helâl elbise giymek.

6)    Kurban Bayramı'nda fecr-i sâdıkın doğmasından evvelki vakitten (imsaktan) bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi, orucu bozan şeylerden uzak durmak.

7)    İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerini yerlerdi.

8)   Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.

9)   Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.

10)   Neşeli olmak.

11)   Çok sadaka vermek.

12)     "Tekabbelallâhü minnâ ve minküm" (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek müslümanlara, akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.

13)   Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.


Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılmalı?

Kurban kesildikten sonra 2 rek'at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha'dan sonra birinci rek'atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a'taynâ...), ikinci rek'atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvallâhü ehad...) okunur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek'at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek'at namazı kılar da Allâhü Teâlâ'dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir."

"Yâ Rabbi! Bu koyun (sığır veya keçi) sendendir, sanadır ve rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl'in İbrâhim (a.s.) ve İsmâîl (a.s.)'dan ve Habîb'in Muhammed'den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi fazlın, lütfun ve kereminle kabul et; yâ Ekrame'l-Ekramîn!.." diye duâ edilir, dînî ve dünyevî hâcetler istenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/4.html)
Başlık: "Kabirleri Ziyaret Ediniz..." | Mutfağımız: Sebzeli Ciğerli Pilav
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:28:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır."
(Sünen-i İbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 11 Zilhicce 1435 - Rûmî: 22 Eylül 1430

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

"Kabirleri Ziyaret Ediniz..."

Kabir, insanın dünya ile âhiret arasında meskeni, kıyâmete kadar durağıdır. Bu bakımdan kabirlerin muhafazasına çalışmalıyız. Zaman zaman da kabirleri ziyârete gitmeliyiz. Salih kimselerin kabirleri teberrük için ziyaret edilir. Uzak bir yerde bulunmuş olsalar dahi, bu yolculuğa katlanmak mendubdur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Kabirleri ziyâret ediniz. Çünkü onlar size âhireti hatırlatır." buyurmaktadır. (Sünen-i İbn-i Mâce) Kabirleri ziyaret edip ibret almalı, vaktiyle hayatta olan birçok kimselerin topraklar içinde kalmış olduğunu görmeli, Ahiret âlemini düşünmelidir. Üç beş günlük dünya hayatı için birtakım günahları işlememeli, hakiki istikbâli düşünerek gaşet içinde yaşamaktan kurtulmalıdır.

Dinimizde kabirleri ziyâretin usûlü, âdâbı vardır. Kabirleri çiğnemeksizin mezara yanaşmalı, selam vermeli; Fâtiha, İhlâs, Yâsin-i Şerîf sûrelerini ve salavât-ı şerîfe okuyup ruhlarına hediye etmelidir. Diğer Müslümanlar için de okuyup bağışladıktan sonra kendisinin de âkıbetinin bu hale geleceğini hatırlayarak mahzûn mahzûn çekilip dönmelidir.

Kabristanda gülmek, yemek içmek, lüzumsuz laflar etmek Müslümana yakışmaz.


Mutfağımız: Sebzeli Ciğerli Pilav (5 kişilik)

Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 100 gr. kuzu ciğeri, 25 gr. çam fıstığı, 1'er tane soğan, yeşilbiber, havuç, 10 gr. kuş üzümü, 1 çay kaşığı karabiber, 3 çorba kaşığı tereyağı, yarım çay bardağı sıvı yağ, yarım bağ maydanoz.

Hazırlanışı: Ciğer haşlandıktan sonra küçük küçük doğranır. Pilav yapılacak tavaya tereyağı ve zeytinyağı konulur, fıstık sararıncaya kadar kavrulur, dört köşe doğranmış havuçlar ve ardından ciğer kavrulur, pirinç ilave edilerek bir müddet daha kavrulur. Yemeklik doğranmış biber ve soğan ile karabiber ilave edilir biraz daha kavrulur. Tuz atılır, su konulur. Piştikten sonra dinlenmeye bırakılır. Sıcak suda ıslatılmış kuş üzümlerinin suyu süzülür, pilava karıştırılır ve üzerine maydanoz serpilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/5.html)
Başlık: Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:31:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir Müslüman kardeşini ziyaret eden kimse, ziyaret ettiği kimseden daha çok sevap kazanır."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 12 Zilhicce 1435 - Rûmî: 23 Eylül 1430

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) Vedâ Hutbesinden

Resûlullah (s.a.v.): "(Ey mü'minler!) Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.) sükût etti. Biz Resûlullah (s.a.v.) bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra: "Zilhicce (ayı) değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet, Zilhiccedir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Bu içinde bulunduğumuz hangi beldedir?" buyurdu. Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.)sustu. Öyle ki, biz Resûlullah (s.a.v.) Mekke'ye yeni ad verecek sandık. Sonra Resûlullah (s.a.v.):

"Mekke şehri değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet Mekke'dir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Bugün hangi gündür?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resûlü bilir!" dedik. Yine Resûlullah sükût etti. Hattâ biz, bugüne eski adından başka bir ad verecek sandık. Resûlullah (s.a.v.): "Yevmü'n-nahr (kurban kesim günü) değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet, yevmü'n-nahr'dir!" dedik. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrinizde, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi (birbirinizin) kanlarınız(ı dökmek), mallarınız(ı almak), namuslarınız da haramdır. Her türlü taarruzdan masûn(korunmuş)dur.

Muhakkak ki siz, Rabb'inize kavuşacaksınız. O zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız!

Ey İnsanlar! Aklınızı başınıza toplayınız da benden sonra birbirinizin boynunu vuracak sûrette dalâlete, vahşete düşerek (câhiliyet devrine) dönmeyiniz!

Ey İnsanlar! Bu nasîhatlerimi burada hazır bulunanlarınız, burada bulunmayanlarınıza teblîğ etsin! Olabilir ki, kendisine teblîğ olunan bâzı kimse, burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur!" Bundan sonra Resûlullah iki kere:

"Teblîğ ettim mi?" buyurdu. Biz: "Evet, ettin!" dedik. Resûlullah (s.a.v.):

"Şâhid ol yâ Rab!" dedikten sonra: "Burada hazır bulunanlar bulunmayanlara teblîğ etsin!" buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/6.html)
Başlık: Secde Ayetleriyle ilticâ | "Kanâat Tükenmez Hazinedir." | Beyit
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:35:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Ademoğlu secde âyetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak uzaklaşır ve 'Veyl azabı bana! Ademoğlu secde ile emrolundu ve secde etti. Ona cennet vardır. Ben secde ile emrolundum ama etmedim. Bana da cehennem vardır.' der."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ekim Salı 2014

Hicrî: 13 Zilhicce 1435 - Rûmî: 24 Eylül 1430

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Secde Ayetleriyle ilticâ

Günahların afvı ve hayırlı maksatların husûlü için, bilhassa geceleyin kalkıp Kur'ân-ı Kerîm'deki 14 secde âyeti okunur, on dört secde yapılır. Secdede:

Eûzu bi rıdâke min sehatıke ve eûzu bi muâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke, okunur.

Allâhü Ekber diyerek secdeden kalkılır, dua edilir.


"Kanâat Tükenmez Hazinedir."

Allâhü Teâlâ -meâlen-: "Dünyâ hayâtındaki maîşetleri biz taksîm ettik." (Zuhruf sûresi, âyet 32) buyurdu.

Hadîs-i şerîfde: "Allâh'ın sana takdîr buyurduğuna râzı olursan insanların en zengini olursun." buyuruldu. Muhakkak Allâh'ın taksîm buyurduğuna râzı olanın kalbi zengin olur, başkasının elindekine bakmaz. Kanâat bitmez tükenmez hazinedir.

Kanaatle zenginlik ve servete nail olunur. Kanâat eden fakir ise de zengin olur. Kim kanâat etmezse zengin ise de fakîrdir. Yetecek kadara kanaat etmek iffete götürür. Kim kadere razı olursa az bir şeye kanaat eder.

Dünyada insanın başına gelen şeyler zayışığından değildir, kurtulduğu şerlerden de kendi kuvvetiyle kurtulmuş değildir. Kaçırdığını zannettiği dünya fırsatlarından ümîdini kesen huzurlu olur. Bütün rahat Allâh'ın taksîmine rızâ göstermekte ve sadece vaktin icabına göre hareket etmektedir. Bütün hüzün, geçmiş işlere üzülmek ve dünyanın gelecek işlerinin kaygısını çekmektir. Hasılı, saâdetin tamamı ve her türlü nâiliyyet Allâh'ın kazâsına rızâ ve taksîm ettiğine kanâattedir. Kul, Rabb'inin verdiğine razı olmalı, gelecekte nereden nasıl ve ne geleceğinin kaygısını çekmemelidir. Zira bu ona ait bir iş değildir.

Beyit:

Kayd-ı mâzî ve derd-i istikbâl,
Olmayınca gelir saâdet-i hâl. (Abdulhâk Hâmid)

(Geçmişin ve geleceğin derdinden kurtulan saadete kavuşur.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/7.html)
Başlık: Duhâ, Evvâbîn ve Teheccüd Namazları | Mutfağımız: Limonlu Üzümlü Kek
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:43:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim duhâ (kuşluk) namazını iki rek'at kılarsa, gâfillerden yazılmaz. Kim dört rek'at kılarsa, âbidlerden yazılır. Kim de altı rek'at kılarsa, o günde ona günâh erişmez."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 's-Sağîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 14 Zilhicce 1435 - Rûmî: 25 Eylül 1430

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)

Duhâ, Evvâbîn ve Teheccüd Namazları

Duhâ, Evvâbin ve Teheccüd namazları altışar rek'at olarak kılınır. Daha az veya daha çok kılınabilirse de ortası budur. Duhâ namazının ilk iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum bütün nîmetlerine teşekküren Duhâ namazına: İkinci iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum İslâmiyet nîmetine teşekküren Duhâ namazına: Üçüncü iki rek'atine:

Niyet eyledim şükründen âciz olduğum Ümmet-i Muhammed'den olduğuma teşekküren Duhâ namazına, diye kalbden niyet edilir. Son iki rek'at oturarak kılınır.

Evvâbin ve Teheccüd namazlarına tek niyet kâfidir, her selâmdan sonra ayrıca niyete lüzum yoktur.

Evvâbin namazı eğer akşam namazının arkasından kılınacaksa; akşamın sünnetinden sonra tesbih ve duâdan önce kılınır. Arkasından tesbih çekilip duâ edilir.

Teheccüd vakti: Öğle vakti gündüzün hangi saatinde giriyorsa, gecenin o saatinde de teheccüd vakti girmiş olur. İmsak vaktine kadar devam eder. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


MUTFAĞIMIZ:..............................................: Limonlu Üzümlü Kek

Malzemeler: 2-3 su bardağı un, 1 su bardağı kuru üzüm, 1 limon kabuğu rendesi ve suyu, 3 yumurta, 1'er çay bardağı yoğurt ve süt, 1 su bardağı zeytinyağı, 1,5 su bardağı şeker, 1 paket vanilya, 1 paket kabartma tozu.

Yapılışı: Derin bir kabın içine yumurtalar kırılır, içine şeker konulur ve mikserle çırpılır. Sonra zeytinyağı, yoğurt, süt, vanilya, rendelenmiş limon kabuğu ve suyu ilave edilerek mikserle karıştırılır. Hamur kabartma tozu ve un karıştırılıp ayrı bir kaba elenir. Bir taraftan mikserle karıştırılırken un yavaş yavaş eklenir. -Hamur akıcı kıvamda olmalıdır.- Kuru üzümler yarım kaşık unla unlanıp, hamura

konulur ve bir kaşık ile karıştırılıp içi yağlanan kek kalıbına dökülür. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 45-50 dk. pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/8.html)
Başlık: Hâce Ubeydullâh El-Ahrâr (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 17:52:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimsenin (din) kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 15 Zilhicce 1435 - Rûmî: 26 Eylül 1430

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)

Hâce Ubeydullâh El-Ahrâr (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on sekizinci halkası olan Hâce Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerinin babası Hâce Muhammed, dedesi ise Hâce Şihâbüddîn'dir. Asıl ismi Nâsıruddîn Ubeydullâh Ahrâr Şâşî Semerkandî'dir. Hâce Hazretleri, 806 senesi Ramazân ayında (M.1404) Taşkend'in Bağistan köyünde doğdu. Şeyh Ömer Bağıstânî (k.s.) annesi tarafından dedesi olup neseb-i şerîfleri on altı vâsıta ile Abdullah b. Ömeru'l-Fâruk'a (r.anhümâ) ulaşır. Hâce Hazretleri doğdukdan sonra vâlideleri nifasından temizlenip gusledinceye kadar annesinin memesini kabul etmemiş, kırk gün süt emmemişlerdir.

Hâce Ubeydullâh Hazretleri yirmi iki yaşında iken dayısı Hâce İbrâhîm onu ilim tahsili için Taşkend'den Semerkand'a gönderdi. İki sene Mâverâunnehir âlimlerinin meclislerinde ilim tahsil etti. Yirmi dört yaşında Herat'a gitti. Beş yıl kadar da Herat'taki büyük zâtların meclislerinde bulunduktan sonra yirmi dokuz yaşında vatanı Taşkend'e döndüler.

Hâce Ubeydullâh Hazretleri (k.s.) tasavvufta Ya'kûb-i Çarhî (k.s.) Hazretlerinin terbiyesinde yetişmiştir.

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri (k.s.) devrin sultanlarının îtibar ettiği bir zattı. Sultanlara hep nasihatlerde bulunmuş, aralarında ihtilaf olan sultanlarla görüşüp birbirlerine karşı sevgi ve muhabbeti tesis etmişlerdir.

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri, 895 (M. 1490) senesi, Rebîülevvel ayının son günlerinde Semerkand yakınlarındaki Kemânkerân'da vefat etmiş, na'ş-ı şerîfleri Sultan Ahmed Mirza tarafından Semerkand'a nakledilip defnedilmiştir. Ömrü 89 sene olduğu gibi âhir ömründeki hastalık müddeti de 89 gündür.

İrşad vazifesine Mevlânâ Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.) devam etmişlerdir.

Ubeydullâh Hazretlerinin eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle-i Vâlidiyye, Fıkarâtü'l-Arifın ve Risâle-i Havrâiyye.

Buyurdular ki:
"Ehl-i râbıtada bu'd-i sûrî (maddî uzaklık), kurb-i ma'nevîye (manevî yakınlığa) mâni değildir."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/09.html)
Başlık: İtikatta ve Amelde Mezheb
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 18:02:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetim yetmiş üç fırka olur. Benim ve Ashâbımın yolu üzere olan fırkadan başka hepsi cehenneme gider."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sâğîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 16 Zilhicce 1435 - Rûmî: 27 Eylül 1430

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)

Îtikatta ve Amelde Mezheb

Erkek ve kadın her müslümanın îtikatta ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.

"İtikatta mezhebin hangisidir?" denirse, "Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebidir." demelidir. Ehl-i sünnet ve cemâat demek, Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı ve cemâati (radıyallâhü anhüm) demektir. Onların her biri İslâm dininin nûrudur. Onların îtikâdı nasıl ise ben de o îtikad üzereyim, demelidir.

İtikâdı, Ashâb-ı Kirâm'ın îtikâdına uygun olan müslümanlara Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciye, Ehl-i Hak denir. Buna uymayanlara Ehl-i Bid'at, Fırak-ı Dâlle denir.

Ehl-i sünnetin itikatta imâmı ikidir: Birisi İmâm Ebû Mansûr Mâtürîdî, diğeri İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'dir.

Hanefîlerin îtikatta imâmı İmâm Ebû Mansûr Mâturîdî'dir, Şâfiîlerin ise İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî Hazretleridir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebi haktır, doğrudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir." buyurdular. "O hangi fırkadır?" diye sorulduğunda "Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." buyurmuştur.

"Amelde mezhebin hangisidir?" denirse, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe mezhebindekiler "Hanefî mezhebi" demelidir.

Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezhebindekiler de mensûbu bulundukları mezhebi söylerler.

Kur'ân-ı Kerîm'de ve Hadîs-i Şerîflerde farz, haram, helâl gibi hükümlerin bazısı açıktır, herkes anlar. Bazısı gizlidir, onları ancak müctehid olan âlimler anlar. Allâhü Teâlâ ictihâda ehil olan âlimlere çalışıp hükümler çıkarmalarını, Kur'ân-ı Kerîm ve Resûlullâh'ın sözü ve fiilleri ile ve Ashâb-ı Kirâm'ın icmâ'ı ile gizli olanları delillerle ve kıyâs ile meydâna çıkarıp anlatmalarını, bunlarla amel etmelerini ve müctehid olmayanlara öğretmelerini emretmiştir. Müctehid olmayanlar bu müctehidlerden birine uymak ve onları taklîd etmek ile emrolunmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/10.html)
Başlık: Bir Kısım Dini Tabirler | Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2014, 18:10:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Evlerinizde (nâfile) namaz kılınız. Evlerinizi (namaz kılmayı terk ederek) kabirlere çevirmeyiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 17 Zilhicce 1435 - Rûmî: 28 Eylül 1430

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

Bir Kısım Dini Tabirler

Ef'âl-i mükellefin: Mükellef; akıllı ve bâliğ; ergen insanların yaptıkları işlerdir ki: Farz, vacip, sünnet, müstehap, helal, mübah, mekruh, haram, sahih, fasit, batıl gibi kısımlara ayrılır. Farz: Yapılması dinde kat'î sûrette emrolunan her hangi bir vazifedir. Farz-ı ayın ve farz-ı kifâye kısımlarına da ayrılır. Farz-ı ayın: Mükelleflerden her birinin yapması lazım gelen farzdır. Beş vakitteki namazlar gibi.

Farz-ı kifâye: Mükelleflerden bazılarının yapmaları ile diğerlerinden sakıt olan, yani, onlar için yapmak mecburiyeti kalmayan farzdır. Cenaze namazı gibi.

Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler

•  Güneşin doğmasından 40-50* dakika sonrasına kadar.

•  Güneş tam tepede iken yani öğle vaktinden evvelki 15-20* dakika,

•   Güneş batarken, akşam namazından evvelki 40-50* dakika farz ve vâcib olan namazlar kılınmaz. Ancak o günün ikindi namazı kılınmamış ise güneş batarken kılınması sahîhdir.

Bu üç vaktin dışında hazırlanan cenazenin namazı da bu üç vakitte sahîh olmaz.

Bu üç vaktin haricinde okunan secde âyetinin secdesi de bu üç vakitte edâ edilmez.

Bu üç vakitde ve bundan başka:

•  Sabah namazının vaktinde,

•   İkindinin farzından sonra güneş batıncaya kadar ve güneş battıktan sonra akşamın farzını kılmadan önce nafile kılmak tahrîmen mekrûhdur.

Bu vakitlerde nafile namaza başlamış olsa mekrûh olmakla birlikte edası caizdir. Ancak kerahetten kurtulmak için namazı kesip kerahetin olmadığı vakitte kaza etmelidir. (Dürri yekta)

•   Bu müddet Türkiye için geçerlidir.

İsimlerimiz: Erkek: Abdullah, Kız: Fazilet


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/11.html)
Başlık: Ubeydullâh Ahrâr'ın (K.S) Bir Kerameti | İstanbul'da Müslüman Mahallesinin Kurul
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 01:31:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ hastalığı ve devayı yarattı. Her hastalık için bir deva verdi. Öyleyse tedavi olunuz. Fakat haram bir şeyle tedavi olmayınız."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 18 Zilhicce 1435 - Rûmî: 29 Eylül 1430

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)

Ubeydullâh Ahrâr'ın (K.S) Bir Kerameti

Babür Şah'ın dedesi Mirza Ebû Saîd anlatıyor: Bir gün şarap içmek gibi kötü bir arzuda bulunmuştum. Evimde bulunmadığından hizmetçilerimden birisine, 'Gece olunca şarap şişesini benim penceremin önüne getir. Ben yukarıdan ip sarkıtır alırım,' diye tenbih ettim. Hizmetçi şişeyi getirdi. Ben de ipi pencereden sarkıttım. Şişeyi ipe iyice bağladı. Yukarı çekmeye başladım. Nasılsa şişe duvara çarpıp kırıldı. Çok canım sıkıldı. Yatıp uyudum. Sabah olunca erkenden kimse görmesin diye şişe parçalarını oradan kaldırdım. Sonra da Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretlerinin hizmetlerine gittim.

Beni görünce ilk sözleri "Bu gece aşağıdan yukarıya doğru çektiğin şişenin kırılmasını işittik. Eğer o şişe kırılmasa idi bizim kalbimiz kırılacaktı ve bir daha birbirimizle görüşemeyecektik." oldu. Ben son derece mahcub ve pişman oldum. Can u dilden tevbe ve istiğfâr ettim.


İstanbul'da Müslüman Mahallesinin Kurulması

Yıldırım Bayezid Han daha önce de iki defa muhasara ettiği İstanbul'a 1397 yılında tekrar geldi. Karadeniz tarafından gelen Hıristiyan gemilerinin yolunu kesen Anadolu Hisarını yaptırıp hisara, askerleri ve savaş malzemelerini yerleştirdikten sonra İstanbul tekfuruna haber gönderip, kaleyi teslim etsin ve kendisi ne tarafa giderse gitsin diye­rek, sıkı tembih ve tehditte bulundu. Tekfurun canı başına sıçradı ve hemen itaatini arz ederek, biraz hediye ile on bin altın gönderdi. Her yıl on bin altın vermeyi de taahhüt etti. İstanbul'da bir İslam Mahallesi kurularak Müslümanlar için kadı tayin edilmesine ve bir cami-i şerif bina edilmesine ve bu cami'de de Sultan Yıldırım Bayezid namına hutbe okunmasına razı oldu.

Yıldırım Bayezid Han, biraz etraşıca düşündükten sonra, nihayet razı oldu. Taraklı Yenicesi'nden ve Göynük'ten evler göçürüp İstanbul içinde büyük bir mahalle meydana getirdiler. Mahalleye mescid ve cami de bina ederek, kadı, imam ve hatip tayin eylediler. Yıldırım Bayezid Han'ın saltanatlarının sonunda ortaya çıkan fetret devrinde, bu İstanbul tekfuru, şehirdeki Müslümanları, şehirden dışarı çıkardı ve mahalle ile cami'i tahrip etti. (Solakzâde Tarihi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/12.html)
Başlık: Bir Mesele | Kahvaltı ihmal Edilmemelidir | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:10:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ hastalığı ve devayı yarattı. Her hastalık için bir deva verdi. Öyleyse tedavi olunuz. Fakat haram bir şeyle tedavi olmayınız."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 19 Zilhicce 1435 - Rûmî: 30 Eylül 1430

Ankara'nın Başkent Olması (1923)

Bir Mesele

Peltek olan bir kimse "rı" harfini "gayın" veya "lam" yahut "ye" olarak telaffuz etse namazı bozulmaz. "Rabbi'l-âlemîn" yerine "Labbi'l-âlemîn" demesi gibi.

Bununla beraber böyle bir kimsenin mümkün olduğu kadar dilini düzeltmeye çalışması lâzımdır. Doğru okuyamadığı harfin bulunmadığı âyetleri okumalıdır. Böyle kimse ümmî mesabesindedir. Kendisine Kur'ân'ı güzel okuyanların uyması caiz olmaz.


Kahvaltı ihmal Edilmemelidir

Vücudun sıhhatli olması için lüzumlu olan kan şekeri seviyesi, akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasında geçen uzun zaman da düşer. Her sabah karbonhidrat ve proteince zengin bir kahvaltı yapmalıdır. Vücudun ihtiyacı olan gıdaları alıp güne zinde bir şekilde başlamak ve gün içinde verimli çalışmak için kahvaltı yapmak lüzumludur. Kahvaltıya vakit ayırmalı, biraz zaman kazanmak için veya biraz daha fazla uyuyabilmek için kahvaltı aksatılmamalıdır. Çocukların sağlıklı beslenmeye ihtiyaçları daha fazladır. Anne ve babalar kahvaltı yaparak çocuklarına örnek olmalı ve onlara kahvaltı yapma alışkanlığını kazandırmalıdır. Çocukların sağlıklı beslenmesi, muafiyet (bağışıklık) sistemini güçlendirecek ve gelecekte pek çok hastalıktan korunmasına yardımcı olacaktır.

Kahvaltıda süt, yoğurt, peynir, zeytin, yumurta, fındık, ceviz, badem, kuru kayısı, kuru üzüm, yaban mersini gibi kuruyemişlerin bir çeşidi veya taze meyvelerden yenilmelidir.

Taze sıkılmış meyve suyu ve ıhlamur gibi bitki çayları içilebilir. Çok sıcak yiyecek ve içecekler, yemek borusu ve ağız içi kanserine yol açtığından yemek soğutularak yenilmeli, içecekler de çok sıcak içilmemelidir.

Atalar Sözü:
•  Tahsîl-i kemâlât, kem âlât ile olmaz.
•  Ser vermek olur, sırrı ıyân eylemek (açıklamak) olmaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/13.html)
Başlık: Hakîm Tirmizî Merhum (H.205-320) | Beyit
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:13:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim benden bir hadîs ve onunla beraber bir de salevât yazarsa,yazılanlar okunduğu müddetçe o kişiye sevap yazılmaya devam edilir."
(Hadîs-i Şerîf, Hatîb-i Bağdâdî, Şerefü Ashâbi'l-Hadîs)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ekim Salı 2014

Hicrî: 20 Zilhicce 1435 - Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1430

Hakîm Tirmizî Merhum (H.205-320)

Hakîm Tirmizî merhum, imâm, hâfız, ârif, zâhid, mutasavvıf bir zattır. İsmi Ebû Abdullâh Muhammed bin Ali'dir. Hakîm ismiyle meşhûr olup doğum yerine nisbetle Tirmizî denmiştir. Horasan ve Irak'taki âlimlerin çoğundan ilim tahsil etti. Ebû Türâb Nahşebî, Ahmed bin Hadraveyh, Yahyâ bin Cellâ gibi evliyânın terbiyelerinde yetişti. İlim için çok seyahatler etmiş, birçok eserler telif etmiştir. Faziletleri cihanda meşhurdur.

Başta babasından olmak üzere, Kuteybe bin Saîd, Ali bin Hacer, Sâlih bin Abdullâh Tirmizî, Utbe bin Abdullâh Mervezî, Süfyân bin Vekî', Abbâd bin Ya'kûb Revâcinî gibi zatlardan hadîs rivâyet etti. Kendisinden de Kadı Yahyâ bin Mansûr, Hasan bin Ali gibi Nişabur'un büyük âlimleri hadîs rivâyet ettiler. Bazı sözleri:

Dünyada iyilikten daha ağır yük yoktur. Sana bir iyilik eden seni bağlamış olur, sana eziyet eden de seni azat etmiş olur. Beş şeyin ıslâhı beş şeydedir: Çocuğun ıslahı mektepte, Gencin ilim tahsilinde, İhtiyarın mescidde, Kadının evinde,

İnsanlara eziyet edenin ıslahı da hapishanededir. "Telif ettiğim kitapları bana nisbet olunsunlar diye yahut hususi hazırlıklar yaparak hazırlamadım. Ancak çok sıkıntılı zamanlarımda kitap telifiyle kendimi tesellî ediyordum."

Başta Nevâdiru'l-Usûl ile Keyfiyetü's-sülûk kitabı olmak üzere daha bir çok eseri vardır.


Beyit:
Sâatin çaldığı evkâte değildir her gâh
Müddet-i ömür gelüb geçtiğine eyler âh. (Râgıp Paşa)
(Saatin çalması vakti bildirmek için değil, ömür müddetinin bittiğine, geçip gittiğine âh eylemesindedir.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/14.html)
Başlık: Kureyş Sûresinin Esrarı
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:25:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Namazın ilk vaktinde kılınmasında Allâh'ın rızâsı vardır, son vaktinde kılınmasında ise Allâh'ın affı vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 21 Zilhicce 1435 - Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1430

Kureyş Sûresinin Esrarı

Eyüp Sabri Paşa Mekke'de olan bir veba salgınını Mir'âtü'l- Haremeyn kitabında Şeyh Ahmed Duhani isimli zattan naklen şöyle anlatıyor:

Bundan evvel Mekke'de gayet dehşetli veba hastalığı olmuştu. Gerek hacılar ve gerek ahali yollarda gidip gelirlerken birdenbire düşüp vefat ederlerdi. Cenazelerin çokluğundan yollarda yürümek, Mescid-i Harâm'a gitmek imkânsız bir hale geldi.

Hastalığın en ziyade dehşet verdiği günlerde beni de korku sardı ve namazlarımı evde kılmaya karar verdim. Fakat ikindi cemaatini feda edemeyip Harem-i Şerife gittim ve namazdan sonra Safâ kapısından çıkıp güçlükle Safâ dağı eteklerine kadar gidebildim. Yolun iki geçesinde birçok kimseler yatıp kalmış ve Müslüman cenazelerinden sa'yetmek imkânı kalmamış idi. Cenazelerin çokluğundan ürküp daha ileri hareket edemedim, cansız bir ceset gibi Safâ'ya dayanıp kaldım. Bir müddet sonra kulağıma şöyle bir ses geldi:

"Sen utanmaz mısın? '.ecelleri geldiği vakit artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler.' (mealindeki Yunus Sûresinin 49.) âyet-i celîlesine inanmaz mısın? Oldukça âlimsin, epeyce tefsir ve hadis kitapları okudun, îmân ağacı gönül bahçende kök tutup karar kıldı. Li-îlâfi kureyş sûre-i celîlesini okumaya devam edersen hiçbir şeyden korkmazsın. Ve bu sırrı her kime söylersen vehim belâsından onu da kurtarmış olursun. Vah vah ayıptır, hem de günahtır." Sanki o saate kadar cansızmışım da bu ses kulağımdan bana bir ruh üşemiş gibi titreyen vücuduma taze bir hayat geldi, vesveseden hiç eser kalmadı. Sesin ilhâm olduğunu anlayıp Kureyş Sûresini okuyarak evime döndüm, aileme "Li-îlâfi." sûre-i celîlesine devâm etmelerini tenbih eyledim. Korku ve dehşetin ehl-i beytimden dahi zâil olduğunu görünce artık her kime tesadüf ettim ise emrolunduğum üzere bu sûreyi okumalarını tavsiye ederdim. Elhamdülillâh, bu mübârek sûreye devam edenlerin hiçbirinde vehimden eser kalmadı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/15.html)
Başlık: "Kim Sükût Ederse Kurtulur"
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:27:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlmi ile amel eden, malının (ihtiyaçtan) fazlasını infâk eden, boş ve lüzûmsuz sözden dilini tutan kimseye müjdeler olsun."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu'l-Imân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 22 Zilhicce 1435 - Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1430

"Kim Sükût Ederse Kurtulur"

İmâm Gazâlî rahimehullâh buyurdu:

İyi bil ki dilin belası ve tehlikesi pek büyüktür. Bundan kurtuluş ancak sükût etmek, susmak iledir. Bu sebeple Resûlullâh (s.a.v.) susmayı methetmiş ve ona teşvik etmiştir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Kim sükût ederse kurtulur."

•  "Sükût etmek hikmettir, fakat sükût edenler azdır."

•   "Kim iki çenesi arasın(daki dilin)e ve iffetine kefîl olur; -haramdan korursa- ben de onun cennete girmesine kefîl olurum."

Muaz bin Cebel (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'den bir tavsiyede bulunmasını istedi.

Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allâh'a, onu görüyormuş gibi ibâdet et, nefsini ölüler arasında say. İstersen bütün bunlardan daha mühimmini haber vereyim." buyurdu ve dilini gösterdi. Hazret-i Muâz:

"Yâ Resûlallâh, bizler söylediklerimizden sorulacak mıyız?" deyince şöyle buyurdular:

"Anan seni kaybetsin. İnsanları yüzleri üzere yahud burunları üzere ateşe atan ancak (küfür ve yalan söylemek, söğmek, lânet, iftirâ, gıybet, dedikodu etmek ve benzeri gibi) dillerinin yaptıkları değil midir?"

Hz. İbn-i Mesûd (r.a.) "Allâha yemin ederim ki en uzun müddet hapsedilmesi; tutulması gereken şey dildir" buyurmuştur. Dilin âfetleri pek çoktur. Dilin sakınılması gereken bazı zararları şunlardır:

Faydasız sözleri konuşmak, çok söz söylemek, günah ve çirkin sözleri söylemek, hasımlarıyla uzun uzadıya mücadele etmek, düşmanlık peşinde olmak, güzel ve edebî söz söylemek kaygısıyla haddini aşan sözler etmek, sövmek, lanet etmek, şehveti tahrik eden şarkı vesair sözleri söylemek, mizaha çok düşkün olmak, alay etmek, insanları tah­kir etmek, sırları ifşa etmek -ki bu emanete ihanettir-, yalan va'dlerde bulunmak, gıybet etmek, nemîme (birisinin sözünü aralarını bozmak için başkasına taşımak), insanları hep medhetmek; yağcılık yapmak.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/16.html)
Başlık: Dîn ilimlerine Dâir ilk Kitap Yazan imâm-ı A'zam'dır | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:30:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kıl(maya devam ed)erse iki berâtı olur: Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 23 Zilhicce 1435 - Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1430

Dîn ilimlerine Dâir ilk Kitap Yazan imâm-ı A'zam'dır

Dîn ilimlerini ilk defa tertip eden İmâm-ı A'zam hazretleridir. Ondan sonra İmâm Mâlik bin Enes Muvatta'ında onun tertibini esas almıştır. Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân ve Tâbiîn dînî ilimlerde kitaplar hazırlamadılar. Onlar ilimleri hâfızalarında muhâfaza etmekteydiler. İmâm-ı A'zam Hazretleri ilmin zayi olmasından korktuğu için onu tasnif etti.

İlk önce tahâreti, sonra namazı yazdı. Sonra diğer ibadetleri beyan ettikten sonra insanlar arasındaki muamelelere dair olan hükümleri koydu. Kitabını ferâiz (miras hukûku) ile bitirdi. Kitaba tahâret ve namazla başlaması, ibâdetlerin en mühimmi olduğundan, miras hukûkuyla bitirmesi de insanların başlarına gelen en son halin miras olduğundandır.

İlk defa Feraiz ve Şurût kitaplarını o yazmıştır. Bundan dolayı İmâm Şâfiî hazretleri:

"İnsanlar fıkıhda İmâm-ı A'zam'ın çocukları gibidir." buyurmuştur. (Tebyîzu 's-Sahife, Suyûti)

Dede Cöngî merhûm şöyle der: 'İmâm-ı A'zam Hazretlerinin tasnif ettiği bir kitap yoktur' sözü Mutezileye aittir. Şerh-i Pezdevî'de İmâm Erzincânî'nin şöyle dediği nakledilmektedir: "İmâm-ı A'zam Hazretleri Kitâbü'l-Alim ve'l-Müteallim, talebesi Osmân el-Büstî'ye

gönderdiği er-Risâle, el-Fıkhü'l-Ekber, ve ilm-i sarfa dair Maksûd kitaplarını tasnîf etmiştir.

İmâm Sadru'l-eimme (rh.) "İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin ilimlerin gayet müşkil bahislerini çözdüğü, nahiv ve Arab lisanının esrârına, hesap ilminin inceliklerine dair beyan ettikleriyle beraber hallettiği meseleler, beş yüz bine ulaştı." demiştir.

Hidâye şerhi İnâye'de "Hanefî âlimleri bir milyon yüz yetmiş bin küsur meseleyi izah etti." denilmiştir.


Kıt'a:
Tutmaz olur tutan eller, Çürür söz söyleyen diller, Sevip kazandığın mallar, Vârislere kalır birgün...

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/17.html)
[/quote]
Başlık: "İbadet On Cüzdür, Dokuzu Helâl Taleb Etmektir." | Namazda Dikkat Edilecek Bazı
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:34:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamberimiz (s.a.v.) "Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir." buyurdu. Ashab-ı Kiram "Yâ Resûlallâh! Kişi namazından nasıl çalar" dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) "Rükûunu ve secdesini tam yapmaz." buyurdu."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 24 Zilhicce 1435 - Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1430

"İbadet On Cüzdür, Dokuzu Helâl Taleb Etmektir."

Silsile-i Sadât-ı Nakşibendiyeden Hâce Alâüddîn Attâr buyurdular ki: "Bu yola taklît ederek girenin, bir gün hakîkate kavuşacağına kefîl olurum. Üstazım Bahâüddîn Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri, bana kendilerini taklît etmemi emrettiler. Onları taklîd ettiğim ve hâlen etmekte olduğum her şeyde, onun eser ve netîcesini görüyorum." Üstazım Bahâüddîn Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri, daima "İbadet on cüzdür, dokuzu helâl taleb etmektir." buyururlardı. "Zamanımızda ticaretten sonra helâle en yakın olan ziraattir." Evliyanın sohbetine devam etmek, akl-ı meâdın* ziyadeleşmesine sebeptir."

"Evliyayı her gün veya iki günde bir, edebe riâyet ederek ziyaret etmek sünnet-i müekkededir.

Aranızda uzun bir yolculuk sebebiyle ayrılık olursa, her ay veya iki ayda bir, bütün ahvâlini ifade eden bir mektup yaz.

Onların nazarlarının, himmetlerinin kesilmemesi için onların ruhlarına teveccühü terk etme."

"Daima amellerinde kusur gören, nefsini noksan gören ve âlemlerin Rabb'inin lütuf ve keremine sığınan kimseden ancak fayda umulur." "Mürîdin, dînî ve dünyevî bütün işlerini mürşidine havâle etmesi lazımdır."

"Meşâyih(üstazlar)ın kabirlerini ziyaretten elde edeceğin fayda, onları bilip tanıdığın kadardır."

*Akl-ı meâd: Maişet düşüncesinden kurtulup kendisine verilen nur vasıtasıyla sadece âhireti düşünen akıldır.


Namazda Dikkat Edilecek Bazı Hususlar

Namazda gerinmek veya esnemek mekruhtur. Çünkü gerinmek gaşet ve tembelliktendir. Esnemek de rehâvetten gelir. Lâkin esneme hâlinde ağzı yummaya gücü yetmez ise sol el ile ağız kapatılır. Namaz içinde (kıyamda iken) sağ elin dışı, kıyamın dışında da sol elin dışı ile ağız kapatılmalıdır.

Namazda bir zaruret bulunmaksızın öksürmek de mekruhtur. Öksürüğü mümkün olduğu kadar gidermek edebe riâyet bakımından pek güzeldir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/18.html)
Başlık: Sultan ikinci Murad Han'ın Vefatı | Beyit
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:37:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Çok ayıplayan, çok lânet eden, çirkin söz söyleyen ve hayâsız kimse (kâmil) mü'min olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 25 Zilhicce 1435 - Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan ikinci Murad Han'ın Vefatı

Cihan padişahı Sultan İkinci Murad Hazretleri bir gün şehir etrafını gezmeye niyet eylediler. Dönüp gelirken bir dervişin Ada köprüsünün başında yol üzerinde durduğunu gördü. Yanına geldiklerinde derviş hemen:

"Hey Murad Han Gazi, yeryüzü meydanlarında gazalar ve iyi seferler tertip eyledin. Bundan sonra âhiret seferinin tedarikiyle meşgul olup hazırlıklarını yap." dedi.

Gönlü uyanık padişah, bu nasihat dolu kelamı dinledi ve âgâh oldu, uyandı.

O sırada, bir tarafında İshak Paşa ve öteki yanlarında da Saruca Paşa kendilerine yanaşmışlardı. Dervişin sözünü onlar da işittiler. "Emir Süleyman'ın müridlerindendir." diye padişaha bilgi verdiler. Sultan Murad Hazretleri hemen uykudan uyanır gibi gözünü açtı. Hiç vakit kaybetmeyerek sarayına geldi. O iki tedbirli vezirini şâhid tutarak, bütün günahlarına hulûs-ı kalb ile tevbe ve istiğfar eyledi. Allâh'ın hikmeti ile o zaman baş ağrısı hastalığı birden galebe etti ve ağrıları hayli şiddetlendi. Daha önce bir vasiyyetnâme yazdırarak, içinde pek çok nasihatler ile cihan padişahlığına dair güzel tedbirler yazmışlardı. Oğlu şehzade Mehmed Hazretlerini kendisine veliahd tayin ettikleri gibi veziriazam Halil Paşa'yı da vezir seçmişlerdi. O vasiyetnameyi herkese gösterdiler ve hazır bulunanları şahid tuttular. Veliahdi Sultan Mehmed hazretlerinin gelmesini istediler. Halka ve mahlukâta hamiyyet eylemesine müteallik bazı nasihatler söylediler. Son günlerinde o dervişin huzuruna getirilmesini arzu buyurdular. Dervişi her ne kadar aradılarsa da, hiç kimse bulamadı. Nihayet gittikçe zaaşıkları ziyadeleşti ve 3 Şubat 1451 tarihinde vefat ettiler. (Rahmetullahi aleyh)

Beyit:

Her ki dünyaya gelir ahir ölüm câmın içer,
Ne aceb menzil olur, kimi konar kimi göçer.

(Dünyaya gelen herkes sonunda ölür. Dünya kimin konup, kiminin göçtüğü acaip bir konaktır.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/19.html)
Başlık: Nimetlerin Şükrünü Îfa Etmek | Beyit | Burun Tıkanıklığı
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:52:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Teâlâ, kulunun bir şey yiyip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden veya bir şey içip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden râzı olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 26 Zilhicce 1435 - Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1430

Nimetlerin Şükrünü Îfa Etmek

Cenâb-ı Hakk insanoğluna o kadar çok nimetler vermiştir ki, bunların şükrünü hakkıyla îfa mümkün değildir. Nitekim İmam-ı Rabbanî (k.s.)

Hz.: "Vücudumdaki her kılın dibinde, devamlı şükreden bir lisan olsa bile, hakkıyla şükretmiş olamazdım." buyuruyorlar. (Mektubat, c. 1/54)

İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) "Tamamı idrak olunamayan şey, tamamen terk olunmaz." kaidesine binaen, Cenâb-ı Hakk'a şükrün ne şekilde yapılabileceğini şöyle haber verir: "İn'am edici olan Cenâb-ı Hakk'a şükür:

İtikadını kurtuluşa erecek tek fırka olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in görüşlerine uygun olarak düzeltmekle,

Dinî hükümleri Ehl-i sünnet müctehidlerinin beyanına uygun olarak yerine getirmekle ve,

Ehl-i sünnet mezhebine bağlı tasavvuf ehlinin yoluna girerek kalbini, ilahî feyiz ile temizlemekle mümkün olur." (Mektubat, c.1/71)

Beyit:
Tende kudret nerden olsun nîmet-i cân şükrüne,
Bin dilim olsa yetişmez bir dilim nân şükrüne. (Nân: Ekmek)


Sağlık: Burun Tıkanıklığı Rahatsızlığa Sebep Olabilir

Ağzınızdan nefes almayın, ağızdan alınan hava doğrudan boğaz ve akciğerlere ulaştığından bazı rahatsızlıklara yol açabilir. Burundan nefes alma vücut sağlığı için bilhassa akciğer için çok mühimdir: Burundan alınan nefes (hava), akciğerlere ulaşmadan önce ısınır, nemlenir ve temizlenir.

Burunda bulunan tüyler sayesinde, havada bulunan tozlar, polenler ve bakteriler filtre edilmiş olur.

Burunda bulunan salgılar da havada bulunan alerjenlerin ve mikropların çoğunu tutup akciğere göndermez.

Burnunuzdan rahat nefes alamıyorsanız, sabahları boğazınızda kuruluk hissi oluyorsa, rahat uyuyamıyorsanız ve daima ağzınızdan nefes alıyorsanız doktora başvurunuz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/20.html)
Başlık: Bazı Dînî Tabirler
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 12:55:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kabir azabı haktır, vâkidir. Buna inanmayan kimse azâb olunur."
(İbn-i Hacer, el-Metâlibü 'l-Âliyye)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ekim Salı 2014

Hicrî: 27 Zilhicce 1435 - Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1430

Bazı Dînî Tabirler

Kabir suâli: İnsan ölünce kabrinde "Münker ve Nekir" melekleri tarafından sorguya çekilecek, "Rabb'in kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir? Kıblen neresidir?" diye sual olunacaktır ki, buna kabir suali denir.

Sual ve cevap, âhiret gününde Allâhü Teâlâ tarafından insanlar ve cinlerden mükellef olanların sorguya çekilmesidir. Mahşerde büyük bir adalet mahkemesi kurulacak, herkesten dünyadaki yaptıkları sorulacak, ona göre hakkında karar verilecektir.

Amel Defteri, her insanın dünyada iyi ve kötü bütün işledikleri melekler tarafından yazılmış olan defterdir. Bu defter, ahirette sahibine verilecek, "Al kitabını oku!" denilecek, hiç bir şey gizli kalmayacaktır.

Mîzân, mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet mikyası(âleti)dir ki, amellerin iyi ve kötü miktarı anlaşılmış olur.

Sırat, Cehennemin üzerine kurulmuş olup geçilmesi pek zor bir köprüdür. Üzerinden Allâhü Teâlâ'nın muhterem kulları pek kolay geçer. Hattâ bir kısmı birer göz kamaştırıcı şimşek gibi geçip Cennete gireceklerdir. Kâfirler ile affa mazhar olmayan bir kısım mü'minler de geçemeyip Cehenneme düşeceklerdir.

Kevser Havzı, Mahşer gününde Allâhü Teâlâ tarafından Peygamberimize (s.a.v.) ihsan buyurulmuş olan gayet büyük bir havuzdur. Bunun pek tatlı, berrak suyundan mü'minler içecek, mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir.

Şefaat, âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin af edilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamberimizin ve sair büyük zatların Allâhü Teâlâ'dan niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır.

Ahirette bütün insanlara âit muhakeme ve muhasebenin bir an evvel yapılması için en büyük şefaatte bulunacak zat, Peygamberimiz Efendimizdir. Peygamberimizin (s.a.v.) bu şefaatine "Şefâat-i uzmâ" denir. Ve onun böylece hâiz olduğu yüksek makama, imtiyaza da "Makam-ı Mahmud" denir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/21.html)
Başlık: Resulullah'ın Sözleri Vahiydir | Ashabı Kötülemek Dini Kötülemektir
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:09:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb)den üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik (nâfile) oruç sevâbı yazar."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi'd-Dîn)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 28 Zilhicce 1435 - Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1430

Kur'ân-ı Kerîm Vahiydir, Resûllullah'ın Söyledikleri de Vahiydir

Hassân İbn-i Atıyye (r.a.) şöyle buyurur: "Cebrâil (a.s.), Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm(i getirmek) için indiği gibi sünnet(i getirmek) için de inerdi." (Sünen-i Dârimî.)

Allâhü Teâlâ (Necm sûresi, 3 ve 4. âyetlerde) meâlen: "O hevâdan söylemiyor. O (Kur'an ve Resûlullah'ın söylemesi) sade bir vahiydir, ancak vahyolunur." buyurmaktadır.

Abdullah İbn-i Amr (r.a.) anlatır:

"Ben Resûlullah (s.a.v.)'den duyduğum her şeyi muhafaza etmek için yazıyordum. Kureyş beni (bundan) nehyetti ve dediler ki: "Sen Resûlullah (s.a.v.)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. Hâlbuki Resûlullah (s.a.v.) de bir beşerdir. Gadap halinde de rıza halinde de konuşur." Bunun üzerine yazmadım ve Resûlullah (s.a.v.)'e olanları anlattım. Parmağıyla mübarek fem-i saadetlerine işaret ederek; "Yaz! Nefsimi kudretinde tutan Allâhü Teâlâ'ya yemin ederim ki bundan, haktan başkası çıkmaz." buyurdular." (Sünen-i Dârimî.)


Ashâb-ı Kirâm'ı Kötülemek Dini Kötülemektir

Tarihte, Hadîs-i Şerîfler'in delil olarak kullanılamayacağını ilk defa söyleyen ve Ashâb-ı Kiram'ı küfür ile itham eden Râfizîler'dir. Râfizîliğin ortaya çıkışı şöyle olmuştur:

Zındıklardan bir topluluk bir araya gelip, "Müslümanların Peygamberine sövelim." dediler. Onların büyüğü; "Böyle yaparsak öldürülürüz." deyince şu karara vardılar: "O halde onların dostlarına sövelim. Zira ne demişler "Komşuna eziyet vermek istiyorsan, onun köpeğini döv." Bu karardan sonra Ashab-ı Kiram'ı küfür ile itham ettiler. "Hz. Ali müstesna, Sahabe-i Kiram'ın (haşa) tamamı Cehennemdedir. Hz. Ali ise (hâşâ) peygamberdi, Cebrâil (a.s.) hata etti." demeye başladılar.

Ashab-ı Kiram'ı küfürle itham eden bir topluluktan, Hadîs-i Şerîfler ile amel etmeleri beklenilemez. Zira bütün Hadis-i Şerifleri bizlere nakleden Ashâb-ı Kiram'dır. (Miftâhu'l-Cenneh fi'l-İhticaci bi's- Sünne)

"Ancak unutulmamalıdır ki Kur'ân-ı Kerîm ve daha bir çok dînî ahkâm onlar (Ashâb-ı Kirâm) sayesinde bize ulaşmıştır. Onları kötülemek dini kötülemektir." (İmam-ı Rabbanî, Mektubat, c.1, m. 60, s. 210.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/22.html)
Başlık: Zilhicce nin Son Gecesi Yapılacak ibâdet | Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Ya
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:12:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kul hüvallâhü ehad sûresini bin defa okuyanı Allâhü Teâlâ cehennemden azad eder."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü 'l-Kadîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 29 Zilhicce 1435 - Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1430

Zilhicce'nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce'nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır. Kezâ, Zilhicce'nin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek'at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle."

Her rek'atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Ayetü'l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek'atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharremin birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir. Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli

ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve "Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız." buyurmuşlardır. Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Muharrem Ayı ictima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Muharrem ayı ictima 'ı yarın (24 Ekim Cuma) Türkiye saati ile 00.57'dedir

Ru'yet ise (24 Ekim Cuma) Türkiye saati ile 16.49'da. Hilâl'in görüldüğü yerler: Basra körfezinin doğusundaki adalar, Katar, Riyad, Abu Dabi, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus'un orta ve güney kısmı, Madagaskar, Reunion adası, Amerika kıtasının kuzey kısmı, Alaska hariç tamamı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasının kuzeyinden Mekke ve Medine'den görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 25 Ekim Cumartesi günü de Muharrem ayının 1'i ve hicrî yılbaşı olmaktadır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/23.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:14:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kıyâmet günü mü'minin terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur. Muhakkak Allâhü Teâlâ, çirkin sözler söyleyen ve hayâsızlık yapanlara buğzeder."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 30 Zilhicce 1435 - Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1430

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, Hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ'nın rızâsı için iki rek'at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için." Allâhü Ekber.

Her iki rek'atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Ayetü'l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi'l-hayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr."

11 İstiğfâr-ı Şerîf, 11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır. Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

"Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur."

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü'l-Kürsî,

2.      rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Amene'r-Rasûlü... (Sûre-i Al-i İmrân'ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)

3.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî...

4.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/24.html)
Başlık: Muharrem Ayı | Muharremin Biri ile Onu Arasında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:16:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh'ın ayı olan Muharrem ayının orucudur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 1 Muharrem 1436 - Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1430

Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.

Muharrem Ayı

Tevbe Sûresi'nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen) "Muhakkak ki; Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır..." buyrulmuştur. Bu aylar Zilkade, Zilhicce,

Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum; (haram aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır." buyurmuştur. Bir başka Hadîs-i şerîfte; "Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur." buyrulmuştur.


Muharremin Biri ile Onu Arasında Kılınacak Namaz

Muharrem ayının 1'i ile 10'u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek'atte bir selâm vererek 6 rek'at namaz kılınır. Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir: "Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veyâ herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için." Allâhü Ekber.

1.  rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Ayetü'l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.

2.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

3.  rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü't-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.

4.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

5.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı Şerîf.

6.    rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/25.html)
Başlık: Resûl-i Ekrem'in Güzel Sûreti: Hilye-i Saâdet | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:18:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...Ve her kim Allâh'ı ve meleklerini ve kitaplarını ve peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse muhakkak pek uzak bir dalâletle sapıklığa düşmüş (; haktan uzaklaşmış) olur."
(Nisa sûresi, âyet 136)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 2 Muharrem 1436 - Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1430

Resûl-i Ekrem'in Güzel Sûreti: Hilye-i Saâdet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün yaratılmış olanların en güzeli idi. Mübarek vücûdu güçlü kuvvetli idi. Zayıf ve semiz olmayıp orta halde, etleri sıkıca idi. Münevver cildi ipeklerden yumuşaktı. Latif cisminin kokusu fevkalâde güzeldi. Dokunduğu şeylerden günlerce güzel kokular duyulurdu. Nezih cismi beyazdı, nûrânî idi. Bu beyazlık içinde latif bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu ne kısa, ne de uzun idi. Bununla beraber, yanında bulunanlardan daima uzun görünürdü. Göğsü ve iki mübarek omuzlarının arası geniş idi ve nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben nişanesi var idi ki bu hâtem-i nübüvvet; peygamberlik mührü idi. O Nebiyy-i Zîşân'ın söz söyledikçe inci dânelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkça idi. Letafet nişanesi olan kirpikleri uzun ve siyah idi. Saâdetli sakalı sıkça idi, bir tutam boyunca bulunurdu. İrtihâlleri sırasında mübarek başıyla sakalının beyaz saçları henüz yirmi kadar bulunuyordu. Sünbüllerden daha zarif, daha güzel kokulu bulunan başının saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi, kulaklarının yumuşaklarını geçmezdi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.v.) bütün âzaları pek mükemmeldi. Başkalarının göremeyecekleri, işitemeyecekleri kadar uzak yerlerde bulunan şeyleri görür, sesleri işitirdi. Pek vakarlı olan yürüyüşü, inişten aşağıya doğru akar gider gibi süratlice idi. Kendisini ilk gören bir kimse bir heybet içinde kalırdı, kendisiyle görüşüp konuşmak şerefine nail olan kimse ona karşı derin bir muhabbet duyardı. Onun yüksek evsâfını görüp yâdedenler onun bir mislini ne ondan evvel, ne de ondan sonra görüp bilmediklerini itiraf ederlerdi. Hâsılı, o bir letafet ve mükemmeliyet hârikası idi. (Sallallâhu aleyhi vesellem)

İsimlerimiz: Erkek: Adil, Kız: Büşra

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/26.html)
Başlık: Kıbrıs Şehidesi Hala Sultan
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:20:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir yerde vefât eden Ashâbım, kıyâmet günü onlar (o belde insanları) için, rehber ve nûr olarak diriltilir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 3 Muharrem 1436 - Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1430

Kıbrıs Şehidesi Hala Sultan

Ümm-i Haram (r.anhâ) Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) süt teyzesidir. Resûlullah (s.a.v.) zaman zaman ziyaretine gelirdi. Bir gün yine ziyaretine gelmişti. Teyzesi, Resûlullah'a (s.a.v.) yemek yedirdi ve başını taradı. Sonra Resûlullah (s.a.v.) bir müddet uyudu ve gülümseyerek uyandı. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki: "Yâ ResûlAllah! Seni güldüren sebep nedir? diye sordum. Resûlullah (s.a.v.): "Rüyamda bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin şu (gök) deniz ortasında -padişahların tahtlarına kuruldukları gibi- gemilere binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum." buyurdular. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki:

"Yâ ResûlAllah! Beni de o (deniz) gazilerinden kılması için Allâh'a dua buyursanız." diye rica ettim. Resûlullah (s.a.v.) da dua buyurdular. Sonra Resûlullah (s.a.v.) bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine: "Yâ ResûlAllah! Seni güldüren sebep nedir? diye sordum. Resûlullah (s.a.v.): Bu defa da önce dediği gibi:

"(Ümmetimden bir kısım mücahitler, -padişahların tahtlarına kuruldukları gibi- kara nakliyelerine kurulup) Allah yolunda (Kayser'in şehri Kostantîniyye'ye) gazaya gittikleri gösterildi." buyurdu. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki: "Yâ Resûlllah! Beni o (Kostantîniyye) gazilerinden kılması için Allâh'a dua buyursanız, diye rica ettim. Resûlullah (s.a.v.):

"Hayır, sen önceki deniz gazilerindensin." buyurdular. Ümm-i Haram (r.anhâ) Hz. Osman devrinde hicretin yirmi sekizinci senesinde o sırada Şam'da vali bulunan Hz. Muaviye kumandasında Kıbrıs seferine iştirak etmiş, gemilerden birine binmişti. Müslümanların ilk deniz seferi olduğu için Ashabın yaşlıları da iştirak etmişlerdi. Ümm-i Haram (r.anhâ) kocası Übade (r.a.) ile beraber gazaya iştirak ettiler. Kıbrıs'ta bindirildiği katırdan düşerek boynu kırılmış ve şehit olmuştur. Resûlullah'ın (s.a.v.) rüyası ve teyzesi hakkındaki duâsı tahakkuk etmişti.

Ümm-i Haram (r.anhâ) Kıbrıs'ta 'Hala Sultan' diye bilinmekte ve kabri Müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/27.html)
Başlık: "Kurtulanlar, Benim ve Ashabımın Yolu Üzere Olanlardır" | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:24:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim abdestinin sonunda bir kere -İnnâ enzelnâhü fî leyleti'l-kadr- (sûresin)i okursa sıddîklardan olur, iki kere okursa şehîdler dîvânına yazılır, üç kere okursa Allâhü Teâlâ onu peygamberler topluluğu ile beraber haşreder."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ekim Salı 2014

Hicrî: 4 Muharrem 1436 - Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1430

"Kurtulanlar, Benim ve Ashabımın Yolu Üzere Olanlardır"

İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular: "İtikad bozukluğu -ki bu Ehl-i Sünnet itikadına muhalefettir- öldürücü zehirdir, insanı ebedi ölüme ve sonsuz azaba götürür. Amelde meydana gelecek gevşeklik ve tembelliklerin mağfiret olunması ümid edilir. Ancak itikattaki gevşekliğin bağışlanma ihtimali yoktur." (Mektubat, c.2, m. 67)

"Kurtuluş yolu fiillerde, sözlerde, itikat ve amelde Ehl-i Sünnet ve'l- Cemaat mezhebine uymaktır. -Allâhü Sübhanehû onların adedini çoğaltsın- Çünkü kurtuluşa erecek tek fırka onlardır. Diğer fırkalar ise zeval ve helâk mevkiindedir.Bunu bugün birileri bilsin veya bilmesin (hüküm budur). Yarın herkes anlayacaktır, amma faydası olmayacaktır.  Allâh'ım ölüm bizi uyandırmadan sen bizi uyandır." (Mektubat, c. 1, m. 69)

"Yetmiş üç fırkadan her biri, şeriate; dine tâbî olduklarını iddia ediyorlar ve kendilerinin Fırka-i Naciye olduklarına hükmediyorlar. "Her fırka kendi yanlarındaki ile ferahlanırlar." meâlindeki (Mü 'minûn sûresi, 53.) âyet-i kerîmesi onların hallerini doğrulamaktadır.

Fırka-i Naciye'yi diğer fırkalardan ayıran delil, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in, "O kurtulanlar, benim ve Ashabımın yolu üzere olanlardır." Hadîs-i Şerîfi'dir.

Bu mahalde, şeri'atın sahibi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in zikri kâfi iken, Ashab'ın zikredilmesi, mümkündür ki: "Benim yolum, Ashabımın yoludur ve kurtuluş, yalnız onların yoluna tâbî olmaya bağlı olduğunu bildirmek içindir." (Mektûbât, c.1, m. 80)


Kıt'a:

Bilmek istersen seni,
Can içre ara canı,
Geç canından bul anı,
Sen seni bil sen seni. (Hacı Bayram Velî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/28.html)
Başlık: "Farz Borcu Bulunanın Nafilesi Sahihdir" | Fıkra: Sizden Hicabımdan Saklandım!
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2014, 13:28:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Çocuklarınızı üç şeyle terbiye ediniz; yetiştiriniz. Peygamberinizi sevmek, onun Ehl-i beytini sevmek ve Kur'ân-ı Kerîm okumak."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 5 Muharrem 1436 - Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1430

"Farz Borcu Bulunanın Nafilesi Sahihdir."

Kaza namazı kılmak, nafile namaz kılmaktan evlâ ve daha mühimdir. Fakat farz namazların sünnetleri -müekked olsun olmasın- bundan müstesnadır.

Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi doğru değildir.

Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında hadîs-i şerîf bulunan nafile namazlar da böyledir.

Çünkü bu sünnetler, farz namazları ikmâl eder; tamamlar. Bunların telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.

Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahdan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimse çok ibadette bulunarak ilâhî affa ilticâ etmesi icab ederken, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şefâatine vesile olacak sünnetleri, nafileleri nasıl terk edebilir?

Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur olmaz mı? Buna aykırı olan bazı nakiller muteber değildir, müftâbih olan fetvaya aykırıdır.

Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler, insaflı sayılmazlar. En kıymetli zamanlarını beyhude yere zayi eden insanlar, böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler? (Ö.N.Bilmen, Büyük İslam İlmihali)


Fıkra:................ Sizden Hicabımdan Saklandım!

Hocanın evine hırsız girmiş. Hoca görüp yüklük (dolap) içine saklanmış. Hırsız evi yukarıdan aşağı aramış, çalacak bir şey bulamamış. Acaba yüklükte bir şey var mı diye dolabın kapısını açınca görür ki hoca ayakta duruyor, hırsız heyecan içinde şaşırıp "Burada mısınız" deyince, hoca efendi: "Evet, çalacak bir şey bulamadığınızdan utandım da hicabımdan buraya saklandım." demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/29.html)
Başlık: Resûlullâhın Âl'i Kimlerdir? | MUTFAĞIMIZ: Tencerede Palamut Buğulama(5 kişilik)
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2014, 15:38:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimin en hayırlıları benim içinde bulunduğum asır; Ashâbımın asrıdır. Sonra, Tâbiîn, sonra da Tebe-i Tâbiîn(asrı)dir... "
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 6 Muharrem 1436 - Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1430

Resûlullâhın Âl'i Kimlerdir?

İmâm Fahrüddin Râzî merhûm tefsirinde buyurdu ki:
Muhammed aleyhisselâmın Al'i: Bütün işlerinde Resûlullâh aleyhisselâma uyanlardır.

Al'in başında Ehl-i Beyt, sonra Ashâb-ı Kirâm aleyhimürrıdvân gelir.

Al-i Muhammed, hem Resûlullâh'ın Ehl-i Beytinin sevgisini ve hem de Ashâb-ı Kirâm sevgisini kendisinde toplayan Ehl-i Sünnet ve'l- cemâattir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Ehl-i beytim Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir, kim ona binerse kurtulur."

"Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz."


Biz bugün teklîf (: Allâh'ın emir ve yasakları) denizindeyiz. Nefsin şüphe ve şehvet dalgaları çarpmaktadır. Denizde giden kimse iki şeye muhtaçtır: birisi sağlam bir gemi, ikincisi de yolunu bulacağı parlak yıldızlardır. Bir kişi böyle sağlam gemiye binip de gözlerini de o parlak yıldızlara çevirirse selâmetle menziline gideceği kuvvetle umulur.

İşte böylece Ehl-i Sünnet de Ehl-i beyt gemisine binmiş, gözlerini de Ashâb yıldızlarına çevirmiş, dünya ve âhirette Allâhü Teâlâ'dan selâmet ve saâdet ümid etmektedirler.

Resûlullâh'ın Alini: Ashâbını ve Ehl-i Beytini sevmek, onlara hayır dua etmek büyük mertebedir. Bundan dolayı namazda teşehhüdden sonra salevatlar okunmaktadır.


MUTFAĞIMIZ: Tencerede Palamut Buğulama (5 kişilik)

Malzemeler:
1 veya 2 adet yuvarlak dilimlenmiş palamut, 2'şer adet patates ve kuru soğan, 1 adet limon, 5 diş sarımsak, 3-4 yemek kaşığı zeytin yağı, yeteri kadar tuz, pul biber, karabiber ve defne yaprağı.

Yapılışı:
Geniş tabanlı tencere yağlanır, halka doğranan soğanlar ve onun üzerine palamutlar dizilir, tuz, pul biber, karabiber serpilir. Yine halka doğranılan patatesler ile sarımsak ve limonlar dizilir. Tuz, varsa defne yaprağı konulur. Arzuya göre 1 çay bardağı su ve 2 kaşık üzüm sirkesi konulabilir.

Kaynayana kadar orta ateşte sonra kısık ateşte sebzeler pişene kadar pişirilir. Üzerine maydanoz yaprakları konur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/30.html)
Başlık: Borç Vermenin Fazîleti | MUTFAĞIMIZ: Âşûre
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2014, 15:42:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim fakir bir kimseye (borcunu ödemesinde) kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da dünyâ ve âhirette ona kolaylık gösterir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 7 Muharrem 1436 - Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1430

Borç Vermenin Fazîleti

Ashâb-ı Kirâm'dan Büreyde (r.a.) demiştir ki: Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.):

"Kim ki, fakir bir borçlunun borcuna bolluğa ulaşıncaya kadar mühlet verirse, mühlet verdiği her gün için borç miktarı kadar ona sadaka sevabı vardır." buyurduğunu işittim. Sonra bir kere de Resûlullâh'ın (s.a.v.):

"Kim ki, borç verdiği fakirin borcuna bolluğa ulaşıncaya kadar mühlet verirse, o kimseye mühlet verdiği her gün için, borcun iki misli sadaka sevabı verilir." buyurduğunu işittim. Bunun üzerine Hz. Büreyde (r.a.), Resûl-i Ekrem'e:

Yâ Resûlallâh! Fakir bir borçlunun borcuna verilen vadenin her günü için bir kere borcun bir misli, bir defa da borcun iki misli sevab verilir,

buyurduğunuzu işittim, dedi. Resûlullâh (s.a.v.):

"Her gün borcun bir misli sadaka sevabı verilmesi, borcun vâdesi geçmeden evvelki günlere aittir. Borcun vadesi geçip de alacaklının ona mühlet verdiği günler için de borcun iki misli sevab verilir." buyurdular.


MUTFAĞIMIZ: Âşûre

Malzemeler: 1 kilo buğday, 2 kilo şeker, yarım kilo nohut, yarım kilo kuru fasulye, yarım kilo kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir.

Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür.

Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, âşûrenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra âşûre bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir. Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik âşûre çıkar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/10/31.html)
Başlık: Aşûrâ Günü Olmuş ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler | Muharremin 9. ve 10. Geceleri
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2014, 01:19:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) Yahûdilere muhâlefet ediniz: Bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 8 Muharrem 1436 - Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1430

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)

Aşûrâ Günü Olmuş ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Aşûrâ günüdür. Aşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu'l-Leys Hazretleri'nin Tenbîhü'l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Aşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Gökler ve yer yaratılmış,

2. Adem aleyhisselâmın tevbesi kabul edilmiş,

3. Nûh aleyhisselâmın gemisi karaya oturmuş,

4. Mûsâ aleyhisselâm, Firavun'un şerrinden kurtulmuş ve Firavun helâk olmuş,

5. İbrâhim Aleyhisselâm dünyâya gelmiş ve ateşten kurtulmuş,

6. Eyyûb aleyhisselâm hastalıktan şifâ bulmuş,

7. Yûnus aleyhisselâm balığın karnından kurtulmuş,

8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmiş,

9. Hz. Hüseyin (r.a.) şehîd edilmiştir.

10. Kıyâmet de Aşûrâ günü kopacaktır.


Muharremin 9. ve 10. Geceleri

Muharremin 9'uncu ve 10'uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır.

Yine 9'uncu ve 10'uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50'şer İhlâs- ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ'ya devâm etmelidir. Bilhassa 9'uncu günü akşamı, (yâni 10'uncu gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ'nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)

Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Aşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir.

Yalnız Aşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, "Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz." buyurulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/1.html)
Başlık: Zikrin Fazileti | Aşûrâ Günü Neler Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 03 Kasım 2014, 10:20:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aşûrâ gününde oruç tutunuz. O öyle bir gündür ki, o günde pey¬gamberler (aleyhimüsselâm) oruç tutarlardı. O halde siz de oruç tutunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 9 Muharrem 1436 - Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1430

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)

Zikrin Fazileti

Bir sahabî Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.);

"Kimin cihadı daha faziletlidir?" diye sordu. Peygamber Efendimiz; "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin." buyurdular.

"Hangi oruçluların ecri en büyüktür?" dedi. "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin" buyurdular.

Sonra namazı, zekâtı, haccı ve sadakayı, bunların hepsinden sordu ve her birinde Resûlullah Efendimiz (s.a.v.); "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin" buyurdular.

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer'e: "Allâhü Teâlâ'yı zikredenler bütün hayrı alıp gittiler." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Evet" buyurdular.


Aşûrâ Günü Neler Yapılır?

•   O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

•   En az on Müslümana birer selâm veya bir Müslümana on defa selâm verilir.

•  Fakir fukarâ sevindirilir.

•  O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

•   10 defa şu duâ okunur: "Sübhânallâhi mil'el-mîzân ve müntehe'l- ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-arş."

•   Aşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da şu salevât-ı şerîfe 100 defa okunur: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Ademe ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Isâ vemâ beynehüm mine'n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'llâhi ve selamının aleyhim ecmaîn."

• Öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil-azîm" denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/2.html)
Başlık: Aşûrâ Gününün Fazileti | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 03 Kasım 2014, 10:25:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her kim Aşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 10 Muharrem 1436 - Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1430

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Bugün ÂŞÛRÂ günü

Aşûrâ Gününün Fazileti

Muharrem ayının onuncu; Aşûrâ gününde itaat ve ibadet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Her kim Aşûrâ günü çoluk- çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir." buyurmuştur.

Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) "Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik." demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve "Bu ne orucudur?" diye sordu.
"Bugün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle'nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh'ın bu lutfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)" dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyığız." buyurdu da o gün oruç tuttu ve ashaba da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âşûrâ günü oruç tutup ashabına da tutmalarını emrettiğinde;  "Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar o güne hürmet ediyorlar." dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Öyle ise gelecek sene -inşaallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız." buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.


Bilmeceler:

Canlıdan cansız çıkar? (Yumurta)
Yeşil atlas, suya batmaz? (Zeytinyağı)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/3.html)
Başlık: Hazreti Ebû Bekir'in (R.A) Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 04 Kasım 2014, 12:53:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ Refîk'tir (; rıfk ile tasarruf eder), kaba ve haşinliğe ve bunların dışındakilere vermediğini rıfk ile (yumuşak ve tatlılıkla davranmaya) verir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Kasım Salı 2014

Hicrî: 11 Muharrem 1436 - Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1430

Sofya'nın Fethi (1388)

Hazreti Ebû Bekir'in (R.A) Fazîleti

Hz. Ömerü'l-Fârûk'a (r.a.) bir hatibin hutbede Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) ismini okumadığı haberi gelince ağlayarak şöyle buyurdular: "Vallâhi, Ebû Bekir'in bir gecesi ve günü Ömer'den ve Ömer'in bütün âile efrâdından hayırlıdır."

Resûlü Ekrem (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Mekke'den gece vakti ayrılıp Medîne'ye hicret etmek üzere yola çıktığı zaman, Ebû Bekir (r.a.) bâzan Resûlü Ekrem'in (s.a.v.) önüne, bâzan ardına, bâzan sağına ve bâzan da soluna geçerek yürürdü. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ebû Bekir'e (r.a.):

"Niçin böyle yapıyorsun?" diye sorunca "Sizi korumak için böyle yapıyorum. Yolda pusu kurduklarını düşünerek öne geçiyorum, tâkip ederler diye ardınızdan yürüyorum." dedi.

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) o gece yürümekten parmakları soyuldu, ezilip incindi. Hz. Ebû Bekir, Resûlü Ekrem'i (s.a.v.) mağara kapısına kadar sırtında götürdü ve;

"Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allâh'a yemin ederim ki, mağaraya önce kendim girmeden seni içeri bırakmam. Bir şey varsa zararı bana dokunsun." dedi ve içeri girdi. Bir tehlike olmadığını gördükten sonra Resûlullâh'ı mağaraya dâvet etti. Hz. Ebû Bekir mağarada yılan ve benzeri zararlı haşere deliklerine ayaklarını koymuştu. Yılan Hz. Ebû Bekir'in ayağını ısırdı. Acısından Ebû Bekir'in (r.a.) akan gözyaşları Resûl-i Ekrem'in yanaklarına döküldü. Resûl-i Ekrem (s.a.v.);

"Korkma, Allah bizimledir." buyurdu. Allâhü Teâlâ Resûlü'ne sekîneti ve Ebû Bekir'e de tumânîneti (kalb huzûru) nasîb etti. İşte gecesi budur.

"Resûlullâh (s.a.v.) vefât edince, kabîlelerin çoğu dinden çıktılar. Bazıları, 'Namaz kılarız, fakat zekât vermeyiz,' dediler. Bizler Ebû Bekr'e (r.a.) bunlara karşı yumuşak davranmasını tavsiye ettiğimizde; "...Vallâhi, Resûl-i Ekrem'e verdikleri bir devenin yularını dahi vermezlerse onlarla harbederim." dedi ve biz de ona uyarak harb ettik. İctihâdında, kararında cidden isâbet etmişti. İşte günü de budur." buyurdu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/4.html)
Başlık: Duâ Askeri, Gazâ Askeri
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2014, 10:27:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde (bildiği ile amel etmeyerek) kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Teberânî, el-Mu 'cemu 'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 12 Muharrem 1436 - Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)

Duâ Askeri, Gazâ Askeri

Leşker-i duâ yani duâ ordusu bizzat savaşa gidenlerin galib olması için duâ edenlerdir. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri "Bir savaş iki ordunun ittifakıyla kazanılır. Biri leşker-i gazâ, diğeri leşker-i duâdır." buyurmuşlardır. Yani silah ile harbeden askerin galip olması için duâ askerinin duâ etmesi icabeder.

Ashâb-ı Kirâm radıyAllahu anhüm harbe giderlerken Ashâb-ı Suffe'den duâ istemeleri de bunun en güzel numûnelerindendir.

Çünkü Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem:

"Bir mü'minin bir mü'mine gıyâbında duâsından daha çabuk kabul edilen hiçbir duâ yoktur." buyurmuştur.

Vezir Nizamülmülk'ün Sultan Melikşah'a cevabı leşker-i duânın ehemmiyetini gayet güzel açıklar.

Selçuklu veziri Nizâmülmülk'ü çekemeyenlerden bazısı Sultan'a şikâyet edip: "Nizâmülmülk her yıl âlimlere, zikir ehline ve Kur'ân okuyanlara 300 bin altın veriyor. Eğer bu para ile bir ordu donatılsa İstanbul'u bile fethetmek mümkündür." dediler. Melikşah, bunu vezirine sordu. Nizâmülmülk şöyle cevab verdi:

"Ey dünya sultanı, Allah, sana ve bana, kullarından hiç kimseye nasip etmediği ikramlarda bulunmuştur. Buna karşılık sen, Allâh'ın dinini yüceltmeye çalışan, onun Aziz Kitabına hizmet edenlere yılda 300 bin altın sarf etsen çok mudur? Sen her yıl askerlere onca para harcıyorsun. Halbuki bunların en kuvvetlisi ve en nişancısının attığı ok, bir milden ileri gitmez. Bunlar ellerinde bulunan kılıçlarıyla yalnız yakınlarındaki kimseleri öldürebilirler. Ben ise bu para ile öyle bir ordu donatıyorum ki, onların duâları tâ Arş'a kadar gider ve Allâh'a ulaşmasına hiçbir şey engel olamaz." Sultan Melikşah, ağladı ve:

"Sen bu ordunun sayısını elinden geldiği kadar artır; sana istediğin kadar para hazır, dünyanın serveti senindir." dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/5.html)
Başlık: Cenazeyi Definden Önce Bazı Vazifeler
Gönderen: Mücteba - 06 Kasım 2014, 10:01:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kul, kabirde (Rabbinden, Peygamberinden) sual olunduğu zaman Allâhü Teâlâ'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet eder... "
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 13 Muharrem 1436 - Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1430

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)

Cenazeyi Definden Önce Bazı Vazifeler

Ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek ve üzerine namaz kılıp bir kabre defnetmek Müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir. İnsanlar bu farzı yapmadıkları zaman, bundan hepsi Allah katında mesul olurlar. Müslüman ölülerini hayır ile anmak, onların güzel hallerini söylemek ve kötülüklerini söylemekten kaçınmak Müslümanlar için bir vazifedir. Bir hadîs-i şerîfte:

"Ölülerinizin güzel hallerini yâd ediniz, kötülüklerini söylemekten çekininiz." buyrulmuştur.

Ölmek üzere olan kimseyi, bir güçlük yoksa kıbleye doğru sağ yanı üzerine çevirmek müstehabdır. Başı biraz yükseltilerek arkası üstüne -ayakları kıbleye doğru- da yatırılabilir. Bu halde, yüzünün kıbleye yönelmiş olması için başı biraz yukarı kaldırılır.

Ölmek üzere olan kimseye yanında daha ruhu boğazına çıkmadan tevhid (Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah) ve şahadet kelimeleri (Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh) okunur, fakat 'sen de söyle', diye zorlanmaz.

Hasta bu kelimeyi bir defa okuyup başka bir şey söylemezse, telkîne son verilir. Böylece son sözü tevhid kelimesi olur.

Ölmek üzere olanın yanında Yâsin ve Ra'd sûrelerini okumak müstahabdır.

İnsan ölünce gözleri yumdurulur, çenesi bir bez ile çekilip ağzı kapatılarak tepesinden bağlanır.

Ölünün yanında güzel kokulu bir şey bulundurulur. Yıkanmadıkça yanında Kur'ân okunmaz, okunması mekruhtur. Fakat başka bir odada Kur'ân okunabilir.

Ölünün komşularına ve yakınlarına vefat haberi verilir. Bunlar da, ölüye karşı son vazifelerini yapmaya koşar, sevap kazanırlar. Cenazelerin bir an önce yıkanması, teçhiz ve tekfinlerinin yapılması (kefenlenip hazırlanması) ve kabirlerine konulması müstehabdır. Cenazeyi teşyi' (arkasından mezara kadar takip) etmek sünnettir. Bunda büyük sevab vardır. Hatta akrabadan veya komşulardan veya iyi halleri bilinmiş zatlardan olan bir cenazeyi takip etmek, nafile ibadetten daha faziletlidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/6.html)
Başlık: Cenazeyi Definden Sonra Bazı Vazifeler
Gönderen: Mücteba - 07 Kasım 2014, 10:20:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişi, arkadaşının dîni (ahlâkı) üzeredir. Her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine baksın."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 14 Muharrem 1436 - Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1430

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)

Cenazeyi Definden Sonra Bazı Vazifeler

Cenaze için gözyaşları dökerek ağlamakta ve kalben üzülerek kederlenmekte bir mahzur yoktur. Yeter ki, yersiz sözler söylenmesin. Cenaze için yüksek sesle ağlamak, yaka yırtmak, yüz tırmalamak, saç yolmak, dizlere vurmak gibi şeyler haramdır, Allâh'ın takdirine isyandır.

Cenaze kabre götürülüp omuzlardan indirilince, bir mahzur olmadığı zaman cemaat oturur. Bundan önce oturmaları mekruh olduğu gibi, bundan sonra ayakta durmaları da mekruhtur. Bir Müslüman gömüldükten sonra orada, bir deve boğazlanıp paylaşılacak kadar bir zaman oturularak Kur'an okumak müstahsendir; güzel görülmüştür. Çok kez "Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felak ve Nas sûreleri, sonra Fatiha ile Bakara sûresinin başı okunur. Sevabı da, cenazenin ve diğer iman sahiplerinin ruhlarına bağışlanır, cenazenin bağışlanması için Allâh'a dua edilir. Cenaze toprağa gömülür gömülmez din kardeşlerinin hemen oradan dağılmaları uygun değildir. Cenazenin ruhu, onların bulunması ile kabre alışır, suallere hazırlanmış olur ve Allâh'ın mağfiretini gözetlemiş bulunur.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem), bir cenaze gömüldükten sonra hemen geri dönmezdi. Bir müddet mezarı başında durur ve cemaata karşı şöyle buyururdu: "Kardeşiniz için Allâhü Teâlâ'dan mağfiret isteyiniz ve kendisine temkin (sükûnet) ihsan buyrulmasını dileyiniz. O, şimdi sual görecektir." Bir Müslüman kıldığı namazın, tuttuğu orucun, okuduğu Kur'ân'ın, verdiği sadakanın sevabını -ister hayatta olsun ve ister olmasın- bir Müslümana veya bütün Müslümanlara hediye edebilir. Bu caizdir. Bu sevab onlara verilir ve her birinin aynı sevaba kavuşacağı Allâh'ın ihsanından beklenir.

Ölünün velisi, definden sonra birinci günden yedinci güne kadar kolayına gelen şeyi fakirlere sadaka vererek sevabını ölüye bağışlamalıdır. Bu, bir sünnettir. Buna gücü yetmezse, iki rek'at namaz kılarak sevabını ölüye bağışlamalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/7.html)
Başlık: "En Hayırlınız, Ailesine En Hayırlınızdır"
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2014, 10:42:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"En hayırlınız, ehline (çoluk çocuğuna) hayırlı olandır. Ben ehlineen hayırlınızım."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 15 Muharrem 1436 - Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)

"En Hayırlınız, Âilesine En Hayırlınızdır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Kadınlar hakkında Allâh'dan korkunuz. Zira onlar sizin yardımcılarınızdır. Onları Allâh'ın kitâbıyla kendinize helâl kıldınız, onları Allâhü Teâlâ'dan emânet olarak almış oldunuz..."
"Kim hanımının kötü huylarına sabrederse gece ve gündüz şehit gibi sevap alır."

Amr bin Ümeyye ed-Damrî (r.a.) bir gün çarşıda bir elbise için pazarlık yaparken Hz. Ömer (r.a.) geldi ve "Bu elindekiyle ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Satın alıp sadaka vereceğim" dedi. Hz. Ömer "Öyleyse sen ticaret için gelmemişsin" dedi ve gitti.

Hz. Amr elbiseyi satın alıp evine döndü ve onu hanımı Rukayye'ye giydirdi. Sonra evinden çıktı ve Hz. Ömer'le karşılaştı.

Hz. Ömer:
-   "Elbiseyi ne yaptın?" dedi.

Hz. Amr:
-    Satın aldım ve sadaka verdim.

- Kime?
- Rukayye'ye.

- Rukayye senin hanımın değil midir?
- Evet. Lâkin ben Resûlullâh Efendimizden işittim, şöyle buyurdular: "Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır."

- Ya Amr! Resûlullâh'a iftira etme!
- Haydi, Aişe'ye (radıyallâhü anhâ) gidiyoruz. Bu meseleyi sormadan vallâhi seni bırakmam.

İkisi birlikte Hz. Aişe validemizin yanına geldiler.

Hz. Ömer (r.a.):
- "Ey mü'minlerin annesi!" diye seslendi. Hz. Aişe perde arkasından:

- "Buyur, Yâ Ömer!" dedi.

Hz. Ömer:
- Allâh için söyle! Resûlullâh'dan "Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır." buyurduklarını işittin mi? diye sordu,

Hz. Aişe:
- "Allâh için, işittim" dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/8.html)
Başlık: Hâce Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.)|"Âlimin Uykusu Câhilin İbâdetinden Hayırlıdı"
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2014, 10:49:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ey tüccar topluluğu! Yalandan sakınınız."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 16 Muharrem 1436 - Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1430

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)

Hâce Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on dokuzuncu halkası olan Mevlânâ Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.) Hazretleri, Ya'kûb Çarhî (k.s.) Hazretlerinin torunudur. Özbekistan'ın -o zamanki adı ile- Hisar vilayetinin Vahşıvâr (diğer adı Vahş) köyünde doğmuştur.

Mevlânâ Muhammed Zâhid Hazretleri, verâ, takvâ, zühd ve Resûlullâh Efendimiz'in sünnetine tâbi olmak gibi ulvî tasavvufî makamlarda fazilet sahibi idi. Üstâzı Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerine intisâb etmeden önce senelerce ömrünü riyâzet ve mücâhede ile geçirmişti. Gaipten aldığı bir işaretle Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretleri ile görüşmek ve ona intisâb etmek için Vahş'tan çıkıp Semerkand yakınlarına geldi. Ubeydullâh Ahrar Hazretleri, onun haline mânen vâkıf olup atına bindi ve onu karşıladı. Bineklerinden inip bir ağacın altına oturdular. Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri, hemen orada Hâce Muhammed Zâhid Hazretlerini irşad halkasına alarak müritliğe kabul etti. Bu kısa sohbet esnasında onu kemâle erdirerek irşad vazifesi için icâzet ve ruhsat verdiler. Hâce Muhammed Zâhid Hazretleri şeyhinin emriyle, icâzet ve hilâfet vazifeleriyle mümtâz olarak memleketine döndüler. Orada ömrünün sonuna kadar müritlerin, tâliblerin terbiyesi ile meşgul oldular.

Hâce Muhammed Zâhid Hazretleri 936 (M. 1529) senesinde günümüzde Özbekistan sınırları içerisinde kalan Surhenderya vilayetinin Vahşıvar (Küçükvahşıvar) köyünde vefat etmiştir. Kabr-i şerîfleri Vahşıvar'dadır.


"Âlimin Uykusu Câhilin İbâdetinden Hayırlıdır"

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri buyurdular:
Evliyâdan biri, bir mescidin kapısına geldi. Şeytanı mescidin dışında, şaşkın vaziyette gördü. Mescidin içine baktı. İçeride iki kişi vardı:
Bir gafil namaz kılıyor, -kalbi uyanık- bir âlim de onun yanında uyuyordu.

Evliyâ:
'Ey melûn! Senin burada ne işin var?' diye sordu.

Şeytan:
'Şu namaz kılanın namazını ifsâd etmek, bozmak için geldim. Fakat yanında uyuyan âlimin heybeti bana mâni oldu. Ondan korktum ve dışarı kaçtım.' dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/9.html)
Başlık: Amel Defteri, Hesap ve Mîzân
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2014, 10:55:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 17 Muharrem 1436 - Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1430

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)

Amel Defteri, Hesap ve Mîzân

Kıyâmet gününde amel defterlerinin okunmasının hak olduğuna inanmak lâzımdır. Kıyâmet gününde hesâb da haktır. Ayetler ile sâbittir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) -Malların helal ve haramından bahsolunduğu sırada-:
"Bir kimsenin dünyada topladığı mal eğer helalinden ise kıyâmet gününde hesâbını verir. Eğer haramdan ise kıyâmet gününde azâb olunur." buyurmuşlardır.

Kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ kullarını -kendisiyle kulu arasındaki hususlar için- vâsıtasız olarak hesaba çeker. Cenâb-ı Hak kullarına sorar, kulları da cevap verirler. Ayet-i kerîmelerde kulların tamamının hesaba çekileceği, küçük büyük işlenen her amelin kaydolunduğu, kıyâmet gününde kişinin lisanının kendi aleyhine şahitlik edeceği, kulak, göz ve derilerin dahi şehâdet edeceği açıkça beyân buyurul- muştur.

Resûlullâh aleyhisselâm buyurdular ki:
"Kıyâmet gününde Hak Teâlâ'nın huzûrunda insan ömründen sual olunur ki nerede tüketti, malından sual olunur ki nereden kazandı ve nereye sarfetti, amel defterinden sual olunur ki bu yazılı şeylerin tamamı senin işlediğin şeyler midir, yoksa fazla yazmışlar mıdır? Kul ayniyle yazıldığını ikrar eder. "

Hak Teâlâ:
"Ben dünyâda senin ayıp­larını örttüğüm gibi bu gün de fazlım ve keremim ile affettim, mağfiret eyledim." buyurur.

Kıyâmet gününde amellerin tartıldığı Mîzânın hak olduğuna inanmak lazımdır. Ayetle sabittir.

Dâvud aleyhisselâm Mîzânı görmeyi Rabb'inden niyâz eyledi. Mîzânın her kefesinin doğu ile batı arası kadar olduğunu Hak Teâlâ'nın kudreti ile gördü. Şöyle niyâz eyledi:

"Yâ Rabbi, bunun bir kefesini doldurmaya kim güç yetirebilir."

Hak Teâlâ buyurdu ki:

"Ben kulumdan razı olduğum zaman bir hurma ile onu doldururum."

Resûlullâh Efendimiz buyurdular (s.a.v.):
"Tesbîh -Sübhânellâh- Mizanın yarısını ve Elhamdülillâh da tamâmını doldurur."

"İki kelime vardır ki lisanda hafif Mizanda ağır, Rahmân'a sevimlidir: 'Sübhânallâhi vebihamdihî, sübhânallâhi'l-azîm' dir." buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/10.html)
Başlık: Taziye Sünnettir
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2014, 17:19:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Musibete uğrayıp sabreden birini tâziye (teselli) edene onun gibi sevap vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Kasım Salı 2014

Hicrî: 18 Muharrem 1436 - Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1430

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)

Taziye Sünnettir

Taziye, güzel nasihatlarla ve bol sevaplar bildirerek cenaze sahibinin kalbini teselli ve teskin etmektir.

Cenaze sahibine taziyede bulunmak İslâm'ın sünnetlerinden biridir. Zira bu, Müslüman haklarındandır. Bir hadîs-i şerîfte: "Kim, ölü sahibine taziyede bulunursa, onun gibi ecir alır." buyuruldu. Taziyede bulunan kişi, cenaze sahibi ile musâfaha eder. Zira bu onun kalbini teskin eder.

Sünnetlerden biri de, cenaze sahibinin, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm" kelimesini çok söylemesidir. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) böyle emretmiştir.

En güzel taziye şekli, Resûlullah'ın (s.a.v.) Muâz bin Cebel'in (r.a.) - oğlu vefat ettiği zaman- yazdığı mektuptur. Mektub şöyledir: "Bismillâhirrahmânirrahîm,

Bu mektup, Allâhü Teâlâ'nın Resûlü Muhammed'den (a.s.) Muâz bin Cebel'e yazılmıştır: Selâmün aleyke,

Muhakkak mallarımız, çocuklarımız, ailemiz Allâhü Teâlâ'nın, bize bahşettiği nimetlerdir.

Bunlar Allâhü Teâlâ'nın bize emanet olarak verdiği şeylerdir. Onlardan belli bir vakit faydalanırız. Sonra vakti gelince Allâhü Teâlâ onları alır.

Onun hakkı, bize verdiği zaman, şükretmemiz, geri aldığı zaman da sabretmemizdir.

Senin oğlun da Allâhü Teâlâ'nın sana bahşettiği nimetlerden ve faydalanman için sana verdiği emanetlerden biri idi. Sevinç ve iyi bir halde oğlunla seni faydalandırdı. Sonra da bir ecir ve sevap karşılığında onu senden geri aldı. Sakın feryad ve figan etme. Zira bu, senin alacağın sevabı yok eder. Eğer bu musibetin sevabı sana gösterilse, başına gelen musibet elbette ona nisbetle çok küçük kalır. Allâh'ın va'dini sabırla bekle. Vesselam..." (Şir'atü'l-İslam, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/11.html)
Başlık: Haram ve Şüpheli Şeylere Dikkat
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2014, 17:21:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
"...(o peygamber) Onlar için bütün o tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara helal kılar ve maddi ve manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram kılar."
(A 'raf Sûresi, âyet 157)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 19 Muharrem 1436 - Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1430

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)

Haram ve Şüpheli Şeylere Dikkat

Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
"...(o peygamber) Onlar için bütün o tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara helal kılar ve maddi ve manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram kılar." (A 'rafsûresi, âyet 157) "Ey insanlar, bütün yeryüzünde bulunan şeylerden helal, tertemiz olanlarını yiyiniz. " (Bakara sûresi, âyet 168) Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Bir kimse on akçeye bir elbise alsa, o on akçenin bir akçesi haram olsa, o elbise o kişinin üstünde kaldığı müddetçe kıldığı namaz kabul olunmaz." buyurdular. (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Abdullah bin Ömer (r.anhümâ): "Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez." buyurmuşlardır. (Ruhu 'l-Beyan)

İmam-ı Rabbanî (k.s.) Mektûbât-ı Şerife'de buyurdular:
"Kurtuluşun temeli iki şey üzerinedir: Emirlere sarılmak ve nehiylerden kaçınmak. Bu iki şeyden daha mühim olanı da kendisinden verâ ve takva diye tabir olunan son cüzdür. Yani, nehyedilen, yasaklanan şeylerden kaçınmaktır.

Haramlardan kaçınmak iki kısımdır.
1- Allâhü Teâlâ'nın hakları ile alakalı kısım,
2- Kulların hakları ile alakalı kısım.

İkinci kısma riayet birinci kısma riayetten daha mühimdir. Zira Cenâb-ı Hak mutlak zengindir, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Kullar ise fakir, muhtaç ve cimridirler. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "Her kimin üzerinde, kardeşine karşı nâmusundan veya başka şeyden dolayı bir haksızlık bulunursa, dînâr ve dirhemin olmadığı yere varmadan önce, bugünden helalleşsin. (Helalleşmeden giderse) Eğer onun sâlih ameli varsa zulmettiği kadar o amelinden alınır. (Zulmettiği kimseye verilir) Eğer iyilikleri yoksa zulmettiği kişinin kötülüklerinden alınır ve zulmedene yüklenir." (İmam-ı Rabânî, Mektûbât, c. 1, M. 76)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/12.html)
Başlık: Hâce Derviş Menmed (k.s.) | Nebim Hakkâ Muhammeddir
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2014, 17:24:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Sabah namazını kılan kimse Allâh azze ve cellenin himâye-sindedir."
(Sünen-i İbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 20 Muharrem 1436 - Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1430

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)

Hâce Derviş Menmed (k.s.)

Hâce Dervîş Mehmed es-Semerkandî el-Emkengî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın yirminci halkasıdır.

Dayısı ve Silsile-i Sâdât'ın on dokuzuncu halkası olan Hâce Muhammed Zâhid (k.s.) Hazretlerinin en büyük müridi ve halîfesidir. Daha önce Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretlerine intisâb etmişlerdir. Fakat kâmil ve mükemmil mertebesine ulaşması ve halîfeliğe icâzeti Muhammed Zâhid Hazretleri vâsıtası ile olmuştur. Mevlânâ Dervîş Mehmed (k.s.) Hazretleri, bütün zâhirî ve bâtınî ilimlere vâkıf, cömertlik ile maruf bir mürşid-i kâmil idi. Üstâzının irşadından önce, tam on beş sene zühd ve riyâzette bulunarak, aç ve uykusuz, zikir ve tefekkür ile meşgul oldular. Bir gün açlığın şiddetinden nâçâr olup yüzünü semâya kaldırmıştı. O esnada Hızır (a.s.) gelip "Eğer sabır ve kanaati öğrenmek istiyorsan Hâce Muhammed Zâhid'in (k.s.) hizmetine ve sohbetine sarıl. Zira o, sana sabır ve kanaati öğretir." buyurdular. Mevlânâ Dervîş Hazretleri, Hızır'ın (a.s.) emrine uyarak Muhammed Zâhid Hazretlerinin huzuruna gelip kemal mertebesine ulaştılar.

Dervîş Mehmed Hazretleri müritlerini yetiştirmek ve insanları irşad etmekte hârikulâde bir meleke sahibi idiler. Üstâzının 936 (M. 1529) yılında âhirete irtihâl etmeleri üzerine insanları râh-ı Hudâ'ya irşat etmişlerdir.

Dervîş Mehmed Hazretleri, 970 (M. 1562) senesinde âhirete irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîşeri bugün Özbekistan'ın Kaşkaderya vilayetindedir.


Nebim Hakkâ Muhammeddir:

Hudâ Rabbim, nebim hakkâ Muhammeddir Resûlullah, Hem İslam dinidir dinim, kitabımdır Kelâmullah.*

Akâid içre Ehl-i Sünnet oldu mezhebim kat'a,Amelde, Bû Hanife mezhebidir, mezhebim vAllah.**

Dahi zürriyyetiyim Hazret-i Adem Nebînin hem, Halilin milletiyim, dahi kıblem Kâ'be, Beytullah.***

(E. İbrahim Hakkı)

*Rabbim Allâhü Teâlâ, Nebim Muhammed Mustafa, Dinim İslam, kitabım Kur'ân'dır.

**İtikadda mezhebim Ehl-i sünnet, amelde ise Hanefî'dir.

*** Adem (a.s.) zürriyetinden, Hz. İbrahim'in (a.s.) milletindenim, kıblem de Kâbe-i Muazzama'dır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/13.html)
Başlık: İtikadda ve Amelde Mezhepler | Mutfağımız: Pekmezli Un Helvası
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2014, 17:29:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İhlâs, benim sırlarımdan bir sırdır, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emânet ederim. Ona melek muttalî olamaz (bilemez) ki yazsın, Şeytan da muttalî olamaz ki ifsâd etsin."
(Hadîs-i Kudsî, Et-Tac) 
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 21 Muharrem 1436 - Rûmî: 01 Teşrin-i Sânî 1430

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922)

İtikadda ve Amelde Mezhepler

Sahih ve makbul inançların neler olduklarını İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu'l-Hasen Eş'arî Hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır: Bu iki büyük İslâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır. Bu iki imamın yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid'atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde ya İmam Mâturidî'yi veya İmam Eş'arî'yi takip ve taklit etmelidir. "Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur'ân ile Sünnet'e bakarım..." diyenler büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet'in dışına çıkmışlardır. Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında "Mutlak müçtehitler" yetişmiş, bu büyük zatlar Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini ve Peygamberimiz'in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir. Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında 'amelde mezheb' olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler: Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî'dir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.


Mutfağımız:................. Pekmezli Un Helvası (5 Kişilik)

Malzemeler:
2,5 çay bardağı un, 4 çorba kaşığı tereyağı, 1 çay bardağı süt, 1 çay bardağı pekmez.

Hazırlanışı:
Bir tencereye yağ konulup eritilir, un ilave edilip sararıncaya kadar kavrulur. Süt ve pekmez ilave edilerek kaynatılır ve demlenmeye bırakılır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/14.html)
Başlık: "Dünya Metâının Hayırlısı Sâliha Hanımdır" | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:00:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sahip olunacak şeylerin en fazîletlisi, zikreden bir dil, şükreden bir kalb, dîninde (ibadetlerini yapmakta ve haramlardan sakınmakta) kendisine yardımcı olan mü'min bir hanımdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 22 Muharrem 1436 - Rûmî: 02 Teşrin-i Sânî 1430

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)

"Dünya Metâının Hayırlısı Sâliha Hanımdır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Hangi kadın kocasının yüzüne tebessüm eder ve yaptığı iyiliğe teşekkür ederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ da o kadına rahmetiyle muâmele eder.

Hangi kadın kocasına bir kere su verse bir köle azad etmiş gibi sevap alır. Allâhü Teâlâ onu cennete girmeden önce Kevser'den yetmiş defa içirir, ona cennet elbiselerinden giydirir.

Hangi kadın kocasının önüne sofra getirirse Allâh ona bir senelik ibâdet sevabı yazar.

Hangi kadın kocasının elbisesini yıkarsa Allâh ona altmış şehîd sevâbı verir ve kabrinden bütün günahları bağışlanmış olarak kalkar. Hangi kadın kocası için bir kap yemek pişirirse Allâhü Teâlâ da ona cehennemi haram kılar.

Hangi kadın kocası için ekmek pişirirse kıyâmet gününün şiddeti ona dokunmaz, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer. Hangi kadının kocası kendisinden razı olursa Allâhü Teâlâ da razı olur ve hesapsız olarak cennete koyar.

Hangi kadın kocası kendisinden razı olarak uyursa Allâhü Teâlâ ona Eyyûb aleyhisselâmın belaya sabretmesine karşılık verdiği sevap gibi sevap verir.

Hangi kadın gece nafile oruca niyet eder de sonra kocası yemesini emreder, o da orucunu bozarsa Allâh ona oruç sevabını ve kocasına itaat etme sevabını yazar.

Kocası kendisinden razı olan kadına müjdeler olsun. O bu halde beş vakit namazını kılar ve evinde oturursa üzerinde dolaştığı ve oturduğu yeryüzü ona istiğfâr eder, Melekler onun iyiliklerini yazarlar, Allâhü Teâlâ ondan razı olur ve cennete hesapsız girer.


Bilmeceler:
Ben bir şey gördüm, canı var, kanı yok, sütü helâl, eti haram? (Arı)
Yer altında evleri var, eğri büğrü yolları var, ince ince belleri var? (Karınca)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/15.html)
Başlık: "Tûba Gariblerindir"
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:07:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İslâm garîb başladı. Yakında yine başladığı gibi garîb olur. Tûbâ (cennet) garîblerindir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 23 Muharrem 1436 - Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1430

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)

"Tûba Gariblerindir"

Allâhü Teâlâ Ra'd sûresinin, 29. âyetinde -meâlen-: "Onlar ki îmân etmişlerdir ve sâlih ameller işlemektedirler. Ne hoş, Tûbâ onların, istikbâl güzelliği onların" buyurmaktadır. Habeş veya Hind lugatiyle cennetin ismi Tûbâ'dır. Ebû Hüreyre, İbn-i Abbas ve diğer bir kısım ashab (r. anhüm) "Tûbâ'nın cennette bir ağaç" olduğunu söylemişlerdir.

Bir Arâbî, "Yâ Resûlallâh! Cennette meyve var mıdır?" dedi. "Evet, cennette Tûbâ adlı bir ağaç vardır. " buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Cennetteki ağaçların en büyüğü Tûbâ ağacıdır. Benim otağım onun altındadır. Kökü inciden, dalları zebercedden, yaprakları sündüsdendir. Yetmiş bin dalı vardır. En yüksek dalları Arş-ı A'lâ'nın ayaklarına ulaşır. En alttaki dalları da dünya semasındadır. Cennette onun dallarının ulaşmadığı ve gölgelemediği hiçbir ev, kâşâne, köşk, kubbe, şehnişin (balkon), oda ve taht yoktur. Dallarında nefislerin arzu ettiği ve gözlerin hoşuna giden her türlü meyve vardır."

Tûbâ ağacının kökü Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) otağındadır. Dünyadayken îmân ve ilim ondan yayıldığı gibi cennette de bu mübârek ağacın dalları onun otağından cennet ehlinin konaklarına dağılır. Tûbâ ağacını Allâhü Teâlâ kudretiyle dikmiştir. Kökünden kâfûr ve selsebîl pınarı çıkar. Bu ağaçta her türlü meyve, çiçek ve - siyah hariç- bütün renkler mevcuttur. Her bir yaprağı bir ümmeti gölgeler ve her yaprak üzerinde Allâhü Teâlâ'yı türlü türlü tesbîh eden büyük melekler vardır. İyi bir bineği olan yüz sene gider de Tûbâ ağacının gölgesi bitmez.

Tûbâ ağacını bizzât Cenâb-ı Hak diktiğinden cennetteki bütün nimetler onda toplanmıştır. İnsanlar nasıl Hazret-i Adem'den çoğaldıysa, cennetteki bütün ağaçlar da ondan çıkmıştır. Cennetteki bütün nehirler onun altından çıkar. Cennet ehlinin elbiseleri Tûbâ ağacının yapraklarındandır. (Rûhulbeyan)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/16.html)
Başlık: Kabir Azâbından Kurtuluş | Birlikten Kuvvet Doğar
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:14:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri onlar için istiğfar ve sadakadır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 24 Muharrem 1436 - Rûmî: 04 Teşrin-i Sânî 1430

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)

Kabir Azâbından Kurtuluş

Günahkârlara kabir azabı ittifakla haktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur." buyurmuştur.

Diğer bir hadîs-i şerîfte de: "Kabir, âhiret menzillerinin evvelidir. Kim ondan kurtulursa sonraki daha kolay olur. Eğer kurtulamaz ise ondan sonrası daha şiddetli olur." buyurulmuştur.

Fakîh Ebu'l-Leys merhûm şöyle buyurdu:
"Her kim kabir azâbından kurtulmak isterse dört şeye devam etsin, dört şeyden de uzak dursun.

Devam edeceği dört şey şunlardır:
Namazlarını (vaktinde ve ta'dil-i erkân ile kılarak) muhafaza etmek, Sadaka vermek, Kur'ân-ı Kerîm okumak ve çok tesbih (Allâhü Teâlâ'yı zikir) etmektir.

Muhakkak tesbih kabri aydınlatır ve genişletir.

Kaçacağı dört şey de şunlardır:
Yalandan,
Hıyânetten,
Koğuculuk yapmaktan ve vücudunda ve elbisesinde idrardan sakınmaktır. Hadîs-i Şerîfte "İdrar (sıçramasın)dan sakınınız. Zîrâ kabir azâbının çoğu ondandır." buyurulmuştur.


Birlikten Kuvvet Doğar

Selçukluların kurucusu Selçuk Bey vefatına yakın oğullarını huzuruna çağırdı ve oğlu Aslan Bey'e bir ok vererek kırmasını istedi. Aslan Bey bu oku kırdı. İki oku bir arada verdi, ikisini de kırdı. Daha sonra oğluna bir deste ok verdi ve bunları kırmasını istedi. Oğlu bu okları kıramayınca oğullarına şu nasihatte bulundu: "Eğer birbirinizden ayrılırsanız şu bir veya iki ok gibi mahvolur gidersiniz. Ama birlik olur bir demet ok gibi olursanız ayakta kalırsınız. Kimse sizi yenemez."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/17.html)
Başlık: Bazı Dînî Tabirler | Fıkra: Ölçmüş Gidiyor!
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:20:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman müslümanın kardeşidir; Ona hıyânet etmez, Ona yalan söylemez ve ona yardım etmeyip yüz üstü bırakmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Kasım Salı 2014

Hicrî: 25 Muharrem 1436 - Rûmî: 05 Teşrin-i Sânî 1430

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)

Bazı Dînî Tabirler

Vacib:
Yapılması dinde kat'î bir delil ile değil, fakat pek kuvvetli bir delil ile sâbit bulunan şeydir. Vitir ve bayram namazları gibi. Vaciplerin yapılmasında sevap, terk edilmesinde de azap vardır. İnkâr edilmesi bid'attir, günahtır.

Sünnet:
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin farz olmayarak yapmış oldukları şeydir. "Sünnet-i müekkede" ve "Sünnet-i gayr-i müekkede" kısımlarına ayrılır.

Sünnet-i müekkede:
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) devam edip pek az terk buyurmuş oldukları sünnettir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi. Ezan, kâmet, cemâata devam gibi sünnetlere: "Sünen-i Hüdâ" denir ki, bunlar da birer sünnet-i müekkededir.

Sünnet-i gayr-i müekkede:
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ibadet maksadı ile ara sıra yapmış oldukları şeydir. Yatsı ve ikindi namazlarının ilk sünneti gibi.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yiyip içmeleri, giyinip kuşanmaları, oturup kalkmaları gibi şeylere de "Sünen-i Zevaid" adı verilmiştir ki, bunlar da birer sünnet-i gayr-i müekkede demektir. Sünnet-i müekkede ve Sünnet-i Hüdâ denilen sünnetlerin yapılmasında sevap, kasden, bilerek terk edilmesine de azap değilse de itap (azarlama) vardır. Gayr-i müekkede ve zevaid denilen sünnetlerin yapılması ise sevgili peygamberimize uymanın bir alameti olduğundan sevaba ve peygamberimizin şefâatine bir vesiledir. Sahâbe-i Kirâm'ın sîretlerine, takip ettikleri zühd ve takva yollarına da Hanefi mezhebinde "Sünnet" denir.


Nükte:................ Ölçmüş Gidiyor!

Bir gün Nasreddin Hocaya: "Sen âlim bir zatsın. Şu bizim müşkilimizi hallediver. Acaba dünya kaç arşındır" derler. O esnada bir cenaze götürülüyormuş. Hoca merhûm tabutu göstererek demiş ki: "Bu sualin cevabını şu gidenden sorunuz. Bakınız, o ölçmüş, şimdi gidiyor."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/18.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir'in (r.a.) İlk Büyük Hizmeti
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:22:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Rûhu'l-Kudüs Cebrâîl aleyhisselam geldi ve bana 'Senden sonra ümmetinin en hayırlısı Ebû Bekir'dir.' diye haber verdi."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemu 'l-Evsat)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 26 Muharrem 1436 - Rûmî: 06 Teşrin-i Sânî 1430

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)

Hazret-i Ebûbekir'in (r.a.) İlk Büyük Hizmeti

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) âhirete irtihâlinden sonra Mekke, Tâif ve Medîne ahalisinin dışındaki Arapların çoğu itaatten çıkarak eski dalâletlerine dönmüşlerdi. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) Ashâb-ı Kirâma şöyle hitap etti:
Ey din kardeşlerim ve Muhammed Mustafâ (s.a.v.)'in Ashâbı! Bazı araplar, din yolunu tutup onun yüksek ahlâkına uymadılar. Hayvanlarından ve arazilerinden zekât ve öşür için gönderilen memurlarımıza itaat edip zekâtlarını vermediler, Allâhü Teâlâ'nın emrine asi geldiler. Bundan elbette haberiniz vardır. Resûlullâh aleyhisselâm Hazretleri dîn-i mübîni kuvvetlendirmek vazîfesini bizim omuzlarımıza havale eylemiştir. Bizler de ona yardım edeceğiz diye taahhüd eyleyince; "Ahdinizi yerine getiriniz, çünkü -bozduğu ahdi sahibinden- muhakkak sual olunur." (meâlindeki İsrâ sûresinin, 34.) âyet-i celîlesi nâzil olmuş idi. Bu halde İslâm'ın rükünlerinden olan zekâtı kabul etmeyip vermeyen bir topluluk hakkında görüşünüz ve tedbîriniz nedir?"

Ashâb-ı Kirâm onları idare edip harbetmemek cihetini tercih ettiler. "Hepiniz bu görüşte misiniz, yoksa bazınız başka görüşte misiniz? Resûlullâh Efendimiz zamanında dîn-i mübînin yardımcısı olan Allâhü Teâlâ'nın inâyet ve yardımını bugün dahi vereceğinde hiç şüpheniz olmasın! Zafer ve gâlibiyet "Nice az bir cemiyet, çok bir cemiyete Allâh'ın izniyle galebe çalmışlardır." (Bakara sûresi, 249.) âyet-i celîlesinin hükmünce çoklukta değil, Allâhü Teâlâ'nın kuvvet ve kudretindedir. Bu hususta bana yardım etmezseniz benim yardımcım Cenâb-ı Hak'dır. O âsî Arapların çokluğundan zerre kadar korkum ve kederim yoktur. Tek başıma onlar üzerine gideceğim. Allâh'ın izniyle ya gâlib gelirim yahut fî sebîlillâh şehîd olup bu görüşümle de Resûlullâh nezdinde makbûl olurum." buyurdu ve Müslümanların kahramanlarından hazırlanan orduyu Hâlid bin Velîd kumandasında âsîler üzerine gönderdi.

İslâm askerleri her yerde muvaffak ve muzaffer olarak döndüler.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/19.html)
Başlık: Sırât Cehennem Üzerinde Köprüdür
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2014, 11:32:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Cehennem üzerine sırât -köprüsü- kurulur, ilk geçen ümmetim ile ben olurum."
(Sahîh-i Buhârî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 27 Muharrem 1436 - Rûmî: 07 Teşrin-i Sânî 1430

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)

Sırât Cehennem Üzerinde Köprüdür

Mü'min kimsenin kıyâmet gününde Sırat'ın hak olduğuna inanması lazımdır.

Sırât cehennemin boyunca uzatılmış bir köprüdür. Resûlullâh aleyhisselâm buyurdu ki:
"Cenâb-ı Hak cehennemin üzerinde bir köprü yarattı, ona Sırât denilir."

"Kıyâmet günü cehennemin üstüne sırât köprüsü kurulur. Peygamberlerin ümmeti ile ondan geçenlerin ilki ben olacağım. Resûllerden başka o gün kimse konuşmaz. Peygamberler de 'Allâhümme sellim sellim: Allâh'ım selâmet ver, selâmet ver' derler." "İnsanlar kıyâmet gününde cehennem etrafında toplanırlar. Sonra amellerinin derecesine göre sırattan geçmeye başlarlar. Onlardan kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi asil at gibi, kimi yöğrük deve gibi, kimi de süratle koşan gibi geçer. Hatta o geçenlerin sonuncusu -nuru ayağının başparmağında- eliyle sıratı tutarak geçer." "Kıyâmet gününde cehennem, sırattan geçen mü'minlere der ki: 'Ey mümin, üzerimden çabuk geç, senin nurun ateşimi söndürüyor." Cennetlikler cennete girdiklerinde bazısı bazısına: "Rabb'imiz bize cehenneme varacağımızı vaad eylememiş miydi, deyince, 'Siz ona vardınız, Cehennem alevsiz kor idi' denilir. Bir topluluk Sırât üzerinde dururlar ve 'ateşten vay başımıza' derler, yol bulup geçemezler.

Cebrâîl aleyhisselâm gelir ve onlara: "Sizi sıratı geçmekten alıkoyan nedir" der. "Biz ateşten korkarız" derler.

Cebrâîl aleyhisselâm: "Sizler dünyada derin bir denizle karşılaştığınızda nasıl geçerdiniz" deyince "Gemi ile geçerdik" derler. Cebrâîl aleyhisselâm dünyada iken cemaatle namaz kıldıkları mescidlerini bir gemi suretinde getirir, onun üzerinde sırâtı geçerler ve onlara "İşte bu sizin dünyada iken içinde cemaatle namaz kıldığınız mescidinizdir." denilir. Eğer bir kimse sırâtın hak olduğuna inanmazsa Mutezile mezhebine uymuş olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/20.html)
Başlık: Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) | Fıkhî Mesele: Bir Kabre ikinci Defin
Gönderen: Mücteba - 21 Kasım 2014, 12:20:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ dünyâya şöyle emretti: 'Ey dünyâ! Bana hizmet edene hizmetçi ol. Sana hizmet edene de sıkıntı ver."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü'l Evliyâ)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 28 Muharrem 1436 - Rûmî: 08 Teşrin-i Sânî 1430

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)

Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın yirmi birinci halkası olan Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî es-Semerkandî (k.s.) Hazretlerinin ismi Abdulbâkî'dir. 918 (M. 1512) tarihinde doğdu. Semerkand'ın Emkeng kasabasında ikamet ettiği için oraya nisbetle Emkengî denilmektedir. Zâhirî ve bâtınî terbiyelerini pederleri Mevlânâ Dervîş (k.s.) Hazretlerinden görmüşler, onun hüsn-i terbiyesi, himmet ve sohbetlerinin bereketiyle kâmil ve mükemmil mertebesine ulaşmışlardır.

Zâhirî ilimleri Semerkand ve Buhârâ âlimlerinden tahsil etmişlerdir. Abid, zâhid ve kerâmet sahibi bir zat olan Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretleri bâtinî ahvâlini insanlardan gizlerdi. Ömrünü Resûlullâh'ın (s.a.v.) hadîs-i şerîflerini ve mübârek ahlâkını yaymaya vermiştir.

Kendisine gelip tarîkata intisâb etmek isteyenlere istihârede bulunmalarını emreder, istihâre yaptırmadan kimseyi kabul etmezdi. Üstâzı Dervîş Mehmed Hazretlerinin tercüme-i hâline dâir İntihâb Ez-Kitâbü'n-Neseme isimli Farsça bir eseri vardır. Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretlerinin halîfelerinden olan oğlu Hâce Ebu'l-Kâsım (k.s.), kemâl sâhibi olup dertlilerin dermânı idi.

Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretleri 1008 (M. 1599) yılında 90 yaşlarında iken âhirete irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîfleri Emkeng köyündedir. Bugün Özbekistan'ın Kaşkaderya vilayetinde bulunmaktadır.


Fıkhî Mesele:..........Bir Kabre ikinci Defin

Bir ölünün cesedi tamamen toprak kesilip kemikleri de kalmamış olmadıkça, onun kabri açılarak yerine başkası gömülemez. Fakat başka bir yer bulunamamak gibi bir zaruret olursa, ölünün kemikleri toplanır ve oraya gömülecek olanla kendi arasına toprak veya kerpiç perde yapılır.

Bir zaruret bulunmadıkça, birkaç cenazeyi bir mezara koymak caiz değildir. Ancak zaruret halinde konulur. Aralarına da bir engel (perde) olması için toprak doldurulur. Uhud şehitleri böyle gömülmüşlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/21.html)
Başlık: Bir Edeb | Safer Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2014, 10:57:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kıyâmet gününde insanların Allâhü Teâlâ'ya en sevgili olanı ve onun ikramına en yakın ve en yüksek mertebede bulunanı, adâletli idarecidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 29 Muharrem 1436 - Rûmî: 09 Teşrin-i Sânî 1430

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)

Bir Edeb

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)'in bir sünnet-i seniyyeleri: Bir kimse diğer kardeşini andığında onu en hoşlanacağı isimle ve lakabla anmalıdır. Zira o böyle din kardeşini güzel yâd ederse umulur ki Cenâb-ı Hak da yüce katında o kimseyi anar. Cenâb-ı Hakk'ın bir kimseyi anması, ona rahmet etmesidir.

Sultân Birinci Ahmed Han hizmetindekilerden bir kimseye hitâb ettiğinde yahut birisini andığında asla sadece ismini söylemezdi. Muhatabına ikram ederek ismi ile birlikte Ağa diye ilave ederdi. Bir kimse kendisine bir şey arz etmek istese ona döner ve hemen "buyurunuz" diye söze başlardı, sonra ihtiyacına cevap verirdi. Bu sultanın sünnet-i seniyyeye uymaktaki hassâsiyetini ve güzel ahlâkını gösterir ki mülk ve zenginlik ile birleşen tevazu en güzel bir ahlaktır.


Safer Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Safer ayı ictima'ı bugün (22 Kasım Cumartesi) Türkiye saati ile 14.33'dedir.

Ru'yet ise 24 Kasım Pazartesi Türkiye saati ile 03.52'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Pasifik Okyanusu'nun orta ve kuzey kısmındaki adalar; Havai Adaları, Kiribati, Marshall adaları, Fiji adası, Samoa Adaları, Solomon adaları, Papua Yeni Gine, Avustralya, Filipinler ve Endonezya.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 24 Kasım Pazartesi günü de Safer ayının 1'i olmaktadır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Fatih, Kız: Fatma


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/22.html)
Başlık: Nureddin Mahmûd Zengi (1118-1174)
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2014, 11:00:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanların en hayırlısı, Kur'ân-ı Kerîm'i en çok okuyan, en takvalı olan, iyiliği emredip kötülükten nehyeden ve en çok sıla-i rahim yapan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 30 Muharrem 1436 - Rûmî: 10 Teşrin-i Sânî 1430

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)

Nureddin Mahmûd Zengi (1118-1174)

Nureddin Zengi, Selçukluların Haleb atabeği olup Selçuklu sultanı Rükneddin Mesûd'un kızıyla evli idi. Oğuzların Avşar boyundandır.Adil bir hükümdar idi.  Elliden fazla şehri Haçlılar elinden almış ve Kudüs'ün fethine de zemin hazırlamıştır. Kendisine daima Ömer bin Abdülazîz'i örnek alırdı.

İbn-i Kesîr anlatıyor:
Bizler Melik-i Adil Nureddin Zengi'nin meclislerinde bulunurduk. Heybet ve vakarından hepimiz başımızda kuş varmış gibi dururduk. Bir söz söylediğinde dinletir, biz bir şey söylediğimizde de kulak verirdi. Öfkeliyken ve neşeli halinde ağzından çirkin ve kaba bir söz çıktığını işitmedim. Çok az konuşurdu.

Bunca heybet ve vakarıyla birlikte fakirlere ve miskinlere karşı son derecede merhametliydi. Yanına bir derviş geldiğinde onu ayakta karşılar, yanına oturturdu. Şöyle derdi: "İşte bunlar Allâh'ın ordusudur. Bizler onların duasıyla düşmanlara karşı muzaffer oluruz. Bizim onlara verdiğimizden kat kat fazla üzerimizde hakları vardır. Haklarından birazını ödememizden razı olurlarsa onlara minnettar oluruz."

Bir vezîri şöyle anlattı:
Bir gün şehirde bir meydanda at ile gidiyorduk. Güneş arkamızda olduğundan gölgelerimiz önümüze düşüyordu. Yönümüzü çevirdiğimizde ise gölge arkamıza düşüyordu. Bir vakit böyle gittik. Sonra Nureddin Zengi atını çevirip bize döndü ve: "Atımı niçin ardına çevirdim bilir misiniz? Bulunduğumuz şu hali dünyaya benzettim. O kendisini arzu edenden hep kaçar, kendisinden kaçanı ise hep takip eder."

Namazlarını daima cemaatle kılar, çok oruç tutardı. Hanımı Radî' Hatun anlattı:
Nureddin Zengi, namazda kıraeti uzun tutar ve namazını tadil-i erkânla kılardı. Gündüz evradı vardı. Yatsıyı kıldıktan sonra uyur, gece yarısında kalkar, sabaha kadar namaz ve dua ile geçirirdi. Sonra devlet işleriyle meşgul olurdu.

Sünnete son derece bağlı idi. Mısır'ı Fatımîler elinden kurtarıp onların sapıklıklarını temizledi. Rafızîlerin ezanda "Hayye alâ hayri'l-amel" okumalarını kaldırdı "Hayye ale's-salâh ve Hayye ale'l-felâh" demelerini temin etti. Şîî bid'âtlerini yıkmak için birçok medreseler inşâ etti.

Kendisi Hanefî mezhebinden idi; Şâfiî mezhebi kitapları okutulan medreseleri de inşâ ettirmiştir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/23.html)
Başlık: Kabirde Azap Niçin Olur | Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2014, 11:04:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İlim öğreniniz. İlim için huzur, sükûn ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevâzî olunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mucemu'l-Evsat)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 1 Safer 1436 - Rûmî: 11 Teşrin-i Sânî 1430

Kabirde Azap Niçin Olur

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün iki kabrin yanından geçiyordu. Buyurdular ki;

"Bunlar azab çekiyorlar. Azab görmeleri büyük bir günahtan da değildir. Bunlardan birisi, idrardan sakınmaz, öbürü de koğuculuk (laf taşıyıcılık) ederdi." buyurdular.

Sonra, yaprakları koparılmış taze bir hurma dalı alıp ikiye böldü ve her kabre bunlardan birer parça dikti. Ashâb-ı Kirâm: "Yâ Resûlallâh! Bunu niçin diktiniz?" diye sordular. Resûl-i Ekrem: "Bu ağaçlar kurumayıp taze kaldıkça azablarının hafifleyeceğini ümid ederim." buyurdular. (Tecrid-i Sarîh)

Bir başka Hadîs-i Şerîfte de "İdrar (bevil sıçramasın)dan sakınınız. Zîrâ kabir azâbının çoğu ondandır." buyrulmuştur. (Sünen-i Dârekutnî)


Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür

Hz. Ebûbekîr (ra) buyurdular:
"İffetli olmak, fakirliğin süsüdür; Şükür, nimetin süsüdür; Sabır, belânın süsüdür; Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür; Tezellül ve tevâzu talebenin süsüdür; Allah korkusu ile çok ağlamak, korkunun süsüdür; Minnet etmemek, (başa kakmamak) ihsânın süsüdür; Huşû da namazın süsüdür."

Mutfağımız:.............................................................. Fırında Pırasa

Malzemeler: 1 kg. pırasa, 3 adet yumurta, 1'er çay bardağı galeta unu, süt, zeytinyağı. Tuz, karabiber ve kırmızı biber.

Yapılışı: Pırasalar yıkandıktan sonra yuvarlak doğranır ve tuzlu suda haşlanır. Yumurtalar başka bir kapta kırılıp biraz çırpılır ve içine süt, zeytinyağı, tuz, karabiber, ve kırmızı biber ve galeta ununun çoğu konulup karıştırılır.

Fırın tepsisi, tereyağı ile yağlanır, kalan galeta unu da serpilir. Pırasaların suyu süzülür ve yumurtalı karışım ile karıştırdıktan sonra, fırın kabına dökülür, 170-180 derecede ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/24.html)
Başlık: "Peygamberler Kabirlerinde Diridirler" | Hikmet: Adam Olmanın Yolu
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2014, 11:10:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebî Ya 'lâ)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Kasım Salı 2014

Hicrî: 2 Safer 1436 - Rûmî: 12 Teşrin-i Sânî 1430

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)

"Peygamberler Kabirlerinde Diridirler"

Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ravza-i Mutahharasını ziyarete gidenlere selâm emânet etmek eskiden beri riayet olunan bir adaptır. Bunda da edebe uymalı, "Benden Resûlullâh'a selâm eyle!" değil de: "Benim adıma o dergâha yüz sür, âdâb ile salât ü selâm hizmetini yerine getir" veya "Benden mübârek ellerini ve eteklerini öp" denir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), kendisine getirilen her türlü salât ve selâmdan haberdar olur ve selamı alır. Nitekim Hadîs-i Şerîfte "Bana bir Müslüman salât ve selâm getirdiğinde, Allâhü Teâlâ ruhumu iade eder de onun selamına karşılık veririm" buyurmuşlardır. Eğer "Fahr-i Alem'in pâk ruhları refîk-i a'lâda olduğuna göre kabirde nasıl diri olup da selama karşılık verir" diye sorulursa cevabı şudur: Mübârek ruhlarının refîk-i a'lâda olması onun şuâlarının bedenine ulaşmasına mâni değildir. Güneş gibi. Zira güneş dünyaya bunca mesafe uzakta iken ışığı yeryüzüne aksetmektedir.

Fahr-i Alem Efendimiz Miraç gecesinde Mescid-i Aksa yolunda Hz. Mûsâ'nın kabrine uğradı, onun namaz kıldığını gördü. Hz. Mûsâ'yı altıncı kat semada da gördüğünü bildirmişlerdir. Bundan anlaşıldı ki ruh kendi makamında beden gibi sabittir. Bununla birlikte rûh bedenle birleştiği zaman kabrinde namaz kılar ve selam verenlerin selâmını alır. Zira ruhlar bedenler gibi değildir. Bedenin bir anda farklı yerlerde bulunması mümkün değilse de ruhun bulunması mümkündür. Ruh, latîf olduğundan her yerde bulunabilir. Nitekim dünyada bazı Evliyâullâh bir vakitte birkaç yerde hazır bulunmuşlardır. (Ferahurruh.)


Hikmet:................................Adam Olmanın Yolu

Hoca merhuma "Adam olmanın yolu nedir" demişler.

"Bilenler söylerken can kulağıyla dinlemeli, söyleyen de söylediği sözü kendi kulağı işitmeli" demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/25.html)
Başlık: "Muhakkak ki Allah Sabredenlerle Beraberdir."
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2014, 11:14:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir."
(Hadîs-i Şerîf, îhyaû Ulûmiddîn)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 3 Safer 1436 - Rûmî: 13 Teşrin-i Sânî 1430

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)

"Muhakkak ki Allah Sabredenlerle Beraberdir."

"* Cenab-ı Hakk'ın Esmâ-i Hüsnâ'sından biri de Sabûr ism-i şerifidir. Her kimde sabır varsa onda kudret-i ilahiye'den bir tecelli vardır. Hele bu ehl-i sabır bir yere gelip bir cemaat olurlarsa mutlaka Allâh'ın inayetine nail olurlar, Allah onların daima dostu ve velisidir. Duaları kabul olur, ve ilahi yardım daima onların yanlarında dolaşır. Bakara Sûresinin 153. âyet-i kerîmesinde -meâlen- "Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." buyurulmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Müslüman'a vücuduna batacak bir dikene varıncaya kadar yorgunluk, hastalık, keder, hüzün, eza ve iç sıkıntısı isabet ederse, Allâhü Teâlâ bu sıkıntıları o müslümanın günahlarından bir kısmına keffaret kılar."

Sabredenlere cennet müjdelenmiştir. Ata Bin Ebi Rebah (r.a.) anlatır: "İbn-i Abbas (r.a.) bana: Sana cennet kadınlarından bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben: Evet, göster, dedim. İbn-i Abbas (r.a): "İşte şu esmer kadındır. Bu kadın bir ara Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e geldi ve: "Beni sara hastalığı tutuyor ve üstüm başım açılıyor. Benim için Allâhü Teala'ya dua ediver." dedi.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz de:
"İstersen hastalığına sabret, bunun karşılığında sana cennet vardır. İstersen sana afiyet vermesi için Allâh'a dua edeyim" buyurdu. Kadın: "Ben sabredeyim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için Allâh'a dua ediver." diye rica etti. Peygamberimiz de ona dua etti.

İmam-ı Rabbani Hz. Mektubat-ı Şerife'sinde (c. 2, Mek.17) şöyle buyurur: "Bu sıkıntılar görünüşte yara gibi gözükse de hakikatte merhemdirler ve manevî yükselişe, sevap kazanmaya vesîle olurlar. Allâhü Teâlâ'nın yardımıyla dünyada bu sıkıntılardan dolayı elde edilen neticeler, âhirette verileceği ümid edilen nimetlerin yüzde biridir."

* Bakara Sûresi, 153. âyetin meâlinden.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/26.html)
Başlık: Resim Bulunan Yerde Namaz
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2014, 10:33:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her kim bildiği ile amel ederse, Allâhü Teâlâ ona bilmediği şeyleri bildirir, öğretir."
(Hadîs-i Şerîf, îthâfü 's-Sâde)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 4 Safer 1436 - Rûmî: 14 Teşrin-i Sânî 1430

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)

Resim Bulunan Yerde Namaz

Namaz kılınan yeri zihni meşgul edecek şeylerden temiz tutmak lazımdır.

•  Namaz kılanın başının üstünde, kendisine yakın olarak ön tarafında veya kendisine yakın olmasa da sağ ve sol tarafından hizasındaki duvar veya tavan üzerine yapılmış veya asılmış canlı resminin bulunması mekruhtur. Arka cihetinde bulunması da mekruhtur.

•   Namaz kılanın ayakları altında veya oturduğu yerde bulunan veya karşıdan uzuvları seçilemeyecek derecede küçük olan veya başları kesilmiş veya yüzleri büsbütün silinmiş olan bir resim veya fotoğrafın bulunması mekruh değildir.

•   Namazda kese, cüzdan gibi şeyler içindeki paralar üzerinde küçük bir resim, bir uzuvda döğme suretiyle resmedilip elbise ile örtülen veya yüzük taşına nakşedilip belirsiz bir halde duran resim veya fotoğraf bulunması mekruh değildir.

•    Ağaç, bina, ay, güneş gibi cansız resim ve fotoğraflar mekruh değildir.

•    Kuştan daha küçük olan veya yerde bulunduğu halde ayaktan bakılınca azaları belirsiz olan resim yanında, namaz mekruh olmaz.

•  Üzerinde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması veya üzerine secde edilmesi mekruhtur.

•   Yere serili olup üzerinde böyle resimler bulunan bir serginin suret bulunmayan kısmında namaz kılınması, secde edilmesi mekruh değildir.

Beyit:

Unutmagıl ölümü anadur Bugün bana ise yarın sanadur.
Manası: Unutma ölümü, hatırla; bugün ölen ben isem yarın sen de öleceksin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/27.html)
Başlık: Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayn'dır
Gönderen: Mücteba - 28 Kasım 2014, 17:42:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Fakirlik Ashâbım için saâdettir. Ahir zamanda ise mü'min için zenginlik saadettir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 5 Safer 1436 - Rûmî: 15 Teşrin-i Sânî 1430

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayn'dır

Zarûriyyât-ı dîniyyenin en büyük rüknü; dinde bilinmesi mecburî olan şeylerin en büyüğü imanın farzlarıdır.

Bütün erkek ve kadın her Müslümanın otuz iki farzı öğrenip çoluk çocuğuna öğretmeleri de farzdır.

Kur'ân-ı Kerîm okumayı öğreten hocaların talebelerine, önce otuz iki farzı öğretmeleri lazımdır. Yoksa mesul olurlar.

Otuz iki farz:
İmânın Şartları: Altı Abdestin Farzları: Dört İslâmın Şartları: Beş Teyemmümün Farzları: İki Guslün Farzları: Üç Namazın Farzları: On iki Yekûn: Otuz iki

İmânın şartları: 1- Allâh'ın varlığına ve birliğine 2-Meleklerine 3-Kitaplarına 4- Peygamberlerine 5- Ahiret gününe 6- Kadere; hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ'nın takdiri ile olduğuna inanmak. İslâm'ın şartları: 1-Kelime-i şehâdet getirmek 2-Namaz kılmak, 3- Zekât vermek 4-Oruç tutmak 5-Haccetmek.

Guslün Farzları: 1- Ağza su vermek 2- Burna su vermek 3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin Farzları: 1- Yüzünü yıkamak 2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak 3- Başının dörtte birini meshetmek 4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün Farzları: 1- Niyet etmek 2- Ellerini toprağa vurup yüzünü meshetmek, tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek. Namazın Farzları: Namazın dışında olanlar: 1- Hadesten tahâret (Abdesti yoksa abdest almak, cünüp ise gusletmek) 2- Necâsetten tahâret (Vücudunu, elbisesini ve namaz kıldığı yeri necasetten temizlemek) 3- Setr-i avret (Namaz kılarken vücudunda örtmesi icap eden yerleri örtmek) 4- İstikbâl-i Kıble (Kâ'be'ye dönmek) 5- Vakit (Namazı vaktinde kılmak) 6- Niyet (Hangi namazı kılacağına niyet etmek).

Namazın içinde olanlar: 1- İftitah tekbîri (Namaza Allâhü ekber ile girmek) 2- Kıyâm (ayakta durmak) 3- Kırâat (Kur'ân okumak) 4- Rükû 5- Secde 6- Kâde-i ahîre. (Son oturuş.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/28.html)
Başlık: Allahü Teâlâ'ya Hamdetmenin Kıymeti | Yalan Yere Yemin Büyük Günahtır
Gönderen: Mücteba - 01 Aralık 2014, 10:55:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Nimete hamdetmek, o nimetin azalmaması ve yok olmaması için emniyettir."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 6 Safer 1436 - Rûmî: 16 Teşrin-i Sânî 1430

Allahü Teâlâ'ya Hamdetmenin Kıymeti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

"Allâhü Teâlâ bir kuluna nimet verdiğinde kul "Elhamdülillah" derse Allâhü Teâlâ: "Kuluma bakın! Ben ona kıymetsiz -fânî; gelip geçici- bir şey verdim. Bunun karşılığında o bana kıymeti olan -faydasını ebediyen göreceği- bir şey verdi." buyurur.


Yalan Yere Yemin Büyük Günahtır

Yemîn, bir zaruret ve kat'î bir lüzum halinde hakkı te'yid etmek, kuvvetlendirmek ve ortaya çıkarmak için yapılır. Çok yemîn edip durmak ise yemini hafife almak olup kendi şahitliğini yaralamaktır. Gerçi Allâh'ın ismini ta'zîm ile çok zikretmek çok sevabdır, en büyük ibadettir. Fakat onu herşeyde bir tervic; kıymet ve itibar vasıtası olmak üzere kullanmak ise zikir ve ta'zîm değil, Hak Teâlâ'nın izzet ve kudsiyyetine hürmetsizliktir.

Onun için yemîn edecek kimse buna en son bir çare olarak, tamamen doğru yere olduğundan emîn olacak şekilde ve düşüne düşüne, titriye titriye müracaat etmelidir. Yoksa o yemîn, o kimsenin saygısızlığını ve Allâhü Tealâ'nın azametini tanımadığını gösterir. Yemîn gayet mukaddes tutulması lâzım gelen ve hakkın ortaya çıkarılması, emniyetin tesbiti için her vasıtanın kesildiği en son noktada müracaat edilecek en son delildir.

Çok yemin etmek gerek itikatça, gerek amelce her şerrin kaynağıdır. Bundan dolayı insan kat'i olarak bildiği hakta bile çok çok yemîn etmekten sakınmalıdır. Zira ihtiyatsız yemîn eden, yalan yere yemîn etmeye de alışır. Doğruya eğriye yemîn etmeye alışmış olanlarda ise şu vasıfların hepsi bulunabilir: Alçak, görüşü ve tedbiri hakîr; değersiz, süşî düşünür, kendi kendini küçük düşürür, yalancı, değersiz, her kalıba dökülür, her fenalığa sürüklenir.

İsimlerimiz: Erkek: Mesud, Kız: Mesude

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/29.html)
Başlık: Bazı Dini Tabirler | Fıkra: Sırrımı Açmadım | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 01 Aralık 2014, 11:07:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerini güzel yapın."
(Sünen-i îbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 7 Safer 1436 - Rûmî: 17 Teşrin-i Sânî 1430

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)

Bazı Dini Tabirler

Müstehap: Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bazen yapıp bazan terk etmiş oldukları şeydir. Kuşluk namazı gibi. Bu, bir nev'i sünnet-i gayr-i müekkede demektir. Müstehabın yapılmasında sevap vardır. Yapılmamasında ise azarlama, kınama ve tenzihen kerahet yoktur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müstehap denilen şeyleri sevip yapmışlar, Selefi Salihin de bunları seve seve işlemiş, bunların yapılmasını din kardeşlerine tavsiye etmiş, teşvikte bulunmuşlardır. Müstehaplara, mendup, fazilet, nafile, tetavvu', edep ismi de verilir. Şöyle ki; müstehap olan bir şeye, sevabı çok olup işlenmesi arzu edildiğinden dolayı mendup, fazilet denir. Farz ile vacip üzerine ilave olarak yapıldığı için de nafile denir. Kat'i bir emre dayanmaksızın sadece teberru olarak yapıldığı için de tetavvu' ismi verilir. Güzel ve övülmüş bir haslet olması dolayısı ile de edep denilmiştir. Şafiî ve Hanbeli fukahasına göre sünnetler ile müstehaplar, menduplar birdir; herhangi bir sünnete müstehap veya mendup da denir.

Helal; Dinde câiz görülen herhangi bir şeydir ki, yapılmasından, kullanılmasından dolayı kınama, azarlama olmaz.

Mübah: Yapılması da, yapılmaması da dinde caiz bulunan şeydir ki, yapılmasında sevap, terk edilmesinde de günah yoktur. Her hangi helal bir şeyi yemek veya yememek gibi.

Fıkra :......................................................................... Sırrımı Açmadım

Hoca merhûma:

"Şehrimizde mahrem-i esrar (sırdaş) olabilecek, sır saklayacak kimi tanırsın" dediler:

"Halkın sinesinin benim anbarım olmadığını bildiğim için şimdiye kadar kimseye sırrımı açmadım." buyurdu.

İsimlerimiz: Erkek: Habib, Kız: Habibe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/11/30.html)
Başlık: Hâce Muhammed Bâkîbillâh (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 01 Aralık 2014, 11:38:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Dinine ve dünyasına ait işlerde kendisine itimat olunması, bir kimseye saadet olarak yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü'ş- Şihâb)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Aralık Pazartesi 2014

Hicrî: 8 Safer 1436 - Rûmî: 18 Teşrin-i Sânî 1430

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)

Hâce Muhammed Bâkîbillâh (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın yirmi ikinci halkası olan Hâce Muhammed Bâkîbillâh'ın (k.s.) lakabı Hâce Bîreng olup 971 (M. 1563) yılında Kâbil'de dünyaya geldi.

Daha küçük yaşta zamanının büyük âlimlerinden zâhirî ilimleri tahsil ettikten sonra tasavvufa teveccüh edip, bâtınî ilimleri tahsil etmek için evliyâullâhın büyüklerinin sohbetlerine iştirak etti. Nihayet Semerkand'a gelip Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretlerini bularak ona intisâb etti.

Hâce Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri, zâhirî nisbeti Mevlânâ Hâcegî Emkengî Hazretlerine olup bâtında Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibend (k.s.) Hazretlerine nisbet-i üveysî ile müntesiptir. Hâce Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerinin rûhâniyyet-i aliyyelerinden de çok füyûzât almıştır. Tarîkat-ı Nakşibendiyye'yi Hindistan'da yayan, asrının büyük âlimlerinden bir zattır. Hanefî mezhebindendir. Muhammed Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretleri, Bâkîbillâh Hazretlerine 'Siz Allâhü Teâlâ'nın inâyeti ve bu yolun büyüklerinin rûhâniyetinin terbiyesi ile kemâle erdiniz. Şimdi Hindistan tarafına dönmeniz lazım. Zîra orada senin vesîlenle bu yolun büyüklerinden biri zuhûr edecek ve birçok kişi senden istifâde ederek kemâlin zirvesine ulaşacaktır.' buyurdu. Hâcegî Emkengî (k.s.) Hazretleri İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin onun talebesi olacağına işâret etmişlerdir.

Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri üstâzının bu işâreti ile Hindistan'a gidip bir sene Lahor şehrinde kaldı. Oradaki âlim ve fazîletli kimseler, onun sohbetlerinden istifâde ettiler. Daha sonra Delhi'ye yerleşti ve vefatına kadar orada kaldı.

25 Rebîulâhir 1012 (M. 1603) târihinde kırk yaşında oldukları halde irtihâl-i dâr-ı naîm eylediler.

Vefât ettiğinde en sâdık talebeleri mezarını kazdılar. Fakat na'şını taşırken kazdıkları yere değil de gayr-ı ihtiyârî başka bir yere götürdüler. Tabutunu yere koyduklarında oranın Muhammed Bâkîbillâh Hazretlerinin daha önce geldiği bir yer olduğunu hatırladılar. O bu mekânı beğenerek iki rek'at namaz kılmış ve kıyafetine bu yerin toprağı bulaşması üzerine Bâkîbillâh Hazretleri 'Bu yerin toprağı bizim elbisemizi tuttu.' buyurmuştu. Talebeleri onun bu sözünü hatırlayarak kabrini oraya kazdılar ki burası Delhi'de Resûlullâh'ın (s.a.v.) ayak bastığı yer olarak meşhur olan "Kademgâh"dır. Kabr-i şerîfleri Müslümanların ziyâretgâhıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/01.html)
Başlık: "Halka Fetvâ verirsin, Ya Sen Niçin Tutmazsın?"
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2014, 11:12:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Hâlbuki kitap (Tevrât) okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz?"
(Bakara Sûresi, âyet 44)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Aralık Salı 2014

Hicrî: 9 Safer 1436 - Rûmî: 19 Teşrin-i Sânî 1430

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

"Halka Fetvâ verirsin, Ya Sen Niçin Tutmazsın?"

Başkalarına hakkı tebliğ eden kimsenin kendisini unutması caiz olmaz. Başta kendisi amel etmelidir. Asr-ı saâdette Medîne'deki Yahûdi âlimlerinden bazıları, kendilerine gizlice gelip 'Muhammed aleyhisselâm hakkında ne dersin?' diye soranlara, 'doğrudur, haktır' derler, Resûlullâh'a uymalarını emrederlermiş. Fakat gelen hediye ve vergilerden mahrum kalmak endişesiyle kendileri Resûlullâh'a uymazlarmış. Diğer bazıları da 'Allâh'a itâat ediniz, âsî olmayınız' derler, fakat kendileri sözleriyle amel etmezlermiş. İşte bu gibiler hakkında Bakara sûresinin 44. Ayet-i kerîmesi nâzil olmuş; daima kitâbı okuyup da insanlara bol bol iyilik emredip kendilerini unutmalarının âkıl kârı olmadığı bildirilmiştir. Fenalık emretmektense iyilik emretmek elbette iyidir. Fakat aklı olan başkasının iyiliğini isterken kendini unutur mu?

Evvelâ, emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münkerden maksad, diğerlerini irşâd etmek; doğru yolu göstermektir. Hâlbuki başkasını irşâd edip de kendisini unutmak ve kendisini iyilikten, irşâddan mahrûm etmek, başkasını selâmete çıkarıp kendini ateşe atmak demektir.

İkinci olarak, insanlara vaaz vererek ilmini yayıp da kendisi, kendi nasîhatini dinlememek, kendini ve ilmini fiilen tekzîb etmektir. Halkı bir taraftan irşâd etmek isterken diğer taraftan saptırmaktır. Üçüncüsü, söylediği sözün, verdiği nasîhatin bir kıymeti ve kalblerde bir nüfûzu olduğu görülmek istenir. Boşuna emir, boşuna gevezelik âkıl kârı değildir. Hâlbuki verdiği nasîhatin aksiyle amel etmek onun kıymetini kırmak ve herkesi ondan nefret ettirmektir. Daha açıkçası bindiği dalı kesmek, oturduğu evi yıkmaktır ki bundan büyük budalalık olmaz.

Buhârî ve Müslim'de şu Hadîs-i Şerîf rivâyet olunmuştur: Kıyâmet gününde bir adam getirilir, ateşe atılır, ateş içinde değirmen taşı gibi dönmeye başlar. Cehennemdekiler onun etrafını çevirirler. 'Ey fülân! Sen bize iyilikleri emreder, fenâlıklardan nehyeder değil miydin?' derler. 'Evet, amma ben size emreder, kendim yapmazdım, sizi nehyeder kendim yapardım' der.

Binâenaleyh insan başkasına nasîhat ederken kendini unutmamalı, başkasına nasihat verip de kendi zakkum salkımı yutmamalıdır. İrşâd için doğru söyleyenlerin akıbeti böyle olursa, saptırmak için eğri söyleyenlerin azabı ne olur... (Elmalı Tefsiri, Bakara S., 44. âyet)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/02.html)
Başlık: Ölümden Sonra Dirilmek Haktır
Gönderen: Mücteba - 03 Aralık 2014, 11:04:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ve sur üflenmiştir de göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır (ölmüştür). Ancak Allâh'ın dilediği müstesna. Sonra Sur'a bir daha üflenmiştir, bu kere de hep onlar kalkmış, bakıyorlar."
(Zümer sûresi, âyet 68)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Aralık Çarşamba 2014

Hicrî: 10 Safer 1436 - Rûmî: 20 Teşrin-i Sânî 1430

Kıyafet Kanunu'nun TBMM'de Kabulü (1934)

Ölümden Sonra Dirilmek Haktır

Kıyamet koptuktan bir müddet sonra Allâhu Teâlâ'nın emri ile İsrâfil aleyhisselam ismindeki melek sûr'a ikinci defa üfleyecek, bütün insanlar yeniden hayat bularak kabirlerinden kalkacak, mahşer meydanında toplanacaklardır.

Bir insanın bedeni yüz binlerce parçaya ayrılsa, her tarafa savrulsa, çürüyüp büsbütün mahvolsa yine Hak Tealâ bunları dilediği zaman kudreti ile bir araya toplar, yeniden diriltir.

İnsanların böyle -ruhların cesetlerine yeniden girerek- yeniden hayat bulmalarına "haşr-i ecsad" denir.

İnsan ölünce ruhu muvakkaten başka bir âleme gider, orada ameline göre ya rahat yaşar veya azap görür. O âleme "Alem-i berzah" denir ki, dünya ile âhiretten başka bir âlemdir. Hayat ile ölüm arasında uyku âlemi nasılsa dünya ile âhiret arasında berzah âlemi de öyledir.

Ahiret başlayınca her ruh, kendi sahibinin Allâh'ın emri ile teşekkül edecek olan bedenine tekrar girer, onunla birleşir, birlikte mahşere gider.

Mahşerde her mükellef insandan sorulacak suallerin cevabı istenecek, amel defteri kendisine verilecek, dünyadaki amelleri mizana konulacak, mü'minlerin bir kısmı peygamberlerin vesair büyük zatların şefaatlerine nâil olacak, her kişi mecbûren "Sırat" köprüsünden geçecek; insanların bir kısmı sırattan geçerek Cennete girecek, bir kısmı da bundan geçemeyip Cehenneme düşecektir. Cennet, hatır ve hayale gelmeyen maddî, manevî ve ebedî nimetler bulunan, hâlen mevcut ve sekiz tabakaya ayrılmış bir mükâfat âlemidir.

Mü'minler, Cennette pek büyük nimetlere ereceklerdir. Bu nimetlerin en büyüğü Allâhü Teâlâ'yı mekândan, zamandan münezzeh ve şanına lâyık olarak vakit vakit görmek şerefine nail olmaktır. Buna "Rü'yetullah" denir. iman sahipleri bu nimete nail oldukça cennetin sair bütün nimetlerini unutacaklardır.

Cehennem, bütün kâfirler ile bazı günahkâr mü'minler için yaradılmış, yedi derekeye (aşağı tabakaya) bölünmüş bir azap kaynağıdır. Burada kâfirler ebedî surette kalarak azap olunacaklardır. Günahkâr mü'minler ise bir müddet azap gördükten sonra affolunarak cennete konulacaklardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/03.html)
Başlık: Resûlullâh'ın Kılıcı Zülfikar | Fıkra: Kimin içi Yanar
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 10:32:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Muhakkak sadaka, yetmiş kötülük kapısını kapatır."
(Hadîs-i Şerîf, el-Mucemü 'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Aralık Perşembe 2014

Hicrî: 11 Safer 1436 - Rûmî: 21 Teşrin-i Sânî 1430

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)

Resûlullâh'ın Kılıcı Zülfikar

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) kılıçlarından biri Zülfikar'dır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Zülfikar'ı Bedir gününde Münebbih bin Haccâc'dan ganîmet olarak almış ve ona Zülfikar adını vermişti. Bütün harblerde yanında bulundurmuştur. Mekke'nin fethi günü de üzerindeydi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), onu Hz. Ali'ye vermiş, ondan da onun evladına, nihâyet Abbâsî halîfelerine intikâl etmiştir.

Uhud Harbi'nde muhârebenin en kızgın ve Müslümanların pek müşkil vaziyete düştükleri bir vakitte Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ali'ye müşriklerden bir topluluğu işaret ederek, "Onlara hamle yap" buyurdu. Hz. Ali Zülfikarla onlar üzerine hücum edip onları dağıttı, Amr bin Abdullah Cumahî'yi öldürdü. Sonra Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), başka bir topluluğu gösterdi. Hz. Ali hücûm edip onları da dağıttı ve Şeybe bin Mâlik'i öldürdü. Hazret-i Cibrîl, Resûlullâh Efendimize "İşte bu, hakiki dostluk ve yardımlaşmadır" dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), "O bendendir, ben de ondanım" buyurdu. Hz. Cibrîl de "Ben de her ikinizdenim" dedi. Bu sırada "Lâ seyfe illâ Zülfikar ve lâ fetâ illâ Ali" sesi işitildi ki "Kılıç ancak zülfikardır. Yiğit ancak Ali'dir" demektir.

Şâir Asmaî diyor ki: Bir gün Halîfe Harun Reşîd'in yanına gittim. "Size Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) kılıcını göstereyim mi" dedi. "Evet" dedik. Bir kılıç getirdi ki ondan daha güzelini görmemiştik. Kılıçta on yedi fakr (çentik) saydık. Parlaklığından gözler kamaşıyordu. Onu izin alarak teberrüken öptüm. Bu çentiklerden dolayı o kılıca Zülfikar denilmiştir.


Fıkra:........................................ Kimin içi Yanar

Hoca merhum ahbabından birinin evine gider. Bal, kaymak ve ekmek ikram ederler. Kaymağı ve ekmeği bitirdikten sonra kalan balı yemeye devam eder. Ev sahibi:

"Ekmeksiz bal içini yakar" deyince Hoca merhum:

"Kimin içinin yandığını Allah bilir" der.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/04.html)
Başlık: Duâ için Faziletli Vakitler | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 10:42:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kimsenin din kardeşine ettiği duâ müstecâbdır (kabul olunur)."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Aralık Cuma 2014

Hicrî: 12 Safer 1436 - Rûmî: 22 Teşrin-i Sânî 1430

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)

Duâ için Faziletli Vakitler

Duanın kabulü için faziletli vakitleri ve mekânları gözetmeli, böyle zamanlarda duayı ganimet bilmelidir. Şu vakitlerde dua kabûle daha yakındır:

Cuma günü ezan vakti, Cuma gününün son saati, Cuma namazında son ezan okunurken,

Ezanla kamet arasında, kâmette "kad kâmeti's-salât" denilirken, Çarşamba günü öğle ile ikindi arasında, her günün zeval vaktinde; günün tam ortasında güneş tepede iken. Gecenin son üçte birinde; seher vakitlerinde,

Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Berât gecesi, Kadir gecesinde, Arefe günü ve bayram gecelerinde, İftar vaktinde

Kalb rikkate geldiği; inceldiğinde (zira o, Allâh'ın bir rahmetidir), Hastalık esnasında,

Çoluk çocuğundan ve vatanından uzakta iken,

Beş vakit namazın sonunda,

Kurân-ı Kerîm hatminden sonra,

İhlas suresini okuduktan sonra,

Yüz kişiyi bulan Müslüman cemaat arasında,

Secdede,

Kurân-ı Kerîm'i okuduktan sonra,

Ölünün yanında ve,

Horoz öterken dua kabule yakın olur.

Duanın faziletli olduğu bazı makamlar şunlardır:

Allâh yolunda savaşmak üzere saşar bağlandığında, yağmur yağarken,

Beytullâh'ı; Ka'be-i Muazzama'yı görünce, Beytullâh'ın kapısı ve makâm arasında ve rükün ile Makâm-ı İbrahim arasında.

Bilmeceler:

•  Ne kanı var, ne canı var, beş parmaklı elleri var.

(Eldiven)

•  Konuşmadan söz anlatır, yürümeden söyleyemez. (Kalem)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/05.html)
Başlık: Bazı Dînî Tabirler | Mutfağımız: Susamlı Kurabiye
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 10:45:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kadınlar için mescitlerin en hayırlısı, kendi evlerinin içerisidir."
(Müsned-i Ahmed)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Aralık Cumartesi 2014

Hicrî: 13 Safer 1436 - Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1430

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)

Bazı Dînî Tabirler

Sahih: Rükünleri ve şartlarına riâyet edilerek yapılan herhangi bir ibadet veya muameledir. Mesela: Farzlarına, vaciplerine riayet edilerek kılınan bir namaz, sahihtir.

Caiz: Yapılması dinde menedilmeyen, yasaklanmayan şey demektir. Bazı muameleler, dünya ahkâmı, hükümleri bakımından sahih olduğu halde ahiret ahkâmı bakımından caiz olmaz. Cuma namazı ile mükellef bir kimsenin Cuma ezanı okunurken yaptığı alış veriş gibi. Böyle bir muamele sahihtir, geçerlidir. Fakat manevi mesuliyetinden dolayı caiz değildir. Câiz, bazan sahih yerinde, bazan da mubah yerinde kullanılır.

Fasid: Aslında sahih iken bir şeyle birlikte olması sebebiyle meşrû olmaktan çıkan şeydir. Meşru olan bir ameli bozup iptal eden şeye de "Müfsid" denir. Kasden yapılırsa azaba sebeptir. Fakat sehven yapılırsa azaba sebep olmaz. Namaz içinde gülmek gibi. Gülmek esasen sahih olan namazı ifsad eder.

Bâtıl: Rukünlerine veya şartlarına tamamen veya bir kısmına riâyet edilmeyen herhangi bir ibadet veya muameledir. Namazın rükunlarından hepsi veya biri olmadan kılınan namaz bâtıldır. Abdestsiz namaz kılmak gibi.

Mutfağımız:.....................Susamlı Kurabiye

Malzemeler: 4 çorba kaşığı tereyağ, zeytinyağı ve pekmez, 1 yumurta, 2 su bardağı un, 1 çay bardağı susam, 1 çay kaşığı tuz, 2 çorba kaşığı sirke.

Hazırlanışı: Tereyağı bir kaba konur. Un, zeytinyağı ve yumurta ilave edilip iyice yoğrulduktan sonra sirke ve tuzu da konur ve gerekirse su eklenir. Yumuşak bir hamur haline gelince 10 dakika kadar dinlendirilip şekil verilir ve tepsiye dizilir. Üzerine sulandırılmış pekmez sürülür, bolca susam serpilir, 200 derecedeki fırında 15-20 dakika pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/06.html)
Başlık: Hz. Bâkîbillâh'ın Mübarek Hallerinden
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 10:55:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz (s.a.v): 'Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.' buyururlardı.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Aralık Pazar 2014

Hicrî: 14 Safer 1436 - Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1430

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)

Hz. Bâkîbillâh'ın Mübarek Hallerinden

Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri ibâdet ve tâat hususunda büyük bir gayret sâhibi idi. Daima az yer, az uyur, az konuşurlardı. Her gece yatsı namazından sonra teheccüd vaktine kadar Kur'ân-ı Azîmuşşân'ı hatmettikten sonra fecir doğana kadar Yâsîn Sûresini yirmi bir defa okurdu.

Fecrin doğuşundan bîzâr olarak "Yâ Rabbi! Geceler neden böyle çabuk geçiyor?" derlerdi.

Yemek yemede çok ihtiyatlı idi. Bir hediye geldiği zaman onu - sünnet-i seniyyeye uymak için- geri çevirmez, fakat husûsî işlerine sarf etmezlerdi. Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelamı konuşulmamasını tenbih ederler, "Huzûr ve ihtiyât sâhibi olmayanın yemeklerinden bir duman çıkar ki, feyz kapısını kapatır." buyururlardı.

İşlerinde azîmet ve evlâ ile hareket ederdi. Şüphelilerden kaçındığı gibi mübahların da fazlasından kaçınır, mübahları zarûret miktarı işlerdi.

Daima hüzünlü olduğu halde huzuruna gelenlerle neşeli konuşurdu. İnsanlara yardımcı olur, iyi işlerde onlara yardımcı olmaktan asla kaçınmazdı.

Alimlere ve büyüklere çok hürmet ederdi. Amele âit küçük ve büyük meselelerde, verâ sahibi fıkıh âlimlerine ve kitaplarına mürâcaat ederdi.

Bir kimseden şerîata uygun olmayan bir şeyin meydana geldiğini görse, doğrudan doğruya ve şiddetle mârûfu emretmez, yumuşaklıkla ve kinâye ve îmâlarla bildirir, kalb kırmak istemezdi. Açık olarak emr-i mârûf etmemesinin sebebi, ekseriyetle kendisini diğer insanlardan ayırmamak, üstün görmemek idi. Hiçbir zaman meclisinde kimse kötülenmezdi. Bir kimse onun huzurundayken kalbinden bir Müslümanı küçük görse sözüne o Müslümanı medhederek başlardı. Müritlerinden biri hata işlediği zaman şöyle derdi: "Bunlar bizim hatalarımızdandır. Biz fenâ olunca onlara da akseder."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/07.html)
Başlık: Şüpheli Şeylerden Uzak Durmak: VERA | Fıkra: Yitiği Bulmanın Zevki
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:19:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şarap (içki) bütün kötülüklerin anasıdır. Onu içen kimsenin kırk gün namazı kabul olunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el- Mu 'cemu 'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Aralık Pazartesi 2014

Hicrî: 15 Safer 1436 - Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1430

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)

Şüpheli Şeylerden Uzak Durmak: VERA

Haramlardan kaçınmak icap ettiği gibi şüpheli şeylerden dahi sakınmak gerekir ki buna vera' denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Helaller bellidir, haramlar bellidir. İkisinin arasında şüpheliler (haram olup olmadığı belli olmayanlar) vardır. Bunları insanların çoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, ırzını ve dinini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa, harama düşmüş olur. Koru (girilmesi yasak olan mevkii) etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi, çok sürmez (sürüsü oraya dalar) oradan (haramdan) da yer. Uyanık olunuz! Her hükümdarın bir korusu vardır. Gözünüzü açınız! Allâh'ın yer yüzündeki korusu da haram kıldığı şeylerdir.." buyurarak şüpheli şeylerin harama açılan bir kapı olduğunu ifade etmiştir.

"Kişi mahzurlu olan şeyden korkusu ile mahzursuz olanı terk etmedikçe gerçek takvaya vâsıl olamaz." (Süneni Tirmizi) Bu hadîs-i şerîfde mübahlarla fazla meşguliyetin harama davetçi olduğunu, buna dikkat etmedikçe hakiki takvaya ulaşılamayacağını haber vermektedir.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir gün kölesinin getirdiği sütten içtikten sonra kölesine, "Bunu nerden aldın?" diye sordu. Köle "Kehanette bulunmuşdum, karşılığında bunu aldım." dedi.

Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.), içtiği sütü kusarak midesinden çıkardı. Sonra:

"Allâh'ım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım." dedi.


Fıkra:................... Yitiği Bulmanın Zevki

Hoca merhum merkebini kaybetmiş çarşıda pazarda "Kim bulursa yularıyla, semeriyle müjde olarak vereceğim" diye nida ettirmiş. "Hoca efendi, takımıyla bağışladıktan sonra ha tekrar eline geçmiş, ha büsbütün kaybetmişsin" demişler.

"Bulmak zevkini o kadar ehemmiyetsiz mi tutuyorsunuz" demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/08.html)
Başlık: Allahü Teâla'nın Bütün Kitaplarına îman Etmek Farzdır
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:21:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Aralık Salı 2014

Hicrî: 16 Safer 1436 - Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1430

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)

Allahü Teâla'nın Bütün Kitaplarına îman Etmek Farzdır

Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri zatına ibadet etsinler, dünyada ve ahirette saadete kavuşsunlar diye yarattı ve onlara kulluk vazifesinin nasıl yapılacağını, böylece dünya ve âhiret saadetine nasıl kavuşulacağını bildirmek üzere peygamberler gönderdi. İlk peygamber ve ilk insan Adem aleyhisselam, son peygamber Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselamdır. Bunların arasında ne kadar peygamber geldiğini Allâhü Teâlâ bilir. Allâhü Teâlâ, pek mühim olan peygamberlik vazifesini yerine getirebilmeleri için Peygamberlere talimatını kitapları ile bildirmiştir.

Semavî kitaplar, Hak Teâlâ'nın insanlar hakkında birer mukaddes kanunudur. Allâhü Teâlâ, insanlara haklarını, vazifelerini bu kanunlar vasıtası ile bildirmiştir. Peygamberlerin dünyadaki hayatları muvakkattir, onların ümmetlerine bildirdikleri ilâhî hükümlerin devamı ancak bu kitaplar sayesinde kâbil olabilmiştir. Eğer bu kitaplar olmasaydı, insanlar kendi yaradılışlarındaki hikmetten, kendilerinin uhdelerine düşen vazifelerden, kendileri için hazırlanmış olan âhiret nimetlerinden habersiz kalırlardı, kendi hayatlarını tanzim edecek ilâhî düsturlardan mahrum bulunurlardı.

İşte semavî kitaplara bu gibi yüksek gayelerden, hikmetlerden dolayı insanlık âleminin pek ziyade ihtiyacı bulunmuş ve bu ihtiyacı karşılamak için bu mübarek kitaplar insanlara ihsan buyrulmuştur.

Bu kitaplardan bir kısmına "Suhuf" denir ki: On sahife Hz. Adem'e, elli sahife Hz. Şit'e, otuz sahife Hz. İdris'e, on sahife Hz. İbrahim'e verilmiştir. Dördü de büyük kitaplardır ki: Birincisi, Hz. Musa'ya verilmiş olan Tevrat'tır. İkincisi Hz, Davud'a verilen Zebur'dur. Üçüncüsü, Hz. Isâ'ya verilmiş olan İncil'dir. Dördüncüsü de bizim Peygamberimiz Efendimize (s.a.v.) verilmiş olan Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'ân-ı Kerîm'in gelmesi ile diğer bütün kitapların hükmü kalkmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'in hükmü ise kıyâmete kadar bâkidir; devam edecektir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/09.html)
Başlık: Müceddid-i Elf-i Sânî Hz. imâm-ı Rabbânî (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:22:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimden Sıla isminde biri gelir, onun şefâati ile birçok kimse cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Aralık Çarşamba 2014

Hicrî: 17 Safer 1436 - Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1430

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)

Müceddid-i Elf-i Sânî Hz. imâm-ı Rabbânî (k.s.)

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye-i Aliyye'nin yirmi üçüncü halkası olan İmâm-ı Rabbânî Hazretleri 971 (M. 1564) yılında Aşûrâ gününde Serhend'de (Hindistan) doğmuştur. İsmi Ahmed, babasının ismi Abdülehad, dedesinin ismi Zeynelâbidîn'dir. Lakabı, Bedreddîn, künyesi Ebu'l-Berekât'tır. Nesli 28. batında Hz. Ömer'e (r.a.) ulaşır. Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri kendisine "İmâm-ı Rabbânî" ismini vermişlerdir. Ahmed Farukî-i Serhendi Hazretleri "İmâm-ı Rabbânî" ismiyle bilinir. Hicrî ikinci bin yılın müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı kendisine "Müceddid-i Elf-i Sânî" denilmiştir.

Ahkâm-ı İslâmiyye ve tasavvufu birleştirmesinden dolayı da birleştirici mânâsında "Sıla" ismi verilmiştir.

Hz. Ömer'in (r.a.) neslinden geldiği için "Fârûkî" diye anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle "Serhendî" nisbesi verilmiştir.

Bütün bu vasıfları ile beraber ismi, İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Şeyh Ahmed Fârûkî Serhendî'dir. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Hanefî mezhebindendir. Babası ve dedelerinin hepsi zamanlarının büyük âlimleri, sâlih ve faziletli kimseleri idiler. Babası Abdülehad (k.s.) zâhirî ve bâtınî ilimlerde âlim, tasavvufta yüksek mertebelere ulaşmış faziletli bir zât idi. Gençliğinde insanlara doğru yolu göstermek için seyahat ettiği sıralarda, Hindistan'ın meşhur bir kasabasında, o memleketin ileri gelenlerinden birine mensup sâliha bir hanım, firâseti ile Abdülehad'ın (k.s.) mübârek bir zât olduğunu anlamıştı. Bu hanımın iffetli, güzel hasletlere sahip bir kız kardeşi vardı. Abdülehad'a (k.s.) kardeşiyle evlenmesini teklifte bulundu. Bu evliliklerinden İmâm-ı Rabbânî Hazretleri doğdu.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) sünnetini ihyâ ediyor ve kuvvetlendiriyordu. Müritlerini daima Resûlullâh'ın (s.a.v.) şeriatına sarılmaya, onun sünnetini yaşatmaya ve her şeyi sünnete uygun olarak yapıp sünnete muhâlif olan her şeyi terk etmeye teşvik ediyordu. Zaten Nakşibendiyye yolunun esâsını da bu teşkil etmektedir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/10.html)
Başlık: Müceddid-i Elf-i Sânî imâm-ı Rabbânî Hazretlerine Dâir | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:25:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhafaza için sabreden kimse, ateş korunu elinde tutan gibi olacak."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Aralık Perşembe 2014

Hicrî: 18 Safer 1436 - Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1430

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

Müceddid-i Elf-i Sânî imâm-ı Rabbânî Hazretlerine Dâir

İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin en meşhur ve en çok okunan eseri Mektûbât'ıdır. Muhtelif zamanlarda muhtelif kimselere gönderdiği mektupları, kendisi daha hayattayken müritleri tarafından bir araya getirilmiştir.

Aralarında zamanın pâdişâhlarının ve idârecilerinin de bulunduğu yüzlerce insanı mektupları ile Resûlullah'ın sünnetine uygun itikad ve amele davet ediyor, birçok âlim ve velîler yetiştiriyordu. Yatsı ve vitir namazını kıldıktan sonra hemen uyur, yatmadan evvel okunması icab eden âyetleri ve duâları okurlardı. Yatsıdan sonra hemen yatmayı tavsiye eder ve:

"Yatsıdan sonra uyanık durmak, gecenin sonunda uyanmayı geciktirir." buyururlardı.

Yaz olsun kış olsun dâima; seferde ve hazarda, ekseriyâ gecenin yarısından sonra, bazen de gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkarlar, tam bir abdest alırlar ve o vakitte okunması sünnet olan duâları okurlardı. Abdest alırken başka birinin su dökmesini istemezlerdi. Abdest suyunda israf etmemeye o kadar ihtiyatlı davranırlardı ki, daha fazlası tasavvur olunamazdı. Abdest alırken kıbleye dönmeye çok dikkat ederler. Fakat sıra ayaklarına gelince ayaklarını kıbleye karşı yıkamazlardı.

Her namazda misvak kullanmaya ve her namaz için abdest almaya çok dikkat ederlerdi. Her uzvu yıkarken kelime-i şehâdet ve fıkıh kitablarında bildirilen abdest duâlarını okurlardı. Sonra da teheccüd namazı, Kur'ân-ı Kerîm hatmi ve evrad ve ezkâr ile meşgul olurlardı. Bilhassa Cuma ve Pazartesi geceleri ve günlerinde salevât-ı şerîfeyi çok okurlardı.



Atalar Sözü:

•  Bir şem'i ki Hak yakarsa cihân üşese sönmez.

•  Alemde tevekkül gibi hergiz hüner olmaz.

•  İrşâdı kâbil olan insân olur.

•  Damlaya damlaya elbet göl olur.

•  Mühür kimdeyse Süleymân odur.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/11.html)
Başlık: "Asıl Yiğit Öfkelendiğinde Nefsine Mâlik Olabilendir."
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:28:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak öfke insan kalbinde yanan bir kordur. Öfkelinin gözlerinin kızarmasını görmüyor musunuz? Öfkelenen kimse ayakta ise otursun, oturuyorsa yatsın."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Îmân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Aralık Cuma 2014

Hicrî: 19 Safer 1436 - Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1430

Bangladeş'in İstiklâli (1971)

"Asıl Yiğit Öfkelendiğinde Nefsine Mâlik Olabilendir."

Gazap; öfke külün altında gizli kor gibi kalpte gizlenen bir ateştir. Kibir onu alevlendirir. Gazap, şeytanın yaratıldığı ateşten yaratılmıştır. Gazap kötü bir huydur.

Bir adam: "Ya ResûlAllah! Bana yapabileceğim az ama makbûl bir amel öğret" dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.v) ona; "Öfkelenme" buyurdu. Adam tekrar sordu; Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tekrar aynı cevabı verdi. İbn-i Mesûd (r.a.): "Asıl yiğit öfkelendiğinde nefsine malik olabilendir." buyurdu.

İnsanda gazabın aşırılığı veya hiç olmaması yahut zayıf olması makbûl değildir. Gazab çok olduğunda akla uymayan iş yapmaya sebep olur, kişinin dışını ve içini çirkinleştirir. Azlığı yahut yokluğu da hamiyetsizliği doğurur. Makbûl olanı mutedil olmasıdır. Allâhü Teâlâ, Ashâb-ı Kirâmı makbûl olan derecesiyle medhetmiş ve - meâlen- "Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merha­metlidirler." (Fetih sûresi, âyet 29)" buyurmuştur. Yani gazab sadece Hakkın rızası için olmalıdır.

Hz. Ali (k.v.) buyurdu: "Resûlullâh aleyhisselâm dünyaya ait şeyler için asla öfkelenmezdi. Ancak hak uğrunda gazablandığında kimse onu tanıyamaz, hakkı yerine getirinceye kadar önünde kimse duramazdı."

Öfkeyi tamamen yok etmek mümkün değilse de azaltmak mümkündür. Kişi evvelâ öfkesini yutmanın sevabının büyük olduğunu bilmelidir. Sonra nefsini Allâh'ın azâbıyla korkutmalıdır. Hatırına öfkelenen başka bir adamın hal ve vaziyetindeki çirkinliği getirmelidir. İyi bilmeli ki eğer öfkesine göre hareket ederse vahşi yırtıcılara benzeyecek, eğer öfkesine sabredip hilimle hareket ederse peygamberler ve evliyaya benzeyecektir.

Öfke anında hemen "Eûzübillâhi mineşşeytânirracîm" demelidir. Ayakta ise oturur, oturuyorsa uzanır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Sarı Sabır (yani azvay) otunun balı bozduğu gibi, öfke de îmânı ifsad eder. " (Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/12.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm'ın Bazı Yüksek Vasıfları | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:30:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) helâya girmek istediği zaman "Allâhümme innî e'ûzü bike mine'l-hubusi ve'l-habâis" diyerek duâ ederdi."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Aralık Cumartesi 2014

Hicrî: 20 Safer 1436 - Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1430

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)

Ashâb-ı Kirâm'ın Bazı Yüksek Vasıfları

Ashâb-ı Kirâm iki kısımdır: Muhâcirler ve Ensâr. Mekke'nin fethinden evvel hicret edenler Muhâcirlerdir. Muhâcir sahâbelere yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensâr denilir.

Ashâb-ı Kirâm'ın faziletleri ve yüksek vasıfları Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilmiştir. Onlar hep Resûlullâh Efendimizin talimatlarıyla yetişmiş ve Hz. Peygamberin ardından da bu ümmetin reisleri olmuşlardır.

Onların Kur'ân-ı Kerîm'de geçen bizim de uymamız lazım gelen bazı yüksek vasıfları şunlardır:

Sâbirler, sebatkârlar, sâdıklar vefâdarlar, tâatteler, infaktalar, seherleri istiğfardalar.

Tevbe ederler, ibadet ederler, oruç tutarlar, rükû ve secde ile namaz kılarlar, iyiliği emir ve kötülüğü nehyederler, hudûdullâh'ı (: Allâh'ın tayin etmiş olduğu cezaları yerli yerince) tatbik ederek, muhâfaza edip şeriatın tayin ettiği daireden çıkmazlar, sadaka verirler ve Hakk'a inkıyâd ederler ve Allâh'ü Teâlâ'yı çok zikrederler. Namazlarında huşû üzeredirler, faydasız sözlerden yüz çevirirler, zekât verirler, zevcelerinden başkasından avretlerini muhafaza ederler. Mallarında muhtâçlar için hak olduğunu bilip, gerek kendilerinden bir şey isteyenlere ve gerek halini kimseye bildiremeyenlere verir ve yemek yedirirler.

Kâfirlere ve dinsizlere şiddetli olup kendi aralarında müşfikâne muâmele ederler, yüzleri ibadet eseriyle nurludur. Ticaret ve alış verişleri kendilerini Allâhı zikirden ve namaz kılmaktan ve zekât ve sadaka vermekten men ve meşgul etmez. Kalplerin ve gözlerin döneceği âhiret gününden korkarlar. Kendileri muhtaç olmalarına rağmen,

'Biz sizi sırf Allâh rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür istemiyoruz' diyerek fakiri, yetimi ve esiri doyururlar.

(Nimet-i islam)

İsimlerimiz: Erkek: Halil, Kız: Halide



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/13.html)
Başlık: Bir Endülüslünün Serzenişi | Mutfağımız Baharatlı Patates Haşlaması
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:33:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kulun günâhları çoğalıp bunlara keffâret olacak ameli de bulunmadığı zaman, Allâhü Teâlâ günâhlarına keffâret olması için ona hüzün ve keder verir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Aralık Pazar 2014

Hicrî: 21 Safer 1436 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1430

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)

Bir Endülüslünün Serzenişi

Son Endülüs Müslümanlarından bir zat 1610 (h. 1019) senesinde Endülüslülerin artık tamamen memleketlerinden sürülüp çıkarıldıkları bir sırada engizisyonun zulümlerini protesto etmiş ve Müslümanların vaktiyle Hıristiyanlara karşı göstermiş oldukları insanlığı şöyle ifade etmiştir:

"Muzaffer ecdadımız, ellerinde kuvvet bulunduğu devirlerde Endülüs'ten Hıristiyanlığı tamamen kaldırmak istediler mi? Sizin ecdadınız onların hâkimiyet zincirine bağlı iken onlar Hıristiyanların dini âyinlerini tam bir serbestlik içinde icra etmelerine tahammül etmediler mi? Her hangi bir ülke İslâm kılıcı ile feth edilmiş olsa o millet fertlerinin senelik mutedil bir haraç ödemesi karşılığında -bu inançları batıl olmasına rağmen- âyinlerine izin verilmedi mi? Sizin menfur ve zalim engizisyonunuza benzeyen mahkemenizin bizde misali bulunduğunu iddia edemezsiniz.

Şüphesiz dinimizi kabul etmek isteyenlere bizim kardeşlik kucağımız daima açıktır. Kur'ân-ı Kerîm vicdanlara baskı yapılmasına izin vermez. İslâm dinine girenler her türlü yardıma nail olurlar. Allâh'ın birliğine, Peygamberimizin risaletine şehadet getirir getirmez, kayıtsız şartsız müslüman olur, bizden sayılırlar. Kızlarımızla evlenirler; şerefli, faydalı ve itimadın gerekli olduğu yüksek makamlarda istihdam olunabilirler. Biz yalnız onların bizim gibi giyinmeleri ve -vicdanlarını tedkik etmeksizin- zahire göre gerçek Müslüman görünmeleri ile yetiniriz.

Şu şartla ki onlar dinimizi açıktan açığa maskaraya alıp sövüp saymasınlar. Ancak böyle bir harekete giriştikleri takdirde o gibileri gerçekten cezalandırırız. Çünkü kendi rızaları ile bu dini seçmişler, zorla getirilmemişlerdir."


Mutfağımız:.......................... Baharatlı Patates Haşlaması

Malzemeler: 4 Adet patates, 3 çorba kaşığı tereyağı, yeteri kadar kekik, pul biber, nane, kimyon ve tuz.

Hazırlanışı: Patatesler parmak şeklinde doğranır, tencerede patateslerin üzerine çıkacak kadar su konur, baharatları da koyup kısık ateşte patatesler yumuşayıncaya kadar pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/14.html)
Başlık: Bazı Dînî Tabirler | Beyt
Gönderen: Mücteba - 15 Aralık 2014, 11:35:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Bir kul diline hâkim olmadıkça kâmil imana kavuşamaz."
(Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Aralık Pazartesi 2014

Hicrî: 22 Safer 1436 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)

Bazı Dînî Tabirler


Mekruh: İşlenmesinde kat'î bir nehiy; yasak bulunmayıp yapılması doğru bulunmayan ve terki tercih olunan şeydir. Böyle bir fiilde "kerahet" bulunmuş olur.

Kerahet: Her halde terk edilmesi iyi olan bir şeyin terk edilmeyip, yapılması demektir ve iki kısma ayrılır.

Birisi "Kerahet-i tahrîmiyye"dir ki, harama yakın olan kerahettir. Bu İmam-ı A'zam ile İmam Ebu Yusufa göredir. İmam Muhammed'e göre kerahat-i tahrimiyye ile mekruh olan bir şey haram kabilindendir. Yani: Haram gibi ahirette azab olur.

Diğeri de "Kerahet-i tenzîhiye"dir ki helale yakın bulunan kerahettir. Kerahet-i tenzihiyye ile mekruh olan bir şey ise ittifakla helale yakındır. Bunu işleyene, azab edilmez. Fakat terk edilmesi sevaba vesile olur.

Fıkıh kitaplarında kullanılan mutlak "kerahet"ten çok kere kerahet-i tahrimiyye kasdedilir.

Haram: Yapılması, kullanılması, yiyilip içilmesi dinde kat'i bir delil ile men'edilmiş olan herhangi bir şeydir. İki kısma ayrılır. Liaynihî haram: Aslı itibariyle herkes için haram olan şeydir. Şarap, akan kan ve lâşe gibi.

Ligayrihî haram: Aslında helal olup, başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir ki, sahibinin izni bulunmadıkça ondan başkalarının istifade etmesi caiz olmaz. Komşularımıza ait olan herhangi kıymetli bir mal veya bir yiyecek gibi.

Haramın terkinden dolayı sevap, yapılmasından dolayı da azap vardır. Haram olduğu ittifak ile, kat'î olarak sabit bulunan bir şeyi helal saymak ise insanı imandan mahrum eder.

Beyt:                                                                                                         

Âşık-ı sâdıkda dil birdir olamaz yâr iki Hîçbir taht üzre mümkin mi ola hünkâr iki.

(Sultan İkinci Selim Han)

(Bir taht üstünde iki padişah olmayacağı gibi sâdık âşıkın kalbi bir olduğundan yâr da birdir, iki olamaz.)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/15.html)
Başlık: Ebû Zer ile Bilâl (Radıyallâhü Anhüma) | Saferu'l-Hayr | Poğaça
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2014, 17:02:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimsenin başka birine karşı fazileti; üstünlüğü ancak din veya sâlih amel iledir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Aralık Salı 2014

Hicrî: 23 Safer 1436 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1430

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)

Ebû Zer ile Bilâl (Radıyallâhü Anhüma)

Ebû Zer radıyallâhü anh ile Bilâl radıyallâhü anh arasında geçen bir münakaşa esnasında Hz. Ebû Zer, Hazret-i Bilâl'i vâlidesinin siyahlığı ile ayıpladı. Hz. Bilâl Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) gidip onun bu sözünden dolayı şikâyette bulundu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ebû Zerr'i (r.a.) çağırttılar. Yanına gelince:

Öyle zannediyorum ki sende câhiliye kibrinden bir şeyler kalmış, buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Zer (r.a.), hemen kendisini yere attı ve yanağını toprağa koyup:

Bilal gelip de yanağıma ayağıyla basmadıkça vallâhi yanağımı yerden kaldırmayacağım, dedi.

Hz. Bilâl (r.a.) gelip ayağıyla bastıktan sonra barıştılar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bunun üzerine şöyle buyurdular: "Din kardeşleriniz sizin dindeki noksanlarınızı tamamlamakta yardımcılarınızdır."

Saferu'l-Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arzî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Mutfağımız:..... Poğaça

Malzemeler:

1 su bardağı süt, 1 çay bardağı su, 5 su bardağı un, 1 adet yumurta, 3 çorba kaşığı tereyağı, 1 paket maya, 1 tatlı kaşığı tuz, toz şeker, 1 çay bardağı zeytinyağı.

İçi için: Yarım bağ maydanoz, yeteri kadar lor veya peynir.

Hazırlanışı:

Malzemeler karıştırılarak yoğrulur. Sıcak bir yerde 1 saat mayalanmaya bırakıldıktan sonra cevizden biraz büyükçe hamurlar, avuç içinde açılır. İçine maydanoz ve peynir karışımından koyup kapatılır. Üstlerine yumurta sarısı sürülür, çörek otu serpilir ve önceden 180 derecede ısıtılmış fırında pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/16.html)
Başlık: En Yüce Kelime: "Lâ ilahe illallâh Muhammedün Resûlullah" | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2014, 17:47:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allâh'dan başka ilah olmadığına ve benim, (Muhammed Mustafâ'nın) Allâh'ın resûlü olduğuma şehâdet ederse cennete girer."
 (Hadîs-i Şerîf, İthâfu's-Sâde)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Aralık Çarşamba 2014

Hicrî: 24 Safer 1436 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1430

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)

En Yüce Kelime: "Lâ ilahe illallâh Muhammedün Resûlullah"

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: "Meleklerin büyüğü Cibril (a.s.) dedi ki: Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah kelimesinden daha yüce ve daha büyük bir kelimeyle yeryüzüne inmedim. Gökler ve yerler bu kelimeyle ayakta durur. Ağaç, taş, toprak, deniz her şey bu kelime ile devam eder. Bu kelime terazinin bir kefesine, gökler ve yerler de diğer kefesine konulsa, muhakkak bu kelime ağır gelir."

"Lâ ilâhe illAllah" kelime-i tevhîdi, "Muhammedün Resûlullah" ile birlikte söylenmesi meşhûr olduğundan her ne vakit yalnız birincisi söylense yahut yazılsa ikincisi de söylenmiş ve yazılmış olur. Aksi halde yalnız "Lâ ilâhe illallâh" tevhîdi ile bazı Yahudi ve Hıristiyanların tevhidi arasında ne fark kalırdı? "Muhammedün Resûlullah" bu farkı meydana çıkarmaktadır.

Tevhîd, Resûlullâh Efendimizin peygamberliğine inanmadıkça fayda vermez. Çünkü bu iki kelime arasında kuvvetli bir alâka vardır. İkisi birlikte söylenince tamam olur.

"Lâ ilâhe illâllah" denilince, bundan "Muhammedün Resûlullâh" da birlikte kasdedilmiş oluyor. Yahudiler de, hattâ Hıristiyanlardan bir kısmı da Lâ ilâhe illâllah diyor, ama bundan Muhammedün Resûlullâh'ı hiçbiri kasdetmiyor. O halde "Lâ ilâhe illâllah" İslam dininde iki şehâdetin; "Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullâh"ın alemi olmuştur.

Fetih sûresinin 28 ve 29. âyetlerinde buna işaretle şöyle buyuruluyor - meâlen-:

"O Allâhü Teâlâ'dır ki resûlünü hidâyet ve tevhîd ve İslâm dîni ile gönderdi. Onun resûlü olduğuna Allâhü Teâlâ'nın bu şâhidliği kâfidir. Muhammed Allâh'ın Resûlüdür. Onun maiyetlerinde bulunanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı ise pek merhametlidirler. "

İsimlerimiz: Erkek: Kasım, Kız: Kevser


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/17.html)
Başlık: Tahsili Farz Olan ilimler
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2014, 17:56:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her Müslüman üzerine farzdır."
(Sünen-i İbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Aralık Perşembe 2014

Hicrî: 25 Safer 1436 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1430

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)

Tahsili Farz Olan ilimler

Her müslümana bâliğ (ergen) olunca kelime-i şehâdeti bilip manasını da anlamak ve buna şeksiz şüphesiz inanmak lazımdır. Bundan sonra namaz, oruç gibi Allâh'ın emrettiklerinden üzerine hangisi farz olsa onu hemen öğrenmek lâzımdır.

Üzerine farz olunca namazın hükümlerini öğrenmek ve farz olmadan önce de ona hazırlanmak lazımdır. Oruç da böyledir.

Eğer zekât vermesi gerekecek miktarda malı olup da üzerinden Müslüman olduğu halde bir sene geçerse zekâtın hükümlerini de öğrenmesi lazım gelir.

Her kişinin günahları bilmesi, öğrenmesi ve terk etmesi lâzımdır. Eğer bir kişinin itikadında ve inancında bazı şüpheler olursa onun hemen şüpheleri giderecek derecede ilimle meşgul olması gerekir. Helâk edici şeylerden kurtarıp âhirette yüksek derecelere kavuşturacak olan ilimleri öğrenmek de farz-ı ayındır. Bunlardan başka diğer ilimler farz-ı kifâyedir.

İlimlerin üstünlük dereceleri âhiret ilmine olan yakınlık ve uzaklığına göredir:

Dînî ilimler diğer ilimlerden daha yüksektir.

Dînin hakîkatlerine ait ilim, hükümlerin zahirine ait olan ilimden daha yücedir. Bir amelin sahih veya fasid olduğunu fakih bilir. Bunun ötesinde bir ilim daha vardır ki ibâdetin makbûl olanını ve olmayanını bildirir. Bu da tasavvuf ilmidir.

İnsanların kendilerine uyup mezheblerini tuttukları imamlarımız fıkıh ilmi ile hakikat ilmini ve ilimle ameli birleştirmiş zâtlardır. Bir kimse onların hallerini öğrenip, sözlerini dinlerse böyle olduklarını anlar. Bu zâtlar İmâm-ı A'zam, İmâm Şâfiî, İmâm Mâlik ve İmâm Ahmed bin Hanbel'dir, -Allâh onlara rahmet etsin-. Bu zâtlardan her biri âbid, zâhid olup halkın amellerini güzel yapmaları için dînin zahiri hükümlerini öğrettikleri gibi âhiret ilimlerini de bilen kimselerdi. Bütün ilimleri sırf Allâh'ın rızası için öğrenip öğretmişlerdir.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/18.html)
Başlık: "Muhakkak ki Allah Katında Din Sadece islam'dır"
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2014, 17:58:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bu ondan ebediyen kabulolunmayacaktır..."
(Âl-iİmrân sûresi, âyet 85)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Aralık Cuma 2014

Hicrî: 26 Safer 1436 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1430

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)

"Muhakkak ki Allah Katında Din Sadece islam'dır"

Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor -meâlen-: "Sen onların dinlerine tabi olmadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar ebediyen senden razı olmayacaklardır." (Bakara sûresi, âyet 120)

"Muhakkak ki Allah katında din sadece İslâm'dır." (Al-i İmran sûresi, âyet 19)

Son peygamber Muhammed Mustafâ (s.a.v.)'in davet ettiği tevhîd dini, bütün dinlerden meydana gelmiş bir din değildir. İslâm, diğer dinlerle denk olmayı kabul etmez. Müslüman da, diğer bir dine yaklaşmak için bazı hükümlerden vazgeçmeyi caiz göremez. Zira bu Kur'ân'ın bazısına iman edip bazısını inkâr etmektir; küfretmektir. "Zamana uyma" hastalığına tutulmuş olan kişi, gayr-ı İslamî teşkilatlardan gelen sese, süratle icabet eder. Yanındakileri de iğfal eder. Burada tuzağa düşürülmek istenen, Müslümanlardır. Dinlerin tevhidini (birleşmesini) şiddetle arzulayanların asıl maksadı, Müslümanlara İslam fıkhına yapışmayı ve onunla amel etmeyi taassup olarak gösterip ondan ayırmaktır. Böylece müslümanlar boğazlarından geçecek kolay yutulacak bir lokma haline gelmiş olur. Çünkü İslam'a sıkıca yapışmayan, din gayreti, hamiyeti, olmayanlar zelil olurlar ve hafif bir rüzgârla yıkılırlar.

Avrupalı âlimler çeşitli zamanlarda İslâm ilimlerinden istifade etmişlerdir. Bir kısım Avrupa hukuku umumi olarak İslam fıkhından, hususiyle de komşusu olduğu Endülüs'teki Malikî fıkhından alınmıştır. İslâm fıkhı ve diğer İslamî ilimlerin hiçbirisinde hiçbir zaman Müslümanlar Avrupalılardan istifade etmediler. Onların bu gayretleri İslam beldelerindeki menfaatleri ve Müslümanların İslam fıkhına olan itikad ve bağlılığını ortadan kaldırmak içindir. İslâm fıkhını, hevâ ve hevesler değiştikçe değişen kanunlar safına koymak istediklerindendir. Biz onlara uyarsak bizi bir arada kuvvetlice tutan bağı kendi ellerimizle kesmiş oluruz. Böyle bir hareket İslam'ın doğmasından bugüne kadar dinimizi, birliğimizi koruyan ve bu ümmete izzet kazandıran İslam akîdesinin de yok olmasına sebep olur. (Zâhid el-Kevserî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/19.html)
Başlık: İmam Şâfiî Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 19 Aralık 2014, 18:00:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her kim Allâhü Teâlâ'dan korkarsa, Allâhü Teâlâ onu her korktuğu şeyden muhafaza eder."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Aralık Cumartesi 2014

Hicrî: 27 Safer 1436 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1430

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)

İmam Şâfiî Hazretleri

İmâm Şâfiî Hazretleri buyurdular:

"On altı senedir doyuncaya kadar yemedim. Zira doymak bedeni ağırlaştırır, kalbe kasvet verir, zekâyı giderir, uykuyu getirir, sahibinin ibâdetini zayışatır."

"Doğru veya yalan aslâ Allâh adına yemin etmedim."

"Dünya sevgisiyle Allah sevgisini birleştiririm diyen yalan söylemiştir."

Kendisine bir mesele soruldu, sustular. "Susacak mısınız" dediklerinde;

"Evet, cevap vermem mi yoksa susmam mı hayırlı olduğuna hükmedinceye kadar susacağım." buyurdu.

İmâm Şâfiî Hazretleri geceyi üçe böler; üçte birinde ilimle meşgûl olur, üçte birini ibâdetle ihyâ eder, üçte birinde de uyurdu. Ramazân-ı Şerîfte Kur'ân-ı Kerîm'i namazda altmış defa hatmederdi. Ulemâdan Hasan Kerâbîsî (rh.) anlattı: İmâm Şâfiî'nin yanında gecelediğim her seferde gördüm ki gecenin üçte birinde namaz kılar. Her rek'atte elli âyetten fazla okumaz, okursa yüz âyet okur. Her rahmet ayetinden sonra kendisi ve bütün mü'minler için dua eder, azâb âyetlerinde Allâh'a sığınıp kendisi ve bütün mü'minlerin azâbdan kurtulmaları için dua ederdi.

Elli âyet okuması Kur'ân ilmindeki derinliğini gösterir. Hz. İmâmın ashâbından Ahmed bin Yahyâ anlattı: İmâm Şâfiî Hazretleri bir gün kandilciler çarşısından çıktı. Biz de onu takip ediyorduk. Derken ilim ehli bir zâta hakâret eden bir adam gördük. Hz. İmâm bize dönerek şöyle buyurdu:

"Dilinizi çirkin söz söylemekten nasıl tutuyorsanız kulaklarınızı da fena sözleri işitmekten uzak ve temiz tutunuz. Zira dinleyen, söyleyenin ortağıdır. Tahkîr eden kimse kabındaki en çirkin şeyi bütün hırsıyla sizin kabınıza boşaltmak ister. Eğer sefîhin sözüne karşılık verilse fena söyleyen şakî olduğu gibi ona cevap veren de saîd; bahtiyar olur."

İmâm Şâfiî Hazretleri dünya malına hiç kıymet vermezdi. Düşen sopasını kendisine veren birisine bahşiş olarak elli altın vermiş idi. Bütün iştigâli ve gayreti âhiret içindi. Gâyet mütevâzi idi. İlim öğrenmek ve öğretmekten ve münazaradan gayesi yalnız Allah rızası idi. Buyurdular ki, 'Yeter ki insanlar bu ilimden faydalansınlar da benden aldıklarını söylemesinler."


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/20.html)
Başlık: Sultan Ahmed Han Merhum | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Aralık 2014, 12:42:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimse Allâhü Teâlâ ve meleklerden başkasının kendini görmeyeceği bir yerde iki rekât namaz kılsa kendisine cehennem ateşinden beratname yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Aralık Pazar 2014

Hicrî: 28 Safer 1436 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)

Sultan Ahmed Han Merhum

1610-1611 Ağustos'unda Sultan Ahmed Han Haramidere tarafından avdan döndüklerinde birçok fakirler yolun iki tarafına dizilip sultanın ihsanını beklediler. Sultan her birine ihsanlarda bulundu. Bu sırada bir gayr-i Müslim de Müslüman kıyafetine bürünüp başına da bir sarık sararak altın verilir ümidiyle padişahın ihsanını isteyince kendisine bir mikdar akçe verildi. Ancak buna kanaat etmeyen adam biraz daha ileride tekrar ihsan istedi. Kendisine yine biraz akçe verildi. Bu defa da başındaki beyaz sarığı çıkarıp biraz ileride yine padişahın yoluna çıktı. Sultanın huzurunda yüzünü yerlere sürdü. Sonra parmağını kaldırıp şahadet kelimesini söyleyerek güya kâfir iken Müslüman olduğunu gösterdi.

Padişah onun bu hâlinin gösteriş olduğunu bilmesine rağmen kesesinden bir miktar altın çıkarıp yanındakilerden birine "Bunu şu yeni Müslümana ilet" dedi. Altını götürecek kişi "Sultanım bu adamın altın için böyle yaptığını siz de bilirsiniz." deyince, Sultan: "Biz böyle yapmakla Ashâb-ı Kirâm'dan Abdullâh bin Ömer hazretlerine uymuş oluyoruz. Zira o mübarek zat kölelerinden mescide çok devam ederek ibadetle meşgul olanı görse hemen azad ederdi. Onlardan bir nicesi sırf azad olmak ümidiyle mescide devam ederek âbidlik sûretini gösterirlerdi. O ise hepsini azad ederdi.

Dostlarından birisi "Ey Abdullâh, bu köleler seni aldatıyorlar, onların ne taatten zevkleri, ne de ibadete bir şevkleri vardır" deyince Abdullâh Hazretleri:

"Her kim bizi Allâh'a ibâdet ile aldatmak istese biz onun hilesini kabul edip Allâh rızası için aldanırız." buyurdu. İşte biz de ona uyuyoruz" dedi.

İsimlerimiz: Erkek: Hikmet, Kız: Hilal


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/21.html)
Başlık: İmâm-ı Rabbânî Hz. Sünnete Bağlılığı | Rebîulevvel Ayı
Gönderen: Mücteba - 22 Aralık 2014, 12:45:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnet-i şerîfin terk edildiği) zaman sünnetime sarılıp onunla amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühdü'l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Aralık Pazartesi 2014

Hicrî: 29 Safer 1436 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Sünnete Bağlılığı

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:
Ramazân-ı Şerîfin son on günü idi. Teravih namazını kıldıktan sonra kendimde bir yorgunluk buldum ve yatağıma uzanmak istedim. Yatarken bu yorgunluk sebebiyle, sünnet üzere sağ tarafıma yatacağımı unuttum, sol tarafıma dönüp yattım. Biraz sonra sünneti terk ettiğimi hatırladım. Bunu ilk defa terk ettiğimi düşündüm. O anda nefsim bana, unutarak ve sehven oldu, bir şey olmaz, affolunur dedi. Fakat sünneti terk etmenin korkusu benden gitmedi. Hemen kalktım, doğruldum ve sağ yanım üzerine yattım. Bunu yaptıktan sonra Allâhü Teâlâ'nın kereminden, nihayetsiz nur ve feyizler zâhir oldu ve şöyle bildirildi:

'Sen, sünnete bu kadar riâyet edersen, âhirette sana hiçbir şekilde azab etmem.'

Rebîulevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12'sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Rebîulevvel Ayı İctima'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Rebîulevvel ayı ictima'ı dün (21 Aralık Pazar) Türkiye saati ile 14.14'de idi.

Ru'yet, ise yarın (23 Aralık Salı) Türkiye saati ile 02.49'dadır. Hilâl'in görüldüğü yerler: Pasifik Okyanus'unun orta ve kuzey kısmındaki adalar; Hawaii Adaları, Kiribati, Marshall adaları, Fiji adası, Samoa Adaları, Solomon adaları, Papua Yeni Gine, Sonraki 6 saatte Avustralya, Filipinler ve Endonezya. Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından ilk 6 saatte görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 23 Aralık Salı günü de Rebîulevvel ayının 1'i olmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/22.html)
Başlık: Bir Kötü Ahlâk: Gıybet | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 23 Aralık 2014, 10:46:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey îmân edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı ağır günahtır. Birbirinizin gizliliklerini araştırmayın ve kiminiz kiminizi gıybet de etmesin."
(Hucurât Sûresi, âyet 12)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Aralık Salı 2014

Hicrî: 1 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1430

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)

Bir Kötü Ahlâk: Gıybet

Gıybet, bir insanı işittiğinde hoşlanmayacağı şeyle anmaktır. Bu bir kimsenin bedeninde, soyunda, bir işinde, sözünde, dinindeki bir noksanı söylemekle olur. Hatta elbisesi, evi yahut bineğine dair konuşmak da böyledir. Açık veya kinayeli sözle olabileceği gibi aynı mananın anlaşılabileceği işaret de gıybettir.

Gıybet, her türlüsünden uzak durulması gereken pek çirkin ve kötü bir huydur. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur: "...Bazınız bazınızı gıybet etmesin. Herhangi biriniz kardeşinin ölü etini yemeyi sever mi? Demek ki ondan tiksindiniz. Öyleyse yapmayın ve Allâh'tan korkun. " (Hucûrât Sûresi, âyet 12) Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Ey Müslümanlar! Birbirinize hased etmeyin, düşmanlık beslemeyin. Başkasının satışına mâni olmak için satmayacağınız mala yüksek fiyat vermeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Sizden kimse diğerini gıybet etmesin. Hepiniz Allâh'ın kullarısınız, birbirinizle kardeş olunuz."

Hadîs-i Kudsî'de buyuruldu:

"Kim gıybet edip de tevbe ederse bu, cennete son girecek kimsedir. Gıybette ısrarcı olarak ölen ise cehenneme ilk girecektir."
Gıybeti dinleyen, söyleyen ile günahta ortaktır. Öyle olunca mümkün ise buna mâni olmak, değilse oradan ayrılmak lazımdır.
Hadîs-i Şerîfte:

"Her kim gıyâbında; bulunmadığı yerde bir mü'min kardeşine isnad olunan kötülüğü reddederse, Allâhü Teâlâ da, kıyâmet günü o kimseden cehennem azâbını red ve def eder" buyurulmuştur. Gıybetin keffâreti, mümkünse helâlleşmek, değilse gıybet edilen için istiğfar etmektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Sizden biriniz kardeşini gıybet ederse onun için istiğfâr etsin. Çünkü bu onun için keffârettir." buyurmuştur.

İsimlerimiz: Erkek: Orhan, Kız: Seher


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/23.html)
Başlık: Ehl-i Kitâb: Yahudi ve Hıristiyanlar
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2014, 11:15:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey ehl-i kitâb! Niçin hakkı bâtılla karıştırıyorsunuz da hakkı (Muhammed Mustafa'nın peygamberliğini) gizliyorsunuz? Halbuki (onun peygamber olduğunu) bilip duruyorsunuz."
(Âl-i İmrân sûresi, âyet 71)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Aralık Çarşamba 2014

Hicrî: 2 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)

Ehl-i Kitâb: Yahudi ve Hıristiyanlar

Hıristiyanlar geçmiş Peygamberlerin aleyhimüsselâm hepsine inanıyor fakat Muhammed aleyhisselâmın bütün insanların Peygamberi olduğuna inanmadıkları için kâfir oluyor, doğru yoldan çıkıyorlar. Yahûdîler ise Muhammed aleyhisselâma inanmadıkları gibi Îsâ aleyhisselâma da inanmadıkları için, İslâm dîninden iki kat daha uzak kalıyor.

Îsa aleyhisselâm otuz üç yaşında göğe çıkarıldıktan sonra, Havarîler onun dînini yaydılar. Fakat Allâhü Teâlâ'nın gönderdiği dînin doğru olarak yayılması, seksen sene sürebildi. Sonra Bolus (Paulus)'un inkılâbları, fikirleri her tarafa yayıldı. Münafık Yahûdî Paulus'un fikirleri, ilk yazılan İncîl denilen dört kitaba karıştı. Hıristiyanlar fırka fırka ayrıldı, birbirine uymayan yetmiş iki mezheb ve kitaplar meydana çıktı. Zamanla bunların çoğu unutulup, üç büyük mezhebleri kalmıştır.

Hıristiyanların yetmiş iki fırkası, İzhârü'l-hak kitabında ve Zıyâü'l- kulûb kitabında yazılıdır.

Bütün Hıristiyan mezhebleri, Roma'daki papaya bağlı idi. Hepsine Katolik denir.

M. 1054'de İstanbul patrik'i, papadan ayrılıp, şark kiliselerini kendi idare etti. Bu kiliselere Ortodoks denildi.

Lüther ismindeki Alman papazı da, M. 1517 senesinde, Roma'daki papaya isyan etti, kiliselerin bir kısmı buna uydu. Bunlara, Protestan kiliseleri denildi.

Hıristiyanların çoğu hem Muhammed aleyhisselama inanmıyor, hem de ulûhiyyette taşkınlık ediyor, teslise inanıyor, İsâ aleyhisselâma ve anası Hz. Meryem'e tanrı diyerek tapıyorlar. Bu bakımdan Yahûdîlerden daha aşağıdırlar.

Yahûdîler ise Allâhü Teâlâ'yı bir biliyor fakat Muhammed aleyhisselâma ve Îsâ aleyhisselâma inanmıyorlar. Yahûdîlerin İslama düşmanlığı daha çoktur. Yahûdîlerden bazıları, "Uzeyr Allâh'ın oğludur" diyerek Hıristiyanlar gibi oluyorlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/24.html)
Başlık: Müslüman Olmayanlara Benzemek
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2014, 12:58:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa o kimse onlardandır."
(Sünen-i Ebû Dâvud)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Aralık Perşembe 2014

Hicrî: 3 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1430

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)

Müslüman Olmayanlara Benzemek

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin sözlerinde ve fiillerinde hâsılı her hususta Müslüman olmayanlara benzemelerini yasaklamıştır.

Hristiyan ve Yahudiler Aşura günü oruç tuttukları için, ashabına bir gün önce veya bir gün sonrasıyla oruç tutmalarını emretmişlerdir. Selam verme hususunda Hıristiyan ve Yahudilere benzememelerini emretmiştir.

Namaz vakitlerini ilan için ateş yakmak, çan çalmak gibi teklifler -Müslüman olmayanlara benzemek olacağından- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından kabul edilmemiştir.

Gayr-i Müslimlerin ibadet vakitlerinde namaz kılmak, onlara benzemek olacağından mekruh görülmüştür.

Daha birçok hususta onlara benzemeyi yasaklamıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde "Kim bir topluluğa benzerse, o kimse onlardandır." buyurmuştur. Bu benzeme, bayramlarına, kıymet verdikleri günlere, haç, zünnar gibi şeylere kıymet vermek gibi hususlardadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde:

"Ümmetim, kendinden evvelki ümmetlerin yolunu karış karış, arşın arşın takip etmedikçe kıyamet kopmaz." buyurdular.

Bu hadîs-i şerîfte, Müslümanların diğer ümmetlerin ahlâka aykırı hal ve hareketlerini takip ve taklid etmeleri yasaklanmıştır. Şüphesiz her dinin ve her topluluğun kendine has bir örf ve adeti vardır.

Müslümanların hiçbir dini ve hiç bir milleti taklide ihtiyacı olmayan bir medeniyeti ve hususiyeti vardır.

Furkan sûresinin "Ve onlar (sâlih kullar) yalan yere şâhitlik etmezler (yalan söylenilen yerlerde durmazlar), faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip geçer giderler." meâlindeki 72. âyet-i kerîmenin tefsîrinde bazı müfessirler "onlar müşriklerin bayramlarına uğramazlar, orada hazır olup durmazlar." diye tefsir etmişlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/25.html)
Başlık: Ey Ehl-i Kitab, Şimdi Size Resûlümüz Geldi
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 10:47:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir vakit Meryem'in oğlu Isa (a.s.) şöyle dedi:
'Ey İsrâiloğulları, ben size Allâh'ın resûlüyüm; önümdeki Tevrat'ın tasdikçisi ve benden sonra gelecek bir resûlün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir...'"
(Saf Sûresi)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Aralık Cuma 2014

Hicrî: 4 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1430

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)

Ey Ehl-i Kitab, Şimdi Size Resûlümüz Geldi

•   Yahudîler "Üzeyr Allâh'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allâh'ın oğlu" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri sözleri ki önceden küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah kahredesiler, nereden saptırılıyorlar? (Tevbe Sûresi, âyet 30)

•     Onlar bilginlerini, rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesih'i de Allâh'tan başka rablar edindiler. Hâlbuki hepsi ancak bir ilâha (Allâhü Teâlâ'ya) ibadet ile emrolunmuşlardır... (Tevbe Sûresi, âyet30)

•  Her kim de İslâm'dan başka bir din ararsa artık ondan -ihtimali yok- kabul olunmaz ve âhirette o hüsran çekenlerden olur. (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)

•    Muhammed sizin ricalinizden hiç birinin babası değil. Ve lâkin Allâh'ın resûlü ve Hâtemü'l-Enbiyâ (; peygamberlerin sonuncusu)dur, peygamberler silsilesini mühürleyendir. Allah, her şeye alîm bulunuyor. (Ahzâb Sûresi, âyet 40)

•    (Resûlüm Ahmed) Seni de -başka değil-, ancak bütün insanlara rahmetimizin müjdecisi, azâbımızın habercisi (bir peygamber olarak) gönderdik. Ve lâkin insanların ekserisi bilmezler. (Sebe' Sûresi, âyet 28)

•  Ey ehl-i kitab, şimdi size resûlümüz (Muhammed) geldi, kitabınızın gizlemekte olduğunuz birçok yerlerini sizlere beyan ediyor, birçoğundan da geçiyor. İşte size Allâh'tan bir nur, bir parlak kitap geldi. (Maide Sûresi, âyet 15)

•  Ey ehl-i kitab! Peygamberlerin arası kesildiği; bilinemez hale geldiği bir fetret zamanında size resûlümüz geldi, tatlı ve acı hakikatleri size beyan ediyor. Tâ ki bize bir müjdeleyici, azap ile korkutucu gelmedi demeyeseniz. İşte size hem beşîr; müjdeci, hem nezîr bir peygamber geldi ve Allah her şey'e kadîrdir. (Maide Sûresi, âyet 19)

•  O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu -peygamberi (Muhammed Mustafa'yı)- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden birtakımı bilir oldukları halde hakkı gizlerler. (Bakara Sûresi, âyet 146)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/26.html)
Başlık: Dünya Sevgisi ve Zararı
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 10:52:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimse insanları dalâlete; sapıklığa çağırırsa kendisini takip edenlerin günahları, -onların günahından bir şey eksilmeden- onun defterine yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Aralık Cumartesi 2014

Hicrî: 5 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1430

Ayasofya'nın İnşası (537)

Dünya Sevgisi ve Zararı

İnsan, âhiret zenginliğine, ebedî hayatın mükemmelliğine nâil olmak için dünya hayatında bulunduğu sınıf ve tabakaya göre izzetini şerefini, evladı, torunları ve diğer akrabaları dâhil kimseye minnet etmeden ihtiyacını karşılamakta orta bir yol seçmeli; seçtikten sonra dünya meşguliyetini terk edip bütün hayatını ve mesaisini Allâh'a kul olmaya ayırmalıdır. İhtiyacını karşılaması için malın toplanması değil, sevgisinin kalbe sokulması zararlıdır.

Hadîd Sûresi'nin 20. Ayeti'nde şöyle buyrulur: "Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir. Bir yağmur gibidir ki, onun bitirdiği ot çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da artık onu sararmış görürsün; sonra da kırık bir çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allâh'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı ise ancak bir aldanıştan başka bir şey değildir."

Dünya hayatı bir oyundur; heves edilir, uğraşılır, boğuşulur. Yense de yenilse de netice itibariyle hiçe doğru sürüklenip gider. Bir eğlencedir; insanı faydalı olan işinden, gücünden, vazifesinden alıkoyan ve vaktini öldürmekten başka bir işe yaramayan eğlencelerdir. Bir süstür, herhangi bir şeref bahşetmeyen, gafilleri aldatan giyim-kuşam kabilinden sadece bir gösteriştir.

Ve bir tefâhür yani övünme yarışıdır; ben senden üstünüm, ben falanın oğluyum gibi bir övünüştür. Ve mal ve evlatta bir çokluk yarışı, bir gururdur.

İşte sırf dünya için yaşayanlara hayat bunlardan ibarettir.

Tekâsür Süresi'nin 1. Ayet-i Kerîmesi'nde "O çokluk kuruntusu sizleri oyaladı", buyrulur.

Tekâsür: Biz çoğuz, hayır biz çoğuz diye biribiri ile çokluk yarışı, çokluk gösterişi etmek, çokluk sevdası ile kurumlanmaktır. Zemm olunan tekâsür dünya lezzetleri ve dünyalıklar hakkında olandır. Çünkü kulluktan alıkoyan bunlardır. İlimde, taatte, güzel ahlâkı çoğaltmak övülmüş hatta emrolunmuştur." (Elmalılı, Hak Dini Kur 'ân Dili)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/27.html)
Başlık: Peygamber Efendimizin Mucizeleri
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 10:57:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Evlerinizi (nafile) namaz kılarak ve Kur'ân-ı Kerîm okuyarak nurlandırınız."
(Beyhakî, Şuabu 'l-Imân)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Aralık Pazar 2014

Hicrî: 6 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1430

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)

Peygamber Efendimizin Mucizeleri

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizeleri sayılamayacak kadar çoktur. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Allâhü Teâlâ O'nu, bütün Peygamberlerin aleyhimüsselam seyyidi (efendisi) eyledi ve kıyâmette hepsi O'nun sancağı altında olurlar. Dünyaya gelince, başını secdeye koydu, parmağını kaldırıp şehadet kelimesi söyledi. Melekler kendisini sünnet ettiler. Sütannesi bir işte olsaydı, beşiğini melekler sallardı.

Gözü uykuda olsa, kalbi uyanık olurdu. Önden gördüğü gibi başını çevirmeden arkasını da görürdü. Mübarek vücuduna hiçbir zaman sinek veya sivrisinek konmazdı. Bindiği hayvan, zayıf, güçsüz olsa da, bütün hayvanları geride bırakırdı. Güreştiği kimse ne kadar kuvvetli olursa olsun, onu muhakkak yenerdi. Çakıl taşları elinde tesbih ederdi. Rastladığı taş, tuğla ona selam verirdi.

Ağaç, emri ile yerinden sökülüp, huzuruna gelir, emreder, yerine giderdi.

Başının üzerinde daima bir bulut ona gölge ederdi. Cinniler kendisi ile konuşurlar ve (bazıları) imana gelirlerdi. Mübarek parmaklarının arasından o kadar su çıkar ve akardı ki, bütün askerin su ihtiyacına yeterdi.

Bedir muharebesinde müşriklerin üzerine bir avuç toprak atması, mağlubiyetlerine yetmişti.

Bütün gizli şeylerden haber verirdi.

Zehir karıştırılmış keçi kebabı onunla konuştu.

Mübarek göğsünü melekler yardılar, yıkadılar, ilim, hikmet ve imanla doldurdular.

Dünyaya geldiği gece Kisra (İran şahı)nın sarayının burçları yıkıldı, Save gölü kurudu, bin seneden beri devamlı yanmakta olan Fars'taki ateşperestlerin ateşi söndü.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/28.html)
Başlık: Ey Ehl-i Kitap: Mazeret Hakkınız Kalmadı
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 10:58:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhammed'in nefsi kudretinde olan Allâh'a yemin ederim ki eğer bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir de sonra benimle gönderilen (İslâm'a, Kur'ân-ı Kerîm)e iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Aralık Pazartesi 2014

Hicrî: 7 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)

Ey Ehl-i Kitap: Mazeret Hakkınız Kalmadı

Mâide sûresinin 19. âyet-i kerîmesini Elmalı'lı merhum şöyle tefsir etmiştir:

Allâhü Teâlâ kitabında, "Ey Ehl-i Kitap! Peygamberlerin arası kesildiği, bilinmez hale geldiği bir fetret zamanında sizin için İslâm dinini beyân etmeye Resûlümüz Muhammed (a.s.) geldi. Ta ki 'Bize müjde verici ve korkutucu gelmedi' diye âhirette bahane ve özür etmeyesiniz. Muhakkak müminlere cennet müjdesini ve kâfirlere cehennem azabını beyan edici size geldi. Allâhü Teâlâ peygamberlerini mütevâliyen (peşpeşe) göndermeye ve (peygamber göndermeyip) fetretler yaratmaya kâdirdir.

Ey ehl-i kitap, ey Yahudiler ve Hıristiyanlar! Vahiylerin kesildiği, tağyir ve vahiy eserlerinin tahrif ile Hak dinin bilinemez, tanınamaz hale geldiği bir fetret zamanında size, sizin için Resûlümüz Muhammed Mustafa geldi. Beşeriyetin selâmet ve saadeti için acı tatlı her türlü hükümleri ve haberleri beyan ediyor ki yarın âhirette, ilâhi huzurda hesaba çekildiğiniz vakit 'Bize ne bir müjdeci ne de korkutucu gelmedi. Biz bir fetret devri içinde kalmıştık' demeyesiniz. İşte size tam bir müjdeci ve korkutucu geldi. Bundan böyle, öyle bir mazeret hakkınız kalmadı. Allâhü Teâlâ her şeye kadirdir. En ziyade irşada muhtaç bulunduğunuz bir fetret zamanında gönderilmiş olan bu peygamberin, bu ilahi nimetin kadrini takdir ediniz, ona kulak veriniz, itaat ediniz. Eskisi gibi inkârdan, nankörlükten, ahdinizi bozmaktan sakınınız, böylece günahlarınızın mağfiretini, affedilmesini isteyiniz ve biliniz ki sonunda dönüp dolaşıp Allâhü Teâlâ'nın huzuruna varacak ve bir mazerete imkân bulamayacaksınız, kendi azabınızı kendi eliniz ve iradenizle hazırlamış olacaksınız.

Ey Yahudi ve Hristiyanlar, elinizi kalbinize koyup salim bir vicdan ile bir düşünürseniz; Hz. İbrahim'in duâsı, Hz. Mûsâ'nın haberi ve Hz. Îsâ'nın müjdesi olan o peygamber bize gelmedi diyemezsiniz. Fetretler içinde karmakarışık olmuş, bin türlü tağyirat ve tahrifata uğramış olduğu halde yine o peygamberin geleceğini bildiren Tevrat ve İncil'den sonra Muhammed Resûlullah'ın geldiğini ve Kur'ân'ın her şüpheden uzak olarak mevcut bulunduğunu inkâr edemezsiniz." (Hak Dini tefsiri)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/29.html)
Başlık: Namaza Dair Bazı Ta'birler | Namaza Ait Bir Mesele | Cimriliğin Böylesi
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:09:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ey insanlar! Ölmeden önce, işlediğiniz günahlardan dolayı tevbe ediniz, pişman olunuz."
(Sünen-i îbn-i Mâce)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Aralık Salı 2014

Hicrî: 8 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)

Namaza Dair Bazı Ta'birler

Salât: Namaz demektir. Namaz: husûsî rukünlar, şartlar ve vakitlerde zikir (âyet ve dua) ile yapılan ibâdettir.

Tekbir: "Allâhü ekber" demektir. Kıyam: Ayakta durmaktır. Kırâet: Kur'ân-ı Kerîm'den bir miktar okumaktır.

Rükû: Namazda kırâetten sonra eğilerek baş ile arkaya düz bir vaziyet vermektir.

Kavme: Rukûdan kıyama kalkıp bir kere 'Sübhâne rabbiye'l-azîm' diyecek kadar durmaktır,

Secde: Namaz kılarken eğilerek yüzünü Hak Tealâ'ya tazim için yere koyup bir kere Sübhâne rabbiye'l-a'lâ diyecek kadar durmaktır.

Celse: İki secde arasında bir defa "Sübhâne rabbiye'l-azîm" denilecek kadar oturmaktır.

Ka'de: Namazda teşehhüt, yani "Ettehiyyatü lillâhi"yi okumak için oturmaktır.

Rek'at: Namazın bölüklerinden her biri demektir. Bir namazda kıyam, rükû ve iki secdenin tamamı bir rek'attır.

Namaza Ait Bir Mesele

Helâya gitmek ihtiyacı bulunduğu halde namaza başlamak mekruhtur. Hattâ namaz esnasında böyle fazla bir sıkıntı görülüp kalbi meşgul edeceği takdirde, vakit müsait ise namazı bırakmalı, sıkıntıyı giderdikten sonra abdest alıp tekrar namaza başlamalıdır ki namaz, kalb huzuriyle kılınmış olabilsin.

Aksi takdirde namaz, sahih olsa da sahibi isâet etmiş; edepsizlik yapmış olur.

Nükte:........ Cimriliğin Böylesi

Aynı evde kalan üç kişi, kullandıkları kandilin yağ parasını denk olarak paylaştılar.

Ancak içlerinden biri parayı ödemek istemedi. Bunun üzerine, kandili yaktıklarında onun gözlerini bağladılar. Yatıncaya kadar bağlı kalan gözlerini, kandili söndürünce çözdüler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/30.html)
Başlık: "Ahlâkınızı Güzelleştiriniz..."
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:11:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Mü'minin başına gelen ağrılar ve yorgunluklar, hataları için birer keffarettir."
(Musannef-i Abdürrezzâk)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Çarşamba 2014

Hicrî: 9 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

"Ahlâkınızı Güzelleştiriniz..."

Nefsin fena ahlâkını ve rezilliklerini temizlemek ve güzel ahlâklarla bezemek elbette lazımdır. Ebedî saâdetlere kavuşmak ve Allâhü Teâlâ'ya yakınlık ancak bununla elde edilebilir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Güzel ahlâk, güneşin buzu erittiği gibi hataları eritir." ve "Ahlâkınızı güzelleştiriniz" buyurmuşlar ve kötü ahlâkın değiştirilmesi, güzelleştirilmesinin mümkün olduğuna işâret buyurmuşlardır.

Gazab, şehvet vesair kötü huylar bazı güçlüklere katlanarak, zıddıyla amel ederek, hoşa gitmeyen şeylere sabrederek güzel huylara çevrilebilir.

Mesela bir kimse yaradılıştan cömert değilse kendini biraz zorlayarak cömertliğe alışabilir. Mütevazı olmayan kimse de mütevâzı olmaya kendini zorlayarak bu güzel ahlâkı huy edinebilir. Diğer kötü huylar da bunun gibidir. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "Hayır, bir alışkanlık işidir" buyurmuşlardır.

İbâdetlere ve güzel huylara devâm etmek ve nefsin meşrû olmayan arzularından kaçmak ahlâkı güzelleştirir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Allâhü Teâlâ'ya rıza halinde ibâdet et. Eğer buna güç yetiremezsen iyi bil ki hoşuna gitmeyen şeylere sabretmekte çok hayır vardır." buyurmuşlardır.

Ahlâkı güzelleştirmekte en güzel yol, bir mürşid-i kâmil önünde diz çöküp onun dediklerini yapmaktır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "Cenâb-ı Hak bir kula hayır vermeyi dilediğinde nefsinin ayıplarını ona gösterir." buyurmuşlardır. Mürşid ondaki fena ahlâkı hemen görüp terbiye yolunu gösterir.

Kusurlarını kendisine söyleyecek salih bir arkadaş lazımdır. Hz. Ömer (r.a.); "Allâh bana kusurlarımı gösteren kişiye rahmetiyle muâmele eylesin" demiştir.

Yine Hz. Ömer (r.a.), Resûlullâh'ın (s.a.v.) sırdaşı Huzeyfe bin Yemân'a (r.a.);

"Bende münâfıklık alâmetlerinden biri var mıdır?" diye sorardı. Hz. Ömer (r.a.) büyük mertebesine rağmen nefsini böyle ithâm ederek terbiye ederdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/12/31.html)
Başlık: Besmelenin Fazîleti | Velâdet (Mevlid) Kandili
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:16:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ اَمْرٍ ذِى بَالٍ لَا يُبْدَأُ فِيهِ بِبِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَقْطَعُ
(الجامع الصغير)

“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm” ile başlanmayan her (meşrû’ ve mübâh) iş bereketsizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ocak Perşembe 2015

Hicrî: 10 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1430

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)

Besmelenin Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:

• “Besmelesiz ve bana salevatsız başlanan her söz, bereketlerden mahrumdur.”

• “(Levh-i mahfûza yazılanları yazan) Kalem’in ilk yazdığı “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm”dir.

Bir kitap yazdığınızda başına onu yazınız.

Besmele, Peygamberlere indirilen her kitabın anahtarıdır.

Cebrâîl aleyhisselam, (Resûlullâh Efendimize) besmeleyi indirdiğinde üç defa tekrarladı ve sonra:

‘Bu senin ve ümmetinin okuması içindir. Sen ümmetine bunu okumayı ve hiçbir işlerinde terk etmemelerini söyle. Muhakkak ben onu baban Hz. Âdem’e indirdiğimden beri bir an bile terk etmedim. Melekler de terk etmemişlerdir.’ dedi.”


Velâdet (Mevlid) Kandili

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi Hicrî senenin ilk kandilidir.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ve selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/1.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimizin Şefâati
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:23:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلَّارَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ. (سورة الانبياء , 107

“Ve (Habîbim Ahmed) seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ sûresi, âyet 107)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ocak Cuma 2015

Hicrî: 11 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1430

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Resûlullâh Efendimizin Şefâati

Resûlullâh Efendimizden (s.a.v.) şefâatini istemek peygamberlerin ve selef-i sâlihînin sünnetidir. Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) dünyâyı şereflendirmesinden önce, dünyâyı şereflendirmesinden sonra, berzâh hayâtında (âhirete irtihâlinden kıyâmete kadar) ve âhirette ondan şefâat talep edilmiştir, edilmektedir ve edilecektir.

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) dünyâyı şereflendirmesinden önce şefâati:

Hz. Âdem aleyhisselâm, Cennet’te yasaklanan şeyi unutarak yedikten sonra yeryüzüne indirilince:

“Yâ Rabbi, senden Muhammed sallallâhü aleyhi vesellemin hakkı için beni bağışlamanı istiyorum” diye duâ etti. Allâhü Teâlâ:

“Yâ Âdem, (henüz yaratmadığım hâlde) Muhammed’i sen nasıl bildin” buyurdu. Hz. Âdem:

“Yâ Rabbi, sen beni kudretinle yaratıp bana ruh verdiğinde başımı kaldırdım. Arş-ı a‘lâ’nın direklerinde “Lâ ilâhe illallâh, Muhammedün Resûlullâh” yazılı olduğunu gördüm. Bildim ki sen isminin yanına ancak mahlûkâtından sana en sevgili olanın ismini koyarsın.” Allâhü Teâlâ buyurdu:

“Doğru söyledin yâ Âdem, muhakkak o mahlûkâtımdan; melekler insanlar ve cinlerden bana en sevimlisidir. Sen onun hakkı için benden bağışlanmanı istedin. Seni mağfiret eyledim. Eğer Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım. O senin zürriyetinden gelen peygamberlerin sonuncusudur.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Cebrâîl aleyhisselâm bana geldi ve dedi ki:

‘Allâhü Teâlâ buyurdu ki:

Yâ Muhammed, eğer sen olmasaydın cenneti yaratmazdım. Eğer sen olmasaydın cehennemi yaratmazdım.”(ed-Dürrü’l-Munazzam, M. Mazhar en-Nakşibendî k.s.)

İsimlerimiz: Erkek: Âdem, Kız: Havvâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/2.html)
Başlık: İlmin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:26:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ...قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ... الآية. (سورة الزمر , 9

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“… (Yâ Muhammed) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler müsâvî (denk) olur mu?...”
(Zümer sûresi, âyet 9)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ocak Cumartesi 2015

Hicrî: 12 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1430

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)

İlmin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hazret-i Ebûbekr’e (r.a.):

“Her nereye gitsen ya âlim, ya ilim talebesi yahut bunların hâliyle hâllenmek isteyenlerden veya bunları sevenlerden ol. -Bu dört sınıf hâricinde kalan- beşinci olma, helâk olursun.” buyurdular.

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ilimle emretmesi âlimin âbide (ibâdet edene) üstünlüğündendir. Nitekim diğer hadîs-i şerîflerinde buyurdular:

“Âlimin ibâdet ile meşgul olana üstünlüğü, benim sizin en alt mertebedekinize üstünlüğüm gibidir.

Muhakkak insanlara hayrı öğretene ve dîn ilmini öğrenene Allâhü Teâlâ rahmet eder, melekler, göklerdekiler ve yerdekiler, hatta deliğindeki karıncalar, denizdeki balıklar dahi ona istiğfâr ederler.”

“İlim talebi (ilmihâlini öğrenmek) her Müslüman’a farzdır.

Muhakkak ilim talebesine bütün yaratılmışlar; hatta denizdeki balıklar dahi istiğfâr ederler.”

Meleklerin ve bütün mahlûkâtın; yaratılmışların istiğfâr ve duâ etmesine vesîle olan rütbeden yüksek rütbe olmaz.

Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî (rh.) buyurdu:

Kim ezberlemeye gücü yetmese de bir âlimin ilim meclisine gidip otursa ona yedi güzîde hâl ihsân olunur:

İlim talebesinin fazîletine erer.

Evinden ilim meclisine gitmek üzere çıkan kimsenin üzerine rahmet iner.

Attığı her adımı günahlarına keffâret olur; günahlarını örter ve derecesinin yükselmesine vesîle olur.

İlim meclisinde oturdukça zulüm ve fesâda düşmekten korunmuş olur.

İlim meclisine inen rahmetin bereketinden istifâde eder.

Dinlediği müddetçe ona sevap yazılır.

Melekler onları kanatlarıyla kuşatır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/3.html)
Başlık: Sultanahmed Câmii’nin İnşâsı
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:36:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَنْفَقَ نَفَقَةً فِى سَبِيلِ اللهِ كُتِبَتْ لَهُ بِسَبْعِ مِائَةِ ضِعْفٍ. (ت

“Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa (zekât veya sadaka verirse) o kimseye yedi yüz kat sevap yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ocak Pazar 2015

Hicrî: 13 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)

Sultanahmed Câmii’nin İnşâsı

Osmanlı Sultanı Birinci Ahmed Han, dînin direği olan namaza ve namazlarını cemâatle edâ etmeye çok ehemmiyet verirdi. Hatta dışarı çıktıklarında eğer yanlarında cemâat olacak kimse yoksa binekli yahut yaya olarak -hangi mesâfede olursa olsun- en yakın mescid veya namazgâha koştukları çok olmuş idi.

İnsanların ibadetlerini daha çok yapmaları ve cemâatin adedinin artması için İstanbul’da bir câmi’ inşâsı yapılmasını emir buyurdular. Bugün Sultahahmed Meydanı denilen At Meydânı’nın kıble tarafında kızı Âişe Sultan’ın mîrası olan geniş saray yeri uygun görüldü. Pâdişah hazretleri bu sarayı 30 bin dinara satın aldı.

Sonra Şeyhulislâm Mevlânâ Muhammed Efendiden o yerde câmi’ bina olunup beş vakit ezan okunup namaz kılınmasının münâsib olduğuna fetvâ aldılar.

Bundan sona mevcut saray oradan kaldırıldı ve bina mahalli temizlendi. 8 Ekim 1609 Perşembe günü bu mahalde devlet adamları ve âlimler toplandı. Baş mimar Sedefkâr Mehmed Ağa’nın planı üzere evvela Şeyhulislam Mevlânâ Muhammed Efendi ve Şeyh Azîz Mahmûd Hüdâyî ve sonra vezîriâzam Murad Paşa vesâir vezir, kâdı ve âlimler ellerine kazmalar alıp pek çok duâ ve niyazlardan sonra işaretlenmiş yerleri kazdılar. Onlar ayrıldıktan sonra Sultan hazretleri bizzat kazmayı alıp tevâzu ile ve Allah rızâsı için terleyip yoruluncaya kadar çalıştılar.

Sonra, fazîletli ibâdettir diye bir gün yeniçeri askeri, bir gün Sipâhi bölükleri, diğer günler devlet adamlarının maiyetindekiler gelip çalıştılar. Pâdişah tarafından kurbanlar kesilip büyük ziyâfetler verildi. Bu iş tamam olduktan sonra bir mübarek saatte temele başlandı (4 Ocak 1610).

Temele ilk taşı Şeyh Azîz Mahmûd Hüdâî hazretleri ve Şeyhulislâm koydular. Sonra vezîriâzam ve diğer devlet adamları taşları yerleştirdiler. Padişah hazretleri temele indi ve mihrâbın temel taşlarını yerleştirdiler. O gün halkın her sınıfına büyük ihsan ve ikramlar oldu, pek çok kurbanlar kesilip fakirler doyuruldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/4.html)
Başlık: Ümmet-İ Muhammed’in Alâmeti | Besmelenin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:44:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ اَحَدٌ اِلَّا بِجَوَازِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ، هٰذَا كِتَابٌ مِنَ اللهِ لِفُلَانِ بْنِ فُلَانٍ، اَدْخِلُوهُ جَنَّةً عَالِيَةً قُطُوفُهَا دَانِيَةً. (طب 

“Hiç kimse elinde ‘Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. Bu Allah tarafından, falan oğlu falana verilen yazıdır. Onu meyveleri aşağıya sarkan yüksek cennete koyun!’ (ibâresi yazılı) berât bulunmadan cennete giremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ocak Pazartesi 2015

Hicrî: 14 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1430

Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması (1799) • Medine-i Münevvere'yi Sel Bastı (1918) • Adana'nın Kurtuluşu (1922)

Ümmet-İ Muhammed’in Alâmeti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ben kıyâmet günü secdeye izin verileceklerin birincisiyim. İzin verilip secdeden başını kaldıracakların da birincisiyim. Başımı kaldırıp önüme, arkama, sağıma, soluma bakarım, bakınca bütün ümmetlerin arasında ümmetimi tanırım.”

‘Yâ Resûlallâh! Nuh aleyhisselamdan ümmetine kadar bütün ümmetler arasından ümmetini nasıl tanırsın?’ denildi. Buyurdular ki:

“Abdest eserinden (nûrundan) alınları, elleri ve ayakları parıldar ve bu, başka hiçbir ümmette olmaz. Kitapları sağlarından verilir, onunla tanırım. Yüzlerinde secde eserinden alâmetleri vardır, onunla tanırım. Önlerinden, sağlarından ve sollarından koşan nurlarıyla tanırım.” (Müsned-i Ahmed)

Besmelenin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Ümmetimden bir topluluk kıyâmet günü ‘Bismillahi’r-Rahmâni’r-Rahîm’ diyerek gelirler de sevapları günahlarından ağır gelir. Diğer ümmetler hayret eder ve:

‘Sübhânallâh! Ümmet-i Muhammed’in hasenâtını; sevaplarını ağırlaştıran şey nedir?’ derler.

Peygamberleri şöyle buyurur: ‘Bu, sözlerine Allâhü Teâlâ’nın üç ismiyle başlamalarındandır. Eğer bu üç isim mîzânın bir kefesine, gökler, yerler ve onlarda olan her şey diğer kefesine konulsa o isimler ağır gelirdi. O üç isim: Besmele (Allah, Rahmân ve Rahîm)’dir. Ümmet-i Muhammed, Besmele ile belâdan, her hastalıktan, şeytandan, yere batmaktan, üstlerine taş yağmasından, boğulmaktan emin kılındılar. Bundan dolayı onu dâimâ okur ve onunla Zülcelâl ve’l-ikrâm olan Allâh’a yaklaşırlar.”

Allâhü Teâlâ, Îsâ aleyhisselâma şöyle vahyetti:

Ey Îsâ, sana hangi âyeti indirdim, bilir misin?

Hayır, Yâ Rabbi!

Sana emân âyetini indirdim ki o, Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm’dir. Onu gece gündüz, hareket hâlinde, dururken, otururken, ayağa kalktığında, yerken, içerken ve her hâlinde oku... (Hâdimî, Risâle-i Besmele)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/5.html)
Başlık: “Muhabbetten Muhammed Oldu Hâsıl…” | Beyt
Gönderen: Mücteba - 06 Ocak 2015, 11:49:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ. (سورة آل عمران , (31

“(Ey Habibim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr ve Rahîm’dir.”
(Âl-i İmrânsûresi, âyet 31)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ocak Salı 2015

Hicrî: 15 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1430

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Vefatı (1693) • Ceyhan'ın Kurtuluşu (1922)

“Muhabbetten Muhammed Oldu Hâsıl…”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), uzun müddet ayakta durup hutbe okurlardı. Ashâb-ı Kirâm bu hâlden müteessir olup Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) yaslanmaları için hutbe okudukları yere bir hurma gövdesini diktiler.

Bir müddet sonra Resûlullâh’a (s.a.v.) üç veya dört ayaklı bir minber yapıldı. Efendimiz, hutbe îrâd etmek için minbere çıkınca senelerden beri yaslanarak hutbe okudukları hurma ağacı, yavrusunu yitirmiş deve gibi feryat etti ve bir müddet inledikten sonra yere düşüp bin parça olayazdı.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), minberinden inip o ağacı çağırdılar. Zemini yararak geldi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) mübârek elleriyle dokundukları gibi sâkin olup emriyle eski makâmına döndü. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Ey hurma ağacı! Kesildiğin bahçeye mi, yoksa Firdevs bahçelerine mi dikilmek istersin? Eğer eski yerini istersen oraya döndüreyim, eskisi gibi gelişip meyve verirsin. Şâyet cennet bahçelerini istersen Firdevs’e dikeyim; cennet nehirleriyle dâimâ taze ve dolu olup Evliyâullâh’ı nimetlendirirsin” buyurdular ve tebessüm buyurup onun isteğini yerine getireceğini va’d ederek “Evet öyle yaptım” buyurup onu yeni minberin altına veya evvelki yerine defnettiler.

Hasan-ı Basrî hazretleri bu kıssayı nakleder ve sonra:

“Ey Allâh’ın akıl ve şuur verdiği kulları! Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ayrılığıyla kuru ağaçlar feryâd ettikleri hâlde biz onun ümmetinden olduğumuz hâlde gaflet perdesine bürünüp ondan ayrı kalmamız lâyık mıdır?”
der ve ağlardı. (Mir’ât-ı Haremeyn, E. Sabri Paşa.)

BEYT:

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl.

(Allâhü Teâlâ bilinmeyi sevdi. Habîbi Muhammed Mustafâ’yı yarattı. Muhammed Mustafâ’nın muhabbeti olmayan sevgilerden ise makbul bir netice hâsıl olmaz, meydana gelmez.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/6.html)
Başlık: Sağır, Dilsiz ve Âmâ Mektebi | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 07 Ocak 2015, 15:32:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَادَ اَعْمَى اَرْبَعِينَ خُطْوَةً غَفَرَ اللهُ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ. (الجامع الصغير

“Kim bir âmâya (gözleri görmeyene) kırk adım yardımcı olur, yol gösterirse geçmiş (küçük) günahları mağfiret olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ocak Çarşamba 2015

Hicrî: 16 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1430

Osmaniye'nin Kurtuluşu (1922)

Sağır, Dilsiz ve Âmâ Mektebi

Osmanlı devrinde dilsizlere (konuşamayanlara) “bî-zebân” denilirdi. Bunların bir kısmı sarayda, Enderûn-ı Hümâyun’da hizmete alınırdı. Herhangi bir işi olmayıp muhtaç bulunanlarına da “muhtâç maaşı” verilirdi.

Sağır, dilsiz ve âmâlar için ilk defa Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde bir mektep açıldı. Mektep ücretsiz olup ilk yıl, 6 ile 20 yaş arasındaki sağır ve dilsizlere hizmet verdi, sonra âmâları da kabul etti. Öğrencilerinin çoğu dilsiz olduğu için Dilsiz Mektebi diye meşhur oldu. Mektep, Eylül 1889’da Sultanahmet’teki Hamidiye Ticâret Mektebi bünyesinde husûsî bir kısım olarak açıldı.

Mektepte milletlerarası alfabe, küçük değişiklikler yapılarak kabul edildi. Sağırlar, alfabe harflerini parmaklarıyla husûsî şekillerde ifâde ediyorlardı. Âmâlar için kabartma harflerle kitaplar hazırlanmıştı. Mektebi başarı ile bitiren talebeler çok kere oraya muallim oluyorlardı. Konuşulan sözlerin, alınan kararların gizli kalması için dilsizlerin bir kısmı da Bâbıâli’de (hükümet konağında) istihdam ediliyordu.

Mektep yatılı değildi. Talebelere mektebe gelip giderken tramvaylarda, şehir hatları vapurlarında ve köprü geçişlerinde tenzîlât; indirim yapılıyordu. Talebelerin üniformaları, halkın şefkat ve merhamet nazarını üzerine çekecek şekilde hazırlandı. Talebelerin kıyâfeti kırmızı çuhadan ceketle, kalın ve kırmızı şeritli siyah pantolondu. Halk sokakta bu kıyâfetteki çocuklara rastlayınca ya kör, ya sağır olduğunu derhal anlar ve alâkadar olurlardı.

Osmanlı devrinde saray halkı her Ramazan ayının on beşinci günü Hırka-i Şerîfi merâsimle ziyâret ederdi.

Dilsiz Mektebi talebeleri Yıldız’dan Topkapı Sarayı’na giden alayın geçeceği yolda, dikkat çekecek bir yerde dururlar ve husûsî işâretlerle “Pâdişâhım sağlığına biz de duâcıyız” derlerdi. Pâdişâh ve saray halkı da bu talebelere çeşitli yardımlarda bulunurlardı.

İsimlerimiz: Erkek: Sinan, Kız: Semîha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/7.html)
Başlık: Sünnete Sarılmak Bid’atten Sakınmak
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 10:57:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَحْدَثَ فِى اَمْرِنَا هٰذَا مَا لَيْسَ فِيهِ فَهُوَ رَدٌّ. (ق

“Kim dînimizde olmayan bir şey (bid’at) uydurup ortaya çıkarırsa bu reddolunmuştur; makbul değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ocak Perşembe 2015

Hicrî: 17 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1430

Erzin'in Kurtuluşu (1922) • Hirfanlı Barajı'nın Açılışı (1960)

Sünnete Sarılmak Bid’atten Sakınmak

Ashâb-ı Kirâm, tâbiîn ve tebe-i tâbiînden sonra, onların gittiği yola muhâlif olarak dinde ihdas edilen şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır. Ashâb-ı Kirâm (r.anhüm), az olsun çok olsun, büyük olsun küçük olsun, (alışveriş, vekâlet v.s.) muâmelede, ibâdette veya zikirde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında olmayan bir şey ihdas eden; bir âdet uyduran kişilere şiddetle karşı çıkar, onları reddederlerdi. (Şir’âtü’l-İslâm)

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât-ı Şerîfe’sinde şöyle buyurdu:

“…Saîd; bahtiyar, terk edilmiş bir sünneti ihyâ eden, işlenen bid’atlerden bir bid’ati de ortadan kaldıran kimsedir.

Bu zaman, beşerin en hayırlısı olan Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) peygamber gönderilmesinden bin sene sonraki zamandır. Bu zamanda kıyamet alâmetleri ortaya çıktı. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) zamanından uzaklaşıldıkça sünnetler unutuldu; yalanın yayılmasıyla da bidatlar çıktı ve yayıldı. Sünneti ihyâ edecek, bid’ati yok edecek bir yiğide ihtiyaç hâsıl oldu.

Bid’ati yaymak dini tahrib etmektir. Bid’ati işleyene saygı ve hürmet göstermek de İslam’ı yıkmaya sebeb olur. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu hadîsini duymuş olmalısın: “Bid’at işleyen kimseye ta’zîmde bulunan ve hürmet eden, İslam’ın yıkılmasına yardımcı olmuştur.”

Bütün himmet ve gayret ile sünnetin ihyâ edilip yayılmasına, bid’atin ortadan kaldırılmasına çalışmak lâzımdır. Her zaman; husûsiyle de İslam’ın zayıfladığı şu vakitte İslam merâsimini ikâme etmek, sünnetin yayılmasına ve bidatin ortadan kaldırılmasına bağlıdır.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/23)

Bid’atlardan sakınmanın ehemmiyetine dâir bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:

“Sözün en hayırlısı Allâh’ın kitabıdır. En güzel en doğru yol da Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü de bid’atlar; dinde sonradan uydurulanlardır. Her bid’at dalâlettir, her dalâlet (sâhibi) de cehennemdedir.” (Sünen-i Nesâî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/8.html)
Başlık: Zühd
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 10:59:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَجَبُ ، كُلَّ الْعَجَبِ لِلْمُصَدِّقِ بِدَارِ الْحَيَوَانِ وَهُوَ يَسْعَى لِدَارِ الْغُرُورِ. (هب

“Ebedî hayâta; âhiret hayâtına inanıp da (hep) aldatıcı dünyâ hayâtı için çalışana hayret ederim.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ocak Cuma 2015

Hicrî: 18 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1430

Düşman Çanakkale'den Çekildi (1916) • Dörtyol'un Kurtuluşu (1922)

Zühd

Zühd, Allâhü Teâlâ’nın yasakladığı şeylerden kaçınıp dünyâ varlığına ve lezzetlerine rağbet etmemek; Hakk’ın rızâsına ve âhiret nimetlerine kavuşmak için çalışmaktır.

Zühd, kazancı, çalışmayı terk ederek atâlet (tembellik) içinde olmak değildir. Zühd elde bütün eşyayı bırakmak, bunları kullanmamak değil, elinde olan dünyalığa kalben bağlı olmamak, dünya malını elde etmek için meşrû olmayan yollara başvurmamaktır. İbn-i Mübârek (rah.), kendisine “zâhid” diye hitâb edenlere demiştir ki: “Ben nasıl zâhid olabilirim; zâten hiçbir şeye sâhip değilim. Zâhid, Ömer bin Abdülazîz’dir ki, kendisine dünyâ saltanatı verildiği hâlde ona rağbet etmemiştir.

Zühdün üç mertebesi vardır.

Birincisi: Haramı terk etmektir. Bu avâmın zühdüdür.

İkincisi: Dünyâ malından ihtiyaca yetecek kadarından fazlasını terk etmektir. Bu da havâssın; seçilmişlerin zühdüdür.

Üçüncüsü ise mâsivâyı; insanı Cenâb-ı Hak’tan gâfil bırakacak olan her şeyi terk etmektir. Bu da seçilmişlerin seçilmişi olan havâssü’l-havâssın zühdüdür.

Allâhü Teâlâ’dan gâfil bırakmayan ve isrâf etmeden harcanan bir dünyâ varlığı Allâhü Teâlâ’nın ihsânıdır ve makbuldür. Bundan dolayı da Cenâbı Hakk’a hamd ve şükür etmelidir. Başkalarına muhtaç olmamak için helâlinden kazanmak, verâ ve takvâ esaslarındandır. Müslüman için dünyâ varlığı esâsında kötü değildir. Aksine insanlar bu dünyâda bulundukça çalışmağa kazanmağa mecburdurlar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Bir Müslüman, helâlinden kazanmak maksadıyla çalışıp yorgun bir hâlde gecelerse, günahları bağışlanmış olarak gecelemiş olur.” buyurmuşlardır.

Ashâb-ı Kirâm’dan birçokları servetlere sahiptiler. Talha ve Zübeyr (r. anhümâ) hazretlerinin bir hayli servetleri vardı. Kûfe’de, Basra’da, Medîne-i Münevvere’de muhteşem konaklar yaptırmışlardı. Hâlbuki bu zatlar son derece zühd ve takvâ sâhibi idiler. Servetleri ibâdet ve itâatlerine mâni olmuyordu. Bu zatlar Aşere-i Mübeşşere’den idiler. Cennetle müjdelenmiş olmaları dünyayı terk etmelerini îcâb ettirmiyordu.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/9.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’ya Îmân
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:04:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ اللهِ أُولٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ. (سورة الحجرات , 15

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allâh’a ve Resûlüne îmân ettikten sonra şüpheye düşmeyip Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhede edenlerdir. İşte bunlar (îmânlarında) sâdık olanların ta kendileridir.”
(Hucurât sûresi, âyet 15)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ocak Cumartesi 2015

Hicrî: 19 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1430

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Beş Yıllık Savaşın Ardından "Yaş Anlaşması" imzalandı. (1792) • İngilizlerin Bağdad'ı İşgali (1919)

Allâhü Teâlâ’ya Îmân

Îmânın altı şartından birincisi “âmentü billâhi..”dir: Yani, ben inandım; Allâhü Teâlâ vardır ve birdir. Bütün mahlûkları, kâinâtı yoktan var eden ve terbiye eden odur. İbâdete lâyık olan ancak Allâhü Teâlâ’dır, ondan başka ibâdete lâyık bir zât yoktur. Noksan sıfatlardan münezzehtir; berîdir; uzaktır, kemâl sıfatları vardır:

Sıfât-ı zâtiyye altıdır:

Vücûd, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefetünli’l-havâdis, Kıyâm bi-nefsihi.


Bu sıfatların mânâları:
Vücûd: Var olmak.
Kıdem: Allâhü Teâlâ’nın varlığının evveli olmamak.
Bekâ: Allâhü Teâlâ’nın varlığının sonu olmamak.
Vahdâniyyet: Allâhü Teâlâ’nın zâtında ve sıfatlarında ve fiillerinde ortağı ve benzeri olmamak.
Muhâlefetün lilhavâdis: Allâhü Teâlâ mevcûdâttan; varlıklardan aslâ bir şeye benzememek.
Kıyâm binefsihî: Allâhü Teâlâ var olmasında hiçbir şeye muhtaç olmamak.

Sıfât-ı sübûtiyye sekizdir.

Hayât, ilim, semi’, basar, irâdet, kudret, kelâm, tekvîn.

Bu sıfatların mânâları:
Hayât: Allâhü Teâlâ diri olmak.
İlim: Allâhü Teâlâ’nın bilmesi olmak.
Semi’: Allâhü Teâlâ’nın işitmesi olmak.
Basar: Allâhü Teâlâ’nın görmesi olmak.
İrâdet: Allâhü Teâlâ’nın dilemesi olmak.
Kudret: Allâhü Teâlâ’nın gücü yetmesi olmak.
Kelâm: Allâhü Teâlâ’nın söylemesi olmak.
Tekvîn: Allâhü Teâlâ’nın yaratması olmak. Allâhü Teâlâ bütün mahlûkları yaratıcıdır. Ondan başka yaratıcı yoktur.

Allâhü Teâlâ’yı bilmek bu sıfatları bilmek ile olur.

Kimse Allâhü Teâlâ’nın şânı büyük olan zâtını bilemez. Allâhü Teâlâ’nın zâtını bileyim diye düşünmek câiz değildir. Zîrâ akıl ile bilmek mümkün değildir. Allâhü Teâlâ şöyle midir böyle midir, diye akıllara ve fikirlere gelirse, Allâhü Teâlâ’nın zâtı ve sıfâtları akla gelen hayâllerin tamamından münezzehtir ve berîdir.

İsimlerimiz: Erkek: Ârif, Kız: Ârife



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/10.html)
Başlık: Bir Hadîs Âlimesi: Emetü’l-Hâlik | Annenin Hayır Duâsının Bereketi
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:07:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لِكُلِّ شَيْءٍ طَرِيقٌ وَطَرِيقُ الْجَنَّةِ اَلْعِلْمُ. (فر

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her şeyin bir yolu vardır; cennetin yolu da ilimdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ocak Pazar 2015

Hicrî: 20 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1430

Haliç'in Donması (1755)

Bir Hadîs Âlimesi: Emetü’l-Hâlik

Muhaddis (hadîs âlimi) Abdüllatîf bin Sadaka el-Münâvî’nin kızı olan Emetü’l-Hâlik (rah.) meşhûre bir hadîs âlimesidir. 813/1410’de doğmuştur.

Elif binti Cemâl’in babası olan Muhaddis Cemal Hanbelî’nin derslerinde bulunarak ondan İmam Ahmed bin Hanbel’in Müsned’ini, Taberânî’nin el-Mu’cemu’s-Sağîr’inin bir kısmını ve İbn-i Hişâm’ın Siyer’ini okumuş, meşhur birçok muhaddisden icâzet almıştır. İbn Mâlik’in Elfiye’sini, İmam Gazâlî’nin Minhâcü’l-Âbidîn’ni ezberlemişti. İmâm Süyûtî de kendisinden hadîs öğrenmiştir.

Emetü’l-Hâlik (rah.) uzun ömür sürmüştü. Hatta hadîs dersi aldığı hocaları kendisinden önce vefât edince onlardan yaptığı nakil ve rivâyetlerde tek kalmıştır.

Zilkâde ayının üçüncü Salı günü 902/1497 senesinde vefât etti.



Annenin Hayır Duâsının Bereketi


Şâfiî âlimlerinden Süleym Ebü’l-Feth er-Râzî anlattı:

On yaşımda iken Rey şehrinde bazı âlimlerden Kur’ân öğreniyordum. Bana oku dediler. Fâtiha sûresini okumak istediysem de dilim tutuldu, okuyamadım. Hocam:

“Annen hayatta mı?” dedi.

“Evet” dedim.

“Git, Allâh’ın seni Kur’ân ve ilim ile rızıklandırması için ondan duâ iste” dedi. Ben de annemden duâ istedim. O da duâ etti.

Sonra büyüdüğümde Bağdad’a gittim. Annemin duâsının bereketiyle Arapça ve Fıkıh tahsîl eyledim ve Rey şehrine döndüm. Câmide “Muhtasaru’l-Müzenî”yi okuturken beni anneme duâ için gönderen hocam geldi. Bize selam verdi. Lâkin beni tanıyamamıştı. Dersi dinledi ve:

“Biz de böyle ilim öğrenmeliyiz” dedi.

“Eğer annen hayatta ise ondan dua iste” demeyi düşündüm. Fakat hayâ ederek diyemedim.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/11.html)
Başlık: Çocukların Yetiştirilmesi
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:10:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَتْ لَهُ اِبْنَةٌ فَاَدَّبَهَا فَاَحْسَنَ اَدَبَهَا، وَعَلَّمَهَا فَاَحْسَنَ تَعْلِيمَهَا، وَاَوْسَعَ عَلَيْهَا مِنْ نِعَمِ اللهِ الَّتِي اَسْبَغَ عَلَيْهِ، كَانَتْ لَهُ مِنْعَةً وَسُتْرَةً مِنَ النَّارِ. (طب

“Kız çocuğu olan kimse, onu en güzel şekilde terbiye eder, dinini ona en güzel şekilde öğretir ve Allâhü Teâlâ’nın kendisine verdiği nîmetlerden de ikram ederse, o kız, onun için kendisini cehennemden koruyan perde olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ocak Pazartesi 2015

Hicrî: 21 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1430

Çocukların Yetiştirilmesi

Baba ve annenin evlâdına karşı sevgisi yaratılıştandır. Ancak bu sevgi çocukların terbiyesine mânî olmamalıdır. Çocuğa küçüklüğünde faydalı huylar edinme, zararlı alışkanlıklardan kaçınma gibi her ne öğretilirse zihnine o yerleşir. Bu maksatla ana ve babalar çocuklarına dünyâ ve âhireti için faydalı şeyleri anlatıp okutmalı; dînini ve Rabbini tanıması için gayret göstermelidirler. Evlâdını sevmek böyle olur. Yoksa çocuğu yalnız kendi istek ve heveslerinin peşine bırakmak sevmek değil, ona yapılan en büyük kötülüktür.

Çocuklar, âileler için  birer nîmettir, Allâh’ın ihsânıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bir evde bir erkek çocuk doğduğunda, onların arasında evvelce bulunmayan bir izzet; kuvvet ve şeref gelmiş olur.” buyurmuşlardır. İşte bu yavruların kadrini bilmeli, güzelce terbiyelerine ihtimam etmelidir.

Çocuklarının güzelce tahsil ve terbiyelerine dikkat etmeyenler nâil oldukları bu nîmetin kadrini bilmemiş, vazîfelerinde de pek büyük bir kusur etmiş olur. Çünkü hayatlarına sebebiyet verdiğimiz yavruların dînî, ahlâkî terbiyelerine dikkat etmek, onları namaz gibi dînî vazîfelere alıştırmaya çalışmak bizim için mühim bir vazifedir. Terbiye işinde aslâ ihmal yapılmamalıdır. Kendi çocuklarını güzelce terbiye etmeye çalışmak, her âile için bir vazîfedir. Burada yapılacak dikkatsizliğin zararları yalnız bir âileye ve ferde değil, bütün cemiyete âittir.

Baba ile ananın terbiye etmediğini gece ile gündüz yâni zaman terbiye eder. Zamanın terbiye etmediğini de cehennem terbiye eder.

Çocuk büyüdükçe ana ve babasına olan sevgisi kendisine öğrettikleri ilim, kazandırdıkları mârifet ve sanat ölçüsünde artar.

Çocuklarımıza hayır duâ etmeliyiz.

Allâhü Teâlâ Bakara Sûresi, 128. âyet-i kerîmesinde (meâlen) “Ey bizim Rabbimiz, hem bizi yalnız senin için boyun eğen Müslüman kıl ve zürriyetimizden yalnız senin için boyun eğen bir Müslüman ümmet meydana getir…” buyurmaktadır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/12.html)
Başlık: Yedi Şey Olmadan Yedi Şey Fayda Vermez | Kereviz Salatası | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:14:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ اِلَى صُوَرِكُمْ وَاَمْوَالِكُمْ وَلٰكِنْ يَنْظُرُ اِلَى قُلُوبِكُمْ وَاَعْمَالِكُمْ. (م

“Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize itibar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim) 

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ocak Salı 2015

Hicrî: 22 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Evvel 1430

İstanbul'da Dârulfünûn Açıldı (1863) • Medine-i Münevvere Müdâfii Fahreddin Paşa'nın Teslim Olması (1919)

Yedi Şey Olmadan Yedi Şey Fayda Vermez

Hikmet sâhibi bir zât şöyle söylemiştir:

Yedi şeyi yapıp yedi şeyi yapmayan amelinden bir fayda göremez.

1- Günahlardan kaçınmayana “Allâhü Teâlâ’nın azâbından korkuyorum.” sözü fayda vermez.

2- Sâlih ameller işleyerek sevap elde etmeyenlere “Ben Allâhü Teâlâ’dan sevap istiyorum.” sözü fayda vermez.

3- İbâdet yapmaya ve hayır işlemeye kalbiyle niyet edip hayrı işlemek için gayret göstermeyene bu niyeti fayda vermez.

4- Kendini hayır işlemeye muvaffak kılması için Allâhü Teâlâ’ya duâ ettiği hâlde çalışmayana bu duâsı fayda vermez.

5- İşlediği günahlardan dolayı pişman olmayana istiğfârı; Estağfirullâh demesi fayda vermez.

6- Başkaları gördüğü zaman sâlih ve hayırlı ameller işleyip kimsenin görmediği yerde de kötü amel işleyenlere sâlih amelleri fayda vermez.

7- İbâdet yapmakta gayretli olup da amellerini ihlasla; sırf Allah rızâsı için yapmayana ihlassız amelleri fayda vermez.


MUTFAĞIMIZ: Kereviz Salatası (5-6 kişilik)

Malzemeler:

Taze yaprakları ile beraber 2-3 adet kereviz,

1,5 su bardağı yoğurt,

3 dişsarımsak,

1 adet limon,

2 yemek kaşığı zeytinyağı,

1 çay kaşığı tuz,

1 çay bardağı dövülmüş ceviz içi,

Yarım demet dereotu veya maydanoz.

Yapılışı: Yoğurt, ince kıyılmış kereviz yaprakları, ezilmiş sarımsak, tuz, limon suyu, zeytinyağı ve ceviz içi iyice karıştırılır. Kerevizler soyulur ve yoğurtlu karışımın içine rendelenip üzeri dereotu veya maydanoz ile süslenir.

İsimlerimiz: Erkek: Fatih, Kız: Elif



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/13.html)
Başlık: Resûlullah Efendimizin Müslümanlara Emri | İlmihâl
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:18:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَاِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ فَاِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ الْاِثْنَيْنِ اَبْعَدُ. (ت

“(Ehl-i sünnet ve) Cemâatten ayrılmayın. Tefrikadan da sakının. Çünkü şeytan yalnız kalanla beraber; iki kişiden de uzaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ocak Çarşamba 2015

Hicrî: 23 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Sânî 1430

Dünyada İlk Telefon İngiliz Sarayı'na Çekildi (1878)

Resûlullah Efendimizin Müslümanlara Emri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Size beş şeyi emrediyorum:

(Ehl-i sünnet ve) Cemâatten ayrılmayınız.

Âmir (idâreci)lerinizi dinleyiniz.

Onlara itâat ediniz.

Dîniniz için hicret ediniz.

Allâh yolunda cihâd ediniz.

Muhakkak kim (Ehl-i sünnet ve) cemâatten bir karış ayırılırsa dönünceye değin İslâm bağını boynundan çıkarmış demektir. Her kim -İslâm’ın kaldırmış olduğu- câhiliye devri dâvâlarına kalkışırsa namaz kılsa, oruç tutsa, kendisini Müslüman zannetse bile muhakkak bu kimse cehennemliktir.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

“İdârecilerinizin en hayırlısı: Siz onu seversiniz, o da sizi sever, siz ona hayır duâ edersiniz, o da size hayır duâ eder…” (S. Müslim)

“Üç kimse vardır ki onun hakkını ancak münâfık kimse küçük görür: İslâmda ihtiyarlamış kimse, âdil idâreci, insanlara hayrı öğreten âlim.”(Ebu’ş-Şeyh)

“İdârecileriniz hakkında fenâ sözler etmeyiniz, onların ıslâhı için duâ ediniz. Zîrâ onların sâlih olması sizin de sâlih olmanıza vesîledir.” (Taberânî)


İlmihâl: İmam Kırâatte Yanılır veya Hatırlayamazsa

İmamın kendisine kolay gelen âyetleri veya sûreleri okuması vâcibdir. İmam henüz kuvvetlice ezberlemediği âyetleri okumamalı, cemâati hatasını düzeltmeye veya devamını söylemeye mecbur bırakmamalıdır.

Şâyet imam bir âyette yanılır veya hatırlayamazsa bakılır: Eğer sünnet miktarı veya namazın câiz olacağı kadar okumuş ise hemen rükûa gitmelidir. Yanıldığı yeri, cemâatten birinin söylemesini beklememelidir.

Bu miktarda okumamış ise başka bir âyet veya sûre okumalıdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/14.html)
Başlık: Şeyh Akşemseddîn Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:21:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَوَّلُ جَيْشٍ مِنْ اُمَّتِى يَغْزُونَ مَدِينَةَ قَيْصَرَ مَغْفُورٌ لَهُمْ. (خ

“(Bizans İmparatoru) Kayser’in şehrine (İstanbul’a) ümmetimden gazâya giden ilk askerler(in günahları) bağışlanmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ocak Perşembe 2015

Hicrî: 24 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Sânî 1430

Akşemseddin Hazretleri'nin Vefatı (1459) • İsrail Askerlerinin Mescid-i Aksâ'yı Basması (1988)

Şeyh Akşemseddîn Hazretleri

Şeyh Muhammed Akşemseddîn (k.s.) hazretlerinin nesebi Silsile-i Sâdât’ın üçüncü halkası Kasım bin Muhammed vasıtasıyla ilk halîfe Hazret-i Ebûbekir’e erişir. Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın dört evlâdı vardı: Nasrullah, Abdurrahman, Ca’fer, Muhammed (r.a.). Nasrullâh, Celâleddîn-i Rûmî’nin büyük dedesidir. Abdurrahman, Şakîk-i Belhî’nin (k.s.) büyük dedesidir. Ca’fer şehîd olup evlâdı kalmadı. Muhammed, Şihâbüddîn Sühreverdî’nin büyük dedesidir. Akşemseddîn hazretleri de Şeyh Şihâbüddîn neslindendir. 792/1389 tarihinde Şam’da doğdu.

Akşemseddin hazretleri, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerine intisâb etti ve onun halîfesi oldu. Göynük’e yerleşti. Tıb ilminde mâhir olup hastalıklara hangi bitkilerin ilaç olduğunu bilirdi. Hastalıkların gözle görülmeyecek kadar ufak canlı tohumlar (mikroplar) ile yayıldığından ilk olarak bahseden odur. Tıbdaki şöhreti o dereceye vardı ki birkaç defa Edirne sarayına çağrıldı. Fâtih’in hocalığını yaptı, İstanbul’un fethinde bulundu ve Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (r.a.) kabrini keşfetti. İstanbul’un fethinden sonra tekrar Göynük’e döndü ve orada vefât etti. (1459)

Sultan Mehmed Han, yirmi bir yaşında pâdişâh olmuştu. Bir yıldan sonra Edirne’de âlimler ve kumandanları toplayıp İstanbul’un fethi için hazırlıklara girişti. Lâkin âlim ve kumandanlardan çoğu “Geçmiş halîfe ve sultânlar bu iş için deryâ gibi askerle çok tecrübeler ettilerse de hiç biri fethedemedi. Hem bazı hadîslerde fethin ancak Hazret-i Mehdî’ye nasib olacağı naklolunmuştur” dediler.

Akşemseddin hazretleri de: “Kostantiniyye’yi evvelâ Sultan Mehmed fetheder, sonra Benî Asfar alır, Benî Asfar elinden de Hazret-i Mehdî fetheder” buyurarak fethe teşvîk buyurdu. Sultan Mehmed onun sözüyle amel etti ve fethe muvaffak oldu.

Akşemseddîn hazretleri ihtiyarladıkça gözünün nûru artardı. Hikmetinden suâl olundu. Şöyle buyurdular:

“Sofrada dökülen ekmek ve pirinç kırıntılarını toplayıp yerim.” (Menâkıb-ı Şeyh Akşemseddin)



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/15.html)
Başlık: Riyâkârın Âkıbeti | Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:30:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ مَكَارِمَ الْاَخْلَاقِ مِنْ اَعْمَالِ اَهْلِ الْجَنَّةِ. (قضاعى

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak güzel ahlâk cennetliklerin amellerindendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ocak Cuma 2015

Hicrî: 25 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • İran'da Şahlığın Yıkılması (1979)

Riyâkârın Âkıbeti

Kıyâmet gününde bazı insanlara cennete girmeleri emredilir. Bunlar cennete yaklaşır, cennetin kokusunu alırlar. Cennet saraylarına ve Allâh’ın cennet ehli için hazırlamış olduğu nimetlere bakarlar.

“Onları oradan uzaklaştırın! Onların orada nasibi yoktur!” diye nidâ olunur. Bunun üzerine büyük bir üzüntü ve pişmanlıkla geri dönerler. Daha evvel hiç böyle pişmanlık ile dönen olmamıştır. Derler ki:

“Yâ Rabbi! Keşke, dostların için hazırladığın nimetleri göstermeden bizi cehenneme atsaydın.”

Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:

“Ben bunu size göstermek istedim. Siz, kimsenin görmediği yerlerde bana karşı büyük günahlar işlediniz. İnsanlarla karşılaştığınızda kalbinizdekinin aksine, amellerinizde riyakârlık yaparak kendinizi Allah’tan korkan, itâatkâr ve mütevâzı kimseler gibi gösterdiniz, insanlardan korktunuz da benden korkmadınız. İnsanları yücelttiniz de bana ta’zîm etmediniz. İnsanlar görmesin diye günahları terk ettiniz, ama benim rızam için terk etmediniz. Bugün mükâfâttan mahrum edilmenizle birlikte elem veren şiddetli azâbı size tattırıyorum.”


“Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi”

Sultan Üçüncü Mustafa, “Lâleli Baba Câmii veya Lâleli Camii” olarak bilinen camii ve çevresindeki diğer hayır eserlerini inşâ ettirdiği esnada Lâleli Baba’nın şöhretini duyar ve kendisini saraya dâvet eder, görüşme esnasında:

Pâdişâh, bir hayır duâda bulunmasını ricâ edince Lâleli Baba: “Padişahım, hayâtın müddetince âfiyetle ye, iç ve hâcetini gör” diye duâ eder. Bu duâ hünkârın hoşuna gitmez. Bu esnâda Lâleli Baba “Peki öyleyse yiyin, için lâkin aslâ hâcet etmeyin” der. Bu görüşmeden sonra Üçüncü Mustafa kabız olur. Tedavî mümkün olmayınca bunun Lâleli Baba’nın kalbinin kırılmasından olduğu anlaşılır ve tekrar saraya dâvet edilir. Pâdişâh, kendisini affetmesini ve âcilen bu sıkıntıdan kurtarmasını ricâ eder. Lâleli Baba da câmiye kendi adının verilmesi şartı ile sultanı tedavi eder.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/16.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm, Gökteki Yıldızlar Gibidir
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:35:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِذَا اَرَادَ اللهُ بِرَجُلٍ مِنْ اُمَّتِى خَيْرًا اَلْقَى حُبَّ اَصْحَابِى فِى قَلْبِهِ. (فر

“Allâhü Teâlâ, ümmetimden bir kimseye hayır (ihsân etmeyi) murâd ederse onun kalbine Ashâbımın sevgisini verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ocak Cumartesi 2015

Hicrî: 26 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Sânî 1430

İstanbul Galata Tüneli'nin Açılışı (1875) • Ankara'da Ekmek Vesikaya Bağlandı (1942) • Irak (Körfez) Savaşı'nın Başlaması (1991)

Ashâb-ı Kirâm, Gökteki Yıldızlar Gibidir

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) mü’min olarak mülakî olmuş, görüşmüş ve mü’min olarak vefât etmiş zatlara Ashâb denir. Ashâb-ı Kirâm’ın hepsine hürmet ve muhabbet etmek lâzımdır.

Ashâb-ı Kirâm hidâyet yıldızlarıdır. Resûlullâh (s.a.v.):

“Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uysanız hidâyet bulursunuz” buyurmuşlardır.

Zîrâ bütün kâinât esâsen zulmet içindedir. Biz bunu kıyâmet gününde güneş dürülüp ziyâsı gittiği vakit idrâk ederiz. Bu kâinâtta ancak Muhammed Mustafâ aleyhisselâmın ve ona tâbi olanların nûru vardır. Nitekim Hak Teâlâ, Resûlullâh’ı nurlandıran sirâc (kandil) ve kandilinde güneş olduğunu beyan edip buyurdular:

“(Yâ Muhammed!) Biz seni hakka bir şâhid, hem bir müjdeci, hem azâbımızdan korkutucu gönderdik. Ve Allâhü Teâlâ’nın izni ve emri ile ona kulluk ve birliğini ikrâra dâvet edici ve insanları zulmetlerden çıkarmak için seni nurlandıran bir kandil kıldık.” (Ahzâb sûresi, âyet 45-46) ve:

“Allâhü Teâlâ gökleri tabaka tabaka yarattı ve göklerde ayı nur kıldı ve güneşi de bir sirâc (kandil) kıldı.” (Nuh sûresi, âyet 16). Bu nurdan en çok Ashâb-ı Kirâm istifâde etmiş; güneşin etrâfındaki yıldızlar gibi nurlarını ondan almışlardır. Gece olup güneş gittiğinde yıldızlar onun yerine geçer. (A. Nablûsî, Nihâyetü’l-Murâd)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ümmetime ümmetimin en merhametlisi Ebûbekir,

Allâh’ın emirlerini yerine getirmekte en gayretli Ömer,

En hayâlısı Osman,

Helâl ve harâmı en iyi bilen Muâz bin Cebel,

Ferâiz ilmini en iyi bilen Zeyd bin Sâbit,

Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi okuyan ve bileni Übey bin Ka‘b’dır.

Her ümmetin bir emîni vardır, bu ümmetin de emîni Ebû Ubeyde bin Cerrâh’dır.

En doğru hüküm vereni Hz. Ali’dir.

Ümmetimin en zâhidi ve en sadıkı Ebû Zer,

Ümmetimin en âbidi ve en müttakîsi Ebû Derdâ,

Ümmetimin en halîmi ve en cömerdi Muâviye bin Ebû Süfyân’dır.” Radıyallâhü anhüm ecmaîn.(S. Tirmizî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/17.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’nın Sıfatlarından İlim | Ekmek İsrâfına Karşı Tedbirler | İsimlerim
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:43:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا اِلَّا هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ. (سورة الانعام , 59

“Bütün gaybın anahtarları onun (Allâhü Teâlâ'nın) nezdindedir. Onları ondan başka kimse bilmez. Karada ve denizde ne varsa hepsini de bilir. Ve hiçbir yaprak düşmez ki herhalde onu bilmesin. Ne yerin zulümâtına (derinliklerine) düşen bir dane -ne yaş ne kuru- hiçbir şey yoktur ki herhalde hepsi Allâh'ın indinde bir Kitâb-ı Mübîn'de olmasın.”
(En’am sûresi, âyet 59)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ocak Pazar 2015

Hicrî: 27 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Sânî 1430

Allâhü Teâlâ’nın Sıfatlarından İlim

Allâhü Teâlâ’nın sıfatlarından biri ilim (bilmek) sıfatıdır.

Allâhü Teâlâ’nın ilmi, mahlûkâtın ilmi gibi basit ve mahdut (sınırlı) olmayıp bütün kâinâtı ihata etmiştir.

Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ her şeyi bilir, onun bilmesinden bir zerre bile dışarıda kalamaz. Ve hiç bir kimse, kendi hareketini, kendi düşüncesini Allâhü Teâlâ’dan saklayamaz. Çünkü her şeyi bilmeyen, her hareketten, her düşünceden haberi bulunmayan bir zât, ilâh olamaz, bu kadar bedîalar; eşsizlikler vücûde getiremez, bu kadar mahlûkatı idâre edemez.

Allâhü Teâlâ’nın böyle her şeyi bildiğini güzelce düşünüp tasdik eden bir insan şüphe yok ki dâimâ uyanık bulunur. Her işini, her hareketini bir edep dâiresinde tanzîm eder. Fenâ sözler söylemez fenâ şeyler düşünmez. Hiçbir kimsenin hakkına geçmez. Hiçbir kimsenin görüp bilmeyeceği bir yerde bile Allah’ın emirlerine muhâlif ve uymayan bir iş yapmaz. Çünkü kendisinin bütün yaptıklarını, yapacaklarını Allâhü Teâlâ’nın bildiğine îmânı vardır. 


Ekmek İsrâfına Karşı Tedbirler

• Ekmek alırken kaç kişilik ekmek alınacağı ve evdeki ekmek tespit edilmeli, ihtiyaçtan fazla ekmek alınmamalı,

• Ekmek dilimlenmeli,

• Fazla alınan ekmek buzdolabında saklanmalıdır. Yemekten bir saat kadar önce çıkarılırsa yumuşar.

• Taze ve yumuşak kalabilmesi için kapalı kutuda saklanmalı,

• Sıcak ekmek poşette saklanmamalıdır. Çünkü nemlenir ve küflenmesine sebep olur.

• Bayatlayıp kurumuş ekmek, fırında kızartılarak, tost yapılarak veya kaynayan suyun buharı ile yumuşatılarak yenmelidir.

İsimlerimiz: Erkek: Faruk, Kız: Feyza



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/18.html)
Başlık: Cennet ve Cennet Ehli
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:50:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَالَّذِي اَنْزَلَ الْكِتَابَ عَلَى مُحَمَّدٍ اِنَّ اَهْلَ الْجَنَّةِ لَيَزْدَادُونَ جَمَالًا وَحُسْنًا كَمَا يَزْدَادُونَ فِي الدُّنْيَا قَبَاحَةً وَهَرَمًا. (ش

“Kur’ân-ı Kerîm’i Muhammed’e (s.a.v.) indiren Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki, cennet ehlinin dünyâda çirkinlikleri ve yaşlılıkları her gün arttığı gibi cennette de güzellikleri artacaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ocak Pazartesi 2015

Hicrî: 28 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Sânî 1430

Çırağan Sarayı'nın Yanması (1910) • SSCB Askerlerinin Bakü'yü (Azerbaycan) İşgali (1990)

Cennet ve Cennet Ehli

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Allâhü Teâlâ ‘Sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hatırından geçirmediği ni’metler hazırladım.’ buyurdu. Dilerseniz (bunu beyan eden) şu (Secde sûresi, 17.) âyeti okuyun:

“Onların yaptıkları amellere mükâfat olarak gözlerin aydın olacağı şeylerden neler saklanılmış olduğunu artık hiçbir kimse bilmez.”

Cennette Tûbâ denilen bir ağaç vardır. Bir süvâri, gölgesinde yüz sene gezse onu katedemez; onun gölgesini bitiremez. Dilerseniz (bunu beyan eden) şu (Vâkıa sûresi, 30.) âyeti okuyun:

“(O cennettekiler) uzanmış (yayılmış) gölgededirler.”

Cennette azıcık bir yer, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Dilerseniz (bunu beyan eden) şu (Âli İmrân sûresi, 185.) âyeti okuyun:

“Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa işte o kendini kurtarmış ve murâdına ermiştir. Dünyâ denilen o fânî hayat, (müşteriyi kandırmak için allanıp pullanan ve alındıktan sonra değersiz olduğu anlaşılan) ve aldatan şeylerden başka hiç bir şey değildir.” (Tirmizî)

Bir başka hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu:

“Allâhü Tebâreke ve Teâlâ Cennet ehline “Ey cennet ehli! diye hitâb eder. Onlar da;

“Ey Rabbimiz, ferman buyurunuz, emrinizi îfâya her zaman hazırız ve dâimâ kulluğundayız.” derler. Cenâb-ı Hak:

“Nasıl, şu hâlinizden râzı mısınız?” buyurur.

“Ey Rabbimiz, nasıl râzı olmayalım. Sen bize hiçbir kimseye vermediğin bunca nimetleri ihsan buyurdun.”

“Size ben bundan daha şerefli nimet vereceğim.”

“Ey Rabbimiz, bu nimetlerden daha kıymetli nasıl bir nimet olabilir ki?”

“Sizden râzı ve hoşnutluğumun şerefine lâyık oldunuz. Artık bundan sonra ebediyen size azâb etmeyeceğim.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/19.html)
Başlık: Namazın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:52:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّمَا مَوْضِعُ الصَّلَاةِ مِنَ الدِّينِ كَمَوْضِعِ الرَّأْسِ مِنَ الْجَسَدِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Namazın dindeki yeri, başın cesetteki yeri gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ocak Salı 2015

Hicrî: 29 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Birinci Mustafa Han'ın Vefatı (1639) • Darulaceze'nin Kuruluşu (1895)

Namazın Fazîleti

Abdullah bin Mesûd radıyallâhü anh buyurdu:

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.):

“Hangi amel Allâhü Teâlâ’ya en sevimlidir” diye sordum;

“Vaktinde edâ olunan namazdır” buyurdular.

“Sonra hangisidir” diye sordum;

“Ana babaya iyilik ve ihsânda bulunmaktır” buyurdular.

“Sonra hangisidir” diye sordum;

“Allah yolunda cihâd etmektir” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Beş vakit namazla cumâ namazı, sonraki cumâya kadar; Ramazân-ı şerîf, sonraki Ramazân-ı şerîfe kadar büyük günahlardan sakındıkça arada işlenen küçük günahlara keffâret olur.”

“Söyleyin bakalım, birinizin kapısı önünde bir nehir bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa -ne dersiniz?- Vücudunun kirinden, pasından bir şey bırakır mı? buyurdular.

“Hayır, hiç kir pas bırakmaz,” dediler. Bunun üzerine buyurdular ki:

“Beş vakit namaz da işte bunun gibidir. Allâhü Teâlâ o namazlarla günahları yıkar, siler.”

“Kulun ilk hesâba çekileceği şey namazıdır. Allâhü Teâlâ’nın bu ümmete (îmândan sonra) ilk farz kıldığı şey de namazdır.”

“Allâhü Teâlâ, mahlûkâtına; insanlar, melekler ve cinlere, birliğine îmândan sonra namazdan daha sevgili bir şeyi farz kılmamıştır. Eğer Allâhü Teâlâ katında namazdan daha makbul ibâdet olsaydı, melekler onunla ibâdet ederlerdi. Hâlbuki meleklerin kimisi rükûda, kimisi secdede, kimisi kıyâmda (ayakta) ve kimi de ka‘dede (oturarak) Allâhü Teâlâ’ya ibâdet ederler.”

Namazı bütün farzlarına, vaciplerine, sünnetlerine, edeblerine, ta’dîl-i erkâna riâyet ederek kılmak lâzımdır. Zîrâ ta’dîl-i erkânı terk etmek de namazı kılmamak gibi maîşet; geçim darlığına sebep olur.

Namaz mâddî ve manevî rızıkların sebebidir, mü’minin mirâcıdır.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/20.html)
Başlık: Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Zât | Rebîulâhir Ayı
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 11:55:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: جَاهِدُوا الْمُشْرِكِينَ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَاَلْسِنَتِكُمْ. (حم

“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihâd ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ocak Çarşamba 2015

Hicrî: 30 Rebîulevvel 1436 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan Üçüncü Mustafa Han'ın Vefatı, Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Tahta Çıkışı (1774) • Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın Vefatı (1918)

Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Zât

Hazret-i Ebû Hüreyre radıyallâhü anh:

“Bana hiç namaz kılmadan cennete giren adamı söyleyiniz?” diye sordu. İnsanlar bilemediler ve:

“O kimdir?” diye sordular. Şöyle buyurdu:

“Usayrim bin Abdüleşhel’dir. İslâm’ı henüz kabul etmeyenlerden idi. Uhud Harbi gününde Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Uhud’a çıktığında Allâhü Teâlâ kalbini İslâm’a açtı da müslüman oldu. Kılıcını alarak harbe iştirak etti; şehîd edilinceye kadar çarpıştı. Onun hâlini Resûlullah Efendimize (s.a.v.) sordular;

“Muhakkak o cennetliklerdendir” buyurdular. (Radıyallâhü anh)


REBÎULÂHİR AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.

Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:

“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


REBÎULAHİR AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1436 yılı Rebîulâhir ayı ictimâ‘ı (20 Ocak Salı) günü Türkiye saati ile 15.14’de.

Ru’yet, ise (21 Ocak Çarşamba) Türkiye saati ile: 02.27’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus’un orta ve kuzey kısmı ile Alaska’nın güneyi, San Francisco, California, Güney Kore, Japonya, Rusya, Hawai Adası.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 22 Ocak Perşembe günü de Rebîulâhir ayının 1’idir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Talha, Kız: Tâhire



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/21.html)
Başlık: Nimetlere Şükür | "Ekmeğe Hürmet Ediniz..." | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:01:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ الشَّيْطَانَ يَحْضُرُ اَحَدَكُمْ عِنْدَ كُلِّ شَيْءٍ مِنْ شَأْنِهِ حَتَّى يَحْضُرَهُ عِنْدَ طَعَامِهِ فَاِذَا سَقَطَتْ مِنْ اَحَدِكُمْ اَللُّقْمَةُ فَلْيُمِطْ مَا كَانَ بِهَا مِنْ اَذًى ثُمَّ لِيَأْكُلْهَا وَلَا يَدَعْهَا لِلشَّيْطَانِ . (م

“Her zaman size gelip musallat olmak Şeytan’ın vazîfesidir. O, siz yemek yerken de gelir. Şâyet birinizin lokması yere düşerse üzerindekini temizleyip onu yesin. Şeytana bırakmasın...”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ocak Perşembe 2015

Hicrî: 1 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Sânî 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Ridaniye Zaferi (1517) • Baytar Mektebi'nin Açılışı (1842)

Nimetlere Şükür

Allâhü Teâlâ, İbrâhim Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesinde (meâlen):

“...Eğer siz (nimetlerime) karşı şükrederseniz, size olan nimetlerimi arttırırım. Ve eğer nankörlük ederseniz şüphe yok ki benim azâbım pek şiddetlidir.” buyurmuştur.

Bu âyet-i kerîme Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsîri’nde şöyle îzâh edilmiştir:

“Eğer kavuştuğunuz nimetlerin değerini bilir, Allah’ın dininden, ona itâatten ayrılmazsanız elbette size kat kat nimetler ihsan ederim. Ve eğer küfür ile (Allâh’ın dininden çıkıp) isyanlar ile (nehyettiklerini; yapmayın dediklerini yaparak) nankörlükte bulunursanız, o nimetlerin değerini bilmemiş olursunuz. Verdiğim nimetlere karşı nankörlük edip şükrünü yerine getirmeyenler hakkında azâbım pek şiddetlidir.

Evet.. Bir nimetin kadrini bilip şükretmek, o nimetin artmasına sebep olur. O nimetin kadrini bilmeyip nankörce hareket edenler bilâhare o nimetten de mahrum kalırlar.

İşte Cenâb-ı Hak, bu husustaki vaad ve tehdidini kullarına bildiriyor ki, uyansınlar, hareketlerini tanzim etsinler; itikatlarını, amel ve ahlaklarını düzeltsinler. Böyle bir hareket ise sırf kulların menfaatleri icabıdır. Yoksa Cenâb-ı Hak, kullarının şükretmesine ve ibâdetlerine -hâşâ- muhtaç değildir.”


"Ekmeğe Hürmet Ediniz..."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ Allâhü Teâlâ onu rızıkların en şereflisi kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.”

“Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün (yağmur ve toprağın) bereketindendir. Sofradan düşen kırıntıyı kim yerse günâhları mağfiret olunur.” (Feyzu’l-Kadîr)

İsimlerimiz: Erkek: Yavuz, Kız: Nâdire



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/22.html)
Başlık: Peygamberimizin (S.A.V.) Maiyyetindekiler: Talha Bin Ubeydullah (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:16:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَحْيَا سُنَّةً مِنْ سُنَّتِي فَعَمِلَ بِهَا النَّاسُ كَانَ لَهُ مِثْلُ اَجْرِ مَنْ عَمِلَ بِهَا لَا يَنْقُصُ مِنْ اُجُورِهِمْ شَيْئًا. (هـ 

“Bir kimse sünnetlerimden birini ihyâ etse ve insanlar da onunla amel etseler, onların sevâbından hiçbir şey eksilmeden, o sevâbın bir misli kendisine de verilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ocak Cuma 2015

Hicrî: 2 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Sânî 1430

Sinan Paşa'nın Şehâdeti (1517) • İttihatçıların Bâbıâlî Baskını (1913)

Peygamberimizin (S.A.V.) Maiyyetindekiler: Talha Bin Ubeydullah (R.A.)

Hazret-i Talha (r.a.), Sahâbe-i Kirâm’dan ve Aşere-i Mübeşşere; Cennet’le müjdelenen on kişiden biridir. On bir yaşında iken Hz. Ebûbekr-i Sıddîk’ın delâletiyle ilk Müslümanların seksenincisi oldu. Kureyş’in Teym aşîretindendir. Onu erkek, dördü kız olmak üzere on dört evlâdı vardı. Peygamber Efendimizden (s.a.v.) 38 hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Mekke-i Mükerreme’den Medîne-i Münevvere’ye hicret eden ilk muhâcirlerdendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisini Ebû Eyyûb Ensârî ile kardeş etmişdi. Resûlü Ekrem (s.a.v.) hazretlerine hizmetleri pek büyüktür. Peygamberimiz ile Bedir’den başka bütün muhârebelerde bulundu. Bedir Muhârebesi esnâsında Şam’da vazîfeli olarak bulunduğundan Bedir Ashabından sayıldı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) işlerin çoğunda Hz. Talha ile müşâvere eder idi. Uhud gazâsında Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) doğru gelen bir kılıcı kolu ile karşıladığı için kolu çolak kalmıştı. O gün yirmi dört yerinden yaralanmıştır. Kendisine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından “Talhatü’l-hayr, Talhatü’l-cûd” lâkapları verilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) Uhud kayalığındaki bir kayanın üzerine çıkmak için ayağa kalkmak istedi ise de, yaralarından dolayı dermansız kaldığı ve sırtında da iki kat zırh gömleği bulunduğu için kalkamadı. Ancak Hazret-i Talha’nın sırtında kayanın üstüne çıkıp oturdu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Talha cenneti hak etti!” ve “Siz yeryüzünde yürüyen şehidi görmek isterseniz Talha’ya bakınız” buyurmuşlardır.

Alkame hazretleri diyor ki: “Ben Hazret-i Ebûbekir’den işittim; Peygamberimiz “Talha ve Zübeyr Cennette benim komşularımdır.” buyurmuşlardır.

Hicrî 36 târihinde altmış dört yaşında Cemel Vak’ası’nda şehit düşmüştür. Basra’da bulunan mübârek kabri bir ziyaretgâhtır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/23.html)
Başlık: Hazreti Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V.) Hikmetler | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:20:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ الْفَاقَةَ لِاَصْحَابِى سَعَادَةٌ ، وَاِنَّ الْغِنَى لِلْمُؤْمِنِ فِى آخِرِ الزَّمَانِ سَعَادَةٌ. (كنز

“Ashâbım için fakirlik saâdettir. Âhir zamandaki müminler için ise zenginlik saâdettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ocak Cumartesi 2015

Hicrî: 3 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Sânî 1430

Hz. Ali (K.V.), Kûfe Camii'nde Şehid Edildi (661) • Haliç'in Donması (1621)

Hazreti Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V.) Hikmetler

Kişinin edeb sâhibi olması altın sâhibi olmasından hayırlıdır.

Edeb insanın süsüdür. Ailesine faydalı olmak isteyen, onlara edeb öğretsin.

Her sabah işine erken başlayan bahtiyar olur.

Ana babaya iyilik etmek sâlih amellerin en üstünlerindendir.

Ömrün bereketi güzel ameller işlemekledir. Malın bereketi ise zekâtını vermekledir.

Ettiğin iyilik ve ihsânı başa kakarak zâyi etme.

Eğer başına gelen sıkıntılara sabretmekteysen kendini zafer ile müjdele. Sabreden muradına muhakkak erer.

Nefsine uyma, âsûde (râhat) yaşarsın.

Karnı, kişinin düşmanıdır.

Dünyayı verip karşılığında âhireti alan kazançlı olur.

Dînini verip karşılığında dünyayı alan ancak hüsrân (ziyân) kazanır.

Kişinin Allah korkusundan ağlaması gözlerinin nûrunu artırır.

Cumartesi ve Perşembe sabahları bereketin en bol olduğu zamanlardır.

İnsan en çok dili sebebiyle belâya uğrar.

Gençliğinizde kaçırmış olduğunuz güzel amelleri ihtiyarlığınızda olsun kazanmaya çalışınız.

Bir sofrada yiyenlerin çok olması yemeğin bereketine sebeptir.

İlme çalışalım ve onu öğretmek için bir karşılık istemeyelim.

İnsanın edebi ve terbiyesi tamam olmadıkça ve terbiye ile asâleti birleşmedikçe haseb (kadir ve kıymet) ve neseb sâhibi sayılamaz.

Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı yolunda olan her muhabbet ve kardeşlik saf ve hâlistir. Günah ve kötülük için yapılan sevgi ve arkadaşlık ise saf olmaz.

İsimlerimiz: Erkek: Bilâl, Kız: Belkıs


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/24.html)
Başlık: Talha Bin Ubeydullah’ın Cömertliği | NÜKTE: Muhallebi rüyâsı
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:23:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ الصَّدَقَةَ لَتُطْفِئُ عَلَى اَهْلِهَا حَرَّ الْقُبُورِ ، وَاِنَّمَا يَسْتَظِلُّ الْمُؤْمِنُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِى ظِلِّ صَدَقَتِهِ. (هب

“Muhakkak sadaka, sâhibinin kabir harâretini söndürür. Ve şüphesiz ki mümin kıyamet gününde sadakasının gölgesinde gölgelenecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ocak Pazar 2015

Hicrî: 4 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Sânî 1430

Sırpsındığı Zaferi (1364)

Talha Bin Ubeydullah’ın Cömertliği

Hazret-i Talha (r.a.), Sahâbe-i Kirâm’dan ve Aşere-i Mübeşşere (Cennet’le müjdelenen on kişi)den biridir. Çok cömert olduğundan günde yüzlerce dînâr sadaka verir, vermeyince gözüne uyku girmezdi. Bedir muhârebesinde on esirin parasını vererek âzâd ettirdi, Benî Ceşm kabîlesinden çok kimselerin borçlarını ödemiştir.

Peygamberimiz aleyhisselam, Zû-Kared’de Beysân’da bir kuyuya uğramış ve adını sormuştu.

“Yâ ResûlAllah! Onun adı Beysân’dır ve o çok tuzlu ve acıdır!” denildi.

Peygamberimiz aleyhisselam: “Hayır! Onun adı Na’mân’dır ve suyu da tatlıdır!” buyurdu.

Peygamberimiz (s.a.v.) onun adını değiştirince, Hazret-i Allah tadını da değiştirdi, acılığını giderdi.

Talha bin Ubeydullah (r. anh), bu kuyuyu satın alarak vakfetti. Aynı zamanda, bir deve boğazlayarak halka ziyâfet verdi. Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.):

“Ey Talha! Sen ‘Talhatü’l-Feyyâz’sın!” buyurdu. Bundan sonra, o, Talhatü’l-Feyyâz diye anıldı. (Feyyâz: Çok cömert ve hayrı çok işleyen demektir.)

Talha bin Ubeydullah (r. anh) buyurdular ki:

İnsanın alçağı, arkasından kötülediği kimseyi yüzüne karşı methedendir.

Sadık arkadaş sana nefsinden hayırlıdır. Çünkü nefis fenalık emreder, sâdık arkadaş iyiliğe delâlet eder.

Hayâsız bir ömürde hayır yoktur.


NÜKTE: Muhallebi rüyâsı

İki kişi konuşuyordu:

– Efendi! Bu gece rüyamda muhallebi gördüm.

– Yirmi para verirsen rüyanı tabir ederim.

– Yirmi param olsaydı muhallebiyi rüyamda görür müydüm!



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/25.html)
Başlık: İlim Öğretmenin Edeb ve Şartları | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:30:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ الصَّدَقَةَ لَتُطْفِئُ عَلَى اَهْلِهَا حَرَّ الْقُبُورِ ، وَاِنَّمَا يَسْتَظِلُّ الْمُؤْمِنُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِى ظِلِّ صَدَقَتِهِ. (هب

“İlim öğretiniz, fakat sert davranmayınız. Muhakkak yumuşak huylu muallim (hoca) sert davranandan daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ocak Pazartesi 2015

Hicrî: 5 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Sânî 1430

Büyük Tarihçi ve Muhaddis İbni Asâkir (R.H.)'in Vefatı (1176) • Karlofça Antlaşması (1699) • Televizyonun Îcâdı (1926)

İlim Öğretmenin Edeb ve Şartları

Talebeye ilim öğretmenin bazı edeb ve şartları:

• Hoca çok gayretli ve çok şefkatli olmalı,

• Lüzumlu olan her şeyi öğretmeli,

• Geçmiş âlimlere karşı vefâlı olmalı,

• Zaman zaman latife yapmalı,

• Talebeleri arasında ayrım yapmamalı,

• Talebelere çok değer vermeli,

• Tatbikat yaptırmalı,

• Emir vermekten hoşlanmamalı,

• Ehl-i sünnet akîdesine düşman olanlarla mücadele etmeli,

• Hizmet etmelerini talebelerine şart koşmalı,

• Mâneviyatsız ilmi kâfî görmemeli,

• Canlı kitaplar yetiştirmeli,

• Muvaffakiyeti şahsına mal etmemeli,

• Öğrenemeyene acele etmeden, sabırla öğretmeli,

• Akıllı olmayanı güzel yolla irşâd ve ıslâh etmeli,

• Tekrar tekrar soranı azarlamamalı,

• Talebeyi zararlı ilimden korumalı,

• Faydalı ilmi, Allâhü Teâlâ’nın rızasından başka bir gâye için öğrenmekten onları sakındırmalıdır.


Kıt'a:

Me’zûn olursan okut ulûmu

Neşr eyle halka nef-i umûmu

Âmil olursan kâmil olursun

Hikmetleri hep sen de bulursun.

(Menbaından icâzetle aldığın ilmi insanlara öğret. İlminle amel edersen kâmil ve hikmet sahibi olursun.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/26.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir İle Talha Bin Ubeydullah’a Yapılan İşkence | Müminin Firaseti
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2015, 12:37:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ ، وَالزُّهْدُ غِنَاءُ الْاَبَدِ. (فر

“Sabır, sıkıntıdan kurtulmanın, ferahlığa kavuşmanın anahtarıdır. Zühd (dünyaya rağbet etmemek) ebedî zenginliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ocak Salı 2015

Hicrî: 6 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Sânî 1430

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1299) • Üçüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1595) • Şâir Nef'î'nin Vefatı (1635)

Hazret-i Ebûbekir İle Talha Bin Ubeydullah’a Yapılan İşkence

Hazret-i Ebûbekir ile Talha bin Ubeydullah’a (r.a.) İslâm dininden döndürmek ve namaz kılmalarına mâni olmak için işkence yapmışlardı.

Kureyş’in arslanı diye meşhur olan Talha bin Ubeydullah’ın (r.a.) ağabeyi Osman bin Ubeydullah ile Nevfel bin Huveylid el-Adevî ikisi birlikte, Hazret-i Ebûbekir ve Talha bin Ubeydullah’ı ikisini bir ipe bağlarlardı. Bundan dolayı Hazret-i Ebûbekir ile Talha bin Ubeydullah’a “karîneyn” denilmiştir.

Hazreti Ebûbekir ile Talha bin Ubeydullah (r.a.), kendilerine yapılan bu işkenceye rağmen dinlerinden dönmediler. Hazret-i Ebûbekir’in mensup olduğu Teymoğulları, bunlara işkence yapıldığını gördükleri hâlde pek aldırış etmezler, onları pek korumazlardı. Osman bin Ubeydullah, her ikisinin bağlarından kurtulmuş oldukları hâlde namaz kıldıklarını görüp korkuya düşünce, onlara bu işkenceyi yapmaktan vazgeçti.


Müminin Firaseti

Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin oğlu Mûsâ rivâyet etti: Babam şöyle anlattı:

Çölde yolculuk yapıyordum. Günlerce su bulamadım. Susuzluktan tâkatsiz kaldığım esnâda bir bulut gördüm. İçinden çiğe benzeyen bir şey yağdı. Ben de onunla susuzluğumu giderdim. Sonra bütün ufku kaplayan bir nur gördüm. İçinden bir sûret çıkıp bana:

“Ey Abdülkâdir! Ben senin Rabbi’nim. Haram olan şeyleri sana helal kıldım.” dedi. Bunları duyunca hemen “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. Defol ey mel’ûn şeytan.” dedim. Birden o nur zulmet, o sûret de duman oldu ve bana:

“Benden, Rabbi’nin hikmeti ve ilmin ile kurtuldun. Ben bu şekilde yetmiş kişiyi dalâlete düşürdüm, doğru yoldan saptırdım.” deyince “Bu, Rabbi’min fazlı ve ihsanıdır. Hamd onadır.” dedim. Bana:

“Onun şeytan olduğunu nasıl anladın?” diye sordular.

“Haram olan şeyleri sana helal kıldım demesinden anladım.” dedim. (et-Tabakâtü’l-Kübrâ, İmam Şa‘rânî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/27.html)
Başlık: Namazdan Sonra Tesbihin Fazileti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 10:41:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

  قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ سَبَّحَ اللهَ فِي دُبُرِ كُلِّ صَلَاةٍ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَحَمِدَ اللهَ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَكَبَّرَ اللهَ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ فَتْلِكَ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ وَقَالَ تَمَامَ الْمِائَةِ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا 
(شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ غُفِرَتْ خَطَايَاهُ وَاِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ. (م


“Kim (beş vakit) namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânellâh’, otuz üç kere ‘Elhamdülillâh’, otuz üç kere de ‘Allâhü Ekber’ derse bunlar doksan dokuz olur. Yüze tamamlamak için (bir kere) ‘Lâ ilâhe illallâhüvahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü…’ okursa -deniz köpüğü kadar da olsa- günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ocak Çarşamba 2015

Hicrî: 7 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Sânî 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır'ı Fethi (1517) • Mülkiye Mektebi'nin Açılışı (1854)

Namazdan Sonra Tesbihin Fazileti

Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) (muhâcirlerin) fakirleri gelip:
"(Yâ Rasûlallâh) mal ve mülk sâhipleri en yüksek dereceleri ve dâimî nimet(lere ermek fazîlet ve saâdetin)i alıp gittiler.
Hem bizim kıldığımız gibi onlar da namaz kılıyorlar, bizim tuttuğumuz gibi onlar da oruç tutuyorlar.
Hem de onların fazla malları var, onunla haccediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd ediyorlar, sadaka veriyorlar.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Size bir şey bildireyim ki siz onu yaptığınız takdirde hem (bu hususta) sizi geçmiş olanlara yetişebilesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetişemesin ve içlerinde bulunduğunuz cemâat (topluluk) içinde en hayırlı siz olasınız. Ancak (onlardan size tavsiye ettiğim amelin) aynısını yapan hâriç:
Her farz namazdan sonra otuz üçer kere tesbîh (SübhânAllah), tahmîd (Elhamdülillâh) ve tekbîr (Allâhü Ekber) okursunuz.” buyurmuşlardır.

Fakirler Resûlullâh’ın (s.a.v.) kendilerine öğrettiğini yaptılar. Derken zenginlere de yaptıklarını haber verdiler. Zenginler de tıpkısını yaptılar.

Ashâbın fakirleri, Resûlullâh’a (s.a.v.) gelip bunu haber verdiler ve:
‘Bizim bu kardeşlerimiz bizim yaptığımızı yapıp söylüyorlar’ dediler.

Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.):
“Bu dediğiniz Allâhü Teâlâ’nın bir fazlı ve ihsanıdır ki, dilediğine verir. Ey fakirler cemâati:
Müslümanların fakirlerinin zenginlerinden âhiret günü ile yarım gün, yâni beş yüz yıl evvel cennete girmeleri sizi sevindirmez mi?” buyurdular.

İsimlerimiz: Erkek: İsmâîl, Kız: Merve

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/28.html)
Başlık: Ezan Lafızlarının Manaları
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 15:42:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِذَا اُذِّنَ فِى قَرْيَةٍ اَمَّنَهَا اللهُ مِنْ عَذَابِهِ ذَلِكَ الْيَوْمَ. (طب

“Bir yerde ezan okunduğu zaman, o gün Allâhü Teâlâ orada bulunanları azâbından korur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ocak Perşembe 2015

Hicrî: 8 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Sânî 1430

Türkçe Ezanın İlk Defa Fatih Câmii'nde Okutturuluması (1932)

Ezan Lafızlarının Mânâları

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

“Bilinmelidir ki ezân lafızları yedidir.

1 - Allâhü Ekber:

Allâhü Teâlâ, ibâdet edicilerin ibadetine muhtaç olmaktan pek yücedir, aslâ muhtaç değildir. Bu mübârek lafızların dört defa tekrar edilmesi bu mühim mânânın te’kîdi içindir.

2- Eşhedü en lâ ilâhe illallâh:

Ben şehâdet ederim ki Allâhü Teâlâ hem ibâdete ihtiyacı olmaktan yüce ve müstağnidir, hem ibâdet edilmeye lâyık ve müstehak olan da ancak o sübhânehûdür.

3- Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh:

Ben şehâdet ederim ki Peygamberimiz Muhammed Mustafâ sallallâhü aleyhi ve sellem, Allah sübhânehûnün resûlüdür ve Allâhü Teâlâ’ya ibâdet yolunu ondan getirip teblîğ eyleyicidir. Cenâb-ı Hak Tekaddes ve Teâlâ hazretlerine layıkı ile ibadet, ancak onun -sallallâhü aleyhi ve alâ âlihi’s-salevâtü ve’t-tahiyyetü- getirip teblîğ buyurduklarıyla yapılabilir.

4-5 - Hayye ale’s-salâh, Hayye ale’l-felâh;

Bu iki kelime, kılanı felâha götürecek namazı edâ etmeye dâvet eder.

6- Allâhü Ekber:

Allâhü Teâlâ’ya kimse lâyıkı ile ibâdet edemez.

7- Lâ ilâhe illallâh:

Hiç kimseden Cenâb-ı Tekaddes ve Teâlâ’ya lâyıkı ile ibâdet sâdır olmaz ise de şüphesiz ibâdet edilmeye yegâne lâyık ve müstehak olan ancak odur.

İşte namazın ne muazzam ve yüce bir ibâdet olduğunu, vaktinin girmesinin böyle muazzam kelimelerle ilân olunmasından idrâk etmek lâzımdır.

İşte ucuzluk ve bolluk bahardan (namazın fazîleti ezandan) belli olur.

Allâh’ım, bizi Peygamberlerin Efendisi aleyhi ve alâ cemîi’l-Enbiyâi etemmü’s-salavât ve ekmelüttahıyyât hürmetine felâha eren hakîki namaz kılanlardan eyle…”

(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, (ks.) 1/m. 303)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/29.html)
Başlık: Bazı Dînî Tabirler | Erbaîn, Zenherir ve Hamsîn
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 15:45:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنَّائِمُ الطَّاهِرُ كَالصَّائِمِ الْقَائِمِ. (الجامع الصغير

“Abdestli olarak uyuyan, gündüzleri oruçlu, geceleri de ibâdetle geçiren gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ocak Cuma 2015

Hicrî: 9 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Sânî 1430

Hitler'in İktidâra Gelmesi (1935)

Bazı Dînî Tabirler

Tahâret: Lügatte, nezâfet, temizlik demektir. Dînen tahâret, necâset denilen mâddeten pis şeylerin veya hades denilen dînî bir mânînin giderilmesinden ibarettir.

Tahâretler, tahâret-i suğrâ ve tahâret-i kübrâ, yani küçük temizlik, büyük temizlik diye ikiye ayrılır.

Tahâret-i suğrâ: Abdestsizlik denilen hâli gidermek sûretiyle olan temizliktir. Abdest almak gibi.

Tahâret-i kübrâ: Cünüplük, hayız ve nifâs denilen hâllerden çıkmak için ağza, burna su alıp bütün vücûdu yıkamak sûretiyle yapılan temizliktir ki, buna gusül veya boy abdesti denir.

Hades: Bazı ibâdetlerin yapılmasına mâni olan ve hükmî necâset sayılan bir hâldir. Hades-i asgar, hades-i ekber kısımlarına ayrılır.

Hades-i asgar: Tahâret-i suğrâ ile meselâ yalnız abdest ile giderilen tahâretsizlik hâlidir. Bevl etmek ve ağız, burun gibi bir azadan kan gelmek sebebiyle vücûda gelen hades gibi.

Hades-i ekber: Tahâret-i kübrâ ile yani ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamakla giderilen tahâretsizlik hâlidir. Bu da cünüplükten ve hayız denilen ârızalardan ileri gelir.


Erbaîn, Zenherir ve Hamsîn

Kış mevsiminin soğukları, 40 ve 50 günlük iki devreye ayrılır. Kışın en soğuk zamanı sayılan 21 Aralık - 30 Ocak arasındaki 40 güne Erbaîn denir. Erbaîn 30 Ocak’ta sona erer ve Hamsîn başlar. Bundan sonraki elli güne hamsîn denilir. Bu elli günün 21 Mart’ta bitmesiyle kış sona ermiş olur.

Eski İstanbullular erbaîne ehemmiyet verirlerdi. Şiddetli soğuk hüküm sürdüğü bu günler ihtiyarlarla zayıflar için pek tesirli ve hatta tehlikeli olduğundan onlar erbaîn esnasında bazı yiyecek ve içeceklerden bir nevi perhiz ederler. Erbaîn sona erince ziyâfetler tertip ederek birbirlerini ziyâret ederlerdi.

Bu mevsimde esen şiddetli rüzgâra da Erbaîn fırtınası veya Zemherîr denilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/30.html)
Başlık: Arkadaş Seçmenin Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 15:48:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا اصْطَحَبَ اثْنَانِ قَطُّ اِلَّا كَانَ اَحَبُّهُمَا اِلَى اللّٰهِ اَرْفَقُهُمَا بِصَاحِبِهِ. (اتحاف

"Arkadaşlık eden iki kişiden Allâh’a daha sevimli olanı, arkadaşına karşı muâmelesi daha şefkatli olandır."
(Hadîs-i Şerîf, İthâfu’s-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ocak Cumartesi 2015

Hicrî: 10 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Sânî 1430

Osmanlı'da Matbaanın Kuruluşu; Vânî Mehmed Efendi'nin Sıhah-ı Cevherî Tercümesi (Vankulu) İsimli Lügatinin Basılması (1729)

Arkadaş Seçmenin Âdâbı

Birisiyle arkadaşlık kurarken evvelâ onda şu beş meziyeti aramalı, eğer bunlar varsa dost edinmelidir:

1 - Akıl: Arkadaş akıllı olmalıdır. Çünkü ahmakla dostluktan hayır gelmez. O sana faydalı olmak için bir iş yapayım derken, zarar verir.

2 - Güzel ahlâk: Kötü huylu kimsede vefâ ve iyilik olmaz. Meselâ: Öfkesine ve şehvetine sâhip olamayan kimse kötü huyludur. Öyle bir kimseyi dost edinmelidir ki, sen ona hizmet ettiğin zaman o seni korusun. Sen onunla konuşup görüştüğün zaman o sana tatlı söylesin. Senden bir iyilik görünce onun değerini bilsin ve bir hata görünce onu örtsün.

3 - Sâlih olmak (İyi hâlli olmak, günahlardan kaçınmak): Büyük günah işlemekte ısrar edenle dost olma. Allah’tan korkan, günah işlemekte ısrar etmez. Hâlbuki Hak Teâlâ’dan korkmayan kimsenin şerrinden korkulur.

4 - Kanâat: Dünyaya dört elle sarılan harîs (lüzûmundan fazla dünyaya düşkün) kimselere yakın olma. Onun sadâkati geçicidir. Harîs ile dostluk, öldürücü bir zehirdir. Çünkü tabiatı, huyu değişkendir. Belki türlü huylara bürünmekte ustadır. Fakat şu bir gerçektir ki harîs kimselerle kalkıp oturan da onun gibi harîs olur. Zâhid (dünyaya rağbet etmeyen) insanlarla oturup kalkan kimse rahat bulur.

5 - Doğruluk: Yalancıyla dost olma ki o kötüdür. Serâba benzer. Sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir.

Bu maddelerden başka üç türlü arkadaş vardır:

Biri âhiret kardeşidir. Onda yalnız dinle ilgili olanları ararsın.

İkincisi dünya kardeşidir. Bunda da yalnız güzel huy ararsın.

Üçüncüsü de öyle bir kimsedir ki, onda ne menfaat bulunur, ne de onunla vakit geçirilebilir. Ondan kurtuluncaya kadar onunla güzellikle geçinmeye bakılır. Ancak bu gibi kimselerden insan ibret dersleri alır. Onda görülen kötülüklerden çirkinliklerden çekinmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Eğer insanlar, başkalarında görüp tiksindikleri şeylerden sakınsalar, edebleri kemâl bulur, terbiye ediciye lüzum kalmaz.” buyurmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/1/31.html)
Başlık: Kim Allah’dan Korkarsa Ona Bir Çâre Gösterir | Beyit
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 15:51:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَرَأَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ "وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبْ" قَالَ مَخْرَجًا مِنْ شُبُهَاتِ الدُّنْيَا وَمِنْ غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَمِنْ شَدَائِدِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ. (قرطبى

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Kim Allâh’dan korkarsa Allâhü Teâlâ ona bir mahrec (çıkış yolu, bir çare) gösterir ve hatır ve hayale gelmez yerden onu rızıklandırır. (Talak suresi, 2.) ayetini okuyup buyurdular ki: Hem dünya şübhelerinden, hem ölüm sekerâtından (ölümün şiddet ve zahmetinden), hem de kıyâmet gününün şiddetli korkularından çıkış yolu gösterir.”
(Hadîs-i Şerîf, Tefsîr-i Kurtubî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Şubat Pazar 2015

Hicrî: 11 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Sânî 1430

Ayasofya Câmii'nin Müzeye Çevrilmesi (1935)

Kim Allah’dan Korkarsa Ona Bir Çâre Gösterir

Eşcâ‘ kabîlesinden Mâlik (r.a.), Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) geldi ve: “Yâ Resûlallâh, oğlum Avf esîr alındı” dedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ona:

“Oğluna haber gönder ve de ki: Resûlullah (s.a.v.) sana çokça ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ okumanı emrediyor.” buyurdular.

Mâlik’in (r.a.) oğlunu yay kirişiyle bağlamışlardı. Yay kirişi koptu, o da kurtulup oradan ayrıldı. O kavme âit bir dişi deve gördü, ona bindi. Yolda kendisini esir eden kavmin merâsındaki hayvanların hepsini önüne katıp getirdi. Fazla geçmeden evlerinin kapısından anne ve babasına sesleniyordu.

Sesini işiten babası: “Ka‘be’nin Rabbine yemin ederim ki bu Avf’dır” dedi. Annesi de: “Vay, bu Avf’dır, yaydan kurtulup da nasıl geldi” dedi. İkisi de yanlarında hizmetçiyle birlikte kapıya koştular. Çıktıklarında evin avlusunun develerle dolduğunu gördüler. Avf babasına başından geçenleri ve develeri nasıl getirdiğini anlattı. Babası:

“Burada durunuz, ben Resûlullah’ın (s.a.v.) huzûruna varıp, hâli arzedeyim ve develer hakkında hükmünü sorayım. Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) huzûruna geldi, Avf’ı ve develeri bildirdi. Resûlullah (s.a.v.) ona:

“Sen malında nasıl tasarrufta bulunuyorsan bu develerde de istediğini yapabilirsin.” buyurdular.

Bunun üzerine: “…Her kim de Allâh(ın gadabın)dan korkar (isyandan sakınır, öğütlerini tutar)sa; ona bir çıkış yolu, çâre gösterir ve onu hatır ve hayâle gelmez yerden rızıklandırır. Ve her kim Allâh’a tevekkül ederse o, ona yetişir…” meâlindeki Talâk sûresinin, 2. ve 3. âyetleri nâzil oldu. (Tefsîr-i İbn-i Kesîr)

Beyit:

Baş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn içün

Allâh’adır tevekkülümüz i’timâdımız.  (Bâkî)

(Sefil dünyâ için alçaklara baş eğmeyiz. Ancak Allâh’a îtimât ve tevekkül ederiz.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/1.html)
Başlık: Resûlullâh’ın Zevceleri; Mü'minlerin Anneleri
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2015, 15:54:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : اَلنَّبِيُّ اَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُ اُمَّهَاتُهُمْ... الآية. (سورة الاحزاب, 6

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Peygamber, mü’minlere kendilerinden daha sevgilidir, zevceleri de (onların) anneleridir…”
(Ahzâb Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Şubat Pazartesi 2015

Hicrî: 12 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Sânî 1430

Japonya Zelzelesi (200 bin ölü) (1703) • Türk Eczacılar Birliği'nin Kuruluşu (1956)

Resûlullâh’ın Zevceleri; Mü'minlerin Anneleri

Ümmehâtü’l-Mü’minîn: Mü’minlerin anneleri demektir ki, Resûlullâh’ın zevceleri, hanımlarıdır. Bu hanımların isimleri şunlardır:

Hz. Hadîce binti Huveylid.

Hz. Ebûbekir’in kızı Âişe.

Hz. Ömer’in kızı Hafsâ.

Hz. Ümmü Habîbe.

Hz. Ümmü Seleme.

Hz. Sevde binti Zem‘a.

Hz. Zeyneb binti Cahş.

Hz. Zeyneb binti Huzeyme el-Hilâliyye.

Hz. Meymûne binti Hâris.

Hz. Cüveyriye.

Hz. Safiyye binti Huyey

Hz. Mariye (Radıyallâhü Anhünne).

Bunlardan altısı Arap kabîlelerinin en şereflisi olan Kureyş’dendir. Kalan dördü diğer Arap kabîlelerinden, Hz. Safiyye İsrâiloğullarındandır.

İçlerinden Hz. Hatice ile Zeyneb el-Hilâliyye Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) dünyada iken vefât etmişler, dokuzu ise kendilerinden sonraya kalmışlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de “Ümmehât” denilmiştir ki “Anneler” demektir. Yani onların her biri “Ümmü’l-mü’minîn; Mü’minlerin anneleridir.” Anne olmaları da kendilerinin nikâhlarının haram ve kendilerine hürmetin vacip olmasındandır. Mü’min erkekler yanında örtünme mecbûriyetleri vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Hatîce vâlidemizin vefâtından sonra yani 53 yaşından sonra diğer hanımları ile evlenmiştir. Evlenmesinin sebep ve hikmeti ise şudur:

Peygamberimiz, kabîlelerin İslâmiyet’e bağlanmalarını temîn etmek, ayrıca kadınlara âit hükümleri kadınlar vâsıtasıyla yaymak, bazılarını sıkıntıdan, fakirlikten kurtarmak, bazılarının ise iffet ve nâmuslarını korumak için onlarla evlenmiştir. Asıl hikmet ve gâye kadınlar vâsıtasıyla İslâm’ı yaymaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/2.html)
Başlık: Komşu Hakları | Bilmece
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2015, 13:33:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوَّلُ خَصْمَيْنِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ جَارَانِ. (حم

“Kıyâmet günü, birbirine dâvâcı olacakların ilki, (birbirinin hakkına riâyet etmeyen) komşulardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Şubat Salı 2015

Hicrî: 13 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan İkinci Murad Han'ın Vefatı (1451) • İlk Uzay Gemisinin Ay'a İnişi (1966)

Komşu Hakları

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) komşu haklarını şöyle beyân etmiştir:

“Bir kişi, âilesine ve malına gelecek kötülükten korktuğu için kapısını komşusuna kapalı tutuyorsa, o komşu, gerçek mü’min değildir.

Şerrinden emîn olunmayan komşu da gerçek mü’min değildir.

Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musunuz?

Senden yardım istediğinde yardım etmen,

Senden borç istediğinde borç vermen,

Fakir düştüğü zaman tekrar borç vermen,

Hastalandığında ziyâret etmen,

Bir hayra; nimete kavuştuğunda tebrik etmen,

Musîbete uğradığında tâziye, tesellî etmen,

Öldüğünde cenâzesine katılman,

İzni olmadıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp rüzgârına (ve güneşine) mânî olmaman,

Tencerendeki yemeğin kokusu ile onu rahatsız etmeyip yemekten ona da göndermendir.

Bir meyve satın aldığında ona da hediye etmendir. Eğer bunu yapamazsan meyveyi evine (komşuna göstermeden) gizlice götür. Çocuğun o meyveleri dışarı çıkarıp onun çocuğunu imrendirmesin.

Siz komşu hakkının ne olduğunu biliyor musunuz? Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki, komşu hakkını ancak Allâhü Teâlâ’nın rahmet ettiği çok az kimse anlayabilir.”

Resûlullâh (s.a.v.), komşuyu o kadar tavsiye etti ki onlar (Ashâb-ı kirâm) Resûlullâh’ın komşuyu komşuya mîrasçı yapacağını zannettiler. (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)


Bilmece:

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Ses)
Ne alınır, ne satılır, ne görülür, ne tutulur, ona derler küçük ölüm, o gelince yatılır? (Uyku)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/3.html)
Başlık: En Cesur Kimdir? | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2015, 17:11:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا اِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّعِيرِ. (سورة فاطر, 6

“Haberiniz olsun ki şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun. Çünkü o kendine tâbî olanları, ancak alevli Cehennem’in yârânından olsunlar diye dâvet eder.”
(Fâtır Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Şubat Çarşamba 2015

Hicrî: 14 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Sânî 1430

İskilipli Atıf Hoca'nın İdam Edilmesi (1926) • Balkan Paktı'nın İmzalanması (1934)

En Cesur Kimdir?

Hz. Ali (kerremallâhü vecheh):

“En cesur insan kimdir? diye sordu.

“Sensin” dediler. Hz. Ali (k.v.):

“İçimde bir korku olmadan hiç bir kimse ile çarpışmış değilim. Bana en şecâatli kimdir, onu söyleyin.” dedi.

“Bilmiyoruz, kimdir?” dediler.

“En cesur Hz. Ebûbekir’dir.

Bedir günü Resûlullâh’a (s.a.v.) bir çardak yapmıştık. Müşriklerden birinin ansızın yapacağı bir hücûmdan onu korumak için:

“Kim Resûlullâh ile beraber kalır?” dedik. Allâh’a yemin ederim ki, aramızdan kimse meydana çıkmadı, yalnız Hz. Ebûbekir kılıcını çekerek, Resûlullâh’ın yanına geldi. Hücûm eden herkese karşılık veriyordu. Şüphesiz, en şecâatli kimse odur.

Yine Hz. Ali (kv.) buyurdular:

“Bir gün Mekke müşriklerinin Resûlullâh’a (s.a.v.) eziyet ettiklerini ve:

“Sen misin ilâhlarımızı bir ilâh yapan?” dediklerini gördüm. Allâh’a yemin ederim ki; aramızdan hiç kimse imdadına koşamadı. Yalnız Ebûbekir ortaya çıkarak, birini döğüp ötekini itekleyerek:

“Yazıklar olsun size! ‘Rabbim Allah!’ diyen bir adamı öldürecek misiniz?” diyordu.

Hz. Ali abasını çıkardı, sakalı ıslanıncaya kadar ağladı ve:

“Allah aşkına söyleyin. Firavun devrindeki mü’min mi daha hayırlıdır, yoksa Ebûbekir mi?” dedi. Herkes sustu, bunun üzerine Hz. Ali:

“Bana cevap veriniz! Allâh’a yemin ederim ki, Ebûbekir’in bir saati, Firavun devrindeki müminin bin saatinden hayırlıdır. Zîrâ o, îmânını gizliyordu; bu ise îmânını ilân ediyor, dedi. (Târihu’l-Hulefâ, Süyûtî)

İsimlerimiz: Erkek: Ali, Kız: Fâtıma


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/4.html)
Başlık: İcmâ-i Ümmet
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2015, 17:24:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

( قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَأَلْتُ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ اَنْ لَا يَجْمَعَ اُمَّتِي عَلَى ضَلَالَةٍ فَاَعْطَانِيهَا. (حم

“Ümmetimi dalâlet (sapıklık) üzerinde birleştirmemesi için Allâhü Teâlâ’ya dua ettim. Onu bana verdi; duamı kabul etti.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Şubat Perşembe 2015

Hicrî: 15 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 23 Kânûn-ı Sânî 1430

Laiklik İlkesi ve Altı Ok Anayasa'ya Kondu (1937)

İcmâ-i Ümmet

Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir o ümmetine tebliğ buyururdu. Peygamberimizden sonra vahiy gelme ihtimâli kalmadı. Fakat Kur’ân-ı Kerîm, nice Ashâb-ı Kirâm’ın ezberinde idi.

Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanmayan meseleler hakkında sünnet-i seniyye ile yani Resûlullah ne buyurmuş ve ne yapmış ise yahut bir kimseyi bir iş yaparken görüp de men etmemiş; yapma dememiş ise ona uyarak amel edilirdi.

Lâkin sünnet-i seniyye ve hadîs-i şerîflerin tamamını Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi ezberlememişti. Çünkü: Ashâb-ı Kirâm’ın kimi geçim için pazar yerlerinde alış veriş ile kimi de çiftçilik ile meşgul olduklarından dâimâ Resûlullâh’ın mübârek meclisinde toplanamayıp ancak vakit buldukça bulunurlardı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hüküm beyân buyurunca ve öğretince hazır bulunanlar, onu beller ve hazır bulunmayanlara bildirirlerdi. Bu cihetle bazıları, bazı hadîs-i şerîfi ve diğerleri diğer hadîs-i şerîfi bilirlerdi ve bilmediklerini bilenlerden öğrenirlerdi.

Hatta Ashâb-ı Kirâm’ın büyükleri; Hazret-i Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali, Abdurrahman bin Avf, Abdullah bin Mes’ûd, Übey bin Kâ’b, Muâz bin Cebel, Ammâr bin Yâsir, Huzeyfe bin Yemân, Zeyd bin Sâbit, Ebu’d-Derdâ, Ebû Mûsa’l-Eş’arî, Selmânü’l-Fârisî radıyallâhü anhüm hazretleri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında fetvâ verirlerdi. Böyle iken pek çok hadîs-i şerîfleri bilemeyip diğer Ashâb-ı Kirâm’a mürâcaat ederler ve: “Falan meseleye dâir bir hadîs var mı?” diye sorarlar, bir hadîs-i şerîf bulunursa onunla amel ederlerdi.

Peygamber Efendimizin mîrâsının vârisler arasında taksîmi hakkında Ashâb-ı Kirâm arasında ihtilâf oldu. Ebûbekr-i Sıddîk’ın (r.a.) “Peygamberden mîrâs kalmaz” diye rivâyet ettiği hadîs-i şerîf ile amel olunmuş idi.

Ashâb-ı Kirâm, eğer sünnet-i seniyyede de bir sarâhat; açıklık bulamaz ise re’y ve kıyâs ile ictihâd eder ve onunla amel ederdi.

İşte bu cihetle ilk asırda bir ictihâd kapısı açıldı ve gerek Ashâb-ı güzîn, gerek sâir müctehidler bir meselede ittifak edince artık tereddüde mahal kalmadı ve buna “İcmâ-ı ümmet” denildi.

Dînin dört delili Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet, İcmâ-ı Ümmet ve Kıyâs olup üçüncüsü İcmâ’dır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/5.html)
Başlık: Duâda Bir Edeb | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 06 Şubat 2015, 12:02:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يُسْتَجَابُ لِاَحَدِكُمْ مَا لَمْ يَعْجَلْ فَيَقُولُ قَدْ دَعَوْتُ فَلَمْ يُسْتَجَبْ لِى. (د

“Duâ ettim, duâm kabûl olunmadı’ diyerek acele etmediğiniz müddetçe duâlarınız kabûl olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Şubat Cuma 2015

Hicrî: 16 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 24 Kânûn-ı Sânî 1430

Sultan İkinci Ahmed Han'ın Vefatı, İkinci Mustafa Han'ın Tahta Çıkışı (1695)

Duâda Bir Edeb

Allâhü Teâlâ kullarının duâlarını işitir ve kabûl eder. Fakat kulunun istediği şeyi vermeyi geciktirebilir. Nitekim Allâhü Teâlâ, Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâmın Firavn için yaptıkları bedduâyı kırk sene sonra kabûl buyurdu.

Bu gecikmenin sebebi:

Ya istenilen şeyin henüz takdir edilen vakti gelmemiştir. Çünkü her şey için, ezelde takdir edilmiş bir vakit vardır.

Veya Allâhü Teâlâ kulunun duâsında ısrar etmesini sevdiği için geciktirir.

Veyahut Allâhü Teâlâ’nın bildiği başka bir sebeptendir.

Bazan da sevâbı âhirette verileceği için duâsının kabulü ezelde takdir edilmemiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Bir müslüman, bir günah için veya sıla-i rahmi (yakın akraba ile alâkayı) terk etmek için duâ etmedikçe Allâhü Teâlâ ona şu üç şeyden birini ihsân eder:

Ya duâsını hemen kabûl eder veya duâsını(n karşılığını) âhirete tehîr eder, isteğini âhirette verir veya duâsı kadar bir kötülüğü ondan uzaklaştırır.”


“Öyleyse biz de çok duâ ederiz” dedik.

“Allâhü Teâlâ da daha çok ihsân eder.” buyurdular.

Kulluğun îcâbı Allâhü Teâlâ’dan istemek, hiçbir zaman acele edip duâyı terk etmemektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

‘Kul, bir günah için veya sıla-i rahmi terk etmek için duâ etmedikçe ve duânın kabulü için acele etmedikçe duâsı kabul olunur.’ buyurdular.

‘Acele etmek nedir, yâ Resûlallâh?’ denilince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Duâ ettim, çok duâ ettim, ama kabûl olunmadı demek ve üzülüp de duâyı terk etmektir.” buyurdular.


İsimlerimiz: Erkek: Ertuğrul, Kız: Halîme


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/6.html)
Başlık: Hz. Ubâde Bin Sâmit’in (r.a) İrtihâli | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2015, 01:57:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى الضُّحَى رَكْعَتَيْنِ لَمْ يُكْتَبْ مِنَ الْغَافِلِينَ، وَمَنْ صَلَّى أَرْبَعًا كُتِبَ مِنَ الْعَابِدِينَ، وَمَنْ صَلَّى سِتًّا لَمْ يَلْحَقْهُ ذَلِكَ الْيَوْمَ ذَنْبٌ. (كنز

“Kim duhâ (kuşluk) namazını iki rek’at kılarsa, gâfillerden yazılmaz. Kim dört rek’at kılarsa, âbidlerden yazılır. Kim de altı rek’at kılarsa, o günde ona günâh erişmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Şubat Cumartesi 2015

Hicrî: 17 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 25 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Maraş'a Kahraman Ünvanı Verildi (1973)

Hz. Ubâde Bin Sâmit’in İrtihâli

Peygamber Efendimizin Ashâbından ve Ensâr’dan olan Ubâde bin Sâmit hazretleri vefât edeceği vakit döşeğinin evin avlusuna çıkarılmasını emretti. Sonra bütün köle ve hizmetkârlarının, komşularının ve ahbâbının toplanmasını istedi.

Hepsi yanına toplandıktan sonra dedi ki:

“Muhakkak şu günümü, dünyada geçirdiğim son gün ve âhiret gecelerimden ilki olarak görüyorum. Bilmiyorum, belki elimle yahut dilimle sizi üzmüş olabilirim. Ubâde’nin nefsi kudretinde olan Allâh hakkı için bu, kıyâmette kısâsı îcâb ettirir. Şimdi rûhum bedenimden ayrılmadan önce sizden hanginizin üzerimde böyle bir hakkı varsa hemen benden hakkını almasını her birinizden ısrarla istiyorum.”

Orada bulunanlar:

“Sen ancak bizim için bir baba ve terbiye edici hoca idin” dediler. Birisi de:

“Hiçbir hizmetkâra aslâ kötü söz söylemediniz.” dedi.

Bunun üzerine:

“Haklarınızı bağışladınız mı?” deyince “Evet” dediler. O da:

“Allâh’ım şâhid ol” dedi…


Mutfağımız: Islak Kek (5 kişilik)


Malzemeler:

3 yumurta,
1,5 su bardağı şeker,
1 su bardağı süt,
1 su bardağı zeytin yağı,
2 su bardağı un,
1 paket kakao, vanilya ve kabartma tozu (25 gr).

Yapılışı:

Yumurta ve şeker iyice çırpılır. Kakao, yağ ve süt ilâve edilip karıştırılır. Karışımın 1 bardağını ayırıp, kalan kısma vanilya, kabartma tozu ve un eleyerek eklenip karıştırılır. Yağlanan fırın kabına hamur konulur ve 170 derece ısıtılmış fırında 35-40 dk. pişirilir. Keki fırından çıkardıktan sonra daha önce ayırılan 1 bardak karışım kekin üzerine dökülür ve soğuması beklenir. Üzerine hindistancevizi veya fındık ilâve edilebilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/7.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekr’in Cömertliği | Ahmet İzzet Paşa'nın İ'tirâfı
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2015, 02:06:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَا نَفَعَنِى مَالُ اَحَدٍ قَطُّ مَا نَفَعَنِى مَالُ اَبِى بَكْرٍ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ebûbekir’in malının bana verdiği faydayı başka hiç kimsenin malı vermemiştir.”
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Şubat Pazar 2015

Hicrî: 18 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 26 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Vefatı (1640) • Yeni Câmi İbâdete Açıldı (1664) • Antep'e Gazi Ünvanı Verildi (1921)

Hazret-i Ebûbekr’in Cömertliği

Hz. Ömer’in oğlu Abdullâh radıyallâhü anhümâ anlattı:

“(Bir gün) Resûlullâh aleyhisselâmın huzûrundaydım. Aynı mecliste üzerinde hurma lifleriyle dikilmiş bir aba giydiği hâlde Hz. Ebûbekir de (radıyallâhü anh) vardı.

Bu sırada Cebrâîl aleyhisselâm gelerek Resûlullâh Efendimize (s.a.v.):

“Ey Muhammed! Hz. Ebûbekir bu eski abayı niçin giymiş” diye sorunca Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Ey Cebrâil! Ebûbekir, fetihten önce, bütün malını benim için infak etti” buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm:

Allâhü Teâlâ ona selâm söylüyor ve buyuruyor ki, ona (Ebûbekir’e) verdiğim bu fakirlikten memnun musun, değil misin? diye sor, deyince, Hz. Ebûbekir (r.a.):

"Ben Rabbime hoşnutsuzluk gösterir miyim? Ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım, ben Rabbimden râzıyım", dedi.


Ahmet İzzet Paşa'nın İ'tirâfı

Ahmet İzzet Paşa hâtırâtında (Feryâdım), Sultân İkinci Abdülhamîd Han ile alâkalı şu i’tirâfta bulunmuştur:

“Sultan Abdülhamid Han ile temas etmiş olan yerli ve yabancı herkes onun keskin zekâ ve ileri görüşlülüğünü tasdik ederler. Saltanatı zamanında başından gelip geçenlere bakıp düşündükçe düşmanları tarafından yapılan iftirâlardan uzak olduğuna ve kimseye zulmetmediğine ben vicdânen hükmetmekteyim. Jurnal olunan adamın şer ve zararını uzaklaştırmak için aldığı tedbirlerde tecrübe ve müşahedelerime nazaran kimsenin hayâtına, rızkına, istikbâline kastı yoktu. Nitekim saltanatı zamanında işitilen isnadların hiç birisi, Meşrûtiyet’te hiçbir zorlukla karşılaşmadan yapılan tahkîkât ve araştırmada isbat edilemedi.”

“Kadrini seng-i musallâda bilip ey Bâkî,

Durup el bağlayalar karşına yârân saf saf”
diyen şâir ne kadar haklıdır.

İsimlerimiz: Erkek: Hayrî, Kız: Hayriye

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/8.html)
Başlık: Allah’dan En Çok Âlimler Korkar | İnsanoğlunun Sadık Hizmetçileri : ATLAR
Gönderen: Mücteba - 09 Şubat 2015, 18:18:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ... الآية. (سورة فاطر, 28

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“...Allah’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...”
(Fâtır Sûresi, âyet 28)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Şubat Pazartesi 2015

Hicrî: 19 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 27 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri'nin Vefatı (720) • Minarelerde İlk Defa Kandil Yakılması (1588) • Boğaziçi Dondu (1621) • Sultan İbrahim Han'ın Tahta Çıkışı (1640)

Allah’dan En Çok Âlimler Korkar

Emevî Halîfelerinden Ömer bin Abdülazîz’i (k.s.), hanımı Fâtıma’ya sordular.

“O insanların en çok namaz kılanlarından, en çok oruç tutanlarından değil idi. Lakin Allah’tan ondan daha çok korkan kimseyi görmedim. Yatağında Allâh’ı zikreder, korkusundan serçe gibi titrerdi. Öyle ki bu gidişle halîfe vefat eder ve insanlar halifesiz kalır, derdik.

Süfyân-ı Sevrî (rah.), geçmiş amellerinden ve son nefesten çok endişe duyar, korkar, ağlar ve şöyle derdi:

“Levh-i mahfûz’da şakî; bedbaht olarak yazılmış olmaktan ve ölüm esnâsında îmânımı kaybetmekten korkuyorum.”


İnsanoğlunun Sadık Hizmetçileri : ATLAR

Atların ehilleri olduğu gibi sürüler hâlinde yaşayan yabânîleri de vardır. En meşhur at ırkları Arap ve yine menşei Arap atına dayanan İngiliz atıdır.

Atlar, otla beslenir, fakat geviş getirmezler.

Atların ömrü ortalama 20 ilâ 30 sene arasındadır. Bir yavru on bir ayda dünyaya gelir. Doğduktan birkaç dakika sonra ayağa kalkarak anasını tâkibe başlar.

Atların saatte 60-70 km hızla koşanları vardır.

At, insanlara hizmet eden hayvanların en kâbiliyetlilerindendir. Harp meydanlarında, ulaşımda, yük taşımada, cirit oyunlarında ve günlük hayâtın her safhasında kullanılmışlardır.

Atlar silah ve top sesine kolaylıkla alışırlar ve terbiye edilmeye meyillidirler. At, cesur ve atılgan olduğu gibi aynı zamanda sahibine son derece itaatkârdır. İstenirse doludizgin gider, dörtnala koşar veya aheste yürür. Atın gözleri başının üzerindeki iki çıkıntı üzerinde yer aldığı için kendilerine yaklaşan tehlikeyi çok önce fark ederler.

Atların bir husûsiyeti de ayakta uyumalarıdır. Yatarak uyudukları nâdirdir. Asîl atlar hasta veya yaşlı olmadıkça yatarken görülmek istemezler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/9.html)
Başlık: Pâdişah da Bir Babadır!..
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2015, 12:16:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا عَقْلَ كَالتَّدْبِيرِ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(İşlerin âkıbetini, fayda ve zararlarını düşünüp) tedbir almak gibi akıl yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Şubat Salı 2015

Hicrî: 20 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 28 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın İrtihali (1918)

Pâdişah da Bir Babadır!..

Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın henüz 8 aylık olan kızı Hatice Sultan difteriye yakalanmıştı. Pek çok hekim ellerinden gelen gayreti göstermesine rağmen hanım sultan kurtarılamadı.

Evlatlarına gösterdiği merhamet ve şefkati halkından da esirgemeyen Sultan bundan çok müteessir olmuştu: “Benim çocuğum kurtulamadı. Kim bilir fakir fukaranın çocuklarına nasıl bakılıyor. Hiç olmazsa bir hastane yaptıralım da benim gibi babaların kalbi yanmasın.” diyerek Hatice Sultan adına bir hastane yaptırmaya karar verdi. Bu iş için Berlin’de devrin en modern çocuk hastanesinde çalışmış olan ve Hatice Sultan’ın tedâvîsinde elinden gelen gayreti gösteren Doktor İbrâhim Bey vazîfelendirildi.

İnşâatı bir sene süren hastanenin bütün masrafları bizzat ceyb-i hümâyundan, yani pâdişâhın şahsî parasından ödendi ve hiçbir masraftan kaçınılmadı. Hastanenin planları Avrupa’daki en meşhur çocuk hastaneleri incelenerek hazırlandı ve kullanılan malzemelerde en son teknoloji tercih edildi. Hastanenin kapları Yıldız Çini Fabrikası’nda husûsî olarak hazırlandı. Hastaların taze süt içmeleri için hastanenin 50 m kuzey tarafına yeni bir inek ahırı inşâ edildi.

5 Haziran 1899’da Hamidiye Etfal Hastahâne-i Âlîsi ismiyle hizmete başlayan hastane, bütün çocuk ve kadınlara kapılarını açtı. 671 çocuğun sünnet edildiği açılış merasimi bir hafta sürdü. Hastaneye talep o kadar yüksekti ki 6 yıl içinde yeni bir poliklinik, eczane ve eczâ laboratuarı, 22 yataklı yeni bir hâriciye koğuşu, zengin bir kütüphâne, fotoğraf atölyesi, fiziko-terapi bölümü, jimnastik salonu, yeni laboratuarlar, 24 yataklı çocuk sanatoryumu, kadın hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklar koğuşu ve kimyâhâne ile bir câmi ve saat kulesi eklendi.

Hastanenin gelecekte de maddî sıkıntıya düşmemesi için pâdişâh, Karahisar Madensuyu İşletmesi’nin gelirlerini hastaneye vakfetti.

Hijyenin temini için hastanedeki zemin ve duvarları her gün dezenfekte ediliyor, haftada iki defa koku giderici ve mikrop öldürücülerle yıkanıyordu. Bütün elbise ve çamaşırlar, yemek kapları yıkandıktan sonra etüvden (laboratuar fırını) geçiriliyordu. Hastalara menba suyu veriliyordu.

(Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B. Y.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/10.html)
Başlık: Güzel ve Faydalı İşlerle Meşgul Olmak | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2015, 12:21:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مِنْ حُسْنِ اِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْنِيهِ . (ت

“Kişinin mâlâyânîyi (dinine ve dünyâsına faydasız şeyleri) terk etmesi güzel bir İslâm terbiyesine nâiliyetinden dolayıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Şubat Çarşamba 2015

Hicrî: 21 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 29 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Güzel ve Faydalı İşlerle Meşgul Olmak

İnsan dünyâda ve âhirette kendisine faydalı olacak şeyler ile meşgul olmalı, kıymetli vakitlerini faydasız şeylere sarf etmemelidir. Sonra pişmanlık fayda vermez, telâfisi mümkün olmaz.

Allâhü Teâlâ (En’âm Sûresi, 151. âyet-i kerîmesinde) (meâlen):

“…Kötü şeylerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın…” buyurmaktadır.

Kötülüklerin ve diğer günahların âşikâre yapılması da, gizlice yapılması da haramdır. Bunlar insanların gözlerinden gizli kalsa da Cenâb-ı Hak tarafından bilinmektedir. Allah’tan korkan, onun hükümlerine uymayı vazîfe bilen bir kimse kötülükleri işlemek değil, yanlarına yaklaşmağa bile cesâret edemez.

Behlül Dânâ (rah.) bir gün Basra’da çocukların yol üzerinde oyun oynadıklarını gördü. Bir çocuk ise bunlara bakarak ağlıyordu. Ona:

“Neden ağlıyorsun? Sana da oyuncak alayım.” dedi. Çocuk:

“Biz oyun için yaratılmadık.” dedi.

“Evlâdım! Ya ne için yaratıldık?” diye sordu.

“İlim ve ibadet için yaratıldık.” dedi. Behlül Dânâ (rah.):

“MaşAllah, tebrik ederim yavrucuğum, bu bilgiyi nereden öğrendin?” deyince çocuk şöyle cevap verdi:

“Allâhü Teâlâ’nın şu (Mü’minûn sûresi, 115.) âyet-i celîlesinden öğrendim (meâlen):

“Ya siz zannettiniz mi ki, biz sizi abes (boş, faydasız) yere yaratmış olalım. Ve zannettiniz mi ki, siz tarafımıza döndürülmeyeceksiniz?”

İnsanlar hâşâ boş ve faydasız yere yaratılmamıştır. Vazîfemiz, Allâhü Teâlâ’yı bilmek, tasdik etmek, ona ibâdet ve itâatte bulunmak, bunun neticesi olarak da dünyada ve âhirette saâdete kavuşmaktır.

İsimlerimiz: Erkek: Feyzullah, Kız: Mebrûre

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/11.html)
Başlık: Selâm Vermek Sünnet, Almak Farzdır
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2015, 10:51:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَاِذَا حُيِّيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَا اَوْ رُدُّوهَا اِنَّ اللهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا. (سورة النساء, 86

“Ve size bir selâm verildiği vakit hemen ondan daha güzeli ile selâmda bulununuz veya onu aynı ile iâde ediniz. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ her şeyi hesâba çekmektedir.”
(Nisâ Sûresi, âyet 86)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Şubat Perşembe 2015

Hicrî: 22 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 30 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

San'a'nın Fethi (1546) • Kahraman Maraş'ın Kurtuluşu (1920)

Selâm Vermek Sünnet, Almak Farzdır

Selâm, Müslümanlar arasındaki ‘her kazâ ve belâdan selâmet (esenlik) üzerinize olsun!’ mânâsında duâ ve temennîden ibârettir. Selâmın en kısa şekli ‘Selâmün aleyküm’ demektir.

Verilen bir selâmı işitenlerin alması farzdır. Ancak, bir toplulukta içlerinden bazılarının almaları ile öbürlerinden farz sâkıt olur, yani farz edâ edilmiş olur.

Selâm vermek sünnet, almak farz olduğu hâlde bu sünnetin yani selâm vermenin sevâbı daha çoktur.

Selâm alınırken, selâm verenin selâmın alındığını duyması şarttır. Mırıltı ile işitilmeyecek şekilde cevap vermekle selâm alınmış olmaz.

İçinde çocukların da bulunduğu bir cemâate selâm verildiğinde reşîd; bâliğ olmayanların selâm almaları ile cemâat selâm almış sayılmaz.

Kadının, erkeğin selâmını alması vaciptir. Şu kadar ki kadın selâm alırken sesini yükseltmemelidir.

Kadın erkeğe selâm verdiği surette, selâm veren kadın yaşlı ise erkek selâmını alabilir. Selâm veren kadın genç ise erkek selâmı kalbi ile alır.

Kur’ân-ı Kerîm okuyan kimseye selâm verilmemelidir. Allâh’ın kelâmını okumakla meşgul bulunan bir mümini selâm vererek meşgul etmek uygun değildir. Fakat Kur’ân-ı Kerîm okumakta bulunan bir Müslümana selâm verildiğinde selâmı alması vâcib olur.

Yalnız bir kimseye verilen selâma yalnız o karşılık verir.

“Ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullâhi ve berakâtüh” diyerek selâm almak, âfetlerden uzak ve Allâh’ın rahmetine ve bereketine yakın olunuz, demektir. Bu, selâm almanın en mükemmel şeklidir.

“Ve aleykümü’s-selâm’ demek de kâfîdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/12.html)
Başlık: “Ancak (Kâmil) Mü’min Devamlı Abdestli Olur”
Gönderen: Mücteba - 14 Şubat 2015, 01:50:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ خَرَجَتْ خَطَايَاهُ مِنْ جَسَدِهِ حَتَّى تَخْرُجَ مِنْ تَحْتِ أَظْفَارِهِ . (م

“Kim sünnetine ve adabına dikkat ederek abdest alırsa, tırnaklarının altındakiler dâhil bedenindeki bütün günahlar çıkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Şubat Cuma 2015

Hicrî: 23 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 31 Kânûn-ı Sânî 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Erzincan ve Görele'nin Kurtuluşu (1918) • Kuzey Kıbrıs Türk Federe Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1975)

“Ancak (Kâmil) Mü’min Devamlı Abdestli Olur”

Abdest üç nevidir: Farz, vâcib, müstehab.

Namaz kılmak, tilâvet secdesi yapmak, cenâze namazı kılmak ve Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmak için abdest almak farzdır.

Tavâf yapmak için abdest almak vâcibdir.

Müstehab olan abdestler şunlardır:

Uyumak için,

Nur üzerine nur olduğundan abdest üzerine abdest almak. (Su, vakıf suyu olmamalıdır.)

Gıybet yahut yalandan sonra abdest almak. Bunlar mânevî necâsetlerdir. Bu büyük günahları işleyen kimsenin o hâliyle namaz kılması lâyık olmaz.

Her abdesti bozulduğunda abdest almak. Devamlı abdestli bulunmak Müslümanların âdetidir.

Her namaz için ayrı abdest almak. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) abdesti bozulmadığı hâlde her namaz için ayrı abdest alırlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz “Ancak (kâmil) mü’min devamlı abdestli bulunur.” buyurmuşlardır.

Mescide girmek, her küçük günahtan sonra, cenâze yıkadıktan sonra, hakîki din âlimlerine muhâlefetten sonra, avret mahalline dokunduktan sonra abdest almak müstehaptır.

Dînî ilimleri öğrenmek ve öğretmek için ve Hadîs rivâyet etmek için de abdest almak müstehabdır.

Abdestli bulunmaya devam edene Allâhü Teâlâ yedi haslet ikrâm eyler:

1 - Melekler onun sohbetine rağbet eder, onunla beraber olmak ister.

2 - Melekler sevaplarını yazmaya hiç ara vermeden devam eder.

3 - Âzâları tesbîh eder.

4 - Cemaatle, namazın iftitâh tekbirini kaçırmamış olur.

5 - Eğer abdestli uyursa Allâhü Teâlâ ona insanlar ve cinlerin şerrinden muhâfaza edecek melekler gönderir.

6 - Allâhü Teâlâ ona sekerât-ı mevti (ölüm sıkıntılarını) kolaylaştırır.

7 - Abdestli bulunduğu müddetce Allâhü Teâlâ’nın himâyesinde olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/13.html)
Başlık: Talebenin Edepleri | Nükte: Sır Saklamasını Bilir misin?
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2015, 01:49:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ عَلَّمَ عَبْدًا آيَةً مِنْ كِتَابِ اللهِ، فَهُوَ مَوْلَاهُ. (طب

“Kim bir kimseye Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet öğretirse o onun efendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Şubat Cumartesi 2015

Hicrî: 24 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 01 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Vakfıkebir ve Beşikdüzü'nün Kurtuluşu (1918) • Yeni Balkan Paktı'nın Ankara'da İmzalanması (1953)

Talebenin Edepleri

• Hocasını gördüğünde selâm vermeli,

• Hocasına hürmetkâr olmalı,

• Edepli olmalı,

• Derse vaktinde hazır olmalı ve derste dikkatli olmalı,

• İyi arkadaş seçmeli,

• Kitaplarını güzel kullanmalı, onlara hürmetsizlik etmemeli,

• Sual sormaktan çekinmemeli,

• Çalışkan olmalı,

• Öğrendiklerini tekrar etmeli, not tutmalı ve derslere ara vermemeli

• Güzel yazı yazmalı,

• Dersi derste öğrenmeli,

• Kendisinden ilerde olanlara gıbta etmeli,

• İlim öğrenmeğe meraklı olmalı ve araştırma yapmalı,

• Hocasından izin alarak sual sormalı,

• Hocasından daha iyi bildiğini göstermemelidir. Çünkü en yüksek gâyelere kavuşanlar, ancak hürmet ve sevgi ile ulaşmıştır; yarı yolda kalanlar da saygısızlık yüzünden ulaşamayıp yarı yolda kalmışlardır.

• Hocaya hürmet etmelidir. Çünkü ‘Bana bir harf öğretene, ben köle olurum’ denilmiştir.


Nükte: Sır Saklamasını Bilir misin?

Yavuz Sultan Selim Han, yapacağı seferleri gizli tutardı. Bir sefer hazırlığı sırasında vezirlerden biri seferin nereye yapılacağını sorunca, vezire:

“Söyle bakalım vezirim, sen sır saklamasını bilir misin?” dedi. Vezir de:

“Elbette hükümdârım, bilirim ve aslâ kimseye de söylemem.” deyince Sultan şöyle cevap verdi:

“Ben de bilirim.” (Osmanlı Fıkraları, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/14.html)
Başlık: Hazret-i Vahşî’nin (r.a.) Müslüman Olması
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2015, 01:54:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍ. (سورة الهمزة, 1

“Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline!”
(Hümeze sûresi, âyet 1)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Şubat Pazar 2015

Hicrî: 25 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 02 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Gümüşhane ve Maçka'nın Kurtuluşu (1918) • İzmir Eski Eserler Müzesi'nin Açılışı (1927) • Rodos ve 12 Adalar'ın Yunanistan'a Terki (1947)

Hazret-i Vahşî’nin (r.a.) Müslüman Olması

Uhud Harbi’nde Peygamber Efendimiz’in amcası Hz. Hamza’yı (r.a.) şehid eden Vahşî, Rasûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) bir mektup yazdı ve:

“Ben Müslüman olmak istiyorum. Lâkin Kurân-ı Kerîm’de (meâlen):

“Ve onlar ki Allâh’ın beraberinde diğer bir ilâha duâ etmezler, Allâh’ın haram kıldığı nefsi haksız öldürmezler ve zinâ yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa ağır cezâya çarpar.” (Furkân Sûresi, âyet 68) buyurulmaktadır. Hâlbuki ben bunların hepsini yaptım. Benim için bir tevbe imkânı var mı?” diye sordu. Bunun üzerine:

“Ve her kim tevbe edip de sâlih amel işlerse o muhakkak Allâh’a makbul olarak döner.” meâlindeki Furkan Sûresi’nin 71. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi Vahşî’ye gönderdi.

Vahşî: “Bu âyette sâlih amel şartı var. Sâlih amel işleyebilir miyim, işleyemez miyim, bilmiyorum.” diye bir mektup daha yazdı. Bunun üzerine:

“Doğrusu, Allâh kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez. Ondan berisini dilediğine mağfiret buyurur; bağışlar.” (Nisâ Sûresi, âyet 48) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi de Vahşî’ye yazdı. Vahşî tekrar:

“Bu âyeti kerîmede de Allâhü Teâlâ dilediğine mağfiret eder şartı var. Allâh (c.c.) beni bağışlamayı diler mi, dilemez mi, bilmiyorum.” diye yazınca:

“Ey nefisleri üzerinde israfta bulunmuş; haddini aşmış kullarım! Allâh’ın rahmetinden ye’se (ümidsizliğe) düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allâh günâhların hepsini mağfiret eder. Muhakkak ki o çok Gafûr ve Rahîmdir.” meâlindeki (Zümer Sûresinin, 53.) âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bu âyet-i kerîmeyi de Vahşî’ye bildirdi. Bunun üzerine hemen Medîne-i Münevvere’ye gelip müslüman oldu. Allâhü Teâlâ ondan râzı olsun.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/15.html)
Başlık: Sıla-i Rahim Rahmete ve Cennete Yaklaştırır
Gönderen: Mücteba - 16 Şubat 2015, 10:59:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الرَّحْمَةَ لَاتَنْزِلُ عَلَي قَوْمٍ فِيهِمْ قَاطِعُ رَحْمٍ ‏. (خد

“Allâh’ın rahmeti, içinde sıla-i rahmi (yakın akrabâ ile münâsebeti) kesenlerin bulunduğu bir topluluğa inmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Şubat Pazartesi 2015

Hicrî: 26 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 03 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Tatvan'ın Kurtuluşu (1918) • Naylonun ABD'de İlk Defa Olarak İmâli (1937)

Sıla-i Rahim Rahmete Ve Cennete Yaklaştırır

Bir adam, Resûlullâh’ın (s.a.v) devesinin yularından tuttu ve:

‘Yâ Resûlallâh! Bana cennete yaklaştırıp cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyleyiniz.’ dedi. Resûlullâh (s.a.v),

“Allâh’a ortak koşmadan ona ibâdet et, namazı kıl, zekâtı ver ve akrabâlarını ziyâret et.” buyurdu.

Abdullah bin Ebû Evfâ (r.a) anlattı: Bir arefe akşamı Resûlullâh’ın (s.a.v) huzûrunda oturuyorduk. O sırada Resûlullâh (s.a.v):

“Akrabalarıyla alâkasını kesen kimse bizimle birlikte oturmasın; yanımızdan kalksın.” buyurdu. Bunun üzerine, halkanın en sonunda bulunan bir kişi kalkıp gitti ve fazla zaman geçmeden bir müddet sonra tekrar geldi. Resûlullâh (s.a.v):

“Halkadan senden başka kimse kalkmadı. Sen neden gittin?” buyurunca:

“Yâ Resûlallâh! Sizin söylediklerinizi işittim, hemen teyzemin yanına gittim. O, bana dargındı. Beni görünce, ‘Seni buraya getiren sebep nedir? Sen böyle yapmazdın.’ dedi. Ben de sizin buyurduklarınızı ona haber verdim. Bunun üzerine birbirimizden özür diledik. Birbirimiz için Allâhü Teâlâ’ya istiğfar ettik.” dedi.

Resûlullâh (s.a.v):

“Güzel bir şey yaptın, oturabilirsin.” buyurduktan sonra:

“Dikkat ediniz! Allâh’ın rahmeti, içinde birbirine dargın olanların bulunduğu bir topluluğa inmez.” buyurdu.

Fakih Ebu’l-Leys es-Semerkandî (rh.) buyurdu ki: Bu hadîs-i şerîf, kişinin akrabâları ile münasebeti kesmesinin büyük günahlardan olduğuna delâlet eder. Çünkü bu dargınlık, o kimseye ve yanındakilere Allâh’ın rahmetinin inmesine mâni olur. Bunun için sıla-i rahmi (yakın akraba ile münâsebeti) kesen Müslümanın tevbe etmesi, işlediği bu günahtan dolayı Allâh’tan mağfiret dilemesi ve onları ziyâret etmesi gerekir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/16.html)
Başlık: Şeyh Şâmil Rahimehullâh
Gönderen: Mücteba - 17 Şubat 2015, 10:06:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ عِظَمَ الْجَزَاءِ مَعَ عِظَمِ الْبَلَاءِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Büyük belâya uğrayıp da sabreden kimsenin, kazanacağı sevab da büyük olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Şubat Salı 2015

Hicrî: 27 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 04 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Şeyh Şamil (rh)'in Medine'de Vefatı (1871) • Tonya, Akçaabat ve Tercan'ın Kurtuluşu (1918) • Medenî Kanun'un TBMM'de Kabul Edilmesi (1926)

Şeyh Şâmil Rahimehullâh

Meşhûr İslâm gâzîlerinden İmam Şâmil, 1212/1797 târihinde Dağıstan’da doğmuştur. Dağıstan Müslümanlarının başında yirmi beş sene devamlı Rus askerine karşı harb etmiş, bir avuç dağlılarla en meşhûr generallerin kumandasındaki orduları mağlûb etmiştir. Askerlikteki iktidâr ve metânetiyle âlemi hayrette bırakmıştı. Nihâyet 1276’da (M. 1860) teslîme mecbûr olmuş ve Petersburg’a götürülmüştür. Rus Çarı, kendisine büyük itibar göstermiş, silahlarını iâde etmiştir. Daha sonra İstanbul’a gelerek Halîfe Sultan Abdülazîz Han ile görüşmüş; Haremeyn’e (Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’ye) gitmek arzusunda olduğunu bildirmesi üzerine pâdişâh onu refâh içinde Hicâz’a göndermiştir. 1287/1870 senesinde Medîne-i Münevvereye gitti.

Şeyh Ahmed el-Medenî er-Rufâî anlattı:

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) mübârek kubbesini ve hücresini gördüğünde İmam Şâmil’in gözyaşları aktı, nefesleri sıklaştı. Sonra gâyet tevâzu ve huşû içerisinde ve kırık bir kalble edebe riâyet ederek şöyle dedi:

“Yâ Rabbi, eğer niyyetim hâlis, gücüm yettiğince yapmaya çalıştığım cihâdım ve amellerim dergâh-ı izzetinde makbul olacak vasıfda sâfî ve Resûlünün râzı olacağı hâlde ise beni Peygamberinin komşuluğundan ayırma. Onun mübârek hareminde rûhumu kabzeyle. Onun mübârek yüzünü bana göster, ümmeti zümresinde haşreyle ve şefâatinden de mahrûm eyleme”.

Sonra gecenin son üçte birinde hücre-i saâdetin kıble cihetinde kabr-i saâdete dönerek Cenâb-ı Hakdan Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek sûretini görmeyi niyâz ve tazarru eyledi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin rûhâniyetleri ona zâhir oldu ve ellerini öpmeye başladı, fasih Arapça ile konuştu. Bu iltifattan gönlü gâyet hoş oldu. O anda zuhûr eden nurlar ile Ravza-i mutahhara aydınlandı. Sonra âilesinin yanına döndü. Heybetinden âzâları titremekte, kalbi çarpınmakta, gözyaşları yanaklarına akmaktaydı. Bundan sonra Resûlullâh’ın muhabbeti kalbini kapladı, ondan başka hiçbir şey düşünmez oldu. Ona olan şevkinden hastalığı ve zayıflığı arttı ve o senenin kurban bayramı gecesi vefât eyledi. (1871) Cennetü’l-bakî‘a defnolundu. Rahmetullâhi aleyh.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/17.html)
Başlık: Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Şahsiyeti ve Vefâtı
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2015, 10:12:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ جَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allah yolunda cihad eden kimseye cennet vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Şubat Çarşamba 2015

Hicrî: 28 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 05 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1451) • Türkiye'nin NATO'ya Girmesi (1952)

Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Şahsiyeti ve Vefâtı

Sultan Mehmed Han, cömert, âdil, cesur, dindar, âlim ve âlim dostu bir hükümdardı. Her nerede bir ilim adamı varsa, onu İstanbul’a getirtirdi. Büyük âlimlerden Ali Kuşçu’yu Semerkand’dan bütün ailesi ile birlikte İstanbul’a getirtmiştir. Bir kişi sanatta hüner sâhibi ise, onu mutlaka İstanbul’a getirtirdi. Onun zamanında devletindeki ilim ve sanat adamları gayet refah içinde idiler.

Düşkün ve fakir dostu idi. Bir derviş görse, ona alçak gönüllülük gösterirdi. Yolda karşılaştığı fakirlere sadaka verirdi. Öyle ki, İstanbul’un fakirlerinden onun yardımını görmemiş kimse yoktu.

Sultan Mehmed Han, adâlette çok katı idi. O kadar ki, bir kişi bir kimsenin bir buğday tanesini alsa, onu derhal cezalandırırdı. Onun devrinde yol kesicilerin kökü kazınmıştı. Öyle ki bir kadın bir çanta dolusu altını alıp bir iki günlük yola gitse, hiç kimse onun önüne çıkmağa cesaret edemezdi.

Sultan Mehmed’in yaptığı eserlerin çoğu İstanbul’da idi. Edirne’de yüksek bir köşk yaptırdı. Çevre memleketlerde nice kaleler yaptırdı. Ülkenin her yerini îmar etmeye çalışırdı. Onun eserleri, zamanların sayfalarını gün gibi parlatır. İstanbul gibi bir şehri, alarak imar etmesi, onun gelip geçmiş hükümdarlara üstünlüğüne ve eserlerinin büyüklüğüne en mühim delildir.

Sultan Mehmed Han, 27 Nisan 1481 tarihinde İstanbul’dan Anadolu’ya geçerek Gebze’ye yakın yerde Maltepe Çayırı’na kondu. Sultan Mehmed’in nereye sefere gittiğini hiç kimseye söylememek âdeti olduğundan bu seferinde nereye yapılacağını kimse bilemedi.

Sultan Mehmed Han İstanbul’dan çıktığında hasta idi. Maltepe’de konduğu günün ikindi vaktinde vefat etti. (3 Mayıs 1481)

Ölmedi Şeh Mehemmed bin Murad

Belki bâğ-ı cinâna kıldı seyr.

İşi hayr olduğu için halka

Oldu târîh ona “duâ-yı hayr.”

(Sultan Murad’ın oğlu Padişah Mehmed ölmedi. Belki, cennet bahçelerine gitti. İşi halka hayır (yapmak) olduğu için onun (ölümüne düşürülen) tarih, “duâ-yı hayr” oldu.) (Neşrî Târihi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/18.html)
Başlık: Duânın Tesiri | Cemâziyelevvel Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2015, 10:31:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمْ اَلْمَوْتَ مِنْ ضُرٍّ أَصَابَهُ. (ق

“Sizden hiçbiriniz başına gelen bir belâdan dolayı sakın ölümü temenni etmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Şubat Perşembe 2015

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Hicrî: 29 Rebîulâhir 1436 - Rûmî: 06 Şubat 1430

İbrahim bin Edhem Hz.'nin Vefatı (779) • Emir Timur'un Vefatı (1405) • Erzincan/Çayırlı'nın Kurtuluşu (1918)

Duânın Tesiri

İbrâhim bin Edhem hazretleri, bir gemiye binmişti. Çok şiddetli rüzgar çıktı, gemi batma tehlikesine düştü. İnsanlar ağlaşıyorlardı.

Birisi İbrâhim bin Edhem’i işâret ederek, şu zâttan duâ isteyiniz, dedi.

O ise geminin bir tarafında başını örtmüş ayakta duruyordu.

Birisi ona yaklaşıp:

“Ey İbrâhim bin Edhem, insanların düştüğü hâle ne dersin” deyince başını kaldırdı ve:

“Allâh’ım, bizlere kudretini gösterdin, şimdi rahmetini göster” demesiyle fırtına durdu.


Cemâziyelevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Cemâziyelevvel ayı, kamerî ayların beşincisidir.

Bu ayda mu’tâd evrâd ve ezkâra devâm etmelidir. (Duâ ve îbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Cemâziyelevvel Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Cemâziyelevvel ayı ictima‘ı (19 Şubat Perşembe) günü Türkiye saati ile 01.47’de,

Ru’yet, ise (19 Şubat Perşembe) Türkiye saati ile: 14.24’dedir.


Hilâl’in görüldüğü yerler:

Güney Amerika Kıtası, Grönland’ın güneyi, Senegal, Gana, Mali, Nijer, Dominik Cumhuriyeti, Atlantik Okyanusu’nun orta kesimleri, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Arap yarımadasından; Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 20 Şubat Cuma günü de Cemâziyelevvel ayının 1’idir.

İsimlerimiz: Erkek: Edhem, Kız: Ervâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/19.html)
Başlık: Resûlullah’ın Komşularını Sevmeliyiz? | NÜKTE: Kendisi nereden girecek?
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2015, 17:54:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... مَنْ صَبَرَ عَلَى لَأْوَائِهَا كُنْتُ لَهُ شَفِيعًا أَوْ شَهِيدًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (م

“Kim Medîne-i Münevvere’nin sıkıntılarına sabrederse ben ona kıyâmet günü şefâatçi ve şâhit olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Şubat Cuma 2015

Hicrî: 1 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 07 Şubat 1430

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde Hutbenin Yavuz Sultan Selim Han Adına Okunması (1517)

Resûlullah’ın Komşularını Sevmeliyiz?

Medîne-i Münevvere ahâlîsi Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) komşularıdır. Âsî ve günahkâr olsalar bile haklarına riâyet edilmelidir. Komşuluk hukûku önceden olduğu gibi devam eder. Kâinâtın Sultanı Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri:

“Hz. Cebrâil komşu hakkını gözetmek husûsunda bana o kadar tavsiye etti ki komşularımı bana vâris kılacak zannettim!” buyurdular.

Böyle olunca Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin komşuları hakkında münâsip olmayan sözler söylemekten korkmalıdır. Medîne ehlinden bir adam İslamiyet üzere kalır ve îmân ile rûhunu teslim etmiş olur ise Peygamberimizin ona şefaat edeceği “… Ben orada (Medîne’de) vefât edenlere şefâat ederim.” hadîs-i şerîfi ile sâbittir. Onun için Medîne-i Münevvere sâkinlerini sevmek ve her nerede tesâdüf olunsa onlara hürmet ve ikrâm etmek lâzımdır. Onların haklarına riâyet etmek Peygamber Efendimiz hazretlerine ta’zîm etmektir.

Bu sırra mazhar olmak için bütün Müslüman devletler zamanlarında Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’ye fevkalâde hürmet ve ahâlîsinin haklarına son derece riâyet etmişlerdir. Bu maksatla nice hayır eserleri yaptırmışlardır.

Osmânlı Sultanları ise bu hususta daha büyük bir gayret göstermişlerdir. Sultan Abdülmecid Han hazretleri zamanında ise Mescid-i Nebevî binâsı fevkalâde dikkat ve i’tinâ ile on iki senede gâyet sağlam ve sanatkârâne olarak yeniden inşâ edilmiştir. Rahmetullâhi aleyhi rahmeten vâsiaten.


NÜKTE: Kendisi Nereden Girecek?

Câhil bir muallim, dershânesinin kapısı üzerine, “Câhiller bu kapıdan giremez” diye bir levha asmış.

Muallimin cehâletini bilenlerden biri, levhayı okuyunca:

“Acaba kendisi nereden girecek?” demiş.

İsimlerimiz: Erkek: Kerîm, Kız: Kerîme


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/20.html)
Başlık: Hz. Nuh Aleyhisselâmın Vasiyeti | SAĞLIĞIMIZ: Boyun Ağrısına Pratik Tavsiyeler
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2015, 10:42:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَالَ سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ فِي يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ حُطَّتْ عَنْهُ خَطَايَاهُ وَإِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ. (موطأ

“Kim günde yüz defa ‘Sübhânallâhi ve bihamdihî’ derse -deniz köpüğü kadar da olsa- günahları dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Muvatta, İmâm Mâlik)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Şubat Cumartesi 2015

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Hicrî: 2 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 08 Şubat 1430

Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde Hutbenin Yavuz Sultan Selim Han Adına Okunması (1517)

Hz. Nuh Aleyhisselâmın Vasiyeti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Nûh aleyhisselam oğluna şöyle vasiyet etti:

Unutmaman için sana kısa bir vasiyette bulunacağım.

İki şey vardır ki Allâhü Teâlâ ve sâlih kulları kişiyi onlarla müjdeler.

İki şey de vardır ki onlarla kişi, Allâhü Teâlâ’ya ve onun sâlih kullarına karşı mahcup kalır.

Müjdelediği iki şeyden birincisi: “Lâ ilâhe illAllah”dır. Çünkü gökler ve yer ve arasındakiler zırh olsa, kelime-i tevhîd onları yarar, eğer onlar bir terâzi kefesinde olsa, kelime-i tevhîd bütün hepsinden ağır gelir.

Müjdelediği şeylerin ikincisi ise “Sübhânellâhi ve bihamdihî” tesbîhidir. Muhakkak yaratılmışlar bu zikirler ile rızıklandırılırlar.

Cenâb-ı Hak’tan ve sâlih kullarında mahcûbiyete sebep olan iki şey ise; ona şirk koşmak ve kibirdir.

Bir sahâbî “Yâ Resûlallâh! Ben bineğimin götürülmesini, yemeğimin iyi olmasını ve kamçımın ve ayakkabımın taşınmasını severim. Bu kibir midir?” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Hayır. Lâkin kibir, hakka râzı olmaman ve insanları küçük görmendir.” buyurdular.


SAĞLIĞIMIZ:  Boyun Ağrısına Pratik Tavsiyeler

Boyun ağrısının adale, kemik veya bunlar arasındaki bağların incinme ve yaralanması gibi birçok sebebi olabilir. Boyun fıtığı, boyun omurlarında kireçlenme, yanlış oturma ve strese bağlı adale gerginlikleri-zorlanmalar, tümör, enfeksiyon veya omurgada doğuştan olan bozukluklar da boyun ağrısı yapabilir.

Oturarak iş yapanlar mola saatlerinde ayağa kalkıp biraz hareket etmeli, boyun ve sırt egzersizleri yapmalıdır.

Sandalye sırtı desteklemeli, sandalyede dik ve omuzlarla kalçalar aynı hizada olacak şekilde oturmalıdır.

Haftada en az iki gün 1 saate yakın yürümeli veya yüzmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/21.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2015, 10:55:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: السِّوَاكُ مَطْهَرَةٌ لِلْفَمِ مَرْضَاةٌ لِلرَّبِّ . (ن

“Misvâk kullanmak ağzı temizler ve Rabb’in rızâsına sebep olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Şubat Pazar 2015

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Hicrî: 3 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 09 Şubat 1430

İbni Haldun'un Vefatı (1406)

Misvâk

Abdestte ve abdest hâricinde misvâk kullanmak sünnettir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Dört şey peygamberlerin sünnetindendir:

Hayâ sâhibi olmak,

Güzel koku sürünmek,

Misvak kullanmak,

Nikâhlanmak; evlenmek.” (Sünen-i Tirmizî)

Misvâk -zehirli olmamak şartıyla- lifli ağaçların hepsinden olur. En makbûlü erak ağacından, ondan sonra da zeytin ağacından olanıdır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Zeytin ağacının misvâkı ne güzeldir. O mübârek bir ağaçtır. Benim ve peygamberlerin misvâkıdır” buyurdular. (Taberânî)

Şeker kamışı ve nardan misvâk olmaz.

Zehirli olma ihtimalinden dolayı bilinmeyen ağaçtan da misvâk olmaz.

Misvâkın bir karış uzunluğunda ve serçe parmağı kalınlığında olması makbûldür.

Abdestten önce yahut mazmaza esnâsında; abdestte ağza su verirken kullanılır.

Misvâkın tutulması:

Sağ elin serçe parmağıyla misvâkın altından, yüzük, orta ve şehâdet parmaklarıyla üstünden ve başparmak ile misvakın baş tarafının altından tutulur.

Misvâkın avuçla tutulması basura sebep olur.

Misvâkın kullanılması:

Misvâk, sağ ele alınır; önce üst dişlerin sağ tarafını, sonra sol tarafını, sonra alttaki dişlerin sağı, sonra da sol tarafı enine sürülmek suretiyle temizlenir.

Abdestte eğer misvâk bulamazsa temiz, sert bir bez parçası ile o da yoksa bu sevaba ermek için baş ve işâret parmaklarıyla dişleri ovar.


İsimlerimiz: Erkek: Ömer, Kız: Zeyneb


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/22.html)
Başlık: Yahyâ Bin Eksem Rahimehullâh
Gönderen: Mücteba - 23 Şubat 2015, 11:05:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لِيَحْجُزْكَ عَنِ النَّاسِ مَا تَعْلَمُ مِنْ نَفْسِكَ. (هب

“Kendi kusurlarını bilmen, insanlardakini görmene mâni olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Şubat Pazartesi 2015

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Hicrî: 4 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 10 Şubat 1430

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Veda Hutbesini Îrâdı (632) • Ardahan'ın Kurtuluşu (1918)

Yahyâ Bin Eksem Rahimehullâh

Yahyâ bin Eksem (rah.), Şâfiî mezhebinin büyük âlimlerinden ve edîblerdendir. Fıkıh ilmindeki vukûfu sebebiyle Abbâsî Halifesi Me’mûn onu Kâdılkudât (başkadı) tâyîn etti. İştirak ettiği bir sefer esnâsında askerlere müt‘a nikâhı için izin verilecek ve helal olduğu îlân edilecek oldu. Bu zât haram olduğunu isbat ederek bu karardan vazgeçirdi.

Henüz yirmi yaşında iken Basra’ya kâdı tâyîn olundu. Basralılar yaşını küçük görüp:

“Kâdı Efendinin yaşı kaçtır?” diye sorarlardı. Kendisini küçük gördüklerini anlayınca onlara şu cevabı verdi:

“Ben, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme fethedilince kâdı tayin ettiği Hazret-i Attâb bin Esîd’den, Kâdı olarak Yemen’e gönderdiği Muâz bin Cebel Hazretlerinden ve Hazret-i Ömer’in Basra’ya kâdı olarak tayin ettiği Hz. Ka‘b bin Süver’den yaşça daha büyüğüm.

Bir zât Kâdı Yahyâ bin Eksem’e gelerek sordu:

– Kâdı Efendi, ne miktar yemeliyim?

– Açlığını giderecek kadar ye, doymadan sofradan kalk.

– Nasıl güleyim?

– Sessizce ve tebessüm ederek yüzünden hoşnutluğun anlaşılacak kadar.

– Ne kadar ağlayayım?

– Allah korkusundan ağlamayı hiç terk etme.

– Amelimin ne kadarını gizleyeyim?

– Gücün yettiği kadarını gizle.

– Peki, amelimden ne kadarını âşikar işleyeyim?

– İyilik hususunda sana uyulacak ve insanların senin aleyhinde sözlerini kesecek kadar.

Tefsîr-i Nesefî’de bu husus şöyle geçer:

Farz olan ibâdetleri açıktan yapmak töhmeti kaldıracağından daha fazîletlidir. Böyle değilse, meselâ: Zekât veren kimsenin zenginliği meşhur değilse gizli vermesi daha fazîletlidir.

Nâfile ibâdetlerin ise hayırda kendisine uyulacaksa açıktan yapılması; değilse gizli yapılması daha fazîletlidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/23.html)
Başlık: “Temizlik Îmândandır” | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 25 Şubat 2015, 12:03:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْاِسْلَامَ نَظِيفٌ فَتَنَظَّفُوا فَإِنَّهُ لَايَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا نَظِيفٌ . (كنز

“Muhakkak İslam temizdir. Öyleyse siz de (maddeten ve mânen) temizlenin. Zîrâ cennete ancak temizler girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Şubat Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Hicrî: 5 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 11 Şubat 1430

İbni Batuta'nın Vefatı (1369) • Trabzon ve Yomra'nın Kurtuluşu (1918)

“Temizlik Îmândandır”

İslam dini maddî ve mânevî tahârete; temizliğe büyük ehemmiyet vermiştir. Bu iki kısımdan biri diğerinden ayrılmaz. Hatta bunlardan her biri bir bakımdan maddî ise diğer bakımdan mânevîdir. Abdest gibi.

İslam’da maddî şeylerle kirlenen bir vücûdu, bir elbiseyi, bir mekânı temizlemek bir vazîfe olduğu gibi günahla yani manevî kirlerle kirlenen bir ruhu da temizlemek bir vazîfedir.

Başlıca maddî temizlikler şunlardır:

Her ne sebeple kirlenen bir vücûdu, bir elbiseyi veya bir yeri su ile temizlemek esastır. Bu temizlik, temizlenecek şeyin hâline göre farz, vâcib, sünnet veya müstehab olabilir.

Namaz kılabilmek için abdest almak ve îcâb edince gusl etmek farzdır.

Yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda, saç ve sakalda bulunan kirleri gidermek, saçları taramak, insanların nefretine meydan vermemek sünnettir.

Her Müslümanın haftada bir defa olsun vücûdunu yıkaması müstehaptır. Cuma gününde yıkanmak daha fazîletlidir.

Çünkü Cuma, Müslümanların bir bayramıdır, bir toplantı zamanıdır. O günde her yönüyle temiz olmak pek güzeldir.

Uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstehaptır.

Koltuk altını ve kasıkları tıraş etmek müstehaptır. Bunlar haftada veya onbeş günde bir temizlenmelidir. Kırk gün kadar geciktirmek tahrîmen mekruhtur.


Mutfağımız : Yumurta Salatası

Malzemeler: 4 adet yumurta, 4-5 dal taze soğan, yarım demet maydanoz, 3 yemek kaşığı zeytinyağı, yarım limon suyu, tuz, kırmızı biber, karabiber, kekik.

Yapılışı: Yumurtalar haşlanır. Kabukları soyulup, doğranır.  Üzerine ince doğranmış maydanoz ve taze soğan ile zeytinyağı, tuz, kekik ve karabiber eklenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/24.html)
Başlık: Komşuluğun Ehemmiyeti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Şubat 2015, 12:34:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَحْسِنْ مُجَاوَرَةَ مَنْ جَاوَرَكَ تَكُنْ مُسْلِمًا. (إحياء

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Komşularınla güzel geçin ki hakîkî Müslüman olasın.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Şubat Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Hicrî: 6 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 12 Şubat 1430

Cem Sultan'ın Vefatı (1495) • Araklı, Sürmene, Çıldır ve İspir'in Kurtuluşu (1918)

Komşuluğun Ehemmiyeti

Komşuluk, kişinin Müslüman kardeşine karşı olan haklarından daha çok haklar ve mesuliyetler gerektirir. Komşunun hakları, kişinin Müslüman kardeşine karşı olan haklarından daha fazladır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müşrik komşunun bile, sırf komşu olduğu için bazı haklarının bulunduğunu haber vermişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Kıyâmet gününde (hesâbı ilk görülecek) iki hasım, komşulardır.”

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) “Falan kimse gündüzleri oruç tutar, geceleri de ibâdetle meşgul olur, fakat komşusuna da eziyet eder” denilince “O cehennemdedir.” buyurdular.

Hz. Âişe (r.anhâ) anlattı:

Bir gün “Yâ Resûlallâh! İki komşum var. Birinin kapısı benim kapıma bakıyor, diğerininki arka tarafa bakıyor. Yanımda bazan her ikisine yetecek kadar bir şeyler olmuyor. Hangisine vereyim, hangisinin hakkı daha büyüktür?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Kapısı, sana bakan komşunun hakkı daha büyüktür.” buyurdular.

Hz. Ebûbekir (r.a.) oğlu Abdurrahman’ın (r.a.) komşusuyla münâkaşa ettiğini görünce şöyle îkâz etti:

“Oğlum, sakın komşunla münâkaşa etme. Diğer insanlar gider ama komşun her zaman senin yanındadır.”

Tâbiîn’in büyüklerinden Mücâhid (r.a.) anlattı:

Bir gün Hz. Ömer’in (r.a.) oğlu Abdullah’ın (r.a.) yanında idim. Hizmetçisi de bir koyun kesmiş onu yüzüyordu. Hizmetçisine:

“Bu koyunun etini şu Yahûdî komşumuzdan başlayarak bütün komşularımıza dağıt” dedi. Bunu birkaç defa tekrar etti. Hizmetçi “Neden bu kadar ısrar ediyorsunuz.” deyince:

“Resûlüllah (s.a.v.) komşu (hakkı) hususunda bize o kadar tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya vâris kılacağından korktuk.” diye cevap verdi. (İhyâu Ulûmiddîn)

İsimlerimiz: Erkek: Abdullah, Kız: Âmine


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/25.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Ahlâkınızı Taksim Etmiştir
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2015, 16:20:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(... قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ مَا خَيْرُ مَا أُعْطِيَ الْعَبْدُ قَالَ خُلُقٌ حَسَنٌ. (هـ

“Ashâb-ı Kirâm ‘Yâ Resûlallâh, kula verilen en hayırlı şey nedir?’ diye sordular.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Güzel ahlâktır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Şubat Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Hicrî: 7 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 13 Şubat 1430

Sultan İkinci Osman Han'ın Tahta Çıkışı (1618)

Allâhü Teâlâ Ahlâkınızı Taksim Etmiştir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Allâhü Teâlâ aranızda, rızıklarınızı taksim ettiği gibi ahlâkınızı da taksim etmiştir.

Allâhü Teâlâ dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir. Dîni ise ancak sevdiğine verir.

Allâhü Teâlâ dîni verdiği kimseyi ise muhakkak sever.

Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki bir kulun kalbi (hased, fesat vs. kötülüklerden) ve dili (yalan, gıybet, iftirâ vs. kötülüklerden) sâlim olup kurtulmadıkça (hakîkî) Müslüman olamaz.

Komşusu kötülüklerinden emîn olmayan kimse de (hakîkî) mü’min olamaz.

“Yâ Resûlallâh! -Kişinin komşusuna- kötülükleri nedir?” denildi. Buyurdular ki:

“Eziyeti ve zulmüdür.

Bir kul haram bir kazanç elde etse ve onu infak etse (zekât veya sadaka olarak harcasa) kendisi için o malda hiçbir bereket olmaz.

Sadaka olarak verse asla kabul olunmaz.

Geride kalanlara mîrâs bıraksa onu cehenneme yaklaştıran azık olur.

Allâhu Azze ve Celle kötülüğü kötülük ile mahvetmez, silmez. Ancak kötülüğü iyilik ile siler. Çünkü pis olan bir şey pis olanı temizlemez.” (Müsned-i Ahmed)


Kıt'a:

İftirâkınla efendim bende tâkat kalmadı,

Yahpâre oldu bu dil, aşkta muhabbet kalmadı.

Şol kadar ağlattı ben bîçâreyi hükm-i kazâ,

Giryeden hiç Hazret-i Yâkûb’a nevbet kalmadı.

(Sultan Ahmed Han)

(Ayrılığınla Efendim bende tâkat kalmadı. Bu kalbim buz parçası oldu, aşkta sevgi kalmadı. Kader ben çâresizi o kadar ağlattı ki, ağlamakta Hazret-i Yâkûb’a sıra gelmedi.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/26.html)
Başlık: Gıybet Büyük Günahtır
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2015, 15:24:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا الْغِيْبَةُ قَالَ ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ . (د

“Peygamber Efendimize, ‘Yâ ResûlAllah, gıybet nedir?’ diye sordular.
‘Kardeşini (işittiğinde) hoşlanmayacağı şeyle anmandır’ buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Şubat Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Hicrî: 8 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 14 Şubat 1430

Şeyhülislam Yahya Efendi'nin Vefatı (1644) • Rus Çarlığının Çökmesi ve Çar II. Nikola'nın Tahttan İndirilmesi (1917)

Gıybet Büyük Günahtır

Müslüman kardeşini zarûret olmadan işittiğinde hoşlanmayacağı şeyle anmak gıybettir ve büyük günahtır. Bir kimsenin bedeninde, nesebinde; soyunda, ahlâkında, işinde, sözünde, dîninde, dünyasına âit hususlarda noksanını hatta elbisesindeki kusurunu arkasından söylemek gıybettir.

Hasan-ı Basrî (rh.) buyurdu: “Bir kimseyi hoşuna gitmeyecek şeyle anmak üç türlü olur:

Gıybet, bühtân (iftirâ), ifk (yalan). Bunların üçünün de hükmü Allâh’ın kitâbında beyân olunmuştur.

Gıybet, bir kimsenin noksanlıklarını söylemendir.

Bühtan onda olmayanı söylemendir.

İfk ise sana onun hakkında gelen her şeyi -aslını araştırmadan- başkalarına söylemendir.”

Bunların üçü de büyük günahtır. Zira, bunlar dünyadan bereketin kaldırılmasına ve âlemin nizâmının bozulmasına sebeptir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Gıybetten sakınınız. Muhakkak gıybet zinâdan daha şiddetlidir. Muhakkak bir adam zina eder, sonra da Allâhü Teâlâ’ya tevbe eder. Gıybet edenin günahı ise gıybet ettiği kişi bağışlamadıkça bağışlanmaz.”(Nihâyetü’l-Murâd)

Yalnız şu yerlerde gıybete müsâade vardır:

• Zulme uğrayanın hakkını almak için hâlini arz ederken şu kimse bana şöyle zulüm etti, demesi câizdir.

• Münkeri doğrultmak için: Meselâ: “Şu kimse şöyle fenâ bir iş yapıyor, benim düzeltmeye gücüm yetmiyor sen düzelt” diye gücü yetene söylemek.

• Fetvâ sormak için. Meselâ: “Bir kimsenin müftüye gidip falan kimse bana zulmedip şöyle yaptı ve hakkımı vermedi, nasıl alayım” diye sorması câizdir.

• Müslümanları îkâz için fâsıkların ve bid‘at sâhibi kimsenin âşikâr işlediği fenâlığı söylemek lâzımdır.

• Bir kimseyi târif etmek için meşhûr olan lakabıyla anmak da câizdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/27.html)
Başlık: Çocuklarınızı Gece Dışarı Bırakmayın | Latife: Oku Bir Kaç! | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2015, 15:31:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ يَعْلَمُ النَّاسُ مَا فِي الْوَحْدَةِ مَا أَعْلَمُ مَا سَارَ رَاكِبٌ بِلَيْلٍ وَحْدَهُ. (خ

“İnsanlar, yalnız başına yolculukta benim bildiğim (mahzurlar)ı bilseydi hiçbir kimse yalnız başına gece yolculuk etmezdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Şubat Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Hicrî: 9 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 15 Şubat 1430

Islahat Fermanı'nın İlanı (1856) • Of ve Çaykara'nın Kurtuluşu (1918)

Çocuklarınızı Gece Dışarı Bırakmayın

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“(Güneş batıp) gece karanlığı yahut gecenin bir kısmı olduğu zaman, çocuklarınızı (dışarı) çıkarmayınız. Çünkü şeytanlar o sırada dağılır, faâliyete geçerler.

Yatsıdan bir saat geçince de (dışarıdaki) çocuklarınızı (eve) koyunuz. Ey mümin! O zaman kapını, Allâhü Teâlâ’nın ismini anarak (Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek) kapat…” (Tecrid-i Sarih terc.)

“Çocuklarınızı ve hayvanlarınızı, güneş batıp gecenin zifiri karanlığı geçene kadar dışarı bırakmayınız. Zîrâ şeytanlar, güneş batıp gecenin zifiri karanlığı geçene kadar (insanları ifsad etmek için) etrafa dağılırlar.” (Sahih-i Müslim)


Latife: Oku Bir Kaç!

Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi, Letâifnâmesi’nde diyor ki:

1672 târihinde, Sultan Dördüncü Mehmed Han Hazretlerinin oğlu Şehzâde Sultan Mustafa Hazretlerinin tâlim hizmetlerinde bulunuyordum. Yaşı küçük olduğundan dersten sonra biraz tekrar ettirdikten sonra izin verilirdi.

Bir gün, yine ders tekrarı esnâsında, bu fakîre,

– Kaç kere okuyalım? diye sordu.

– Oku bir kaç! diye kısa bir cevap verdik.

– Öyleyse bir kere okuyup kaçayım, gideyim! dedi. Az olduğu için râzı olmadım.

– Sözünüzden dönüyor musunuz? Siz, “Oku bir, kaç” yani bir kere oku, sonra kaç demediniz mi? dedi.

Bu yaştaki bir çocuğun bu kâbiliyeti bizi memnun etti. Yalnız bir kere okuyup gitmelerine râzı olduk.


Bilmeceler

Biz yüz binlerce idik, gece oldu dizildik, sabah oldu silindik? (Yıldızlar)

Bize üç konuk geldi, iki oğul, iki baba? (Çocuk, baba, dede)

Gitti gelmez, geldi gitmez?  (Gençlik, ihtiyârlık)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/2/28.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâmın En Âlimi: Hz. Ebûbekir
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2015, 15:36:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتَانِي جِبْرِيلُ فَقَالَ لِي يَا مُحَمَّدُ إِنَّ اللهَ يَأْمُرُكَ أَنْ تَسْتَشِيرَ أَبَا بَكْرٍ. (كر

“Bana Cebrâîl geldi: ‘Allâhü Teâlâ sana Ebûbekir’le istişâre etmeni emrediyor’ dedi.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Hicrî: 10 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 16 Şubat 1430

Türk-Afgan Dostluk Anlaşması İmzalandı (1921) • Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İstiklâli (1992)

Ashâb-ı Kirâmın En Âlimi: Hz. Ebûbekir

Hazret-i Ebûbekir (r.a.), Kur’ân-ı Kerîm’i ve sünneti; Peygamber Efendimizin hadislerini en iyi bilen idi. Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.), peygamberliğinin başından âhirete irtihaline kadar sohbetinden ayrılmamıştır.

Abdullah bin Ömer’e (r.anhümâ), “Resûlullâh’ın hayâtında halka kim fetva veriyordu?” diye soruldu.

“Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) veriyorlardı. Onlardan başkasının fetva verdiğini bilmiyorum” dedi.

Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) son hastalığında hutbeye çıkıp:

“Allâhü Teâlâ bir kulunu dünyada kalmak ile kendine kavuşmak arasında serbest bıraktı. O da Allâh’a kavuşmayı tercih etti.” buyurdular.

Hz. Ebûbekir ağlamaya başladı. Ben kendi kendime:

“Allâhü Teâlâ’nın bir kulu dünyada kalmak ile kendine kavuşmak arasında serbest bırakmasında ve onun da Allâh’a kavuşmayı tercih etmesinde ne var ki, Ebûbekir ağlıyor?” diye düşündüm. Meğer o serbest bırakılan kul, peygamberimiz imiş. Hz. Ebûbekir, bu sözle kasd edileni hepimizden daha iyi anlamıştı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebûbekir’in ağladığını görünce:

“Ey Ebûbekir! Ağlama. İnsanlar içinde malını ve canını benim için cömertçe harcayan sensin…” buyurduktan sonra Ebûbekir’in (r.a.) kapısından başka, mescide açılan bütün kapıların kapatılmasını emir buyurdular.

Bazı âlimler Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu kapıların kapatılmasını emretmesinin, Hz. Ebûbekir’in halîfeliğine bir işaret olduğunu bildirmişlerdir.

Hakîkat ve tarîkat âlimleri, bu emrin Hz. Ebûbekir’in bâtınî, mânevî halîfeliğine, ayrıca Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) kâmil muhabbeti sebebiyle onun yolunun; Tarîkat-ı Nakşibendiyye’nin inkıtâsız (kesilmeksizin) devam edeceğine, diğer nisbet ve tarîkların inkıtâya (kesintiye) uğrayacağına işaret olduğunu söylemişlerdir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/1.html)
Başlık: Şâh-ı Nakşibend Hazretleri Buyurdular | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2015, 15:39:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا كَرِهْتَ أَنْ يَرَاهُ النَّاسُ مِنْكَ فَلَا تَفْعَلْ بِنَفْسِكَ إِذَا خَلَوْتَ. (كنز

“İnsanların sende görmelerini istemediğin şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 17 Şubat 1430

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)

Ashâb-ı Kirâmın En Âlimi: Hz. Ebûbekir

“Bu yolda (Nakşibendî; zikr-i hafî yolunda) üç edeb vardır:

1- Allâhü Teâlâ’ya karşı edeb: Kulun Allâh’ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınarak iç ve dış âleminde kulluğunu tam olarak yapmaya çalışması ve Allâhü Teâlâ’nın zâtından başka her şeyden yüz çevirmesidir.

2- Resûlullâh’a (s.a.v.) karşı edeb: “De ki: Eğer Allâhü Teâlâ’yı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allâhü Teâlâ da sizi sevsin.” meâlindeki (Âl-i İmrân Sûresi, 31.) âyetinin emri ile ona tâbi olmak ve her hâlde buna riâyet etmek, Resûlullâh’ın (s.a.v.) Allâhü Teâlâ ile kullar arasında bir vesîle olduğunu ve her şeyin onun yüce emirleri altında olduğunu bilmek îcab eder.

3- Bu yolun büyüklerine karşı edebli olmak: Zira onlar Resûlullâh’a (s.a.v.) tâbi olmak için bir vesîledir. Bu yolun bağlılarının, -onların yanında bulunmasa da- onlara uymaları îcab eder.”

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) “İnsanların senden görmelerini istemediğin bir şeyi yalnızken de yapma!” hadîs-i şerîflerini şöyle izah etmiştir:

“Hak yolcusunun, boş ve yalnız olduğu yerleri dolu olarak görmesi lazımdır. İnsanların yanında nasıl hareket ediyorsa, yalnızken de öyle hareket etmelidir.”

“Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır, sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm’ın takip ettiği yolu takip etmekten başka bir şey değildir.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Çalışıp kazanan, Allâhü Teâlâ’nın dostudur.” buyurmuştur. Bu hadîs-i şerifte, dünyayı kazanmaya değil, Allâhü Teâlâ’nın rızasını kazanmaya işaret vardır.”

“Hakk’a komşu olmak, Hakk’ın yarattıklarına komşu olmaktan evlâdır.”

İsimlerimiz: Erkek: Mahmud, Kız: Rukiye


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/2.html)
Başlık: Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2015, 13:43:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مِفْتَاحُ الْجَنَّةِ الصَّلَاةُ وَمِفْتَاحُ الصَّلَاةِ الْوُضُوءُ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da abdesttir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 18 Şubat 1430

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)

Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)

Namazın şartlarının birincisi hadesten tahârettir:

Hades cünüb veya abdestsiz olmak demektir.

Hadesten taharet, su bulunup kullanılması mümkün olan yerde gusül lâzım olduysa gusül abdesti, abdest lâzım olduysa abdest almak, su bulunmayan yâhud kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Abdestin farzları dörttür:

Yüzünü yıkamak, ellerini dirsekleri ile beraber yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek ve ayaklarını topukları ile yıkamaktır.

Sünnet üzere abdest şöyle alınır: Besmele ile ellerini yıkayıp ağzı misvaklar. Sonra ağzını ve burnunu üçer kere yıkadıktan sonra hadesten tahârete niyet edip farzların aralarını kesmeden (bir âzâ kurumadan diğerine geçerek) tertîb üzere sırası ile başından başka diğer azaları üçer kere yıkar.

Başının tamamını (kaplama) mesh etmek ve parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek ve kulaklarının içini şehâdet parmağının içi ile ve ardını başparmağının içi ile meshetmek de sünnettir. Kalan üç parmağının arkası ile boynunu meshetmek, ellerini ve ayaklarını yıkamaya sağ yanından başlamak müstehabdır.

Abdesti bozan şeyler:

Önden ve arkadan çıkan şeyler ve arkadan çıkan yel, herhangi âzâdan kan ve irin çıkması veya sarı su akması, -balgamdan başka şeyi- ağız dolusu kusmak, yatarak veya -alındığında düşeceği şeye- dayanıp uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak, namazda yanında olan kimsenin işiteceği kadar gülmek.

Guslün farzları üçtür:

Ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamaktır.

Sünnet olan gusül şöyledir: Evvelâ ellerini yıkayıp istincâ yerlerini ve diğer yerlerde necâset var ise onu temizleyip abdest aldıktan sonra başına ve sağ omuzuna ve sol omuzuna su döküp bütün azaları üçer kere yıkamaktır. İlk yıkamada eliyle ovmak sünnettir.

Cum’a namazı ve bayram namazları için gusül abdesti almak da sünnettir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/3.html)
Başlık: Allâh'ın Koruduğunun Zırha İhtiyacı Olmaz | Bilmece
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2015, 16:15:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تُظْهِرْ اَلشَّمَاتَةَ لِأَخِيكَ فَيَرْحَمُهُ اللهُ وَيَبْتَلِيكَ. (ت

“Din kardeşinin başına gelen belâya sevinme! Zira Allâhü Teâlâ ona âfiyet verir de seni belâya uğratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 19 Şubat 1430

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)

Allâh'ın Koruduğunun Zırha İhtiyacı Olmaz

İmâm Bûsirî hazretleri Kasîde-i Bürde’sinde şöyle buyurdu:

     “Vikâyetullâhi ağnet an muzâafetin

     Mine’d-dürû‘i ve an ‘âlin mine’l-utumi.”


Manası: “Allâhü Teâlâ’nın muhâfazası ve koruması Resûlünü, kat kat zırhlara ve yüksek kalelere muhtâc etmedi.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke’de iken kendisine karşı çıkan müşriklerin kötülüklerinden korunabilmesi için pek çok askere, kat kat zırhlara, yüksek kalelere ihtiyaç görünüyordu. Fakat Allâhü Teâlâ’nın sayısız orduları içinde en zayıflarından olan örümcek bile bunca kâfirin gözlerine ve yollarına birer set çekmiş, onları ümitsizliğe düşürmüştür.

Kudüs Kadısı İbn-i Şeddâd, Salahaddin Eyyubî’den bahsederken diyor ki:

Akka nehrinin kıyısında bulunan Reml’de bir harb meydana gelmişti. Salahaddin Eyyûbî’nin Karasungur adında çok şecaatli ve cesur bir adamı vardı. Düşmanlardan pek çoklarını öldürmüş, kırıp geçirmişti.

Bundan dolayı düşmanların hepsinin kalbinde bu yiğitten intikam almak ateşi yanıyordu. Ona bir hile ve tuzak kurmak için toplanıp pusu kurdular. Hile ile onu saklandıkları yere doğru çektiler. Sonra hepsi birden pusudan çıkarak üzerine atılıp etrafını sardılar. Onlardan birisi saçlarından yakaladı. Artık ölüm Karasungur için pek yakın idi. Diğeri de boynuna doğru kılıcını savurdu. Lâkin bu darbe saçlarını tutanın elini kesti. Karasungur süratle kendi arkadaşları tarafına çekildi. Allâh’ın düşmanları onu çok takip ettilerse de hiç birisi yetişemedi, Karasungur sağ salim döndü.

Bilmece:

Tarlada bitmez, saksıda bitmez, yerde var, gökte var, suda yok?  (Hava)

Muallim saçar, talebe toplar, tenbel olursa toplamaz kaçar?  (İlim)

Gözle görülür, elle tutulmaz?  (Yıldızlar)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/4.html)
Başlık: İlim ve Âlime Hürmet
Gönderen: Mücteba - 05 Mart 2015, 18:23:28

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَلَّمُوا الْعِلْمَ، وَتَعَلَّمُوا لِلْعِلْمِ السَّكِينَةَ وَالْوَقَارَ، وَتَوَاضَعُوا لِمَنْ تَعَلَّمُونَ مِنْهُ. (طس

“İlim öğreniniz. İlim için huzur, sükûn ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevâzı olunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 20 Şubat 1430

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)

İlim ve Âlime Hürmet

İlim öğrenen kimse, ilme, âlimlere ve hocasına hürmet etmelidir. Yoksa ilim öğrenemez ve öğrendiği ilimden istifade edemez. Hikmet ehli: “İlimden bir şey elde eden ona ancak hürmetle kavuşmuştur; kaybeden de hürmet ve edebi terk ettiği için kaybetmiştir.” demişlerdir.

Hocaya hürmet, ilme hürmet demektir. Hz. Ali (r.a.) “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” buyurmuşlardır. İhtiyaç duyduğun dînî bir meseleden sana bir harf öğreten kimse dinde senin babandır.

Âlimlerden biri şöyle demiştir:

“Oğlunun âlim olmasını isteyen kimse âlimlerin gariplerini, fakirlerini gözetsin, onlara ikram ve hürmet etsin, yardımda bulunsun. Oğlu âlim olmazsa torunu âlim olur.”

Hocanın önünden yürümemek, onun yerine oturmamak, izni olmadan söze başlamamak, huzurunda fazla konuşmamak, yorgun olduğu anda sual sormamak da hürmettir.

Talebe, hocasının rızasını kazanmaya gayret etmeli, öfkelendirmemeli, dine uygun olan emirlerini yerine getirmelidir.

Hocasını rahatsız eden talebe, ilmin bereketinden mahrum kalır, ilminden de bir fayda elde edemez.

Kitaplara hürmet, ilme hürmet demektir. İlim talebesi, hürmet icap eden kitabı abdestsiz tutmamalıdır.

Ayaklarını kitaba doğru uzatmamak, (Kur’ân-ı Kerîm’i ve) tefsir kitaplarını diğer kitapların en üstüne koymak ve bunların üzerine hiçbir şey koymamak da yine ilme hürmettir.

İlim tahsil ederken arkadaşlarına da hürmet etmek ilme hürmettir.

İlim ve hikmeti tazim ve hürmetle, dikkat ve ciddiyetle dinlemelidir. Her ne kadar bir meseleyi, bir kelimeyi bin defa bile dinlese yine hürmetle dinlemelidir.

Hocasının kendisi hakkında tavsiyelerine uymalı, kötü ahlâktan sakınmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/5.html)
Başlık: Peygamberimizin (S.A.V) Vedâ Hutbesinden | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2015, 11:29:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَخُونُهُ وَلَا يَكْذِبُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ عِرْضُهُ وَمَالُهُ وَدَمُهُ اَلتَّقْوَى هَا هُنَا . (ت

"Müslüman Müslüman’ın kardeşidir; ona hıyânet etmez, ona yalan söylemez ve yardım etmekten kaçınıp onu yüz üstü bırakmaz.
Bir Müslüman’ın namusu, malı ve kanı diğer Müslüman’a haramdır."

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 21 Şubat 1430

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)

Peygamberimizin (S.A.V) Vedâ Hutbesinden

“Ey İnsanlar! Dinleyiniz, anlayınız, biliniz ki; Müslümanlar hep birbirinin kardeşidir. Sizden kimse din kardeşini aldatmasın, ona ihânet etmesin, gıybet etmesin. Gönül rızasıyla vermiş olmadıkça hiçbir kimseye kardeşinin malı helâl olmaz. Sakın nefislerinize zulmetmeyiniz!

Müslümanlıkta insanlar, hep müsavîdir, denktir. Hepsi Hz. Âdem ve Havvâ’dandır. Ne Arab’ın Acem’e (Arab olmayana), ne de Acem’in Arab’a üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takvâ iledir.

Ey İnsanlar! Hanımlarınıza iyi muamelede bulunmanızı; iyilik etmenizi tavsiye ederim. Onlar Allâh’ın size emânetidirler. Kadınlarınızın üstünde sizin hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlar sizin haklarınıza riâyet etmelidir. Siz de onlara güzel muamele etmelisiniz.

Ey İnsanlar! Ben size lâzım olan dinî hükümleri tebliğ ettim; bildirdim ve size bir şey bıraktım ki, ona sarıldıkça hiçbir vakit dalâlette kalmaz; sapıklığa düşmezsiniz; o da Allâh’ın kitabıyla Peygamberi’nin sünnetidir.”

“Ey İnsanlar! Kıyâmet gününde ‘Muhammed aleyhisselâm size risâletini tebliğ etti mi; peygamberlik vazifesini yaptı mı?’ diye sorulur, o vakit siz ne cevap verirsiniz?” diye sordu. Onlar da;

“Evet, tebliğ etti, diye şahitlik ederiz!” dediler. Bunun üzerine üç defa “Şâhit ol Allâh’ım!” buyurdu.

O gün akşamüstü “el-yevme ekmeltü leküm” (Mâide sûresi, 3.) âyet-i kerîmesi nazil oldu ki, “...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim; kemâle erdirdim ve size din olarak İslâm dinine razı oldum...” meâlindedir. Bu âyet-i kerîme; İslâm dininin en mükemmel ve en son ilâhî din olduğunu gösteriyor. Bu din sayesinde Müslümanlara en büyük ilâhî nimetlerin tamamıyla ihsan buyurulmuş olduğunu müjdeliyor. İslâm dininden başka Hakk’ın râzı olduğu, kabul ettiği başka bir din olmadığını da açıkça beyan buyuruyor.

İsimlerimiz: Erkek: Mustafa, Kız: Ayşe

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/6.html)
Başlık: Yer ve Gökler Yaratıldıktan Beri Aylar Onikidir | Faziletli Vakitler
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2015, 11:38:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَتَقَارَبَ الزَّمَانُ فَتَكُونُ السَّنَةُ كَالشَّهْرِ وَالشَّهْرُ كَالْجُمُعَةِ وَتَكُونُ الْجُمُعَةُ كَالْيَوْمِ وَيَكُونُ الْيَوْمُ كَالسَّاعَةِ وَتَكُونُ السَّاعَةُ كَالضَّرْمَةِ بِالنَّارِ. (ت 

“(Zamanın bereketi azalıp) Sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat da kuru otun ateşte yanması kadar kısalmadıkça kıyâmet kopmayacaktır.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 22 Şubat 1430

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)

Yer ve Gökler Yaratıldıktan Beri Aylar Onikidir

Hac, umre, oruç, zekât, bayramlar vesâir dîni hükümlerin îfâ edildiği kamerî aylar on ikidir. Kamerî aylar bir hilâlden diğerine kadar bazan otuz, bazan yirmi dokuz gün çeker. Kamerî (Hicrî) sene 354 gün 8 saattir. Bu günler, Şemsî (Milâdî) yıldan daha az olduğundan ayları da mevsimden mevsime değişir ve Hac, Oruç ve Ramazan bazan yaza, bazan kışa denk gelir.

On iki ay: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâziyelevvel, Cemâziyelâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde ve Zilhicce’dir. Bu aylardan dördü; Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb haram (tazim ve hürmet icab eden) aylardır.


Faziletli Vakitler

Hak Teâlâ bazı şeyleri, onun benzeri diğer bazı şeylerden daha muhterem; hürmetli kılmıştır:

Cuma ve Arefe günlerini -onlarda hususi ibadetleri emrederek- üstün kılmıştır. Ramazân-ı şerifi diğer aylardan daha faziletli kılarak ayırmıştır. Günün ve gecenin bazı saatlerini ayırıp onlarda namazı farz kılmıştır. Mescid-i Haram gibi bazı mekân ve beldeleri diğerlerine üstün kılmıştır. Yine bazı aylarda işlenen hayırlı işlere kat kat sevap verildiği gibi günahların da cezası daha şiddetlidir.

Bazı Peygamberler ve ümmetleri, diğerlerinden üstün olduğu gibi vakitlerin bazısı da bazısından üstündür. Bu hususi vakitlerin faziletlerine ermek için, kalpler Cenâb-ı Hakka ibadete yönelir, bu vakitlere kavuşmayı arzular. Bu aylarda işlenen hayırlı amellere kat kat sevap verilmesi Allâhü Teâlâ’nın ihsanıdır.

Allâhü Teâlâ bir kulunu sevdiğinde onu faziletli vakitlerde sâlih amellerin en üstünlerini işlemeye muvaffak kılar.

Bir kula da gazab ederse -neûzü billâh; Allâh’a sığınırız- onun himmetini dağıtır. O kimse kötü ameller işler, haramlara düşerek vaktin bereketinden mahrum kalır ve böylece azâbı da daha elîm ve şiddetli olur. İnsana lâzım gelen, bütün gayreti ile faziletli vakitlerden gaflet etmemektir. Zira böyle vakitler hayırların mevsimidir. Nasıl ki tüccar ticaret vaktinde gaflette kalırsa kâr edemez, ibâdet edenler de bu faziletli vakitlerden gaflet ederse büyük sevaplara eremez. Tembellik etmemeli, fırsatları ganimet bilmelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/7.html)
Başlık: Hanımların Elde Ettikleri Fazîletler | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2015, 11:43:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خِدْمَتُكِ زَوْجَكِ صَدَقَةٌ. (الجامع الصغير

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashab’dan bir hanıma şöyle buyurdular: ‘Kocana hizmet etmen sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 23 Şubat 1430

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)

Hanımların Elde Ettikleri Fazîletler

Hz. Esmâ (r.anhâ), Ashab’dan Yezîd bin Seken el-Eşhelî’nin kızıdır. Hz. Muâz bin Cebel’in de amcasının kızıdır. Hudeybiye’de Resûlullâh’a (s.a.v.) bîat edenlerdendir.

Ashâb-ı Kirâm’ın hanımları tarafından Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzuruna gönderildiğinde şöyle dedi:

“Anam babam sana feda olsun, yâ Resûlallâh! Ben kadınlar tarafından gönderildim. Hak Teâlâ hazretleri seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber göndermiştir. Biz kadınlar, sana ve senin Rabbine îman ettik. Lâkin biz kadınlar evlerinizde işlerinizi ve bütün ihtiyaçlarınızı görür, çocuklarınıza bakarız.

Siz ise Cuma namazları kılmak, camilere ve cemaate çıkmak, hastaları ziyâret edip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca hac edebilmek, bunlardan daha faziletlisi Allah yolunda gaza ve cihad edebilmek gibi faziletlerle bizden üstün bulunuyorsunuz. Ancak erkekler, hac veya umre etmek yahut kâfirlerle mücahede ve muharebe etmek üzere evinden çıktığı vakitlerde sizin mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip elbiselerinizi dokur, çocuklarınızı besleriz. O halde bizler o hayırlı işlerin sevap ve ecirlerinde sizlere ortak olamaz mıyız?”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), yanlarında bulunan Ashabına dönerek:

“Siz hiç, bir kadından dînî meselelerde bu hanımın ifadelerinden daha güzel söz işittiniz mi?” buyurdu.

Onlar da:

“Yâ Resûlallâh, zannetmeyiz ki bir kadın böyle güzel konuşabilsin” dediler.

Resûlü Ekrem (s.a.v.):

“Ey hatun, anla ve yanlarından gelmiş olduğun kadınlara da anlat ki: Kadınların kocası ile iyi geçinip, hoşnutluğunu kazanması o faziletlerin hepsine denk olur.” buyurmuşlardır.

İsimlerimiz: Erkek: Zübeyr, Kız: Esma


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/8.html)
Başlık: Hz. Ömer ve Namaz
Gönderen: Mücteba - 09 Mart 2015, 11:47:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(‏ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ هَجَّرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَهَجَّرْتُ فَصَلَّيْتُ ثُمَّ جَلَسْتُ فَالْتَفَتَ إِلَيَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ اشِكَمَتْ دَرْدْ قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ قُمْ فَصَلِّ فَإِنَّ فِي الصَّلَاةِ شِفَاءً. (هـ

“Ebû Hüreyre (r.a.) anlattı:Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) erken namaza kalktı. Ben de erken kalktım ve biraz namaz kıldıktan sonra oturdum.
Peygamberimiz (s.a.v.) bana dönüp baktı ve: ‘Karnın mı ağrıyor.’ buyurdular. Evet! Yâ Resûlallâh! dedim. ‘Öyleyse kalk, namaz kıl. Çünkü namazda şifa vardır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf,Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 24 Şubat 1430

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)

Hz. Ömer ve Namaz

Misver bin Mahreme (r.a.) anlatıyor:

Hazret-i Ömer (r.a.) hançerlendiğinde, zaman zaman bayılıyordu. Ziyaretine gittim. Üzerine bir örtü örtmüşlerdi. Yanındakilere:

“O ne halde?” diye sordum.

“Gördüğünüz gibi.” dediler.

“Namaza çağırdınız mı? Yaşıyorsa, onu namazdan başka hiçbir şey korkutup uyandırmaz.” dedim.

“Ey Emîru’l-müminin! Namaz vakti.” dediler. Bunun üzerine uyanarak:

“Öyle mi? Vallâhi namazı terk edenin İslâm’da nasibi yoktur.” deyip kalktı ve yarasından kanlar akarken namazını kıldı.

Sağlık: ALERJİ NEDİR, ALERJİYE KARŞI NE YAPILIR?

Kapalı ve tozlu yerlerde uzun süre kalmak, evde kedi-köpek gibi ehlî (evcil) hayvan beslemek, yiyecek ve içeceklere katılan kimyevî maddeler, deterjanlar, çevre ve hava kirliliği, zararlı güneş ışıkları alerjik hastalıkların başlıca sebeplerindendir.

Alerji, vücudun zararlı şeylere karşı bir aksülameli (reaksiyonu)dur. Vücut, karşılaştığı zararlı madde ve organizmalara karşı kendisini korumak için antikor üretir. Aynı maddeyle tekrar karşılaştığında bu antikorlar vücudu korumak için harekete geçer. Bu, sağlıklı insanlarda koruyucu bir reaksiyondur. Alerjik bünyeli kişilerde ise, karşılaşılan maddenin vücuda zararlı olup olmadığı anlaşılamadığından zararsız maddelere de reaksiyon olur: Burunda hapşırma ve burun akıntısı; nefes yolunda öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı nefes; deride kaşıntı, kızarıklık ve kabarıklıklar olabilir.

Alerjiniz olduğunu bildiğiniz yiyeceklerden sakının. İlkbaharda, çiçeklerin tozlaşması esnasında mümkün olduğunca açık havaya çıkmayın. Bitkiler ve nem, mantar üremesi için uygun bir yer olduğundan evin kapalı yerlerinde çiçek vb. bulundurmayın. Yastık, çarşaf ve pikelerdeki toz akarlarının ölmesi için yıkama suyu en az 54 derece olmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/9.html)
Başlık: Ca’fer-i Sâdık (r.a.) ve Rivayet Ettiği Bazı Hadisler | Fıkra | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 12 Mart 2015, 12:28:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا اَحَبَّ اَحَدُكُمْ أَنْ يُحَدِّثَ رَبَّهُ فَلْيَقْرَأْ اَلْقُرْآنَ . (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Biriniz Rabbiyle konuşmayı sever (ister)se Kur’ân-ı Kerîm okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 25 Şubat 1430

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)

Ca’fer-i Sâdık (r.a.) ve Rivayet Ettiği Bazı Hadisler

Silsile-i sâdât’ın dördüncü halkası ve tâbiînden olan Ca’fer-i Sâdık (r.a.) Hazretlerinin Hadîs âlimleri tarafından sika (güvenilir) olduğu hususunda ittifak vardır.

Dedesi Kâsım bin Muhammed’den (r.a.), babası Muhammed Bâkır’dan (rh.) ve daha birçok kişiden hadîs rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur.

Kendisinden rivâyette bulunanlar arasında İmâm-ı Âzam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte müellifleri, onun rivâyet ettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî (rah.) de, el-Edebü’l-Müfred’de ve diğer kitaplarında hadislerini zikretmiştir.

Rivâyet ettiği hadislerden:

“Allâhü Teâlâ (mü’min olarak) yetmiş yaşına ulaşanları sever. Seksen yaşına ulaşanlara ise azap etmez.”

“Yâ Ali! Mazlûmun bedduâsından sakın. Zira o Allâhü Teâlâ’dan hakkını ister. Allâhü Teâlâ da muhakkak onun hakkını verir.”

“Bir kul Allâhü Teâlâ’nın râzı olmadığı; hoşlanmadığı hususlarda borçlanmadığı müddetçe, Allâhü Teâlâ borcunu ödeyinceye kadar (rahmetiyle) onun yanındadır.”

“Allâhü Teâlâ dünyaya şöyle emretti:

‘Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol. Sana hizmet edene de sıkıntı ver.”


Fıkra: Modaya Yetişmek İçin!

Bir adam, elinde bir kutu, koşa koşa giden ahbabına rast gelir:

Azizim, elindeki kutuda ne var?

Hanım benden son moda bir ayakkabı istemişti de onu aldım.

Peki, niçin böyle koşarak gidiyorsun?

Moda değişmeden yetişmek için!...


İsimlerimiz: Erkek: Fazıl, Kız: İclâl


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/10.html)
Başlık: Meleklere İmân | Kirâmen Kâtibîn Melekleri
Gönderen: Mücteba - 12 Mart 2015, 12:39:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : كِرَامًا كَاتِبِينَ, يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ. (سورة الانفطار, 11-12

“Kirâmen kâtibîn (yüksek mertebeli yazıcı Melekler var) her ne yaparsanız biliyorlar (iyi ve kötü her şeyi amel defterlerinize yazarlar ve şahitlik ederler.)”
(İnfitâr Sûresi, âyet 11-12)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 26 Şubat 1430

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)

Meleklere İmân

İmanın ikinci şartı: Ve melâiketihî: Allâhü Teâlâ’nın meleklerine inandım, demektir.

Melekler yemezler, içmezler. Onlarda erkeklik dişilik olmaz ve günah işlemezler. Hak Teâlâ’nın emri her ne ise dâima yerine getirirler. Hak Teâlâ her birini bir hizmet için yaratmıştır. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir.

Meleklerin içinde mukarreb; makâmı yüksek olup Allâhü Teâlâ’ya yakın olanları ve peygamberleri vardır. Bütün meleklerin üstünü ve peygamberleri Cebrâil, Azrâil, İsrâfil ve Mikâil aleyhimüsselamdır.



Kirâmen Kâtibîn Melekleri

Kirâmen kâtibîn, herkese tayin olunan iki melektir. Biri o kimsenin sağ tarafında hayırlı amellerini ve biri sol tarafında kötü amellerini yazarlar. Bu kimse oturduğu vakit biri sağına ve biri soluna oturur. Yürüdüğü vakit biri önünde ve biri arkasında gider. Yattığı vakit biri baş tarafında ve biri ayak ucunda dikilir. Kirâmen kâtibîn melekleri ancak cinsî yakınlık veya helâda biraz uzak dururlar. Diğer vakitlerde asla kulun yanından uzaklaşmazlar. O kimsenin ömrünün sonuna kadar hayır ve şerlerini yazarlar.

Kul bir günah işleyince sol tarafındaki melek yazmak ister. Lâkin sağ tarafındaki melek; belki pişman olur, tevbe ve istiğfar eder de Cenâb-ı Hak affeder diye altı saat kadar geciktirir. İşte bu müddet içinde tevbe ederse affolunur. Tevbe etmezse defterine yazarlar.

Bir kimse vefat edip kabre konunca amellerini yazan bu melekler:

“Yâ Rabbi, memur olduğumuz bu kulunun hayır ve şerrini ziyadesiz ve noksansız yazdık. Şimdi onun ruhunu kabz buyurdun. Artık bize izin ver, semaya çıkalım.” derler.

Allâhü Teâlâ:

“Gökler meleklerle doludur. Siz yerde tesbîh ve tehlîl edin; ‘Sübhânallâh’ ve ‘Lâ ilâhe illAllah’ diyerek zikrediniz ve hâsıl olan sevabı o mümin kulum için yazınız” buyurur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/11.html)
Başlık: Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinden | Adak Kurbandan Kimler Yiyebilir
Gönderen: Mücteba - 12 Mart 2015, 14:24:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا رَأَى أَحَدُكُمْ مِنْ نَفْسِهِ أَوْ مَالِهِ أَوْ أَخِيهِ مَا يُعْجِبُهُ فَلْيَدْعُ بِالْبَرَكَةِ، فَإِنَّ الْعَيْنَ حَقٌّ. (ع

“Sizden biri kendinde, malında veya kardeşinde hoşuna giden bir şey görürse ona (mâşâAllah, Allah mübarek etsin gibi) bereketle dua etsin. Çünkü nazar haktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya‘lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 27 Şubat 1430

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)

Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinden

“Takvâdan daha faziletli azık,

Sükût etmekten daha güzel bir şey,

Cehâletten daha zararlı bir düşman,

Yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.”

“Mümin kardeşinden sana kötülük gelirse; hakkında fenâ bir söz söylerse sakın üzülme:

Şayet onun dediği doğru ise, yaptığının cezası dünyada iken verilmiş, âhirete kalmamış olur.

Eğer dediği gibi değilse, çalışmadan elde ettiğin bir sevab olur.”

“Kötü biriyle arkadaşlık eden belâdan kurtulamaz, kötü yerlere giden töhmet altında kalır, diline sahip olamayan pişman olur.”

“Sahip olduğu malının ve hoşuna giden şeylerin devamlı olmasını isteyen “Mâşâallâh lâ kuvvete illâ billâh” desin.”

“İbâdetler ancak tevbe ile kabul olunur. Zira Allâhü Teâlâ: ‘O tevbekârlar, (ihlâsla) ibâdet edenler…” (Tevbe Sûresi, âyet 112) buyurarak önce tevbeyi sonra ibâdeti zikretmiştir.” Yani evvelâ küfürden, sonra günahlardan ve riyâdan tevbe etmeli; daha sonra ibâdet ile meşgul olmalıdır. Önce İslâm, sonra ibâdet.”

Ca’fer-i Sâdık (r.a.) hazretlerine:

“Allâhü Teâlâ fâizi neden haram kıldı?” diye soruldu.

“İnsanların karşılıksız, menfaatsiz olarak birbirine iyiliği terk etmemeleri için…” diye cevap verdi.


Bir Mesele: Adak Kurbandan Kimler Yiyebilir

Nezir (Adak) kurbanının etini, adayan kimse yiyemeyeceği gibi, hanımı ile usul ve fürûu (babası, anası, dedeleri, evladı ve torunları) da yiyemezler. Bunu fakirlere sadaka olarak dağıtmak gerekir.

Eğer adak etinden yiyecek olurlarsa, yediklerinin kıymetini fakirlere vermek gerekir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/12.html)
Başlık: Allah Yolunda Cihad'ın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2015, 10:47:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُجِبَتْ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ وَحُجِبَتْ اَلْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ. (ق

“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 28 Şubat 1430

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)

Allah Yolunda Cihad'ın Fazîleti

Ebû Ümâme radıyallâhü anh buyurdu: “Resûlullâh Efendimizle (s.a.v.) beraber bir kıta askerle çıkmıştık.

Bir zât içinde su ve yenilecek bazı yeşilliklerin bitmiş olduğu bir mağara gördü. Kendi kendine orada kalıp dünyayı terk etmeyi düşündü ve bunun için Resûlullâh Efendimizden (s.a.v.) izin istedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ona şöyle buyurdular:

“Muhakkak ben Yahudilerin yahut Hıristiyanların diniyle gönderilmedim. Ve lâkin ben ancak semahat ve suhûlet; kolaylık üzere kurulmuş İslâm dini ile gönderildim. Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki: Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere cihad için Allah yolunda yürüyüş hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.

Sizden birinizin cihad safında bulunması altmış sene -nafile- namaz kılmasından hayırlıdır.” (Ahmed bin Hanbel)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şeriflerinde buyurdular:

“Kim bizzat kendisi gidemez de Allah yolunda cihad için bir nafaka gönderirse gönderdiği her dirheme karşılık ona yedi yüz dirhem sevâbı verilir.

Her kim de Allah yolunda bizzat gaza ederse ve bu yolda (canıyla malıyla) infakta bulunur; yardım ederse, verdiği her bir dirhemi için bire yedi yüz bin dirhem sevâbı verilir. Sonra “Allah dilediğine daha da katlar” meâlindeki (Bakara Sûresi, 261.) âyet-i celîlesini okudular.” (İbn-i Mace)

“Allah yolunda cihâd edenin hâli cihaddan dönünceye kadar gündüzleri devamlı nafile oruç tutan, geceleri de Allâh’ın âyetlerini okuyarak huşû içinde devamlı nafile namaz kılan kimsenin hâli gibidir.” (Müttefekun aleyh)

“Allah yolunda bir gün nöbet tutmak dünya ve içindekilerden hayırlıdır” (Müttefekun aleyh)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/13.html)
Başlık: Küçüklere Şefkat Büyüklere Saygı Vazifemiz
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2015, 11:16:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَكْرَمَ اَخَاهُ فَاِنَّمَا يُكْرِمُ اللهَ. (كنز

“Kim mü’min kardeşine ikrâm ederse, Allâhü Teâlâ’ya hürmet etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 01 Mart 1431

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)

Küçüklere Şefkat Büyüklere Saygı Vazifemiz

İslâmiyet bir fazilet ve insaniyet dinidir. İnsanlar birbirine hürmet ve merhamette bulunmalıdır. Hususiyle çocuklarımızı güzel bir terbiye ile yetiştirmek bizler için bir vecibedir. Bizden evvel dünyaya gelmiş, bizleri yetiştirmiş, bizler için birer rehber olmuş büyüklerimize hürmet etmek de bizim için mühim bir vazifedir. Büyüklerine hürmet ve muhabbette bulunmayanlar, küçüklerinden hürmet beklememelidirler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını bilmeyen kimse bizden değildir.” buyurmuşlardır.

Hâli vakti müsait olduğu halde hanımına, muhtaç olan çocuklarına, anasına, babasına bakmayan bir kimse bunların hayatını tehlikeye düşürmüş olur. Böyle vicdansızlık ise şüphe yok ki büyük bir günahtır. Vicdanı olan bir kimse, böyle hareketlerden kaçınmalıdır. Bir aile reisi, ailesinin ihtiyaçlarını imkânları nisbetinde temin etmekle mükelleftir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bir şahsın geçimlerini temin ile mükellef olduğu kimseleri ihmal etmesi, günah olarak yeter.” buyurmuşlardır.

Allâhü Teâlâ İsrâ Sûresi, 24. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur (meâlen): “(Anne ve babanın) İkisine de merhametten tevâzû kanadını indir ve (eğer Müslüman iseler), de ki: Rabbim! İkisine de merhamet buyur (ve benim kalbime onlar için merhamet ver ki onlara) beni küçükken terbiye ettikleri gibi (üzerimdeki haklarına yakışacak şekilde hizmet edeyim).”

Bir Sahâbî Peygamber Efendimize (s.a.v.) şöyle sordu: “Anne ve babama küçüklüğümde bana yaptıkları gibi onların haklarına tam riâyet ederek hizmet ettim. Acaba haklarını ödedim mi?”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Haklarını edâ edemezsin. Çünkü onlar senin yaşamanı isteyerek sana hizmet ettiler. Sen onların ölümünü bekleyerek hizmet ettin.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/14.html)
Başlık: Ta’dîl-i Erkâna Riâyet | Garip Bir Tecelli | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2015, 11:20:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتِمُّوا الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Namaz kılarken) Rükû ve secdelerinizi tam yapınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 02 Mart 1431

Ta’dîl-i Erkâna Riâyet

Namazlarda tâdil-i erkâna riâyetten maksat, namazın kıyâm, rükû ve secde gibi her rüknünü sükûnetle yerine getirmek ve bu rükünleri yaparken her âzânın yerine yerleşmiş olmasıdır. Meselâ:

Rükûdan kıyâma kalktığında vücut dimdik bir hâle gelmeli ve sükûnet bulmalıdır. En az bir kere, “Sübhânallâhi’l-azîm” diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalı, her iki secde arasında da böylece bir tesbih okuyacak kadar durmalıdır.

Namazlarda tâdil-i erkâna riâyet, İmam Ebû Yûsuf’a göre, -bir rükün olduğundan- farzdır.

Tâdil-i erkân, İmam-ı A’zam ile İmam Muhammed’e göre vâcibdir.

Tâdil-i erkân, farz olduğu takdirde, tâdil-i erkâna dikkat etmeden kılınan bir namazı yeniden kılmak lazımdır.

Vacib olduğu takdirde ise, tâdil-i erkânı terk ettiğinden dolayı sehiv secdesi lâzım gelir. Fakat böyle bir namazı -vacib olduğunu bilerek terk etmek tahrimen mekruh olduğu için- yeniden kılmak evlâdır.

Namazdan manevî bir zevk duyanlar, namazda tâdil-i erkâna riâyet ederler, acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi saygıya ve edebe muhâlif görürler.

İbâdetle geçen zamanlar hayatın en faydalı ve en kıymetli saatleridir. Boş yere veya geçici bir fayda uğrunda zamanlarını harcayan insanların namaz gibi yüce bir ibâdetten, bir ebedî saâdet vesîlesinden, bir an evvel çıkıp kurtulmaya çalışmaları pek garip ve acınacak bir hâl değil midir?


Garip Bir Tecelli

Osmanlı son devirinin Haliç sandalcılarından Hasköylü Salih, on beş defa deniz kazası geçirmiş ve hepsinden de sağ salim kurtulmuştu.

En sonunda bir kahvede su içerken boğularak ölmüştür.


İsimlerimiz: Erkek: Halis, Kız: Hasibe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/15.html)
Başlık: “Kabir, Âhiret Konaklarının İlkidir…”
Gönderen: Mücteba - 16 Mart 2015, 11:25:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: زُورُوا الْقُبُورَ فَإِنَّهَا تُذَكِّرُكُمْ اَلْآخِرَةَ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 03 Mart 1431

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)

“Kabir, Âhiret Konaklarının İlkidir…”

Hazret-i Osman (r. anh) bir kabrin başında durdu ve ağlamaya başladı.

“Sen cenneti ve cehennemi hatırlıyor, fakat hiç ağlamıyordun. Fakat kabrin başında ağlıyorsun.” denilince; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu dedi;

“Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim ondan kurtulursa sonrası daha kolay olur. Eğer kurtulamaz ise ondan sonrası daha şiddetli olur.”

Hz. Ali bir gün minbere çıktı. Allâhü Teâlâ’ya hamd ve senâdan sonra ölümü hatırlattı ve şöyle dedi:

“Ey Allâh’ın kulları! Ölümden kurtuluş yoktur. Önüne dursanız sizi alır, kaçsanız yakalar. Kurtulun, kurtulun. Arkanızda hırslı; sizi çok isteyen bir kabir var. Onun sıkmasından, zulmet ve vahşetinden kendinizi sakının.

Dikkat edin! Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukur veya cennet bahçelerinden bir bahçedir.”

Muhammed bin Semmâk (rah.) bir kabre baktı ve şöyle dedi:

“Şu kabirlerin sessizliği sizi aldatmasın. Orada gam ve kederli pek çok kimseler vardır.

Kabirlerin birbirine benzemesi de sizi aldatmasın. Orada birbirinden çok farklı kimseler vardır.

Onun için akıllı kimsenin, oraya girmeden önce ölümü, kabri çok hatırlayıp hazırlanması lazımdır.

Süfyân-ı Sevrî (r.a.) şöyle buyurmuştur:

“Kim kabri ve ölümü çok hatırlar (ve ona hazırlık yaparsa) kabir onun için cennet bahçelerinden bir bahçe olur.

Kim de kabir ve ölümden gafil olur (hazırlık yapmazsa) kabir onun için cehennem çukurlarından bir çukur olur.”


Bilmece:

Bazen yüce olur, bazen cüce olur? (Gölge)

Kapıdan girdim, bir elmayı kırk kişiye pay ettim? (Selâm)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/16.html)
Başlık: Sıla-i Rahim
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2015, 10:26:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ اّلَّذِي إِذَا انْقَطَعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا. (ت

“Ziyârete gelene, iyilik ve ihsanda bulunana aynı şekilde iyilik ve ihsan eden hakîkî sıla-ı rahim yapan değildir.
Esas sıla-i rahim yapan, karşı taraf alâkasını kestiği hâlde onu ziyâret eden ve ihsanda bulunandır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 04 Mart 1431

Erdel'in Fethi (1442)

Sıla-i Rahim

Bir adam Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) geldi ve:

“Benim akrabalarım var. Ben onları ziyaret ediyorum, fakat onlar beni ziyaret etmiyorlar. Ben onları affediyorum fakat onlar bana zulmediyorlar. Ben onlara iyilik ediyor, ihsanda bulunuyorum fakat onlar bana kötülük ediyorlar. Ben de onlara yaptıkları gibi muamele edeyim mi?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Hayır. Sen öyle yapma. Yoksa hepiniz (kötü ahlâkta) müşterek; aynı olursunuz. Sen fazilet sahibi ol ve onları ziyaret et. Böyle yaptığın müddetçe onlara karşı sana Allâhü Teâlâ’nın yardımı devamlı olacaktır.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ’dan korkunuz ve sıla-i rahimde bulununuz. Zira o sizin için dünyada daha kalıcı, âhirette de daha hayırlıdır.”

“Selam vererek de olsa sıla-i rahim yapınız, akrabalarınızı ziyaret ediniz.”

“Üç şey cennetliklerin ahlâkındandır, ancak kerîm olan kimselerde bulunur:

Kötülük yapana karşı iyilikte bulunmak,

Zulmedeni affetmek,

Mahrum edene bolca vermek.”

Tâbiînden Dahhâk bin Müzâhim (r.a.): “Allâhü Teâlâ dilediğini mahveder ve (dilediğini) sabit kılar.” meâlindeki (Ra’d sûresi, 39.) âyetinin tefsirinde şöyle demiştir:

Üç günlük ömrü kalan bir kimse sıla-i rahimde bulunursa Allâhü Teâlâ o kimsenin ömrünü otuz sene ziyadeleştirir. Otuz sene ömrü kalan bir kimse de sıla-i rahmi terk ederse Allâhü Teâlâ onun ömrünü üç güne indirir.”

Bazı âlimler ömrün artmasını şöyle açıklamışlardır: “Sıla-i rahim sevabı, öldükten sonra da onun defterine yazılır. Böylece ömrü uzamış gibi olur.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/17.html)
Başlık: Çanakkale’de Denizaltılar Savaşı
Gönderen: Mücteba - 18 Mart 2015, 10:57:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا خُفِيَتِ الْخَطِيئَةُ لَمْ تَضُرَّ إِلَّا صَاحِبَهَا وَإِذَا ظَهَرَتْ فَلَمْ تُغَيَّرْ ضَرَّتِ الْعَامَّةَ. (طب

“Günahlar gizli yapıldığı zaman sadece yapana zarar verir. Açıktan işlenip de mâni olunmadığı zaman herkese zarar verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 05 Mart 1431

Çanakkale Deniz Zaferi (1915)

Çanakkale’de Denizaltılar Savaşı

Gelibolu Yarımadası’nda kara savaşları devam ederken 5. Ordu’nun bütün ihtiyaçları İstanbul’dan temin ediliyordu. Kara ve demiryolu nakliyatı zor olduğu ve uzun zaman aldığı için cepheye deniz yoluyla ulaşılıyordu. Deniz sevkiyatının durdurulması 5. Ordu’nun cephanesiz, askersiz ve yiyeceksiz kalması demekti.

18 Mart 1915’te denizde aldıkları büyük mağlubiyetten sonra kara savaşlarında da istedikleri neticeyi alamayan İtilaf Devletleri denizaltılarını devreye almaya karar vermişlerdi. Denizaltılarının Boğaz’ı geçerek Marmara Denizi’nde nakliyata mâni olmak ve İstanbul’u tehdit etmek en mühim hedefleriydi.

Çanakkale Savaşları sırasında deniz üstünden ve karadan Çanakkale’yi geçemeyen düşman, ancak denizaltıları ile Boğaz’dan girip çıktı. Fakat Beşinci Ordu’nun İstanbul ile olan irtibatını kesemediler.

Düşman bu harekât sırasında 8 harp gemisi, 2 zırhlı kruvazör, 2 gambot, 1 muhrip, 1 mayın gemisi, 1 karakol gemisi, 1 nakliye gemisi ve 31 ticaret gemimizi batırdı. Bunun yanında 200’den fazla yelkenli ve mavnayı tahrip veya imha ettiler.

Buna karşılık İtilaf Devletleri’nin de kayıpları ağırdı. Harekât sırasında; 5 İngiliz ve 3 Fransız denizaltısı ile 1 Avustralya denizaltısı yani 9 denizaltı batırıldı ve Turquoise adlı Fransız denizaltısı esir alındı.

Çanakkale Savaşı öncesinde Harb-i Umumi’de Türk donanması maddeten ağır kayıplar vermişti. Fakat Türk bahriyelileri bu harp senelerinde manen ve harp tecrübesi itibariyle çok yükseldiler. İtilaf devletleri donanmaları maddi üstünlüklerine rağmen muvaffak olamadılar.

İtilaf devletlerinin muvaffakiyetsizliklerinin en büyük sebebi Türk bahriyelilerinin fedakârca çalışmalarıdır. Onlar Barbaros, Turgut, Salih Reis ve emsali deniz kahramanlarımızın torunları olduklarını ispat ettiler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/18.html)
Başlık: İnsan Rabb’ini Bilmek İçin Yaratıldı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 20 Mart 2015, 10:20:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَجْتَمِعُ الْإِيمَانُ وَالْكُفْرُ فِي قَلْبِ امْرِئٍ وَلَا يَجْتَمِعُ الصِّدْقُ وَالْكَذِبُ جَمِيعًا وَلَا تَجْتَمِعُ الْخِيَانَةُ وَالْأَمَانَةُ جَمِيعًا. (حم

“Bir kimsenin kalbinde iman ve küfür bir arada bulunmaz, doğru ve yalan da bir arada bulunmaz, (emânete) hıyânet ve emânet(e riâyet) de bir arada bulunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 06 Mart 1431

Meclis-i Mebusan'ın Açılması ve Kanun-ı Esâsî'nin İlanı (1877)

İnsan Rabb’ini Bilmek İçin Yaratıldı

Allâhü Teâlâ, Tîn sûresi, 4. Âyet-i kerîmesinde -meâlen- “Biz insanı en güzel bir sûrette (ahsen-i takvîm üzere) yarattık.” buyurdu.

İnsan gerek fizikî ve cismanî bakımdan, gerek ahlâk ve maneviyat itibariyle ruhanî bakımdan en güzel bir kıvama erebilecek, en güzel bir sûrette yaratılmıştır.

İnsanın güzelliği Hâlık’ını, yaratıcısını ve onun en güzel olan kemal sıfatlarını tanıyıp onun ahlâkı ile ahlâklanmasındadır. İnsan ilk doğuşunda bu kıvamda değildir. Ancak bu kemale, bu güzelliğe erebilmek kabiliyeti ile yaratılmıştır.

İnsan akıl, fikir, konuşma, çalışıp kazanma ve olgunlaşmaya muktedir olmak gibi birçok şerefli vasıf ile diğer hayvanlardan ayrılan ve onlardan üstün bir varlıktır. Cenâb-ı Hak melekleri akıl ve ruh ile yaratmış, hayvanları şehvetle beraber akıldan nasipsiz olarak yaratmıştır. İnsanları ise akıl cihetinden meleklere; şehvet ve tabîat bakımından hayvanlara benzer olarak yaratmıştır.

İnsanlardan nefsi ile mücadele ederek aklını şehvetine gâlib getiren ve Allâh’ın birliğini itiraf edip rızâsını kazanmaya çalışan kimse bu gayreti sebebiyle meleklerden üstün olur. Eğer şehveti aklına galib gelip Allâh’ın rızasından uzak düşerse:

“Celâlim hakkı için cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların öyle kalbleri vardır ki onlarla anlamazlar ve öyle gözleri vardır ki onlarla görmezler ve öyle kulakları vardır ki onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha şaşkındırlar. İşte bunlar hep o gâfillerdir.” meâlindeki (A’raf sûresi, 179.) âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere hayvanlardan daha zelil ve rezil sayılırlar.

Hâlbuki Allâhü Teâlâ, dünya ve ahireti insanlar için insanları da kendisini bilmeleri için yaratmıştır.


İsimlerimiz: Erkek: İbrahim, Kız: Kübra


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/19.html)
Başlık: Yeryüzü’nün Âdemoğlu’na Hitabı | Tam Güneş Tutulması | Cemâziyelâhir Ayı
Gönderen: Mücteba - 20 Mart 2015, 10:28:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(أَبُو بَرْزَةَ قَالَ قُلْتُ يَا نَبِيَّ اللهِ عَلِّمْنِي شَيْئًا أَنْتَفِعُ بِهِ قَالَ اِعْزِلْ اَلْأَذَى عَنْ طَرِيقِ الْمُسْلِمِينَ. (م

“Ebû Berze (r.a.) dedi ki: ‘Yâ Resûlallâh! Bana faydalanacağım bir şey öğretiniz.’ dedim.
‘Müslümanların yolundan onlara eziyet veren şeyi kaldır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 07 Mart 1431

Yeryüzü’nün Âdemoğlu’na Hitabı

Yeryüzü günde beş defa şöyle seslenir:

1- Ey Âdemoğlu! Sen üzerimde yürüyorsun fakat dönüp bana geleceksin.

2- Ey Âdemoğlu! Sen üzerimde çeşit çeşit şeyler yiyorsun. Fakat içimde seni kurtlar yiyecek.

3- Ey Âdemoğlu! Sen üzerimde gülüp duruyorsun. Fakat içimde ağlayacaksın.

4- Ey Âdemoğlu! Üzerimde sevinip duruyorsun. Fakat içimde üzüleceksin.

5- Ey Âdemoğlu! Üzerimde günah işliyorsun. Fakat içimde azab edileceksin. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)


Tam Güneş Tutulması

Bugün (20 Mart Cuma) “Tam Güneş Tutulması” meydana gelecektir.

Kuzey Afrika,  Atlantik Okyanusu’nun kuzeyi ile Faeroe ve Svalbard Adalarından görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Tutulmanın büyüklüğü : 1.045

Başlangıcı : 20 Mart 2015 saat: 09.40 (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası : 20 Mart 2015 saat: 11.45 (T. Saati)

Tutulmanın sonu : 20 Mart 2015 saat: 13.50 (T. Saati)


Cemâziyelâhir Ayı İctima’ı ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Cemâziyelâhir ayı ictima‘ı (20 Mart Cuma)  günü Türkiye saati ile 11.36’dadır.

Ru’yet, ise (21 Mart Cumartesi) Türkiye saati ile 01.11’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus’un orta ve kuzeyi, ABD, Alaska, Kanada’nın Güney ve Batı kısımları, Meksika, Hawaii, Clipperton Adası.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 21 Mart Cumartesi günü de Cemâziyelâhir ayının 1’idir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/20.html)
Başlık: Görenlere Hayrete Düşüren Işık Hadisesi
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2015, 10:53:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَلَيْهِ فِي الْمَالِ وَالْخَلْقِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ. (ق

“Sizden biriniz mal ve yaratılış husûsunda kendisinden üstün olan kimselere baktığı zaman (üzülmesin), hemen hâli kendinden aşağıda olanlara baksın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Hicrî: 1 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 08 Mart 1431

Görenlere Hayrete Düşüren Işık Hadisesi

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri “Yeni (Rûmî) yılın ilk gününde doğan Güneş’in ilk ışığı şeyhimin kabrini aydınlatmazsa ben o Güneş’i neyleyim!” diyerek hocası ve şeyhi İsmail Fakirullah Hazretleri için Siirt’in Tillo beldesinde, 1734 yılında bir türbe yaptırmıştır. Bu türbenin hususiyeti, her yıl gece ve gündüzün denk olduğu ekinoks günlerinde yani 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde, güneşin ilk ışıklarının şeyhinin kabrine düşmesidir.

Dinî ilimler yanında Tıp, Astronomi ve fen ilimlerine de vâkıf olan İbrahim Hakkı Hazretleri hocası ve şeyhi İsmail Fakirullah Hazretleri’nin türbesine astronomi ve optik ilmi ile bir sistem kurmuştur.

Türbenin hemen yanı başına on metre yüksekliğinde içinde mercek olan bir kule; türbe ve kulenin olduğu yerden yaklaşık 3 km uzaklıktaki tepeye de 3x3 metre boyundaki bir kale inşa etmiştir. Bu kaleye İbrahim Hakkı Hazretleri tarafından yaptırıldığı için Kal’atü’l-Üstad denilmiştir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri bu kalenin duvarına, iki tuğla büyüklüğünde (25x25 cm) bir pencere açıp burayı da nişangâh yapmıştır.

21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde, şeyhinin bulunduğu sandukanın baş tarafına, aynı istikâmetteki kule ve kaleyle hizalanan güneş ışıkları evvela tepede bulunan kalenin penceresinden geçer. Kuledeki aynadan kırılarak türbenin penceresinden içeri girer ve birkaç dakika boyunca Fakirullah Hazretleri’nin başucunda kalır.

Her yıl muntazam devam eden bu ışık düzeni, 1960’lı yıllarda türbenin restorasyonu sırasında bozulmuştur. Işık hadisesi, bir pencerenin yerinin kaydırılması yüzünden yaklaşık 50 sene gerçekleşmemiştir. Nihayet 23 Eylül 2011’de 7 kişilik bir ilim komisyonu yaptıkları ortak bir çalışmayla yeni bir pencere açarak ve birkaç kez lazer ve teleskopla deneyerek ışık hadisesinin devamına vesile olmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/21.html)
Başlık: Safların Düzgün Olması Namazın Kemâline Sebeptir
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2015, 10:56:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ صُفُوفِ الرِّجَالِ أَوَّلُهَا وَشَرُّهَا آخِرُهَا. (م

“Erkeklerin saflarının en hayırlısı (sevabı en çok olanı ve faziletlisi) ilk saftır. Sevabı en az olanı da son saftır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Hicrî: 2 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 09 Mart 1431

Uluğ Bey'in Doğumu (1394)

Safların Düzgün Olması Namazın Kemâline Sebeptir

Cemaatle namaz kılınırken önce erkekler, sonra erkek çocuklar daha sonra kadınlar saf olurlar.

İmam, cemaate bunu emir ve işaret eder. Safta açık yer bırakmamalarını söyler. Bunlar sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Saflarınızı doğrultup düzeltin ki kalbleriniz de düzelsin ve sıklaşınız ki birbirinize merhamet ve şefkat hâsıl olsun.” buyurmuşlardır.

Berâ bin Âzib (r.a.) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) safların arasına girer, bir ucundan diğer ucuna kadar dolaşır, omuzlarımıza ve göğüslerimize elini dokundurarak saflarımızı düzeltir ve şöyle buyururdu:

“Safta ileri geri durarak karışıklık meydana getirmeyiniz. Yoksa kalbleriniz de karmakarışık olur. Şüphesiz ilk saftakilere Allâhü Teâlâ rahmet, melekleri de istiğfar ederler.”

Câbir bin Semüra (r.a.) anlatıyor:

Resûlullâh (s.a.v.) bize “Rablerinin huzurunda meleklerin saf tuttuğu gibi saf tutmaz mısınız?” buyurdular.

Biz, “Melekler Rablerinin huzurunda nasıl saf tutuyorlar?” diye sorduk.

“Önceki safları tamamlar ve saflar arasında hiç boşluk kalmayacak şekilde birbirlerine yakın, bitişik dururlar.” buyurdular.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şöyle buyurdular:

Bilmiş ol ki, cemaatle namaz kılarken, hiç kimse saftakilerden ileride veya geride olmayıp safların düzgün ve doğru olması lazımdır. Bu hususta gayret sarf etmek lazımdır. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) önce safları düzeltir, sonra namaza başlar ve

“Safların düzgün olması namazın kâmil olmasına sebeptir.” buyururlardı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/22.html)
Başlık: Uhud Harbi (M. 625)
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2015, 11:03:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ أُحُدٍ وَمَعَهُ رَجُلَانِ يُقَاتِلَانِ عَنْهُ عَلَيْهِمَا ثِيَابٌ بِيضٌ كَأَشَدِّ الْقِتَالِ مَا رَأَيْتُهُمَا قَبْلُ وَلَا بَعْدُ. (خ

“Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs (r.a.) dedi ki: Uhud harbinde Resûlullâh’ı (s.a.v.), beyaz elbiseli iki kişi (Cebrâîl ve Mîkâîl) ile beraber gördüm. Onlar Resûlullâh namına Âdemoğullarının en şiddetli savaşları gibi harb ediyorlardı. Ben, bu iki kişiyi Uhud’dan önce de sonra da görmedim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Hicrî: 3 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 10 Mart 1431

Uhud Gazası (625)

Uhud Harbi (M. 625)

Müşrikler, Medine yakınlarındaki Uhud’a gelmişlerdi.

Resûlullâh (s.a.v.) Medine’de kalmak yahut Uhud’a çıkmak hususunda Ashabı ile istişare etti. Gördüğü bir rüyayı bildirip Medine’de müdafaada kalmanın münasip olacağını işaret buyurdu. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları Medine’de kalmayı münasip gördü. Bedir Harbine yetişememiş ve Uhud’da şehit olacakları takdir edilmiş olanlar düşmana karşı çıkmak için ısrar ettiler.

Resûlullâh (s.a.v.) zırhını giydi. Çıkmakta ısrar edenler “Resûlullâh’a vahiy gelirken ona karşı kendi görüşümüzde ısrara kalkıştık” diye pişman oldular ve “Yâ Resûlallâh, ne görüşte isen, öyle yap” dediler. Resûlullâh (s.a.v.) de “Bir peygamber zırhını giyince artık harb etmeden onu çıkarması yaraşmaz” buyurdu. Bin kişi ile yola çıktı, Uhud’a varıp vadinin bir tarafına kondu ve arkasını Uhud Dağına verdi. Ashabını muntazam bir saf yaptı. Abdullah bin Cübeyr’e bir mevki gösterip okçulara kumandan yaptı: “Bizi müdafaa ediniz, arkamızdan gelmesinler. Sakın buradan çıkmayınız, dönenleri takip etmeyiniz” buyurdu.

İki taraf buluştuğu sırada Abdullah bin Übeyy yanındaki üç yüz kadar münafıkla beraber ordudan ayrılıp Medine’ye döndü. Kalan yedi yüz Müslüman Hakk’ın yardımı ile üç bin kadar düşmanı hezimete uğrattı.

Fakat okçular sabredemediler, kaçanları takibe koyuldular ve Resûlullâh’ın emrine muhalefet edip gösterdiği mevkii terk ediverdiler. Bu muhalefet yüzünden Cenâb-ı Allah müşriklerin kalblerinden korkuyu alıverdi, tekrar dönüp hücum ettiler. Resûlullâh’ın etrafında Hz. Ebûbekir, Ali, Abbas, Talha ve Sa’d (r.anhüm) gibi bir kaç kişi kaldı. Bu sırada Resûlullâh’ın mübarek yüzleri yaralandı, mübarek dişi şehit oldu. Asker içinde “Muhammed öldü” diye bir söylenti çıktı. Sonra Ashabdan biri “Resûlullâh burada” diye çağırınca askerler döndü. Resûlullâh (s.a.v.) “Kardeşlerini müdafaa eden erkeğe Allah rahmet etsin” buyurup maiyetindekilerle müşriklere hücum etti ve hepsini defetti.

Müslümanlar sabır ile ve Allâh’tan korkarak vazifelerini bilmeli ve ancak Allâh’a tevekkül ve i’timad etmelidirler. Allâh’ın emirlerini tutup yasaklarından sakınanlar her halde yardım edilirler ve muzaffer olurlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/23.html)
Başlık: İmâm Ebû Yûsuf’un Nasihati
Gönderen: Mücteba - 25 Mart 2015, 11:17:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ ثَلَاثَةٍ فِي قَرْيَةٍ وَلَا بَدْوٍ لَا تُقَامُ فِيهِمْ اَلصَّلَاةُ إِلَّا قَدْ اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَعَلَيْكَ بِالْجَمَاعَةِ فَإِنَّمَا يَأْكُلُ الذِّئْبُ الْقَاصِيَةَ. (د

“Bir köy veya sahrada üç kişi birlikte bulunur da namazı cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Öyleyse cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu, kurt yer.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Hicrî: 4 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 11 Mart 1431

Abbasi Halifesi Harun Reşid'in Vefatı (809) • Emir Timur'un Diyarbekır'ı Alması (1394)

İmâm Ebû Yûsuf’un Nasihati

İmâm Ebû Yûsuf rahimehullah, Abbâsî halîfelerinden Hârûn Reşîd zamanında kâdı idi. Bir gün mahkemeye bir kimse hak iddia ederek başka bir şahsı getirdi. Davalı inkâr edince davacıdan delîl istedi. O da şahitlik için iki kişi getirdi. Lakin İmam Ebû Yûsuf, o iki şâhitten birinin şehâdetini kabûl etmedi. Meğer şâhitliği makbul olmayan kimse Halife Hârûn Reşîd’in büyük beylerinden ve yakınlarından biri imiş. Şahitliğinin reddolunması ona ağır geldi ve öfke ile Hârûn Reşîd’e gelip İmâm Ebû Yûsuf’dan şikâyetçi oldu. Halîfe buna üzüldü ise de “Elbette bunun bir sırrı vardır” dedi.

İmâm Ebû Yûsuf’a: “Yâ İmâm! Benim akrabâmdan makam mevki sahibi filanın şahitliğini ne sebeple kabul etmeyip reddettin, onu halk arasında mahcup ettin? Benim hatırımı da gözetmedin?” diye sordu.

Hazret-i İmâm buyurdu ki:

“Ey emîru’l-mü’minîn, ben o kimseyi bir gün senin huzurunda gördüm. Sana ‘Ben emîrü’l-mü’minînin kölesiyim’ diyordu. Eğer o kimse senin kölen ise -şahitlikte hürriyet şart olduğundan- onun şahitliği makbul değildir. Eğer sözünde yalancı ise şahitliği kabul edilmez. Bu sebepten mahkemede şahitliği kabul edilmemiştir.”

Hârûn Reşîd bunları işitip gönlü hoş oldu ve İmâm Ebû Yûsuf’a dedi ki:

“Ey İmam! Şayet ben şahitlik için huzuruna varsam benim şahitliğimi kabul eder miydin?”

“Ey Emîru’l-Mü’minîn! Senin de şahitliğini kabûl etmezdim. Hilâfet ve saltanat sebebiyle kibirlenip, cemâ’at ile namaz kılmak için mescide gelmiyorsun.”

Hârûn-ı Reşîd, İmâm Ebû Yûsuf’dan bu nasihati işitince bundan sonra beş vakti cemâat ile edâ eylemek üzere çok ağır ve kuvvetli yemîn etti.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/24.html)
Başlık: Örnek Alınacak Hanım: Nesîbe (R.ANHÂ)
Gönderen: Mücteba - 25 Mart 2015, 11:21:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا الْتَفَتُّ يَمِينًا وَلَا شَمَالًا يَوْمَ أُحُدٍ إِلَّا وَأَنَا أَرَاهَا تُقَاتِلُ دُونِي. (فتح

“Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: ‘Uhud harbinde ne tarafa baktımsa orada Ümmü Ümâre’yi (Nesîbe hatun) beni müdafaa için harbederken gördüm.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Hicrî: 5 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 12 Mart 1431

Oltu'nun Kurtuluşu (1918) • Avrupa Toğluluğu (AT)'nun Kuruluşu (1957)

Örnek Alınacak Hanım: Nesîbe (R.ANHÂ)

Benî Hazrec kabilesinden Ümmü Ümâre Nesîbe (r.anhâ) Ensâr-ı Kirâm’ın faziletlilerinden, Akabe biatında bulunan iki hanımdan biridir. Uhud, Hudeybiye, Huneyn ve Yemâme harblerinde bulundu.

Uhud harbine kocası ve iki oğluyla beraber katılmış, yaralılara su dağıtıyordu. Harbin şiddetlenmesi üzerine kılıcı alıp harbetti. Nesîbe (r. anhâ) anlatıyor:
“Uhud harbinde bir ara Resûlullâh’ın (s.a.v.) etrafındakiler azalıyordu. Ancak on kişi kalmıştı. Ben, oğullarım ve kocam Resûlullâh’ın (s.a.v.) etrafında onu müdafaa ediyorduk. Elimde kalkanım yoktu. Resûlullâh (s.a.v.) benim kalkanımın olmadığını gördü. Kalkanı olan birisine “Kalkanını çarpışanlara ver.” buyurdu. Kalkanı aldım, onunla Resûlullâh’ı (s.a.v.) müdafaa etmeye devam ettim.”

Nesîbe (r.anhâ) bu esnada kılıç ve mızrak ile on iki yerinden yaralandı. Müşriklerden Resûlullâh’ı (s.a.v.) öldürmeye gelen İbn-i Kamie, Nesîbe (r.anhâ)’yı kılıcıyla boynundan yaraladı. Bu aldığı en büyük yaraydı. Onun yaralandığını gören Resûlullâh (s.a.v.), oğlu Abdullâh’a: “Annene bak, annene! Hemen yarasını sar.” buyurdular ve bu gayretinden dolayı “Allâh’ım, onları cennette bana arkadaş yap” diye dua ettiler. Bu yarası ancak bir sene süren tedaviden sonra iyileşti.

Oğlu Abdullah anlatıyor: Uhud harbinde büyük bir yara aldım. Kan durmuyordu. Resûlullâh (s.a.v.) “Yaranı sar!” buyurdular. Hemen annem geldi ve bir bezle yaramı sardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de görüyordu. Annem “Kalk yavrum, müşriklerle savaş.” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Senin bu dayandıklarına kim dayanabilir, yâ Ümmü Ümâre” buyurdular. Beni yaralayan müşriki görünce Resûlullâh (s.a.v.) “Bu, oğlunu yaralayan kişidir” buyurarak onu gösterdi. Annem o müşriki, kılıcıyla ayağına vurarak yere düşürdü. Bu sırada Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek dişleri görünecek kadar tebessüm ettiğini gördüm. Annemi o müşrike galib kıldığı için Allâhü Teâlâ’ya hamdetti.

Nesîbe (r.anhâ) Yemâme harbinde on iki yerinden yaralanmış ve bir de kolunu kaybetmişti. Medîne’ye yaralı halde döndüğünü gören Halife Hz. Ebûbekir (r.a.) onun hâlini, hatırını sordu, onunla alakadar oldu. Radıyallâhu anhâ.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/25.html)
Başlık: Âhirette Şehidlik Mertebesi Kazananlar
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:05:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ مَاتَ مَرِيضًا مَاتَ شَهِيدًا وَوُقِيَ فِتْنَةَ الْقَبْرِ وَغُدِيَ وَرِيحَ عَلَيْهِ بِرِزْقِهِ مِنَ الْجَنَّةِ. (هـ

“Hasta iken vefat eden şehit olarak ölür, kabir azabından korunur ve kendisine sabah ve akşam rızkı cennetten gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Hicrî: 6 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 13 Mart 1431



Âhirette Şehidlik Mertebesi Kazananlar

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Aranızda kimi şehîd sayarsınız?” buyurdular.

Ashâb-ı Kirâm: “Allâh yolunda öldürüleni” deyince;

“Öyle ise ümmetimin şehîdleri pek azdır. (Halbuki) Allâh yolunda öldürülmek şehîdliktir, tâûn(veba)dan ölmek şehîdliktir, kadının lohusa iken ölmesi şehîdliktir, yanarak ölmek şehîdliktir, boğularak ölmek şehîdliktir, veremden ölmek şehîdliktir, iç hastalıklardan ölmek şehîdliktir.”

“Ölüm vaktinde sağına soluna bakıp da tanıdığı kimseyi göremeyen; âilesini, evladını anıp kederlenen, vatanından uzakta, yalnız, kimsesiz ve Rabbine teslîm olmuş garip Müslümanın ölümü şehîdliktir.”

“Hummâ (ateşli hastalık)tan ölmek şehidliktir.”

“Allâh yolunda cihad ederken bineğinden düşüp de ölen kimse şehîddir.”

“Murâbıt (düşman karşısında nöbetçi) olarak ölen şehîd olarak vefat etmiştir.”

“Allâh yolunda bir gün murâbıtlık (düşman karşısında nöbet beklemek), bir ay gündüzleri oruç tutmak ve geceleri de namaz kılmak gibidir. Kim murâbıt olarak ölürse mutâd olarak işlediği ameli kıyâmet gününe kadar işlemiş gibi sevap olarak yazılır. Kabirde fettândan da (Münker ve Nekîr’den) emîn olur, kıyâmet gününde şehîd olarak diriltilir.”

“Dağ başlarından (yükseklerden) düşerek ölen, vahşî hayvanların yediği ve denizlerde boğularak ölen kimse Allâh katında şehîddir.”

“Kadın hamileliğinden kurtuluncaya ve doğum yapıncaya değin Allah yolunda murabıt (nöbet bekleyen) gibidir. Eğer bu arada ölürse ona şehîd sevabı vardır.” (Ebvâbü’s-Saâde fî Esbâbi’ş-Şehâde, Süyûtî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/26.html)
Başlık: Allah İşlerin Yüce Olanını Sever
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:07:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَكُونُ الْمَرْءُ عَالِماً حَتَّى يَكُونَ بِعِلْمِهِ عَامِلاً. (إحياء

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kişi, bildikleriyle amel etmedikçe hakîki âlim olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Hicrî: 7 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 14 Mart 1431

Ahmet Cevdet Paşa'nın doğumu. (1822)

Allah İşlerin Yüce Olanını Sever

Ahmed Cevdet Paşa (d. Lofça 1823- v. İstanbul 1895) değerli bir âlim ve büyük bir devlet adamıdır. Hizmetinde bulunduğu Sultan İkinci Abdülhamid Han: “Allah rahmet eylesin! Cevdet Paşa âlim bir adamdı. Arapça ilimlerde müderris olduğu gibi diğer ilimlerde ve fenlerde de âlimdi. Ben ondan, onun ilminden çok istifade ederdim” diyerek takdir etmiş ve onu “ayaklı kütüphane” olarak da vasıflandırmıştır.

Ahmed Cevdet Paşa medrese hatıralarını şöyle anlatıyor: Küçükken Lofça müftüsü Hafız Ömer Efendi’den Arabî ilimleri okumaya başladım. Fevkalade gayret ile az vakitte Arapçada haylice ilerledim. Şer‘î ilimlerde de biraz meleke kazandım. Halebî ve Mültekâ okudum. Daha sonra ilimlerin mukaddimesi sayılan mantık ve beyan gibi ilimlerle meşgul oldum. Artık âli (yüksek) ilimler tahsili için İstanbul’a gitmem lüzumlu göründü. Yaşım ise henüz on beş-on altı civarında idi. Gerçi babam ve annem bir tarafa gönderilmeme razı olmuyorlardı ama bence gençlik günlerini beyhude zâyi etmemek için İstanbul’a gitmek işin doğrusu idi.

1839 senesi başlarında İstanbul’a geldim. Rumeli kazaskerliği dairesinde yapılan imtihana girip kadılık yoluna girdim. Medreselerin tahsil günlerinde okunan derslerden başka tatil günlerinde muhtelif mevzulara dair pek çok risaleler ve eski tarz üzere hesap, cebir, hendese (geometri) ve hey’et (astronomi) ve sair hikmet ilimlerine dair pek çok kitaplar okudum.

O devirde tahsil günleri senenin neredeyse yarısı kadardı. Ben ise yalnız bir defa Ramazan-ı Şerif’te sıla-i rahim için Lofça’ya gittim ve bir defa da münasip bir vesile ile Selanik, Serez ve Drama taraflarını dolaştım. Diğer vakitler hep İstanbul’da kalıp gece gündüz ilim tahsili ile meşgul olur; tatil günlerinde, tahsil günlerinden fazla malumat kazanırdım. Bence tatil günleri bayram günlerinden ibaret idi. Bu bakımdan diğer talebenin on senede tahsil edemediği ilim ve fenleri beş-altı sene zarfında tamamladım. Bu şekilde âli ilimler tahsiline gayret edegeldiğim halde boş vakitlerde de “İlim kuyudur, müzakere onun kovasıdır” diyerek müzakere ve ders okutmakla meşgul olurdum.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/27.html)
Başlık: Seyfullâh Hâlid Bin Velîd (Radıyallâhü Anh)
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:12:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَ عَبْدُ اللهِ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ سَيْفٌ مِنْ سُيُوفِ اللهِ. (ت

“Hâlid bin Velîd ne güzel bir kuldur. O, Allâhü Teâlâ’nın kılıçlarından bir kılıçtır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Hicrî: 8 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 15 Mart 1431

İstanbul'da ilk trafik kazası, bir kişi yaralandı. (1910) • Gediz zelzelesi (1087 ölü) (1970)

Seyfullâh Hâlid Bin Velîd (Radıyallâhü Anh)

Seyfullâh (Allâh’ın kılıcı) Hâlid bin Velîd hazretlerinin nesebi Lüvey bin Gâlib’de Resûlullâh Efendimizle (s.a.v.) birleşir. Vâlidesi Lübâbe binti’l-Hâris, Peygamberimizin zevcesi ve Mü’minlerin annesi Meymûne radıyallâhü anhânın kızkardeşidir.

Hudeybiye’den sonra Müslüman olmuştur. Mu’te gazâsında fevkalâde kahramanlığı sebebiyle Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onu “Seyfullâh” diye isimlendirdiler. Kendisi “Mu’te muhârebesinde elimde dokuz kılıç kırıldı” demiştir. Hayber’in ve Mekke’nin fetihlerinde ve Huneyn gazâsında bulundu. Ashâb-ı Kirâm arasında şecâat ve dehası ile meşhurdur.

Hazret-i Ebûbekir (r.a.), onu yalancı peygamber Müseylemetü’l-kezzâb ve Yemâme’deki mürtedler (dinden dönenler) üzerine sevk ettiği orduya kumandan tayin etmiştir. Mürtedlerle, Şam’da Romalılarla ve Irak’da Mecusî İranlılarla yaptığı harblerde hârikulâde kahramanlıklar ve ordu idâresinde mahâretler göstermiştir. Şam’ı feth etmiştir.

Takkesinde dâimâ Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) mübârek saçından taşır ve onunla Cenâb-ı Hak’dan yardım ihsân etmesini taleb ederdi. Dâimâ onun bereketiyle galip geldiğini söylemiştir.

Hazret-i Hâlid vefâtı sırasında şöyle buyurdu:

“Muhakkak yüz ve belki daha fazla büyük harblerde bulundum. Vücudumda kılıç darbesi, ok ve mızrak yarası bulunmayan bir karış yer yoktur. Amma işte şimdi yatağımda vefât ediyorum. Korkakların gözleri uyumasın. Benim “Lâ ilâhe illAllah” kelime-i tevhidinden daha çok faydasını ümîd ettiğim amelim yoktur. Ben kelime-i tevhîde sığınıyorum.”

Hazret-i Ömer zamanında hicretin yirmi birinci senesinde vefât etti. Kabr-i şerifi Humus’tadır. Vefâtına Hazret-i Ömer ve Müslümanlar çok hüzünlendiler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/28.html)
Başlık: Yalan En Büyük Günahtır
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:15:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْكِذْبُ يَنْقُصُ الرِّزْقَ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Yalan, rızkın azalmasına; maişet (geçim) sıkıntısına sebep olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Hicrî: 9 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 16 Mart 1431



Yalan En Büyük Günahtır

Yalan, en çirkin günahlardandır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Muhakkak yalan nifâk kapılarından bir kapıdır.”

“Mü’minde kötü ahlâktan her şey bulunsa da yalan ve hıyânet aslâ bulunmaz.”

“Muhakkak doğruluk, iyiliğe götürür. İyilik ise cennete ulaştırır. Bir adam doğru söylemeye devam eder de nihayet Allâhü Teâlâ katında sıddîklardan yazılır. Yalan ise isyâna götürür. İsyân ve kötülük ise cehenneme düşürür. Muhakkak kul yalan söylemeye devâm ederse Allâhü Teâlâ katında yalancılardan yazılır.”

“Münâfığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler. Vaad ettiğinde vaadinden döner. Emânet edildiğinde emânete hıyânet eder.”

“Üç haslet sende bulunursa dünyada başından geçen hiçbir şey sana zarar vermez: Doğru sözlü olmak, emânete riâyet etmek ve helâlinden yemek.”

Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz buyurdu:

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir Yahudiye:

“Allâhü Teâlâ ve kitâbları hakkında yalan söylemekten sakın. Zira her kim Allâhü Teâlâ ve onun kitabları ve peygamberleri hakkında yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın”, buyurdular. Bunun üzerine Yahudi:

“Ey Ebu’l-Kâsım, ben şahidim ki sen elbette doğruyu söylersin. Biz Tevrât’da: ‘Muhakkak yalan kötülüklerin kapısı ve günahların anahtarıdır.’ diye yazılı olduğunu bulmaktayız” dedi.

Ubeydullâh el-Mahzûmî şöyle derdi:

“Halîfe Abdülmelik bin Mervan, oğullarına -neticesinde ölüm de olsa- doğruluğu Kur’ân-ı Kerîm’i öğrettiğim gibi öğretmemi emretmişti.”

Yalan, manevî necasetlerdendir. Kul yalan söylediğinde hafaza melekleri söyleyenin ağzından çıkan fena kokudan dolayı bir mil mesafe uzaklaşırlar. Bundan dolayı yalan söyleyenin abdest alması müstehabdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/29.html)
Başlık: En Hayırlı Koruyucu Allah’dır | Fatih Sultan Mehmed'in Doğumu ve Tahsili
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:18:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ، تَعَلَّمُوا فَمَنْ عَلِمَ فَلْيَعْمَلْ. (طب

“Ey insanlar! İlim öğreniniz. Kim de ilim öğrenirse hemen onunla amel etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Hicrî: 10 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 17 Mart 1431

Fatih Sultan Mehmed Han'ın doğumu (1432)

En Hayırlı Koruyucu Allah’dır

Bir hırsız Hz. Râbiatü’l-Adeviyye’nin evine girdi. Bulabildiği şeyi alıp çıkmak istedi ise de çıkmaya yol bulamadı. Aldığı eşyayı bırakınca kapıyı bulabiliyordu. Üç defa böyle oldu ve:

“Muhakkak biz onun evini muhafaza ediyoruz. En hayırlı koruyucu Allah’dır” diye bir ses işitti.


Fatih Sultan Mehmed'in Doğumu ve Tahsili

Sultan Murad Hanın huzûruna bir haberci geldi. Sultanın elini öptükten sonra, diz çökerek: “Sultanım! Allah sana fetih ve zafer bahçesinden bir gonca ihsân etti, güzellikte emsâli görülmemiş bir oğul bahşetti.”

Sultan Murad Han, etrafındakilere altınlar dağıttı ve oğluna Mehemmed (Mehmed) ismini verdi.

Mehmed çok zeki idi. Beşinci yaşına girdiğinde artık iyiyi kötüden ayırt edebiliyordu. Sultan Murad Han, onu zamanının önde gelen âlimlerine gönderdi. Küçük yaştaki Sultan, üstâdı ne yazdıysa hepsini tam okudu. Öyle ki ‘Arapça’da, hoca bir kelime söylemeyi bitirmeden, cümleyi tamamlardı. Eline kalem alıp yazı yazma zamanı geldiğinde, hocasının öğrettiğinden kat kat daha güzel yazardı. Sülüs, Reyhân, Ta‘lîk ve Nesih hatlarını gayet iyi öğrendi. İlim yolunda epey mesâfe katetti. Bir şiir gördüğünde veya duyduğunda, daha güzel bir şiir ile cevaplandırırdı. On yaşına vardığında, tıp, nücûm (astronomi) ve meânî ilimlerinde âlimlerle sohbet edecek kadar ilerlemişti.

Bulûğ çâğına geldiğinde ise; kılıç, yay ve topuz kullanmakta epey mahâret sahibi olmuştu. Kement atmakta da iyiydi. Attığı ok, iğnenin bezden geçtiği gibi zırhtan geçerdi. Kılıç tuttuğu elinin kuvvetinden dolayı halk O’na “Cihângîr” demiştir. Devlet işlerini de adalet ile idâre ederdi.

Her bakımdan olgunlaşıp pek çok fazîletler kazandıktan sonra babasının yanına gitti. Sultan Murad, oğlunu devleti idâre edebilecek fazîletlere sâhip birisi olarak görünce çok memnun oldu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/30.html)
Başlık: Osmanlı’da İlk Umûmî Kütüphane | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 31 Mart 2015, 14:21:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ صَلَاةَ الْمُرَابِطِ تَعْدِلُ خَمْسَ مِائَةِ صَلَاةٍ. (هب

“Murâbıtın (düşman karşısında nöbet bekleyenin) namazı beş yüz namaza denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Hicrî: 11 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 18 Mart 1431

Eyfel Kulesi'nin inşası (1889) • Varto ve Gevaş'ın kurtuluşu (1918)

Osmanlı’da İlk Umûmî Kütüphane

Kütüphaneciliğimizin tarihi çok eskilere kadar gitmektedir. Kütüphane kurma âdeti Büyük Selçuklu Devleti’nden Anadolu Selçuklularına oradan da Osmanlı Devleti’ne geçerek devam ede gelmiştir. Osmanlı Devleti, camiler, hanlar ve kervansaraylar gibi hayır eserlerinin yanına birer kütüphane kurmayı da ihmal etmemişti. Başta padişah ve valide sultanlar olmak üzere her sınıftan halk, elinden gelen gayreti gösterirdi.

On dokuzuncu asra gelindiğinde cami, türbe ve kenar mahallelerde bulunan bazı kütüphanelerdeki kitapların zayi olmaması için bu kitapları, payitaht (başşehir) İstanbul’da toplayarak büyük bir kütüphanenin kurulmasına karar verildi.

Devrin padişahı, ilme ve irfana büyük kıymet veren Sultan İkinci Abdülhamid Han Yıldız Sarayı’nda büyük bir saray kütüphanesi kurduğu gibi aynı zamanda Kütüphâne-i Umumi-i Osmânî’nin kurulmasıyla bizzat alâkadar oldu. Hazine-i hassası (kendi bütçesi)nden kütüphanenin inşası için para verdi. Binada kullanılacak parkeleri Paris’ten getirtti.

Kütüphane binası için İkinci Bayezid Camii’nin yanında bulunan imaret kısmı uygun görüldü. 27 Eylül 1882 yılında imaret binasının restorasyonuna başlandı. 24 Haziran 1884’te “Kütüphane-i Umumi-i Osmânî” adıyla ilk milli kütüphanemiz hizmete açıldı. Daha sonra Bayezid Camii ile civar tekke ve zaviyelerden satın alınan ve bağış yoluyla toplanan kitaplar, kütüphane koleksiyonunun temeli oldu.

MUTFAĞIMIZ:  Peynirli Ekmek Dilimleri (5 kişilik)

Malzemeler: 10 dilim ekmek, 5 diş sarımsak, 1 parça kaşar peyniri,  zeytinyağı, kırmızı biber, nane, kekik, tuz.

Ekmekler fırın tepsisine dizilir. Bir kapta zeytinyağı, nane, kekik, kırmızı biber, tuz ve ince doğranmış sarımsaklar iyice karıştırılıp ekmeklerin üzerine sürülür. Üzerine kaşar peyniri rendelenir. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 6-7 dakika pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/3/31.html)
Başlık: "Belaya Sabretmek İbadettir" | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 02 Nisan 2015, 10:34:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا . (سورة الانشراح, 6

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdular:
“Hakikaten her zorlukla beraber (iki) kolaylık vardır.”
(İnşirah Sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Hicrî: 12 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 19 Mart 1431

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)

"Belaya Sabretmek İbadettir"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bir beladan kurtuluş ümidiyle beklemek ibadettir. Kim az bir rızka razı olursa Allâhü Teâlâ da onun az amelinden razı olur.” (Feyzu’l-Kadîr)

“Allâhü Teâlâ’nın fazlından ve ihsânından isteyiniz. Zira Allâhü Teâlâ fazlından istenilmesini sever.”

“İbâdetlerin en üstünü sıkıntılar içinde kurtuluşu beklemektir.”

“İyi bil ki, muhakkak Allâh’ın yardımı, sabır ile beraberdir. Muhakkak her belâ ile kurtuluş da vardır.”

“Muhakkak her güçlükle beraber (iki) kolaylık vardır.”

“Kim çok istiğfâr ederse Allâhü Teâlâ da ona, başına gelen her gamdan bir ferah, her müşkilattan (darlıktan) bir çıkış yolu ihsân eder ve ummadığı yerden rızık verir.” (Ebû Davud)

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ duâsı, doksan dokuz derde devâdır. Onların en küçüğü de gamdır.” (M. Zevâid)

“Sizden birinizin başına bir bela yahut dünya işlerinde bir sıkıntı geldiğinde Rabbinin onu kurtaracağı bir duâyı öğreteyim mi?” Sahabe:

“Evet” dediler.

“O, Zünnûn (Hz. Yûnus aleyhisselam)ın duâsıdır: ‘Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.” (Tirmizî) Bu Enbiyâ sûresinin 87. Âyet-i olup meâl-i şerîfi şudur: “Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum.”

Hz. Ebû Ubeyde (r.a.) düşman tarafından kuşatıldığı vakit Hz. Ömer ona şöyle yazdı:

“Bir kişinin başına her ne vakit şiddetli bir belâ gelse muhakkak Allâhü Teâlâ onun ardından kurtuluş (yolunu) da ihsan eder. Zira bir zorluk iki kolaylığa gâlib gelemez.”

İsimlerimiz: Erkek: Behlül, Kız: Betül


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/1.html)
Başlık: Onun Maiyyetindekiler: Sa‘d Bin Ebî Vakkas (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 02 Nisan 2015, 11:16:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(أَقْبَلَ سَعْدٌ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هٰذَا خَالِي فَلْيُرِنِي امْرُؤٌ خَالَهُ. (ت

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs (r.a.) kendisine yaklaştığı zaman ‘İşte bu benim dayımdır. Haydi, böyle dayısı olan biri varsa göstersin.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Hicrî: 13 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 20 Mart 1431

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)

Onun Maiyyetindekiler: Sa‘d Bin Ebî Vakkas (r.a.)

Hazret-i Sa’d, Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden, Aşere-i Mübeşşereden ve sahabenin fakîh yani müctehidlerindendir. 17 yaşında Müslüman olmuştur. Annesi Hazret-i Âmine tarafından akrabaları olduğu için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O benim dayımdır.” buyurmuştur. Yirmi yedi harpte Peygamberimizin yanında hazır bulunmuştur. Allah yolunda ilk ok atan ve ilk önce kan akıtan odur. Duâsı kabul olur, attığı her ok isâbet ederdi. Uhud muhârebesinde bin kadar ok atmıştır. Resûlü Ekrem hazretleri kendisine: “At, ey Sa’d! Anam, babam sana feda olsun.” diye iltifatta bulunurlardı.

Hazret-i Ömer’in zamanında Kâdisiye kumandanı tâyin edildikten sonra İran devletinin baş şehri Medâin’i fethetmiş, Irak valisi olmuş ve Kûfe şehrini kurmuştur. Kendisine “İslâm kahramanı” denilmiştir. Hz. Osman tarafından da birçok mühim işlerde vazifelendirilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den 270 kadar hadîs-i şerîf rivâyet etmiş ve kendisinden de Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn hadîs rivâyet etmişlerdir.

Hasta olduğu zaman “Yâ Rabbi, bana ömür ihsan eyle iki küçük oğlum var, büyüsünler” diye duâ ettiler. Bundan sonra yirmi sene daha yaşamıştır. 77 yaşında hicretin 55. senesinde Medîne-i Münevvere’ye yakın bir yerde vefat etmişlerdir. Mübârek naaşı Medîne-i Münevvere’ye götürüldü. Medîne valisi Mervân bin Hakem tarafından cenâze namazı kıldırıldı. Bakî’ kabristanına defnedilmiştir. Aşere-i mübeşşereden (Cennetle müjdelenen on sahabîden) en son vefat edendir. RadıyAllahü tealâ anhüm.

Hz. Enes diyor ki “Bir gün bazı Ashab ile Resûlullah’ın huzurunda oturuyorduk. Peygamberimiz (s.a.v.) ‘Şimdi buraya cennet ehlinden bir zât gelecektir.’ buyurdu. Biraz sonra Sa’d bin Ebî Vakkâs geldi.”

Oğluna nasihatlerinden bazıları;

Oğlum her şeyde kanâat et. Kanâatı olmayanın malı kendisini zengin edemez.

Güzel ahlâkı ve sâf vicdânı olmayanlar insanlıktan uzaktır.

Mutlu ve gönlü rahat olmak, hiç kimsenin haklarına tecâvüz etmemekle olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/2.html)
Başlık: Namazlarda Kıraate Dâir | Beş Sınıf İnsan Kabirde Çürümez
Gönderen: Mücteba - 03 Nisan 2015, 10:31:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَمَّ أَحَدُكُمْ النَّاسَ فَلْيُخَفِّفْ فَإِنَّ فِيهِمْ الصَّغِيرَ وَالْكَبِيرَ وَالضَّعِيفَ وَالْمَرِيضَ فَإِذَا صَلَّى وَحْدَهُ فَلْيُصَلِّ كَيْفَ شَاءَ. (ق

“Biriniz insanlara imam olduğu zaman, (namazı) hafif tutsun (uzatmasın). Zîrâ, onların arasında çocuk, ihtiyâr, zayıf ve hasta olan vardır. Tek başına kıldığı zaman ise, dilediği kadar uzatsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Hicrî: 14 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 21 Mart 1431

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)

Namazlarda Kıraate Dâir

Namazlarda Fâtiha-i şerîfeden sonra bir miktar daha Kur’ân-ı Kerîm okunması icap eden rek’atlarda farz olan kıraat, üç kısa âyet veya bu miktarda uzun bir âyet okumaktır.

Kur’ân-ı Kerîm’i namazda sırası üzere okumakta bir beis yoktur. Fakat tam bir sûre okunması efdaldir. Bununla birlikte bir sûrenin bir kısmı bir rek’atta, kalanı da diğer bir rek’atta okunabilir. Bu mekruh değildir.

Namazın bir rek’atinde bir sûrenin son âyetlerini, diğer rek’atinde de başka bir sûrenin son âyetlerini okumak mekruh değildir.

Namazın bir rek’atinde bir sûrenin evvelinden veya ortasından, diğer rek’atinda da başka bir sûrenin evvelinden veya sonundan okumakta veya kısa bir sûre tilavet etmekte kerahet yoktur. Fakat evlâ olan, bir zaruret bulunmadıkça böyle okumamaktır.

Namazda sübhaneke ile Euzü ve besmeleyi ve âmîn’i sesli okumak mekruhtur. Şâfiî mezhebindekiler âmîn’i sesli okurlar.


Beş Sınıf İnsan Kabirde Çürümez

İmâm Suyûtî rahimehullâh buyurdu:

Beş sınıf vardır ki toprak onların cesedini çürütmez:

Peygamberler,

Âlimler,

Allâh yolunda şehidler,

Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyanlar ve

Mükâfâtını Allâh’dan umarak müezzinlik edenlerin (cesedini toprak çürütmez).


Tam Ay Tutulması

04 Nisan Cumartesi günü “Tam ay tutulması” meydana gelecektir.

Asya, Amerika ve Avustralya kıtası ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek olan tutulma,

Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Tutulmanın büyüklüğü: 1. 001’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 04 Nisan 2015 12:01 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası    : 04 Nisan 2015 - 15:01           ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 04 Nisan 2015 - 17:58           ”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/3.html)
Başlık: Hasta Ziyareti Sünnettir | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2015, 10:57:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَعُودُ مُسْلِمًا غُدْوَةً إِلَّا صَلَّى عَلَيْهِ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ حَتَّى يُمْسِيَ وَإِنْ عَادَهُ عَشِيَّةً إِلَّا صَلَّى عَلَيْهِ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ حَتَّى يُصْبِحَ وَكَانَ لَهُ خَرِيفٌ فِي الْجَنَّةِ. (ت

“Bir Müslüman hasta bir Müslüman’ı sabah ziyaret ederse, yetmiş bin melek akşama kadar ona istiğfar eder. Akşam ziyaret ederse, yetmiş bin melek sabaha kadar ona istiğfar eder ve Cennet’te kendisine bir bahçe ihsan edilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 22 Mart 1431

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)

Hasta Ziyareti Sünnettir

İslâm’ın sünnetlerinden biri, hastaları ziyaret etmektir. Muhakkak hastayı ziyaret eden kişi, onun yanına gelip oturuncaya kadar rahmete dalar, oturduğunda rahmete gömülür.

Hasta ziyaretinde sünnet olan, iki günde bir veya üç günde bir gitmektir.

İbn-i Abbâs (r.anhümâ) “Hastayı bir defa ziyaret etmek sünnettir. Daha fazlası nafiledir.” demiştir.

Hastanın başucunda değil de dizinin yanında oturmak müstehabdır.

Ziyaretçi hastanın yanında iken sağına soluna bakmaz. Hastanın bulunduğu yöne bakar. Ancak yüzüne dik ve uzun uzun bakmaz.

Hasta ziyaretine giden yeni elbiselerle veya kirli elbiselerle hastanın yanına girmez.

Hastaya karşı asık suratlı olmaz.

Hastanın hoşlandığı şeyler konuşur. Sıhhat ve selâmete kavuşacağını, daha uzun ömür yaşayacağını söyleyerek hastayı rahatlatır, teselli eder. Zira bu, hastanın gönlünü ferahlatır.

Hasta ziyaretinin en hayırlısı, kısa olanıdır.

Birkaç kişi bir hastayı ziyarete gittiler ve hastanın yanında uzun bir müddet oturdular. Hastaya “Bize nasihat et” dediklerinde:

“Bir hastayı ziyarete gittiğinizde yanında fazla oturmamanızı tavsiye ederim.” dedi.

Sünnetlerden biri de, hastadan duâ istemektir. Çünkü hastanın duâsı, meleklerin duâsı gibidir.

Hastanın yanında sadece hayırlı şeyler konuşmalıdır. Zira melekler, ziyarette bulunanın söylediklerine âmin derler.

Hastaya şifa bulması için duâ etmek de sünnettir. (İslâm Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Kâmil, Kız: Ferhan

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/4.html)
Başlık: Daha Sevimli | Anne ve Babaların Dikkatine
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2015, 10:59:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَحِبَّ لِلنَّاسِ مَا تُحِبُّ لِنَفْسِكَ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kendin için sevip arzu ettiğini, insanlar için de sev!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 23 Mart 1431

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)

Daha Sevimli

Fudayl bin Iyâz (vefatı M. 803) rahimehullâh hazretleri buyurdular:

“Allâhü Teâlâ’nın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’den bir ayet okuyup onunla amel etmek, (amel etmeden) milyon kere Kur’ân-ı Kerîm hatmi yapmaktan bana daha sevimlidir.

Bir mümini sevindirmek ve onun bir ihtiyacını gidermek bir ömür ibadet etmekten bana daha sevimlidir.

Zühd (dünya sevgisini terk etmek), yer ve gök ehlinin ibadet etmesinden bana daha sevimlidir.

Bir kuruş haramı terk etmek, sahibine vermek bana helâl mal ile iki yüz defa haccetmekten daha sevimlidir.” (Rûhu’l-beyân)


Anne ve Babaların Dikkatine

• Bebeğe verilen oyuncak yumuşak olmalı, kenarları incitecek kadar sert olmamalı.

• Bebekler banyoda, yatakta ve masada -kapı zili veya telefon çalsa bile- yalnız bırakılmamalı.

• Bebekler -yatağın ortasında bile olsa- düşmesini önlemek için etrafına destek konulmadan uyutulmamalı.

• Evde merdiven varsa bebeğin geçmemesi için kapı vb. bir engel olmalı.

• Dışarıya açılan kapı ve pencereler açık bırakılmamalı.

• Elektrik prizlerine kapak takılmalı.

• Temizlik maddeleri, sinek ilacı vb. ilaçlar ve zehirli maddeler çocukların ulaşamayacağı bir yere veya kilitli bir dolaba konulmalı.

• Çiçekler, vazolar çocukların uzanamayacağı ve altındaki örtüyü çekemeyeceği şekilde konulmalı.

• Çocuk evde ve arabada hiçbir zaman yalnız bırakılmamalı.

• Kibrit ve çakmaklar, çocukların erişemeyeceği yerlere konulmalı.

• Yemek pişirirken tencere kulpları, tava sapları ocağın arkasına doğru çevrilmeli.

• Çocuk kucakta iken asla sıcak bir şey içilmemeli, çocuğun çekebileceği masa örtüsünün kenarına çay, kahve gibi şeyler bırakılmamalı.

• Banyoda suyun sıcaklığı bizzat kontrol edilmeden çocuğun üzerine dökülmemeli.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/5.html)
Başlık: Evleniniz, Boşamayınız…
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2015, 11:06:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَبْغَضُ الْحَلَالِ إِلَى اللهِ تَعَالَى الطَّلَاقُ. (د

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ’nın, en sevmediği helâl, talak (boşamak)tır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Hicrî: 17 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 24 Mart 1431

Bursa'nın Fethi (1326)

"Evleniniz, Boşamayınız…"

Evlenmek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bir sünnet-i seniyyesidir. Müslümanlar evlilik ile çoğalırlar. Evlilik ile ahlâk muhafaza edilir. Evlilikte aile fertlerinin karşılıklı bir muhabbet ve samimiyet içinde olması icab eder. Talâk (boşama) ise meşrû bir sebebe dayanmadıkça mübah değildir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Evleniniz, boşamayınız. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ zevklerine çok düşkün erkekler ile zevklerine çok düşkün kadınları sevmez.” buyurdular.

Sadece zevklerini, nefislerini tatmin için başkaları ile evlenmek maksadıyla boşananlar, Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetine, lütuf ve ihsanına mazhar olabilmek şerefinden, nimetinden mahrum kalırlar. Ancak meşru bir sebepten dolayı talâka müracaat edilebilir. Meselâ, eşinin gayr-i meşru işinden dolayı boşanmayı tercih eder.

Müslümanlıkta kocaların mehir vermek, nafakayı, meskeni temin etmek gibi vazifeleri hanımların vazifelerinden fazla olduğundan ve erkekler daha çok muhâkemeye sahip olup nefislerine hâkim olacaklarından talâk hakkı esasen erkeklere verilmiştir. Böyle iken bu hak, nikâh yapılırken kadına da verilebilir.

Erkek ve kadın her iki taraf aile hayatının kıymetini takdir etmeli, birbirine samimiyetle bağlı bulunmalıdır. Bahaneler ile talâka (boşamaya) tevessül etmemelidir. Aksi takdirde mânevî mesuliyetten kurtulamazlar.

Allâhü Teâlâ (meâlen): “…Fakat (kadınlarınız) sizi dinlerlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız. Şüphe yok ki, Allâhu Teâlâ çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa sûresi, âyet 34)  buyurmaktadır.

Beyt:

Alan sensin veren sensin kılan sen
Ne verdinse odur, gayrı nemiz var.


Aziz Mahmud Hüdâi (k.s.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/6.html)
Başlık: Kitaplara İman | Âhir Zamanda Sevaplar Kat Kat Olur
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2015, 11:11:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَقُلْ آَمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللهُ مِنْ كِتَابٍ... الآية. (سورة الشورى, 15

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Habibim) Ve de ki: Allâhü Teâlâ’nın gönderdiği kitapların hepsine iman ettim…”
(Şûrâ sûresi, âyet 15)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Hicrî: 18 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 25 Mart 1431

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)

Kitaplara İman

İmanın üçüncü şartı: Ve kütübihî: Allâhü Teâlâ’nın kitaplarına inanmaktır.

Kitaplar yüz dörttür. Dördü büyük kitaptır, yüzü suhuftur.

Kitaplar: Tevrat; Mûsâ aleyhisselama, Zebur; Dâvûd aleyhisselama, İncîl; Îsâ aleyhisselama,

Kur’ân-ı Kerîm; Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselâtü vesselâma nâzil olmuştur (indirilmiştir).

Suhuf (Sayfalar): On suhuf Âdem aleyhisselama, elli suhuf Şit aleyhisselama, otuz suhuf İdris aleyhisselama, on suhuf İbrahim aleyhisselama nâzil olmuştur.

Lakin Kur’ân-ı azimüşşân hepsinden sonra nâzil olup diğer kitapların hükmünü kaldırmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in hükmü kıyamete kadar bâkidir.


Âhir Zamanda Sevaplar Kat Kat Olur

Tâbiînden Ebû Ümeyye eş-Şa’bânî (r.a.) diyor ki: (Ashâb-ı Kirâm’dan) Ebû Sâlebe el-Huşenî’ye (r.a.) sordum:

“Ey Ebû Sâlebe: ‘… Siz kendi nefsinize bakınız…’ meâlindeki (Mâide sûresi, 105.) âyet-i kerîme hakkında ne dersiniz?” Dedi ki:

“Vallâhi sen, tam da bunu bilen kişiye sordun. Ben o âyeti Resûlullâh’a (s.a.v.) sormuştum. Şöyle buyurmuşlardı:

“Birbirinize iyilikleri ve hayır işleri tavsiye edin. Kötülüklerden ve zararlı şeylerden birbirinizi sakındırın. Ne zaman ki cimriliğin çoğaldığını (iyiliğin emredilmediğini), nefsin arzularına uyulduğunu, dünyânın (dine) tercih edildiğini, herkesin (kitaba, sünnete, icmâa bakmayıp, sahâbe ve tâbiîne tabi olmayıp) kendi fikrini beğendiğini görürsen işte o zaman diğer insanları bırak, kendine bak. İleride sabredilecek günler gelecek. O zamanlarda sabretmek, elde ateş tutmak gibidir.

O günlerde sâlih ameller işleyene, aynı amelleri işleyen elli kişinin sevâbı verilir.” Ashâb-ı Kiram:

“Yâ Resûlallâh! O zamanda yaşayan insanlardan mı (yoksa bizden mi) elli kişinin sevâbını alacaklar?” dediklerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Hayır, sizden elli kişinin ecir ve sevâbını kazanacaklar.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/7.html)
Başlık: Kelime-i Tevhid’in Fazîleti |
Gönderen: Mücteba - 08 Nisan 2015, 11:14:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الذِّكْرِ لَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَأَفْضَلُ الدُّعَاءِ اَلْحَمْدُ للهِ. (هـ

“En fazîletli zikir ‘Lâ ilâhe illallâh’, en faziletli dua da ‘Elhamdülillâh’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Hicrî: 19 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 26 Mart 1431

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)

Kelime-i Tevhid’in Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim yetmiş bin defa ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’ derse cehennem ateşine müstehak olsa da Allâhü Teâlâ onu cennete koyar.”

Cenâb-ı Hak, Firavun’u boğup Musâ aleyhisselâmı kurtardığında, Hazret-i Musa Cenâb-ı Hakka şöyle niyâz etti:

“Yâ Rabbi, bana bir amel öğret ki ihsân ettiğin şu nimete şükretmiş olayım.” Hak Teâlâ buyurdu:

“Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Musa:

“Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler” dedi. Allâhü Teâlâ: “Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Lâ ilâhe illâ ente. Yâ Rabbi, bana mahsûs bir amel niyâz ediyorum” dedi. Cenâb-ı Hak buyurdu ki:

“Yâ Musa, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekiler; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, Lâ ilâhe illallâh da diğer kefesine konsa Lâ ilâhe illallâh elbette ağır gelirdi.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’dır. Muhakkak Allâhü Teâlâ bütün peygamberlerine ve ümmetlerine bu zikre davet etmelerini emretmiştir. Lâ ilâhe illallâh’dan daha yüce bir kelime indirilmemiştir. Yerler ve gökler onunla ayakta dururlar. O, ihlâs kelimesidir. O, İslâm kelimesidir. O, takvâ kelimesidir. O, nûr kelimesidir. O, necât (kurtuluş) kelimesidir. O, rahmet kelimesidir. O, Allâh’ın en yüce kelimesidir. Kim onu bir defa söylerse günahları deniz köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” (Tirmizi)

Şeyh Ebu’r-Rebî‘ şöyle anlattı: Yetmiş bin defa ‘Lâ ilâhe illallâh’ okumuş, lâkin henüz sevabını kimseye bağışlamamıştım. Bir ziyâfet sofrasında iken aramızda keşif sâhibi (kalp gözü açık) olduğu söylenen bir çocuk da vardı. Yemek esnâsında ağlamaya başladı. Sebebi soruldu. “Annemin ateşe atıldığını gördüm” deyince okuduğum kelime-i tevhîdleri onun validesine bağışladım. Çocuk gülmeye başladı ve “Annemin ateşten çıkarıldığını görüyorum” dedi. Çocuğun keşfinin açık olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sahîh olduğunu anladım.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/8.html)
Başlık: "Temizlik İmanın Yarısıdır"
Gönderen: Mücteba - 09 Nisan 2015, 10:00:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِغْسِلُوا ثِيَابَكُمْ وَخُذُوا مِنْ شُعُورِكُمْ وَاسْتَاكُوا وَتَزَيَّنُوا وَتَنَظَّفُوا. (كنز

“Elbiselerinizi yıkayınız, saçınızı-sakalınızı kısaltınız, misvak kullanınız, (güzel giyinerek) süsleniniz, bedeninizi (kirlerden temizleyerek ve güzel kokular sürerek) temiz tutunuz…”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 27 Mart 1431

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)

"Temizlik İmanın Yarısıdır"

İslâm dini maddî ve manevî temizliğe büyük ehemmiyet vermiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Temizlik, imanın yarısıdır.” buyurarak temizliğin İslâm dininde ne kadar mühim olduğunu bildirmişlerdir.

Müslümanın, yüzünde, saçında, sakalında, tırnağında bulunan kirleri temizlemesi, tırnaklarını kesmesi, saçlarını taraması sünnettir. Müslüman, giydiği elbisenin temiz ve düzgün olmasına dikkat etmelidir. Nitekim “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir heyet geldiği zaman en güzel elbisesini giyer, Ashâbına da böyle yapmalarını emrederdi.” (Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) mescidde iken, saçı sakalı dağınık birisi geldi. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıkıp saçını sakalını düzeltmesini eliyle işaret buyurdu. Adam dışarı çıkıp saçına sakalına çeki düzen verdikten sonra tekrar içeri girdi. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.):

“Bu şekilde gelmesi, şeytan gibi saçı dağınık halde gelmesinden daha hayırlı değil midir?” buyurdular. (Muvatta)

Câbir bin Abdullâh (r.a.) anlattı: Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yanımıza geldiler. Saçı başı dağınık birini görünce:

“Bu adam saçını düzeltmek için bir şey bulamıyor mu?” buyurdular. Üzerinde kirli elbiseler olan bir başkasını görünce de:

“Elbisesini yıkamak için su bulamıyor mu?” buyurdular. (Ebû Dâvûd)

Mâlik bin Nadla (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzuruna eski bir elbise ile gelmiştim. “Malın mülkün var mı?” buyurdular. “Evet” dedim. “Mal mülk olarak neyin var?” diye sordular. “Allâhü Teâlâ bana biraz deve, koyun, at ve birkaç köle ikram etti.” dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Öyleyse Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği nimet ve ikramların eseri üzerinde görülsün.” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Nesai)

İmam Şâfiî hazretleri, “Elbisesi temiz olan kimsenin üzüntü ve sıkıntısı da az olur.” demiştir. (Avnü’l-Mabud)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/9.html)
Başlık: Resûlullâh’ın (s.a.v.) Nihayetsiz Mucizelerinden
Gönderen: Mücteba - 10 Nisan 2015, 10:10:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ عَبْدِ اللهِ قَالَ ... لَقَدْ كُنَّا نَأْكُلُ الطَّعَامَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَنَحْنُ نَسْمَعُ تَسْبِيحَ الطَّعَامِ . (ت

“Abdullâh bin Mesûd (r.a.): Biz Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında yemek yerken yemeğin Allâh’ı tesbih ettiğini (Sübhânallâh dediğini) işitirdik.” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 28 Mart 1431

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)

Resûlullâh’ın (s.a.v.) Nihayetsiz Mucizelerinden

Câbir bin Abdullâh (r.anhümâ) anlatıyor:

Medîne’de bir Yahûdî vardı. Bana her sene hurma harmanı zamanına kadar vade ile borç para verirdi. Benim Rûme kuyusu yolunda bir hurma bahçem vardı. Bir sene hurmalığım her seneki gibi mahsul vermedi, borcumu ödemeyi geciktirdim. Bunun üzerine Yahûdî harman vaktinde geldi. Borcumdan bir şey veremeyeceğimi düşünerek gelecek harman zamanına kadar mühlet vermesini rica ettim. Fakat Yahûdî vermedi. Bunun üzerine halimi Resûlullâh’a (s.a.v.) arz ettim. O da bazı ashabına:

“Haydi yürüyünüz, gidelim de Câbir için Yahûdî’den mühlet vermesini; vadeyi uzatmasını isteyelim.” buyurdu. Ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ashabıyla hurmalığıma geldiler. Resûlullâh (s.a.v.) Yahûdî’ye mühlet vermesini söyledilerse de Yâhûdî:

“Ey Ebu’l-Kâsım! Mühlet veremem.” dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Yahûdî’nin ısrarını görünce kalktı, hurmalıkta şöyle bir dolaşıp geldi ve Yahûdî’ye bir daha vade teklif ettiyse de yine vermedi. Ben de kalktım. Resûlullâh’a (s.a.v.) bir miktar yaş hurma getirip önüne koydum. Resûlullâh (s.a.v.) hurmayı yedikten sonra:

“Yâ Câbir, senin çardağın nerede?” diye sordu. Şurada, dedim.

“Haydi, orada bana bir yer döşe” diye emretti. Ben de hemen döşedim. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) çardağa girip biraz uyudu. Sonra uyandı. Ben gidip bir avuç daha hurma getirdim. Ondan da yedi ve kalkıp Yahûdî’ye bir daha mühlet teklif etti. Yahûdî yine vermedi. Sonra Resûlullâh (s.a.v.) kalktı hurmalığın içinde bir daha dolaştı. Sonra “Ey Câbir, ağaçtaki hurmaları toplayıp Yahûdî’nin borcunu ver.” buyurdu ve ben toplayıncaya kadar hurma harmanının başında durdu. İşte bu topladığım hurmadan Yahûdî’ye borcumu verdim, verdiğim kadar da arttı. Sonra bostandan çıkıp doğru Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzuruna geldim ve bu bereketi müjdeledim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Şehâdet ederim ki muhakkak ben Allâh’ın resûlüyüm.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/10.html)
Başlık: "Muhammed (s.a.v.) Resûlullah’tır"
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2015, 11:03:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِي أَسْمَاءً أَنَا مُحَمَّدٌ وَأَنَا أَحْمَدُ وَأَنَا الْمَاحِي الَّذِي يَمْحُو اللهُ بِيَ الْكُفْرَ. (ق

“Benim birçok ismim vardır: Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben Mâhî’yim ki Allah benimle küfrü mahvedecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 29 Mart 1431

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)

"Muhammed (s.a.v.) Resûlullah’tır"

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin güzel isimleri çoktur. Ancak bunlardan dördünü her Müslüman’ın bilmesi îcâb eder. Bunlar: Ahmed, Mahmûd, Muhammed, Mustafâ’dır.

“Ahmed” ve “Muhammed” ism-i şerifleri hamd edenlerin en büyüğü, övülenlerin de en üstünü demektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) insanlar içinde Allâhü Teâlâ’yı en çok hamd edendir. Onun övülmesi tam olsun diye kıyâmet gününde “Livâü’l-hamd” (Hamd sancağı) elinde olacaktır. Rabbi onu “Makâm-ı Mahmûd’a” gönderecektir. Herkese şefâat edeceği için bütün insanlar tarafından övülecektir.

Hafız Süyûtî (rh.), “er-Riyâzu’l-enîka…” isimli eserinde Peygamberimizin doksan dokuz ismini bildirdikten sonra ve Muhammed (s.a.v.) ism-i şerîfi ile alakalı diyor ki:

Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki (meâlen):

“Muhammed (s.a.v.) Allâh’ın Resûlüdür.” (Fetih S., âyet 29),

“Muhammed de (s.a.v.) ancak bir Resûldür.” (Al-i İmran Sûresi, âyet 144),

“Muhammed (s.a.v.) sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Velâkin Allâh’ın Resûlüdür.” (Ahzâb S., âyet 40)

Muhammed ism-i şerîfi Hz. Peygamberin (s.a.v.) en meşhur ve en yüce ismidir. Hadîs-i şerîflerde de bu mübarek isim geçmektedir. Bu mübârek ismin bazı hususiyetleri vardır:

Müslüman olmak isteyen bir kimse ‘Lâ ilâhe illallâh”dan sonra “Muhammedün Resûlullâh” (kelime-i tevhidini*) demedikçe İslâm’a girmiş olmaz. Bunun yerine Ahmed yahut diğer güzel isimlerinden birini söylese kâfî gelmez.

Namazda teşehhüdün sahîh olması için de ‘et-tehiyyâtü…’ deki kelime-i şehâdette “Muhammed” ismini söylemek şarttır. Peygamberimizin diğer isimleriyle teşehhüd okunmaz. Hutbe de şehâdet okunurken: “Ve neşhedü enne Muhammeden…” okunur.

“Muhammed” ve “Ahmed” ism-i şeriflerinin bir hususiyeti Peygamber Efendimizden önce kimseye konulmamış olmasıdır. Allâhü Teâlâ bu mübârek ismi hakîkî sâhibi için muhâfaza etti, ondan önce kimse, Ahmed ve Muhammed ismiyle meşhûr olmadı.

*Kelime-i Tevhid’in manası: “Allah’dan başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v.) onun peygamberidir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/11.html)
Başlık: Peygamberimizin Torunu Hazret-i Ümâme
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2015, 11:09:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْإِيمَانَ قُرِنَا جَمِيعًا، فَإِذَا رُفِعَ أَحَدُهُمَا رُفِعَ الْآخَرُ . (هب

“Muhakkak ki hayâ ve îmân birbirlerine bağlıdır. Biri kaldırıldığı zaman, diğeri de kaldırılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 30 Mart 1431

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)

Peygamberimizin Torunu Hazret-i Ümâme

Peygamber Efendimizin, kızı Hazret-i Zeyneb (r. anhâ) ve damadı Ebu’l-Âs’dan (r.anh) olan torunudur. Hazret-i Fâtıma’nın vefatından sonra Hazret-i Ali (k.v.) ile, onun şehîd edilmesinden sonra da Muğîre bin Nevfel (r.a.) ile evlenmiştir.

Çocukluğunda dedesi Rasûlullâh (s.a.v.) nezdinde çok muhabbetli idi.

Hazret-i Âişe (r. anhâ) vâlidemiz şöyle nakletmiştir:

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) damarlı akik taşından altın kaplamalı bir takı hediye edilmişti. Hanımlarının hepsi evde toplanmışlardı. Ümâme binti Zeyneb de evin bir tarafında toprak ile oynamakta idi. Resûlullâh (s.a.v.) bize:

“Bu takıyı nasıl buluyorsunuz” diye sordu. Biz elimize alıp ona bakarak:

“Bundan daha güzel ve acayibini hiç görmemiştik.” dedik. Sonra:

“Onu bana geri veriniz” buyurdu ve:

“VAllahi, bunu Ehl-i beytimden bana en sevimlinizin boynuna takacağım” dedi.

Hazret-i Âişe buyuruyor ki:

“Onu benden başkasının boynuna takacak diye korkumdan yeryüzü gözümde karardı. Diğer hanımları da aynı haldeydiler.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onu Ümâme binti Ebu’l-Âs’ın boynuna taktı. Biz de ferahladık. (Üsdü’l-Gâbe)


BEYT:

Gel gözüm kûşesine vâr ise gönlünde melâl
Ki akarsûya nazar cânı ferahnâk eyler.

Kemal Paşazâde

(Eğer içinde bir sıkıntı varsa gel, gözümdeki pınara bak. Çünkü akarsuya nazar etmek üzüntüyü giderir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/12.html)
Başlık: Arkadaşlık Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 13 Nisan 2015, 11:16:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا آخَى الرَّجُلُ الرَّجُلَ فَلْيَسْأَلْهُ عَنْ اسْمِهِ وَاسْمِ أَبِيهِ وَمِمَّنْ هُوَ فَإِنَّهُ أَوْصَلُ لِلْمَوَدَّةِ. (ت

“Bir kimse başka birini (Allah için) arkadaş edinmek istediği zaman, ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun (onunla tanışsın). Böyle yapmak, aralarında muhabbeti daha da arttırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 31 Mart 1431

Muallim Nâci'nin Vefâtı (1893) • 31 Mart Vakası (1909)

Arkadaşlık Âdâbı

Arkadaşlık hukukunun birçok âdâbı vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “İki dost, iki el gibidir, birbirlerini yıkar (pak ederler).” buyurmuştur. Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) sahabeleriyle birlikte bir ağaçlığa girer ve erak ağacından biri eğri diğeri düz iki misvak keser. Eğrisini kendisine bırakır, düzgün olanı arkadaşına verir. O sahabî: “Bu düz misvak size yakışır” deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Eğer misvakları sen bulup kesmiş olsaydın düzgün olanını bana vermen fazilet, üstünlük sayılırdı. Çünkü arkadaşlık eden iki kişiden arkadaşına en şefkatli olan Allah katında en makbul olur.” buyururlar.

Arkadaşlara karşı dikkat edilecek hususlar:

• İhtiyaç anlarında yardımına koşmalı,

• Arkadaşının sırrını gizlemeli,

• Ayıplarını ve kusurlarını örtmeli,

• Hoşuna giden adıyla çağırmalı,

• Gerektiği takdirde iyilik ve yumuşaklık ile nasihat etmeli,

• Arkadaşı hakkında gıybet edildiğinde hakkını korumalı,

• Kusurlarını affetmeli,

• Arkadaşının sağlığında ve ölümünde her namazdan sonra ona duâ etmeli,

• Sevinç ve kederlerinde ortak olmalı,

• Arkadaşının yüzüne karşı nasıl davranıyorsa gıyabında; arkasında da öyle olmalı,

• Ayakta karşılamalı, güler yüzle selâmını almalı, ona yer vermeli,

• Arkadaşının ve çocuklarının halini sormalı,

• Kalktığında onu kapıya kadar yolcu etmelidir.

Hulasa kişi kendisine yapılmasını istediği muameleyi arkadaşına yapmalı ki, sadakatini göstersin. Çünkü kendine istediğini, dostuna istemeyenin dostluğunda hayır yoktur.

• Arkadaşının vefatından sonra ailesiyle, çocuklarıyla ve sevdiği akrabalarıyla alakayı kesmeyip görüşmeli, vefalı olmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/13.html)
Başlık: O’nun Maiyetindekilerden: AMR BİN ABESE (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 14 Nisan 2015, 10:26:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِثْنَتَانِ يَكْرَهُهُمَا ابْنُ آدَمَ الْمَوْتُ وَالْمَوْتُ خَيْرٌ لِلْمُؤْمِنِ مِنَ الْفِتْنَةِ وَيَكْرَهُ قِلَّةَ الْمَالِ وَقِلَّةُ الْمَالِ أَقَلُّ لِلْحِسَابِ. (حم)

“İki şey vardır ki, Âdemoğlu (insan) onlardan hoşlanmaz. Ölümden hoşlanmaz. Hâlbuki ölüm (sağ kalıp da uğrayacağı) fitneden hayırlıdır.
Malın azlığından hoşlanmaz. Hâlbuki malın az olması hesâb için daha kolaydır.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 01 Nisan 1431

Piyale Paşa'nın Sakız Adasını Fethi (1566) • Doğubayazıt, Diyadin ve Patnos'un Kurtuluşu (1918)

O’nun Maiyetindekilerden: AMR BİN ABESE (r.a.)

Amr bin Abese radıyallâhü anh ilk Müslümanlardandır. Müslüman oluşunu şöyle anlattı:

“Kalbimde putlara tapmanın bâtıl olduğu yerleşmiş idi. Benim putlara tapmanın doğru olmadığını söylediğimi işiten birisi:

“Ya Amr, Mekke’de bir zât var. Senin söylediğin gibi sözler söylemektedir” dedi. Hemen Mekke’ye yola çıktım. Bu Resûlullâh Efendimizin peygamberliğinin başlarında idi. Müslümanların henüz pek zayıf bulundukları bir zamandı. “Sen onun yanına gündüz gidemezsin, müsaade etmezler. Ancak o gece Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ederken gidebilirsin” dediler. Ka‘be-i Muazzama’nın önünde bekledim. Onu ancak tehlîl getirdiği (Lâ ilâhe illAllah dediği) sırada sesinden tanıdım. Hemen huzuruna vardım ve:

- Siz kimsiniz, diye sordum.

- Ben Allâh’ın Nebisiyim, buyurdular.

- Allâh’ın Nebisi ne demektir?

- Allâh’ın Resûlü demektir.

- Allâh sizi ne ile gönderdi?

- Allâhü Teâlâ’ya hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnız ona ibâdet etmek, putları kırmak ve kan dökmemek ile.

- Bu hususta kim sizinle beraberdir?

- Hür ve köle. (Yani Hazret-i Ebûbekir ve Hazret-i Bilâl radıyallâhü anhümâ.)

- Elinizi açınız, size bîat eyliyeyim! dedim ve İslâm üzere Resûlullâh Efendimize bîat eyledim. Öyle zannediyorum ki Müslümanların dördüncüsü idim. Sonra:

- Yâ Resûlallâh! İzin veriniz, maiyetinizde ikâmet edeyim, dedim;

- Hayır. Bilakis kavminin yanına dönüp onları irşâd eyle. Benim çıktığımı işittiğin vakit Medine’ye gelirsin, buyurdular.

Kavmimin yanına döndüm ve haberinin bana ulaşmasını bekledim. Medîne-i Münevvereden bazı ahbablarım geldiler, Muhammed aleyhisselâm Mekke’den Medine’ye hicret ettiğini haber verdiler. Ben de Medine’ye gittim. (Üsdü’l-Gâbe)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/14.html)
Başlık: Az da Olsa İhlaslı Amel Kurtarır
Gönderen: Mücteba - 16 Nisan 2015, 16:06:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَخْلِصُوا أَعْمَالَكُمْ للهِ فَاِنَّ اللهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَا يَقْبَلُ مِنَ الْاَعْمَالِ إِلَّا مَا خُلِصَ لَهُ. (مجمع

“Ey insanlar! Amellerinizi ihlâs ile (sadece Allah rızası için) yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 02 Nisan 1431

Titanik'in Batışı (1912) • Ağrı'nın Kurtuluşu (1918)

Az da Olsa İhlaslı Amel Kurtarır

AZ DA OLSA İHLASLI AMEL KURTARIR

İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle, saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Yapılan vazifelerin kıymetleri, ihlâsa göredir. Kul şeytandan ancak ihlâs ile kurtulur. İhlâsın zıddı riyâdır. Riyâ bir vazifeyi yalnız gösteriş için veya maddî bir menfaat için yapmaktır.

Allâhü Teâlâ rahmetiyle, ihlâslı kimseleri, şeytanın vesvese ve tuzaklarından, günah işlemekten muhafaza eder. Âyet-i kerîmede (meâlen) buyruldu ki: “Şeytân: ‘Ey Rabbim, beni azdırdığından dolayı, yemin ederim ben de muhakkak onlar için yeryüzünü süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. Ancak senin kalblerine ihlâs verdiğin kulların hâriç.’ dedi.” (Hıcr Sûresi, âyet 39-40)

Amellerin kabulü ancak ihlâsla yapılmasına bağlıdır. Bir Sahabî, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip:

“Hem sevap hem de şöhret için savaşan biri hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“O, hiçbir şey alamaz.” buyurdular. Sahabe üç defa aynı suâli tekrarladı. Her defasında Resûlullâh (s.a.v.):

“O, hiçbir şey alamaz” buyurdular. Sonra da şöyle buyurdu:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ ancak ihlâsla ve sırf kendi rızası için yapılan ameli kabul eder.” (Nesai)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bir dirhem sadaka yüz bin dirhem sadakayı geçti” buyurdular.

“Yâ Resûlallâh, bu nasıl olur?” denildi.

“Bir adamın iki dirhem sermayesi vardı. Onlardan birini alıp sadaka olarak verdi. Başka bir adamın da çok malı vardı. O da malının kazancından yüz bin dirhem sadaka olarak verdi.” buyurdular. (Nesai)

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdu: Amelin azlığına bakma, kabul olunup olunmadığına bak. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muâz bin Cebel’e (r.a.) “Amelinde ihlâslı ol. İhlâslı olursan az amel sana yeter” buyurmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/15.html)
Başlık: Peygamberlere İmân | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 16 Nisan 2015, 16:09:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللهِ وَرُسُلِهِ أُولَئِكَ هُمُ الصِّدِّيقُونَ وَالشُّهَدَاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ ... الآية. (سورة الحديد, 19

“Allâh’a ve Peygamberlerine îman edenler sıddîklardır ve şehîdlerdir. Rableri indinde onlara (sıddîk ve şehîdlerin) ecirleri ve nurları vardır.”
(Hadîd sûresi, âyet 19)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Hicrî: 27 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 03 Nisan 1431

Şeyhülislam İbni Kemal Paşa'nın Vefatı (1534) • Eleşkirt'in Kurtuluşu (1918)

Peygamberlere İmân

Ve rusülihi: Îmânın dördüncü şartı, Allâhü Teâlâ’nın peygamberlerine îmân etmektir.

Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselam, âhiri; son peygamber bizim peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu ikisinin arasında ne kadar peygamber geldi ise hepsinin peygamberliği haktır ve gerçektir.

Kurân-ı Kerîm’de ismi geçen yirmi sekiz peygamber vardır ki bunları bilmek herkese vaciptir:

Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Sâlih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yûsuf, Eyyûb, Şuayb, Mûsâ, Hârûn, Dâvûd, Süleyman, Yûnus, İlyas, Elyesâ, Zülkifl, Zekeriyya, Yahyâ, Îsâ, Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn -bu üçünde ihtilaf olundu, bazıları peygamberdir dediler ve bazıları evliyadır dediler-. Âhiri, son peygamber Muhammed aleyhisselam’dır.

Peygamberler hakkında vacib olan sıfatlar beştir:

1- Sıdk: Bütün peygamberler sözlerinde doğrudurlar.

2- Emânet: Bütün peygamberler emîndirler.

3- Teblîğ: Bütün peygamberler Allâhü Teâlâ’nın emirlerini ve yasaklarını noksansız olarak ümmetlerine ulaştırıp beyan ederler.

4- Fetânet: Bütün peygamberler kâmil akıl ve zekâ sahibidirler.

5- İsmet: Peygamberler günahtan uzaktır.

Peygamberler yalandan, hıyanetten, emir veya yasağı gizlemekten, ahmaklıktan, büyük ve küçük günahtan uzaktırlar.

Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) diğer peygamberlerden fazla olan sıfatları:

Bütün peygamberlerden efdaldir (üstündür).

Bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir.

Hâtemül enbiyadır. Yani, bütün peygamberlerin en sonuncusudur, ondan sonra peygamber gelmeyecektir.

Bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Dîni, kıyâmete kadar devam edecektir.


İsimlerimiz: Erkek: Mesud, Kız: Saadet


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/16.html)
Başlık: Sa’d Bin Ebî Vakkas’ın (r.a) Annesi İle İmtihanı
Gönderen: Mücteba - 17 Nisan 2015, 10:41:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَلِّمُوا وَيَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا وَإِذَا غَضِبَ أَحَدُكُمْ فَلْيَسْكُتْ. (حم

“Öğretiniz, kolaylaştırınız ve zorlaştırmayınız. Biriniz öfkelendiği zaman hemen sussun.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Hicrî: 28 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 04 Nisan 1431

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul Adalarını Fethi (1453)

Sa’d Bin Ebî Vakkas’ın (r.a) Annesi İle İmtihanı

Hazret-i Sa’d bin Ebî Vakkas radıyAllahü anh, İslâmiyet’i kabul edince annesi Hemme bint-i Ebî Süfyan bunu işitmiş:

“Ey Sa’d, senin İslâmiyet’i kabul ettiğini haber aldım. VAllahi sen Muhammed’i inkâr edinceye kadar ben daima güneş altında duracağım, hiçbir evin gölgesinde bulunmayacağım ve yemek içmek de bana haram olsun.” demiş ve üç gün yemeksizin, içmeksizin güneşin sıcağı altında durmuştu.

Hazret-i Sa’d ise ona itaat etmeyip, ‘yüz canın olsa da hepsini birer birer çıkaracak olsan ben yine sana itaat edip Muhammed aleyhisselâmı inkâr etmem’ dedi. Annesi oğlunun kendi sözünü dinlemeyeceğini anlayınca inadından vazgeçti. Hazret-i Sa’d ise Peygamberimizin huzuruna gelerek annesinin o halinden şikâyette bulunmuş, bunun üzerine:

“Hem insana anne babası hakkında güzellik tavsiye ettik. Maamafih sana, hakkında sence hiç bir ilim bulunmayan bir şeyi bana şirk koşasın diye uğraşırlarsa o vakit onları dinleme. Dönüşünüz banadır. Ben o vakit size yaptıklarınızı haber veririm” meâlindeki Ankebut sûresinin 8. âyeti kerimesi nazil olmuştur.

Bir kimseye anası, babası ne kadar ısrar etseler de meşru olmayan bir hususta onlara itaat edilmesi câiz değildir. Böyle bir itaat, insanı intihara, ebedî helâk gerektiren dinden dönmeye sevk etmek demektir. Artık meşru olmadığı bilinen, deliller ile sabit bir husus hakkında anne babaya hiçbir şekilde itaat edilmesi câiz olmazsa böyle bir hususta başka bir kimseye nasıl itaat edilebilir?.

KIT’A:

Allah adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân eder Allah ona   (Süleyman Çelebi)

Lügatçe: Cümle: Her, âsân: kolay,

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/17.html)
Başlık: Hz. Muâviye’nin Vasiyeti | NÜKTE: Hasta Nasıl Terletilir?
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2015, 10:44:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يُتِمَّ صَوْمَ شَهْرٍ بَعْدَ رَمَضَانَ إِلَّا رَجَبَ وَشَعْبَانَ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ramazan ayından başka sadece Receb ve Şaban aylarının tamamında oruç tutmuştur.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Hicrî: 29 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 05 Nisan 1431

Türk-Yunan Harbi'nin Başlaması (1897)

Hz. Muâviye’nin Vasiyeti

Hz. Muaviye (r.a.) vefat edeceği vakit oğullarını topladı ve onlardan birine hitaben:

“Sana emanet ettiğim şeyi getir” dedi. Oğlu, kilitli ve mühürlü bir kutu getirdi. Yanındakiler onda bir mücevher olduğunu zannettiler. Sonra:

“Bunu, şu günüm için saklıyordum” dedi ve açmasını emretti. İçinde üç elbise vardı. Dedi ki:

“Şu, Resûlullâh’ın bana giydirdiği gömlektir, şu da Vedâ Hacc’ından döndüğünde bana giydirdiği ridâdır (belden yukarıya giyilen kıyafet).”

Resûlullah’ın (s.a.v.) bu hediyelerini aldıktan bir müddet sonra:

“Yâ Resûlallâh, üzerinizdeki şu izarı da (belden aşağıya giyilen kıyafet) bana verir misiniz” dedim.

“Ey Muâviye, evime gittiğimde onu sana gönderirim,” buyurdu ve gönderdiler.

Bir gün Resûlullâh (s.a.v.), hacâmatçıyı çağırdı. Mübarek başından kan aldırdı.

“Yâ Resûlullâh, şu saçları bana verir misiniz” dedim.

“Ey Muâviye, al” buyurdular.

O saçlar bu ridâdadır. Öldüğüm zaman beni Resûlullâh’ın gömleğiyle kefenleyin, ridasına sarın, izârım da Resûlullâh’ın izârı olsun. Resûlullâh’ın saçlarının birazını çeneme ve burnuma koyun. Kalanını da göğsümün üzerine koyduktan sonra Erhamürrâhimîn olan Rabbimin rahmetiyle benim aramdan çekilin. (Vesâyâ’l-Ulemâ)

NÜKTE:  Hasta Nasıl Terletilir?

Bir tıb mektebinde yapılan imtihanda, talebeye ‘Hastayı neyle terletmeli?’ diye sormuşlar. Talebenin her cevap verişinde “daha, daha” diye iyice yormuşlar. Terletmek için bilinen bütün ilaç ve tedbirlerin hepsini söylediği halde yine “daha başka” diye sorunca:

Eğer hasta bunlarla terletilemezse, buraya getirip imtihan etmeli!... demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/18.html)
Başlık: Receb-i Şerîf | Recep Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2015, 10:50:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَوْمُ أَوَّلِ يَوْمٍ مِنْ رَجَبَ كَفَّارَةُ ثَلَاثِ سِنِينَ وَالثَّانِي كَفَّارَةُ سَنَتَيْنِ وَالثَّالِثُ كَفَّارَةُ سَنَةٍ ثُمَّ كُلُّ يَوْمٍ شَهْرًا. (الجامع الصغير

"Receb ayının birinci günü oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruç tutmak iki senelik, üçüncü günü oruç tutmak bir senelik, sonra diğer her bir günde oruç tutmak ise bir aylık (küçük) günaha keffârettir."
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Hicrî: 30 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 06 Nisan 1431

Kars'ın Ermenilerce İşgali (1919)

Receb-i Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhur-i hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir.

Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır.

Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.


Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Recep Ayı İctima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Recep ayı ictimâ‘ı 18 Nisan Cumartesi  günü Türkiye yaz saati ile 21.57’dir.

Ru’yet, ise 19 Nisan Pazar Türkiye saati ile 11.20’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Avustralya kıtasının kuzey batısı, Hint Okyanusu’nun orta kısımları, Afrika Kıtası’nın doğusu, Çin, Sri Lanka, Hindistan, Pakistan, Afganistan.

Hilâl ilerleyen saatlerde; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 20 Nisan Pazartesi günü de Recep ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/19.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 20 Nisan 2015, 11:04:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الْإِيمَانِ أَنْ تَعْلَمَ أَنَّ اللهَ مَعَكَ حَيْثُمَا كُنْتَ . (طب

“Muhakkak en fazîletli îmân, nerede olursan ol, Allâhü Teâlâ’nın seninle beraber olduğunu bilmendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Hicrî: 1 Recep 1436 - Rûmî: 07 Nisan 1431

Üç Ayların Başlangıcı

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/20.html)
Başlık: "Günahtan Tevbe Eden Günahı Olmayan Gibidir"
Gönderen: Mücteba - 21 Nisan 2015, 10:30:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ شَئْ ٍأَحَبُّ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَابٍّ تَائِبٍ، وَمَا مِنْ شَئْ ٍأَبْغَضُ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَيْخٍ مُقِيمٍ عَلَى مَعَاصِيهِ. (كنز

“Allâhü Teâlâ’ya, günahlarından tevbe eden gençten daha sevimli hiçbir kimse yoktur. Allâhü Teâlâ’ya, günah işlemeye devam eden yaşlıdan daha sevimsiz hiçbir kimse yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Hicrî: 2 Recep 1436 - Rûmî: 08 Nisan 1431

"Günahtan Tevbe Eden Günahı Olmayan Gibidir"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kime şu dört şey verilirse dört şeyden de mahrum bırakılmaz; o da verilir.”

Kime Allâhü Teâlâ’yı zikretmek nasib olursa Allâhü Teâlâ da onu rahmetiyle zikreder. Nitekim Cenâb-ı Hak “O halde beni zikrediniz ki sizi zikredeyim…” (Bakara Sûresi, âyet 152) buyurmuştur.

Kim Allâhü Teâlâ’ya duâ ederse; ona icâbeti ihsân eder (kulunun duâsını kabul eder.) Nitekim, “Hâlbuki Rabbiniz buyurdu; duâ edin, yalvarın ki bana, size karşılık vereyim.” (Mü’min Sûresi, âyet 60) buyurmuştur.

Kim de Allâhü Teâlâ’ya şükrederse; Allâh da ona olan nimetlerini artırır. Çünkü “…Celâlim hakkı için şükrederseniz elbette size artırırım…” (İbrahim Sûresi, âyet 7) buyurmuştur.

Kim Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr ederse; Cenâb-ı Hak mağfiretini ihsân eder (günahını bağışlar). Zira Allâhü Teâlâ “…Rabbinizin mağfiretini isteyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır.” (Nûh Sûresi, âyet 10) buyurmuştur.

İmam Kuşeyrî, ‘Tahbîr’ kitabında şu kıssayı nakletmiştir:

Bir genç ne kadar günah varsa hepsini işlerdi. Nihayet hastalandı. Komşularından hiç kimse ziyaretine gelmedi. O da birisini çağırdı ve ona:

“Komşularım hayatımda iken benden eziyet gördüler. Bilirim ki kabristandaki komşularım da etrafımda olmaları sebebiyle benden eziyet görecekler. Öldüğümde beni şu evimin bir köşesine defnediniz” diye vasiyet etti.

Adam öldükten sonra onu rüyada güzel bir halde gördüler.

“Allâhü Teâlâ sana nasıl muâmele eyledi” diye sual ettiler.

“Bana, ‘Kulum, insanlar senden yüz çevirdiler. Fakat ben senden yüz çevirmem, buyurdu ve rahmetiyle muâmele eyledi” dedi.

Bu kıssadan hisse şudur ki bu kul günah ve kusurlarını itiraf etti ve kendini hakir gördü ve her şeyiyle Allâhü Teâlâ’ya yönelince Allâhü Teâlâ da ona mağfiret ve rahmetiyle muâmele eyledi. O’nun suçunu, günahlarını bağışladı, ayıplarını örttü.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/21.html)
Başlık: Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2015, 13:22:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَبْخَلَ النَّاسِ مَنْ بَخِلَ بِالسَّلَامِ، وَأَعْجَزَ النَّاسِ مَنْ عَجَزَ عَنْ اَلدُّعَاءِ. (هب

“Muhakkak insanların en cimrisi selam vermekte cimrilik edendir. İnsanların en âcizi de duâ etmekten âciz olandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Hicrî: 3 Recep 1436 - Rûmî: 09 Nisan 1431

Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n- nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa:

“Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur. Secdeden kalkıp bir defa:

“Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa:

“Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir:

“Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra:

25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”,

25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/22.html)
Başlık: Regâib Kandili
Gönderen: Mücteba - 23 Nisan 2015, 15:45:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا الْمَيِّتُ فِي الْقَبْرِ إِلَّا كَالْغَرِيقِ الْمُتَغَوِّثِ يَنْتَظِرُ دَعْوَةً تَلْحَقُهُ مِنْ أَبٍ أَوْ أُمٍّ أَوْ أَخٍ أَوْ صَدِيقٍ، فَإِذَا لَحِقَتْهُ كَانَتْ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا. (كنز

“Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere iken yardım isteyen gibidir; Babasından, anasından, kardeşinden veya arkadaşından kendisine gelecek duâyı bekler. Duâlar kendine ulaşınca, dünyânın ve içindekilerin kendisinin olmasından daha çok sevinir.”
(Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Hicrî: 4 Recep 1436 - Rûmî: 10 Nisan 1431

TBMM'nin Açılışı (1920) • Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (1920)

Bu akşam Regaib gecesidir.

Regâib Kandili

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili’dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Receb’in ilk cumâ gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be’de ve onun etrâfında toplanır. Cenâb-ı Hak hâllerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz.’ buyurur. Onlar da:

‘Ey Rabb’imiz! Senden Receb ayında oruç tutanları bağışlamanı istiyoruz.’ derler. Allâhü Teâlâ “Bağışladım” buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin Âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gecedir.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.

“HAYATTAKİLERİN ÖLÜLERE HEDİYESİ İSTİĞFÂRDIR”[1]

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Muhakkak Allâhü Teâlâ yeryüzündekilerin duâlarından dağlar gibi sevaplar ihsan eder. Muhakkak hayattakilerin ölülere hediyesi onlar için istiğfar etmeleridir.” buyurdular. (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

Hazret-i İbn-i Abbâs (rad›yallâhü anhümâ) buyurdu:

Vefat etmiş olan mü’minlerin ruhları Bayram günü, Âşûre günü, Receb ayının ilk Cuma günü (Regâib kandili gündüzü) ve Şa‘bân ayının on beşinci (Berat) gecesinde ve Cuma gecelerinde kabirlerinden çıkıp evlerinin kapılarında durur ve:

“Ey hanem halkı! Bu gece velev bir lokma olsun sadaka verin, bizlere merhamet etmiş olunuz. Biz şimdi sadaka ve Fâtiha’nıza muhtacız.” derler.

Eğer hane halkı sadaka vermez ve Fatiha okumazlarsa mahzun olarak dönerler.

[1] Hadîs-i Şerif Beyhakî, Şuabü’l-Îmân

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/23.html)
Başlık: Hâcetler ve Musîbetler İçin Tesbîh Namazı | Beyit
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2015, 11:23:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ رَأَى صَاحِبَ بَلَاءٍ فَقَالَ الْحَمْدُ للهِ الَّذِي عَافَانِي مِمَّا ابْتَلَاكَ بِهِ وَفَضَّلَنِي عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقَ تَفْضِيلًا إِلَّا عُوفِيَ مِنْ ذَلِكَ الْبَلَاءِ كَائِنًا مَا كَانَ مَا عَاشَ. (ت) لِلّهِ

“Belâya uğramış birini gören kimse
‘Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ’
derse yaşadığı müddetçe ne olursa olsun bu belâdan âfiyette olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Hicrî: 5 Recep 1436 - Rûmî: 11 Nisan 1431

Yavuz Sultan Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1512) • Osmanlı - Rus (93) Harbi (1877)

Hâcetler ve Musîbetler İçin Tesbîh Namazı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in amcası Hz. Abbâs, gelmesi mutâd olmayan bir saatte Resûlullâh Efendimiz’in yanına geldi.

“Yâ ResûlAllah, amcanız Abbas kapıdadır” denildi.

“Ona müsaade ediniz, mühim bir iş için gelmiştir” buyurdular. Yanına girdiğinde:

“Ey amca, bu vakitte seni getiren nedir” buyurdular.

“Ey kardeşimin oğlu, cahiliye devrini ve cehaletini hatırladım. Genişliğine rağmen dünya bana dar geldi. Kendi kendime ‘Bu sıkıntıdan beni kim kurtarır’ dedim. Bildim ki bundan beni Allâhü Teâlâ, sonra da senden başkası kurtaramaz.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Bunu senin kalbine düşüren Allâh’a hamdolsun.

Sana ikrâm edeyim mi?”


“Evet”

“Seni bundan kurtaracak şeyi vereyim mi?”

“Evet”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), kerâhet vakitleri hâricinde, adab ve erkânına riayetle abdest aldıktan sonra tesbîh namazı kılmasını tavsiye ve nasıl kılınacağını ta‘rîf edip buyurdular ki:

“Günahların gökteki yıldızlar, kum tepelerinin kumları ve denizlerin köpüğü kadar olsa da Allâhü Teâlâ onları affeder.
Gücün yeterse hergün kıl. Ona gücün yetmezse her Cuma (haftada) bir kere kıl. Buna da gücün yetmezse her ay bir kere kıl. Buna da gücün yetmezse senede bir kere kıl. Buna da gücün yetmezse ömründe bir kere kıl.”
(el-Mu‘cemü’l-kebîr, Taberânî)

*Tesbih namazının tarifi 26 Nisan’ın arka sayfasındadır.


Beyit:

Saatin çaldığı evkât değildir her bar
Müddet-i ömrü gelip geçtiğine eyler âh

                                  Koca Ragıb Paşa

(Her saat başında saatin çalması vakti bildirmek için değildir. Belki ömrün gelip geçtiğine âh eylediğindendir.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/24.html)
Başlık: Receb Ayı, Tevbe Ayıdır | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2015, 10:41:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُعْطُوا اَعْيُنَكُمْ حَظَّهَا مِنَ الْعِبَادَةِ اَلنَّظَرُ فِي الْمُصْحَفِ وَالتَّفَكُّرُ فِيهِ وَالْاِعْتِبَارُ عِنْدَ عَجَائِبِهِ. (حك

“Mushaf-ı Şerîf’e bakmak, âyetlerini tefekkür etmek ve acaibatından (insanı hayretler içerisinde bırakan yerlerinden) ibret almak sûretiyle gözlerinize ibâdetten nasîbini verin.”
(Hadîs-i Şerîf, Hakîm-i Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Hicrî: 6 Recep 1436 - Rûmî: 12 Nisan 1431

Receb Ayı, Tevbe Ayıdır

Hazret-i Âişe radıyallâh anhâ validemize:

“Ey mü’minlerin annesi! Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâmdan kabir azâbını hafifleten şeyleri hiç sordunuz mu?” diye sual ettiler: Şöyle buyurdu:

“Resûlullâh Efendimize suâl etmiştim. Şöyle buyurdular:

“(Kabir azâbını hafifleten) Dört şeydir:

1- Her vakit ve zamanda Kur’ân-ı Kerîm okumak,

2- Her yerde yetime ikrâm etmek,

3- Receb ve Şa‘bân aylarının 13., 14. ve 15. günlerinde oruç tutmak,

4- Gecenin son üçte birinde namaz kılmak. Muhakkak bu namaz kabri nurlandırır ve Rahmân olan Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazandırır.” Sonra şöyle buyurdular:

“Yâ Âişe! Muhakkak Allâhü Teâlâ Receb, Şa‘bân ve Ramazân-ı şerîf aylarında mağfiretini öyle genişletir ki mel’un şeytân onun mağfiretinin kendisine bile ulaşacağını sanır.

Yâ Âişe! Receb ayı tevbe ayıdır. Kim onda tevbe ederse, tevbesi kabûl olunur. Sen o ayda her gün Cenâb-ı Hakka “Tüb aleynâ, inneke ente’t-tevvâbü’r-rahîm: Allâh’ım bizi bağışla; zira sen Tevvâb ve Rahîmsin” diye niyâz eyle…”

Mutfağımız:  Dereotlu Poğaça Tarifi

Malzemeler: 1 çay bardağı zeytinyağı, 1 çay bardağı yoğurt, 1 paket kabartma tozu, yarım demet kıyılmış dereotu, (biri üzeri için) 2 yumurta, 2-3 bardak (aldığı kadar) un, bir tutam tuz.

Yapılışı: 2 bardak un ile malzemelerin tamamı büyük bir kâsede yoğrulur. Ele yapışmayacak yumuşak bir kıvama gelene kadar kalan un yavaş yavaş eklenir. Kıvama gelince ufak yuvarlak şekiller verip yağlı kâğıt serilen tepsiye dizilir, üzerine 1 yumurta sarısı sürülür, susam veya çörek otu serpilir. 180 derecede önceden ısıtılmış fırında kızarana kadar (25-30 dk.) pişirilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/25.html)
Başlık: En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2015, 10:46:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الذِّكْرِ بَعْدَ كَلَامِ اللهِ سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ. (عون المعبود

“Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en faziletli zikir ‘Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Avnü’l-Ma‘bûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Hicrî: 7 Recep 1436 - Rûmî: 13 Nisan 1431

Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)

En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs’a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

“Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rek’at namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh namazı 4 rek’attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur:

“Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm.”

Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke’den sonra (Fâtiha’dan önce),

10 kere, zamm-ı sûreden sonra,

10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)

10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),

10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)

10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),

10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek’atte okunan tesbihlerin adedi 75’tir.

İkinci rek’atte aynı sıra ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rek’atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra Salli ve Bârik, üçüncü rek’ate kalkınca önce Sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir.

İsimlerimiz: Erkek: Üzeyir, Kız: Zelîha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/26.html)
Başlık: Saltanat mı, Cihâd mı?
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2015, 10:49:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ سَعَادَةً أَنْ يُوثَقَ بِهِ فِي أَمْرِ دِينِهِ وَدُنْيَاهُ. (كنز

“Din ve dünyâ işlerinde kendisine îtimâd edilir olması, kişiye saâdet olarak yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 14 Nisan 1431 - Hicrî: 8 Recep 1436

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495) • Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)

Saltanat mı, Cihâd mı?

Kânûnî Sultân Süleymân Hân hazretleri, gençliğinden vefatına kadar aziz ömrünü tamamen Allâh’ın dinini yüceltmek için sarf etmiş bütün Müslümanların rahat ve huzuru için kendi rahatını terk etmişti. Ömrünü kâh küffâr ile, kâh sapıklar ve dinsizler ile cenk ve cihâd ile geçirmiş, bizzat ordusu başında 13 sefere gitmişti. Hatta ömrünün sonunda, gücü kuvveti kesilmiş halde iken Avusturya kalelerinden Zigetvar’ın fethi için sefere çıkmıştı.

İslâm askeri bu kaleyi muhasara ettikleri sırada Sultanın hastalığı şiddetlenip fetihten bir gün evvel ölüm sıkıntısı içerisindeyken “Kale feth olundu mu” diye sordular. “Padişahım henüz fethedilmedi. Amma himmetinizle fetholunmak üzeredir” denilmesi üzerine “Ocağı yana, ne hoş olmadı” buyurdular. Bu sözlerinden fazla geçmeden kalenin içinde bir yangın çıkması ile o kale fetholundu.

Merhûm Sultan vefât etmeden evvel, çadırı içinde yere döşeli kilim ve keçenin bir tarafını söktürdüler. Sonra izzet tahtından tevazu toprağına inip Cenâb-ı Hakka niyâz ile yüzünü topraklara sürdü ve şöyle niyâz eyledi:

“İlâhî! Sen bütün varlıkların yaratıcısı, ilâhısın. Ben ise senin topraktan yarattığın kusurlu bir kulunum. Birkaç gün mahlûkatın üzerine çoban kılıp kulların hizmetinde kullandım. Lâkin ben zayıf ve bu hizmeti layıkıyla eda etmekten âciz olduğumdan üzerime vacip olanı îfâ edemedim. Şimdi de amellerimin karşılığını görmek üzere senin dergâhına yöneldim. Ey Ekremü’l-Ekremîn ve Ey Erhamü’r-Râhimîn! Benim bunca kusurlarımı affet ve amel defterimden bütün günahlarımı mahvet. Zira senin dergâhından başka sığınacak yerim yoktur.”

Padişah, ilticasına böyle devam ederken hizmetine bakanlar: “Sultanım, bu kadar tazarru kâfidir. Duânız inşaallâh müstecâbdır” dediler, kaldırıp yerine getirdiler. Bundan sonra fazla geçmedi, Sultan Süleyman vefât etti.

Rahmetullâhi aleyh.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/27.html)
Başlık: Sultanhisar’ın İngiliz Denizaltısını Batırması
Gönderen: Mücteba - 28 Nisan 2015, 10:11:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَعْظَمُ النَّاسِ هَمًّا اَلْمُؤْمِنُ الَّذِي يَهُمُّ بِأَمْرِ دُنْيَاهُ وَآخِرَتِهِ. (مختار الاحاديث

“İnsanlardan hüzün, keder ve sıkıntısı en çok olan hem dünyâsına hem de âhiretine ehemmiyet veren mü’mindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Muhtâru’l-Ehâdîs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 15 Nisan 1431 - Hicrî: 9 Recep 1436

Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)

Sultanhisar’ın İngiliz Denizaltısını Batırması

Sultanhisar torpidobotu asker ve mühimmat taşıyan vapurlarımızı, Çanakkale Boğazından giren düşman denizaltılarına karşı korumakla vazifeli idi. 29 Nisan 1915 günü vazifesini başka bir torpidobota devredip İstanbul’a dönmesi emredildi. Rıza Kaptan diyor ki:

Denizaltıları arayarak gidiyorduk. Karaburun civarına gelince gözcü: “Ufukta bir tekne var!” diye bağırdı. Sonra askerler hep birden “Denizaltı!” diye bağırıştılar: Bu Avustralya Deniz Kuvvetleri’ne bağlı o devrin en modern denizaltısı olan AE-2 idi. Sultanhisar süratle ilerledi, tam top atacağı sırada denizaltı daldı. Sultanhisar biraz evvel avcı iken şimdi av oluyordu.

Biraz sonra iki bin metre mesafede denizaltının periskopunun çıktığını gördüm. Ve üzerine hücum ederken ateş emrini verdim. Henüz dördüncü topu atmıştık ki periskop içeri alındı. Bu sırada denizaltı bize isabetsiz iki torpido attı. Manevra yaparak torpidodan kurtulduk. Bu şekilde mücadele bir müddet devam etti.

… Son bir çare kalıyordu. Bir taraftan top ateşine devam ederken diğer taraftan çarpışmak üzere dümen tarafına bindirecektim. Sultanhisar kendinden on misli büyük avın üzerine saldırıyordu ki denizaltı, önümüzde gayet seri bir hareketle denize daldı ve birkaç dakika sonra bizim pek yakınımızdan süratle denizin üstüne fırladı. Şiddetle sarsıldık. Galiba tam altımızdan denizin yüzüne çıkarak bizi devirmek istemişti.

“Ateşe devam!” emrini verdim. Bütün toplar ve mavzerler atefl ediyordu. Nihayet bütün düşman mürettebatı ellerinde beyaz mendil, kolları yukarda denizaltının güvertesine dizildiler. İki buçuk saat devam eden mücadele sona ermişti. 3 subay ve 29 askerden ibaret olan düşman gemisinin mürettebatı, Sultanhisar’ın güvertesine alındıkları zaman nasıl olup da böyle küçücük tekneye teslim olmak mecburiyetinde kaldıklarına mahcup oldular. İngilizler bu hicap ve hayretlerinde haklıydılar. Çünkü Sultanhisar 97 ton, İngiliz denizaltısı 825 ton ağırlığındaydı. 2 tane 7,5’luk ve 5 tane 35’lik torpido kovanıyla teçhiz edilmişti.

Sultanhisar birkaç saat sonra İstanbul’a gelerek içindeki esirleri teslim etti. Küçük fakat muzaffer geminin kahraman mürettebatı harp madalyaları ile taltif edildiler.” (Yavuz’un Çamurlu Kaftanı, Çamlıca B. Y.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/28.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 29 Nisan 2015, 11:00:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَحْيَا سُنَّتِى فَقَدْ اَحَبَّنِي وَمَنْ اَحَبَّنِي كَانَ مَعِى فِي الْجَنَّةِ . (كنز

“Kim sünnetimi ihyâ ederse beni sevmiş olur. Beni seven kimse de cennette benimle beraber olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 16 Nisan 1431 - Hicrî: 10 Recep 1436

Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/29.html)
Başlık: Amel Defterinde Çok İstiğfâr Bulunan Kimseye Müjdeler Olsun
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2015, 16:51:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَكْثِرُوا مِنَ الْاِسْتِغْفَارِ فِي شَهْرِ رَجَبَ فَاِنَّ للهِ فِي كُلِّ سَاعَةٍ مِنْهُ عُتَقَاءَ مِنَ النَّارِ وَاِنَّ للهِ مَدَائِنَ لَا يَدْخُلُهَا اِلَّا مَنْ صَامَ شَهْرَ رَجَبَ. (كنز

“Receb ayında çokça istiğfar ediniz. Allâhü Teâlâ’nın bu ayın her anında cehennemden azad ettiği kulları vardır. Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın (cennette) öyle köşkleri vardır ki oraya ancak Receb ayında oruç tutan girebilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 17 Nisan 1431 - Hicrî: 11 Recep 1436

Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030) • Muş'un Kurtuluşu (1917) • Hitler'in Ölümü (1945)

"Amel Defterinde Çok İstiğfâr Bulunan Kimseye Müjdeler Olsun"

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellem buyurdular:

“Muhakkak kalblerde demirin paslandığı gibi pas meydana gelir. Onun cilâsı istiğfardır; Allâhü Teâlâ’dan günahlarının bağışlanmasını istemektir”

“Amel defterinde çok istiğfâr bulunan kimseye müjdeler olsun”

Akıllı kimseye layık olan çok istiğfâr getirmesi, Allâhü Teâlâ’dan affını ve mağfiretini taleb etmesidir. Zira Hak Teâlâ Tevvâb’dır; kendisine tevbe ve istiğfâr edenin tevbesini kabûl eder, günahlarını affeder. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen- şöyle buyurmuştur: “Ve onlar ki bir kabahat yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri vakit Allâhü Teâlâ’nın azâbını veya azametini anarlar da derhal günahlarına istiğfar ederler. Günahları da Allah’dan başka kim mağfiret eder? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân s., âyet 135)

Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:

“Bir kul günah işler de:

“Ya Rabbi, bir günah işledim, onu mağfiret et” diye duâ eder. Rabbi de:

“Kulum günahlarının hesâbını soracak ve bağışlayacak Rabbi olduğunu bildi mi? İşte ben de kulumu bağışladım” buyurur. Sonra Allâh’ın dilediği kadar müddet geçtikten sonra bir günah daha işler. Kul yine:

“Ya Rabbi bir günah daha işledim, onu da bağışla” der. Hak Teâlâ da:

“Kulum günahlarının hesabını soracak ve bağışlayacak Rabbi olduğunu bildiği için ben de onun günahını bağışladım” buyurur. Sonra Allâh’ın dilediği kadar müddet geçtikten sonra bir günah daha işler. Kul yine:

“Ya Rabbi, bir günah daha işledim, onu da bağışla” der. Hak Teâlâ:

“Kulum günahlarının hesâbını soracak ve bağışlayacak Rabbi olduğunu bildi mi? Ben onun günahını bağışladım” buyurur. Böyle ne kadar tekrar etse yine Allâhü Teâlâ onu bağışlar.

“Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: Kim benim günahları mağfirete kudret sâhibi olduğumu bilirse onu mağfiret ederim. Bana hiçbir şeyi şirk koşmadıkça onun günahının çokluğuna bakmam.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/4/30.html)
Başlık: Allah’tan En Çok Âlimler Korkar | Ölümü Çok Hatırlamanın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2015, 17:09:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أُخْبِرُكُمْ عَنِ الْأَجْوَدِ الْأَجْوَدِ: اَللهُ الْأَجْوَدُ الْأَجْوَدِ، وَأَنَا أَجْوَدُ وَلَدِ آدَمَ، وَأَجْوَدُهُمْ مِنْ بَعْدِي رَجُلٌ عَلِمَ عِلْمًا فَنَشَرَ عِلْمَهُ ... . (ع

“Size cömertlerin en cömerdini bildireyim mi? Cömertlerin en cömerdi Allâhü Teâlâ’dır. Ben de insanların en cömerdiyim. Benden sonra insanların en cömerdi ise (dînî) ilim öğrenip o ilmini (cimrilik yapmadan) insanlara yayan, öğreten kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mayıs Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 18 Nisan 1431 - Hicrî: 12 Recep 1436

Manisa'nın Fethi (1390) • TRT'nin Kuruluşu (1964)

Allah’tan En Çok Âlimler Korkar

Yezîd bin Kümmeyt (rh.) anlattı:

İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.) Allah’tan çok korkardı. Bir gece yatsı namazında müezzin “İzâzülzile” sûresini okudu. Ebû Hanîfe (r.a.) onun ardında idi.

Namaz bitip insanlar çıktı. Ona baktığımda derin düşünceler ve tefekkür içinde buldum. “Kalkayım da kalbi benimle meşgul olmasın” diyerek çıktım. Bu sırada kandilin yağı pek az kaldığından söndürmedim.

Sabah namazı vaktinde geldiğimde onu ayakta şöyle derken buldum:

“Ey zerre miktarı hayır işleyene hayrının karşılığını veren;

Ey zerre miktarı şer işleyene onun karşılığını veren Allâh’ım. Kulun Nu‘mân’ı cehennemden kurtar. Huzûruna getirdiği fena amellere karşılık sen onu geniş rahmetine koy.”

Sonra ezan okudum. Kandil ise hâlâ yanıyordu. Beni görünce:

“Kandili almak mı istiyorsun” dedi.

“Sabah namazı için ezân okudum” dedim.

“Gördüklerini gizle, kimseye söyleme” dedi. Sonra gecenin başındaki abdestiyle bizimle sabah namazını kıldı.


Ölümü Çok Hatırlamanın Fazileti

Ölümü çok hatırlayan kimseye üç şey ikram edilir:

1- Günahlarından tevbeye acele etmek,

2- Elindeki rızka kanaat etmek,

3- İbadetlerinde gayretli olmak.

Ölümü unutan kimse de üç şeyle cezalanır:

1- Yarın tevbe ederim diyerek tevbe etmeyi geciktirir,

2- Elindeki rızka razı olmaz,

3- İbadetlerinde tembellik gösterir.

Beyt:

Cem‘-i kütüble ref‘-i hucüb kâbil olmadı
Bildim ki maksûd bilmek imiş okumak değil

(İbn-i Kemâl Paşa rh.)

(Kitap toplayarak (cehalet) perdelerini kaldırmak mümkün olmadı. Anladım ki maksat okumak değil bilmekmiş.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/1.html)
Başlık: Cennete Girmenin Yolu: Tevbe | İmâm Muhammed Şeybânî
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2015, 17:22:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلتَّوْبَةُ مِنَ الذَّنْبِ أَلَّا يَعُودَ إِلَيْهِ أَبَدًا. (هب

“(Nasuh) Tevbe, bir daha günaha asla dönmemek üzere yapılan tevbedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mayıs Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 19 Nisan 1431 - Hicrî: 13 Recep 1436

Altından Irmaklar Akan Cennete Girmenin Yolu: TEVBE

Allâhü Teâlâ, Tahrîm sûresinin, 8. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor -meâlen-: “Ey îmân edenler! Allâh’a nasûh (gayet ciddî, samîmî) bir tevbe ile tevbe edin. Ta ki Rabbiniz günahlarınızı örter de sizleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar…”

Tevbe, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü ve izin verdiği şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helâk eder. Allâh’tan ve cennetlerinden uzaklaştırır. Onları terk etmek de Allâh’a ve cennetlerine yaklaştırır.

Bir kulun günahlardan tevbe ettiğinin alâmeti dörttür:

1- Dilini, boş sözlerden, gıybet ve yalandan koruması,

2- Müslüman bir kimseye karşı kalbinde hased ve düşmanlık beslememesi,

3- Kötü arkadaşlardan uzak olması,

4- İşlemiş olduğu günahlardan dolayı pişmanlık duyarak tevbe ve istiğfar edip Rabbine de ibadet ederek ölüme hazırlık yapmasıdır.


İmâm Muhammed Şeybânî (M. 750-805)

İmâm Muhammed (rh.), İmâm-ı Âzam’ın (rh.) pek büyük talebelerinden müctehid bir zattır.

İmâm Muhammed, 132 (750) tarihinde Vâsıt’ta doğmuş, 189 (805) senesinde Hârûn Reşid ile beraber gittiği Rey şehrinde vefat etmiştir. Büyük nahiv ve lügat âlimi İmâm Kisaî ile İmâm Muhammed, Rey’de aynı günde vefât etmişlerdi.

Hârûn Reşîd pek üzülmüş ve “Rey ne uğursuz beldeymiş ki ona girdiğimde yanımda lügat ve fıkıh vardı. Lügat ile fıkhı Rey’de defnettim! Rey’den çıkarken ikisi de artık yanımda yok” demiştir. Rahmetullâhi aleyhim.

Hz. İmâm Şâfiî (rah.) “Şu iki gözüm Muhammed bin Hasen gibi kimse görmemiştir. Bu zamanda analar onun gibisini doğurmamışlardır. İmâm Muhammed’in ilimde ve dünyalık hususunda üzerimdeki hakkı kadar kimsenin üzerimde hakkı yoktur” der ve her zaman ona rahmet ile dua ederdi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/2.html)
Başlık: Ezan’ın Faziletlerinden | Mutfağımız: Mercimek Sıkması (6 kişilik)
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2015, 17:27:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(أَبُو هُرَيْرَةَ يَقُولُ كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَامَ بِلَالٌ يُنَادِي فَلَمَّا سَكَتَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ قَالَ مِثْلَ هٰذَا يَقِينًا دَخَلَ الْجَنَّةَ. (ن

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu:
"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile berâber bulunuyorduk. Bilâl (r.a.) kalkıp ezân okudu. Bitirince Efendimiz (s.a.v.) ‘Kim müezzinin dediklerini yakînen inanarak söylerse cennete girer.’ buyurdu."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mayıs Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 20 Nisan 1431 - Hicrî: 14 Recep 1436

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)

Ezan’ın Faziletlerinden

Ezanda birinci “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh” okunurken “Sallallâhü aleyke yâ Resûlallâh” demek; ikincisinde ise “Karret aynâye bike Yâ Resûlallâh” demek müstehabdır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hazretleri bir gün Mescid-i nebevîlerinde direk yanında oturuyorlardı. Hz. Ebûbekir radıyallâhü anh da onun hizasında oturmaktaydı. Bu sırada Hz. Bilâl-i Habeşî ezân okuyup:

“Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh” dedi. Hz. Ebûbekir de bu mübârek kelâmı tekrar etti, sonra başparmak tırnaklarını öptü, gözlerine koydu ve “Karret aynî bike Yâ Resûlallâh” buyurdular ki: “Gözlerim seninle aydınlandı, Yâ Resûlallâh” demektir.

Ezân bittiğinde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebûbekir’e:

“Yâ Ebâbekir, ümmetimden her kim senin yaptığın gibi yaparsa Cenâb-ı Hak o kimsenin bilerek ve hata ile işlemiş olduğu (küçük) günahlarının tamamını mağfiret eder.” buyurdular.


Mutfağımız: Mercimek Sıkması (6 kişilik)

Malzemeler: 1,5 su bardağı kırmızı mercimek, 3 su bardağı su, 1,5 su bardağı ince bulgur, 1 - 2 adet kuru soğan, 1 demet maydanoz, yarım su bardağı zeytin yağı, 5 adet yeşil soğan, 1 yemek kaşığı domates salçası, yarım yemek kaşığı biber salçası, yetecek kadar tuz, kuru nane, kimyon, pul biber, karabiber, nar ekşisi.

Yapılışı: Mercimekler yıkanıp 3 bardak su ile yumuşayana kadar haşlanır. Haşlandığında içinde biraz su bırakılır. Üzerine bulgur konulup karıştırılır. Kapağı kapalı olarak yarım saat bekletilir. Bu sırada soğanlar ince doğranır, yağda kavrulur, salça ve baharatları eklenip biraz daha kavrulur. Kavrulmuş soğan, mercimek ve bulgur kabına karıştırılıp kapağı tekrar kapatılır. Biraz daha dinlendirdikten sonra geniş bir tepsiye alınır. İnce kıyılmış maydanoz ve yeşil soğan eklenip 5-10 dk. yoğrulur. İstenilen kıvama gelince küçük parçalar alıp elde hafif sıkarak şekil verilir. Marul vb. yeşillik ve limon ile ikram edilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/3.html)
Başlık: Resûlullâh’ın Mucizesi: Yemeğin Bereketi
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2015, 17:33:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَعَامُ الْاِثْنَيْنِ كَافِي الْأَرْبَعَةِ، وَطَعَامُ الْأَرْبَعَةِ كَافِي الثَّمَانِيَةِ. (طب

“İki kişinin yemeği (kanâatkâr) dört kişiye yeter, dört kişinin yemeği de sekiz kişiye yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mayıs Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 21 Nisan 1431 - Hicrî: 15 Recep 1436

Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672) • Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)

Resûlullâh’ın Mucizesi: Yemeğin Bereketi

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri anlatıyor:

(Medîne’ye hicretin ilk günlerinden) bir gün Peygamber Efendimize (s.a.v.) ve Ebûbekir’e (r.a.) yetecek kadar yemek hazırladım ve götürüp ikram ettim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bana: “Git, Ensâr’ın eşrâfından otuz kişiyi yemeğe davet et.” buyurdular. (Çağrılan kişiler henüz Müslüman değillerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlara “Ensar” buyurmakla bir mucize olarak gelenlerin Müslüman olup İslâm’a yardım edeceklerini ve Ensar’dan olacaklarını haber vermiştir.)

Yanımda, hazırladığım yemekten başka bir şey bulunmadığından, bu bana çok ağır geldi. Biraz ağırdan aldım. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tekrar: “Git, Ensâr’ın eşrâfından otuz kişiyi yemeğe davet et.” buyurdular.

Bunun üzerine gidip onları çağırdım, geldiler. Onlara:

“Yemek yiyiniz.” buyurdular. Önlerindekinin ancak bir kısmını yiyebildiler! Bu mucizeyi görünce, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Resûlullah” olduğuna şehâdet ettiler ve henüz oradan ayrılmadan ona bîat ettiler.

Peygamberimiz (s.a.v.), sonra yine “Git, Ensâr’ın eşrâfından altmış kişiyi yemeğe davet et.” buyurdular. VAllahi, altmış kişi beni otuz kişiden daha çok korkuttu! Gidip onları da çağırdım, geldiler. Onlara: “Yemek yiyiniz.” buyurdular. Onlar da önlerinden ancak bir kısmını yiyebildiler! Bu mucizeyi görünce, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Resûlullah” olduğuna şehadet ettiler ve henüz oradan ayrılmadan ona bîat ettiler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sonra yine:

“Git, Ensâr’ın eşrâfından doksan kişiyi yemeğe davet et.” buyurdular. Bu doksan kişi, beni, altmış ve otuz kişiden daha çok korkuttu. Onları da gidip çağırdım. Yemekten yediler. Onlar da önlerinden ancak bir kısmını yiyebildiler. Bu mucizeyi görünce, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Resûlüllah” olduğuna şehadet ve henüz oradan ayrılmadan ona bîat ettiler.

İşte o zaman hazırladığım (iki zatın) bu yemeğinden hepsi Ensâr’dan olan yüz seksen zât yedi.” Radıyallâhu anhüm. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/4.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) Buyurdular | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2015, 10:07:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خِيَارُ أُمَّتِي عُلَمَاؤُهَا وَخِيَارُ عُلَمَائِهَا رُحَمَاؤُهَا. (كر

“Ümmetimin en hayırlıları, âlimleridir. Âlimlerinin en hayırlıları da, (insanlara karşı) merhametli olanlarıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mayıs Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 22 Nisan 1431 - Hicrî: 16 Recep 1436

Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) Buyurdular

• “Nerede! Gençlikleri ile öğünen, şehirler kurup, onları surlarla çeviren hükümdarlar nerede?

Harp meydanlarında dâimâ galip gelenler nerede?

Zaman üzerlerinden geçince, güvendikleri her şey ellerinden çıktı, kabir karanlıklarına gömüldüler.

Haydi, hemen hayırlı amellerle meşgul olun ki kurtuluşa erebilesiniz.

“Ağlayabilen ağlasın, yoksa ağlar gibi görünsün, ağlamaya çalışsın.”

“Bir kardeşin Allâh rızâsı için, kardeşine yaptığı dua kabûl olunur.”

“Müslüman, her şeyden, hattâ başına gelen her türlü sıkıntıdan ve ayakkabısının bağının kopmasından bile mükâfatlandırılır; elinde olan bir şeyi kaybeder, fevkalâde telâşlanır; sonra onu elbisesi arasında bulur. Bundan da ecir kazanır.”

Hz. Ebûbekir (r.a.) şöyle duâ ederdi:

“Allâh’ım! Ömrümün sonu hayatımın en hayırlı vakti olsun. Amellerimin neticesini hayırlı kıl ve sana mülâki olacağım (kavuşacağım) günü, en hayırlı gün eyle!”

“Allâh’ım! Son nefesimde hakkımda hayırlı olanı senden isterim."

“Allâh’ım! Bana ihsan edeceğin en son hayır senin rızan ve Cennet’ten yüksek dereceler olsun.”

• (Birgün), Hz. Ebûbekir’e, avlanmış kanatları tam bir karga getirildi. Elinde çevirdikten sonra “Avlanılan her hayvan, kesilen her ağaç (Allâh’ı) tesbihi terk ettiğinden dolayı ölür.” dedi.

• Hz. Ebûbekir (r.a.) methedildiği vakit şöyle söylerdi:

“Allâh’ım! Sen nefsimi benden iyi bilirsin, ben de onlardan iyi bilirim. Allâh’ım! Beni onların zannettiklerinden daha hayırlı kıl! Bilmedikleri günâhlarımı da affeyle, bu söylediklerinden dolayı beni muâhaze etme; hesaba çekme.”

Hz. Ebûbekir (r.a.): “Mü’min bir kulun bir kılı olabilsem.” derdi.


İsimlerimiz: Erkek: Îsâ, Kız: Feriha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/5.html)
Başlık: Kimler Birbiri İle Evlenemezler
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2015, 09:58:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثٌ جِدُّهُنَّ جِدٌّ وَهَزْلُهُنَّ جِدٌّ اَلنِّكَاحُ وَالطَّلَاقُ وَالْيَمِينُ. (نصب

“Üç şey vardır ki, ciddîsi ciddîdir, şakası da ciddîdir. Bunlar; nikâh, talak ve yemindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mayıs Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 23 Nisan 1431 - Hicrî: 17 Recep 1436

İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Vefatı (767)

Kimler Birbiri İle Evlenemezler

Her Müslüman, aile hayatına dâir dînî meseleleri, bilhassa mahremiyeti; kimlerin birbiriyle evlenip evlenemeyeceğini bilmeli ve bu hususlara riâyet etmelidir.

Babalar, dedeler, analar, nineler, erkek ve kız kardeşler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler arasında nesep akrabalığından dolayı ebedî bir mahremiyet vardır: Bunların arasında nikâh aslâ câiz değildir. Meselâ: Bir kimse, hiç bir vakit anası, kızı ve halası ile evlenemez. Bir kimse, kendi kardeşinin kızını veya torununu da alamaz.

Fakat bir kimse, halasının veya teyzesinin kızı ile evlenebilir.

İki kardeş çocukları da birbirleriyle evlenebilirler.

Süt itibariyle kardeşlikten gelen mahremiyet (haramlık) da neseb mahremiyeti gibidir. Bir kimsenin süt babası, süt anası, süt dedesi, süt ninesi, süt kardeşi, süt kardeşin evlâdı, süt halası, süt teyzesi ebedî olarak kendisine mahremdir. Bunlar, birbirleriyle evlenemezler.

Kadın ile kocasının bir kısım akrabası ile kendileri arasında evlilikten dolayı bir mahremiyet meydana gelir. Şöyle ki:

Bir kimse, kendi karısının anasını, ninesini, önceki kocasından olan kızını veya torununu asla nikâhlayamaz. Bir kadın da kendi kocasının babasıyla veya başka zevcesinden olan oğlu, torunu ile asla evlenemez. Bunların arasında da ebedî bir mahremiyet (haramlık) vardır.

Bir erkekle kendi karısının kız kardeşi, halası ve teyzesi arasında geçici bir haramlık vardır. O erkek, evlilik devam ettikçe bunlardan biri ile evlenemez.

Bir kimse, -evlilik bitmiş olsa bile- üvey anasıyla veya kendi oğlunun veya torununun karısı ile asla evlenemez.

Bir müslüman, başkasının nikâhında bulunan veya iddet bekleyen bir kadını alamaz.

Bir müslüman kadın ise Müslüman olmayan biri ile evlenemez. Bu, kat’î sûrette haramdır. Böyle bir hal, İslâm şerefine, İslâm menfaatine ve bir müslümanın şahsî selâmet ve saadetine aykırıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/6.html)
Başlık: "Çok Şükreden Bir Kul Olmayayım mı?" | Beyt
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2015, 10:22:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَجْلِسُوا عِنْدَ كُلِّ عَالِمٍ إِلَّا عَالِمٌ يَدْعُوكُمْ مِنَ الْخَمْسِ إِلَى الْخَمْسِ مِنَ الشَّكِّ إِلَى الْيَقِينِ وَمِنَ الْكِبْرِ إِلَى التَّوَاضُعِ وَمِنَ الْعَدَاوَةِ إِلَى النَّصِيحَةِ وَمِنَ الرِّيَاءِ إِلَى الْإِخْلَاصِ وَمِنَ الرَّغْبَةِ إِلَى الزُّهْدِ. (كر

“Her âlimin sohbetinde bulunmayınız. Ancak beş şeyden beş şeye; tereddütten yakîne (gözle görür gibi inanmaya), kibirden tevazua, düşmanlıktan muhabbete, riyadan ihlâsa, (dünyaya) rağbetten zühde (dünya sevgisini kalbe koymamaya) davet eden âlimlerin sohbetinde bulununuz.”
(Hadîs-i Şerîf; Târîh-i Dimaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mayıs Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 24 Nisan 1431 - Hicrî: 18 Recep 1436

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)

"Çok Şükreden Bir Kul Olmayayım mı?"

Tâbiîn’in büyüklerinden Hz. Atâ diyor ki:

Ubeyd bin Umeyr (r.a.) ile Hz. Âişe (r.anhâ)’nın ziyaretine gittik. Hazret-i Ubeyd (r.a.):

Resûlullâh’da (s.a.v.) gördüğünüz en acâib şeyi bize bildiriniz, dedi.

Hz. Âişe (r. anhâ) vâlidemiz sükût etti. Sonra buyurdu ki:

Gecelerden bir gece Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem:

“Yâ Âişe, bana müsâade et, geceyi ibâdetle geçireyim” dedi.

“Vallâhi senin yakınlığını severim, seni sevindireni de severim” dedim.

Sonra kalkıp abdest aldı ve namaz kılmaya başladı. Hep ağladı, o kadar ki mübârek göğsü gözyaşıyla ıslandı. Yine ağlamaya devâm etti, mübârek sakalı ıslandı, ağlamaya devam etti ve yer ıslandı.

Sonra Hz. Bilâl geldi, namaz için ezan okudu.

Onu ağlıyor görünce:

“Yâ ResûlAllah! Niçin ağlıyorsun. Muhakkak Allâhü Teâlâ senin geçmiş ve geleceğini mağfiret buyurdu.” dedi.

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz:

“Çok şükreden bir kul olmayayım mı?
Allâhü Teâlâ bu gece bir âyet indirdi. Vay bunu okuyup da onda tefekkür etmeyene”
buyurdular ve Âl-i İmrân sûresinin:

“Elbette o göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz kâmil akıllılar için âyetler var.” meâlindeki 190. âyetini okudular.


Beyt:

Merkezle âşinâ ol, etme muhîte rağbet
Müstağrak-ı hakîkat meyl-i kenârı neyler  (Nabi)

(Muhîte değil merkeze rağbet et, Hakîkat deryasındaki insan, kenara meyleder mi?)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/7.html)
Başlık: İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 08 Mayıs 2015, 11:12:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... وَمَنْ قَرَأَهَا أَلْفَ مَرَّةٍ لَمْ يَمُتْ حَتَّى يَرَى مَقْعَدَهُ مِنَ الْجَنَّةِ. (كنز

“İhlâs sûresini bin defa okuyan kimse, cennetteki yerini görmeden ölmez…”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mayıs Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 25 Nisan 1431 - Hicrî: 19 Recep 1436

İkinci Dünya Savaşı'nın Sona Ermesi (1945)

İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim Cuma namazından sonra Kul hüvallâhü ehad, Kul eûzü birabbi’l-felak, Kul eûzü birabbinnâs sûrelerini okursa sonraki Cuma’ya kadar Allâhü Teâlâ onu kötülüklerden muhâfaza eder.”

“Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini evine girerken okursa o ev halkından ve komşularından fakirlik gider.” (Taberânî, Kebîr)

“Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini elli defa okursa Allâhü Teâlâ onun elli senelik günahını bağışlar.”

“Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini bin defa okursa muhakkak kendini Allâhü Teâlâ’dan satın almış olur.” Yani Allâhü Teâlâ onu Cehennem’den âzât eder.

“Kim ölüm hastalığında Kul hüvallâhü ehad sûresini okursa kabirde suâl görmez, kabir sıkıntılarından emîn olur, kıyâmet gününde melekler elleriyle sırâtı geçirir, cennete götürünceye kadar onu taşırlar.” (Taberânî, Evsat)

“Kim farz namazların arkasından on defa Kul hüvallâhü ehad sûresini okursa Allâhü Teâlâ rızâsını ve mağfiretini ona vâcib kılar.”

“Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini on bir defa okursa onun için cennette bir köşk yapılır.” buyurdular. Hazret-i Ömer (r.a.): “Öyleyse biz onu çok okuruz, Yâ Resûlallâh” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) de: “Onu ne kadar çok okusanız iyi yapmış olursunuz” buyurdular. (Müsned-i Ahmed)

“Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini bir defa okursa Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birini okumuş gibidir. Kim onu iki kere okursa Kur’ân-ı Kerîm’in üçte ikisini okumuş gibidir. Kim de onu üç defa okursa Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını okumuş gibi olur.”

İbn-i Süreyc’e Resûlullâh Efendimiz (s.a.v)’in:

“Kul hüvallâhü ehad (sûresi), Kur’ân’ın üçte birine muadil (denk)dir” hadisinin tefsiri soruldu. Şöyle buyurdu:

“Muhakkak Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birinde hükümler, üçte birinde va’d ve vaîd (müjde ve korkutma), üçte birinde de (Allâhü Teâlâ’nın) isimleri ve sıfatları indirilmiştir. İhlâs sûresinde ise -Kur’ân’ın üçte biri olan- Allâhü Teâlâ’nın isimleri ve sıfatları vardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/8.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2015, 10:31:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّهُ مَنْ يَأْتِي الْخَطِيئَةَ وَهُوَ يَضْحَكُ يَدْخُلُ النَّارَ وَهُوَ يَبْكِي. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Gülerek günah işleyen, ağlayarak cehenneme girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mayıs Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 26 Nisan 1431 - Hicrî: 20 Recep 1436

Sultan Sencer'in Vefatı (1157) • Osman Gazi'nin Doğumu (1258)

İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/9.html)
Başlık: Ümmü Habîbe Validemiz | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2015, 11:27:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَفْرَكْ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلُقًا رَضِيَ مِنْهَا آخَرَ. (م

“Bir mü’min, hanımına kin beslemesin. Onun bazı huylarından hoşlanmasa, diğer bazılarından hoşlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mayıs Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 27 Nisan 1431 - Hicrî: 21 Recep 1436

Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)

Ümmü Habîbe Validemiz

Hazret-i Ümmü Habîbe (r.anhâ), Hazret-i Ebû Süfyan’ın kızıdır. Habeşistan’a hicret eden Müslümanlardan olup kocası Ubeydullah bin Cahşile hicret etmişti.

Ümmü Habîbe hazretleri anlatıyor:

“Rüyamda Ubeydullâh bin Cahş’ı en kötü ve çirkin bir sûrette gördüm ve korktum. VAllahi onun halinde bir değişiklik var, dedim. Sabah olduğunda Ubeydullâh Hıristiyan olduğunu söyledi. Ben ‘VAllahi sende hayır yoktur’ dedim. Rüyamı ona anlattım. Buna aldırmadı ve içkiye mübtela olup öldü.

Sonra rüyamda bir kimsenin gelip bana:

‘Ey mü’minlerin annesi’ dediğini işittim ve korktum. Bunu da Resûlullâh’ın beni nikâhlayacağına yordum.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) hicretinin 7. senesinde Habeş Necâşîsi (Hükümdarı) Ashame bin Bahr’e İslâm’a davet mektubu göndermiş, Ümmü Habîbe’nin de kendisine nikâhının kıyılmasını emretmişti.

İddetim dolduğu vakitlerde bana Necâşî’nin hizmetçisi geldi.

“Hükümdar, seni Resûlullâh’a nikâhlamak üzere bir mektup aldığını bildirmektedir. Nikâhınızın yapılması için bir vekîl tayin ediniz” dedi. Sevincimden kendisine kollarımdaki iki gümüş bilezikle parmaklarımdaki gümüş yüzükleri hediye ettim ve Hâlid bin Said’i vekîl kıldım…”

Necâşî, Resûlullah’ın (s.a.v.) emri üzere Hz. Ümmü Habîbe’yi muhâcirler ve diğer Müslümanlar huzurunda Resûlullâh (s.a.v.)’a nikâhladı. Daha sonra Necaşî:

“Oturunuz, zira nikâhlarında düğün yemeği yedirmek peygamberlerin sünnetidir” dedi ve yemeğe davet etti.

İbn-i Abbâs hazretleri, Mümtehıne sûresinin 7. âyetinin Resûlullâh Efendimiz Ümmü Habîbe’yi nikâhladığı zaman nazil olduğunu bildirdiler.

İsimlerimiz: Erkek: Beşîr, Kız: Büşra

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/10.html)
Başlık: Necâşî'nin Hizmetkârının Resûllullâh'a Selâmı | İLMİHAL: İmama Uyan Nerede Durma
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2015, 11:31:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ شَهِدَ أَنْ لَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللهِ  حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ النَّارَ. (م

“Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın onun resûlü olduğuna şehâdet ederse, Allâhü Teâlâ cehennem ateşini ona haram kılar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mayıs Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 28 Nisan 1431 - Hicrî: 22 Recep 1436

Necâşî'nin Hizmetkârının Resûllullâh'a Selâmı

Ümmü Habîbe radıyallâhü anhâ, Habeşistan’da Resûlullâh (s.a.v.) ile nikâhlanmasını şöyle anlattı:

“Mehrimi teslim alınca tamamını bana nikâh müjdesini getiren hanım hizmetçiye gönderdim ve:

‘Sana müjdeyi verdiğin gün elimde olan bilezik ve yüzükleri vermiştim. O zaman elimde onlardan başka şey yoktu. Şimdi şunları al, faydalan’ dedim. Lâkin almadı ve bir kutu çıkarıp kendisine daha önce verdiklerimi de iade etti ve dedi ki:

"Necâşî, senden hiçbir şey almamam hususunda bana sıkı tenbihde bulundu. Ben onun husûsî hizmetkârlarındanım ve Muhammed aleyhisselâmın dinine uyanlardanım; Müslümanım. Necâşî ayrıca, kadınlarına yanlarındaki bütün güzel kokuları sana göndermelerini emretti."

Ertesi gün bana pek çok güzel kokular getirdi. Habeşistan’dan dönünce bunların tamamını Resûlullâh’a arz ettim. Onları yanımda görür, bir şey demezdi.

Sonra hizmetçi bana: ‘Senden bir isteğim vardır. Benden Resûlullâh’a selâm söyle ve onun dinine uyduğumu kendisine bildir’ dedi ve bana latifelerde bulundu. Benim yol hazırlığıma da yardımcı olmuştu. Her yanıma girdiğinde ‘senden isteğimi unutma’ derdi.

Resûlullâh’ın yanına geldiğimde nikâhın nasıl cereyan ettiğini ve o hanım hizmetçinin yaptıklarını bildirdim. Resûlullâh (s.a.v.) tebessüm etti. Selamını tebliğ ettim ‘Ve aleyhesselâm ve rahmetullah ve berekâtüh’ diyerek selâmını aldı.”

İLMİHAL: İmama Uyan Nerede Durmalıdır

Namazda imama uyan:

Bir kişi ise imamın sağında durur.

İki veya daha fazla kişi ise imamın arkasında dururlar.

Cemaatin imamdan ileride durması caiz değildir. Bu hususta secde edilen yere değil, ayaklara itibar olunur. Cemaatin ayak topukları; ökçeleri, imamın ayak topuklarından ileride olmamalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/11.html)
Başlık: Maddî ve Manevî Bir Temizlik: Abdest
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2015, 11:19:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ فِي إِثْرِ وُضُوئِهِ إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَاحِدَةً كَانَ مِنَ الصِّدِّيقِينَ، وَمَنْ قَرَأَهَا مَرَّتَيْنِ كَانَ فِي دِيوَانِ الشُّهَدَاءِ، وَمَنْ قَرَأَهَا ثَلَاثًا يَحْشُرُهُ اللهُ مَحْشَرَ الْاَنْبِيَاءِ . (كنز)

“Kim abdestten sonra bir kere -İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr (sûresin)i okursa sıddîklardan olur. İki kere okuyan şehîdler dîvânına yazılır.
Üç kere okuyanı Allâhü Teâlâ, peygamberler topluluğu ile beraber haşreder.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mayıs Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 29 Nisan 1431 - Hicrî: 23 Recep 1436

Maddî ve Manevî Bir Temizlik: Abdest

Abdest; belli uzuvları usûlüne göre yıkamaktan ve başı meshetmekten ibâret bir temizlik ve ibâdettir.

Abdestin manevî birçok faydaları ve sevâpları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok faydası vardır. Vakit vakit abdest alan bir müslüman temizliğe riâyet etmiş, temizliği alışkanlık hâline getirerek kendisini, birçok hastalıklara sebep olacak kirlerden korumuş olur. Hadîs-i şerîflerde:

“Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.”

“Her kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” buyurulmuştur.

Namaz gibi bir kısım dînî vazîfeleri yerine getirmek için abdest farzdır. Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, Kâbe’yi tavaf edemez, Mushaf-ı Şerîf’i (Kur’ân-ı Kerîm’i) bitişik olmayan bir kılıf içinde bulunmadıkça eline alamaz, Kur’ân-ı Kerîm’in bir âyetine bile el süremez. Bunlar haramdır. Fakat Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere olarak veya karşıdan Mushaf’a bakarak abdestsiz okuyabilir.

Akıllı ve büluğ çağına giren ve suyu kullanmaya gücü yeten her müslüman, lüzûmu hâlinde abdest almakla mükelleftir.

Abdestin farzları dörttür:

Birincisi: Yüzü bir kere su ile yıkamaktır.
İkincisi: İki elleri dirseklerle beraber bir defa yıkamaktır.
Üçüncüsü: Ayakları topuklarla beraber bir kere yıkamaktır.
Dördüncüsü: Başın dörtte birini ıslak bir elle bir kere meshetmektir.

Abdestin sünnetlerinden bazıları şunlardır:

Eûzü ve besmele ile başlamak, niyet etmek, misvak kullanmak, tertibe riâyet etmek; yani âzâları sıra ile önce yüzü, sonra kolları yıkamak, sonra başı meshetmek ve ayakları yıkamak, kolları ve ayakları yıkamaya sağ taraflardan başlamak, her âzâyı üçer defa yıkamak, el ve ayak parmaklarını hilallemek, başın tamamını meshetmek.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/12.html)
Başlık: Onun Maiyyetindekilerden: ŞEHİT EBÛ UKAYL (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2015, 11:17:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ أَيُّ النَّاسِ أَفْضَلُ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُؤْمِنٌ يُجَاهِدُ فِي سَبِيلِ اللهِ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ. (خ

“Yâ Resûlallâh, insanların en faziletlisi kimdir?” diye soruldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden mümindir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mayıs Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 30 Nisan 1431 - Hicrî: 24 Recep 1436

Onun Maiyyetindekilerden: ŞEHİT EBÛ UKAYL (R.A.)

Ebû Ukayl Abdurrahman bin Abdullah (r.a.), Bedir harbine katıldı, Resûlullâh (s.a.v.) ile bütün seferlere iştirak etti ve ilk Halife Hz. Ebûbekir zamanında dinden dönenlerle yapılan Yemâme harbinde şehit oldu.

Ca’fer bin Abdullâh (r.a.) şöyle anlatır: Yalancı Peygamber Müseyleme’nin öldürüldüğü Yemâme harbi başlayıp da insanlar saf tutunca, ilk yaralanan Ebû Ukayl (r.a.) oldu. Bir ok atıldı, iki omuzunun arasına ve kalbinin yakınına isabet etti. Ok çıkarıldı. Fakat sol tarafı tutmaz oldu, onu geriye taşıdılar.

Harb kızışıp Müslümanlar geri çekilmeye mecbur kalmışlardı. Ebû Ukayl (r.a.) de yarasından dolayı takatsiz olduğundan istirahat ediyordu. Ma’n bin Adiyy’in (r.a.):

“Ey Ensâr, Allâh’tan korkun, Allâh’tan korkun, düşmanınıza hücum edin.” diye yüksek sesle bağırdığı duyuldu.

Abdullâh bin Ömer (r.anhümâ) anlatıyor:

“Ebû Ukayl (r.a.) kalktı. ‘Ne yapmak istiyorsun, sana harb etmek yok’ dedim. ‘Nidacı beni de kastetti’ dedi. ‘Ey Ensar’ dedi, yaralıları çağırmadı, dedim. Ebû Ukayl (r.a.) da: Ben de Ensardanım, sürünerek de olsa onun davetine uyacağım, dedi ve kemerini bağladı, kılıcı sağ eline aldı, sonra da:

‘Ey Ensar, Huneyn’deki gibi geri dönün, toplanın, Allâh size rahmet etsin, ilerleyin.’ dedi. Müslümanlar nihayet düşmanlarını bir bahçeye sıkıştırdılar, iki taraf birbirine girdi, kılıçlar birbirine karıştı.

Ebû Ukayl’e (r.a.) baktım, yaralı kolu omuzundan kesilmişti. Vücudunda on dört ağır yara vardı. Ebû Ukayl’in (r.a.) başında durdum. Artık ruhunu teslim etmek üzere idi. Ey Ebû Ukayl, dedim. Ağır dönen dili ile: ‘Buyur, kim yenildi?’ dedi. ‘Müjde, Allâh’ın düşmanı Müseyleme öldürüldü’ dedim. Bunun üzerine parmağını göğe kaldırdı, Allâh’a hamd etti ve şehit oldu. Allâh ondan razı olsun.

Gördüklerimi babam Ömer’e (r.anh) haber verdim.

‘Allâh rahmet etsin, o haliyle şehit olmak istedi ve ona kavuşmak için gayret etti. O, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Ashabının en hayırlılarından ve ilk Müslümanlardan idi.’ buyurdular. Radıyallâhü anhüm.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/13.html)
Başlık: Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2015, 10:25:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ قَالَ إِذَا ابْتَلَيْتُ عَبْدِي بِحَبِيبَتَيْهِ فَصَبَرَ عَوَّضْتُهُ مِنْهُمَا الْجَنَّةَ يُرِيدُ عَيْنَيْهِ. (خ

“Allâhü Teâlâ buyurur: Herhangi bir kulumu gözlerinden mahrum bırakmak sûretiyle imtihân ettiğimde, sabrederse, gözlerine karşılık ona cenneti veririm.”
(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mayıs Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 01 Mayıs 1431 - Hicrî: 25 Recep 1436

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)

Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

• Receb-i Şerîf’in 27’nci gecesi (yarın akşam) Mi‘râc Gecesi’dir.

• Yatsı namazından sonra 12 rek’at Hâcet namazı kılınır:

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namaza niyet şöyledir:

“Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber

Namazdan sonra:

• 4 Fâtiha-i Şerîfe,

• 100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”,

• 100 İstiğfâr-ı şerîf,

• 100 Salevât-ı şerîfe okunup duâ edilir.

Bu namaz her rek’atte yüz ihlas okuyarak on rek’at kılınır veya on ihlas okuyarak 100 rek’at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü’min bu namazın feyz ve bereketiyle- huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

• Hadîs-i şerîfte, Mi’râc (Receb-i Şerîf’in 27.) gecesinin gündüzünde oruç tutana altmış ay oruç sevâbı yazılacağı va’dedilmiştir.

• O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır:

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 5 Âyetü’l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Selim, Kız: Selmâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/14.html)
Başlık: Mîrâc Mûcizesi ve Hz. Ebûbekir'in Îmânı | Sözünde Sadık Olmak
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2015, 10:29:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(فَرَضَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى نَبِيِّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الصَّلَاةَ خَمْسِينَ صَلَاةً فَسَأَلَ رَبَّهُ فَجَعَلَهَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ. (حم

“Allâhü Teâlâ (Mi’râc gecesinde) Peygamberine (s.a.v.) elli vakit namaz farz kıldı.
Peygamberimiz (s.a.v.) Rabbinden hafifletilmesini istedi. Allâhü Teâlâ da namazı beş vakit olarak farz kıldı.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mayıs Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 02 Mayıs 1431 - Hicrî: 26 Recep 1436

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)

Bu gece Miraç Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının yirmi yedinci gecesi Burak isimli bir binek ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldü ve oradan semâya çıkarıldı. Allâhü Teâlâ’nın kudret ve azametine delâlet eden âyetleri ve alâmetleri gördü. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabahleyin bu mucizeyi Kureyş halkına haber verdi.

Henüz yeni îmân etmiş olanlardan bazıları, bunu duyunca dinden döndüler. Müşriklerden bir kısmı da Hz. Ebûbekir’e (r.a.) koşup:

‘Arkadaşın bu gece Beyt-i Makdis’e (Mescid-i Aksa’ya) gittiğini iddia ediyor.’ dediler. Hz. Ebûbekir (r.a.):

“Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. Müşrikler:

“Onun bu söylediklerini de mi tasdîk ediyorsun?” dediler. Hz. Ebûbekir (r.a.):

“Ben onu bundan daha ötesinde yani peygamberliğini ve Allâhü Teâlâ’dan kendisine vahiy geldiğini de tasdîk ediyorum!” dedi.

İşte Hz. Ebûbekir, bu sadakatinden dolayı “Sıddîk” diye isimlendirilmiştir.


Sözünde Sadık Olmak

Şakîk bin İbrâhîm (rh.) dedi ki:

İnsanlar dört şeyde dediklerinin aksini yaptılar:

1- ‘Biz Allâh’ın kullarıyız.’ dediler fakat hürler gibi hareket ettiler, emrine uymadılar.

2- ‘Allâhü Teâlâ bizim rızkımıza kefildir.’ dediler fakat kalbleri ancak dünya ile tatmin oldu.

3- ‘Âhiret dünyadan hayırlıdır.’ dediler fakat dünya için mal toplamakla meşgul oldular, âhiret için amel hazırlamadılar.

4- ‘Biz elbette öleceğiz.’ dediler fakat hiç ölmeyeceğini zanneden kimseler gibi amel ettiler; dünya için çalıştılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/15.html)
Başlık: "Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır"
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2015, 10:09:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أُفْتِيَ بِغَيْرِ عِلْمٍ كَانَ إِثْمُهُ عَلَى مَنْ أَفْتَاهُ. (د

“Bir kişinin bilmediği halde verdiği yanlış bir fetvadan dolayı günaha düşenin vebâli o fetvayı veren üzerinedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mayıs Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 03 Mayıs 1431 - Hicrî: 27 Recep 1436

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)

"Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır"

Bir kimse, bilmediği hususları biliyorum dememeli, bildiğini de gizlememelidir.

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) “En faziletli mekan neresidir?” diye sormuşlar. Peygamberimiz ‘Bilmiyorum. Fakat Cebrâil’e sorayım’ buyurmuş ve Cebrâil’e sormuşlar. O da ‘Bilmiyorum. Fakat Rabbime sorayım.” buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ “En hayırlı mekân -Allâh’ın adının zikredildiği- mescidlerdir.” buyurmuştur.

Burada bütün fetva veren kimselere bir tenbih; bir îkaz vardır. Kat’î olarak bilmedikleri bir meselede ‘bilmiyorum’ demekten utanmamalıdır.

İmâmı Şâfiî Hazretleri: “Ben İmâm Mâlik’e kırk sekiz mesele sorulduğuna, bunlardan otuz ikisine ‘bilmiyorum’ dediğine şahit oldum.” dedi.

İmâm Ebû Yûsuf’a (rh.) bir mesele sorulduğunda “Bilmiyorum.” dedi. “Sen her gün devlet hazinesinden şu kadar alıyorsun, sonra da ‘bilmiyorum’ diyorsun. Bu nasıl oluyor?” denilince Ebû Yûsuf (rh.) şöyle cevap verdi: “Ben devlet hazinesinden bildiğim kadarının karşılığını alıyorum. Bilmediklerim için de verilse dünya malı bana yetmezdi.”

Ebûbekir el-Iyâzî (rh.) minberde iken kendisine bir sual soruldu. “Bilmiyorum.” diye cevap verdi. “Minber cahillerin yeri değildir.” denilince “Ben ilmim kadar bir yüksekliğe çıktım. Cahilliğim kadar yüksek bir yerde olacak olsaydım semâya ulaşırdım.” diye cevap verdi.

İmâm Şa’bî’ye bir mesele sorulmuş, o da ‘Bilmiyorum’ demiş. “Sen Iraklılar’ın müftüsüsün. ‘Bilmiyorum’ demekten utanmıyor musun?” demişler. “Mukarreb melekler ‘Bizim ilmimiz yoktur, bilmiyoruz’ derken ben nasıl olur da ‘biliyorum’ derim.” demiştir.

Bir âlime bir mesele soruldu. “Bilmiyorum” dedi. Suâl soran kimse “Oturduğun mekân cahillerin yeri değildir.” deyince âlim zât, “Bu makam, bazı şeyleri bilen bazı şeyleri de bilmeyen kimselerin mekânıdır. Her şeyi bilen, ilmi dışında hiçbir şey olmayan Allâhü Teâlâ mekândan münezzehtir; onun için mekân yoktur.” diye cevap vermiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/16.html)
Başlık: İmâm Muhammed Şeybânî (M. 750-805)
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2015, 10:12:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا قَضَى اللهُ لِعَبْدٍ أَنْ يَمُوتَ بِأَرْضٍ جَعَلَ لَهُ إِلَيْهَا حَاجَةً. (ت

“Allâhü Teâlâ bir kulunun bir yerde ölmesini takdir ederse, oraya gitmesine bir sebep yaratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mayıs Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 04 Mayıs 1431 - Hicrî: 28 Recep 1436

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)

İmâm Muhammed Şeybânî (M. 750-805)

İmâm Muhammed (rh.), İmâm-ı Âzam’ın (rh.) pek büyük talebelerinden müctehid bir zattır. Kûfe’de yetişmiş, Bağdat’a yerleşerek hadis ve fıkıh ilimlerini öğretip yaymaya çalışmıştır. Bir müddet de Hârûn Reşîd zamanında “Rakka”da kâdılık yapmıştır.

İmam Mâlik, Evzâî, Süfyân-ı Sevrî, İmâm Ebû Yûsuf gibi zatlardan hadîs ve fıkıh öğrenmiş, kendisinden de İmam Şâfiî gibi yüksek âlimler ilim almışlardır.

İmâm Şâfiî demiştir ki:

“Ben İmam Muhammed’den bir deve yükü mesele yazdım. Eğer o olmasaydı ilimden bir şey elde edemezdim. Bütün insanlar fıkıhda Iraklıların ıyâli (çocukları, talebesi) Iraklılar da Kûfelilerin ıyâli, Kûfeliler de İmâm-ı A‘zam’ın ıyâlidir.”

İmâm Ahmed bin Hanbel de onun kitaplarından istifâde etmiştir. İmâm Ahmed’e “Bu kadar ince meseleleri nereden elde ettin?” denilince “İmâm Muhammed’in kitaplarından” buyurmuştur.

İmâm-ı Âzam’ın ictihadlarını tamamen zapt ve kaydeden İmâm Muhammed’dir. Onun mezhebi çerçevesinde ictihadda bulunmuştur.

İmâm Muhammed, her gecenin bir kısmında uyur, bir kısmında namaz kılar, bir kısmında ilim öğrenip öğretmekle meşgul olurdu.

“Niçin dâimâ böyle çok çalışıyor ve nefsinizi ihmâl ediyorsunuz?” denilince “Nasıl uyuyabilirim ki, Müslümanlar bir müşkilimiz olsa, ona sorarak hallederiz diye bana itimât ederek uyurlar. Eğer biz uyursak dînin tahrîbine ve Müslümanların ifsâdına fırsat vermiş oluruz” buyurdu.

İmâm Muhammed’in dînî ilimlere dâir eserleri doksan dokuz olup, Zâhir-i mezheb, Zâhiru’r-rivâye veya Mesâil-i usûl denilen ve Hanefî mezhebinin esâsını teşkil eden altı kitabı şunlardır: el-Mebsût, el-Câmiu’s-Sagîr, el-Câmiu’l-Kebîr, es-Siyerü’s-Sagîr, es-Siyerü’l-Kebîr, ez-Ziyâdât.

İmâm Muhammed, 132 (750) tarihinde Vâsıt’ta doğmuş, 189 (805) senesinde Halîfe Hârûn Reşid ile beraber gittiği Rey şehrinde vefat etmiştir. Rahmetullâhi aleyhim.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/17.html)
Başlık: Şâban Ayı Orucu | Şâbân-ı Şerîf İctimâ’ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2015, 10:19:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(سُئِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الصَّوْمِ أَفْضَلُ بَعْدَ رَمَضَانَ فَقَالَ شَعْبَانُ لِتَعْظِيمِ رَمَضَانَ. (ت

Peygamber Efendimiz’e(s.a.v.) ‘Ramazan ayı orucundan sonra en faziletli oruç hangisidir?’ diye soruldu.
‘Ramazan ayına tazim ve hazırlık için Şâban ayında tutulan oruçtur.’ buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mayıs Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 05 Mayıs 1431 - Hicrî: 29 Recep 1436

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)

Şâban Ayı Orucu

Üsâme bin Zeyd (r.a.):

“Yâ Resûlallâh! Şâban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim.” dedim.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bu (Şâban ayı) Receb ile Ramazan arasında insanların ihmal ettikleri bir aydır. Bu ay, amellerin âlemlerin Rabbine arz edildiği bir aydır. Ben amellerimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.” buyurdular. (Sünen-i Nesâî)


Şâbân-ı Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz Şâban-ı Şerîf ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve Hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şâban ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır.

Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek’atte bir Fâtiha, üç Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Şâbân-ı Şerîf İctimâ’ı, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Şâban ayı ictima‘ı (18 Mayıs Pazartesi)  günü Türkiye yaz saati ile 07.13’dedir.

Ru’yet, ise (18 Mayıs Pazartesi) Türkiye saati ile 19.41’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Amerika kıtasının tamamı, Atlas Okyanusu’nun orta ve güney kısımları ile Brezilya, Arjantin, Peru, Şili, Senegal, Gine, Fildişi Sahili.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 19 Mayıs Salı Şâban ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/18.html)
Başlık: Şâban Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2015, 09:58:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ حِينَ يُصْبِحُ عَشْراً وَحِينَ يُمْسِي عَشْراً أَدْرَكَتْهُ شَفَاعَتِي. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevat okursa şefâatime nâil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mayıs Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 06 Mayıs 1431 - Hicrî: 1 Şaban 1436

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)

Şâban Ayının Fazîleti

Hz. Âişe (r.anha) validemiz: “...Ben Resûlullah’ın Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tuttuğunu ve başka hiçbir ayda Şâban ayında tuttuğu oruçtan daha çok oruç tuttuğunu görmedim.” buyurdular.

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ):

“Şâban ayındaki oruç bana en sevimli olandır. Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde rûhu kabz olunacakların (öleceklerin) isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, oruçlu iken verilmesini isterim.” buyurdular.

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz, “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şâban ayındaki kadar oruç tutmamıştır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Receb, Allâhü Teâlâ’nın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan, ümmetimin ayıdır.

Şâban günahlara keffâret (mağfiretine sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır.”


Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hataların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah’a (s.a.v.) çokça salâvâtın getirileceği bir aydır.

Böyle olunca, müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazan ayına hazırlanmaları gerekir.

Bu ayda Allâh’a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) vesîle kılarak Allâh’a yaklaşmaya çalışmalıdır.

Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir. Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimettir. Diğeri de, yarındır ki, emeldir; tehlikelidir. Yarına çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.

Aylar da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Şa’bân ise iki ay arasında bir vâsıtadır. O ayda ibâdetle meşgul olmayı ganimet bilmek îcâb eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/19.html)
Başlık: Salevât-ı Şerîfenin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2015, 10:05:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ يَتَوَضَّأُ فَيُسْبِغُ الْوُضُوءَ ثُمَّ يَقُولُ أَشْهَدُ أَنْ لَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ الثَّمَانِيَةُ يَدْخُلُ مِنْ أَيِّهَا شَاءَ. (حم


“Sizden biri, abdest alır ve abdestini eksiksiz olarak tamamlar, sonra ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh’ derse kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediği kapıdan cennete girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mayıs Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 07 Mayıs 1431 - Hicrî: 2 Şaban 1436

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)

Salevât-ı Şerîfenin Fazileti

Resûlullâh Efendimize salevât-ı şerîfe getirmek Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ve mağfiretine vesîle olur. En kısa salevat “Allâhümme Salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed” demektir.

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem hazretleri buyurdular:

“Gece sabaha karşı bir acâib rüya gördüm; ümmetimden bir adam sırât üzerinde güçlükle yürümekte; elleri ve dizleriyle emekleyerek ilerlemeye çalışmaktaydı. Bu sırada bana getirdiği salevâtları geldi ve elinden tutarak onu kaldırdı ve sırâtı geçirdi.” (Taberânî ve Deylemî)

“Bana salevâtı çok getiriniz. Muhakkak kabirde ilk önce benden suâl olunacaksınız. ” (Sehâvî)

İnsan ölüp defnolunduğunda iki melek gelip kabir suâllerini sorarlar: ‘Rabbin kimdir, peygamberin kimdir, dînin nedir?’ derler.

Her kim dünyada kelime-i şehâdeti ve Peygamber Efendimize salevâtı çok okursa bu iki meleğe cevâbı kolay verir:

“Rabbim Allâh’dır, Peygamberim Muhammed aleyhisselâmdır, dînim de İslâm’dır” der. Bundan sonra kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olur.

Süfyân-ı Sevrî rahimehullâh buyurdu:

Kâbe’yi tavaf ederken hacılardan Peygamber Efendimize çok salevât getiren bir adam gördüm. Ona “Burası Allâhü Teâlâ’ya duâ edilecek yerdir.” dedim. Dedi ki:

“Bak, sana halimi bildireyim de anla. Memleketimde iken vefâtı yaklaşan bir kardeşim vardı. Ölümü anında yüzünün karardığını gördüm. Kardeşimin bu haline çok üzülmüştüm. Bu sırada yanımıza nurlu yüzü kandil gibi parlayan bir zât geldi. Eliyle meshedince kardeşimin yüzü ay gibi parlamaya başladı. Çok sevindim ve:

“Şu yaptığınızdan dolayı Allâhü Teâlâ sizi hayırla mükâfatlandırsın. Siz kimsiniz” diye sordum,

“Ben Resûlullâh aleyhisselâma salevât-ı şerîfe getirenlerle alakadar olmakla vazifeli meleğim. Vazifemi böyle yaparım. Muhakkak kardeşin çok salevât-ı şerîfe okurdu.” dedi.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/20.html)
Başlık: Ancak Helal Yiyenin Duası Kabul Olunur | Sultanın Bedduası
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2015, 10:11:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْثِرُوا عَلَيَّ الصَّلَاةَ فِي يَوْمِ الْجُمُعَةِ، وَلَيْلَةِ الْجُمُعَةِ، فَمَنْ فَعَلَ ذلِكَ كُنْتُ لَهُ شَهِيدًا أَوْ شَافِعًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ . (هب

“Cuma günü ve Cuma gecesi bana çok salevat okuyunuz. Kim böyle yaparsa ben kıyâmet gününde ona şâhit veya şefâatçi olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mayıs Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/3.png)

Rûmî: 08 Mayıs 1431 - Hicrî: 3 Şaban 1436

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)

Salevât-ı Şerîfenin Fazileti

Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.), Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.)

“Yâ Resûlallâh, duâmın kabul edilmesi için Allâhü Teâlâ’ya duâ ediniz” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Yâ Sa’d, Allâhü Teâlâ ancak yedikleri helâl olan kulun duasını kabul eder.” buyurdular.

Sa’d (r.a.):

“Yâ Resûlallâh, rızkımın helâl olması için dua ediniz. Zira ben helâl yemeye ancak sizin duânızla güç yetirebilirim.” dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Allâh’ım, Sa’d’ın rızkını helâlden nasib et” diye dua ettiler. (Tarih-i Dımaşk)


Sultanın Bedduası

Sultan İkinci Bayezid Han devrinde Osmanlı memleketinde halk adalet sayesinde huzurludur. Ancak Midilli kalesinden, ‘Frenk gemileri üzerimize geldi’ diyerek başlarına geleni iki üç kez Sultan İkinci Bayezid Han’a şikâyet etmişler, Padişah da Mesih Paşa’ya alakadar olmasını emretmiş, buna rağmen tedbir almayınca öfkelenip elindeki yayla Mesih Paşa’nın başına birkaç kere vurmuş ve:

“Hak Teâlâ tarafından ansızın bir kazaya uğrayasın” diye beddua etmişti.

İslâm Padişahlarının bedduasından sakınmak gerekir.

Bu sırada gemiler için güherçile (barut hammaddesi) lazım oldu. Galata karşısındaki bir hisarda vardı. Vezir Mesih Paşa, Galata kadısı ve Galata emini güherçile almaya gittiler. Aniden gökyüzünde bir bulut geldi. Çok yağmur yağdı, şimşekler çakıp, yıldırımlar düştü. Bir gök gürültüsü ile birlikte yıldırım güherçile bulunan hisara indi. Hisarın taşları parça parça olup her tarafa fırladı. Bu sırada bir taş vezir Mesih Paşa’ya çarptı. Mesih Paşa ile Galata kadısı öldüler. (Oruç Beg Tarihi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/21.html)
Başlık: Babanın Vazifeleri | Fatih Sultan Mehmed’in Bir Kerâmeti
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2015, 11:36:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ مِنْ حَقِّ الْوَلَدِ عَلَى الْوَالِدِ أَنْ يُحْسِنَ اِسْمَهُ وَأَنْ يُحْسِنَ أَدَبَهُ. (فيض

“Çocuğuna güzel isim vermesi ve güzel bir edeb ve ahlâk ile onu yetiştirmesi çocuğun babası üzerindeki haklarındandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mayıs Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 09 Mayıs 1431 - Hicrî: 4 Şaban 1436

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)

Babanın Vazifeleri

Bir adam oğluyla beraber Hz. Ömer’in huzuruna gelip:

“Benim bu oğlum bana karşı geliyor, âsî oluyor, eziyet veriyor.” diye şikâyette bulundu. Hz. Ömer:

“Babana karşı gelmek, ona âsî olmak hususunda Allah’tan korkmuyor musun? Babanın oğlu üzerinde hakları şunlardır” diyerek babanın haklarını saydı. Çocuk:

“Ey müminlerin emiri! Evladın baba üzerinde hiç hakkı yok mudur?” diye sordu. Hz. Ömer:

“Evet, evladın da baba üzerinde hakları vardır. Çocuklarının annesi olacak kadın asîl birisi olmalı, evladına güzel bir isim vermeli ve ona okuma yazmayı öğretmelidir.” Bunlar üzerine çocuk:

“VAllahi, annem asil biri değildi. Dört yüz dirheme satın aldığı Sindli bir câriye idi. Bana güzel bir isim de vermedi. Bana Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet bile öğretmedi.” dedi. Hz. Ömer adama döndü ve:

“Oğlum bana karşı geliyor, diyorsun. O sana âsî olup kötülük yapmadan önce vazifeni yapmayarak sen ona kötülük yapmışsın.” dedi.


Fatih Sultan Mehmed’in Bir Kerâmeti

Fatih Câmi-i Şerîfi’nin içinden cemaat hiç eksik olmazdı. Daima namaz kılanlar, Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyenler ve okuyanlar, salât ve selâm edenler bulunurdu.

1179/1766 senesi Kurban bayramının üçüncü perşembe günü, güneş doğuşundan bir saat sonra vaki olan büyük zelzelede Fatih Câmi-i Şerîfi’nin büyük ana kubbesi tamamen yıkıldı. Bu kubbe yıkıldığı vakit cami-i şerifte hiç kimse bulunmamıştır. O zelzeleden az evvel bir kimse geldi ve:

“Ne duruyorsunuz? Fatih Sultan Mehmed kabirden kalkmış” dedi. Herkes câmiden dışarıya çıktılar. Câminin kubbesi de o vakit iner. İşte bu Fatih’in kerâmetidir.

Zelzeleden sonra Sultan Üçüncü Mustafa hazretleri Fatih Câmi-i Şerîfini minâreleriyle berâber yeniden inşa ettirmişlerdir. (1771)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/22.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Şefâatleri
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2015, 11:43:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: شَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ لِمَنْ شَهِدَ أَنْ لَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ، وَأَنِّي رَسُولُ اللهِ. (طس

“Kıyamet günü şefaatim, Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allâh’ın resûlü olduğuma şehadet edenler içindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mayıs Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 10 Mayıs 1431 - Hicrî: 5 Şaban 1436

Dandanakan Zaferi (1040)

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Şefâatleri

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) hayatta iken şefâatleri:

Gözü görmeyen bir adam Resûlullâh (s.a.v.) hazretlerinin huzuruna geldi ve:

“Allâhü Teâlâ’ya duâ ediniz de gözlerimi iyileştirsin” diye niyâz etti. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“İstersen duâ edeyim, istersen bu hâline sabret. Sabretmen senin için daha hayırlıdır” buyurdular.

“Bana gözlerimin açılması için duâ ediniz” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ona güzelce abdest alıp şöyle duâ etmesini emrettiler:

“Allâh’ım, rahmet nebisi olan peygamberin hürmetine sana yönelip duâ ediyorum. Yâ Muhammed, muhakkak ben gözlerimin açılması için seni vasıta kılarak Rabbime yöneldim. Allâh’ım onu bana şefaatçi kıl.”

O zât bunu deyip ayağa kalktığında Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hürmetine gözleri açılmıştı.

Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) kabirde iken şefâatleri:

Hz. Ukbe (r.a.), Şam’ın fethinde bulunmuştu. Hâlid bin Velîd (r.a.) onu Şam’ın fethini bildirmek üzere haberci olarak Hazret-i Ömer’e gönderdi. Şam’dan Medîne’ye yedi günde ulaştı ve Resûlullâh Efendimizin kabrini ziyaret etti, yolunu yakınlaştırması için şefaatini istedi. Medîne-i Münevvere’den Şam’a iki buçuk günde döndü. Bu Resûlullâh (s.a.v.)’in kabrini ziyâret edip yolunu yakınlaştırması için şefâatini istemesiyle olmuştu.

Resûlullâh’ın (s.a.v.) kıyâmet günündeki şefâatleri:

Resûlullâh’ın (s.a.v.) şefaati ile kıyâmet gününde, insanlar Arasat’ta terleri kulaklarına varmış olduğu halde uzun müddet dehşet içinde beklerken hesap başlar.

Onun şefaati ile ümmetinden bazıları hesapsız cennete girerler.

Onun şefaati ile, hesaba çekilip azâba müstehak olanlar azâb olunmadan cennete girerler.

Onun şefaati ile, günahkârlardan cehenneme girmiş olan ümmetleri oradan çıkarlar.

Onun şefaati ile cennette dereceler yükselir. (Sübülü’l-hüdâ ve’r-reşâd, Tirmizî, Nesâî, Beyhakî.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/23.html)
Başlık: İstanbul’un Müslümanlar Tarafından Muhâsaraları
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2015, 11:46:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: آفَةُ الدِّينِ ثَلَاثَةٌ : فَقِيهٌ فَاجِرٌ، وَإِمَامٌ جَائِرٌ، وَمُجْتَهِدٌ جَاهِلٌ. (كنز

“Dinin âfeti üçtür: Fâcir fakîh (açıktan günah işleyen din âlimi), zâlim idâreci ve câhil âbid (ibadet edici).”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mayıs Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 11 Mayıs 1431 - Hicrî: 6 Şaban 1436

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040) • Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)

İstanbul’un Müslümanlar Tarafından Muhâsaraları

1. Muhâsara: 656 (H. 35/36) Halife Hz. Osman (r.a.) zamanında Şam Vâlisi Hz. Muaviye’nin (r.a.) emrindeki donanma ve ordu ile yapılmıştır.

2. Muhâsara: 668 (H. 48) Hz. Muaviye’nin (r.a.) halifeliği zamanında oğlu Yezid’in de bulunduğu Hz. Süfyan bin Avf kumandasında yapılmıştır. Bu sefere Peygamberimizin mihmandârı Hz. Ebû Eyyûb El-Ensârî (r.a.) de katılmış ve şehîd olmuştur.

3. Muhâsara: 674’den 680’e kadar Hz. Muaviye’nin (r.a.) son zamanlarında yapıldı.

4. Muhâsara: Emevî Halifesi Süleyman bin Abdülmelik’in kardeşi Mesleme kumandasında 715’te denizden ve karadan yapılmıştı.

5. Muhâsara: 722’de Emevî Halifesi İkinci Yezid bin Abdülmelik zamanında yapılmıştır. Bu seferde İstanbul’da bir câmi yaptırılmıştır.

6. Muhâsara: 782/783’te Abbasî Halifesi Muhammed Mehdi’nin oğlu Harun Reşid’in kumandasındaki ordu ile yapıldı.

7. Muhâsara: 854’de Abbasi Halifesi Mütevekkil zamanında yapıldı.

8. Muhâsara: 869/870’te, Abbasi halifelerinden Muhammed el-Mühtedi zamanında yapıldı. Dört ay sürdü ve bir anlaşma yaparak geri döndüler.

9. Muhâsara: 870’te Abbasi halifelerinden Mu’temid Alellah bin Mütevekkil zamanında yapıldı. Bizans haraca bağlandı.

10. Muhâsara: 1391’de Osmanlı Sultanlarından ilk defa Yıldırım Bâyezid Han, İstanbul’u muhasara etti.

11. Muhâsara: 1395’te Yıldırım Bâyezid Han’ın ikinci muhasarası.

12. Muhâsara: 1397 başlarında Yıldırım Bâyezid Han tarafından yapıldı.

13. Muhâsara: 1400-1402’de Yıldırım Bâyezid Han tarafından yapıldı.

14. Muhâsara: 1411’de Fetret Devri’nde Şehzâde Mûsâ Çelebi tarafından yapıldı.

15. Muhâsara: 1422’de Sultan İkinci Murad Han tarafından yapıldı. Ve nihâyet 1453’te Sultan İkinci Mehmed Han tarafından yapılan muhasara ile fetih oldu.
(Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/24.html)
Başlık: İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinden
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2015, 11:48:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شَرَّ الرِّعَاءِ الْحُطَمَةُ فَإِيَّاكَ أَنْ تَكُونَ مِنْهُمْ. (م

“İdârecilerin en şerlisi, idâresi altındaki insanlara zulmeden, katı kalpli ve kaba davranandır. Sen onlardan olmaktan sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mayıs Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 12 Mayıs 1431 - Hicrî: 7 Şaban 1436

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)

İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinden

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûki Hazretleri buyurdular:

“Kıyâmete kadar bizim silsilemize gireceklerin tamamının isimlerini Allâhü Teâlâ bana bildirdi. Benim bu nisbetim kıyamet gününe kadar evlatlarım vâsıtasıyla devam edecektir. İmam Mehdî de bu nisbet-i şerîfe üzerine olacaktır.” (el-Kevâkibü’d-Dürriyye)

“Bu tarikata girip de âdâbına riâyet etmeyen, bid’atler ihdas eden..., bu yolda çok şey kaybeder ve hüsrana uğrar.”

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, talebelerine zikre devam etmelerini söyler ve “Bu dünya amel işleme yeridir, tohum ekilecek tarladır. Bu kalp huzûrunu, ahkâm-ı İslâmiyyeye uygun zâhirî amellerle bir arada bulundurmaya çok gayret ve dikkat ediniz.” buyururlardı.

“Bana şöyle bildirildi: Sana verilen bu hususiyetlere ve kemâlâta, Mehdî aleyhisselâm zamanına kadar senden başka kimse nail olamaz.”

“Bir kimse havada uçsa veya su üzerinde yürüse fakat müstehaplardan birini terk etse onun bu tâifede zerre mikdarı kıymeti yoktur.

“Zekât niyetiyle bir kuruşu bir fakire vermek, başka bir niyetle binlerce kuruş vermekten daha faziletlidir. Zira bu, bir farzın edâsıdır. Diğeri ise bir nâfileyi yerine getirmektir.”

“Akıllı kimsenin yapması gereken, hayatının sayılı günlerini Allâhü Teâlâ’nın râzı olacağı işlere sarf etmektir. Allâhü Teâlâ kulunun yaptıklarından râzı olmazsa bu nasıl bir hayattır?”

“Ders okutmak ve fetva vermek, ancak Allâhü Teâlâ’nın rızası için olursa ve makâm ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe elde etme hırsından uzak olursa fayda verir.”

“Büyük zâtların birinden şöyle işitmiştim: Bir şeyhden nakledilen bir duâdaki hatayı, o şeyhe tâbi olanlar aynı hata ile okurlarsa tesirli olur. Doğrusunu okusalar müessir olmaz.”

İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin bir duâsı:

“Allâh’ım! Ölüm bizi uyandırmadan önce sen bizi gafletten uyandır.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/25.html)
Başlık: En Âli, En Yüce Kelime: Kelime-i Tevhid
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2015, 16:25:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا تَثَاءَبَ أَحَدُكُمْ فَلْيَضَعْ يَدَهُ عَلَى فِيهِ وَلَا يَعْوِي فَإِنَّ الشَّيْطَانَ يَضْحَكُ مِنْهُ. (مختار الاحاديث

“Biriniz esnediği zaman, eliyle ağzını kapatsın; ağzını açıp tuhaf sesler çıkarmasın. Zîrâ şeytan buna güler.”
(Hadîs-i Şerîf, Muhtâru’l-Ehâdîs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mayıs Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 13 Mayıs 1431 - Hicrî: 8 Şaban 1436

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)

En Âli, En Yüce Kelime: Kelime-i Tevhid

Tebük için seferberlik emredildiği zaman (H. 9) Huneyn ve Tâif muharebelerinden yeni dönülmüştü. Yaz sıcağının ve erzak kıtlığının çok olduğu bir zamandı. Mesâfe uzak, düşman kuvvetli olduğundan bu seferberlik insanlara ağır gelmiş, toplanan bu orduya “Ceyşü’l-Usre: Zorluk ordusu” denilmişti. Resûlullah (s.a.v.) yirmi bin kişilik bir ordu ile Tebük’e doğru hareket etmiş, bedevî kabileleri ve bazı müminler ile birçok münafıklar geri kalmışlardı.

Tebük seferine çıkmaya geç kalanlar ve Allâh’ın Resûlüne yardımı hakkındaki Tevbe sûresinin 38, 39 ve 40. âyetlerinin tefsiri şöyledir:

Ey îmân edenler. Size ne oldu ki ‘Allah yolunda seferber olunuz’ denildiği zaman yerinize yığıldınız kaldınız. Âhiretten geçip o alçak hayata razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki âhiretin yanında pek az, pek hakir bir şeydir.

Eğer Allah yolunda seferberlik emri verilince koşmazsanız Allah hoşlandığınız dünya hayatınızı kıtlık, sefalet gibi pek acı sebeplerle elinizden alır, sizi helâk eder ve yerinize başka bir kavim getirir. Ve siz o peygambere hiçbir zarar yapamazsınız. Allâhü Teâlâ her şeye kadîrdir.

Eğer siz o peygambere yardım etmezseniz, Allah eder. Hakikaten Allah ona yardım etti: Kâfirler onu Mekke’den çıkardıkları vakit, O ikisi (Sevr dağındaki) mağarada bulundukları sırada (sahabîsi Ebûbekr-i Sıddîk’a) “Mahzun olma, çünkü her halde Allah bizimle beraberdir (nerede olursak olalım, bizi koruyacaktır), diye teselli ediyordu.

Allâhü Teâlâ peygamberinin hatırına hüznün tozunu bile kondurmadığı gibi onun sohbetinin feyziyle Hz. Sıddîk’ının hüznünü de kaldırdı. İşte Allâhü Teâlâ resûlüne böylece yardım etti ve onu sizin görmediğiniz ordu ile kuvvetlendirdi ve o küfredenlerin davet ettikleri küfrü alçalttı da alçalttı, en sefîl, en alçak kelime o oldu. Hâlbuki Allâh’ın tevhid kelimesi: en yüce kelime ancak odur: Lâ İlâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’tır.

Ve Allah yenilmez, yanılmaz, hükmüne karşı gelinmez, koruduğu kahredilemez, kahrettiği kurtarılamaz.

İslâm dinine yardım etmek kulları üzerinde Allâh’ın hem bir hakkı, hem de kullarının mükâfatını temin eden hikmetidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/26.html)
Başlık: Tebük Seferi ve Resûlullah’a Yardım
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 10:59:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يَقُولُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَيْنَ الْمُتَحَابُّونَ بِجَلَالِي اَلْيَوْمَ أُظِلُّهُمْ فِي ظِلِّي يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلِّي. (م

“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ kıyâmet günü şöyle buyurur: Benim rızâm için birbirlerini sevenler nerede? Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde onları arşımın gölgesinde gölgelendireceğim.”
(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mayıs Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 14 Mayıs 1431 - Hicrî: 9 Şaban 1436

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)

Tebük Seferi ve Resûlullah’a Yardım

Hicretin 9. yılında Tebük için seferberlik emredilmişti. Tevbe sûresinin Tebük seferi hakkındaki 41 ve 42. âyeti kerimeleri şöyle tefsir edilmiştir:

Gerek kolay, gerek zor gelsin, genç-ihtiyar, bekâr-evli, işsiz-meşgul, fakir-zengin, yaya-atlı, yüksüz-yüklü ne halde olursanız olun, -az çok bir gücü olanlar- hepiniz seferber olunuz. Hem mal, hem beden ile, takati olanlar ikisiyle de, yalnız malı olan malı ile, malı olmayan da bedeni ile gücü yetebildiği kadar cihad etsin ki bu sizin için hayırlıdır. Eğer hayrı biliyor iseniz bunun hakkınızda hayır olduğunu bilir, yaparsınız.

Burada hayır olan cihadın, ‘ilim’ ile olacağına işaret vardır. Bunun esası da dış düşmanlardan evvel nefsin cahilliğine ve şehvetine karşı cihaddır ki buna “Cihad-ı Ekber: En büyük cihad” denilmiştir. Yani Allah için gayret etmek, emirlerini yapabilmek evvelâ nefsin ataletine, ihtirasına karşı bir mücadeleyi gerektirir. Bu da nefsin hayır ve şerri, hakikî menfaat ve zararları hakkı ile seçebilmesine bağlıdır.

Tebük için seferberlik emri bildirildikten sonra seferden geri kalanların halleri, münafıkların kötü âkıbetleri hakkında şöyle buyruldu: “Resûlüm, eğer -o davet olundukları hedef- yakın ve kolay bir dünya menfaati, mutedil bir sefer olsa idi elbette sana uyarlardı. Lâkin o meşakkatli uzun mesafe (cihad etmek gibi bir mühim iş), onlara uzak oldu. Hem yakında bu kalanlar “Gücümüz yetse idi her halde sizinle beraber çıkardık” diye yemin edecekler, kendilerini helâk eyleyecekler. Zira yalan yere yemin etmek kendini helâke sürüklemektir. Nitekim Peygamberimiz aleyhisselâm: “Yalan yere yemin, yurtları ıssız bırakır.” buyurdular.

Allâhü Teâlâ ise bilir ki: Hakikatte bunlar kat’î olarak yalancıdırlar. Çünkü güçleri vardı ve varken çıkmadılar. Hiç gücü olmayanlar cihad emri ile mükellef değildirler. Emir, az çok gücü olanlaradır.

Hulâsa: Ya Muhammed! Siz bütün müşkilata, zorluğa rağmen bu seferde muvaffak olacaksınız ve size uymayan o alçaklar, o yalancı münafıklar size yalan yere yemin ede ede kendi kendilerini kahredeceklerdir. (Elmalılı Tefsiri)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/27.html)
Başlık: Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir? | Beyit
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:22:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا يَزَالُ الْبَلَاءُ بِالْمُؤْمِنِ وَالْمُؤْمِنَةِ فِي نَفْسِهِ وَوَلَدِهِ وَمَالِهِ حَتّٰى يَلْقَى اللهَ وَمَا عَلَيْهِ خَطِيئَةٌ. (ت

“Mü’min bir erkek ve kadın Allâhü Teâlâ’ya günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinde, çoluk-çocuğunda ve malında belâ eksik olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mayıs Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 15 Mayıs 1431 - Hicrî: 10 Şaban 1436

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348) • Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)

Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir:

O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütunundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18’de ve 16 Temmuz saat 12.27’de güneş tam Kâ’be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ’be-i Muazzama’ya yani KIBLE’ye dönmüş olur.

Güneşin tam Kâbe’nin üzerine geldiği, 28 Mayıs ve 16 Temmuz günleri, Dünya Kıble Günleridir.


Beyit:

Ragıbâ, düşmanın aldanma tevâzû’larına
Sel duvarın ayağını öperek hedm eyler.
                                                           Ragıp Paşa

[Ey Ragıb, düşmanın tevâzûlarına aldanma. (Zîra) sel suları da bir duvarı, (onun) ayağını öperek (dibine yumuşak yumuşak dokunarak) yıkar.]


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/28.html)
Başlık: İstanbul’un Fethi
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:27:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ. (حم

“Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emîr (kumandan); o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mayıs Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 16 Mayıs 1431 - Hicrî: 11 Şaban 1436

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)

İstanbul’un Fethi

Gazi Sultan Mehmed Han gece ve gündüz İstanbul’un hisar ve surlarını yerle bir ettiği halde fetih müyesser olmayınca, Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa’yı “Fethin nasip olup olmayacağını” sorması için Şeyhi Akşemseddin hazretlerine gönderdiler.

Akşemseddin hazretleri “Allâh’ın inayeti ile fetih müyesser olacaktır.” dedi.

Sultan bu müjdeye kanaat getirmeyerek, Ahmed Paşa’yı: “Fethe daha zaman var mıdır? Lütfedip gününü tayin buyursunlar!” diye tekrar gönderdiler. Şeyh hazretleri murakabeye varıp Ahmed Paşa’ya şöyle dediler: “İnşAllah, yarın sabah ricalullahın himmetiyle, falan mahalden hisara hücum edilsin. Allâh’ın izni ile fetih müyesser olup, şehrin içi tekbir sadaları dolar. Sen de o zaman padişah ile birlikte bulun” diye cevab verdiler.

Gerçekten, nasıl tayin buyurdularsa, vaki’ oldu. Padişahın kalbi şeyhin muhabbeti ile doldu.

Padişah hazretleri, kendileri ile at süren Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa’ya: “O sırların kâşifi olan büyük velinin bizim zamanımızda yaşamış olmasının sevinci bu fethin sevincinden daha fazladır” dedi ve fetihten hemen sonra, Akşemseddin hazretlerine mürid olmak istedi. Şeyhi razı olmayınca, üzüldü ve şöyle buyurdular:

“Acayip haldir. İsti’dadı bilinmeyen, olur olmaz insanları irşada kabul buyurursunuz da, bizi terbiyeden çekinirsiniz.” Bunun üzerine Akşemseddin hazretleri:

“Dervişlik lezzeti alınırsa, saltanattan el çektirir de memleketin işleri bozulur. O takdirde, hem siz ve hem biz vebale gireriz. Yüce Allâh’a hamdolsun, irşadınız tamam olmuştur. Sultanlar sulhu, adaleti sağlamalıdır.” diye nasihatte bulundular.

O gecenin son çeyreğinde Şeyh hazretlerini davet edip sabah oluncaya kadar sohbet ettiler. Sabah namazını Şeyh ile birlikte kıldılar.

Padişah hazretleri, Şeyh hazretlerinin meclisinden gönlü teselli bulmuş olarak döndüler. (Solakzâde Tarihi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/29.html)
Başlık: Sonun Başlangıcı: Sultan Abdülaziz Han’ın Hal’i
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:30:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَلْعُونٌ مَنْ ضَارَّ مُؤْمِنًا أَوْ مَكَرَ بِهِ. (ت

“Mü’mine zarar veren ve onu aldatan, Allâh’ın rahmetinden uzaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mayıs Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 17 Mayıs 1431 - Hicrî: 12 Şaban 1436

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236) • Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453) • Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

Sonun Başlangıcı: Sultan Abdülaziz Han’ın Hal’i

Sultan Abdülaziz Han’ın tahttan indirilmesi üzerine eski sadrazamlarından Yusuf Kâmil Paşa, büyük bir teessür içinde Dolmabahçe Sarayı’na geldi ve nâzırların bulunduğu salona geçti. Rüştü Paşa, hemen kendisini selâmladı. Bu güne kadar karıncayı bile incitmeyen Yusuf Paşa, hiddetle: “İyi haltettiniz” dedi.

Rüştü Paşa da: “Paşa hazretleri” diye başladı ki, Yusuf Kâmil Paşa, sözünü kesti ve aynı yüksek sesle:

“Mazeret yoktur. Yetmiş senedir unutulan bir meş’ûm fiili hortlattınız; padişahı hal‘ ettiniz. Şahsî menfaatleriniz için devletin ve milletin menfaatlerini pâyimâl ettiniz (ayaklar altına aldınız). Bir de utanmadan devlet ve milletin adını kullandınız. Göreceksiniz, tez zamanda memleket dâhilinde ve haricinde ne fenalıklar zuhur edecektir.” dedi.

Darbenin öncülerinden Rüştü Paşa: “Fakat Paşa hazretleri...” diye söze girmeye teşebbüs etti. Kâmil Paşa bu sefer daha ağır bir üslûpla Rüştü Paşa’nın sözünü keserek:

Paşa, yaptığınız iş şahsî garaz eseridir. Milletin tek ferdi, tek evladı sizin darbenize razı değildir. Size uyan birkaç menfaatperest, kindar, hain ve alçağı bulup bu işi yaptınız. Farz edelim padişahın kusuru vardı. İçinizden hanginiz bu kusurunu söyleyip düzeltmeye teşebbüs ettiniz? Vezirlik böyle işler içindir, boş yere rütbe taşımak için değildir. Padişaha bir şey teklif ettiniz de o kabul etmedi mi?” diyerek gerçekleri ortaya koydu.

Rüştü Paşa bu konuşma karşısında suçunu kabul ederek: “Efendim, benim bu işte belli başlı bir tesirim yoktur. Arkadaşlarımın inat ve ısrarlarına dayanmak mümkün olmadı.” deyince, Yusuf Kâmil Paşa bu sefer:

“Artık en meş’ûm fitneyi uyandırdınız. Göreceksiniz bundan sonra neler olacak. Devletin tarihinde hiçbir hal‘ işi yoktur ki, çok büyük belalara sebep olmamış olsun. Siyaset karmakarışık olacaktır, harp başlayacak ve çok kan dökülecektir. Elinizde madem padişahı tahtından edecek kuvvet vardı, bu kuvveti onu ıslah etmek için kullanamaz mıydınız?” dedi. (Bir Şehîd Sultan Abdülaziz Han, Çamlıca Basım Yayın)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/30.html)
Başlık: Berât Gecesi’nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:38:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا نَهَارَهَا. (هـ

“Şaban ayının on beşinci (Berât) gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mayıs Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 18 Mayıs 1431 - Hicrî: 13 Şaban 1436

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236) • Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453) • Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

Berât Gecesi’nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip sâîdler defterine kaydeyle.” Allâhü Ekber.

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur, iki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.

Namazdan sonra;

(Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11’dir. Resûlullah Efendimiz’in isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için), aşağıdaki 11 şey 14’er adet okunur.

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/5/31.html)
Başlık: Berât Gecesinin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:41:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا نَهَارَهَا فَإِنَّ اللهَ يَنْزِلُ فِيهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا فَيَقُولُ أَلَا مِنْ مُسْتَغْفِرٍ لِي فَأَغْفِرَ لَهُ أَلَا مُسْتَرْزِقٌ فَأَرْزُقَهُ أَلَا مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ أَلَا كَذَا أَلَا كَذَا حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ.
 (هـ)


“Şa’bân’ın on beşinci gecesi, sabah namazı vakti oluncaya kadar Allâhü Teâlâ ‘Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim, benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım, belâya uğramış yok mu, ona âfiyet vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?’ buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 19 Mayıs 1431 - Hicrî: 14 Şaban 1436

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453) • Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)

Bu akşam mübarek Berât Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Berât Gecesinin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim bu (berat) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”

“Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: Terviye gecesi (Arefeden önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şa’ban’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb)

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir; yazılır.

• Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.

• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte:

“Şa’ban ayının yarısı olduğu (on beşinci) gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner…” buyuruldu.

• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

• Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’ban’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etmesine izin verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti; âdet-i ilâhîsidir. Bunda ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/1.html)
Başlık: İstişâre Eden Pişman Olmaz
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2015, 11:45:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ مَا رَأَيْتُ أَحَدًا أَكْثَرَ مَشْوَرَةً لِأَصْحَابِهِ مِنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. (ت

Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle buyurdu:
“Ashâbıyla Resûlullâh’dan (s.a.v.) daha çok istişâre eden hiç kimse görmedim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 20 Mayıs 1431 - Hicrî: 15 Şaban 1436

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)

İstişâre Eden Pişman Olmaz

Bir iş hakkında bazı kimselerin görüşüne müracaat etmeye, onlara danışmaya ve fikir alışverişinde bulunmaya istişâre denir. Bir yerde toplanıp istişârede bulunan topluluğa şûrâ; kendisiyle istişâre edilen kişiye müsteşar denilir.

İstişâre edilecek kimse güvenilir ve hayırsever olmalıdır. Kanâatinin aksine fikir beyan edip karşısındakini aldatan hâinlik etmiş olur. Danışılan şey kendisine ait olsa kendi hakkında ne düşünüyorsa başkası hakkında da öyle düşünüp fikir beyan etmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim, kendisiyle istişârede bulunan, danışan kardeşine bildiği halde hayrın ve doğrunun aksine bir şey söylese, fikir beyan etse şüphesiz ona hıyânet etmiş olur.” buyurmuşlardır.

Dinin esaslarına ait hususlarda istişâreye izin yoktur. Hakkında kat’î delil bulunmayan yerlerde; dünya işleri, idârî ve ictimâî meselelerde istişâre sünnettir.

Âyet-i kerîmede Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) Ashabıyla istişârede bulunması emredilmiştir. Bu emir, Peygamber Efendimiz’in onların görüşlerinden istifâde etmesi için değildir. Onların akıllarının, fikirlerinin derecesini bilmesi ve kendilerine olan sevgi ve muhabbetlerini anlaması içindi. Onlarla istişâre ederek, onlara olan muhabbetini göstermiş ve onların kıymetini arttırmıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünya işlerinde ve idârî işlerinde, hatta husûsi işlerinde bile Ashâbıyla istişârede bulunurlardı. Bir hadîs-i şerîfte “Hiçbir topluluk, istişâreden zarar görüp helâk olmamıştır. İstişareyi terk etmek ise helâke sebep olur.” buyurmuşlardır.

Allâhü Teâlâ Resûlullâh’a (s.a.v.) istişâre yapmayı emir buyurması, ümmeti için istişârenin lüzumunu ve ehemmiyetini bildirir. İstişârenin ne kadar mühim olduğunu şu hadîs-i şerîfler göstermektedir:

“İstihâre eden mahrûm olmaz; istişâre eden pişman olmaz; iktisât eden (israf etmeyen), fakirlik sıkıntısı çekmez.”

“Bir millet istişâre yaptıkça işlerinin en doğrusuna yol bulmuş olur.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/2.html)
Başlık: Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhü Anh)
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2015, 10:26:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَاتَ عَلَى طَهَارَةٍ ثُمَّ مَاتَ مِنْ لَيْلَتِهِ مَاتَ شَهِيدًا. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim abdestli olarak uyur ve o gece ölürse şehid olarak ölmüş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 21 Mayıs 1431 - Hicrî: 16 Şaban 1436

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhü Anh)

Selmânü’l-Hayr radıyallâhü anh Silsile-i sâdâtın ikinci halkasıdır. Künyesi Ebû Abdullah’dır. Hazret-i Ömer radıyAllahü anh kendisini Medâin’e vali tayin etmiştir. Hazret-i Osman radıyAllahü anhın halifeliği zamanında vefat etmiştir. Uzun ömür yaşayan bir zattır.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sâbıklar (İslâm’a ilk giren ve cennete ilk girecekler) dört kişidir. Arab’ın sâbıkı benim, Rûm’un sâbıkı Suheyb’dir, Acem’in sâbıkı Selmân’dır, Habeş’in sâbıkı da Bilâl’dir.”

“Selmân bizdendir; Ehl-i beyttendir.”

Selmân-ı Fârisî hazretleri Müslüman olduğunu arz etmek için Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) huzuruna geldi. Lâkin ne dediği anlaşılmıyordu. Resûlullah (s.a.v.) bir tercüman istediler. Arabça ve Farsça bilen bir Yahudi tüccar buldular. Selman-ı Farisî (radıyAllahü anh), Hazret-i Muhammed’i (sallAllahü aleyhi ve sellem) medh edip, Yahudileri kötülüyordu. Yahudi tercümanın hoşuna gitmediğinden değiştirerek; “Bu size kötü söz söylüyor” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) üzüldüler. Hemen Cebrâil (aleyhisselam) gelip hakikati bildirdi.

Resûlullah (sallAllahü aleyhi ve sellem) de doğru tercümeyi kelime kelime Yahudi tercümana söylediler. Yahudi, “Ya Muhammed, sen bu lisanı biliyorken niçin beni çağırdın?” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Ben bilmiyordum. Cebrâil (aleyhisselam) gelip öğretti” buyurdular. Bunun üzerine Yahudi tercüman, Müslüman oldu.

Sonra Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Cebrâil aleyhisselama: “Selman’a Arapça’yı öğret” buyurdular. Cebrâil aleyhisselam: “Gözlerini yumsun, ağzını açsın” dedi. Cebrâil aleyhisselam mübarek tükürüğünü onun ağzına koydu, Hazret-i Selman hemen fasîh Arapça konuşmağa başladı. (Târihu’l-Hamîs, Diyârbekrî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/3.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’nın Sevmediği Altı Şey | Selmân-ı Fârisî (r.a.) Hazretlerinin Vefat
Gönderen: Mücteba - 04 Haziran 2015, 10:37:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شِرَارَ النَّاسِ مَنْزِلَةً عِنْدَ اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ يَخَافُ النَّاسُ شَرَّهُ. (طس

“Kıyâmet günü Allâhü Teâlâ katında insanların en şerlisi, insanların şerrinden korktuğu kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 22 Mayıs 1431 - Hicrî: 17 Şaban 1436

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)

Allâhü Teâlâ’nın Sevmediği Altı Şey

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ altı şeyi sevmez:

• Namazın içinde abes (namazın âdâbından olmayan bir şey)le meşgul olmak,

• Verdiği sadakayı başa kakmak,

• Oruçlu iken boş ve faydasız konuşmak,

• Kabirlerin yanında gülmek,

• Cünüp iken mescide girmek,

• Başkalarının evlerini gizlice gözetlemek
.”


Selmân-ı Fârisî (r.a.) Hazretlerinin Vefatı

Selmân-ı Fârisî (r.a.) vefat edeceği vakit hanımına: “Bana sakladığım şeyi getir” dedi. O da bir misk kesesi getirdi. Sonra bir bardak su istedi. Miski suya atıp karıştırdı ve “Bunu etrafıma serpiniz. Zira yanıma Allâhü Teâlâ’nın bazı kulları (Melekler) gelirler. Onlar yemezler. Lâkin güzel kokuyu severler” dedi ve sonra da dışarı çıkmalarını emretti. Hanımı emrettiği gibi yaptı ve odadan dışarıya çıktı. Bir müddet sonra içeriden:

“Esselâmü aleyke, ey Allâh’ın velîsi ve Resûlullâh’ın (s.a.v.) sahâbîsi” diye bir ses işitip içeri girdi. Hazret-i Selmân’ın vefât ettiğini gördü.

Saîd bin Müseyyeb, Abdullah bin Selâm’dan (r. anhümâ) şöyle işittiğini anlatır: Selmân-ı Farisî (r.a.) bana dedi ki: “Ey kardeşim! Hangimiz evvel vefat edersek, vefat eden kendisini hayatta olana göstersin” dedi.

“Bu mümkün olur mu?” dedim.

“Evet, olur. Çünkü mü’minin ruhu bedeninden ayrılınca, istediği yere gidebilir. Kâfirin ruhu Cehennem’de Siccîn’de hapsedilmiştir.” dedi.

Selmân (r.a.) -benden önce- vefat etti.

Bir gün kaylûle yaparken (yani gün ortasında uyurken) Selmân’ın (r.a.) geldiğini gördüm. Selâm verdi. Selâmını aldım. “Yerini nasıl buldun?” diye sordum.

“İyidir. Tevekkül et. Tevekkül ne iyi şeydir.” dedi ve bunu üç kere tekrarladı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/4.html)
Başlık: Dünya ve Âhirette En Hayırlı Azık: Takvâ
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2015, 11:05:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ أَكْثَرِ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ الْجَنَّةَ فَقَالَ تَقْوَى اللهِ وَحُسْنُ الْخُلُقِ . (ت

“Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’e ‘İnsanları cennete en çok girdiren şey nedir?’ diye soruldu. ‘Allah’tan korkmak ve güzel ahlâk’ buyurdular.”
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 23 Mayıs 1431 - Hicrî: 18 Şaban 1436

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)

Dünya ve Âhirette En Hayırlı Azık: Takvâ

Allâhü Teâlâ, Bakara Sûresinin 197. âyet-i celîlesinde buyuruyor ki (meâlen): “…Bütün hazırlığınızı görün, azığınızı iyice tedarik ediniz, takvâlı olun. Çünkü en hayırlı zâd (azık) takvâdan ibarettir…”

Âyet-i Kerîmedeki “Zâd” kelimesi yiyecek, içecek, giyecek, binecek vesair ihtiyaçlara sarf edilecek mal demektir ki lisanımızda “levâzım” denilir. Yemenliler hacca azıksız olarak gelirler ve “Biz mütevekkiliz” derler, halka yük olurlardı. Bu Âyet-i Kerîme Yemenliler hakkında nâzil olmuş, dilencilikten ve halka ağırlık vermekten korunup sakınmaları için azık hazırlamaları emredilmiştir.

Bu âyet-i celîle gösteriyor ki takvâ (küfürden imana, isyandan itaata ve gafletten zikre dönmek) taleb edilecek, elde edilmesi için çalışılacak şeylerin en güzîdesi; seçilmişidir. Her fenalıktan korunup takvâ mertebesine ermek için de azığını ve levâzımını tedârik etmek lâzımdır. Bunu tedârik etmeyen ve tedârik etmek için çalışmayanlar, ihtiyaç yüzünden fenalığa, sıkıntıya ve vebâle düşebilirler.

Aynı zamanda insanların diğer azıkları ne kadar bol olsa takvâları bulunmadıkça yine mesûd olamaz, fenalıktan korunamazlar. Nefislerinin helâk edici arzularına bir ihtiyaç gibi atılırlar. O halde azık tedâriki, takvânın tahsiline vâsıta olacağı gibi takvâ hissine sâhip olan da azık tedâriki için elbette çalışırlar. Bu sûretle ‘hayırlı azık takvâdır’ ve ‘takvâ en hayırlı azıktır’ demektir.

Bu âyet-i celîle şunu da anlatıyor ki: “İnsan için iki sefer muhakkaktır. Birisi dünyada sefer, birisi de dünyadan seferdir.”

Dünyada yolculuk için yiyecek, içecek, binecek lâzım olduğu gibi dünyadan âhirete sefer için de bir azık lâzımdır. Bu da Allâhü Teâlâ’yı bilmek ve Allâhü Teâlâ’yı sevmek sûretiyle Allâh’ın korumasına girmek ve Allâh’dan başka her şeyden yüz çevirmek ile Allâh’dan başkasından bir şey istememektir. Ve bu Allâh’ın korumasına götüren takvâ azığı dünyadaki ihtiyaçlar için tedârik edilen diğer azıktan daha hayırlıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/5.html)
Başlık: Amel Defteri Kapanmayanlar | Mutfağımız:Patatesli Sulu Köfte (5 kişilik)
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2015, 11:31:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ اِنْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةٍ إِلَّا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ. (م

“İnsan öldüğü zaman onun ameli kesilir; amel defteri kapanır. Ancak üç şey hâriçtir: Sadaka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlâd.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 24 Mayıs 1431 - Hicrî: 19 Şaban 1436

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)

Amel Defteri Kapanmayanlar

Enes Bin Mâlik (r.a.) buyurdular:

Şu yedi kişinin, öldükten sonra da amel defterine sevap yazılır.

1- Mescid yaptıran kimse: Orada namaz kılındığı müddetçe kendisine sevap yazılır.

2- Su kanalı yaptıran kimse: Kanaldan su aktığı, insanlar da içtiği ve faydalandığı müddetçe kendisine sevap yazılır.

3- Kur’ân-ı Kerîm’i güzelce yazan kimse: Kur’ân-ı Kerîm okunduğu müddetçe kendisine sevap yazılır.

4- Su kuyusu açtıran; çeşme yapan kimse: Oradan su aktığı müddetçe kendisine sevap yazılır.

5- Ağaç diken kimse: Ondan insanlar ve hayvanlar istifade edip meyvesinden yedikleri müddetçe kendisine sevap yazılır.

6- İlim öğreten kimse: Öğrettiği ilimle amel edildiği müddetçe kendisine sevap yazılır.

7- Öldükten sonra kendisine istiğfar ve dua edecek bir evlat bırakan kimse: Evlat sâlih olup babası kendisine Kur’ân-ı Kerîm’i ve diğer ilimleri öğretse, çocuğun sevabından hiçbir şey eksilmeden aynı sevap babasına da verilir.

Ancak babası Kur’ân-ı Kerîm’i ve diğer ilimleri öğretmez de kötülüğü öğretirse çocuğa yazılan günahtan hiçbir şey eksilmeden aynı günah babasına da yazılır.

Mutfağımız:  Patatesli Sulu Köfte (5 kişilik)

Malzemeler: 250 gr. kıyma, 3-4 adet patates, 1-2 adet kuru soğan, 3 yemek kaşığı ince bulgur, 2 yemek kaşığı domates salçası, 3 yemek kaşığı zeytin yağı, 2 yemek kaşığı un. Tuz, karabiber, pul biber.

Yapılışı: Kıyma, bulgur ve baharatlar ile birlikte yoğrulur. Sonra küçük bir parça alınıp avuç içinde yuvarlanır, köfte şekline gelince una bulanır. Bir tencerede soğanlar kavurulup salça eklenir, bir müddet daha kavurduktan sonra küp gibi doğranmış patatesler eklenir. Patatesler kavrulunca üzerini geçene kadar sıcak su konulur. Kaynadıktan sonra köfteler ilave edilir ve kısık ateşte pişirilir. Suyu azalırsa sıcak su eklenir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/6.html)
Başlık: Zekât ve Sadakanın En Makbulü
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2015, 06:51:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ فِي آخِرِ الزَّمَانِ لَا بُدَّ لِلنَّاسِ فِيهَا مِنَ الدَّرَاهِمِ وَالدَّنَانِيرِ يُقِيمُ الرَّجُلُ بِهَا دِينَهُ ودُنْيَاهُ.(طب

“Âhir zamanda insanlara, dirhem ve dinar (yani zenginlik) lazımdır. Ta ki kişi bunlarla dinini ve dünyasını ayakta tutabilsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 25 Mayıs 1431 - Hicrî: 20 Şaban 1436

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)

Zekât ve Sadakanın En Makbulü

Bakara Sûresi’nin 273. âyetinin tefsiri:

“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah’ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki:

“Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o (âhirette) benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen, Allah rızası için ilim öğrenen, Allah yolundaki hizmetlere Allah rızası için kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.

Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/7.html)
Başlık: Resûlullâh’ın (s.a.v.) Dünyadaki Son Günleri | Kıt'a:
Gönderen: Mücteba - 08 Haziran 2015, 10:03:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللهَ وَكَفَى بِاللهِ حَسِيبًا. ( سورة الاحزاب, 39

“Onlar (Peygamberler) ki Allâh’ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar ve Allah’tan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olmaya da Allah kâfîdir.”
(Ahzâb sûresi, âyet 39)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 26 Mayıs 1431 - Hicrî: 21 Şaban 1436

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)

Resûlullâh’ın (s.a.v.) Dünyadaki Son Günleri

Hazret-i Âişe vâlidemiz buyurdu:

“Resûlullâh Efendimiz âhirete irtihâli yaklaşınca; yanındaki su kabına elini daldırıp yüzünü meshediyor ve “Allâhümme e‘ınnî alâ sekerâti’l-mevti” (Allâh’ım, ölüm sıkıntılarına karşı bana yardım eyle.) buyuruyordu.

Hazret-i Hasan (r.a.) buyurdu:

“Resûlullâh Efendimiz ölümün meşakkatini hissedince Hz. Fâtıma:

“Vay babamın başına gelene” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Vallâhi babana şu üzerindeki ızdırablı halden başka meşakkat verici hâl gelmez” buyurdular.

Hz. Âişe buyurdu:

Resûlullâh Efendimiz vefât ettikleri hastalıklarından önce: “Cennette makamını görmedikçe hiç bir peygamberin ruhu kabz olunmaz. Sonra da (dünya ile âhiret arasında) muhayyer (serbest) bırakılır” buyurmuş idi. Resûlullâh Efendimizin, irtihâli yaklaşınca kendinden geçti. Sonra açıldı ve evin tavanı cihetine bakarak:

“Allâhümme er-refîka’l-a‘lâ” buyurdular (ki “Allâh’ım, beni refîk-ı a‘lâya kavuştur” demektir). O vakit bizi tercih etmediğini ve sıhhatinde iken buyurduklarının manasını anladım. (Buhari)

Enes bin Mâlik (r.a.) buyurdu:

Resûlullâh Efendimizin vefâtları vaktinde vasiyetlerinin hemen tamamı:

“Namaza ve emriniz altındakilerin haklarına riâyet edin; dikkat edin, koruyun” idi.


Kıt'a:

Yâ ilâhî, ol Muhammed hakkıçün!

Ol şefâat kânı Ahmed hakkıçün,

Ümmetinden râzı olsun ol muîn,

Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn…  (Süleyman Çelebi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/8.html)
Başlık: İctihad ve İcma
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2015, 10:10:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَلِيَ مِنْكُمْ عَمَلًا فَأَرَادَ اللهُ بِهِ خَيْرًا جَعَلَ لَهُ وَزِيرًا صَالِحًا إِنْ نَسِيَ ذَكَّرَهُ وَإِنْ ذَكَرَ أَعَانَهُ. (ن

“Sizden biriniz bir iş başına geçer de Allâhü Teâlâ da o kimseye hayır murad ederse, ona sâlih bir vezir (arkadaş ve yardımcı) ihsan eder. O arkadaş unuttuğu şeyi hatırlatır, hatırladığını da yapmasına yardımcı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 27 Mayıs 1431 - Hicrî: 22 Şaban 1436

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)

İctihad ve İcma

Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir ve ümmetine tebliğ buyurur idi. Peygamberimizin vefatından sonra ise Kur’ân-ı Kerîm ile, Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanmayan meseleler için ise Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine uyarak amel edildi. Ashâb-ı Kirâm, bir meseleyi eğer Peygamberimizin sünneti ile de halledemezlerse re’y ve kıyas ile ictihad ederek amel ederlerdi.

İslâm çağlarının en hayırlısı sahabe zamanıdır. Onlar hep hidayet yıldızlarıdır. Ashâb-ı Kirâm, ilim ve hikmeti, ilim ve hikmet madeni olan Peygamberimizden almışlardı. Bu gibi incelikleri herkesten iyi bilirlerdi. Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiri, onlardan öğrenildi. Bunca hadîs-i şerîfler, onlardan işitildi. Dînin hükümleri, onlardan alındı. Onlardan öğrendiğimiz dînin kâidelerini ele alıp da onların hareketlerini tenkid etmek bizim haddimiz mi?

Ashâb-ı güzînin ihtilâfları, hep içtihadlarındandı. Dünyâ maksatlarından değildi. Onların pâk ve nurlu kalbleri baş olma sevgisi ve siyasetten uzak idi. İctihadda ihtilaf etseler de hak ve doğruyu anladıklarında hemen doğruya teslim olur; ittifak ediverirlerdi.

İşte bu cihetle İslâm’ın ilk asrında bir ictihad kapısı açıldı. Gerek Ashâb-ı Kirâm, gerek diğer müctehidler bir meselede ittifak edince artık tereddüd ve şüpheye mahal kalmadı ve işte buna “İcmâ-ı ümmet” denildi.

Bir meselede ittifak edilerek icma da olmazsa içtihada salahiyetli âlimler içtihat ettiler. Her müctehid, kendi rey’i ile ictihad etti, insanlar da tâbi’ oldukları müctehidin içtihadı ile amel ettiler.

Peygamberimizin (s.a.v.) vefat buyurdukları gün halife kim olacağı hakkında hadîs-i şerîflerde ona dâir bir açıklık olmadığından Ashâb-ı Kirâm arasında fikir ihtilâfı oldu. Ashâb-ı Kirâm, İslâm milletinin fikirleri bir olarak hareket edip kuvvet kazanması için bir doğru yol aradılar.

Onların icmâı neticesinde de Peygamberimizin zaman-ı saadetinden sonra hilâfet adı ile bir emaret-i İslâmiyye (İslâm idâresi) teşekkül etti ki âlemde hiç bir vakit öyle üstün bir hükûmet teşkil olunmamıştır. (Kısas-ı Enbiyâ, A. Cevdet P.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/9.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir'in İslâma Büyük Hizmetleri
Gönderen: Mücteba - 10 Haziran 2015, 10:13:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ وُزِنَ إِيمَانُ أَبِي بَكْرٍ بِإِيمَانِ أَهْلِ الْأَرْضِ لَرُجِّحَ بِهِمْ. (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ebûbekir’in imanı yeryüzü halkının imanı ile tartılsa elbette hepsinden ağır gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 28 Mayıs 1431 - Hicrî: 23 Şaban 1436

Hazret-i Ebûbekir'in İslâma Büyük Hizmetleri

Bütün Müslümanlar, Hazret-i Ebûbekir’e, “Sıddîk” unvanını vermekte ittifak ettiler. Zira Resûlullâh Efendimizi ilk önce o tasdik etmiş ve hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamış, ondan hiçbir hata sâdır olmadığı gibi (dinin emirlerini icrâ ve îfâ etmekte) hiçbir kere de duraklamamıştır.

Hz. Ebûbekir (r.a.), Müslümanlıkta unutulmaz hatıralar bırakmıştır:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Miracı haber verdiği zaman bütün Mekkeliler inkâr etmiş; yalnız Hz. Ebûbekir (r.a.) tasdîk etmiştir. Âilesini ve çocuklarını terk edip Hz. Resûlullah ile hicret etti. Mağarada ve bütün yol boyunca onun maiyetinde bulundu.

Bedir gününde, Hudeybiye’de; Resûlullâh Mekke’ye girmeyi tehir buyurduğunda diğer sahabe tereddüde düştüğü zaman hepsine irşâd edici sözler söylemiştir.

Resûlullah (s.a.v.): “Bir kulu Allah, dünya ile âhireti seçmekte muhayyer kıldı” buyurduğu zaman, bunun Resûlullah’ın vefatına işâret olduğunu anlayıp ağlamıştır. Hz. Resûlullah’ın vefâtında -herkes hayret ve dehşet içinde iken- metânetini muhafaza etmiş ve onları teskin etmiştir.

Kendisine biat edildikten sonra Müslümanların işlerini hakkıyla îfâ etmiştir: Resûlullâh’ın hazırladığı Üsame bin Zeyd’in ordusunu -sahabenin Medine’de tutmasını istemelerine rağmen- Resûlullah’ın emrettiği Şam’a göndermeğe son derece ehemmiyet vermiştir.

Dinden dönenlerle harp hususunda Allah ona hakkı göstermiş o da Ashâb-ı Kirâm’ı irşâd etmiştir, mürtedler; dinden dönenler üzerine ordular sevketmiştir.

Şam’ın fethi için ordular göndermiştir.

En büyük faziletlerinden biri de Hazret-i Ömer’i Müslümanların başına halîfe bırakmasıdır. Böylece Allâhü Zü’l-celâl, Hz. Ömer’in devrini hilâfetin en iyi devirlerinden kıldı. Hz. Ömer İslâm dinini yüceltmiş ve Allâhü Teâlâ’nın İslâm dinini bütün dinlerden üstün kılacağı va’di tecelli etmiştir.

Hz. Ebûbekr-i Sıddîk’ın bunlardan başka sayılamayacak kadar çok menkıbeleri, faziletleri ve yaptığı büyük işler vardır. (Radıyallâhu anh) (Târîhu’l-Hulefa, İ. Suyutî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/10.html)
Başlık: Selamı Vermek Sünnet, Almak Farzdır
Gönderen: Mücteba - 11 Haziran 2015, 11:32:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنَ الصَّدَقَةِ أَنْ تُسَلِّمَ عَلَى النَّاسِ، وَأَنْتَ مُنْطَلِقُ الْوَجْهِ. (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “İnsanlara, güler yüzle selam vermen muhakkak bir sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 29 Mayıs 1431 - Hicrî: 24 Şaban 1436

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)

Selamı Vermek Sünnet, Almak Farzdır

Müslüman’ın Müslüman’a selam vermesi, Allâhü Teâlâ’nın ona selâmet ihsan etmesi için duâ ve temennidir.

Selam vermek sünnet-i kifâye, selamı almak ise farz-ı kifâyedir. Yani topluluktan birinin vermesi ve alması kâfîdir.

Selam verirken ve alırken işitilecek seviyede sesli söylemek sünnettir. Bir Müslüman verilen selamı aldığını selamı verene duyurması lazımdır. Şayet duyurmazsa selamı almış olmaz. Verilen selam duyulmadığı zaman da selam verilmiş olmaz.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Selam verdiğiniz zaman işitilecek şekilde selam veriniz. Aldığınız zaman da işitilecek şekilde alınız.”

• “es-Selâm” Allâh Azze ve Celle’nin isimlerindendir. Allâhü Teâlâ (Müslümanlar amel etsinler diye) onu yeryüzüne (ikram için) indirmiştir. Öyleyse siz de aranızda onu yayınız.

Birisi bir topluluğa selam verir ve onlar da selamı alırlarsa selam veren derece bakımından onlardan daha faziletli olur. Zira selamı onlara o hatırlatmıştır. Eğer onlar selamı almazlarsa, onlardan daha hayırlı ve daha temiz olan (sağındaki melek) selamı alır.”

Abdullah bin Sâmit (r.a.) anlatıyor:

Ebû Zerr’e (r.a.) ‘Abdurrahmân bin Ümmü’l-Hakem’e uğradım ve selam verdim. Fakat selamımı almadı.’ dedim.

Ebû Zerr (r.a.) “Ey kardeşimin oğlu. Bundan dolayı sana bir günah yoktur. Selamını ondan daha hayırlı olan sağındaki melek alır.” demiştir.


Beyt:

Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye âlî
Tâc-i ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir  (Rûhi)

(Toprak ol ki Allah mertebeni yükseltsin. Ayaklar altında toprak olan, âlemin baş tacıdır.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/11.html)
Başlık: "Namaz Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2015, 10:34:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ يَوْمٍ يُصْبِحُ الْعِبَادُ فِيهِ إِلَّا مَلَكَانِ يَنْزِلَانِ فَيَقُولُ أَحَدُهُمَا اَللّٰهُمَّ أَعْطِ مُنْفِقًا خَلَفًا وَيَقُولُ الْآخَرُ اَللّٰهُمَّ أَعْطِ مُمْسِكًا تَلَفًا. (ق

“Kulların sabahladığı her gün muhakkak iki melek iner.
Birisi ‘Yâ Rabbi! (Allah için) harcayanın, malının yerine yenisini ver!’ diye duâ eder.
Öbürü de ‘Yâ Rabbi! Malını (Allah için harcamayıp) tutanın, malını telef et!’ diye bedduâ eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 30 Mayıs 1431 - Hicrî: 25 Şaban 1436

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)

"Namaz Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.

Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, nisaba mâlik (zengin) Müslümanların her sene  mallarından kırkta birini, Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir:

“Sadaka (zekât)lar, ancak fakirlere, miskin; yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur...”

Zekât, İslâm’ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır.

Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından sonra:

20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı;

Otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.

Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.

Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.

Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/12.html)
Başlık: Hz. Ümmü Ri‘le (r.a.) | Fıkra:Kul Borcu
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2015, 10:36:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ. (ق

“Yarım hurma (sadaka) ile de olsa cehennemden korununuz. Bunu bulamayan tatlı sözle olsun kendisini korusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 31 Mayıs 1431 - Hicrî: 26 Şaban 1436

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)

Hz. Ümmü Ri‘le (Radıyallâhü Anhâ.)

Hazret-i Ümmü Ri‘le sahâbiyelerden ve Arab kadınlarının fasihlerindendir.

Bir gün Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna gelip:

“Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh” diye hürmetle selamladıktan sonra:

“Biz kadınlar evlerde bulunup ev işleriyle ve çocukları yetiştirmekle meşgul olduğumuzdan gazâya gidip büyük ecirlere nail olmak mümkün olamıyor. Onun için bize bir şey öğretiniz ki bizi Allâh’a (c.c.) yaklaştırmaya vesile olsun.” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.) hazretleri kendisine:

“Devamlı Allâhü Teâlâ’yı zikir etmelerini, gözlerini nâmahreme bakmaktan sakınmalarını ve seslerini onlara işittirmekten korumalarını” nasihat etmiştir.

Ümmü Ri’le (r. anhâ), Resûlullâh’ın vefatından sonra Hz. Hasan ve Hüseyin’i yanına alır ve gözyaşları ile Medîne-i Münevvere sokaklarında dolaşır ve Hz. Fatıma’nın evi önüne geldikçe Resûlullah’ın irtihaline dair yanık bir şiir okurdu. Allah ondan razı olsun.


Fıkra: Kul Borcu

Merhum Sadrazam Râgıb Paşa’nın huzurunda Ramazan-ı şerîfte oruç tutmaktan ve tutamayanın sonra kaza etmesinden bahsedilince:

Râgıb Paşa, Haşmet’e:

“Haşmet, senin de borcun var mı?” der. Haşmet:

“Var efendim” der.

“Ne kadar?”

“Mahalle bakkalına bin kuruş borcum var.” Râgıb Paşa:

“Ben onu sormuyorum, oruç borcunu soruyorum” der. Haşmet:

“Efendim, onu Allah sorar. Sizin soracağınız borç, kul borcudur” der.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/13.html)
Başlık: Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2015, 10:43:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَتَى فِرَاشَهُ وَهُوَ يَنْوِي أَنْ يَقُومَ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ فَغَلَبَتْهُ عَيْنَاهُ حَتَّى أَصْبَحَ كُتِبَ لَهُ مَا نَوَى وَكَانَ نَوْمُهُ صَدَقَةً عَلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ عَزَّ وَجَلَّ. (ن

“Bir kimse -gece kalkıp (nafile) namaz kılmak niyetiyle- yatar, fakat uykusu galip gelip de kalkamazsa niyet ettiği namazın sevabı ona yazılır. Uykusu da Allâhü Teâlâ tarafından kendisine sadaka olarak ihsan olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 01 Haziran 1431 - Hicrî: 27 Şaban 1436

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)

Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında

Muhterem okuyucularımız; takvimimizdeki namaz vakitleri Hanefî mezhebinin içtihatlarına dayanmaktadır. Fıkhî esaslara göre hesaplama yapılırken arz derecesi (enlem), tûl (boylam), saat dilimi, yükseklik, arazi genişliği gibi birçok astronomik, klimatolojik ve jeolojik unsurlar kullanılmaktadır.

Bir yerin namaz vakitlerinin doğru olarak hesaplanabilmesi için sadece “geometrik değerler” değil, fıkhî ölçülere uygun olan “görülen değer” neticeleri esas alınmıştır. Mesela, güneşin doğuş-batışı için ‘geometrik doğuş-batış’ değil, çıplak gözle gözlenebilen ‘görülen doğuş-batış’ asıldır. Sadece geometrik değerlerin hesaplanması ile elde edilen değerler -bunların sapmasına sebep olan pek çok unsurdan dolayı- gerçek değerleri karşılayamamaktadır. Bu sebeple İslâm âlimleri bazı zarurî tedbirler almışlardır. Bu tedbirlere; düzeltmelere “Temkin” adı verilmektedir. Temkin, daha ihtiyatlı olmak için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir. Bu düzeltmeler neticesinde ortaya çıkan değerler fıkhî ölçülere uygun hale gelmiş olur. Binaenaleyh temkinsiz vakitlerin kullanılması mahzurludur.

Temkin ve diğer ilmî yollarla, sapmaları zarûrî olarak düzeltilmiş vakitler, asırlardan beri İslam âleminde kullanıldığı gibi Türkiye’de de 1982 yılına kadar -Diyanet dâhil- bütün takvimlerde kullanılmıştır. Fazilet takvimi hâlen bunu kullanmaya devam etmektedir.

Bu sebeple Müslümanlara:

Takvimimizde verilen vakitlere riayette titizlik göstermelerini,

Namazlarını vaktin sonuna kadar geciktirmemelerini,

Oruca başlarken takvimimizdeki imsak vaktine riâyet etmelerini,

Sabah namazını ise imsak vaktinden en az 20 dakika sonra kılmalarını tavsiye ediyoruz. Daha erken kılınması isabetli olmaz.

Daha fazla bilgi için lütfen takvimimizin arkasındaki izahlara bakınız.  (http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar.html) -> http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/6.html

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/14.html)
Başlık: Mescid-i Nebevî’nin İnşâsı | Ramazan Ayı İctima'i , Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2015, 10:55:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَغْفِرُ اللهُ لِلْمُؤَذِّنِ مَدَّ صَوْتِهِ وَيَشْهَدُ لَهُ كُلُّ رَطْبٍ وَيَابِسٍ سَمِعَ صَوْتَهُ. (حم

“Allâhü Teâlâ müezzini sesinin yetiştiği yer nisbetinde mağfiret eder. Sesini işiten yaş kuru ne varsa hepsi ona (kıyâmet gününde) şahitlik ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 02 Haziran 1431  - Hicrî: 28 Şaban 1436

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)

Mescid-i Nebevî’nin İnşâsı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvereye hicret ettiklerinde ilk olarak orada bir mescid yaptırmışlardır. Mescid-i Nebevî’nin inşasına başlanacağı sırada Cebrâil aleyhisselam indi ve duvarlarının yedişer arşın yüksekliğinde olmasını, hiçbir tarafına nakış ve ziynet yapılmamasını ve harcın sade çamurdan ibaret bulunmasını tavsiye etti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir taş alıp temele besmele ile koydular. Sonra Hazret-i Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye sıra ile birbiri yanına taşlar koymalarını emir buyurdular. Bunun hikmetini sual edenlere:

“Bu zatların halifeliklerine işarettir” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Kıble değiştirildiğinde Mescidü’l-kıbleteynde öğle namazını kıldıktan sonra Mescid-i Nebevîye teşrif buyurdular. Hemen Hazret-i Cebrail aleyhisselâm indi ve:

“Yâ Resûlallâh! Ben Beytullah ile Mescidiniz arasındaki ağaç ve taşları kaldırdım. Mescidinizin mihrâbını Beytullâh’a bakarak yerleştiriniz” dediler.

Resûlü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Beytullâh’ı görerek mihrâbın mevkiini bizzat tayin ettiler ve mihrab-ı şerifin Mîzâb-ı rahmeye (Altın Oluk’a) mukâbil olduğunu haber verdiler. Bu vak‘a Bedir gazâsından iki ay önce olmuştur.


Ramazan Ayı İctima'i , Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Ramazan ayı ictima‘ı (16 Haziran Salı)  günü Türkiye yaz saati ile 17.05’dedir.

Ru’yet, ise (17 Haziran Çarşamba) Türkiye saati ile 05.12’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler; Büyük Okyanus’un güney kısımları, Avustralya kıtasının tamamı, Hint Okyanusu, Güney Afrika, Zambia, Malavi, Madagascar, Vietnam, Tayland, Myanmar.

Hilâl; Türkiye, Mısır, Cezayir, Tunus, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de ilerleyen saatlerde görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 18 Haziran Perşembe günü de Ramazan ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/15.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf Kur’ân Ayıdır | Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Namaz
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2015, 10:17:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ. (سورة البقرة,183

“Ey imân edenler, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâ ki (günahlardan) sakınıp takvâya erebilesiniz.”
(Bakara Sûresi, âyet 183)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 03 Haziran 1431  - Hicrî: 29 Şaban 1436

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)

Ramazân-ı Şerîf Kur’ân Ayıdır

Mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir.

Ramazân-ı Şerîf Kur’ân ayıdır. Bu itibarla, Kur’ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur’ân-ı Kerîm’i hatim etmelidir.

Kur’ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler.

Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâda vesiledir.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

• Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

• İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

• Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ve selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, “Estağfirullâhe’l-Azîm ve etûbü ileyk” denildikten sonra da 7 veya 70 salât ve selâm okunur, duâ edilir.

• İftara yakın, “Allâhümme yâ vâsia’l-mağfiratiğfirlî”,

• İftarda da, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü.” duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek ve ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban’ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır. Şöyle niyet eder ve tekbir alır:

“Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için, Allâhü Ekber” denilerek namaza durulur.

Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 İnnâ a’taynâ, ikinci rek’atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/16.html)
Başlık: Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2015, 10:21:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتَاكُمْ رَمَضَانُ شَهْرُ بَرَكَةٍ، يَغْشَاكُمُ اللهُ فِيهِ، فَيَنْزِلُ الرَّحْمَةَ، وَيَحُطُّ الْخَطَايَا، وَيَسْتَجِيبُ الدُّعَاءَ، يَنْظُرُ اللهُ تَعَالَى إِلَى تَنَافُسِكُمْ فِيهِ، وَيُبَاهِى بِكُمْ مَلَائِكَتَهُ. (ترغيب

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayırda yarışmanıza bakar ve meleklerine sizinle iftihâr eder...”
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve’t-Terhîb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 04 Haziran 1431  - Hicrî: 30 Şaban 1436

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)

Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.

Terâvîh namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm verilerekte eda edilebilir.

Terâvîh namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır.

Dört rek’atte bir selâm verilerek kılınacak olursa, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır.

Cemâatle kılındığı takdirde, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder (sesli okur).

Terâvîh namazında sesi güzel ve hızlı okuyan değil, düzgün okuyan imâm tercih edilmelidir.

Bir kimse, imâmın yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başladığı sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Cemaatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek’atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, daha sonra terâvihi tamamlaması da câizdir.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin (Ramazan ayının) sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/17.html)
Başlık: Asr-ı Saâdette Terâvîh Namazı
Gönderen: Mücteba - 18 Haziran 2015, 10:23:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... شَهْرٌ كَتَبَ اللهُ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ وَسَنَنْتُ لَكُمْ قِيَامَهُ فَمَنْ صَامَهُ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ. (هـ

“… Ramazân ayı, oruç tutulması farz kılınan bir aydır. Ben de size gecelerinde (terâvih) namazı(nı) sünnet kıldım. Her kim orucu tutar ve (teravih) namazı(nın faziletine ve hak olduğu)na inanarak ve mükâfâtını ümid ederek kılarsa anasından doğduğu gün gibi günahlarından çıkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Rûmî: 05 Haziran 1431  - Hicrî: 1 Ramazan 1436

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)

Asr-ı Saâdette Terâvîh Namazı

Ramazân-ı şerif ayına mahsus olan terâvih namazı bir gece namazıdır. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz tarafından bu gece ibâdetine “Kıyâm-ı Ramazan: Ramazan namazı” unvanı verilmiştir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bu namazın her dört rek’atinde bir müddet istirâhat buyurduklarından “Terâvîh namazı” denilmiştir.

Terâvih namazının yirmi rek’at olarak cemâatle kılınması ve hatimle kılınmasının sünnet olması gibi hususiyetleri vardır.

Terâvih namazı kılmak îmandan bir şûbe olduğu için İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe Hazretleri: “Terâvih namazı, sünnet-i müekkededir” buyurmuştur.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ramazan yani Terâvih namazını birkaç gece müstesna olmak üzere tek başına kılmağa devam buyurmuşlar, ashâbını da, “Her kim Ramazanda terâvîh namazının hak olduğuna inanarak ve riyâ karıştırmayarak Allah rızâsı için kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” buyurarak teşvik etmişlerdir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ramazan’da mescid-i saâdette itikâf için hasırdan bir hücre yaptırmışlardı. Ramazan-ı şerifin son on gününde birkaç gece buradan çıkıp cemâatle hem farz ve hem de terâvîh namazı kıldırmıştı. Nihayet cemâatin çoğaldığını görünce bir gece, yalnız yatsı namazını kıldırıp odasına çekilmiş, terâvih için çıkmamıştı. Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) hücresinden çıkması için bazı ashâb öksürmeğe başladı. Resûl-i Ekrem çıktı ve:

“Cemâatle teravih namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu arzu ve iştiyâk dâimidir. Fakat böyle cemâat hâlinde bu ibâdete devâm ederken terâvihin farz kılınmasından ve farz kılındıktan sonra hepinizin cemâatle kılamamanızdan korkarım...” buyurmuşlardır.

Teravih namazı Hazret-i Ömer zamanından itibaren (artık farz olma ihtimali kalmadığından) Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) ilk zaman kıldırdığı gibi tekrar cemaatle kılınmaya başlandı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/18.html)
Başlık: Abdullah-ı Tercümân’ın Müslüman Olması
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2015, 15:30:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : الَّذِينَ آَتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ وَإِنَّ فَرِيقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ. (سورة البقرة, 146

“O kendilerine kitap verdiğimiz, ehl-i kitap âlimleri o peygamberi (Hz. Muhammed Mustafa’yı) tıpkı oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar ve bunların bir kısmı hiç şüphesiz bile bile hakkı (Muhammed Mustafa’nın peygamberliğini) inkâr ederler.”
(Bakara sûresi, 146. âyet)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Rûmî: 06 Haziran 1431  - Hicrî: 2 Ramazan 1436

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)

Abdullah-ı Tercümân’ın Müslüman Olması

Abdullah-ı Tercümân H. 823 (1420-21)’de yazdığı “Tuhfetü’l-Erîb” kitabında nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlatıyor:

“Nebuniye şehrinde Hıristiyanlar arasında meşhur bir papazın kilisesinde Hıristiyan dininin usul ve hükümlerini on sene okudum ve onun en yakın talebesi oldum.

Bir gün hastalanıp ders okutmağa çıkamadı. Derste bahis, Cenâb-ı Hakk’ın Hazret-i Îsâ’ya (a.s.) indirmiş olduğu: “Senden sonra bir peygamber gelir, ismi Paraklit’tir” hükmüne dayandı. Bu hususta pek çok münakaşalar ettik, fakat meseleyi halledemedik. Kalkıp üstadın evine geldim. Derste geçenleri ve Paraklit ismini sordum. Dedi ki:

- Hiçbirinizin söylediği hak değildir. Bu yüce ismi ancak ilimde çok ileri gitmiş âlimler bilir. Sizin ise ilimden nasibiniz pek azdır.

Üstadın ayaklarına kapanarak bu ismi açıklamasını istedim. Ağlayarak:

- Oğlum, vAllahi bana olan iyi hizmetin, sevgin ve sadakatin cihetiyle seni çok severim. Evet, bu mübarek ismi bilmekte sayısız faydalar vardır. Lakin korkarım ki, saklamaz da söylersin, seni o dakikada öldürürler, dedi.

Merak ve heyecanım bir kat daha arttı; bu sırrı ifşa etmeyeceğime yemin ettim. Dedi ki:

- Oğlum, Bil ki “Paraklit” Müslümanların peygamberi Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’in mübarek ismidir. Kendisine dördüncü kitab Kur’ân’ın verileceğini ve dininin hak dini, milletinin de İncil’de adı geçen ak millet olduğunu Danyal aleyhisselam haber vermiştir… Müslüman olan necât bulur, dünyâ ve âhirette kurtulur, dedi.

- Efendim, akıllı olan kimse en faziletli ve en hayırlı olan şey ne ise kendisi için onu seçer. Siz niçin Müslüman olmadınız? dedim.

- Oğlum, İslamiyet’in ve İslam peygamberinin şerefini, ihtiyarladıktan sonra anladım. Dünyaya muhabbet her günahın başıdır. Benim Hıristiyanlar yanında sahip olduğum itibarı ve mallarımı biliyorsun. Eğer bende Müslümanlığa birazcık meyil ve rağbet görseler yaşatmazlar, dedi. Bana İslam ülkesine gitmemi tavsiye etti ve elli altın yol harçlığı hediye etti. Tunus’a gittim ve Tunus Beyi Ebu’l-Abbâs Ahmed huzurunda Müslüman oldum.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/19.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf'in Fazileti
Gönderen: Mücteba - 21 Haziran 2015, 17:10:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا. (ت

“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- onun sevabı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Rûmî: 07 Haziran 1431  - Hicrî: 3 Ramazan 1436

Dünya Mülteciler Günü (2001)

Ramazân-ı Şerîf'in Fazileti

İslâm’ın dördüncü şartı Ramazân-ı şerîf ayında oruç tutmaktır. Ramazân ayı orucu hicretin ikinci senesinde farz oldu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hazretleri dokuz defa Ramazân orucu tutmuşlardır ki beşi yirmi dokuz; kalanı otuz gün idi.

Ramazân-ı şerîf ayların en faziletlisidir. İçinde Kadir gecesi vardır. Bu aya Ramazân denmesinin sebebi müminlerin günahlarını yaktığı ve temizlediği içindir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim farz olduğuna îmân eder ve sevâbını Allâh’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah rahmetiyle sizi kuşatır; rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihâr eder. Allâh’a (c.c.) hayır amelleri takdim ediniz. Muhakkak bedbaht, bu ayda Allâh’ın (c.c.) rahmetinden mahrum kalan kimsedir.”

“Ramazân ayı girdiğinde semâ kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır, şeytanlar zincirlere vurulur.”

Ramazân-ı şerîf orucu özür sahibi olmayanlara farzdır. Artık vefâtları yaklaşmış olan pîr-i fâni olmuş ihtiyarlar oruç tutmaya güçleri yetmezse her gün için sadaka-i fıtır gibi fidye verirler. Kazâ etmek icab etmez.

Sefer (yolculuk) oruç tutmamayı mübah kılar. Seferden dönünce kazâ eder. Lâkin, meşakkat (zahmet) yoksa orucu tutmak azimetle amel etmektir ve faziletlidir.

Oruç tuttuğu için uzayacak yahut helâke (ölüme) sebep olacak hastalık da oruç tutmamak için mazerettir. İyileştiği zaman tutamadığı oruçları kazâ eder. Hayız ve nifasta ve -eğer çocuğuna zarar verecekse- hamilelikte ve emzirmekte dahi oruç tutmaz, sonra kazâ eder. Ölüme sebeb olacak derecede şiddetli açlık ve susuzluk da oruç tutmamak için mazerettir.

Yemek, içmek ve benzeri şeyler orucu bozar.

Yalan, gıybet nemime, yalan yere yemin etmek, şehvetle bakılması haram olan kadının güzelliklerine bakmak gibi haram olan şeyler de orucun sevabını giderir. (İ. Hakkı Bursevî, 40 Hadis şerhi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/20.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti
Gönderen: Mücteba - 21 Haziran 2015, 17:15:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا خَتَمَ الْعَبْدُ الْقُرْآنَ صَلّٰى عَلَيْهِ عِنْدَ خَتْمِهِ سِتُّونَ اَلْفَ مَلَكٍ. (كنز

“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Rûmî: 08 Haziran 1431  - Hicrî: 4 Ramazan 1436

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)

Kur'ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Yâ Muâz! Mesud ve bahtiyar kimseler gibi yaşamak, şehitler gibi ölmek, mahşer gününde kurtuluşa ermek, korkudan emin olmak, zulmetler gününde nur, şiddetli sıcak günde gölge, susuzluk çekilen günde suya kanmak, amellerin hafif geldiği günde mîzanın ağır gelmesini ve dalâlet gününde hidayet isteyen Kur’ân-ı Kerîm’i öğrensin ve okusun. Zira Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip okumak Rahmân olan Allâhü Teâlâ’yı zikretmektir. Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip okumak şeytandan muhafaza eder, mizanda ağır gelir.”

“Bir evde Kur’ân-ı Kerîm okunduğu zaman oraya melekler gelir, şeytanlar oradan uzaklaşır. Orası ev halkına geniş olur, hayrı çok şerri az olur. İçinde Kur’ân-ı Kerîm okunmayan eve şeytanlar gelir, melekler oradan uzaklaşırlar. Orası ev halkına dar gelir; hayrı az, şerri çok olur.”

“Namazda okunan Kur’ân-ı Kerîm namazın dışında okunandan daha hayırlıdır.

Namazın dışında okunan Kur’ân-ı Kerîm diğer zikirlerden daha hayırlıdır.

Zikir sadakadan, sadaka oruçtan daha hayırlıdır.

Oruç, cehenneme karşı koruyan bir kalkandır...”

“Ezbere veya bakarak Kur’ân-ı Kerîm’i hatmeden kimse için Allâhü Teâlâ cennette bir ağaç diktirir. (O ağaç o kadar büyüktür ki) Yavru bir karga o ağacın bir yaprağından kalkıp uçsa o yaprağın tamamını kat edemeden yaşlanır.”

“Kur’ân-ı Kerîm okuyan kimse için kabul edilmiş bir dua vardır. Sahibi dilerse onun dünyada iken verilmesini ister, dilerse de ahirette verilir.”

“Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip ezberleyenler ve onunla amel edenler Allâhü Teâlâ’nın evliyâsıdır. Onlara düşman olan Allâhü Teâlâ’ya düşman olmuş olur. Onlara dost olan Allâhü Teâlâ’ya dost olmuş olur.”

“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup onu ezberleyen, helâl kıldığı şeyleri helal kabul eden, haram kıldıklarını da haram kabul eden kimseyi Allâhü Teâlâ cennete koyar, ailesinden cehennemi hak etmiş on kişi hakkındaki şefaatini de kabul eder.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/21.html)
Başlık: Fıkıh:Öşür
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2015, 10:12:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصِّيَامُ جُنَّةٌ مِنَ النَّارِ فَمَنْ أَصْبَحَ صَائِمًا فَلَا يَجْهَلْ يَوْمَئِذٍ وَإِنْ امْرُؤٌ جَهِلَ عَلَيْهِ فَلَا يَشْتُمْهُ وَلَا يَسُبَّهُ وَلْيَقُلْ إِنِّي صَائِمٌ. (ن

“Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklardan) koruyan bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu bulunduğu gün cahillik edip kötü söz söylemesin.
Şâyet birisi onunla itişir ve ona çirkin kelimeler kullanırsa; ‘Ben oruçluyum’ desin.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Rûmî: 09 Haziran 1431  - Hicrî: 5 Ramazan 1436

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)

Fıkıh:Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleri vesair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir. Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir. Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan da öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa, İmâm-ı A’zam Hazretleri: “Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/22.html)
Başlık: Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 23 Haziran 2015, 10:27:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَسَحَّرُوا فَإِنَّ فِي السَّحُورِ بَرَكَةً. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sahur yapınız! Çünkü sahurda bereket vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Rûmî: 10 Haziran 1431  - Hicrî: 6 Ramazan 1436

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler

• Ârifler nazarında zarif olmak istersen günah işleme.

• Mekruhları terk eden, herkes katında muhterem olur.

• Namaz hususunda tembellik imanının zayıflığındandır.

• Kişinin tevâzuu, onu herkes nazarında yükseltir.

• Allâh’a tevekkül et, onun yardımına kavuşursun.

• Adalet mülkün temelidir.

• Üç şey helâk edicidir: Cimrilik, nefsin kötü isteklerine uymak ve kibir.

• İmânın üçte biri hayâ, üçte biri akıl ve üçte biri de cömertliktir.

• Hayâ insanın siperidir.

• Hırs bir yaradır ki onu topraktan başka bir şey kapatamaz. Nefsin hastalığı hırstandır. Tamahkâr insan zelil olur. İhtiraslı kimseyi hırsı öldürür.

• Âhiret sevâbı dünyâ nimetlerinden üstündür.

• Mevcud olandan ihsan et.

• Sözün iyisi kısa ve öz olanıdır.

• Bâtıl ancak bir müddet sürer. Hak kıyâmete kadar devam eder.

• Amelini az görerek işleyenin amelinin sevabı çoğaltılır.

• Hiddet (öfke) kişiyi helâk eder. Öfkeni yutmaya devam et ki âkıbetin güzel olsun.

• Sanatı insanın hazinesidir.

• Allâh’dan kork, başka şeyden korkmazsın. Allâh korkusu kalbe cilâ verir; parlatır.

• Kalbin kederden boş olması, kesenin dolu bulunmasından iyidir.

• Malın hayırlısı Allâh yolunda infâk edileni; harcananıdır.

• İnsanın aklının derecesi sözünden, aslı ise işinden anlaşılır.

• İnsanın kıymeti yaptığı güzel şey ile takdîr olunur.

• Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/23.html)
Başlık: Sadaka Veren Ashâb-ı Kirâm(R.Anhüm) | Sağlığımız: İftar ve Sahurda Dikkat!
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2015, 10:57:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلَّا الصَّوْمَ فَإِنَّهُ لِي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ وَلَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ . (خ

“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç hâriç. Zira o benim içindir ve mükâfâtını ancak ben veririm.
Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan elbette daha güzeldir.”

(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Rûmî: 11 Haziran 1431  - Hicrî: 7 Ramazan 1436

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)

Sadaka Veren Ashâb-ı Kirâm(R.Anhüm)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün insanları sadaka vermeye teşvik etmişlerdi. Bunun üzerine Abdurrahman bin Avf (r.a.) dört bin dirhem getirmiş ve:

“Sekiz bin dirhemim vardı. Dördünü Rabbime ödünç verdim, dördünü de ailem için ayırdım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.):

“Allâhü Teâlâ verdiğini de, yanında tuttuğunu da senin için mübarek kılsın” diye duâ buyurdular. Bu duâ bereketiyle öyle zenginliğe nâil oldu ki vefatında yalnız dördüncü zevcesine seksen bin dirhem verilmişti.

Âsım bin Adiy de (r.a.) yüz vesk (yirmi ton) hurma sadaka vermişti.

Ebû Ukayl-ı Ensârî (r.a.) de bir sâ’ (Yaklaşık 3 kg.) hurma getirmiş: “Bu gece bir zâtın hurmalığını suladım. Karşılığında iki sâ’ hurma aldım. Birini aileme ayırdım, birini de Rabbime ödünç verdim.” demişti. Resûlüllâh (s.a.v.) da diğer sadakaların üzerine dökmesini emretmişlerdi.

Münâfıklar ise “Abdurrahman ve Âsım, sadakalarını sırf riyâ ve süm’a (gösteriş ve duyuruş) için getirdiler. Allâh’ın ve resûlünün Ebû Ukayl’in bir sâ’ hurmasına ihtiyaçları yoktur. Fakat o da kendine sadaka veriyor desinler diye getirdi” diye ileri geri lâf etmişlerdi.

Bunun üzerine Tevbe sûresinin 79. âyeti nâzil oldu -meâli-:

“O münâfıklar ki müminlerden fazlaca sadaka verenlerle bir türlü ve güçlerinin yetebildiği kadar verenlerle başka türlü laf atarak eğlenirler, Allâhü Teâlâ onları maskaraya çevirir ve onlar için pek şiddetli bir azab vardır.”


Sağlığımız: İftar ve Sahurda Dikkat!

İftara 1-2 hurma, 1 kâse çorba, birkaç zeytin, 1 parça yağsız peynir ve 1 dilim kepekli ekmek gibi hafif bir şey ile başlamalı. Mümkünse ara verip akşam namazını kıldıktan sonra yemek yemelidir.

İftar ve sahur arasında bol bol su ve sıvı almalıdır.

Kılınan teravih namazı yemeğin hazmedilmesine yardımcı olur.

Ramazan ayı boyunca mutlaka sahura kalkmalı ve sahurda da hafif ama tok tutan kahvaltılıklar ve lifli gıdalar almalıdır. Sahurda susamaya sebep olacak ağır yemekler, kızartma ve hamur işlerinden uzak durmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/24.html)
Başlık: Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Buyurdular | Ayların Faziletleri | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Haziran 2015, 10:16:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَفْضَلُ الصَّدَقَةِ فِى رَمَضَانَ. (فيض)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sadakanın en fazîletli olanı Ramazan ayında verilendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 12 Haziran 1431  - Hicrî: 8 Ramazan 1436

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)

Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Buyurdular

• Kişinin güzelliği hilmiyledir. Hilim, insanın yardımcısıdır. İlmin kemâli hilim iledir. (Hilim, nefsin hiddetine muhalefet edip sabır ve tahammül göstermektir.)

• Bir şeyi hayra yoran, hayra nail olur.

• İyi ahlaklı dostlar ganimettir, kötü ahlâklı dostlar ise şeytandır.

• Samimi muhabbet, merdliğin meyvesidir.

• En hayırlı arkadaş seni hayra sevk edendir.

• Ülfet ve geçimin şartı külfeti terketmektir.

• Seni inciteni incitme ki mahcûb olsun.

• Kötülerle birlikte olmak zarar görmeye sebeptir.

• Hayırlı insanlarla beraber olursan, fenâ insanlardan emîn olursun.


Ayların Faziletleri

Ayların en faziletlisi Ramazân-ı Şerif ayıdır. Diğer aylardan üstünlüğü içindeki Kadir gecesinde Kur’ân-ı Kerîm indirildiğindendir.

Sonra Rebîu’l-evvel ayıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Rebîu’l-evvel ayında kâinatı şereflendirmişlerdir.

Sonra haram aylardan Receb ayıdır.

Sonra Şa‘bân ayıdır ki Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ayıdır ve amellerin taksim edildiği, ecellerin ölüm meleğine bildirildiği aydır. Ayrıca iki büyük ayın: Receb ve Ramazân aylarının arasındadır. Şabân ayında iki büyük aya komşuluk fazileti vardır.

Sonra Zilhicce, yani Hac ayıdır ki ilk on gününün her gecesi Kadir gecesi gibidir.

Sonra Muharrem ki Peygamberlerin ayıdır, senenin başı ve Haram ayların birincisidir.

Bundan sonra da en faziletli aya yakın olan ay daha faziletlidir. (Ruhu’l-Beyan Tefsiri)


İSİMLERİMİZ: Erkek: Kenan, Kız: Kevser


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/25.html)
Başlık: Âmenerresûlü’nün Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2015, 10:48:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ بِالْآيَتَيْنِ مِنْ آخِرِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ فِي لَيْلَةٍ كَفَتَاهُ. (خ

“Her kim geceleyin Bakara Sûresi’nin son iki âyetini (Âmenerresûlü) okursa on(u bütün âfetlerden ve kötülüklerden korumay)a yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 13 Haziran 1431  - Hicrî: 9 Ramazan 1436

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)

Âmenerresûlü’nün Fazîleti

“Âmene’r-Rasûlü” Bakara Sûresi’nin 285. âyeti, îmân ve îtikad edilmesi zarûrî olan esasları; 286. âyeti de yedi duâ cümlesi bildirmektedir. Allâhü Teâlâ’nın kullarına lutfettiği kolaylıkları, kulların da Kerîm ve Rahîm olan Allâh’a nasıl dua, tazarru ve niyazda bulunacaklarını telkîn buyurmaktadır.

Bu iki âyet Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla nazil olmamış, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunları Mirac gecesinde vâsıtasız işitmişlerdir.

Nitekim hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “(Mirac gecesinde) Resûlullâh’a (s.a.v.) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin son iki âyeti (Âmenerrasûlü...) ve ümmetinden, Allâh’a hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağı.”

Bakara sûresi nâzil olup Resûlullâh (s.a.v.) her duâ cümlesini okudukça Allâhü Teâlâ “Duânı kabul ettim.” buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ Bakara Sûresi’ni iki âyet (Âmenerresûlü) ile sona erdirdi. Bunları bana arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, hanımlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Çünkü bunlar hem büyük rahmettir, hem Kur’an’dır, hem duâdır.”

“Kim üzüntü ve keder ânında Âyetü’l-Kürsî ve Bakara Sûresi’nin sonu(ndaki iki âyeti: âmenerresûlü)nü okursa Allâhü Teâlâ ona yardım eder.”

“(Bakara Sûresi’nin sonundaki) Bu iki âyet bir evde üç gece okunmazsa o eve şeytan yaklaşır.”


Hz. Ali (k.v.) buyurdular ki: “Âmenerrasûlü’yü okumadan uyuyacak aklı başında bir Müslüman bulunacağını sanmıyorum. Muhakkak o iki âyet arşın altındaki bir hazinedendir.”

Cebrâil (a.s.) Resûlullâh’a (s.a.v.) Bakara Sûresi’nin sonunda ‘Âmîn’ demesini telkîn etmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/26.html)
Başlık: Fâtiha Sûresi’nin İsimleri
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2015, 10:52:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ. (هـ

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sadece açlıktır. Nice (gece ibâdet için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri ancak uykusuzluktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 14 Haziran 1431  - Hicrî: 10 Ramazan 1436

İzmit'in Kurtuluşu (1922)

Fâtiha Sûresi’nin İsimleri

Bir şeyin evveline “Fâtiha” âhirine ve sonuna “hâtime” denildiğinden ve Kur’ân-ı Kerîm’in başı “elhamdülillâh” sûresi olduğundan bu mübârek sûreye “Fâtiha-i Şerîfe” denilir. Fâtiha-i Şerîfenin diğer isimleri:

Hamd ve Şükür Sûresi: Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür ile başladığından ve Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’a mahsus medihler bu sûrede olduğundan bu isim verildi.

Ümmü’l-Kur’ân: Bütün Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’a mahsus medihler ve kullarına emirler ve müjdeler ve korkutmalar icmâlen bu mübârek Fâtiha Sûresinde olduğundan bu sûre-i şerîf Kur’ân’ın anası ve esası yerindedir.

Kenz: Fâtiha-i Şerîfe bir rahmet hazinesidir. Çünkü Peygamber Efendimiz “Fâtiha Sûresi arşın altındaki hazineden inmiştir” buyurdular.

Şifâ ve Şâfiye: Peygamber Efendimiz “Fâtiha Suresi Kur’ân-ı Kerîm’in aslı mesabesinde olup hastalık için okununca şifâ hâsıl olur” buyurduklarından Şifâ Suresi denilmiştir.

Namaz Sûresi: Namazlarda okunması vacip olup Allâhü Teâlâ Resûlullâh Efendimize: “Namazı kulumla aramızda paylaşırım. Yani namaz kılana sevap verip onu bağışlarım” buyurduklarından bu sûreye namaz sûresi denilir.

Seb‘u’l-Mesânî: Bu Sûre-i celîle Peygamberimize en evvel meleklerin büyüğü olan Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla hem Mekke’de ve hem de Medîne’de indirilmiştir. Yedi ayetli olması ve her namazda tekrar edilmesi sebebiyle “Seb‘u’l-mesânî” denilir.

Ta‘lîm-i Mes’ele: Bu sûrede istemenin ve duânın şartı ve edebi öğretilmiştir. İstemenin şartı: evvela marifet, sonra amel, sonra ihtiyacın arzedilmesidir. Edebi ise evvelâ istenilen zatı medih, sonra istediğini almaya ehil olduğunu beyan, sonra en güzel şeyi seçip onu istemektir. İstenilecek en mükemmel şey ise nimetin kendisi değil onu kazanma yoludur. Zira bir nimetin doğru yolunu bulmak onu her zaman bulmaktır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/27.html)
Başlık: Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Gelmesi
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2015, 11:04:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نَوِّرُوا مَنَازِلَكُمْ بِالصَّلَاةِ وَقِرَاءَةِ الْقُرْآنِ . (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Evlerinizi (nafile) namaz kılarak ve Kur’ân-ı Kerîm okuyarak nurlandırınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 15 Haziran 1431  - Hicrî: 11 Ramazan 1436

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Gelmesi

Hak Teâlâ Kur’ân-ı azîmüşşânın tamamını levh-i mahfuzdan dünyâ semâsına Kadir gecesinde indirdi. Sonra Resûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) ceste ceste yirmi yahut yirmi üç senede inzâl buyurdu.

Hazret-i Cebrâîl Kur’ân-ı Kerîm’i getirdiğinde âyetin yerini de öğretir ve şu âyeti şu sûrede şuraya koy der, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) de vahiy kâtiblerine böylece yazmalarını emrederdi.

Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) zamanında yazılmış olarak muhâfaza olunuyordu. Lâkin nesih ihtimali bulunduğundan bir yere toplanmış değil idi. Resûlullâh Efendimizin vefatından sonra Hazret-i Ebûbekr’in emriyle Mushaf haline getirildi. Sonra Hazret-i Osman’ın emriyle Mushaf çoğaltıldı.

Ashâb-ı kiramdan bazıları Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını hıfzetmiş (ezberlemiş) idi ki onlara “Kurrâ” denirdi. Resûlullâh (s.a.v.) zamanında dört kişi Kur’ân hıfzı ve ta‘lîmi husûsunda meşhûr idi: Muhâcirlerden Abdullah bin Mes‘ûd, Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe; Ensardan ise Muâz bin Cebel ve Übeyyibni Ka‘b’dir. (Radıyallâhü anhüm)

Hicretin 11’nci senesinde Yemâme Harbinde Kurrâ’dan yetmiş zât şehîd oldu. Kurrâ’nın en meşhûr dördünden biri olan Sâlim Hazretleri de bunlar arasında idi.

Hazret-i Ömer, Hz. Ebûbekr’e “Diğer muhârebelerde de Kurrâ’dan vefât edenlerin çoğalıp da Kur’ân’ın büyük bir kısmının onlarla birlikte gitmesinden korkuyorum. Kur’ân-ı Kerîm’i cem etmenizi münâsip görüyorum” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ebûbekir, Zeyd bin Sâbit’e (r.a.): “Sen Resûlullâh zamanında vahiy kâtipliği yaptın ve biz (Ashâb-ı kirâm) sana bu hususta tam itimad ederiz. Şimdi sen Kur’ân’ın ayetlerini araştır ve bir araya topla” dedi.

Hz. Zeyd, Resûlullâh (s.a.v.) zamanında Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını, hafızlardan ve yazılmış olanlardan bir araya topluyordu. İhtiyatının fazlalığından sırf ayetlerin yazılı olmasını kâfi görmüyor, bir ayeti Resûlullâh’dan bizzât işitmiş olan bir kişinin de şâhitliği olmadıkça kabûl etmiyordu. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı kendisinin de hafızasında idi. Böylece Kur’ân-ı Kerîm Mushaf haline geldi. (Te’lif-i Kur’an, Cevdet Paşa)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/28.html)
Başlık: Çocuklar ve Namaz
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2015, 11:09:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...وَهُوَ شَهْرُ الصَّبْرِ، وَالصَّبْرُ ثَوَابُهُ الْجَنَّةُ، وَشَهْرُ الْمُوَاسَاةِ وَشَهْرٌ يُزَادُ فِي رِزْقِ الْمُؤْمِنِ. (كنز

“Ramazân-ı Şerîf, sabır ayıdır. Sabrın sevâbı cennettir. Paylaşma ayıdır. Ramazan ayında mü’minlerin rızkı artar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 16 Haziran 1431  - Hicrî: 12 Ramazan 1436

Silistre Zaferi (1773)

Çocuklar ve Namaz

Namaz, akıllı ve bâliğ (ergen) olan her Müslüman için bir farz-ı ayındır. Mümeyyiz (hayrı-şerri ayırabilen) yedi yaşını bitirmiş Müslüman çocukları namaza teşvik etmek ise velileri üzerine bir vazifedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Çocuklarınıza yedi yaşını bitirince namaz kılmalarını emrediniz…” buyurmuşlardır.

Namaz Müslümanlıkta en büyük, en lüzumlu bir ibadettir. Namazın İslâm dininde ne kadar mühim ne kadar mukaddes bir ibadet olduğunu bu hadîs-i şerîf de pek güzel göstermektedir. İbadetlerimizi büyük nimet bilmeli, aile fertlerinin dindar, nezih bir hayata sahip olarak yaşamalarını temine çalışmalıdır.

Allâhü Teâlâ (meâlen):

“Hem ehline de namaz ile emret hem de kendin ona sabır ile devam eyle...” buyurmaktadır. (Tâhâ Sûresi, âyet 132)

Bu âyet-i kerime şöyle tefsir edilmiştir:

Ey Habîbim! Ailene, ehlibeytine veya sana tâbi olan ümmetine namaz kılmalarını emret, onlar da namaz ile mükelleftirler. Onlar da namaza devam etsinler. Ve sen de namaza devam et. Geçim işleri ile meşgul olmak gibi şeyler namaza mâni olmasın. Biz senin namazından istifade edecek değiliz, ondan faydalanacak olan yine sensin.

Bu âyet-i kerime nâzil olduktan sonra -bir müddet- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her sabah muhtereme kızı Hz. Fatıma (r.anhâ) ile damadı Hz. Ali’nin (k.v.) bulunduğu yere gider “haydi namaza” diye buyururdu. Binaenaleyh her Müslümanın kendi çoluk çocuğunu, akrabasını namaza teşvik etmesi lâzımdır.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), ehl-i beytine bir sıkıntı gelse onlara namaz ile emreder ve bu âyet-i kerîmeyi okurlardı.

İsimlerimiz: Erkek: Sâlih, Kız: Sâliha


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/29.html)
Başlık: Mezheblerin Tarihçesi
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2015, 11:12:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِخْتِلَافُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ümmetimin (müctehidlerinin dînî hükümlerde) ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 17 Haziran 1431  - Hicrî: 13 Ramazan 1436

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)

Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir, Ashâb-ı Kirâm da bizzat Resûlullâh’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyerek ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullâh’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları birçok hükümleri kitaplara yazmaya elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdları ile amel ederlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman bulunan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan sonra, Tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı, nice bid’at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğretmeleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük âlimler de her mes’eleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe’ye, kimi İmâm Şâfiî’ye, kimi İmâm Mâlik’e, kimi İmâm Ahmed’e, kimi Süfyân-ı Sevrî’ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî’ye ve diğerlerine uydular (rahimehümullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi ‘Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî’ vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelî bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi Ehl-i sünnet ve cemâattir.        Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ’nın izni ile olmuştur. Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet’e girer. (Birgivî Vasiyetnamesi)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/6/30.html)
Başlık: .Îtikâf Sünnet-i Müekkededir | İnsanın Üç Yoldaşı
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 10:32:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: السَّحُورُ أَكْلُهُ بَرَكَةٌ فَلَا تَدَعُوهُ وَلَوْ أَنْ يَجْرَعَ أَحَدُكُمْ جُرْعَةً مِنْ مَاءٍ فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى الْمُتَسَحِّرِينَ. (حم

“Sahur yemeği berekettir. Bir yudum su ile de olsa sahuru terk etmeyiniz. Zîrâ, sahura kalkanlara Allâhü Teâlâ rahmet, melekleri de istiğfar ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 18 Haziran 1431  - Hicrî: 14 Ramazan 1436

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)

Îtikâf Sünnet-i Müekkededir

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Nezredilen (adanan) îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf’in son on gününde yapılan îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir. Bir beldede bir kişi îtikâf ederse diğerleri de sünnet ile amel etmiş olur.

Başka bir zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları:

Îtikâfa girecek kimse; îtikâfa niyet etmiş olmalı, müslüman ve akıllı olmalı, cünüp, hayız ve nifas olmamalıdır.

Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır.

Vâcip olan îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.


İNSANIN ÜÇ YOLDAŞI

İnsanın ikisi vefasız; birisi vefalı üç yoldaşı vardır.

Biri mal mülk, ikincisi dostlar, üçüncüsü vefalı güzel amellerdir.

Sen ölünce, mal, evden dışarı çıkmaz.

Sadık dostun ancak mezar başına kadar gelir ve lisan-ı hâl ile sana:

“Sana yoldaşlığım kabrinin başına kadardır. Daha öteye gidemem. Sadece bir müddet burada beklerim.” der.

Ancak en vefakâr dostun, amellerindir. Onlar seninle beraber mezara girerler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/1.html)
Başlık: Rahmetten Uzaklaşmamak İçin | Kadir Gecesi’ni Bulmak
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 10:38:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ وَهَبَ لِأُمَّتِي لَيْلَةَ الْقَدْرِ وَلَمْ يُعْطِهَا مَنْ كَانَ قَبْلَهُمْ. (فر

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ ümmetime, önceki ümmetlere vermediği Kadir gecesini ihsan etti.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 19 Haziran 1431  - Hicrî: 15 Ramazan 1436

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)

Rahmetten Uzaklaşmamak İçin

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdular:

“İnsanlar ilim öğrenip onunla ameli terk ettikleri, dilleriyle birbirlerini sevdiklerini söyleyip kalpleriyle buğz; düşmanlık ettikleri ve sıla-i rahmi (yakın akraba ile alakayı) terk ettikleri zaman Allâhü Teâlâ onları rahmetinden uzaklaştırır, onların kulaklarını sağır ve gözlerini kör eder, hak ve hakikati duymazlar ve görmezler.”


Kadir Gecesi’ni Bulmak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in ilk gününe göre şöyle tesbit etmiştir.

 Ramazân-ı Şerîf:

• Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.

• Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.

• Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.

• Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.

• Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.

• Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.

• Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gecelerden biri Kadir Gecesi’dir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/2.html)
Başlık: Zekât ve Sadakayı Kimlere Vermek Daha Faziletlidir? | Beyt
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 10:41:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللهِ بَاقٍ... الآية. (سورة النخل, 96

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Sizin yanınızdaki tükenir, Allâh’ın katındakiler ise bâkîdir…”
(Nahl Sûresi, âyet 96)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 20 Haziran 1431  - Hicrî: 16 Ramazan 1436

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)

Zekât ve Sadakayı Kimlere Vermek Daha Faziletlidir?

Sadaka ve zekâtı iyilikte kullanan kimseleri seçip vermeli, onları gözetmelidir.

• Dünyadan yüz çevirip yalnız âhiret için çalışan muttaki (Allâh’tan korkan) fakirleri seçmelidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Yalnız müttakilerin (Allâh’tan korkanların) yemeğini ye, senin yemeğini de yalnız müttakiler yesin.”

Çünkü onlara yapılan yardım, onların takvalarını artırır. Bu sâyede yardımda bulunan da ecir kazanır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Yemeğinizi müttakilere; Allâh’tan korkanlara yedirin, sadakalarınızı da mü’minlere verin.”

“Allah için sevdiğin kimseye yemek ziyafeti ver.”

Bilhassa ilim sahibi olan fakirleri seçmelidir. Çünkü bunlara vermek ilimde kendilerine yardım etmektir. Allah rızasını kazanmak niyeti ile ilim tahsili en büyük ibadettir.

Abdullah İbn-i Mübârek (rh.) sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda buyurdular ki:

“Ben, Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum.

Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür.”



Beyt:

Minnet Hudâ’ya devlet-i dünyâ fenâ bulur
Bâkî kalur sahife-i âlemde adımız   (Bâkî)

(Minnet; hamd ve şükür Allâh’adır, dünyanın her türlü nimeti, zenginliği son bulur. Adımız tarih sahifelerinde Bâkî kalır)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/3.html)
Başlık: Nimetlerin En Büyüğü: Akıl ve Hilim | Bir Hikmet
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 10:46:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَحَرَّوْا لَيْلَةَ الْقَدْرِ فِي الْوِتْرِ مِنَ الْعَشْرِ الْأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kadir Gecesi’ni Ramazân-ı Şerîf’in son on gününün tek gecelerinde arayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 21 Haziran 1431  - Hicrî: 17 Ramazan 1436

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Vefatı (1546) • ABD'nin Kuruluşu (1776) • Sultan Vahdeddin Han'ın Tahta Çıkışı (1918)

Nimetlerin En Büyüğü: Akıl ve Hilim

Hz. Muâviye’ye “İnsanların efendisi olmaya kim layıktır” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi:

“Kendisinden istendiğinde en cömerdi, bulunduğu meclistekilerin ahlâkı en güzel olanı ve cahilce bir muameleyle karşılaştığında en hilimli (sabırlı) davrananıdır.

“Akıl ve hilim, kula verilenlerin en üstünüdür. Zira akıl ve hilim sahibi olan kişi, kendisini hayırla ananı hayırla anar, bir şey verildiğinde şükreder, belaya düştüğünde sabreder, gazaplandığında öfkesini yutar, gücü yettiğinde affeder, bir hata işlediğinde istiğfar eder, bir şey vaad ettiğinde yerine getirir.”

“Muhakkak hilim, şerefli kişinin şerefini, keremini, insanlar nezdindeki hürmetini artırır.”

“Ey insanlar, sözümü anlamak için kulak verin. Namazda yönünüzü kıbleye çevirin ve saflarınızı düzgün yapın. Yoksa Hz. Allah sizin kalplerinizi birbirine düşürür.”

“Sefîhlere (alçaklar)a itibar göstermeyiniz. Yoksa Hz. Allâh onları sizin üzerinize musallat eder ve sizi pek fena bir azaba uğratır.”

Sadaka veriniz. Sizden biri “benim malım az” demesin. Zira malı az olanın sadakası, zenginin sadakasından makbuldür.

İffetli hanımlara sakın iftirâ atmayın.

Kimse ‘işittim, bana ulaştı’ gibi sözlere dayanarak konuşmasın. Eğer bir kimse Nuh aleyhisselam zamanındaki bir kadına zina iftirasında bulunsa kıyamette onun için hesaba çekilir. (el-Bidâye ve’n-Nihâye, İbn-i Kesîr)


BİR HİKMET

Hikmet ehli bir zat şöyle dedi:

“Ana babasına âsî olan, evladından hayır göremez.

İşlerinde istişare etmeyen (danışmayan) muradına ulaşamaz.

Ailesini, çoluk çocuğunu idare etmeyen (onlarla iyi geçinmeyen), hayattan lezzet alamaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/4.html)
Başlık: Babanın Evladına İyiliği | Âzâların Orucu
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 10:52:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُبْسُطُوا بِالنَّفَقَةِ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ فَاِنَّ النَّفَقَةَ فِيهِ كَالنَّفَقَةِ فِى سَبِيلِ اللهِ. (كنز

“Ramazân-ı şerîf ayında nafakayı (çoluk çocuğunuza ve diğer ihtiyaç sahiplerine yapılan harcamaları) çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka, Allah yolunda harcanan nafaka gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 22 Haziran 1431  - Hicrî: 18 Ramazan 1436

Büyük İstanbul Yangını (1756) • Fransa'nın Cezayir'i İşgali (1830) • İskenderun'un Kurtuluşu (1938) • Cezayir'in İstiklâli (1962)

Babanın Evladına İyiliği

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Evladının iyiliği için (kendisine karşı gelebileceğinden korktuğu bir şeyi söylemeyerek) ona yardımcı olan ana babaya Allâhü Teâlâ rahmetiyle muamele etsin.”

Sâlih zatlardan biri oğluna bir şey emretmez, bir ihtiyacı olduğu zaman başkasına söylermiş. Sebebini soranlara şöyle dermiş:

“Ben ona bir şey emretsem, o da bana karşı gelse bundan dolayı ateşe atılır. Ben oğlumun cehennem ateşinde yanmasını istemem.”


Âzâların Orucu

Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur.” buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh’ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır.

Gözün orucu, onu harama bakmaktan korumaktır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “(Harama) bakmak İblis’in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan tutarsa Allah onun kalbini nura vâris kılar (kalbini nurlandırır).” buyurmuşlardır.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı şeyleri konuşmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh’ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır.

Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir.

Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz.

Oruçlu gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine yetecek, kuvvet verecek kadar yemelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/5.html)
Başlık: Kimlerin Duâsı Kabul Olunur?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:03:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَكْثِرْ مِنَ النَّاسِ مِنْ دُعَاءِ الْخَيْرِ لَكَ، فَاِنَّ الْعَبْدَ لَا يَدْرِى عَلَى لِسَانِ مَنْ يُسْتَجَابُ لَهُ، أَوْ يُرْحَمُ. (الجامع الصغير

“İnsanların (sâlih müminlerin) sana çok hayır duâ etmelerini iste. Zira kul, kimin duâsının kabul olunacağını veya (kimin duâsıyla) rahmete kavuşacağını bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 23 Haziran 1431  - Hicrî: 19 Ramazan 1436

Hicaz'ın Osmanlı Topraklarına Katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han'a Teslimi (1517)


Kimlerin Duâsı Kabul Olunur?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Üç kişinin duâsı reddolunmaz (geri çevrilmez):

• Adâletli idarecinin duâsı,

• İftar edinceye kadar oruçlunun duâsı ve

• Mazlumun duâsı.


Allâhü Teâlâ mazlumun duâsını bulutların üzerine kaldırır, semanın kapılarını açar ve şöyle buyurur: İzzetime yemin ederim ki sana bir zaman sonra da olsa muhakkak yardım ederim, istediğini veririm.”

“Dört kişinin duâsı kabul olunur:

Adâletli idareci, Müslüman kardeşine gıyabında duâ eden kimsenin duâsı, mazlumun duâsı, ana babasına duâ eden kimsenin duâsı.

“Farz namaz kıldıktan sonra duâ edenin duâsı kabul olunur. Kur’ân-ı Kerîm’i hatmeden kimsenin duâsı da kabul olunur.

“Üç kimsenin duâsı reddolunmaz (geri çevrilmez):

Allâhü Teâlâ’yı çok zikredenin, mazlumun ve adâletli idarecinin duâsı.

“Bir kimse abdestini güzelce alır, sonra iki rekat namaz kılar ve Rabbine duâ ederse duâsı -hemen veya daha sonra da olsa- kabul olunur.”

“Hastaları ziyaret ediniz ve onlardan duâ isteyiniz. Zira hastanın duâsı kabul olunur, günahı da bağışlanır.

“Üç kimsenin duâsı reddolunmaz (geri çevrilmez):

Ana babanın evladına duâsı, oruçlunun duâsı ve müsafirin duâsı.

“Üç yerde yapılan duâ reddolunmaz (geri çevrilmez):

Allâhü Teâlâdan başka hiç kimsenin görmediği bir yerde kalkıp namaz kılanın,

Harb sırasında yanındaki arkadaşları firar edip kendisi sebat edenin ve

Gecenin sonunda kalkıp ibadet eden kimselerin yaptığı duâlar reddolunmaz.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/6.html)
Başlık: Onun Maiyetindekilerden: HABBÂB BİN ERET (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:07:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...فَاتَّقُوا شَهْرَ رَمَضَانَ فَاِنَّ الْحَسَنَاتِ تُضَاعَفُ فِيهِ مَا لَا تُضَاعَفُ فِيمَا سِوَاهُ وَكَذَالِكَ السَّيِّئَاتُ. (طص

“Ramazan ayın(da günahlar)dan sakınınız. Çünkü bu ayda iyiliklerin sevabı diğer zamanlarda olmadığı kadar kat kat verilir. Günahlar da böyle kat kattır.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 24 Haziran 1431  - Hicrî: 20 Ramazan 1436

Yeşilköy'de İlk Havacılık Okulu Açıldı (1912)


Onun Maiyetindekilerden: HABBÂB BİN ERET (R.A.)

Habbâb bin Eret (r.a.) câhiliye devrinde bir harpte esir düşüp Mekke-i Mükerreme’de, Huzâa kabilesinden Ümmü Enmâr’a köle olarak satılmıştı.

İslâm ile ilk şereflenenlerin altıncısıdır. İlk defa imânını açıkça bildiren ve bu yüzden şiddetli işkenceye uğrayan odur. Hz. Bilâl, Hz. Ammâr gibi diğer bazı müminler de imanlarından dolayı işkenceye uğramışlarsa da Hz. Habbâb ilktir.

Yapılan bir işkenceyi şöyle anlatmıştır: “Bir gün benim için hususi olarak bir ateş yakıldı. Korlardan bir tanesi sırtıma konuldu. Onu sırtımın yağları söndürdü.”

Habbâb (r.a.) demirci idi. Kendisini köle olarak satın alan Ümmü Enmar bir demir parçasını ateşte kızdırıp onu Habbâb’ın (r.a.) başına yapıştırarak işkence ederdi. Bir gün Habbâb (r.a.) Resûlullâh’a (s.a.v.) halinden şikâyette bulundu. “İlâhî, Habbâb’a yardım et” diye duâ buyurdu. Habbâb’ın sahibi Ümmü Enmar bir baş ağrısına tutuldu. Iztırabından köpek gibi ulumağa başladı. Kendisine dağlanmayı ilaç olarak tavsiye ettiler. Bunun üzerine Habbâb’a (r.a.) emreder, o da kızgın demir ile onun başını dağlardı.

Hz. Habbâb (r.a.) Bedir’den itibaren bütün harplerde bulunmuştur. Medîne-i Münevvere’ye hicret edilince Resûlullâh (s.a.v.) kendisini Ensâr’dan Cebr bin Atîk (r.a.) ile kardeş etmiştir.

Hulefâ-yı Râşidîn devrindeki fetihlere katılmış ve pek büyük kahramanlıkları görülmüştür.

Âhir ömründe Kûfe’de ikâmet etmiş, ağır bir hastalıktan sonra hicrî 37 senesinde 63 yaşında vefat etmiş, cenaze namazını Hz. Ali (k.v.) kıldırmıştır.

Hastalığında çektiği ıztırabın şiddetini şöyle ifade etmiştir: “Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ölmek için duâ etmekten bizi nehiy buyurmuş olmasaydı, öleyim diye duâ ederdim.”

Vefatından sonra Hz. Ali (k.v.) kabrinin yanından geçerken: “Allâhü Teâlâ Habbâb’a rahmet etsin. Dini sevip arzu ederek Müslüman oldu, gönül rızasıyla muhâcir oldu, bütün ömrü cihad ile geçti, yıllarca vücudu ızdırâb çekti. Allâhü Teâlâ onun ecrini elbette zayi etmez.” buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/7.html)
Başlık: Yermük Harbi: İslâm'ın Bizans'a Gâlibiyeti
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:17:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ. (سورة آل عمران, 85

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o kimse âhirette ziyân edenlerden olacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 25 Haziran 1431  - Hicrî: 21 Ramazan 1436

Kırklareli'nin Bulgar İşgalinden Kurtuluşu (1913)


Yermük Harbi: İslâm'ın Bizans'a Gâlibiyeti

Hicretin 13. (M. 634) senesinde; Hz. Ebûbekir’in hilâfetinin sonlarında İslâm Devleti, Bizans sınırlarına dayanmıştı. Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Hirakliyus bu vaziyetten korkup İstanbul’dan Suriye’ye geldi ve büyük ordular topladı. İki yüz kırk bin civarında askeri ile Yermük’e geldi. Onların karşısında olan İslâm askerleri kırk altı bin kadar olup içlerinde -yüzü ehl-i Bedir’den- bin sahabî vardı.

Bizanslılar, önce çok şiddetli bir hücum ettiler. İslâm askerleri yerlerinden geriye çekildiler. Geri hatlarda bulunan İkrime bin Ebî Cehil (r.a.) “Ben, Resûlullah ile bunca muharebelerde bulundum. Şimdi kaçmak ne demektir. Benimle ölüm üzerine ahdeden var mı?” deyince amcası Hişam, Dırar bin Ezver ve dört yüz kadar fedâî ile birlikte Hâlid bin Velîd’in çadırı önünde tamamen yaralanıp düşünceye dek mertçe harb ettiler. Sonra bu yaralıların bir kısmı iyi olmuş, kalanları şehid olmuştur.

Başkumandan Hz. Hâlid pek şiddetli ve uzun muharebe etti. Askerler, öğle ve ikindi namazlarını îma ile kıldılar. O sırada Müslüman kadınları da mertçe harb ettiler.

Nihayet Bizanslılar’ın halsiz düşüp bozuldukları sırada Hz. Hâlid, onların üzerine pek şiddetli bir hücum etti. Onların süvari ve piyade askerlerinin arasına girdi. Süvariler, piyadeleri bırakıp kaçtı. Piyadeleri, atların ayakları altında ezildi, orduları tamamen bozuldu.

İslâm askerleri, arkalarına düştü. Arab atlısının önünden kaçıp kurtulmak çok zordur. Bizanslılar’ın kaçarken telef olanları harp meydanında düşüp kalanlarından kat kat fazlaydı. Birçok alayları da Yermûk ve Vâkûsa uçurumlarına düşüp telef oldular. Birçoğunu da kaçarken Müslüman kadınları telef etti, Bizanslılar’ın ileri gelenlerinden pek çok asker öldü. İmparatorun kardeşi de öldü. Ölülerinin adedi yüz bini geçti.

Müslümanlardan da üç bin kadar şehid oldu. İçlerinde Hz. İkrime, oğlu Amr, Hişam bin Âs, Saîd’in oğulları Amr ve Eban, Saîd bin Hârisi’s-Sehmî ve Nadîr bin el-Hâris gibi Ashabın meşhurlarından nice zatlar vardı. Ebû Süfyan’ın da bir gözü, ok isabetiyle â’ma oldu. (RadıyAllahu anhum)

İşte bu büyük zafer Şam’ın her tarafının fethine yol açmıştır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/8.html)
Başlık: Bir Hurma Sadaka Büyür Dağ Olur | Bahtiyarlık Nedir?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:20:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا خَفَّفْتَ عَنْ خَادِمِكَ مِنْ عَمَلِه ِ كاَنَ لَكَ أَجْرًا فِي مَوَازِينِكَ. (حب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Çalıştırdığın kişilerin işlerini hafifletmen, kolaylaştırman mîzanında senin için bir sevap olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 26 Haziran 1431  - Hicrî: 22 Ramazan 1436

Emir Timur'un Bağdat'a Girişi (1401) • Rumeli Hisarı'nın İnşa Edilmesi (1452)


Bir Hurma Sadaka Büyür Dağ Olur

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Kim ki helâl kazancından bir hurma değerinde bir şey sadaka verirse -ki Allâh, helâl maldan verilen sadakadan başka hiçbir sadakayı kabûl etmez-; işte bu helâl sadakayı kabul eder. Sonra o bir hurma (kadar sadaka)yı dağ gibi oluncaya kadar, -birinizin erkek küheylân tayını büyüttüğü gibi- sahibi için büyütür, nihâyet o bir hurma dağ kadar olur.” (Buhârî)

Sıhhatli iken verilen sadaka hasta iken verilen sadakadan daha fazîletlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

‘Hangi sadakanın ecri daha çoktur?’ diye sual edenlere:

“Sıhhatli olduğun, çok cimri olduğun, fakirlikten korkup zenginliği ümîd ettiğin zaman sadaka vermendir. Can boğaza gelip falan için şu kadar, filan için bu kadar diyeceğin zamana kadar bekleme. Çünkü o zaman mal falanın olmuştur.”

“Kişinin hayatında iken bir dirhem sadaka vermesi, ölümü ânında (ölmek üzere iken) yüz dînar sadaka vermesinden hayırlıdır.”

“Sadaka Rabbin gazabını söndürür ve kötü ölümden kurtarır.” buyurmuşlardır.

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.):

“Hangi sadaka daha faziletlidir” diye soruldu;

“Ramazân-ı şerîfde verilen sadakadır” buyurdular.

(Kitâbü Fezâili’l-A‘mâl, Ziyaüddin el-Makdisî)


BAHTİYARLIK NEDİR?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kişinin saadeti (mutluluğu) dört şeydedir:

• Eşinin sâlihlerden olması,

• Evladının hayırlı bir evlat olması,

• Arkadaşlarının sâlihlerden olması,

• Rızkının (çalıştığı yerin) kendi beldesinde, ikamet ettiği yerde olması.
(Feyzu’l-Kadîr)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/9.html)
Başlık: Dört Şeye Riâyet Eden Cennete Girer | İmansızlığa Sebep Olan Üç Şey
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:30:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا خَرَجَ أَحَدُكُمْ إِلَى سَفَرٍ فَلْيُوَدِّعْ إِخْوَانَهُ فَإِنَّ اللهَ تَعَالَى جَاعِلٌ لَهُ فِي دُعَائِهِمْ اَلْبَرَكَةَ. (الجامع الصغير

“Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın. Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 27 Haziran 1431  - Hicrî: 23 Ramazan 1436

İstanbul Zelzelesi (1894)


Dört Şeye Riâyet Eden Cennete Girer

Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el-Hudrî radıyallâhü anhümâ buyurdular:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün bize hutbe okudular ve üç defa:

“Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemîn ederim ki” buyurdu, sonra başını önüne eğdi. Bizden herkesin ağlayarak başı önüne düştü. Ne üzerine yemîn ettiğini bilmiyorduk.

Sonra yüzünde müjde ve sevinç eseri olduğu halde başını kaldırdı. Onun sevinmesi bizim için dünyanın bütün nimetlerinden daha sevgili idi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) sonra buyurdular ki:

“Beş vakit namazını kılan,

Ramazân-ı şerîf orucunu tutan,

Zekâtını veren,

Yedi büyük günahtan sakınan her kula muhakkak Cennet kapıları açılacak ve ona ‘Cennete selâmetle gir’ denilecektir.”
(Sünen-i Nesâî)

Helâk edici yedi büyük günah diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle beyân olunmuştur:

“Helâk edici yedi şeyden sakınınız:

Allâhü Teâlâ’ya şirk koşmak,

Sihir yapmak,

İnsanı kasten (bilerek) haksız yere öldürmek,

Yetîm malı yemek,

Fâiz yemek,

Saflar karşılaştığı sırada- harbden kaçmak,

İffetli ve namuslu mü’min kadınlara zina iftirâsında bulunmak.”
(Feyzu’l-Kadîr)


İmansızlığa Sebep Olan Üç Şey

Ebu’l-Kâsım el-Hakîm (rah.) şöyle demiştir:

Üç şey imanın gitmesine sebep olur:

İslâm nimetine şükretmemek,

İslâm nimetinin yok olmasından korkmamak,

Müslümanlara zulmetmek.



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/10.html)
Başlık: Kadir Gecesinden Kimler İstifade Edemezler
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:34:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... إِنَّ هٰذَا الشَّهْرَ قَدْ حَضَرَكُمْ وَفِيهِ لَيْلَةٌ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ مَنْ حُرِمَهَا فَقَدْ حُرِمَ الْخَيْرَ كُلَّهُ وَلَا يُحْرَمُ خَيْرَهَا إِلَّا مَحْرُومٌ. (هـ

“Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı (Kadir) Gece (si) vardır. O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 28 Haziran 1431  - Hicrî: 24 Ramazan 1436

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)


Kadir Gecesinden Kimler İstifade Edemezler

Kadir gecesi pek mübarek bir gecedir. Bu gecenin feyzinden istifade etmek için melekler yeryüzüne inerler. Müslümanların hallerini, ibadetlerini görürler. Bu mübarek gecede yapılacak ibadetlerin sevabı pek çoktur. Bu geceyi gafletle geçirmekten son derece sakınmalıdır. Kadir gecesinde bütün müminler hakkında ilâhî mağfiret tecelli eder, ancak şu dört sınıf bundan müstesnadır:

İçkiye mübtela olanlar: İslâm dininde sarhoşluk veren her şey haramdır, şiddetle yasaklamıştır. Bu zararlı şeyi bir an evvel terk etmelidir.

Ana-babaya asi olanlar: Anne ve babanın hakları çok büyüktür. Onlara haksız yere karşı gelmek, onların hatırlarını kırmak ahlâka ve İslâm terbiyesine aykırıdır. Böyle bir hareketten son derece sakınmalıdır.

Sıla-i rahmi kesenler: Akrabasının haklarına riayet etmeyen, onları arayıp sormayan kimselerdir. Aile ve akraba arasında muhabbet ve yardımlaşma bulunmazsa, diğer insanlar arasında bu gibi insânî, ahlâkî vazifeler nasıl olabilir. Ne yazık ki birçok kimse, akrabalarının sevinçlerine, kederlerine ortak olmuyor; birbirlerini arayıp sormuyor ve yalnız kendi zevklerine, sefalarına bakıyor. Bu hâl İslâm dininin telkin ettiği yüksek ahlâka yakışmaz.

Din kardeşi ile üç günden fazla dargın olanlar: Müslümanların arasında bir din kardeşliği vardır. Müslümanlara birbirini saymaları, sevmeleri ve birbiriyle iyi geçinmeleri emredilmiştir. İnsan din kardeşinden bir kötü muameleyle karşılaşabilir. Fakat bu affedilmeli, onun kalbinde kin ve düşmanlık eseri bırakmamalıdır. Bu yüzden muhabbet ve sevgi kesilmemelidir. Çünkü asıl insanlık böyle olur. İslâm terbiyesi bunu gerektirir. Müslümanların birliği ve saadeti ancak bu surette temin edilebilir.

Artık mübarek Kadir gecesinde tecelli edecek ilâhî mağfirete nâil olabilmek için, Müslümanlara yakışmayan hallerden kaçınmalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/11.html)
Başlık: Kadir Gecesi’nin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 11:38:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ يَقُمْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ. (ق)

“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allah’tan ümid ederek Kadir gecesini (namaz ve zikirle) ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 29 Haziran 1431  - Hicrî: 25 Ramazan 1436

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)


Kadir Gecesi’nin Fazîleti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki Kadr Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) Ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:

“Yâ Muhammed! Sen ve Ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîme ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) ve Ashâb-ı Kirâm çok sevindiler.


KADİR GECESİ’NDE NE YAPILIR?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,

2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf,

3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,

4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra:

• 1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”

• 100 “Elem neşrah leke...” sûresi,

• 100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,

• 100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tuhibbü’l-afve fa’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/12.html)
Başlık: Kadir Gecesi’nin Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 12:48:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ أَرَأَيْتَ إِنْ عَلِمْتُ أَيُّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ الْقَدْرِ مَا أَقُولُ فِيهَا قَالَ قُولِي اَللّٰهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي. (ت

Hz. Âişe Vâlidemiz (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl duâ edeyim? Haber verir misiniz?”dedim.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tühıbbü’l-afve fa’fu annî” diye duâ et.” buyurdular.
(Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 30 Haziran 1431  - Hicrî: 26 Ramazan 1436

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)

Bu gece Kadir Gecesi. Kandilinizi tebrik ederiz.


Kadir Gecesi’nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlara rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfaza edilmesi; hepsine ehemmiyet verilmesi için salât-ı vüstâ (orta namazı)nın hangi namaz olduğunu; günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hakîr görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava soğuk ve sıcak değil, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1- Bu gecede ibâdet (içinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve Rûh’un inmesi.

Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “kadir” ismi verilmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir (imsak) vaktine kadar selâmettir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/13.html)
Başlık: Sadaka-i Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 12:51:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَاكِرُوا بِالصَّدَقَةِ فَاِنَّ الْبَلَاءَ لَايَتَخَطَّى الصَّدَقَةَ. (هق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sadaka vermekte acele ediniz. Çünkü belâ, sadakayı geçemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 01 Temmuz 1431  - Hicrî: 27 Ramazan 1436

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)


Sadaka-i Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya aynı kıymette) bir mala sahip bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Sadaka-i fıtır, zekât farz olmadan önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur.

Sadaka-i fıtır, orucun kabul edilmesine, ölüm sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır, sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır (fitre) vermesi vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik etsinler diye önce de verilmesi menduptur.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, anasına, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Allâhu Teâlâ, Sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vacib kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/14.html)
Başlık: Şevvâl Ayı | Şevvâl İctimâ‘ı, Ru’yeti | Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:01:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...مَنْ أَدَّاهَا قَبْلَ الصَّلَاةِ فَهِيَ زَكَاةٌ مَقْبُولَةٌ وَمَنْ أَدَّاهَا بَعْدَ الصَّلَاةِ فَهِيَ صَدَقَةٌ مِنَ الصَّدَقَاتِ. (د

“Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 02 Temmuz 1431  - Hicrî: 28 Ramazan 1436

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)


Şevvâl Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Şevvâl Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Şevval ayı ictima‘ı (16 Temmuz Perşembe)  günü Türkiye yaz saati ile 04.24’dir.

Ru’yet, ise (16 Temmuz Perşembe) Türkiye saati ile 18.00’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas Okyanusu’nun güneyi, Güney Amerika Kıtasının tamamı, Güney Afrika, Angola, Zambia, Saint Helena Adası,

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 17 Temmuz Cuma günü de Şevval ayının 1. günüdür.


Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati, güneşe bakılarak kıblenin tesbit edilebildiği saattir.

Takvimin ön sayfasında yazılan kıble saatinde güneşe dönen bir kimse kıbleye dönmüş olur.

Dünya kıble günleri ise, aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir. Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18’de ve 16 Temmuz saat 12.27’de güneş tam Kâ’be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ’be-i Muazzama’ya yani KIBLE’ye dönmüş olur.

Daha fazla malumat için takvimin sonundaki yazımıza bakınız. (http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar.html)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/15.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:05:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: .... وَإِنَّ اللهَ لَيُدْخِلُ عَلَى أَهْلِ الْقُبُورِ مِنْ دُعَاءِ أَهْلِ الْاَرْضِ أَمْثَالَ الْجِبَالِ فَاِنَّ هَدِيَّةَ الْاَحْيَاءِ إِلَى الْاَمْوَاتِ اَلْاِسْتِغْفَارُ لَهُمْ وَالصَّدَقَةُ عَلَيْهِمْ . (كنز

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri, onlar için istiğfar ve sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 03 Temmuz 1431  - Hicrî: 29 Ramazan 1436



Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazı kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alın-dıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kere kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.


Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/16.html)
Başlık: Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler | Mürüvvet Nedir?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:08:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَحِلُّ لِرَجُلٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلَاثِ لَيَالٍ. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir kimsenin (din) kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 04 Temmuz 1431  - Hicrî: 1 Şevval 1436

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)

Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ, Arş’ının gölgesinden başka gölgenin olmadığı kıyâmet gününde yedi sınıf insanı Arş’ının gölgesinde gölgelendirir:

1- Adâletli idâreci,

2- Allâh’a ibâdet içinde büyüyen genç,

3- Kimsenin olmadığı bir yerde Allâhü Teâlâ’yı zikredip, onun korkusundan gözyaşı akıtan kimse,

4- Kalbi mescitlere bağlı olan kimse,

5- Bir sadaka verip onu gizleyen ve sağ elinin yaptığından sol elinin haberi olmayan kimse.

6- Birbirlerini Allah için seven iki kimse ve,

7- Güzel bir kadın kendisini -gayr-i meşrû fiile- dâvet ettiği zaman yüz çevirip ‘ben Allâhü Teâlâ’dan korkarım.’ diyen kimse
.


Mürüvvet Nedir?

Mürüvvet: İnsanlığa uygun olan, güzel görülen şeyleri yapmak, yerilmeyi gerektiren hallerden kaçınmak demektir. Bunun zıddı, namerdliktir. Açıkça yapılmasından utanılacak bir işi, gizlice yapmamak ve yapılan bir iyiliği unutmamak ve fırsat düştükçe karşılığında iyilik yapmak da bir mürüvvettir.

Fudayl bin Iyaz rahimehullah buyurdular ki:

“Şunları yapan kimse mürüvvete nail olur:

Ana babasına iyilik yapan,

Akrabalarını ziyaret edip gözeten,

Kardeşlerine ikramda bulunan,

Ailesine, çocuklarına ve hizmetçilerine karşı ahlâkı güzel olan,

Dinini yaşayıp muhafaza eden,

Malını haramdan koruyan ve malının zekâtını veren,

Dilini kötü sözlerden koruyan,

Evini ihmal etmeyen,

Mâlâyânî (dünyâ ve âhirete faydasız şeyler) ile uğraşanlarla oturup kalkmayan.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/17.html)
Başlık: “Selâm İle Dahi Olsa Sıla-i Rahmi Yapınız”
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:15:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنَ السُّنَّةِ أَنْ يَخْرُجَ الرَّجُلُ مَعَ ضَيْفِهِ إِلَى بَابِ الدَّارِ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kişinin, müsafiriyle beraber evin kapısına kadar çıkması sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 05 Temmuz 1431  - Hicrî: 2 Şevval 1436

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)

Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

“Selâm İle Dahi Olsa Sıla-i Rahmi Yapınız”

Sıla-i rahim: Hısımlık haklarını muhâfaza maksadıyla Rabb’imizin emrini, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetini işlemek niyetiyle akrabâmızı ziyâret edip selâmlaşmak, imkânımız var ise onlara hediye vermek, iyiliklerini isteyip zararlarını gidermek, uzakta olanlarını mektup (telefon vesâir yollar)la, selâmlarımızla sevindirmektir.

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Akrabalarınızdan sıla-i rahimde bulunacağınız kimseleri öğreniniz. Çünkü akrabayı ziyaret etmek, aile içinde muhabbete, zenginliğe ve ömrün uzamasına sebep olur.”

“İyilik, Sıla-i rahim ve güzel komşuluk dünyanın mamur olmasına ve ömrün uzamasına sebeptir.”

Bir zât Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) geldi ve:

“Yâ Resûlallâh, benim bazı akrabalarım var. Ben onların her şeylerine tahammül ediyorum, onlar ise beni(m hakkımı) bilmezden geliyorlar. Ben onlara sıla-i rahim vazifemi yapıyorum, onlar ise akrabalık bağını kesiyorlar. Ben onlara iyilikte bulunuyorum, onlarsa bana kötülük yapıyorlar” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Eğer sen söylediğin gibi yapıyorsan, (ettiğin ihsân) onların yüzüne attığın kordur (yani sana teşekkür etmediklerinden yedikleri haramdır), Allâhü Teâlâ tarafından memur bir yardımcı daimâ seninle olur.” buyurdular.

Bir zât Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) geldi ve:

“Yâ Resûlallâh, kime iyilikte bulunayım” dedi;

“Ana ve babana” buyurdular.

“Anam babam yoktur” dedi.

“Evladına (iyilik et)” buyurdular.

Yine Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Babanın oğluna duâsı peygamberin ümmetine duâsı gibidir. Evladın babasına duâsı da bunun gibidir.”  (Mekârimu’l-Ahlâk, İbn-i Ebi’d-Dünyâ)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/18.html)
Başlık: İyilik Hor Görülmez | Çocukların Dil Öğrenmesi
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:20:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِلْتَمِسُوا الْجَارَ قَبْلَ الدَّارِ، وَالرَّفِيقَ قَبْلَ الطَّرِيقِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ev almadan önce iyi komşu arayınız, yola çıkmadan önce iyi arkadaş bulunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/3.png)

Rûmî: 06 Temmuz 1431  - Hicrî: 3 Şevval 1436

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)

Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

İyilik Hor Görülmez

Hazret-i Enes (r.a.) anlatıyor:

Peygamberimiz’e (s.a.v.) bir fakir geldi. Peygamberimiz o fakire bir hurma verdiler. Adam çok şaşırdı ve:

“Sübhânallâh. Bir peygamber, yalnız bir hurmayı mı sadaka veriyor?” diyerek sadakayı hor gördü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Sen onun içinde ne kadar çok bereket olduğunu bilsen.” buyurdular.

Başka birisi geldi ve o da bir şeyler istedi. Ona da bir hurma verdiler. O kişi bu hurmayı alınca çok sevindi ve:

“Bir peygamberden ihsan olunan bir hurma. Hayatta olduğum müddetçe onu yanımdan ayırmayacağım. Her zaman onun bereketini bekleyeceğim.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ashabına ona iyilik ve yardım etmelerini emir buyurdular. O kişi, çok geçmeden zenginlerden oldu. (Suyutî, Ed-Dürru’l-Mensûr)


ÇOCUKLARIN DİL ÖĞRENMESİ

Erken yaşta farklı diller öğrenmek, çocuğun zekâsını geliştirir. Doğru bir metotla dil öğrenmeye ne kadar erken yaşta başlanırsa, öğrenme o kadar kolay ve tabii olur.

Erken yaşta dil öğrenen çocukların problem çözme kabiliyetleri gelişir, Matematik ve ictimâî (sosyal) ilimlerde daha muvaffak olurlar.

Doğumdan 5 yaşına kadar çocuğun beyni çok faaldir ve duyduklarını adeta bir kaset gibi beynine kaydetmektedir. Çocuklar bir şeyi çok kolay bir şekilde öğrenmektedirler. Küçük yaşlarda Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğrenen birçok çocuk vardır. Çünkü çocuklar, 0-5 yaş arasında dil öğrenmek için çok müsaittir. İyi bir programla çocuklar 5 yaşına kadar aynı zamanda birkaç dili zorlanmadan kavrayabilir. Daha sonraki yıllar, üzerinde durulursa mükemmelleşmesi mümkün olur.

5 yaşından sonra ise başka bir dili, gayret ve sebat ile çalışarak öğrenebilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/19.html)
Başlık: Peygamberimizin Torunlarından: Ümmü Gülsüm el-Kübrâ (r. anhâ) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:25:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ رَمَضَانَ ثُمَّ أَتْبَعَهُ سِتًّا مِنْ شَوَّالٍ كَانَ كَصِيَامِ الدَّهْرِ. (م

“Kim Ramazan orucunu tutar sonra Şevvâl ayından da altı gün oruç tutarsa senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 07 Temmuz 1431  - Hicrî: 4 Şevval 1436

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Peygamberimizin Torunlarından: Ümmü Gülsüm el-Kübrâ (r. anhâ)

Hz. Ali’nin (k.v.) ve Hz. Fâtıma (r. anhâ)’nın kızları olup Ümmü Gülsüm el-Kübrâ (r. anhâ) diye meşhûrdur.

Hazret-i Ömer (r.a.), Ümmü Gülsüm ile evlenmek istediğini söyleyince Hz. Ali:  “Ben kızımı Ca‘fer’in oğullarına vermeyi düşünüyordum, dedi. Hz. Ömer:

“Kızını bana nikâhla. Zira yeryüzünde onunla güzel geçinmeyi benim gibi isteyen bir adam daha bulunmaz” dedi. Hz. Ali “verdim”, dedi.

Muhâcirlerden bir kısmı Ravza-i Mutahhara’da; kabr-i şerîf ile minber arasında otururlardı. Hz. Ömer bir mesele için istişâre etmek istediğinde buraya gelip onlarla istişâre ederdi. O mecliste Ali, Osman, Zübeyr, Talha ve Abdurrahman bin Avf hazretlerinin de bulunduğu bir sırada Hz. Ömer gelip:

“Beni izdivâcım için tebrik ediniz” dedi. Onlar tebrik ettiler ve:

“Kiminle” dediler.

“Ali bin Ebî Tâlib’in kızıyla” dedi ve sonra:

“Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâm:

Kıyâmet gününde benim neseb ve sebebim haricinde bütün nesep ve sebepler kesilecektir.” buyurmuştu. Ben de Resûlullâh’ın Ashâbından olduğum gibi diğer hususta da bağ kurmak istedim, dedi.

Hz. Ömer’in vefâtından sonra babası Hz. Ali kızı Ümmü Gülsüm’ü amcazâdesi olan Avn bin Cafer-i Tayyar ile evlendirmiştir.

Onunla ilk defa Hz. Ömer (r.a.) evlenmiş, Zeyd ve Rukiyye isimlerinde bir oğlu, bir kızları olmuştur. Bu iki şerefli dedesinden dolayı Zeyd bin Ömer’e, “Zü’l-Hilâleyn” lâkabı verilmişti. (Tabakât-ı İbn-i Sa’d)

İsimlerimiz: Erkek: Hüseyin, Kız: Gülsüm


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/20.html)
Başlık: İncili İğne
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:31:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَتَاكُمْ اَلزَّائِرُ فَأَكْرِمُوهُ. (فيض

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müsafiriniz geldiği zaman ona ikram ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 08 Temmuz 1431  - Hicrî: 5 Şevval 1436

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)

İncili İğne

Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın kızı Şâdiye Osmanoğlu anlatıyor:

Yıldız’daki Şale Köşkü babamın yabancı devlet temsilcilerini, hükümdârları, imparatorları kabul ettiği ve onları ziyafetlerle ağırladığı bir yerdi. Daha doğrusu, burası Sultan İkinci Abdülhamîd’in hâriciye köşkü idi. Çok defa sefirleri de burada kabul eder, kendisi iyi Fransızca konuştuğu halde onlarla tercüman vasıtasıyla görüşür, kendilerine Türkçe hitap ederdi.

Babam ecnebi devlet sefirleri ile konuşmalarında mevzuu istediği mecraya çekmek için, elinden geleni yapardı. Buna dâir bir vak’a anlatayım:

Bir gün İngiliz sefiri, çok mühim bir mesele görüşmek için Hünkârdan hususî bir randevu istemişti. Hâlbuki babam bu mevzuu öyle uzun uzun görüşmeyi istemiyordu. Sefiri de kırmak niyetinde değildi. Kendisine randevu verildi. İki gün sonra Mâbeyn Dâiresi’nin yanındaki küçük selâmlıkta mülakat yapıldı.

Fakat sefirin nezâket konuşmaları bitip de asıl meseleyi açmaya sıra gelince, babam hemen elini kendi kravatına götürdü. Kravatının üzerinde gayet iri inciden bir iğne vardı. O gün kendisi bu iğneyi hususî bir maksatla kravatına takmıştı. Hünkâr kravatından incili iğneyi çıkardıktan sonra İngiliz sefirine:

“Sizinle uzun bir zamandan beri tanışmak fırsatına kavuşmuş bulunuyorum. Daha doğrusu iki dostuz. Geçenlerde bir tesadüf eseri olarak babamın, çocukluğumda bana hediye ettiği şu iğne elime geçti. Bence iğnenin târihî değeri, maddi değerinden çok fazladır. Kabul ederseniz, pek müteşekkir olacağım. Bir gün beni hatırlamaya vesile olur kanaatindeyim... dedi.

Kendisine uzatılan iğnenin karşısında nasıl teşekkür edeceğini şaşıran sefir hemen yerinden fırlamış, kıymetli hâtırayı babamın elinden alıp kendi kravatına takmış, sonra da:

“Bu benden sonra çocuklarım ve torunlarım için en kıymetli hâtıra olacaktır...” sözleri ile Hünkârın iki elini ayrı ayrı öpmüştü.

İncili iğnenin bir kravattan çıkarılıp öteki kravata takılışı esnasında nezâket ve teşekkür cümleleri bittiği zaman mülakat da sona ermişti. Bu suretle babamın konuşmak istemediği mevzuya sıra gelmedi. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/21.html)
Başlık: İntihar Bir Kurtuluş Değildir
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:38:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ. (سورة الزمر, (10

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“…Ancak sabredenlerin mükâfatları hesabsız olarak ödenecektir.”
(Zümer sûresi, âyet 10)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 09 Temmuz 1431  - Hicrî: 6 Şevval 1436

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)

İntihar Bir Kurtuluş Değildir

İslâm dininde bir kimsenin intihar etmesi (kendi kendini öldürmesi) bir cinayettir, haramdır ve büyük günahlardandır. Zira Allâhü Teâlâ’ya şirk koşmaktan sonra en büyük günah haksız yere bir kimseyi (veya kendini) öldürmektir.

İntihar iki kısımdır:

1- Aniden intihar: İnsanın kendini herhangi bir surette öldürmesidir.

2- Tedrîcen intihar: İnsanın bir âzâsını (organını) kesmesi veya sefahate düşmesi, insanın ahlâkını ve sıhhatini mahveden kötü işler yapması, aklı ve sağlığı bozan ve sarhoş edici şeyler içmesidir. Bu, tedricen (yavaş yavaş) kendini öldürmektir.

Allâhü Teâlâ insanı en güzel surette yaratmış ve insanoğlunun bu güzelliği daima muhafaza etmesi ve kemale erdirmesi için ona bir kısım ibadetler ve vazifeler emretmiştir. İntihar bu şerefi zayi eder. İntihar eden bu vazifeleri yapmaktan kaçarak Rabbine isyan etmiş; diğer insanlara da kötü örnek olmuş olur.

İnsanın, hoşuna gitmeyen şeylere karşı sabretmesi bir fazilettir. Mesela, muhterem zâtların vefatlarına, malının zayi olmasına, hastalığa, gözün âmâ olmasına vesair belalara karşı sabretmek sabrın en yüksek makamıdır. Bu hale karşı sabretmesi, ilâhî takdire razı olması icab eder. Muhakkak bu, kulluk borcu ve vazifesidir. Sabredenler için pek çok mükâfat vardır. Allâhü Teâlâ “Ancak sabredenlerin mükâfatları hesabsız olarak ödenecektir.” (Zümer sûresi, âyet 10) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Sabır imanın yarısıdır.” buyurmuştur.

İntihar eden istemediği bir hadiseden asla kurtulmuş olmayacaktır. O hadiseden binlerce kat ağır olan felaketlere, azablara maruz kalacak, yaptığına pek çok pişman olacak, fakat bu pişmanlık fayda vermeyecektir.

Allâhü Teâlâ “Kendilerinizi öldürmeyiniz.” (Nisâ sûresi, âyet 29)  buyurarak bu cinayeti yasaklamış olduğu halde insan buna nasıl cüret edebilir. Bunun elîm âkıbetini düşünmesi icab etmez mi?

Hâsılı Rabbini bilen, kadere razı olan, âhirete iman eden bir Müslüman kendi canına kıyamaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/22.html)
Başlık: Zikrin En Faziletlisi
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 13:41:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُذْكُرُوا اللهَ ذِكْراً خَامِلًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ وَمَا الذِّكْرُ الْخَامِلُ قَالَ اَلذِّكْرُ الْخَفِىُّ لَا يَسْمَعُهُ غَيْرُكَ. (مب

Peygamberimiz (s.a.v.): “Allâhü Teâlâ’yı gizli zikir ile zikrediniz” buyurdular.
Ashab, “Yâ Resûlallâh, gizli zikir nasıl olur” dediler;
“Gizli zikir, senden başkasının duymayacağı zikirdir.” buyurdular.
(İbn-i Mübârek, ez-Zühd ve’r-Rakâik)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 10 Temmuz 1431  - Hicrî: 7 Şevval 1436

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)

Zikrin En Faziletlisi

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Zikrin hayırlısı hafî (gizli) olanı, rızkın hayırlısı da kâfi (yetecek kadar) olanıdır.

• “Üç şeyden gaflet -asıl- gaflettir:

Allâhü Teâlâ’yı zikretmeyerek gaflette kalmak.

İmsak ile güneşin doğması arasındaki vakti gafletle geçirmek.

Bir adamın borçlarını ihmal edip üst üste biriktirerek ödemekten aciz hâle düşmesi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hafaza meleklerinin duymadığı hafî zikrin, cehri (sesli) zikirden yetmiş kat faziletli olduğunu beyân edip şöyle buyururdu:

“Kıyâmet günü olduğunda Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri hesâb için toplar. Hafaza melekleri, yazıp muhafaza ettikleri defterleri getirirler. Allâhü Teâlâ onlara:

“Bakınız, onun yazılmamış bir ameli kaldı mı?” buyurur. Melekler:

“Rabbimiz, bildiğimiz ve muhâfaza ettiğimiz amellerinden hiç birini geri bırakmadık, hepsini noksansız yazdık” derler. Allâhü Teâlâ buyurur:

“Muhakkak onların -benim katımda saklı ve sizin bilmediğiniz- amelleri vardır. O amellerin mükâfâtını ancak ben veririm. O amel, zikr-i hafî (yani kalb ile zikir)dir.”

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) suâl ettiler:

“Hangi mescid en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği mescid” buyurdular.

“Hangi cenâze en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği cenaze” buyurdular.

“Hangi cihâd en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği cihâd” buyurdular.

“Hangi mücahid en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’yı en çok zikreden mücâhid” buyurdular.

“Hangi gazi en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’yı en çok zikreden” buyurdular.

Bunun üzerine Hazret-i Ebûbekir (r.a.) şöyle buyurdu:

“Allâhü Teâlâ’yı zikredenler hayrın tamamını kazandılar.” (Şuabü’l-Îmân)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/23.html)
Başlık: Onun Maiyetindekilerden: HÂRİSE BİN NUMÂN (R. A.)
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 16:40:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُغْدُ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلَا تَكُنْ اَلْخَامِسَةَ فَتَهْلِكَ. (الجامع الصغير)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veya bunları seven ol. Beşincisi olma, yoksa helâk olursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 11 Temmuz 1431  - Hicrî: 8 Şevval 1436

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)

Onun Maiyetindekilerden: HÂRİSE BİN NUMÂN (R. A.)

Ashâb-ı Kirâm’dan Hârise bin Numân radıyallâhü anh, Ensâr’dan ve Hazrec kabilesindendir. Başta Bedir, Uhud ve Hendek olmak üzere bütün gazâlarda Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) yanında bulunmuştur. Ashâb-ı Kirâm’ın meşhurlarındandır. Cebrâîl aleyhisselâmı görmüştür.

Cebrâîl aleyhisselâm, Resûlullâh Efendimizle konuşurlarken Hârise bin Numan yanlarından geçti, selâm vermedi. Hazret-i Cibrîl “Geçerken size selam vermekten onu alıkoyan nedir” diye sordu; Resûl-i Ekrem Efendimiz de Hârise’ye (r.a.): “Yanımdan geçerken niçin selâm vermedin” dedi. Hz. Hârise: “Sizi bir zât ile konuşurken gördüm. Sözünüzü kesmeyi münâsib görmedim” dedi.

“Sen onu gördün mü?”

“Evet” dedi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

“O Cebrâîl idi. ‘Eğer selâm verseydi, onun selâmına karşılık verirdim’ dedi.”  Sonra Hazret-i Cebrâîl:

“Muhakkak o seksen kişidendir” buyurdu. Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Seksen kişi nedir” buyurdu;

“Seksen kişi hâric, insanlar senin yanından dağılırlar. Bunlar senin ile sabrederler. Muhakkak onları ve evladlarını Allâhü Teâlâ Cennet-i a‘lâda rızıklandıracaktır.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bunu Hârise’ye (r.a.) bildirdiler.

Hazret-i Hârise (r.a.) Huneyn gazâsında ilk hezimet esnasında Resûlullâh Efendimizin etrafında kalan seksen kişiden biriydi.

İhtiyarlığında gözleri görmez olmuştu. Namazgâhından odasına bir ip gerdi. İçine hurma koyduğu bir zenbili vardı. Bir miskin gelip selâm verince bu zenbili alır ve ipe tutunarak onun yanına gider, hurmadan ona ikrâm ederdi. Ailesi ona “Biz bu işi senin yerine yaparız” dediler. O ise şöyle buyurdu:

“Peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını işittim:

Miskîne ikrâm etmek; sadaka vermek kötü ölümden muhâfaza eder.”
buyurmuşlardı. (Üsdü’l-gâbe)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/24.html)
Başlık: Amelde Dört Mezhebin Yayıldığı Muhitler
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 16:47:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا وَقَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ الْعَظِيمِ فَقُولُوا : حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir sıkıntı içine düştüğünüz zaman ‘Hasbünallâh ve ni’me’l-vekîl’ deyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/9.png)

Rûmî: 12 Temmuz 1431  - Hicrî: 9 Şevval 1436

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)

Amelde Dört Mezhebin Yayıldığı Muhitler

İslâm âleminde dört büyük müçtehidin fıkhî mezhebi, zamanımıza kadar bütün Müslümanlar tarafından kabul edilmiş, ictihâdları güzelce zaptedilerek ders olarak okutulmuş ve tespit etmiş oldukları fıkıh meselelerine dâir binlerce kitap te’lîf edilmiştir.

Bu dört büyük müctehid: İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm Şâfiî, İmâm Ahmed bin Hanbel (rahmetullâhi aleyhim) hazretleridir.

İmâm-ı A‘zam hazretlerinin mezhebi, asırlardan beri bir hayli İslâm devletinin resmî mezhebi bulunmuş, İslâm âleminin her tarafına ve bilhassa Irak, Fars, Türkistan, Afganistan, Kafkas, Hind, Çin, Mâveraünnehir, Türkiye, Mısır, Şam ve Mağrib ülkelerine yayılmıştır.

İmam Mâlik hazretlerinin mezhebi, Hicâz’da, Kuzey Afrika’da ve Endülüs ahâlisi arasında yayılmıştır. Bugün Tunus ile Fas’ın resmî mezhebidir.

İmâm Şâfiî hazretlerinin mezhebi, vaktiyle Mısır’da, Mekke ve Medine’de, Bağdad’da, Hind taraflarında, Horasan, Azerbaycan, Harzem, Semerkand, Buhara, Mâverâünnehir şehirlerinde pek ziyâde yayılmıştı. Bugün bilhassa Şam, Mısır, Irak taraflarında bulunmaktadır.

İmâm Ahmed bin Hanbel hazretlerinin mezhebi de Hicâz’da vesâir bazı civarda yayılmış idi.

İmâm-ı A‘zam, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed’e: “Eimme-i Erbaa; Dört İmam” denilir.

İmâm-ı A‘zam hariç diğerleri anıldığında “Eimme-i selâse” diye yâd olunur.

İmâm-ı A‘zam ile talebelerinden büyük müctehid İmâm Ebû Yusûf’a “Şeyhayn”, İmâm-ı A‘zam ile yine onun talebelerinden bulunan kudretli müctehid İmâm Muhammed’e “Tarafeyn” denilir.

İmâm Ebû Yusûf ile İmâm Muhammed’e de “İmâmeyn”, “Sâhıbeyn” denilmektedir.

Fakîhler arasında “İmam Hasan” denilince, İmâm-ı A‘zam’ın talebelerinden Hasen bin Ziyâd anlaşılır. Allâhü Tealâ cümlesine rahmet etsin.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/25.html)
Başlık: Resûlullâh’ın Âzadlısı Sefîne (r. a.) | NÜKTE: Kitap Niçin Okunur?
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 16:57:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللهِ أَيُّ الْهِجْرَةِ أَفْضَلُ قَالَ أَنْ تَهْجُرَ مَا كَرِهَ رَبُّكَ عَزَّ وَجَلَّ . (حم

Bir sahabî, “Yâ Resûlallâh, hangi hicret daha faziletlidir.” dedi.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Allâhü Teâlâ’nın sevmediği, yasakladığı şeylerden hicret etmen; onları terk etmendir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 13 Temmuz 1431  - Hicrî: 10 Şevval 1436

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)

Resûlullâh’ın Âzadlısı Sefîne (r. a.)

Hazret-i Sefîne’nin (radıyallâhü anh) asıl adı Abs idi. Künyesi Ebû Abdurrahman ve “Ebu’l-Bahterî”dir. Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme hazretleri kendisini âzad etmiştir. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) 10 sene hizmet etti. Resûlullâh Efendimiz, ona “Sefine” (Gemi) ismini verdi.

Şöyle buyurdu:

“Resûlullâh ile bir seferde idik. Dermanı kesilen kimseler taşıdığı kılıç ve kalkanını bana verirlerdi. Hatta böyle pek çok şeyi taşıdım. Resûlullâh Efendimiz de bana “Sen, Sefîne’sin” buyurdular.

Diğer bir rivâyette de: “…elbisemi serdirdiler ve üzerine eşyalarını koydular. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bana: ‘Bunu taşı. Muhakkak sen sefinesin’ buyurdular. Hatta o gün taşıdığım yedi deve yükü eşya bana hiç ağır gelmez, pek hafif gelirdi. ”

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bana: ‘Allâh seni ve evlâdını şeytandan muhafaza buyursun’ diye duâ etti.”

Hz. Sefîne Rum diyarında askerden ayrı düştü. Orduyu aramak için yürümeye başladı. Bu sırada bir arslana tesadüf etti. Ona:

“Ey Arslan, ben Resûlullâh’ın âzadlısı Sefîne’yim. Başıma şöyle şöyle iş geldi” dedi.

Arslan kuyruğunu sallayarak yanına geldi. Her ne vakit bir ses işitse arslan hemen ona gider ve sonra geri gelir, onu muhafaza ederdi.

Nihâyet Sefine hazretleri arslan yanında olduğu halde askere ulaştıktan sonra arslan gitti.


NÜKTE: Kitap Niçin Okunur?

Bir zat, Mahmud Kemal Beye, kitap çıkarmakla uğraşan birkaç kişiyi övdükten sonra,

- Onlar kendilerini meşhur ettiler, fakat siz... deyince, Kemal Bey şu cevabı verir:

- Bu tabii bir neticedir. Zira biz bilmek için okuduk, onlar bilinmek için okudular!


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/26.html)
Başlık: Yediği, İçtiği, Giydiği Haram Olanın Duâsı Kabul Olmaz | Komşu Hakkı
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 16:59:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا مَاتَ الْمَيِّتُ تَقُولُ الْمَلَائِكَةُ : مَا قَدَّمَ ؟ وَيَقُولُ النَّاسُ : مَاخَلَّفَ؟. (الجامع الصغير 

“Bir kişi öldüğü zaman melekler ‘(âhiret için) hangi sâlih amelleri hazırladı?’ derler. İnsanlar da ‘(mal, mülk olarak) ne bıraktı?’ derler.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 14 Temmuz 1431  - Hicrî: 11 Şevval 1436

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)


Yediği, İçtiği, Giydiği Haram Olanın Duâsı Kabul Olmaz

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ey insanlar, muhakkak Allâhü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, ancak helâl olanı kabul eder. Muhakkak Allâhü Teâlâ mü’minlere peygamberlerine emrettiği şeyleri emretmiştir ve:

“Ey Resûller! Helâl ve hoş şeylerden yiyin ve salih amel (güzel işler) yapın, çünkü ben ne yaparsanız tamamen bilirim.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 51) ve:

“Ey îmân edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların helâllerinden yiyin.” (Bakara Sûresi, âyet 172)” buyurmuştur.

Sonra bir adamdan bahsederek şöyle buyurdular:

“Hayırlı ve uzun bir yolculuğa çıkmış, saçları dağınık, perişan ve yüzü toz içindedir. Bu adam ellerini semaya uzatır da ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi’ diyerek duâ eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, elbisesi haramdır. Haram ile beslenip büyümüştür. Böyle kişinin duâsı nasıl kabul olunur?


Komşu Hakkı

Abdullah İbn-i Ömer (r. anhümâ) şöyle dedi:

Biz öyle zamanlar gördük ki, hiç kimse kendisinin altın ve gümüşe (dünya malına) müslüman kardeşinden daha lâyık olduğunu düşünmez, Müslüman kardeşinin kendisinden daha lâyık olduğunu düşünürdü.

Fakat şimdi öyle bir zamandayız ki, altın ve gümüş bize, Müslüman kardeşimizden daha sevimli geliyor.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işitmiştim:

“Nice komşular vardır ki, kıyâmet gününde komşusunun yakasına yapışıp şöyle der:

Yâ Rabbî! Bu, kapısını bana kapattı ve iyilik ve yardımını benden esirgedi.”
(el-Edebü’l-Müfred)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/27.html)
Başlık: Annesine En Çok İyilik Eden | Yıldırım Bayezîd’in Timur’a Nasihati
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2015, 17:14:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مَثَلَ الْعُلَمَاءِ فِي الْأَرْضِ كَمَثَلِ النُّجُومِ فِي السَّمَاءِ يُهْتَدَى بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Yeryüzünde âlimler, kara ve denizlerde gece karanlığında yol gösteren, gökteki yıldızlara benzerler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 15 Temmuz 1431  - Hicrî: 12 Şevval 1436

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)


Annesine En Çok İyilik Eden

Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletti:

“Cennete girdim, orada Kurân-ı Kerîm okuyan birini işittim. ‘Bu kimdir,’ diye sordum. ‘Hârise bin Numan’dır’ dediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): ‘İyilik, budur işte, iyilik böyle olur’ buyurdular.”

Hârise hazretleri validesine bu ümmetin en çok iyilik edeni idi. Hazret-i Aişe (r.anhâ) buyurdu:

“Resûlullâh Efendimizin Ashâbından iki zât vardır ki onlar bu ümmetin içinde annesine en çok iyilik edenleridir. Biri Osmân bin Affân ve diğeri Hârise bin Nu‘mân (r.anhümâ)dır.” (Üsdü’l-gâbe)


Yıldırım Bayezîd’in Timur’a Nasihati

Sultan Bayezid Han, Ankara savaşından sonra Emîr Timur’a esir oldu. Timur’la bir sohbetlerinde ona şöyle tavsiyede bulunmuştu:

Ey Emir! Allâhü Teâlâ’nın takdîriyle senin tuzağına düştüm. Bundan sonra hayat kaygım yoktur. Lakin sen ki Müslüman bir emirsin, sana samimi ve dostça üç nasihatim vardır. Eğer kabul edersen dünya ve âhiret saadetine vesile olur:

• Anadolu’daki ahaliyi ve gazileri öldürmeyesin. Zira bunlar Müslümanların hududunda kuvvetli bir sed ve kâfirlere karşı siperdirler. Onları kırmak büyük fitneye sebep olur. Müslümanları tahkir etmiş, zayıf düşürmüş ve müşrikleri kuvvetlendirmiş olursunuz.

• Askerlerinizi burada bırakmayın. Bu diyarda yerleşip kalmaları yolların emniyetsizliğine sebeptir. İleride de her biri size neseb ve yakınlık iddiasıyla istiklâl sevdasına düşerler. Bunları Anadolu’dan çıkarmak gerekir.

Hudud boylarındaki gazilerin sığınağı olan kaleleri tahrib etmeyiniz.

Emîr Timur da bunları kabûl etmiş ve imkân buldukça yapmıştır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/28.html)
Başlık: Yermük Harbinde Bizanslı Generalin Müslüman Olması
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2015, 00:07:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَكْرِمُوا حَمَلَةَ الْقُرْآنِ فَمَنْ اَكْرَمَهُمْ فَقَدْ اَكْرَمَنِي. (فيض

“Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyip okuyan ve onunla amel eden kimselere hürmet ediniz. Kim onlara hürmet ederse bana hürmet etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 16 Temmuz 1431  - Hicrî: 13 Şevval 1436


Yermük Harbinde Bizanslı Generalin Müslüman Olması

Yermük Harbinde (M. 634) (Doğu Roma) Bizans generallerinden meşhur Yorgi harb meydanına gelip Hâlid bin Velîd Hazretleri ile aralarında şöyle konuşma geçti:

Yorgi: “Ey Hâlid! Sizin Peygamberinize gökten bir kılıç indi de o da sana mı verdi ki onunla hangi kavim üzerine hücum etsen onları bozuyorsun?” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Hayır” dedi.

Yorgi: “O halde sana niçin ‘Seyfullah (Allah’ın kılıcı) denildi?”

Hazret-i Hâlid: “Allâhü Teâlâ, bizlere Peygamber gönderdi. Ben, onu yalanlayıp onunla harp edenler içinde idim. Sonra bana ilâhî hidayet erişip ona tâbi oldum. Peygamberimiz (s.a.v.) bana: ‘Sen, Allâh’ın müşrikler üzerine sıyırdığı kılıcısın” dedi ve Allâh’ın bana yardım etmesi için duâ etti’ dedi.

Yorgi: “Neye davet ediyorsunuz? Bana söyle.” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Ya Müslüman olun, ya cizye verin, yoksa sizinle harp ederiz. Bu üç şeyin birine davet ederiz,” dedi.

Yorgi: “İslâm’ı kabul edenlerin rütbesi nedir?” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Onun rütbesiyle bizim rütbemiz birdir?”

Yorgi: “Onun için de sizin gibi ecir ve mükâfat var mıdır?”

Hz. Hâlid: “Evet. Belki o, bizden daha faziletlidir. Zira biz, Peygamberimiz sağ iken ona inanıp tabi olduk. Bize gaybden haber verirdi. Ondan acayib şeyler ve mucizeler gördük. Gördüğümüzü gören ve işittiğimizi işiten kimsenin Müslüman olması lâzım gelir. Siz ise, bizim gibi görmediniz, bizim gibi işitmediniz. Sizden samimiyet ile İslâm dînine giren bizden daha faziletli olur” diye cevap verdi.

Yorgi, Hz. Hâlid’in telkiniyle kelime-i şehâdet getirdi, gusül edip iki rek’at namaz kıldıktan sonra hemen kılıcını çekip Hâlid ile beraber düşman üzerine hamle etti. Böyle meşhur bir generalin harp meydanında müslüman oluvermesi Bizanslılar’ın pek gücüne gitti.

Başkumandan Hz. Hâlid ve General Yorgi, pek şiddetli ve uzun muharebeler ettiler. Gündüzün son vaktinde General Yorgi şehid oldu. Bir gün içinde çok büyük bir dereceye kavuştu. Rahmetullahi aleyh.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/29.html)
Başlık: Her İhtiyaç İçin Dua Etmek | Ne Ekersen Onu Biçersin
Gönderen: Mücteba - 30 Temmuz 2015, 11:20:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ دَعْوَةٍ يَدْعُو بِهَا الْعَبْدُ أَفْضَلَ مِنْ اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْمُعَافَاةَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ. (هـ

“Kulun ‘Allâhümme innî es’elüke’l-muâfâte fi’d-dünyâ ve’l-âhireti’ (Yâ Rabbi! Senden dünyâda ve âhirette âfiyet istiyorum) diye duâ etmesinden daha fazîletli hiçbir duâ yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 17 Temmuz 1431  - Hicrî: 14 Şevval 1436

Lehistan (Polonya)'ın Osmanlı Himayesini Kabulü (1557)


Her İhtiyaç İçin Dua Etmek

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk radıyallâhü anh buyurdu:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: Cebrâîl aleyhisselâm, Allâhü Teâlâ’nın ümmetime şöyle söylememi emrettiğini bildirdi:

‘Sabaha çıktıklarında, akşamladıklarında ve uykuya yatacakları vakit on defa ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ desinler. -Onlar bunu okuduklarında- uykuya yatarken onlardan dünya belalarını, akşama erdiklerinde şeytanın hilelerini, sabaha erdiklerinde de gazabımı kaldırırım.

Muhakkak başa gelen güçlükler ve inen belalara karşı duâ Cenâb-ı Hakk’ın takdirine râzı olmaya mâni değildir. Nitekim Eyyûb aleyhisselam şöyle duâ etti (meâli): “Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya sûresi, âyet 83)

Evliyâ’nın üç vasfı vardır:

Her şeyde Allâhü Teâlâ’ya itimad edip güvenmek.

İhtiyaçlarını ve fakirliklerini sadece Allâhü Teâlâ’ya arzetmek.

Dâimâ Allâhü Teâlâ’ya yönelmek.

Fudayl bin Iyâz (rh.) buyurdu:

İnsanlar kendilerinden hiçbir şey istemeyeni severler. İnsanların en sevmedikleri ise herşeyi onlardan isteyenidir.

İnsanların Allâhü Teâlâ’ya en sevimlisi ise Allâhü Teâlâ’ya muhtaç olup ondan ihtiyacını isteyendir.

İnsanların Allâhü Teâlâ katında en sevimsizi de Allâhü Teâlâ’ya ihtiyacını arzetmeyen, ondan hiçbir şey istemeyendir.


Ne Ekersen Onu Biçersin

Bir adamı yaşlı birisini döverken gördüler. Ne oluyor, diye sorulunca yaşlı olan:

“Ona karışmayın. Ben babamı burada dövmüştüm. Allâhü Teâlâ da bana bu belayı verdi. Şimdi de oğlum beni aynı yerde dövüyor. Başıma gelen, yaptığımın karşılığıdır. Onu hiç ayıplamayın. Ben kendi yaptığımın cezasını çekiyorum.” demiş.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/30.html)
Başlık: Allah Tertemiz Olanları Sever | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2015, 10:58:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الله طَيِّبٌ يُحِبُّ الطَّيِّبَ، نَظِيفٌ يُحِبُّ النَّظَافَةَ، كَرِيمٌ يُحِبُّ الْكَرَمَ، جَوَادٌ يُحِبُّ الْجُودَ. (ع

“Muhakkak Allâhü Teâlâ noksan sıfatlardan münezzehtir, güzeli sever. Naziftir, temizliği sever. Kerîm’dir, lütuf ve ihsânı sever. Cevad’dır, cömertliği sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 18 Temmuz 1431  - Hicrî: 15 Şevval 1436

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)


Allah Tertemiz Olanları Sever

Tevbe sûresinin “… O (temeli takva üzerine kurulan Kubâ mescidi)nde öyle adamlar vardır ki (maddî ve manevî bütün pisliklerden, günahlardan ve kötü ahlâktan) tertemiz olmayı severler. Allâhü Teâlâ da iyi temizlenenleri sever.” meâlindeki 108. âyet-i kerîmesi nâzil olunca Resûlullâh (s.a.v.) muhâcirler ile beraber yürüyüp Kubâ mescidinin kapısına vardılar. İçeride oturan Ensâr’a:

“Siz müminsiniz, değil mi?” diye sordular.

Cemaat sükût edip cevap vermediler. Sonra tekrar sorunca Hz. Ömer (r.a.):

“Ya Resûlallâh! Elbette müminler. Ben de onlarla beraberim” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kazaya râzı olur musunuz?” Evet, dediler.

“Belâya sabreder misiniz?” Evet, dediler.

“Bollukta şükreder misiniz?” Evet, dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ka’be’nin Rabbi hakkı için bunlar mümindirler.” buyurup oturdular. Sonra:

“Ey Ensâr cemaati! Allâhü Teâlâ sizi övdü. Siz abdestte ne yapıyorsunuz?” buyurdular.

“Büyük ve küçük abdest bozduktan sonra tertemiz temizleniriz.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Tevbe sûresinin 108. âyetini okudular.

Ebû Eyyûb-i Ensâri Hazretleri:

“Yâ Resûlallâh! Bu âyette bahsedilenler kimlerdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Onlar def-i hâcetten (büyük abdest bozduktan) sonra su ile temizlenirler ve cünüp durmazlar, gecenin tamamında cünüp olarak uyumazlar.” buyurdular.


İsimlerimiz: Erkek: Lokman, Kız: Pakize

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/31.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimiz’in Mukavkıs’a Mektubu
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2015, 11:19:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللّهِ : وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ. (سورة السبأ, 28

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Ve (Habîbim) seni, ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Sebe’ sûresi, âyet 28)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 19 Temmuz 1431  - Hicrî: 16 Şevval 1436

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)


Resûlullâh Efendimiz’in Mukavkıs’a Mektubu

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslâmiyet’e davet etmek maksadıyla hicretin 7. senesi Muharrem ayında hükümdarlara altı elçi ile birer mektup göndermişti. Hâtıb bin Ebî Beltea (r.a.)’ı da İskenderiye hükümdarı, Kıbtîler’in büyüğü Mukavkıs’a göndermişti. “Muhammed Resûlullâh” yazılı bir mühür ile mühürlenmiş mektupta şöyle buyuruluyordu:

“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm, Allâh’ın kulu ve Resûlü Muhammed’den Kıbtîler’in büyüğü Mukavkıs’a! Selam, hidayete tâbî olan, doğru yolu tutanlar üzerinedir. Şimdi, ben seni İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum. Müslüman ol, selamet bul ki, Allah sana ecir ve mükâfatını iki kat versin! Eğer bu davetimi kabul etmezsen, Kıbtîler’in günahı senin üzerine olur!..” (Mektubunun sonunda Âl-i İmrân Sûresinin, 64. âyet-i celîlesi yazılmıştı.)

Hz. Hâtıb, mektubu okuduktan sonra, Mukavkıs’a:

“Senden önce, burada bir adam (Fir‘avn), kendisinin en yüksek rab olduğunu iddiâ etmişti. Yüce Allah onu dünya ve âhiret azabıyla yakalayıp cezalandırdı, ondan intikam aldı. Sen, başkasından ibret al da, başkasına ibret olma!” dedi ve nasihatlerde bulundu. Mukavkıs:

“Bizim için, bir din vardır! Biz, bu dinimizi, ondan daha hayırlısı olmadıkça, bırakmayız!” deyince, Hz. Hâtıb:

“Senin dininden daha hayırlı olan din, hiç şüphesiz İslâmiyettir!... Hayatıma yemin ederim ki, Mûsâ peygamber (a.s.) nasıl Îsâ peygamberi (a.s.) müjdelemiş ise, Îsâ peygamber de Muhammed (s.a.v.)’in geleceğini öylece haber vermiş, müjdelemiştir! Bizim seni Kur’ân’a davet etmemiz, senin Tevrat’a inananları İncil’e davet etmen gibidir. Her peygamberin gönderildiği insanlar, o peygamberin ümmeti olup, ona itaat ve iman etmesi emredilmiştir. Sen ise, bu peygambere (Muhammed aleyhisselama) yetişenlerdensin! Biz, seni İslâm dinine davet etmekle, Hz. Îsâ’nın teblîğâtıyla amel etmeni sana teklif etmiş oluyoruz” dedi.

Mukavkıs, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) elçisini ağırladı. Peygamber Efendimize (s.a.v.) iki câriye ve elbiseler ile bir de katır hediye etti, fakat Müslüman olmadı.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/1.html)
Başlık: “O Peygamberi Oğullarını Tanır Gibi Tanırlar”
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2015, 11:21:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ. (سورة النور, 54

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“…Eğer ona (peygambere) itaat ederseniz hidayete erersiniz. Resûlün vazîfesi ise ancak açık bir tebliğdir.”
(Nûr sûresi, âyet 54)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 20 Temmuz 1431  - Hicrî: 17 Şevval 1436

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)


“O Peygamberi Oğullarını Tanır Gibi Tanırlar”

Mısır hükümdarı Mukavkıs, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) kendisini İslâm’a davet için gönderdiği elçisi Hâtıb bin Beltea (r.a.)’ı bir gece huzuruna getirtti. Yanında, Arapça tercümanından başka kimse yoktu.

Hâtıb’a: “Onun (Muhammed aleyhisselamın) hakkında soracağım şeylere doğru cevap verir misin?” dedi.
Hâtıb (r.a.): “İstediğini sor! Ben sana ancak doğruyu söyleyeceğim!” dedi.

Mukavkıs: “Muhammed (s.a.v.) insanları nelere davet ediyor?” diye sordu.
Hâtıb (r.a.): “Ancak Allâh’a ibâdet etmeye davet ediyor. Gece gündüz, beş vakitte namaz kılmayı, Ramazan orucunu tutmayı, Beytullah’ı (Ka‘be’yi) hac ve ziyaret etmeyi, verilen sözde durmayı emrediyor. Kanı ve ölmüş hayvan etini yemekten men ediyor (yasaklıyor)!” dedi.

Mukavkıs: “Onun şekil ve şemâilini bana tarif et, anlat!” dedi.
Hâtıb (r.a.) kısaca tarif etti.

Mukavkıs: “Anlatmadığın daha bazı şeyler kaldı: Gözlerinde biraz kırmızılık, sırtında; iki omuzu arasında da peygamberlik mührü vardır. Merkebe biner, harmani (cübbe) giyer, hurma ve ekmek parçalarına kanaat eder, amcaları ve amcaoğulları tarafından korunur!” dedi.
Hâtıb (r.a.): “Bunlar da onun sıfatıdır!” dedi.

Mukavkıs: “Ben, gelecek bir peygamber daha kaldığını kitaplardan biliyordum. Fakat onun Şam’dan çıkacağını zannediyordum. Çünkü daha önceki peygamberler hep oradan çıkmışlardı. Gerçi, son peygamberin Arabistan’da darlık, yoksulluk ülkesinden tam bu zamanda çıkacağını da kitablarda görmüştüm. Allâh’ın kitabında sıfatlarını yazılı bulduğumuz peygamberin gönderilmesi zamanı da, tam bu zamandır! Biz onun vasfını, İncil’de ‘iki kız kardeşi bir nikâh altında birleştirmez, hediyeyi kabul eder, sadakayı kabul etmez. Fakirler ile oturur kalkar’ diye de, yazıldığını okumuştuk! Ona uymak hususunda Kıbtîler beni dinlemezler! Ben saltanatımdan da ayrılamayacağım! Ben Kıbtîler’e bu konuşmadan bir kelime bile bahsetmem. Senin de bahsetmeni istemem!” dedi.

Hâtıb hazretleri Medîne’ye dönüp Mukavkıs’ın sözlerini Peygamber Efendimize anlattı.

Peygamber Efendimiz aleyhisselam: “Yaramaz adam, saltanatına kıyamadı! Hâlbuki o saltanat, kendisinde kalmayacaktır!” buyurdu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/3.html)
Başlık: Selam Vermenin Sevabı | Yermük Harbinde İslâm Ordusu | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2015, 12:06:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْشُوا السَّلَامَ وَأَطْعِمُوا الطَّعَامَ وَصِلُوا الْأَرْحَامَ وَصَلُّوا وَالنَّاسُ نِيَامٌ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ بِسَلَامٍ. (حم

“(Ey insanlar!) Selâmı yayınız, yemeği yediriniz, sıla-i rahim yapınız, insanlar uykuda iken geceleri namaz kılınız ki cennete selâmetle girebilesiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 21 Temmuz 1431  - Hicrî: 18 Şevval 1436

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)


Selam Vermenin Sevabı

Bir kişi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna geldi ve:

“Es-selâmü aleyküm” diye selam verdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) selamını alıp ‘on sevap’ buyurdular. Başka birisi geldi:

“Es-selâmü aleyküm ve rahmetullah” diye selam verdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (selamını aldıktan sonra) ‘yirmi sevap’ buyurdular. Bir başkası gelip o da:

“Es-selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh” diye selam verdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun da selamını aldı ve ‘otuz sevap’ buyurdular. (El-Edebü’l-Müfred)


Yermük Harbinde İslâm Ordusu

Hicretin 13. (M. 634) senesinde Hz. Ebûbekir’in halifeliğinin sonlarında İslâm Devleti, Bizans sınırlarına dayanmıştı. İmparator Hirakliyus bu hâlden korkup İstanbul’dan Suriye’ye geldi.

O zaman Bizans halkının ahlâkı bozulup her tarafta zulüm ve haksızlık olduğu gibi ordularında da her türlü ahlaksızlık vardı.

Müslümanlar ise büyük-küçük hepsi güzel ahlâk sahibi olup vardıkları yerlerde herkese iyi muamelede bulunurlardı. Her hususta hak ve adalet üzere hareket ederler ve her türlü fenalıklardan sakınırlardı.

Bizans generallerinden biri İslâm ordusunun vaziyetini öğrenmesi için bir Arap casus göndermişti. Bir gün bir gece İslâm askeri içinde bulunup döndü. Generale:

“Onlar, geceleyin hep ibadet ederler, gündüz de hepsi askerdir. Aralarında zina ve hırsızlık edenleri, kendi sultanlarının oğlu bile olsa cezalandırırlar” deyince general:

“Öyle ise yeryüzünde onlarla uğraşmaktansa yerin altı bize daha hayırlıdır” demiştir.

İsimlerimiz: Erkek: Murad, Kız: Tûbâ


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/3.html)
Başlık: Resûlullâh’ın (s.a.v) Bir Mucizesi
Gönderen: Mücteba - 04 Ağustos 2015, 18:39:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(...أَنَّ أَهْلَ مَكَّةَ سَأَلُوا رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُرِيَهُمْ آيَةً فَأَرَاهُمْ اِنْشِقَاقَ الْقَمَرِ. (ق

“Mekkeliler Resûlullâh (s.a.v.)’den kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Resûlullâh da (s.a.v.) onlara ayın ikiye bölünüşünü gösterdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 22 Temmuz 1431  - Hicrî: 19 Şevval 1436

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)


Resûlullâh’ın (s.a.v) Bir Mucizesi

Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatmıştır: Kendisinden başka ilah olmayan Allâh’a yemin ederim ki, ben açlıktan bazan karnıma taş bağlardım. Bir gün Resûlullâh’ın (s.a.v.) ve Ashâb’ının mescidden çıkıp geçtikleri yol üzerine aç ve mecalsiz oturdum… Resûlullâh (s.a.v.) uğradı. Bendeki halsizliği, yüzümdeki açlığı görünce tebessüm etti ve ‘Ey Ebû Hüreyre! Ardım sıra gel’ buyurup yürüdü. Ben de onu takip ettim. Hâne-i Saâdete girdi. Ben de izin istedim, izin verildi. Resûlullâh (s.a.v.) hâne-i saâdette bir bardak süt buldu. ‘Bu süt nereden geldi?’ diye sordu. ‘Falanca hediye etti’ dediler. Resûlullâh (s.a.v.): ‘Ey Ebû Hüreyre! Haydi, Suffe’ye git, onları bana çağır’ buyurdu…

Kendi kendime: ‘Suffe halkı için şu bir bardak süt nedir ki? Suffe halkı şimdi gelip onlara dağıttığımda bu bir bardak sütten bana ne düşecek?’ diye endişeleniyordum. Fakat Allâh’a ve Resûlullâh’a itaatten başka çâre olmadığından gittim, onları davet ettim. Geldiler, izin istediler, izin verildi ve Hâne-i Saâdet içinde baştanbaşa yer aldılar. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.):

‘Ey Ebû Hüreyre! Şu süt bardağını al, müsafirlere ver’ buyurdu. Ben de bardağı alıp vermeye başladım. Bir kişiye veriyorum, o kanıncaya kadar içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Ben de alıp diğer bir kişiye veriyordum. O da kanıncaya kadar içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Bu suretle hepsi kana kana içip bardağı bana verdiler. Artık davetlilerin hepsi süte kanmışlardı. Sonra süt bardağını Resûlullâh (s.a.v.) aldı, elinde tuttu, bana bakıp tebessüm ederek:

‘Ey Ebû Hüreyre!’ buyurdu. ‘Süt içmedik bir ben kaldım, bir de sen.’ dedi. Ben de: ‘Doğru buyurdunuz, yâ Resûlallâh!’ dedim. Resûlullâh (s.a.v.) bana: ‘Haydi otur ve iç!’ buyurdu. Ben de oturdum, içtim. Resûlullâh (s.a.v.) ‘tekrar iç!’ buyurdu. Ben de içtim. Resûlullâh tekrar tekrar ‘iç!’ diye emrediyor, ben de içiyordum. En sonunda: ‘Yâ Resûlallâh, daha içemeyeceğim. Seni Hak Peygamber gönderen Allâh’a andolsun ki, süt içecek yerim kalmadı.’ dedim. ‘Öyle ise bardağı bana ver.’ buyurdu, verdim. Resûlullâh (s.a.v.) Allâh’a hamdetti ve besmele ile kalan sütü içtiler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/4.html)
Başlık: Edep Bir Tac İmiş Nûr-i Hüdâdan
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2015, 15:57:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا شَيْءٌ أَثْقَلُ فِي مِيزَانِ الْمُؤْمِنِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ خُلُقٍ حَسَنٍ وَإِنَّ اللهَ لَيُبْغِضُ الْفَاحِشَ الْبَذِيءَ. (ت

“Kıyâmet günü mü’minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur. Allâhü Teâlâ, çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseyi sevmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 23 Temmuz 1431  - Hicrî: 20 Şevval 1436

Turgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)


Edep Bir Tac İmiş Nûr-i Hüdâdan

Edep, güzel terbiyeli ve güzel huylu olmaktır. Edep, insanı utanılacak şeylerden koruyan bir melekedir.

Cüneydi Bağdâdî (rah.), Ebû Hafs en-Nisâbûrî’yi (rah.) ziyarete gelmişti. Nisâbûrî’nin talebelerinin yanında edeble ve hürmetle durduklarını görünce “Talebelerini, meliklerin edebiyle yetiştirmişsiniz.” dedi. Nisâbûrî “Hayır, zâhirdeki güzel edeb bâtındaki güzel edebin alametidir.” buyurdular.

Seriyy-i Sakatî (rah.) anlatıyor:

“Bir gece namazımı kıldıktan sonra ayaklarımı mihraba doğru uzattım. ‘Sen sultanların huzurunda böyle mi oturuyorsun?’ diye bir ses işittim. İzzetin ve celalin hakkı için ben de ayaklarımı asla uzatmam dedim.” Sakatî Hazretleri bundan sonra ne gece, ne gündüz hiçbir zaman ayaklarını uzatmadı.

İbn-i Mübârek (rah.):

“Biz, az bir edebe, çok fazla ilimden daha muhtacız.” buyurmuştur.

Yahya bin Muâz (rah.):

“Allâhü Teâlâ’nın edebiyle edeplenen kimse Allâhü Teâlâ’nın muhabbetine nail olur.” buyurmuştur.

Hz. Ömer (r.a.):

“Önce güzel edeb sahibi olun sonra ilim öğrenin.” buyurmuştur.

Abdullah ibn-i Mübârek (rah.):

“Kendisinde öncekilerin ve sonrakilerin ilmi olan bir kişinin bulunduğu bana söylense, onunla görüşemediğime üzülmem. Ancak güzel edeb sahibi bir kimseyi duysam, onunla görüşmeyi arzu ederim. Görüşemediğim zaman da üzülürüm.” buyurmuştur.

“Fazilet ve üstünlük, asalet ve neseple değil, akıl ve edepledir. Zira edebi güzel olmayanın nesebi de zayi olur. Aklı dalâlette olanın aslı da kaybolur.”

“Ateşin odunla büyüyüp kuvvetlendiği gibi, kalbini edeple temizle, kuvvetlendir. Güzel ahlâk nesebin ayıplarını örter.”

“İlim ancak edeple anlaşılır. Amel ancak ilimle sahih olur. Allâhü Teâlâ’nın rızasına da ancak amelle ulaşılır.”



(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/5.html)
Başlık: Ana Baba Hakları
Gönderen: Mücteba - 06 Ağustos 2015, 11:15:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحَبَّ أَنْ يُمَدَّ لَهُ فِي عُمْرِهِ وَأَنْ يُزَادَ لَهُ فِي رِزْقِهِ فَلْيَبَرَّ وَالِدَيْهِ وَلْيَصِلْ رَحِمَهُ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim, ömrünün uzatılmasını ve rızkının arttırılmasını isterse ana-babasına iyilik yapsın ve sıla-i rahimde bulunsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 24 Temmuz 1431  - Hicrî: 21 Şevval 1436

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)


Ana Baba Hakları

ANA BABA HAKLARI

Ana babanın çocukları üzerinde on hakkı vardır:

1- Yiyecek bir şeye muhtaç olsalar onları doyurmak.

2- Giyecek bir şeye muhtaç olsalar giydirmek.

Lokman Sûresinin “Onlara dünyada iyilikle muamele et” meâlindeki 15. âyetini Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle tefsir buyurdular:

“İyilikle muamele, acıktıkları zaman karınlarını doyurmak, giyeceğe ihtiyaçları olduğu zaman giydirmektir.” buyurmuştur.

3- Bir hizmete muhtaç olduklarında hizmet etmek.

4- Çağırdıkları zaman hemen cevap verip yanlarına gitmek.

5- Günah, gıybet gibi dine aykırı olan işler hâriç bir şey emrettikleri zaman itaat etmek, yerine getirmek.

6- Onlarla güzel konuşmak, kaba ve sert sözler söylememek.

7- Onları isimleriyle çağırmamak.

8- Onların arkalarından yürümek.

9- Onların razı olduğu şeye razı olmak, çirkin gördüklerini de çirkin görmek.

10- Kendisi için Allâhü Teâlâ’ya duâ ettiği gibi onlar için de mağfiret dileyip duâ etmek.


Ashâb-ı Kirâm’dan bir zat:

“Ana babaya duâyı terk eden evlat maîşet (geçim) sıkıntısı çeker.” buyurdu.

“Vefat ettikten sonra onları razı etmek mümkün müdür? denilince:

“Evet, şu üç şeyle mümkündür, dedi.

Birincisi, evlat sâlih olmalıdır. Evladın sâlih olması kadar onlara sevimli bir şey yoktur.

İkincisi, onların akraba ve arkadaşlarını ziyaret etmelidir.

Üçüncüsü Allâhü Teâlâ’nın onları bağışlaması için istiğfarda bulunmalı, duâ etmeli ve onlar adına sadaka vermelidir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/6.html)
Başlık: Muhammed (a.s)’ın Nûru
Gönderen: Mücteba - 07 Ağustos 2015, 10:29:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِذَا ظَهَرَتْ اَلْفَاحِشَةُ كَانَتْ اَلرَّجْفَةُ وَاِذَا جَارَ الْحُكَّامُ قَلَّ الْمَطَرُ. (فيض

“Günahlar açıktan işlenip çoğaldığı zaman zelzele ve felâketler meydana gelir, idareciler emrindekilere zulmettiği zaman yağmurlar azalır, kıtlık meydana gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 25 Temmuz 1431  - Hicrî: 22 Şevval 1436

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)


Muhammed (a.s)’ın Nûru

Allâhü Teâlâ, Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in mübârek nurunu Hazret-i Âdem’i yarattığında sırtına koydu. Melâike-i Kirâm, Âdem aleyhisselamın ardında saf olup Muhammed aleyhisselamın nurundan istifâde eder, nimetlenirlerdi.

Hazret-i Âdem, Rabbine niyâz ve duâ ederek:

“Bu Melâike-i Kirâm niçin ardımda saf durmaktadırlar” dedi.

Hak Teâlâ şöyle buyurdu:

“Meleklerim, Habibim Muhammed aleyhisselâmın nuruna bakmaktadırlar. O peygamber senin soyundan çıkacak, onun nuru nesilden nesile ve secde edenden secde edene (yani mü’minden mü’mine) intikâl ederek sâhibine ulaşacaktır. O, peygamberlerin ve resullerin sonuncusudur, evvel ve âhir yaratılanların efendisidir.”

Hazret-i Âdem Rabb’inden, melekleri karşısında görmek için bu nuru alnına nakletmesini istedi. Nûr-i Muhammedî Hazret-i Âdem’in alnına intikâl eyledi. Melekler Hazret-i Âdem’in önüne geldiler. Nûr-i Muhammedî, Hazret-i Âdem’in alnında sabah güneşi gibi parlamaya, hatta ondan daha güzel ve latîf nurlar saçmaya başladı.

Hazret-i Havvâ vâlidemiz bu nuru Hazret-i Âdem’in pâk alnında görünce:

“Alnındaki bu nur da nedir, beni hayret içinde bıraktı” dedi. Hazret-i Âdem:

“Yâ Havvâ! Seni hayran bırakan, evlâdımdan mübârek bir peygamberin nurudur. O, Allâhü Teâlâ’nın yarattıklarının en üstünü ve Allah katında en kıymetlisidir” dedi.

Sonra Hazret-i Âdem, Allâhü Teâlâ’dan o nuru bakabileceği ve görerek istifâde edebileceği bir azasında bulunmasını diledi. Allâhü Teâlâ duâsını kabul etti ve nûru şehâdet parmağına nakletti ve Hazret-i Âdem’in gözünü onunla nurlandırdı. Hazret-i Âdem zikir ve hamd ile meşgul olduğunda o nur da onunla zikreder ve hamdederdi.

Yeryüzüne inince yine önceki yerine iâde olundu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/7.html)
Başlık: Bütün İşlerde Niyet Allah Rızası Olmalı | Padişah’ın İltifatı İksirdir
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2015, 15:42:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى. (سورة الاعلى, 16-17

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Hâlbuki âhiret daha hayırlıdır ve (nimetleri) daha devamlıdır.”
(A’lâ sûresi, âyet 16-17)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 26 Temmuz 1431  - Hicrî: 23 Şevval 1436

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)


Bütün İşlerde Niyet Allah Rızası Olmalı

Muhammed bin İshâk bin Ubeydullâh, Endülüs’de yaşamış sâlih ve zâhid zâtlardandır.

Vezîr Ebû Amr Ahmed’e şu nasihatte bulunmuştu:

Yaptığın bütün işlerini hayra niyet ederek işle. Muhakkak sen böyle yaparsan bütün işlerinden sevap kazanırsın.

Bir şey yiyeceğin vakit onunla Allâhü Teâlâ’nın ibâdetine kuvvet kazanmak niyeti ile ye. Uyumanda, gezip dolaşmanda, hasılı bütün işlerinde niyetin ancak Allâh’ın razı olacağı amel olsun. Zira sen hayırlı bir amele niyet edip azmettiğinde, onu işleyemesen de sevâbını amel defterinde ve mîzânında bulursun.

Vezîrin oğlu şöyle dedi:

Ben bu sözü işittiğimden beri onunla amel ediyorum ve çok faydasını gördüm. Bir de İmâm Halîl’in şu sözünden çok istifâde ettim:

Kişi, geçen her anının şuurunda olmalı, onu faydasız geçirmemelidir. Allâhü Teâlâ ile, insanlarla ve kendi nefsiyle olan muamelelerinde şu esaslara dikkat etmeli:

Allâhü Teâlâ katında en yüksek makamlara ulaştıracak amellerle meşgul olmalı,

İnsanlar arasında onların orta seviyesindekiler gibi çalışmalı,

Kendisini de insanların en aşağısı ve amelce en azı olarak görmelidir.

Kişi böyle yaparsa ancak fazîletler kazanmaya muvaffak olabilir. (Cezvetü’l-Muktebes)


Padişah’ın İltifatı İksirdir

Sultan Dördüncü Mehmed, yaşanan vak’aların; hadiselerin her gün kayda geçirilmesini emreder ve bu vazifenin düzenli olarak yerine getirilmesi hususunda son derece hassas davranırdı. Bu işle vazifeli olan Abdi Paşa, ağır hastalığı sebebiyle bir iki gün gelmeyince halini hatırını sordurdu. Paşa’nın iyileşmediğini görünce, bizzât ziyaretine gidip ve yarı latîfe yarı ciddi, Paşa’ya:

“Nice bir yatarsın, kalk vekâyî (hadiseleri) yaz!” buyurdular.

Abdi Paşa’ya bu “iltifat-ı şahane” ilâç gibi te’sîr etmiş ve padişahın bu bereketli sözü ile pek kısa vakitte şifa bulmuştur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/8.html)
Başlık: Fâtıma Bintü’l-Hattâb (r. anhâ)
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2015, 15:45:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَالَ رَضِيتُ بِاللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولًا وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ. (د)

“Rab olarak Allâhü Teâlâ’ya, din olarak İslâm’a ve Peygamber olarak da Muhammed’e râzı olan kimseye cennet vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 27 Temmuz 1431  - Hicrî: 24 Şevval 1436

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)


Fâtıma Bintü’l-Hattâb (R.Anhâ)

Hz. Ömer (r.a.)’in kız kardeşi olan Fâtıma, kardeşi Ömer’den daha önce Müslüman olmuştu. Aşere-i Mübeşşere’den (Cennetle müjdelenen 10 sahabîden) Saîd bin Zeyd (r.a.) ile evli idi.

Hz. Ömer, Hz. Hamza’nın Müslüman olmasından üç gün sonra kız kardeşi Fâtıma ile kocası Saîd’in Müslüman olduklarını öğrenmesi üzerine hemen onların evine gitti. O esnâda “Tâhâ” sûre-i şerîfi nâzil olduğundan Saîd ile Fâtıma Ashâb-ı Kirâm’dan Habbâb bin Eret’ten onu öğreniyorlardı.

Ömer, dışarıdan onların okuduklarını işitince hemen şiddetle kapıyı çaldı. Saîd ve Fâtıma, onu hiddetli ve kılıç belinde görünce telâş ile sahîfeyi sakladılar ve Habbâb’ı bir köşeye gizlediler.

Kapı açılıp Ömer içeri girdi, “Okuduğunuz ne idi?” diye sordu. Saîd: “Hayır, bir şey yok” dedi. Ömer öfkelenip “İşittiğim doğru imiş. Siz de Muhammed’in dînine uymuşsunuz” diyerek Saîd’in yakasından tuttu yere attı. Fâtıma onu kurtarayım der iken Ömer onun yüzüne bir tokat vurdu. Hemen ağzından kanlar akmaya başladı.

Kızkardeşinin yüzünden kan aktığını görünce Ömer pişmân oldu ve hiddeti yatıştı. Fâtıma al kana boyandı ve cânı yandı. Lakin kendisinde din gayreti uyandı, Cenâb-ı Hakk’a dayandı ve: “Yâ Ömer, niçin Allah’tan utanmazsın ve mu‘cizeler ile gönderdiği peygambere inanmazsın. İşte ben ve zevcim İslâm ile müşerref olduk. Başımızı kessen, bundan dönmeyiz” deyiverdi ve şehâdet getirdi. Ömer ne yapacağını şaşırdı ve hemen yere oturdu.

“Hele şu okuduğunuz kitâbı çıkarınız” dedi. Fâtıma o sahîfeyi getirdi. Ömer “Tâhâ” sûresini okumaya başladı. Kur’ân-ı Kerîm’in fesâhat ve belâğati, mânâsının lezzet ve güzelliği Ömer’in kalbine fevkalâde tesîr etti. Resûlullâh’ın huzuruna varıp Müslüman oldu.

Fâtıma binti Müslim, Fâtıma el-Huzâiyye’den o da Fâtıma bintü’l-Hattâb’dan şu hadîs-i şerifi rivâyet etti: “Ümmetim, dünya sevgisi ortaya çıkıp fasık âlimler, câhil hafızlar ve zorbalar zuhur etmedikçe hayırdan ayrılmazlar. Amma bunlar zuhur ederse Allâhü Teâlâ’nın onlara umûmî azâb etmesinden korkarım.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/9.html)
Başlık: Az Fakat İhlâslı Amel Makbuldür | Allâhü Teâlâ’nın İki İsmi: Yâ Hayyu Yâ Kayyûm
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2015, 15:48:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَخْلِصْ دِينَكَ يَكْفِكَ الْعَمَلُ الْقَلِيلُ. (ك)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dîninde ihlâslı olursan az amel sana yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 28 Temmuz 1431  - Hicrî: 25 Şevval 1436

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)


Az Fakat İhlâslı Amel Makbuldür

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Melekler Allâhü Teâlâ’nın kullarından birinin amelini alırlar ve bunu çok ve ihlâslı görüp Allâhü Teâlâ’nın dilediği yere kadar götürürler.

Allâhü Teâlâ:
“Siz kulumun ameli üzerine hafaza meleklerisiniz. Fakat ben kulumun kalbindekini gözetirim. Benim bu kulum yaptığı ameli ihlâslı olarak yapmamıştır. Onu(n yerini) siccînde (Cehennem’de bir kuyu) yazın.” buyurur.

Bir başka kulun amelini alırlar ve onu da az ve hakîr; değersiz bulurlar. Allâhü Teâlâ’nın dilediği yere kadar götürürler.

Allâhü Teâlâ:
“Siz kulumun ameli üzerine hafaza meleklerisiniz. Fakat ben kulumun kalbindekini gözeten bir murakıbım. Bu kulum yaptığı ameli ihlâslı olarak yapmıştır. Onu ılliyyînde (Cennet’te yüce bir makamda) yazınız.” buyurur.”


Allâhü Teâlâ’nın İki İsmi: Yâ Hayyu Yâ Kayyûm

Allâhü Teâlâ’nın “El-Hayy” ismi: On sekiz bin âlemi yok iken var edip hayat veren, demektir. Yalnız hayat vermek kâfi değildir. Onu tutup muhâfaza etmek de îcâbeder. Hazret-i Allah “Kayyûm” ism-i şerifiyle onu muhâfaza edip tutmaktadır. Îsâ aleyhisselâm ölüyü diriltmek için “Yâ Hayyu Yâ Kayyûm” diye duâ ederlerdi.

Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu:

Bedir gününde savaştıktan sonra Resûlullâh Efendimizin ne yaptığını görmek için yanına geldim. Gördüm ki secdede: “Yâ Hayyu Yâ Kayyûm” diyordu. Sonra dönüp harbe devam ettim. Sonra yine geldim; yine secdede “Yâ Hayyu Yâ Kayyûm” diyordu. Sonra yine harbe çıktım ve geldim, “Yâ Hayyu Yâ Kayyûm” okuyorlardı. Allâhü Teâlâ fethi ve yardımını ihsân edinceye kadar böyle duâ ettiler.

Azîz Mahmûd Hüdâî (k.s.): “Denizdekiler boğulmaktan korktuklarında ‘Yâ Hayyu Yâ Kayyûm’ ile duâ ederler.” demiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/9.html)
Başlık: Tesbihin Sevabı | Namaz Kılarken Kıraattaki Hata
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2015, 12:28:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يَرْفَعُ بِهٰذَا الْكِتَابِ أَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ. (م

Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm(i okuyup onunla amel etmeleri ve tazimde bulunmaları) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur’ân’la amel etmemeleri sebebiyle) alçaltır.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 29 Temmuz 1431  - Hicrî: 26 Şevval 1436

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)


Tesbihin Sevabı

Bir zât Resûlullâh Efendimize geldi ve:
“Dünya benden yüz çevirdi, elimde ne varsa azaldı” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
‘Meleklerin duâsını, yaratılmışların hürmetine rızıklandıkları tesbihi okumuyor musun?” dedi.

O zât:
“O nedir, Yâ Resûlallâh?” diye sordu;

“Fecr-i sadıkın doğuşundan, sabah namazını kılıncaya kadar yüz defa ‘SübhanAllahi ve bihamdihî sübhânellâhi’l-azîm Estağfirullâh’ de. Dünya mecburen ve zelil olarak sana gelecektir. Allâhü Teâlâ, bu tesbihin her kelimesinden, kıyamete kadar Allâh’ı tesbih edecek bir melek yaratır, yaptıkları bütün tesbihlerin sevâbı sana yazılır.” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde: “Sabah namazı vaktinde (Fecr-i sâdıktan güneş doğuncaya kadar) uyumak rızık genişliğine mâni‘dir.” buyurdular.


NAMAZ KILARKEN KIRAATTAKİ HATA

Namaz’da Kur’ân-ı Kerîm okurken yapılan bir hataya, okuyanın sürçmesine “Zelletü’l-Kârî” denir. Namaz içinde olan bir kıraat (okuma) yanlışlığı ile namaz bozulur mu bozulmaz mı meselesi pek mühimdir. Buna dikkat etmek gerekir. Bu husustaki başlıca esaslar şunlardır:

Kur’ân-ı Mübîn’in bir kelimesi bilerek değiştirilir de bununla mâna değişirse namaz, ittifakla bozulur.

Ancak, sehven (yanılarak) değiştirilmiş olursa bakılır:

İmamı A’zam ile İmam Muhammed, sehven (yanılarak) yanlış okunan lafız ile Kur’an’daki mananın çok değişip değişmemesini esas almışlardır. Şöyle ki: -Okunan lafzın Kur’an’da benzeri bulunsun bulunmasın- eğer mana, fazla değişirse namaz bozulur ve değilse bozulmaz.

İmam Ebu Yusuf ise okunan lâfzın Kur’an’da benzeri mevcut olup olmamasını esas tutmuştur. -Mana çok değişse bile- eğer Kur’an’da benzeri varsa namaz bozulmaz. Eğer Kur’an’da benzeri yoksa -mana çok değişmese bile- namaz bozulur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/11.html)
Başlık: Tekellüf; Külfet Samîmiyete Manidir | Beyit
Gönderen: Mücteba - 12 Ağustos 2015, 12:44:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يُبْغِضُ كُلَّ عَالِمٍ بِالدُّنْيَا جَاهِلٍ بِالْآخِرَةِ. (كنز)

Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm(i okuyup onunla amel etmeleri ve tazimde bulunmaları) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur’ân’la amel etmemeleri sebebiyle) alçaltır.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 30 Temmuz 1431  - Hicrî: 27 Şevval 1436

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)


Tekellüf; Külfet Samîmiyete Manidir

Tekellüf, külfet: Beğendireceğim diye takatinin; imkânlarının üstünde zahmet çekip, masrafa girmek ve gösteriş yapmak demektir. Kendisini bilen kişiler böyle şeyler yapmaz ve yapıp da boş yere zahmet çekmez.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ben ve benim ümmetimin müttakîleri tekellüften uzaktırlar.” mübarek sözleri ile külfetin terk edilmesi gerektiğine işaret buyurmuşlardır.

Külfet, ülfete ve samimiyete de manidir. Yani kaynaşmayı önler. Zîra onunla sohbet edip arkadaş olacak kişi münasebetsiz birtakım külfetleri görünce ondan uzaklaşır.

Hazret-i Ali (k.v.):
“Ülfetin, samimiyetin şartı külfeti terk etmektir.” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Size cennet ehlini haber vereyim mi?” buyurdu.

 Sahabe:
“Evet, ya Resûlullâh” dedik.

“Onlar aralarında merhametli olanlardır.” buyurdu.

“Size cehennemlikleri haber vereyim mi?” buyurdu.

“Evet, ya Resûlallâh” dedik, buyurdu ki:

“Onlar: Ümidi kesenler, yalancılar, tekellüfçü olanlardır.”


Tekellüf edenin alâmeti üçtür:

• Kendisinden üstün olan kimse ile yarışmak,

• Yetişemeyeceği şeye heveslenmek ve

• Bilmediği şeyi söylemektir.

Güzel konuşma hevesiyle sözü uzun ve sanatlı konuşmak, yani söz ile tekellüf yapmak da makbûl bir şey değildir.

İbn-i Mes’ud radıyAllahü anh demiştir ki:

“Ey insanlar içinizden her kim ilim bilirse söylesin, bilmeyen de Allâhü a’lem (Allah en iyi bilendir) desin."


BEYİT:

Çün hâne senindir ey dost
Teklîf ü tekellüfe ne hâcet.

(Mâdem ki ev senindir, teklîfe de tekellüfe de hâcet yoktur.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/12.html)
Başlık: Allâh’ın Bir İhsânı: Deve
Gönderen: Mücteba - 13 Ağustos 2015, 11:00:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ. (سورة الغاشية, 17

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Artık bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?”
(Gâşiye Sûresi, âyet 17)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 31 Temmuz 1431  - Hicrî: 28 Şevval 1436

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)


Allâh’ın Bir İhsânı: Deve

Deve, çöl insanı için büyük paha biçilmez bir nîmettir. Deveye “Atâullah” yâni “Allâh’ın ihsânı” denilir. Allâhü Teâlâ, “Artık bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?” meâlindeki Gâşiye Sûresinin 17. Âyet-i kerîmesinde devenin yaratılışından insanların ibret almasını emretmektedir.

Develer daha çok çöl iklimine sahip yerlerde yaşarlar. Türkiye’de güney ve batı vilâyetlerde az sayıda da olsa bulunur.

Devenin yavrulama müddeti 12-13 aydır. Bir yavru doğunca hemen ayağa kalkarak annesini tâkip eder. Geviş getiren memeli bir hayvan olup ortalama 40-50 yıl yaşayabilirler.

Ayaklarının tabanı geniş ve yumuşaktır. Bu sâyede kuma batmadan yürürler.

Sırtı hörgüçlüdür. Hörgüçlerinde yağ depo ederler. Hörgücündeki yağı yedek gıda deposu olarak kullanırlar. Susuz zamanlarda hörgücündeki yağı, su ve enerjiye çevirebilir. Bu sâyede açlığa ve susuzluğa günlerce dayanır. Develerin yedikleri çöl bitkilerinin % 80’i sudan ibârettir. Bu sebeple bitki bulunan bir çölde 6-7 ay susuz yaşayabilir.

Lâstik gibi kuvvetli ağzının üst dudakları yarık olup, en sert ve dikenli bitkileri ağızları kanamadan yerler.

Develer yük ve binek hayvanları olduğu gibi sütünden, tüyünden, etinden ve derisinden de faydalanılır, tezeği yakılır.

Çöllerdeki kum fırtınalarında uzun ve sık tüylü iki kat olan kirpikleriyle gözlerini korur, uzun bir yarık şeklindeki burun deliklerini kapatır, kulaklarını da sıkı sıkıya örtebilir. Gerektiğinde vücut sıcaklıklarını yükseltip alçaltabilirler. Tüyleri de güneşe karşı bir perde vazifesi görür, sıcaklığın tesirini azaltırlar.

Deve günde 18 saat devamlı yol kat edebilir ve saatte 5 km giderek günde 100 km yol alır. Daha hızlı gidenleri vardır.

Develer kuvvetli hafızası ile fırtınalarda kum tepelerinin yerini değiştirmesine rağmen çöllerde yolunu şaşırmazlar.

Çocukların bile tutup götürebileceği uysallıktadırlar. Ancak kini de meşhurdur. Kendisine yapılan kötü muâmeleyi unutmaz, fırsatını bulduğu anda intikâmını alır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/13.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 14 Ağustos 2015, 10:45:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَجَّةُ الْمَبْرُورَةُ لَيْسَ لَهَا جَزَاءٌ إِلَّا الْجَنَّةُ وَالْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا. (ن

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Makbul olan haccın mükâfatı ancak cennettir. İki umre de arasında işlenen (küçük) günahlar için keffârettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 01 Ağustos 1431  - Hicrî: 29 Şevval 1436

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Haccın Fazîleti

Allâhü Teâlâ buyurdu ki (meâlen):

“Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke’deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh (Kâbe-i Muazzama)dır.

Onda açık âyetler (alâmetler), İbrâhîm’in makâmı vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh’ı haccetmek Allâhü Teâlâ için bir haktır (Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır). Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir.” (Âl-i İmran Sûresi, âyet 96-97)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur.” buyurdu. “Onun mebrûr olması ne (ile)dir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir.” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e

“Hangi amel daha fazîletlidir?” diye soruldu,

“Allâh’a ve Resûlü’ne îmân etmektir.” buyurdular.

“Sonra hangisi?” denildi.

“Allah yolunda cihâddır.” buyurdu.

“Daha sonra hangi (amel)dir?” denildi.

“Mebrûr (makbul) hacdır.” buyurdular. (Sahîh-i Buhârî)

“Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Kâ’be-i Şerîfe), İslâm’ın direk (mesâbesindeki rükün)lerinden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh’ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür.”

“Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir.” (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/14.html)
Başlık: Mazmaza ve İstinşâk’ın Hikmeti | Zilkâde Ayı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2015, 23:08:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْبَيْتُ الَّذِي يُقْرَأُ فِيهِ الْقُرْآنُ يَتَرَائَى لِأَهْلِ السَّمَاءِ، كَمَا تَتَرَائَى النُّجُومُ لِأَهْلِ الْأَرْضِ. (هب

“Yıldızlar yeryüzündekilere nasıl görünüyorsa Kur’ân-ı Kerîm okunan ev de meleklere öyle görünür.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 02 Ağustos 1431  - Hicrî: 30 Şevval 1436

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)


Mazmaza ve İstinşâk’ın Hikmeti

Mazmaza: Ağza su verip çalkalamaktır.

İstinşâk: Suyu buruna çekmektir.

Mazmaza ve istinşâk abdestte sünnettir, gusülde ise (Hanefî mezhebinde) farzdır.

Abdeste mazmaza ve istinşâkla başlanmasının hikmeti şudur:

Abdest ancak mutlak temiz su ile sahih olur.

Suyun üç vasfı vardır: Renk, tat ve koku.

Abdest alan kimse suyu görür ve renginin abdest için uygun olduğunu bilmiş olur.

Sonra mazmaza yapar ve tadını hisseder.

İstinşâk ile de kokusunu hisseder.

Böylelikle abdestin farzlarının birincisi olan yüzü yıkamadan önce suyun abdeste uygun olduğunu kat‘î olarak bilmiş olur. (Münyetü’l-Müsallî, İbnü Emîri’l-Hac)

ZİLKÂDE AYI

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir. Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

ZİLKADE AYI İCTİMA‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1436 yılı Zilkâde ayı ictima‘ı 14 Ağustos Cuma günü Türkiye yaz saati ile 17.53’dedir.

Ru’yet, ise 15 Ağustos Cumartesi Türkiye saati ile 10.07’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Avustralya Kıtası, Afrika kıtasının güney ve orta kısmı, Hint Okyanusunun Orta kısımları, Madagaskar, Endonezya, Papua Yeni Gine, Antarktika’nın kuzey sahilleri.

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 16 Ağustos Pazar Zilkâde ayının 1. günüdür.


İsimlerimiz: Erkek: Selman, Kız: Neslihan


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/15.html)
Başlık: Hîre’nin Fethi (H. 12 - M. 633)
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2015, 23:18:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(الَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ النَّظْرَةَ سَهْمٌ مِنْ سِهَامِ إِبْلِيسَ مَسْمُومٌ، مَنْ تَرَكَهَا مَخَافَتِي أَبْدَلْتُهُ إِيمَانًا يَجِدُ حَلَاوَتَهُ فِي قَلْبِهِ. (ك

“Nâmahreme (evlenilmesi haram olmayan bir kadına şehvetle) bakmak, şeytânın zehirli oklarından bir oktur. Kim benden korktuğu için onu terk ederse, ona öyle bir îmân nasîb ederim ki, o îmânın zevkini kalbinde duyar.”
(Hadîs-i Kudsî, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 03 Ağustos 1431  - Hicrî: 1 Zilkâde 1436

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)


Hîre’nin Fethi (H. 12 - M. 633)

Hazret-i Ebûbekir’in hilafeti zamanında Hâlid bin Velîd (r. a.), Hîre’yi fethetmiştir. (Hîre bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza merkezidir.)

Hazret-i Hâlid, Hîreliler’in etrafını çevirerek iyice sıkıştırıp hücum etmeye başlayınca Hîreliler cizye vermek üzere eman dilediler. Eman verildi.

Beldenin ileri gelenleri Hazret-i Hâlid’in huzuruna geldiler. Çok uzun yaşayanlardan meşhur Abdü’l-Mesîh de onlarla birlikte olup sözcüleri idi.

Hazret-i Hâlid, ona “Kaç sene yaşadın?” diye sordu.

“Bir kaç yüz sene!” dedi.

Acaip ne gördün diye soruldu:

“Hîre ile Şam arasında köyler dizilmişti. Bir kadın yanına yalnız bir çörek alıp Hîre’den Şam’a kadar emniyet içinde giderdi.” dedi.

Sonra cizyenin miktarı tâyin edildi. Hîreliler, her sene yüz doksan bin altın vermeğe razı oldular. Hz. Hâlid, cizyeden başka Abdü’l-Mesih’in kızı Kerame’nin, Hz. Şerîk’e teslim edilmesini de şart kıldı.

Bu şartın konulmasının sebebi ise şu idi:

Hazret-i Şerîk, Kerame’yi daha önce görmüştü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin İran’ı ve Hîre’yi fethedeceğini müjdelediği zaman Hazret-i Şerîk de orada bulunuyordu. Kerame’nin kendisine verilmesini istedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de verileceğini vaad etti.

Hîre fetih edilince Şerîk (r.a.), Hazret-i Hâlid’in huzuruna şâhitler ile gelerek Peygamberimizin vaadini isbat etti. Hazret-i Hâlid bu vaadi yerine getirdi. Hîreliler Kerame’yi getirdiler ve Hazret-i Hâlid onu Şerîk’e (r.a.) teslim etti. Böylece Peygamberimizin vaadini de yerine getirdi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/16.html)
Başlık: İtikadda ve Amelde Mezhebler
Gönderen: Mücteba - 17 Ağustos 2015, 12:43:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً كُلُّهُمْ فِي النَّارِ إِلَّا مِلَّةً وَاحِدَةً قَالُوا وَمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي. (ت

“… Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” 'O hangi fırkadır, yâ Resûlallâh?' diye sorulduğunda
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 04 Ağustos 1431  - Hicrî: 2 Zilkâde 1436

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)


İtikadda ve Amelde Mezhebler

Sahih ve makbul itikat bilgilerinin neler olduğunu İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu’l-Hasen Eş’arî Hazretleri Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır:

Bu iki büyük İslâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır.

Bu iki imamın (İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu’l-Hasen Eş’arî) yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid’atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebini yani İmam Mâturidî’yi veya İmam Eş’arî’yi takip ve taklit etmelidir.

“Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur’ân ile Sünnet’e bakarım...” diyenler büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet’in dışına çıkmışlardır.

Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında “Mutlak müçtehitler” yetişmiş, bu büyük zatlar Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir.

Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında ‘Amelde mezheb’ olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler:

Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebidir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/17.html)
Başlık: Fâtımalar | Timur’un Tevâzuu
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2015, 10:32:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ لِلهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللهُ. (ت

“Allah için tevâzu gösteren hiç kimse yoktur ki, Allah onun (dünyâ ve âhirette) derecesini yükseltmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/3.png)

Rûmî: 05 Ağustos 1431  - Hicrî: 3 Zilkâde 1436



Fâtımalar

Dûme meliki Ükeydir, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e ipekli bir elbise hediye etmişti. Resûl-i Ekrem onu Hz. Ali’ye vererek:

“Bunu Fâtımalar’a başörtüsü olarak taksim et” buyurmuşlardı.

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in bu hadîsinde geçen Fâtımalar (Fevâtım) şunlardır:

1. Fâtımatu’z-Zehrâ (r. anhâ).

2. Hz. Ali’nin annesi Fâtıma binti Esed.

3. Hz. Hamza’nın kızı Fâtıma binti Hamza.

4. Akîl bin Ebî Talib’in hanımı olan Fâtıma binti Utbe bin Rebîa’dır.

Hazret-i Ali o kumaşı kesip bu dört Fâtıma arasında başörtüsü olarak taksim etmiştir.

Rasûlullâh (s.a.v.)’in doğumunda hizmeti geçen Fâtımalar’a da Fevâtım adı verilmektedir ki 7 Fâtıma’dır.

“Ben Fâtımalar’ın oğluyum” hadîsinde adı geçen Fevâtım, Resûlullâh (s.a.v.)’in nineleri arasında bulunan Fâtıma ismindekilerdir.


EMÎR TİMUR’UN TEVÂZUU

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât-ı Şerîfesi’nde şöyle buyurdular:

“Emîr Timur aleyhirrahme, bir gün Buhârâ sokaklarının birinden geçmekteydi. Hâce Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin dervişleri de medresenin sergilerini silkeliyorlardı. Emir Timur, İslâm’a olan bağlılığından, dervişlerin feyzinin bereketiyle şereflenmek için medresenin bu tozlarını, kendisi için sanki anber ve çok güzel bir koku kabul edip orada durdu.

İşte Emîr Timur, bu tevazuu ve inkisarı ile hüsn-i hâtime ile müşerref olmuştur. Emîr Timur’un vefatından sonra Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, “Timur imanla öldü” buyurmuştur.”
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/ m. 93)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/18.html)
Başlık: Mal ve Beden İle İbadet: Hac
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2015, 10:57:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُجُّوا، فَإِنَّ الْحَجَّ يَغْسِلُ الذُّنُوبَ كَمَا يَغْسِلُ الْمَاءُ الدَّرَنَ. (طس

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Haccediniz. Muhakkak hac, suyun kirleri yıkayıp temizlediği gibi günahları temizler.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 06 Ağustos 1431  - Hicrî: 4 Zilkâde 1436

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Mal ve Beden İle İbadet: Hac

Hac, İslâm’ın beş esâsından biridir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicretin dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebûbekir’i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.

Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Hâli müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Allâh’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe’yi haccetmektir.”

Haccın bazı hikmet ve faideleri:

1. Allâhü Teâlâ’ya karşı kendini hakir göstermek, insanlara karşı mütevâzî olmak,

2. Mal nimetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.

3. Kâbe-i Muazzama’nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi,

4. Nefsi tezkiye ve terbiye etmek,

5. Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan Müslümanların kaynaşmaları,

6. Hacer-i Es’ad’ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek,

7. İslâm’ın doğup yayıldığı yılları, Peygamberimiz’in ve Ashâbı’nın İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak,

8. Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir,

9. Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/19.html)
Başlık: Meleklerin Tesbîhi
Gönderen: Mücteba - 20 Ağustos 2015, 10:36:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلَاةٌ فِي مَسْجِدِي هٰذَا أَفْضَلُ مِنْ أَلْفِ صَلَاةٍ فِيمَا سِوَاهُ إِلَّا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ. (ق)

“Benim şu mescidim (Mescid-i Nebevî) de kılınan bir namaz, -Mescid-i Haram hariç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 07 Ağustos 1431  - Hicrî: 5 Zilkâde 1436

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

Meleklerin Tesbîhi

Arş-ı A‘lâ’yı taşıyan melekler, Hz. Âdem’in yaratılmasına kadar uzun müddet “Sübhanellâh” diye tesbîh ederek taşıdılar.

Hz. Âdem aleyhisselamın ruhu dimağına, beynine ulaşınca, aksırdı. Allâhü Teâlâ’nın ilhâmıyla Âdem aleyhisselam “Elhamdülillah” dedi.

Allâhü Teâlâ “Yerhamuke Rabbüke (Rabb’in sana rahmet edecektir.). Seni bunun için yarattım ey Âdem!” buyurdu.

Hz. Âdem’in tesbihini duyan melekler “Bu kelime güzel” dediler ve onu tesbihlerine eklediler ve Hz. Nuh’un peygamberliğine kadar “Sübhânellâhi ve’l-hamdülillâhi’’ diye tesbih ettiler.

Hazret-i Nuh’un kavmi puta tapardı. Allâhü Teâlâ, Hz. Nuh’a, kavmi “Lâ ilâhe illallâh” derlerse onlardan razı olacağını bildirdi. Bu kelimeyi duyan melekler “Bu da üçüncü kelime” dediler ve ilk iki tesbihe bunu da ilâve edip Hz. İbrahim’in gönderilmesine kadar “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâh’’ diyerek tesbih ettiler.

Allâhü Teâlâ, Hz. İbrâhim (a.s.)’e oğlu İsmâil (a.s.)’i kurban etmesini emredip, sonra da ona fidye olarak bir koç gönderince, Cebrâil (a.s.) “Allâhü Ekber’’ dedi.

Bu kelimeyi duyan melekler “Bu dördüncü güzel kelime” dediler ve tesbihlerine ilâve ettiler. “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber” diyerek tesbih etmeye başladılar.

Cebrâil (a.s.), Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) bunu anlatınca Resûlullâh Efendimiz taaccüble “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” dedi.

Bunun üzerine Cebrâil (a.s.), “Bu kelimeyi de bu tesbihe ilâve edelim” dedi.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Muhakkak bu kelimeler (Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm) bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.” (Hulasatu’l-ahbâr)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/20.html)
Başlık: Beytü’l-Makdis: Mescid-i Aksâ | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 21 Ağustos 2015, 10:43:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّ اللهَ إِذَا أَحَبَّ قَوْمًا اِبْتَلَاهُمْ فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَا وَمَنْ سَخِطَ فَلَهُ السَّخَطُ. (ت

“Allâhü Teâlâ sevdiği bir topluluğu bela ve musibetle imtihan eder. (Sabredip) râzı olanlardan Allâhü Teâlâ da râzı olur; râzı olmayandan Allâhü Teâlâ da râzı olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 08 Ağustos 1431  - Hicrî: 6 Zilkâde 1436

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

Beytü’l-Makdis: Mescid-i Aksâ

Âlimler İsrâ ve Mirac âyetinde geçen Mescid-i Aksâ’nın Beytü’l-Makdis mescidi olduğunda ittifâk etmişlerdir. Bu mescidin “Aksâ” (yani, çok uzak) diye isimlendirilmesi (Mekke’deki) Mescid-i Harâm ile arasındaki mesafenin uzak olmasındandır. Zira o vaktin imkânlarıyla bir aylık mesâfe idi. Bazı âlimlere göre de o vakit ondan ötede mescid bulunmadığındandır.

Beytü’l-Makdis’i Süleyman aleyhisselâm Allâhü Teâlâ’nın emriyle imar etmiş; o zamandan bu zamana hep hürmet gösterilmiştir. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ ve çevresini din ve dünya bereketleriyle bereketlendirmiştir. Çünkü Halîlullâh İbrahim aleyhisselâmdan itibaren Hazret-i İsa’ya kadar vahyin indiği mahal ve peygamberlerin ibâdet yeri olmuştur. Ayrıca nehirler, ağaçlar, çiçek ve meyvelerle donanmış idi.

Hazret-i Ka‘b (r.a.) buyurdu:

“Meleklerin semaya yükseldikleri semâ kapıları Mescid-i Aksâ’nın kapısına tesâdüf etmektedir.”

Ayrıca Beytü’l-Makdis, kıyâmette insanların toplanacağı mahşer mahallidir. Allâhü Teâlâ Resûlullâh Efendimizi oraya götürdü ki mübârek ayakları oraya bassın da onun hürmetine kıyâmet gününde ümmetinin mahşer meydanında beklemeleri kolay olsun.

Mescid-i Aksâ Peygamberlerin ruhlarının toplandığı mahaldir. Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) orayı teşrifi de peygamberlerin onunla müşerref olması içindir.

Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) bulunduğu ve ayak bastığı mekânlara başka yerlerin tercih edilmesine razı değildir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Beytü’l-Makdis’e gidip ayak basması ve namaz kılması kudsiyyetini tamamlamak içindir. (Sübülü’l-hüdâ ve’r-Reşâd)

İsimlerimiz: Erkek: Enis, Kız: Firdevs

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/21.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir’in Nasihati
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2015, 01:58:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَرْحَمُ أُمَّتِي بِأُمَّتِي أَبُو بَكْرٍ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetim içinde ümmetime en merhametli olanı Ebûbekir’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 09 Ağustos 1431  - Hicrî: 7 Zilkâde 1436

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Hazret-i Ebûbekir’in Nasihati

Hazret-i Ebûbekir (r.a.) Yezîd bin Ebî Süfyan’ı bir fırkaya kumandan tayin edip Belkâ yolu ile Şam tarafına göndermiştir. Onun sancağı altında çok gönüllü asker toplanmıştır. İçlerinde Mekke’nin ileri gelenlerinden Süheyl bin Amr gibi büyük zatlar vardı. Halîfe Hazretleri, yaya olduğu halde onu yolcu etmiş ve şöyle nasihat etmiştir:

“Ben, seni tecrübe etmek üzere tayin ettim. Güzel hareket edersen evvelkinden daha büyük bir makam veririm ve eğer fena hareket edersen seni azlederim.

Allah korkusunu kalbinden çıkarma. Muhakkak Allâhü Teâlâ senin dışını nasıl görürse iç yüzünü de öyle görür. Allâh’a en yakın olan, ona ameliyle en çok yaklaşandır.

Kibirden sakın. Zira Allah, kibri ve kibirli olanı sevmez. Kibirli ve kendini beğenenler ile düşüp kalkma.

Askerinin yanına vardığında onlarla güzel arkadaşlık et. Onlara nasihat ettiğinde sözü kısa söyle. Zira söz uzun olursa bazıları unutulur.

Sen kendini ıslâh eder, düzeltirsen insanlar da sana karşı iyi olurlar.

Beş vakit namazı vaktinde, rükû’ ve secdesini tam yaparak; huşû ile kıl.

Düşmanın elçileri yanına gelince onlara ikram et ve onları çok bekletme, askerinin halini öğrenmeden çıkıp gitsinler. Onlara fikrini bildirme ve ordunun eksik ve kusurunu gösterme. Asla sırlarını açıklama ki, işlerin bozulmasın.

İstişare ettiğinde; danıştığında doğru söyle ki, istişare doğru olsun...

Geceleri uyanık olup arkadaşların ile sohbet et ki, sana haberler gelsin ve perdeler açılsın.

Geceleri askerine nöbet beklet ve karakollarını çoğalt ve vakitli vakitsiz onları dolaş. Gafil olanları adaletle ikaz et. Cezaya layık olanlara ceza vermekten korkma. Askerin hâlinden gâfil olma. Fakat gizli hallerini araştırarak onları rezil de etme. Görünen hallerine bak, insanların sırlarını meydana çıkarma.

Ganimet malına hıyanet etme, fakirlik getirir ve muvaffakiyyete mani olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/22.html)
Başlık: Hz. Ebûbekir (r.a)’in Bir Hutbesi
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2015, 02:11:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ مَاتَ فِي أَحَدِ الْحَرَمَيْنِ اِسْتَوْجَبَ شَفَاعَتِي، وَجَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْآمِنِينَ. (كنز

“Kim Haremeyn (Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere)’den birinde vefat ederse şefaatim ona vacib olur ve kıyâmet gününde her türlü korku ve sıkıntıdan emin olarak gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 10 Ağustos 1431  - Hicrî: 8 Zilkâde 1436

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)

Hz. Ebûbekir (r.a)’in Bir Hutbesi

Hazret-i Ebûbekir bir hutbesinde Allâhü Teâlâ’ya lâyıkıyla hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:

Allâh’a itaat edip isyan etmemenizi, onu zikredip unutmamanızı, şükredip nankörlük etmemenizi, gazabından rahmetine sığınmanızı, ona lâyıkıyle senâda bulunmanızı ve ondan bir şey istediğiniz zaman havf ve recâ (korku ve ümîd) arasında bulunmanızı tavsiye ederim. Zîrâ Allâhü Teâlâ, Hz. Zekeriyâ aleyhisselâm’ı ve âilesini överek şöyle buyuruyor: “Onlar hayırlarda müsâbaka ederler, bizi korku ile karışık ümidle duâ ederler, onlar bize huşu ile boyun eğerler…” (Enbiyâ s., ayet 90)

Sonra, bilmiş olun ey Allâh’ın kulları! Allah, hakkı mukabilinde sizin nefislerinizi rehin olarak aldı. Sizden bunun için ahid; söz aldı. Sizin az ve fânî amellerinize karşı, çok ve ebedî olan cenneti verdi.

İşte Allâh’ın kitâbı elinizdedir; onun nûru sönmez, insanı hayretlerde bırakan acaibleri tükenmez. Onun nûrundan istifâde ederek nurlanın! Allâh’ın kitabının nasîhatlarından ibret alın, âhiret karanlıklarınızı onun nuruyla aydınlatın.

Muhakkak Allâhü Teâlâ, sizi ancak kendisine ibâdet etmeniz için yarattı ve yaptıklarınızı bilen Kirâmen Kâtibîn meleklerini amellerinizi yazmakla vazifelendirdi.

Sonra, ey Allâh’ın kulları! Bilmiş olun ki, bilmediğiniz bir ecele doğru gece gündüz gitmektesiniz. Sayılı günlerinizi Allâhü Teâlâ’nın razı olduğu amellere harcamaya ne kadar gücünüz yetiyorsa, öyle hareket edin. Buna da ancak Allâh’ın izni ile muvaffak olursunuz.

Size takdîr olunmuş ömür içinde Allâh’a kullukta, iman ve ibâdette, hayır yarışlarında en öne geçin ki fena amellerinizin cezâsından kurtulup selâmete erebilesiniz. Birtakım insanlar, ömürlerini Hak Teâlâ’nın kulluğunda harcamadılar, asıl faydasını görecekleri hayırlı amelleri işlemeyi unuttular. Onlar gibi olup helâk olmayınız. Çabuk olup hayırlı ameller işlemeye gayret edin. Çünkü arkanızda hiç ihmal etmeyen, çok dikkatli takip edici (ölüm) vardır.  (İmam Suyûtî, Târihu’l-Hulefâ)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/23.html)
Başlık: Hacer-i Esved’i Selamlamak | Sağlık: YARALANMALARDA İLK YARDIM
Gönderen: Mücteba - 24 Ağustos 2015, 10:41:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نَزَلَ الْحَجَرُ الْأَسْوَدُ مِنَ الْجَنَّةِ وَهُوَ أَشَدُّ بَيَاضًا مِنَ اللَّبَنِ فَسَوَّدَتْهُ خَطَايَا بَنِي آدَمَ . (ت

“Hacer-i Esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hata (ve günah)ları onu kararttı.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/9.png)

Rûmî: 11 Ağustos 1431  - Hicrî: 9 Zilkâde 1436

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)

Hacer-i Esved’i Selamlamak

Hac ve umre yapanlar, tavafa başlarken veya tavaf esnasında Hacer-i Es’ad’ın - Hacer-i Esved’in önüne geldikçe namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile mübarek taşa ellerini kaldırıp sürerler. Mümkünse öperler. Değilse ellerini sürüp ellerini öperler. Bu da mümkün değilse karşıdan ellerini kaldırarak selamlarlar. Böyle yapanlar Allâhü Teâlâ’ya bîat etmiş olurlar.

Hacer-i Esved’i selamlamak sünnettir. Fakat insanlara eziyet ve sıkıntı vermemek vacibdir. Sünneti işlemek için insanlara eziyet vermek caiz olmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta Hz. Ömer’e şöyle tavsiyede bulunmuştur:

Yâ Ömer, sen güçlü kuvvetli bir adamsın. Hacer-i Esved’e ulaşmak için izdiham çıkarma, insanlara zahmet verme. Yoksa zayıfları sıkıştırıp onlara eziyet etmiş olursun. Eğer kalabalık değilse dokunarak ve öperek selamla. Kalabalık ise karşısında durarak tehlil ve tekbirle selamla. (Müsned-i Ahmed)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kıyamet gününde bu taşın (Hacer-i Esved’in) gören iki gözü, konuşan dili olacak. Kendisini selamlayanlar hakkında şahitlik edecek.” buyurmuştur.

Sağlık: YARALANMALARDA İLK YARDIM

Düşme, çarpma, burkulma, kırık gibi yaralanmalarda ilk müdahale mühimdir. Yaralanan kısımda şişlik, kızarıklık ve ateşlenme görülebilir.

Eğer kanama yoksa yaralanan yerin ağrısını ve aşırı şişmesini (ödemi) önlemek için cilde doğrudan temas ettirilmeden buz konur veya soğuk kompres yapılır. Mümkünse yaralı kısım bandaj ile hafif sıkı sarılabilir.

İlk müdahaleden sonra ortopedi-travmatoloji veya âcil servis doktoru bulunan bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.

Yaralanmadan sonraki ilk vakitlerde kişinin kendini iyi hissetmesi aldatıcı olabilir. Yaralanma ve ağrıyı hafife almamalı, mütehassıs hekimlere muayene olmalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/24.html)
Başlık: Hayvanlara Merhamet İle Muâmele
Gönderen: Mücteba - 25 Ağustos 2015, 12:13:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحُجَّاجُ وَالْعُمَّارُ وَفْدُ اللهِ إِنْ دَعَوْهُ أَجَابَهُمْ وَإِنْ اِسْتَغْفَرُوهُ غَفَرَ لَهُمْ. (هـ

“Hac ve umre yapanlar Allâhü Teâlâ’ya (beytine; Ka’be’ye) gelen elçilerdir. Allâhü Teâlâ’dan bir şey isteseler istediklerini verir, istiğfar etseler onları bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 12 Ağustos 1431  - Hicrî: 10 Zilkâde 1436

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)

Hayvanlara Merhamet İle Muâmele

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, insanlara merhametli olduğu gibi hayvanlara da son derece merhametli olmuş ve ashâbına da onlara merhameti tavsiyede bulunmuşlardır. Hayvanların aç ve susuz bırakılmamasını, fazla yük yükletilmemesini,  dövülmemesini, ateşle veya vurmak için hedef yapılarak eziyet edilmemesini tavsiye etmişlerdir.

Resûlullâh (s.a.v.) bir gün hayvanlarının üzerinde durup bekleyen bir topluluğa rastladı. Buyurdular ki:
“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (ihtiyacınız olmadığı zaman da) onları dinlendirin. Yollardaki, çarşı ve pazardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (üzerlerinde durup lakırtı etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allâhü Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” (Müsned-i Ahmed)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe’yi daha önce hiç binilmemiş bir deveye bindirmiş ve ona “Yâ Âişe! Bu deveye yumuşak davran. Çünkü yumuşak huyluluk kimde olursa onu süsler ve kimden çıkarılırsa da onu lekeler.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

İbn-i Ömer (r.anhümâ) bir tavuğu hedef dikerek ok atan beş on gence rastlamıştı. Bu gençler İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) geldiğini görünce dağıldılar. Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) “Bu tavuğu kim dikti? İyi biliniz ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tavuğu (veya herhangi bir hayvanı) böyle hedef dikerek öldüren kimseye lanet etti.” demiştir. (Sahîh-i Buhârî)

Resûlullâh (s.a.v.) bir deve gördü. Açlıktan sırtı karnına yapışmıştı. “(Açlık, susuzluk, yorgunluk gibi hallerini) anlatmaktan aciz olan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun. Sağlam oldukları zaman onlara binin, kesmeye elverişli oldukları zaman da onları (kesip) yiyiniz.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/25.html)
Başlık: Hazret-i Aliyyü’l-Murtazâ’dan Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2015, 10:36:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَقْرَؤُنَا أُبَيٌّ وَأَقْضَانَا عَلِيٌّ. (خ)

“Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:
'Bizim en düzgün Kur’ân-ı Kerîm okuyanımız Übey (ibn-i Ka’b)’dir. En isâbetli hüküm verenimiz de Ali (bin Ebî Tâlib)'dir.'
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 13 Ağustos 1431  - Hicrî: 11 Zilkâde 1436

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)

Hazret-i Aliyyü’l-Murtazâ’dan Hikmetler

Cimri zengin, cömerd fakirden daha fakirdir. Eli sıkı olanın gönlü de dar olur.
Evliyânın anılması rahmetin inmesine sebeptir.
Ölümü anmak kalbe cilâ verir.
Bir günah çoktur, bin ibadet azdır.
Sen babanın haklarına riayet et ki oğlun da sana riayet etsin; saygılı olsun.
İlim rütbesi rütbelerin en yücesidir.
Kısmetin seni arar bulur, rahat ol.
Dünyaya gelmek ölümün habercisidir.
Sâlih zâtların verdiği zahmet rahmet sayılır.
İnsanın selâmeti dilini tutmaktadır.
Sükût eden pişman olmaz.
İnsanların en hayırsızı, herkesin kendisinden sakındığı adamdır.
Allâh’ın kelâmı kalbin devâsıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gönüllere şifâ verir.
Oruç tutmak sıhhate sebeptir.
Kişinin sadâkati; doğruluğu onun kurtuluşudur.
Gece namaz kılanın yüzü gündüz güzel görünür. Gece namazı mü’minin nurudur. Geceleri namaz kılarak kalbini nurlandır.
Dîn takvâ ile kemâle erer, dünyaya tamah ile bozulur.
Birbirine buğz; düşmanlık edenlere dünya bile dar gelir.
Dostun darbesi daha büyük elem verir.
Dil yarası kılıç yarasından daha şiddetlidir.
Helâl yemek kalbi nurlandırır.
Herkesin rızkı Allâh’a aittir. Senin onu aradığın gibi rızkın da seni arar.
Allâh’a itimad edenin ömrü huzurlu geçer.
Düşmana itimat etmek helâke; mahvolmağa sebeptir.
Dünyalık emeli yani; hırsı az olanın ömrü uzun olur.
Emsâlinizle (denklerinizle) geziniz.
Edeb peşinde olmak altın peşinde olmaktan evladır.
Âfiyet verilen kimse ne bahtiyardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/26.html)
Başlık: Haccın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 27 Ağustos 2015, 10:48:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَرَجَ حَاجًّا أَوْ مُعْتَمِرًا أَوْ غَازِيًا ثُمَّ مَاتَ فِي طَرِيقِهِ كَتَبَ اللهُ لَهُ أَجْرَ الْغَازِي وَالْحَاجِّ وَالْمُعْتَمِرِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. (هب)

“Bir kimse hac, umre veya gaza için (evinden) çıkar da bu yolda ölürse Allâhü Teâlâ kıyâmet gününe kadar onlara gazâ, hac ve umre yapanın sevabını yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 14 Ağustos 1431  - Hicrî: 12 Zilkâde 1436

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)

Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.
Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullâh’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.”

Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi.

Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt’i; Ka’beyi tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi.

Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt’i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka’be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka’be’yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu.
İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi. Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini duyurmak bize aittir.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim’in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü’l-Atîk’i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabb’inizin dâvetine icabet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar haccetmeye muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: Emrine âmâdeyim’ demektir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/27.html)
Başlık: Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN
Gönderen: Mücteba - 28 Ağustos 2015, 10:35:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي كُلُّ مُنَافِقٍ عَلِيمِ اللِّسَانِ. (حم

“Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimse ilmi (sadece) dilinde olan (itikadı bozuk, ilmiyle amel etmeyen) münafıklardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 15 Ağustos 1431  - Hicrî: 13 Zilkâde 1436

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)

Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN

Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor:

“Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor:

“Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış.”

Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti:

“Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!”

Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu.

Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım.

Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/28.html)
Başlık: Peygamberimizin Bir Mûcizesi: SA’D BİN EBİ VAKKAS’IN Bitmeyen Oku
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2015, 11:18:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ فَرَضَ اللهُ عَلَيْكُمُ الْحَجَّ فَحُجُّوا. (م)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ey insanlar! Allâhü Teâlâ size haccı farz kılmıştır. Öyleyse haccediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 16 Ağustos 1431  - Hicrî: 14 Zilkâde 1436

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)

Peygamberimizin Bir Mûcizesi: SA’D BİN EBİ VAKKAS’IN Bitmeyen Oku

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashabı ile birlikte Uhud boğazında bulundukları sırada Kureyş müşriklerinden Halid bin Velid’in kumandasındaki atlı bir topluluk Uhud kayalıklarına doğru çıkmaya başlayınca, Peygamberimiz aleyhisselam: “Allah’ım! Onları üstümüzde bulundurma!” diyerek, onlara bu imkânı vermemesini Allah’tan diledi.

Müşrikler dağa çıkmaya başlayınca, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Sa’d bin Ebi Vakkas’a (r.a.):

“Şunları geri çevir!” buyurdu.

Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.): “Yanımda bir tek okum var. Onları bir tek okumla nasıl geri çevireyim?” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) emrini üç kere tekrarlayınca, Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) ok çantasındaki bir tek oku alıp müşriklere attı ve onlardan birisini öldürdü.

Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) dedi ki: “Sonra ok çantama elimi sokup bir ok aldım. Onun atmış olduğum ok olduğunu tanıdım. Onu attım, bir adam daha öldürdüm! Sonra bir ok daha aldım. Onun da atmış olduğum ok olduğunu tanıdım. Onu da atıp bir adam daha öldürdüm. Bunun üzerine müşrikler oldukları yerlerinden aşağı inmek zorunda kaldılar. Kendi kendime: “Bu, mübarek bir oktur!” dedim ve onu hep ok çantamda bulundurdum.

MUTFAĞIMIZ: Fındık Ezmesi

Malzemeler: 250 gr. fındık, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, yarım su bardağı şeker.

Hazırlanışı: Fındıkların kabukları kırılıp fırında veya teflon bir tavada 15 dakika yanmayacak şekilde kavrulur. Kavrulurken fındıkların kabukları soyulmaya başlayacaktır. Fındıklar soğuduktan sonra elde ovarak kabukları tamamen çıkartılır.

Kavrulmuş fındıklar mutfak robotu ile çekilir, üzerine yağ ve şekeri konulup karıştırılır. Pudra şekeri de konulabilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/29.html)
Başlık: Haccın Şartları ve Kısımları
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2015, 11:22:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنْ جَارِ السَّوْءِ فِي دَارِ الْمُقَامِ. (ن

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İkâmet ettiğiniz (oturduğunuz) yerde kötü komşudan Allâhü Teâlâ’ya sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 17 Ağustos 1431  - Hicrî: 15 Zilkâde 1436

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)

Haccın Şartları ve Kısımları

Haccın farz olmasının şartları: 1- Müslüman olmak, 2- Haccın farz olduğunu bilmek, 3- Bâliğ (ergen) olmak, 4- Akıllı olmak, 5- Hür olmak, 6- Hacca gidip geleceği nakil vasıtası ve yol masrafları için parası olmak, 7- Vakit (hac ayları), 8- Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimlerini sağlayacak imkânı ve gidiş geliş müddeti içinde yol masrafı ile âile fertlerinin geçimini temin etmiş olmak.

Haccın farz olması için zekâtta olduğu gibi belli bir nisâb yoktur.

Haccın edâsının farz olmasının şartı beştir: 1- Sıhhatli olmak, 2- Yol emniyeti olmak, 3- Hacca gitmeğe (hapislik gibi) bir mânî olmamak, 4- Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahreminin bulunması, 5- Kadınların iddet bekliyor olmaması.

Hac, hükmü itibariyle üç kısımdır:

Farz hac: Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları îcâbeden hacdır.

Vâcib hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vâcib kıldığı hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nâfile haccın kazâsı da vâcibtir.

Nâfile hac: Farz ve vâcib olan hac dışındaki hac nâfiledir.

Henüz hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nâfiledir.

Farz, vâcib yahut nâfile hac edâsı itibarı ile üç türlüdür:

Hacc-ı İfrâd: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.

Hacc-ı Temettû: Aynı senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir. Temettû haccına niyet eden kimse, dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vâciptir. Hacc-ı temettû, hacc-ı ifrâddan daha faziletlidir.

Hacc-ı Kırân: Bir ihrâmla umre ve haccı berâber yapmaktır. Hacc-ı temettûde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vâciptir.

Hacc-ı kırân, hacc-ı ifrâd ve hacc-ı temettûdan daha fazîletlidir. Hacc-ı kırân ve hacc-ı temettû âfâkî olanlar (Mikât hâricinden Mekke’ye gelenler) içindir. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/30.html)
Başlık: Sultan Abdülhamîd Han Peygamberimizin Halîfesidir
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2015, 11:26:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ لَأَيَّامًا يَنْزِلُ فِيهَا الْجَهْلُ وَيُرْفَعُ فِيهَا الْعِلْمُ وَيَكْثُرُ فِيهَا الْهَرْجُ وَالْهَرْجُ الْقَتْلُ. (خ)

“Kıyâmet günü yaklaştığında öyle zamanlar olacak ki cehalet yayılacak, ilim kaldırılacak, yok olacak, fitne ve karışıklıklar çoğalacaktır. Fitne ölümdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 18 Ağustos 1431  - Hicrî: 16 Zilkâde 1436

Sultan Abdülhamîd Han Peygamberimizin Halîfesidir

Beyrut Hukuk Mahkemesi reisi ve büyük âlim Yusuf İsmail Nebhânî (1849-1937) merhûm diyor ki:

Müslümanların halifesi Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın dostlarına dostluk, düşmanlarına düşmanlık etmek her Müslümana zaruri bir vazifedir.

O Emîru’l-mü’minîndir, peygamberimizin halîfesidir. Dîn-i mübînin hükümlerinin koruyucusudur. Allâh’ın haremi Mekke’nin ve Resûlünün haremi Medîne’nin hizmetkârıdır.

İslâm milletinin ve devletinin bütün işlerini hakkıyla yerine getirmek için bütün kuvvetini sarfetmektedir. Güvenilir zâtlardan işittiğime göre; Sultan Abdülhamîd Han geceleri uyumazdı. Ancak uyku kendisini iyice kapladığında bağdaş kurup öğlen kaylûlesi gibi kısacık bir uyku ile iktifâ ederdi. Zira o bütün vaktini ümmet-i Muhammed’in ve İslâm devletinin işlerini dürüstçe görmeye vakfetmiş, ayırmıştı.

Muhakkak halifemiz hazretlerinin zamanında, Resûlullâh Efendimizin şu hadîs-i şerîflerinde bildirdikleri haller apaçık ortaya çıkmıştır: “Yakında -Din düşmanı- kavimler, yiyicilerin yemek kabı etrafına toplandıkları gibi sizin aleyhinize bir araya gelirler” (Ebû Davud). Bu sebeple düşmanlarının bu ittifaklarına karşı Sultan hazretlerinin gayet uyanık olduğunu görmekteyiz. Bütün varını yoğunu din hizmetine, Müslümanların himâyesine harcamaktadır. Her Müslümana düşen vazife sadâkatle onun ve İslâm devletinin hizmetinde olmak, dâimâ Allâhü Teâlâ’nın yardımına nâil olması için duâda bulunmak lâzımdır.

Tâbiîn’in reîsi Hasan-ı Basrî (rh.) hazretleri buyurdu:

“Eğer benim bir duâm olsa onu sultan için yapardım. Zira ona ulaşan her türlü hayır bütün Müslümanlara döner.”

İşte dîni ve aklı kâmil mü’minin hali budur. Amma dini ve aklı noksan olan kişiye gelince o Sultanın yaptığı işlere ve emirlerine razı olmaz da, Sultanın şu yaptırdığı iş şöyle olsaydı daha iyi olurdu diye dedikodulara ve zannına göre sultana ve yaptığı işlere itiraz eder. Hâlbuki Allâhü Teâlâ’nın mü’minlerin işlerini görmesi için Resûlullâh’ın halifeliği makâmını ihsân ettiği bir kimseye itiraz etmek dînî ve dünyevî zararlara sebep olur. (Hulâsatu’l-Beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/31.html)
Başlık: Amellerin En Hayırlısı Allâh’ı Zikirdir
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 00:15:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَثَلُ الَّذِي يَذْكُرُ رَبَّهُ وَالَّذِي لَا يَذْكُرُ رَبَّهُ مَثَلُ الْحَيِّ وَالْمَيِّتِ. (ق

“Rabbini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin hâli, diri ile ölünün hâline benzer.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun Aleyh; Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 19 Ağustos 1431  - Hicrî: 17 Zilkâde 1436

Uşak, Gediz, Kiraz, Aliağa ve Seyitgazi'nin Kurtuluşu (1922) • İkinci Dünya Harbi'nin Başlaması (1939)

Amellerin En Hayırlısı Allâh’ı Zikirdir

Allâhü Teâlâ buyuruyor ki:

“Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim (Bana layık surette anayım, inayet ve yardımımı devam ettireyim).” (Bakara s., âyet 152);

“Allâhü Teâlâ’yı zikretmek (tâatler içinde en fazîletli ve) en büyüktür.” (Ankebût s., âyet 45);

“Rabbiniz buyurdu: Bana duâ edin; yalvarın ki, size karşılık vereyim (duânızı kabul edeyim).” (Mü’min s., âyet 60).

“…Bilmiş olun ki kalpler, ancak Allâh’ı zikirle mutmain olur, yatışır.” (Ra’d s., âyet 28)

Allâh’ı hakkı ile zikredenin kötü hallerini Allâhü Teâlâ iyiye çevirir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Dikkat edin! Size amellerinizin en hayırlısını, Rabbiniz katında en temiz olanını, derecelerinizi en çok artıranını, altın ve gümüş infâk etmenizden; sadaka vermenizden, düşmanla karşılaşıp birbirinizin boynunu vurmanızdan daha hayırlısını haber vereyim mi?” buyurdular.

 Ashâb-ı Kirâm: “Ya Resûlallâh, o nedir?” dediler;

“Allâhü Teâlâ’yı zikretmektir” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) Necid taraflarına gönderdiği bir müfreze, kısa zamanda birçok ganimetle geri dönmüştü. Bir adam: ‘Kısa zamanda böyle ganimetle dönen bir müfreze görmedim’ deyince;

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Size bunlardan daha kısa zamanda daha kazançlı bir topluluğu haber veriyorum. Onlar, sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar Allâhü Teâlâ’yı zikrederek otururlar. İşte onlar, en fazla ganimeti en kısa zamanda kazananlardır” buyurdular.

Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu:
“Allâhü Teâlâ’yı zikretmek için oturan her topluluğu muhakkak melekler kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekînet iner, Allâhü Teâlâ onları katındakilere bildirir.” (Sahîh-i Müslim)

Azîz Mahmûd Hüdâî (ks.) şöyle demiştir:
Bir adam batıdan doğuya doğru mal infâk ederek (sadaka ve zekât vererek) yola düşse, bir başkası da doğudan batıya doğru Allah yolunda kılıçla cihad ederek; çarpışarak gelse, Allâhü Teâlâ’yı zikretmek her ikisinden de üstündür. (Azîz Mahmûd Hüdâî, Hulâsatu’l-Ahbâr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/1.html)
Başlık: Yeryüzündeki Cennet Bahçeleri | Kurban'a Ait Bazı Hükümler
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 00:34:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا مَعْشَرَ التُّجَّارِ إِيَّاكُمْ وَالْكِذْبَ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ey tüccar topluluğu! Yalandan sakınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 20 Ağustos 1431  - Hicrî: 18 Zilkâde 1436

Yeryüzündeki Cennet Bahçeleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Cennet bahçelerine uğradığınızda ondan faydalanın.”

Ashâb-ı Kirâm, “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sordular;

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Zikir halkalarıdır. Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın zikir halkalarını bulmak için dolaşan melekleri vardır. Her nerede bir zikir halkası bulsalar hemen orada toplanır ve onları kuşatırlar.” buyurdu.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v), bir gün ashabından halka olarak oturan bir topluluğun yanına vardı ve: ‘Sizi buraya ne oturttu? (Sizi buna teşvik eden sebep nedir?)’ diye sordu.
‘Allâh’ı zikretmek ve bizi İslâm’a hidâyet ettiği ve bize İslâm’ı ihsân ettiği için ona hamd etmek üzere oturduk.’ dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v):
‘Siz sadece bunun için oturduğunuza yemin eder misiniz?’ diye sorunca sahâbe, ‘Vallâhi, bundan başka bir maksatla toplanmadık.’ dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Cebrâil (a.s.) bana geldi ve Allâh’ın sizinle meleklerine iftihâr ettiğini, öğündüğünü haber verdi.”

KURBANA AİT BAZI HÜKÜMLER

Bir kimse vakti içinde kurbanını kesmeyip kıymetini sadaka olarak verse kurbanı edâ etmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fitre) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden düşmez. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Zengin olan çocuk için kendi malından kurban kesilmesinde ihtilaf vardır. İhtiyatlı olan ve tercih edilen kurban kesilmesidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/2.html)
Başlık: Peygamberimizin Sa’d Bin Ebî Vakkas’ı Ziyareti
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 00:44:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلتَّاجِرُ الصَّدُوقُ الْأَمِينُ مَعَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ. (ت

“Kendisine güvenilen ve doğruluktan asla ayrılmayan tüccâr, (kıyâmet günü) peygamberler, sıddîklar ve şehîdlerle beraberdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Eylül Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 21 Ağustos 1431  - Hicrî: 19 Zilkâde 1436

Dursunbey, Sındırgı, Güney, Ödemiş, Emet, Tavşanlı, Eşme ve Buharkent'in Kurtuluşu (1922)

Peygamberimizin Sa’d Bin Ebî Vakkas’ı Ziyareti

Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.), Veda haccında Peygamberimiz (s.a.v.) ile birlikte bulunuyordu. Ağır bir hastalığa tutuldu, öleceğini zannetti. Peygamberimiz (s.a.v.) onu ziyaret etti. Sa’d (r.a.), Peygamberimiz’i görünce ağladı ve:

“Yâ ResûlAllah! Arkadaşlarım buradan gidecekler de, ben hicret edip çıkmış olduğum bir yurtta ölüp onlardan geride mi kalacağım?” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Hayır! Sen geride kalmayacaksın! Allâh’ın rızasını umduğun, dereceni arttıracak ve yükseltecek birtakım ameller işleyeceksin! Umarım ki sen, ölmeyip, çok yaşayacaksın! Müslümanlara yararın, başkalarına ise zararın dokunacaktır!” buyurdu ve “Allâh’ım! Sa’d’a şifa ver ve onun hicretini tamamla! Allâh’ım! Ashabımın hicretlerini tamamla! Onları izleri sıra geri çevirme!” diyerek yalvardı.

Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.): “Yâ Rasûlallâh! Hastalığım, gördüğünüz gibi çok ağır! Benim pek çok servetim var. Bir kızımdan başka vârisim de yoktur. Servetimin hepsini sadaka vereyim, yoksullara dağıtayım mı?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Hayır!” buyurdu. Sa’d (r.a.): “Üçte ikisini tasadduk edeyim mi?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Hayır!” buyurdu. Sa’d (r.a.): “Üçte birini?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Üçte bir! Eh, üçte bir de epeyce şeydir! Senin vârislerini zengin bırakman, onları aç bırakıp halka avuç açtırmandan hayırlıdır! Muhakkak ki, sen Allâh’ın hoşnutluğunu arayarak vereceğin bir sadaka ile de ecir ve sevaba erersin. Servetinden harcadığın şey senin için sadaka olur. Aileni geçindirmen, senin için sadaka olur. Ev halkını geçindirmen, senin için sadaka olur. Hatta hanımına verdiğin bir lokmada bile sana ecir vardır” buyurdu.

Peygamberimiz (s.a.v.) tabib Hâris bin Kelede’ye (r.a.): “Sa’d’ı hurmalarla tedavi et! Vallâhi, ben onun bunlarla iyileşeceğini umuyorum!” buyurdu. Hâris (r.a.) acve hurmalarını sütle karıştırıp pişirdi, tereyağı ile bollaştırdıktan sonra Sa’d’a (r.a.) içirince hemen hastalığından kurtuluverdi.

Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.), hicretin 55. yılına kadar yaşadı. Her yıl servetinin zekâtını verirdi. Vefat ettiği zaman 250.000 dirhem mîras bırakmıştı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/3.html)
Başlık: Ana Babaya Merhametin Mükâfatı
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 00:55:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَبَرَّ الْبِرِّ صِلَةُ الْمَرْءِ أَهْلَ وُدِّ أَبِيهِ بَعْدَ أَنْ يُوَلِّيَ. (د)‏

“Bir kimsenin babasının vefatından sonra ona yapacağı en faziletli iyilik babasının arkadaşlarını ziyaret etmesi (ve onlara ikramda bulunması)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Eylül Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 22 Ağustos 1431  - Hicrî: 20 Zilkâde 1436

Sivas Kongresi (1919) • Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl'ün Kurtuluşu (1922)

Ana Babaya Merhametin Mükâfatı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Anne yahut babasına iyilik eden bir adam eğer onlara bir defa merhametle baksa bu bakışına karşılık muhakkak Allâhü Teâlâ ona mebrûr (makbul) bir hac sevâbı yazar.”

“Yâ Resûlallâh, günde yüz defa bakarsa ne buyurursunuz” diye sordular;

“Allah en büyüktür.” buyurdu. (Yani, işlediğiniz her amelin -Allâh’ın katında- eksiksiz olarak verilecek mükâfâtı vardır.)

“Senin onlara -ana babana- bakman, onların da sana bakması, senin onlara gülmen, onların da sana gülmesi Allah yolunda kılıçlar kırıncaya kadar harp etmenden daha faziletlidir.”

Ebû Hüreyre radıyallâhü anh hazretleri vâlidesi vefât edinceye kadar hacca gitmemişti.

Hazret-i Ebû Hüreyre her gün sabah elbisesini giydiğinde validesinin kapısı önünde durur ve:

“Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh, ey anneciğim” der, annesi de onun selamını alırdı. Hazret-i Ebû Hüreyre:

“Beni küçükken terbiye ettiğinden; bakıp büyüttüğünden dolayı Allâhü Teâlâ seni hayırla mükâfatlandırsın” diye dua ederdi. Annesi de:

“Ey oğulcağızım, ihtiyarlığımda bana yaptığın iyilikler için Allâhü Teâlâ da seni hayırla mükâfatlandırsın” diye ona hayır dua ederdi.

Akşam eve döndüğünde de birbirlerine hayır dua ederlerdi.

Yemenli bir zât sırtında taşıdığı annesiyle birlikte Beytullâh’ı tavâf ediyordu. Tavâfı tamam olunca annesini yere indirdi. Abdullah bin Ömer hazretleri onu yanına çağırdı. “Şu hanım senin neyindir” diye sordu. “O annemdir” deyince:

“Anneme yetişip onu senin anneni tavâf ettirdiğin gibi tavâf ettirmeyi arzu ederim. Lâkin dünyâda şu iki ayakkabımdan başka şeyim yoktur” buyurdular. (Mekârimu’l-Ahlâk, İbn-i Ebiddünyâ)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/4.html)
Başlık: Sadaka Ömrü Uzatır, Belayı Defeder | Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 01:04:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الصَّدَقَةَ لَتُطْفِئُ غَضَبَ الرَّبِّ وَتَدْفَعُ مِيتَةَ السُّوءِ. (فيض

“Muhakkak sadaka, Allâhü Teâlâ’nın gadabını söndürür ve (yanmak, boğulmak, isyan ederken ölmek gibi) kötü ölümden kurtarır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Eylül Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 23 Ağustos 1431  - Hicrî: 21 Zilkâde 1436

Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli'nin Kurtuluşu (1922)

Sadaka Ömrü Uzatır, Belayı Defeder

Sâlih aleyhisselamın kavminde halka eziyet eden bir adam vardı. İnsanlar:

“Ey Allâh’ın Nebîsi! Şu adamdan kurtulmamız için duâ edin” dediler. Hz. Sâlih:

“Gidiniz, muhakkak isteğiniz olmuştur” buyurdu.

O adam her gün odun toplamaya çıkardı. O gün de yanında iki parça ekmekle odun toplamaya çıktı. Birini yedi, diğerini sadaka olarak verdi. Odununu toplayıp sağ salim geri döndü.

Şikâyet edenler hemen Sâlih aleyhisselâmın yanına geldiler ve:

“Bu adam başına hiçbir şey gelmeden odunuyla sağ salim geldi” dediler.

Hz. Sâlih adamı çağırttı ve:

“Bugün ne yaptın” diye sordu. Adam:

“Yanımda iki parça ekmek alıp odun toplamaya çıktım, birini sadaka verdim, diğerini yedim” deyince;

“Yükünü çöz” buyurdular.

Çözdüğünde odunlar arasına siyah bir yılanı da odun diye aldığını gördü. Sâlih aleyhisselâm:

“İşte şu verdiğin sadaka sebebiyle ölümden; bu yılanın sokmasından kurtuldun” buyurdular. (İmâm Ahmed, Kitâbü’z-Zühd)

ORTAK KESİLEN KURBANIN TAKSÎMİ

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek icap eder:

Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veya yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmîn ile taksim câiz olur.

Ortaklardan birine veya her hangi bir kimseye ‘Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.’ diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.

Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir.

Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/5.html)
Başlık: Kurban Nisâbı Ve Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 01:08:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ شَيْءٍ يُصِيبُ الْمُؤْمِنَ فِي جَسَدِهِ يُؤْذِيهِ إِلَّا كَفَّرَ اللهُ عَنْهُ بِهِ مِنْ سَيِّئَاتِهِ. (حم

“Muhakkak Allâhü Teâlâ mü’minin vücuduna eziyet veren her şeyden dolayı, onun günahlarını affeder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Eylül Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 24 Ağustos 1431  - Hicrî: 22 Zilkâde 1436

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)

Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın her Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir.

Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfi mik-tarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri gün-lere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarıdır. Bundan fazla olarak 80,18 gr. altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır (fitre) vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.

• (Bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, (yani nisâba mâlik) olan kimsenin derhal kurban kesmesi vâcib olur.

• Hür, mukîm ve nisâba mâlik Müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru’r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir.

İmam Hasan’ın Ebû Hanîfe’den rivayetine göre, kişinin küçük çocuğu ve babası olmayan torunları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan’ın bu rivayetini tercih etmiştir.

• Müsâfir eğer mukîm iken kurban alıp vaktin sonundan evvel (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıktığı takdirde;

Zengin ise kurbanı satması caiz olur.

Fakir ise -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- satması câiz olmaz.

• İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri’ne göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ (ergen) olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/6.html)
Başlık: Kurbanın Fazîleti | Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2015, 01:15:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَ لَهُ عِلْمٌ فَلْيَتَصَدَّقْ مِنْ عِلْمِهِ، وَمَنْ كَانَ لَهُ مَالٌ فَلْيَتَصَدَّقْ مِنْ مَالِهِ. (كنز

“İlmi olan kimse (onu öğreterek) ilminden tasaddukta bulunsun, malı olan kimse de malından tasaddukta bulunsun (zekat ve sadaka versin).”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Eylül Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 25 Ağustos 1431  - Hicrî: 23 Zilkâde 1436

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)

Kurbanın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allah (c.c.) katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür.”

• “Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Muhakkak bir kimse kurbanını alır, onu kıbleye çevirip keserse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak kurbanın kanı Hz. Allâh’ın muhâfazasında toprağa düşer. (Kurban keserek) azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.

• “Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır. Kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder. Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”

Gücü yeten kimsenin Allah rızâsı için ve şefâate nâil olmak niyetiyle Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek: “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyt’imdendir.” deyip kesti. Sonra ikincisini keserken: “Allâh’ım! Bu da Muhammed’den ve ümmetindendir.” dedi.

Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Hazretleri biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban eder ve ‘Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.’ derdi.

KURBAN KESMEDE BAZI MEKRUHLAR

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur.

Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/7.html)
Başlık: Akîka Kurbanı | Kurban Etinin Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 08 Eylül 2015, 13:36:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْهِجْرَةَ خَصْلَتَانِ إِحْدَاهُمَا أَنْ تَهْجُرَ السَّيِّئَاتِ وَالْأُخْرَى أَنْ تُهَاجِرَ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ. (حم

“Hicret ikidir. Biri günahlardan hicret (günahları terk etmek)tir. Diğeri de Allâh’a ve Resûlüne hicret etmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 26 Ağustos 1431  - Hicrî: 24 Zilkâde 1436

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)

Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere “akîka” ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk’a şükür olarak kesilen kurbana da “Akîka-nesîke kurbanı” denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek çocuğu için iki kurban ve kız çocuğu için bir kurban kesilebilir.

Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası “Yâ Rabbi, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun.” diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve iki torunlarının doğumlarında onlar için akîka kesmişlerdir.

Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir.

Çocuklar Allâh’ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lütfa karşı birer şükürdür.


Kurban Etinin Taksîmi

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etinin bir kısmını hediye etmek veya etin tamamını bağışlamak câizdir.

Kurban kesen ihtiyaç sâhibi ise kurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/8.html)
Başlık: Kurbanın Hikmeti | Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2015, 11:26:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ مُوجِبَاتِ الْمَغْفِرَةِ إِدْخَالَ السُّرُورِ عَلَى أَخِيكَ الْمُسْلِمِ. (طب

“Muhakkak Müslüman kardeşini sevindirmek mağfiret olunmağa (bağışlanmağa) vesiledir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 27 Ağustos 1431  - Hicrî: 25 Zilkâde 1436

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Kurbanın Hikmeti

Eti yenilen hayvanların eti, “Bismillâhi Allâhü Ekber.” diyerek kesilince etinin yenilmesi helâl olur. Boğazından kesmek sûretiyle de necis (pis) olan kanından temizlenmiş olur.

Kurban kesmekte Allâh’ın kullarına ziyâfet vardır.

Kurban kesmek Allah yolunda bir fedâkârlıktır, Allâhü Teâlâ’nın verdiği nimetlere bir şükürdür, ayrıca sevâb kazanmağa ve Allâh’a yakınlığa vesîledir, belâlara karşı da bir siperdir.

Dünyânın her tarafında her gün yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız maddî imkânı olanlar istifâde edebiliyor. Kurban Bayramı’ndaki etlerden ve derilerden fakirler de istifâde etmektedir. Şahsın menfaati yerine de cemiyet menfaati konuluyor.

Kurban kesmek İslâm’ın pek insanî ve ictimâî büyük bir fedâkârlığıdır.

Kurban kesmekle kesilen hayvan sayısı çok artmış olmaz. Çünkü kasaplar et satamayacağından kurban bayramı günlerinde kesecekleri hayvan sayısı azalır.

Kendi zevkleri için her gün on binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin senede bir kere Allah için ve insanların da faydasına kurban kesilmesini çok görmeleri insaflı bir tavır değildir.

Hülâsa kurban; dînî, ahlâkî, ictimaî birtakım hikmetler ve maslahatlar için emredilmiştir. Bunu takdîr etmeyecek bir akıl sâhibi düşünülemez.


KURBAN KESMEYE DÂİR BÂZI MESELELER

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.

Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur.

Helâlleşmezlerse her ikisinin de kurbanları caiz olmadığı için birbirlerinin kurban bedellerini öderler. Kurban günleri geçmemişse kurbanlarını keserler. Geçmişse aldıkları bedelleri sadaka olarak verirler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/9.html)
Başlık: Cennete Nasıl Girilir? | Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar
Gönderen: Mücteba - 10 Eylül 2015, 10:55:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفَاعَتِي. (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim benim kabrimi ziyâret ederse, ona şefâatim vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Eylül Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 28 Ağustos 1431  - Hicrî: 26 Zilkâde 1436

Peygamber Efendimiz'in Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye Hicret İçin Yola Çıkışı (622) • Sultan Dördüncü Murad Han'ın Tahta Çıkışı (1623) • Sivastopol'un Geri Alınması (1855)

Cennete Nasıl Girilir?

İbrahim bin Edhem Hazretleri bir gün parası olmadığından hamama ücretsiz olarak girmek istemiş. Fakat hamam sahibi izin vermemiş, buraya ancak ücretini ödeyerek girebilirsin, demiş. Bunun üzerine İbrahim bin Edhem Hazretleri ağlayarak şöyle demiş: “Allâhım! Şeytanların evi olan hamama ücretsiz olarak girmeme izin verilmiyor. Peygamberlerin ve sıddîkların evi olan cennete ücretsiz (hiç amel işlemeden) nasıl girebilirim.” (Tenbihü’l-Gâfilîn)


Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar

• Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû’u (çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (Müslüman olmayanlara) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz. Yerlerse bedelini fakirlere ödemek lazım gelir.

• Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.

Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, bu kurbanı kesmekle kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.

• Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.

• Kesmeden evvel hayvanın sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.

• Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kesilince kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.

• Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi kesmeden evvel diri olduğunun alâmetidir. Keserken kurbanın ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması da kesmeden evvel ölü olduğunun alâmetidir.

• Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/10.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz | Zilhicce Ayı
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2015, 11:16:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَشَدَّكُمْ أَمْلَكَكُمْ عِنْدَ الْغَضَبِ، وَأَحْلَمَكُمْ مَنْ عَفَا بَعْدَ قُدْرَةٍ. (كنز

“Sizin en kuvvetliniz öfkelendiği zaman kendine sahip olanınızdır, en halîm (yumuşak huylu) olanınız da gücü yettiği halde affedeninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Eylül Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 29 Ağustos 1431  - Hicrî: 27 Zilkâde 1436

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)

Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz

Bir veya iki gözü kör, zayıflıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yani hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz.

Sığır, koyun veya keçinin bir memesi gitmiş veya kurumuş ise kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur.

Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz.

Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan veya boynuzlarından biri veya ikisi kökünden kırılmış olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Bir kimsenin emânet hayvanı kendisi için kurban etmesi, rehin hayvanı kurban etmesi ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmesi câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak  kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


ZİLHİCCE AYI İCTİMA‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1436 yılı Zilhicce ayı ictima‘ı (13 Eylül Pazar) günü Türkiye yaz saati ile 09.41’dir.

Ru’yet, ise (14 Eylül Pazartesi) Türkiye saati ile 03.25’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Avustralya Kıtasının tamamı Büyük Okyanus’un orta ve güney kısımları, Endonezya, Filipinler, Güney Pasifik Okyanus adaları; Galapagos, Santa Clara, Robenson Crouse, Alajendro Klekirik, Clipperton, Cook, Hawai, Kiribati.

Hilal; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 15 Eylül Salı Zilhicce ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/11.html)
Başlık: Zilhicce Ayı ve İlk On Gecenin Fazileti | İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2015, 14:30:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الضَّحَايَا أَغْلَاهَا وَأَسْمَنُهَا. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kurbanların en faziletlisi, en pahalı ve en semîz olanıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Eylül Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 30 Ağustos 1431  - Hicrî: 28 Zilkâde 1436

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

Zilhicce Ayı ve İlk On Gecenin Fazileti

Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât’a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.
Zilhiccenin ilk on gecesi “leyâli-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır.
Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemelidir. Bu mendubdur.
Hiç olmazsa 8’inci gün ile beraber 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır. Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe ilallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.

Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yani Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:
10 salevât-ı şerîfe:
“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”

10 istiğfâr:
“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”

10 tevhid:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in Kadîr” okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/12.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? | Kısmî Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2015, 14:41:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ عِلْمًا لَا يُنْتَفَعُ بِهِ كَكَنْزٍ لَا يُنْفَقُ فِي سَبِيلِ اللهِ. (كنز

“Kendisiyle menfaatlenilmeyen (amel edilmeyen) ilim Allah yolunda harcanmayan hazine gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Eylül Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 31 Ağustos 1431  - Hicrî: 29 Zilkâde 1436

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir.

Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur.

Ancak kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark oluna-mazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yani yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir.

Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı’nda yüz deve kurban ettiler.

Ortakların inek, öküz, deve veya câmûs kurban ederken kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet vermesi müstehaptır.

Bütün ortakların kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri ve hisselerinin müsâvî (denk) ve hep-sinin Müslüman olmaları şarttır.

Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.

Kısmî Güneş Tutulması

Bugün (13 Eylül Pazar) “Kısmî Güneş Tutulması” olacaktır.

Tutulma, Güney Afrika kıtası ve Antarktika kıtası ile Hindistan’ın güneyinden kısmi olarak görülebilecek, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.
Tutulmanın büyüklüğü:  0.7871’dir.
Başlangıcı: 13 Eylül 2015   07.41 (Türkiye yaz Saati)
Tutulmanın ortası:  13 Eylül 2015   09.54          ” 
Tutulmanın sonu:  13 Eylül 2015   12.06         ”       


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/13.html)
Başlık: Kurban | Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası
Gönderen: Mücteba - 14 Eylül 2015, 14:45:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ أَيَّامٍ أَحَبُّ إِلَى اللهِ أَنْ يُتَعَبَّدَ لَهُ فِيهَا مِنْ عَشْرِ ذِي الْحِجَّةِ يَعْدِلُ صِيَامُ كُلِّ يَوْمٍ مِنْهَا بِصِيَامِ سَنَةٍ وَقِيَامُ كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْهَا بِقِيَامِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ. (ت

“Hiçbir günde yapılan sâlih amel Allâhü Teâlâ’ya Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan sâlih amelden daha sevimli olamaz. Bu günlerde tutulan bir gün oruç bir senelik oruca, bir gecesini (ibadet ile) ihyâ etmek de Kadir gecesini ihyâ etmeye denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Eylül Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 01 Eylül 1431 - Hicrî: 30 Zilkâde 1436

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

Kurban

Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh’a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvana (deve, koyun, keçi, manda ve sığır) kurban denir. Zarûrî ve aslî ihtiyaçları ve borçlarından sonra nisâb miktârı malı olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir.

Kurbanda Temizlik ve Etin Muhafazası

Hastalıksız ve sağlık kontrolleri yapılmış hayvanlar alınmalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhafazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir. Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır. Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde yapılmalı; kan, bağırsak vs. gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir. Etler, kesildiği sıcaklıkta buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalıdır. Etin sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlendirmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir. Et, buzdolabında 2-3 gün, kıyma ise 1 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmeli, kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir. Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da kalmamalıdır. Zehirlenme tehlikesine karşı dikkatli olunmalıdır. Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır. Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/14.html)
Başlık: Kurbanın Müstehabları | Kurban Keserken Besmele Dâir
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2015, 10:57:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ أَبِي رَافِعٍ، قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَأَنْ يَهْدِيَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى يَدَيْكَ رَجُلًا خَيْرٌ لَكَ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ وَغَرَبَتْ. (طب

Ebû Râfi'den (r.a.): Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Yâ Ebâ Râfi’) Allâhü Teâlâ’nın senin elinle (vasıtanla) bir kişiye hidâyet etmesi, senin için, güneşin üzerine doğup battığı şeylerden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Rûmî: 02 Eylül 1431 - Hicrî: 1 Zilhicce 1436

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

Kurbanın Müstehabları

1- Kurban edilecek hayvanı kurban günlerinden evvel alıp beslemek.

2- Kesileceği yere incitmeden ve hürmet ile götürmek.

3- Kesebiliyorsa kendisi kesmek.

4- Kesemiyorsa ehil bir kimseyi vekil edip kesilirken hazır bulunmak.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kızına buyurdular ki: “Ey Fâtıma, kalk ve kurbanının kesilmesine şâhid ol. Zîrâ kanından ilk damlası yere düştüğünde, işlediğin her bir günâhın af ve mağfiret olunur. Ve ‘İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi’l-âlemine lâ şerîke leh.’ duâsını oku.”

5- Bıçağın büyük ve keskin olması.

6- Kurbanın iki şah damarı ile yemek ve nefes borusunu kesmek.

7- Hayvan ölmeden derisini yüzmemek.

8- Kurbanı keserken kurbanın âzâ(organ)ları ve parçaları mukâbilinde kendi vücûdunun ve bütün âzâlarının cehennemden âzâd olmasına niyet etmektir.

Kurban Keserken Besmele Dâir

“Bismillâhi Allâhü Ekber”den sonra hiçbir şey ile meşgul olmayıp kurbanı hemen boğazlamak şarttır. Besmeleden sonra bıçak bilenirse besmeleyi tekrar etmek lâzımdır. “Bismillâhi Allâhü Ekber” dedikten sonra kurban yerinden kalkıverse yatırılıp keserken tekrar besmele çekilir. Besmeleden sonra elindeki bıçağı bırakıp diğer bir bıçak alsa besmeleyi tekrar etmek lâzım olmaz. Bir kurban üzerine besmele okuduktan sonra onu bırakıp diğerini kesecekse besmeleyi tekrarlamak lâzımdır. Birkaç kurbanı birbiri ardınca boğazlasa her birinde besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/15.html)
Başlık: Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (1)
Gönderen: Mücteba - 16 Eylül 2015, 10:54:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Muhakkak (kâmil) âlimler peygamberlerin vârisleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Rûmî: 03 Eylül 1431 - Hicrî: 2 Zilhicce 1436

Ebu'l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevî Hazretleri'nin İrtihali (1959)

Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (1)

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Efendi, tahsilini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız namı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Han’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Gördüğü rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder. Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvâfık düşecek isti’dadı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için hususi bir ihtimam gösterir.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul’a gönderilir. Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştu:
Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafra’lı Ahmet Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı.

1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesini bitirdikten sonra 1916’da ihtisâsını (doktora) yapmak üzere Medresetü’l-Mütehassisîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadis şubesine girdi. İlk iki seneyi muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassisîn’den birinci derece ile mezun oldu. (Devamı var)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/16.html)
Başlık: Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (2)
Gönderen: Mücteba - 16 Eylül 2015, 11:03:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَحَدٌ أَعْظَمُ عِنْدَ اللهِ مِنْ رَجُلٍ يَعْمُرُ فِي الْاِسْلَامِ. (كنز

“Allâhü Teâlâ nezdinde, ömrünü İslâm’a hizmette geçiren kimseden (sevap bakımından) daha büyük kimse yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Eylül Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Rûmî: 04 Eylül 1431 - Hicrî: 3 Zilhicce 1436

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1961)

Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (2)

Medresetü’l-Mütehassisîn’e girmeden önce Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi) da giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır: “Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Üç kâdî’den ikisi cehennemdedir.” meâlindeki Hadîs-i Şerîf’lerini hatırlatıyorlardı.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin aslâ kâdî (hâkim)lik mesleğine sülûk etmeğe niyetli olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu” bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye’nin  Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâm olduğu gibi Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdîlik rütbesini aldılar. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretleri’nde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstazı kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbeti rûhâniyesine teslim ettiler. Dünyanın şu son zamanlarında ilâhi feyizden nasipleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhâsına çıkardılar. Halen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379)  Çarşamba günü dâr-ı bekâ’ya irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz) Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır. Cenâb-ı Hak sevenlerini ve bütün mü’minleri şefaatlerine nâil kılsın. (Âmin)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/17.html)
Başlık: Osmanlı'da Kurban
Gönderen: Mücteba - 18 Eylül 2015, 11:06:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ. فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ. (سورة الكوثر, 1-2

“(Habîbim Ahmed,) Şüphe yok ki biz sana Kevser’i verdik. Sen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes...”
(Kevser Sûresi, âyet 1-2)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Eylül Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Rûmî: 05 Eylül 1431 - Hicrî: 4 Zilhicce 1436

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)

Osmanlı'da Kurban

Eski İstanbul’da kurbanlık olarak daha ziyade koyun veya koç tercih edilirdi. Hayvanlar günümüzdeki gibi Rumeli ve Anadolu illerinden İstanbul yakınlarına getirilir, miktarı ve ne zaman İstanbul’a getirileceği hükümete bildirilirdi. Bunların şehir içine girmesiyle sokaklar kurbanlıklarla dolardı. Daha çok Karaman ve Kıvırcık cinsi koyunlar tercih edilirdi. Payitahta getirilen koyunların fiyatı ağnam müdürü ve ehl-i vukûf tarafından kararlaştırılırdı. Tespit edilen fiyat hükümete ulaştırılır ve haksız kazancın önüne geçmek için halka ilan edilmek üzere İstanbul kadısına bildirilirdi. Koyunların fiyatı cinslerine göre “en iyisi” veya “orta hallisi” şeklinde belirlenirdi.

Satın alırken hayvanın yavrulu olmamasına, gözlerinin sağlam olmasına, boynuzlarının kırık veya herhangi bir azasının noksan bulunmamasına hususiyetle dikkat edilirdi. Satın alınan kurbanlıklar güzelce yıkanır, tüyleri taranır, boynuzları zeytinyağlarıyla yağlanır, temiz otlar üstüne yatırılarak bayram gününe kadar ahırda veya bahçede beslenirdi. Bu arada geçmişler adına kesilecek kurbanlar, boynuzlarına kurdele bağlanarak diğerlerinden ayrılırdı.

Süleymaniye, Beyazıt, Sultanahmed gibi selâtin camilerinde kılınan bayram namazından sonra sıra kurbanların kesilmesine gelirdi. Kesebiliyorsa ev sahibi kurbanını kendisi keser, aksi halde kasap çağırır ve “Kurbanımı kesmeye sizi vekil tayin ettim” diye vekâlet verirdi. Kurbanlar kesildikten sonra ev sahibi iki rekât şükür namazı kılardı.

Kurban etleri üç pay edilir; birinci kısım evde alıkonur, diğer ikisi medreselerdeki talebelere ve fakirlere dağıtılırdı.

Kesilen hayvanın postunun ilim talebelerine verilmesi âdet idi. (Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/18.html)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir?
Gönderen: Mücteba - 05 Ekim 2015, 18:51:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا هَذِهِ الْأَضَاحِيُّ قَالَ سُنَّةُ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ قَالُوا فَمَا لَنَا فِيهَا يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ بِكُلِّ شَعَرَةٍ حَسَنَةٌ. (هـ

“Ashâb-ı Kirâm, ‘Yâ Resûlallâh! Bu kurbanlar nedir?’ diye sordular.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Babanız İbrahim aleyhisselâmdan gelen dinî bir vecibedir.’ buyurdu.
‘Kurbanda bize ne sevap vardır?’ dediler. ‘Her bir kılı için bir sevap vardır.’ buyurdular.”
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Eylül Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Rûmî: 06 Eylül 1431 - Hicrî: 5 Zilhicce 1436

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)

Kurban Nasıl Kesilir?

Kurban kesmeye “Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücuduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle.” diyerek niyet edilir.
Besmele-i şerîfe ile;
“İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene mine’l-müşrikîn.” ve
“Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîn, lâ şerîke leh ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü’l-müslimîn” duâlarını okuduktan sonra;
“Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber.” deyip hemen kesilir.
Kurbanın şu dört şeyi kesilir:
1) Nefes borusu,
2) Yemek borusu,
3 - 4 ) İki şah damarı.
Bu dördünü de kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur. Canı çıkıncaya kadar rahat nefes alabilmesi için nefes borusunun sıkışmaması ve içeri kaçmaması sağlanır.
Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.
Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sol ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.
Sığırların dört ayağı bağlanır.
Deve ayakta kesilir.
Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/19.html)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 05 Ekim 2015, 18:59:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا عَمِلَ آدَمِيٌّ مِنْ عَمَلٍ يَوْمَ النَّحْرِ أَحَبَّ إِلَى اللهِ مِنْ إِهْرَاقِ الدَّمِ. (ت

“Âdemoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Eylül Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Rûmî: 07 Eylül 1431 - Hicrî: 6 Zilhicce 1436

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)

Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen Müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât’ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek’at namaz kılar. Her rek’atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat’ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:
* 70 İstiğfâr-ı şerîf,
* 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr” tevhîdini okur.
* 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” diyerek tekbir getirir.
* 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur: “Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû, Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû, Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû, Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû, Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû, Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû, Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû, Sübhânellezî rafea’s-semâe, Sübhânellezî beseta’l-arda, Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mencee minhü illâ ileyh.”

Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da -mümkünse- 100 defa okumalıdır:
“Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku’l-hayra illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/20.html)
Başlık: En Faziletli Gün Arefe Günü
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2015, 11:18:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللهُ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ. (م

“Allâh’ın, kullarını Cehennem’den en çok âzâd ettiği gün arefe günüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Eylül Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Rûmî: 08 Eylül 1431 - Hicrî: 7 Zilhicce 1436

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)

En Faziletli Gün Arefe Günü

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
Allâh katında Arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur:

“Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette rahmetimi ümid ederek bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok Arefe gününde olur.’

Şeytan Arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görülmemiştir. Bu, Arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır.

Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”

“Kim ki Arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir ihtiyacını isterse, Hz. Allah onu verir.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Allâhü Teâlâ duâsını kabul edip:

“Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlumun hakkını zâlimden alıcıyım.” buyurdu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.);  “Yâ Rabbi! Dilersen mazluma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler.

Orada, “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) sebebini sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Allâh’ın düşmanı İblis duâmın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular. (el-Gunye, 2/56-59.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/21.html)
Başlık: Teşrîk Tekbîri | Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2015, 11:27:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ ضَحَّى طَيِّبَةً بِهَا نَفْسُهُ، مُحْتَسِبًا لِأُضْحِيَّتِهِ، كَانَتْ لَهُ حِجَابًا مِنَ النَّارِ. (طب

“Kim gönül hoşluğuyla ve sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 09 Eylül 1431 - Hicrî: 8 Zilhicce 1436

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)

Teşrîk Tekbîri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber, Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu. Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir. Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe’dir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün; Zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar -yirmi üç vakitte- her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır. Teşrik tekbirini münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes okur. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık (imama sonradan uyan) gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.

Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra altı rek’at namaz kılarlar.

Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum, beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle.”
1. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,
2. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a’taynâ...,
3. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn...,
4. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,
5. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Felâk sûresi,
6. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur. Her iki rek’atte bir selâm verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/22.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2015, 13:21:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ تَعَالَى عَنْهُ، قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نَلْبَسَ أَجْوَدَ مَا نَجِدُ، وَأَنْ نَتَطَيَّبَ بِأَجْوَدِ مَا نَجِدُ، وَأَنْ نُضَحِّيَ بِأَسْمَنِ مَا نَجِدُ. (طب

“Hz. Hasan buyurdu: Resûlüllâh (s.a.v.) bize (bayramlarda) bulabildiğimizin en güzelini giymemizi, en güzeliyle kokulanmamızı ve en semiz kurbanı kesmemizi emretti.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 10 Eylül 1431 - Hicrî: 9 Zilhicce 1436

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)
Bugün Arefe. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazı kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alın-dıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur ve birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/23.html)
Başlık: Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler | Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2015, 14:38:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ عَادَ مَرِيضًا أَوْ زَارَ أَخًا لَهُ فِي اللهِ نَادَاهُ مُنَادٍ أَنْ طِبْتَ وَطَابَ مَمْشَاكَ وَتَبَوَّأْتَ مِنَ الْجَنَّةِ مَنْزِلًا . (ت

“Kim bir hastayı veya Allah için sevdiği kardeşini ziyâret ederse, bir melek ona şöyle nidâ eder: Ne iyi yaptın, yürüdüğün yol ne hoş, cennette kendine bir köşk hazırladın!”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Eylül Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 11 Eylül 1431 - Hicrî: 10 Zilhicce 1436

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

BAYRAM NAMAZI VAKTİ: 07:34



Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

1) Bayram sabahı erken kalkmak.
2) Misvak kullanmak.
3) Gusletmek. (Boy abdesti almak)
4) Güzel koku sürünmek.
5) Temiz ve helâl elbise giymek.
6) Kurban Bayramı’nda fecr-i sâdıkın doğmasından evvelki vakitten (imsaktan) bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi, orucu bozan şeylerden uzak durmak.
7) İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerinden yerlerdi.
8 ) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.
9) Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.
10) Neşeli olmak.
11) Çok sadaka vermek.
12) “Tekabbelallâhü minnâ ve minküm” (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek müslümanlara, akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.
13) Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.

Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır?

Kurban kesildikten sonra 2 rek’at teşekkür namazı kılınır.
Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a’taynâ...), ikinci rek’atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvallâhü ehad…) okunur.
 
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek’at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek’at namazı kılar da Allâhü Teâlâ’dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir.”
“Yâ Rabbi! Bu koyun (sığır veya keçi) sendendir, sanadır ve senin rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl’in İbrâhim (a.s.) ve İsmâîl (a.s.)’dan ve Habîb’in Muhammed’den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi fazlın, lütfun ve kereminle kabul et; yâ Ekrame’l-Ekramîn!..”
diye duâ edilir, dîn ve dünya hâcetleri istenir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/24.html)
Başlık: "Ana Babana Şükret..."
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2015, 11:17:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الصَّدَقَةِ إِصْلَاحُ ذَاتِ الْبَيْنِ. (شهاب

“Muhakkak en fazîletli sadaka, dargınların aralarını bulmaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Eylül Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 12 Eylül 1431 - Hicrî: 11 Zilhicce 1436

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


"Ana Babana Şükret..."

Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de ana babaya hürmet edilmesini emretmiştir. Allâhü Teâlâ emretmiş olmasaydı bile akıllı kimsenin onlara hürmet edileceğini bilmesi ve haklarına riayet etmesi icab ederdi. Hâlbuki Allâhü Teâlâ, ana babaya iyiliği Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’ân-ı Kerîm’de emir buyurmuştur. Peygamberlerinin hepsine de ana baba haklarına riayet etmelerini emir buyurmuş ve rızasının onların rızasında olduğunu, gadabının da onların gadablanmasında olduğunu bildirmiştir.

Âyetlerde üç şey üç şeyle beraber zikredilmiştir. Biri olmadan Allâhü Teâlâ diğerini de kabul etmez.

Nisâ sûresinin, 77. Âyet-i Kerîmesinde “Namazı dosdoğru (âdab ve erkânına riayet ederek) kılınız ve zekâtı veriniz.” buyrulmuştur. Bir kimse namaz kılsa fakat zekât vermese onun namazının sevâbı olmaz.

Nisâ sûresinin, 59. Âyet-i Kerîmesinde “Allâh’a ve resûlüne itaat ediniz.” buyrulmuştur. Allâh’a itaat edip resûlüne itaat etmeyenin Allâh’a itaati kabul olunmaz.

Lokman sûresinin 14. Âyet-i Kerîmesinde “Bana ve ana babana şükret” buyrulmuştur. Allâhü Teâlâ’ya şükredip ana babasına şükretmeyenin Allâh’a şükrü kabul olunmaz.

Ana babasını razı eden Allâhü Teâlâ’yı razı etmiş olur. Onları öfkelendiren Allâhü Teâlâ’yı gadablandırmış olur. Ana babasından biri veya her ikisi ihtiyarlar da onlara iyilik yapıp razı etmezse cehenneme girer, Allâhü Teâlâ da onu rahmetinden uzaklaştırır.

Tâbiînden bir zat şöyle demiştir: “Ana babasına günde beş defa duâ eden kimse onların hakkını ödemiş olur. Çünkü Allâhü Teâlâ Lokman sûresinin 14. âyetinde “Bana ve ana babana şükret. Dönüş ancak banadır.” buyurmuştur. Allâhü Teâlâ’ya şükür günde beş defa namaz kılmaktır. Bunun gibi ana babaya şükür de günde beş defa onlar için duâ etmektir.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/25.html)
Başlık: Göklerde ve Yerdeki Herşey Allah'ı Tesbîh Eder
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2015, 11:21:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَضْرِبُوا وُجُوهَ الدَّوَابِّ، فَإِنَّ كُلَّ شَيْءٍ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ. (طس

“Hayvanlara vurmayınız. Zira bütün her şey Allâhü Teâlâ’ya hamdederek tesbih eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Eylül Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 13 Eylül 1431 - Hicrî: 12 Zilhicce 1436

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Göklerde ve Yerdeki Herşey Allah'ı Tesbîh Eder

Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur -meâlen-:

“Ey mü’minler, Allâhü Teâlâ’yı dâimâ ve çok zikredin, sabah ve akşam onu tesbîh edin” (Ahzâb sûresi, âyet 42).

“(Melekler) Gece, gündüz, hiç usanmadan, ara vermeden Allâh’ı tesbih ederler.” (Enbiyâ sûresi, âyet 20).
Abdullah bin Hâris (r.a.) buyurdu: “-Bu âyet-i celîleyi işitince- Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) dedim ki: “Ya Resûlallâh! Melekler nasıl hiç zikirden ayrılmazlar. Diğer vazîfeleri onları meşgul etmez mi?”

Resûlullâh (s.a.v.) bana: “Sen kimlerdensin?” dedi. “Abdülmuttalib oğullarındanım” dedim.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) beni kendine yaklaştırdı ve buyurdu ki: “Ey amcaoğlu! Allâhü Teâlâ sizlere nasıl nefes almayı hayat sebebi kıldıysa melekler için de tesbîhi hayat sebebi kılmıştır. Sen yersin, içersin, gelirsin, gidersin, hem de nefes alırsın değil mi? İşte Allâhü Teâlâ tesbîhi de melekler için öyle kılmıştır.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her kim farz namazın arkasından otuz üç defa: “Sübhânellâh”, otuz üç defa “Elhamdülillah”, otuz üç defa “Allâhü Ekber” deyip, peşinden de “Lâ ilahe illâllâhü vahdehû lâ şerike leh lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü…” derse, günahları deniz köpüğü kadar da olsa affolunur.”

Halid bin Ömer radıyallâhü anh buyurdu: “Bir gün Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Ashâbının yanına geldi ve: “Kalkanlarınızı hazırlayınız” buyurdular.

Oradakiler: “Bir düşman mı çıktı?” diye sordular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Bilakis, Cehennem’e karşı hazırlayın” dedi. Ashâb-ı Kirâm: “Cehennem’e karşı kalkanımız nedir?” diye sordular, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illa billâhi’l-aliyyi’l-azîm”dir” buyurdular. (A. M. Hüdâî, Hulâsatu’l-Ahbâr)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/26.html)
Başlık: Amellerde İhlâsın Ehemmiyeti | Tam Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 08 Ekim 2015, 11:04:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُئْتُوا الدَّعْوَةَ إِذَا دُعِيتُمْ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Davet olunduğunuzda (haram işlenmeyen) davete gidiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Eylül Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 14 Eylül 1431 - Hicrî: 13 Zilhicce 1436

Preveze Deniz Zaferi (1538)

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Amellerde İhlâsın Ehemmiyeti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
Allâhü Teâlâ Adn cennetini yarattı. İçinde de hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir beşerin hatırına gelmeyen nimetler yarattı.

Sonra da: “Konuş ey cennet, konuş” buyurdu.

Cennet de üç defa: “Muhakkak müminler kurtuluşa erdiler.” dedikten sonra “Ben cimri, münafık ve riyakâra haramım.” dedi.

Hz. Ali (k.v.) buyurdu: “Riyakârın dört alameti vardır: Yalnız iken ibadetlerinde tembellik yapar, insanların yanında iken gayretli görünür, övüldüğü zaman daha fazla amel işler, kötülendiği zaman da amellerini azaltır.”

Avf bin Abdullah (rah.) şöyle dedi: Hayır ehlinden biri diğerine şu üç şeyi tavsiye ederdi: “Âhireti için amel işleyenin dünyasına Allâhü Teâlâ kâfîdir. Allâhü Teâlâ’yı razı edeceği ameller işleyerek onun ile arasını ıslah edenin, Allâhü Teâlâ da insanlarla arasını ıslah eder. Kimsenin görmediği zamanda sâlih amel işleyene Allâhü Teâlâ başkalarının yanında da sâlih ameller işletir.”

İmam Ebu’l-Leys (rah.) şöyle dedi: “İşlediği amelin sevabını âhirette almak isteyen önce amelini riyâ ve gösterişten uzak; sırf Allah rızası için yapmalıdır. Sonra da kibir ve gururla amelinin sevabı gitmesin diye onu unutmalıdır. Muhakkak yapılan ibadeti muhafaza etmek, yapmaktan daha zordur.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)


Tam Ay Tutulması

28 Eylül Pazartesi “Tam ay tutulması” meydana gelecektir.

Pasifik Okyanusu’nun doğusu, Amerika, Avrupa, Afrika, Batı Asya kıtasından gözlenebilecektir. Tutulma, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülebilir. Tutulmanın büyüklüğü: 1.276’dır.

Ay’ın gölgeye girişi: 28 Eylül 2015 03.11 (Türkiye yaz Saati)
Tutulmanın ortası: 28 Eylül 2015 05.48               ”
Ay’ın gölgeden çıkışı: 28 Eylül 2015 08.22          ”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/27.html)
Başlık: Somuncu Baba (Kuddise Sirruhû)
Gönderen: Mücteba - 08 Ekim 2015, 11:10:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَلَبُ الْحَلَالِ وَاجِبٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ. (طب)

“Rızkını helalden aramak her Müslüman üzerine vacibdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Eylül Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 15 Eylül 1431 - Hicrî: 14 Zilhicce 1436

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)

Somuncu Baba (Kuddise Sirruhû)

Şeyh Hâmid bin Mûsâ el-Kayserî (Somuncu Baba), Yıldırım Bayezîd Han devri Şeyhlerindendir. Türbesi Aksaray’da Ervah kabristanındadır. Zâhirî ve bâtınî ilimler sâhibi idi.

Bursa’da sırtında ekmek getirip satar, mü’minlere somun verirdi. Bursa halkı da ekmeği teberrüken kapışırlardı.

Somuncu Baba zâhirde tarîkatı, Şeyh Hâce Ali Erdebîlî’den almışlardır. Amma hakîkatte Sultânu’l-Ârifîn Bâyezîd-i Bestâmî’nin ruhâniyetinden kemâle ermiştir. Senelerce Dımaşk’da Bayezîd Hankâhında hizmet etmiştir. Hazret-i Hızır aleyhiselamla sohbet ederdi.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Han Bursa’da Ulucami’i binâ edince Somuncu Baba hazretlerinin camii teşrifini istedi. O da birkaç defa çıkıp vaaz etti. Halk kendine çok fazla alaka gösterince Bursa’dan çıkıp, Aksaray’a geldi, orada irşâdla meşgul oldu.

Akşemseddîn hazretlerinin şeyhi Hacı Bayrâm-ı Velî, Mevlânâ Şemsüddin Muhammed el-Fenârî, Şeyh Şucâüddin Karamânî Somuncu Baba’nın talebelerindendir.

Somuncu Baba’nın dervişlerinden biri ziraatle meşgul idi. Bir tarla şeyh için, bir tarla kendisi için ekti. Şeyhi için ektiği tarla mahsul vermedi. Kendisi için ektiği tarla ise fevkalade mahsul verdi. Şeyh bir gün dervişe, “bizim tarla hangisidir” diye sordu. Derviş utandı, kendi tarlasına işâret ederek: “Bu sizindir” dedi. Şeyh tarlaya bakınca üzüldü. Derviş niçin üzüldüğünü sorunca buyurdu ki:

“Hiç dünyalığımız olmazdı. Acaba bu hangi günahımızdan oldu. Dünyada malın çok olması bizce makbül değildir. Zirâ âhiret için çalışırız. Belki bu günah tohumunun büyümesindendir.” dedi. Bunun üzerine derviş hakikati söyledi. (Şakâiku’n-Numâniye, Taşköprüzâde)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/28.html)
Başlık: "Bizi Aldatan Bizden Değildir" | Mutfağımız: Et Kavurması (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2015, 11:28:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْمُؤْمِنَ لَا يَنْجُسُ. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Mü’min asla pis olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 16 Eylül 1431 - Hicrî: 15 Zilhicce 1436

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)

"Bizi Aldatan Bizden Değildir"

Tâbiînden Abdülhamîd bin Mahmûd (rahimehullâh) rivâyet etti:

İbn-i Abbâs radıyallâhü anhümâ hazretlerinin yanında idik. Bir adam geldi ve şöyle dedi:

“Hac için yola çıkmıştık. Safâh denilen yere geldiğimizde bir arkadaşımız vefât etti. Ona bir kabir kazdık. Siyah bir yılan bütün kabri kaplamıştı. Sonra başka bir kabir açtık, orada da bir siyah yılan kabrin tamamını kaplamıştı. Üçüncü defa bir kabir daha açtık, yine bir karayılan bütün lahdi sarmıştı. Ne buyurursunuz, diye sormaya geldik.”

İbn-i Abbâs hazretleri:

“İşte bu, o adamın işlediği amelidir. Gidiniz ve onu açtığınız her hangi bir kabre defnediniz. VAllahi, bütün yeryüzünü kazsanız her yeri böyle bulursunuz” buyurdu.

Adamı açtıkları kabirlerden birine defnettikten sonra ölünün hanımına: “Merhûm ne yapardı” diye sorduk.

“O gıda maddeleri satardı. Her gün ailesinin ihtiyacı kadarını alır; yerine arpa sapı karıştırırdı.” dedi. Onun bundan dolayı azap olduğunu anladık. (Beyhakî, Şuabü’l-îmân)

MUTFAĞIMIZ: Et Kavurması (5 kişilik)

Malzemeler: Yarım kg. kuşbaşı et, karabiber, kekik, kimyon, pul biber, tuz.

Kavurmanın yumuşak olması için yeni kesilmiş et, bir gün dinlendirildikten sonra kullanılmalıdır.

Yapılışı: Bir müddet ısıtılan tavaya iç yağı, kuyruk yağı (veya 2 kaşık zeytinyağı) konulur. Yağ biraz eridikten sonra et tavaya konulur ve etler yaklaşık 2-3 dakika yüksek ateşte karıştırılarak pişirilir. Sonra ocağın altı kısılır. Biraz kekik, kimyon, karabiber ve pul biber eklenir. Kısık ateşte suyunu salana kadar ara ara karıştırılır. Suyunu salınca 15 dakika kapağı kapalı olarak pişirilir, tuz atılır. Et istediğiniz kıvamda pişmemişse hususiyle dana eti daha geç pişeceğinden içerisine 1 bardak sıcak su ekleyip biraz daha pişirilebilir. Pilav üzerine konularak ikram edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/29.html)
Başlık: Namazlar Vaktinde Edâ Edilmeldir
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2015, 11:43:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ .... صَلِّ الصَّلَاةَ لِوَقْتِهَا ثُمَّ اذْهَبْ لِحَاجَتِكَ. (ن

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ey Ebû Zer! Namazı (ilk) vaktinde kıl, sonra işine git.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 17 Eylül 1431 - Hicrî: 16 Zilhicce 1436

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)

Namazlar Vaktinde Edâ Edilmeldir

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:

“Hazret-i Allâh’a amellerin en sevimlisi, vaktinde kılınan namaz, sonra anaya-babaya iyilik, sonra da Allah yolunda cihâddır” buyurmuşlardır.

Cenâb-ı Hakk’ın namaza dikkat edilmesini emir buyurduğu Bakara Sûresinin, 238. Âyet-i kerîmesi şöyle tefsir edilmiştir:

Namazları ve hele salât-ı vüstayı (orta yani ikindi namazını) muhâfaza ediniz, her birini dikkatle gözetip vaktinde eksiksiz olarak kılmaya devam ediniz. Allah rızası için kalkıp önünüze bakarak, ellerinizi güzel bir vaziyette tutup oynatmayarak sükût ve sekinet içinde namaza durunuz.

Bu âyetten sonra Ashâb-ı Kirâm namaza durduğu vakit sağa sola bakmaktan, bir çakılı itmekten, gönlünde dünya işlerine ait bir kuruntu yapmaktan sakındılar.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “Bizim şu namazımız yok mu? Bunda insan kelâmından hiç bir şey yaraşmaz. O tesbihdir, tekbirdir, Kur’an okumaktır.” buyurdular.

Salât-ı vustâ (orta namazı)nın hangi namaz olduğu -bütün namazlara itina edilmesi için- kat’î olarak tayin olunmamıştır. Müfessirlerin ekseriyetine göre ikindi namazıdır. Bu vakitte insanların meşgûliyetlerinin çok olmasından dolayı, ikindi namazının terk edilmemesi için ehemmiyetine dikkat çekilmiştir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Hendek-Ahzab muharebesinde:

“Bizi salât-ı vustâ (orta namazı) olan ikindi namazından alıkoydular. Allah onların kalblerine, evlerine ateş doldursun!” buyurmuştur. Çünkü düşmanların hücumlarından dolayı vaktinde kılamamışlardı. Sonra kıldılar. (Hak Dini Kur’an Dili)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/30.html)
Başlık: Besmeleye Dâir
Gönderen: Mücteba - 09 Ekim 2015, 11:52:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا دَخَلَ الرَّجُلُ بَيْتَهُ فَذَكَرَ اللهَ عِنْدَ دُخُولِهِ وَعِنْدَ طَعَامِهِ قَالَ الشَّيْطَانُ لَا مَبِيتَ لَكُمْ وَلَا عَشَاءَ. (د

“Bir kimse evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan, arkadaşlarına bu gece size (bu evde) ne kalacak yer, ne de akşam yemeği var, der.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 18 Eylül 1431 - Hicrî: 17 Zilhicce 1436

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)

Besmeleye Dâir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk zamanlarda Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya “Bismike Allâhümme” diye başlardı.

Sonra Hûd suresindeki “Bismillâhi mecrâhâ..” âyet-i celîlesi inince “Bismillah” ile okumaya başladı.

Sonra “Kul’id’ullâhe ev’id‘u’r-Rahmân” (İsrâ sûresi, 110.) âyet-i celîlesi inince “Bismillâhi’r-Rahman” okundu ve yazıldı.

Neml Sûresi’ndeki “İnnehû min-Süleymâne…” âyet-i celîlesi inince artık “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm” okunup yazılmaya başlandı.

Bundan anlaşılıyor ki Besmele-i Şerîfe her bir sûrenin evvelinden bir âyet olmayıp Neml Suresinin 30. âyetinin bir cüz’üdür. Âyet-i Kerîme’nin tamamı olmayıp bir cüzü olduğundan hayız, nifâs ve cünüb bulunanlar Besmele-i Şerîfeyi okuyabilirler.

Bu da Cenâb-ı Hakk’ın bir lutfüdur. Nitekim “Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullâh” Kelime-i Şehâdet’i Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet olmayıp ayrı ayrı olduklarından her halde okunabilir.

“Bismi”deki isim kelimesi; rif‘at; yücelik manasınadır.

Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinden “Allâh” ism-i celili, Hak Teâlâ hazretlerine mahsus bir isimdir. Hak Teâlâ’nın zâtına havas ve avam; insanların her sınıfı ibadet ederler. Sıkıntılı zamanlarda ve zor işlerde herkes ona sığınır.

Allâhü Teâlâ akıl ile anlaşılmaktan münezzehtir. Allâhü Teâlâ’nın büyüklüğünü yarattıklarından idrak edebiliriz. Onun sanatlarında ve yarattığı şeylerde akıl durur. Herkes Allâh’a ibadet etmekle iftihar eder.

“Er-Rahmâni’r-Rahîm” Cenâb-ı Hakk’ı medihdir ve çok ziyade rahmettir. Mevla’nın dünya ve âhiretteki nimet ve iyiliklerini bildirir.

Şu halde Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm: “Dünya’da Allâhü Teâlâ’ya inananlara ve inanmayanlara ve âhirette ise yalnız ona inananlara nimet verici ve ihsan edici olan yüce Allâh’ın adına sığınarak bu işe başlar ve okurum” demektir. (Fâtiha Tefsiri, İbn-i Kemal Paşa)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/01.html)
Başlık: “EY mü’minler! ALLÂH’IN YARDIMCILARI OLUNUZ…”
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:32:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ. (د)

“Kul, mü’min kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulun yardımındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 19 Eylül 1431 - Hicrî: 18 Zilhicce 1436

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

“EY mü’minler! ALLÂH’IN YARDIMCILARI OLUNUZ…”

Allâh’a yardım: Allâh’ın emrini tutmak, dinine ve resûlüne yardım etmek demektir.

Ey mü’minler! Peygamberin davetine icabet ederek Allah için tam bir îmân ile yardım ediniz. Bütün iradelerinizi Allah yolunda sarf ederek Allâh’ın dinine ve Resûlüne Allah için, Allâh’ın .rızasına kavuşmak için yardımcı olunuz Böyle olursanız bütün düşmanlara gâlib gelir ve Tevbe sûresinin: “O Allah’dır ki o, resûlünü hidâyet kanunu ve hak dini (İslâm) ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi. Müşrikler, isterlerse hoşlanmasınlar.” meâlindeki 33. âyet-i kerimesindeki müjdelere erersiniz.

Ashâb-ı Kirâm Resûlullâh’ın (s.a.v.) yardımcıları olmuşlardır. Hakikaten Ashâb-ı Kirâm öyle çalıştılar, çok geçmeden müşrikleri ve Hıristiyanları yendiler. Hak dinini izhar eylediler. Öyle izhar eylediler ki İslâm’ın zuhûrunu ve bir Hazret-i Ömer hilâfetinin adaletini hâlâ bütün dünya hayret ve hasretle yâd etmektedir.

Ancak bu emir ve va’d yalnız Ashâb-ı Kirâm’a değil bütün mü’minleredir.

Hâsılı “Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a yardım ederseniz. O size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” meâlindeki Muhammed sûresinin 7. Âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere: Allâh’a yardım edenler yani îmândan sonra Allâh’ın emirlerini yerine getirmek, rızasına ermek için size şart kılmış olduğu niyet ve gayretlerinizi sarf etmek suretiyle dinine hizmet ederseniz Allah size yardım eder. Sizi düşmanlarınıza gâlip ve muzaffer kılar ve ayaklarınızı sıkı bastırır. Harb meydanlarında, cihad mevkilerinde ayaklarınızı kaydırmaz, sebat ve metânetle sizi pâyidâr eyler.

O halde öyle Allâh’ın yardımcısı olmayanlar, Allâh’ın yardımından mahrum kalıyorlarsa mahrumiyetlerinin sebebini İslâm dininde değil, kendi günahlarında aramalıdırlar. Çünkü Nisa sûresinin 79. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmaktadır:

“Sana hayır ve menfaat, taat ve sevap hâsıl olur, her ne ererse bil ki Allah’dandır. Kötülükten de başına her ne gelirse anla ki sendendir. Biz seni bütün insanlara bir resûl olarak gönderdik. Buna şâhid olarak Allah yeter.” (Hak Dîni Kur’an Dili, Saff sûresinin 14. Âyetinin Tefsîri’nden)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/02.html)
Başlık: İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (1)
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:41:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَالِمٌ لَمْ يَنْفَعْهُ عِلْمُهُ. (هب

“Kıyâmet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olan insan, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 20 Eylül 1431 - Hicrî: 19 Zilhicce 1436

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (1)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kıyamet günü, dört şeyden sorulmadıkça kulun ayakları kımıldamaz:

Ömrünü nerede tükettiğinden,

Gençliğini (kuvvetini) nereye harcadığından,

Malını nereden kazanıp neye harcadığından,

İlmi ile ne amel işlediğinden.” (Sünen-i Dârimî)

• “Nice câhil âbidler (ibâdet edenler) ve nice fâsık (günahkâr) âlimler vardır. İbadet edenlerin câhillerinden ve âlimlerin günahkârlarından kendinizi sakınınız. Muhakkak bunlar fitnecilerin en tehlikelisidir.” (el-Câmiu’s-Sağîr)

İlmihâli öğrenmemiş bir câhil, yaptığı ibadetle Rabbini gazablandırıp şeytanı güldürür, (farzları ve şartları bilmediği için) hiçbir ameli makbul olmaz. Günahkâr âlimin ilmi ise kendisine vebaldir. Muhakkak bu ikisi, kişinin dinine şeytandan daha çok zarar verir. Şeytan onlar vasıtasıyla insanların kalblerinden imanı çıkarır.

• “Kıyâmet gününde insanlardan azâbı en şiddetli olanı (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”

• “Bilmeyenlere yazıklar olsun. Bilip de ilmiyle amel etmeyenlere üç defa yazıklar olsun.”

• “Allâhü Teâlâ peygamberlerinden bir peygamberine şöyle vahyetti:

‘Dîn ilmini dînden başka şey için öğrenenlere, ilim öğrenip de amel etmeyenlere ve âhiret ameliyle dünyâyı kazanmaya çalışanlara de ki:

Onlar insanlara karşı koyun postuna bürünürler. Kalpleri ise kurtların kalpleri gibidir. Dilleri baldan tatlıdır, kalpleri ise sabır otundan acıdır. Beni mi aldatacaklar, yahut benimle alay mı ediyorlar. Zâtıma yemin ederim ki onlara en sabırlı ve tahammüllü olanlarını bile hayrette bırakacak bir fitne takdîr edeceğim.”

• “İnsanlara hayrı; iyiliği emredip kendisini unutan âlimin misâli insanları aydınlatırken kendisini yakan mum gibidir.”

• “Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde âlimleri muâf tutmadığı nice şeyden ümmîleri (okumak yazmak bilmeyenleri) muaf tutar, affeder.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/03.html)
Başlık: İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (2) | Nükte: Kabiliyetli Çocuk
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:44:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَلُوا اللهَ عِلْمًا نَافِعًا وَتَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ. (هـ

“Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh’a sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 21 Eylül 1431 - Hicrî: 20 Zilhicce 1436

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (2)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ümmetimin en hayırlıları âlimleridir. Âlimlerin en hayırlıları da ümmetime en merhametli olanlarıdır. Biliniz ki muhakkak Allâhü Teâlâ bilenin bir günahını bağışlamadan önce bilmeyenin kırk günahını bağışlar. Biliniz ki muhakkak merhametli âlim, kıyâmet gününde yıldızlar gibi her tarafı aydınlatan nur ile gelir.

“Muhakkak cehennemde bir değirmen vardır ki (ilmiyle amel etmeyen) kötü âlimleri öğütür.”

“Cennetliklerden bir topluluk cehennemliklerden bir topluluğa uğrarlar ve:

Neden cehenneme girdiniz. Hâlbuki biz cennete ancak sizin öğrettiklerinizle girdik” derler.

“Biz size onu emreder, lâkin kendimiz işlemezdik” derler.

Hz. Ali (k.v.) buyurdu:

“İlim ameli çağırır. Eğer gelirse ne âlâ, gelmezse ilim de gider.”

Bişr-i Hâfî (k.s.) buyurdular:

“İlim onunla amel eden için güzeldir. Kim ilimle amel etmezse ona, onun kadar zarar verici birşey olmaz.” (Zemmu men lâ ya‘melü bi-ilmihî, İbn-i Asâkir)


Nükte: Kabiliyetli Çocuk

Sultan Mahmud Han bir gün tebdîl-i kıyafet gezerken, mektepli bir çocuğa rast gelip ona bir altın verir. Çocuk altını kabul etmez. Sultan Mahmud Han:

“Niçin almıyorsun?” der. Çocuk:

“Bu altını nerden aldın diye anam babam kızarlar.” der. Sultan Mahmud Han:

“Padişah verdi dersin.” Çocuk:

“Hiç inanmazlar. ‘Padişah verince bir altın mı verir?’ derler. Hiç olmazsa şu cüz kesemi doldurmalısınız ki, padişahın vermiş olduğuna inansınlar.” der.

Bunun üzerine Sultan Mahmud Han çocuğun cüz kesesini altınla doldurur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/04.html)
Başlık: Su İçmenin Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:46:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَيِّدُ الشَّرَابِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اَلْمَاءُ، وَسَيِّدُ الطَّعَامِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اَللَّحْمُ ثُمَّ الْاُرْزُ. (كنز)

“Dünya’da ve âhirette içeceklerin efendisi sudur. Dünya’da ve âhirette yiyeceklerin efendisi ise et, sonra da pirinçtir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 22 Eylül 1431 - Hicrî: 21 Zilhicce 1436

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Su İçmenin Âdâbı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır.” buyurmuşlardır.

Besmele çeker ve Allâhü Teâlâ’ya susuzluğunu ve kötü ahlâkını gidermesi, suyu bereket ve şifa kılması için duâ eder.

Sonunda da ‘Elhamdülillâh’ der.

Suyun serin olanını tercih eder. Zira bu, susuzluğu giderir ve daha çok şükretmeye vesile olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) suyun serin ve tatlı olanını severdi.

Suyu oturarak içer, ayakta su içmez.

Zemzem suyunu ayakta içmekte bir beis yoktur. Abdestten artan su ve ilaç alındıktan sonra içilen su, ayakta içilebilir.

Suyu yudum yudum, ağır ağır içmelidir. Suyu bir nefeste içmez. Zira bu ciğere zarar verir. Üç nefeste içmelidir. Bu şekilde içmek daha faydalı, hazmettirici, susuzluğu daha çok giderici ve daha şifalıdır.

Su içtiği kaba nefesini üflemez. Eğer nefes alacaksa su kabını ağzından uzaklaştırır.

Aç karnına su içmemelidir. Zira aç karnına su içmek, kuvveti azaltır, bedeni zayıf düşürür.

Bir toplulukta su istendiği zaman, dağıtmaya yaşlılardan başlar. Kendisi en son içer. Bir toplulukta su dolaştırılarak sırayla dağıtılacağı zaman sağdan başlanır ve sırayla sağdan devam edilir. Solda olan birine ancak sağdakinin izni ile verir.

Güzel koku ikram edildiğinde reddetmediği gibi Zemzem suyu ikram edildiğinde de geri çevirmez.

Su dağıtan sürahiyi sol eliyle, bardağı sağ eliyle tutar ve sağ eliyle ikram eder. (İslam Ahlâkı ve Adabı, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/05.html)
Başlık: İbrahim Bin Edhem (K.S)
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:48:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنَّاسُ سَوَاءٌ كَأَسْنَانِ الْمُشْطِ وَإِنَّمَا يَتَفَاضَلُونَ بِالْعِبَادَةِ وَلَا تَصْحَبَنَّ أَحَدًا لَا يَرَى لَكَ مِنَ الْفَضْلِ مِثْلَ مَا تَرَى لَهُ. (كنز

“Bütün insanlar tarak dişleri gibi müsavidirler. Birbirlerine karşı ancak ibadet ile faziletli olurlar.
Onun hakkında senin muvafık gördüğün bir nimet ve meziyeti, senin hakkında muvafık görmeyen kimse ile arkadaş olma.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ekim Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 23 Eylül 1431 - Hicrî: 22 Zilhicce 1436

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

İbrahim Bin Edhem (K.S)

İbrahim bin Edhem, aslen bugün Kuzey Afganistan’da bulunan Belh diyarındandır. Zâhid, âlim, âbidlerden ve evliyâdandır. Süfyân-ı Sevrî, Fudayl bin Iyâz gibi imâm ve âlimlerle arkadaşlığı vardır. Tâbiîn ve tebe-i tâbiînden hadîs rivâyet eylemiştir. İmam Neseî (rh.), ‘İbrahim bin Edhem (k.s.), sika (güvenilir) ravilerden ve zâhidlerdendir’ demiştir.
Pederi Edhem, han›m› ile hacca gitti. İbrahim Mekke’de doğdu. Vâlidesi Mescid-i Haram’da oğlu ile tavaf ediyor ve sâlih zatlara “Duâ ediniz de şu oğlum sâlihlerden olsun” diyordu.

Horasan beylerinden Edhem oğlu İbrahim bir gün köşkünden dışarıya bakarken elindeki ekmek parçasını yiyen bir adam gördü. Buna ibretle baktı. Adam ekmeği yedi sonra su içti ve uyudu. Allâhü Teâlâ bunda fikretmesini İbrahim’e ilhâm etti. Hizmetçisini o adama gönderip uyandığında onu yanına getirmesini emretti. Adam uykusundan uyanınca hizmetkâr ona “Şu köşkün sahibi konuşmak için seni çağırıyor” dedi. Adam köşke girdi. İbrahim bin Edhem onu görünce “Ey Efendi! Ekmeği yedin ve doydun değil mi?” dedi. Adam “Evet” dedi. “Suyu içerek kandın değil mi?” dedi. Adam “Evet” dedi. “Sonra da huzur içinde ve kalbinde hiçbir keder ve meşguliyet olmadan uyudun değil mi?” dedi. Adam “Evet” deyince İbrahim: “Ben kendi kendime düşündüm; İnsanın nefsi şuncacık şeye kanaat edebiliyorsa ben niçin bu dünya ile uğraşıp duruyorum.” dedi. Bundan sonra malı mülkü ve memleketini terketti, Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kasdederek ve sırf helâl lokma talebiyle yeryüzünde yolculuğa çıktı.

İbrahim bin Edhem’in arkadaşlarından Ebû Abdullah Cüzcânî anlattı:
İbrahim bin Edhem bir deniz gazâsına gitti. Orada hastalandı. Vefât edeceğini anlayınca “Bana yayımı veriniz” dedi. Cenâb-ı Hak yay elinde olduğu halde ruhunu kabz eyledi. (H. 162) Onu Rum diyarında bir adada defnettik. Rahmetullâhi aleyh.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/06.html)
Başlık: “Kabir Azabı Haktır”
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:51:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَنْزِهُوا مِنَ الْبَوْلِ فَإِنَّ عَامَّةَ عَذَابِ الْقَبْرِ مِنْهُ. (قط)

“İdrar (sıçramasın)dan sakınınız. Zîrâ kabir azâbının çoğu ondandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ekim Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 24 Eylül 1431 - Hicrî: 23 Zilhicce 1436

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

“Kabir Azabı Haktır”

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Benî Neccâr kabilesinin hurmalığına girdi. Orada câhiliye devrinde ölen Benî Neccâr’ın erkeklerinin (azab görmelerinden dolayı çıkan) seslerini işitti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) telaşla oradan çıktı ve Ashâbına kabir azabından Allâh’a sığınmalarını emretti. (Müsned-i Ahmed)

Hz. Âişe kabir azabın(ın hak olup olmadığın)ı Resûlüllâh’a (s.a.v.) sormuş, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Evet, kabir azabı haktır.” buyurmuşlar. Hz. Âişe (r.anhâ) “Bundan sonra Resûlullâh’ın (s.a.v.) her namazdan sonra kabir azabından Allâhü Teâlâ’ya sığındığını gördüm.” dedi.

Ebu’l-Leys es-Semerkandî Hazretleri Tenbîhu’l-Gâfilin isimli eserinde bu hadîsi naklettikten sonra şöyle nasihatte bulunmuştur:

“Her Müslümanın kabir azabından Allâhü Teâlâ’ya sığınması ve kabre girmeden önce sâlih amellerle hazırlık yapması lazımdır. Bunları yapmak dünyada, hayatta iken gayet kolaydır. Fakat kabre girdikten sonra bir sevap elde etmek için izin istese bile kendisine izin verilmez. Hasret ve pişmanlık içinde kalır.

Akıllı bir Müslümanın ölülerin hâlini düşünmesi lazımdır. Ölüler iki rekât namaz kılmak, bir defa “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlüllâh” demek veya bir defa Allâhü Teâlâ’yı tesbih etmek için izin isteseler onlara asla izin verilmeyecektir. Onlar da, günlerini gaflet ve tembellik içinde geçiren dirilere hayret edeceklerdir.

Kardeşim, vaktini zayi etme. Çünkü vakit senin sermayendir. Sen sermayen elinde olduğu müddetçe kâr elde edebilirsin. Âhiret sermayesinin bu gün pek bir kıymeti yoktur. Fakat öyle bir gün gelir ki o günde ondan daha kıymetli bir şey bulunmaz. Âhiret sermayesini çoğalt. Zira o günde bu sermayeyi elde etmeye gücün yetmez.

O kıyamet günü için muhtaç olacağımız hazırlığa muvaffak kılmasını Allâhü Teâlâ’dan niyaz ederiz. Tekrar dünyaya dönmeyi isteyip de izin verilmeyen ve pişman olanlardan olmaktan da Allâhü Teâlâ’ya sığınırız.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/07.html)
Başlık: Namazlarda Kıraatler | Fâtıma Bintü’l-Yemân(RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2015, 18:53:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ اِبْتَدَعَ بِدْعَةً فَعُمِلَ بِهَا كَانَ عَلَيْهِ أَوْزَارُ مَنْ عَمِلَ بِهَا لَا يَنْقُصُ مِنْ أَوْزَارِ مَنْ عَمِلَ بِهَا شَيْئًا. (هـ)

“Bir kimse bir bid’at ihdas etse (Resûlullâh’ın sünnetine uymayan bir şeyi çıkarırsa) ve insanlar da onunla amel etseler, onların günahından hiçbir şey eksilmeden, aynı günah kendisine de yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 25 Eylül 1431 - Hicrî: 24 Zilhicce 1436

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)

Namazlarda Kıraatler

Namazda sünnet miktarı kıraatten (Kur’ân-ı Kerîm’den bir sûre veya üç âyet okuduktan) sonra bir tutukluk olur (veya yanılır)sa hemen rükûa gitmeli, başka bir âyete, sûreye geçmemelidir. Fakat henüz sünnet miktarı okumamış ise başka âyet ve sûreye geçebilir.

Kur’ân-ı Kerîm, farz namazlarda yavaş yavaş, harflerin mahrecine riâyet ederek ve manasını düşünerek, teravih namazlarında yavaş ile süratli okuma arasında okunmalıdır. Nâfile namazlarda ise süratli okunabilir. Ancak mânası anlaşılacak şekilde ve tecvid hatası yapmadan okunmalıdır.


Fâtıma Bintü’l-Yemân(RADIYALLÂHÜ ANHÂ)

Fâtıma bintü’l-Yemân, Ashâb-ı Kirâm’dan Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin sırdaşı Huzeyfe radıyallâhü anh hazretlerinin kız kardeşidir. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) bîat edenlerden ve hadîs rivâyet edenlerdendir.

Fâtıma bintü’l-Yemân’ın rivâyet ettiği iki hadîs-i şerîf:

• Hastalığı sırasında kadınlar topluluğu ile Resûlullâh Efendimiz hazretlerini ziyârete gitmiştik. Humma hastalığının şiddetli harâretini hafifletmek için başı ucuna asılmış bir su kırbasından üzerine su damlıyordu.

“Yâ Resûlallâh, Allâh’a duâ etseniz de şu hastalığı sizden giderse” dedik.

“Muhakkak insanların belâları en şiddetli olanları peygamberlerdir. Onlardan sonra (rütbece) onları takip edenler, sonra da (rütbece) onları takip edenlerdir” buyurdular.

• Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bize bir hutbe îrâd etti ve buyurdu ki:

“Ey kadınlar cemaati… Bilin ki sizden ziynetle süslenip de onu -nâ-mahreme- gösterenlerinize muhakkak onun sebebiyle azâb olunacaktır.

Mansûr (rh.) şöyle der: Ben bu hadîs-i şerîfi tâbiînden büyük müfessir Mücâhid’e (r.a.) naklettim. Bana şöyle dedi:

“Ben o sahâbe hanımları gördüm: Onlar elbiselerinin kollarını düğmeledikleri zaman parmaklarındaki yüzükleri örterdi.”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/08.html)
Başlık: Âhir Zamanda Müslümanlar | Kim Din Kardeşinin Yardımda Olursa...
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 11:00:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَيَثْبُتَ الْجَهْلُ وَيُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا. (ق

“İlmin kaldırılması, cehâletin kökleşmesi, şarabın çok içilmesi, zinânın yayılması kıyâmet alâmetlerindendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 26 Eylül 1431 - Hicrî: 25 Zilhicce 1436

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)

Âhir Zamanda Müslümanlar

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Âhir zamanda öyle topluluklar olacak ki, onlar mescidlerini süsleyecekler fakat kalblerini (ibadetten, ihlâstan mahrum bırakıp fitne, fesat, gıybet vs. ile) harab edecekler.

Elbiseleri için gösterdikleri dikkat ve itinayı dinleri için göstermeyecekler.

Dünya işleri iyi olduğu zaman dinleri ile alakalı hususlara hiç aldırmayacaklar.”

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki o zamanda mescidlerde bin, hatta daha fazla kişi namaz kılacak. Fakat içlerinde bir tek (kâmil) mümin olmayacak.” (Kenzü’l-Ummâl)


Kim Din Kardeşinin Yardımda Olursa...

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından birini giderir.

Kim bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da onun dünya ve âhiret kusurlarını örter.

Kim bir sıkıntıda kalanın işine yardım ederse, Allah da dünya ve âhirette o kimsenin işlerini kolaylaştırır.

Kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da o kulun yardımında olur.

Bir kimse ilim talep etmek için bir yola girerse, Allah bu sebeple ona cennetin yolunu kolaylaştırır.

Allâh’ın evlerinden (mescidlerden) birinde toplanıp, Allâh’ın kitabını okuyup aralarında onu birbirlerine anlatan topluluğu melekler kuşatırlar. Onların üzerlerine sekînet (huzur) iner ve rahmet onları kaplar.Allâhü Teâlâ katındaki (melek)lerine onları anar.

Kimi ameli geri bırakırsa, nesebi onu ileri geçiremez.” (S. Müslim) Yani bir kimse hiç amel etmez veya ameli eksik olursa şerefli bir sülalede olması onu kurtaramaz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/09.html)
Başlık: Gafletle Yapılan Duâ Kabul olunmaz| Namazlarda Kıraatler | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 11:24:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُدْعُوا اللهَ وَأَنْتُمْ مُوقِنُونَ بِالْإِجَابَةِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ لَا يَسْتَجِيبُ دُعَاءً مِنْ قَلْبٍ غَافِلٍ لَاهٍ. (ت

“Allâhü Teâlâ’ya, kabul olunacağına inanarak duâ ediniz. Biliniz ki Allâhü Teâlâ, gâfil ve kendisinden başka şeyle meşgul bir kalb ile yapılan duâyı kabul etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 27 Eylül 1431 - Hicrî: 26 Zilhicce 1436

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)

Gafletle Yapılan Duâ

Hz. Mûsâ (a.s.) Allâhü Teâlâ’ya duâ eden ve yalvaran birine rastlamıştı.

“Allâh’ım, şayet bu adamın ihtiyacını gidermek benim elimde olsaydı ihtiyacını giderirdim.” dedi. Allâhü Teâlâ Hz. Mûsâ’ya (a.s.) şöyle vahyetti:

“Yâ Mûsâ! Ben ona karşı senden daha merhametliyim. Fakat kalbinde benden başkası olan kimsenin duâsını kabul etmem. Bu kulumun koyunları var. Bana duâ ederken koyunlarını düşünüyor.”

Hz. Mûsâ (a.s.), bunu o adama haber verdi. O da inanarak ve yalvararak Allâhü Teâlâya duâ etti. Allâhü Teâlâ da onun bu duâsını kabul etti. (Risâle-i Kuşeyriyye)


Namazlarda Kıraatler

Namazda ve namaz dışında sesli olarak Kur’ân-ı Kerîm okunurken sesi ve kıraati süslemek güzel görülmüştür. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:

“Kur’ân-ı Mübîni seslerinizle bezeyiniz (süsleyiniz)” buyurulmuştur.

Ancak burada şunlara dikkat edilmelidir:

Kelimelerin mânası değişmemeli, kelimelerin aslı bozulmamalı, harfler uzatılarak bir harf, iki harf gibi okunmamalı. Mesela: “Rabbenâ” kelimesinde “râ” harfi uzatılarak okunursa kelime üvey baba manasında olur ve mâna değiştiği için namaz bozulur. Bu gibi hatalardan kaçınmak lâzımdır.


MUTFAĞIMIZ: Zeytinyağlı Barbunya (5-6 kişilik)

Malzemeler: Yarım kilo barbunya, 1 kuru soğan, 1 havuç, 1 yemek kaşığı biber ve domates salçası, 5 diş sarımsak, 1 çay bardağı Zeytinyağı, 2 su bardağı su, 1 tatlı kaşığı şeker, bir tutam maydanoz, tuz.

Yapılışı: Barbunyalar 5-10 dakika haşlanır ve süzülür. Tencereye zeytinyağı konulur. Sırasıyla soğan, sarımsak ve havuc kavurulur, üzerine salça konur ve biraz daha kavurulur. Barbunya, tuz, şeker ve sıcak suyu da ekleyip 20 dk. kadar pişirilir. İstenirse üzerine maydanoz doğranır, soğuk olarak yenilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/10.html)
Başlık: “Rabbim Size Ne Kıymet Verir, Duânız Olmasa” | Muharrem Ayı İctimâ'i, Ru'yet...
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 11:34:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ. (سورة البقرة, 216

“... Ve siz bazan bir şeyden hoşlanmazsınız. Hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır ve bazen bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Ve Allâhü Teâlâ bilir, sizler ise bilemezsiniz.”
(Bakara Sûresi, âyet 216)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 28 Eylül 1431 - Hicrî: 27 Zilhicce 1436

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

“Rabbim Size Ne Kıymet Verir, Duânız Olmasa”

Hazret-i İbrahim aleyhisselam Cenâb-ı Hakk’a duâ etti: “Ey Rabbim! Beni ve neslimden olanı da namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Duâmı kabul buyur.” (İbrahim sûresi, âyet 40) Allâhü Teâlâ duâsını kabul buyurdu, neslinden peygamberler gönderdi. Müslümanlar da duâ etmeli ki, nesli namaz kılanlardan olsun.

Şâfiî fakîhlerinden Ebu’l-Velîd en-Nisaburî anlattı:

“Vâlidem bana şöyle anlatmıştı:

Ben sana hâmile iken, meşhûr âlimlerden Abbâs bin Hamza’nın sohbetine gitmek için pederinden izin istedim, verdi. Zilhicce ayının ilk on günlerinde idi. Son sohbeti esnasında cemaate ‘ayağa kalkınız’ dedi. Herkes kalktı. Ben de kalktım. Sonra duâ etmeye başladı. Ben de bu sırada:

Allâh’ım, bana âlim bir evlad ihsan eyle” diye duâ ettim. Evime döndüm. O gece rüyamda bir adam:

‘Müjdeler olsun, muhakkak Allâhü Teâlâ duânı kabul etti ve sana erkek bir evlad ihsan eyledi. Senin babanın ömrü kadar yaşar’ dedi. Babam 72 sene ömür sürmüştü.”

Ebu’l-Velîd, bunu anlattıktan sonra “İşte şu vakit ömrümden 72 sene geçmiştir.” dedi ve dört gün sonra vefât etti. Rahimehullah. (Tabakât-ı Şâfiiyye, Sübkî)


Muharrem Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1437 yılı Muharrem ayı ictimâ‘ı (13 Ekim Salı)  günü Türkiye yaz saati ile 03.06’dır.

Ru’yet, ise  (13 Ekim Salı ) Türkiye saati ile 19.57’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Amerika Kıtasının tamamı, Atlas Okyanusu’nun orta kısmı, Senegal, Mali, Fildişi Sahilleri, Dominik Cumhuriyeti, Uruguay, Paraguay, Arjantin, Haiti, Jamaika, Küba,

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 14 Ekim Çarşamba Muharrem ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/11.html)
Başlık: Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet | Muharrem Ayının Birinci Gününde ...
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 11:43:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ ثَلَاثَةَ اَيَّامٍ مِنْ شَهْرِ حَرَامٍ اَلْخَمِيسَ وَالْجُمْعَةَ وَالسَّبْتَ كَتَبَ اللهُ لَهُ عِبَادَةَ تِسْعِ مِائَةِ عَامٍ. (إحياء

“Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb)den üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik (nâfile) oruç sevâbı yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 29 Eylül 1431 - Hicrî: 28 Zilhicce 1436

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)

Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır.

Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arasında, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı  Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharrem ayının birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/12.html)
Başlık: Muharrem Ayı
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 11:50:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ صَامَ يَوْمًا مِنَ الْمُحَرَّمِ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ ثَلَاثُونَ يَوْمًا. (طص)

“Muharrem ayında oruç tutana her gün için otuz gün(lük oruç) sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ekim Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 30 Eylül 1431 - Hicrî: 29 Zilhicce 1436

Ankara'nın Başkent Olması (1923)

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, Hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir :

“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman, afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman, dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı  Şerîf okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

11 İstiğfâr-ı Şerîf,

11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.

Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,

2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)

3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…

4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât- ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/13.html)
Başlık: Muharrem Ayı | Muharremin Bir'i İle O'nu Arasındaki Namaz
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 13:29:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْهِجْرَةُ أَنْ تَهْجُرَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَتُقِيمَ الصَّلَاةَ وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ ثُمَّ أَنْتَ مُهَاجِرٌ وَإِنْ مُتَّ بِالْحَضَرِ. (حم

“Hicret, açık ve gizli bütün fuhşiyatı; günahları terk etmen, namazını kılman, zekâtını vermendir. Bundan sonra sen, evinde de ölsen hicret etmiş sayılırsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ekim Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 1 Muharrem 1437

Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.

Muharrem Ayı

Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen)

“Muhakkak ki, Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk’ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır...” buyrulmuştur. Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum (haram, hürmetli aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.

Bir başka Hadîs-i şerîfte; “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyrulmuştur.


Muharremin Bir'i İle On'u Arasındaki Namaz

Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek’atte bir selâm vererek 6 rek’at namaz kılınır. Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir:

“Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veyâ herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için.” Allâhü Ekber…

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs-ı  Şerîf.

2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı  Şerîf.

3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs-ı  Şerîf.

4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı  Şerîf.

5. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı  Şerîf.

6. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/14.html)
Başlık: Tevbe Etmek Farzdır
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 13:39:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا اَدُلُّكُمْ عَلَى دَائِكُمْ وَدَوَائِكُمْ أَلَا إِنَّ دَاءَكُمْ اَلذُّنُوبُ وَدَوَاءُكُمْ اَلْاِسْتِغْفَارُ. (هب

“Size derdinizi ve onun devasını bildireyim mi? Dikkat edin sizin derdiniz günahlar, devanız da istiğfardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 2 Muharrem 1437

Tevbe Etmek Farzdır

İnsan doğuştan gayet temiz ve güzel yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insan kalbinin doğuştan ayna gibi temiz yaratılmış olduğunu beyan buyuruyor. İnsanın kalbi şüphe, vesvese, fitne, fesat, kin, intikam ve hased gibi günahlar ile paslanırsa aynalar kararır, artık duymaz ve görmez olur.

Bu hastalıktan kurtulmanın çaresi de tevbe ve istiğfâr etmek, pişman olup gözyaşları dökmektir. Çünkü maddi kirleri sabun ve su giderdiği gibi kalbi karartan, insanı cehennemlik yapan, manevi hastalık ve kirleri de tevbe, istiğfar ve Allah’tan korkarak gözlerden akıtılan pişmanlık yaşları giderir.

İnsan günah kirlerinden temizlenmek için tevbe ve istiğfâra devam etmelidir. Bilhassa gece yarılarında ve seher vakitlerinde namaz kılarak ve salevât-ı şerîfe ve duâlar okuyarak Cenâb-ı Hak’tan af ve mağfiret dilemelidir.

İnsan, işlediği günahlardan elem ve pişmanlık duymalı, bir daha günah yapmamaya kararlı olmalıdır. Bir günah işleyince hemen akabinde iyilik yapmalı, namaz kılıp istiğfâr etmelidir. En büyük istiğfâr, tesbih namazıdır.

Ayrıca hakkına tecavüz ettiği kimselerle helâlleşmelidir.

Hasan-ı Basrî (rah.) şöyle dedi: Tevbe dört şey ile olur: Duâ etmek ve dil ile istiğfarda bulunmak, kalb ile pişman olmak, azalarla (günahı) terk etmek ve bir daha yapmamaya karar vermektir.

‘İlerde tevbe ederim’ düşüncesi yanlıştır. Cehenneme atılıp feryad ve figan edenlerin halini düşünerek tevbe etmekte acele etmelidir. Yarın tevbe ederim diyen adam, sökmek istediği bir ağacı sökemeyen, seneye ağacın daha da köklenip dallanacağını bildiği halde seneye sökerim diyen adamın hâline benzer. Kendisi bugün kuvvetli iken küçük ağacı sökemeyen, yarın ağaç kuvvetlenip kendisi zayıf düşünce nasıl sökebilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/15.html)
Başlık: Allah İçin ve Allah Yolunda Sevmek | Başlıca Büyük Günahlar
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 13:42:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْبَرُ الْكَبَائِرِ اَلْإِشْرَاكُ بِاللهِ وَقَتْلُ النَّفْسِ وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ وَقَوْلُ الزُّورِ أَوْ قَالَ وَشَهَادَةُ الزُّورِ. (خ

“Günahların en büyüğü Allâh’a şirk koşmak, bir kişiyi öldürmek, ana babaya âsî olmak ve yalan söylemektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 3 Muharrem 1437

Allah İçin ve Allah Yolunda Sevmek

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim (sevdiğini) Allah için sever, (sevmediğini) Allah için sevmez, (verdiğini) Allah için verir, (vermediğini de) Allah için vermezse imanı kemâle ermiştir.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

Ebû İdris el-Havlânî (r.a.), Muaz bin Cebel’e (r.a.):

“Ben seni Allah için seviyorum” dediğinde Hz. Muaz (r.a.) ona:

“Ben seni müjdelerim. Resûlullâh (s.a.v.)’den işittim. Buyurdular ki:

“Kıyamet günü birtakım insanlar için arşın etrafında kürsüler dikilir ki onların yüzleri ayın on dördü gibi nurludur. İnsanlar dehşete kapıldıkları ve korktukları zaman onlar dehşete kapılmaz ve korkmazlar.

Onlar, kendileri üzerine korku ve hüzün olmayan Allâh’ın veli kullarıdır.”

Ashâb-ı Kiram:

“Yâ Resûlallâh! Bunlar kimlerdir?” diye sordular. Peygamber Efendimiz de (s.a.v.):

“Onlar, Allah için birbirlerini sevenlerdir.” buyurdular.” (İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Din.)


Başlıca Büyük Günahlar

1. Allâh’a şirk (ortak) koşmak ki bu küfürdür.

2. Haksız yere insan öldürmek,

3. Namuslu kadına iftira etmek,

4. Zina etmek,

5. Harbden kaçmak,

6. Sihir yapmak,

7. Yetim malı yemek,

8. Müslüman ana babaya âsî olmak,

9. Harem-i Şerîf (Mekke-i Mükerreme’nin harem hudutları dâhilin)de günah işlemek,

10. Fâiz yemek,

11. Hırsızlık yapmak,

12. İçki içmek,

Bunların yanında zararı yukarıda sayılanlar gibi veya daha fazla olan günahlar da büyük günahtır. (Şerhu Akâid, Teftâzânî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/16.html)
Başlık: Mücâdele Ve Münâkaşayı Terk
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 13:43:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنَا زَعِيمٌ بِبَيْتٍ فِي رَبَضِ الْجَنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الْمِرَاءَ وَإِنْ كَانَ مُحِقًّا وَبِبَيْتٍ فِي وَسَطِ الْجَنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الْكَذِبَ وَإِنْ كَانَ مَازِحًا وَبِبَيْتٍ فِي أَعْلَى الْجَنَّةِ لِمَنْ حَسَّنَ خُلُقَهُ. (د)

“Şaka bile olsa yalan söylemeyen için cennetin ortasında bir köşke kefilim. Ahlâkı güzel olan için de cennetin en üst derecesinde bir köşke kefilim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 4 Muharrem 1437

Mücâdele ve Münâkaşayı Terk

İtikâd (inanç) meselelerinde münâkaşa ve mücâdele etmek dînimizce yasaklanmıştır. Münâkaşa eden birbirine ‘sen bilmiyorsun’ diye eziyet eder. Kendisini çok ilim sahibi olarak muhatabından üstün tutmuş olur.

Münâkaşanın hiçbir faydası yoktur. Zira eğer sefihle; laf anlamayan akılsızla yapmış olsan sana eziyet eder. Tahammüllü insanlarla bile yapsan onun hased ve düşmanlığını kazanmış olursun. Resûlullâh Efendimiz hazretleri: “Haklı olduğu halde münâkaşayı terkedene cennetin yücesinden bir köşk verileceğine kefîlim” buyurmuşlardır.

Akıllı kişi şeytanın hilesine aldanmamalıdır. Çünkü şeytan sana “Hakkı ortaya çıkar, kimseye aldırma” der. Hâlbuki aslında o düşmanlık ve hasede sebep olur. Şeytan çok kimseleri böyle hayır göstererek şerre götürür. Şeytanın maskarası olmaktan sakınmalıdır.

Senin bir hayrı ortaya çıkarman onu kabul edecek kimseler bulunduğunda güzeldir. Bu da ancak ikaz edeceğin kişiye münâkaşa yoluyla değil gizlice ve nasihat yoluyla olmalıdır. Nasîhatın da bir usulü, yolu ve âdâbı vardır. Muhataba yumuşaklık göstermek lâzımdır. Değilse muhâtabı rezil etmek için yapılmış olur ki bunun ortaya çıkaracağı kötülük iyiliğinden fazla olur. (İmam Gazalî, Bidâyetü’l-Hidâye)

Enes bin Mâlik radıyallâhü anh anlattı:

Dînî bir meselede münâkaşa ederken Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) yanımıza geldi. Hiç gazablanmadıkları kadar gazablandılar. Sonra bizi münakaşadan şiddetle men edip buyurdular ki:

“Dikkat ediniz, ey Ümmet-i Muhammed, bu münâkaşayı terkedin. Muhakkak sizden öncekiler ancak bundan helâk oldular.

Hayrı pek az olduğu için münâkaşayı terk ediniz (muhabbeti yok eder, düşmanlığa sebep olur). Münâkaşayı terkediniz, zira mü’min münâkaşa etmez -onun ahlâkından değildir-. Dâimâ münâkaşa edersen bunun günahı sana yeter.

Münâkaşayı terkediniz, zira böyle kişiye ben kıyâmet gününde şefâat etmem…” (Taberânî, Kebîr)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/17.html)
Başlık: Borç Vermenin Sevâbı | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 17:31:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ لِلرَّجُلِ عَلَى رَجُلٍ حَقٌّ فَأَخَّرَهُ إِلَى أَجَلِهِ كَانَ لَهُ صَدَقَةٌ، فَإِنْ أَخَّرَهُ بَعْدَ أَجَلِهِ كَانَ لَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ صَدَقَةٌ. (طب

“Bir kimsenin bir kimsede alacağı olsa vadesi gelinceye kadar bir sadaka sevâbı alır. Va’de sonunda ödenmez de uzatırsa her geçen gün için o hakkın tamamını sadaka vermiş gibi mükâfat görür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 5 Muharrem 1437

Borç Vermenin Sevâbı

Bir şeyi borç olarak almak, mutlaka bir ihtiyaçtan dolayıdır. Hâlbuki kendisine sadaka verilen kimsenin ihtiyacı olmayabilir. Borç isteyen bir kimseye: ‘Bunu sana borç değil, sadaka olarak veriyorum’, demek de çok kere hoş olmaz. Bununla o kimse rencide olabilir. Borç almak ise sadaka almak kadar rencide etmez. Fakat borç veren zat bu alacağını bilâhare münasip bir surette borçlusuna bağışlayabilir.

Binaenaleyh bir parayı maddî bir fayda beklemeden sırf Allah rızası için bir kimseye borç vermek, onu sadaka olarak vermekten daha makbuldür.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bir şeyi borç olarak vermek, onu sadaka olarak vermekten daha hayırlıdır.”

“Bir kimse sıkıntıda olan bir şahsa kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da o kimseye dünyada da, ahirette de kolaylık ihsan buyurur.”

Bir Müslümana yakışan, bütün insanlara karşı daima kolaylık göstermesidir. Meselâ: Fakir bulunan bir borçlusundan alacağını karşılıksız bağışlar veya ona bir müddet daha mühlet verir ve sair muhtaç olanların da imkân dâhilinde yardımlarına koşar. Böyle âlicenap bir zat, bunun mükâfatını dünyada da ahirette de görür, Allâhü Teâlâ’nın lütfuna, yardımına mazhar olmak şerefine nail olur.


MUTFAĞIMIZ: Fırında Sebzeli Lüfer (6 kişilik)

Malzemeler: 3 adet lüfer, 1 adet kereviz, 2’şer adet patates, havuç, domates, biber, soğan, 6 diş sarımsak, 1 adet limon, yarım demet maydanoz-dereotu, 2 kaşık tereyağ, yarım çay bardağı zeytinyağı, 1 çay bardağı su, biraz tuz ve karabiber.

Hazırlanışı: Balıklar temizlenip fileto kesilir, tuz ve karabiber serpilir, üzerlerine birer parça tereyağı konulup fırın tepsisine dizilir. Yuvarlak doğranılan sebzeler ve limon tepsiye konulur. Su ve zeytinyağı gezdirilerek konulur ve 170 derece fırında 30 dk. pişirilir. Kıyılmış maydanoz veya dereotu serpilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/18.html)
Başlık: Cennete Girdiren Üç Şey |
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 17:35:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَا زَادَ اللهُ عَبْدًا بِعَفْوٍ إِلَّا عِزًّا. (م)

“Allâhü Teâlâ, (intikam almaya gücü yettiği halde) affeden bir kulun izzet ve şerefini muhakkak artırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 6 Muharrem 1437

Cennete Girdiren Üç Şey

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet etti: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Allâhü Teâlâ üç şey kendisinde bulunan kimsenin hesabını kolaylaştırır ve onu cennete koyar.” buyurdular. Ben:

“Onlar nedir yâ Resûlallâh.” dedim. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Seninle alakasını kesen akrabalarını sıla-i rahim yaparsın, ziyaret edersin.

Seni mahrum edene, sana vermeyene sen verirsin.

Sana haksızlık yapanı affedersin.”
buyurdular. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)


Padişah'ın Hassasiyeti

Osmanlı padişahlarının devlet ve millet hassasiyeti her şeyin üstünde idi. Bu hususta asla taviz vermezler, her kim devlet malına veya halka bir zarar vermek isterse onu şiddetle cezalandırırlardı. Sultan Üçüncü Selim Han’ın (1789-1807) sadrazamın vekili olan (ordu ile birlikte seferde olan) sadaret kaymakamına yazdığı bir hatt-ı hümayunu şöyledir:

“Kaymakam Paşaya: Yeni Padişah olduğumdan, devletimin bütün yapılan işlerini, bilhassa gelir ve giderinin ne olduğunu bilmek ve anlamak isterim. Çünkü bunları bilmek, benim için son derece gereklidir. Hem bu dünyada hem de âhiret gününde bundan hesaba çekileceğim. Bu hususta beni bilgilendirmeyip doğru bilgiler vermeyen kişiler Allâh’ın gazabına uğrasın!..

‘Gelir ve gideri bu tarafta (İstanbul’da) konuşmak ve görüşmek orduda karışıklık meydana getirir’ diyorsun. Açıkça, orduda olanlar devletimin yok olmasını ister, düzenini istemezler (demek istiyorsun). Ben padişahım, elbette her şeyin bir düzene girmesini istiyorum ve bu kat’î emrimdir. Hususiyle, bütün bu yapılanlar, Müslümanların beytülmaline ihanettir. Bu hususta siz bari insaflı davranın. Ne derece zorluk var? Veya sizde din gayreti diye bir şey yok mu? Bu devletin gelir gider defterlerini ortaya çıkarıp ehl-i vukuf (bilirkişiler) ile görüşüp danışıp, verilmemesi gereken yerlere bir kuruş dahi harcama yapmayın. Savaş gemilerine ve sefer hazırlıklarına ait giderlere elden geldiğince bir düzen verin. Giderler bu tarafta (İstanbul’da), zimmet defteri (gelir defteri) ordunun elinde nasıl olur?

Giderler nerde ise gelirler de orada olması gerekir. Bu hususta danışarak, doğru ve faydalı olan neyse onu yapın, Allah aşkına...”


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/19.html)
Başlık: Peygamberimiz’in (s.a.v.) Hayvanlara Merhameti | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 18:02:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ غَرَسَ شَجَرَةً فَأَيْنَعَتْ غَرَسَ اللهُ لَهُ بِهَا شَجَرَةً فِي الْجَنَّةِ. (كنز)

“Bir kimse bir ağaç diker de o ağaç yetişip meyve vermeye başlayınca, Allâhü Teâlâ da o ağaca karşılık o kimse için cennette bir ağaç diker."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ekim Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 7 Muharrem 1437

Peygamberimiz’in (s.a.v.) Hayvanlara Merhameti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir gün Ensâr’dan bir kimsenin bahçesine uğradı. Orada bir deve vardı. Deve, Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), devenin yanına gitti, kafasını şefkatle okşadı, deve sâkinleştikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bu devenin bakıcısı kimdir? Bu deve kimindir?” diye sordu. Ensar’dan bir genç geldi ve:

“Bu deve benimdir, yâ Resûlallâh!” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Sana verdiği şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Senin, kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu şikâyet ediyor.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)

MUTFAĞIMIZ: Âşûre

Malzemeler: 1 kilo buğday, 2 kilo şeker, yarım kilo nohut, yarım kilo kuru fasulye, yarım kilo kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü

Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir. Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür.

Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, âşûrenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra âşûre bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir.

Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik âşûre çıkar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/20.html)
Başlık: Âşûrâ Günü Olmuş Ve Olacak Bâzı Hâdiseler | Muharremin 9. ve 10. Geceleri
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2015, 18:06:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صُومُوا يَوْمَ عَاشُورَاءَ وَخَالِفُوا الْيَهُودَ، صُومُوا يَوْمًا قَبْلَهُ أَوْ يَوْمًا بَعْدَهُ. (خزيمة)

“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) Yahûdilere muhâlefet ediniz; bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ekim Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 8 Muharrem 1437

Âşûrâ Günü Olmuş Ve Olacak Bâzı Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin beyânına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Yerlerin ve göklerin yarat›lmas›,

2. Hz. Âdem Aleyhisselâm’›n tevbesinin kabul edilmesi,

3. Hz. Musâ Aleyhisselâm’›n Firavn’›n şerrinden kurtulmas› ve Firavn’›n helâk olmas›,

4. Hz. ‹brahim Aleyhisselâm’›n dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulmas›,

5. Hz. Eyyûb Aleyhisselâm’›n hastal›ktan şifâ bulmas›,

6. Hz. Yûnus Aleyhisselâm’›n bal›ğ›n karn›ndan kurtulmas›,

7. Hz. Süleyman Aleyhisselâm’a saltanat verilmesi,

8. Hz. Nûh Aleyhisselâm’›n gemisinin Cûdi üzerinde durması,

9. Hz. Hüseyin Efendimiz’in (r.a.) şehîd edilmesi ve

10. K›yâmetin kopmas› da âşûrâ günü olacağ› hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.


Muharremin 9. ve 10. Geceleri

Muharremin 9. ve 10. geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır.

Yine 9. ve 10. geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9. günü akşamı, (yâni 10. gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ’nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)

Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir.

Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur. (Nîmet-i İslâm)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/21.html)
Başlık: Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 22 Ekim 2015, 11:17:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ مَالٌ يَتَصَدَّقُ بِهِ فَلْيَسْتَغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ فَإِنَّهَا صَدَقَةٌ. (مجمع)

“Sadaka verecek malı olmayan kimse, erkek ve kadın bütün müminlere istiğfar etsin. Bu da bir sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmaü’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/9.png)

Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 9 Muharrem 1437

Âşûrâ Günü Neler Yapılır?

• O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

• En az on Müslümana birer selâm veya bir Müslümana on defa selâm verilir.

• Fakir fukarâ sevindirilir.

• O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

• 10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l-arş.”

• Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da şu salevât-ı şerîfe 100 defa okunur: “Allâhümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve’l-mürselîn. Salevâtü’llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”

• Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed’in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çok Salevât Getirmenin Faydaları

Peygamber Efendimize (s.a.v.) çok salevât okumak din ve dünya meşakkatlerinden ve azabdan kurtulmaya ve ihtiyaçlarının görülmesine ve cennetteki makamını görmeye vesiledir.

Çok salevât okumak kalbin nifaktan temizlenmesine, halkın o kişiyi sevmesine vasıtadır.

Çok salevât okumak Allâhü Teâlâ’nın cehennemden kurtuluş berâtı yazmasına, kıyâmet gününde şehitlerle birlikte bulunmaya sebeptir.

Çok salevât getiren kıyamet gününde Arş-ı a‘lânın altında; gölgesindedir.

Çok salevât getirenin cennette zevcesi çok olur.

Melekler çok salevât okuyanı ismi ve babasının ismiyle arz ettiklerinde Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) ferahlanmasına sebep olur ve onun salevâtlarını Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) vasıtasız işitir. (Hâdimî, Şerh-i Kasîde-i Mudariyye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/22.html)
Başlık: Âşûrâ Gününün Fazileti
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2015, 11:45:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَسَّعَ عَلَى عِيَالِهِ فِى يَوْمِ عَاشُورَاءَ وَسَّعَ اللهُ عَلَيْهِ فِى سَنَتِهِ كُلِّهَا. (الجامع الصغير)

“Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 10 Muharrem 1437

Bugün ÂŞÛRÂ günü

Âşûrâ Gününün Fazileti

Âşûrâ yani Muharrem ayının onuncu gününde itaat ve ibadet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.” buyurmuştur.

Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve “Bu ne orucudur?” diye sordu.

“Bu gün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle’nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh’ın bu lütfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyıkız.” buyurdu da o gün oruç tuttu ve Ashâbına da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âşûrâ günü oruç tutup Ashâbına da tutmalarını emrettiğinde;

“Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar o güne hürmet ediyorlar.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Öyle ise gelecek sene -inşaallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız.” buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/23.html)
Başlık: “Kadınlar, Hâlid gibi bir er doğurmaktan âcizdir”
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2015, 11:50:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: دَخَلَ رَجُلَانِ الْجَنَّةَ، صَلَاتُهُمَا وَصِيَامُهُمَا وَحَجُّهُمَا وَجِهَادُهُمَا وَاصْطِنَاعُهُمَا لِلْخَيْرِ وَاحِدٌ، وَيُفَضِّلُ أَحَدُهُمَا عَلَى صَاحِبِهِ بِحُسْنِ الْخُلُقِ كَمَا بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ. (كنز

“Namazları, oruçları, hacları, cihadları ve işledikleri hayırları bir olan iki kişi cennete girecek.
Fakat biri(nin makamı) güzel ahlâkı sebebiyle doğu ile batı arasındaki mesafe kadar arkadaşından üstün olacaktır.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 11 Muharrem 1437

“Kadınlar, Hâlid gibi bir er doğurmaktan âcizdir”

Hazret-i Ebûbekir’in (r.a.) halifeliği zamanında Hazret-i Hâlid bin Velid (r.a.) kumandasındaki İslam ordusuna karşı İran kisrası da büyük bir ordu çıkarmıştı.

Bu sırada Benî Vâil Hıristiyanları Esved Acelî’yi kendilerine kumandan tayin ederek Fırat nehri üzerindeki Leys isimli köyde toplandılar. İran ordusunun kumandanı Câbân, askerini yanına alarak Leys mevkiine vardı ve orada toplanmış bulunan Hristiyan Arabların yanında ordusunu kurdu.

İranlılar, henüz yemek yemek için sofralarını sermişlerdi ki İslâm askerleri ile Hâlid bin Velid (r.a.) göründü. “Acaba harbe hemen girişelim mi, yoksa askeri doyurup da sonra mı harb edelim?” dediklerinde Câbân “Eğer size fırsat verirlerse yiyebilirsiniz” derken Hazret-i Hâlid yetişip ordusunu kurdu ve hemen harb meydanına çıktı.

Hıristiyan Arab’ın reislerinden Mâlik bin Kays ona karşı çıktı. Hâlid bin Velid, derhal onu öldürdü. Bunun üzerine Arablar arasında muharebe kızıştı. İranlılar da bir taraftan harbe girişti. Yardım yetişir ümidiyle çok sebat ve şiddetli mukavemet ettiler. Lâkin sonunda bozuldular ve çok kırıldılar. Kan, sel gibi aktı. İran müşrikleri ile Hıristiyan Arabların ölüleri yetmiş bine vardı.

O gün muharebe meydanı al kana boyandı, gayet geniş bir lâle bahçesine döndü. O lâle bahçesinin bir ucunda İranlılar’ın beyaz yufkalar ile donatılmış sofraları da yer yer beyaz çiçeklerle donatılmış serpintilere benzerdi. Hazret-i Hâlid onlarla askerine bir mükemmel ziyafet verdi.

Arablar elek kullanmadıklarından unu kepekten ayırmaksızın pişirirlerdi ve ekseriya yedikleri arpa ekmeği idi. Buğday unundan yapılmış beyaz ekmek ve yufka bilmezlerdi. Bu beyaz yufkaları görünce ceylan derisinden yapılmış yazı kâğıdı sandılar. “Bu beyaz deriler nedir?” dediler. Lâkin tattılar, hoşlandılar ve ondan sonra beyaz yufkaya alıştılar.

Sonra Hazret-i Hâlid zafer müjdesi ile esirlerin ve ganimet mallarının miktarını Halifeye bildirdi.

İşte o zaman Ebûbekr-i Sıddîk radıyAllahu anh Hazretleri, “Kadınlar, Hâlid gibi bir er doğurmaktan âcizdir” diye buyurdu. (Hz. Ebûbekir, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/24.html)
Başlık: “Allâhü Teâlâ İnsanlara Pek Re’fetli ve Rahîm’dir”
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2015, 11:55:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... إِنَّ اللهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُفٌ رَحِيمٌ. (سورة الحج, 65

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“…Şüphe yok ki, Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.”
(Hac Sûresi, âyet 65)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 12 Muharrem 1437

“...Allâhü Teâlâ İnsanlara Pek Re’fetli Ve Rahîm’dir”

İmâm Kuşeyrî (k.s.) buyurdu: Re’fet, rahmetin ve şefkatin ziyade ve çok olmasıdır. Allâhü Teâlâ kullarına karşı Raûf’dur; herkesden daha ziyâde şefkat ve rahmet sahibidir. Dünyada mü’mine de kâfire de rahmet eder. Lâkin âhirette sadece mü’minlere rahmet eder.

Hak Teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma şöyle vahy eyledi:

“Ey Mûsâ! Beni kullarıma sevdir.”

“Yâ Rabbi, seni kullarına nasıl sevdireyim?”

“Nimetlerimi ve ihsânlarımı onlara anlat.”

“Yâ Rabbi, bu anlatacağım senin hayattakilere olan rahmetindir. Ya ölenler için hazırladığın rahmetin nasıldır?”

“Ey Mûsâ! Eğer kabir ehline sorsan ve ben de onların sana cevap vermelerine izin vermiş olsam, elbette sana öldükten sonra onlara hayatlarındaki lütuf ve ihsanımdan daha fazla lutüf ve ihsânda bulunduğumu haber verirler.

Ey Mûsâ! Ben, onlar hayatta iken rahmetimi onlardan kesmiyorken, toprak altında iken rahmetimi nasıl keserim.

Ey Mûsâ! Nice kullarım vardır ki hayatları boyunca bana isyân ederler, ölüm vakti geldiğinde onların cehâlet ve inatlarına bakmam, lâkin onların zayıf ve zelil olmalarına bakar, benim rahmetimi ümîd etmelerini ilhâm ederim. Böylece kapımda durdururum ki gazabımdan ve azâbımdan kurtulsunlar.”


Bu, ölmeden önce Allâhü Teâlâ’nın rahmetinden ümidi kesmemek ve günahlarından pişman olmak îcâb ettiğini beyân eder.


Sağlığımız: Üç Büyük Doktor

Bir tabip, ölüm döşeğinde etrafına toplanan talebelerine,
- Dünyada üç büyük tabib bırakarak ölüyorum! demiş.

Talebelerden her biri, bu üç büyük tabipten birinin mutlaka kendisi olacağını umarak,
- Bunlar kimlerdir? Lütfen söyler misiniz? demişler.

Tabib:
- Peki, söyleyeyim: Biri temizlik, biri hareket, biri de perhizdir, demiş.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/25.html)
Başlık: Merhamet Rahmete Sebeptir
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2015, 12:03:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُعَذِّبُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ اَلَّذِينَ يُعَذِّبُونَ النَّاسَ فِي الدُّنْيَا. (حم

“Dünyada insanlara eziyet edenlere muhakkak Allâhü Teâlâ da kıyâmet gününde azab eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 13 Muharrem 1437

Merhamet Rahmete Sebeptir

Yeryüzündekilere merhametli davranmak, Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ermenin sebeplerindendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Yeryüzündekilere merhamet edenlere Rahmân olan Allâh da rahmet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki semâdakilere rahmet eden Allâhü Teâlâ size de merhamet etsin.” buyurmuşlardır.

Hak Teâlâ: “Ey Mûsâ, sevdiğim kullarımdan birisi vefât etti, onun teçhizi ve kefenlemesiyle alakadar olup defnet” diye Hazret-i Mûsâ’ya vahyetti.

Hazret-i Mûsâ onun aralarında yaşadığı kavmin yanına geldi. Yayık yapan insanlar gördü. Onlara “Yakında aranızda zâhid bir zât vefât etti mi?” diye sordu.

“Bildiğimiz birisi yok” dediler.

“Peki, yakın zamanda hiç vefât eden oldu mu?” diye sordu.

“Mahallemizde günahkâr bir adam vardı, o öldü. Biz dînimizin emri üzere defnini münâsip görmediğimizden onu bir kuyuya attık” dediler.

“Bana orayı gösteriniz, siz  de bana yardım edin, onu kuyudan çıkaralım” buyurdu. Onlar da yardım ettiler, Hz. Mûsâ onu kuyudan çıkardı, yıkadı, kefenleyip defnetti. Sonra Hak Teâlâ’ya niyâz eyledi:

“Yâ Rabbi, sen: ‘Mü’minler Allâhü Teâlâ’nın şâhidleridir’ buyurmuş idin. Bu kulun için de ‘sevdiklerimdendir’ buyurdun. Hâlbuki senin kulların bu kulun hakkında ‘günahkâr’ dediler. Bu nasıl oldu?”

“Kullarım, onun işlediği günahlardan benim bildiklerimin onda birini bilmezler. Lâkin işlediği bir amel sebebiyle ondan razı oldum ve günahlarını bağışladım.”

“Yâ Rabbi, onun affına sebep olan ameli bana öğret.”

“O yürürken susuzluktan dili dışarı sarkmış bir köpek gördü. Bir kuyuya gitti, ip ve kova bulamadı. Mendilini kuyuya salıp bir köşesini ıslattı ve onu sıkarak köpeğe su içirdi. Köpeğe bu cömertliği sebebiyle onu affettim, günahlarını bağışladım ve sevdiklerimden kıldım, ona keremimle muâmele eyledim.”

Bu günahkâr kul, Hak Teâlâ’nın yarattıklarından bir canlıya merhamet ederek mağfiret ve ilâhî afva nâil oldu. Ya mahlûkatın en şereflisi olan insana merhametli davrananın hâli ne olur.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/26.html)
Başlık: Kış Saati Uygulaması Hakkında Duyuru
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2015, 12:04:31
(http://i.imgur.com/Dg3ZvyI.jpg)
Başlık: Sahih ve Makbul Îman
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2015, 11:00:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا. (سورة النساء, 136

“Her kim Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe küfreder (bunlardan birini inkâr ederse) hidayetten uzak bir dalâlete düşmüş (artık yolunu bulamayacak derecede şaşırmış) olur.”
(Nisâ sûresi, âyet 136)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ekim Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 14 Muharrem 1437

Sahih ve Makbul Îman

Îman, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’dan getirip tebliğ buyurduğu, bildirdiği her hususu tereddüdsüz kabul ve tasdik etmektir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bildirdiği şeylerin esasları: Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere îmandan ibarettir.

Bu altı esas İslam inancının temelini teşkil eder.

Îmanın sahih ve makbul olması üç şarta bağlıdır.

Birincisi, îman, yeis halinde; hayattan ümidini kesince olmamalıdır. Bir kâfir, ölmek üzere iken Allâhü Teâlâ’nın azâbını gördüğü bir anda îman etse bu îmanı makbul olmaz.

İkincisi, îman eden bir kimse inanılması zarûrî olan bir şeyi inkâr etmemeli veya bir küfür alametini tercih etmemelidir. Bir kimse Allâhü Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik ettiği halde yalnız Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) peygamberliğini veya dinin farz olan bir hükmünü inkâr etse veya kendi isteğiyle puta tapmak, Hıristiyanlık alâmeti olan zünnar bağlamak gibi kendisinde küfür alâmetleri görülse derhal dinden çıkmış olur. Çünkü îman bölünmeyi kabul etmediği için, dinin esaslarından birini inkâr tamamını inkâr demektir.

Üçüncüsü, dinin hükümlerinin tamamını kabul edip güzel görmeli ve hiçbirini inat ve kibirle terk etmemelidir. Bir kimse namaz, oruç gibi dinin emirlerini çirkin görse veya Cenâb-ı Allâh’ın emrine muhalefet kasdıyla dinin bir hükmünü terk etse, nehyine karşı inat ederek bir haramı işlese îmandan çıkmış olur.

Bir kimse senelerce sahih bir îmana sahip olduğu halde ömrünün sonunda bir sebeple îmandan çıksa ebedî olarak azaba müstahak olur. Bundan Allâhü Teâlâya sığınırız. Önceki îmanı, ibadet ve tâatı kendisine fayda vermez.

Ömrü küfür ve günah ile geçmiş olan bir şahıs, hayatının sonunda îman şerefine nâil olsa ve imanla vefat etse ebedî saâdete mazhar olur, cennete girer. Önceki küfür ve günahları kendisine zarar vermez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/27.html)
Başlık: İmâm Bûsîrî ve Kasîde-i Bürde
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2015, 11:05:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ. (ق)

“Sizden biriniz beni (anasından) babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (hakîki îmân ile) îmân etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ekim Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 15 Muharrem 1437

İmâm Bûsîrî ve Kasîde-i Bürde

Kasîde-i Bürde sâhibi İmâm Bûsîrî hazretlerinin ismi Şeyh Şerefüddin bin Muhammed Saîd ve künyesi Ebû Abdullâh’dır. Aslen Mağribli (Fas) olup hicretin 608 (M. 1211) senesinde Mısır’da Bûsîr köyünde doğmuş ve 88 yaşında H. 696 senesinde İskenderiye’de vefât etmiştir.

Hz. İmâm Bûsîrî âlim, fâzıl ve ilmiyle amel eden kâmil bir zât idi. Edebiyat ve şiire tam vâkıf idi. Asrının sultanları nezdinde sevgili ve itibarlı idi.

Havâssı ve pek çok faydaları mâlum olan ve Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için yazmış olduğu kasidesini rüya âleminde Hazret-i Peygambere arz etmiş ve eseri kabul görmüştür.

İmam Bûsîrî, bir gün sultanın yanından evine dönerken yolda karşısına güzel suretli bir zat çıkıp: “Sen bu gece Peygamber Efendimizi (s.a.v.) rüyada gördün mü?” der. İmâm Bûsîrî, “görmedim” der. Lâkin bundan kalbinde Resûlullâh’a gâyet şiddetli bir muhabbet alevlenir. O gece rüyada Peygamberimizi (s.a.v.) Ashâb-ı Kirâmıyla görür. Mudariyye ve Hemziyye gibi kasideleri okur. Gönlündeki muhabbet ateşi kat kat ziyadeleşir.

Mü’min’in başından hastalık ve fakirlik eksik olmaz. İşte ona da Hak Teâlâ’nın hikmeti bir müddet sonra vücudunun yarısı felc olur. İmâm Busîrî, Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için bir kaside yazmak ve o vesîle ile de Cenâb-ı Hak’dan şifâ taleb etmek üzere Kasîde-i Bürde diye meşhûr olan 161 beytlik “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye”yi yazar. Yine rüya âleminde Resûlullâh Efendimizle müşerref olur, bu kasidesini huzur-i şerîflerinde okur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hastalıklı azasına mübârek elleriyle mesheder; ellerini sürer. Hastalığından âfiyet bulmuş olarak sabahlar.

Sabahleyin namaza giderken pek samîmî ahbabı Şeyh Ebu’r-Recâ kapısı önünde onu karşılayıp: “Emin tezekküri ...” diye başlayan kasideni isterim. Dün gece Sen Resûlullâh’ın huzurunda bu kasideyi okurken ben de oradaydım. Aleyhisselâm Efendimiz, gâyet memnûn oldular; müjdesinde bulunur. İmâm Bûsîrî çok sevinir ve kasideyi teberrüken Şeyh’e verir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/28.html)
Başlık: Dünyada Garipler | Osmanlı’da Dârüşşifâlar-Hastahâneler
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2015, 02:15:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَلَغَنِي أَنَّ لُقْمَانَ عَلَيْهِ السَّلَامُ قَالَ لِابْنِهِ : لَيْسَ غِنًى كَصِحَّةٍ، وَلَا نَعِيمٍ كَطِيبِ نَفَسٍ. (هب)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Lokman aleyhisselâmın oğluna şöyle nasihat ettiği bana ulaştı: ‘Sıhhat gibi zenginlik, gönül huzuru gibi nimet yoktur.’
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 16 Muharrem 1437

Dünyada Garipler

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Dünyada garipler dörttür:

1- Amel etmeyen kişinin ezberindeki Kur’ân-ı Kerîm,

2- İçinde hiç kimsenin namaz kılmadığı bir mescid,

3- Bir evde açılıp okunmayan Mushaf-ı Şerîf,

4- Kötü insanlar arasında kalmış sâlih bir kimse.” (Feyzu’l-Kadir)


Osmanlı’da Dârüşşifâlar-Hastahâneler

İnsan sağlığı mevzu olunca cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın:

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beyti hatıra gelir. Bu söz sağlığın ne kadar ehemmiyetli olduğunu çok güzel anlatır.

Osmanlı Devleti’nde ilk zamanlar sarayda hanedan mensupları ve devlet adamları için bir hekim bulundurulmaktaydı. İlk hastahane 1389’da Yıldırım Bayezid tarafından Bursa’da şehrin doğusunda inşa ettirilmişti. Daha sonra Sivas, Amasya, Tokat, Çankırı, Kastamonu ve Konya gibi şehirlerde ve fethedilen her yerde hastahaneler açıldı. Mesela Edirne’nin fethinden sonra burada cüzzamlılar (lepra) için bir hastahane yaptırıldı. Avrupa’da akıl hastalarının ateşte yakıldığı bir devirde İkinci Bayezid Han Tunca Nehri kenarında hastaların su, musiki ve kuş sesiyle tedavi edildiği bir hastahane yaptırdı (1485).

Yıllar içinde Osmanlı ülkesinin neredeyse en ücra köşelerinde bile hastahaneler açıldı. Yabancı seyyahların hatıralarına göre 16. asrın sonlarına doğru İstanbul’da her biri 150 ilâ 300 hasta alabilen 119 hastahane bulunmaktaydı. Bu hastahanelerde bir baştabip, bir müderris, göz hekimi, cerrah, kırık-çıkıkçı, eczacı, eczacı kalfası, attar, ilaç vekilharcı, ilaç kilercisi, kâsekeş, şurup hazırlayıcı gibi sağlık memurları bulunuyordu.

Osmanlı hastahaneleri hasta ve sağlık memurlarının ihtiyacına göre düzenlenmişti. Hastaların barındırılması, yedirilip içirilmesi, ibadet etmeleri için mekânlar, doktorların barınacakları ve ders görecekleri mekânlar bulunuyordu.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/29.html)
Başlık: Salevât Getirmenin Faydaları
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2015, 02:18:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شَرَّ النَّاسِ مَنْزِلَةً عِنْدَ اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ تَرَكَهُ النَّاسُ اِتِّقَاءَ فُحْشِهِ. (فيض

“Kıyamet günü Allâhü Teâlâ katında insanların en şerlisi, kötülüklerinden korunmak için insanların kendisini terk ettiği kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 17 Muharrem 1437

Salevât Getirmenin Faydaları

Büyük âlim Hâdimî merhûm, salevât-ı şerîfenin birçok faydalarını hadîs-i şerîflerden çıkarmıştır. Onlardan bazıları:

Salevât getirene Kirâmen Kâtibin melekleri istiğfar ederler ki onların duâları Allah katında müstecabdır. Diğer melekler de âmin derler.

Duâ ile gök arasında perdeler vardır, salevat getirince o perdeler açılır, kişinin duâsı makbul olur; getirmezse reddolunur.

Salevât fakirliği giderir.

Salevât meclislerin süsüdür.

Kıyâmette ve sırat üzerinde nurdur. Sâhibini sırat üzerinde Dârüsselâma -cennete- doğru götürür. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), salevât getirdiğine şahit ve şefaatçi olur. Çok salevât getirmek Resûlullâh’ın (s.a.v.) havzından içmeye sebeptir.

Salevât sohbet meclislerindeki hatalara keffâret olur.

Salevât-ı şerîfe ile kişi unuttuğunu hatırlar.

Resûlullâh’ı (s.a.v.) rüyada görmeye vesile olur.

Allâhü Teâlâya yakınlaştırır. Kıyâmet gününde de Resûlullah’a (s.a.v.) en yakın olan en çok salevât getirendir. Salevât getirene işlediği hayırlı amellerin mükafatı kat kat verilir.

Her farz namazdan sonra salevât getiren namazın esrarına mazhar olur, kavuşur.

Resûlullâh (s.a.v.) katında kişiyi izzet ve şeref sahibi eder.

Çok salevât getirmek Ehl-i Sünnetin alametidir.

Bir defa salevât getirene on hasenat (sevap) yazılır, on günahı silinir, mertebesi on derece yükseltilir ve Hak Teâlâ on rahmet eder.

Çok salevât, sahibi için mağfiret, günahlardan temizlik, hatalara keffaret ve ahirette kâfi gelecek ameldir.

Kişinin duâsının tamamında salevât okuması daha makbuldür. Böylece melekler onun salevâtını arz ettiklerinde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ona hayır duâ ve istiğfâr eder, Melekler de kıyâmet gününe kadar ona istiğfar ederler.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/30.html)
Başlık: Nankörlerin Âhiretteki Hâli | SAĞLIĞIMIZ: Kış Hastalıklarından Korunma Yollar
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2015, 02:23:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...أَنَّ خَيْرَ عِبَادِ اللهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَوْمَ الْقِيَامَةِ الْحَمَّادُونَ. (حم

“Kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın kullarının en hayırlısı, Allâhü Teâlâ’ya çok hamd edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 18 Muharrem 1437

Nankörlerin Âhiretteki Hâli

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nankörlerin âhiretteki perişanlıklarını şöyle ifade buyurdular:

“Kıyamet günü kul (hesap vermek üzere huzûr-ı İlâhî’ye) getirilir. Allah (c.c.):

‘Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Hayvanları ve ekini senin emrine vermedim mi? Seni onlara sahip olup, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benim huzuruma bir gün geleceğini hiç düşündün mü?’ diye soracak.

Kul:
‘Hayır’ diyecek. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ:

‘Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi’ buyuracaktır.” (Sünen-i Tirmizî)


SAĞLIĞIMIZ: Kış Hastalıklarından Korunma Yolları

Sağlıklı ve ölçülü beslenmeli, abur cubur ve sağlıksız yiyeceklerden uzak durmalıdır.

Omega 3 (semizotu, yağlı balıklar), omega 6 (zeytinyağı, ceviz, kabak çekirdeği), A vitamini (karaciğer, kırmızı et, balık, tereyağı, süt, peynir, yumurta, yoğurt, portakal, elma, erik, brokoli, havuç, kabak) ve C vitamini (maydanoz, kara lahana, kivi, karnabahar, ıspanak, portakal), çinko (hayvanî gıdalar, kuruyemiş, sebzeler), yoğurt gibi gıdalar muafiyeti (bağışıklık sistemini) kuvvetlendirir.

Temizliğe dikkat etmelidir. Elleri en az 20 saniye sabun ve su ile yıkamalıdır. Elleri yıkamadan göz, ağız ve burun ile temastan kaçınılmalıdır.

Odalar sık havalandırılmalıdır.

Masa, sandalye, kapı kolları çok kullanılan yerler sabun ve deterjanlı su ile temizlenmelidir.

Kıyafetler hava şartlarına göre giyilmeli. Çok kalın giymek terlemeye bu da sonrasında vücudun soğumasına sebep olur.

Tasarruf için kaloriferleri yakmamak veya normalin üzerinde sıcaklıkta yakmak hastalığı davet etmektir. Oda sıcaklığı 20-24 derece arasında olmalıdır. Termometre her evde bulunmalıdır.

Evin nemi iyi ayarlanmalı. Peteklerin üzerine bir kap içinde su konulmalıdır.

Grip, nezle gibi soğuk algınlıklarında insanlarla mümkün olduğu kadar mesafeyi artırmalı, okul, iş yeri gibi toplu bulunulan yerlere gitmemeli evde istirahat etmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/31.html)
Başlık: Az Da Olsa Hayırlı Amel İşlemek | Akıllının Yermesi, Cahilin Medhinden İyidir
Gönderen: Mücteba - 01 Kasım 2015, 02:28:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْاِسْلَامُ حُسْنُ الْخُلُقِ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İslâm güzel ahlâktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Kasım Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 19 Muharrem 1437

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)

Az Da Hayırlı Amel İşlemek

Ebû Zer radıyallâhü anh anlatıyor:

Peygamberimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Namazın fazileti hakkında ne buyurursunuz?” diye sordum, buyurdular ki:

“Namaz, amellerin en faziletlisi ve hayırlısıdır.”

“Yâ Resûlallâh! Bana göre amellerin en faziletlisi ve hayırlısını söylemediniz.”

“O nedir?”

“Oruçtur.”

“O da çok hayırlı bir ameldir, amma, amellerin en faziletlisi değil.”
buyurdular.

“Yâ Resûlallâh, hangi sadaka en faziletlidir?”

“Malı az olanın sadakası (yahut fakire gizlice verilen sadaka.)”

“Eğer ona gücüm yetmezse.”

“Yiyeceğinin fazlasından verirsin.”

“Eğer onu da yapamazsam.”

“Yarım hurma(da olsa sadaka) verirsin.”

“Onu da veremezsem.”

“-Senden bir şey isteyene- güzel kelimeyle olsun mukâbele edersin.”

“Onu da yapamazsam.”

“İnsanlara eziyet verecek her türlü söz ve fiili terk edersin. Çünkü bu da nefsin için verdiğin bir sadaka sayılır.”

“Onu da yapamazsam”
deyince:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Her halde hiçbir hayır yapmak istemiyorsun.” buyurdu. (Müsned-i Bezzâr)


Akıllının Yermesi, Cahilin Medhinden İyidir

Sultan Birinci Ahmed Han, nedîmleri ile sohbet ediyordu. Bu sırada bir nedîm, kendinin Âsitâne’ye (İstanbul’a) gelmesine ve saraya girmesine vesile olan eski efendisini pek halîm ve selîm diye övmek isterken: “Kendi halinde, sığır gibi bir kimse idi” dedi. Böyle soğuk ve münâsebetsiz bir ifade üzerine Padişah hazretleri şöyle buyurdular:

“Dost nâdân olsa yeğdir âkilin düşmanlığı

Câhilin medhetmesinden âkılin yeğ yermesi”


(Yani: Akıllı düşman, cahil dosttan iyidir, akıllının yermesi câhilin medhinden iyidir.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/1.html)
Başlık: Onun Maiyetindekilerden: CÜBEYR BİN MUT’İM (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 02 Kasım 2015, 14:41:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْكِذْبُ يَنْقُصُ الرِّزْقَ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Yalan, maişet (geçim) darlığına; rızkın azalmasına sebep olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Kasım Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 20 Muharrem 1437

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)

Onun Maiyetindekilerden: CÜBEYR BİN MUT’İM (R.A.)

Ashâb-ı kirâmdan Cübeyr bin Mut’im (r.a.), Hudeybiye sulhu ile Mekke’nin fethi seneleri arasında İslâm’ı kabul eden, Kureyş’in büyüklerindendir. Nesebi Abd-i Menâf’ta Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) nesebi ile birleşir.

Babası Mut’im Kureyş’in pek nüfuzlularından idi. İman etmemiş ise de İslâm’ın ilk zamanlarında çekilen şiddetli sıkıntı ve ızdırablar esnasında Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yardımda bulunurdu. Nitekim Peygamberimiz’i (s.a.v.) o yürekler paralayan Tâif dönüşlerinde Mekke’de ikametleri esnasında himaye etmişti. Bütün Kureyş, Hâşimoğullarını boykot edip buna dair ahidnâme yazdıkları ve üç sene mahsur bıraktıkları zaman o ahidnâmeyi kaldırmaya, hükmünü iptal etmeye çalışmıştı.

Babası Mut’im, Bedir Harbinden evvel Müslüman olmadan vefat etmiştir. Cübeyr (r.a.) Bedir’den sonra iman edip muhâcirlerden olmuştur.

İman etmeden evvel Bedir’de Müslümanların eline düşen esirleri fidye karşılığı kurtarmak için Medîne-i Münevvere’ye Kureyş müşrikleri tarafından elçi olarak gönderilmişti. Bu hususu Resûlüllâh (s.a.v.) ile görüştüğü zaman “Senin ihtiyar baban Mut’im sağ olup benimle görüşmüş olsaydı hepsini ona bağışlardım.” buyurmuştur.

Cübeyr (r.a.) ebedî kurtuluşa ermesine vesile olan bu seferini kendisi şöyle anlatıyor: “Bedir esirlerini fidye mukabili kurtarmak için görüşmeye gelmiştim. İkindiden sonra vardım. Yorgun olduğum için mescid-i şerifte yattım. Derken akşam namazı kılındı. Resûlüllâh’ın (s.a.v.) namazda ‘Ve’t-tûr..’ sûresini okuduğunu işitince korku içinde kaldım. Mescidden çıkıncaya kadar dinledim. İşte bu gün İslam muhabbetinin kalbime girdiği ilk gündür. ”

Neseb ilmini çok iyi bilen Cübeyr (r.a.), bu ilmi Hz. Ebûbekir’den (r.a.) öğrenmiştir. Zira Arapların neseplerini en iyi Hz. Ebûbekir (r.a.) bilirdi.

Hz. Muâviye’nin (r.a.) halifeliği zamanında hicrî 59 senesinde Medine-i Münevvere’de vefat etti. Radıyallâhü anhüm. (Tecrîd-i Sarîh Trc.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/2.html)
Başlık: Hazreti Ömer'in Vefâtı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 03 Kasım 2015, 13:47:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا فِي السَّمَاءِ مَلَكٌ إِلَّا وَهُوَ يُوَقِّرُ عُمَرَ وَلَا فِي الْأَرْضِ شَيْطَانٌ إِلَّا وَهُوَ يَفِرُّ مِنْ عُمَرَ. (كنز

“Semadaki bütün melekler Ömer’e hürmet ederler, yeryüzündeki bütün şeytanlar da Ömer’den kaçarlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Kasım Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 21 Muharrem 1437

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Hazreti Ömer'in Vefâtı

Hazret-i Ömer (r.a.) bir köle tarafından yaralandığında, Hazret-i Ka‘b (r.a.):

“Ey Ömer! Rabbi’nden ömrünün uzatılmasını istesen duân muhakkak kabul olunur” dedi.

Hazret-i Ömer ise:

“Allâh’ım, beni âciz ve ayıplanacak hallere düşmeden rûhumu nezd-i ilâhîne kabz eyle” diye duâ etti.

Hazret-i Ömer (r.a.) oğluna şöyle vasiyet etmişti:

Bana pahalı kefen almayın, iktisatlı davranın. Eğer Allâhü Teâlâ katında amellerimin hayırlı karşılığı varsa, kefenimi ondan daha hayırlısıyla değiştirirler. Eğer öyle değil ise cesedimden en evvel ayrılacak olan odur.

Kabrimi de orta halli yapın. Eğer Allah katında bir hayrım varsa kabrim gözün görebildiği kadar genişletilecektir. Eğer hayrım yoksa öyle daraltılır ki kemiklerim birbirine geçer.

Cenazeme kadınlar gelmesin.

Bende olmayan vasıflarla beni tezkiye etmeyiniz, övmeyiniz. Muhakkak Allâhü Teâlâ beni en iyi bilendir.

Naaşımı taşırken acele ediniz. Eğer Allah katında benim için hayır hazırlandı ise beni hayırlı olana bir an evvel ulaştırmış olursunuz. Eğer öyle değil ise taşıdığınız fena bir yükü omuzlarınızdan atıp kurtulmuş olursunuz.”

Ensar’dan bir zât, Abdullah bin Ömer’e (r. anhümâ) şöyle dedi:

“Allâhü Teâlâ’dan bana Hazret-i Ömer’i rüyamda göstermesini niyâz ettim. On sene sonra gördüm, alnından terleri siliyordu.

“Ey Müminlerin emîri! Ne yaptın” dedim.

“İşte şimdi hesaptan çıktım. Eğer Rabbi’min rahmeti olmasaydı helâk olurdum” dedi. (Târîhu’l-Hulefâ, Suyûtî)

İsimlerimiz: Erkek: Davud, Kız: Dürdane

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/3.html)
Başlık: İlim Tahsilinin Bazı Yolları
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2015, 10:45:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ عَلِمَ فَلْيَقُلْ وَمَنْ لَمْ يَعْلَمْ فَلْيَقُلْ اَللهُ أَعْلَمُ فَإِنَّ مِنَ الْعِلْمِ أَنْ يَقُولَ لِمَا لَا يَعْلَمُ لَا أَعْلَمُ. (خ

“Bir meseleyi bilen kimse bildiğini söylesin. Bilmeyen “Allâhü a’lem” (en doğrusunu Allah bilir) desin. Zira kişinin bilmediği şeye ‘bilmiyorum’ demesi de bir ilimdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Kasım Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 22 Muharrem 1437

Sofya'nın Fethi (1388)

İlim Tahsilinin Bazı Yolları

İmâm-ı Âzam Hazretleri (rah.) şöyle buyurdu:

“Ben ilmi, hamd ve şükür etmem sayesinde öğrendim. Fıkıhtan bir meseleye ve bir hikmete vâkıf olsam, anlasam ‘Elhamdü lillâhi teâlâ’ der, Allâh’a hamd ederdim. Böylece ilmim arttı.”

İmâm-ı Âzam Hazretleri (rah.) bu kadar ilme, kumaş dükkânında, âlimlerle ilim alışverişi de yaparak ve çok müzakere ederek kavuştu. Buradan anlaşılıyor ki ilim elde etmek; fakîh olmak, çalışmak ve gayret etmekle mümkündür.

İmâm Ebû Yûsuf’a (rah.) “İlmi nasıl elde ettin?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:

“Bilmediğim meseleleri öğrenmek için sormaktan çekinmedim, kibirlenmedim. Başkalarına anlatmakta da cimrilik yapmadım.”

Talebeliğinde İmâm Ebû Yûsuf’tan (rah.) daha fakir biri yoktu. Fakat fakirliği onu ilim öğrenmekten geri koymadı.

İbn-i Abbâs’a (r.anhümâ) “Bu ilmi nasıl öğrendin?” diye sordular.

“Anlamadığım meseleleri çok sorarak ve iyi düşünen, iyi anlayan kalb ile” diye cevap verdi.

Şemsü’l-Eimme el-Halvânî, “Ben nail olduğum bu ilmi, ilme tazim ve hürmetim sebebiyle elde ettim. Çünkü abdestsiz bir kâğıt bile tutmadım.” demiştir.

Halil bin Ahmed’e “Bu ilmi nasıl öğrendin?” diye sormuşlar.

“Bir âlimle karşılaştığım zaman (bilmediğim bir meseleyi) ondan öğrendim, (bildiğim bir meseleyi de) ona anlattım.” demiştir. Halife Mansûr, büyük âlim Şerîk’e:

“Bu ilmi nasıl öğrendin?” diye sormuş. O da “Az da olsa faydalı ilimden vazgeçmedim; öğrendim. Faydalı olacağım ilimde, çok da olsa cimrilik etmedim, öğrettim.” demiştir.

Bir âlime: “Bu ilmi nasıl öğrendin?” demişler.
“Zengin ve cömert babam sayesinde öğrendim. Zira o ilim ve fazilet sahibi kimselere yardımda bulunurdu. Onların duâları bereketiyle benim ilmim arttı.” demiştir. (İmâm Burhânüddîn ez-Zernûcî, Ta’lîmü’l-Müteallim)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/4.html)
Başlık: Nasuh Tevbe ve İstiğfar
Gönderen: Mücteba - 05 Kasım 2015, 10:50:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللهِ تَوْبَةً نَصُوحًا... الآية. (سورة التحريم, 8

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Ey îmân edenler! Allâh’a öyle tevbe edin ki nasûh (gâyet ciddî, müessir) bir tevbe olsun...”
(Tahrîm Sûresi, âyet 8 )

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Kasım Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 23 Muharrem 1437

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)

Nasuh Tevbe ve İstiğfar

Tevbe, bir günahtan, sırf günah olduğu için pişmanlık duyarak vaz geçmektir. Bedenine, malına, şeref ve haysiyetine gelecek bir zarardan korktuğu için veya bir menfaat beklediği için vaz geçmek tevbe değildir.

Tevbe, işlediği günahın bir menfaatini görse bile onun haddi zatında çirkinliğini duyup tiksinerek vaz geçmektir.

Allâhü Teâlâ Tahrîm Sûresi’nin 8. âyetinde kullarına nasûh tevbe ile tevbe etmelerini emretmiştir.

Nasûh tevbe, kulun, işlediği günahları -sırf Allâh’ın rızâsına aykırı olduğu için- pişmanlık duyarak terk etmesi, bir daha yapmamağa azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp bir daha asla günah işlememeye karar vermesidir.

Muâz bin Cebel (r.a.) Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.)

“Yâ Resûlallâh, nasûh tevbe nasıl olur?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdular:

“Kul, yapmış olduğu günaha öyle pişman olmalı ve Allâh’a öyle tevbe etmelidir ki, süt nasıl memeye geri dönmezse o da, o günaha bir daha dönmemelidir.”

Günah işleyen bir kul istiğfar etmeli; Allâhü Teâlâ’dan işlediği kabahatlerin günahlarının bağışlanmasını istemelidir.

En kısa istiğfâr “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk”dir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bildirdiği Seyyidü’l-İstiğfâr şudur:

“Allahümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü e’ûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûü leke bini’metike aleyye ve ebûü bizenbî, fağfirlî zünûbî feinneke lâ yağfiruzzünûbe illâ ente.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kim gündüz, inanarak bunu (Seyyidü’l-İstiğfârı) okur ve akşam olmadan o gün içerisinde ölürse o kimse cennet ehlindendir.

Kim de geceleyin, inanarak bunu okur ve sabah olmadan ölürse, o kimse de cennet ehlindendir.”
buyurmuşlardır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/5.html)
Başlık: Hocaya Hürmet | Ömer Bin Abdülazîz'in Hanımı Fâtıma
Gönderen: Mücteba - 06 Kasım 2015, 16:06:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ وَمَلَائِكَتَهُ وَأَهْلَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرَضِينَ حَتَّى النَّمْلَةَ فِي جُحْرِهَا وَحَتَّى الْحُوتَ لَيُصَلُّونَ عَلَى مُعَلِّمِ النَّاسِ الْخَيْرَ. (ت

“Muhakkak ki insanlara hayrı öğretenlere Allâhü Teâlâ rahmet, melekleri istiğfâr, yer-gök ehli, hatta yuvasındaki karıncalar, denizdeki balıklar duâ ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Kasım Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 24 Muharrem 1437

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)

Hocaya Hürmet

İlim öğrenen kimse, ilme, âlimlere ve hocasına tazim ve hürmet etmelidir. Yoksa ilim öğrenemez ve öğrendiği ilimden de istifade edemez. Hocanın evladına ve yakınlarına hürmet de hocaya hürmettir.

Buhârâ’nın büyük âlimlerinden biri, ders meclisinde otururken zaman zaman ayağa kalkıyordu. Bunun sebebi sorulunca “Hocamın oğlu dışarıda çocuklarla oyun oynuyor. Bazan da mescidin kapısına geliyor. Onu görünce hocama hürmeten ayağa kalkıyorum.” demiştir.

Merv şehrinde âlimlerin reîsi olan Kâdı İmâm Fahrüddîn’e, zamanın sultanı son derece hürmet ve tazimde bulunurdu. Kâdî İmâm Fahrüddîn “Bu hürmeti ve elde ettiğim bu makamı hocama hizmetim sayesinde elde ettim. Ben hocam Ebû Zeyd ed-Debûsî’ye hizmet eder, onun yemeklerini hazırlardım. Fakat ona saygımdan onun yemeğinden yemezdim.” derdi. (İmâm Burhânüddîn ez-Zernûcî, Ta’lîmü’l-Müteallim)


Ömer Bin Abdülazîz'in Hanımı Fâtıma

Ömer bin Abdülaziz’in zevcesi Fâtıma, Emevî halifelerinden Abdülmelik bin Mervan’ın kızıdır.

Ömer bin Abdülaziz merhûm, halîfe olduğunda, sahib olduğu yüksek İslam terbiyesi îcâbı isrâfın önünü almağa kendi evinden başlamıştı. Hanımına:

“Eğer benimle geçinmek istersen yanında olan bütün süs ve ziynetleri, mücevherleri beytülmala teslim etmelisin. Onlar sende oldukça geçinmemiz mümkün değildir” demişti.

Bunun üzerine Fâtıma kıymetli bütün malını beytülmala teslim etmiştir.

Sâhib olduğu saltanata rağmen iktisadda, debdebe ve ihtişamı terk etmede daima kocasının emir ve rızasına uyardı.

Ömer bin Abdülazîz’in vefatından sonra Fâtıma’nın kardeşi Yezid bin Abdülmelik halife oldu. Yezîd, beytülmala bıraktığı değerli eşyalarının hepsini Fâtıma’ya iade etmeyi teklîf etti. Fâtıma, kabul etmeyip:

“Ben kocama sağlığında itaat ettim. Öldükten sonra isyan mı edeyim?” demiştir. RahimehAllah.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/6.html)
Başlık: İhlâs Nedir? | Osmanlı Sultanlarının Yüksek Mertebeleri
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2015, 10:59:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا صَلَّى فِي الْعَلَانِيَةِ فَأَحْسَنَ وَصَلَّى فِي السِّرِّ فَأَحْسَنَ قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هٰذَا عَبْدِي حَقًّا. (هـ

“Muhakkak bir kul âşikar namaz kılar ve namazını ihlâsla ve ta’dil-i erkâna riâyet ederek kılarsa, gizli namaz kılar ve namazını ihlâsla ve ta’dil-i erkâna riâyet ederek kılarsa Allah azze ve celle şöyle buyurur: ‘İşte bu, benim hakîkî kulumdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Kasım Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 25 Muharrem 1437

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)

İhlâs Nedir?

“İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riya, onların hatırı için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki hastalıktan korumasıdır.” Fudayl b. Iyâz (rah.)

“Amellerde ihlâs, işlediği amel için ne dünyada ne de âhirette bir karşılık beklememektir.” Ruveym (rah.)

“İhlâs sahibi kötülüklerini gizlediği gibi iyiliklerini de gizler.” Yakub el-Mekfûf (rah.)

“İhlas, kulun hareket ve sükununun yalnız Allâhü Teâlâ için olmasıdır.” Sehl (rah.)

“Kul ihlâslı olursa şeytanın birçok vesvesesinden ve riyadan kurtulur.” Ebû Süleyman ed-Dârânî (rah.)

Sehl bin Abdullah’a (rah.): “Nefse en ağır gelen şey nedir?” diye soruldu.

“İhlâstır. Zira ihlâsta nefis için bir nasib yoktur.” buyurdular.


Osmanlı Sultanlarının Yüksek Mertebeleri

Osmanlı Sultanlarının İslâm’a ve Müslümanlara hizmetleri çok büyüktür.

Âl-i Osman, ümmet-i Muhammed’i bir araya topladı, zulümle hüküm sürenleri, Mısır, Şam, Irak, Yemen’de, doğu ve batıdaki Ehl-i sünnete musallat olmuş sapık hükümetleri ve hâricîleri kahrettiler.

Haremeyn-i şerîfeyn, Kudüs-i şerîf ve diğer peygamber türbelerinin hizmetiyle şereflendiler.

Onların fütuhâtları Hazret-i Ömer’in fetihlerine benzemektedir. Onlar zamanında İslâm beldelerinin hududu genişledi, Müslümanlar her türlü tehlikeden korundular.

Ümmet-i Muhammed onların fetihlerine son derece sevindi, devletleri bütün cihânın gördüğü en büyük devlet oldu. Zira onlar mahlûkâtın (yaratılmışların) efendisi Resûlullâh aleyhisselâmın dinine son derece hürmet gösterdiler, devletlerinde eşrâf (Resûlullâh Efendimiz’in mübarek nesli) ve ulemâ en yüksek saygı ve ikrâmı gördü.

İşte bu güzel hasletleri sebebiyle Osmanlı Sultanlarının vallâhi yeryüzündeki her Müslüman üzerinde hakları vardır. Kıyâmet gününe kadar Müslümanlar evlâddan evlâda onlara muhabbet besleyeceklerdir. (Yusuf Nebhânî, Hulâsatü’l-Beyân)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/7.html)
Başlık: Tevbe ve Beş Vakit Namaz | Harnup-Keçiboynuzu | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2015, 11:03:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَثُرَتْ ذُنُوبُ الْعَبْدِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ مَا يُكَفِّرُهَا مِنَ الْعَمَلِ اِبْتَلَاهُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ بِالْحُزْنِ لِيُكَفِّرَهَا عَنْهُ. (حم

“Kulun günâhları çoğalıp bunlara keffâret olacak ameli de bulunmadığı zaman, Allâhü Teâlâ günâhlarına keffâret olması için ona hüzün ve keder verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Kasım Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 26 Muharrem 1437

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)

Tevbe ve Beş Vakit Namaz

İmâm Mücâhid rahmetullâhi aleyh buyurdular:

“Sabah akşam günahlarından dolayı Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmeyen kendine zulmetmiş olur.

Kulun her zaman tevbe etmesi ve beş vakit namaza devam etmesi lazımdır. Muhakkak Allâhü Teâlâ beş vakit namazı, kullarının -küçük- günahlarını temizlemek için farz kılmıştır.(Tenbihü’l-Gâfilîn)


Harnup-Keçiboynuzu

Türkiye’de Akdeniz havalisinde yetişir. Uzun ömürlü ağacı Temmuz-Ağustos aylarında, yaşlı gövde ve dallardan yeşilimsi renkli, çok küçük çiçekler açar. Meyveleri 10-20 cm uzunluğunda fasulyeye benzer, önce yeşildir, olgunlaşınca kahverengi olur.

Meyvelerinde sert, kahverenkli ve oval şekilli tohumlar eskiden kuyumculukta ağırlık ölçüsü (kırat) olarak kullanılırdı. (Kırat: Bir miskalin yirmi dörtte biri, 4 keçiboynuzu çekirdeği olarak hesap edilirdi. 0.2004 gr.)

Meyvelerinde yağ, şeker, selüloz ve azotlu maddeler vardır. Olgun meyveleri gıda olarak yenilir, pekmez yapılır. Kuru meyvelerin temizlenmiş unu bilhassa süt çocuklarının mide ve bağırsaklarına faydalıdır.

Keçiboynuzu meyveleri öksürük ilaçlarında kullanılır. Eskiden tatlılarda, şeker yerine kullanılırdı. Günümüzde de bazı çikolata imalatında tatlandırıcı olarak da kullanılmaktadır. Tohumlarından elde edilen balsam, tekstil endüstrisinde apreleme için kullanılır.

Tabii bir vitamin deposu olan keçiboynuzu ve pekmezinin: Öksürük, grip, kemik erimesi, kansızlık, balgam söktürme, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, tansiyon, kalp, karaciğer ve akciğer rahatsızlıklarında faydalı olduğu anlaşılmıştır.

İsimlerimiz: Erkek: Abdülhamîd, Kız: Müşfika


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/8.html)
Başlık: Mü’min’in Bazı Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 09 Kasım 2015, 11:17:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يُؤْمِنُ  أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِه. (ق)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Biriniz, kendisi için sevdiği şeyi, din kardeşi için de sevmedikçe, kâmil mü’min olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Kasım Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 27 Muharrem 1437

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)

Mü’min’in Bazı Vasıfları

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Mü’min beş kuvvetli düşman arasındadır:

Kendisine hased eden Müslüman,

Onu hiç sevmeyen münafık,

Onunla harbeden kâfir,

Kendisini hevâ ve şehvetlerine; haram olan arzularına uydurup ibadetten alıkoymaya çalışan nefis ve

Saptırmaya çalışan şeytan.”

• “Kim, işlediği günahı çirkin görüp pişman olur ve üzülürse, işlediği hayırlı ameline de sevinirse; işte o mü’mindir." (Müsned-i Ahmed, Hâkim)

• “Mü’min için her gün kabûl olunacak bir duâ vardır.”

• “-Kâmil- Mü’min Allâhü Teâlâ katında, mukarreb (büyük) meleklerden daha itibarlıdır.”

• “-Kâmil- Mü’minin kokusundan daha güzel bir koku yoktur. Muhakkak onun kokusu âfâkı kaplar, her yerden hissedilir. Bu koku onun amelinden ve diğer müminlerin onu methetmelerinden gelir.” (Ebû Nuaym)

• “Mü’min, iki korku arasında bir kuldur:

İşlemiş olduğu günahından dolayı korkar. Zira Allâhü Teâlâ’nın o günahı sebebiyle kendisine ne yapacağını bilmez.

Kalan ömründen korkar, onda mahvolmasına sebep olacak neler geleceğini bilmez.” (İbnü’l-Mübârek)

• “Mü’min, akıllı, zeki; işlerin hakikatlerine vâkıf, dâimâ dikkatli ve uyanıktır, haram yahut şüpheli her şeyi terk eder, acele etmez.

Münâfık ise insanların ayıp ve kusurlarını araştırır, arkasından konuşur ve incitir, kırıp geçirir, şüpheli ve harama aldırmaz, hepsini işler. Gece odun toplayan gibidir, neyi nereden kazandığına ve nereye harcadığına hiç aldırmaz.” (Deylemî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/9.html)
Başlık: Âhirete Dair Bazı Tabirler (1)
Gönderen: Mücteba - 10 Kasım 2015, 11:17:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوْلَى النَّاسِ  بِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَكْثَرُهُمْ عَلَيَّ صَلَاةً. (ت

“Kıyâmet gününde insanların bana en yakını (şefaatimi en çok hak edeni), bana en çok salevât getirendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Kasım Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 28 Muharrem 1437

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)

Âhirete Dair Bazı Tabirler (1)

Âhiret Günü: Kâinât yok olduktan sonra yeniden bir takım âlemlerin yaratılacağı, bütün ölülerin tekrar hayat bulacağı günden itibaren başlayan nihayeti olmayan bir zamandan ibarettir.

Kıyâmet: Bütün mahlûkatın yok olup kâinâtın ömrünün biterek tamamen harab olacağı gündür. Bütün ölülerin tekrar dirileceği güne de denir.
Bu bir kıyamet-i kübrâ; büyük kıyamettir. Her insanın ölümü ise kendi hakkında bir kıyamet-i suğrâ; küçük kıyamettir.

Sûrun Üfürülmesi: İsrâfil aleyhisselâmın “Sur” denilen ve mahiyetini ancak Allâhü Teâlâ’nın bildiği bir şeye üfürmesinden ibarettir. Bu iki defa olacaktır.
Hz. İsrafil’in ilk defa sura üfürmesinden meydana gelecek pek şiddetli bir ses ile yerde, gökte bulunanlar öleceklerdir.
İkinci defa üfürmesi üzerine bütün ölülerin ruhları, yeniden teşekkül eden cesetlerine dönerek yattıkları yerden kalkacaklardır.

Haşir: Kıyamette ruhların cesetlere dönerek “Mevkıf-i Arasât; Arasat meydanı” denilen düz mahalde toplanmalarıdır.

Kitapların Verilmesi: Dünyada iken herkesin yaptığı güzel ve çirkin amellere dair Kirâmen Kâtibin meleklerinin tuttukları amel defterlerinin sahibine verilmesidir.
Defterler müminlere sağ taraflarından, kâfirlere sol ve arka taraflarından verilecektir.

Mizan: Mahşerde herkesin amellerinin (sevap ve günahının) miktarını bildiren şeydir. Allâhü Teâlâ’nın adâletinin tecellisine vesile olacaktır.

Sual: Allâhü Teâlâ’nın dilediği hususları kullarından sorması demektir. Bütün yaratılmışlar, insanlar ve cinler amellerinden dolayı hesaba çekilecek Cenâb-ı Hakk’ın adaleti tecelli edecektir.

Havz-ı Kevser: Mahşerde Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ihsan buyurulacak olan gayet geniş bir havuzdur. Sütten beyaz, miskden daha güzel kokulu olan suyundan müminler içerek şiddetli hararetten kurtulacaklardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/10.html)
Başlık: Âhirete Dair Bazı Tabirler (2) | Sağlığımız: Çocuklarda Ateş
Gönderen: Mücteba - 11 Kasım 2015, 10:56:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً، أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ، فَيُحِلُّونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلالَ. (ك

“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan ümmetim için en büyük fitne, dinin hükümlerini kendi görüşü ile kıyas edenler; helali haram, haramı helal sayanlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Kasım Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 29 Muharrem 1437

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)

Âhirete Dair Bazı Tabirler (2)

Şefâat: Âhiret gününde günahkâr müminlerin af ve mağfireti, ibadet ve itâat edenlerin daha büyük mertebelere kavuşmaları için peygamberlerin ve evliyânın Allâhü Teâlâ’dan istirhamda bulunmalarıdır.

Sırat: Cehennem üzerine kurulmuş son derece ince ve keskin bir köprüdür. Herkes bunun üzerinden geçecektir. Cennete gidebilmek için başka yol yoktur. Müminler amellerine göre bir süratle geçerler. Kâfirler ve müminlerin âsîleri geçemeyip cehenneme düşerler.

Cennet: Allâhü Teâlâ’nın bütün mümin kulları için hazırladığı hatır ve hayale gelmeyen ve dünya nimetleriyle asla kıyas olmayan, cismânî ve rûhânî nice nimet ve lezzetlerin bulunduğu sekiz tabaka olan büyük mükâfat evidir.

Cehennem: Bütün kâfirler ile âsî müminlerin azab görmesi için yedi dereke olan bir azab evidir.


Sağlığımız: Çocuklarda Ateş

Sağlıklı çocuğun vücut ısısı 37 derecedir. 37.5 derecenin üstü ateş olarak kabul edilir.

Ateşi tespit etmenin en doğru metodu termometre (derece) kullanmaktır.

2 yaş altındaki çocuklarda hususiyle 0-3 ay arası bebeklerde, 37 derece üstünde ölçülen bir vücut ısısında çocuğun ateş düşürücü ilacını verip hemen doktora gitmelidir.

Ateşi olan çocuk 2 yaşından büyük olup bir şey yemiyor ve hep ağlıyorsa veya çok halsiz görünüyorsa uygun dozda ateş düşürücü ilaç verip doktora götürülmelidir.

Ateşli çocuğun bulunduğu yerin havası 21-22 °C civarında olmalıdır. Çocuğun elbisesi çıkarılır, uygun dozda ateş düşürücü ilaç verilir ve ıslatılmış bezlerle vücuduna kompres yapılır. -El ve ayaklar sıcak tutulur.- Eğer ateş çok yüksek değilse ve çocuk kendini iyi hissediyorsa ılık (29-32 °C) su ile bir duş aldırılabilir.

Çok su ve sıvı içirmeli, susuz kalmamasına dikkat etmelidir. Çocuğun ateşini düşürmek tedavi olduğu manasına gelmez. Eğer ateşli havaleye yatkınlığı varsa havale geçirmesine mani olur, çocuğun kendini daha iyi hissetmesini sağlar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/11.html)
Başlık: Duâsı Kabul Olan Zât: Hz. Ebûbekir (r.a) | Safer Ayı
Gönderen: Mücteba - 12 Kasım 2015, 11:07:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا, وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى. (سورة الاعلى, 17-18)

“Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Hâlbuki âhiret daha hayırlıdır ve (nîmetleri) daha devamlı ve bâkîdir.”
(A’lâ sûresi, âyet 17-18)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Kasım Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 30 Muharrem 1437

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)

Duâsı Kabul Olan Zât: Hz. Ebûbekir (r.a)

İbn-i Abbas radıyAllahü anhüma hazretleri demiştir ki:

“Hazret-i Ebûbekir her ne hayır murad etti ise Allahü Teâlâ ona yardım etti.

Allahü Teâlâ, Ebûbekir radıyAllahü anhın duâsını kabul buyurdu ve mü’minlerden dokuz kişiyi âzâd etti. Bilâl-ı Habeşî ve Âmir bin Füheyre bunlardandır.

Zürriyyeti hakkında da duâsını kabul buyurdu, evlâdlarının hepsi îman ettiler. Anası ve babası da Müslüman oldu. Babası Ebû Kuhâfe, annesi Ümmü’l-hayr, oğlu Abdurrahman ve onun oğlu Ebû Atîk, hepsi Peygamber Efendimizin sohbetiyle şereflendiler.

Ve Hazret-i Ebûbekr’in mazhar olduğu makamlar sahabeden hiç birine nasib olmadı. Ancak Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi böyle ihsan ve istikamet üzere idiler. Ahkâf sûresinin, 16. Âyet-i kerîmesinde buna işaret buyurulmaktadır ki -meâl-i şerîfi-:

“İşte onlar, o kimselerdir ki, onlardan işlediklerinin en güzelini kabul ederiz ve onların günahlarından geçeriz, cennet ashabı arasındadırlar...” (Elmalılı Tefsiri)



SAFER AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Safer ayı ictimâ‘ı (11 Kasım Çarşamba)  günü Türkiye saati ile 19.47’dir.

Ru’yet, ise  (12 Kasım Perşembe ) Türkiye saati ile 10.13’dür.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Afrika kıtasının tamamı, Hint Okyanusu’nun orta ve kuzey kısımı, Etiyopya, Somali, Çad, Endonezya, Hindistan, Pakistan, Tayland, Myanmar

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülebilecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 13 Kasım Cuma Safer ayının 1. günüdür.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/12.html)
Başlık: İslam Hukukunda Ferâiz
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2015, 11:14:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَبَا هُرَيْرَةَ تَعَلَّمُوا الْفَرَائِضَ وَعَلِّمُوهَا فَإِنَّهُ نِصْفُ الْعِلْمِ وَهُوَ يُنْسَى وَهُوَ أَوَّلُ شَيْءٍ يُنْزَعُ مِنْ أُمَّتِي. (هـ

“Ey Ebû Hüreyre, Ferâiz ilmini öğreniniz ve insanlara öğretiniz. Çünkü o ilmin yarısıdır. Bu ilim (ehemmiyet verilmediği için) unutulacaktır. Ümmetimden ilk çıkarılıp kaldırılacak ilim budur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Kasım Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1431 Hicrî: 1 Safer 1437

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)

İslam Hukukunda Ferâiz

Vefât eden şahsın terekesine (geride bıraktığı mallara) sırasıyla şu dört hak teveccüh eder:

Teçhîz ü tekfin: Yani en önce bıraktığı maldan kefeniyle defin masrafı ayrılır.

Kazâ-i düyûn: Kefen ve defin masrafından sonra kalan maldan ölünün boçları ödenir.

Tenfîz-i vesâyâ: Bundan sonra terekenin yahut kalan malın üçte birinden ölünün vasiyetleri yerine getirilir.

Kısmet beyne’l-verese: Ölünün vasiyetleri de yerine getirildikten sonra kalan mal vârisler arasında taksîm edilir.

İslâm fıkhının mühim bir kısmını teşkil eden ölünün terekesine (bıraktığı şeylere) taalluk eden haklardan ve terekenin muayyen hisselere taksiminden bahseden ilme Ferâiz ilmi denir. Vârislerin hisselerini bildirir.

Ferâiz’in hükümleri 15 olup 7’si Allâh’ın kitabı Kur’ân-ı Kerîm, 5’i Resûlullâh’ın sünneti ve 3’ü müctehidlerin icmâı ile sabittir.

Ferâiz, ölünün teçhiz ve tekfininden, borçlarını ödemekten, vasiyetlerini yerine getirdikten sonra, kalan terekesini de vârisleri arasında taksimden ibarettir.

İmâm-ı Âzam Ebû Hanife hazretleri, zamanında, fıkıh ilmini pek muntazam esaslara tâbi olarak kitablara, bablara ayırarak zabt etti. Kitâb-ı Ferâiz’i, ilk tasnif eden, yazan zat, İmâm-ı Âzam’dır.

Müslümanların aldıkları mirastan hayır görmeleri ve ahirette de mes’ul olmamaları için dinimizin bu husustaki emirlerini aynı namaz, oruç, zekât, hac ve sair ibadetler gibi Allâh’ın emri olarak görüp onlar kadar mühim olduğunu ve hatta kul hakkı olmak hasebiyle daha hassas olduğunu idrakten uzak tutmamaları ve hayatlarında tatbik etmeleri icap etmektedir.

Bu bakımdan ferâiz ilmi insanın hayatında çok mühim bir yer tutmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Feraiz ilmini öğreniniz ve halka öğretiniz…” buyurmuştur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/13.html)
Başlık: Vasiyyet
Gönderen: Mücteba - 15 Kasım 2015, 01:01:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْمُؤْمِنَ إِذَا لَقِيَ الْمُؤْمِنَ فَسَلَّمَ عَلَيْهِ، وَأَخَذَ بِيَدِهِ، فَصَافَحَهُ، تَنَاثَرَتْ خَطَايَاهُمَا، كَمَا يَتَنَاثَرُ وَرَقُ الشَّجَرِ. (طس

“Mü’min, mü’min birisiyle karşılaşıp ona selâm vererek elini tutup musafaha ettiği zaman her ikisinin de günahları ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Kasım Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Rûmî: 01 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 2 Safer 1437

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922)

Vasiyyet

Vasiyet, bir malı veya menfaati ölümünden sonrası için bir şahsa veya bir hayır cihetine teberru etmek, bağışlamaktır.

Vasiyetler, ayetler, hadisler ve icmâ-ı ümmet ile sabittir. Vasiyette nice hikmetler vardır. Zengin olan kimselerin -vârislerine zarar vermeden- yapacakları vasiyetler, yardımlaşmadır ve mâli ibadettir. Bir hadîs-i şerîfte: “Kendisinde vasiyyet edecek bir şey bulunan bir Müslüman için yanında vasiyetnâmesi yazılmaksızın iki gece geçmesi muvafık değildir.” buyurulmuştur. Bütün servetini başkalarına bırakıp âhirete eli boş olarak gidecek bir insan için fakirlere, zayıflara servetinden bir hisse ayırması âhiret kazancıdır. Bu bir sadaka-i cariye olabilir. Bundan dolayı amel defterlerine sevap yazılabilir. Hele dini vazifelerinden bazılarını yerine getirememiş olan bir Müslüman için böyle bir vasiyet, bir vecibe hükmündedir. Vasiyetler beş kısma ayrılır:

Vacip vasiyetler: Emanetlerin ve bilinmeyen borçların ödemesi ile hac, zekât ve keffâretlere ait vasiyetler gibi.
Müstehap vasiyetler: Borcu ve vârisi olmayan bir Müslümanın bütün malını vasiyet etmesi gibi.
Mendup vasiyetler: Zengin olan âlim ve salihlere yardım için olan vasiyetler gibi.
Mübah vasiyetler: Yakın veya yabancı olan zenginlere vasiyet gibi.
Mekruh vasiyetler: Fâsık, günahkâr kimselere vasiyet gibi.

Bir ölünün bıraktığı malından cenaze masrafları karşılanır, borçları ödenir, vasiyetleri yapılır. Bunlar yapılmadıkça varislerine bir şey verilmez.

Bununla beraber vârisler fakir olup da kendilerine kalacak mala muhtaç oldukları anlaşılırsa vasiyetlerin vacip olmayanlarını yapmamak evlâdır. Fakat vârisler, zaten zengin ise veya kendilerine düşecek mala muhtaç değillerse bu halde vasiyetlerin yapılması evlâ olur. Zira bu vasiyetin yapılması, bir sadakadır, terk edilmesi de yakınlara bir hibe (bahşiş) kabilindedir. Sadaka vermek ise hibe etmekten evlâdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/14.html)
Başlık: “Kul Ne Halde Ölürse Öylece Diriltilir” | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 17 Kasım 2015, 10:18:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kişidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Kasım Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Rûmî: 02 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 3 Safer 1437

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)

“Kul Ne Halde Ölürse Öylece Diriltilir”

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyuruldu:

“Her kul, ne hâl üzere öldüyse öylece diriltilir.”

“Kişi, öldüğü elbise içinde diriltilir.”
Yani hayır veya şer hangi amel işlerken ölürse o amel ile diriltilir.

“İhrâmlı iken vefât eden hacı, telbiye getirerek (Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk… diyerek) diriltilir.”

“Müezzin ve hacılar kıyâmet gününde kabirlerinden; müezzin ezan okuyarak, hacı ise telbiye getirerek diriltilir.”

“Kim dünyadan sarhoş olarak ayrılırsa, kabre sarhoş girer, kabrinden sarhoş olduğu halde diriltilir.”


Kıyâmet gününde insanlar dünyada neye aşırı düşkün ise onunla kabirlerinden kalkarlar. Meşhur çalgı âleti Ud’a çok düşkün olan bir topluluk kabirden kalktığında elinde bir ud ile dirilir. Onu atmak ister, lâkin o yine kendisine döner.” Yani: İnsanlar dünyada nasıl yaşarsa öylece ruhlarını teslim ederler ve aynı şekilde haşredilirler.

Bir mü’minin Allâhü Teâlâ’dan isteyeceği iki şey vardır: Biri son nefesde îmân selâmeti, birisi de kıyâmet günü peygamberler ve bütün evliyâ ve halk içinde ayıplarının meydâna çıkmaması ve Allâhü Teâlâ’nın “Settâr” ism-i şerîfi ile örtülmesidir.

İnsanın her nefesi son nefesdir. Yâni bir nefes insana ömründe bir kere gelir. İkinci defada gelen nefes başka nefesdir. Tesbîh çeker gibi birbiri ardınca dizilmiştir. Bu nefesler üzerine me’mûr melek her bir nefes insandan ne hâl üzere çıkarsa mühürleyip ilâhî hazînede muhâfaza eder. Kıyâmet günü meydâna çıkarılıp mührü açılınca (iyi veya kötü) ne hâl ile mühürlendi ise o hâl ve o kıyâfetle zuhûr eyler. Herkes bâliğ olduğundan ölünceye kadar ne kadar nefes aldı verdi ise her bir nefesden suâl edilir.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Orhan Kız: Nilüfer

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/15.html)
Başlık: Mâlâyaniyi (Faydasız Şeyleri) Terk Etmek
Gönderen: Mücteba - 17 Kasım 2015, 10:22:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ. (خ)

“Hakiki Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Kasım Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Rûmî: 03 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 4 Safer 1437

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)

Mâlâyaniyi (Faydasız Şeyleri) Terk Etmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

 “Allâhü Teâlâ’nın bir kuldan razı olmadığının alameti, onun mâlâyânî (dîni ve dünyası için zarûrî olmayan şey) ile meşgul olmasıdır.”

Yani her kim faydasız, boş şeyler ile meşgul olursa Allâhü Teâlâ ona gazab eder, duâsını kabul etmez, böyle kula ihsân nazarıyla bakmaz.

Her kim de mâlâyaniyi terk edip vakitlerini kulluk vazifeleriyle ve ibadetlerle ihyâ ve îmar ederse Allâhü Teâlâ da onun güzel amellerini kabul eder, günahlarını affeder, duâsını kabul ederek ona iltifât eder.

Ömrünün pek az bir anını dahi yaratıldığı gâyenin haricinde geçiren kimse kıyâmette o an için nihayetsiz pişmanlık çeker. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Muhakkak cennet ehli aslâ pişman olmazlar. Ancak dünyada Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdikleri saatler için pişmanlıklar çekerler.”

Akıllı kimseye layık olan vakitlerinin en ufak bir kısmını dahi geçici zevklerle zayi etmemektir.

Lokman Hakîm bir kardeşine şöyle yazmış idi:

“Ey kardeşim, gününü faydasız şeylerle meşgul ederek zayi ettirmek için ziyaretine gelen dostlarından sakın. Zira dünya ve âhiret saadetine o gününde işleyeceğin hayırlı amellerle nâil olursun. Günlerini hayırlı ameller işlemeden zayi edersen dünya ve âhirette ziyana uğrarsın.”

Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh buyurdular:

“Kendi ayıplarını ıslâh etmek (düzeltmek) için işlediği ameli, insanların ayıplarını araştırmaktan alıkoyan kimseye müjdeler olsun.

Evinde oturup, helâlinden azığını yiyen, ibadetlerle meşgul olup günahlarına ağlayan kimseye de müjdeler olsun.

Bu kimse kendi nefsini ıslâh ile meşgul iken insanlar da ondan dolayı rahat ve huzurlu olurlar.” (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/16.html)
Başlık: Osmanlı Sultanlarının Yüksek Mertebeleri
Gönderen: Mücteba - 17 Kasım 2015, 10:25:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ يَشْكُرِ الْقَلِيلَ لَمْ يَشْكُرِ الْكَثِيرَ وَمَنْ لَمْ يَشْكُرِ النَّاسَ لَمْ يَشْكُرِ اللهَ, التَّحَدُّثُ بِنِعْمَةِ اللهِ شُكْرٌ وَتَرْكُهَا كُفْرٌ وَالْجَمَاعَةُ رَحْمَةٌ وَالْفُرْقَةُ عَذَابٌ. (حم

“Aza şükretmeyen kimse, çoğa da şükretmez.
İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allâhü Teâlâ’ya da şükretmez.
Allâhü Teâlâ’nın nimetlerini konuşmak şükür, şükrü terketmek ise nankörlüktür.
(Ehl-i Sünnet ve ) Cemâat rahmet, tefrika (Ehl-i Sünnet'ten ayrılmak) azabdır.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Kasım Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Rûmî: 04 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 5 Safer 1437

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)

Osmanlı Sultanlarının Yüksek Mertebeleri

Beyrut Hukuk Mahkeme reisi ve büyük âlim Yusuf bin İsmail Nebhânî (1849-1937) merhûm diyor ki:

İslâm sultanlarının en büyüklerinden nicesinin içinden çıktığı Osmanlı Hânedânı 700 sene boyunca İslâm dinine hizmet etmişler, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) şerîatini kuvvetlendirmişlerdir. Yeryüzünde mü’minler, gökte melekler onların İslâm’ı yaymak için yaptıkları fetihlerle sevinmişlerdir. Onların bu gayret ve cihâdları sebebiyle dünyanın en büyük ve mühim şehirlerinden olan İstanbul İslâm beldesi olmuş, Rumeli, Anadolu ve sâir Avrupa cihetlerindeki memleketlerde milyonlarca insan İslâm dîni ile şereflenmişlerdir. Nesiller boyunca onların idâresi altında -Müslüman olsun olmasın- ferah bir halde yaşayan insanların adedi milyonlara ulaşmıştır.

Resûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem hazretlerinin Hazret-i Ali’ye buyurdukları şu hadîs-i şerîf onların nâil olduğu şu büyük hayrı beyan eder, açıklar:

“Senin elinde Allâhü Teâlâ’nın bir adama hidâyet ihsân etmesi, dünyanın en yüksek ve kıymetli nimetlerinin tamamından senin için daha hayırlıdır.” O zaman bu sultanların kadir ve kıymetini daha iyi takdîr edersiniz. Bu hadîs-i şerifin manasına göre onların kazandıkları sevâb ne kitaplara ne de hesâba sığar. Bu Allâhü Teâlânın bir fazlıdır ki dilediğine verir. Allâh fazl-ı azîm sâhibidir.

İslâm memleket ve hükûmetleri onların yüce devletlerinden önce her biri bir cihette bir hükümdar emri altında dağınık vaziyette idi. Hatta Endülüs’deki Mülûk-i Tavâif gibi olmuşlardı ki onların böyle ufak beylikler haline gelmeleri neticesinde bugün o İslâm ülkeleri Dâru’l-harb hâline gelmiştir. Hâlbuki Endülüs, zamanında her cihetten İslâm devletlerinin ve memleketlerinin en güzîdelerinden idi. Eğer Allâhü Teâlâ İslâm milletine ve ümmet-i Muhammed’e Osmanlı hânedânından gelen İslâm sultanlarının en kıymetlileri olan bu zâtları ihsân etmeseydi âkıbet öyle olurdu. (Hulâsatü’l-Beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/17.html)
Başlık: “Müminler Ancak Kardeştir.” | Bitkilerin Ölümü Zikrinin Bitmesiyledir
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2015, 10:45:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طُوبَى لِلْمُخْلِصِينَ أُولَئِكَ مَصَابِيحُ الْهُدَى تَنْجَلِي عَنْهُمْ كُلُّ فِتْنَةٍ ظَلْمَاءَ. (فيض

“Amellerinde ihlâslı olanlara müjdeler olsun. Onlar fitne karanlıklarının aydınlandığı hidayet kandilleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Kasım Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Rûmî: 05 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 6 Safer 1437

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)

“Müminler Ancak Kardeştir”

Ehl-i Sünnet ve Cemaatten maksad:

“…Peygamber size ne verirse onu alınız, nehyettiğinden sakının (almayın dediğini almayın, yapmayın dediğini yapmayın) ve Allah’dan korkun…” meâlindeki Haşir Sûresinin 7. âyetinde buyrulduğu üzere hareket etmektir.

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Onlar iyilikleri teşvik edip kötülükleri menederler…” meâlindeki Tevbe sûresinin 71. âyeti hükmünce vazîfesini memnuniyetle yapmaktır.

“…Siz iyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Allâh’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allâh’ın cezası çok şiddetlidir.” meâlindeki Maide sûresinin 2. âyetinin emri üzere yardımlaşmaktır.

“…Bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.” meâlindeki Asr suresinin 3. âyetinin tavsiyesine sarılmaktır. Çünkü “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurât s., â. 10)


Bitkilerin Ölümü Zikrinin Bitmesiyledir

Bir üstâz, mürîdlerine içlerindeki bir garip dervişin mertebesini bildirmek ve ders vermek için:

“Eğer beni seviyorsanız şu sahraya çıkıp muhabbetinizin derecesini bildirecek kadar kır çiçeği getirin” demişti. Dervişlerin her biri çiçek toplayıp getirmişti.

O garip derviş ise kuru ve kokusunu yitirmiş bir çiçek getirip arzetti. Üstâzı:

“Sen beni bu kadar mı seversin? Baksana, kardeşlerinin her biri demet demet çiçekler getirdi” demesi üzerine:

“Efendim! Bendeniz de efendimizi severim. Lâkin her hangi bir çiçeği koparmak için davransam onun Hak Teâlâyı zikir ve tesbîh ettiğini apaçık görüp işitirdim. Zikir ve tesbîhlerine mâni olmamak için hiç birini koparmaya cesaret edemedim. Şu çiçek tesbîh ve tehlîlden kesilmiş ve sararıp kuruya kalmış olduğundan onu getirdim” dedi. (Eyüb Sabri Paşa, M. Haremeyn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/18.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’dan İstenilecek En Mühim Üç Murad
Gönderen: Mücteba - 19 Kasım 2015, 15:36:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَدْخُلُ فُقَرَاءُ الْمُسْلِمِينَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِنِصْفِ يَوْمٍ وَهُوَ خَمْسُ مِائَةِ عَامٍ. (ت

“Müslümanların fakirleri, zenginlerinden -yarım gün (yani âhiret günü ile)- beş yüz yıl evvel cennete gireceklerdir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Kasım Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Rûmî: 06 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 7 Safer 1437

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)

Allâhü Teâlâ’dan İstenilecek En Mühim Üç Murad

Allâhü Teâlâ Ahkâf sûresinin, 15. âyetinde buyuruyor ki:

“… Nihâyet kemaline erdiği ve kırk yaşına girdiği zaman ‘Ya Rab! Beni muvaffak kıl, bana ve ana babama verdiğin ni’metine şükredeyim ve razı olacağın salih bir amel işleyeyim. Zürriyetim hakkında da benim için ıslâh nasîb et. Şüphe yok ki, ben sana -günahlarımdan- tevbe ettim ve muhakkak ki, ben gerçek Müslümanlardanım’ dedi.”

Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir:

Bir anne, çocuğu için birçok fedakârlıklara katlanır durur. Şüphe yok ki, çocukları hakkında annelerinin de, babalarının da büyük hizmetleri, fedakârlıkları vardır. Artık onlara karşı evlâdın da şükrân borçlu bulunmaları, pek ziyade hayır dilemeleri icap eder. İşte bu husustaki vazifeyi pek güzel îfâ eden hayırlı evlâda örnek olmak üzere buyuruluyor ki:

Nihâyet bir çocuk kuvvet ve kemâl çağına erdi, kuvveti ve aklı sağlamlaştı. İşte tam aklını, kuvvetini toplayıp da kırkına vardığı vakit Allâh’tan üç murad istedi.

1- Nimetlerine şükür etmek: Ya Rab! Bana öyle ilham et, öyle şevk ver ki hem bana, hem anama babama verdiğin dîn ve vücud nimetine şükredeyim.

2- Allâhü Teâlâ’nın razı olacağı salih bir amel işlemek: Senin razı olacağın salih bir amel işleyeyim. Yani: Büyük bir iş veya birçok iş veya Allahü Tealânın rızasını bilhassa kazandıracak bir çeşit amel işleyeyim.

3- Zürriyyetimde (neslimde) de benim için ıslâh nasîb et: Yani beni muvaffak ettiğin gibi onları da muvaffak kıl.

Ben tevbe ile sana döndüm, senin razı olmayacağın fiillerden veya senin zikrinden alıkoyacak şeylerden tevbe edip sana yöneldim. Çünkü ben Müslümanlardanım, kendilerini ihlâs ile senin birliğine teslim edenlerdenim.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/19.html)
Başlık: Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) ve Oğlu | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 20 Kasım 2015, 18:41:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّ اللهَ أَوْحَى إِلَيَّ أَنْ تَوَاضَعُوا حَتَّى لَا يَفْخَرَ أَحَدٌ عَلَى أَحَدٍ وَلَا يَبْغِ أَحَدٌ عَلَى أَحَدٍ. (م

“Allâhü Teâlâ, birbirinize tevâzu göstermenizi, hatta hiç kimsenin başka birine karşı övünmemesini, hiç kimsenin başka birine zulmetmemesini bana vahyetti.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Kasım Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 07 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 8 Safer 1437

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)

Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) ve Oğlu

Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) hazretleri gece teheccüde kalkmıştı. Küçük çocuğunun da kalktığını gördü. Gece soğuktu. Uykusuzluk ona zahmet vereceği için şefkatle:

“Ey oğul, gece uzun, sen uyu.”

“Ya siz niçin kalktınız?”

“Ey oğul, Rabbim bana kalkıp namaz kılmamı emretti.”

“Ben Allâhü Teâlâ’nın ‘Muhakkak Rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte birinde kalkıyorsun, beraberindekilerden bir topluluk da kalkıyor…’ (Müzzemmil sûresi, 20.) âyet-i celîlesini ezberledim. Bu âyet-i celîlede Resûlullâh Efendimizle birlikte gece namaza kalkanlar kimlerdir?”

“Ey oğul, Onlar Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Ashâbıdır.”

“Öyleyse sen de beni Allâhü Teâlâ’ya ibâdette seninle beraber olmaktan mahrum etme.”

“Ey oğul, sen henüz bâliğ (ibadet ile mükellef) olmadın.”

“Ey Babacığım! Annemi ateşi yakarken gördüm. Önce küçük odun parçalarını tutuşturuyordu. Ben eğer itaati terk edersem Allâhü Teâlâ’nın büyükleri yakmadan önce bizden başlamasından korkarım.”

Hz. Bâyezîd-i Bestâmî’nin gözleri yaşardı ve:

“Ey oğul, kalkabilirsin. Sen Allâh’a ibâdete babandan daha lâyıksın” dedi.


MUTFAĞIMIZ: Pekmezli İrmik Helvası

Malzemeler: 1.5 su bardağı irmik, 100 gram tereyağ, 1 su bardağı süt, 1 su bardağı su, 1 su bardağı toz şeker, 2 kaşık pekmez, 1 avuç çam fıstığı, 1 paket vanilya. Ceviz ve tarçın.

Yapılışı: Tereyağı eritilir, üzerine irmik ve fıstık konur, orta ateşte irmiğin renkleri solana kadar karıştırılarak kavurulur. Ayrı bir kapta şeker, vanilya, pekmez, soğuk süt ve su karıştırılır. İrmik kavrulduktan sonra bu karışım üzerine dökülür, kaynayıncaya kadar karıştırılır. Kaynamaya başladığında suyunu çekmesi için kapağı kapatılıp kısık ateşte biraz daha kaynatılır. Suyunu çekince dinlendirilir. Üzerine ceviz ve tarçın koyabilirsiniz.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/20.html)
Başlık: Osmanlı’da Ziraat ve Orman Mektepleri
Gönderen: Mücteba - 23 Kasım 2015, 11:17:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَعْطُوا الْأَجِيرَ أَجْرَهُ قَبْلَ أَنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İşçiye ücretini teri kurumadan veriniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Kasım Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 08 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 9 Safer 1437

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)

Osmanlı’da Ziraat ve Orman Mektepleri

19. asırda Avrupa’da buharlı makinelerin icadından sonra ilim ve fendeki yeni icat ve keşifler birbirini takip etti.

Osmanlı Devleti’nde de mektepler, devlet daireleri ve askerî birlikler vesair müesseselerin kıyafeti için gerekli olan kumaş ihtiyacını karşılamak üzere Yedikule’de bez dokuma fabrikası açıldı. Fakat kumaş için kaliteli pamuğa ihtiyaç vardı. Bunun için 1847’de Yeşilköy’de “Ziraat Talimhanesi” adı altında tohum ıslah etmek ve toprağa uygun pamuk yetiştirmek maksadıyla bir ziraat mektebi açıldı. Bu mektep pamuk ziraatını geliştirmek için açılmıştı. Fakat her sahada eğitime ihtiyaç vardı. Nitekim buradaki eğitim tarımla sınırlı kalmadı. Hayvancılık, bağcılık, bitki ve hayvan hastalıkları vesair sahalarda da eğitim verildi. Okutulan bazı dersler: Hesap, coğrafya, usûl-i hendese, hikmet, teşrîh-i hayvânât, fenn-i baytarî, ilm-i nebâtât, terkîb-i arazî, ilm-i zirâat, hayvancılık, bahçıvanlık, şeker istihsâli, ipek böcekçiliği, merinos koyunu yetiştiriciliği.

Ayrıca Avrupa’dan bazı modern ziraat alet ve makineleri getirtildi. Böylece ülkemizde modern ziraat aletlerinin kullanıldığı ilk eğitim müessesesi oldu. Bu makineler halka da tanıtılarak çiftçilerin modern ziraat aletlerini kullanmaları teşvik edildi.

Ziraat sahasında ikinci teşebbüs Sultan İkinci Abdülhamid devrinde oldu. Tatbikatlı ziraatın memleket sathında yaygınlaştırılması için başta İstanbul olmak üzere vilayetlerde de dört yıllık ziraat mektepleri açıldı. İstanbul’da açılan bu mektebe “Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlîsi” adı verildi. Burada yetişen talebeler pek çok muvaffakiyete imza attı. Daha sonra ormancılık dersleri de eklenerek mektebin adı Halkalı Ziraat ve Orman Mekteb-i Âlîsi olarak değiştirildi ve orman memurları da burada yetiştirilmeye başlandı. Mektepteki ormancılık dersleri kâfi gelmeyince 1910’da Orman Mekteb-i Âlisi kuruldu. Ormancılık eğitimi Ziraat Mektebinden ayrıldı. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/21.html)
Başlık: Sultan Birinci Ahmed’in Dindarlığı
Gönderen: Mücteba - 23 Kasım 2015, 11:27:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


.. (أَنَّ رَجُلًا قَالَ يَا رَسُولَ اللهِ أَيُّ النَّاسِ خَيْرٌ قَالَ مَنْ طَالَ عُمُرُهُ وَحَسُنَ عَمَلُهُ قَالَ فَأَيُّ النَّاسِ شَرٌّ قَالَ مَنْ طَالَ عُمُرُهُ وَسَاءَ عَمَلُهُ. (ت


“Bir kimse Yâ Resûlallâh! ‘İnsanların en hayırlısı kimdir?’ diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Ömrü uzun ve ameli güzel olandır.’ buyurdular.
‘İnsanların en şerlisi kimdir?’ diye sordu. ‘Ömrü uzun, ameli kötü olandır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Kasım Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 09 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 10 Safer 1437

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)

Sultan Birinci Ahmed’in Dindarlığı

Sultân Birinci Ahmed Hân’ın hocası ve imâmı Mustafâ Sâfî Efendi anlattı:

Sultan Ahmed Han, ibâdete fevkalâde düşkün idi. Gençliğinde de asla nefsinin hevâsına kapılmayıp, kalbini daima Cenâb-ı Hakk’a ibâdete bağlamıştı. Onun hali Peygamberimiz (s.a.v)’in:

“Yedi sınıf vardır ki başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde Allâhü Teâlâ onları Arş-ı A’lâ’nın gölgesinde gölgelendirir: Adâletli sultan, Allâhü Teâlâ’nın ibâdetinde büyüyen genç, kalbi mescide bağlı adam…” hadîs-i şerifine uygun düşmüştür.

Resûlullâh Efendimizin sünnetine kuvvetle bağlı idi. Küçük günahları bile büyük görür yapmazdı, yakınlarındakileri daima günahlardan men eder ve iki cihanda aziz eden Allâh’ın emirlerine itaat ve ibadete teşvik ederdi.

Padişahın nedîmlerinden Hacı Mustafa Ağa naklettiğine göre Sultan Ahmed Han:

“Mevlâ’ya şevk ile ve zinde olarak ibâdet yapıldığında kalbde bir huzur meydana gelir ve kul, ibâdet için çektiği zahmet ve meşakkatten lezzet bulur. Cenâb-ı Hakk’a ibâdet bana aslâ zahmet olmaz, belki ruhuma gıdadır.” dedi. Ben de dedim ki:

“Ey cihan mülkünün padişahı! Bu cihanda ilim, zühd ve takva cinsinden bütün hayırlı amellerin hepsi sizin adâletinizin eseridir. Kökün dalları adâlet, meyvesi de ibadetlerdir.”

Sultan şöyle cevap verdi:

“Cümlemizi Hak yoluna hidâyet eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, kâinât onun ayağının altındaki toz kadar kıymetli değil iken, bütün mahlukât onun sebebiyle vücut bulmuş iken, ismet sahibi ve günahları dahi bağışlanmış iken Cenâb-ı Hakk’ın nimetine şükür etmek için daima ibâdet ile meşgul idiler. Biz ona uymayalım mı?” (Zübdetü’t-Tevarih)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/22.html)
Başlık: Namazın Sahîh Olmasının Şartları | Allâh'ın Emirlerine Riâyetin Kerâmeti
Gönderen: Mücteba - 23 Kasım 2015, 11:34:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلَامِ النُّبُوَّةِ إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ. (خ)

“Bütün peygamberlerden insanlara ulaşan sözlerden birisi de: ‘Utanmazsan dilediğini işle’ sözüdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Kasım Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 10 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 11 Safer 1437

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)

Namazın Sahîh Olmasının Şartları

Hadesden tahâret: Abdesti yoksa abdest almak, cünüb, nifâs ve hayızdan gusletmek (boy abdesti almak).

Necâsetten tahâret: Vücûdun ve elbisenin ve namaz kılacağı mekânın, ayaklar, eller ve dizler ve alnını koyduğu yerin temiz olması.

Setr-i Avret: Avret mahallini örtmek farzdır. Erkek göbeğinden diz kapakları dâhil örtmesi farzdır. Kadın eli, yüzü ve ayakları hâricinde vücudunu örtmesi farzdır.

İstikbâl-i kıble: Ka‘be’yi görenin Ka‘be’ye dönmesi, görmeyenin Ka‘be-i muazzama cihetine dönmesi farzdır.

Vakit: namaz vaktinin girmesi ve vaktin girdiğine kat‘î i‘tikâd etmesi yani emin olması şarttır.

Bir kimse henüz vakit girmeden farzı kılsa, sonra vaktin girmiş olduğu bilinse bu namaz câiz olmaz. Eğer -bilerek ve ehemmiyet vermeyerek yapıyorsa- bu kimsenin dîninden korkulur.

Namazın Rükunları:

6,7- Niyet edip yemek, içmek ve konuşmak gibi şeylerle fâsıla vermeden iftitâh tekbiri almak farzdır. İftitâh tekbirini kulağı duyacaktır.

8- Kıyâm: Farz namazda ayakta durmak farzdır.

9- Kırâet: Kendisi işitecek kadar –bir âyet de olsa- okumak farzdır.

10- Rükû da farzdır.

11- Secde: Burnu, alnı, elleri, dizleri ve ayak uçlarının bir kısmını yere koyarak secde farzdır.

12- Son ka‘dede teşehhüd miktarı yani ettehıyyâtü okuyacak kadar oturmak farzdır. (Şürünbülâlî, İmdâdü’l-Fettâh)


Allâh'ın Emirlerine Riâyetin Kerâmeti

Hindistan’da hüküm süren Babür Devleti Sultanı Âlemgir Evrengzîb, Abdülaziz Belhî ile harb ediyordu. Harb bütün şiddeti ile devam ederken öğle namazı vakti girmişti.

Sultan Âlemgir atından indi. Kumandanları ‘böyle yapmayınız’ diye ısrarına rağmen maiyetindeki askerleri namaz için saf yaptı, tam ta‘dîl ve erkânıyla namazı kıldırdı.

Bu hal Abdülaziz Belhî’ye çok te’sîr etti ve:

“Dininde ihlâslı böyle bir adamla çarpışmak vebaldir” diyerek sulh talebinde bulundu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/23.html)
Başlık: Dünya Ne ile Ayakta Duruyor | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 24 Kasım 2015, 15:01:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلسَّخَاءُ شَجَرَةٌ فِى الْجَنَّةِ فَمَنْ كَانَ سَخِيًّا اَخَذَ بِغُصْنٍ مِنْهَا فَلَمْ يَتْرُكْهُ الْغُصْنُ حَتَّى يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ. (كنز

“Cömertlik, cennette bir ağaçtır. Kim cömert olursa onun bir dalını tutar ve o dal, cennete girdirinceye kadar onu bırakmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Kasım Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 11 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 12 Safer 1437


Dünya Ne ile Ayakta Duruyor

Hazret-i Ömer (r.a.), içinde 400 altın bulunan bir keseyi kölesine verdi ve onu (Bu ümmetin emîni ve aşere-i mübeşşereden olan) Ebû Ubeyde bin el-Cerrâh hazretlerine götürmesini, sonra evde bir müddet bekleyip bunu ne yapacağına bakmasını emretti.

Köle keseyi götürdü ve Ebû Ubeyde hazretlerine:

“Emîru’l-mü’minîn bunu ihtiyaçlarınızda kullanmanız için gönderdi” dedi. O da:

“Allâhü Teâlâ, onun bizi gözettiği gibi ona da ihsân eylesin, rahmet etsin” diye hayır duâ ettikten sonra bir hizmetçisini çağırdı. “Şu yedi dinarı falana, şu beş dinarı filana…” diyerek tamamını ihtiyaç sahiplerine dağıttı.

Köle dönüp gördüklerini Hazret-i Ömer’e bildirdi. Hazret-i Ömer 400 altın bulunan bir kese daha hazırlamıştı. Onu da (bu ümmetin dînî hükümlerini en iyi bilen) Muâz bin Cebel hazretlerine götürmesini ve ne yapacağını görünceye kadar beklemesini emretti.

Köle, parayı Hazret-i Muâz’a (r.a.) teslîm edip Hazret-i Ubeyde’ye söylediklerini söyledi. Hazret-i Muâz da Hazret-i Ebû Ubeyde’nin yaptığı gibi bütün parayı ihtiyaç sahiplerine dağıttı.

Köle, Hazret-i Ömer’in yanına dönüp bunu da haber verdi. Hazret-i Ömer:

“Onlar birbirlerinin kardeşleridir” buyurdu.

Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu:

Şu dünyanın nizâmı ve ayakta durması dört kimseyledir:

İlmiyle amel eden ve onu öğreten âlim,

Bilmediğini öğrenmekten çekinmeyen câhil,

Allâhü Teâlâ’nın emrettiği yerlere cömertçe malını harcayan zengin,

Başkasının dünyası için kendi âhiretini satmayan fakîr.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Hasan, Kız: Kâmile

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/24.html)
Başlık: İnsanların Hayırlısı Ailesine Hayırlı Olandır | FIKRA: Ya Kedisi Gelseydi?
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2015, 17:10:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ. (ت

“(Ey mü’minler) Kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim. Çünkü onlar (Allâhü Teâlâ’dan) size emânettir”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Kasım Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 12 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 13 Safer 1437

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)

İnsanların Hayırlısı Ailesine Hayırlı Olandır

Mü’min, hanımına karşı iyi huylu olmalıdır.

Onunla hoş sohbet etmeli, tatlı dille konuşmalıdır. Nitekim hadîs-i şerifde:

“İnsanların hayırlısı, ailesine hayırlı ve faydalı olan kimsedir.” buyrulmuştur.

Evine gelince hanımına selâm verip hâlini sormalı, şefkatle gönlünü almalıdır. Çünkü o evinde kendisinin dert ortağı, üzüntülü zamanında teselli veren hayat arkadaşıdır.

Çocukların terbiyesinde hanımına yardım etmelidir.

Hanımını asla dövmeyip, dünya işlerindeki kusurlarından dolayı kötü söz söylememelidir. Onu yumuşaklıkla idare etmelidir.

Hanımına Kur’ân-ı Kerîm okumasını, dinin farzları ve edeblerini öğretmelidir.

Hanımı güzel huylu olup her hizmetini seve seve yaparsa ona duâ etmeli, Allâh’a da şükür ve hamd etmelidir. Çünkü erkek için iyi bir hanım, şükrü eda edilemeyen bir nimettir.

Hanımının gizli hallerini ve ayıplarını herkesten saklamalıdır.

Hanımı ile şakalaşmalı, latifeler söylemelidir.

Hanımı kızınca susmalıdır. Bu tavır onun pişman olup özür dilemesine sebep olur.

Evin idaresi ve geçimi hususunda hanımıyla istişare etmeli, diğer işleri ona anlatıp üzmemelidir.

Hanımına üzüntülerini sıkıntılarını, düşmanlarını, borçlarını söylememeli, böylece onu da üzmemelidir.

Hanımına yüzüne karşı ve arkasında hayır duâ edip, bedduâ etmemelidir. Zira hanımı gece ve gündüz onun hizmetindedir.


FIKRA: Ya Kedisi Gelseydi?

Birkaç ahbab bir yerde otururlarken, içeri giren bir adamı büyük bir sevinçle karşılayıp ikram ederler. Geleni tanımayan birisi, yanındakine:

Kimdir bu?

Efendim, buna falan derler ki, çok güzel kedi taklidi yapar.

Ya! Kedinin taklitçisine böyle ikram ettiler. Bizzat kedi gelecek olsaydı, kim bilir ne kadar hürmet ve ikram edeceklerdi!.. der.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/25.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm-ı Sevmek ve Hürmet Etmek Vaciptir
Gönderen: Mücteba - 26 Kasım 2015, 17:17:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تُمَارِ أَخَاكَ وَلَا تُمَازِحْهُ وَلَا تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ. (ت

“(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Kasım Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 13 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 14 Safer 1437

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)

Ashâb-ı Kirâm-ı Sevmek ve Hürmet Etmek Vaciptir

Abdullâh bin Ömer (r.anhümâ) bir adamın Resûlullâh’ın (s.a.v.) Ashâbı’ndan bazısına dil uzattığını işitti. Onu çağırdı ve Haşir Sûresi’nin:

“(Allâh’ın verdiği bu ganimet malları,) o fukarâ muhâcirler içindir ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar. Allah’tan bir lütuf (dünyadan rızk, âhirette cennet sevabı) ve Allâh’ın rızasını ararlar ve Allâh’a ve resûlüne hizmet ederler. İşte onlardır sâdık olanlar.” meâlindeki sekizinci âyetini okudu.

“İşte bunlar Ashâb’ın Muhâcirler’idir. Sen onlardan mısın?” dedi. Adam “Hayır” dedi. Sonra Haşir Sûresi’nin:

“Ve şunlar ki onlardan önce yurdu hazırlayıp îmâna sâhip oldular, kendilerine hicret edenlere mahabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendilerinde ihtiyaç bile olsa îsâr ile (Ashâb’ın muhâcirlerini) kendilerine tercih ederler. Her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır o felâh bulanlar.” meâlindeki dokuzuncu âyetini okudu.

“İşte bunlar da Resûlüllâh’ın Ensâr’ıdır. Sen bunlardan mısın?” dedi. Adam “Hayır” dedi. Sonra da Haşir Sûresi’nin:

“Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizlere ve önden îmân ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde îmân etmiş olanlara karşı kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şübhe yok ki sen Raûfsun, Rahîmsin.” meâlindeki onuncu âyetini okudu ve “Sen bunlardan mısın?” dedi. Adam “Ümit ederim.” dedi.

Abdullah İbn-i Ömer (r.anhümâ): “Hayır, vallâhi onları (Resûlüllâh’ın Ashâbını) kötüleyen bunlardan olmaz.” dedi.

Haşir Sûresi’nin onuncu âyet-i kerîmesi, bütün Ashab-ı Kiram’a karşı hürmet ve muhabbetin vacip olduğuna delildir. Bu bakımdan bütün Ashâb-ı Kirâm’a karşı muhabbet ve hürmette bulunmak vazifemizdir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/26.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v) Buyurdular
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2015, 10:46:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَنَى لِلهِ مَسْجِدًا صَغِيرًا كَانَ أَوْ كَبِيرًا بَنَى اللهُ لَهُ بَيْتًا فِي الْجنَّةِ. (ت

“İster küçük olsun ister büyük olsun kim Allah için bir mescid yaptırırsa, Allâhü Teâlâ da ona Cennette bir köşk yaptırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Kasım Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 14 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 15 Safer 1437

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Buyurdular

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın rivâyet ettiği bazı hadîs-i şerifler:

“Haramla gıdâlanan cesed, Cennete girmez.”

“Yalandan sakınınız, çünkü yalanla îmân birleşmez.”

“Bir kavim cihâdı (insanları Allâh’ın dinine daveti) terk ettiği müddetçe, Allah onların umûmuna belâ indirir.”

“Cenâb-ı Allah, Şa’ban ayının yarısında tecellî eder, kâfir ile kalbinde kin tutanlardan başka, bütün insanları affeder.”

“Müslümanlardan hiç birini asla tahkîr etme. Çünkü Müslümanların küçüğü Allah katında büyüktür.” (Deylemî)

“Şeytanın şerrinden Allâh’a sığınmaktan gâfil olmayın! Siz onu görmüyorsanız da o sizden hiçbir zaman gaflet etmez.” (Deylemî)

"Bir günah işleyen kul, âdâbına riâyet ederek güzel abdest alıp, iki rek’at namaz kıldıktan sonra, Allâh’a istiğfâr ederse, Allâhü Teâlâ da onun günâhlarını mağfiret eyler.”

“Allâh’dan âfiyet isteyiniz”

“Bana çok salevât-ı şerîfe getirin. Çünkü ümmetimden biri bana salevât getirirse Cenâb-ı Hakk’ın kabrimde vazifelendirdiği melek: ‘filân oğlu filân şu an sana salavât getirdi, der.” (Deylemî)

“Allâh yolunda ayakları tozlanan kimsenin ayaklarını, Cenâb-ı Hak Cehenneme haram kılar.” (Bezzâr)

“Hesâba çekilmeden Cennet’e girecek olan yetmiş bin kişi ile ihsân olundum.” (Müsned-i İmâm Ahmed)

“Hz. Mûsâ Rabbine, ‘ölüm musibeti ile karşılaşan kimseyi tâziye edenin mükâfatı nedir?’ diye sordu. Cenâb-ı Hak:

‘Onu -Arşımın- gölgesinde gölgelendiririm’ buyurdu”

“Allâh’ın kendisini Cehennem azâbından kurtarmasını ve (arşının) gölgesinde barındırmasını arzu eden kimse, mü’minlere karşı katı kalpli olmasın, bilâkis onlara merhametli olsun.

“Allâhü Zü’l-Celâl: ‘Eğer sizler rahmetimi istiyorsanız, mahlûkatıma merhamet edin’ buyurdu.” (Deylemî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/27.html)
Başlık: Cennet Ucuz Cehennem Pahalı | Halîfe Abdülmelik Bin Mervân
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2015, 10:55:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلدُّنْيَا مَزْرَعَةُ الْآخِرَةِ. (إحياء

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dünya âhiretin tarlasıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Kasım Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 15 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 16 Safer 1437

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

Cennet Ucuz Cehennem Pahalı

Allâhü Teâlâ peygamberlerinden birine şöyle vahyetti:

“Ey Âdemoğlu! Cehennemi çok büyük paralar harcayarak satın alırsın da cenneti az bir paraya bile satın almazsın.”

Bunun tefsiri şöyledir:

Günahkâr bir kimse günahkâr arkadaşlarına bir ziyafet vermek istese çok para harcar ve bu kendisine ağır gelmez. O böylece cehennemi büyük paralarla satın almış olur.
Hâlbuki o kimse Allâhü Teâlânın rızası için az bir para harcayarak din kardeşlerine Allah rızası için bir ziyafet hazırlasa ve fakirleri davet etse bu ona ağır gelir. Hâlbuki, az bir para ile cenneti satın alacaktı. (Tenbihü’l-Gâfilîn)

HALÎFE ABDÜLMELİK BİN MERVÂN

Emevî halifesi Abdülmelik bin Mervan, halife olmadan önce de abid ve dinin emirlerine çok bağlı bir zat idi. Âlimlerin derslerine devam eder ve fıkıh öğrenirdi. Hz. Muâviye onu Medîne-i Münevvere’ye vâli tayin etmişti.

Bir gün gayet beliğ bir hutbe okudu. Sonra ağlayarak dedi ki:

Yâ Rabbi, muhakkak benim günahlarım büyüktür. Lâkin senin affının en azı bile onlardan daha büyüktür. Az affınla çok olan günahlarımı sil.

Bu sözleri Hasan-ı Basrî’ye (rh.) ulaşınca ağladı ve:

“Eğer altın ile yazılacak bir söz varsa işte bunlar yazılır” dedi.

Vefat edeceği vakit beni yüksek bir yere kaldırınız dedi. Emri yerine getirildi. Bu sırada bir tatlı rüzgâr esti. Dedi ki:

“Ey dünya, seni ne güzel biliriz! Hâlbuki senin uzunun kısa, çoğun kıymetsizdir. Biz ise sende tamamıyla aldanmış bulunuyoruz.” (Vesâya’l-ulemâ inde huzûri’l-mevt, Rib‘î)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Kasım, Kız: Nezîhe


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/28.html)
Başlık: Bir Ölünün Son Anları
Gönderen: Mücteba - 03 Aralık 2015, 16:07:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَعِدَّ لِلْمَوْتِ قَبْلَ نُزُولِ الْمَوْتِ. (ك

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlan.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Kasım Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 16 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 17 Safer 1437

Bir Ölünün Son Anları

Mümin kul, ölüm yastığına baş koyduğu vakit Rahmân tarafından bir nidâ gelip buyurulur ki: “Ey ölüm meleği, bu hastayı pek tazyik etme, rahat olsun."

Böylece ruhu dizlerine, göbeğine ve göğsüne gelinceye kadar bu rahatlık devam eder. Ruh boğazına gelince el ele ve göz göze ve diğer azalar ta kıyamete kadar bir daha karşılaşamayacaklarını birbirlerine haber verip veda ederler.

Ve ruh bunca müddet bulunduğu cesedden vedalaşıp ayrılır. Sonra semadan bir nida gelir: Ey Âdemoğlu! Şimdi dünya mı seni terk ediyor, yoksa sen mi dünyayı terk ediyorsun? Şimdi malın seni koruyabiliyor mu, yoksa sen onu muhafaza edebiliyor musun? Şimdi dünyadaki makamın, mevkiin seni mi kurtarıyor, yoksa sen onu mu kurtarıyorsun? Şimdi sen mi dünyaya galip olup onu yok ettin, yoksa o sana galip olup seni zillet toprağına mı attı? Yazık...

Hastanın dili tutulduğu vakit yanına dört melek gelir:

Birincisi selam verip: “Ben senin yiyeceklerine Allah tarafından memur idim. Bugün dünyayı doğudan batıya dolaştım, senin rızkından bir lokma bile bulamadım, bitmiş” der.

İkincisi selam verip: “Ben senin içeceklerine memur idim. Bugün cihânı dolaştım, senin rızkından bir damla bile su kalmamış” der.

Üçüncüsü selam verip: “Ben senin nefesine memur idim. Şimdi yeryüzünü aradım, senin için bir nefes dahi kalmamıştır” der.

Dördüncüsü selam verip: “Ben senin ömrüne memur idim. Bugün senin ömür müddetinden asla bir şey kalmadı” der.

Bundan sonra Kirâmen-Kâtibîn melekleri teşrif edip selamdan sonra: “Ey Allâh’ın kulu, biz Allâh tarafından senin işlediğin hayır ve şerri yazmaya memur idik” der ve yazılı bir defter verirler. Ve, “İşte bu amel defterin, oku” derler.

Kul pişmanlığından gözlerinden yaşlar dökerek utancından amel defterini okumaktan çekinir ve yüzünü gâh sağ, gâh sol tarafına çevirir. Sonra o melekler de bu kulu müjdeleyip giderler.

Allâh’ım ölüm uyandırmadan sen bizi uyandır. (Düreru’l-Hisân, Süyûtî)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/29.html)

Amin...
Başlık: Sıkıntılardan Kurtuluşun Anahtarı Sabırdır
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2015, 10:46:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ آيَةَ الْكُرْسِيِّ، وَخَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ عِنْدَ الْكَرْبِ اَغَاثَهُ اللهُ. (منثور

“Kim üzüntü ve keder anında Âyetü’l-kürsî ve Bakara Sûresi’nin sonu(ndaki iki âyeti: âmenerresûlü)nu okursa Allâhü Teâlâ ona yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Kasım Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 17 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 18 Safer 1437

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)

Sıkıntılardan Kurtuluşun Anahtarı Sabırdır

Hazret-i Hüseyin radıyallâhü anh buyurdular:

“Sabır, sıkıntılardan kurtuluşun anahtarıdır. Zühd (dünyaya rağbet etmemek, yani dünya malının sevgisini kalbine sokmamak) ebedî zenginliktir.”

Ebu’d-Derdâ radıyallâhü anh buyurdular:

“Başına üstesinden gelemeyeceğin bir iş gelirse sabret ve Allâh’dan kurtuluşu bekle”.

Ma‘rûf-i Kerhî hazretleri buyurdular:

“Kim üç defa ümmet-i Muhammed’in hidayeti, belalardan korunması, sıkıntılardan kurtulması için duâ ederse Allâhü Teâlâ ona düştüğü  sıkıntıdan kurtuluş ihsan eder."

Abdurrahman bin Zâdân anlattı: Ahmed bin Hanbel’in yanında bulunduğum sırada oraya bir adam geldi ve anlamadığım bir şeyler söyledi.
İmâm ona: “Sabret, zira Allâh’ın yardımı sabırla beraberdir” dedi ve sonra “Allâh’ın yardımı sabırladır. Başına gelen her sıkıntının muhakkak bir kurtuluşu vardır. Muhakkak ki zorlukla bir kolaylık vardır. Evet, o zorlukla beraber bir kolaylık vardır” Hadîs-i Şerîfini rivâyet etti. Nitekim Hz. Ömer buyurdu: Mü’min bir kalbe her hangi bir şiddet inerse Allâhü Teâlâ ona arkasından bir ferahlık verir. İyi bil ki bir güçlük biri dünyevî ve biri de uhrevî iki kolaylığa galip gelemez.

Hz. Âişe radıyallâhü anhâ vâlidemiz buyurdu:

“Ümitsiz bulunduğun vakit, hiç ummadığın şeye nail olacağına en ümitli ol. Zira Hz. Mûsâ bin İmrân, ateş almak için dağa çıktı, peygamberlik ihsân edildi ve döndü.”

Şiddetli sıkıntılar ve kederlere karşı tesbih namazı gibisi yoktur. (Suyûtî, el-Erec fi’l-ferec)

Beyit:

Bir kapû bend ederse bin kapû eyler küşâd
Hazret-i Allah, Efendi! Fâtihu’l-ebvâbdır.

(Efendi! Bir kapıyı kapatırsa bin kapı açar Hazret-i Allah. Çünkü fâtihu’l-ebvâb; bütün kapıları açan odur.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/30.html)
Başlık: Âhiret Ebedîdir | Sıhhati Korumak Farzdan Önce Farzdır
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2015, 14:55:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْسَ لِأَحَدٍ فَضْلٌ إِلَّا بِالدِّينِ أَوْ عَمَلٍ صَالِحٍ حَسْبُ الرَّجُلِ أَنْ يَكُونَ فَاحِشًا بَذِيًّا بَخِيلًا جَبَانًا. (حم


“Bir kimsenin fazileti; üstünlüğü ancak dîni ile veya sâlih ameli iledir. Çirkin söz söylemesi, hayâsız, cimri ve korkak olması kişiye (şer olarak) yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 18 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 19 Safer 1437

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)

Âhiret Ebedîdir

Hadîs-i Şerîfte buyuruldu:

“Cennet ehli cennete, cehennem ehli cehenneme girdikleri vakit ölüm beyazı siyahına galip bir koyun suretinde getirilir.

Cennet ve cehennem arasında tutulup her iki taifeye de:

“Bunu tanıdınız mı?” diye sorulur. Onlar:

“Evet, o ölümdür” derler ve sonra o boğazlanır.


Sıhhati Korumak Farzdan Önce Farzdır

İbn-i Ahmer diye meşhûr Ebûbekir Muhammed bin Muâviye Endülüslü meşhur hadis âlimlerindendir.

Vücudunda çıban gibi bir yara çıkmıştı. Endülüs’de bunun devâsını bulamadı. Tabibler “Eğer büyür ve yayılırsa senin ölümüne sebep olur” dediler. Hemen şifasını aramak üzere doğuya doğru yola çıktı.

Bağdad’da kendisine bu hastalığa ancak Hind diyarında şifâ bulursun dediler. Oradan Hindistan’a gitti ve yerleşti. Meşhûr ve mâhir bir tabib ona:

“Seni tamamen iyileşip şifa bulduğunda bütün malını bana vermen şartı ile tedavi ederim” dedi: Razı oldu. Tabib onu tedavi etti.

İyileştikten sonra tabibi evine davet etti, bütün malını ona arzedip:

“İşte şartın gereğini yapıyorum” dedi. Tabib:

“Ben bunları alınca senin gönlün hoş olacak mı?” deyince:

“Vallâhi olacak” dedi. Tabib:

“VAllahi, seni malından mahrum bırakmayacağım” dedi ve -gönlü hoş olsun diye- beğendiği bir eşyayı aldı. Sonra:

“Ben seni tecrübe ettim, senin kendine verdiğin kıymeti ölçtüm. Eğer razı olmasaydın, bütün malını alıncaya kadar seni tedavi etmezdim. Tedavi olmasaydın da ölürdün. Zira yara öldürücü derecede ilerlemişti” dedi.

İbn-i Ahmer Hindistan’dan ayrıldı ve yine ilim öğrenip öğretmeye ve hadîs rivâyetine devam ederek Endülüs’e döndü. Bu seferi ona ilim bakımından çok bereketli oldu, bu sebeple pek çok ilimler öğrendi. Büyük âlimler ondan hadîs rivâyet ettiler. (Cezvetü’l-Muktebes)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/1.html)
Başlık: Hazret-i Ümmü Hayr (r. anhâ) | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2015, 15:04:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَلِمَةٌ مِنَ الْخَيْرِ يَسْمَعُهَا الْمُؤْمِنُ فَيَعْلَمُهَا وَ يَعْمَلُ بِهَا خَيْرٌ لَهُ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ. (إحياء)

“Müminin, hayırlı bir sözü dinleyip öğrenmesi ve onunla amel etmesi, bir senelik (nâfile) ibadetten hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 19 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 20 Safer 1437

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

Hazret-i Ümmü Hayr (r. anhâ)

Hazret-i Ümmü Hayr bintü’s-Sahr (r.anhâ), Hazret-i Ebûbekir Efendimizin anneleri olup asıl ismi Selmâ’dır.

Hazret-i Ümmü Hayr’ın doğan çocukları yaşamıyordu. Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk doğunca kucağına alıp Kâbe-i Muazzama’ya götürerek:

“Yâ Rabbi, bunu ölümden âzâd et, onu bana bağışla” diye duâ etti. Kabe’nin rükünlerinin birinden:

“Ey Rahmân’ın kulu, muhakkak Tevrat’da Sıddîk olarak yazılı ve atîk (ölümden âzâd olunan) bir evlad dünyaya getirdin” manasında bir manzume işitti. Bunu orada bulunanlar duydular. İşte Hz. Ebûbekr’e Atîk lâkabının verilmesinin sebeplerinden biri budur.

Müslüman olması:

Hazret-i Ebûbekir, Müslüman olduğunda hemen Kureyş topluluğuna hitap etti, onları Allâh’a ve Resûlüne imana davet etti. Müşriklerin hepsi birden üzerine hücum ederek şiddetli şekilde dövdüler. Hatta yüzü şişti, burnu belirsiz hale geldi. Sonra kabilesi olan Temîmoğulları gelip bir örtü içinde onu evine taşıdılar. Öldüğünden asla şüphe etmiyorlardı.

Pederi ve kabilesi onu konuşturmaya çalışıyor, o ise devamlı “Resûlullâh ne yaptı?” diye soruyordu. Devamlı Resûlullâh’ı sorması üzerine onu Resûlullâh Efendimizin yanına taşıdılar. Resûlullâh onun bu haline çok hüzünlenmişti, üzerine kapanıp öptü. Hz. Ebûbekir dedi ki:

“Yâ Resûlallâh! Şu benim annemdir. Sen ise mübârek bir zâtsın. Onun için duâ et ve onu İslâm’a davet et. Umulur ki Allâhü Teâlâ senin hürmetine onu cehennemden kurtarır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun için duâ edip kendisini İslâm’a davet etti ve o da Müslüman oldu.

Hz. Ümmü Hayr Selmâ, uzun seneler yaşayıp, kocası Ebû Kuhâfe ile birlikte, oğulları Hz. Ebubekr-i Sıddîk’dan sonra vefat etmişler, onun mirasına varis olmuşlardır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ebûbekir, Kız: Sıddıka

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/2.html)
Başlık: Ashâb’ın Resûlullâh’a (s.a.v.) Bağlılıkları
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2015, 15:06:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ. (سورة آل عمران, 31

“(Habîbim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.”
(Al-i İmrân Sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 20 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 21 Safer 1437

Kıyafet Kanunu'nun TBMM'de Kabulü (1934)

Ashâb’ın Resûlullâh’a (s.a.v.) Bağlılıkları

Mekke müşrikleri Bedir harbinde fena halde mağlup olmuşlardı. Bunun intikamını almak için Medine’ye geldiler. Uhud harbinde ilk anda müşrikler mağlup oldular. Bazı Müslüman askerler Resûlullâh’ın emrettiği yerlerinden ayrılınca bu kere müşrik ordusu Müslümanlar üzerine hücum etti, Müslümanlar dağıldılar. Fakat yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in etrafında toplandılar. Müşrikler Müslümanları mağlup edemeyeceklerini anlayınca harpten vazgeçtiler. Mekke yolunu tutup gittiler. Fakat Ebû Süfyan ve arkadaşları Uhud’dan ayrılıp Revha denilen yere vardıklarında “Çoğunu öldürdük, azı kalmıştı. Niye bırakıp geldik. Dönüp köklerini kesmeliyiz.” diyerek Müslümanlara tekrar hücum etmek istediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bunu derhal haber almış ve onları yıldırmak, kendinin ve ashâbının kuvvetini göstermek üzere ashâbını teşvîk etmiş ve “Dün Uhud harbinde bulunanlar hazırlanıp gelsinler. Düşmanın arkasına düşülecek.” buyurdu. Yetmiş kişi Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) beraber hareket ettiler.

Medîne’ye sekiz mil mesafede bulunan Hamrâ-i Esed denilen yere kadar vardılar. Ashâb-ı Kirâm yaralı idiler. Çok zahmet çekiyorlar, ama ecirlerini kaybetmemek için katlanıyorlardı. İçlerinde öyle yaralılar vardı ki nöbetleşerek birbirlerini sırtlarında taşıyorlardı. Biraz birisi yükleniyor, biraz sonra, binen inip arkadaşını sırtına alıyordu. Yine içlerinde, yaralarının ızdırabından zaman zaman birbirlerine dayanarak gidenler bulunuyordu. Fakat Cenâb-ı Allâh müşriklerin kalblerine korku verdi de kaçıp gittiler.

İşte, bu vaziyette dahi Resûlullâh’ın (s.a.v.) davetine icâbet eden mü’minlerin fazîleti ve elde ettikleri büyük dereceyi bildirmek için âyet-i kerîme nazil oldu ki meâli şöyledir: “Hele o, kendilerine yara isâbet ettikten sonra Allâh’ın ve peygamberin emrine icâbet edenler: müminler içinden bilhassa böyle ihsân edenler ve Allâh’dan korkanlar için pek büyük bir ecir vardır.” (Âli İmrân Sûresi, âyet 172)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/3.html)
Başlık: İnsan Dünyada Bir Yolcudur | Beyt
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2015, 15:10:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ. (سورة آل عمران, 31

“(Habîbim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.”
(Al-i İmrân Sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 21 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 22 Safer 1437

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)

İnsan Dünyada Bir Yolcudur

İnsanlar, Allâhü Teâlâ yarattığından beri mükellefdirler. Yokluktan varlığa çıkardığından beri hep yolculuktadırlar. Onların hakîki vatanları, menzilleri cennet yahut Allah muhafaza cehennemdir.

İnsan yaratılışından cennet ve cehenneme ulaşıncaya kadar altı menzile uğrar:

1- Elestü bi-Rabbiküm menzili. Buradan geçtik. (Ruhlar âleminde Cenâb-ı Hak “Elestü bi-Rabbiküm: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi. Bütün ruhlar “Belâ: Evet Rabbimizsin” dediler.)

2- İçinde bulunduğumuz dünya,

3- Berzah: Küçük kıyâmet yani ölümden sonraki kabir hayatı,

4- Mahşer meydanı,

5- Cennet yahut Cehennem,

6- Allâhü Teâlâ’nın cemaliyle müşerref olup görmek.

Bunlardan başka sayılamayacak kadar uğranılan yerler varsa da aslı bu altıdır. Bizim asıl dikkat edeceğimiz imtihân ve amel yeri olan dünyâ geçididir. Burada Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymamız îcâb eder. Akıllı kişi bilir ki yolculukta meşakkat ve mihnet vardır ve yolcu tehlike ve korkulardan asla emniyette olamaz. Bu dünya zevk ve safa içinde rahat edilecek yer değildir. (Keyfiyetü’s-Sülûk, S. Tirmizî)

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ed-Dünyâ sâatün fec’alhâ tâaten.” buyurmuşlardır. Yani Dünya bir saattir; onu da Allâh’a ibâdetle geçir. (Ruhu’l-Beyan Tefsiri; Rum suresi âyet 56-57)

BEYT:

Sâat-i vâhidedir ömr-i cihân
Sâati tâate sarf eyle hemân.

(Dünyanın ömrü bir saattir. Bu bir saat ömür nakdini taate, itaat ve ibadete harca.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/4.html)
Başlık: Ruhların Yolculuğu
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2015, 11:01:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكَلَ لُقْمَةً مِنْ حَرَامٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلَاةُ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً، وَلَمْ تُسْتَجَبْ لَهُ دَعْوَةُ أَرْبَعِينَ صَبَاحًا. (كنز

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Sen dinlerine tâbi olmadıkça Yahûdîler de Hıristiyanlar da senden aslâ râzı olmazlar...”
(Bakara Sûresi, âyet 120)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 22 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 23 Safer 1437

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)

Ruhların Yolculuğu

Ruhların âlem-i ervâhdan; ruhlar âleminden bu dünyaya gelmesi ve buradan âlem-i ervâha gitmesi Allâhü Teâlânın bir emridir. Ruhların bu ilâhî emre nasıl uyduklarının temsili şöyledir:

Bu dünya ucu bucağı olmayan bir büyük sahrâ. İçinde bir takım minberler, kürsîler, sandalyeler, vesâire var. Bu dünyaya gelen ruhlar, mertebesine göre birer yere oturmaktadır.

O sahrânın şöyle önüne doğru ortasından bir kapısı var. O orta kapıdan ruhlar aralıksız sahraya giriyor, yani bu dünyaya geliyorlar. O sahrânın biri sağda ve biri solda iki kapısı daha var, oradan çıkıyorlar.

Bütün ruhlar bir kapıdan giriyor; çıkarken sa’îd; cennetlik olanlar sağ kapıdan ve şakî; cehennemlik olanlar sol kapıdan çıkıyor. Lâkin hepsi sıcak hamamdan çıkar gibi kızarmış, morarmış ter içinde; amân bayıldım üf diyerek, terini silerek çıkıyorlar. Bazısı da hemen gittiği ile geldiği bir oluyormuş ki doğduğu gibi ölen çocuklardır. Diğer ruhlar onlara:

“Nasıl olup da siz böyle çabuk geldiniz” deyince,

“Orta kapıdan girdiğimiz gibi baktık ki ilerisi gâyet sıkıntılı bir yer. Hemen sağımıza dönüverdiğimiz gibi bu kapıdan içeri girdik, elhamdülillâh. Hiçbir zahmet meşakkat görmedik” derlermiş. Diğer ruhlar:

“Biz -kimi beş saat ve kimi altı saat, en çok duranı on iki sâat- durduk, ammâ biz biliriz çektiğimizi. Sen ucuz kurtulmuşsun” derlermiş. On iki sâat durdum diyen rûh bu dünyada yüz yirmi yıl yaşayan adamdır.

Bu dersden hisse: Bu dünyânın faniliğini bilip üç beş sâatlik dünyâ için mübârek gönülleri ve azîz ömürleri sırf dünyâ endişesiyle hebâ etmemelidir. Gerçi sağ olana dirlik ve maîşet (geçimlik) lâzım; ammâ bütün ömrünü dünyâya bağlamağa müsâade verilmemiştir. Cenâb-ı Hakk cümlemizi âgâh eyleye, âmîn. (Miftahu’l-Kulûb)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/5.html)
Başlık: Sâdât-ı Nakşibendiyye Her Yemeği Yemezlerdi
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2015, 11:08:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكَلَ لُقْمَةً مِنْ حَرَامٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلَاةُ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً، وَلَمْ تُسْتَجَبْ لَهُ دَعْوَةُ أَرْبَعِينَ صَبَاحًا. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Haram bir lokma yiyen kimsenin kırk gün namazı ve duâsı kabul olunmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 23 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 24 Safer 1437

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)

Sâdât-ı Nakşibendiyye Her Yemeği Yemezlerdi

Silsile-i Sâdât’ın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu: “İbadet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir.”

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli ve isteksiz olarak pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Müritlerinden birisi yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: “Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hale getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur, bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer. Bu halde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?”

Silsile-i Sâdât’ın 22. halkası Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri yemekte çok ihtiyatlı idi. Bir hediye geldiği zaman onu sünnet-i seniyyeye uymak için geri çevirmez, fakat husûsî işlerine sarf etmezlerdi. Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelamı konuşulmamasını tenbih ederlerdi. “Huzûr ve ihtiyât sahibi olmayanın yemeklerinden bir duman çıkar ki, feyz kapısını kapatır.” buyururlardı. İşlerinde azîmet ve evlâ olan ile hareket ederdi. Şüphelilerden kaçındığı gibi mübahların da fazlasından kaçınır, zarûret mikdarı işlerdi.

Silsile-i Sâdât’ın 26. halkası Muhammed Bedvânî Hazretleri kazançlarında şüphe zulmeti bulunan kimselerin yemeklerinden asla yemezlerdi. Bir gün dünyaya düşkün birisi kendisine yemek getirdi. “Bunda zulmet eseri görülüyor” buyurdular. Sonra da Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretlerine: “Bu yemeği iyice bir araştır bakalım.” buyurdular. Mirzâ Cân-ı Cânân Hazretleri de üstâzının emrine uyarak bakıp araştırdı. “Bu yemek helaldir. Ancak riya için yapıldığından dolayı üzerine zulmet inmiş.” dediler.

Silsile-i Sâdât’ın 27. halkası Şemsüddîn Habîbullâh Hazretleri, Abdullah Dehlevî Hazretlerine “Her yerden yemek caiz değildir.” buyurmuşlardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/6.html)
Başlık: İçki Zehirdir ve Haramdır | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2015, 11:10:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَسْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ حَرَامٌ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 24 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 25 Safer 1437

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)

İçki Zehirdir ve Haramdır

İnsanı öldüren veya aklını gideren bitkileri, vücudu zehirleyen veya herhangi bir suretle sıhhate zarar veren şeyleri yemek ve içmek haramdır.

İçki, öldürücü bir zehirdir, insanı tedrici bir surette; yavaş yavaş zehirler, mahveder.

İçki içen, tedrici olarak, yavaş yavaş intihara, kendini öldürmeye karar vermiş kimsedir. İntihar ise haramdır, günahtır.

İçki içenler, vücudunu zehirlemek, servetini, kıymetli vakitlerini yok yere zayi etmek suretiyle kendi hayatına, malına, şerefine zarar verirler. Bunlarla beraber ailesinin refah ve saadetine ve mensup olduğu cemiyetin nizam ve intizamına da zarar vermiş olurlar.

İçki, aile için zararlıdır: İçki yüzünden aile hayatında bir takım geçimsizlik yüz gösterir. Ailenin refahına harcanması lâzım gelen servetler, vakitler çok kere içki yolunda mahvolur. İçki yüzünden bir takım hastalıklar meydana gelir. Aile fertlerinin hayatına ve dünyaya gelecek çocuklarının vücutlarına tesir eder. Nesil cılız yetişir, aile saadeti söner, ocak yıkılır.

Cemiyet için zararlıdır: İçki ile hayatını mahveden, servetini elinden çıkaran bir kimse mensubu olduğu cemiyetin malını ve bünyesini tahrip etmiş olur.

İçkiye müptela olan bir ferd cemiyette âdâb ve ahlâka aykırı hareket ederek kötü bir örnek olur. Memleketin kanunlarına, nizamlarına aykırı hâdiselerin meydana gelmesine sebebiyet vermiş olabilir.

Bu gibi zararlı olan şeylerden kaçınmalıdır. Bunlardan kaçınmak, gerek fertlerin ve gerek cemiyetin saadet ve selâmeti için pek lâzımdır.

İsimlerimiz: Erkek: Eyyûb, Kız: Cemile

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/7.html)
Başlık: En Hayırlı Amel: İlk Vaktinde Kılınan Namaz
Gönderen: Mücteba - 08 Aralık 2015, 11:20:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَزَالُ الْعَبْدُ فِي صَلَاةٍ مَا كَانَ فِي الْمَسْجِدِ يَنْتَظِرُ الصَّلَاةَ مَا لَمْ يُحْدِثْ. (خ

“Bir kul, mescidde namazı beklemeye devam ettiği ve abdestli bulunduğu müddetçe hep namazdadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 25 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 26 Safer 1437

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)

En Hayırlı Amel: İlk Vaktinde Kılınan Namaz

Sultan Birinci Ahmed Han, ibadete ve namazları ilk vaktinde eda etmeye çok düşkün idi. Sünnete uymayan veya bid‘at işleyen bir imam görse ona asla uymazdı.

Bir gün Sultan Ahmed Han yanında bazı hizmetkârlarıyla Üsküdar’dan Fenerbahçesi tarafına doğru gidiyorlardı. Deniz sahiline geldiklerinde saate bakıp öğle namazının girdiğini gördüler. Namazı, vaktin evvelinde eda etmek üzere attan indiler.
Maiyyetindekiler:
“Pâdişâhım, ibrik ve matara yok, tuzlu su ile niçin abdest alırsınız ve seccade de yok ve toprak üstünde namâzı nasıl kılarsınız. Biz de abdest için insek bizim atları kim tutar ve tutmayıp salıversek her biri bir tarafa kaçar gider” gibi özürlerle namazı Fenerbahçesine değin tehir etmesini istediler.

Padişah bu sözlere aslâ iltifât buyurmayıp attan indi, deniz kenarına varıp tuzlu su ile abdest aldı. Yanındakiler de abdest aldılar.

Atlar sanki birileri onları tutuyor gibi abdest alınıp namaz kılınıncaya kadar yerinden hiç kımıldamadı. Hizmetkârlardan biri sultanın namaz kılması için bir örtü serdi. Padişah onu kenara çekip tevazu ile öğle namazını toprak üzerinde kıldı.

Namazı fazîletli vaktinde edâ ettikten sonra binip Fenerbahçesi tarafına gittiler. (Zübdetü’t-Tevarih)


Saferu'l-Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arzî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır.
Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Hamza, Kız: Refîa

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/8.html)
Başlık: Takvâ: Küfürden İmana, İsyandan İtaate, Gafletten Zikre Dönmektir
Gönderen: Mücteba - 09 Aralık 2015, 11:28:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ...إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ. (سورة الحجرات, 13

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“…Allah katında en ekreminiz (itibarlınız), en takvâlınızdır. Şüphe yok ki Allah herşeyi bilir ve herşeyden haberdardır.”
(Hucurât sûresi, âyet 13)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 26 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 27 Safer 1437

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)

Takvâ: Küfürden İmana, İsyandan İtaate, Gafletten Zikre Dönmektir

Takvâ, lügatte “korumak, muhâfaza etmek” mânâsına gelir. Takvâ, dinde zarar vereceğinden korkulan her şeyden kaçınmak demektir.

Hucurât sûresi, 13. Âyet-i Kerîme’de meâlen; “…Allah katında en ekreminiz (itibarlınız), en takvâlınızdır…” buyurulmuştur. İnsanın melekler üzerine fazileti ancak takvâ sebebiyledir. İnsanın terakkî edip Allâhü Teâlâ katında derecesinin yükselmesi takvâ iledir.

İmâm-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: “…Takvâya riâyet, İslâm dîninde en mühim bir esastır. Dinin en zarûrî sayılan işleri arasındadır. Esâsı haramlardan kaçınmak olan takvânın tam yapılabilmesi mubahların fazlasından kaçınıp zarûrî miktarı ile yetinmekle olur. Nefsin dizgini mubahları işlemekte serbest bırakılırsa nefis şüpheli olanlara girer. Şüpheli olanlar ise harama yakındır.

Takvânın elde edilmesi için bütün haramlardan ve haram şübhesi bulunan helâllerden, yani tahrimen mekruh olanlardan kaçınmak lâzımdır.

Bunlar gösteriyor ki takvalı olabilmek için korunulması lâzım gelen günahları, tehlikeleri bilmek lâzım gelir. İlim olmadan takva olamaz. Nitekim Fâtır sûresi, 28. âyette şöyle buyurulmuştur: “..Fakat Allah korkusunu, Allah saygısını, kulları içinden ancak âlimler duyar - ancak Allâh’ı bilenler o saygıyı hissederler…”

Resûlullah sallAllahü aleyhi vesellem buyurdular:

“Her kimi insanların en şereflisi olmak sevindirirse takvâ sahibi olsun.”

“Ey İnsanlar! İnsanlar iki kısımdır: Biri mü’min, müttakî, Allah yanında kerîm, biri de fâcir, şakî, Allah yanında hakîr; değersiz."


İbn-i Abbas’tan da (r. anhümâ) şöyle rivâyet olunmuştur:

“Dünyanın keremi zenginlik, âhiretin keremi takvâdır. Şübhe yok ki Allah sizi ve her yaptığınızı bilir ve halinizin iç yüzünden de haberdardır. Hâlis mü’min ile fâsık, âhirette Hakk’ın huzurunda seçileceklerdir."

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/09.html)
Başlık: Peygamberimiz'in (s.a.v) Merhameti | Dört Sınıf İnsan
Gönderen: Mücteba - 10 Aralık 2015, 11:07:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَلِيُّ ثَلَاثٌ لَا تُؤَخِّرْهَا الصَّلَاةُ إِذَا آنَتْ وَالْجَنَازَةُ إِذَا حَضَرَتْ وَالْأَيِّمُ إِذَا وَجَدْتَ لَهَا كُفْئًا. (ت

“Yâ Ali! Üç şey var ki onları geciktirme: Vakti geldiği zaman namazı, hazır olduğu zaman cenâzeyi ve dengi bulunduğu zaman bekârları evlendirmeyi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 27 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 28 Safer 1437

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)

Peygamberimiz'in (s.a.v) Merhameti

Hazret-i Âişe vâlidemiz bir gün Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Sana Uhud gazasının yapıldığı günden daha şiddetli, daha zor bir gün erişti mi?" diye sordu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Yâ Âişe! Senin kavmin (Kureyş)den gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım vaziyet hepsinden daha şiddetli idi. Ben (Kureyş’ten gördüğüm ezâ üzerine Tâif’e gidip) hayatımın korunmasını, himayesine almasını (Tâifli) İbn-i Abd-i Yâlîl’e teklif ettiğim zaman dileğime cevap vermemişti. Ben de kederli ve hayret içinde geri (Mekke’ye) dönmüştüm. Karn-i Seâlib mevkiine gelince burada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda bir bulutun beni gölgelendirmekte olduğunu gördüm. Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cebrâil (a.s.)’in bulunduğunu gördüm.

Cebrâil bana:
“Yâ Muhammed! Allah, kavminin senin hakkındaki dediklerini muhakkak işitti, seni korumadıklarına da vâkıf oldu. Allah sana şu dağlar meleğini gönderdi (emrine âmâdedir), kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin!” dedi. Bunun üzerine dağlar meleği selâm verdi ve:

"Yâ Muhammed! Sen ne dilersen emrine hazırım: Eğer (Ebû Kubeys ile Kayakan denilen) şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını (ve müşrikleri tamamıyla ezmesini) istersen onu da emret!” dedi. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem de:

"(Hayır, onu istemem.) Ben Cenâb-ı Hakk’ın, bu müşriklerin neslinden yalnız Allâh’a ibâdet edecek ve Allâh’a hiç bir şeyi ortak koşmayacak bir nesil meydana çıkarmasını isterim.” buyurdular.


DÖRT SINIF İNSAN

İmâm Halîl bin Ahmed (rh.) buyurdu: İnsanlar dört sınıftır:

Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen adam. Bu ahmaktır, ondan uzak durun.

Bilmeyen, lâkin bilmediğini bilen adam. Bu câhildir, ona öğretin.

Bilir, lâkin bildiğini bilmez. Bu gâfildir, uykudadır onu uyandırın.

Bilir, bildiğini de bilir. İşte bu âlimdir, ona uyun.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/10.html)
Başlık: Resûlullâh Efendimizin Kabirden Kalkması
Gönderen: Mücteba - 11 Aralık 2015, 11:14:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا بَأْسَ بِالْغِنَى لِمَنْ اِتَّقَى وَالصِّحَّةُ لِمَنْ اِتَّقَى خَيْرٌ مِنَ الْغِنَى. (هـ

“Müttakî (Allah’tan korkan kimse)nin zengin olmasında bir beis (mahzur) yoktur. Sıhhatli olmak ise Allah’tan korkan kimse için zenginlikten hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 28 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 29 Safer 1437

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

Resûlullâh Efendimizin Kabirden Kalkması

Kıyâmet gününde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kabrinden kalkıp oturduğu ve henüz mübârek başından toprakları silkmekte bulunduğu halde iki tarafa nazar buyururlar.

Yeryüzünün değiştiğini görerek ağlar ve “Bu hangi gündür” diye sorar. Hz. Cebrâîl: “Bu, kıyâmet günüdür. Bu hasret ve nedâmet; pişmanlık günüdür. Bu mîsâk ve Rabbe mülâkât günüdür” der.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Yâ Cebrail, beni müjdele” buyurur.

Cebrail aleyhisselam: “Yâ ResûlAllah, senin için livâü’l-hamd’i, tâcı, cennet elbisesini ve Burak’ı getirdim” der.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Onlardan sormuyorum” buyurur.

Hz. Cebrâîl: “Cennetler senin teşrifin için tezyin olundu; süslendi. Cehennem kapıları kapandı” der.

Resûlullâh Efendimiz: “Onu sormuyorum. Sadece ümmetimi arzu ediyorum. Acaba nerededirler” buyururlar.

O vakit Cebrail aleyhisselam: “Yâ ResûlAllah, vallâhi daha senden başka kimse yerinden kalkmamıştır” diyecektir. (Dürerü’l-Hisân, Süyûtî)

REBÎULEVVEL AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


REBÎULEVVEL AYI İCTİMA‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Rebîulevvel ayı ictima‘ı (11 Aralık Cuma)  günü Türkiye saati ile 12.30’dur.

Ru’yet, ise (12 Aralık Cumartesi) Türkiye saati ile 01.05’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük Okyanusun orta kısmı ile Kuzey Amerika kıtasının batısı, Meksika, Kaliforniya, San Francisco, Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 12 Aralık Cumartesi Rebîulevvel ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/11.html)
Başlık: “En faziletli amel hangisidir?” | En Güzel Altı Şey
Gönderen: Mücteba - 13 Aralık 2015, 03:04:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ دِينَارٍ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ دِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى عِيَالِهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ عَلَى دَابَّتِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى أَصْحَابِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ. (م

“Bir kimsenin harcadığı paraların en fazîletlisi
âilesine,
Allah yolunda kullanacağı vâsıtasına ve
Allah yolundaki arkadaşlarına sarf ettiği;harcadığı paradır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 29 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 1 Rebîulevvel 1437

Bangladeş'in İstiklâli (1971)

“En faziletli amel hangisidir?”

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) soruldu:

“En faziletli amel hangisidir?”

“Kıyamı uzun olan (çok âyet okunan) namazdır.” buyurdular.

“En faziletli sadaka hangisidir?” diye soruldu.

“Az bir şeyi olan fakirin verdiği sadakadır.” buyurdular.

“En faziletli hicret hangisidir?”

“Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri terk eden kimsenin hicretidir.” buyurdular.

“En faziletli cihâd hangisidir?”

“Müşriklere karşı malıyla, canıyla cihad eden kimsenin cihadıdır.” buyurdular.

“Hangi ölüm en şereflidir?”

“Canını ve malını Allah yolunda sarf eden kimsenin ölümü en şereflidir.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


En Güzel Altı Şey

En güzel şu altı şey: ‘İlim, adâlet, cömertlik, tevbe, sabır ve hayâ’ altı şeyde daha güzeldir:

İlim, amelle birlikte güzeldir.

Adâlet, sultanda güzeldir.

Cömertlik, zenginde güzeldir.

Tevbe, gençlerde daha güzeldir.

Sabır, fakirlerde güzeldir.

Hayâ, kadınlarda daha güzeldir.

İlimsiz amel, çatısı olmayan ev gibidir.

Adâletsiz sultan, suyu olmayan kuyu gibidir.

Cömert olmayan zengin, yağmur yağdırmayan bulut gibidir.

Tevbe etmeyen genç, meyvesiz ağaç gibidir.

Sabrı olmayan fakir, ışığı olmayan kandil gibidir.

Hayâsız (arsız) kadın tuzsuz yemek gibidir. (Ruhu’l-beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/12.html)
Başlık: Cuma Gününde Duânın Kabul Saati | Erkek: Kemal, Kız: Bedia
Gönderen: Mücteba - 13 Aralık 2015, 03:18:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ... الآية. (سورة المؤمن, 60

“Ve Rabbiniz buyurdu: Bana duâ ediniz, icâbet (duânızı kabul) edeyim.”
(Mü’min Sûresi, âyet 60)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 30 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 2 Rebîulevvel 1437

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)

Cuma Gününde Duânın Kabul Saati

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cuma gününden bahsederek:

“O (Cuma) gün(ün)de öyle bir saat vardır ki Müslüman bir kul kalkıp namaz kılar ve Allâhü Teâlâdan bir şey isterken ona rast gelirse muhakkak Allâhü Teâlâ istediğini ona verir.” buyurmuşlar ve eliyle o saatin azlığına da işaret buyurmuşlardır.

Buna icabet (duânın kabul) saati denilir.

Allâhü Teâlâ icabet saatini, ism-i azamını ve Kadir gecesini gizlediği gibi gizlemiştir.

Enes bin Mâlik (r.a.) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında bir sene kuraklık olmuştu. Bir Cuma günü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hutbe irad buyurduğu sırada bir Ârâbî kalktı:

“Yâ Resûlallâh, mal helak oldu, çoluk çocuk aç kaldı. Allâhü Teâlâ’ya bizim için duâ ediver” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elini kaldırdı semada bir bulut parçası dahi görünmüyordu. Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki Resûlullah elini indirinceye kadar dağlar gibi bulutlar fırlamaya başladı. Minberden inerken mübarek sakalından yağmur damlıyordu. Yağmur diğer Cuma’ya kadar devam etti. O Ârâbî kalktı ve:

“Yâ Resûlallâh, binalar yıkıldı, malı sel aldı. Allâhü Teâlâ’ya bizim için duâ ediver.” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine elini kaldırdı:
“Allâhümme havâleynâ velâ aleynâ (Allâh’ım üzerimize değil havâlimize)” diye duâ ettiler ve eliyle işaret buyuruyorlardı. Ne tarafa işaret ettiyse bulut açılıverdi. Medine bir göl gibi oldu, vadi bir ark halinde aktı. Etraftan gelenler şiddetli yağmur yağdığını söylüyordu. (Elmalılı Tefsiri)

İsimlerimiz: Erkek: Kemal, Kız: Bedia

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/13.html)
Başlık: Allâh İçin Sevmek ve Allâh İçin Buğzetmek
Gönderen: Mücteba - 14 Aralık 2015, 11:01:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ فِي خَلَاءٍ لَا يَرَاهُ إِلَّا اللهُ وَالْمَلَائِكَةُ كُتِبَ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ. (كر

“Allâhü Teâlâ’dan ve meleklerden başka hiç kimsenin görmediği yerde iki rek’at namaz kılan kimseye cehennem ateşinden kurtuluş berâtı yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)
,
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/3.png)

Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 3 Rebîulevvel 1437

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)

Allâh İçin Sevmek ve Allâh İçin Buğzetmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bir kimsenin -din- kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz.”

Din kardeşi ile üç günden fazla küsmenin caiz olmaması dünya işleri için darıldığı zamandır. Amma âhiret işleri için dargınlık böyle değildir. Bir kardeşiyle, bid’at işlediği için yahut onu edeblendirmek maksadıyla görüşmemek caiz, hatta müstehabdır. Zira Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek İslâm’ın yüce ahlâkındandır.

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:
“En faziletli amel, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”

“Muhakkak ben Arş-ı A‘lâ’nın etrâfında nurdan minberler gördüm. O minberlerin üzerlerinde oturanların elbiseleri nur, yüzleri nur idi. Onlar peygamber değildi. Lâkin peygamberler ve şehîdler bile onlara gıbta ediyorlardı.”

“Yâ Resûlallâh, onları bize bildirir misin?”

“Onlar, Allah için birbirlerini sevenler, Allah için düşmanlık edenler, Allah için bir araya toplanıp oturanlardır.”

Hak Teâlâ, Hazret-i Mûsâ aleyhisselama:
“Yâ Mûsâ, hiç benim için bir amel işledin mi?” diye vahyetti.

“İlâhî, senin rızan için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, seni zikrettim.” dedi.

Allâhü Teâlâ:
“Muhakkak namaz senin için burhândır, oruç cehenneme karşı kalkandır, sadaka mahşerde gölgedir, zikir ise nurdur. Benim için hangi ameli işledin.” buyurdu.

“Yâ Rabbi, senin için olan ameli bana öğret.”

Allâhü Teâlâ:
“Yâ Mûsâ, hiç benim dostuma dostluk ettin mi? Hiç benim düşmanıma düşmanlık ettin mi?” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Tebûk gazâsından geri kalmış olan üç sahâbîsi: Ka‘b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye ve Mürâre bin Rebî‘ (r. anhüm) ile affolununcaya kadar görüşmedi ve Ashâbına da onlarla elli gün görüşmemeyi emretti.

Bir kimsenin din kardeşiyle görüşmeyi terk etmesi, ancak Allâh için olursa caizdir. Yani Allâh’ın emrini yapmaması veya Allâh’a isyan etmesi halinde itaat ve tevbe edinceye kadar darılır, alakayı keser. (Berîka)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/14.html)
Başlık: Şarap(İçki) ve Kumar Murdardır
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2015, 11:03:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا آمَنَ بِالْقُرْآنِ مَنْ اِسْتَحَلَّ مَحَارِمَهُ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kur’ân-ı Kerîm’in haram ettiği şeyleri helâl sayan, Kur’ân’a imân etmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
,
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 4 Rebîulevvel 1437

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)

Şarap(İçki) ve Kumar Murdardır

Şarap ve kumar Kur’ân-ı Kerîm’de Mâide Sûresinin 90 ve 91. âyet-i kerîmeleri ile yasaklanmıştır.

Meâl-i şerîfi:
“Ey îmân edenler! İçki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. İçki ile kumarda Şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin düşürmeyi ve sizi Allâh’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?”

Bu âyetler nâzil olunca Hazret-i Ömer “Tamamen vazgeçtik Ya Rabbi” demiştir.

Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh:

“Bir kuyuya bir damla şarab düşse, sonra oraya bir minare yapılsa o minarede ezan okumazdım ve bir damla şarap bir denize düşse, sonra o deniz kuruyup da yerinde otlar bitse orada hayvan gütmezdim” buyurmuşlardır.

Bu ilâhî emre uymakta Resûlullâh’ın Ashâbı’nın ne büyük iman ve takvaları bulunduğunu anlamalıyız.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır.”

“Şarap (içki) bütün kötülüklerin anasıdır. Ve en büyük günâhlardandır.”


İçki ve kumar; sıhhati berbad eder. Onlardan kazanılan malın hayrı olmaz. Mübtelâ olanlar yakalarını zor kurtarırlar. Neşesi geçici olduğu halde hem ferde ve hem cemiyete zararlıdır. Bedeni ve ahlâkı da ifsat eder, bozar. İçkilerin cemiyet bünyesinde açtığı yaralar pek elimdir. Bunlardan kaçınmak, gerek fertlerin ve gerek cemiyetin selâmeti için pek lâzımdır. Bunların âhiretteki hesabı ise pek şiddetlidir.

Hâsılı, şarap içmemeli veya müskiratı (sarhoşluk veren şeyleri) kullanmamalı, kumar oynamamalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/15.html)
Başlık: Evlenmek İçin Dindar Olan Tercih Edilir
Gönderen: Mücteba - 16 Aralık 2015, 11:05:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ نَكَحَ الْمَرْأَةَ لِمَالِهَا وَجَمَالِهَا حُرِّمَ جَمَالُهَا وَمَالُهَا، وَمَنْ نَكَحَهَا لِدِينِهَا رَزَقَهُ اللهُ مَالَهَا وَجَمَالَهَا. (إحياء)

“Kim bir kadınla, malı ve güzelliği için evlenirse, onun güzelliğinden ve malından mahrûm kalır. Kim de dîni için evlenirse, Allâhü Teâlâ ona hem mal ve hem de güzellik verir.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü’s-Sâde)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 5 Rebîulevvel 1437

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)

Evlenmek İçin Dindar Olan Tercih Edilir

Evlenmek için asâleti olan, dinini, İslâm’ın esâslarını bilen, sabırlı, kanaatkâr ve Allâh’a tevekkül eden biri tercîh edilmelidir. Hadîs-i şerîfte “Mü’min bir kadının, kocasına iyilik yapması yetmiş sıddîkın ameli gibidir.” buyurulmuştur.

Bir kadınla, sadece şerefi, malı ve güzelliği için evlenilmez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bir kadınla, malı ve güzelliği için evlenen, onun malından ve güzelliğinden mahrum kalır. Kim de dîni için evlenirse, Allâhü Teâlâ ona hem mal ve hem de güzellik verir.” buyurmuştur.

Evlenmek için dindar kadın tercih edilmelidir. Çünkü sâliha bir kadın dünyâ nimetlerinin en hayırlısıdır. Ebû Süleyman Dârânî (r.h.), “Sâliha bir hanım dünyâlık değildir. Çünkü o sana âhiretini de kazandırmaya vesîle olur.” buyurmuştur.

Kadın, erkeklerden dînine bağlı, ahlâkı güzel, zengin ve cömert olanı tercîh etmeli, fâsık birisiyle evlenmemelidir. Ana babalar da kızlarını fâsık birisiyle evlendirmemelidirler.

Evlenecek kimse, şu dört hususta kendinden aşağıda olanı tercih etmelidir: Yaşında, boyunda, malında ve neseb(asâlet)inde.

Dört hususta da kendinden yukarıda olanı tercih etmelidir: Güzellikte, edepte, ahlâkta ve verâ’da yâni şüphelilerden kaçınmada.

Erkek, evlenmek istediği kadını görmelidir. Önceden görmesi evlenmenin sünnetlerindendir. Aralarında muhabbete ve ülfete sebep olur. Mehir ve nişan külfeti az olanı tercih etmelidir.

Başka birisinin nişanlanmak istediği kıza tâlib olunmaz. Çünkü bu, eziyet ve hıyânettir.

Evlilik ile zinâyı birbirinden ayırmak için evliliği ilân edip herkese duyurmak sünnettir.

Düğün yemeği vermek de sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.), Zeynep vâlidemizle evlenirken düğün yemeği olarak ekmek ve et, Safiyye vâlidemizle evlenirken de hurma ve kavrulmuş un ikrâm etmişlerdir. (Şir’atü’l-İslam, Fazilet N.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/16.html)
Başlık: Uhud Harbinde Bir Safha
Gönderen: Mücteba - 17 Aralık 2015, 13:15:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنُّجُومُ أَمَنَةٌ لِلسَّمَاءِ فَإِذَا ذَهَبَتْ النُّجُومُ أَتَى السَّمَاءَ مَا تُوعَدُ وَأَنَا أَمَنَةٌ لِأَصْحَابِي فَإِذَا ذَهَبْتُ أَتَى أَصْحَابِي مَا يُوعَدُونَ وَأَصْحَابِي أَمَنَةٌ لِأُمَّتِي فَإِذَا ذَهَبَ أَصْحَابِي أَتَى أُمَّتِي مَا يُوعَدُونَ. (م

“Yıldızlar gök için emniyettir. Yıldızlar söndüğü zaman göğe vaad edilen (kıyâmet) gelir. Ben ashâbım için emniyetim. Ben gittiğim zaman ashâbıma vaad edilen (fitneler) gelir. Ashabım da ümmetim için emniyettir. Ashabım gittiği zaman ümmetime vaad olundukları (bid’atler, fitneler vs.) gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 6 Rebîulevvel 1437

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)

Uhud Harbinde Bir Safha

Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicretlerinin 3. yılında, Uhud harbinde okçuların yerlerinden ayrılması üzerine düşman, İslâm askerini arkadan vurmuş ve Resûlullâh’a (s.a.v.) doğru hücum etmişti. Ashâb-ı Kirâm şiddetle çarpıştı. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek dişi kırıldı ve mübârek yüzü yaralandı. Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) müdâfaa ederken İbn-i Kamie onu şehid etti ve onu Resûlullâh zannederek ‘Muhammed’i öldürdüm.’ dedi. O zaman meçhul birisi ‘Muhammed öldürüldü!..’ diye acı bir şekilde haykırınca askerler dağılmışlardı. Resûlullâh (s.a.v.) “Allâh’ın kulları, bana doğru” diye çağırıyordu.

Bu sırada Ashâb-ı Kirâmdan ilk önce Kâ’b b. Mâlik (r.a.) miğferin altında parlayan gözlerinden Resûlullâh’ı (s.a.v.) tanımış, en yüksek sesiyle: “Müjde, ey müslümanlar! Resûlullâh işte!..” diye bağırmış, Resûlullâh da (s.a.v.) ona susmasını işaret etmiş, hemen otuz kadar Sahâbî Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanına toplanmışlar ve nihâyet müşrikleri def’ etmişler ve kalanları da dağıtmışlardı.

Ashâb-ı Kirâm “Muhammed öldürüldü.” şâyiası üzerine çok sarsılıp perîşân olmuşlar, bazıları ümitsizlik içinde bazı şeyler söylemiş, münâfıklar da kalblerindeki hastalığı dışarı vurmuş iken Enes b. Nadr Hazretleri kalkmış:

“Ey insanlar! Eğer Muhammed öldürüldü ise Muhammed’in Rabbi diridir ve ölmez. Resûlullâh’dan sonra sağ kalıp da ne yapacaksınız? Onun muhârebe ettiği uğurda muhârebe edin ve onun öldüğü uğurda şerefinizle ölün!..”  demiş. Sonra: “Allâh’ım! Münâfıkların dediklerinden ve yaptıklarından sana sığınırım.”diye duâ ettikten sonra muhârebeye atılmış ve şehid oluncaya kadar harb etmişti. Bazı Ashâb-ı Kirâm da böyle şehid olmuşlardı. Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresinin 144. âyeti nâzil olmuştur.
Meâl-i Şerîfi: “Muhammed de ancak bir Peygamberdir. Ondan evvel peygamberler hep geldi geçti. Şimdi, o ölür veya katledilirse siz ardınıza mı dönüvereceksiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allâh’a bir zarar edecek değil. Fakat şükredenlere Allâh yarın mükâfat verecektir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/17.html)
Başlık: Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî (K.S)
Gönderen: Mücteba - 18 Aralık 2015, 11:18:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَشْيَةُ اللهِ رَأْسُ كُلِّ حِكْمَةٍ وَالْوَرَعُ سَيِّدُ الْعَمَلِ. (فيض

“Allâh korkusu her hikmetin başıdır ve verâ‘ (haramdan ve şüpheli şeylerden kaçınmak) en hayırlı ameldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 7 Rebîulevvel 1437

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)

Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî (K.S)

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri, bugün İran hududları içindeki Tus şehrinde doğmuştur. (H. 450 - M. 1058) Genç yaşında pederi onu bir sufinin terbiyesine emânet etmişti. Sonra medreseye girdi, ilim için seyahatler yaptı.

Cürcan’da İmam Ebû Nasr İsmailî’nin talebesi oldu. Ondan bütün işittiklerini yazdı. Tus’a dönerken harâmîler yolu kesip bütün eşyalarını almışlardı.
Harâmîlerin reisine: “Bari uzun bir sefer zahmeti çekip tahsil ettiğim ilimlerin bulunduğu kitap ve defterlerimi veriniz” dediğinde harâmî:
“Biz senden kitaplarını alınca ilimsiz kalıyorsan sen nasıl ilim tahsîl ettim diyebiliyorsun?” deyip defterlerini iade etti. İmâm, bu sözlerin te’sîriyle üç sene çalışıp bütün yazdığı malumatı ezberlemiş ve: “Cenâb-ı Hak beni irşâd için harâmîlerin reisine bu sözü söyletti” buyurmuşlardır.

Sonra İmâmü’l-Harameyn’in dersine devam ederek Fıkıh, hılâf, usûl, mantık, hikmeti ve felsefî ilimleri de iyice öğrenmiş ve bu sahalarda kitaplar yazmıştır. Sonra Nişabur’a gitti. Meşhûr Selçuklu veziri Nizamülmülk kendisine çok hürmette bulundu ve yaptırdığı Nizamiye medresesine 480’de (M. 1087) müderris tayin etti. Dersinde bulunanlar ilim ve irfanına hayran kalırlardı

Zâhirî ilimlerin her şubesinde en yüksek mertebeye ulaşmış iken medreseyi bırakıp Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye’nin 7. halkası Şeyh Ebû Alî Fârmedî hazretlerinin sohbetine devâm ve ona intisâb etti. 488’de (M. 1095) hacca ve hacdan sonra Şam’a ve oradan Kudüs’e giderek bir müddet burada kaldı. Şam’da bir zaviyede 10 sene i‘tikâf etti. Sonra Bağdad’a dönerek hakîkat ehlinin üslûbü üzere marifetler yaymaya başladı. En meşhur eseri olan İhyâü’l-ulûmunu ders olarak okuttu. Bir müddet daha Nizâmiye medresesinde ders verdikten sonra Tus’a döndü ve burada bir medrese ve bir hankâh yaptırdı. Artık burada Kur’ân-ı Kerîm okumak, sohbet etmek ve talebeye ilim öğretmekle meşgul oldu. 14 Cemâziye’l-âhir 505’de (M. 1111) vefât etti. Rahmetullâhi aleyh.

Pekçok eserinden bazı meşhurları: İhyâu Ulûmi’d-dîn, Bidâyetü’l-hidâye, Kimyâyı Saâdet -farsça-, Mişkâtü’l-Envâr, el-Munkiz mine’d-dalâl, Mi‘râcü’s-sâlikîn ve Minhâcü’l-âbidîn. (Târih-i İbn-i Hallikan)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/18.html)
Başlık: Hazret-i İmâm Şâfiî Buyurdu:
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2015, 11:27:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صِنِفَانِ مِنَ النَّاسِ إِذَا صَلُحَا صَلُحَ النَّاسُ، وَإِذَا فَسَدَا فَسَدَ النَّاسُ : اَلْعُلَمَاءُ وَالْاُمَرَاءُ. (كنز

“İnsanlardan iki sınıf vardır ki onlar iyi olursa bütün insanlar iyi olur; (o iki sınıf) bozulursa bütün insanlar bozulur.
Onlar; âlimler ve idârecilerdir.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 8 Rebîulevvel 1437

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)

Hazret-i İmâm Şâfiî Buyurdu:

İlim öğrenmek nafile namaz kılmaktan hayırlıdır.

Dünya ve âhireti arzu eden ilmi rehber edinsin.

İlminin ameline uygun olması yani ilmiyle amel etmesi âlimlerin süsüdür.

İlimle meşgul olmak, hüzün ve kederi giderir.

Sadık arkadaş, arkadaşının hüzün ve sevincinde ortak olandır.

İki kişinin darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması münâfıklık alâmetidir.

Kibirle tahsil olunan ilim, insana fayda vermez.

İlim, sâhibini asla terketmeyen bir meziyettir.

Nefsinin şehvetleri çok olanlar daha fazla ibâdet etmelidir.

Riyânın ne olduğunu asıl ihlâs sâhipleri bilir.

Mürüvvet (insâniyet ve merdlik), îmânın başıdır.

Haksız sözleri tasdik eden yağcıdır.

Sâdık arkadaş, dostunun ayıplarını görürse ikaz eder, onu başkalarına açıklamaz. Arkadaşının ayıbını gizlice söylersen nasihat etmiş olursun.

Seni sevdiğini söyleyen herkese güvenme!

Nefsine zulmeden şu iki kişidir:
Faydasız şeylerle hayatını geçirenler ve iltifatını görmediği adamlara tevazu gösterenler.

Bilmediğin adamı medh etme.

Vakit kılıç gibidir. Onu hayırlı amellerde kullanmazsan nefsin seni fena işlerle meşgul eder.

Sende olmayan faziletlerle seni medheden (öven), emîn ol ki hiddetlendiği vakit sende bulunmayan fenalık ile de seni kötüler.

Bir adam zahirde ne kadar güzel ahlak sahibi olsa, alçak vicdanlı ve fena ahlâklı adamları bildiği hâlde dost edinirse ahlâksızlıkta onlarla ortak sayılır.

Kanaatkârlık rahat etmeye sebeptir.

İnsanların kıymetçe en üstün olanı kendinde bir fazilet ve üstünlük görmeyen tevâzu sahipleridir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/19.html)
Başlık: Muhammed bin İdris eş-Şâfiî (RH.)
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2015, 11:35:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهِ لَا تَجِدُونَ بَعْدِي أَعْدَلَ عَلَيْكُمْ مِنِّي ثَلَاثَ مَرَّاتٍ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç defa “Vallâhi benden sonra hakkınızda benden daha adaletli birini bulamazsınız.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/9.png)

Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 9 Rebîulevvel 1437

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)

Muhammed bin İdris eş-Şâfiî (RH.)

Ehl-i Sünnet’in dört büyük imâmından, İmâm Muhammed bin İdris eş-Şâfiî, hicretin 150’nci (M. 767) senesinde İmâm-ı A‘zam’ın vefâtı gününde Gazze’de doğmuştur. Kureyş’dendir.

Şâfiî hazretleri, yedi yaşında hâfız oldu. Medine-i Münevvere’de, İmam Malik Hazretlerinden ilim aldı. Kendisi şöyle anlattı: Medine-i Münevvere’ye on dört yaşında gelmiş idim. Doğru Ravza-i mutahharaya vardım. İmâm Mâlik o mübârek cennet bahçesinin bir tarafına oturmuş hadis-i şerif öğretiyordu. “Nâfi‘, İbn-i Ömer’den, o da şu kabr-i şerîfin sâhibinden rivâyet etti” diyerek parmağıyla hücre-i saadete işâret etti. Bu bana çok te’sîr etti ve vücuduma bir titreme geldi. Son derece iştiyakla onu dinlemeye başladım.

İmâm Mâlik:
“Evlâdım! Sende fevkalâde bir kâbiliyet ve zekâ görüyorum. İleride hâl ve şânın büyük olacaktır. Sen bizim ilim meclisimize devâm et” dedi. O da İmâm’ın meclisine devâm etti, hadîs ilminde büyük âlim olup birçok hadîs rivâyet etti.

Bir gün Mâlik bin Enes hazretleri: “Yâ Şâfiî! Cenab-ı Hak sana ilim nurunu ihsan eyledi, sakın o nuru günahlarla söndürme” buyurmuştur.

Usûl-i fıkıhta on beş cilt kadar bir eser yazdı. Usûl-i fıkıhta ilk kitab yazan odur. 130 kadar eseri vardır.

İlim ve şöhreti son derece yayıldığı vakitlerde asrında bulunan sûfiyyenin büyüklerinden Şeybân-ı Râî’nin sohbetine gider, ona mes’eleler sorar ve ellerini öperdi.

“Siz bu derece ma’lumat sahibisiniz, niçin böyle yapıyorsunuz!” diyenlere; “Bizim amelde kusurumuzu söyler” ve “onun ameli bizim ilmimize mutâbıktır” derdi.

Son derecede cömert, şecâatli ve hayâ sahibi idi. Birisi yüzlerine dikkatle bakmış olsa hicabından kızarırdı. Okçulukta mâhir idi. Hatta bir gün on defa attıkları oku her defasında birbiri ardınca hedefe isabet ettirmişlerdir.

“Nerede bulunsam Cuma günü guslü (boy abdestini) ömrümde terk etmedim. On altı senedir karnımı doyurmadım” demiştir. H. 204 (M. 819) senesinde vefât etti. Kabr-i şerifleri Mısır’dadır. Rahmetullâhi aleyh.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/20.html)
Başlık: “Aldatan Bizden Değildir” | Velâdet (Mevlid) Kandili | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 21 Aralık 2015, 11:41:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْسَنَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَشْجَعَ النَّاسِ. (م

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 10 Rebîulevvel 1437

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)

“Aldatan Bizden Değildir”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buğday satan birine rastladı. Elini buğday yığınının içine daldırdı. Buğdayda rutubet vardı.

“Bu nedir? Ey buğday sahibi” diye sordular.

Adam:
“Yağmur yağdı, buğdaylar ıslandı, yâ Resûlallâh.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Islak olanları üstüne çevirseydin de insanlar da görselerdi ya. Aldatan bizden değildir; (insanları aldatmak İslâm ahlâkından değildir.)” buyurdular.


VELÂDET (MEVLİD) KANDİLİ

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ahmed, Kız: Hatîce

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/21.html)
Başlık: “Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Ona Şefaatim Vacib Olur”
Gönderen: Mücteba - 23 Aralık 2015, 12:20:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِى بَعْدَ مَوْتِى كَانَ كَمَنْ زَارَنِى فِى حَيَاتِى. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim vefatımdan sonra beni ziyâret ederse hayâtımda iken beni ziyâret eden gibi olur…”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 11 Rebîulevvel 1437

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

“Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Ona Şefaatim Vacib Olur”

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibediyyeden Muhammed Mazhar (k.s.) hazretleri buyurdu:
"Muhakkak Resûl-i Ekrem Efendimizin kabr-i şerîfleri huzurunda durmak ve ona salât ve selâm getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makâmı ile tevessül ederek yardım ve şefâatini istemek, en makbul, sevâbı en ziyâde ümîd olunan ve Hak Teâlâya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine onun Ashâbı, Ehl-i Beyti ve Allâh’ın Evliyâsı ile tevessül etmek de böyledir."

Allâme Kastalânî merhum Mevâhib-i Ledünniye’de “Kim bundan başka sûrette inanırsa İslâm bağını boynundan çıkarmış; Hak Teâlâ ve Resûlüne ve -ehl-i sünnetten olan- dîn âlimlerine muhâlefet etmiş olur” demiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim sırf beni ziyâret için bana gelirse kıyâmet gününde ona şefâatci olmama hak kazanmış olur.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr)

Resûlullâh Efendimizin kabr-i saâdetleri huzurunda durmanın fazileti hakkında pek çok hadîs-i şerîfler vardır. O Resûlullâh, günahkârların şefâatçisi, âlemlere rahmet, yer ve göklerin Rabbi’nin habîbi, kıyâmet gününde ilk şefâat edici ve şefâati ilk önce kabûl olunacak olandır.

Onun kabr-i şerifi yeryüzündeki en mübârek mekân, nurun menbaı, ilâhî tecelliyâtın ve füyûzâtın indiği yerdir.

Hz. Ali Efendimiz buyurdu: “Biz Resûlullâh Efendimiz’i (s.a.v.) defnettikten sonra bir A’râbî geldi. Kendini Resûlullâh’ın mübârek kabrine attı, toprağından başına saçtı ve şöyle dedi:

“Yâ Resûlallâh! Sen buyurdun, biz sözünü dinledik. Sen Allâh’dan kabını doldurdun, biz de senden doldururduk.
Allâhü Teâlâ:
“…Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret dileseler, peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allâh’ı Tevvâb, Rahîm bulacaklardı…” (Nisâ sûresi, âyet 64) buyurduğu için sana geldim. Ben dahi nefsime zulmettim ve istiğfâr etmen için sana geldim.” dedi. Bunun üzerine kabr-i şerîfden:
“Muhakkak günahın bağışlanmıştır.” diye nidâ olundu. (ed-Dürrü’l-Munazzam, M. Mazhar k.s.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/22.html)
Başlık: Peygamberimiz’in (s.a.v.) Mucizelerinden
Gönderen: Mücteba - 23 Aralık 2015, 12:22:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أُوذِيَ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوذِيْتُ فِي اللهِ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Hiçbir kimse benim hak yolunda uğradığım eza ve cefanın bir misline uğramamıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 12 Rebîulevvel 1437

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)

Peygamberimiz’in (s.a.v.) Mucizelerinden

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğine delil olan birçok mucizeleri vardır. Bunlardan bir kısmı gaybdan haber vermesi; geçmişte olan ve gelecekte olacak şeyleri bildirmesidir.

Geçmiş ve geleceğe dair gaybı Allâhü Teâlâdan başka kimse bilemez. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bunları haber vermesi büyük bir mucizedir. Bu, onun peygamber olduğunu ve Allâhü Teâlâdan kendisine vahiy indiğini açıkça isbat eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gaybe ait birçok şeyi haber vermişler ve bunlar haber verildiği şekilde meydana gelmiştir.

Bunlardan bazıları:
Amcası Hz. Abbas, henüz Müslüman olmadan önce Kureyş ordusu ile Bedir muharebesine giderken hanımı Ümmü’l-Fazl’a bir hayli altın bırakmıştı. Harb neticesinde müslümanlara esir düşünce serbest kalması için kendisinden bedel istendi. O vermek istemedi, yok dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmü’l-Fazl’a bıraktığın altınlar nerede?” dedi. Hz. Abbas da “Ben şehadet ederim ki sen sâdıksın, Allâh’ın resûlüsün. Vallâhi ben o altınları gece karanlığında hanımıma bıraktım. Bunu Allah’tan başka kimse bilmiyordu.” diyerek hakikati itiraf etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Habeş hükümdarı Necâşî’nin vefatını Ashâbına haber vermiş, onlarla beraber Necâşî için gıyabında namaz kılmış ve “sâlih bir kimse idi.” buyurarak hakkında hüsn-i şehâdette bulunmuştu. Necâşî’nin vefat haberi Medîne’ye daha sonra ulaştı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İstanbul’un fetholunacağını, Kisrâ ile Kayser’in hazinelerinin Müslümanların eline geçeceğini haber vermiştir. Hakikaten Müslümanlar fetihlere ve ganimetlere kavuştular. Hatta Adiy bin Hâtem’in (r.a.) Kisrâ’nın hazinelerinin fethinde bulunacağını bildirmişlerdi. Buyurdukları gibi olmuştur.

Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yanında Ebûbekir, Osman ve Ali (r.anhüm) ile beraber Uhud dağını teşrif buyurmuşlardı. Bu esnada bir zelzele oldu. “Dur ey dağ! Çünkü senin üzerinde bir nebî, bir sıddîk ve iki şehid vardır.” buyurdular. Bu hadîs ile Hz. Osman ve Hz. Ali’nin şehit olacaklarını haber vermişlerdir. Aleyhissalâtu Vesselâm.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/23.html)
Başlık: Cuma Günü Müslümanların Bayramıdır
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2015, 11:37:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَفْضَلِ أَيَّامِكُمْ يَوْمُ الْجُمُعَةِ فَأَكْثِرُوا عَلَيَّ مِنَ الصَّلَاةِ فِيهِ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ مَعْرُوضَةٌ عَلَيَّ. (د)

“En faziletli gününüz Cuma günüdür.
Öyleyse o günde bana çokça salevât okuyunuz.
Zira okuduğunuz salevâtınız bana arz olunur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 13 Rebîulevvel 1437

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)

Cuma Günü Müslümanların Bayramıdır

Haftanın en feyizli, en mübarek günü olan Cuma günü Müslümanları cennetin saadetine erdirmek için toplanmaya davet eden bir bayram günüdür.

Ebû Hüreyre (r.a.):
“Yâ Resûlallâh, bu güne niçin Cuma ismi verildi.” dedim.

“Çünkü babanız Âdem’in tıyneti bu günde cem olundu.” buyurdular.

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
 “Bana Cibrîl geldi, avucunun içinde beyaz bir ayna vardı. ‘Bu Cumadır.’ Sana ve senden sonra ümmetine bir bayram olması için Rabb’in bunu sana arz ediyor.’ dedi.Cuma günü biz -yani melekler- nezdinde günlerin efendisidir. Biz ona âhirete kadar yevmü’l-mezîd deriz.”

“Allâhü Teâlâ her Cuma günü altıyüz bin kişiyi ateşten azad eder.”

“Cuma günü vefat eden kimseye Allâhü Teâlâ şehid sevabı yazar ve onu kabir azabından korur.”

“Cuma günü günlerin efendisidir ve Allâhü Teâlâ katında Kurban ve Ramazan bayramlarından daha büyüktür.”

“Cuma gününden daha faziletli bir gün üzerine güneş ne doğar, ne de batar.”


“Sizin en faziletli gününüz Cuma günüdür. Âdem (a.s.) o günde yaratıldı, o günde vefat etti. Sûrun birinci ve ikinci defa üfürülmesi o günde olacaktır. Bu günde bana çok salevât okuyunuz. Zira salevâtlarınız bana arz olunur.”

Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Resûlallâh! Toprak sizin mübarek bedeninizi yemiş olur. Siz bu halde iken bizim salevatımız size nasıl ulaşır.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Muhakkak Allâhü Teâlâ peygamberlerinin cesedini toprağa haram kılmıştır (peygamberler kabirlerinde diridirler).” buyurdular.

Hazret-i Ka’b’dan (r.a.) rivayet olundu: "Allâhü Teâlâ beldelerden Mekke’yi, aylardan Ramazan’ı, günlerden Cuma’yı faziletli kılmıştır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/24.html)
Başlık: Allah Yolunda Cihad Edene Allah Yardım Eder
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2015, 11:26:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا الشَّهِيدُ يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ. (ق

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez.
Sadece şehit, gördüğü ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 14 Rebîulevvel 1437

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)

"Allah Yolunda Cihad Edene Allah Yardım Eder"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, evinden sırf Allâh yolunda cihâd için veya Allâh’ın birliğini tasdîk ederek onun cihâd (Allâh’ın dînini yaymak) emrini yerine getirmek için çıkan mücâhidi, ya cennetine koyar veya kazandığı büyük sevâp ve ganimetle evine döndürür.”

“Üç kişiye Allâhü Teâlâ muhakkak yardım eder: Allâh yolunda cihâd eden, iffetli yaşamak için evlenmek isteyen, ödemek niyetiyle borçlanan.”

Hazret-i Ebûbekir (r.a.), Hâlid bin Velid hazretlerine şöyle yazmıştı:

İyi bil, Allâhü Teâlâ tarafından seni devamlı gözetleyen ve takip eden gözcüler vardır. Sen düşmanla karşılaştığında ölümü arzulayarak harbedersen sana selâmet ve hayat verilir. Şehîdleri yıkayıp kanlarını giderme. Muhakkak şehidin kanı onun için kıyâmet gününde nur olur.

Hazret-i Ömer (r.a.) buyurdular:
“Allâh yolunda cihâdı ve ölümü aradıkça hayatta kalırsınız”

Hazret-i Ali kerremellâhü vecheh buyurdu:
“Biz Resûlullâh Efendimizle birlikte iken babalarımız, evladlarımız, öz kardeşlerimiz, amcalarımız ile harb ettik. Bu, bizim ancak îmânımızı ve teslîmiyyetimizi artırırdı. Kapalı, geçilmesi güç yolları aştık, canımızı yakan acılara, sıkıntılara sabrettik. Biri bizden diğeri de düşmanlarımızdan iki adam karşılaşınca birbirleriyle en şiddetli şekilde mücâdele ederler, her biri diğerine ecel şerbetini içirmek için fırsat gözetir, çeşitli hileler yapardı. Bazen biz düşmanlarımıza galip gelirdik, bazen de onlar bize zarar verirdi. Allâhü Teâlâ bizim dinimizdeki sadâkatimizi ve ihlâsımızı gördü de düşmanlarımıza korku ve mağlubiyeti indirdi, bize de yardımını ve galibiyeti ihsân etti. Böylece İslâm dini kuvvetlendi, kalblere yerleşti ve her tarafa yayıldı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/25.html)
Başlık: Levh-i Mahfûza Yazılan İlk Şey | Takdîr-i İlâhînin Tecellîsi
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:21:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ...وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا. (سورة الكهف, 28

“…Kalbini zikrimizden gâfil bıraktığımız ve hevâsına tâbi olmuş (keyfinin ardına düşmüş) ve işi haddini aşmak olmuş kimseye itâat etme, uyma.”
(Kehf Sûresi, âyet 28)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 15 Rebîulevvel 1437

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)

Levh-i Mahfûza Yazılan İlk Şey

Resûlullâh Efendimiz aleyhisalâtü vesselâm buyurdular:

Allâhü Teâlâ hazretlerinin emriyle kalem Levh-i Mahfuza en evvel şunu yazdı:

İlâh, ancak zât-ı ulûhiyetimdir. Benden gayri hak ilah yoktur. Muhammed benim kulum ve resûlüm ve mahlûkatımdan seçtiğimdir. Her kim benim takdîrime razı olur, verdiğim belaya sabreder ve nimetlerime şükrederse onu cennette sıddîklar zümresine katarım. Benim takdirime razı olmayan, verdiğim belaya sabretmeyen, ihsan eylediğim nimetlere şükretmeyen yarattığım gök kubbenin altından çıksın, başka Rabbe kulluk etsin (Yani onu rahmetimden uzak ederim). (ed-Düreru’l-hisân)


Takdîr-i İlâhînin Tecellîsi

Endülüs emîri Ebû Âmir Mansûr, insanlara açık meclis kurar, halkın şikâyetlerini bizzat dinlerdi. Yine böyle bir meclisde kendisine bir kâğıt verildi. Daha önce büyük bir suçtan dolayı öfkelenip hapsettiği bir adamın annesi, oğlunun salıverilmesini istirhâm ediyordu.

Emîr bunu okuyunca öfkelendi ve: “Vallâhi ben onu unutmuştum, şimdi aklıma düştü” deyip adamın asılması için ferman yazmak üzere hemen kalemi aldı ve fermanın üzerine “yuslebü (asılsın)” yazacak yerde “yutlaku (salıverilsin)” yazıp fermanı kâtibine verdi.

Kâtip, emrin yerine getirilmesi için emniyet âmirine gerekli yazıyı yazarken ona “ne yazdın” diye sordu. Salıverilmesini yazdım deyince, kızdı ve “Sana bunu kim emretti” dedi. Fermânı ve kendi emrini görünce “yanlış olmuş, düzelteyim” deyip üzerine tekrar ‘asılsın’ yazmak istedi. Lâkin yine ‘yutlaku (salıverilsin)’ yazdı.

Kâtibin tekrar salıverilmesi için emir yazdığını görünce iyice öfkelendi, fermanı alıp üçüncü defa üzerine ‘yuslebu (asılsın)’ yazmak istedi, lâkin yine ‘yutlaku’ yazdı ve kâtibe verdi.

Yine önceki gibi olduğunu öğrenince bu defa fermanın üzerine “alâ rağmî yutlaku (bana rağmen salıverilsin)” diye yazdı ve “Allâhü Teâlâ bir kimsenin âzâd olmasını murâd etmişse, onu tutmaya benim gücüm yetmez” dedi. (Cezvetü’l-Muktebes)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/26.html)
Başlık: “O Peygamberi Oğullarını Tanır Gibi Tanırlar”
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:25:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ نَزَلَ مُوسَى فَاتَّبَعْتُمُوهُ وَتَرَكْتُمُونِي لَضَلَلْتُمْ . (هب

“Şâyet Mûsâ (a.s.) (gökten yere) inse ve siz de beni terk edip ona tâbi olsaydınız, muhakkak dalâlete düşmüş olurdunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 16 Rebîulevvel 1437

Ayasofya'nın İnşası (537)

“O Peygamberi Oğullarını Tanır Gibi Tanırlar”

Sultan Birinci Ahmed’in hocası Mustafâ Sâfî Efendi, Sultan’ın emriyle kaleme aldığı Zübdetü’t-Tevârîh adlı eserinin 148. varakında şöyle demektedir:

“Kitabın bu kısmını yazmadan 15 gün evvel Mehmed adlı bir kimse birkaç gün müsafirim oldu. Anlattığına göre 10 yıl öncesine kadar Hıristiyan imiş. İncîl’de Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin güzel vasıflarını tetkik için Roma’da Papa’nın makamına gitmiş. Orada itimad ettiği bir nüshadan Resûlullâh’ın mübarek vasfını bulunca Müslüman olmuş.

Kendisiyle yaptığımız sohbetler neticesinde iyi bir Müslüman olduğuna kâni oldum. Ona Frenk diyarında gördüğü şeylerden sordum. Bana iki şeyi haber verdi.

Kendisine Frenk diyarının en uzak taraflarına Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.)in peygamberlik haberinin ulaşıp ulaşmadığından sordum. Yemîn etti ve:

“O kendilerine kitâb verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile ketmeder, gizlerler.” meâlindeki Bakara sûresi, 146. âyet-i kerimesinde buyurulduğu gibidir, dedi. Sonra:

Onların âlimlerinden pek çoğu ile görüştüm. Hepsi Resûlullâh’ın güzel vasıflarını ve peygamberliğini benim gibi İncil’de bulup okumuşlardır. Lakin ölüm korkusuyla insanlara bunu söylemezler. Hatta ben İncil ve Tevrat’da bulduğum bu hususları onlara anlatınca bana İslâm memleketine gitmemi söylediler.

Onlarda, Kur’ân-ı Kerîm’in aslı ve kendi dillerine tercümesi vardır. Âhir zamanda o diyarlara ve Alman memleketlerine Müslümanların gelip fethedeceklerine dair kat‘î bilgileri olduğunu da haber verdi.

Haber verdiği diğer husus da deniz tarafından Şîî Safevî devleti elçilerinin papaya gelip, Müslümanlar aleyhine kafirlerle ittifak ettiklerini bizzat gördüğünü söyledi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/27.html)
Başlık: Kâmil Mü’min Nasıl Olmalıdır
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:30:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ يَوْمًا تَطَوُّعًا لَمْ يَطَّلِعْ عَلَيْهِ أَحَدٌ لَمْ يَرْضَ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَهُ بِثَوَابٍ دُونَ الْجَنَّةِ. (كنز

“Bir kimse hiç kimsenin bilemeyeceği şekilde gizleyerek bir gün nafile oruç tutsa Allâhü Tebâreke ve Teâlâ onun için cennetten başka bir sevaba razı olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 17 Rebîulevvel 1437

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)

Kâmil Mü’min Nasıl Olmalıdır

Resûlullâh Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm buyurdular:

Yâ Muâz! Muhakkak mü’min Hak Teâlâ’nın esîridir. Kulağı, gözü, dili, eli, ayağı, karnı (midesi) ve ırzıyla alakalı yaptığı bütün amellerini Allâhü Teâlâ’nın görüp meleklerin yazdığını bilir.

Muhakkak Kur’ân-ı Azîmüşşân, mü’mini, nefsinin hevâ ve şehvetlerinin çoğundan; arzu ve isteklerinin haram olanlarından alıkoyar, Allâh’ın izniyle geçici bir hevesle atıldığı helâk edici amellerle arasında perde olur.

Yâ Muâz! Muhakkak sırât köprüsünü geçmedikçe mü’minin kalbi emîn olmaz, korkusu bitmez, âkıbet endişesi eksik olmaz.

Mü’min akşam sabah her an ölümü bekler. -Bunun için-:

Allâhü Teâlâ’nın, bütün amellerini gördüğünü bilerek her yerde, her yaptığı işte takvâ ile hareket eder.

Kur’ân-ı Kerîm onun delîli (rehberi)dir.

Yaptığı her işin âkıbetinden korkar; acabâ sonunda bir zarar ve mes’ûliyet gelir mi diye endişe eder.

Allâhü Teâlâ’ya kavuşmaya olan iştiyakı, arzusu, bütün azalarını nefsinin haram olan arzularından alıkoyar ve Rabbinin rızasına ulaştırır.

Dünyasına ve âhiretine zarar verecek her türlü şeyden sakınır, kalbini ancak Allâhü Teâlâ’ya rabt eder, bağlar.

Rabbinin huzuruna varacağından dâimâ yüreği korku ile çarpar.

İnsanlara ve hususiyle aile ve akrabasına iyilik ve ihsânı sebebiyle Allâhü Teâlâ onu korur.

Oruç onun günahlara ve cehenneme karşı koruyan kalkanı, sadaka cehennemden kurtuluş fidyesidir.

Sadakat ve doğruluk amiri, hayâ veziridir. Doğruluktan aslâ ayrılmaz ve Rabbi’nin huzurunda bulunduğunu düşünerek ondan hayâ eder.

Rabbi ise bütün amellerini, rasatcıların gözettiği gibi gözetlemektedir.

Yâ Muâz! Muhakkak mü’min kıyâmet gününde bütün amellerinden, hatta gözünün sürmesinden sorulacaktır...” (Ebû Nuaym, Hilye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/28.html)
Başlık: İkinci Abdülhamîd Han’ın Bazı Hizmetleri
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:36:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا عَظَّمَتْ أُمَّتِي اَلدُّنْيَا نُزِعَتْ مِنْهَا هَيْبَةُ الْاِسْلَامِ. (كنز

“Ümmetim dünyaya fazla değer verdikleri zaman, onlardan İslâm’ın heybeti kalkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 18 Rebîulevvel 1437

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)

İkinci Abdülhamîd Han’ın Bazı Hizmetleri

Büyük âlim Yusuf Nebhânî merhum diyor ki:

Sultan Abdülhamid Han, Müslümanların işlerini görmek için bütün gücünü harcadığı gibi kendi öz malından eşrafa, âlimlere, hakîkî tasavvuf ehline, fakirlere bol ihsânlarda bulunmuştur. Memleketin her köşesinde büyük meblağlarla birçok hayır eserleri yaptırmış, Peygamberlerin ve Evliyanın türbelerini tamir ve imar etmiştir. Binlerce câmi, mescid, zâviye ve her seviyede mekteb ve medreseler binâ ettirmiştir.

Sadece Lazkiye sancağında yetmiş mescid ve her bir mescidin yanında bir de medrese yaptırmıştır. Dalâlet fırkalarından Bâtınî Nusayrîlerin hidayeti için bu medreselerin her birine bir Ehl-i sünnet âlim tayin etmiştir. Onların evladlarına İslâm dînini dürüstçe ehl-i Sünnet itikâdı üzere öğretmektedirler. Halife hazretleri, dîn ilminin öğretilmesi işlerine hazine-i hassasından muazzam paralar sarfetmiş, devlet hazinesine en ufak bir yük getirmemiştir.

Abdülhamîd Han, şanlı ecdâdı gibi Haremeyn-i şerîfeyn hizmetlerinde (Mekke ve Medîne’nin) bütün işlerine büyük bir itina göstermiştir. Bilhassa 14. asrın onuncu senesinde (H. 1310) çıkan vebâ salgınında Mekke-i Mükerreme ile yakından alakadar olmuştur. Ahaliyi iyi bilen güvenilir zâtlar ile 60 bin lira göndermiş; hastalar için karantinahaneler binâ ettirmiş, sıhhıye için lüzumlu her türlü tedbirler alınmıştır. Her sene fakir hacılar için zaten para göndermek adeti idi. Medîne-i Münevvere ahalisi ve hizmeti için sarfettiklerinde onu sadece babası merhûm Sultân Abdülmecîd Han geçmiştir. O Mescid-i Nebevî’yi tamâmen ve layıkıyla yenilemiş, kendisinden önce hiçbir sultan onun kadar imar edememişlerdir.

Hâsılı, Allâh’ın, Resûlünün ve Müslümanların razı olacakları şekilde İslâm devlet ve milletinin gücünü ziyadeleştirmiştir. En mühimmi de halife hazretleri tahta geçtiğinde devlet işleri kötü niyetli ve kabiliyetsiz devlet adamlarının elindeydi. Hemen onları işten el çektirdi. Onların çoğu helak oldu gitti. Allâhü Teâlâ nereye gittiklerini en iyi bilendir. (Hulasatü’l-Beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/29.html)
Başlık: Helâl ve Harama Dikkat
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:39:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آَمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآَخِرَةِ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ. (سورة النور,19

“Muhakkak onlar (münâfıklar) ki, iman edenler arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler. O kimseler için dünyada ve âhirette pek acıklı bir azap vardır. Ve Allah bilir, sizler ise bilemezsiniz.”
(Nûr sûresi, âyet 19)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 19 Rebîulevvel 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)

Helâl ve Harama Dikkat

Bir şeyin helâl veya haram olması, ya Kur’ân-ı Mübîn’in âyetleri ile veya Peygamber Efendimizin hadisleriyle veya müçtehidlerin icmâı ile sabit olur.

Helâl mi, haram mı olduğu bir delil ile açıkça sabit olmayan şeyler de şüphelilerden sayılır.

Helâl olan şeyleri yapmakta bir mahzur yoktur, belki birçok faydalar vardır.

Haram olan şeyleri yapmak ise günahtır, dünyada da ahirette de azaba sebeptir. Haram olan şeylerin zararları çoktur.

Şüpheli olan şeylerde insanın harama, zarara düşme tehlikesi vardır. Binaenaleyh ihtiyatlı olan, hakkı ile takva sahibi bulunan bir insan, öyle şüpheli şeyleri de işlemez. Meselâ: Takvalı bir zat, helâl mi, haram mı olduğunda şüphe edilen bir maldan faydalanmak istemez ve şüpheli şeylerle uğraşanlar ile arkadaş olmayı arzu etmez. Çünkü bu yüzden kendisi de günaha düşebilir. Bu gibi şeylerden kaçınmak ise takva ve fazilet eseridir.

İhyâu Ulûmiddîn’de deniliyor ki: Halka hiçbir hususta uymak ve onları taklit etmek caiz olamaz. Pek şiddetli sıcak bir günde bütün halk, yakıcı bir güneş altında ve açık bir sahada toplanmış olsalar, senin ise serin bir evin bulunsa sen hiç halka uyarak o evini bırakıp yok yere güneşte durur, yanar mısın? Elbette hayır. Ya bir takım halka tabi olarak cehennem ateşinde yanmayı nasıl kabul edebilirsin? Artık meşru olmayan hususlarda onlara uymamak lâzım gelmez mi?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Helâl belli, haram da bellidir, yani beyan olunmuştur. Fakat bu ikisi arasında ikisine de benzeyebilen şübheli -helâl mi, haram mı olduğu açıkça bilinmeyen- şeyler vardır ki insanların çoğu onları bilmez. O halde şüphelilerden korunan kimse dinini ve ırzını temiz tutmuş olur. Şüphelilere düşen ise harama da düşer. Koru çevresinde sürülerini otlatmakta bulunan bir çoban gibi ki çok sürmeksizin bunları o koru içerisine salıvermiş olur. Bilmiş ol ki, her hükümdarın bir korusu vardır. Uyanık ol ki, Allâhü Teâlânın yeryüzünde korusu da haramlardır…”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/30.html)
Başlık: En Kıymetli Sermâye: Ömür
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:47:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ اَلصِّحَّةُ وَالْفَرَاغُ. (خ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İki nimet var ki, insanların ekserisi onda aldanmıştır; sıhhat ve boş vakit.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 20 Rebîulevvel 1437

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

En Kıymetli Sermâye: Ömür

İnsanın ömrü en kıymetli sermayesidir. Ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Hattâ insanın ömrü, içinde bulunduğu andan ibaret gibidir. Kârsız geçen her an, o kıymetli sermayeden heder edilen bir ziyan, bir hüsrandır.

İnsan ömrünün son bir anında da olsa kendisine ebedî cenneti kazandıracak salih bir iş yapmağa muvaffak olabilirse geçen bütün zayiatı telâfî ederek o husrandan kurtulmuş olur. Bu sayede insan ömrünün içinde bulunduğu her lâhzasını (anını) fırsat bilmeli, geçirmiş olduğu fırsatları telâfî için bir vâsıta kılmalıdır.

Böyle vaktinin kıymetini bilmek manasına tasavvufda “mürîd ibnül vakt olmalıdır.” Yani ömrünün ve bilhassa içinde bulunduğu vakit ve hâlin kıymetini bilmeli ve onunla yarın âhıreti için ne kâr, ne hayır edebilmek mümkün ise onu kazanmağa çalışmalıdır, demişlerdir.

İşte vakit böyle bir fırsat ve ömür bütün anlarıyla -kâr ve zarar eden- bir sermayedir ve Allâhü Teâlâ’nın bize en büyük nimetlerindendir.

Zaman geçtikçe insanın ömrü eksilir. Nitekim “Ve’l-asr” Sûresinin tefsîrinde şöyle denilmiştir:

O acîb olan asra, zamana iyi dikkat ediniz. Çünkü o geçtikçe insan büyüyorum çoğalıyorum, yaşıyorum zanniyle sevinir. Hâlbuki o asır hep onun ömrünü yemekte, o geçen gece ve gündüzler vücudunu kemirmekte ve bu suretle o her dem hüsran içinde kalmaktadır. Ancak îmân edip de güzel ameller yapanlar müstesnadır.

Bir de bir takım kimseler gördükleri fenalıkları, çektikleri hüsranları hep zamandan bilerek şikâyet ederler, zamanların uğursuzluğundan bahsederler. Hakikatte ise zamanın aybı, kabahati, zararı yoktur. O değerli bir ni’mettir. İnsanlardan zamanın kadrini bilip de salâha çalışmayanlar hüsranda, ziyandadır. Allah böylelerinin cezalarını verir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/31.html)
Başlık: Her Hayırlı İşin Başı Besmele
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2015, 02:53:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا وَقَعْتَ فِي وَرْطَةٍ فَقُلْ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ فَاِنَّ اللهَ تَعَالَى يَصْرِفُ بِهَا مَا شَاءَ مِنْ أَنْوَاعِ الْبَلَاءِ. (كنز


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir sıkıntıya düştüğün zaman ‘Bismillâhirrahmânirrahîm, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm’ de. Muhakkak ki Allâhü Teâlâ bu duâ sebebiyle dilediği belâları bertaraf eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ocak Cuma 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 21 Rebîulevvel 1437

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)

Her Hayırlı İşin Başı Besmele

Bir müslümanın hayırlı bir işe başlamak istediğinde o işin bereketli ve kâmil olması için başında “Bismillâhirrahmânirrahîm” ve sonunda “Elhamdülillâh” demesi sünnettir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki:

“Besmele ve hamd okunmadan başlanılan her iş kesiktir (bereketten mahrumdur).” Yani, mühim bir işe besmele ve hamd ile başlanmazsa o iş eli kesik insan gibi noksan olacağından arzu edilen fayda elde edilemez demektir.

İmam Fahruddîn-i Râzî, Tefsîr-i Kebir’de der ki:

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hazretleri, Ebû Hüreyre’ye (r.a) şöyle buyurmuşlardı:

“Ey Ebû Hüreyre! Abdest alacağın zaman ‘Bismillah’ de! Zîrâ amellerini yazmaya memur olan hafaza melekleri, abdestini bitirinceye kadar senin için devamlı sevap yazarlar…”

“Bir çocuğa ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ öğretilince kabirde azâb olunan babası affolunur.”

Besmele-i şerîfenin faydalarını saymak mümkün değildir. Her mü’min besmele-i şerîfenin saâdet anahtarı olduğunu bilip dâimâ okumalıdır.

Tefsîr-i Hanefî’de şöyle geçer:

Kıyâmet gününde Cenâb-ı Hak, bir kulunu cehenneme götürmeleri için Zebânî’lere emreder. O kimseyi cehennem kapılarına getirdiklerinde, dünyada her hayırlı şeyin evvelinde besmeleye devam ettiği için yine âdeti olduğu üzere ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ der. Allâh’ın ismi hürmetine cehennem ateşi o kimseye yaklaşmaz, onu yakmaz. Cehennemin muhafızı Mâlik, azap etmesini emretse de cehennem: “Allâh’ın ismini zikreden kimseyi nasıl yakayım” der. İşte besmele-i şerîfe’nin fazîleti ile cehennem ateşi o kimseden uzak olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/1.html)


2016 FAZİLET TAKVİMİ İÇİNDEKİLER
http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/11.html


OCAK
1..... Her Hayırlı İşin Başı Besmele
2..... Ashâb-ı Kirâm
3..... Hak Geldi, Bâtıl Zâil Oldu
4..... Faydalı Kitaplar Çok Okunmalı
5..... Hakîkî İlim
6..... Sultan Dördüncü Mehmed Han
7..... En Kıymetli Sermâye: Ömür
8..... Müslümanların İran Kisrasını İslâm’a Daveti
9..... Allâhü Teâlâ’ya Îmân
10..... En İyiler Ve En Kötüler
11..... İslam’ın İlk Ordusu: Ashâb-ı Bedir
12..... Kisra’nın Beyaz Sarayının Fethi
13..... Resûlullah’ın Müjdesi: Kisra’nın Beyaz Sarayının Ganimetleri
14..... Şirkten Ancak Amelleri İhlâsla Yapan Kurtulur
15..... “Çok Gülmek Kalbi Karartır”
16..... Sultan Üçüncü Murâd Han
17..... Namazın Anahtarı: Abdest
18..... Hz. Ebûbekr-i Sıddîk’ın Takvâsı
19..... Sevapları Ziyadeleştiren Beş Şey / Zulmün Azı da Zulümdür
20..... Kabirde Sual Haktır
21..... Yalandan Sakının
22..... “Yeyiniz, İçiniz İsraf Etmeyiniz…”
23..... Osmanlı’da Esnaf
24..... “Ben İlmin Şehriyim, Ali O Şehrin Kapısıdır”
25..... Aliyyü’l-Murtezâ’dan Hikmetler
26..... Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinden
27..... Şeyh Edebâlî Hazretleri
28..... İçkideki On Zarar Ve Tehlike
29..... Beş Kişiyle Arkadaş Olma / Mutfağımız: Kuru İncir Tatlısı
30..... Nîmetlere Şükür / İftitah Tekbiri
31..... İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

ŞUBAT
1..... “Allah’tan Hakkı İle Ancak Âlimler Korkar…”
2..... Tevessül
3..... Sultan İkinci Murad Han (Rah.)
4..... İslam’ın Şartlarına Riâyet Eden Cennete Girer
5..... Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır
6..... Deli Hüseyin Paşa
7..... Amellerde İhlâs / Kötü Huyludan Bir şey İsteme
8..... Hazret-i Ömer’in Temennisi / Bağdat Fâtihi Dördüncü Murad Han’ın Vefatı
9..... Hazret-i Ebûbekir’in Cömertliği / Cemaziyelevvel Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
10..... Sultan İkinci Abdülhamid Han Devri Tüp Geçit Projeleri
11..... Namazlarda Kıyam
12..... İlmihâl: Îmâ İle Namaz
13..... İmanın İkinci Şartı: Meleklere Îmân
14..... Ashâb-ı Bedir: Sa‘d Bin Muâ (r.a.)
15..... Ameli Noksan Olan Kimseyi Nesebi İleri Götürmez
16..... Ömerü’l-Fârûk Hz.’nin Maaşı
17..... Şeyh Şâmil
18..... İlimle Amel Etmek
19..... Yardımlaşmak Mü’minlerin Ahlâkındandır
20..... Ömer Bin Abdülazîz’in Bir Hutbesinden
21..... Mukaddesâta Hürmet
22..... Az Yemenin Faydaları
23..... Erkam Bin Ebi ’L-Erkâm (r.a.)
24..... İnsanların En Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır
25..... Gecenin Fazileti
26..... “Duâ İbadettir” / Atalar Sözü
27..... Ölümü Çokça Hatırlayınız
28..... Allâhü Teâlâ’ya Hamdin Yüksek Kıymeti
29..... Sa‘d Bin Ebî Vakkas’ın Duâsı

MART
1 .....Dilden Düşürülmeyecek Yedi Şey / Âlimlere Hürmet
2 .....Emîr Sultân Kuddise Sirruhû
3 .....Babanın Duâsı Dertlere Devâdır
4 .....Salâhaddin Eyyûbî
5 .....En Güzel Kıssa / Sakın Terk-i Edebden!
6 .....Vedâ Hutbesi’nden -1-
7 .....Vedâ Hutbesi’nden -2-
8 .....Kendisinden Önce Vefât Eden Üç Evlâd Ateşten Perde Olur
9 .....Hakîkî İlim Allah’ı Bilmektir
10. .....İlim Talebesine Nasîhat
11. .....Beş Nimet Verilen Beş Şeyden Mahrum Olmaz
12. .....Hazret-i Bilâl’in Ezânı
13. .....Ashâb-ı Bedir: Bişr Bin El-Ber (r.a.)
14. .....İlk Hekim Ve Cerrah Mektebi
15. .....Teyemmüm
16. .....Allah Beni Her Zaman Ve Her Yerde Görür / Vefatlarından Sonra Ana Babaya İyilik
17. .....Son Nefeste Şeytanın Hîlesi
18. .....Çanakkale’den Mektup
19. .....İlmihâl: Namazın Farzlarından Kırâat
20. .....İlmihal: Kitaplara Îmân
21. .....Hz. Ömer’in Kerâmeti: “Yâ Sâriye! Dağa Dağa”
22. .....Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Bir Hutbesi / Ay Tutulması
23. .....Uhud Gazâsı (M. 625)
24. .....Halîfe Harun Reşîd (r.h.)
25. .....Peygamber Efendimiz’in Selâmı Alması / Amellerde Dikkat Edilecek Şeyler
26. .....Allâhü Teâlâ Ganî’dir / Beyit
27. .....Namazın Şartlarından: Hadesden Tahâret
28. .....Hz. Ümmü Rûmân Binti Âmir
29. .....İyi Kitap
30. .....Hesapsız Cennete Girenler
31. .....Müslümanlar Mukaddesâta Hürmet İle Mükelleftir

NİSAN
1 .....Îmân Kalp İle Tasdîk, Dil İle İkrâr Etmektir
2 .....Mü’min’in Vefâtı Nasıl Olur
3 .....Resûlullâh’ın Yedi Tavsiyesi / Kabirde Mü’minin Hâli
4 .....En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
5 .....Receb-i Şerîf: Allâhü Teâlâ’nın Ayı
6 .....Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
7 .....Regâib Kandili / Ashâb-ı Bedir: Besbese Bin Amr (r.a.)
8 .....Receb Ayında Kılınacak Namaz
9 .....Tevbe Etmek Farzdır
10 .....Receb Ayının Fazîleti
11 .....Sizin İçin Bu Gün Daha Hayırlı
12 .....İhlâs Sûresinin Faziletleri
13 .....Hâtem-i Esam Hz.den Hikmetler
14 .....Ömrün Kıymetini Nasıl Bildiler?
15 .....Ashâb-ı Bedir: Berâ Bin Ma‘rûr
16 .....Namazlarda Rükû
17 .....Receb Ayında Kılınacak Namaz
18 .....Hz. Muâviye’nin Kendini İmtihânı
19 .....Peygamberlere Îmân
20 .....“Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Şefâatim Vâcip Olur.”
21 .....Ekmeğe Hürmet Ediniz
22 .....İlim Öğrenirken Vera’
23 .....Gusül (Boy Abdesti)
24 .....İlimle Yapılan Amel Makbûl Olur
25 .....Allah’ın Yardım Ettiği Muvaffak Olur
26 .....Ulü’l-Azm Peygamberler / İnsanın Gözünü Ancak Toprak Doldurur
27 .....Receb Ayında Kılınacak Namaz
28 .....Allâh’a Hakkı İle Şükür Nasıl Olur?
29 .....Haram Yiyenin İbâdeti Kabul Olmaz / Hz. Ebûbekr’in Nasîhati
30 .....“İşin Aslı Allah’ın Emrine Tâzîm Mahlukâtına da Şefkattir”

MAYIS
1 .....Kudüs’ün Fethi (H. 15-M. 636)
2 .....Mi‘râc Gecesi’nde Ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet
3 .....İsrâ Ve Mi’râc Mûcizesi
4 .....İlim Talebesine Nasîhatlar
5 .....İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Takvâsı
6 .....İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Bazı Husûsiyetleri
7 .....İmâm Mâturîdî’nin İlticâsı / Şâbân-ı Şerîf
8 .....Şâban Ayının Fazîleti
9 .....Peygamberimiz Tarafından Verilen Saltanat / Bilmeceler
10 .....Peygamber Efendimiz’in Bir Mûcizesi
11 .....Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik
12 .....Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti
13 .....Salevât-ı Şerîfe’nin Bazı Faideleri
14 .....Peygamberimiz’in (s.a.v.) Bazı Husûsiyetleri
15 .....Âdil Melik: Sultan Nûreddin Zengi
16 .....Kur’an’ın Kıyamet’e Kadar Muhâfazasının Sırrı
17 .....Fıkıh: Öşür
18 .....Mezheblerin Tarihçesi
19 .....Berât Gecesinin İsimleri
20 .....Berât Gecesi’nde İbâdet
21 .....Berât Gecesinin Faziletleri
22 .....Ashâb-ı Bedir: Übey Bin Ka‘B
23 .....Evvâbîn Namazı / İlim Öğretme Usûlü
24 .....İlmihal: Namazlarda Secde
25 .....Ebedî Kurtuluş İlim, Amel Ve İhlâs İledir
26 .....Mü’minin Vasıfları / Atalar Sözü
27 .....Zekât Ve Sadakanın En Makbulü
28 .....Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü
29 .....İstanbul’un Fethinde Evliyâ’nın Yardımı
30 .....Fetvâ Vermekte İhtiyatlı Olmak
31 .....“Namazı Dosdoğru Kılınız Ve Zekâtı Veriniz”

HAZİRAN
1 .....Kur’ân-ı Kerîm’e Hürmet
2 .....Namaz Ve İmsak Vakitleri Hakkında / Şa’bân Ayının 27’nci Gecesinde Kılınacak Namaz
3 .....Ramazân-ı Şerîf’te Tavsiye Edilen Bazı İbadetler / Atalar Sözü
4 .....Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Kılınacak Namaz
5 .....Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
6 .....Ramazan Ayı, Rahmet Ve Mağfiret Ayıdır
7 .....Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) İrtihâli
8 .....Peygamberimiz’in (s.a.v.) Techîz Ve Defni
9 .....Hz. Ebûbekr-i Sıddîk’ın Bir Hutbesi
10 .....Hz. Ebûbekir’in Büyük Hizmeti
11 .....“Kur’ân-ı Kerîm’i Öğreniniz, Onu Devamlı Okuyunuz”
12 .....Zekât Cimrilikten, Kötü Ahlâktan Temizler
13 .....Sadakanın Karşılığı
14 .....Ramazan’da Ümmet-i Muhammed’e Verilen Beş Şey
15 .....Sultan Birinci Murad Han’ın Duâsı Ve Şehit Edilmesi
16 .....Gece Namazı
17 .....Hazret-i Osman Ve Zevcesi
18 .....Kadir Gecesi’ni Bulmak
19 .....Îtikâf Sünnet-i Müekkededir / İfşâ Edene Sır Verilmez
20 .....İnsanlara Akılları Seviyesinde Konuşunuz
21 .....Ömrün Kıymetini Bilmek
22 .....İlim Öğretmenin Bazı Âdâbı
23 .....Kalpler Ancak Allâh’ı Zikir İle Mutmain Olur
24 .....Fâzıl Ahmed Paşa Ve Girit’te Son Zafer
25 .....Osmanlı’ya Telgraf’ın Gelmesi
26 .....Ashâb-ı Bedir: Evs Bin Havliy
27 .....Uhuddan Bir Sahne
28 .....Zikir, Gafleten Kurtulmak Demektir
29 .....Namazda Salli-Bârik Okumak
30 .....Kadir Gecesi Bin Aydan Hayırlıdır / Kadir Gecesi’nde Ne Yapılır?

TEMMUZ
1 .....Kadir Gecesi’nin Bazı Husûsiyetleri
2 .....Sadaka-i Fıtır (Fitre) Vâciptir
3 .....İlim Öğretmenin Bir Adabı
4 .....Bayram Namazı Nasıl Kılınır? Arefe ve Bayram Gecelerini İhya
5 .....Sıla-i Rahimin Faziletleri
6 .....Dünya Ölü Oğlaktan Değersizdir / Yalnız Kendini Düşünen İnsanlıktan Uzaktır
7 .....“Din Kardeşinle Çekişme…”
8 .....İnsanların En Şerlisi Kötü Âlimler
9 .....Hakiki Âlimler Âhireti Güzel Görenlerdir
10 .....Halife’nin Hilim Ve Sabrı
11 .....İçki Ve Kumar Haramdır
12 .....Ashâb-ı Bedir: Enes Bin Muâz (r.a.)
13 .....Hz. Âişe-i Sıddîka’nın Vefâtı
14 .....Ehl-i Sünnet Mezhebi’nde Kerâmet Haktır
15 .....Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
16 .....Âhiret Gününe Îmân
17 .....Abdülkâdir Geylânî (k.s.)
18 .....Sâlih Adamda Helâl Mal Ne Güzeldir
19 .....Ashâb-ı Bedir: Enese (r.a.) / Yangın Tedbirleri
20 .....En Faziletli Amel Namazdır / Müslüman Kadın Gayr-i Müslim İle Evlenemez
21 .....Namazın Farz Ve Vacipleri
22 .....Gıybet
23 .....Çocuklara Verilen Sözler Tutunuz / Niyaz Ehlinin Allah’ı Zikri
24 .....Haram Yemenin Vücûda Tesiri
25 .....(İspanya) Endülüs’ün Fethi
26 .....Bahtiyar Ve Bedbaht Eden Şeyler / Şeytanı Öfkelendirmek
27 .....Halîfe Hârun Reşid Ve Behlül Dânâ
28 .....Sultan İkinci Mahmûd Han
29 .....Fıkıh: Öşür
30 .....Şeytân Mü’mine Vesvese Verir
31 .....İmâm Ahmed Bin Hanbel

AĞUSTOS
1 .....Osmanlılar
2 .....Dünya’da Allah’tan Korkan Âhirette Emindir
3 .....Nurları, Güneş Gibi Olanlar
4 .....“Hayrı Söyle, Yoksa Sus”
5 .....Niyetin Ehemmiyeti / Bahhâs Bin Sa‘lebe (r.a.)
6 .....Namazları Vaktinde Kılmak
7 .....Haccın Fazîleti
8 .....Ehl-i Sünnet İtikâdı
9 .....“Hicret, Allâh’ın Yasaklarını Terketmektir”
10 .....Mal Ve Beden İle İbâdet: Hac
11 .....Takvâ Nedir?
12 .....Yemeğin Bir Adabı / Allâh’ı Zikretmenin Ehemmiyeti
13 .....Haccın Şartları Ve Kısımları
14 .....Güneşi Sağıma, Ayı Soluma Verseler
15 .....Peygamberimiz’den Sonra İnsanların En Faziletlileri
16 .....Behlûl Dânâ’nın Harun Reşîd’e Nasihati
17 .....Ümmü Süleym (R.Anhâ)
18 .....Ümmü Süleym Ve Enes Bin Mâlik Hazretleri / Hazret-i Ali’nin (k.v.) Yahudi’ye Cevabı
19 .....Haccın Fazîleti
20 .....Lokman Aleyhisselam’dan Nasîhatler
21 .....Peygamber Efendimiz’e Niçin Salevât Okuruz
22 .....Çâresizlere Çâre Ol Ki Sana Da Yardım Olunsun
23 .....Hz. Ebûbekr ’in Hz. Ömer ’i Halife Tayini Ve Vefâtı
24 .....Sırât
25 .....Haccın Hikmeti
26 .....En Kötü Ticâret / Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi
27 .....Kurban Nisâbı Ve Vâcib Olmasının Şartları
28 .....Kurbanın Fazîleti / Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar
29 .....Akîka Kurbanı / Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
30 .....Kişi Hangi Kurban’ı Yiyemez / Eti Yenen Ve Yenmeyen Kurbanlar
31 .....Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz

EYLÜL
1 .....Kurbanın Müstehabları
2 .....Zilhicce Ayı Ve İlk On Gecenin Fazileti / Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
3 .....Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? / Kurban Etinin Taksîmi
4 .....Kurban / Kurbanda Temizlik Ve Etin Muhâfazası
5 .....Kurbanın Bazı Hikmetleri / Kurban Keserken Besmeleye Dâir
6 .....Kurban Nasıl Kesilir?
7 .....En Faziletli Gün Arefe Günü
8 .....Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
9 .....Teşrîk Tekbîri / Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
10 .....Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler / Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır
11 .....Bayram Namazı Nasıl Kılınır? Arefe Ve Bayram Gecelerini İhya
12 .....Kurbana Âit Bazı Hükümler
13 .....Allah Yolunda Hizmetin Mükâfâtı / Az Bir Amelin Kazandıracağı Mükâfat
14 .....Cimrilikten Kurtaran Üç Şey / Kibirlenme, Gün Gelir Fakir Olursun
15 .....Büceyr Bin Ebî Büceyr (r.a.) / Altı Kişiye Bağışlanan Altıyüzbin Kişi
16 .....Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (1)
17 .....Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) (2)
18 .....Tefekkür Gibi İbâdet Yoktur
19 .....Allâh Rızasına Ermek İçin Kendini Fedâ Edenler
20 .....Hazret-i Ebûbekir’in (r.a.) Fazileti
21 .....Ne Kıymet Verir Size Rabbim, Duânız Olmasa
22 .....İslam Adâleti
23 .....Güzel Ahlâk
24 .....Duânın Âdâbından
25 .....Gıybet Eden Sevablarını Kaybeder
26 .....Haram Lokma Doğru Yoldan Ayırır / Çocuk Terbiyesine Dâir
27 .....Dâvûd-i Tâî Rahimehullâh
28 .....Tevbe Nasıl Olur?
29 .....Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet / 30 .....Muharrem Ayı

EKİM
1 .....Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?
2 .....Peygamberlerin Mübârek Naaşları Çürümez / Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Namaz
3 .....Allâhü Teâlâ’yı Bilmek
4 .....İmânın Altıncı Şartı
5 .....Allâhü Teâlâ’ya Sığınmak
6 .....Gıybetten Tevbe
7 .....Eyâs Bin Evs / Hacer-i Esved’i İstilam Eden Allah’a Biat Etmiş Olur
8 .....Hatm-i Enbiyâ’nın Târifi
9 .....Muharrem Ayının 9. Ve 10. Gecelerinin İhyâsı / Âşûrâ Günü Olmuş Ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler
10. .....Âşûrâ Günü Neler Yapılır?
11. .....Âşûrâ Gününün Fazileti
12. .....Cennet Nimetleri
13. .....İmâm Zeynelâbidîn (k.s.)
14. .....Nizâmülmülk
15. .....Mestler Üzerine Mesh Etmek Ehl-İ Sünnetin Alametindendir
16. .....Rızkı Helâlden Aramak Farzdır / Osmanlı’da Hîlekârlara Verilen Cezalar
17. .....Cennete Ancak İman İle Girilir
18. .....Şehîdliğin Fazîleti
19. .....Günahları Temizleyen On Şey
20. .....Müminlerin Cennette Duâları
21. .....Allâhü Teâlâ’nın En Sevdiği Duâ
22. .....Âlimler İki Kısımdır
23. .....Meleklerin Ümmet-i Muhammed’e Yardımı
24 .....Şirke Düşmeyen, Kan Dökmeyen Cennete Girer /  Ashâb-ı Bedir: Eyâs Bin Bükeyr (r.a.)
25. .....Nâfile Namazlar
26. .....Allah’ın Huzurunda, Zühd Ve Verâ Ehli Olacaktır
27. .....Allâme Siyelkûtî Hazretleri
28. .....İbrâhîm Aleyhisselâm’ın Evlatları
29. .....Hz. Hâtem-i Esam’dan Hikmetler (1)
30. .....Hz. Hâtem-i Esam’dan Hikmetler (2)
31. .....İmâm-ı A‘zam Hazretlerinin Yüksek Zekâsı

KASIM
1 .....Kelime-i Tevhîd’in Fazîletleri
2 .....Fırat Kenarında Bir Oğlak Zâyî Olsa Ömer’den Sorulur
3 .....Hz.Ömer’in Şehit Edilmesi
4 .....Hz. Osman’ın Halife Seçilmesi
5 .....Musîbete, Tâate Ve Günahlara Sabrın Fazîleti
6 .....Hastalıklar Günahlara Keffârettir / Müminin Alametleri
7 .....Gizli Sadaka Allah’ın Gadabını Söndürür
8 .....Ashâb-ı Bedir: Bilâl-i Habeşî (r.a.)
9 .....Ölümü Günde Yirmi Kere Anan Şehidlerle Haşrolur
10 .....“…Hepiniz Allah’a Tevbe Ediniz Ey Mü’minler…”
11 .....Akıllı Ve Kâmil Müminlerin Vasıfları
12 .....Sâlih Amellerin Sâhibine Faydası
13 .....İmâm Muhammed Bâkır (k.s.)
14 .....Hazret-i Ebûbekir’in Rivâyet Ettiği Bazı Hadîs-i Şerîfler / Gıybet
15 .....Kulun Vazîfesi Allah’a İbâdettir
16 .....Allâhü Teâlâ Ölümü Çok Hatırlayanı Sever
17 .....Sahâbe-i Kirâm’da Allâh Korkusu
18 .....Allâhü Teâlâ Sabredenlerle Beraberdir
19 .....Peygamberlerin Mirası İlimdir / Mümindeki Üç Haslet
20 .....Peygamberler Onun İlminden Bir Noktadır
21 .....Münafıkların Dırar Mescidi
22 .....İhlâs Sûresinin Faziletleri / “Ekmeğe Hürmet Ediniz”
23 .....Geceleri İbâdetle İhyâ Etmek
24 .....Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
25 .....Namaz
26 .....Âlimin Âbid Üzerine Fazîleti
27 .....Ashâb-ı Bedir: Beşîr Bin Sa‘d (r.a.)
28 .....Ümmet-i Muhammed’in Bazı İmtiyazları
29 .....Kötülüğe İyilikle Mukabele / Saferu’l-Hayr
30 .....Peygamber Efendimiz Buyurdular

ARALIK
1 .....İslâm Tarihinde Şeyhulislâmlık
2 .....“Dîn, Nasîhattir”
3 .....Seyyid Ahmed (Emir) Buhârî
4 .....İmâm-ı A‘zam’ın Takvâsı
5 .....Ashâb-ı Kirâmın Fazîletine Dair
6 .....Kur’an Okumanın Fazileti
7 .....Âyetü’l-Kürsî’nin Fazîleti
8 .....Allâh İçin Sevenler
9 .....Peygamberimiz’in Şefâati Haktır
10 .....“Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir”
11 .....Velâdet (Mevlid) Kandili / Resûlullâh Efendimizin Bazı Yüksek Vasıfları
12 .....Peygamberimizin Bazı Husûsiyetleri
13 .....İsmâil Aleyhisselâm
14 .....Nuh Aleyhisselâm’ın Gemisini İnşâsı
15 .....Müslümanların Çocukları Şefâat Ederler / Hâtem-i Tâî’nin Cömertliği
16 .....İnsan Üzerindeki Haklar
17 .....Terk Edilmeyecek Onbeş Şey / Mevlana Celaleddin-i Rûmî
18 .....İhyâü Ulûmi’d-Dîn Kitâbı
19 .....Neme Lazımcılığın Zararı
20 .....İmâm Şâfiî / Bir Mesele: Tırnaktaki Boya
21 .....Verâ’ın Tamam Olması İçin / İmam Şâfiî Hz. Fazileti
22 .....Allâhü Teâlâ Benim Ümmetimi İki İsimle İsimlendirdi / Mü’min Âllah’ın Nuru İle Bakar
23 .....Peygamberimiz’e İman
24 .....Sabreden Ve Şükredenler
25 .....İlim, Amel Etmek İçindir
26 .....Ezâni (Gurûbî) Saat Nedir?
27 .....“Temizlik İmanın Yarısıdır”
28 .....Hz. Îsâ, Ahmed Aleyhisselamı Müjdelemiştir
29 .....Hakiki Bir Mü’min’in Tefekkürü
30 .....Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır
31 .....Kurân Tefsirine Dâir

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/11.html
Başlık: Ashâb-ı Kirâm | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2016, 02:26:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ... الآية. (سورة التوبة، 100


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Muhacirler ile Ensar’dan ilk evvel İslâmiyet’i kabul ile başkalarından öne geçenler ve onlara ihsan ile tâbi olanlar var yâ! Allah onlardan râzı oldu, onlar da Allah’tan râzı oldular...”
(Tevbe Sûresi, âyet 100)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ocak Cumartesi 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 22 Rebîulevvel 1437

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)

Ashâb-ı Kirâm

Ashâb-ı Kirâm efendilerimiz, Arab lisânının bütün inceliklerini bildikleri gibi Kur’ân âyetlerinin indiriliş sebeplerini, hadîslerin nerede, hangi hâdise üzerine buyurulduğunu ve dînî hükümlerin dayandığı delilleri herkesten daha iyi bilirlerdi. İctihâdın şartlarına tamamen sahiptiler. Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de onları medhetmiş, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), hadîs-i şerîflerinde onların dînin emînleri ve hidâyet yıldızları olduklarını bildirmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’i ve hadîs-i şerîfleri Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) “Burada bulunan, bulunmayana teblîğ etsin” emrine uyarak onlara hayırlı halef olan tâbiîne teblîğ etmişlerdir.

Allâhü Teâlâ, Ashâb-ı Kirâm’ı dînin yayılması husûsunda Habîb-i Ekrem’ine dost ve refîk kılmıştır. Onlar da bu büyük nimetin kadrini bilerek i‘lâ-i kelimâtullah (dini yayma) uğrunda mal ve canlarını fedâ etmişlerdir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in de beyân buyurdukları üzere Ashâb’ın hepsinin Allâhü Teâlâ’nın rızasına nâil oldukları kat‘î deliller ile sabittir.

Ashâb-ı Kirâm’ın ve Tâbiîn’in fazîletini ve dîne olan hizmetlerini inkâr etmek kadar cehâlet ve nankörlük düşünülemez. İslam dîninin koruyucusu ve yayıcısı olan o zâtları hatâ ile ithâm eden sapık fırkalar acaba din ve mezheblerini ne vâsıta ile dînin sâhibi Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) isnâd edebileceklerdir?

İşte bu hakîkatlere binâen Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır…” buyurmuşlar ve kurtuluşa erecek yegâne fırkayı da “Onlar benim ve Ashâbım’ın yolu üzere olanlardır” diye beyân etmişlerdir. (Mevâhibü’r-Rahmân fî-Menâkıb-ı İmâm-ı A‘zam)

İsimlerimiz: Erkek: Ahmed, Kız: Ayşe

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/2.html)
Başlık: Hak Geldi, Bâtıl Zâil Oldu
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2016, 02:34:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... لَا يَسْتَوِى مِنْكُمْ مَنْ أَنفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ أُولَئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذِينَ أَنفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُوا... الآية.(سورة الحديد،10


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“…Fetihten evvel infak edip çarpışanlarınız diğerlerine müsâvî olmaz, onlar sonradan infak edip çarpışanlardan derece îtibâriyle daha büyüktür...”
(Hadîd Sûresi, âyet 10)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ocak Pazar 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 23 Rebîulevvel 1437

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)

Hak Geldi, Bâtıl Zâil Oldu

Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) din düşmanlarına karşı yardım edeceğini ve fetihler olacağını bildirmişti. Sonra Peygamber’ine Mekke-i Mükerreme’nin fethini ikrâm edip İslâm dînini yükseltti ve Mekke’ye girerken: “Hak geldi bâtıl zâil (yok) oldu, hakîkaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” meâlindeki İsrâ Sûresi’nin 81. âyetini okumasını emretti.

Mekke-i Mükerreme feth edildiğinde Ka‘be-i Muazzama’nın etrafında 360 put vardı. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), her putun karşısına geldikçe mübârek elindeki asâ ile işâret ederek İsrâ Sûresi’nin 81. âyet-i kerîmesini okuyunca put yüzü üstüne yıkılıyordu. Hâlbuki o putların her biri bulundukları yere kurşun ve demirlerle sağlamlaştırılmıştı.

Huzâa kabîlesinin Ka‘be üzerine diktikleri putun yıkılışını Hazret-i Ali (k.v.) şöyle anlattı:

Ka‘be-i Muazzama’ya geldiğimizde Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bana ‘çök’ buyurdu. Ka‘be’nin yanına çöktüm. Benim zayıf kaldığımı görünce ‘omuzlarıma çık’ buyurdular. Ben de mübârek omuzlarına çıktım. Beni kaldırınca gökyüzünde ufka erişebileceğimi gördüm. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Nasıl görüyorsun?” diye sordu.

“Bütün perdelerin kaldırıldığını görüyorum. Öyle zannediyorum ki eğer dilesem gökyüzü ufkuna ulaşırım.” dedim.

Ka‘be’nin üzerine çıktığımda Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Onların en büyük putlarını at” diye emrettiler. Onu Ka‘be’ye ve yere demir kazıklarla sağlamca tutturmuşlardı.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Onu ‘Hak geldi bâtıl zâil oldu, hakîkaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur’ (meâlindeki) İsrâ Sûresi’nin 81. âyet-i kerîmesi ile zayıflat, yerinden ayır.” buyurdular. Ben sağından solundan, önünden ardından bu âyet-i celîleyi okuyup onu yerinden ayırdım. Peygamberimiz’in emri üzere putu attım. Demirden olmasına rağmen, cam gibi kırıldı. (Tarîhu’l-Hamîs, Diyarbekrî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/3.html)
Başlık: Faydalı Kitaplar Çok Okunmalı
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2016, 02:47:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَعَلَّمَ عِلْمًا لِغَيْرِ اللهِ (أَوْ أَرَادَ بِهِ غَيْرَ اللهِ) فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim Allâh(ın rızasın)dan başka bir şey için bir ilim öğrenirse veya onunla Allâh(ın rızasın)dan başkasını isterse cehennemdeki yerine hazırlansın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ocak Pazartesi 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 24 Rebîulevvel 1437

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)

Faydalı Kitaplar Çok Okunmalı

Yediklerinde ve giydiklerinde temizliğe itina eden her Müslüman, bundan daha mühim olan ruh ve fikir temizliğini ihmal etmesi düşünülemez. Bedenin sıhhati için temiz gıda arandığı gibi ruhun gıdası olan dînî ilimler de herkesten ve her kitaptan alınmamalı, seçilerek alınmalıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) “Muhakkak şu (şer’î) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz.” buyurmuşlardır.

Müslümanlar, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat îtikâdını, amel ve ihlâsı öğreten kitapları okumalıdır. Mârifet çok kitap okumak değil, faydalı kitapları çok okumaktır. Ehl-i Sünnet’in hassâsiyetlerini bilmeyen bir kimseyi dinlemek veya bir kitabını okumak büyük bir tehlikedir. Zira bunlar, îtikâdî zehirlenmelere sebep olabilir.

Dînî kitapların çoğu hiç kontrol edilmeden basılmaktadır. Ehl-i Sünnet îtikâdına aykırı fikirler, Ehl-i Sünnet düşmanlarının kitaplarından iktibaslar, hatalı tercümeler vs. bulunmaktadır. Bir kısım kitaplarda da îtikâdı bozmak için cümleler arasına sokulmuş zehirler vardır. Hatalarla dolu Kur’ân-ı Kerîm meâllerine, Hz. Muâviye’ye ve Ashâb-ı Kirâm’ın bazılarına hakâret eden, Hz. Âişe’ye dil uzatan bozuk kitaplara dikkat edilmelidir. Müslümanlar, dînini ve târihini Ehl-i Sünnet âlimlerinden ve onların eserlerinden öğrenmeli; ehliyetli bir kontrolden geçmeyen dînî eserlere itibar etmemelidir.

Dînî kitaplar sırf para kazanmak için basılmamalıdır. Günümüzde her kitabın tercümesi basılıyor. Hâlbuki her kitabın tercüme edilmesi doğru olmaz. Tercüme ile ilim olmayacağı gibi âlim de olunmaz. İlim, on beş asırdır nasıl öğrenildi, nasıl öğretildi ise öylece öğrenilip öğretilmelidir. Usûle uymayan tâlim ve taallümden faydalı ilim hâsıl olmaz.

Fazilet Neşriyat’ın gâyesi Müslümanlar’ı, ebedî hayatlarını mahvedecek tehlikelerden muhâfaza için faydalı kitaplar basmak ve piyasada basılan faydalı kitapları okuyucuya arzetmektir. Fazilet Takvimi de her sene mûteber eserlerden seçilerek hazırlanmaktadır. Muvaffakiyet Allâhü Teâlâ’dandır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/4.html)
Başlık: Hakîkî İlim
Gönderen: Mücteba - 05 Ocak 2016, 10:39:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَلُوا اللهَ عِلْمًا نَافِعًا وَتَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh’a sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ocak Salı 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 25 Rebîulevvel 1437

Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması (1799) • Medine-i Münevvere'yi Sel Bastı (1918) • Adana'nın Kurtuluşu (1922)

Hakîkî İlim

Hakîkî ilim Allâhü Teâlâ’ya âittir. Zira onun ilmi zâtındandır. Ondan başkasının ilmi ise zatından olmayıp ancak Allâhü Teâlâ’nın öğretmesi iledir. Bütün yaratılmışların ilmi onun ilmi yanında okyanustan bir damla bile değildir. Nitekim Hızır Aleyhisselam ve Mûsâ Aleyhisselam gemiye bindiklerinde bir serçe gelip geminin bir tarafına kondu. Sonra gagasını denize daldırıp çıkardı. Hızır Aleyhisselam, Mûsâ Aleyhisselam’a dedi ki:

“Senin ve benim ilmim Allâhü Teâlâ’nın ilmi yanında ancak şu serçenin denizden alabildiği kadardır.”

İmâm Ebû Yusuf Rahimehullah’a bir mesele soruldu, “Bilmiyorum” dedi. Soran kişi:

“Bulunduğun makam câhillerin işgal edecekleri yer değildir” deyince şöyle buyurdu:

“Mekân bazı şeyleri bilen, bazılarını da bilmeyenler içindir. Amma her şeyi bilen Allâhü Teâlâ mekândan münezzehdir, onun için mekân yoktur.”

Muhakkak Allâhü Teâlâ, gizliyi de en gizliyi de bilir. Yerde ve gökte onun ilminden hâriç bir zerre bile yoktur.

Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu: “İlim nehir, hikmet denizdir. Âlimler nehir etrafında dolaşır. Hikmet ehli denizin ortasına dalar. Ârifler ise necât (kurtuluş) gemisinde seyreder (gider)ler”.

Allâhü Teâlâ, İbrâhim Aleyhisselam’a şöyle vahyetti:


“Ey İbrâhim, muhakkak ben Alîm (her şeyi bilen)im, her ilim sâhibini severim.”

Süleyman Aleyhisselam, ilim, mal ve mülkten (saltanattan) birini tercihte serbest bırakıldı, ilmi tercih etti. Mal ve mülk de onunla birlikte kendisine verildi. (Hulâsatü’l-Ahbâr, Aziz Mahmud Hüdâî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/5.html)
Başlık: Sultan Dördüncü Mehmed Han
Gönderen: Mücteba - 05 Ocak 2016, 16:10:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ نَزَلَ مَنْزِلًا ثُمَّ قَالَ أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ لَمْ يَضُرَّهُ شَيْءٌ حَتَّى يَرْتَحِلَ مِنْ مَنْزِلِهِ ذَلِكَ. (م


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim, bir yerde konaklar ve ‘Eûzü bi-kelimâtillâhi’t-tâmmâti min şerri mâ halak’ derse oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar veremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ocak Çarşamba 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 26 Rebîulevvel 1437

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Vefatı (1693) • Ceyhan'ın Kurtuluşu (1922)

Sultan Dördüncü Mehmed Han

Kânûnî Sultan Süleyman Han’dan sonra tahtta en fazla kalan sultan olan Dördüncü Mehmed Han, 19’uncu Osmanlı padişahı ve 83’üncü İslâm halîfesidir. Sultan İbrahim Han’ın oğludur. Edebiyâta ve târihe merakı olup; sohbet dinlemeyi sever, âlim ve şeyhlere hürmet ederdi. Beş vakit namazı cemaatle kılardı. İçkiyi şiddetle yasak edip imalâthânelerini kapattırdı; bid’atlerin kaldırılması için gayret etti.

Zamanında İstanbul’da Çınar Vakası denilen bir isyan oldu. Osmanlı Devleti bugünlerde biraz sıkıntılar çekti. Fakat bu hâdiselerden sonra kıymetli bir devlet adamı olan Köprülü Mehmed Paşa sadrazam oldu. O ve ondan sonra sadrazamlık yapan oğlu Fâzıl Ahmed Paşa devlet ve millete büyük hizmetler etmişlerdir. Köprülüler devrinde Osmanlı Devleti en geniş hudutlarına kavuşmuştu.

Sultan Dördüncü Mehmed Han devrinde, kıymetli ilim adamları ve sanatkârlar yetişti, her sâhada kıymetli eserler yazıldı. Seyyid Feyzullah, Ayşi Mehmed, Hibrî Ali, Ebü’l-Bekâ Eyyüb bin Mûsâ, Şuûrî Hasan Efendiler fıkıh, edebiyat, lügat ve diğer ilimlere âit kıymetli eserler yazdılar. Kâtib Çelebi ve Evliyâ Çelebi onun devrinde vefât eden âlimlerdendir. Dördüncü Mehmed devrinde inşâsı tamamlanıp ibâdete açılan Yeni Câmi, Osmanlı mimarisinin şâheserlerindendir. Eminönü’ndeki Yeni Câmî yanındaki Mısır Çarşısı, bu câmiye vakıf olarak yapılmıştır.

1687’de Osmanlı ordusunun Avusturya cephesinde yenilmesi üzerine çıkan isyanda tahttan indirilen Sultan Dördüncü Mehmed, 1693 târihinde vefât edinceye kadar Edirne’de ikâmet etti. Kabri, annesi Turhan Vâlide Sultan’ın Yeni Cami’deki türbesindedir. Rahmetullâhi aleyh. (M. Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/6.html)
Başlık: En Kıymetli Sermâye: Ömür
Gönderen: Mücteba - 07 Ocak 2016, 10:40:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَ الْمَطِيَّةُ الدُّنْيَا فَارْتَحِلُوهَا تُبَلِّغْكُمُ الْآخِرَةَ. (ادب الدنيا والدين

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Dünya ne güzel binektir. Ona binin ki sizi âhirete götürsün.”
(Hadîs-i Şerîf, Edebü’d-dünyâ ve’d-din)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ocak Perşembe 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 27 Rebîulevvel 1437

Osmaniye'nin Kurtuluşu (1922)

En Kıymetli Sermâye: Ömür

Cennetteki ebedî hayata ulaşmak için bulunduğu seferde, ömrünün yegâne sermayesi olduğunu bilen kimse onu aslâ zâyi etmez. Dünyada tembellik ve rahatı tercih edenler, ilmi az ve hesap gününe îmânı zayıf olanlardır. Onlar elden kaçırdıkları yüksek derecelere asla bakmazlar.

Ömrü zâyi etmek: Uzun emel sahibi olmak, fânî dünyada râhatı tercih etmekten ileri gelir.

Hazret-i Ali (k.v.):
“Uzun emel (sonu gelmez, bitmez tükenmez dünya hırsı) âhireti unutturur” buyurmuştur.

Hasan-ı Basrî (rh.):
“Dünyalık emelleri uzun olan her kulun amelleri de kötü olur” demiştir.

Âlim bir zât kabristana girdi ve dedi ki “Lâ ilâhe illallâh! Buradakilerin hepsinin yapacağım deyip de yapamadıkları birçok işleri vardı.”

İnsanın en kıymetli iki şeyi kalbi ve vaktidir. Vaktini boşa geçirip zâyi eden ve kalbini Allâh’a isyanla öldüren âhirette fayda göreceği her şeyi kaçırmış olur.

Hasan-ı Basrî (rh.) buyurdu ki:
“Âdemoğluna kıyâmet gününde ömrü saat saat gösterilir. Hayırlı bir şey söylemediği her an için pek çok pişmanlıklar çeker.”

İnsan her gün ve gece binlerce nefes alıp verir. Her nefes hazine gibidir, onunla ne yapacağına iyi bak.

Âbidlerden Huveyl bin Muhammed (rah.) derdi ki:

“Öyle görüyorum ki -kıyâmet gününde- Huveyl’i hesap için durdurup:

Ey Huveyl bin Muhammed! Sana altmış sene ömür verdik. Onda ne işledin?”
diye sorarlar, sonra hesaba başlarlar:

Altmış senede gündüz kaylûle ile birlikte uykularım toplanır, ömrümün bir kısmı ona gitmiştir. Yemek yediğim saatler toplanır, ömrümün bir kısmı onda geçmiştir. Abdest saatlerim toplanır, bir kısmı da onunla geçmiştir. Sonra namazlarıma, oruçlarıma bakılır, noksandır. Öyle ise âkıbet ya helâk olmak ya da Allâh’ın affına nâil olmaktır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/7.html)
Başlık: Müslümanların İran Kisrasını İslâm’a Daveti
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2016, 11:29:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ. (سورة آل عمران، 8

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey Rabbimiz, bizleri hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi haktan saptırma ve kendi katından bizlere bir rahmet ihsan et. Şüphe yok ki herkesin muradını verecek ancak sensin.”
 (Âl-i İmran sûresi, âyet 8)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ocak Cuma 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 28 Rebîulevvel 1437

Erzin'in Kurtuluşu (1922) • Hirfanlı Barajı'nın Açılışı (1960)

Müslümanların İran Kisrasını İslâm’a Daveti

Mü’minlerin emîri Hz. Ömer (r.a.), Kâdisiyye’de ordusunu toplayan Sa‘d bin Ebî Vakkas’a (r.a.): “Düşmanları gözünde büyütme, Allah’a tevekkül et. Cesur ve kıvrak zekâlı kimselerden birkaç zâtı elçi olarak gönder. İranlılar’ı İslâm’a davet etsinler” buyurdu. Hazret-i Sa‘d (r.a.) bir heyeti elçi olarak Kisra’ya gönderdi. (M. 635).

İran kisrası (hükümdarı) Yezdicerd, elçilere “Niçin geldiniz?” diye sordu. Elçilerden Nûman bin Mukarrin (r.a.): “Cenab-ı Hak bize hayırla emreden ve kötülükten men eden bir peygamber gönderdi. Dünya ve âhiret saadetini vaad etti, ona iman ettik… Sizi İslam dinine davet ediyoruz. Dinimizi kabul ederseniz burada Allah’ın kitabını ve onun hükümlerini öğretmek üzere bazı arkadaşlarımızı bırakıp gideriz ve eğer cizye verecek olursanız onu da kabul ederiz ve sizi himaye ederiz. Aksi takdirde sizinle harp ederiz.” diye cevap verdi.

Kisra Yezdicerd: “…Eğer gelişiniz ihtiyaçtan dolayı ise fakirlerinize yiyecek ve ileri gelenlerinize giyecek veririz ve sizin üzerinize yumuşaklıkla muamele edecek bir vali tayin ederiz.” dedi. Bunun üzerine Kays bin Zürâre (r.a.) söz aldı ve sertçe: “Ya cizye, ya kılıç. İkisinden birini seç. Yahut Müslüman olup canını kurtar” dedi.

Yezdicerd: “Benden evvel elçi öldürmüş bir hükümdar olsaydı, ben ikinci olup sizi öldürürdüm” dedikten sonra bir zenbil toprak getirtti ve “En büyüğünüz kim ise bunu yüklenip reisinize götürün ve biliniz ki, hepinizi çiğnemek için serdarım Rüstem’i göndermek üzereyim” dedi.

Yezdicerd kendine güveniyor ve öğünüyordu. Hâlbuki İran Devleti zayıflamış ve ahalisinin ahlâkı bozulmuştu. Kalbleri îmân nûru ile aydınlanmış olan Müslümanlara karşı duramayacakları meydandaydı. Yezdicerd bu inceliklere vâkıf olmadığından Müslüman elçilerini korkutmak hulyâsındaydı.

Hemen Âsım bin Amr (r.a.) kalktı ve zenbili aldı. Geri döndüklerinde: “Ya Sa‘d! Müjde. Allâhü Teâlâ, onların toprağını bize verdi” demiştir. Nitekim çok geçmeden bütün İran fethedilmiştir. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/8.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’ya Îmân
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 02:57:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ. (سورة الملك، 13

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Sözünüzü (inanç ve mezhebinizi) ister gizleyin ister açığa vurun. Çünkü o (Allah) kalblerdekini (içiyle dışıyla bütün hakikatleri) bilir.”
(Mülk sûresi, âyet 13)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ocak Cumartesi 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 29 Rebîulevvel 1437

Düşman Çanakkale'den Çekildi (1916) • Dörtyol'un Kurtuluşu (1922)

Allâhü Teâlâ’ya Îmân

Îmânın altı şartından birincisi Allâhü Teâlâ’ya îmândır. Allâhü Teâlâ’ya îmân, tevhîdden (onun birliğine inanmaktan) ibârettir.

Allâhü Teâlâ bütün kâinâtın, her şeyin yaratıcısıdır. İbâdet edilmeye lâyık olan ancak Allâhü Teâlâ’dır. Ondan başka ibâdete lâyık bir zât yoktur. Noksan sıfatlardan münezzehtir, uzaktır, kemâl sıfatları vardır:

Allâhü Teâlâ’nın sıfât-ı zâtiyyesi altıdır:

Vücûd: Var olmak. Allâhü Teâlâ vardır.
Kıdem: Evveli olmamak; ezelî olmak. Allâhü Teâlâ’nın varlığının evveli yoktur.
Bekâ: Sonu olmamak; ebedî olmak. Allâhü Teâlâ’nın varlığının sonu yoktur.
Vahdâniyet: Birlik. Allâhü Teâlâ zâtında ve sıfatlarında tek olup, ortağı yoktur.
Muhâlefetün lilhavâdis: Yaratılanlara hiç benzememek. Allâhü Teâlâ sonradan olan hiç bir şeye benzemez. Akla ne gelirse Allâhü Teâlâ onun gayrıdır.
Kıyam binefsihî: Allâhü Teâlâ varlığında hiç bir şeye muhtaç değildir.

Allâhü Teâlâ’nın sıfât-ı sübûtiyyesi sekizdir:

Hayât: Allâhü Teâlâ diridir ve dirilticidir.
İlim: Bilgi. Allâhü Teâlâ her şeyi bilir. Allâhü Teâlâ kalblerde gizlenen niyetleri dahi bilir.
Semi’: İşitmek. Allâhü Teâlâ her şeyi işitir.
Basar: Görmek. Allâhü Teâlâ her şeyi görür. Allâhü Teâlâ karanlık gecede, kara taşın üzerinde, kara karıncanın yürüdüğünü görür ve ayağının sesini işitir.
İrâdet: Dilemek. Allâhü Teâlâ ne dilerse onu dilediği gibi işler.
Kudret: Gücü yetmek. Allâhü Teâlâ her şeye kâdirdir.
Kelâm: Konuşmak. Allâhü Teâlâ’nın harf ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Kur’ân-ı Kerîm, Allâh’ın kelâmıdır.
Tekvîn: Yoktan var etmek, meydana getirmek, yaratmak. Allâhü Teâlâ bütün mahlûkların yaratıcısıdır.

Allâhü Teâlâ’yı bilmek bu sıfatları bilmek ile olur.

Allâhü Teâlâ’nın şânı büyük olan zâtını kimse bilemez, bilmek için düşünmek câiz değildir. Allâhü Teâlâ şöyle midir böyle midir, diye akıllara ve fikirlere gelirse; Allâhü Teâlâ’nın zâtı ve sıfâtları akla gelen hayâllerin tamamından münezzehtir ve uzaktır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/9.html)
Başlık: En İyiler ve En Kötüler | Rebîulâhir Ayı
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:07:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ دَفَعَ غَضَبَهُ دَفَعَ اللهُ عَنْهُ عَذَابَهُ وَمَنْ حَفِظَ لِسَانَهُ سَتَرَ اللهُ عَوْرَتَهُ. (طس

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ öfkesini yenen kimsenin azâbını kaldırır, diline sahip olanın da ayıblarını örter.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ocak Pazar 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 30 Rebîulevvel 1437

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Beş Yıllık Savaşın Ardından "Yaş Anlaşması" imzalandı. (1792) • İngilizlerin Bağdad'ı İşgali (1919)

En İyiler ve En Kötüler

Abdullah bin Mesud (r.a.) Hazretleri’nden:

“Sözlerin en doğrusu Allâhü Teâlâ’nın kelamıdır.

Sözlerin en şereflisi, kıymetlisi Allâhü Teâlâ’yı zikirdir.

Körlüğün en şerlisi kalp körlüğüdür.

Dünya malından az olup yeterli olan, çok olup (Allah’tan ve âhiretten) alıkoyandan hayırlıdır.

Pişmanlığın en kötüsü kıyâmet günü pişman olmaktır.

Zenginliğin en hayırlısı gönül zenginliğidir.

En hayırlı azık takvadır.

İçki, bütün günahları barındırır.

Gençlik bir nevi deliliktir.

Kazançların en şerlisi, müslümanın müslümandan aldığı faizden kazanılandır.

Günahların en büyüğü çok yalan söylemektir.” (T. Gâfilin)


REBÎULÂHİR AYI

Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.

Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:

“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


REBÎULÂHİR AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Rebîulâhir ayı ictimâ‘ı 10 Ocak Pazar günü Türkiye saati ile 03:30’dadır.

Ru’yet, ise 10 Ocak Pazar Türkiye saati ile: 16:21’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Atlas Okyanus’unun orta ve kuzey kısımı, ABD, Dominik Cumhuriyeti, Orta Amerika Ülkeleri, Küba, Venezuella, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadası.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 11 Ocak Pazartesi günü de Rebîulâhir ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/10.html)
Başlık: İslam’ın İlk Ordusu: Ashâb-ı Bedir
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:14:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لاَ يَدْخُلُ النَّارَ مَنْ شَهِدَ بَدْرًا وَالْحُدَيْبِيَةَ. (طس

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ashabımdan Bedir ve Hudeybiye’ye katılanlar cehenneme girmezler.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ocak Pazartesi 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/1.png)

Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 01 Rebîulâhir 1437

Haliç'in Donması (1755)

İslam’ın İlk Ordusu: Ashâb-ı Bedir

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.), Ashâb-ı Kirâm’ı ile beraber müşriklere karşı yaptıkları ilk harp ve ilk zafer, Bedir gazâsıdır. Bu gazâda Müslümanlar kendilerinden üç misli fazla olan müşriklere karşı tam bir zafer kazandılar. Bu büyük gazada hazır bulunan mübârek zâtlara Ashâb-ı Bedir denilir.

Bedir, Medîne-i Münevvere’ye takriben 150 km. mesafede bir köydür.

Ashâb-ı Bedir, Aşere-i Mübeşşere’den sonra Ashâb’ın en üstünleri olup fazilette onlardan sonra Ashâb-ı Uhud, sonra Hudeybiye’deki Bey‘atü’r-rıdvânda bulunan sahâbeler, sonra diğer Ashâb-ı Kirâm gelir.

Ashâb-ı Bedir’in faziletlerine nihâyet yoktur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onları cennetle müjdelemiştir. Kurân-ı Kerîm, melâike-i kirâmın Ashâb-ı Bedir ile birlikte harbettiklerini bildirmektedir.

Ca‘fer bin Abdullâh (r.a.) dedi ki: “Pederim bana Ashâb-ı Kirâm’ın tamamını sevmemi emretti ve buyurdu ki:

‘Ey oğul, Ashâb-ı Bedir’in ismi anıldığı zaman edilen duâyı Allâhü Teâlâ kabul buyurur.”

Ashâb-ı Bedir, en sahih rivâyete göre 313 kişidir. 83’ü Muhâcirlerden, kalanı Ensâr’dandır. Ensâr’ın 60’ı Evs, 170’i de Hazrec kabilesindendi. Bedir şehîdleri 14 zâttır:

Altısı Muhâcirlerdendir: Ubeyde bin Hâris bin Abdülmuttalib, Umeyr bin Ebî Vakkâs, Züşşimâleyn Umeyr bin Abdiamr, Âkıl bin Bükeyr, Hazret-i Ömer’in azadlısı Mihca‘ ve Safvân bin Vehb hazretleridir. Radıyallâhü anhüm.

Sekizi de Ensâr-ı Kiram’dan olup bunlardan ikisi: Sa‘d bin Hayseme ve Mübeşşir bin Abdülmünzir Evs kabilesindendir.
Altısı da Hazrec kabilesindendir: Umeyr bin Humâm, Yezîd bin Hâris, Râfi‘ bin Muallâ, Hârise bin Sürâka, Avf bin Hâris ve birâderi Muavviz bin Hâris hazretleridir. Rıdvânullâh aleyhim ecmaîn.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/11.html)
Başlık: Resûlullah’ın Müjdesi: Kisra’nın Beyaz Sarayının Fethi
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:18:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَهَادَوْا تَزِيدُوا فِي الْقَلْبِ حُبًّا. (نصب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Hediyeleşiniz ki kalplerdeki sevginiz ziyadeleşsin.”
 (Hadîs-i Şerîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ocak Salı 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/2.png)

Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 02 Rebîulâhir 1437

Resûlullah’ın Müjdesi: Kisra’nın Beyaz Sarayının Fethi

İran Devleti’nin başşehri Medâyin Dicle sahilindeydi. Hendek harbinde (M. 627) Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri: “Bana İran’ın anahtarları verildi. Şu anda Kisra’nın beyaz saraylarını görüyorum” diye buyurmuştu. Hz. Ömer’in hilafeti zamanında İran’ın fethine bir ordu ile Sa‘d bin Ebî Vakkâs (r.a.) gönderilmişti. Sa‘d (r.a.) Hazretleri Behüresîr’e varıp uzaktan bu saray görününce: “Allahü Ekber. İşte Kisra’nın beyaz sarayı. Resûlullah’ın bize va’d ettiği budur” dedi. Tekbir alarak Behüresîr’i muhasara altına aldılar. Dicle nehrinin batı tarafı hep İslâm askerinin eline geçti. Sa‘d Hazretleri, Kisra’nın sarayının da olduğu karşı taraftaki şehirleri de fethetmek istiyordu. Lâkin İranlılar kayıkları hep karşı tarafa geçirmişlerdi. Bu sırada bir kimse Hazret-i Sa‘d’a gelip suyun ancak atların beline kadar çıkacağı bir geçit yerini gösterdi. Önce Âsım bin Amr (r.a.) ile altı yüz kadar fedâyi hemen atları ile Dicle’nin karşısına geçip kıyıyı tuttular.

Sa‘d Hazretleri, Âsım’ın (r.a.) karşı kıyıyı tuttuğunu görünce bütün askerin geçmesine emir verdi. İslâm askeri “Nesteînü billâhi ve netevekkelü aleyh. Hasbünallâhü ve ni’me’l-vekîl ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.” diyerek nehre atıldılar.

Hazret-i Sa‘d, Cenâb-ı Hakk’a dua ediyordu. Selmân-ı Fârisî Hazretleri de onun yanındaydı: “Müslümanlar karaları fethettiği gibi denizleri de fetheder. Böyle bölük bölük suya girdikleri gibi yine böylece selâmet sahiline çıkarlar” diye duâlar ediyor, Sa‘d Hazretleri’nin kalbini kuvvetlendirecek sözler söylüyordu. Hiçbir zâyiât olmaksızın karşı yakaya geçtiler. İranlılar, bu hâli görünce Medâyin’den çıkıp Hulvan tarafına kaçtılar. Fakat ahâlinin bir kısmı, Kisra’nın beyaz sarayına kapanmış olduklarından onu kuşattılar. Muhasaradakiler hemen cizye vermek üzere af ve merhamet dileyerek onlara Kisra’nın beyaz sarayını teslim ettiler.

Hazret-i Sa‘d geldi, beyaz saraya girdi. Kisra’nın sarayını mescid yaptı. Sekiz rekât fetih namazı kıldı (H. 16 - M. 637). (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/12.html)
Başlık: Resûlullah’ın Müjdesi: Kisra’nın Beyaz Sarayının Ganimetleri
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:44:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: التَّسْوِيفُ شِعَارُ الشَّيْطَانِ يُلْقِيهِ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Yarın yaparım deyip) işleri tehir etmek şeytanın şiârıdır. Onu müminlerin kalbine yerleştirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ocak Çarşamba 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/3.png)

Rûmî: 31 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 03 Rebîulâhir 1437

İstanbul'da Dârulfünûn Açıldı (1863) • Medine-i Münevvere Müdâfii Fahreddin Paşa'nın Teslim Olması (1919)

Resûlullah’ın Müjdesi: Kisra’nın Beyaz Sarayının Ganimetleri

Hz. Ömer’in (r.a.) hilafeti zamanında Sa‘d bin Ebî Vakkâs (r.a.) kumandasındaki ordu ile İran Devleti’nin başşehri Medâyin alınmıştı. İranlılar kaçarken kıymet biçilmez pek çok elbise, mal, silâh, hayvanlar ve zahîreden başka devlet hazinesinde çok miktarda para bırakmışlardı.

Sa‘d Hazretleri, ganimetlerin beşte biri ile birlikte Nûman ve Kisra’nın kılıçlarını ve Kisra’nın tacı ile süs eşyalarını dokuz yüz deveye yükleyip Medîne-i Münevvere’ye gönderdi. Geri kalanını askere taksim etti. 

Kisra’nın Bahar adındaki halısı da ganimet malları arasındaydı. Eni boyu altmış arşın olup üzerinde sırma dokuma yollar ve nehirler; aralarında sedef, inci ve yakuttan hatlar; dalları altından, yaprakları ipekten, çiçekleri altın ve gümüşten, meyveleri cevahirden ağaçlar bulunan, görenlere ilkbaharı hatırlatan bu halı kışın saraya döşenirmiş. Sa‘d Hazretleri, askere “Eğer beşte dört hisselerinizden vazgeçerseniz onu Medîne-i Münevvere’ye gönderelim. Emîru’l-mü’minîn onu dilediği yere koysun” dedi. Asker bu teklife razı oldu.

Ganimetler Medine’ye geldiğinde Hazret-i Ömer, insanları toplayıp: “Resûl-i Ekrem’in Kisra ve Kayser’in hazineleri, Allah yolunda sarf olunacaktır, dediği gerçek miymiş bakınız” diye buyurdu. Kisra’nın bileziklerini görünce: “Yâ Sürâka! Kalk şunları takın” dedi. O da kalkıp Kisra’nın bileziklerini alıp takındı. Hazret-i Ömer: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ‘Ben sanki Sürâka’nın ellerinde Kisra’nın bileziklerine bakıyorum’ diye buyurmuştu.” dedi.

Medîne-i Münevvere’de Kisra’nın halısını döşeyecek yer yoktu. Hazret-i Ömer, “Bu halıyı ne yapalım?” diye sordu. Onlar da “Sen bilirsin” dediler.
Fakat Hazret-i Ali “Yâ Emîre’l-mü’minîn! Şüphe yok ki dünyadan sana ancak verdiğin kalır” dedi.
Hazret-i Ömer: “Doğru söyledin ve bana hâlisâne nasihat ettin” dedi ve onu parça parça kesip Ashâb-ı Kirâm’a taksim etti. Hazret-i Ali’nin hissesine kalan parça en iyisi olmadığı hâlde onu yirmi bin dirheme satmıştır. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/13.html)
Başlık: Şirkten Ancak Amelleri İhlâsla Yapan Kurtulur
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:48:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحْسَنَ فِيمَا بَيْنَهُ وَبَيْنَ اللهِ كَفَاهُ اللهُ مَا بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّاسِ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’ya karşı vazifelerini, ibâdetlerini güzel yapan kimseye insanlarla münasebetinde Allâhü Teâlâ kâfîdir (insanların şerrinden onu korur).”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ocak Perşembe 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/4.png)

Rûmî: 01 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 04 Rebîulâhir 1437

Dünyada İlk Telefon İngiliz Sarayı'na Çekildi (1878)

Şirkten Ancak Amelleri İhlâsla Yapan Kurtulur

Kişi işlediği ameli, ihlâs ile veya riya ile yaparsa bu Allâhü Teâlâ’ya gizli değildir; Allâhü Teâlâ hepsini bilir.  Allâhü Teâlâ’nın bildiğini bilmek, amelleri ihlâs ile yapmaya, riyadan da sakınmaya teşvik eder.

Akıllı bir Müslüman, Allâhü Teâlâ’ya ibâdetlerini ihlâs ile yapmalı, gizli şirkten kurtulmak için duâ ve niyaz etmelidir. Zîrâ şirkten kurtulmak amelleri ihlâsla yapmaya bağlıdır.

Hâlis ameller, hiç kimsenin övmesini beklemeden yalnız Allâhü Teâlâ’nın rızası için yapılan amellerdir. Ameller, ihlâsla yapıldığı zaman sevabı kat kat verilir.

Hz. Ali (k.v.) Efendimiz buyurdular:

Sadaka, sahibinin elinden çıkıp fakirin eline ulaştığı zaman beş şey söyler:

“Ben az idim çoğalttın, küçük idim büyüttün, düşman idim dost edindin, fânî idim beni ebedî kıldın, şimdiye kadar sen beni koruyordun bundan sonra ben seni koruyacağım.”

Tâbiîn’den Mekhûl eş-Şâmî (rah.) buyurdu ki:

Bir mümin bir sadaka verse Allâhü Teâlâ ondan razı olur, Cehennem de şöyle seslenir:

Yâ Rabbi! Sana şükür secdesi etmeme müsâade et. Zîrâ sen ümmet-i Muhammed’den bir kişiyi daha benim azabımdan kurtardın. Ben, Muhammed (a.s.) ümmetinden birine azab etmekten hayâ ederim. Bana düşen ancak sana itâat etmektir. (Ruhu’l-Beyan Tefsiri)

BİLMECELER:

Ben giderim, o gider, vaktimi belli eder? (Saat)
Kadife yastık, içine un bastık? (İğde)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/14.html)
Başlık: “Çok Gülmek Kalbi Karartır”
Gönderen: Mücteba - 15 Ocak 2016, 03:52:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِيَّاكَ وَكَثْرَةَ الضَّحِكِ فَإِنَّهُ يُمِيتُ الْقَلْبَ وَالْقَهْقَهَةُ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالتَّبَسُّمُ مِنَ اللهِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Çok gülmekten sakın. Zîrâ çok gülmek kalbi öldürür. Kahkaha şeytandan, tebessüm Allâhü Teâlâ’dandır.”
(Yani şeytan kahkahayı, Allâhü Teâlâ tebessümü sever.)
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ocak Cuma 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/5.png)

Rûmî: 02 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 05 Rebîulâhir 1437

Akşemseddin Hazretleri'nin Vefatı (1459) • İsrail Askerlerinin Mescid-i Aksâ'yı Basması (1988)

“Çok Gülmek Kalbi Karartır”

Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v.):

“Şu söyleyeceğim hasletleri (huyları, ahlâkları) benden kim öğrenip onlarla amel etmek ve amel edeceklere öğretmek ister” diye sorunca:

“Ben öğrenmek isterim, yâ ResûlAllah” dedim. (Bir şey öğreteceği zaman âdeti olduğu üzere) elimden tuttu ve o beş hasleti bana saydı:

1- Haramlara (ve şüpheli şeylere) düşmekten sakın ki insanların en çok ibâdet edeni olasın.

2- Allâhü Teâlâ’nın sana verdiğine râzı ol ki insanların en zengini olasın.

3- Komşuna iyi davran ki kâmil bir mü’min olasın.

4- Kendin için sevip istediğini diğer insanlar için de iste ki kâmil bir Müslüman olasın.

5- Çok gülme. Zîrâ çok gülmek kalbi öldürür.”
(S. Tirmizi)


Hz. Ömeru’l-Fâruk (r.a.) buyurdular:

“Çok gülenin heybeti az olur. Çok şaka yapan hafîfe alınır. Bir şeyle çok meşgul olan, o şeyle tanınır. Çok konuşanın hatası da çok olur. Hatası çok olanın hayâsı az olur. Hayâsı az olanın vera‘ı (şüpheli şeylerden korunması) az olur. Vera‘ı az olanın kalbi ölür. Kalbi ölene de cehennem ateşi haktır.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Konuşup da, insanları güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun.” (S. Ebû Dâvûd)

İbrâhim en-Nehâî (rh.) şöyle buyurdu:

“Bir adam, yanında bulunan insanları güldürmek için bir söz söyler de, bu söylediğine Allâhü Teâlâ gadab ederse, Allâhü Teâlâ’nın gadabı o adamla beraber etrafındakilere de dokunur.
Bir adam da Allâhü Teâlâ’nın râzı olacağı bir söz söylerse, Allâhü Teâlâ’nın rahmeti o kimseyle beraber etrafındakilere de erişir.(Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/15.html)
Başlık: Sultan Üçüncü Murâd Han
Gönderen: Mücteba - 16 Ocak 2016, 15:22:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِيَّاكَ وَقَرِينَ السُّوءِ فَإِنَّكَ بِهِ تُعْرَفُ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kötü arkadaştan sakın. Zîrâ sen arkadaşınla bilinirsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ocak Cumartesi 2016

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/6.png)

Rûmî: 03 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 06 Rebîulâhir 1437

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • İran'da Şahlığın Yıkılması (1979)

Sultan Üçüncü Murâd Han

Sultan Üçüncü Murad Han Rahmetullâhi Aleyh, 12’nci Osmanlı sultanı ve Resûlullâh’ın halifelerinin 76’ncısıdır. 1546 senesinde İstanbul’da doğdu. İkinci Selîm Han’ın oğludur. İlimleri ecdâdı gibi devrin en büyük âlimlerinden mükemmel tahsîl etti. Arapça, Türkçe ve Farsça şiirleri vardır.

Murad Han, kuvvetli, iyi silah kullanabilen, aynı zamanda da halîm (yumuşak huylu) ve merhametli bir padişah idi. Tedbirli hareket eder, tebdîl-i kıyâfetle halk arasına karışırdı.

Yılın yedi mübârek gecesi olan Regâib, Mevlid, Mi’raç, Berât, Kadir, Ramazan ve Kurban bayramı gecelerinde minarelerde kandil yakılmasına ilk defa onun zamanında başlandı.

Âlimlere ve şeyhlere hürmet ederdi. Nakşî idi. Şeyh Şa‘bân-ı Velî, Şemseddin Sivâsî, Azîz Mahmûd Hüdâî asrının büyük şeyhlerindendir. Sultan Murâd Han aslâ büyük günah işlememiştir.

Tahta geçtiğinde 30 yaşında idi. En fazla Azerbaycan ve Horasan’ı elinde tutan ve devamlı Osmanlı ülkesine fitne salan Safevî şahına karşı harp etmek ile meşgul oldu. Vezîri Kıbrıs Fâtihi Mustafa Paşa’yı ve daha sonra Özdemiroğlu Osman Paşa’yı doğu seferlerine gönderdi. İranlılar’a karşı Çıldır, Koyungeçidi, Şamahı Meşaleler savaşı gibi pek çok zaferler kazanıldı. Tiflis ve Şirvan fetholundu. Gürcistan ve Dağıstan’da Kumuk ve Şamahı Osmanlı’ya bağlandı. 1590’da İran’ın talebiyle sulh imzalandı. Avrupa’da Lehistan (Polonya) Osmanlı himâyesine girdi, böylece Osmanlı nüfûzu Baltık denizine kadar dayandı. Fas’da Portekizlilere karşı Vâdisseyl zaferi kazanıldı.

Sultan Üçüncü Murad Han, 16 Ocak 1595’de vefât etti. Ayasofya Camii yanındaki pederi İkinci Selim Han’ın türbesinin bahçesine defnolundu. Saltanatı 20 sene 8 ay sürdü. Vefâtı üzerine Azîz Mahmûd Hüdâî’nin (k.s.) söylediği manzûme şöyle başlar:

Yalancı dünyaya aldanma yâ hû

Bu dernek dağılır, dîvân eğlenmez.

İki kapılı bir virânedir bu,

Bunda konan göçer, mihmân eğlenmez.
(Mihmân: müsafir)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/16.html)
Başlık: Namazın Anahtarı: Abdest
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2016, 02:13:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مِفْتَاحُ الْجَنَّةِ الصَّلَاةُ وَمِفْتَاحُ الصَّلَاةِ الْوُضُوءُ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da abdesttir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ocak Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/7.png)

Rûmî: 04 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 07 Rebîulâhir 1437

İstanbul Galata Tüneli'nin Açılışı (1875) • Ankara'da Ekmek Vesikaya Bağlandı (1942) • Irak (Körfez) Savaşı'nın Başlaması (1991)

Namazın Anahtarı: Abdest

Abdestin farzları dörtdür:

1- Yüzünü (alnının başlangıcından çenesinin altına ve bir kulağının yumuşak yerinden diğer kulağının yumuşağına dek) yıkamak
2- Ellerini kollarına doğru dirsekleri ile beraber yıkamak.
3- Başının dörtte birini mesh eylemek, yani yaş elini sürmek.
4- Ayaklarını topukları ile yıkamak.


Sünnet üzere abdest şöyledir:
Besmele ile ellerini bileklerine kadar üç kere yıkar. Mümkünse dişlerini misvâkladıktan sonra ağzını ayrı ayrı su ile üçer kere çalkalar. Sonra burnuna ayrı ayrı su çekip sümkürerek üç kere yıkar. Sonra abdest almaya kalbiyle niyet eder ve âzâların yaşlıkları kuruyacak kadar ara vermeden sıra ile üçer kere yıkar, başını bir kere mesheder.

Âzâları ilk yıkamak farz, ikinci ve üçüncüsü sünnettir. Üçten fazla yıkamak mekruh veya haramdır.

Başının tamamını (kaplama) meshetmek, elinin ve ayak parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek, kulaklarının içini şehâdet parmağının ucu ile ve ardını başparmağının içi ile mesh etmek sünnettir.

Kulaklarını mesh ettikten sonra elinin üç parmağının arkası ile -boğazı değil- ensesini mesh etmek ve ellerini ve ayaklarını sol el ile yıkarken sağından başlamak, ağzına ve burnuna suyu sağ eliyle vermek ve burnunu sol eliyle sümkürmek müstehabdır.

Abdestin âdabı:
Abdest alırken mümkünse kıbleye dönmek, her âzâsını besmele ve kelime-i şehâdetle yıkamak, özürlü değilse abdesti vakit girmeden almak, abdestten sonra salevât okumak ve “Allahümmec’alnî mine’t-tevvâbîn vec’alnî mine’l-mütetahhirîn vec’alnî min ıbâdike’s-sâlihîn vec’alnî mine’llezîne lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenûn” deyip Kadr (İnnâ enzelnâhu) sûresini okumak.

Abdest alırken abdesti bozan bir şey olursa yeniden başlamak îcâp eder. Abdest aldıktan sonra tıraş olsa ve tırnak kesse yerlerini yeniden mesh etmek ve yıkamak îcâp etmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/17.html)
Başlık: Hazreti Ebûbekr-i Sıddîk’ın (r.a) Takvâsı
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2016, 18:45:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ قَالَ: رَآنِي رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمْشِي أَمَامَ أَبِي بَكْرٍ فَقَالَ: يَا أَبَا الدَّرْدَاءِ أَتَمْشِي أَمَامَ مَنْ هُوَ خَيْرٌ مِنْكَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ؟ مَا طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَلَا غَرَبَتْ عَلَى أَحَدٍ بَعْدَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ أَفْضَلَ مِنْ أَبِي بَكْرٍ. (فضائل الصحابة لابن حنبل)

Ebu’d-Derdâ (r.a.) buyurdu:
Resûlullah (s.a.v.) beni bir gün Ebûbekr’in (r.a.) önünde yürürken gördü. Şöyle buyurdular:
“Ey Ebu’d-Derdâ! Dünyada ve âhirette senden daha hayırlı olan kişinin önünde mi yürüyorsun. Güneş, nebî ve resullerden sonra Ebûbekir’den daha faziletli birinin üzerine ne doğmuş, ne de batmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Fedâilü’s-Sahâbe, Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ocak Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/8.png)

Rûmî: 05 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 08 Rebîulâhir 1437

Hazreti Ebûbekr-i Sıddîk’ın (r.a) Takvâsı

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın fazîletleri pek çoktur.

Resûl-i Ekrem’in birinci halîfesidir ve bütün Ashâb-ı Kirâm’ın en faziletlisidir. Fazîlet, iffet, takvâ ve güzel ahlâkça hepsinden üstündür.

Beytülmâlden (devlet hazînesinden) takdir olunan nafaka ile orta hâlde bulunan biri gibi geçinirdi. Vefatında hiç nakit mevcudu bulunmadı.

Devlet mallarından yanında bir köle ile bir deve vardı ve kendisine Beytülmâlden bir de kaftan verilmişti. Ölümü yaklaştığında kızı müminlerin annesi Âişe radıyallâhu anhâ hazretlerini çağırmış ve: “Biz halîfe olduğumuzdan beri Müslümanlar’ın yedikleri gibi yemekler yedik ve giydikleri gibi elbiseler giyindik. Bu köle ve deve ile kaftan, beytülmâlindir. Biz, Müslümanlar’ın ihtiyaçları ile meşgul iken onlardan faydalanırdık. Vefâtımda üçünü de Ömer’e gönder” buyurmuştur.

Vefat ettiği zaman Hazret-i Âişe, onları Hazret-i Ömeru’l-Fârûk’a gönderdi. Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf ile otururken bir köle ve bir deve ile bir de kaftan üçü getirilince Hazret-i Ömer:

“Ya Ebâbekir! Kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, müşkil mevkiye koydun” diyerek ağlayıp gözlerinden yaş dökerken: “Alın bunları beytülmâle teslim edin” dedi.

Abdurrahman bin Avf (r.a.) dedi ki:
“SübhanAllah! Bunları müsadere mi edeceksin? Bir köle ve bir deve ile beş dirhemlik bir eski kaftanın ne değeri var? Emretsen de onları geri çevirsinler.”

Hazret-i Ömer (r.a.): “O, benim zamanımda olamaz. Ebûbekir, onların beytülmâle verilmesini emretmiş. Ben, ona tâbi olurum. Onun izine basıp giderim” dedi.

Hazret-i Ömer, her hâlükârda Hazret-i Sıddık’ın hâl ve gidişatına uygun hareket etmiştir. (Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/18.html)
Başlık: Sevapları Ziyadeleştiren Beş Şey | Zulmün Azı da Zulümdür
Gönderen: Mücteba - 19 Ocak 2016, 00:23:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِيَّاكُمْ وَالظُّلْمَ فَإِنَّهُ يُخَرِّبُ قُلُوبَكُمْ. (كنز

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Zulmetmekten sakınınız. Zîrâ zulüm kalplerinizi harap eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ocak Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/9.png)

Rûmî: 06 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 09 Rebîulâhir 1437

Çırağan Sarayı'nın Yanması (1910) • SSCB Askerlerinin Bakü'yü (Azerbaycan) İşgali (1990)

Sevapları Ziyadeleştiren Beş Şey

Hikmet ehli bir zat şöyle demiştir:

“Şu beş şeye devam eden kimsenin hasenâtı (sevapları) dağlar gibi ziyadeleşir, rızkı genişler:

Az olsun çok olsun sadaka vermeye devam eden,

Az olsun çok olsun sıla-i rahim yapan,

Allâhü Teâlâ yolunda cihad eden,

Suyu israf etmeden devamlı abdestli bulunan,

Ana ve babasına daima itaat eden.
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)

Zulmün Azı da Zulümdür

Bir gün adâletiyle meşhur Nûşirevan için bir av yerinde kebap yapıyorlardı. O esnada yanlarında tuz bulunmuyordu. Getirmesi için genç birisini köye gönderdiler. Nûşirevan tuza gönderilen gence şöyle dedi:

“Tuzu bedava alma, bedelini ödeyerek al. Böylece bundan sonra padişah ve beylerin av yerinde kebap veya yemek pişirmek için tuzu bedava almaları âdet ve kânun hâline gelip de o köy yıkılıp gitmesin.”

Nûşirevan’ın yanında bulunanlar: “Bu kadarcık âdetten ne zarar çıkacak, bir tutam tuz bir köyün yıkılmasına nasıl sebep olacak?” diye sordular. Nûşirevan şöyle cevap verdi:

“Önceden zulüm binası dünyada çok alçaktı. Her padişah veya bey o binanın üzerine biraz daha koydu, böylece dünya zulümle doldu. Eğer padişah, köylünün bağ ve bahçesinden zorla bir elma yemeyi uygun görürse köleleri ve hizmetindekiler o elmanın ağacını kökünden çıkarırlar, yani o bahçeyi yıkarlar. Padişah, açgözlülük edip beş yumurtayı zorla alırsa, askerleri bin tavuğu kebap yaparlar. Yani padişahın az bir zulmü, askerin büyük zulmüne izin olur.”

Zamanında hep kötülük yapan zalim, bir gün dünyadan geçip elbette gider. Hâlbuki onun üzerindeki lânet devam eder. Çirkin vasıflarını işiten herkes nefret eder, bedduâ okur. (Gülistan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/19.html)
Başlık: Kabirde Sual Haktır | Kıt'a: Kabir Suâli
Gönderen: Mücteba - 21 Ocak 2016, 15:07:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُسْلِمُ إِذَا سُئِلَ فِي الْقَبْرِ يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللهِ... (خ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir Müslüman kabirde sual olunduğu zaman ‘Muhakkak Allâhü Teâlâ’dan başka hiçbir ilah yoktur ve muhakkak Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür’ diye şehâdet eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ocak Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 07 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 10 Rebîulâhir 1437

Sultan Birinci Mustafa Han'ın Vefatı (1639) • Darulaceze'nin Kuruluşu (1895)

Kabirde Sual Haktır

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
(Mü’min) kul, kabrine konulup arkadaşları geri dönüp gittiklerinde -ki muhakkak ölü, bunlar yürürken ayaklarının sesini bile işitir- ona (Münker ve Nekîr adlı) iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona: “Muhammed (s.a.v.) hakkında ne dersin?” diye sorarlar. O mü’min de, “Samîmî bildiğim ve size de bildirmek istediğim şudur ki, Muhammed (s.a.v.) Allâh’ın kuludur ve Allâh’ın resûlüdür, diye cevap verir. Bunun üzerine melekler:

“Ey mü’min! Cehennemdeki yerine bak, Allâhü Teâlâ bu azab yerini senin için cennetten (yüce) bir makâma tebdil etti” derler.

 Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mü’min, cehennem ve cennetteki iki makâmını birden görür.” buyurmuştur.

Melekler suâli, kâfir veya münâfıka sorarlar:

“Muhammed hakkında bir şey bilmiyorum. Halkın ona peygamber dedikleri bir sözü (işitir) ben de halka uyup söylerdim” diye cevap verir. Bu münâfık veya kâfire bu iki melek:

“Hay sen anlamaz ve uymaz olaydın” derler. Sonra demirden bir topuzla kâfir veya münâfığın iki kulağı arasına vururlar. Kâfir veya münâfık öyle şiddetli bağırır ki, bu feryadı insan ve cinden başka bu ölüye yakın olan her şey işitir. (Tecrid-i Sarih Terc.)

Kıt’a: KABİR SUÂLİ

Kabirde meyyite Münker Nekir dört şey suâl eyler:
Ki Rabbin kim, nebîn kimdir, nedir dînin ve kıblen gâh.
Cevâbın verenin canıyla cismi zevk eder anda
Şaşub küffâr ve âsîler çeker anda azâbullâh.

                            (E. İbrâhim Hakkı)

(Kabirde ölüye Münker ve Nekir melekleri gelip, Rabbin kim, Peygamberin kim, dinin ne, kıblen ne diye sorarlar. Rabbim Allah, Peygamberim Muhammed Mustafa, dînim İslâm, kıblem Kâbe diye cevap verenlere nimetler verilir. Kâfirler ve âsîler şaşırıp cevap veremezler ve azâb olunurlar).

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/20.html)
Başlık: İnsanı Şerre Götüren Yalandan Sakının! | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 21 Ocak 2016, 15:18:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ فَإِنَّ الْكَذِبَ مُجَانِبٌ لِلْإِيمَانِ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ey insanlar! Yalan söylemekten sakınınız. Çünkü yalan îmâna zıddır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ocak Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 08 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 11 Rebîulâhir 1437

Sultan Üçüncü Mustafa Han'ın Vefatı, Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Tahta Çıkışı (1774) • Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın Vefatı (1918)

İnsanı Şerre Götüren Yalandan Sakının!

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Doğru olunuz. Çünkü (sözünde, işinde) doğru olmak insanı iyiliğe ve hayra götürür, iyilik de cennete götürür. Bir kimse doğrulukta devam eder ve doğruyu ararsa Allah katında sıddîklardan yazılır.

Yalandan da sakınınız. Zîrâ yalan insanı fücûra (şerre) sürükler, şer de cehenneme götürür. Bir kimse yalancılığa devam eder ve yalanı ararsa Allah katında yalancılar defterine yazılır.”

Hadîs-i şerîfte “Münâfığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaad ettiğinde va’dinden döner, emânet edildiğinde hıyânet eder.” buyurulmuştur.

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v) “Yâ Resûlallâh! Mü’min korkak olur mu? diye soruldu. ‘Evet’ buyurdu. Mü’min cimri olur mu? diye sorulunca yine ‘Evet’ buyurdu. Mü’min yalancı olur mu? denilince ‘Hayır’ buyurdular.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Siz şu altı şeyi yapacağınıza söz verin ben de sizin cennete girmenize kefil olayım:

Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin, verdiğiniz sözleri yerine getirin, size bir şey emânet edildiğinde riâyet edin (hıyânet etmeyin), nâmuslarınızı koruyun, gözlerinizi haramdan sakının ve ellerinizi haramdan koruyun.” buyurmuştur.

Huzeyfe bin Yemân (r.a.) şöyle dedi: “Bir kimse Resûlullah (s.a.v.) zamanında bir kelime söylerdi de münâfık olurdu. Ben bu gün o kelimeyi bir kimseden on defa duyuyorum.”

Bir kimse yalan söylese bu onun münâfıklığına bir delildir. Onun için Müslüman kendisini münâfıklık alâmetlerinden uzak tutmalıdır. Zîrâ bir kimse yalan söylemeyi alışkanlık edinirse Allah katında münafıklardan yazılır. Söylediği yalanın günahı ve o söze uyan kimselerin günahı da kendisine olur. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Hüseyin, Kız: Gülsüm

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/21.html)
Başlık: "Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz..."
Gönderen: Mücteba - 21 Ocak 2016, 15:25:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ. (سورة الاعراف، 31

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“...Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüphe yok ki, o (Allah) isrâf edenleri sevmez.”
(A’raf sûresi, âyet 31)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ocak Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 09 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 12 Rebîulâhir 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Ridaniye Zaferi (1517) • Baytar Mektebi'nin Açılışı (1842)

"Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz..."

İsraf, malı yok etmek, zâyi etmek, dîne veya dünyaya meşrû bir faydası olmayacak şekilde harcamaktır. İstifâde edilebilecek bir şeyi atmak, yakmak, yırtmak, kesmek, kırmak israftır.

Olgun meyveleri toplamayıp, tarladakileri hasat etmeyip onları çürüterek zâyi etmek, hayvanları zarar gelme ihtimali olan yerlerde muhâfaza altına almamak israftır, haramdır.

Yiyecekleri, gıda maddelerini muhâfaza etmemek, böcek, fare vs. haşeratın yemesinden veya ıslanıp küflenerek çürümesinden muhâfaza etmemek, tedbir almamak da israftır.

Bu şekilde israf daha çok ekmek, et, çorba, peynir; meyveler, sebzeler, kuru gıdalarda olmaktadır. Bu israf bazan elbiselerde ve kitaplarda olmaktadır.

Artan yemeği dökmek, yemek yenilen tabakta, yemek pişirilen tencerede artık bırakmak ve böylece yıkamak da israftır. Yemek yaparken veya bir kaptan diğerine bir şey boşaltırken ele veya kaşığa bulaşanları zâyi etmek de israftır.

Sofraya veya yere düşen ekmek kırıntılarını, pirinç vs. tanelerini almamak da israftır. Çocukların, yaşlıların döktükleri kırıntı ve yiyecekleri toplamamak da israftır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sofraya dökülen kırıntıları toplayıp yiyenin rızkı bol olur; maişet (geçim) sıkıntısı çekmez, kendisi, çocuğu ve torunları ahmaklıktan, akıl zayıflığından muhâfaza olunur.” buyurmuşlardır.

Bilhassa bulaşıkları yıkarken dökülen pirinç, buğday, mercimek tanelerini vs. gıdaları toplamayıp yerlere atılmasına, ayak altında kalmasına sebep olmak da israftır. Bunları toplayıp (üzerine basılmayacak uygun bir yerde) kuşlara, hayvanlara verse israftan kurtulmuş olur.

Düşen kırıntıları yemekte, kaplarda artık bırakmamakta birçok faydalar vardır: İsraftan, kibir ve riyâdan kurtulur, berekete kavuşur, Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine tabi olmuş olur, elindeki nimete şükretmiş olur, bunlar daha fazla nimetlere kavuşmaya vesile olur. (Berika, Ş.Tarîkat-ı Muhammediyye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/22.html)
Başlık: Osmanlı'da Esnaf
Gönderen: Mücteba - 22 Ocak 2016, 10:56:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ، الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ، وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ. (سورة المطففين، 1-3

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Alışverişlerinde hile yapanların vay hallerine. O kimseler ki kendilerine ölçtükleri vakit -insanlar aleyhine- dolgun ölçerler. İnsanlar için ölçtükleri veya tarttıkları vakit eksiltirler."
(Mutaffifîn Sûresi, âyet 1-3)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ocak Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 10 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 13 Rebîulâhir 1437

Sinan Paşa'nın Şehâdeti (1517) • İttihatçıların Bâbıâlî Baskını (1913)

Osmanlı'da Esnaf

Osmanlılar zamanında bir esnaf, istediği zaman, istediği yerde bir dükkân açıp esnaflık yapamazdı. Devlet, semtin ihtiyacını göz önünde bulundurarak esnaf ve ahâlinin mürâcaatını kabul edip yeni bir dükkânın açılması için izin vermedikçe dükkân açılamazdı. İzin alıp açanların da hileli terazi kullanmamak, bozulmuş veya âdî mal satarak müşteriyi mağdur etmemek gibi esnaf kanunlarına riayet etmeleri şarttı. Nitekim 1680’de Sultan Dördüncü Mehmed devrinde esnaf nizamnâmesinin şartlarından biri şu idi:

“Müşterilerin alacağı nesneyi eksik tartıp veren esnafın hakkından gelinecektir. Teraziler boş dururken gözlerinin iki tarafı denk olacaktır. Kullanılan ağırlıklar da aynı olacaktır. Her malın iyisini kötüsünden ayıracaklar, müşteriye kötü mal satmayacaklardır.”

Osmanlı devrinde esnaf dükkânı ve imalâthânelerinde ustanın yanında kalfa ve çıraklar bulunurdu. Bir sanatta yetişmesi istenen çocuk 9-10 yaşına gelince babası tarafından ‘sanatı öğrenmesi’ ricâsıyla bir ustaya teslim edilirdi. İşe yeni başlayan çocuk çırak ve kalfalığı öğreninceye kadar önce ayak hizmetlerini yaparlardı. Sonra yavaş yavaş mesleğe dâir işler yapmaya başlardı.

Çıraklık ve kalfalık müddeti kişinin kâbiliyetine bağlıydı. İşinin ehli olan çırak, ustası tarafından yapılan imtihanda muvaffak olursa kalfa olurdu. Çırağın ustası, çocuğun yetiştiğini kendi ustabaşına haber verir, o sanatın ustalarının olduğu mecliste yapılan imtihanla kalfalığını tasdik ederlerdi. Usta, kalfasının yaptığı işlerden numûneleri alarak ustabaşının yanına gider, ustabaşı ve ihtiyar ustalar işi beğenirlerse kalfanın ustalığa geçişine izin verilirdi. Usta olacak kalfaya çok gösterişli peştemal (şed) merâsimi yapılırdı. Bundan sonra dilerse kendi dükkânını açabilirdi. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/23.html)
Başlık: “Ben İlmin Şehriyim, Ali O Şehrin Kapısıdır”
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2016, 08:38:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِعَلِيٍّ: لَا يُحِبُّكَ إِلَّا مُؤْمِنٌ وَلَا يُبْغِضُكَ إِلَّا مُنَافِقٌ. (طس

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye
“Seni ancak mümin sever, sana ancak münâfık buğzeder.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ocak Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 11 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 14 Rebîulâhir 1437

Hz. Ali (K.V.), Kûfe Camii'nde Şehid Edildi (661) • Haliç'in Donması (1621)

“Ben İlmin Şehriyim, Ali O Şehrin Kapısıdır”

Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi Hazret-i Ebûbekir, sonra Hazret-i Ömer, sonra Hazret-i Osman ve sonra Hazret-i Ali’dir. Bu dört zât-ı şerîfe Hulefâ-yı Râşidîn denir.

Hazret-i Ali (k.v.) Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenmiş on sahâbe)dendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Medîne’de Ensâr ve muhâcirleri kardeş kıldığı zaman Hazret-i Ali’yi zât-ı şerîfleriyle kardeş kılmıştır. Peygamberimizin damadı, Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in babasıdır. (Radıyallâhu Anhüm.)

İlk Müslümanlardan ve en meşhûr İslâm cengâverlerindendir. Buyurdu ki: “Peygamberimiz’e risâlet, Pazartesi günü verildi. Ben de Salı günü ona iman ettim.” 9 yahut 10 yaşında Müslüman oldu. Asla puta tapmadı.

Peygamberimiz ile birlikte Bedir’de, Uhud’da ve bütün harblerde bulundu. Yalnız Tebûk seferinde Medîne’de kaymakam olarak kaldı. Pek çok kahramanlıkları vardır. Peygamberimiz harplerde sancağı çok kere ona verirdi. Uhud günü on altı yara almasına rağmen sebât etti. Peygamberimiz Hayber’in onun eliyle fethedileceğini müjdeleyip sancağı ona verdi. Hayber fethinde bir kale kapısını yerinden koparıp kalkan gibi kullandı. Hâlbuki harbden sonra o kapıyı ancak kırk adam yerinden oynatabildi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Ali’ye bakmak ibadettir.”
“Kim Ali’yi severse beni sevmiş olur. Beni seven Allâh’ı sevmiş olur. Ali’ye düşman olan bana düşmandır. Bana düşmanlık eden ise Allâhü Teâlâ’ya düşmanlık etmiş olur.”

Hazret-i Ali buyurdu ki: “Resûlullâh beni çağırdı: Ey Ali, sen Îsâ aleyhisselâm gibisin. Şöyle ki: Yahûdiler ona düşmanlık ettiler, daha ileri gidip annesine iftirâ ettiler. Hıristiyanlar da onu sevdiler, aşırı gidip onu layık olmadığı bir yere indirdiler.” buyurdu.

Hazret-i Ali buyurdu: Benim hakkımda iki adam helâkdedir: Bana olan sevgisi onu ifrâta götürüp bende olmayan fazîleti bana nisbet eden ve diğeri de bana düşmanlığı sebebiyle iftirâ edip kötüleyendir. (Târihu’l-Hulefâ, İmam Suyûti)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/24.html)
Başlık: Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 24 Ocak 2016, 08:46:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ اِلَى صُوَرِكُمْ وَاَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ اِلَى قُلُوبِكُمْ وَاَعْمَالِكُمْ. (م

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize itibar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ocak Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 12 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 15 Rebîulâhir 1437

Sırpsındığı Zaferi (1364)

Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler

Zâlimin ömrü kısa olur.

Akıllı düşman, ahmak dosttan hayırlıdır.

Kanâatkâr yaşarsan sultan olursun. Kanâatkârda gam olmaz.

İnsan önce güçlük sonra kolaylıkla karşılaşır. Muhakkak her geceyi bir gündüz takip eder.

Nefsinin şerrinden selâmet bulan felâh bulur.

Nankörlerin nimeti ellerinden çıkar.

Hasmına tahammül ve sabır ile galib olursun. 

Kalbin katılaşması çok yemektendir.

Hiçbir keder ve üzüntün olmasa öleceğini bilmen yeter!

Hasedçinin hakkından hasedi gelir. Hasedçi asla rahat edemez.

Mülâyim (yumuşak) ve tatlı söz kalblerin bağıdır.

Yüz aklığı doğruluktadır.
İnsan doğrulukla büyüklerin mertebesine ulaşır.

Sana düşmanlık etmeyen dostun demektir.

Minnetkârın (yaptığı iyiliği başa kakanın) verdiği sadakanın günahı, sevabından çoktur.

Lâyık olmayan yere yapılan ihsan (iyilik), zulüm sayılır.

Küçük çocuğu olanların rızkı geniş olur.

Saîd (bahtiyar) âhiret için, şakî (saâdetten uzak olan) dünyâ için gam çeker. Saîdlerle (iyi insanlarla) görüşen onlardan olur.

Sadaka ömrü uzatır.

Nemmâm (koğucu, söz gezdiren), bir saatte birkaç ayda çıkmayacak fitneyi çıkarır.

Allâh’a itimad edenin vakti hoş geçer.

Dünyalık emelleri kısa olanın ömrü uzun olur.

Hırs sahibini hırsı öldürür.

İlmin kazandırdığı
şan ve şevket zevâl bulmaz, yok olmaz.

Ölümü unutmak kalbi paslandırır.

Geceleri namaz kılmak mü’minin nûrudur.

Yalnız oturmak, kötü arkadaşla oturmaktan evlâdır.

Hodbinlik (kendini beğenmek) kişinin helâkine (mahvolmasına) sebeptir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/25.html)
Başlık: Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinden On Âdâb | LATİFE: Tabîbe Tedavi Parası!
Gönderen: Mücteba - 26 Ocak 2016, 10:58:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ فِي جَوْفِ رَحْلِهِ. (ت


“Ey diliyle Müslüman olup imanı kalbine inmeyen kimseler!
Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın, onların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın.
Zîrâ her kim Müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa Allâhü Teâlâ da onun ayıbını meydana çıkarır.
Allâhü Teâlâ ayıbını ortaya çıkardığı kimseyi nihâyet evinin içinde bile rezil ve rüsvay eder.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ocak Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 13 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 16 Rebîulâhir 1437

Sırpsındığı Zaferi (1364)

Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinden On Âdâb

Süfyân-ı Sevrî (rah.) buyurdular:

Şu on şey âdâba uygun değildir:

Kendisine duâ ettiği hâlde ana babasına ve diğer müminlere duâ etmemek,

Kurân-ı Kerim’i okumayı bildiği hâlde her gün yüz âyet okumamak,

Mescide girdiği hâlde iki rekât de olsa namaz kılmadan çıkmak,

Kabristandan geçerken onlara selam vermemek ve duâ etmemek,

Cuma günü bir şehre girip cuma namazını kılmadan çıkmak,

Mahallesine bir âlim geldiği hâlde gidip ondan bir ilim öğrenmemek,

Arkadaş oldukları hâlde birbirine isimlerini sormamak,

Arkadaşının dâvet ettiği yemeğe gitmemek,

İlim ve edep öğrenmeyip gençliğini zâyi etmek,

Komşusu aç kendisi tok olduğu hâlde komşusuna yiyecek bir şeyler vermemek.(Tenbîhü’l-Gâfilîn)


LATİFE: Tabîbe Tedavi Parası!

Şeyhü’ş-şuârâ Mevlânâ Şeyhî, hem şâir hem de tabipti. İsmi Sinan olduğundan Hekim Sinan derlerdi. Çelebi Sultan Mehmed’i bir hastalıktan tedâvi etmiş ve Sultan’ın husûsi tabîbi olmuştur. Âhir ömründe memleketi olan Kütahya’da dükkân açıp tabiplik ve göz hekimliği yapmıştır. Garibtir ki, göz hekimi olduğu halde kendinin gözlerinde de hastalık vardı.

Bir gün, gözü ağrıyan bir adam gelip,

- Göz ağrısı için bana bir akçelik ilaç veriniz, demiş. Şeyhî hastanın istediği ilacı vermiş. Hasta tabibin gözlerinin de hasta olduğunu görüp bir akçe yerine iki akçe vermiş ve:

- Bu bir akçe de sizin gözünüzün ilaç parası!... demiş.

Adamın zarâfeti Şeyhî’nin çok hoşuna gittiğinden daima anlatır gülermiş.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/26.html)
Başlık: Şeyh Edebâlî Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 27 Ocak 2016, 01:57:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِلْتَمِسُوا الْجَارَ قَبْلَ الدَّارِ وَالرَّفِيقَ قَبْلَ الطَّرِيقِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ev almadan önce iyi komşu arayınız, yola çıkmadan önce iyi arkadaş bulunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ocak Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 14 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 17 Rebîulâhir 1437

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1299) • Üçüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1595) • Şâir Nef'î'nin Vefatı (1635)

Şeyh Edebâlî Hazretleri

Şeyh Edebâlî Hazretleri Osmanlı Devleti’nin mânevî mîmârı, Osman Gâzi’nin kayınpederi, şeyhi ve büyük İslâm âlimidir. Karamanoğulları topraklarında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Şam’a gitti. Pek çok âlimden fıkıh, tefsir, hadîs ve diğer ilimleri tahsil etti. Tasavvuf yoluna girip mânevî kemâle, olgunluğa erdi. İrşâd için memleketine döndü. Bir rivâyette Baba İlyâs Horasânî’nin halîfelerinin ileri gelenlerindendi. Eskişehir yakınlarında bir köyde ikâmet eder, ilim öğretmekle meşgul olurdu. İslâm dünyâsında eskiden beri mevcud olan fütüvvet ehli ve Anadolu’da mühim bir tesiri olan ahîlerle irtibâtı vardı. Anadolu Selçuklu Devleti sultânı tarafından devletin Batı Anadolu sınırlarındaki Söğüt civârına yerleştirilen Kayı Boyu reîsi Ertuğrul Gâzi’nin oğlu Osman Gâzi, kendisini, ilim ve feyzinden istifâde için sık sık ziyâret ederdi.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, kendi parasıyla Bilecik’te bir dergâh yaptırarak, gelen geçenlere, fakir ve muhtaçlara ikrâmda bulundu. Osman Bey de birçok defa burada müsâfir kaldı. Meşhur rüyâyı müsafir bulunduğu sırada bu dergahta görmüştür. Şeyh Edebâlî Hazretleri kızını Osman Gâzi ile evlendirdi.

Şeyh Edebâlî Hazretleri 1326 (H. 726) senesinde 125 yaşlarında iken Bilecik’te vefât etti. Bugün Bilecik şehrinin kurulduğu vâdînin sırtında olan dergâhının yanına defnedildi. Eskişehir’de de adına bir makâm türbe yapıldı. Vefâtından bir ay sonra Osman Gâzi’nin hanımı olan kızı Mal Hâtun, dört ay sonra da dâmâdı Osman Gâzi vefât etti.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, Sultan Osman’ın hürmet ettiği, her hususta istişârede bulunup danıştığı en yakın yardımcılarından oldu. Osmanlı Devleti’nin inkişâfındaki payın büyük bir kısmının Şeyh Edebâlî Hazretleri gibi büyük zâtlara âit olduğunda hiç şüphe yoktur. (Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/27.html)
Başlık: İçkideki On Zarar ve Tehlike | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 29 Ocak 2016, 18:36:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْخَمْرُ أُمُّ الْفَوَاحِشِ وَأَكْبَرُ الْكَبَائِر. (طب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şarap (içki), bütün kötülüklerin anasıdır ve en büyük günâhlardandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ocak Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 15 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 18 Rebîulâhir 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır'ı Fethi (1517) • Mülkiye Mektebi'nin Açılışı (1854)

İçkideki On Zarar ve Tehlike

Ebu’l-Leys es-Semerkandî hazretleri buyurdular:

“İçki içmekten sakın. Zîrâ içki içmekte on kötülük vardır:

1- İçki, içeni sarhoş ve mecnun (deli) gibi yapar. Çocukların maskarası olur, büyükler kendisini kınar, ayıplar.

2- İçki, malı telef eder, aklı giderir.

3- Kardeşler ve dostlar arasında düşmanlığa sebep olur.

4- Allâhü Teâlâ’yı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoyar.

5- Zinâya sebep olur. Zîrâ sarhoş iken bilmeden, farkında olmadan hanımını boşayacak söz söyler, nikahsız olduğundan hanımıyla zinâ yapmış olur.

6- İçki, bütün kötülüklerin anahtarıdır. Çünkü sarhoş iken bütün günahları işlemek kolay olur.

7- Günah işlenen yerlere girdiğinde, buradaki günahların kötü kokuları hafaza meleklerine eziyet olur.

8- Cezâ olarak seksen sopa vurulmayı hak eder. Bu cezâ dünyada vurulmazsa, âhirette bütün insanların gözü önünde ateşten sopalarla vurulur.

9- İçki içen, semanın kapılarını kendisine kapatmış olur; sevapları, duâ ve ibâdetleri kırk gün huzuru ilahiye arz olunmaz.

10- İçki içen, kendini büyük bir tehlikeye atmış olur. Zîrâ bu hâlde iken ölürse imansız gitmesinden korkulur.

Bunlar, daha dünyada iken karşılaşacağı tehlikelerdir. Âhiretteki cezâları ise sayılamayacak kadar çoktur. Hâl böyle olunca akıllı kimseye yaraşan geçici bir lezzet için âhiretteki ebedî lezzetlerden mahrum kalmamaktır.(Tenbîhü’l-Gâfilin)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Orhan, Kız: Ümmühân

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/28.html)
Başlık: “Beş sınıf insanla konuşma, arkadaş olma” | MUTFAĞIMIZ: Kuru İncir Tatlısı
Gönderen: Mücteba - 30 Ocak 2016, 01:29:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّكَ إِنِ اتَّبَعْتَ عَوْرَاتِ النَّاسِ أَفْسَدْتَهُمْ أَوْ كِدْتَ أَنْ تُفْسِدَهُمْ. (د

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak ki sen, insanların ayıbını araştırırsan (ve ifşa edersen), onları ifsad edersin (kötülüğe düşmesine sebep olursun.)”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ocak Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 16 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 19 Rebîulâhir 1437

Türkçe Ezanın İlk Defa Fatih Câmii'nde Okutturuluması (1932)

“Beş sınıf insanla konuşma, arkadaş olma”

İmâm Muhammed Bâkır rahimehullâh şöyle buyurdu:

Babam İmam Zeynelâbidîn Hazretleri bana:

“Beş sınıf insanla konuşma, arkadaş olma” diye nasîhatte bulundu.

“Babacığım, canım sana fedâ olsun! Bu beş sınıf insan kimdir?” diye sordum. Buyurdular ki:

“Fâsık (Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymayan) kimse ile arkadaş olma. Çünkü o seni bir lokma yemeğe, belki de bundan daha az bir menfaate satar.” “Daha azı nedir?” diye sordum. “Daha azı, elde etmek için hırslı olup da elde edemediği şeydir.”

“Babacığım ikincisi kimdir?”

“Cimri ile arkadaş olma! Çünkü o, çok muhtaç olduğun bir zamanda, malını korumak için seninle alâkasını keser.”

“Üçüncüsü kimdir?”

“Yalancı ile arkadaş olma! Çünkü o, serap gibidir; yakın olanı sana uzak gösterir, uzak olanı yakın gösterir.”

“Dördüncüsü kimdir?”

“Ahmak ile arkadaş olma! Çünkü o, sana faydalı olmak isterken zarar verir.”

“Babacığım, beşincisi kimdir?”

“Sıla-i rahmi terk eden, yakın akrabalarıyla münâsebetini kesen kimse ile arkadaş olma! Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de tam üç yerde böyle kimsenin mel’ûn olduğunu gördüm.” (Ravzurreyâhîn)


MUTFAĞIMIZ: Kuru İncir Tatlısı

Malzemeler: 300 gr. kuru incir, 150 gr. toz şeker, 1 su bardağı ceviz içi, Hindistan cevizi, su.

Hazırlanışı: Kuru incirler 5 dakika kadar ılık suda bekletildikten sonra içine ceviz konulur. Cevizli tarafı yukarı gelecek şekilde tencereye yerleştirilir. Üzerlerine toz şeker serpilir. İncirlerin üzerini örtecek kadar su koyulur ve tencerenin ağzı kapalı olarak incirler yumuşayıp şerbeti bitmeden ocağın altı kapatılır. Üzerine hindistan cevizi serpilir, soğuk olarak ikrâm edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/29.html)
Başlık: Nîmetlere Şükür | İLMİHAL: İftitah Tekbiri
Gönderen: Mücteba - 30 Ocak 2016, 01:43:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا قُلْتَ اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ فَقَدْ شَكَرْتَ اللهَ فَزَادَكَ. (الدر المنثور

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği nimete karşı) “Elhamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn” dersen Allâhü Teâlâ’ya şükretmiş olursun. Allâhü Teâlâ da sana nîmetini artırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ocak Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 17 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 20 Rebîulâhir 1437

Hitler'in İktidâra Gelmesi (1935)

Nîmetlere Şükür

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ kuluna bir nîmet ihsân eder, o da bu nîmetin Allâhü Teâlâ’dan olduğuna inanırsa bu nimetten dolayı hamd etmeden önce ona Allâhü Teâlâ nîmetin şükrünü edâ etmiş sevabı yazar.

Bir kul günah işler ve işlediği günahtan dolayı gerçekten pişman olursa, istiğfar etmeden önce Allâhü Teâlâ onun günahını bağışlar.

Bir kul bir dirheme veya yarım dirheme (yani çok az bir para ile) bir elbise satın alır ve giyerken Allâhü Teâlâ’ya  hamdederse onunla henüz namaz kılmadan Allâhü Teâlâ onun günahlarını bağışlar.”
(Taberânî, el-Mucemü’l-Evsat)


İLMİHAL: İftitah Tekbiri

Namaza “Allâhü ekber” diye başlanır. Bu, bir iftitah tekbiridir. Buna “Tahrîme” denir. Allâhü Teâlâ’ya tâzim ifâde eden “Allâhü ekber” lafzı ile iftitah tekbiri alınır ve bununla namaza girilmiş dünya ile alaka kesilmiş olur.

Sünnet üzere tekbir:

Erkekler: Ellerinin parmaklarını sıkmayarak başparmağın ucu kulak yumuşağına değecek kadar “Allâhü ekber” diyerek kaldırır. Tekbir alırken başını eğmez.

Kadınlar: Tekbir alırken ellerini omuz başlarına kadar kaldırırlar.

Elleri kaldırırken içleri kıbleye karşı gelmelidir.

“Ekber” kelimesi “ekbâr” okunsa namaza başlanmış olmaz. Namaz esnasında böyle denilmesi namazı bozar, çünkü mânâ değişmiş olur.

“Allah” ism-i celîlinin elifi uzatılarak “Âllah” denilmesi de şekki ifâde edeceği için namazı bozar.

İmama uymak üzere alınan iftitah tekbirinin kıyamda (ayakta iken) alınması şarttır. Rükûda bulunan bir imama uyan kimse, kıyam halinde “Allah” deyip de “Ekber” lafzını rükûa vardıktan sonra diyecek olsa imama uymuş olmaz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/30.html)
Başlık: İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır
Gönderen: Mücteba - 30 Ocak 2016, 02:10:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her Müslüman üzerine farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ocak Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 18 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 21 Rebîulâhir 1437

Osmanlı'da Matbaanın Kuruluşu; Vânî Mehmed Efendi'nin Sıhah-ı Cevherî Tercümesi (Vankulu) İsimli Lügatinin Basılması (1729)

İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

Ehl-i Sünnet mezhebini ve îtikâdını ehlinden öğrenip inandıktan sonra, kötü huy ve ahlâklardan sakınacak, güzel ahlâk ile ahlâklanacak kadar ilim sâhibi olmak, erkek, kadın bütün müslümanlara lazımdır.

Her Müslüman, çoluk çocuğuna ve eşine ilmihâlini öğretip, onları dine uymayan şeylerden korumalıdır. Emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır. Önce ehl-i sünnet îtikâdını, inancını, sonra amel bilgilerini, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da alışveriş vb. muâmelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere “İlmihâl” denir. Bunları bilmek herkese farz-ı ayındır.

Çocuklara daha küçükken ehl-i sünnet îtikâdını; inancını ve Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmelidir. Çocuğa üzerine farz olan amellerin farzlarını ve vâciblerini yerine getirecek ve haramlardan sakınacak kadar ilim öğretmek farzdır. Mesela abdest, namaz, oruç, -zengin ise- zekât ve hac bilgilerinin öğretilmesi farzdır. Bundan sonra geçimini temin edeceği bir iş, bir sanat öğretmelidir.

Bir sanatla uğraşıyorsa, mesleğinde harâma düşmeyecek kadar ilim öğrenmesi farzdır. Alışveriş bilgilerini öğrenmek gibi. Çünkü bir kimse, bu bilgileri öğrenmeden alışveriş ve ticaret yaparsa, şüphesiz harama düşme tehlikesi vardır.

Eğer bir şey farz veya haram ise onun ilmini öğrenmek farzdır.

Eğer vâcib veya kerâhet-i tahrîmiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek vâcibdir.

Eğer sünnet veya kerâhet-i tenzîhiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek sünnettir.

Müstehab ise onun ilmi de müstehabdır.

Mübah ise ilmini öğrenmek de mübah olur.

İlmi ile amel eden âlimlerin meclisinde bulunmalıdır.

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki: “Bir saat ilim meclisinde bulunup, dînimde lâzım olanları öğrenmem, bana Kadir Gecesi’ni ihyâ etmekten daha sevimlidir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/1/31.html)
Başlık: “Allah’tan Hakkı İle Ancak Âlimler Korkar…” | Ayasofya'da İlk Ezân (Miladi 717)
Gönderen: Mücteba - 01 Şubat 2016, 10:57:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ عِلْمًا أَنْ يَخْشَى اللهَ وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلًا أَنْ يَعْجَبَ بِعِلْمِهِ. (مي

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ’dan korkması yeter. Cehâlet olarak da ilmini beğenmesi yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 19 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 22 Rebîulâhir 1437

Ayasofya Câmii'nin Müzeye Çevrilmesi (1935)

“Allah’tan Hakkı İle Ancak Âlimler Korkar…”

Emevî halîfesi Ömer ibn-i Abdülaziz’in zevcesi Fâtıma (rah.) şöyle anlatır:

Bir gün Ömer İbn-i Abdülaziz’i seccâdesinin üzerine oturmuş, ellerini yanağına koymuş, gözyaşları sakalının üzerine akarken gördüm.

“Ey müminlerin emîri, yeni bir hâdise mi oldu?” diye sordum. Dedi ki:

Ey Fâtıma, yeryüzündeki bütün Ümmet-i Muhammed’in mesûliyetini üzerime aldım. İçlerinde aç kalmış fakirler, zavallı hastalar, muhtaçlar, çok gayretli gaziler, zulme uğramış olanlar var, garip ve esirler var, yaşlılar, çoluk çocuğu çok olanlar ve daha nice yardıma muhtaç çaresizler var. Biliyorum ki kıyâmet gününde Rabbim onları benden soracak, davacım Muhammed Mustafa (s.a.v.) olacak. Kurtulamazsam hâlim ne olur, diye düşünüyor, kendime acıyıp ağlıyorum.(Târih-i Dimaşk)


Ayasofya'da İlk Ezân (Miladi 717)

Molla İdrîs-i Bitlisi’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân kitabında şöyle geçer:

Emevî halîfelerinden Abdülmelik bin Mervan, oğlu Mesleme’yi büyük bir ordu ile Kostantıniyye’nin (İstanbul) fethine gönderdi.

İslam askeri uzun müddet muhâsara ettiyse de Kayser’in taht şehrinin surları sağlam ve askerleri de kalabalık olduğundan fetih mümkün olmadı. Bizanslılar çok zâyiat verdikten sonra Emir Mesleme’nin tek başına şehre girip Ayasofya’da bir kere ezan okuması şartıyla sulh yapıldı. Mal vesâir başka bir şey istenmedi.

Mesleme, Ayasofya’ya girip yüksek sesle Ezân-ı Muhammedî okuduktan sonra Şam’a döndü. (Nişancızâde, Mir’ât-ı Kâinât)


İsimlerimiz: Erkek: Kemâl, Kız: Kevser

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/1.html)
Başlık: Tevessül
Gönderen: Mücteba - 02 Şubat 2016, 14:53:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفَاعَتِي. (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim benim kabrimi ziyâret ederse, ona şefâatim vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Şubat Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 20 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 23 Rebîulâhir 1437

Japonya Zelzelesi (200 bin ölü) (1703) • Türk Eczacılar Birliği'nin Kuruluşu (1956)

Tevessül

Tevessül, vesîle: Allâhü Teâlâ’nın, kendisine yaklaşmak için sebep ve ihtiyaçların görülmesine vâsıta kıldığı her şeydir.

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibediyye’den Muhammed Mazhar (k.s.) Hazretleri buyurdu: Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in kabr-i şerîfleri huzurunda durmak ve ona salât ve selâm getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makâmı ile tevessül ederek ondan yardım ve şefâatini istemek, en makbul, sevâbı en çok ümîd olunan ve Hak Teâlâ’ya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine Resûlullâh’ın Ashâbı, Ehl-i Beyti ve ümmetinin evliyâsı ile tevessül etmek onları vesile kılmak da böyledir. Allâme Kastalânî (rh.) Mevâhib-i Ledünniyye’de “Kim bundan başka sûrette inanır (tevessülü inkâr eder)se İslâm bağını boynundan çıkarmış; Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlüne ve (ehl-i sünnet) âlimlerine muhâlefet etmiş olur” demiştir.

İslam târihinde tevessülün örnekleri vardır: Hicretin 18. (M. 639) senesinde Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Arab Yarımadası’na yağmur yağmadı. Yerler kurudu; toprak, kül gibi rüzgârla uçar oldu. İnsanlar, hayvanlar aç kaldı.

Hazret-i Ömer (r.a.), komşu vilâyetlerdeki vâlilerden yardım istedi. Evvela Sûriye emîri Ebû Ubeyde (r.a.) Hazretleri, dört bin yük zahîre gönderdi. Filistin emîri Amr bin Âs (r.a.) Hazretleri Mısır’dan zahîre tedarik ederek Kızıldeniz’den gemilerle gönderdi. Böylece Medîne-i Münevvere’de bolluk oldu.

Sonra Hazret-i Ömer (r.a.) insanlar ile beraber yağmur duâsına çıktı ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri’nin amcası Abbas (r.a.) Hazretleri’nin elinden tuttu: “Yâ Rabbi! Peygamberinin amcası ile sana tevessül eder, sana yaklaşırız” diyerek diz çöktü, dua ve niyaza başladı. Hazret-i Abbas da Cenab-ı Hakk’a yalvarıyor ve gözyaşları sakalından aşağı dökülüyordu. Hazret-i Ömer de diz çöküp duruyordu. Derhal bulutlar belirdi, yağmur yağmağa başladı.

Bu hâdise ile Peygamber Efendimiz’e yakınlığın halk nazarında şan ve şerefi çoğaldı. Herkes teberrüken Hazret-i Abbas’ın eteklerine yapışır oldu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/2.html)
Başlık: Sultan İkinci Murad Han(rahmetullâhi aleyh) | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 03 Şubat 2016, 11:40:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَضْلُ صَلَاةِ الرَّجُلِ فِي بَيْتِهِ عَلَى صَلَاتِهِ حَيْثُ يَرَاهُ النَّاسُ كَفَضْلِ الْمَكْتُوبَةِ عَلَى النَّافِلَةِ. (طب

“Bir kişinin evinde (kimsenin görmediği yerde) kıldığı (nâfile) namazın, insanların gördüğü yerde kıldığı namaz üzerine fazîleti, farz namazların nâfile namazlar üzerine fazileti gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 21 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 24 Rebîulâhir 1437

Sultan İkinci Murad Han'ın Vefatı (1451) • İlk Uzay Gemisinin Ay'a İnişi (1966)

Sultan İkinci Murad Han(rahmetullâhi aleyh)

Altıncı Osmanlı padişahı Sultan İkinci Murad Han, milâdî 1421’de (Hicrî 824) tahta çıkmıştır. İnce ruhlu, âdil, merhametli, sözüne sâdık, cesur ve tedbirli idi. Memleketini adâletle idâre eden, dindar ve lütufkâr bir hükümdar idi. Sulhde olduğu gibi harpte de sözünün eri idi. İlim meclislerini sever, âlimleri himâye ederdi.

Devrinde meydâna gelen mühim hâdiselerden bazıları:

Mustafa Çelebi ve Küçük Mustafa Çelebi isyanları bastırıldı, 1422 Haziran ayında İstanbul kuşatıldı, Selanik ve Yanya alındı, Macarlarla Edirne-Segedin Muâhedesi yapıldı, Haçlılar’a karşı yapılan Varna ve İkinci Kosova Muhârebesi’nde zafer kazanıldı.

Îmâr işlerine ehemmiyet verip çok eser bıraktığı için “Ebü’l-Hayrât” diye anılan Sultan İkinci Murad Han başta Bursa ve Edirne olmak üzere birçok şehirde, hayır eserleri yaptırdı. Edirne’de Üç Şerefeli Câmii, Dâru’l-Hadîs, Bursa Murâdiye semtinde bir câmi, medrese ve imâret, Edirne’de Ergene üzerine bir köprü yaptırdı ve Uzunköprü kasabasını kurdu. Selânik ve İpsala’da da câmiler inşâ ettirdi. Bu hayır eserlerine birçok vakıflar tahsis etti. Her sene Kudüs, Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere yoksulları için otuz beş bin altın gönderirdi. Milletinin hakkına ziyâdesiyle riâyet eder, kul hakkından pek sakınırdı.

Sultan İkinci Murad Han, memleketinde îmâr ve sanatı yüksek bir mevkiye ulaştırmış, hayatı boyunca ülkesine büyük hizmetlerde bulunmuş bir padişahtır. 3 Şubat 1451 tarihinde âhirete göçmüştür. Allah rahmet eylesin. (M. Osmanlı Târihi, Çamlıca B.Y.)

Bilmeceler:

Biz on kardeşiz, en küçüğümüz en şişmanımızdır? (Parmaklar)
Durmadan işler heman, durursa ölür insan? (Kalp)
İki delikten bakar, dünya içine akar? (Gözler)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/3.html)
Başlık: İslam'ın Şartlarına Riâyet Eden Cennete Girer
Gönderen: Mücteba - 04 Şubat 2016, 15:17:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ شَهِدَ الْفَجْرَ وَالْعِشَاءَ فِي جَمَاعَةٍ كَانَتْ لَهُ بَرَاءَتَانِ: بَرَاءَةٌ مِنَ النِّفَاقِ وَبَرَاءَةٌ مِنَ الشِّرْكِ. (حنيفة

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâeti olur: Biri nifaktan berâet, biri de şirkten berâet.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 22 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 25 Rebîulâhir 1437

İskilipli Atıf Hoca'nın İdam Edilmesi (1926) • Balkan Paktı'nın İmzalanması (1934)

İslam'ın Şartlarına Riâyet Eden Cennete Girer

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ’ya ibâdetlerinizde ihlâslı olun, beş vakit namazınızı kılın, mallarınızın zekâtını gönül hoşluğu ile verin, Ramazan orucunu tutun, Beytullâh’ı haccedin. (Böyle yaparsanız) Rabbiniz’in cennetine girersiniz.”

Namaz, bedenle yapılan en fazîletli ibâdettir. Namazın kemâliyle edâsı ancak bütün âdâbına riâyet etmekle mümkün olur. Bunlar da şeytanın vesvesesine kulak vermemek, âzâların huşû içinde olması, rukünleri sükûnetle; ağır ağır yapmak, her rukünde okunması gerekenleri tam okumak, (tahiyyatta kelime-i) şehâdeti (Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh) okurken dikkatli ve kalbi uyanık bulunmaktır.

Sabah namazının ilk olarak Âdem (a.s.)’a, öğle namazının Dâvud (a.s.)’a, ikindi namazının Süleyman (a.s.)’a, akşam namazının Yâkup (a.s.)’a, yatsı namazının da Yûnus (a.s.)’a farz kılındığı hadis-i şerifte haber verilmiştir. Cebrâîl (a.s.) Mi’raç’tan sonra iki gün gelip birinci günde beş vakit namazları ilk vaktinde, ikinci günde de son vaktinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e kıldırdıktan sonra “Yâ Muhammed, bu vakitler senin ve senden önceki ümmetlerin namaz vaktidir” buyurdu.

Bu hadîs-i şerîfte bedeni temizleyen namaz ibâdetinden sonra malı temizleyip çoğaltan, insanı cimrilik kirinden arındıran, zekât ibâdeti beyan buyuruldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisinden isteyeni başkasına havâle etmeyip bizzat verdiği gibi mümkünse zekâtı kendi eliyle vermelidir.

Ramazan orucunu, şartlarına, erkân ve âdâbına riâyet ederek tutmalı, sahuru son vaktinde, iftarı da acele edip hemen ilk vaktinde yapmalı, haramlardan koruyarak bütün âzâlarına da oruç tutturmalıdır.

Beytullah’ı (Kâbe’yi) de erkân ve âdâbına uyarak, hükümlerini tam yerine getirerek sünnet üzere haccetmelidir.

Bu ibâdetleri yukarıda bildirildiği sûrette yerine getirirseniz kurtuluş yolunu, hidâyeti ve ihlâsı ihsan eden Rabb’inizin cennetine girersiniz. (Feyzu’l-Kadîr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/4.html)
Başlık: Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 11:36:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا اكْتَسَبَ مُكْتَسِبٌ مِثْلَ فَضْلِ عِلْمٍ يَهْدِى صَاحِبَهُ إِلَى هُدًى أَوْ يَرُدُّهُ عَنْ رَدًى. (طس

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiç kimse, sâhibini hidâyete götüren veya kötülüklerden alıkoyan ilmin fazîleti gibi bir fazîlet elde etmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 23 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 26 Rebîulâhir 1437

Laiklik İlkesi ve Altı Ok Anayasa'ya Kondu (1937)

Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır

Her kişiye otuz iki farzı, dînin zarûrî meselelerini bilip inanmak farz-ı ayındır. Dînin zarûrî meselelerinin en büyük rüknü imanın farzlarıdır. Bunlarda şüphe caiz değildir. Zîrâ şüphe olan yerde îmân bulunmaz.

Çocukluğundan itibaren dünya işleri ile meşgul olup dinine âit îmân ve amel bilgilerini öğrenmeye vakit ayıramayanlar -Allah muhafaza- bu cehaletle âhirete giderlerse Cehennem’e müstehak olurlar.

Bu sebeple bütün mükellef erkek ve kadınlar otuz iki farzı hususiyle îmânın farzlarını öğrenip evladlarına ve emri altındakilere de öğretmelidir. Zîrâ îmân olmayınca amelin faydası olmaz.

İmânın şartları:
1- Allâh’ın varlığına ve birliğine
2-Meleklerine
3- Kitaplarına
4- Peygamberlerine
5- Ahiret gününe
6- Kadere; hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmak.

İslâm’ın şartları:
1-Kelime-i şehâdet getirmek
2-Namaz kılmak,
3- Zekât vermek
4-Oruç tutmak
5-Haccetmek.

Guslün Farzları:
1- Ağza su vermek
2- Burna su vermek
3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin Farzları:
1- Yüzünü yıkamak
2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak
3- Başının dörtte birini meshetmek
4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün Farzları:
1- Niyet etmek
2- Ellerini toprağa vurup yüzünü, sonra tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek.

Namazın Farzları:

Namazın dışında olanlar:
1- Hadesten tahâret (Abdesti yoksa abdest almak, cünüp ise gusletmek)
2- Necâsetten tahâret (Vücudunu, elbisesini ve namaz kıldığı yeri necasetten temizlemek)
3- Setr-i avret (Namaz kılarken vücudunda örtmesi icap eden yerleri örtmek)
4- İstikbâl-i Kıble (Kâ’be’ye dönmek)
5- Vakit
6- Niyet.

Namazın içinde olanlar:
1- İftitah tekbîri (Namaza Allâhü ekber ile girmek)
2- Kıyâm (ayakta durmak)
3- Kırâat (Kur’ân okumak)
4- Rükû
5- Secde
6- Kâde-i ahîre. (Son oturuş.) 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/5.html)
Başlık: Bir Gayret Numûnesi: Deli Hüseyin Paşa
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2016, 11:12:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: جُبِلَتِ الْقُلُوبُ عَلَى حُبِّ مَنْ أَحْسَنَ إِلَيْهَا وَبُغْضِ مَنْ أَسَاءَ إِلَيْهَا. (شهاب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kalbler, kendisine iyilik yapanı sevmek,kötülük yapana da buğz (nefret) etmek üzerine yaratılmışlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 24 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 27 Rebîulâhir 1437

Sultan İkinci Ahmed Han'ın Vefatı, İkinci Mustafa Han'ın Tahta Çıkışı (1695)

Bir Gayret Numûnesi: Deli Hüseyin Paşa

Sultan Dördüncü Murad Han zamanında saray baltacısı olan Hüseyin Ağa’ya, gâyet kuvvetli olup hiçbir şeyden korkmadığı için ‘Deli Hüseyin’ denilirdi.

İran elçisi hediye olarak kurulmuş bir yay getirir. “Bu yayın kirişini bozup tekrar kuracak bir kahraman var mı?” diye sorar. İstanbul’un bütün pehlivanları gelirler, yayı bozup kurmaya bir türlü muvaffak olamazlar. O zamanlar acemi baltacı olan Deli Hüseyin yayı beş on kere bozup kurar. Sultan Dördüncü Murad’ın huzuruna çıkartılır, orada da kuvvetini gösterir. Padişah memnun olur, ihsanlar verir. Hüseyin Ağa gayreti ve nâmûsu ile paşalığa kadar çıkar, nihâyet Mısır’a beylerbeyi olur.

Hüseyin Paşa güler yüzlü ve hoş sözlü idi. Doğruluğunu, fedâkarlığını herkes severdi. Gazaya giderken Hüseyin Paşa’yı seyir için sokaklar ahâlî ile dolardı. Paşa yolda herkese bağıra çağıra selam verir, halk da: “Allah seni padişaha bağışlasın, kahraman vezir böyle olur!” derler, duâ ederlerdi.

Hüseyin Paşa dindar, mert, vatansever ve akıllı bir vezirdi. Fethedilmesi yirmi beş sene süren Girit adasına tayin olduğunda sefer başlayalı bir sene olmuştu (1646). Düşman, Hüseyin Paşa’nın Girit’e asker götürmek için denizden yola çıkacağını haber almış, bu gemilerimizi de, Memiş Reis’in gemileri gibi, ansızın vurmayı planlamıştı. Mevsim kış idi. Hüseyin Paşa: “Mevsim kış. Hele fırtınalar bir geçsin, öyle gideriz.” dedi. Bu fikirde olduğu halk arasında yayıldı. Nihayet bunu düşman da işitti, Hüseyin Paşa bu kış Girit’e gitmeyecek diye gemilerimizin yolunu beklemedi.

Hüseyin Paşa Mora’ya geldi, donanmayı ansızın getirdi, bütün askerini bindirip Mora kıyısından Girit’e üç günde ulaştırdı. Düşman bunu duyunca, gafletine pişman oldu. Fakat iş işten geçmiş, asker de Girit’e gelmişti. Hüseyin Paşa Girit’te kahramanca mücâdele etti, birçok kaleyi aldı.

Girit serdarı Deli Hüseyin Paşa adanın tamamını alamadan 1656’da İstanbul’a çağrıldı. Girit adası 1668’de Fazıl Ahmed Paşa zamanında fethedildi. (Yirmi Beş Sene Siper Kavgası, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/6.html)
Başlık: Amellerde İhlâs | Kötü Huyludan Bir şey İsteme
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2016, 11:15:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إنَّ اللهَ لَا يَقْبَلُ مِنَ الْعَمَلِ إلَّا مَا كَانَ خَالِصًا وَابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُهُ. (ن

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ ancak ihlâslı olarak ve sadece kendi rızâsı gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 25 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 28 Rebîulâhir 1437

Maraş'a Kahraman Ünvanı Verildi (1973)

Amellerde İhlâs

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Amellerinizi ihlâs ile (sadece Allah rızâsı için) yapınız. Zîrâ Allâhü Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.” buyurmuştur.

Cüneydi Bağdâdî (rh.): “İhlâs, kul ile Allâhü Teâlâ arasında bir sırdır. Melek onu bilip yazamaz, Şeytan görüp ifsâd edemez, heva ve heves de onu bozamaz.” buyurmuştur.

Fudayl bin Iyâd (rh.): “İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riyâdır. Onların hatırı için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki hastalıktan korumasıdır.” buyurmuştur.

Riyâ ve süm’a (gösteriş) için amel işleyen kimse, torbasını çakıl taşlarıyla doldurup çarşıya çıkan adama benzer. İnsanlar onu görünce falanın torbası dolu derler. Fakat o taşların, insanların böyle söylemesinden başka o adama faydası yoktur. (Rûhu’l-Beyân Tefsiri)


KÖTÜ HUYLUDAN BİRŞEY İSTEME

Bir derviş zorda kalmıştı. Birisi ona:

“Çok zengin birisi var. Eğer senin zorda kaldığını bilirse sana yardımcı olacağını zannediyorum.” dedi.

Derviş:  Ben onu tanımıyorum, dedi.

Adam: Ben seni ona götüreyim, dedi.

Dervişi alıp zenginin evine götürdü. Derviş, karşısında dudağı sarkık, öfkeli ve asık suratlı bir adamı görünce hiçbir şey söylemeden oradan çıktı. Dervişi zengine götüren adam:

“Niye bir şey söylemedin?” diye sorunca derviş:

“Onun yapacağı yardımını asık suratına bağışladım” dedi.

Ekşi suratlıdan bir şey istememeli; ona ihtiyâcını bildirmemelidir. Çünkü çirkin huyu ve kötü meşrebi yüzünden huzursuzluk olur. Yani isteğin yerine gelmediği gibi bir de huzursuz olursun.

Gönlündeki gamı öyle birine söyle ki, güler yüzünden huzur ve rahat bulasın. (Gülistan’dan seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/7.html)
Başlık: Hazret-i Ömer’in Temennisi | Bağdat Fâtihi Dördüncü Murad Han’ın Vefatı
Gönderen: Mücteba - 08 Şubat 2016, 11:18:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّوْمُ فِي الشِّتَاءِ الْغَنِيمَةُ الْبَارِدَةُ. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kışın tutulan oruç, meşakkatsiz, yorulmadan elde edilen ganîmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 26 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 29 Rebîulâhir 1437

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Vefatı (1640) • Yeni Câmi İbâdete Açıldı (1664) • Antep'e Gazi Ünvanı Verildi (1921)

Hazret-i Ömer’in Temennisi

Halîfe Hazret-i Ömer radıyallâhü anh, Ashâb-ı Kirâm’dan bazı zâtlara: “Bir şeyler isteyecek olsanız, ne isterdiniz?” dedi. Bazısı: “Şu evin altınla dolu olmasını ve onu Allah yolunda sadaka olarak vermeyi dilerdim” dedi. Bir diğeri: “Şu evin zeberced ve en kıymetli mücevherlerle dolu olmasını ve onu Allâh yolunda sadaka vermeyi isterdim” dedi. Hazret-i Ömer (r.a.): “Daha başka şeyler dileyiniz!” dedi.

“Daha ne isteyeceğimizi bilemiyoruz, ey Mü’minlerin Emîri” dediler. Buyurdu ki: “Ben de şu evin Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Muâz bin Cebel, Ebû Huzeyfe’nin kölesi Sâlim ve Huzeyfe bin Yemân gibi zâtlarla dolu olmasını (onlarla Allah yolunda hizmet etmeyi) isterdim.” Radıyallâhü anhüm ecmaîn. (Müstedrek, Hakim)

BAĞDAT FÂTİHİ DÖRDÜNCÜ MURAD HAN’IN VEFATI

Sultan Murad Han, damla (gut) hastalığından dolayı yataktan kalkamayacak kadar ağırlaşınca, kardeşi Sultan İbrahim Han’ı huzuruna çağırttı ve kendisine vasiyet ve nasihatlerde bulunarak saltanatı ona teslim etti.

Sultan Murad Han, 9 Şubat 1640 günü güneş battıktan sonra, İmam Yusuf Efendi Yâsin-i Şerif okurken vefât etti. Sultanahmed Câmii avlusunda müslümanların gözyaşları ile Şeyhülislam Yahya Efendi’nin kıldırdığı cenâze namazından sonra, babası Sultan Ahmed Han’ın türbesine defnedildi.

Sultan Murad Han, hayatını devlete hizmet ve Allâhü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak geçirmiştir. Büyük padişah, Ehl-i Sünnet hâricindeki fırkaların, bilhassa Râfızîler’in Hazret-i Ömer’e (r.a.) yaptıkları gibi birçok iftiralara mâruz kaldı. İnsanlara zulüm ettiğini, içki içtiğini ve daha nice asılsız ve çirkin iftirâları söyleyecek kadar ileri gittiler. Hâlbuki devrinin kaynaklarında, onun dînine bağlı bir mümin olduğu yazılıdır. Zâten esasında bütün Osmanlı padişahları beş vakit namazlarını hiç aksatmadan cemaatle kılan ve dînin haram kıldığı işlerden ve hatta şüphelilerden bile sakınan zâtlardır. Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn. 

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/8.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir’in Cömertliği | Cemaziyelevvel Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlang
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2016, 10:39:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْجَنَّةُ دَارُ الْأَسْخِيَاءِ. (فيض

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cennet cömertlerin yurdudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Şubat Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 27 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 30 Rebîulâhir 1437

Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri'nin Vefatı (720) • Minarelerde İlk Defa Kandil Yakılması (1588) • Boğaziçi Dondu (1621) • Sultan İbrahim Han'ın Tahta Çıkışı (1640)

Hazret-i Ebûbekir’in Cömertliği

Bir gün Hazret-i Ebûbekir ve Hazret-i Ali radıyallâhü anhümâ mescidde Resûlullah’ın huzûrunda iken bir kimse mescide girip selâm verdikten sonra Hazret-i Ali’yi görünce, gayet mahzun olup yüzü sarardı. Hazret-i Ebûbekir radıyAllahü anh onun bu hâline hayret etti. Namaz kıldıktan sonra, Hazret-i Ali’ye sordu: “Yâ Ali, bu kimse mescide girip seni görünce gâyet mahzun oldu, benzi sarardı, hikmeti nedir?”

Hazret-i Ali radıyAllahü anh dedi ki: “Bu kimse bana yirmibin akçe borçludur. Onun için elem çekti.”

Hazret-i Ebûbekir onu çağırıp “Hazret-i Ali’ye borcun olan yirmi bin akçeyi niçin vermezsin?” dedi. O adam dedi ki: “Yâ Sıddîk! Allah hakkı için kudretim yoktur ki vereyim. Yoksa bir gün geciktirmezdim.” Hazret-i Ebûbekir, Kur’ân-ı Azîm’e hürmetinden ve son derece de cömertliğinden dedi ki:

“Eğer Fâtiha sûresini yarısına kadar okuyup, sevâbını bana bağışlar isen, borcunu ben öderim.” O da kabul edip, güzel ses ve tecvidiyle Fâtiha’yı yarısına kadar okudu. Hazret-i Ebûbekir buyurdu ki:

“Eğer tamamını okursan, yirmi bin akçe daha vereyim.” O da Fâtiha sûresinin tamamını okudu. Hazret-i Ebûbekir radıyAllahü anh da tam kırk bin akçe verdi, bu azdır diye özür diledi. (Menâkıb-ı Çehâryâr-i Güzîn)

CEMAZİYELEVVEL AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Cemâziyelevvel ayı ictimâ‘ı 08 Şubat Pazartesi günü Türkiye saati ile 16:39’dadır.

Ru’yet ise bugün 09 Şubat Salı Türkiye saati ile: 06:27’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Büyük Okyanus’un orta ve kuzey kısımları, Japonya, Güney Kore, Tayland, Çin, Hawaii, Papua Yeni Gine, Filipinler, Endonezya.

Hilâl Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 10 Şubat Çarşamba günü de Cemâziyelevvel ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/9.html)
Başlık: Sultan İkinci Abdülhamid Han Devri Tüp Geçit Projeleri
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2016, 16:08:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْخَيْرُ كَثِيرٌ وَمَنْ يَعْمَلُ بِهِ قَلِيلٌ. (هب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hayır çoktur, fakat hayrı işleyen azdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Rûmî: 28 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 01 Cemâziyelevvel 1437

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın İrtihali (1918)

Sultan İkinci Abdülhamid Han Devri Tüp Geçit Projeleri

Üç tarafı denizlerle çevrili olan İstanbul’da ulaşım tarih boyunca hep bir mesele olmuştur. Bu sebeple bilhassa son yüzyılda boğazın iki yakasını birbirine bağlayacak köprü ve tünel (tüp geçit) çalışmaları yapılmıştır.

1836 yılında Haliç’te Azapkapı ile Unkapanı arasında ilk köprü hizmete girmiştir. 1845 yılında Sultan Abdülmecid Han’ın annesi Bezm-i Âlem Vâlide Sultan tarafından Karaköy Köprüsü yaptırılmıştır. 1869 yılında Karaköy ve Pera (Beyoğlu) arasında bir tünel (metro) yapılmaya başlanmış ve Ocak 1875 tarihinde hizmete girmiştir.

1876’da tahta çıkan Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında da çeşitli yerler için köprü ve tünel projeleri hazırlanmıştı. Bunların bir kısmı İstanbul’u kuzeyden güneye kat’eden demiryolu projeleriydi ve bu projelerde yer yer tüneller de bulunuyordu. Boğazın iki ayrı noktasında Sarayburnu-Üsküdar ve Rumeli Hisarı-Kandilli arasında köprü projeleri yapılmıştır.

Köprü projelerinden başka Sarayburnu ile Üsküdar arasında bir tüp geçit (tünel-i bahrî/cisr-i enbûbî) inşası için çok sayıda proje çizilmiştir. Arşivlerimizde bulunan ilk tüp geçit projesi Galata ve Pera arasındaki tünelin mühendisi Henri Gavand tarafından yapılmıştır. Henri Gavand, şimdiki Karaköy-Galata tüneli işletmeye açıldıktan bir sene sonra, 1876’da Osmanlı hükümetine Boğaziçi’nde, Sarayburnu ve Üsküdar arasında bir tüp geçit projesi sunmuştur.

Sarayburnu - Üsküdar (Şemsipaşa - Salacak) arasının tüp geçitle bağlanması için ikinci proje ise, Fransız S. Preault Demiryolu Şirketi tarafından hazırlanmıştır.

1891 yılında Fransız demiryolu mühendislerinden S. Preault tarafından, Sultan Abdülhamid Han’a “Deniz Altı Çelik Tüneli” projesi sunuldu.

Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bu projeleri, tahttan indirilmesi sebebiyle yapılamamıştır. (Boğaziçi’ne Tüp Geçit Projeleri, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/10.html)
Başlık: Fırsatı Ganîmet Bilene Müjde | Namazlarda Kıyam: Ayakta Durmak
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2016, 16:13:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فُتِحَ لَهُ بَابُ خَيْرٍ فَلْيَنْتَهِزْهُ فَإِنَّهُ لَا يَدْرِى مَتَى يُغْلَقُ عَنْهُ. (شهاب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendisine bir hayır kapısı açılan kimse bunu fırsat bilsin (bundan istifâde etsin). Zîrâ o, bu kapının ne zaman kapanacağını bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Rûmî: 29 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 02 Cemâziyelevvel 1437

Fırsatı Ganîmet Bilene Müjde

Evliyâdan Hâtem-i Esam hazretleri bir topluluğa uğradı ve:

“Şu üç şey sizde varsa müjdeler olsun. Bunlar yoksa cehennemde azab olunursunuz.” dedi.

“O üç şey nedir?” dediler. Buyurdu ki:

• “Daha fazla ibâdet ve itâatle geçirmediğiniz için geçmiş günlerden dolayı pişmanlık ve üzüntü duymak.

• İçinde bulunduğunuz vakitte çokça tevbe ve istiğfarda bulunmak. Bu vakit tevbe etmeden geçerse bir daha fırsat olmayabilir. O günü Allâhü Teâlâ’ya ibâdet etmek ve rızâsını kazanabilmek için fırsat ve ganîmet bilmelidir.

• Ve yarından korkmak. Yarın başına neler geleceğini bilmediği için kurtulup kurtulamayacağını düşünerek korkmalıdır.” (Tezkiratü’l-Evliya)


NAMAZLARDA KIYAM: AYAKTA DURMAK

Kıyam, farz ve vâcip namazlarda farz olan bir rükündür, bir esastır. Kıyâma (ayakta durmağa) gücü yeten kimsenin bir farz veya vâcip namazı oturarak kılması câiz olmaz.

Bir hasta, bir yere dayanarak ayakta namaz kılabiliyorsa farz namazları oturduğu hâlde kılamaz. Bir müddet ayakta kılmaya gücü yeterse o kadar ayakta durur, sonra oturarak namazını bitirir. Hatta yalnız iftitah tekbirini ayakta almaya gücü yeten kimse, bu tekbiri ayakta alır, sonra oturup namazını kılar, başka türlü yapamaz.

Bir hasta ayakta namaz kılmaktan hakîkaten veya hükmen âciz bulunsa, yani ya ayakta durmaya hiç gücü yetmezse veya ayakta durmaktan dolayı hastalığının artmasından veya uzamasından veya şiddetli ağrılardan korkarsa namazını -rükû‘ ve secde ederek- oturduğu hâlde kılar.

Oturduğu hâlde namaz kılan hasta, gücü yeterse teşehhütte oturduğu gibi oturarak namazı kılar. Böyle dizleri üzerinde de oturamayan yere oturup ayaklarını uzatır, îmâ ile kılar.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/11.html)
Başlık: Kişi Bilmediğinin Düşmanıdır | İlmihâl: Îmâ İle Namaz
Gönderen: Mücteba - 12 Şubat 2016, 16:18:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُبُّ الثَّنَاءِ مِنَ النَّاسِ يُعْمِي وَيُصِمُّ. (فيض

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanların övmesini beklemek ve övülmekten hoşlanmak, gözleri (hakkı görmekten) kör ve kulakları (hakkı işitmekten) sağır eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Rûmî: 30 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 03 Cemâziyelevvel 1437

San'a'nın Fethi (1546) • Kahraman Maraş'ın Kurtuluşu (1920)

Kişi Bilmediğinin Düşmanıdır

Abbâsî Halîfesi Hârun Reşîd’in meşhûr veziri Yahya bin Hâlid Bermekî’nin oğluna nasîhatı:

İşittiklerinizin en güzelini yazınız,

Yazdıklarınızın en güzelini ezberleyiniz,

Ezberlediklerinizin en güzelini söyleyiniz,

Her şeyden biraz öğreniniz.

Zîrâ kim bir şeyi bilmezse ona düşman olur. (Dürrü’l-kelâm, Siftî.)


İLMİHÂL: ÎMÂ İLE NAMAZ

Bir hasta, ayakta kılmağa gücü yettiği hâlde rükû ve secdeye yahut yalnız secdeye gücü yetmezse namazını ayakta kılması lâzım gelmez. Tahiyyatta oturduğu gibi yere oturup îmâ ile kılar.

Îmâ: Namazda rükû için başı aşağıya doğru eğme, secde de biraz daha fazla eğmektir.

Rükû’ ve secde ile namaz kıldığı takdirde yarasından kan akacak kimse, namazını ayakta veya oturup îma ile kılar.

Oturduğu hâlde bile rükû ve secdeye gücü yetmeyen kimse (yine oturduğu yerde) rükû ve secdeyi başıyla îmâ ederek yapar. Secde için başını rükûdakinden biraz fazla eğer. Yastık gibi bir şey üzerine secde etmesi câiz olmaz.

Oturduğu hâlde namaza gücü yetmeyen kimse, arkası üzerine yatar, ayaklarını kıble tarafına yöneltir, rükû ve secdeyi başıyla îmâ eder. Başıyla îma yapabilmesi için omuzlarının altına münasip bir şey konulur. Böyle bir hasta, yüzü kıbleye yönelmiş olarak sağ yanı üzerine yatıp da îmâ ile rükû ve secde etse namazı yine câiz olur. Fakat kudreti varsa arkası üzerine yatması daha faziletlidir.

Velhâsıl: Namaz, tam bir özür bulunmadıkça asla terk ve te’hîr edilemez. Aksi takdirde Allâhü Azîmüşşân’ın azâbı pek şiddetli, pek korkunçtur.


İsimlerimiz: Erkek: Bilâl, Kız: Büşrâ

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/12.html)
Başlık: İmanın İkinci Şartı: Meleklere Îmân
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2016, 21:48:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ حَافِظَيْنِ يَرْفَعَانِ إِلَى اللهِ فِي يَوْمٍ فَيَرَى تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى أَوَّلِ الصَّحِيفَةِ وَفِي آخِرِهَا اِسْتِغْفَارًا إِلَّا قَالَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى: قَدْ غَفَرْتُ لِعَبْدِى مَا بَيْنَ طَرَفَيِ الصَّحِيفَةِ. (مجمع


“İnsanların günlük amellerini yazan iki melek bunları hergün Allâhü Teâlâ’ya arzederler. Allâhü Tebâreke ve Teâlâ bir günün sahîfesinin başında ve sonunda (kulunun) istiğfar (ettiğini yazılmış) görünce şöyle buyurur:Kulumun sahîfesinde bulunan bütün günahlarını bağışladım.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Rûmî: 31 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 04 Cemâziyelevvel 1437

Erzincan ve Görele'nin Kurtuluşu (1918) • Kuzey Kıbrıs Türk Federe Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1975)

İmanın İkinci Şartı: Meleklere Îmân

İmanın ikinci şartı: Meleklerin Allâhü Teâlâ’nın şerefli kulları olduklarına ve Allâhü Teâlâ ile peygamberleri arasında vahyin sâdık ve emîn vâsıtası olduklarına îmân etmektir.

Enbiyâ sûresinin 26 ve 27. âyet-i kerîmelerinde bildirildiği üzere melekler Allah’ın şerefli kullarıdır, Allâhü Teâlâ’nın emri olmadan hiçbir söz ve fiilde bulunmazlar.

Melekler, latîfdir (nurdan yaratılmışlardır). Kendi irâdeleri ile yahut kendilerine öğretilen mübârek isimleri okuyarak istedikleri güzel sûretlerde görülürler. Nitekim Cebrâîl Aleyhisselâm, Peygamberimiz’e bazan Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları sûretinde gelirdi.

Melekler’de erkeklik ve dişilik olmadığı gibi insan ve cinlerdeki yemek içmek, doğmak, doğurmak ve her şerrin kaynağı olan şehvet ve gadab da olmaz.

Melekler’in bir kısmı gece gündüz dâimâ ve hiç ara vermeksizin Allâhü Teâlâ’yı tesbihden başka şeyle meşgul olmazlar. Bunlara mukarrebûn ve illiyyûn denilir. Bir kısmı da Allâhü Teâlâ’nın takdîr ettiği üzere yerde ve göklerde tedbir ve tasarruf eder, emrettiklerini yaparlar. Ayrıca her insanda, vazifeli 384 melek vardır. Bunlardan Kirâmen Kâtibîn melekleri insanların günlük amellerini yazıp bunları hergün Allâhü Teâlâ’ya arzederler. (Şerh-i Dürr-i Yektâ)

Melekler’in adedlerini ancak Allâhü Teâlâ bilir. İçlerinden dört büyüğü, Melekler’in peygamberleridir ki şunlardır:

1- Cebrâil (a.s.): Vahye memurdur.

2- Mîkâil (a.s.): Bir kısım hâdiselerin; mesela rüzgârların, yağışların, hububatın ve bitkilerin meydana getirilmesine memurdur.

3- İsrâfil (a.s.): Sûr’un üflenmesi, kıyâmet gününün meydana gelmesi ve bütün canlıların kıyâmette tekrar diriltilmelerine memurdur.

4- Azrâil (a.s.): Öleceklerin ruhlarını almaya memurdur. (M. İlmihal, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/13.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir... : SA'D BİN MUÂZ (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2016, 21:58:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِستَكْثِرُوا مِنَ الْإِخْوَانِ فَإِنَّ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ شَفَاعَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (كنز

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Mümin kardeşlerinizi çoğaltınız. Zîrâ kıyamet günü (kâmil ve sâlih) her müminin şefâat etme salâhiyeti vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Rûmî: 01 Şubat 1432 Hicrî: 05 Cemâziyelevvel 1437

Vakfıkebir ve Beşikdüzü'nün Kurtuluşu (1918) • Yeni Balkan Paktı'nın Ankara'da İmzalanması (1953)

Ashâb-ı Bedir... : SA'D BİN MUÂZ (R.A.)

Sa‘d bin Muâz radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Evs kabîlesinin Abdüleşhel oğullarındandır. Künyesi Ebû Amr’dır. Evs kabîlesinin reîsi olup annesi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) İkinci Akabe’de bîat edenlerden Kebşe binti Râfi‘’dir (R. Anhâ).

Hazret-i Sa‘d, Mus‘ab bin Umeyr (r.a.) vasıtasıyla Müslüman oldu. Onun Müslüman olması üzerine bütün Abdüleşhel oğulları İslam diniyle müşerref oldular. Ensâr’dan âilece ilk olarak Sa‘d bin Muâz’ın (r.a.) âilesi Müslüman oldu. Bedir ve Uhud gazâlarında bulundu.

Hendek muhârebesinde kolundan yaralandıktan bir ay kadar sonra hicretin beşinci senesi Şevvâl ayında 37 yaşında şehîd olmuştur. Mübârek na’şını melekler taşımış; cenâzesinde yetmiş bin melek hazır bulunmuştur. Namazını Peygamberimiz (s.a.v.) kıldırdı ve Cennetü’l-Bakî‘a defnedildi.

Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ vâlidemiz anlattı:

Sa‘d bin Muâz Hazretleri’nin cenâzesinde Peygamberimiz (s.a.v.), Hazret-i Ebûbekir ve Hazret-i Ömer de bulundular. Muhammed aleyhisselâmın Rabbi Allâh’a yemin ederim ki hücremde olmama rağmen Ömer’in ağlamasını Ebûbekr’in ağlamasından bilirdim. Onlar -Ashâb-ı Kirâm- “Kendi aralarında gâyet merhametlidirler…” (Fetih sûresi, 29.) âyet-i kerimesinde buyurulduğu gibi idiler.

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) Hazretleri buyurdu: Ben Hazret-i Sa‘d’ın kabrini kazanlardan idim. Kazarken üzerimize misk kokusu gelirdi.

Câbir bin Abdullâh (r.a.) Hazretleri anlattı: Hazret-i Sa‘d defnolunduğunda Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile birlikteydik. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Sübhânallâh” dediler, bütün Ashâbı da “Sübhânallâh” dedi. Sonra “Allâhü Ekber” dedi, bütün Ashâbı da tekbîr getirdiler. Ashâb sordular: “Yâ Resûlallâh, tesbîhinizde hikmet nedir?” Buyurdular ki:

“Şu sâlih zâtı kabir sıktı, sonra Allâhü Teâlâ onun kabrini genişletti.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Eğer kabrin sıkmasından kurtulacak bir adam olsaydı o elbette Sa‘d bin Muâz olurdu.” buyurdular. (Tarihu’l-Hamîs)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/14.html)
Başlık: Ameli Noksan Olan Kimseyi Nesebi İleri Götürmez
Gönderen: Mücteba - 13 Şubat 2016, 22:16:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَطَّأَ بِهِ عَمَلُهُ لَمْ يُسْرِعْ بِهِ نَسَبُهُ. (م

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Amelinin noksanlığından geride kalmış olanı, nesebinin şerefi ileri geçiremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Rûmî: 02 Şubat 1432 Hicrî: 06 Cemâziyelevvel 1437

Gümüşhane ve Maçka'nın Kurtuluşu (1918) • İzmir Eski Eserler Müzesi'nin Açılışı (1927) • Rodos ve 12 Adalar'ın Yunanistan'a Terki (1947)

Ameli Noksan Olan Kimseyi Nesebi İleri Götürmez

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) devr-i saâdetinden beri hak sahiplerine devlet hazînesinden istihkâkları verilirdi. Fakat bunlar için belirli bir derece ve nisbet yoktu. Ömerü’l-Fârûk (r.a.) Hazretleri hak sahiplerini derecelere taksim etti. İsimleri ve istihkâklarını açıklayan defterler yazdırdı. İşte bu defterlere dîvân denilir. Sonra bunların toplandığı yere de dîvân denilmiştir. Şöyle ki:

Dîvan tertibi için seçkin sahâbe ile bir meclis toplandı. Hazret-i Ali (k.v.) ve Abdurrahman bin Avf (r.a.), Hazret-i Ömer’e “Kendinden başla” dediklerinde:

“Hayır ben, Rasûlullah’a en yakın olandan başlarım. Sonra sırasıyla giderim” dedi.

Dîvân kâtibleri, başta Benî Hâşim’i ve sonra Hazret-i Ebûbekir ile kavmini ve sonra da Ömer ile kavmini yazmışlardı. Hazret-i Ömer (r.a.) bunu görünce:

“Benî Hâşim’den sonra Peygamber Efendimiz’e daha yakın olanları sırasıyla tertib ediniz. Ömer’i de sırası gelince yazınız. Bizim dünya ve âhiret saadetine erişmemiz ancak Hazret-i Muhammed (s.a.v.) sebebiyledir. O bizim şerefimizdir ve onun kavmi Arabların en şerefli kavmidir. Sonra ona yakınlığa itibar olunur” dedikten sonra:

“Vallâhi, eğer Arab olmayanlar, amel ile varıp da biz amelsiz gidersek kıyâmet günü Hazret-i Muhammed’e onlar, bizden daha layıktır. Zîrâ ameli noksan olan kimseyi nesebi ileri götürmez” dedi.

Neticede Hazret-i Ömer (r.a.), hak sahiplerini Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e yakınlığı itibariyle tertib etti ve verilecek miktarda da Müslümanlıktaki geçmişini ve hizmetlerini gözetti. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

İsimlerimiz: Erkek: Ömer, Kız: Hafsa

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/15.html)
Başlık: Ömerü’l-Fârûk Hz.’nin Maaşı
Gönderen: Mücteba - 15 Şubat 2016, 10:56:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ ابْنُ مَسْعُودٍ: مَازِلْنَا أَعِزَّةً مُنْذُ أَسْلَمَ عُمَرُ. (خ

İbn-i Mesud (r.a.) buyurdular:
“Ömer Müslüman olduğundan beri hep başımız dik olduk.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Şubat Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Rûmî: 03 Şubat 1432 Hicrî: 07 Cemâziyelevvel 1437

Tatvan'ın Kurtuluşu (1918) • Naylonun ABD'de İlk Defa Olarak İmâli (1937)

Ömerü’l-Fârûk Hz.’nin Maaşı

Hazret-i Ömer (r.a.), ileri gelen sahabeye hitâben: “Ben, tüccardım. Ticaretle ailemi geçindirirdim. Siz, halifelik vazîfesi ile beni meşgul ettiniz. Ne diyorsunuz? İhtiyacımı hazineden almak bana helâl olur mu?” dediğinde her biri birer söz söylediler. Hazret-i Ali (r.a.) sükût ediyordu.

Hazret-i Ömer:
“Sen ne dersin, yâ Ali?” dedi.

Hazret-i Ali (k.v.):
“Sana ve âilene yetecek miktardan fazlası helâl olmaz” dedi. Diğerleri de onu tasdik etti.

Hazret-i Ömer, günlük ihtiyacını Beytülmâl’den alırdı. Fakat aldığı miktar âilesinin ihtiyacını tam karşılamadığından âilesi geçim sıkıntısı çekiyordu.

Hâlbuki Ashâb-ı Kiram mertebelerine göre kendilerine tahsis edilen miktarı alıp refah üzere geçindikleri halde Emîru’l-Müminin’in geçim sıkıntısı çekmesi lâyık görülmedi. Hazret-i Osman, Ali, Talha, Zübeyr ve diğer bazı Ashâb-ı Güzîn (r. anhüm) Hazretleri toplandılar. Hazret-i Ömer’in nafakasını çoğaltmayı müzâkere ettiler ve kendisine ifâde etmek üzere kızı Ümmü’l-mü’minîn Hafsa (r. anhâ) Hazretleri’ne gittiler. Kendilerinin isimlerini söylemeksizin pederine bunu arz etmesini rica ettiler.

Hazret-i Hafsa, babasına nafakasının artırılması husûsunu uygun bir lisan ile arz etti.

 Hazret-i Ömer (r.a.), gazablandı:
“Senin zevcin olan Resûlullah’ın yemede ve giymede hâli nasıldı?” diye sordu.

Hazret-i Hafsa da:
“Yaşamak için yetecek derecedeydi” diye cevap verdi.

Onun üzerine Hazret-i Ömer buyurdu ki:
“İki arkadaşım, yani Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ve Ebûbekir (r.a.) ile benim hâlim, yola çıkan üç yolcuya benzer. Biri menziline erdi. İkincisi de onun izinde gitti ve ona kavuştu. Sonra üçüncüsü geldi. Eğer onların izinde giderse doğru yola ulaşır, başka şekilde ulaşamaz” (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/16.html)
Başlık: Şeyh Şâmil
Gönderen: Mücteba - 16 Şubat 2016, 15:45:51
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قُتِلَ دُونَ مَالِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ وَمَنْ قُتِلَ دُونَ دِينِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ وَمَنْ قُتِلَ دُونَ دَمِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ وَمَنْ قُتِلَ دُونَ أَهْلِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Malını muhâfaza uğrunda öldürülen kimse şehittir. Dîni uğrunda öldürülen kimse şehittir. Canını muhâfaza uğrunda öldürülen şehit, ehlini (âilesini) korumak uğrunda öldürülen de şehittir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 04 Şubat 1432 Hicrî: 08 Cemâziyelevvel 1437

Şeyh Şamil (rh)'in Medine'de Vefatı (1871) • Tonya, Akçaabat ve Tercan'ın Kurtuluşu (1918) • Medenî Kanun'un TBMM'de Kabul Edilmesi (1926)

Şeyh Şâmil

İmam Şâmil zamanındaki Dağıstan âlimlerinden Şeyh Muhammed Tâhir (v. 1879) diyor ki:

Bu asırda Dağıstan ahâlîsi arasında Müslümanlığın sadece ismi kaldı, aralarında iyiliği emreden ve kötülüğü nehyeden kimse kalmadı. Hâkimler din ile değil örf ve âdetlerle hüküm veriyorlar ve böyle yapan reisleri methedip bunu adâletten sayıyorlar.

İctimâî hayatta da pek fenâ işler olmaktadır. Daima Ruslar ile oturup kalkıyorlar, onlar gibi yaşıyorlar. Hatta Müslümanlar üzerine dahi onlar ile birlikte harb ediyorlar. Dînî hükümleri bırakıyor, aralarındaki ihtilafları Ruslara hallettiriyorlar. Dağıstan ahâlîsi dünyalarını îmâr için böyle hareket etmeyi kendilerince zarûrî görüyorlar. Hak Teâlâ’nın dini ile amel etmeyi fesâd ve helâk sebebi addediyorlar.

İşte âhâli bu perişan hâlde iken Allâhü Teâlâ içlerinden Şehîd Gâzî Muhammed gibi bir zâtı çıkardı. Unutulmuş olan dinin hükümlerini onlara hatırlatıp öğretti, İslam dinini ve Resûlullah’ın sünnetini bu beldelerde tecdîd ve ihyâ etti. Ondan sonra Şehîd Hamza onun yerine geçip onun yolundan gitti. Ondan sonra Allâhü Teâlâ, cihâdı bütün cihanda meşhûr olan Şeyh Şâmil’i gönderdi.

Şeyh Şâmil, âlim, ârif, heybetli, nefsi ile ve din düşmanlarıyla cihad eden, her türlü güçlüklere sabreden bir zât idi. Ruslarla cihâdı sırasında Haremeyn-i Şerîfeyn (Mekke ve Medîne) Müslümanlar’ı, Belh ve Buhara şeyhleri, doğudan batıya yeryüzündeki sâlihler onun muvaffakiyeti için duâ ettiler.

Hidâyete sevketmeye çalıştığı halk, hep Ruslar’ın dünya zenginliklerine ve refahlarına tamah ediyorlardı. Onları gafletten îkâz için çok uğraştı. Şeyh Şâmil, maddî bütün imkânsızlıklara, zahîresinin ve adamlarının azlığına rağmen en tehlikeli yerlerde dahi din düşmanlarının karşısına çıktı, büyük gazalarda bulundu, birçok kerâmetleri görüldü. Petersburg ve bütün Rus memleketlerinde onun adı hürmetle anılırdı. Bu ancak Allâhü Teâlâ’nın ona lütfudur. (Bârikatü’s-Süyûf)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/17.html)
Başlık: İlimle Amel Etmek
Gönderen: Mücteba - 17 Şubat 2016, 11:05:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَبْعَثُ اللهُ الْعِبَادَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ يُمَيِّزُ الْعُلَمَاءَ فَيَقُولُ: يَا مَعْشَرَ الْعُلَمَاءِ إِنِّي لَمْ أَضَعْ فِيكُمْ عِلْمِي لِأُعَذِّبَكُمْ اِذْهَبُوا فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ. (مجمع


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ kıyâmet günü kullarını diriltir. Sonra (hakîkî) âlimleri ayırır ve onlara şöyle buyurur: Ey âlimler! Ben ilmimi size azâb etmek için vermedim. Haydi, gidin cennete, sizi mağfiret ettim.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 05 Şubat 1432 Hicrî: 08 Cemâziyelevvel 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1451) • Türkiye'nin NATO'ya Girmesi (1952)

İlimle Amel Etmek

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “İlim öğreniniz ve öğrendiklerinizle amel ediniz, onu insanlara öğretiniz. Ehil olmayanlara öğretmeyiniz, ilim öğrenmeye ehil olanları da mahrum bırakmayınız.”

• “İlimlerden dilediğinizi öğreniniz. Öğrendiklerinizle amel etmedikçe Allâhü Teâlâ size asla ecir ve mükâfat vermez.”

• “Ey Uveymir! Allâhü Teâlâ sana kıyâmet gününde “İlim öğrendin mi yoksa cahil mi kaldın?” derse, sen de “İlim öğrendim” dersen sana o zaman “öğrendiğin ilimle ne amel işledin” diye sorulur.

Yok, cahil kaldım dersen “Cahil kalmandaki özrün, mazeretin ne idi? Neden ilim öğrenmedin?” denilir. O zaman hâlin nice olacak, söyle bakalım.”


Bu hadîs-i şerîf cehâletin ne kadar çirkin ve kötü olduğuna, öğrendiği ilimle amel etmemenin ne kadar büyük vebal olduğuna bir delildir.

İlim ağaca, o ilimle amel etmek de meyveye benzer. Meyvesi olmayan ağacın, -görüntüsü ne kadar güzel olsa da- faydası olmaz. Onun için ilmi amel ve ibâdetle süslemek lâzımdır.

Sehl bin Abdullah (rah.) “İlim dünya lezzetlerindendir. Kendisiyle amel olunduğu zaman âhiret için olur.” demiştir.

Zührî (r.a.) şöyle demiştir: “İnsanlar, ilmiyle amel etmeyen âlimin sözüne, ilmi olmayan kişinin de ameline itibar etmez.”

Abdullah bin Mu’tez (rah.): “Münafığın ilmi sözündedir, müminin ilmi amelindedir.” dedi.

Bişr bin Hâris (rah.): “Öğrendiği ile amel eden kimse için ilim ne güzeldir. Amel etmeyen için de ne kadar zararlıdır.” dedi. (Iktızâü’l-ilm el-amel, Hatîb-i Bağdâdî)

İsimlerimiz: Erkek: Abdullah, Kız: Âmine

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/18.html)
Başlık: Yardımlaşmak Mü’minlerin Ahlâkındandır | Beyit
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2016, 13:56:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ يَسَّرَ عَلَى مُعْسِرٍ يَسَّرَ اللهُ عَلَيْهِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ. (م

“Kim fakir bir kimseye (borcunu ödemesinde) kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da dünyâ ve âhirette ona kolaylık gösterir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 06 Şubat 1432 Hicrî: 10 Cemâziyelevvel 1437

İbrahim bin Edhem Hz.'nin Vefatı (779) • Emir Timur'un Vefatı (1405) • Erzincan/Çayırlı'nın Kurtuluşu (1918)

Yardımlaşmak Mü’minlerin Ahlâkındandır

İbrahim bin Beşşâr rahimehullah anlattı:

“İbrahim bin Edhem (rah.) ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştık. Yanımızda yiyecek hiçbir şey olmadığı gibi satın alabileceğimiz hiçbir şey de yoktu. İbrahim bin Edhem (rah.) beni bu yüzden üzüntülü görünce dedi ki:

“Ey İbn-i Beşşâr! Allah, fakir ve miskin kullarına dünya ve âhiret nimetlerinden neler vermiştir, bilir misin?

Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde onlara zekâttan, hacdan sormaz. Zenginler bunlardan sorulacaktır.
Dünyada zengin olanlar âhiretin fakirleridir. Dünyada makâm ve mevki sâhipleri, âhiretin zelîlleri ve alt mertebedekileridir. Gam ve hüzün çekme. Allâhü Teâlâ senin rızkına kefildir. Senin için takdir edilen elbet sana gelecektir. Allah, bütün zenginlerden daha zengin ve onların da sâhibidir. Aslâ gam ve hüzün çekmeyiz. Allâhü Teâlâ’ya itâat ettiğimiz müddetçe ne hâlde sabahlasak yahut akşamlasak aldırmayız.

Sonra İbrahim bin Edhem (rah.) namaza durdu. Ben de namaz kıldım. Fazla geçmemişti ki bir adam sekiz parça ekmek ve birçok hurma getirip önümüze koydu ve:

“Yiyiniz, Allâh size rahmet etsin” dedi ve gitti.

İbrahim bin Edhem (rah.) namazını bitirince bana:

“Ey gamlı, ey hazin kişi! Ye” dedi.

Bu sırada bir dilenci gelip:
“Allâh rızâsı için yiyecek bir şey” dedi.

İbrahim bin Edhem (rah.) ekmeğin üç parçasını ve biraz da hurma verdi. Bana da üç parça ekmekle bir miktar hurma verdi. Kendisi de iki parçayı yedi. Sonra dedi ki:
“İyi bil ki yardımlaşmak mü’minlerin ahlâkındandır.” (Ravzu’r-Reyâhîn, İmâm Yâfiî)

Beyit:
Nîmetine kimsenin etme hased
Kâdir isen kıl hased bâbını sed.   Azmî (Pîr Mehmed)

(Kimsenin nimetine haset etme, gücün yeterse haset kapısını kapat.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/19.html)
Başlık: Ömer Bin Abdülazîz’in Bir Hutbesinden | MUTFAĞIMIZ: Kuru Üzümlü Kurabiye
Gönderen: Mücteba - 20 Şubat 2016, 14:06:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا يَا رُبَّ نَفْسٍ طَاعِمَةٍ نَاعِمَةٍ فِي الدُّنْيَا جَائِعَةٌ عَارِيَةٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (فيض

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dikkat edin! Dünyada (lezzetli) yiyecekler ve (kıymetli) giyecekler içinde yaşayan (fakat âhiret amellerinden gâfil) nice kimseler vardır ki kıyâmet gününde aç ve çıplaktırlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 07 Şubat 1432 Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1437

Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde Hutbenin Yavuz Sultan Selim Han Adına Okunması (1517)

Ömer Bin Abdülazîz’in Bir Hutbesinden

Ömer bin Abdülazîz (rah.) bir hutbesinde dedi ki:

Ey insanlar! Bâtınınızı (kalbinizi) ıslah ederseniz zâhiriniz de düzgün olur.

Âhiretiniz için amel işleyiniz, dünyalık ihtiyaçlarınız da görülür.

Biliniz ki Âdem aleyhisselamdan kendisine kadar bütün dedeleri ölmüş bir adamın kendisi de muhakkak ölecektir. Vesselâmü aleyküm.”

“Münâkaşa ve mücâdeleden, öfke ve hırsdan korunan kurtulmuştur.”

“Ey insanlar! Rızkı helâlinden arayınız. Muhakkak birinizin rızkı dağ başında yahut yerin dibinde olsa yine gelir onu bulur.

“Söylediği sözü amelinden sayan (yani konuştuklarından hesaba çekileceğine inanan) kişi az konuşur.” (Târihu’l-Hulefâ, İmam Suyûtî)

MUTFAĞIMIZ: Kuru Üzümlü Kurabiye

Malzemeler:

• 250 gr. tereyağı

• 3 adet yumurta (1 tanesinin sarısı ayrılır)

• 2 su bardağı kuru üzüm

• 1 su bardağı toz şeker

• 1 paket kabartma tozu ve vanilya

• 1 adet limon

• 5 su bardağı un

• 1 çay kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı: Bir kabın içinde tereyağı, yumurta ve toz şeker karıştırıcı (mikser) ile çırpılır. Daha sonra vanilya, kuru üzüm ve limon kabuğu rendesi eklenip kaşıkla karıştırılır, un ve kabartma tozu da ilâve edilip yoğrulur. İyice yumuşayan hamur 4-5 parçaya ayrılır, yapışmaması için altına un serpilir, her parça hamur merdâne ile açılır ve açılan hamur rulo şeklinde sarılıp buzdolabında 1 saat dinlendirilir. Çıkarılınca bir yumurtanın sarısı ile 1 çay kaşığı zeytinyağı karıştırılıp üzerine sürülür. Birer parmak ara ile kesilir. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında kızarana kadar pişirilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/20.html)
Başlık: Mukaddesâta Hürmet
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2016, 17:54:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: لَا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ. (سورة الواقعة، 79

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ona (Kur’ân-ı Kerîm’e) tamamen temizlenmiş (abdestli) olanlardan başkası el süremez.”
(Vâkıa Sûresi, âyet 79)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 08 Şubat 1432 Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1437

Bayburt ve Ahlat'ın Kurtuluşu (1918)

Mukaddesâta Hürmet

Allâhü Teâlâ Hac Sûresi’nin 32. âyet-i kerimesinde (meâlen):
“Her kim, Allah’ın şeâirine (muhterem kıldığı alâmetlere) saygı gösterirse, muhakkak o tâ’zîm, kalplerin takvâsındandır.” buyurmaktadır.

Şeâir, Allâhü Teâlâ’ya ibâdet için konulmuş zâhirdeki şeylerdir. Bunlar Hak Teâlâ’ya ibâdete tahsîs olunduğundan onlara ta’zîm ve hürmet Hak Teâlâ’ya ta’zîm olur. Onlara karşı saygısızlık da Allâhü Teâlâ’ya saygısızlıktır.

Allâhü Teâlâ’nın ta’zîm ve hürmet edilmesini emrettiği şeylerin en mühimleri dörttür: Peygamberler aleyhimüsselam, Kur’ân-ı Kerîm, Ka‘be-i Muazzama ve Namaz.

1. Peygamber: Peygambere ta’zîm:

Peygamberin emrine itâat etmek,
Ona salât ve selâm getirmek,
Huzurlarında yüksek sesle konuşmamak.

2. Kur’ân-ı Kerîm: Kur’ân’a gösterilmesi gereken saygı:

Onu dinlemek ve okunduğu sırada susmak, konuşmamak.
Emirlerini tutmak, tilâvet secdesi îcâb eden âyet geldiğinde secde etmek.
Mushafa abdestsiz el sürmemek.

3. Ka’be: Ka’be’ye hürmet için:

Kabe’yi ancak abdestli tavaf etmek
Namaz kılarken Ka’be’ye dönmek,
Abdest bozarken, önünü veya arkasını kıbleye doğru çevirmemek.

4. Namaz:
Allâhü Teâlâ’nın huzurunda ta’zîm ve hürmetle durmak, ona tevâzu ile münâcâtta bulunmaktır.
Namazın hakkı: Rükünlerini âdâbıyla ve tadil-i erkâna riâyet ederek yerine getirmek, huşûlu olmak gibi hususlardır. (Huccetullâhi’l-Bâliğa)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/21.html)
Başlık: Az Yemenin Faydaları
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2016, 18:05:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مَلَأَ آدَمِيٌّ وِعَاءً شَرًّا مِنْ بَطْنٍ بِحَسْبِ ابْنِ آدَمَ أُكُلَاتٌ يُقِمْنَ صُلْبَهُ فَإِنْ كَانَ لَا مَحَالَةَ فَثُلُثٌ لِطَعَامِهِ وَثُلُثٌ لِشَرَابِهِ وَثُلُثٌ لِنَفَسِهِ. (ت

“İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır.
İnsanoğluna belini doğrultacak birkaç lokma kâfîdir.
Mutlaka yemesi gerekirse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeye,üçte birini de nefes alıp vermeye bırakmalıdır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 09 Şubat 1432 Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1437

İbni Haldun'un Vefatı (1406)

Az Yemenin Faydaları

 Az yemek, çok ibadet etmeyi kolaylaştırır. Fazla yemek ibâdet etmeye mâni’ olur.

Hayatın her nefesi kıymet biçilemeyecek kadar değerli bir cevherdir.

Her nefesi Allâhü Teâlâ’yı zikre ve ibâdete harcamak sûretiyle ebedî hayat için sermâye edinmek lazımdır.

Az yemeğe alışan kimse için, oruç tutmak, devamlı abdestli olmak, vaktini daha fazla ibâdetle geçirmek en büyük kazanç ve sermâyedir.

Bunları ancak dinin kıymetini bilenler idrak eder. Gâfiller bunun kıymetini bilemezler. O gâfiller hakkında şöyle buyrulmuştur:

“Dünya hayatına râzı olup onunla tatmin olanlar (âhirette tehlike yokmuş, bütün arzularına kavuşmuşlar gibi bir emniyet içinde gaflete dalmış durmuşlardır). Likâmızı (Hakk’ın huzuruna varmayı) arzu etmezler…” (Yûnus Sûresi, âyet 7)

Ebû Süleyman ed-Dârânî (rh.) Hazretleri çok yemenin altı zararına işâret etmiştir:

• Münâcât lezzeti kaybolur,
• İlim ve hikmet öğrenmek zorlaşır,
• İnsanlara karşı merhamet hissi yok olur. Zîrâ kendisi tok olduğu için bütün herkesin de tok olduğunu zanneder.
• İbâdetleri yaparken bedeninde ağırlık olur,
Şehveti (nefsin doymayan arzuları) artar,
Diğer müminler mescitlerde bulunurken çok yiyen kimseler mezbelelikte (çöplükte) dolaşır. (İhyâu Ulûmiddîn)

Beyit:
Etıbbânın budur pend u kelâmı
Sakın ifrat ile yime taâmı                   Firdevsî-i Rûmî

(Bütün tabibler şunu tavsiye ettiler: ‘Sakın yemeği çok yeme’ dediler.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/22.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir..........ERKAM BİN EBİ'L-ERKÂM (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 22 Şubat 2016, 18:13:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قُتِلَ فِي سَبِيلِ اللهِ فَهُوَ شَهِيدٌ وَمَنْ مَاتَ فِي سَبِيلِ اللهِ فَهُوَ شَهِيدٌ. (م

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen de şehittir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Şubat Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 10 Şubat 1432 Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1437

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Veda Hutbesini Îrâdı (632) • Ardahan'ın Kurtuluşu (1918)

Ashâb-ı Bedir..........ERKAM BİN EBİ'L-ERKÂM (R.A.)

Erkâm bin Ebi’l-Erkâm Radıyallâhü Anh Hazretleri ilk Muhâcirlerden, Kureyş’in Mahzûmoğulları kabîlesindendir. Babasının adı Abdimenâf’tır. İlk Müslümanların yedinci yahut on birincisidir. Hz. Ebûbekir (r.a.) vasıtasıyla Müslüman oldu.

Resûlullâh Efendimiz’i (s.a.v.) Safâ mevkiinde bulunan evinde gizler, Mekke’deki Müslümanlar da onun evinde gizlice toplanırlardı. Müslümanların adedi Hazret-i Ömer’le kırka ulaşıncaya kadar böyle gizlice hareket edilmiş, Hazret-i Ömer (r.a.) Müslüman olunca meydana çıkmışlardı.

Bedir Gazâsı’nda bulunmuş ve büyük bahadırlık göstermiştir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri kendisine bir kılıç vermişler idi. Uhud, Hendek ve diğer bütün gazâlarda Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri ile birlikte bulunmuştur. Peygamberimiz kendisini Zeyd bin Sehl (r.a.) ile kardeş yapmıştır.

Hazret-i Erkâm, hicretin 53’ncü senesinde 80 yaşlarında iken Medîne-i Münevvere’de vefât etmişlerdir. Vasiyeti üzerine cenâze namazını Sa‘d bin Ebî Vakkâs Hazretleri kıldırdı. Kabr-i şerîfi Cennetü’l-Bakî‘dedir.

Erkâm hazretleri Beyt-i Makdis’e gitmek üzere hazırlanmıştı. Sefer hazırlıkları bitince vedâ etmek üzere Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) yanına geldi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri:

“Bir ihtiyâcın için yahut ticâret için mi çıkıyorsun?” buyurdular.

“Anam babam fedâ olsun, Yâ Resûlallâh, sadece Beyt-i Makdis’de namaz kılmak istiyorum” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Benim şu mescidimdeki bir namaz, -Mescid-i Harâm hâriç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır”.

Bunun üzerine gitmekten vazgeçti. (Üsdü’l-Gâbe)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/23.html)
Başlık: İnsanların En Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır | NÜKTE: Altınlar Ağıza...
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2016, 01:05:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ سَعَادَةً أَنْ يُوثَقَ بِهِ فِي أَمْرِ دِينِهِ وَدُنْيَاهُ. (كنز

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Din ve dünyâ işlerinde güvenilir olması kişiye saâdet (bahtiyarlık) olarak yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 11 Şubat 1432 Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1437

İbni Batuta'nın Vefatı (1369) • Trabzon ve Yomra'nın Kurtuluşu (1918)

İnsanların En Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır

Meşhûr Seyyâh İbn-i Batûta (1304-1369), Seyâhatnâmesi’nde der ki:

Dimaşk (Şam)’da pek çok vakıf vardır ki bunların çeşitlerini ve gelirlerini saymak imkânsızdır. Bu vakıflardan bazıları şunlardır:

Hacca gitmeye gücü yetmeyenler için vakıflar: Fakirlere Beytullâh’ı ziyârete yetecek meblağ verilir.

Fakir âile kızlarına çeyiz vakfı.

Esirleri esâretten kurtaran vakıf.

Ebnâ-i sebîle (yolda kalmışlara) yardım vakfı: Yiyecek ve giyecekleri ile memleketlerine varıncaya kadar lâzım olan harçlık verilir.

Yolları düzeltme ve taş döşeme vakfı. Dimaşk sokaklarının her iki tarafında yaya kaldırımı vardır.

Bunlardan başka diğer hayır işlerine mahsus birçok vakıflar vardır.

Bir gün Dimaşk’ın bir sokağından geçerken, bir küçük köle gördüm. Elindeki sahan dedikleri porselen bir tabak düştü, kırıldı. İnsanlar etrâfına toplandı. İçlerinden biri:

“Tabağın parçalarını topla ve kap-kacak vakfına götür” dedi. Köle, topladıktan sonra, o adamla birlikte vakfa gitti, parçaları gösterdi. Vakıf memuru ona kırılmış olan tabağın aynını satın alacak kadar para verdi.

Bu ne güzel bir iştir. Çünkü; kölenin efendisi tabağın kırılmasından dolayı onu ya dövecek veyahut azarlayacak, kalbini de kıracaktı. Gönül almaya sebep olan böyle hayırlı işler için gayret gösterenleri Cenâb-ı Hak hayırla mükâfâtlandırsın.


NÜKTE: Altınlar Ağıza, Dil Keseye

Bir adam hem cimri, hem de geveze imiş. Böyle dâimâ kesesi kapalı, ağzı açık olmasına işâret etmek için nüktedan biri, birgün ona:
“Altınlarını ağzına al, dilini kesene koy!” demiş...

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/24.html)
Başlık: Gecenin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2016, 01:09:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ فِي اللَّيْلِ لَسَاعَةً لَا يُوَافِقُهَا عَبْدٌ مُسْلِمٌ يَسْأَلُ اللهَ فِيهَا خَيْرًا إِلَّا آتَاهُ إِيَّاهُ وَذَلِكَ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gecede bir vakit vardır ki şâyet bir Müslüman kul o vakte rastlar da Allah’tan bir hayır isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. Bu vakit her gecede vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 12 Şubat 1432 Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1437

Cem Sultan'ın Vefatı (1495) • Araklı, Sürmene, Çıldır ve İspir'in Kurtuluşu (1918)

Gecenin Fazileti

Yâsin Sûresi’nde Allâhü Teâlâ’nın kudret ve hikmetine şâhitlik eden güneşe, aya ve onların hareketlerine işaret edildiği gibi gece ve gündüze, onların birbirini muntazam bir şekilde takip ettiğine de işâret edilmiştir.

Nasıl ki gündüzleri geceler, geceleri de gündüz takip ediyorsa insanları da öldükten sonra ebedî bir hayat takip edecektir.

Gündüz günah ve isyanın işlendiği, gece ise istiğfar edilip pişmanlık duyulduğu bir zamandır.

Gece, ayıp ve kusurları örter, gündüz ise bunları açığa çıkarır.

Gece Allâhü Teâlâ’ya âşık olanların perdesidir. Gece devam etse, hiç bitmese, diye temennî ederler.

Peygamberler ve evliya büyük tecellîlere ve makamlara gece karanlığında yaptıkları duâ ve ilticâlar ile kavuşmuşlardır.

Nitekim Mûsâ aleyhisselam kırk gece kelâm-ı sübhanîye nâil olmuş, Allâhü Teâlâ ile konuşmuştur.

İbrahim aleyhisselam Halîlullah makâmına gece kavuşmuştur.

Melekler Yûnus aleyhisselamın duâ ve ilticâsını gece vaktinde işitmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Mi’râç’ta yüksek mânevî mertebelere gece vaktinde nâil olmuştur.

Allâhü Teâlâ “(O müttakîler, Allah’tan korkanlar) seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât Sûresi, âyet 18) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gecede bir vakit vardır ki şâyet bir müslüman kul o vakte rastlar da Allah’tan bir hayır isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. Bu vakit her gecede vardır.” ve:

“Gece kıyamına (namaz kılmağa) devam edin. Zîrâ bu, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Çünkü gece ibâdeti Allâh’a yakınlık ve günahlara keffâret olup bedenden hastalıkları kovar ve günahlardan uzaklaştırır.” buyurmuşlardır. (Hammâmî Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/25.html)
Başlık: “Duâ İbadettir” | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 26 Şubat 2016, 01:13:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى مَا يُنْجِيكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَيَدُرُّ لَكُمْ أَرْزَاقَكُمْ؟ تَدْعُونَ اللهَ فِي لَيْلِكُمْ وَنَهَارِكُمْ فَإِنَّ الدُّعَاءَ سِلَاحُ الْمُؤْمِنِ. (ع


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Düşmanınızdan kurtaracak, rızkınızı bollaştıracak şeyi size haber vereyim mi? Gece ve gündüz daima Allâh’a duâ ediniz. Çünkü duâ müminin silahıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’la)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 13 Şubat 1432 Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1437

Sultan İkinci Osman Han'ın Tahta Çıkışı (1618)

“Duâ İbadettir”

Duâ lügatte çağırmak demektir. Sonra duâ, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya karşı yapılan niyaz ve temennî mânâsına kullanılmıştır.

Duâ, âciz olan kulun her şeye kâdir olan Allâhü Teâlâ’dan ihtiyaç ve arzusunu, fiilen, kavlen (söz) ve hâlen yalvararak, ihlâs ve ciddiyetle istemesidir.

Duâ, Allâhü Teâlâ’dan af, mağfiret, lütuf ve yardım istemektir ve Allâhü Teâlâ’ya îmânın en büyük ve en güzel delillerindendir. Duâ ile onun kulu olduğumuzu, ona karşı ihtiyacımızı göstermiş oluruz.

Duânın hakikati, kulun rabbinden yardım istemesi ve onun yardım ve merhametine müracaat etmesidir.

Duâ, kulun Cenâb-ı Hakk’ın varlığını, azametini, her şeye kâdir olduğunu; kendisinin de âciz ve Rabb’ine muhtaç olduğunu itiraf etmesidir.

Duâ bir ibâdettir. Kur’ân-ı Kerîm’de duâ lafzı çok kere ibâdet mânâsında kullanılır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Duâ ibâdettir.” buyurmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e uyarak her mühim işte kalb huzûru ile kabûlüne inanarak ve son derece tevâzu’ içinde yalvararak duâ etmek gerekir. Her hayırlı işte yalvarmak ve duâ etmekle emrolunmuşuzdur. Zîrâ mümin, samîmî duâ ile yardıma, hayır ve berekete nâil olur. Duâ, birçok belâyı kaldırır ve düşmanların şerrinden kurtarır.

ATALAR SÖZÜ:

Evvel düşün, sonra söyle.
Evvelinde düşünmeyen sonunda pişman olur.
Az söyleyen çok rahat eder.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/26.html)
Başlık: Lezzetleri Yıkan Ölümü Çokça Hatırlayınız | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2016, 22:28:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا الْقَبْرُ رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ أَوْ حُفْرَةٌ مِنْ حُفَرِ النَّارِ. (ت

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 14 Şubat 1432 Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1437

Şeyhülislam Yahya Efendi'nin Vefatı (1644) • Rus Çarlığının Çökmesi ve Çar II. Nikola'nın Tahttan İndirilmesi (1917)

Lezzetleri Yıkan Ölümü Çokça Hatırlayınız

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cenâze namazı için Ashâb-ı Kirâm’ın bulunduğu yere geldiler. Dişleri görünecek kadar yüksek sesle gülen bazı insanlar gördüler. Buyurdular ki:

“Doğrusu siz lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlasaydınız o, sizi böyle yapmaktan (gülmekten) alıkoyardı. Öyleyse hemen lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlayınız.

Kabrin (lisân-ı hâl ile) şöyle konuşmadığı hiçbir ân yoktur:

“Ben gariplerin yurduyum, ben yalnızların yurduyum, ben içinde ancak toprak ve kurtlar bulunan (gelenleri toprak ve kurtların yediği) bir yerim.”

Mümin ve itâatkâr bir kul defnedildiği zaman kabir ona:
“Merhabâ, hoş geldin, sâlih ameller işlediğin için rahat bir yere geldin. Sen üzerimde yürüyenlerin bana en sevimlisiydin. İşte şimdi sen benim emrime girdin, bana mahkumsun. Sana olan ihsânımı şimdi göreceksin” der ve kabir onun için göz alabildiğine genişler. Orada cennete bakan bir kapı açılır.

Bir günahkâr veya kâfir defnedildiği zaman kabir ona:
“Rahat edemeyeceğin bir yere geldin. Sen toprak üstünde yürüyenlerin bana en sevimsizi idin. İşte şimdi sen benim emrime girdin, bana mahkûmsun. Şimdi sana yapacağımı göreceksin.” der ve onun üzerine kapanıp sıkar, kaburgaları birbirine geçer.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) parmaklarını birbirine geçirerek şöyle buyurdular:
“Allâhü Teâlâ ona yetmiş yılanı musallat eder. Öyle yılanlar ki biri  üfürse kıyâmete kadar dünya üzerinde hiçbir ot bitmezdi. Hesap için diriltilinceye kadar yılanlar onu sokup vücudunu parçalayacaklar.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurdular. (Sünen-i Tirmizî)

İsimlerimiz: Erkek: Hârûn, Kız: Handan

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/27.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ’ya Hamdin Yüksek Kıymeti
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2016, 16:55:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ قَالَ اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ مِنْ قِبَلِ نَفْسِهِ كُتِبَ لَهُ بِهَا ثَلَاثُونَ حَسَنَةً وَحُطَّ عَنْهُ بِهَا ثَلَاثُونَ سَيِّئَةً. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İsteyerek, içinden gelerek ‘Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn’ diyen kimseye, bundan dolayı otuz sevap yazılır ve onun otuz günahı silinir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 15 Şubat 1432 Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1437

Islahat Fermanı'nın İlanı (1856) • Of ve Çaykara'nın Kurtuluşu (1918)

Allâhü Teâlâ’ya Hamdin Yüksek Kıymeti

Hamd, samîmî olarak ta’zîm ve senâ (yüceltme ve medih) için söylenen sözdür.

Elhamdülillâh, “Ta’zim ve senâya dâir her türlü güzel söz, ezelden ebede Allâhü Teâlâ’ya mahsûstur, ona lâyıktır.” demektir. Ezelden ebede bütün hamdlere: Arş-ı A‘lâ meleklerinin, Kürsî’nin, göklerin, yerin tabakalarının ve sâkinlerinin hamdleri dâhildir. Yine Âdem aleyhisselamdan Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar geçen peygamberlerin, evliyânın ve bütün diğer yaratılmışların hamdleri de dâhildir.

Şimdi bu mânâ düşünülerek “Elhamdülillâh” denilirse Allâhü Teâlâ’ya nihayetsiz hamd edilmiş olur.

Akıl sâhibi her Müslüman’ın, üzerindeki sonsuz ilâhî nîmetleri düşünerek nimetlerin artmasına vesîle olan hamd ile Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyet hakkını, gücü yettiğince edâ etmeğe çalışması vâcibdir.

Îmânın lezzetini kalbinde bulabilmek için dâimâ lisânını Allah’a hamd etmeye alıştırmalıdır. Husûsiyle muvaffak olduğu her hayırlı işin evvelinde ve sonunda hamd etmelidir.

Nitekim Tefsîr-i Kebîr’de şöyle geçer:
“Hazret-i Âdem Safiyyullâh’ın (a.s.) mübârek rûhu, cesed-i şerîflerine üflendiğinde, ruh göbeğine ulaşınca aksırdı ve “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemin” dedi. Mü’minler de cennete girdiklerinde Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ederler ve duâlarının sonuda “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” derler. Bu sebepten Allâhü Teâlâ’nın ni’metlerinin önünde de sonunda da hamd etmek esastır.”

Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Allâhü Teâlâ kuluna bir nîmet verdiğinde o kul “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: “Şu kuluma bakınız, ona verdiğim az bir ni’mete, âhirette mükâfâtını ebediyyen alacağı (hamd) ile karşılık verdi.”

“Elhamdülillah” arapça olarak sekiz harfdir. Cennetler’in sekiz kapısı vardır. Bir kimse ihlâs ile bu sekiz harfi söylese, yani ‘Elhamdülillâh’ dese Cennet’in sekiz kapısından girmeye lâyık olur. (Şerh-i Dürr-i Yektâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/28.html)
Başlık: Sa'd Bin Ebî Vakkas'ın Duâsı
Gönderen: Mücteba - 28 Şubat 2016, 22:39:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ كَانَ لِابْنِ آدَمَ وَادِيَانِ مِنْ مَالٍ لَابْتَغَى ثَالِثًا وَلَا يَمْلَأُ جَوْفَ ابْنِ آدَمَ إِلَّا التُّرَابُ وَيَتُوبُ اللهُ عَلَى مَنْ تَابَ. (خ


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Âdemoğlunun iki vâdî dolusu malı olsaydı, muhakkak üçüncüsünü de isterdi. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur. (Bununla beraber) Allâhü Teâlâ tevbe edenin tevbesini kabûl eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 16 Şubat 1432 Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1437

Osmanlı Devleti'nde Son Defa Olarak Cuma Selamlık Merâsimi Yapıldı (1924)

Sa'd Bin Ebî Vakkas'ın Duâsı

Hz. Ömer’in halîfeliği zamanında Kûfe’den bazı kimseler Medîne-i Münevvere’ye gelip valileri olan Sa‘d bin Ebî Vakkas’ı şikâyet ettiler, hatta “Namazı iyi kıldırmıyor!” dediler.

Hazret-i Ömer hemen işin doğrusunu öğrenmek için Muhammed bin Mesleme’yi birkaç kişi ile Kûfe’ye gönderdi. Muhammed bin Mesleme, Hazret-i Sa‘d’ı alıp her kabîlenin mescidine gittiler. Onun hâlini sordu. Herkes, onun iyi hâllerini söyledi, teşekkür ve duâ ettiler. Fakat Aysî kabilesinin mescidine gelindiğinde Üsâme bin Katâde, Hazret-i Sa‘d’ı: “Askerle bizzat sefere gitmez, ganîmet mallarını adâletle taksim etmez ve muhâkeme sırasında adâlet ile hükmetmez” diye üç suç ile ithâm etti.

Üsâme bin Katâde’nin bu cür’eti, Hazret-i Sa‘d’ın pek gücüne gitti ve onun aleyhine üç duâ etti: “Yâ Rabbi! Eğer senin bu kulun yalancı ise -buradaki insanlar görsün ve işitsinler ki- sen onun ömrünü uzun, ihtiyaçlarını çok kıl, kendisini fitnelere yakın kıl” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri: “Ya Rabbi! Sa‘d’ın attığını doğru ve duâsını makbul kıl” diye duâ etmiş olduğundan Hazret-i Sa‘d’ın okları nasıl ki hedefe isâbet ederse duâsı da kabul olunurdu. Nitekim bu adam çok yaşayıp kirpikleri gözleri üzerine inmiş ve çok evlâdı olup yokluk içinde yaşamıştır. Bazan sokaklarda edebe aykırı hareketler yapardı. Kendisine “Bu rezâlet nedir?” denildiğinde: “Mübârek Sa‘d’ın bedduâsı” derdi.

Sa‘d bin Ebî Vakkâs Hazretleri’nin kendisi hakkında bu türlü şikâyette bulunulması pek gücüne gitmişti. “Ben, Allah yolunda harb eden ve ok atanların ilkiyim. Muhammed (s.a.v.) Hazretleri’nin Ashâb’ından gazâ eden bir cemaât içinde bulundum. Yiyecek bulamayıp ağaç yapraklarını ve sakız ağacı meyvelerini yerdik. Şimdi namazı iyi kıldırmıyor diye beni şikâyet ediyorlar. Öyle ise vay benim hâlime! Ettiğim gayretler ve çektiğim zahmetler hebâ mı oldu?” diye kendi kendine kahrolmuştu.

Büyükler hakkında bu çeşit iftirâlar olagelmiştir. Fakat bu onların derecelerini daha da yükseltmiştir. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/2/29.html)
Başlık: Dilden Düşürülmeyecek Yedi Şey | Âlimlere Hürmet
Gönderen: Mücteba - 01 Mart 2016, 13:07:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوَّلُ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ صَلَاتُهُ فَإِنْ كَانَ اَتَمَّهَا كُتِبَتْ لَهُ تَامَّةً وَإِنْ لَمْ يَكُنْ اَتَمَّهَا قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هَلْ تَجِدُونَ لِعَبْدِي مِنْ تَطَوُّعٍ. (مجمع


“Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Şâyet kul namazını tam yapmışsa, namazı(nın sevâbı) ona tam yazılır. Tam yapmamışsa (kılmadığı veya kabul edilmeyen farzları tamamlamak için) Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: Kulumun (defterinde) nâfile namaz bulabiliyor musunuz?”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 17 Şubat 1432 Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1437

Türk-Afgan Dostluk Anlaşması İmzalandı (1921) • Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İstiklâli (1992)

Dilden Düşürülmeyecek Yedi Şey

1. Her hayırlı işe besmele-i şerîfe (Bismillâhirrahmânirrahîm) ile başlamak,

2. Her hayırlı işi tamamladıktan sonra “Elhamdülillâh” demek,

3. İleride yapacağı hayırlı bir iş için “İnşâAllah” demek,

4. Bir musîbet (belâ) işitince “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demek,

5. Herhangi bir günah işlemişse tevbe ve istiğfar etmek,

6. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” kelime-i tayyibesini dâimâ söylemek.

7. “Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühu” kelime-i şerîfesini kalp huzûru ile devâmlı söylemek.

Ve “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” demeye gece ve gündüz devâm etmelidir.

ÂLİMLERE HÜRMET

Hanbelî mezhebi imamı, Ahmed bin Hanbel (rh.) bir gün ırmak kenarında abdest alırken bir Müslüman, Ahmed bin Hanbel’in (rh.) kendinden aşağıda abdest aldığını gördü. Ona olan hürmet ve edebinden hemen onun aşağısına geçti. Daha sonra bu adam ölünce onu rüyada gördüler.

“Allâhü Teâlâ sana nasıl muâmele etti?” diye sordular.

“İmam Ahmed bin Hanbel’e gösterdiğim hürmet ve edebimden dolayı Rabbim bana rahmetiyle muâmele etti ve günahlarımı bağışladı” dedi. (Tezkiratü’l-Evliyâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/1.html)
Başlık: Emîr Sultân Kuddise Sirruhû
Gönderen: Mücteba - 02 Mart 2016, 11:02:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ الْبِقَاعِ الْمَسَاجِدُ وَشَرُّهَا الْأَسْوَاقُ. (فيض

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Mekânların en hayırlısı mescitlerdir, en şerlisi de çarşılardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 18 Şubat 1432 Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1437

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)

Emîr Sultân Kuddise Sirruhû

Emîr Sultan Hazretlerinin ismi Muhammed bin Ali el-Buhârî’dir. Hicrî 770 (M. 1368) yılında Buhârâ’da doğdu. Henüz küçük yaşta iken kerâmetleri görüldü. Buhârâ âlimlerinin ve şeyhlerinin terbiyesi altında yetişti. Sonra Bursa’ya gelip yerleşti.

Şeyh Sadreddîn Konevî Hazretleri’nin Miftâhu’l-gayb kitabını kendi hattı ile yazıp Molla Fenârî’ye okudu. Molla Fenârî kitabın üzerine icâzetnâme yazdı.

“…Ve üzerine benden bir sevgi koydum…” meâlindeki (Tâhâ sûresinin 39.) âyet-i kerîmesinin sırrına mazhar oldu. Yıldırım Bâyezîd Han ve Bursa halkı kendisini çok severlerdi. Padişah, kızı Hundî Hâtun’u Emîr Sultan’a nikâhladı.

Osmanlı sultanları kerâmetlerini açıkça gördüklerinden kendisine son derece hürmet ederler, sefere çıkacaklarında kılıcı onun elinden kuşanıp duâsını alırlardı. Emîr Sultan Hazretleri, Yıldırım Bâyezîd Han, Çelebi Mehmed Han ve Murâd Han devirlerinde yaşadı. 833/1430 tarihinde Bursa’da vefât etti. Vefâtına “İntikâl-i Emîr” lafızları tarih düşürüldü.

Timur, Bursa’yı istîlâ ettiğinde askerleri halka eziyet verdi. Ahâlî Emîr Sultan’a gelip bu sıkıntının gitmesi için yardımını istediler. Müslümanlara dedi ki:

“Timur’un ordusunda eski elbiseler giymiş, şu kıyâfette bir demirci vardır. Varın, ona selâmımı söyleyin ve şimdiden sonra gitmenizi istiyor, deyin.”

Timur’un ordusunda o demirciyi bulup Emîr Sultân’ın selâm ve kelâmını ilettiler:

“İşittik ve itâat ettik, inşâallâh yarın gideriz” dedi.

Ertesi gün Timur askeriyle acele olarak oradan göçtü. (Şakâik Zeyli, Mecdî Efendi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/2.html)
Başlık: Babanın Duâsı Dertlere Devâdır
Gönderen: Mücteba - 03 Mart 2016, 15:55:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لَا شَكَّ فِيهِنَّ دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ

“Üç duâ vardır ki bunlar müstecâbdır; kabul edilir. Bunda hiç şek ve şüphe yoktur: Mazlûmun duâsı, müsâfirin (yolcunun) duâsı ve babanın evlâdına duâsı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 19 Şubat 1432 Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1437

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)

Babanın Duâsı Dertlere Devâdır

Hazret-i Ali’nin oğlu Hazret-i Hasan (r. anhümâ) anlattı:

Pederimle birlikte karanlık bir gecede Beytullâh’ı tavâf ediyorduk. Gözler kapanmış, her tarafı sessizlik kaplamıştı. Pederim hazîn ve kederli bir sesle günahından tevbe eden birini işitti.
Bana: “Ey oğul! Şu günahına ağıt yakan, Rabb’ine yönelmiş kişinin sesini işitmez misin? Ona yetiş, bulursan bana getir” dedi. Hemen çıktım, Ka’be etrâfında koşarak onu arıyordum, nihâyet Makâm-ı İbrâhim’de buldum. Onu babama getirdim.

Hazret-i Ali ona, “Bana hâlini iyice anlat” dedi.

Şöyle anlattı:
“Devamlı oyun ve eğlenceyle vakit geçiren bir genç idim. Bana çok nasîhat eden bir babam vardı. Diyordu ki ‘Ey oğul, gençlikteki hatâ ve günahlardan sakın. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın zâlimlerden hiç uzak olmayan azâbı vardır.’ Bana ısrarla nasihat ettiğinde ben de ona vururdum. Bir gün yine bana çok va’z ve nasîhatlerde bulundu. Ben de ona vurarak incittim. Beytullâh’a gelip Ka‘be’nin örtüsüne sarılıp bana bedduâ edeceğine yemin etti. Sonra Beytullâh’a geldi ve bedduâ etti. Vallâhi sözü daha tamam olmadan şu gördüğünüz hâle geldim.”

Adam elbisesini açtı, sol tarafının kurumuş olduğunu gördük.
Sonra dedi ki: “Ben bundan sonra babamı razı etmek için, ona yalvarıyor, affetmesini istiyordum. Nihayet kabul edip bana bedduâ ettiği yerde duâ etmek için Beytullâh’a doğru yola çıktık. Erâk vadisine geldiğimiz sırada ağaçtan havalanan bir kuş pederimin bindiği deveyi ürküttü, deve babamı üzerinden attı. Taşlık bir yere düşüp orada vefât etti. Onu oraya defnettim ve ümitsiz bir hâlde buraya geldim. Bu iş babama isyânım sebebi ile başıma geldi, şefâatçim de ancak o olacaktı.”

Hz. Ali (k.v.): “Müjde, sana şefâatçin geldi” dedi. Sonra kalktı, iki rekat namaz kıldı ve onun için tekrar tekrar duâ etti. Allah’ın izniyle hastalıklı uzuvları eskisi gibi iyileşti. Sonra Hz. Ali (k.v.):"Eğer baban sana hayır duâ etmeyi kabul etmiş olmasaydı ben de sana duâ etmezdim.” dedi. (er-Rikkatü ve’l-bükâ, İbn-i Kudâme)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/3.html)
Başlık: İslâm Kahramanlarından Salâhaddin Eyyûbî | Konuşmak yada Susmak
Gönderen: Mücteba - 04 Mart 2016, 12:16:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ مَيِّتٍ يُخْتَمُ عَلَى عَمَلِهِ إِلَّا الَّذِي مَاتَ مُرَابِطًا فِي سَبِيلِ اللهِ فَإِنَّهُ يُنْمَى لَهُ عَمَلُهُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَيَأْمَنُ مِنْ فِتْنَةِ الْقَبْرِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allah yolunda murâbıt (düşmana karşı nöbetçi) olarak ölen hâriç, her ölünün amel (defter)i mühürlenir. Muhakkak onun ameli kıyâmet gününe kadar çoğalır (defterine yazılır). Kabir azâbından da emîn olur.”
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mart Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 20 Şubat 1432 Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1437

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)

İslâm Kahramanlarından Salâhaddin Eyyûbî

Salâhaddin Eyyûbî, 567 (M. 1172) târihinde Abbâsî halîfesi Müstazî-bi-nûrillâh’ın izniyle Mısır’a padişah oldu. Haçlılarla büyük harpler etti. Başta Kudüs-i şerîf olmak üzere İslâm memleketlerinden kâfirler eline düşen altmış şehri geri almıştır. Mısır, Şam, Haleb, Kudüs, Haremeyn, Yemen ve bazı Batı Afrika beldelerini idaresi altına almıştır.

Salâhaddin Eyyûbî, adâletli, ihsânı, hayır ve hasenâtı çok bol padişahdı. Gayet cesur idi. Bir defasında beş yüz bin kâfir askeriyle harb etmişti. Ömrü uzun olsaydı şark ve garbı muhakkak fethederdi.

Şafii mezhebinden ve zâhid meşrebli idi. Aslâ bir vakit namazını vaktinden geciktirmez, bütün namazlarını cemâatle edâ ederdi.

Salâhaddin Eyyûbî, hicretin 589. senesi Safer ayı sonlarında (M. 1193) vefât etti. Cenâzesini Telhîs kitabının müellifi -Hatîb-i Dimaşkî diye bilinen- Celâleddin Kazvînî yıkadı. Hakkında bütün halkı ağlatan bir mersiye okudu. Rahmetullâhi aleyh. (Nişancızâde, Mir’ât-ı Kâinât)

SUSULACAK YERDE KONUŞMA, KONUŞULACAK YERDE SUSMA

Ağızda dil, hüner sâhibinin hazînesi ve hazîne kapısının anahtarıdır. Hüner sâhibinin hazîne kapısı kapalı olduğu için onun ne sattığını kim nereden bilecek? Yani konuşmayan bir kimsenin âlim veya câhil olduğunu kimse bilemez. O hâlde herkesin ilmi ve marifeti sözünden anlaşılır.

Akıllı kimsenin huzurunda susmak edepli ve akıllıca bir iştir. Ancak gerektiği zamanda söz söylemek daha iyidir.


İki şey öfke ve huzursuzluğa sebeptir:

Birisi konuşmak gerektiğinde sessiz kalmak ve birisi susulacak zamanda konuşmak. Zîrâ ikisinden de pişmanlık duyulur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/4.html)
Başlık: En Güzel Kıssa | Sakın Terk-i Edebden!
Gönderen: Mücteba - 05 Mart 2016, 23:54:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(وَقَالَتْ عَائِشَةُ: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ اللهَ عَلَى كُلِّ أَحْيَانِهِ. (ق

“Hazreti Âişe (r.anhâ) buyurdu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her zaman Allâhü Teâlâ’yı zikrederdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mart Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 21 Şubat 1432 Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1437

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)

En Güzel Kıssa

Evliyâdan Yazıcıoğlu Ahmed-i Bîcân (kuddise sirruhû) der ki:

Ey ilâhî sırları öğrenmek isteyen kimse! Yûsuf (a.s.)’ın hikâyesinde ibretler çoktur, tefsirlerde tafsîlâtıyla anlatılmıştır. O kıssaların en güzelidir. Allâhü Teâlâ, peygamberleri, sâlihleri, rüyâ tâbir edenleri, halkı idâre edenleri ve bunlara benzer ne varsa hepsini bu kıssa içinde yâd etmiştir.

Allâhü Teâlâ, Yûsuf kıssası için “Kıssaların en güzeli” buyurmuştur. Yûsuf aleyhisselâma bazan firâk (ayrılık), bazan vuslat (sevdiklerine kavuşma), bazan mihnet, bazan rahat, bazan vefâ, bazan da cefâ erişti. Önce köle, sonunda ise vezir oldu. Bu itibarla o, kıssaların en güzeli oldu. Güzelliğinden dolayı hapse girdi, güzel ahlâkından dolayı da tahta oturdu. (Envâru’l-Âşıkîn)


Sakın Terk-i Edebden!

Osmanlı dîvân şâirlerimizden Peygamber âşığı Nâbî, bir kâfile ile hacca giderken Medîne-i Münevvere’ye doğru yaklaştıkları bir gece bir adamın ayaklarını uzatıp uyuduğunu görünce çok üzülmüş ve aşağıda ilk ve son beyti yazılı kasîdeyi söylemiştir:

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-i Hudâdır bu,

Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu!

Mürâ’ât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha

Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu 
(Nâbî)

(Edebi terk etmekten sakın. Çünkü burası Allâhü Teâlâ’nın Habîbi’nin şehridir,

Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı, Hz. Mustafa’nın makâmıdır.

Ey Nâbî, bu dergâha edebe riâyet ederek gir,

Çünkü burası, Meleklerin, Peygamberler ve Evliya’nın rûhâniyetlerinin tavaf ettiği; Peygamberlerin teberrük için öptüğü bir mekândır.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/5.html)
Başlık: Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -1-
Gönderen: Mücteba - 06 Mart 2016, 00:28:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يُوصِيكُمْ بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّهُنَّ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ. (طب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mart Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 22 Şubat 1432 Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1437

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)

Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -1-

Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha buluşamayacağım.

Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da böyle mukaddestir; her türlü taarruzdan korunmuştur.

Ashâbım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız!

Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız!

Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhâfaza etmiş bulunur.

Ashâbım! Kimin yanında bir emânet varsa onu sâhibine versin!

Fâizin her çeşidi lağvedilmiş (kaldırılmış)tır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulm olununuz. Allâh’ın emriyle, fâizcilik artık yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib oğlu Abbas’ın fâizidir!.

Ashâbım! Câhiliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen lağvedilmiştir. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı da Abdülmuttalib’in torunu Rebîa’nın kan dâvâsıdır.

Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riâyet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allâh’ın emâneti olarak aldınız. Ve onların nâmuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır…”(Tecrîd-i Sarîh Tercümesi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/6.html)
Başlık: Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -2-
Gönderen: Mücteba - 07 Mart 2016, 15:32:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِمَنْ تَحْرُمُ عَلَيْهِ النَّارُ قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ: عَلَى كُلِّ هَيِّنٍ لَيِّنٍ قَرِيبٍ سَهْلٍ. (حب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“Kendisine cehennem ateşi haram olacak kimseyi size haber vereyim mi?”  buyurdu.
(Ashâb) haber verin, yâ Resûlallâh, dediler.
“Ağır başlı, yumuşak huylu, insanlara lütufla yaklaşan, herkese kolaylık gösteren kişidir” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mart Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 23 Şubat 1432 Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1437

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)

Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -2-

Ey Müminler! Size bir emânet bırakıyorum ki, siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emânet Allah’ın kitabı Kur’ân’dır.

Ey Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Din kardeşinize âit olan herhangi bir hakka tecâvüz -gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olması müstesnâ- helâl değildir.

Ashâbım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hak, her hak sâhibine hakkını vermiştir. Vâris için vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âiddir. Zinâkâr için mahrûmiyettir. Babasından başkasına neseb iddiâ eden soysuz, yahud efendisinden başkasına intisâba kalkan nankör, Allâh’ın gazabına, meleklerin ve bütün Müslümanlar’ın ilencine (la’netine) uğrasın! Cenâb-ı Hak bu kabîl insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şahâdetlerini kabul eder.

Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz!” diye sordu. Ashâb-ı Kirâm:

“Allâh’ın risâletini tebliğ ettin; risâlet vazîfeni îfâ ettin, bize vasiyet ve nasîhatte bulundun! diye şahâdet ederiz” dediler.

Resûl-i Ekrem mübârek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırıp sonra da cemâat üzerine çevirip indirerek üç kere:

“Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab” buyurdu.

“Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hakk’a hamd ve senâ, tekbir ve tehlil ettikten sonra derim ki:

Sizi, Allâh’ın kitabına bağlayan Peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz ve ona itaat ediniz!

Hac ibâdetinizin bütün şeklini benden gördüğünüz gibi îfâ ediniz!

Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem.(Tecrîd-i Sarîh Tercümesi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/7.html)
Başlık: Kendisinden Önce Vefât Eden Üç Evlâd Ateşten Perde Olur
Gönderen: Mücteba - 08 Mart 2016, 11:05:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اِسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا. (ت

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben dünyâda ancak bir ağacın altında gölgelenen, sonra oradan ayrılıp giden atlı gibiyim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 24 Şubat 1432 Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1437

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)

Kendisinden Önce Vefât Eden Üç Evlâd Ateşten Perde Olur

Hanım sahabîlerden Esmâ binti Yezîd (r. anhâ), Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) geldi ve dedi ki:

“Yâ Resûlallâh! Erkekler sizden hadîslerinizi işiterek dîn ilminin tamamını öğrendiler. Bizim için de bir gün tahsîs buyurunuz da o gün Allâh’ın size öğrettiklerinden bizlere de öğretiniz” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):

“Şu gün, şu mekânda toplanınız” buyurdular. Müslüman hanımları o günde toplandılar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onların yanına gelerek Allâhü Teâlâ’nın kendisine öğrettiklerinden onlara öğretti. Sonra buyurdular ki:

“Sizden hiçbir hanım yoktur ki kendisinden önce evlâdından üçü vefât etsin de onun için ateşten perde olmasın.”

Onlardan bir hanım:

“Yâ Resûlallâh, iki evlâdı vefât etse” dedi ve bu sözünü iki defa daha tekrarladı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de üç defa “İki evlâdı da olsa” buyurdular. (Umdetülkârî)


Ashâb-ı Bedir……….AHNES ES-SÜLEMÎ (R.A.)

Ahnes es-Sülemî radıyallâhü anh hazretleri Muhâcirlerden ve Süleymoğulları kabîlesindendir. Babasının ismi Hubeyb yahut Habbâb’dır.

Ahnes es-Sülemî radıyallâhü anh, Oğlu Yezîd ve torunu Ma‘n bin Yezîd ile birlikte Bedir gazâsında bulunmuşlardır. Ashâb-ı Kirâm’dan bunlardan başka oğlu ve torunu ile Bedir’de bulunan yoktur. (radıyallâhü anhüm)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Mahmud, Kız: Zeyneb

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/8.html)
Başlık: Hakîkî İlim Ma'rifetullah(Allah’ı Bilmek)tır
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2016, 11:33:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ عَبْدُ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ: لَيْسَ الْعِلْمُ مِنْ كَثْرَةِ الْحَدِيثِ وَلَكِنَّ الْعِلْمَ مِنَ الْخَشْيَةِ. (طب)

İbn-i Mesûd (r.a.) buyurdular:
“(Hakîkî) ilim çok hadîs bilmek değildir. (Hakîkî) ilim ancak Allâhü Teâlâ’dan korkmaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 25 Şubat 1432 Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1437

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)

Hakîkî İlim Ma'rifetullah(Allah’ı Bilmek)tır

Ahmed bin Hanbel rahmetullâhi aleyh, ilimle alâkalı meşgûliyetleri bitince hemen tasavvuf ehlinin büyüklerinden olan Bişr-i Hâfî’nin (rah.) huzûruna koşar, tevâzu ile diz çökerdi.

Onu Hazret-i Bişr’in huzûrunda bu hâlde gören biri:

“Bunca ilim sâhibi bir imamsın. Senden daha âlim biri aransa bulunmaz. Şu hâl sana yakışıyor mu?” dedi.

Ahmed bin Hanbel hazretleri buyurdu ki:

“Evet, ben hadis ve sünnet ilminde imam oldum, ama o Allah’ı benden daha iyi biliyor”


TAM GÜNEŞ TUTULMASI

09 Mart Çarşamba günü “Tam Güneş Tutulması” meydana gelecektir.

Asya kıtasının doğusu, Avustralya, Pasifik Okyanusu ile Sumatra, Borneo, Sulawesi Adalarından görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.   

Tutulmanın büyüklüğü: 1.045

Başlangıcı:          09 Mart 2016  01:19  (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası: 09 Mart 2016  03:58           ”

Tutulmanın Sonu: 09 Mart 2016   06:35           ”


CEMÂZİYELÂHİR İCTİMÂ’I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Cemaziyelahir ayı ictimâ‘ı 09 Mart Çarşamba günü Türkiye saati ile 03:54’dedir.

Ru’yet, ise 09 Mart Çarşamba Türkiye saati ile 17:38’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Amerika kıtasının orta ve kuzey kısmı, Atlas Okyanusu’nun orta ve kuzeyi, Senegal, İspanya, Portekiz, Brezilya, Kolombiya, Peru, Küba.

Hilâl; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 10 Mart Perşembe günü de Cemâziyelâhir ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/9.html)
Başlık: İlim Talebesine Nasîhat
Gönderen: Mücteba - 10 Mart 2016, 11:38:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكْرَمَ الْقِبْلَةَ أَكْرَمَهُ اللهُ تَعَالَى. (كنز)

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim kıbleye hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona (dünya ve âhirette) ikrâm eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/1.png)

Rûmî: 26 Şubat 1432 Hicrî: 01 Cemâziyelâhir 1437

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)

İlim Talebesine Nasîhat

Âlimlerden biri talebesine şöyle nasîhat etti:

Gıybetten sakın. Faydasız ve çok konuşan kimse ile oturma ve böyle kimselerle arkadaş olma. Zîrâ çok konuşan kimse senin ömründen çalar ve vaktini zâyi eder.

İlim talebesi, fâsıklardan, Allâhü Teâlâ’ya âsî olanlardan ve ömrünü boşa harcayanlardan da uzak durmalıdır. Onlarla beraber olmak ve onlara yakınlık şüphesiz insana zarar verir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetiyle amel etmek niyetiyle ilim öğrenirken kıbleye doğru oturmalı, âlimlerin ve sâlihlerin duâlarını almalı, mazlûmun bedduâsından sakınmalıdır.

İki kişi ilim tahsili için gurbete gittiler. Aynı dersleri okudular. İki sene sonra biri fıkıh âlimi oldu. Diğeri ise ilim tahsil edemeden köyüne döndü. O köyün âlimleri bu hususu araştırdılar. Talebelere, tahsil esnâsında hasta olup olmadıklarını, nasıl çalıştıklarını, dersleri nasıl tekrar ettiklerini, hatta ilim öğrenirken nasıl oturduklarını bile sordular. Âlim olanın, kıbleye dönerek ders çalıştığını, diğerinin ise kıbleye arkasını dönerek oturduğunu öğrendiler. Bundan anladılar ki kıbleye dönerek oturmanın bereketiyle ve Müslümanların duâlarıyla âlim oldu.

Bundan dolayı talebe, sünnetleri ve edepleri hafife almamalıdır. Çünkü bunları hafife alan farzlardan mahrum kalır, onları da hafife alır. Farzları hafife alan da âhirette cennet nimetlerinden mahrum kalır.

Talebe nâfile namaz kılmalı, huşû ile kılanlar gibi kılmaya gayret etmelidir. Nâfile namaz ilim öğrenmesi için ona manen yardımcı olur. (Ta’lîmü’l-Müteallim)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Kâmil, Kız: Kâmile

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/10.html)
Başlık: Beş Nimet Verilen Kimse Beş Şeyden Mahrum Olmaz
Gönderen: Mücteba - 11 Mart 2016, 16:22:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَمْدُ عَلَي النِّعْمَةِ اَمَانٌ لِزَوَالِهَا. (فر

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Nimete hamdetmek, o nimetin azalmaması ve yok olmaması için emniyettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mart Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/2.png)

Rûmî: 27 Şubat 1432 Hicrî: 02 Cemâziyelâhir 1437

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)

Beş Nimet Verilen Kimse Beş Şeyden Mahrum Olmaz

Ebû Hureyre (r.a.)’dan:  Kendisineşu beş nimet verilen kimse beş şeyden mahrum olmaz.

1- Nimetlere karşı şükür etme ile rızıklandırılan nimetlerin artmasından mahrum olmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ İbrâhim Sûresi’nin 7. âyetinde (meâlen):

“...Eğer siz (nimetlerime) şükrederseniz, elbette size nimetlerimi arttırırım…”  buyurmuştur.

2- Belâ ve musibetlere karşı sabır verilen, sevabdan mahrum kalmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ Zümer Sûresi’nin 10. âyetinde (meâlen):

“Ancak sabredenlere ecirleri (mükâfâtları) hesapsız olarak verilir.” buyurmuştur.

3- Günahlarına karşı samîmî olarak tevbe ile rızıklandırılan, tevbesinin kabulünden mahrum kalmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ Şûrâ Sûresi’nin 25. âyetinde (meâlen):

“Ve o (Allâhü Teâlâ) kullarından (yaptıkları) tevbeyi kabul eder…” buyurmuştur.

4- İstiğfar ile rızıklandırılan, mağfiret olunmaktan (bağışlanmaktan) mahrum kalmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ Nûh Sûresi’nin 10. âyetinde (meâlen):

“Rabbinizin mağfiretini isteyin, istiğfar edin. Çünkü o, Gaffâr (mağfireti çok, tevbe edenleri dâimâ mağfiret edici, çok affedici)dir.” buyurmuştur.

5- Duâ ile rızıklandırılan icâbetten mahrum kalmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ Gâfir Sûresi’nin 60. âyetinde (meâlen):

“Bana duâ edin, yalvarın ki size karşılık vereyim.” buyurmuştur.

Bazı rivâyetlerde altıncı olarak şu zikredilmiştir:

Kendisine Allah yolunda sadaka vermek nimeti verilen, verdiklerinin karşılığından mahrum kalmaz. Zîrâ Allâhü Teâlâ Sebe’ Sûresinin 39. âyetinde (meâlen):

“Allah yolunda bir şey infak ederseniz, o onun mukabilini (karşılığını) verir.” buyurmuştur. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/11.html)
Başlık: İslâm Târihinden: HAZRET-İ BİLÂL'İN EZÂNI
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2016, 01:40:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ يَقُولُ: كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَامَ بِلَالٌ يُنَادِى فَلَمَّا سَكَتَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ قَالَ مِثْلَ هَذَا يَقِينًا دَخَلَ الْجَنَّةَ. (ن


Ebû Hüreyre (r.a.)’dan:
"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bilâl (r.a.) kalkıp ezân okudu. Bitirince Efendimiz (s.a.v.) “Kim (müezzinin) söylediklerini yakînen (inanarak) tekrar ederse cennete girer.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mart Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/3.png)

Rûmî: 28 Şubat 1432 Hicrî: 03 Cemâziyelâhir 1437

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)

İslâm Târihinden: HAZRET-İ BİLÂL'İN EZÂNI

Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında Suriye’de vebâ salgını çıktı ve yayıldı (H. 18 - M. 639). Ashâb-ı Kirâm’dan meşhur zâtlar ile beraber yirmi beş bin kadar kişi vebâdan vefât etti.

Vebâ salgını sırasında Hazret-i Ömer (r.a.), Medîne-i Münevvere’den Şam’a hareket etti. Yaklaştığında Suriye emirleri gelip kendisiyle görüştüler ve vebânın dehşetini anlattılar. Abdurrahman bin Avf (r.a.) Hazretleri, Hazret-i Ömer (r.a.)’ın yanına gelip: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’den işittim: ‘Bir yerde vebâ olduğunu işitirseniz oraya gitmeyin ve bulunduğunuz yerde çıkarsa oradan çıkmayın, diye buyurdu’ dedi. Hz. Ömer de oradan geri döndü.

Suriye emîri Aşere-i Mübeşşereden Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.) vebâdan vefât etti. Sahâbîlerin fakihlerinden Muâz bin Cebel’i (r.a.) vekil tâyin etmişti, az bir vakit sonra o da vebâdan vefat etti. O da Amr bin Âs’ı vekil tâyin etmişti. Amr bin Âs (r.a.), halkı alıp dağlara çıkardı ve Allâhü Teâlâ’nın hikmetiyle vebâ savulmuş oldu.

Hz. Ömer (r.a.), Medîne-i Münevvere’ye döndüğünde vebâ salgını bitmişti. Hz. Ali’yi (k.v.) Medîne-i Münevvere’de kaymakam bırakıp kendisi Suriye’nin vaziyetini öğrenmek ve hayatta kalanları teselli etmek üzere Şam’a hareket etti. Şam’a geldiğinde namaz kıldırmaya hazırlanırken bazıları: “Yâ Emire’l-mü’minîn! Bilâl’e emretsen de müezzinlik etse” dediler.

O sırada Şam’da ikâmet eden Hz. Bilâl’in kalbi, Resûlullah’ın (s.a.v.) ateşi ile yanmakta olup o kadar hüzünlü bir ezan okudu ki Ashâb-ı Kiram, Hz. Bilâl’in sesini işittiklerinde gözyaşlarını tutamadılar. Kendileri ağladıkları gibi herkesi de ağlattılar. Fahr-i Âlem’in vefatı gününden beri Müslümanların o derece ağladığı görülmemişti.

Hazret-i Ömer (r.a.), Suriye’nin ihtiyaçlarını gördükten sonra Medîne-i Münevvere’ye döndü. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/12.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir...............BİŞR BİN EL-BERÂ (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2016, 01:51:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَصْلَتَانِ لَا تَجْتَمِعَانِ فِي مُؤْمِنٍ اَلْبُخْلُ وَسُوءُ الْخُلُقِ. (د

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İki haslet (vasıf) müminde bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlâk.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mart Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/4.png)

Rûmî: 29 Şubat 1432 Hicrî: 04 Cemâziyelâhir 1437

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)

Ashâb-ı Bedir...............BİŞR BİN EL-BERÂ (R.A.)

Bişr bin Berâ‘ bin Ma‘rûr radıyallâhü anh Hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesinin Ubeydoğulları’ndandır. Akabe’de, Bedir ve Uhud’da bulunmuş; Hayber Gazâsı’nda Peygamberimiz’e (s.a.v.) getirilen zehirli koyundan yiyerek vefât etmiştir.
Şöyle ki:
Hayber’in fethinde Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) bir Yahûdî kadın kurutulmuş koyun eti takdîm etti. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), bir parçasını biraz çiğneyip çıkardı ve: “Bundan yemeyiniz. Bu koyun zehirli olduğunu bana bildiriyor” diye buyurdu. Lâkin Berâ bin Ma‘rûr’un oğlu Bişr bir lokma yutmuş idi. Bişr dedi ki:

“Yâ Resûlallâh, ben koyundan ilk lokmayı aldığımda onu hissetmiştim. Lâkin onu sırf sizin yediğinizi beğenmemiş olmamak için ağzımdan atmadım.”

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hemen iki küreği arasından hacâmat ettirdi ve zehirin te’sîri savuştu. Peygamberimiz (s.a.v.) bundan sonra üç sene yaşamışlardı. İrtihâlinden önceki hastalıklarının da sebebinin bu zehir olduğunu bildirmişlerdi.

Ammâ Bişr Hazretleri pek ağır hasta düştü ve vefât etti.

O koyunu zehirleyen Zeyneb binti Hâris, huzûr-ı nebevîye getirildi ve “Bu hıyânete nasıl cüret ettin” diye soruldu. “Eğer hak peygamber isen kâr etmez ve eğer yalancı isen elinden kurtulmuş oluruz diye bu işe cesâret ettim ve şimdi hak peygamber olduğunu anladım ve sana îmân ettim” diye cevâb verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de onu salıverdi. Lâkin daha sonra Bişr Hazretleri’nin vârislerinin talebiyle kısâs olarak idâm edildi.

Bişr Hazretleri Ashâb-ı Kirâm’ın en iyi okçularından idi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey Selemeoğulları, sizin reisiniz kimdir?” diye sorduklarında:

“Ced bin Kays’dır. Lâkin biraz cimridir” demişler, “Cimrilikten fena hastalık olur mu? Hayır, sizin reisiniz beyaz yüzlü, kıvırcık saçlı Bişr bin Berâ’dır” buyurmuşlardı. Radıyallâhü anh.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/13.html)
Başlık: İlk Hekim ve Cerrah Mektebi
Gönderen: Mücteba - 13 Mart 2016, 03:00:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: دَعْوَةٌ فِي السِّرِّ تَعْدِلُ سَبْعِينَ دَعْوَةً فِي الْعَلانِيَةِ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gizli (kimsenin görmediği yerde) yapılan duâ, açıktan (başkasının gördüğü yerde) yapılan yetmiş duâya denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mart Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/5.png)

Rûmî: 01 Mart 1432 Hicrî: 05 Cemâziyelâhir 1437

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)

İlk Hekim ve Cerrah Mektebi

Sultan İkinci Mahmud Han zamanında askerler için ihtiyaç duyulan hekim ve cerrahı yetiştirmek üzere 14 Mart 1827 günü Şehzâdebaşı’ndaki Tulumbacı Konağı’nda Tıbhâne ve Cerrahhâne adı ile iki mektep açıldı. Üst katta Tıbhâne, altta Cerrahhâne talebelerine dört sene tıp öğretiliyordu. Mezun olanlar deniz ve kara ordularına ve askerî hastanelere tayin ediliyordu.

Mektep, 1831’de Topkapı Sarayı’nın deniz kıyısında Hastalar Odası denilen binaya nakledildi. 1836’da Otlukçu Kışlası’na ve iki yıl sonra da Galatasaray’a taşındı.

Tıbbiye Mektebi, Galatasaray’da “Mekteb-i Tıbbiyye-i Adliye-i Şâhâne” ismini aldı. Viyana’dan Dr. Bernard başmuallim tâyîn edildi.

Sultan İkinci Mahmud Han her sahada kendi öz kaynaklarımızdan istifâde edilmesini ve tıp dilinin de Türkçe olmasını istiyordu. Nitekim mektebin açılışında verdiği nutukta “Bize lazım gelen hekimi kendimiz yetiştirmeliyiz ve tıp ilminin kâidelerini lisânımıza alıp, lüzumlu kitapları Türkçe yazmaya gayret etmeliyiz. Yabancı memleketlerden birtakım hâlleri bilinmeyen şahısların tabip olarak gelmesinden ve şuraya buraya sokulmalarından hoşnut ve memnun değilim” demiştir.

Sultan Abdülmecid Han da babası gibi tıbbiye’nin ilerlemesi için gereken her şeyi yapmıştı. Tıbbiye matbaası, lüzûmu hissedilen kitapları basıyordu. Ayrıca mektep kütüphânesine Batı’dan kitaplar getirilmişti. Kimya ve fizik laboratuarlarının eksikleri tamamlanmış, Tıbbiye’nin ilmî seviyesi yükseltilmişti. Mekteb son olarak bugün Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü olarak hizmet veren binaya taşındı. Mimarisi ile dikkat çeken bu binanın inşasına, Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde, 1894’te başlandı. 1903 yılında “Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne” adı ile açılışı yapıldı. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/14.html)
Başlık: Teyemmüm
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2016, 14:57:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا تَوَضَّأَ الرَّجُلُ الْمُسْلِمُ خَرَجَتْ ذُنُوبُهُ مِنْ سَمْعِهِ وَبَصَرِهِ وَيَدَيْهِ وَرِجْلَيْهِ فَإِنْ قَعَدَ قَعَدَ مَغْفُورًا لَهُ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müslüman bir kimse abdest aldığı zaman günahları kulağından, gözünden, ellerinden ve ayaklarından dökülüp gider. Abdestini bitirdiği zaman bağışlanmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/6.png)

Rûmî: 02 Mart 1432 Hicrî: 06 Cemâziyelâhir 1437

Teyemmüm

Teyemmüm, su bulunmadığı veya bulunduğu hâlde kullanılmasına kudret (imkân) bulunmadığı takdirde temiz toprak cinsinden birşey ile abdestsizliği gidermek maksadıyla yapılır.

Teyemmümün farzları, bir niyet ile iki meshten ibârettir.
Şöyle ki: Teyemmüm yapan kimse, iki elini toprak cinsinden bir yere bir kere vurup yüzünü mesheder. Sonra iki elini bir daha vurur ve dirseklerine kadar iki kollarını mesheder. Yüzük vs. çıkarılmalıdır.

Teyemmüm, ya abdestsizliği gidermek veya namaz kılmak veya tahâretsiz sahih (abdestsiz câiz) olmayan bir ibadette bulunmak niyetiyle yapılır.

Suyun bulunmaması veya suyu kullanmaya hakîkaten veya hükmen kudret bulunmaması hâlinde teyemmüm yapılır. Bir kimsenin bulunduğu yerden en az bir mil, (takrîben 3 km.) uzakta bulunan bir su, hakîkaten yok demektir.

Su bulunduğu hâlde su ile abdest almanın veya gusletmenin, hastalanmaya veya hastalığın artmasına veya uzamasına sebep olacağı bir tecrübe ile veya Müslüman bir tabîbin beyânı ile bilinirse su hükmen yok sayılır.

Teyemmüm, temiz olan toprak ile yapılacağı gibi toprak cinsinden olan şeyler; temiz kum, alçı, horasan, mermer gibi şeyler ile kiremit, tuğla ve yakut, zümrüt, mercan ile de yapılabilir. Kurumadıkça çamur ile yapılamaz.

Teyemmüm, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hicretinin beşinci senesinde meşrû olmuştur. O sene Benî Mustalık gazvesinde Resûlü Ekrem ile beraberindeki mücahidler susuz bir yerde gecelemişlerdi. Sabah namazını kılmak için abdest alacak suları bulunmuyordu. Sabaha yakın teyemmüm hakkındaki Nisâ Sûresi’nin 43. âyeti nâzil olmuş, Ashâb-ı Kirâm radıyallâhü anhüm çok sevinmişler ve teyemmüm yaparak namazlarını kılmışlardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/15.html)
Başlık: Allah Beni Her Zaman Ve Her Yerde Görür | Vefatlarından Sonra Ana Babaya İyilik
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2016, 11:38:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَهُوَ اللهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الْأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ. (سورة الانعام، 3

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Hâlbuki o Allah hem göklerde hem yerde ma’bûd (ibâdet edilendir). Sizin sırrınızı ve cehrinizi (gizlinizi ve açığınızı) bilir; (gizli ve âşikârda, iyi kötü) ne kazanıyorsanız onu da bilir.”
(En’âm sûresi, âyet 3)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/7.png)

Rûmî: 03 Mart 1432 Hicrî: 07 Cemâziyelâhir 1437

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)

Allah Beni Her Zaman ve Her Yerde Görür

Evliyânın büyüklerinden ve âlim bir zat olan Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri, talebelerinden birini diğerlerinden daha fazla sever ve kıymet verirdi. Arkadaşları bundan dolayı onu kıskanırlardı.

Şeyh hazretleri:
“Ben hepinizi bir imtihan edeceğim.” dedi. Bir gün yirmi tavuk satın almalarını, her talebeye bir tane verip, hiç kimsenin görmediği bir yerde bu tavukları kesip getirmelerini emir buyurdu. Herkes birer tane tavuk alıp gitti, biraz sonra ellerinde kesilmiş tavukla döndüler. Ancak o talebe kesmeden geri geldi. Arkadaşları neden kesmeden geldin, diye sordular. Dedi ki:

Üstazım bana hiç kimsenin görmediği yerde kesmemi emretti. Ben de bunun için nereye gittimse muvaffak olamadım. Çünkü Allâhü Teâlâ şüphesiz beni görüp gözetiyor. Benim ondan saklanabilecek gücüm kuvvetim de yok.

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri böylece talebelerine ona neden kıymet verdiğini anlatmış oldu. Onlar da yaptıklarından dolayı pişman olup istiğfar ettiler. (Tezkiratü’l-Evliyâ)


Vefatlarından Sonra Ana Babaya İyilik

Benî Seleme kabilesinden bir kişi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip:

Annem ve babam vefat ettiler. Benim onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Evet, onlar için istiğfar etmek, ahitlerini, sözlerini yerine getirmek, arkadaşlarına ikramda bulunmak, onlar hayatta iken onlarla beraber ziyarette bulunduğun kimselerle irtibatı devam ettirmektir.” buyurdular. (Tenbîhü’l-gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/16.html)
Başlık: Son Nefeste Şeytanın Hîlesi
Gönderen: Mücteba - 17 Mart 2016, 11:48:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ تَعَالَى يُحِبُّ أَبْنَاءَ السَّبْعِينَ وَيَسْتَحْيِى مِنْ أَبْنَاءِ الثَّمَانِينَ. (حل

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ (mümin olarak) yetmiş yaşına ulaşanları sever, seksen yaşına ulaşanlara da azâb etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü’l Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/8.png)

Rûmî: 04 Mart 1432 Hicrî: 08 Cemâziyelâhir 1437

Erdel'in Fethi (1442)

Son Nefeste Şeytanın Hîlesi

Mümin’in ruhu çıkarken susuzluğu artıp ağzı kurur. İşte o vakit şeytan bu hali fırsat bilip sevinir ve müminin yanına gelir. Elinde bir bardak buzlu su gösterir.

Hasta harâretinin şiddetinden iştahla o bardağı isteyince, -Allah muhâfaza- dînini terk et de vereyim, der.

Mümin kabul etmeyince ayağı tarafına gelir. Bardağı ona karşı tahrik ederek iştahını artırır. Mümin yine suyu isteyince melun bu defa da -hâşâ- peygamber yalancıdır de, vereyim der.

Kâfirler bu melunca teklifleri kabul eder ve Allah muhâfaza îmânsız olarak âhirete gider. Müminler ise asla kabul etmezler.

Süfyân-ı Sevrî (rah.), geçmiş amellerinden ve son nefesten çok endişe edip ağlar ve:

“Ümmü'l-Kitab (Levh-i Mahfûz)’da şakî, olarak yazılmış olmaktan korkuyorum. Son nefeste îmânsız gitmekten korkuyorum” derdi. (Dürerü’l-hisân, İmâm Suyûtî)


Şu duâyı sabah namazının sünneti ile farzının arasında en az üç defa okumaya devam eden kimseye son nefesinde îmânla gitmek nasîb olur:

“Yâ Hayyü Yâ Kayyûmü Yâ Zelcelâli ve’l-ikrâm, es’elüke en-tuhyiye kalbî bi-nûri ma‘rifetike ebeden yâ Allâhü, yâ Allâhü, yâ Allâhü, yâ bedî‘a’s-semâvâti ve'l-arz.”


Beyit:

Ey hâce tutuldu nefesin kabre de girdin
Bu âleme sığmam der idin şimdi ne dersin
                                                               Sâmî (Vak’anüvîs Mustafa Bey)

(Ey efendi, nefesin bitti, kabre de girdin. Bu âleme sığmam diyordun. Şimdi ne dersin.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/17.html)
Başlık: Çanakkale'den Mektup
Gönderen: Mücteba - 18 Mart 2016, 00:34:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تُضَاعَفُ الْحَسَنَاتُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ. (طس

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cuma günü yapılan amellerin sevabı kat kat verilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mart Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/9.png)

Rûmî: 05 Mart 1432 Hicrî: 09 Cemâziyelâhir 1437

Çanakkale Deniz Zaferi (1915)

Çanakkale'den Mektup

Bütün Osmanlı coğrafyasındaki halk sel olup Çanakkale’ye akmış, Gelibolu Yarımadası’nda 14 ay 6 gün dünya tarihinin en büyük savaşı olmuştu.

Eli silah tutan herkes, anasından, atasından, eşinden, nişanlısından helallik isteyip geri dönmemek üzere Çanakkale’ye geldiler. Bu insanlardan binlercesi ya cephede kaldı şehit oldu veya gâzî olarak memleketine döndü.

Çanakkale’den bir asker mektubu:

Bölük Emini ve Başçavuş Hüseyin:

“Benim tek kardeşçiğim Mehmet, Sen bensiz oralarda ne yapıyon? Ne iş tutuyon? Haber ver bakalım:

Koca Nine zahirelerimizi öğüttü mü? Köyün değirmeni işliyor mu? Şimdicik ben kalksam da köye geliversem bir dilim ekmek bulup verebilin mi? Küçük pınar daşdı mı? Daşmadıysa susuzluk çekersiniz, vah vah.

Bana bak oğlum, şimdicik çocuklar delikanlı yerine geçtiler. Sen de davran, Koca Nine’ne, köyün ihtiyarlarına yardım et. Sana ne verirlerse yapıver, anladın mı?

Sen beş vakit namazını kılıyon mu? Yoksa tenbel tenbel sokaklarda mı dolaşıyon? Aman Mehmet’im, beş vakit namazını sakın sakın ha terk etmeyesin. Namazını kılmazsan, orucunu tutmazsan Hak Teâlâ hazretleri seni sevmez. Beş sene sonra asker olunca yüzünde nur görülmez. Sonra senin adını bölükte “yüzü şavksız Mehmet” koyarlar.

Bizim köyün hocası, büyük âlimdir. Sen beni dinle, hoca efendinin eteğine yapışasın. Sen ondan daha yirmi bin ilim kaparsın.

Bizleri sorarsan, ah oğlum bilsen cenkte neler, ne babayiğitlikler gösteriyoruz.” (Tarihin Satır Aralarından, Çamlıca B. Y.)


İsimlerimiz: Erkek: Mustafa, Kız: Sevde

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/18.html)
Başlık: İlmihâl: Namazın Farzlarından Kırâat
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2016, 01:13:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَرَأَ فِي رَكْعَتَيِ الْفَجْرِ قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ وَقُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ. (م

Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet ediyor:
“Resûlullâh (s.a.v.) sabah namazının sünnetinde (birinci rek’atte) Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn sûresini, (ikinci rek’atte de) Kul hüvallâhü ehad…” sûresini okudu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mart Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 06 Mart 1432 Hicrî: 10 Cemâziyelâhir 1437

Meclis-i Mebusan'ın Açılması ve Kanun-ı Esâsî'nin İlanı (1877)

İlmihâl: Namazın Farzlarından Kırâat

Namazda kırâat, yani: Namaz kılanın kendisi işitecek derecede tecvidli olarak Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinden bir miktar okuması, namazın bir rüknü olarak farzdır. Kendi bile işitemeyecek derecede okumak kırâat sayılmaz. İmama uyan kimse ise okumaz.

Nâfile namazlar ile vitrin ve iki rekâtlı farz namazların her rekâtında kıraat farzdır. Fakat dört veya üç rekâtlı farz namazların herhangi iki rekâtında kırâat farzdır. Ancak kıraatin ilk iki rekâtlarda bulunması vâciptir. Binâenaleyh bu ilk iki rekâtlarda kıraatin bilerek terk edilmesi mekruhtur. Sehven terk edilmesinden sehiv secdeleri îcâb eder.

İmâm-ı A’zam’a göre kırâatte farz olan her rekâtta -pek kısa olsa da- bir âyettir. Böyle bir âyet okunduğunda, bu farz yerine getirilmiş olur. Fakat İmâmeyn’e ve İmâm-ı A’zam’dan diğer bir rivayete göre bu miktar, kısa üç âyet veya böyle üç âyet miktarı uzun bir âyettir. İhtiyata uygun olan da budur.

Bir harften veya bir kelimeden ibaret olan bir âyetin veya âyetlerin okunması ise esah olan kavle göre ittifakla kâfî değildir. Çünkü bu, bir kırâat sayılmaz.

Bir âyet-i celîleden başkasını okuyamayan kimse, o âyet-i kerîmeyi İmâm-ı A’zam’a göre bir kere okur, bir rekâtta üç kere tekrar etmez. İmameyn’e göre tekrar eder. Fakat üç âyet okuyabilen kimsenin bir âyeti üç kere tekrar etmesi İmameyn’e göre de câiz değildir.

“Âyetülkürsî” gibi uzun bir âyetin bir kısmını bir rekâtta, diğer kısmını da diğer rekâtta okumak, en sahih olan kavle göre kâfî gelir. Çünkü bunlar, üçer kısa âyete denktir. (B. İslam İlmihali)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Sinan, Kız: Şeymâ

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/19.html)
Başlık: İlmihâl: Kitaplara Îmân | Cennet'in Kapısı İlk Kime Açılır?
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2016, 01:18:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ الْقُرْآنَ وَاسْتَظْهَرَهُ فَأَحَلَّ حَلَالَهُ وَحَرَّمَ حَرَامَهُ أَدْخَلَهُ اللهُ بِهِ الْجَنَّةَ وَشَفَّعَهُ فِي عَشْرَةٍ مِنْ أَهْلِ بَيْتِهِ كُلُّهُمْ قَدْ وَجَبَتْ لَهُ النَّارُ. (ت


“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup onu ezberleyen, helâl kıldığı şeyleri helâl kabul eden, haram kıldıklarını da haram kabul eden kimseyi Allâhü Teâlâ Cennet’e koyar. Âilesinden -Cehennem’i hak etmiş on kişi hakkında şefâatini de kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mart Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 07 Mart 1432 Hicrî: 11 Cemâziyelâhir 1437

İlmihâl: Kitaplara Îmân

Îmânın üçüncü şartı, Allâhü Teâlâ’nın Cebrâîl Aleyhisselam ile peygamberlerine hak dîni beyân için gönderdiği kitaplarına inanmaktır.

Sonra gelen kitap ve din ile evvel gelen kitap ve dinin hükmü tamam olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm, diğer kitaplardan sonra Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm'a nâzil olduğundan diğerlerinin hükmü kalkmıştır. Ondan başkasını okumak ve hükmüyle amel etmek câiz değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in hükmü kıyâmete kadar bâkîdir.

Kitaplar yüz dörttür. Dördü büyük kitaptır, yüzü suhuftur.

Kitaplar: Tevrat; Mûsâ Aleyhisselam’a, Zebur; Dâvûd Aleyhisselam’a, İncîl; Îsâ Aleyhisselam’a, Kur’ân-ı Kerîm; Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a nâzil olmuştur (indirilmiştir).

Suhuf (Sayfalar): On suhuf Âdem Aleyhisselam’a, elli suhuf Şît Aleyhisselam’a, otuz suhuf İdris Aleyhisselam’a, on suhuf İbrahim Aleyhisselam’a nâzil olmuştur. (Dürr-i Yektâ)


Cennet'in Kapısı İlk Kime Açılır?

Kıyâmet günü olduğunda ilmiyle amel eden âlim, haccını zâyi etmeyen hacı, şehîd ve helâl kazandığı maldan zekât ve sadaka veren cömert cennetin kapısına getirilir. Cennete önce girmekte mücâdele ederler. Cebrâîl Aleyhisselam onlara sorar:

“Şehidliğin, haccın ve cömerdliğin sevabını kimden öğrendiniz?”

“Âlimlerden öğrendik” derler. Cebrâîl Aleyhisselam der ki:

“Öyle ise edebi gözetin ve size hayır öğreten hocanızı öne geçirin.” Sonra âlim der ki:

“Yâ Rabbi, ilmi ancak cömerdin ihsanları ve cömertliğiyle tahsil edebildim.” Allâhü Teâlâ:

“Âlim kulum doğru söyledi” buyurur. Cennetin kapısı önce cömerd için açılır.” (Hulâsatü’l-Ahbâr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/20.html)
Başlık: Hz. Ömer'in Kerâmeti:
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2016, 01:22:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَكْعَتَانِ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ يُكَفِّرَانِ الْخَطَايَا. (كنز

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gece yarısında kılınan iki rekât namaz günahlara keffâret olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mart Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 08 Mart 1432 Hicrî: 12 Cemâziyelâhir 1437

Hz. Ömer'in Kerâmeti:

Hazret-i Ömer’in (r.a.) halifeliği zamanında Sâriye bin Zenîm (r.a.) kumandasındaki İslâm ordusu bir ovada İranlılar ile harbe tutuştu. İranlılar dört bir taraftan İslâm ordusunu kuşatmak üzereydi (M. 644).

İşte o zaman Hazret-i Ömer (r.a.), Medîne-i Münevvere’de Cuma günü minber üzerinde hutbe okuyordu. Allâhü Teâlâ, lutfünün kemâlinden ve İslâm askerine re’fetinden, Hazret-i Ömer’in mübârek gözünden perdeyi kaldırdı, bir aylık mesafeden ordunun hâlini gösterdi. Hutbede yüksek sesle, üç kere:

“Yâ Sâriye! el-cebel, el-cebel” diye seslendi ki: “Ey Sâriye! dağa, dağa” demektir.

Allahü Teâlâ, kudreti ile Hazret-i Ömer’in sesini, Sâriye Hazretleri’ne işittirdi. Ve Sâriye ve arkadaşları arka taraflarındaki dağa çekildiler. Düşmanı karşısına alan İslam ordusu gâlib ve muzaffer olmuştur.

Hazret-i Ömer’in minberde “Ey Sâriye dağa” demesi cemaatin acâibine gitmişti. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları, Hz. Ali kerremallâhu vechehû hazretlerine gelip:

“Emîru’l-mü’minîn hutbe esnasında neden “Ey Sâriye! Dağa” diye nida etti?” dediklerinde Hazret-i Ali:

“Emîru’l-mü’minîn manasız söz söylemez. Bir aslı olması gerekir. Bugünü kaydediniz. Bakalım ne olacak” demiştir.

Sâriye (r.a.) tarafından fetihnâme ile gelen müjdeciden soruldu. Müjdeci, o gün harp meydanında iken Hazret-i Ömer’in sesini işiterek geri çekilip dağa dayandıklarını ve bu şekilde zafer kazandıklarını beyan etmiştir.

Sonra Hazret-i Sâriye (r.a.), İslâm askeri ile muzaffer olarak ganîmetler ile döndü.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/21.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Bir Hutbesi | Yarı Gölgeli Ay Tutulması
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2016, 01:30:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْمُؤْمِنَ مِنْ أَهْلِ الْإِيمَانِ بِمَنْزِلَةِ الرَّأْسِ مِنَ الْجَسَدِ يَأْلَمُ الْمُؤْمِنُ لِأَهْلِ الْإِيمَانِ كَمَا يَأْلَمُ الْجَسَدُ لِمَا فِي الرَّأْسِ. (حم

“Muhakkak (kâmil) mü’minlerden her biri bedendeki baş gibidir.
Nasıl ki beden baştaki bir ağrıdan dolayı acı duyarsa, mü’min de îmân ehli(nin başına gelen sıkıntı)dan dolayı elem duyar.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 09 Mart 1432 Hicrî: 13 Cemâziyelâhir 1437

Uluğ Bey'in Doğumu (1394)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Bir Hutbesi

Hazret-i Hüseyin (r.a.) Efendimiz anlattı:

Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) işittim, bir hutbesinde Ashâb’ına şöyle buyurdular: “Ey insanlar!

Sanki bu dünyada ölüm bize değil de başkasına yazılmıştır.

Sanki bu dünyada hak(kı yerine getirmek), bize değil de başkasına vâcibtir.

Defnettiğimiz ölüler sanki az bir zaman sonra tekrar geri dönecekler. Biz onlardan sonra dünyada ebedî kalacakmış gibi mîraslarını yiyoruz.

(Bize âhireti hatırlatan) bütün vâizlerin nasîhatini unuttuk, bütün belâ ve âfetlerden emin olduk.

Kendi ayıpları başkasının ayıplarını görmekten alıkoyan kimseye ne mutlu.

Helalden kazanan, îmânı ve niyeti sağlam, ameli sâlih olan ve bu yolda (iman ve amelde) devam eden kimselere ne mutlu.

Kendini küçük düşürmeden tevâzu gösteren, günaha düşmeden kazandığından (zekât ve sadaka vererek) harcayan, âlimler ve hikmet ehli ile beraber olan, zelil düşmüşlere ve fakirlere merhamet eden kimselere ne mutlu.

Malının fazlasını infak eden, fazla (ve boş) sözden dilini tutan, sünnetlere sarılıp bid’atlere düşmeyen kimselere ne mutlu.”
(Hilyetü’l-Evliyâ)


Yarı Gölgeli Ay Tutulması

Yarın 23 Mart Çarşamba günü “Yarı gölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Asya, Avustralya, Pasifik Okyanus’u ve Amerika kıtasının batısından gözlenebilecek olan tutulma, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Tutulmanın büyüklüğü: -0,312’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 23 Mart 2016 11:39 (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası: 23 Mart 2016  13:48           “ 

Ay’ın gölgeden çıkışı: 23 Mart 2016  15:55      “


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/22.html)
Başlık: Uhud Gazâsı (M. 625)
Gönderen: Mücteba - 23 Mart 2016, 12:35:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَقَدْ رَأَيْتُنِي يَوْمَ أُحُدٍ وَمَا فِي الْأَرْضِ قُرْبِي مَخْلُوقٌ غَيْرُ جِبْرِيلَ عَنْ يَمِينِي وَطَلْحَةَ عَنْ يَسَارِى. (ك


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Vallâhi Uhud harbinde kendimi öyle gördüm ki, sağımda Cebrâîl, solumda da Talha’dan başka yakınımda hiçbir kimse yoktu.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 10 Mart 1432 Hicrî: 14 Cemâziyelâhir 1437

Uhud Gazası (625)

Uhud Gazâsı (M. 625)

Uhud Gazâsı, hicretin üçüncü senesinde Mekke müşrikleri ile yapılmıştır. Müşrikler Bedir’de mağlup olunca 3000 kişi topladılar. 700’ü zırhlı, 200’ü atlı idi. Medine karşısındaki Zülhuleyfe’ye geldiler. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) 700 sahâbe ile karşı çıktı. İçlerinden 100’ü zırhlı, ikisi süvârî idi. Uhud vadisine yerleştiler. Şevvâl’in yedisi, cumartesi günü iki ordu karşılaştı.

Hz. Hamza, bir mızrakla vurulup şehîd oluncaya kadar cengâverce savaştı. Allâhü Teâlâ onu gökte Allâh’ın arslanı diye isimlendirdi. Hanzala bin Âmir (r.a.) şehid olunca Resûlullâh: “Hanzala’yı melekler yıkıyor” buyurdular. Resûlullâh’ın sancakdârı Mus‘ab bin Umeyr de şehîd oldu. Nebî aleyhisselâm, sancağı Hz. Ali’ye verdi ve müşrikler dağıldılar. Lâkin bu sırada İslam ordusunun ardını gözetleyen okçular, ganîmet arzusuna düşüp Resûlullah’ın durmalarını emrettiği yerden ayrılınca müşrikler oradan hücûm ettiler ve İslâm ordusunda mağlûbiyet baş gösterdi.

O gün Müslümanların en zor günü oldu. Yetmiş kişi şehid düştü. Müşriklerden on iki kişi öldü. Atılan bir taşla Resûlullâh (s.a.v.) yaralandı, azı dişlerinden birisi düştü, miğferinin iki halkası mübarek yüzüne battı. Resûlullah (s.a.v.) akan kanını silerken şöyle buyurdu: “Eğer bu kan yere damlasa idi onlar üzerine gökten hemen azap inerdi.” Sonra şöyle duâ etti: “Allâhım! Kavmime hidâyet ver, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.”

Yaralandıktan sonra Resûlullah’ı (s.a.v.)  ilk tanıyan Ka’b bin Mâlik (r.a) oldu. Yüksek sesle haykırdı:

“Ey Müslümanlar! İşte Resûlullâh!” Müslümanlar, hemen Resûlullah’ın bulunduğu vadiye toplandılar ve Uhud’a arka verdiler. Müslümanların toplanması üzerine müşrikler artık onları tamamen bitiremeyeceklerini anladılar. Müşrikler bu derece gâlip gelmiş iken Cenâb-ı Hak kalplerine korku verdi. Hemen muhârebeden vazgeçtiler ve Mekke yolunu tutup geri gittiler. (Hulâsatu’l-Ahbâr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/23.html)
Başlık: Halîfe Harun Reşîd (r.h)
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2016, 02:49:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صِنْفَانِ مِنَ النَّاسِ إِذَا صَلَحَا صَلَحَ النَّاسُ وَإِذَا فَسَدَا فَسَدَ النَّاسُ: اَلْعُلَمَاءُ وَالْاُمَرَاءُ. (كنز


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanlardan iki sınıf vardır ki onlar iyi olursa bütün insanlar iyi olur; (o iki sınıf) bozulursa bütün insanlar bozulur. Onlar âlimler ve idârecilerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 11 Mart 1432 Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1437

Abbasi Halifesi Harun Reşid'in Vefatı (809) • Emir Timur'un Diyarbekır'ı Alması (1394)

Halîfe Harun Reşîd (r.h)

Harun Reşîd bin Muhammed Mehdî, 23. İslâm halîfesi ve beşinci Abbâsî sultanıdır.

Harun Reşîd, bir sene gazâ eder, bir sene de hacca giderdi. Babası, henüz 15 yaşında iken onu Rum diyârına gazâya göndermişti. Her gün yüz rekât namaz kılar ve bin dirhem sadaka verirdi.

Gazâya gitmeyip hacca gittiği sene ailesinin ve kumandanlarının en büyüklerini sefere gönderirdi. Kendisi de bütün masraflarını karşıladığı yüz âlimi, yanında hacca götürürdü.

Hac etmeyip gazâya gittiği sene de bütün nafakalarını ve masraflarını karşıladığı üç yüz kişiye haccettirirdi.

Halîfe olduğu sene rüyasında Peygamberimiz’i (s.a.v.) gördü. Ona:

“Hilâfet bu ay sana geçecektir. Hemen gazâya çık ve haccet, Haremeyn (Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere) halkına çok ihsânda bulun.” buyurdular. Rum tarafına gazâya çıktı, sonra dönüp aynı sene sonunda haccetti, Haremeyn sâkinlerine çok sadaka verdi.

Devleti idâre husûsunda kendisinden önceki Halife Mansûr gibi dirâyetli idi. Lâkin cömertlikte onu geçti. Kendisinden önce onun kadar malını tasadduk eden halife görülmemişti.

Hicretin 186. senesinde Rum diyârındaki bütün Müslüman esirleri fidye verip kurtardı.

Hadis âlimi Ebû Muâviye Darîr (rah.) anlattı: Her ne vakit Harun Reşid’in meclisinde Peygamber Efendimiz anılsa “Sallallâhü alâ-seyyidî” derdi.

İlmi ve âlimleri çok sever ve hürmet ederdi. Kendi kusurları için çok ağlardı. Fudayl bin Iyâd’ın meclisine gidip vaazını dinlerdi. H. 170’de halife oldu, 23 sene 2 ay 15 gün halifelik etti ve 193 senesinde vefât eyledi. Rahmetullâhi aleyh. (Târihu’l-hulefa, İmâm Suyûtî)

İsimlerimiz: Erkek: Zâhid, Kız: Zâhide

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/24.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Selâmı Alması | Amellerde Dikkat Edilecek Şeyler
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2016, 02:57:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أُنَبِّئُكُمْ بِخِيَارِكُمْ قَالُوا بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ خِيَارُكُمْ أَطْوَلُكُمْ أَعْمَارًا وَأَحْسَنُكُمْ أَخْلَاقًا. (حم


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem 'Dikkat ediniz. Size en hayırlınızı haber vereyim mi?' buyurdular.
Ashâb-ı Kirâm 'Evet yâ ResûlAllah' dediler. ‘Sizin en hayırlınız ömrü en uzun ve ahlâkı en güzel olanınızdır.’ buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mart Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 12 Mart 1432 Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1437

Oltu'nun Kurtuluşu (1918) • Avrupa Toğluluğu (AT)'nun Kuruluşu (1957)

Peygamber Efendimiz'in Selâmı Alması

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kabirlerinde mânevî hayat ile diridirler ve gelenlerin selamlarını alırlar. Eyüb Sabri Paşa Mir’ât-ı Haremeyn kitabında diyor ki:

Sâlihlerden Süleyman bin Sehim Medenî (rah.) anlattı:

“Nebiyy-i Zîşân Hazretlerini rüyamda gördüm ve ‘Yâ ResûlAllah! Zât-ı saâdetinizi ziyâret için şevkle gelip kabr-i saâdetiniz huzûrunda selam verenlerin selam ve kelâmları mâlûmunuz olur mu?’ diye sordum.

“Evet! Selamlarına mukâbele ederim ve hâcetlerini yerine getiririm!” buyurdular.

Sâlihlerden İbrâhim bin Beşşar (rah.) der ki: “Ben bir defa hac ettikten sonra sırf kabr-i saâdeti ziyâret niyeti ile Medîne-i Münevvere’ye gitmiştim. Hücre-i Mutahhara’ya girip selam verdim “Ve aleyke’s-selam” diye Peygamberimiz’in (s.a.v.) selâm verdiğini işittim.”

Bu zâtlar sâlihlerin büyüklerinden olduklarından sözleri sahihtir.



Amellerde Dikkat Edilecek Şeyler

Evliyâdan Hâtem-i Esam Hazretleri’ne: Amellerinizi işlerken nelere dikkat ediyorsunuz? diye sormuşlar. O da şöyle cevap vermiş:

Şu dört esasa dikkat ediyorum:

Birincisi, Allâhü Teâlâ’nın benim için bir rızık verdiğini, hiç kimsenin rızkının başkasına gitmeyeceği gibi benim rızkımın da benden başkasına gitmeyeceğini bildim ve buna inandım.

İkincisi, Allâhü Teâlâ’nın bana farz kıldığı ibâdetleri benden başka kimsenin yerine getiremeyeceğini bildim. İşte ben bunlarla meşgul oluyorum.

Üçüncüsü, Rabb’imin beni her an gördüğünü bildim de ondan hayâ ediyorum.

Dördüncüsü, benim için takdir olunan bir ecelimin olduğunu ve bana doğru yaklaştığını bildim de ben de (sâlih ameller işleyip yasaklardan kaçınarak) ona doğru yaklaşıyorum. (Tenbîhü’l-Gafilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/25.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Ganî'dir | Beyit
Gönderen: Mücteba - 26 Mart 2016, 03:02:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الرِّزْقَ يَطْلُبُ الْعَبْدَ كَمَا يَطْلُبُهُ أَجَلُهُ. (هب


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak rızık, ecelinin kulu aradığı gibi arar (bulur).”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mart Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 13 Mart 1432 Hicrî: 17 Cemâziyelâhir 1437

Allâhü Teâlâ Ganî'dir

Allâhü Teâlâ Hadîs-i Kudsî’de buyurdu ki:

Ey kullarım! Muhakkak ben zulmü kendime haram kıldım ve onu aranızda (yani birbirinize zulmü de) haram kıldım. Öyleyse birbirinize zulmetmeyiniz.

Ey kullarım! Benim doyurduklarım hâriç hepiniz açsınız. Öyleyse benden isteyin, sizi doyurayım.

Ey kullarım! Benim giydirdiklerim hâriç hepiniz uryansınız. Öyleyse benden sizi giydirmemi isteyin, giydireyim.

Ey kullarım! Sizin evveliniz ve âhiriniz, bütün insan ve cinlerin tamamı sizin en fâcirinizin kalbi üzere olsa bu benim mülkümden bir şey eksiltmez.

Ey kullarım! Sizin evveliniz ve âhiriniz, insanlar ve cinleriniz (yani bütün yaratılmışlar) tamamı sizin en takvâlınızın kalbi üzere olsa bu benim mülküme bir şey ziyâde etmez.

Ey kullarım! Sizin önce geleniniz ve sona kalanınız, insan ve cinniniz tamamı bir düzlükte toplansa, benden isteseler, ben de her birine istediğini versem bu benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez. Eline bir iğne alıp okyanusa bir defa daldırıp çıkardığında ne kadar eksilirse ancak o kadar eksiltebilir.

Ey kullarım! Sizin işlediğiniz bütün amellerinizi sizin için muhâfaza ediyorum. Her kim -amel defterinde- hayırlı ameller bulursa Allâhü Teâlâ’ya hamd etsin. Bundan başka (yani günahlarını) bulan ancak kendi nefsini ayıplasın.” (er-Rikkatü ve’l-bükâ, İbn-i Kudâme)


BEYİT:

Halk-ı cihan lutf ile hep şâd olur
Bir söz ile bir gönül âbâd olur

Âzerî Çelebi (İbrâhim)

(İnsanlar, gördükleri iyilikler ile sevinir, neşelenir, güzel bir söz ile gamlı bir gönül saadete erer.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/26.html)
Başlık: Namazın Şartlarından: Hadesden Tahâret | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 27 Mart 2016, 02:35:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا تَوَضَّأْتُمْ فَابْدَأُوا بِمَيَامِنِكُمْ. (هـ


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Abdest aldığınız vakit sağ taraflarınızdan başlayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mart Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 14 Mart 1432 Hicrî: 18 Cemâziyelâhir 1437

Ahmet Cevdet Paşa'nın doğumu. (1822)

Namazın Şartlarından: Hadesden Tahâret

Hadesden tahâret, yeterli miktarda temiz su bulunup kullanmaya da imkân bulunan yerde gusül lâzım olduysa gusül, abdest lâzım olduysa abdest almak; su bulunmayan yerde yâhud bulunup bir mâni yüzünden suyu kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Hades demek, cünüb veya abdestsiz olmaktır. Cünüblükten gusül ile abdestsizlikten de abdest ile temizlenilir.

Abdest ve gusülde kullanılması câiz olan sular:

Bakıldığında su denilebilecek sulardır:
Yağmur, kuyu ve deniz suları gibi. Böyle sular bir yerde beklemekle kokusu değişse yahut sabun ve toprak gibi temiz bir şey karışmakla bazı vasfı değişse de kullanılması yine câiz olur.

Balık ve kurbağa gibi suda doğup yaşayan hayvanların ve sinek, arı ve çekirge gibi kansız hayvanın su içinde ölmesi suyu bozmaz.

Ağzı temiz olan insan ve eti yenilen hayvanların ve atın içtikleri suyun artıklarıyla abdest ve gusül almak ittifakla câizdir. (Dürr-i Yekta Şerhi)


MUTFAĞIMIZ: YUMURTALI EKMEK

Malzemeler:

1 adet kuru soğan,
2 adet yeşil biber,
2 kaşık tereyağı,
1 adet yumurta,
1 tatlı kaşığı salça,
Bir miktar bayat ekmek, tuz, kırmızıbiber, kekik.

Hazırlanışı:
Bir kapta küçük küçük doğranılan soğan ve biberler tereyağında kavurulur. Daha sonra salça, tuz, kekik ve kırmızıbiber ilave edilir. Küp şeklinde doğranmış bayat ekmek parçalarını da koyup biraz kavrulur, içine yumurta kırılıp 1-2 dakika karıştırılır. Sıcak ikram edilir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/27.html)
Başlık: Hazreti Ümmü Rûmân Binti Âmir (R.Anhâ) | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 28 Mart 2016, 10:32:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِنِسَائِهِ وَلِبَنَاتِهِ. (هب


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizin en hayırlınız hanımlarına ve kızlarına karşı hayırlı olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mart Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 15 Mart 1432 Hicrî: 19 Cemâziyelâhir 1437

İstanbul'da ilk trafik kazası, bir kişi yaralandı. (1910) • Gediz zelzelesi (1087 ölü) (1970)

Hazreti Ümmü Rûmân Binti Âmir (R.Anhâ)

Hz. Ebûbekir (r.a.)’ın zevcesi, Hz. Âişe ile Abdurrahman’ın anneleridir. Hz. Ümmü Rûmân, Peygamber Efendimiz’e kayınvâlide olma şerefine nâil olmuştur.

Kendisi Mekke’de ilk Müslüman olanlardandır.

Hz. Âişe vâlidemiz hicretlerini şöyle anlattı:

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicret ettiklerinde bizleri ve kızlarını geride bırakmıştı. Medîne-i Münevvere’ye yerleşince, Zeyd bin Hârise ve Ebû Râfi’i (r.anhümâ) iki deve ve 500 dirhemle Mekke-i Mükerreme’ye gönderdi. Hz. Ebûbekir de onlarla kölesi Abdullah bin Üraykıt’ı iki yahut üç deve ile gönderdi ve oğlu Abdullah’a vâlidem Ümmü Rûmân, ben ve kızkardeşim Esmâ’yı Medîne’ye getirmesini emretti. Resûlullâh Efendimiz’in kızları Fâtıma, Ümmü Gülsüm ve zevceleri Sevde binti Zem‘a, azadlısı Ümmü Eymen ile birlikte Mekke’den çıktık. Talha (r.a.) da hicret etmek üzere olduğundan Zeyd ve Ebû Râfi‘e katıldı.

Medîne-i Münevvere’ye geldiğimizde Resûlullâh (s.a.v.) mescidini ve onun etrafında evler bina ediyordu. O evlere âilesini yerleştirdi.”

Hz. Ümmü Rûmân sâliha bir hanım idi. Hicretin altıncı senesinde Resûlullâh’ın saâdet asrında vefât etti. Kabrine bizzat Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından konulmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Her kimi, Cennet hûrilerinden bir hanım görmek sevindirirse işte o Ümmü Rûmân’dır” buyurmuşlar cennet ehlinden olduğu müjdelenmiştir. Allah ondan râzı olsun.


Bilmeceler:

Tarlada biter, makine diker, her sabah senin yüzünü öper? (Havlu)

Kendi demirden, kuyruğu kendirden? (İğne)

Her şeyi içine alır, hiç içine girmez? (Ayna)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/28.html)
Başlık: İyi Kitap
Gönderen: Mücteba - 29 Mart 2016, 16:18:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: شَرَفُ الدُّنْيَا اَلْغِنَى وَشَرَفُ الْآخِرَةِ اَلتَّقْوَى. (كنز


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Dünyanın şerefi zenginlik, âhiretin şerefi de takvâdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 16 Mart 1432 Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1437

İyi Kitap

İyi ve mûteber kitap, birlikte oturup sohbet edilecek ne güzel yâren, yalnızlık zamanında ne iyi bir dost, gurbet diyârında ne iyi tanıdık ve ne güzel arkadaştır. İyi bir vezir ve müsteşârdır.

İyi kitab, ilim doldurulmuş kaptır. İstersen seni nâdir ve zarîf hikâyeleri ile neşelendirir, dilersen seni vaazlarıyla ağlatır. Onun gibi vâiz bulamazsın. Dili olmadan konuşur.

O öyle bir dosttur ki: Sen uyumadan uyumaz, sadece hoşuna gideni konuşur. Onun kadar yeryüzünde kimseye güvenemezsin. Sırları ve emânetleri sahibinden daha iyi saklar. Ondan daha hayırlı ve iyi komşu, ondan daha söz dinler arkadaş bulunmaz. O gâyet mütevâzı hocadır.

Ondan daha uzun ömürlü ve meyvesi daha tatlı ağaç yoktur.

Geçmiş kavimlerin haberlerini, onların hile ve tedbirlerini, acâip ve garip haberlerini hep bildirir.

Eğer hikmetler ve ilimler kitaplara yazılmış olmasa idi ilimlerin ekserisi zâyi olurdu.

İyi kitap, seni asla terketmeyen, riyakârlık ve yağcılık yapmayan, aslâ eziyeti dokunmayan ve senden nefret etmeyen dosttur. Yardımda gevşeklik göstermeyen komşudur.

Öyle bir arkadaştır ki ondan ayrılırsan seni tahkîr etmez. Her ne vakit onu eline alsan çektiğin yalnızlığı giderir de seni kötü arkadaştan muhâfaza eder.

İyi kitap seni rahata alışmaktan, oyun ve eğlence ile azîz ömrünü ve vakitlerini zâyi etmekten alıkoyar. Aklını artırır. Her şeyini mîrâs bırakacak kimseyi gafletten îkâz eder (uyandırır).

Bizden öncekilerin hikmetli eserleri ile müşkillerimizi çözer, hiç tanımadığımız büyük zâtları ve hizmetlerini onlardan öğreniriz. Az olan bilgilerimize onların bilgilerini katar ve idrâk edemediklerimizi onlarla idrâk ederiz.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/29.html)
Başlık: Hesapsız Cennete Girenler
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2016, 12:35:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَافَ اللهَ لَمْ يَضُرَّهُ أَحَدٌ وَمَنْ خَافَ غَيْرَ اللهِ لَمْ يَنْفَعْهُ أَحَدٌ. (هب


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’dan korkan kimseye hiç kimse zarar veremez. Allâhü Teâlâ’dan başkasından korkana da hiç kimse fayda veremez.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 17 Mart 1432 Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın doğumu (1432)

Hesapsız Cennete Girenler

Kıyâmet gününde bir nidâcı şöyle seslenir:

“Fazîlet sâhibi kimseler kalksınlar!” Birtakım insanlar kalkar. Onlara “Haydi, cennete giriniz.” denilir. Melekler onları karşılarlar ve “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorarlar. “Cennete” derler. “Hesap görülmeden önce mi?” derler. “Evet” derler. “Sizler kimlersiniz?” “Fazîlet sâhibi kimseleriz.”

“Sizin faziletiniz nedir?”

“Bize kaba davrananlara yumuşak huylu davranırdık, zulmedildiğimiz zaman sabrederdik, kötülük yaptıkları zaman bağışlardık.” derler.

“Peki, öyle ise girin cennete. Sâlih ameller işleyenlere cennet ne güzel mükâfattır.” derler.

Sonra yine bir nidâcı seslenir:

“Sabredenler kalksın!” Birtakım insanlar kalkar. Onlara “Haydi cennete giriniz.” denilir. Melekler onları karşılarlar ve “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorarlar. “Cennete” derler. “Hesap görülmeden önce mi?” derler. “Evet” derler. “Sizler kimlersiniz?” “Biz sabredenleriz.” “Neye sabrederdiniz?” derler.

“Allâhü Teâlâ’ya ibâdet etmek husûsunda nefsimize karşı sabrederiz, Allâhü Teâlâ’ya isyan etmemek ve günah işlememek husûsunda da nefsimize ve onun vesveselerine karşı sabrederiz.” derler.

“Peki, o hâlde girin cennete. Sâlih ameller işleyenlere cennet ne güzel mükâfattır.” derler.

Sonra yine bir nidâcı seslenir:

“Dünyada iken Allâhü Teâlâ’ya komşu olanlar kalksınlar!” Bir takım insanlar kalkarlar fakat bunların sayısı çok azdır. Onlara “Haydi cennete giriniz.” denilir. Melekler onları karşılarlar, aynı konuşma bunlar arasında da geçer.

“Allâhü Teâlâ’ya dünyada nasıl komşu oldunuz?” derler.

“Biz Allah için birbirimizi ziyâret ederdik, Allah için birbirimizle sohbet eder, malımızdan Allah için cömertçe verirdik.” derler.

“Peki, girin o hâlde cennete. Sâlih ameller işleyenlere cennet ne güzel mükâfattır.” derler. (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/30.html)
Başlık: Müslümanlar Mukaddesâta Hürmet İle Mükelleftir
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2016, 12:37:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شِرَارَ أُمَّتِي أَجْرَؤُهُمْ عَلَى صَحَابَتِي. (الجامع الصغير


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetimin en şerlisi, Ashâbıma karşı cüretkâr olan, onlara dil uzatandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 18 Mart 1432 Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1437

Eyfel Kulesi'nin inşası (1889) • Varto ve Gevaş'ın kurtuluşu (1918)

Müslümanlar Mukaddesâta Hürmet İle Mükelleftir

Allâh (c.c.) ile alakalı olan, dînî, mânevî kıymeti olan şeylere mukaddesât denir. Allâhü Teâlâ mukaddestir, onun bütün isimleri de mukaddestir. Bütün müslümanlar, mukaddesata son derece hürmet etmekle mükelleftir. Allâhü Teâlâ’nın kitapları, peygamberleri, velîleri mukaddestirler. Namaz, oruç vesair ibadetler birer mukaddes vazîfedir. İslam mâbetleri; mescitler, câmiler de mukaddes ve mübârek yerlerdir.

Mukaddesâta hürmet ve ta’zim etmeyen kimse, rûhu sönmeye başlamış, yüksek duygulardan mahrum kalmış, gâfil demektir.

Biz müslümanlar herhangi bir ibâdete veya hayırlı bir işe başlayacağımız zaman, besmele okuruz. Bir hadîs-i şerîfte; “Herhangi hayırlı bir işe Bismillah sözü ile başlanmazsa, o iş bereketsizdir.” buyurulmuştur.

Kur’ân-ı Kerîm veya bir âyet-i kerîme ele alınarak okunacağı zaman abdestli bulunmak lazımdır. Bu esnâda kıbleye yönelmeli, derli toplu ve hürmetli bir vaziyet almalıdır. Abdestsiz olan bir kimse Mushaf-ı Şerîf’i kılıfsız olarak eline alamaz. Mukaddes bir kitabı ancak temiz, nezih olan eller tutabilir. Okumaya Eûzü Besmele ile başlanır.

Kur’ân-ı Kerîm temiz yerlerde avret mahalleri örtülü ve Kur’ân-ı Kerîm’i hürmetle dinleyecek vaziyette bulunan kimselerin yanlarında açıkça okunabilir. Kirli, pis yerlerde veya avret mahalleri açık veya başka bir işle meşgul kimselerin yanında Kur’ân ayetleri sesli okunamaz, mekruhtur.

Okunan Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hürmetli bir vaziyet almayacak kimselerin işitecekleri bir sesle, açıkça Kur’an okunması câiz değildir. Bu hal, Kur’ân-ı Kerîm’e -hâşâ- ihanettir ve dinlemeyip saygısızlık yapanlar mânen mesul olurlar.

Kur’ân-ı Kerîm’i, namazın haricinde okurken, ilim öğrenirken en güzel elbiseleri giyip kıbleye dönmek ona hürmet için müstehaptır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/3/31.html)
Başlık: Îmân Kalp İle Tasdîk, Dil İle İkrâr Etmektir | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 01 Nisan 2016, 12:40:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: (اَلْإِيمَانُ) أَنْ تُؤْمِنَ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ. (م


“(İman) Allâh’a, Allâh’ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanman,bir de kadere; hayrın ve şerrin Allah’tan (yani Allâhü Teâlâ’nın dilemesiyle ve takdîriyle) olduğuna inanmandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Nisan Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 19 Mart 1432 Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1437

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)

Îmân Kalp İle Tasdîk, Dil İle İkrâr Etmektir

Her insan, âkıl bâliğ (ergen) olunca îmânı öğrenmeye gayret etmeli; Allâhü Teâlâ’nın varlığına ve birliğine dâir göklerdeki ve yerdeki delilleri düşünmeli; ömrünü gaflet ile zâyi edip âhirette azâba düşmekten sakınmalıdır.

Îmân; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Allâhü Teâlâ’dan getirip haber verdiği kat‘î olarak bilinen şeyleri kalple tasdîk ve dil ile ikrâr etmektir. 

İslâm itikâdının esası olan altı şeye kalbiyle inanıp diliyle de ikrâr etmelidir; yani “Âmentü billâhi ve melâiketihî…”yi sonuna kadar mânâsını bilerek okumak lâzımdır.

Bunu okuyan Müslüman demiş olur ki: “Ben Allâhü Teâlâ’ya ve onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaderin -yani: takdir edilmiş şeylerin- hayır olsun, şer olsun Allâhü Teâlâ’nın bilmesi ve dilemesiyle olduğuna inandım, öldükten sonra dirilip mahşer yerine gitmek de muhakkaktır. Ben şehâdet ederim ki, Allâhü Teâlâ’dan başka ilah yoktur ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed Mustafâ (s.a.v.) Allâhü Teâlâ’nın kulu ve resûlüdür.”

Bir Mümin îmân etmesi gereken bir şeyde şüphe ederse hemen o anda ‘Allâhü Teâlâ’nın ilminde hak olan ne ise ona inandım’ demesi farzdır. Sonra akâid ilminde kâmil bir âlimden veya sahih bir kitaptan ihmal etmeden doğrusunu öğrenmelidir.

Peygamberimiz ve Ashâbının i’tikâdı üzere olan yola, Ehl-i Sünnet ve Cemâat denilir. Mezhep imâmlarımız âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve icmâ-ı ümmetle bu mezhebin hükümlerini isbât edip bir araya toplamışlar ve diğer sapık fırkaları ibtal etmişlerdir. (Dürr-i Yekta Şerhi)

İsimlerimiz: Erkek: Hâlis, Kız: Hâlisa

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/1.html)
Başlık: Mü'min'in Vefâtı Nasıl Olur?
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2016, 01:50:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلَّذِي يَخْنُقُ نَفْسَهُ يَخْنُقُهَا فِي النَّارِ وَالَّذِي يَطْعُنُهَا يَطْعُنُهَا فِي النَّارِ. (خ


“(Dünyada ip ve benzeri ile) kendini boğarak intihar eden kimse cehennemde kendini boğar(ak azab olunur), (bıçak ve sâir şeylerle) kendini vurarak intihar eden de onunla cehennemde kendini vurur (böyle azab olunur).”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Nisan Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 20 Mart 1432 Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1437

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)

Mü'min'in Vefâtı Nasıl Olur?

Mü’min kulun ölüm vakti geldiğinde Azrâil aleyhisselâm yanına yüzleri güneş gibi parlak gök melekleriyle birlikte iner. O meleklerin yanlarında cennet kefenleri ve cennet kokuları vardır. Kefeni göz alabildiğine açarlar. Sonra ölüm meleği gelip o kulun başı ucuna oturur ve der ki:

“Ey temiz ve güzel ruh! Allâhü Teâlâ’nın mağfiretine ve rızâsına çık.”

Ruh, su damlasının kabından akması gibi cesedden çıkıverir. Ölüm meleği onu alır ve gök meleklerine teslim eder. Onlar da getirdikleri kefene sararlar, güzel kokularla birlikte koyarlar. O ruhdan misk gibi güzel kokular çıkar. Sonra onunla birlikte birinci kat semâya yükselirler. Semâ kapılarının açılmasını isterler. Kapılar açılır ve oradakiler:

“Bu güzel koku da nedir?” diye sorarlar. Melekler:

“Bu falan oğlu falanın ruhudur” derler. Böylece yedi kat semâyı geçip Allâhü Teâlâ’nın huzurunda dururlar. Mü’min’in ruhu, kendisi için hazırlanan nimetleri ve makamları görür. Sonra Allâhü Teâlâ buyurur ki:

“Onu toprağa iâde ediniz. Zîrâ ben onları topraktan yarattım, yine ona iâde edeceğim. Hem de onları tekrar ondan çıkaracağım.” Melekler onu alıp yeryüzüne inerler.

Ölünün cesedi yıkanıp kefene konulunca ruh, cesed ile kefen arasına girer. Yanında her ne konuşulsa işitir. Lâkin konuşmasına izin verilmez. Tabutu kaldırıp üç adım atılınca insan ve cinden başka her şeyin işittiği bir sayha (yüksek ses) ile der ki:

“Ey kardeşlerim, dostlarım ve evlâdım! Dünyaya meyletmeyiniz, beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın. Benim şu hâlimden ibret alınız. Zîrâ bütün her şeyimi vârislerime bıraktım. Amma onlar benim günahlarımdan hiç birini yüklenmezler.” (Dürerü’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmâm Suyûtî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/2.html)
Başlık: Resûllullâh'ın Yedi Tavsiyesi | Kabirde Mü'minin Hâli
Gönderen: Mücteba - 11 Nisan 2016, 01:59:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عن مَالِكِ بْنِ نَضْرٍ قَالَ أَتَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَ لَكَ عَبْدَانِ أَحَدُهُمَا يُطِيعُكَ وَلَا يَخُونُكَ وَلَا يَكْذِبُكَ وَالْآخَرُ يَخُونُكَ وَيَكْذِبُكَ قَالَ قُلْتُ لَا بَلْ اَلَّذِي لَا يَخُونُنِي وَلَا يَكْذِبُنِي وَيَصْدُقُنِي الْحَدِيثَ أَحَبُّ إِلَيَّ قَالَ كَذَاكُمْ أَنْتُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ عَزَّ وَجَلَّ.
(حم)


Mâlik bin Nadr (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) geldim, buyurdular ki:
“İki kölen olsa, biri sana itâat ediyor, hâinlik etmiyor ve yalan söylemiyor, diğeri hâinlik yapıyor, yalan söylüyor. Bunlar hakkında ne dersin?” “Hâinlik yapmayan, yalan söylemeyen ve doğru söyleyen bana daha sevimlidir.” dedim.
“İşte siz de Allâh Azze ve Celle katında böylesiniz.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Nisan Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 21 Mart 1432 Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1437

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)

Resûllullâh'ın Yedi Tavsiyesi

Ashâb-ı Kirâm’dan Ebû Zer (r.a.) şöyle demiştir:

Peygamberimiz (s.a.v.) bana şu yedi şeyi tavsiye buyurdular:

• Fakirleri sevip, onlara yakınlık göstermeyi,

• (Mal, yaratılış ve dünya zînetleri husûsunda) kendimden aşağıda olanlara bakıp, benden üstün olanlara bakmamayı,

• Akrabalarım benimle alâkayı kesip cefa etseler bile onlarla alâkayı kesmemeyi,

• “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” duâsını çok okumayı,

• Acı da olsa hakkı söylemeyi,

• Allâhü Teâlâ’nın dini uğrunda gayretimden dolayı hiç kimsenin ayıplamasından korkmamayı,

• Zarûret olmadıkça kimseden bir şey istememeyi.
(Taberanî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)


Kabirde Mü'minin Hâli

Kul kabrine konulunca iki melek gelip onu oturturlar ve “Rabbin kimdir?” derler. O “Rabbim Allâh’dır” der.
“Dinin nedir?” derler, “Dinim İslam’dır” der.
“Size peygamber olarak gönderilen şu zât (Muhammed Mustafâ (s.a.v.) hakkında ne dersin?” derler, “O Allâh’ın resûlüdür” der.
“Onun Allâh’ın Resûlü olduğunu nereden bildin?” derler, “Kurân’ı okudum, ona îmân ettim ve onun peygamberliğini de tasdîk ettim” der.

Bunun üzerine gökten bir nidâ gelir: “Kulum doğru söyledi, ona cennet döşekleri serin, cennet elbiseleri giydirin. Cennetten bir kapı açın ki onun rüzgârı, güzel kokuları ve güzellikleri ona gelsin.”

Sonra kabri göz görebildiğince genişletilir. Yanına güzel kıyâfetli, güzel yüzlü ve hoş kokulu bir zât gelir. “Esselâmü aleyke ey veliyyullâh, müjdeler olsun. İşte bugün sana va’d olunan gündür” der.

Kul “Sen kimsin?” diye sorar. “Ben senin sâlih (iyi) amelinim” der. Kul cennetteki makamlarını görünce “Rabbim, kıyâmeti biran evvel koparıver” der. (Dürerü’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmâm Suyûtî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/3.html)
Başlık: En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 01:13:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... إِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تُصَلِّيَهَا فِي كُلِّ يَوْمٍ مَرَّةً فَافْعَلْ فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي كُلِّ جُمُعَةٍ مَرَّةً فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي كُلِّ شَهْرٍ مَرَّةً فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي كُلِّ سَنَةٍ مَرَّةً فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي عُمُرِكَ مَرَّةً
(د)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Gücün yeterse o (tesbih namazı)nı her gün kıl. Her gün kılamazsan haftada bir kıl. Haftada bir kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”
(Hadisi şerif, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Nisan Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 22 Mart 1432 Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1437

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)

En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs’a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

“Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rek’at namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh namazı 4 rek’attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur:

“Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm.”

Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke’den sonra (Fâtiha’dan önce),

10 kere, zamm-ı sûreden sonra,

10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)

10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),

10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)

10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),

10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra).

Birinci rek’atte okunan tesbihlerin adedi 75’tir.

İkinci rek’atte aynı sıra ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rek’atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra Salli ve Bârik, üçüncü rek’ate kalkınca önce Sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemâatle de kılınabilir.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Muhlis, Kız: Muhlisa

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/4.html)
Başlık: Receb-i Şerîf: Allâhü Teâlâ’nın Ayı | Başkasının Sözünü Câhiller Keser
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 01:18:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَوْمُ أَوَّلِ يَوْمٍ مِنْ رَجَبَ كَفَّارَةُ ثَلَاثِ سِنِينَ وَالثَّانِي كَفَّارَةُ سَنَتَيْنِ وَالثَّالِثُ كَفَّارَةُ سَنَةٍ ثُمَّ كُلُّ يَوْمٍ شَهْرًا
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Receb ayının birinci günü oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruç tutmak iki senelik, üçüncü günü oruç tutmak bir senelik, sonra diğer her bir günde oruç tutmak ise bir aylık günaha keffârettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Nisan Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 23 Mart 1432 Hicrî: 27 Cemâziyelâhir 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)

Receb-i Şerîf: Allâhü Teâlâ’nın Ayı

İdrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhür-i hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir.

Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhî’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhîd, istiğfâr ve salevât-ı şerîfeyi ihmâl etmemelidir.

Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’râc Kandili”dir.


Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir defaya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerîf okumak da çok sevâptır.

Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


BAŞKASININ KONUŞMASINI CÂHİLLER KESER

Hikmet sâhibi bir zât şöyle dedi:

Kimse aslâ câhil olduğunu kabullenmez. Ancak başka biri konuşurken sözü keserek konuşanlar bunu kabul etmiş demektir.

Sözün başı ve sonu, yani öncesi ve sonrası var. O hâlde söz sırasında lafa girme, birisi sözünü tamamlamadan onun sözünü kesme,

Akıllı insanlar, karşısında dinleyen birini görmedikten sonra konuşmaya başlamazlar. (Gülistan’dan S., Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/5.html)
Başlık: Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 01:22:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يُؤْمِنُ بِاللهِ مَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِي وَلَمْ يُؤْمِنْ بِي مَنْ لَا يُحِبُّ الْأَنْصَارَ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana îmân etmeyen Allâh’a îmân etmiş olmaz. Ensâr(-ı Kirâm)’ı sevmeyen de bana îmân etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Nisan Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 24 Mart 1432 Hicrî: 28 Cemâziyelâhir 1437

Bursa'nın Fethi (1326)

Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler

Receb-i Şerîf’in ilk cuma gecesi, Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiyye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiyye şudur: “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n-Nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa:

“Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur. Secdeden kalkıp bir defa:

“Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa:

“Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir:

“Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani Cumâ günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra: 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”,

25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/6.html)
Başlık: Regâib Kandili | Ashâb-ı Bedir: Besbese Bin Amr (r.a.) | Recep Ayı İctimâ'i ...
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 01:29:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يُتِمَّ صَوْمَ شَهْرٍ بَعْدَ رَمَضَانَ إِلَّا رَجَبَ وَشَعْبَانَ
(طب)


Ebû Hüreyre’den (r.a.):
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ramazan ayından başka sâdece Receb ve Şaban aylarının tamamında oruç tutmuştur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Nisan Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 25 Mart 1432 Hicrî: 29 Cemâziyelâhir 1437

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)

Bu akşam Regaip Gecesidir. Kandiliniz mübarek olsun.

Regâib Kandili

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili’dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be’de ve onun etrâfında toplanır.

Cenâb-ı Hak hâllerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz.’ buyurur.
Onlar da: ‘Ey Rabbi’miz! Senden Receb ayında oruç tutanları bağışlamanı istiyoruz.’ derler.
Allâhü Teâlâ “Bağışladım” buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin âlemlere rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gecedir.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.


Ashâb-ı Bedir ..................BESBESE BİN AMR (R.A.)

Besbese bin Amr (r.a.) hazretleri, Ensâr’dan ve Hazrec kabilesindendir. Bedir ve Uhud gazâlarında bulunmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) onu ve Adiyy bin Ebizzağbâ hazretlerini Bedir gazâsına çıktıklarında Safrâ denilen yerde Ebû Süfyan’ın kervanından haber getirmeleri için göndermişti. Onlar da Bedir kuyularına kadar gidip kervandan haber aldılar ve Peygamberimiz’e (s.a.v.) arz ettiler.


RECEP AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Recep ayı ictimâ‘ı 7 Nisan Perşembe günü Türkiye yaz saati ile 14:24’tedir.

Ru’yet, ise 8 Nisan Cuma Türkiye saati ile 02:54’tedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: B. Okyanus, Meksika, Los Angeles, San Diego, Kribati, Klipperton, Hawaii Adaları.

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 8 Nisan Cuma günü de Recep ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/7.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:01:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَجَبُ شَهْرٌ عَظِيمٌ يُضَاعِفُ اللهُ فِيهِ الْحَسَنَاتِ مَنْ صَامَ يَوْمًا مِنْ رَجَبَ فَكَأَنَّمَا صَامَ سَنَةً
 (مجمع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Receb ayı büyük bir aydır. Allâhü Teâlâ bu ayda sevapları kat kat verir. Receb ayından bir gün oruç tutan, bir sene oruç tutmuş gibi sevap alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Nisan Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 26 Mart 1432 Hicrî: 01 Recep 1437

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)

Üç Ayların Başlangıcı

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha fazîletlidir.

Kılınışı: Hâcet Namazı’na şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden Vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/8.html)
Başlık: Tevbe Etmek Farzdır
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:04:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ شَئْ ٍأَحَبُّ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَابٍّ تَائِبٍ وَمَا مِنْ شَئْ ٍأَبْغَضُ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَيْخٍ مُقِيمٍ عَلَى مَعَاصِيهِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’ya, günahlarından tevbe eden gençten daha sevimli hiçbir kimse yoktur. Allâhü Teâlâ’ya, günah işlemeye davam eden yaşlıdan daha sevimsiz hiçbir kimse yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Nisan Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 27 Mart 1432 Hicrî: 02 Recep 1437

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)

Tevbe Etmek Farzdır

Her Müslüman sabah akşam tevbe ve istiğfâra devâm etmelidir. “Ey îmân edenler, Allah’a nasûh tevbe ediniz” meâlindeki Tahrîm sûresinin, 8. âyet-i kerimesiyle tevbe farz kılınmıştır.

Tevbe: kusûruna, günahlarına kalbiyle pişman olup bir daha yapmamaya azmetmektir.

İstiğfâr: ‘Estağfirullâh el-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh’ diyerek Allah’tan günahının bağışlanmasını niyâz etmektir.

Kulda şu üç şey bulunduğunda hakikaten tevbe etmiş olur:

Birincisi, işlediği günahın zararının, dünyada ve âhirette severek istediği her şeye perde olduğunu bilmek.

İkincisi, işlediği günahlardan dolayı kalbinde elem, acı hissetmek.

Üçüncüsü, böyle günahları terk etmeye azmettikten sonra hemen o günâha karşılık olacak iyilikler yaparak günahlar sebebi ile kaçırdığı hayırları tedarik etmeye, kazanmaya gayret etmek.

Yoksa kalbi gâfil olup günahına da pişman değil iken sırf dili ile tevbe ve istiğfârın faydası olmaz. Ancak âhirete ve günahların âhirette zarar vereceğine tam îmân edenlerin tevbesi makbul olur.

İmâm-ı Âzam (rah.), vasiyetnâmesinde istiğfarı tavsiye etmiş ve akşam sabah seyyidü’l-istiğfar okumanın cennete girmeye vesîle olduğunu rivâyet etmiştir.

Seyyidü’l-İstiğfâr:

“Allâhümme ente’l-Melikü’l-Hayyü’llezî lâ ilâhe illâ ente. Ente Rabbî, halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûü leke bini’metike aleyye ve ebûü bizenbî, fağfirlî zünûbî, feinneke lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente.”

(Ş. Dürri Yekta)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/9.html)
Başlık: Receb Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:08:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهِ إِنِّي لَأَسْتَغْفِرُ اللهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ فِي الْيَوْمِ أَكْثَرَ مِنْ سَبْعِينَ مَرَّةً
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Vallâhi ben, günde yetmiş defadan çok Allah’tan mağfi ret diliyor ve ona tevbe ediyorum.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Nisan Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 28 Mart 1432 Hicrî: 03 Recep 1437

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)

Receb Ayının Fazîleti

Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Şa‘bân hilâlini gördüğünde: Allâhü Teâlâ’ya, Receb ve Şa‘bân ayını bereketli kılması ve Ramazân’a ulaştırması için duâ ederdi. Hadîs-i şerîfte “İnsanların en hayırlısı ömrü uzun, ameli güzel olandır” buyurulmuştur.

Selef-i sâlihîn: Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn efendilerimiz Ramazân orucu tutmak yahut hacdan dönmek gibi sâlih bir amel işledikten sonra ruhlarını teslim etmeyi dilerler ve “Kim bu hal ile ölürse günahları bağışlanır” derlerdi.

Sâlihlerden bir zât Receb ayından önce hastalandı. “Ben Allâhü Teâlâ’ya vefâtımı Receb ayına kadar te’hîr etmesi için dua ettim. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın bu ayda cehennemden âzâd ettiği kulları olduğunu işittim” dedi. Cenâb-ı Hak onun duâsını kabûl etti ve Receb ayında vefât eyledi.

Muhakkak Receb ayı hayır ve bereket aylarının anahtarıdır. Ebûbekir Verrâk (rh.) dedi ki: Receb ayı zirâatin ekileceği, Şa‘bân ayı sulanacağı, Ramazân-ı şerîf ise ziraatin hasad edileceği aydır. Receb ayı rüzgâr, Şa‘bân ayı bulut, Ramazân-ı şerîf de yağmur gibidir.

Sene ağaç gibidir. Receb ayı yaprak açma zamanı, Şa‘bân ayı tomurcuk zamanı, Ramazân-ı şerîf meyve verme zamanıdır. Mü’minler de bu meyveleri devşirirler.   

Receb ayının Allâh’ın ayı olması onun şeref ve fazîletini gösterir. Haram aylardandır. Öyleyse onun hakkına riâyet etmeli, onu ibâdetlerle geçirmeli ve günahlardan sakınmalıdır. (Fezâilüşşühûr vel-eyyâm, Abdülganî Nablusi)

Bu ayda oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Receb ayından bir gün oruç tutan bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim Receb ayından yedi gün oruç tutarsa cehennemin yedi kapısı ona kapanır. Kim bu aydan sekiz gün oruç tutarsa cennetin sekiz kapısı ona açılır. Kim on gün oruç tutarsa istediği şeyi Allâhü Teâlâ muhakkak verir…” (Şüabu’l-Îmân, Beyhakî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/10.html)
Başlık: Sizin İçin Bu Gün Daha Hayırlı | Mutfağımız
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:20:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ الْفَاقَةَ لِاَصْحَابِى سَعَادَةٌ وَاِنَّ الْغِنَى لِلْمُؤْمِنِ فِى آخِرِ الزَّمَانِ سَعَادَةٌ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ashâbım için fakirlik saâdettir. Âhir zamandaki müminler için ise zenginlik saâdettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Nisan Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 29 Mart 1432 Hicrî: 04 Recep 1437

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)

Sizin İçin Bu Gün Daha Hayırlı

Hz. Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) anlatıyor:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile beraber mescidde oturuyorduk. Bu sırada Mus’ab bin Umeyr (r.a.) geldi. Üzerinde eski ve yamalı bir elbise vardı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) onu görünce, onun Müslüman olmadan önce içinde bulunduğu imkânlar ile şimdiki hâlinden dolayı gözyaşlarını tutamadı.

Sonra Resûlullâh (s.a.v.) Ashâbına şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz (zengin olup) sabahleyin bir elbise, akşamleyin başka bir elbise giydiği, önüne bir tabağın konulup öbürünün kaldırıldığı ve Kâbe’nin (örtü ile) örtüldüğü gibi siz de evlerinizi örttüğünüz zaman ne yapardınız, hâliniz nasıl olurdu? Ashâb,

“Yâ ResûlAllah! O günkü hâlimiz bu günkünden daha iyi olurdu. Geçim sıkıntımız olmaz ve biz de kendimizi (ilim ve) ibâdete verirdik.” dediler. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Hayır, hiç de sizin zannettiğiniz gibi olmazdı. Siz bugün o günkünden daha hayırlısınız. (Çünkü zengin malı ile meşgul olur; ilim ve ibâdet için vakit ayıramaz.)” (Sünen-i Tirmizî)


MUTFAĞIMIZ: FIRINDA PEYNİRLİ EKMEK

Malzemeler:

Yarım bayat ekmek

1 bardak süt

1 adet yumurta

1 adet domates ve sivri biber

1 dilim kaşar peynir

Hazırlanışı:
Sütün içine yumurta kırılıp karıştırılır, dilimlenip tepsiye dizilen bayat ekmeklerin üzerine dökülür.
Rendelenmiş kaşar peynir serpilir.
Domates ve biber dilimlenip ekmeklerin üzerine döşenir.
Sıcak fırında 20 dakika pişirerek ikram edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/11.html)
Başlık: İhlâs Sûresinin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:24:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ إِنِّي أُحِبُّ هَذِهِ السُّورَةَ قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حُبُّكَ إِيَّاهَا أَدْخَلَكَ الْجَنَّةَ
(حم)


“Bir kimse Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ‘Yâ ResûlAllah! Ben, şu Kul hüvallâhü ehad sûresini (okumayı ve dinlemeyi) seviyorum’ dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Ona olan sevgin, seni cennete girdirir.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Nisan Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 30 Mart 1432 Hicrî: 05 Recep 1437

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)

İhlâs Sûresinin Faziletleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Yedi kat gökler ve yedi kat yer Kul hüvallâhü ehad’ üzerine kurulmuştur (Allâhü Teâlâ’nın birliğine delâlet için yaratılmışlardır).” (Câmiulkebîr)

“Kul hüvallâhü ehad sûresini okuyan Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birini okumuş gibi olur.” (Ahmed ve Nesâî)

“Yatağına Fâtiha ve Kul hüvallâhü ehad sûresini okuyup yattığın zaman ölüm hâriç her şeyden emîn olursun.” (Bezzâr)

“Kim yatağına geldiğinde üç defa Kul hüvallâhü ehad sûresini ve Muavvizeteyn (Felak ve Nas) sûrelerini okursa; eğer -o gece- vefat ederse şehîd olarak ölür. Yaşarsa günahları bağışlanmış olarak yaşar.”

“Sabah ve akşam Kul hüvallâhü ehad, Felak ve Nâs sûrelerini üç defa oku, her şeyde sana yeter (Her türlü kötülüğü defeder.)” (Ebû Dâvûd, Tirmizî)

“Kim bir kabristandan geçer de Kul hüvallâhü ehad sûresini on bir defa okur, sonra sevabını ölülere hediye ederse, kabristandaki ölüler adedince okuyana ecir verilir.” (Selefî)

“Kim her gün elli defa Kul hüvallâhü ehad suresini okursa kıyâmet gününde ona “Ey Allâhü Teâlâ’yı medheden kişi, kalk ve cennete gir” denilir.”

 “Kim Kul hüvallâhü ehad suresini namaz abdesti gibi kâmil abdest alıp Fâtiha ile başlayarak yüz defa okursa Allâhü Teâlâ her harf için on hasene (sevap) yazar, on derece yükseltir ve cennette ona on köşk binâ olunur.” (Beyhakî, Şuabu’l-İman)

 “Kim her gün Kul hüvallâhü ehad sûresini iki yüz defa okursa -kul hakkı hâriç- elli senelik günahları bağışlanır.” (Tirmizî)

“Kim arefe akşamı Kul hüvallâhü ehad suresini bin defa okursa Allâhü Teâlâ ona istediği şeyi verir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/12.html)
Başlık: Hâtem-i Esam Hazretlerinden Hikmetler
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:28:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَحَبَّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللهِ بَعْدَ الْفَرَائِضِ إِدْخَالُ السُّرُورِ عَلَى الْمُسْلِمِ
(طب)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak, farzlardan sonra Allâhü Teâlâ’ya amellerin en sevimlisi Müslümanı sevindirmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Nisan Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 31 Mart 1432 Hicrî: 06 Recep 1437

Muallim Nâci'nin Vefâtı (1893) • 31 Mart Vakası (1909)

Hâtem-i Esam Hazretlerinden Hikmetler

Horasan evliyâsından olan Hâtem-i Esam Hazretleri (v. 852) Şakîk-i Belhî’nin (rah.) talebesidir.

Hâtem-i Esam Hazretleri buyurdular ki:

• “Her sabah kalktığımda şeytan bana: “Ne yiyeceksin, ne giyeceksin, nerede kalacaksın?” der. Ben de:

• “Ölümü yiyeceğim, kefeni giyeceğim ve kabirde kalacağım.” diye cevap veririm. (Risâle-i Kuşeyriyye)

• “Üç yerde nefsine karşı şöyle taahhütte bulun: Bir şey yaparken Allâhü Teâlâ’nın hâzır ve nâzır olduğunu, bir şey söylediğin zaman Allâhü Teâlâ’nın seni işittiğini, susup konuşmadığında da Allâhü Teâlâ’nın senin kalbinden geçenleri bildiğini hatırında tut, unutma.” (Tabakâtü’l-Evliyâ)

• “Kendin için ne arzu edersin” diye sordular. Buyurdu ki: “Sabahtan akşama kadar âfiyet isterim.” Sen bütün günlerinde zaten âfiyette değil misin ki denilince “Benim âfiyette olduğum gün, Allâhü Teâlâ’ya hiç isyan etmediğim gündür” buyurmuştur. (Risâle-i Kuşeyriyye)

• “Dört şeyi yapmadan dört şeyi iddia eden yalancıdır:

Rabbini sevdiğini iddiâ ettiği hâlde onun haram kıldığı şeylerden sakınmayan,

Cennete girmeyi istediğini iddiâ ettiği hâlde, Allah yolunda malından harcamayan,

Resûlullah (s.a.v.)’i sevdiğini iddia ettiği hâlde onun sünnetlerine uymayan,

Yüksek derecelere nâil olmak istediği hâlde fakir ve miskinlerle arkadaş olmayan.” (Tenbihü’l-Gâfilîn)


Beyit:

Zâlimlere mehl olmasa matlûb-ı ilâhî
Bir demde yıkar âlemi mazlumların âhı. (Sırrı Paşa)

(Allâhü Teâlâ zâlimlere mühlet vermese mazlumların ahları bir anda âlemi yıkardı.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/13.html)
Başlık: Ömrün Kıymetini Nasıl Bildiler?
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:33:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَنْعَمَ اللهُ عَلَيْهِ نِعْمَةً فَأَرَادَ بَقَاءَهَا فَلْيُكْثِرْ مِنْ قَوْلِ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ bir kimseye nimet ihsân eder de o kimse o nimetin devam etmesini isterse ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ duâsını çok okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Nisan Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 01 Nisan 1432 Hicrî: 07 Recep 1437

Piyale Paşa'nın Sakız Adasını Fethi (1566) • Doğubayazıt, Diyadin ve Patnos'un Kurtuluşu (1918)

Ömrün Kıymetini Nasıl Bildiler?

Selef-i Sâlihîn’in (Ashâb-ı Kirâm, Tâbiîn ve Evliyâ’nın) hayatlarını okuyan kimsenin ölmüş olan kalbi dirilir. İşlerin âkıbetini düşünen kimse elbette en faydalı şeylerle meşgul olur.

Bir topluluk Ma‘rûf-i Kerhî’nin (rah.) yanında uzunca oturdu. Onlara dedi ki:

“Kalkmak istemiyor musunuz? Hâlbuki güneşin sevki ile vazifeli melek vazifesinden bir an ayrılmaz.” (Zaman hızla akıp gidiyor).

Ölümü vaktinde Ebûbekir Nehşelî’nin (rah.) yanına girdiler. Onu îmâ ile namaz kılarken gördüler:

“Bu hâlde de mi?” dediler, “Amel defterimi dürülmeden önce doldurmaya uğraşıyorum” dedi.

Ebûbekir Attâr anlattı:

Vefâtı vaktinde Cüneyd-i Bağdâdî’nin (rah.) yanında idim. Hasta idi ve oturarak zahmetle namaz kılıyordu. Ruh ayaklarından çekilip hareket ettiremeyinceye kadar böyle devam etti. Ayakları hep yara bere içinde idi. Onu gören biri:

“Bu ne hâl” dedi, o “Bunlar nimetlerdir” dedi. Namazı bitince mürîdlerinden ve evliyadan Cüreyrî ona “Biraz yatsanız” dedi, o “Allahü Ekber, Ey Ebû Muhammed, hesâba çekileceğimiz vakitleri boşa geçirmemeliyiz” dedi. Ruhu tamamen çıkıncaya kadar böyle devam etti.

BEYİT

Dersen, olayım kemâli hâiz,
Tazyî-i zemânı görme câiz             (Muallim Nâcî)

(Kemâl sâhibi olmak istersen, vakti zâyi etmeyi câiz görme.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/14.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir: Berâ Bin Ma‘rûr
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:36:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُؤْمِنُونَ هَيِّنُونَ لَيِّنُونَ
(شهاب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Mü’minler, ağırbaşlı ve yumuşak huyludurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Nisan Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 02 Nisan 1432 Hicrî: 08 Recep 1437

Titanik'in Batışı (1912) • Ağrı'nın Kurtuluşu (1918)

Ashâb-ı Bedir: Berâ Bin Ma‘rûr

Berâ bin Ma‘rûr radıyallâhü anh Hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesinin Ubeyd oğullarındandır. Birinci Akabe bey‘atinde Ensâr’ın temsilcileri olan on iki zâttan idi. O gece Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) bey‘at edenlerin birincisidir. Kendisi Benî Seleme’nin nakîbi (temsilcisi) idi.

Hayatta iken de vefat edince de Ka‘be-i Muazzama’ya dönenlerin birincisi Berâ (radıyallâhü anh)dır.

Hicretten önce Medîne’de iken -Ka‘be hakkındaki âyet nâzil olmadan önce- Ka‘be-i Muazzama’ya  dönerek namaz kılardı. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) Beyt-i Makdis’e doğru namaz kıldığını işitince, Peygamberimiz’e (s.a.v.) hâlini arz edip ne yapması lâzım geldiğini sordu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Beyt-i Makdis’e dönmesi için haber gönderdi, o da emre itâat etti.

Berâ radıyallâhü anh, Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) bir sonraki sene hac mevsiminde Mekke’ye geleceğini va’d etmişti. Lâkin sonraki sene hac mevsiminden önce vefât etti. Vefâtı yaklaşınca kendisini Ka‘be-i Muazzama’ya döndürmelerini emretmiş ve: “Beni Ka‘be’ye çevirin, zîrâ ben Peygamberimiz’e (s.a.v.) ona geleceğime dâir vaadde bulundum” demiştir. Yüzü kıbleye çevirilerek defnolunmuştur. Böylece yüzü Ka‘be’ye doğru defnolunan ilk Müslüman olmuştur.

Hazret-i Berâ (r.a.), Peygamberimiz’in (s.a.v.) hicretinden bir ay önce vefât etmiştir. Malının üçte birini dilediği yere sarfetmek üzere Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) vasiyet etmişti. Resûlullâh Efendimiz malı kabul ettikten sonra onun oğluna vermiştir. Böylece malının üçte birini vasiyet edenlerin birincisi oldu.

Peygamberimiz (s.a.v.) Medîne-i Münevvere’yi teşrîf buyurduklarında Ashâb-ı Kirâm’la beraber onun kabrine giderek cenâze namazını kılmışlardır. Peygamberimiz’in bizzat cenâzesinde hazır bulunup namazını kıldığı ilk zat Es’ad bin Zürâre’dir. Kabirde iken üzerine ilk cenaze namazı kıldığı zat Berâ bin Ma‘rûr’dur. İlk gıyabi cenâze namazını da Necâşî üzerine kılmıştır. (Üsdü’l-Gâbe)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/15.html)
Başlık: Namazlarda Rükû | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:39:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنِ امْرِئٍ مُسْلِمٍ تَحْضُرُهُ صَلَاةٌ مَكْتُوبَةٌ فَيُحْسِنُ وُضُوءَهَا وَخُشُوعَهَا وَرُكُوعَهَا إِلَّا كَانَتْ كَفَّارَةً لِمَا قَبْلَهَا مِنَ الذُّنُوبِ مَا لَمْ يُؤْتِ كَبِيرَةً وَذَلِكَ الدَّهْرَ كُلَّهُ
(م)


“Bir Müslüman vakti giren farz bir namazı abdestini güzelce alıp huşû ve rükûuna (ve diğer rükünlerine ve âdâbına) dikkat ederek kılarsa, büyük günah işlemediği müddetçe geçmiş (küçük) günahlarına keffârettir. Bu, senenin tamamında böyledir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Nisan Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 03 Nisan 1432 Hicrî: 09 Recep 1437

Şeyhülislam İbni Kemal Paşa'nın Vefatı (1534) • Eleşkirt'in Kurtuluşu (1918)

Namazlarda Rükû

Namazlarda rükû bir rükündür ve farzdır. Kırâattan (Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okuduktan) sonra eğilerek rükû yapılır. Rükûda erkeklerin başı ile arkası (sırtı) bir hizada, düz olur, elleri dizlere kadar varır. Bu tam bir rükûdur. Namaz kılan, rükûa vardığında tam bu vaziyette bulunmazsa bakılır, eğer kıyâma daha yakın görülürse, rükûu sahîh olmaz, fakat rükû vaziyetine yakın görülürse sahîh olur.

Oturduğu halde namaz kılan kimse, rükû ederken alnı dizleri hizâsına gelecek derecede arkasını eğmelidir.

Rükû şeklinde kanbur olan kimsenin rükû için başını biraz eğmesi lâzımdır. Kanburluğu rükû sayılmaz.

İmâma rükû hâlinde iken yetişen kimse, ayakta tekbir alıp sonra rükûa gider. Bu tekbiri rükûa yakın bir vaziyette alsa namazı fâsit olur, imama uymuş olmaz.

İmama rükûda iken yetişip uyarak rükûa varan kimse, o rekâtı imam ile kılmış sayılır. Fakat imam rükûda iken tekbir alıp da imam rükûdan kalktıktan sonra rükûa giden kimse, o rekâta yetişmiş olmaz. O mesbuk olmuştur: İmamın selamından sonra imamla kılamadığı rekâtları tek başına kılıp namazı tamamlar.

İmama rükûda yetişen kimse, bir kere “Allâhü ekber” diye namaza başlar ve hemen rükûa gider. Bu bir tekbir ile hem iftitah, hem de rükû tekbirini almış olur.

İmama uyan kimse, imamdan evvel rükûa gidip daha imam rükûa gitmeden başını kaldırsa rükû etmiş olmaz. İmam rükûda iken rükûunu iâde etmezse namazı bozulur.

İmamdan evvel rükûdan, secdeden başını kaldıran hemen rükûa ve secdeye dönmelidir ki, imama uymuş olsun. (B. İslam İlmihali)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ali, Kız: Fatma

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/16.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:41:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنَّاسُ سَوَاءٌ كَأَسْنَانِ الْمُشْطِ وَإِنَّمَا يَتَفَاضَلُونَ بِالْعِبَادَةِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bütün insanlar tarak dişleri gibi müsâvîdirler. Birbirlerine karşı ancak ibadet ile faziletli olurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Nisan Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 04 Nisan 1432 Hicrî: 10 Recep 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul Adalarını Fethi (1453)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha fazîletlidir.

Kılınışı: Hâcet Namazı’na şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden Vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/17.html)
Başlık: Hazreti Muâviye’nin Kendini İmtihânı
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:47:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الْإِيمَانِ أَنْ تَعْلَمَ أَنَّ اللهَ مَعَكَ حَيْثُمَا كُنْتَ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak en fazîletli îmân, nerede olursan ol, Allâhü Teâlâ’nın seninle beraber olduğunu (seni görüp gözettiğini) bilmendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Nisan Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 05 Nisan 1432 Hicrî: 11 Recep 1437

Türk-Yunan Harbi'nin Başlaması (1897)

Hazreti Muâviye’nin Kendini İmtihânı

Muâviye bin Ebî Süfyân (r.a.), bir cuma günü minbere çıktı. Hutbesinde dedi ki:

“Muhakkak mal bizim malımızdır. Ganîmetlerin de hepsi bizim. Dilediğimize veririz, dilediğimize vermeyiz.”

Kimse ona cevap vermedi. -Üzüntülü hâlde minberden indi- Bir sonraki cuma günü yine minbere çıkıp hutbesinde aynı sözü söyledi. Yine kimse cevap vermedi. Üçüncü cuma günü aynı sözü tekrar edince bir zât çıktı ve dedi ki:

“Hayır, mal bizim; yani ümmet-i Muhammedin ve beytülmalındır. Ganîmet de bizimdir. Malı dînin emrettiği yerden alıp da dînin emrettiği yere vermeyen, onu hak sâhibinden men eden olursa, onu kılıçlarımızla yola getiririz.”

Muâviye (r.a.) minberden indi. Sonra o adamı yanına getirtti. Oradaki topluluk adama ne olacağını merak ettiler. Bilâhare Muâviye’nin (r.a.) huzûruna girdiklerinde adamı tahtta yanına oturtmuş ve ona iltifât etmekte olduğunu görüp hayret ettiler. Hz. Muâviye dedi ki:

“Şu zât beni ihyâ etti, -Allâhü Teâlâ da onu ihyâ etsin-. Ben Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) işittim, şöyle buyurmuşlardı:

“Benden sonra emîrler gelir, -dîne uymayan- söz söylerler, kimse onlara cevap vermez. Onlar maymunların ateşe atıldıkları gibi cehenneme atılacaklardır.”

Ben birinci cuma o sözü söyledim. Kimse bana cevap vermedi. Peygamberimiz’in (s.a.v.) haber verdiklerinden olduğumdan korktum. Sonra ikinci cuma söyledim, yine kimse cevap vermedi. Kendi kendime ‘ben her halde onlardanım’ dedim. Üçüncü cuma söylediğimde bu zât beni ihyâ eyledi, Allah da onu ihyâ etsin. (Taberânî, Kebîr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/18.html)
Başlık: Îmânın Dördüncü Şartı: Peygamberlere Îmân
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:52:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ جُنْدُبِ بْنِ عَبْدِ اللهِ قَالَ: كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَنَحْنُ فِتْيَانٌ حَزَاوِرَةٌ فَتَعَلَّمْنَا الْإِيمَانَ قَبْلَ أَنْ نَتَعَلَّمَ الْقُرْآنَ ثُمَّ تَعَلَّمْنَا الْقُرْآنَ فَازْدَدْنَا بِهِ إِيمَانًا
(هـ)


Cündüb bin Abdullah (r.a.) dedi:
“Biz Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında genç delikanlılar idik.
Kur’ân-ı Kerîm’den önce îmânı öğrendik, sonra Kur’ân-ı Kerîm’i öğrendik.
O Kur’ân-ı Kerîm bizim îmânımızı(n nûrunu) ziyadeleştirdi.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Nisan Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 06 Nisan 1432 Hicrî: 12 Recep 1437

Kars'ın Ermenilerce İşgali (1919)

Îmânın Dördüncü Şartı:Peygamberlere Îmân

Allâhü Teâlâ insanlardan nice kâmil zâtları seçerek peygamberlik şerefi ile şereflendirmiş onların elinde mûcizeler yaratmış ve her biri insanları Allâh’ın emrettiği dîne dâvet etmişlerdir.

Peygamberlerin tamamının nesepleri temiz, mübârek cisimleri her türlü ayıptan uzaktır. En güzel ahlâka sâhiptirler. Akıl ve rüşdleri kâmildir. Onların sünnetine uymak iki cihân saâdetine vesîledir.

Peygamberlik onlara sırf Allâhü Teâlâ’nın lütfu olarak verilmiştir, çalışmak ile elde edilemez.

Peygamberlerin elinde mûcizeler; yani insan tâkatinin üzerinde şeyler zuhûr etmiştir. Meselâ Hazret-i Mûsâ, Allâhü Teâlâ’nın emriyle asâsını bırakınca bütün halkın önünde büyük bir yılan olmuş; hemen sihirbazların bütün sihir âletlerini yutmuştur. Bunun üzerine sihirbazların tamamı îmâna geldiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’de işâret etmesiyle Allâh’ın izni ile ay ikiye ayrılmıştır.

Peygamberlerin mûcizelerine insaf gözüyle bakabilenler hemen îmâna gelmişlerdir.

Peygamberler hakkında bilinmesi vâcip olan sıfatlar beştir:
Sıdk: Bütün sözlerinde doğrudurlar.
Emânet: Hepsi emîndirler.
Teblîğ: Hepsi Allâhü Teâlâ’dan kendilerine gelen emir ve nehiyleri, hükümleri ümmetlerine tebliğ etmiş, bildirmişlerdir.
Fetânet: Kâmil akıl sâhibidirler.
İsmet: Günah işlemezler.

Bütün peygamberlerin bu sıfatlarına inandıktan sonra şunlara inanmak da lâzımdır:
Bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v.), insanların ve cinlerin tamamına gönderilmişdir ve dîni kıyâmete kadar bâkîdir. Bütün peygamberlerden üstündür. Hâtemü’l-enbiyâdır, ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Kur’ân-ı Azîm onun en büyük mûcizesidir. İnsanlar ve cinlerin tamamı bir yere toplanıp en kısa sûresinin benzerini getirmek için bütün güçlerini harcasalar yine buna güç yetiremezler. Kur’ân-ı Kerîm, Allâhü Teâlâ’nın muhâfazasında olup dünya durdukça dâimâ okunacak ve amel olunacaktır. (Dürr-i Yekta Şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/19.html)
Başlık: “Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Şefâatim Vâcip Olur.”
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:55:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِي بَعْدَ مَوْتِي كَانَ كَمَنْ زَارَنِي فِي حَيَاتِي
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim âhirete irtihâlimden sonra beni kabrimde ziyâret ederse, beni hayatımda ziyâret eden kimse gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Nisan Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 07 Nisan 1432 Hicrî: 13 Recep 1437

“Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Şefâatim Vâcip Olur.”

Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) irtihâlinden sonra ziyâret edenler dünya hayatlarında ziyâret etmiş gibi olur ve Haremeyn (Mekke-i Mükerreme veya Medîne-i Münevvere)’nin birinde vefat edenler kıyâmet günü selâmette ve emniyette olduğu halde diriltilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim kabrimi ziyâret ederse ona şefâatim helâl olur.”

“Kim beni ziyâretten başka bir ihtiyaç kasdetmeksizin ziyâretime gelirse kıyâmet günü ona şefâatçi olmak benim üzerime hak olur.”

“Kim fazîletine inanarak Medîne’de beni ziyâret ederse kıyâmet günü ona şâhid ve şefâatçi olurum.”

“Kim kabrimi ziyâret ederse ona şefâatçi ve şahid olurum. Kim Mekke-i Mükerreme veya Medine-i Münevvere’den birinde ölürse Allâhü Teâlâ onu kıyâmet günü selâmet ve emniyette olduğu halde diriltir.”


Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz kabr-i saâdetlerinde manevî bir hayat ile diri olduklarından hücre-i mukaddeselerini ziyâret edenlere şefâat eder ve onun şefâat ettikleri elbette Cennet’e girer.

Ali bin Ebî Tâlib (r.a.): “Kabr-i saâdeti ziyâret edenler Peygamberimiz’i (s.a.v.) hayatında ziyâret etmiş ve -imkânı olduğu hâlde- ziyâret etmeyenler ona eziyet etmiş olurlar. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz’i ziyâret etmenin yolunu bulmak için gayret etmelidir.” deyip Peygamberimiz’in (s.a.v.) “Her kim vefâtımdan sonra kabrimi ziyâret ederse beni hayatımda iken ziyâret eden gibi olur; beni ziyâret etmezse muhakkak bana cefâ etmiş olur.” hadîs-i şerîfini nakletmiştir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Peygamberler Aleyhimüsselâm kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar.” diye buyurmaları peygamberlerin ve bilhassa Seyyidü’l-beşer Efendimiz’in mânevî hayat ile diri olduklarında katiyen şüphe bırakmaz. (Mir’ât-ı Haremeyn, E. Sabri Paşa)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/20.html)
Başlık: Ekmeğe Hürmet Ediniz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 11:59:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْرِمُوا الْخُبْزَ فَإِنَّهُ مِنْ بَرَكَاتِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ مَنْ أَكَلَ مَا سَقَطَ مِنَ السُّفْرَةِ غُفِرَ لَهُ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, göğün ve yerin bereketindendir. Sofradan düşen kırıntıyı yiyen kimsenin günâhları mağfiret olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Nisan Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 08 Nisan 1432 Hicrî: 14 Recep 1437

Ekmeğe Hürmet Ediniz

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ Allâhü Teâlâ onu rızıkların en şereflisi kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.” buyurmuşlardır.

Ekmeğe hürmet etmeli, ayakaltına, pis yerlere, çöplüklere atmamalı, onu hor görmemeli, âdî şeylerde kullanmamalı ve onunla bir şeyi temizlememelidir.

Ekmeğin kızarmış, kabarmış tarafını veya ortasını yiyip kenarlarını yememek israftır. Şâyet onlar da yenilecekse bir mahzur yoktur. Tabağındaki artıkları ekmekle sünnetleyip onu da yemelidir.

İhtiyaçtan fazla ekmek almak, sofraya fazla ekmek koymak, ekmek parçalarını ve kırıntılarını yememek israftır. Bunlar da ekmeğe hürmetsizliktir.

Âbidlerden biri bir arkadaşına birkaç tane ekmek ikram etti. O da, en iyisini, güzelini seçmek için ekmekleri alıp çevirmeye başlayınca âbid sitemle dedi ki: Öyle yapma! Senin alıp sonra beğenmeyip bıraktığın o ekmekte ne kadar çok hikmetler olduğunu, onda ne kadar çok kişinin hakkı, emeği olduğunu biliyor musun? Suları taşıyan buluttan, toprağı sulayan sudan, rüzgârdan, topraktan, onu ekip toplayan insan ve bu işte çalışan hayvanlardan sonra nihâyet sana gelmiştir. Bu kadar emekten sonra sen de alıp elinde çeviriyor sonra da beğenmiyorsun.


İhyâu Ulûmiddin’de geçen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu:

“Sana ikram edilip önüne gelen ekmeği elinde çevirip de beğenmemezlik etme. Zîrâ onda üçyüz altmış hâdimin emeği vardır.

Birincisi Mîkâil Aleyhisselâmdır. O Allâhü Teâlânın rahmet hazînesinden yağmuru sevk eder.

Sonra bulutları sevk eden melekler, güneş, ay, diğer gök cisimleri, diğer melekler, yeryüzündeki hayvanlar… en sonra da ekmeği pişiren fırıncıdır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/21.html)
Başlık: İlim Öğrenirken Vera’ | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 12:02:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَسْبُ الرَّجُلِ أَنْ يَكُونَ فَاحِشًا بَذِيًّا بَخِيلًا جَبَانًا
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişiye (şer olarak), çirkin söz söylemesi, hayâsız, cimri ve korkak olması yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Nisan Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 09 Nisan 1432 Hicrî: 15 Recep 1437

İlim Öğrenirken Vera’

İlim talebesi, vera’ sahibi olmalı; yani haramlardan sakındığı gibi şüpheli şeylerden de sakınmalıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“İlim öğrenirken haram ve şüpheli şeylerden sakınmayan kimseyi Allâhü Teâlâ şu üç şeyden birine mübtelâ kılar:

Ya genç yaşta onu vefat ettirir veya câhil kimseler arasına düşürür yahutta zâlim bir hükümdarın emrinde kılar.”
buyurdular.

Çok yemekten, çok uyumaktan, faydasız konuşmaktan sakınmak da vera’dandır.

Çarşı pazardaki yemeklerden yememek de vera’dır. Zîrâ orada -insanlar (temizliğe, helâl ve harama) dikkat etmedikleri için- yemekleri temiz olmaz, bunları yemek de Allâhü Teâlâ’yı zikirden uzaklaştırır ve gaflete yaklaştırır. Yiyecekleri fakirler görür. Fakat imkânları olmadığı için alıp yiyemezler. Bundan dolayı da onlara eziyet edilmiş olur ve bu da yemekteki bereketi götürür.

Şeyh Muhammed bin Fadl rahmetullâhi aleyh, talebe iken çarşıda pişirilen yemekleri yemezdi. Köylerinde oturan babası yiyeceğini hazırlar ve cuma günleri getirip verirdi. Bir gün geldiğinde oğlunun odasında çarşıdan alınmış yiyecek gördü. Kızdı ve onunla konuşmadı. Hemen özür diledi ve onu ben almadım, arkadaşım alıp getirdi. Fakat ben buna râzı olmadım, dedi. Bunun üzerine babası şâyet sen ihtiyatlı olsan, haram ve şüphelilerden gerçekten sakınsa idin arkadaşın böyle bir şey yapmaya cüret etmezdi, dedi.

Eskiden âlimler bu hassâsiyetlerinden dolayı faydalı ilimler öğrenmeye ve öğretmeye muvaffak oldular. Kıyâmete kadar hayır duâ ile anılıyorlar. (Ta’lîmü’l-Müteallim)

İSİMLERİMİZ: Erkek: İbrâhîm, Kız: Hâcer

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/22.html)
Başlık: Gusül (Boy Abdesti) | Nükte: Doktora İhtiyacı Kalmadı İse!
Gönderen: Mücteba - 22 Nisan 2016, 12:06:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا... الآية
(سورة المائدة، 6)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“…Ve eğer cünüp iseniz guslediniz (tamamen yıkanınız).”
(Mâide sûresi, âyet 6)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Nisan Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 10 Nisan 1432 Hicrî: 16 Recep 1437

TBMM'nin Açılışı (1920) • Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (1920)

Gusül (Boy Abdesti)

Guslün farzları üçtür:

1- Ağzı, boğazın başlangıcına kadar yıkamak,

2- Burunun içini, yumuşak yerini geçinceye kadar yıkamak ve

3- Bütün bedeni yıkamaktır.

Dişler arasında yemek artığı varsa ihtiyâtlı olan onu çıkarmaktır. Burnu içinde kurumuş kir varsa altına su ulaştırmak ve ağzı tamamen yıkamak lâzımdır. Ancak oruçlu, orucunu korumak için burna su vermekte mübâlağa etmez.

Sünnet üzere gusül şöyledir:

Evvelâ ellerini bileklerine dek üç kere yıkar, ön ve arka istincâ yerlerini -necâseti yok ise de- yıkar, bedeninde necâset var ise temizler. Sonra tam bir abdest aldıkdan sonra başına ve sağ omzuna ve sol omzuna su döker, bütün âzâlarını üçer kere yıkar.

Nehirde veya kendine âit suda daha fazla yıkayıp suyu isrâf etmek tahrîmen mekruhdur. Başka birinin (veya bir vakfın) suyunda israf etmek haramdır.

Suyu ilk döktüğünde bedenini eliyle ovmak da sünnettir.

Guslü namaz vaktine kadar geciktirmekte günah yoktur. Ancak elini ve ağzını yıkamadan yiyip içmek mekrûhdur.

Cünübün mescide girmesi, bir âyetin tamamını okuması veya eli ile tutması ve mushafa eliyle dokunması câiz değildir. Amma zikir, tesbîh ve duâları okuması câizdir.

Cuma ve bayram namazları için gusül almak sünnetdir. (Şerhu Dürri Yektâ)


NÜKTE: Doktora İhtiyacı Kalmadı İse!

Sağlığına kavuşmuş bir hasta doktoruyla konuşuyor:

Doktor! Hamd olsun, artık hastalıktan eser kalmadı!

Bunu ben de anladım.

Nasıl?

Siz hastalığınızın şiddetli olduğu zamanlarda bana dâimâ “Azîzim, dostum, efendi” diye hitâb ederdiniz. Şimdi ise yalnız “doktor” diyorsunuz!...

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/23.html)
Başlık: İlimle Yapılan Amel Makbûl Olur
Gönderen: Mücteba - 24 Nisan 2016, 13:05:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحِكْمَةُ تَزِيدُ الشَّرِيفَ شَرَفًا
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hikmet(li ilim), şerefli kimsenin şerefini daha da arttırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Nisan Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 11 Nisan 1432 Hicrî: 17 Recep 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1512) • Osmanlı - Rus (93) Harbi (1877)

İlimle Yapılan Amel Makbûl Olur

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.)

“En fazîletli amel hangisidir?” diye sordular.

“Allâhü Teâlâ’yı bilmektir” buyurdular.

“Biz hangi amelin fazîletli olduğunu bilmek istiyoruz” dediler.

“Allâhü Teâlâ’yı bilmektir” buyurdular.

“Biz ameli soruyoruz, siz ilimden cevap veriyorsunuz” dediler.

“İlimle birlikte yapılan amel az da olsa fayda verir. Amma ilimsiz yapılan çok amel aslâ fayda vermez” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“İlim amelin imâmıdır. Önce ma‘bûdunu (Rabbini) tanıman lâzımdır. Sonra ona ibâdet etmelisin.”

Bir adam, ilimsiz olarak Allâhü Teâlâ’ya semâdaki bütün meleklerin ibâdeti kadar ibâdet etse yine ziyandadır. Bir adam yüz sene ilim okusa Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ancak ilmi ile amel işleyerek kavuşabilir.

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurdu ki: “Amelsiz cennet istemek günahlardan bir günahtır.”

Cennete Allâhü Teâlâ’nın rahmeti ile girilir. Cennet’teki yüksek derecelere ise ameller ile erilir. Nitekim âyet-i celîlede -meâlen- “…ona hoş kelimeler yükselir, onu da sâlih amel yükseltir…” (Fâtır Sûresi, âyet 10) buyurulmuştur.

Hadîs-i şerîfte “Akıllı kimse nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel işleyendir. Ahmak ise nefsini hevâsına uydurup onun peşinde koşan, sonra da -hiç amel işlemeden- Allâhü Teâlâ’dan affını umandır.” buyurulmuştur.

İbrâhîm bin Edhem Hazretleri, bir gün parası olmadığından hamama ücretsiz olarak girmek istemiş. Hamam sâhibi izin vermeyince ağlayarak şöyle demiş: “Allâhım! Şeytanların evi olan hamama ücretsiz olarak girmeme izin verilmiyor. Peygamberlerin ve sıddîkların evi olan cennete ücretsiz (hiç amel işlemeden) nasıl girebilirim.

(Hulâsatü’l-Ahbâr, Azîz Mahmud Hüdâî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/24.html)
Başlık: Allah'ın Yardım Ettiği Muvaffak Olur
Gönderen: Mücteba - 25 Nisan 2016, 10:48:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إنَّ اللهَ كَرِهَ لَكُمْ ثَلَاثًا : قِيلَ وَقَالَ وَإِضَاعَةُ الْمَالِ وَكَثْرَةُ السُّؤَالِ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ sizin için şu üç şeyi kerih (çirkin) görür: Dedikodu yapmak, malı zâyi (isrâf) etmek ve çok soru sormak.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Nisan Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 12 Nisan 1432 Hicrî: 17 Recep 1437

Allah'ın Yardım Ettiği Muvaffak Olur

Hazret-i Ömer’in hilafeti zamanında Hürmüzân adındaki İranlı kumandana karşı Nûmân bin Mukarrin (r.a.) vazîfelendirildi.

Nûmân bin Mukarrin, Kûfe ve Basra askeriyle Hürmüzân’ın üzerine gitti. Birkaç ay uzayan muhâsara esnâsında İranlılar birkaç defa bulundukları Tüster Kalesi’nden çıktılar. Şiddetli muhârebeler oldu. Nihâyet Tüster’e girildi. Hürmüzân, iç kaleye kapandı ve Hazret-i Ömer’in hükmüne râzı olarak teslim oldu. Ganîmet malları askere taksim olundu. Her süvârî hissesine üç bin ve piyâde hissesine bin dirhem düştü.

Nûmân bin Mukarrin (r.a.), ganîmet mallarının beşte birini ve Hürmüzân’ı Medîne-i Münevvere’ye gönderdi. Hürmüzân’ı, Ashâb-ı Kiram’a göstermek için ipekli elbisesi ve yakut ile donanmış tacı ile Medîne-i Münevvere’ye getirdiler. Mescid-i Şerif’te Hazret-i Ömer’in yanına vardılar.

Hazret-i Ömer’i, Mescid’de hırkasına bürünmüş, kamçısı elinde olduğu hâlde gördüler. Onun yanına oturdular.

Hürmüzân: “Ömer nerede?” dedi.

“İşte bu” dediler.

“Hani bekçileri ve kapıcıları?” diye sordu.

“Onun bekçisi ve kapıcısı, yazıcısı yoktur” diye cevap verdiler.

“Öyle ise peygamber olmalı” dedi.

“Hayır, Peygamber değil ama peygamberlerin ameliyle amel eder” dediler.

Hazret-i Ömer, onların seslerinden uyandı.

Hürmüzân’a bakıp: “Hürmüzân mı?” dedi, “Evet” dediklerinde “Allah’a hamdederim ki İslâm, bunu ve emsalini zelîl kıldı” dedi ve derhal üzerindeki elbisenin çıkartılmasını emretti.

Sâde elbise giydirtti ve ona dedi ki:
“Ey Hürmüzân! Kaderini ve akıbetini nasıl gördün?”

Hürmüzân:
“Yâ Ömer! Câhiliyet devrinde Allah, bizi ve sizi başlı başımıza bıraktı. Biz de size gâlib olduk. Vakta ki Allah sizinle beraber oldu, bize gâlip geldiniz” dedi.
Sonra Hürmüzân, Müslüman oldu. Hazret-i Ömer ona yıllık iki bin dirhem maaş bağladı. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/25.html)
Başlık: Ulü’l-Azm Peygamberler | İnsanın Gözünü Ancak Toprak Doldurur
Gönderen: Mücteba - 26 Nisan 2016, 10:47:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَادِرُوا بِالْأَعْمَالِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ أَحَدُهُمْ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا
(ت)


“Karanlık gece parçaları gibi birtakım fitneler (harbler, zulümler) ortaya çıkmadan önce sâlih ameller işlemeye koşun, acele edin.
İnsan(lardan bazısı o fitneler içinde) mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamlar, mü’min olarak akşamlar, kâfir olarak sabahlar.
Onların bazısı dinlerini, dünya menfaati karşılığında satarlar.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Nisan Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 13 Nisan 1432 Hicrî: 19 Recep 1437

Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)

Ulü’l-Azm Peygamberler

Peygamberlerin en fazîletlisi, en üstünü Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem, sonra onun dedesi İbrâhîm aleyhisselâm, sonra Mûsâ aleyhisselâm, sonra Îsâ aleyhisselâm ve sonra Nuh aleyhisselâmdır. Bu beş zâta ülü’l-azm Peygamberler denilir. Aleyhimüsselam.


İnsanın Gözünü Ancak Toprak Doldurur

Şeyh Sâdî anlatır: “Yüz elli deve yükü ticâret malı, kırk köle ve hizmetkâra sâhip bir tüccar gördüm. Bir gece beni İran’ın Hürmüzgan eyâletine bağlı Kiş Adası’ndaki çadırına götürdü. Bütün gece susmak bilmedi, boş laflar konuştu. “Falanca ortağım Türkistan’da, falanca sermayem Hindistan’da, bu kâğıt falanca yerin kâğıdıdır, falanca şeye falanca kefildir.” diye anlatıp durdu. Bazan, “İskenderiye’ye yolculuk yapmaya niyetliyim.” diyor, bazan da “Mağrib Denizi (Atlas Okyanusu) kâfirler ve korsanlar sebebiyle tehlikelidir.” diyordu.

- Ey Sâdî! Bir yolculuğum daha var. Eğer o yolculuğu yapabilirsem geri kalan ömrüm boyunca bir köşede oturup ticâreti bırakırım, dedi.

- O yolculuk hangi yolculuktur? diye sordum.

Şöyle dedi:

- Fars kükürtü Çin’de değerliymiş. Onu Çin’e götürmek istiyorum. Oradan Çin porselenini Anadolu’ya, Anadolu ipeğini Hind’e, Hint çeliğini Halep’e, Halep camını Yemen’e ve Yemen kumaşını da Fars’a götürdükten sonra ticâreti bırakıp bir dükkân köşesinde oturacağım, dedi.

Nihâyet konuşmaya gücü kalmayınca:

- Ey Sâdî! Sen de görüp duyduklarından anlat, dedi.

Ben de şöyle dedim:

- Bir kervanbaşı Gûr çölünde bindiği hayvandan düşünce şöyle dedi:

“Dünya heveslisinin aç gözünü ya kanâat ya da mezar toprağı doldurur.” (Gülistan’dan Seçmeler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/26.html)
Başlık: Receb Ayında Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 27 Nisan 2016, 11:21:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَكْعَتَانِ يَرْكَعُهُمَا ابْنُ آدَمَ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ الْآخِرِ خَيْرٌ لَهُ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gece yarısı kılınan iki rekât (teheccüd namazı), dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Nisan Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 14 Nisan 1432 Hicrî: 20 Recep 1437

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495) • Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)

Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında 10 rek’at, 11’i ile 20’si arasında 10 rek’at ve 21’i ile 30’u arasında 10 rek’at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha fazîletlidir.

Kılınışı: Hâcet Namazı’na şu niyetle başlanır:

“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

• İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden Vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

• Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tıye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/27.html)
Başlık: Allâh'a Hakkı İle Şükür Nasıl Olur?
Gönderen: Mücteba - 28 Nisan 2016, 18:29:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ يَشْكُرِ الْقَلِيلَ لَمْ يَشْكُرِ الْكَثِيرَ وَمَنْ لَمْ يَشْكُرِ النَّاسَ لَمْ يَشْكُرِ اللهَ. اَلتَّحَدُّثُ بِنِعْمَةِ اللهِ شُكْرٌ وَتَرْكُهَا كُفْرٌ وَالْجَمَاعَةُ رَحْمَةٌ وَالْفُرْقَةُ عَذَابٌ
(حم)


“Aza şükretmeyen kimse, çoğa da şükretmez. İnsanlara teşekkür etmeyen Allâhü Teâlâ’ya da şükretmez.
Allâhü Teâlâ’nın nimetlerini konuşmak şükürdür, ni’metleri konuşmayı terketmek ise nankörlüktür.
 (Ehl-i Sünnet ve) Cemâat rahmet, tefrika (Ehl-i Sünnet’ten ayrılmak) azabdır.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Nisan Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 15 Nisan 1432 Hicrî: 21 Recep 1437

Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)

Allâh'a Hakkı İle Şükür Nasıl Olur?

İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî (k.s.) buyurdular:

“Bil ki, kendisine nîmet verilen kimsenin nîmeti veren Allâh’a şükretmesi aklen ve şer’an vâcibdir. Verilen nîmetin büyüklüğüne göre şükredilmesinin vâcib olduğu da mâlûmdur. O halde nîmet ne kadar çok olursa nîmete şükrün vâcibliği, lüzumu da o kadar ziyâde olur. Binâenaleyh zenginlerin zenginliklerine göre fakirlerden kat kat fazla şükretmeleri îcâbeder. İşte bunun için, hadîs-i şerîfte “Bu ümmetin fakirleri zenginlerden beş yüz sene evvel cennete girerler.” buyuruldu. (S. Tirmizî)

Nîmetleri veren Allâhü Teâlâ’ya şükür:

Evvelâ îtikad(a dâir bilgiler)i, Fırka-i Nâciye olan Ehl-i Sünnet ve’l-cemâat inancına uygun olarak düzeltmek,

İkinci olarak Ehl-i Sünnet’in müctehidlerinin beyânına, görüşlerine uygun olarak amel etmek,

Üçüncü olarak da bu fırka-i nâciyeden olan Ehl-i Sünnet ve’l-cemâat mezhebine bağlı tasavvuf erbâbının yolundan gitmek ile olur…

O halde sizin, Efendimiz, mevlâmız, günahlarımızın şefâatçisi, kalblerin tabîbi Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa Sallallâhü aleyhi ve alâ âlihi ve selleme ve onun hidâyet ve doğru yol üzere olan halîfelerine (Rıdvânullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn) tâbi olmanız îcâb eder. (Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, c.1/ m. 71)

Beyit:

Gerçi tâmm ü nâkısı kâmil bilür
Kâmil olan, cümleyi kâmil bilür

Süleyman Çelebi

(Kimin kâmil insan, kimin noksan olduğunu kendisi kâmil olanlar bilir. Kâmil olanlar herkesi kâmil görürler.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/28.html)
Başlık: Haram Yiyenin İbâdeti Kabul Olmaz | Hz. Ebûbekr’in Nasîhati | Fıkra
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2016, 00:37:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا سَعْدُ أَطِبْ مَطْعَمَكَ تَكُنْ مُسْتَجَابَ الدَّعْوَةِ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ إِنَّ الْعَبْدَ لَيَقْذِفُ اللُّقْمَةَ الْحَرَامَ فِي جَوْفِهِ مَا يُتَقَبَّلُ مِنْهُ عَمَلُ أَرْبَعِينَ يَوْمًا
(طس)


Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.):
“Ey Sa’d! Helal rızık ye (haramdan sakın). Böyle yaparsan duân müstecab (kabul) olur. Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak bir kul midesine haram bir lokma götürse, kırk gün ameli (duâ ve ibâdetleri) kabul olunmaz.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Nisan Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 16 Nisan 1432 Hicrî: 22 Recep 1437

Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)

Haram Yiyenin İbâdeti Kabul Olmaz

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Kıyâmet günü,  Tihâme dağları kadar sevapları olan topluluklar gelecek. Onlar Allâh’ın huzûruna getirildiğinde, Allâhü Teâlâ onların sevaplarını heder edecek ve onları cehenneme atacaktır.” buyurdu.

Ebû Huzeyfe’nin (r.a.) âzâtlısı Sâlim (r.a.):

‘Anam babam sana fedâ olsun, yâ Resûlallâh! Bu toplulukların kim olduğunu bize bildir, biz de bilelim. Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, ben onlardan olmaktan korkuyorum,’ dedi.

Resûlullâh (s.a.v):

‘Ey Sâlim! Onlar namaz kılarlar ve oruç tutarlardı. Ancak kendilerine haramdan bir şey verildiği zaman hemen atılıp onu alırlardı. Bundan dolayı Allah onların amellerini kabul etmedi’ buyurdu. (Hilyetü’l-Evliyâ)


HAZRET-İ EBÛBEKR’İN BİR NASÎHATİ

Resûlullâh’ın halîfesi Sıddîk-ı Ekber Hazretleri vefât etmek üzere iken bir ara Selmân-ı Fârisî hazretleri ve diğer bazı Ashâb-ı Kirâm onun huzûruna girdiler.

“Ey Resûlullâh’ın halîfesi! Bize bir nasîhatte bulunun da onunla amel edelim” dediler.

Hazret-i Ebûbekir buyurdular ki:

“Yakında size pek çok rızık kapıları açılacak. Birkaç günlük ömre aldanıp da yarın Allâh’ın huzurunda mahcûb olmayınız.” (Kısas-ı Enbiyâ, Cevdet Paşa)


FIKRA: Hırsızın Hiç mi Suçu Yok!

Bir sipahinin atını çalmışlar. Arkadaşlarından kimi,

“Suç senin! Muhafazasına dikkat etmemişsin!” demiş, kimi de, “Kabahat seyisindir! Ahırı açık bırakmıştır!” diye kusuru sipahi ile seyisine bulmuşlar.

Sipahi dinledikten sonra:

“SübhanAllah! Suç hep bizim de atı çalan hırsızın hiç mi suçu yok?” demiş.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/29.html)
Başlık: “İşin Aslı Allah’ın Emrine Tâzîm Mahlukâtına da Şefkattir”
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2016, 00:41:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

 قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَحَبُّ الْأَسْمَاءِ إِلَى اللهِ تَعَالَى عَبْدُ اللهِ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olan isimler, Abdullah ve Abdurrahmân’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Nisan Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 17 Nisan 1432 Hicrî: 23 Recep 1437

Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030) • Muş'un Kurtuluşu (1917) • Hitler'in Ölümü (1945)

“İşin Aslı Allah’ın Emrine Tâzîm Mahlukâtına da Şefkattir”

Eski hükümdarlar birbirlerine karşı adâletleri ve ihsanlarının çokluğu ile övünürlerdi. Her ne vakit biri diğerine bir elçi gönderecek olsa onunla birlikte hikmetli sözler, cevabı kolay olmayan suâller gönderirlerdi. Nitekim Ashâb-ı Kirâm zamanında Rum Kayseri’nden böyle sualler gelmiş, Halîfe Ömer (r.a.) Hazretleri tarafından cevaplandırılmıştır. Bu âdet Gazneli Mahmud zamanına kadar devam etti.

Gazneli Mahmûd, Mâverâünnehr hakanı Buğra Han’a bir mektup gönderdi: İnsanlar için cehâlet ve ilim azlığından daha ayıp şey yoktur. Kurân-ı Kerîm bunu bildirip (meâlen) “Allah, sizden îmân etmiş olanları yükseltir ve kendilerine ilim verilmiş olanları ise dereceler ile yükseltir.” buyurdu (Mücâdele sûresi, âyet 11).

Mâverâünnehr âlimlerinden şu suâle vecîz (çok kısa) cevap vermelerini istiyorum: “Peygamberlik, evliyâlık, din, İslâm, îmân, ihsân, takvâ, emr-i bi’l-ma’rûf, nehyi ani’l-münker, sırât, mîzân, rahmet, şefkat, adâlet, fazîlet nedir?”

Buğra Han bu mektubu alınca bütün âlimlerini topladı ve bu suâli onlara havale etti. Tam dört ay uğraştılar; her biri bunları ayrı ayrı beyân eden kitaplar yazmaya başladılar. Buğra Han’ın başkâtibi Muhammed bin Abduh, âlim ve fâzıl bir zât idi. Sultana, herkesin râzı olacağı bir cevap verebileceğini beyân etti, suâli yazdı ve altına:

“Re’sü’l-emri et-ta‘zîmü li-emrillâh ve’ş-şefekatü alâ-halkıllâh” diye yazdı ki tercümesi şudur: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “İşin aslı (başı) Allâh’ın emrine ta‘zîm (hürmet), Allâh’ın mahlûkâtına şefkat etmektir.” (Âlûsî Tefsîri).

Mâverâünnehir âlimleri parmak ısırdılar ve “Bu kâmil ve şâmil yani mükemmel bir cevaptır” dediler.

Buğra Han bu cevabı çok beğendi ve cevâbı Sultan Mahmud’a gönderdi. Gazne âlimleri de cevâbın güzelliğinde ittifâk ettiler. (Mecmau’n-Nevâdir, Arûzî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/4/30.html)
Başlık: Kudüs’ün Fethi (H. 15-M. 636)
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2016, 00:53:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ أَيُّ مَسْجِدٍ وُضِعَ فِي الْأَرْضِ أَوَّلُ. قَالَ الْمَسْجِدُ الْحَرَامُ قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ قَالَ الْمَسْجِدُ الْأَقْصَى
(ق)


Ebû Zerr radıyallâhu anh’den:
“Yâ ResûlAllah, yeryüzünde bina olunan ilk mescid hangisidir?” diye sordum.
‘Mescid-i Haram’dır.’ buyurdular.
Sonra hangisidir? dedim.
‘Mescid-i Aksâ’dır.’ buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 18 Nisan 1432 Hicrî: 24 Recep 1437

Manisa'nın Fethi (1390) • TRT'nin Kuruluşu (1964)

Kudüs’ün Fethi (H. 15-M. 636)

Hazret-i Ömer’in (r.a.) Filistin valisi Amr bin Âs (r.a.), Arab dâhîlerinden ve harp ilminde mâhir zâtlardandı. Rum İmparatoru Hirakl’in Filistin kumandanı Artebon da hilebaz bir adamdı. Artebon, Remle ve Kudüs-i Şerif’ten topladığı askerle Ecnadin tarafında bulunuyordu.

Amr bin Âs (r.a.) ordusunu hazırlayıp Artebon üzerine yürüdü. O da inatla savaştı. Şiddetli bir muhârebe oldu. Nihâyet Artebon ordusu bozuldu ve bozgun askeriyle Kudüs’e gitti. Hemen arkasından Amr bin Âs, Gazze, Sebastıyye, Nablus, Yafa beldelerini ve civarlarını feth ettikten sonra Kudüs’ün teslimi için haber gönderdi.

Kudüs’ün ileri gelenleri, Halîfe Hazretleri bizzat gelip de söz ve af temînâtı verirse o vakit beldeyi teslim edecekleri cevâbını verdiler. Keyfiyet Medîne-i Münevvere’ye arz olundu.

Hazret-i Ömer (r.a.), Medîne-i Münevvere’de yerine Hazret-i Ali’yi (r.a.) vekil bırakıp kendisi Kudüs-i Şerif’e doğru yola çıktı, Câbiye’ye vardı. Şam tarafının emirleri kendisini karşıladılar. Orada iken Kudüs-i Şerif’in ileri gelenleri onunla görüştüler. O da onlara eman verdi ve cizye vermek üzere onlarla antlaşma yaptı. Filistin’i iki sancağa taksim etti. Birini merkezi Remle olmak üzere Alkame bin Hakîm’e, diğerini merkezi Kudüs-i Şerif olmak üzere Alkame bin Meczir’e verdi ve sonra Kudüs’e gitti.

Artebon ile ona tâbî olanlar, antlaşmayı kabul etmeyip Mısır’a kaçmış olduklarından ahali, Kudüs-i Şerif’i Hazret-i Ömer’e teslim ettiler. Kudüs şehri muhâsara olunduğu zaman şehir ahalisi: “Burayı fethedecek kumandan şöyle şöyle sıfatlara sâhip olmalı.” demişler ve Hz. Ömer’i görmek istemişlerdi. Ahâli, şehre giren Hz. Ömer’in evsâf ve ahlâkını görünce Kudüs’ü teslîm etmiştir.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri, Şâm beldelerinin feth olunacağını Ashâbına haber vermişti. Hazret-i Ömer (r.a.) bu mûcizenin kendi zamanında meydana gelmesinden dolayı pek ziyade memnun oldu. Pek çok Ashâb-ı Kirâm ile birlikte büyük bir neşe ile Kudüs-i Şerîf şehrine girdi. Sahratullâh’ı süpürüp temizledi ve oraya bir Mescid-i Şerîf inşâ edilip ibâdete açılmasını emrederek Medîne-i Münevvere’ye geri döndü.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/1.html)
Başlık: Mi‘râc Gecesi’nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 03 Mayıs 2016, 01:00:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

أُعْطِيَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثَلَاثًا أُعْطِيَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ وَأُعْطِيَ خَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَغُفِرَ لِمَنْ لَمْ يُشْرِكْ بِاللهِ مِنْ أُمَّتِهِ شَيْئًا الْمُقْحِمَاتُ
(م)


(Mi‘râc gecesinde) Resûlullâh’a (s.a.v.) üç şey verildi:
Beş vakit namaz,
Bakara Sûresi’nin son iki âyeti (Âmenerrasûlü...) ve ümmetinden,
Allâh’a hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağı.

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 19 Nisan 1432 Hicrî: 25 Recep 1437

Mi‘râc Gecesi’nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

• Receb-i Şerîf’in 27’nci gecesi (yarın akşam) Mi‘râc Gecesi’dir.

• Yatsı namazından sonra 12 rek’at Hâcet namazı kılınır:

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namaza niyet şöyledir:

“Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

• 4 Fâtiha-i Şerîfe,

• 100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”,

• 100 İstiğfâr-ı şerîf,

• 100 Salevât-ı şerîfe
okunup duâ edilir.

Bu namaz her rek’atte yüz ihlâs okuyarak on rek’at kılınır veya on ihlas okuyarak 100 rek’at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü’min bu namazın feyz ve bereketiyle huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

• Hadîs-i şerîfte, Receb-i Şerîf’in 27. (Mi‘râc) gecesinin gündüzünde oruç tutana altmış ay oruç sevâbı yazılacağı va’dedilmiştir.

• O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır:

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 5 Âyetü’l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Recep, Kız: Reyhan

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/2.html)
Başlık: İsrâ Ve Mi’râc Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2016, 11:01:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَقِيتُ إِبْرَاهِيمَ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ أَقْرِئْ أُمَّتَكَ مِنِّي السَّلَامَ وَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ الْجَنَّةَ طَيِّبَةُ التُّرْبَةِ عَذْبَةُ الْمَاءِ وَأَنَّهَا قِيعَانٌ وَأَنَّ غِرَاسَهَا سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ
(ت)


“Mi‘râc gecesinde İbrâhim (a.s.) ile karşılaştım.
“Yâ Muhammed! Ümmetine benden selam söyle. Cennet’in toprağının güzel, suyunun tatlı ve arâzîsinin de düz ve ağaçsız olduğunu,
oraya dikilecek fi danın da ‘Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber’ (duâsı) olduğunu haber ver.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 20 Nisan 1432 Hicrî: 26 Recep 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)
Bu akşam Miraç Gecesidir. Kandiliniz mübarek olsun.

İsrâ ve Mi’râc Mûcizesi

Peygamberimiz (s.a.v), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra Sahra’dan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabah mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bâzıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebûbekr’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?” dediler. “Ben onu bundan daha ötesinde de -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi. Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) onunla alâkalı sualler sordular, târifini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh’a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.

Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

O gün hızla tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Güneş doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filan da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.

Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler. (Elmalılı Tefsîri, İsrâ sûresi, 1. âyetin tefsirinden )

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/3.html)
Başlık: İlim Talebesine Nasîhatlar
Gönderen: Mücteba - 04 Mayıs 2016, 11:04:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:  مَنْ خَرَجَ فِي طَلَبِ الْعِلْمِ كَانَ فِي سَبِيلِ اللهِ حَتَّى يَرْجِعَ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İlim öğrenmek için (evinden) çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizi)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 21 Nisan 1432 Hicrî: 27 Recep 1437

Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672) • Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)

İlim Talebesine Nasîhatlar

İlim talebesi, bütün vakitlerinde ilim ve fazîlet elde etmeye gayret etmelidir.

Talebe ilim tahsil ederken, duyduğu faydalı şeyleri yazmak için yanında muhakkak kalem bulundurmalıdır. Çünkü “Ezberlenen şeyler uçar yani unutulur, yazılanlar kalır. İlim, öğrendikleriyle amel eden kâmil âlimlerin ağzından alınır. Zîrâ onlar duyduklarının en güzellerini öğrenirler, öğrendiklerinin de en güzelini söyleyip öğretirler.”

Buhârâ âlimlerinden Hüsâmüddin (rah.) oğluna, “Her gün ilim ve hikmetten az da olsa bir şeyler öğrenip ezberlemesini” nasihat etmiş ve “Her gün öğrendiklerin az da olsa kısa bir zaman sonra çok olur” demiştir.

Ömür kısadır, ilim ise çoktur. Hayatı, vakitleri boş yere geçirmemek, geceleri ilim öğrenmek için fırsat bilmek lâzımdır.

Yahya bin Muâz er-Râzî (rah.) “Geceler çok uzundur, uykuda geçirerek kısaltma; gündüzler de aydınlıktır günahlarınla karartma.” demiştir.

Talebeler, ilim ve yaşça büyüklerinden istifade etmeli, fırsatı kaçırmamalıdır. Çünkü geçen vakitler ve giden âlimler geri gelmez. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Hayır ve bereket büyüklerinizle (âlimler ve evliya ile) beraberdir.” buyurmuştur. Zîrâ onlar birçok şeyi tecrübe etmişlerdir. Dolayısıyla onlar, hayır ve faydanın hangi sözde, hangi harekette olduğunu daha iyi bilirler.

Hz. Ali (k.v.) “Bir ilim tahsil ederken asla ihmal etmeden öğrenmeye devam et. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın ilminden yüz çevirmek kişiye dünyada ve âhirette zarar ve üzüntü olarak yeter. Bu vaziyete düşmekten Allâh’a sığın, gece ve gündüz duâ et.” buyurmuştur.

İlim tahsil ederken karşılaşılan sıkıntı ve zorluklara katlanmak lazımdır.

Yağcılık yapmak hoş görülmemiştir. Ancak ilim tahsil ederken hocalara, arkadaşlara onlardan istifâde edebilmek için yapılabilir. (Ta’lîmü’l-Müteallim)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/4.html)
Başlık: İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Takvâsı
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2016, 01:22:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ، آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ، كَانُوا قَلِيلًا مِنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ، وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
(سورة الزارياة، 15-18)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki müttakîler, Rab’lerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde pınar başlarındadır. Çünkü onlar bundan evvel (dünyada) güzel amel etmeyi âdet edinmişlerdi, gece pek az uyuyorlardı ve seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.”
(Zâriyât Sûresi, âyet 15-18)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 22 Nisan 1432 Hicrî: 28 Recep 1437

Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)

İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Takvâsı

Şakîk-i Belhî Hazretleri anlatıyor: İmam Ebû Hanîfe (rah.) insanların en verâlısı, en âlimi, en âbidi, en cömerdi, dinî meselelerde en ihtiyatlısı, dîni hususlarda kendi re’yi (görüşü) ile fetvâ vermekten en çok kaçınanıdır. Dînî bir mesele olduğu zaman Ashâbı’ndan bir meclis kurulup müzâkere etmeden asla bir söz söylemezdi. Ashâbı’nın hepsi fetvânın şerîata muvâfık olduğunda ittifak ettikleri zaman Ebû Yusuf’a (rah.) veya bir başkasına “Bunu şuraya yaz.” derdi.

Abdullah ibn-i Mübârek (rah.) anlattı: Kûfe’de “Burada insanların en âlimi kimdir?” diye sordum.
Hepsi “İmam Ebû Hanîfe” dediler.
“İnsanların en verâlısı kimdir?” diye sordum.
Hepsi “İmam Ebû Hanîfe” dediler.
“İnsanların en zâhidi kimdir?” diye sordum.
Hepsi “İmam Ebû Hanîfe” dediler.
“İnsanların en çok ibâdet edeni ve ilimle en çok meşgul olanı kimdir?” diye sordum.
Hepsi “İmam Ebû Hanîfe” dediler.
Güzel ahlaktan hangisini sordu isem hepsi “İmam Ebû Hanîfe’den başka bu güzel ahlâka sâhip birisini tanımıyoruz.” dediler.

Bir gün ipek elbiseleri satması için yerine birini bırakmıştı. Ona elbiselerden kusurlu olanın kusurunu söylemeden satmamasını tenbih etmişti. Fakat o kişi unutup kusurlu elbiseyi, kusurunu söylemeden sattı, bedelini de diğer paraların içine koydu. İmâm-ı Âzam Hazretleri geldiğinde vaziyeti anlatınca Hz. İmam (içine haram karıştığı için) paranın tamamını fakirlere ve zimmîlerin yoksullarına sadaka olarak verdi.

Abbâsî halîfesi Ebû Ca’fer Mansur fetva vermesini yasaklamıştı. İmâm-ı Âzam hazretlerinin kızı bir gece babasına diş etlerinden çıkan kanın abdesti bozup bozmayacağını sordu. Kızına “Yarın sabah erkenden git, Hammad amcana sor. Çünkü halîfe benim fetvâ vermemi yasakladı. Gıyâbında da olsa imama karşı gelenlerden olmak istemem.” demiştir.

İmâm-ı Âzam Hazretleri kırk sene sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılmıştır.
Geceleri asla yatmazdı.
Sadece öğle namazından sonra oturarak biraz uyur, kaylûle yapardı. (el-Mizanü’l-Kübrâ, li’ş-Şa’rânî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/5.html)
Başlık: İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Bazı Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 06 Mayıs 2016, 11:03:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا ابْنَ عُمَرَ دِينَكَ دِينَكَ إِنَّمَا هُوَ لَحْمُكَ وَدَمُكَ فَانْظُرْ عَمَّنْ تَأْخُذُ خُذْ عَنِ الَّذِينَ اسْتَقَامُوا وَلَا تَأْخُذْ عَنِ الَّذِينَ مَالُوا
(كر)


“Ey ibn-i Ömer.
Dînine sarıl, dînine! Zîrâ o senin hem etin hem de kanındır.
Dînini kimden öğrendiğine dikkat et.
Dînini istikâmet üzere olanlardan al.
İstikâmetten ayrılıp da (bâtıla) meyledenlerden alma.”

(Hadîs-i Şerîf, Târîh-i Dimaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 23 Nisan 1432 Hicrî: 29 Recep 1437

İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Vefatı (767)

İmâm-ı Âzam Hazretlerinin Bazı Husûsiyetleri

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe hazretleri tâbiînden olup Ashâb-ı Kirâm’dan bir topluluğa ulaşmıştır. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in “En hayırlı asır benim (ve Ashâbımın yaşadığı) asırdır, sonra tâbiîn (onu takip edenler)dir” buyurdukları fazîlete tamamen nâil olmuşlardır.

Tâbiînin büyükleri zamanında ictihâd etmiş ve fetvâ ile meşgûl olmuştur. Kendisinin hadîs rivâyet ettiği Amr bin Dînâr gibi büyük hadîs şeyhleri ve onun tabakasındaki büyük muhaddisler ondan hadîs rivâyet etmişlerdir.

Fıkıh ilmini herkesden evvel tedvin eden ve bugünkü bâblar ve fasıllar hâline koyan İmâm-ı Âzam hazretleridir. İmâm Mâlik Muvatta’ında onun tertîbini esas almıştır. İslâm âlimlerinden ilk olarak Akâid ve dînî ilimlerin tedvînine muvaffak olan da odur. Sahîh hadîs-i şerîfle sâbittir ki bir hayırlı işte öne geçen, bir hayrı tesis eden kimse nihâyetsiz sevâba erişir. Çünkü aynı işi yapan herkesin sevâbının bir misli ona verilir.

İmâm Şa‘rânî hazretleri Mîzân-ı Kübrâ’sında: En evvel tedvin olunan mezheb, Hanefî mezhebi olduğu gibi, kıyâmete kadar devam edecek son mezheb de yine odur, demiştir.

Dürrü’l-Muhtâr müellifi Allâme Haskefî, İmâm Kuşeyrî’den naklen der ki: Ma‘rûf-i Kerhî, Dâvûd-i Tâî, Abdullah bin Mübârek gibi büyük evliyâullâh vâsıtasıyla Sûfiyye tarîkatının bu mezhebe istinâdı vardır. Zîrâ onlar İmâm-ı Âzam hazretlerinin talebelerinden idiler.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) halîfeleri olan Osmanlı Sultânları, devletlerini Hanefî mezhebi esâslarına göre tesis etmişlerdir. Bu da büyük bir fazilettir.

Tezkiretü’l-hikem fî-tabakâti’l-ümem kitabı İmâm-ı Âzam’ın pederi Sâbit vefât edince Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin Hazret-i İmam’ın annesiyle evlendiğini, Hz. İmam’ın, Cafer-i Sadık Hazretlerinin terbiyesi altında kemâle erdiğini bildirmektedir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/6.html)
Başlık: İmâm Mâturîdî’nin İlticâsı | Şâbân-ı Şerîf
Gönderen: Mücteba - 07 Mayıs 2016, 10:22:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: فَمَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
(سورة الكهف، 110)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“Her kim Allâh’ın rızasına ermek (cemaliyle müşerref olmak) isterse sâlih amel işlesin ve Rabbi’nin ibadetine hiçbir şirk karıştırmasın.”
(Kehf suresi, âyet 110)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 24 Nisan 1432 Hicrî: 30 Recep 1437

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)

İmâm Mâturîdî’nin İlticâsı

İmam Ebû Mansûr Mâturîdî hazretleri, vefâtı yaklaşınca seksen yaşında bir köle satın alıp âzâd etmek istedi. Zîrâ kendi yaşı da seksen idi. Ona dediler ki: “Efendisine hizmet edip de âzâd edilmemiş seksen yaşında köleyi nereden bulacaksınız, bulunmaz.”

Mâtürîdî hazretleri bunu işitince secdeye kapandı ve Rabbi’ne şöyle münâcât etti: “Yâ Rabbi, senin mahlûkun olan insanlar, köleleri seksen yaşına gelince onu kölelikte tutmayı keremine yakıştıramayıp, azad ediyorlar. Ben işte senin kulluğunda seksen yaşına erdim, beni cehennemden âzâd et. Çünkü sen kerîm, en cömerd ve kullarına Rahîm’sin.”

Vefâtından sonra sâlihlerden bir zât onu rüyâsında gördü.

“Ey İmam, Rabb’in sana ne muâmele etti” diye sordu, dedi ki:

“Ona güzel ilticâ ettiğim (sığındığım) için beni bağışladı.”


ŞÂBÂN-I ŞERÎF

Şâban ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ayıdır. Bu îtibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şâban ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır.

Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek’atte bir Fâtiha, üç Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


ŞÂBAN AYI İCTİMÂ’I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Şâban ayı ictimâ‘ı 06 Mayıs Cuma günü Türkiye yaz saati ile 22:29’dur. Ru’yet, ise 07 Mayıs Cumartesi Türkiye yaz saati ile 09:36’dır.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Hint Okyanusu’nun orta kısımları, Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland, Kenya, Etiyopya, Madagaskar, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadası

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 08 Mayıs Pazar günü de Şaban ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/7.html)
Başlık: Şâban Ayının Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2016, 11:30:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ لَمْ تَزَلِ الْمَلَائِكَةُ تُصَلِّى عَلَيْهِ مَا دَامَ يُصَلِّى عَلَىَّ
(ش)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana salevât okuyana, -okumaya devam ettiği müddetçe- melekler istiğfar ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/01.png)

Rûmî: 25 Nisan 1432 Hicrî: 01 Şaban 1437

İkinci Dünya Savaşı'nın Sona Ermesi (1945)

Şâban Ayının Fazîleti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ):

“Bana en sevimli olan oruç, Şâban ayındakidir.

Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde vefât edeceklerin isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, oruçlu iken yazılıp verilmesini isterim.”
buyurdular.

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz, “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şâban ayındaki kadar oruç tutmamıştır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Receb, Allâhü Teâlâ’nın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan, ümmetimin ayıdır. Şâban günahlara keffâret (bağışlanmasına sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır.”

Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hatâların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah’a (s.a.v.) çokça salâvâtın getirileceği bir aydır.

Müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazan-ı şerîf ayına hazırlanmaları gerekir.

Bu ayda Hz. Allâh’a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) vesîle kılarak Hz. Allâh’a yaklaşmaya çalışmalıdır.
Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir.
Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganîmet bilip değerlendirmelidir.
Diğeri de, yarındır ki, bu bir ümittir.
Yarına çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.

Aylar da böyledir.
Receb geçmiştir, tekrar dönmez.
Ramazan-ı şerîf ayı gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin.
Şâban ise iki ay arasında bir vâsıtadır.
Bu ayda ibâdetle meşgul olmayı ganîmet bilmek îcâb eder. (Gunyetü’t-Tâlibîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/8.html)
Başlık: Peygamberimiz Tarafından Verilen Saltanat | Bilmeceler
Gönderen: Mücteba - 09 Mayıs 2016, 11:33:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ كُلَّ يَوْمٍ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ وَكُلَّ لَيْلَةٍ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ حُبًّا بِى وَشَوْقًا كَانَ حَقًّا عَلَى اللهِ أَنْ يَغْفِرَ لَهُ ذُنُوبَهُ تِلْكَ اللَّيْلَةَ وَذَلِكَ الْيَوْمَ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim beni severek ve şevkle, her gündüz ve gece üçer kere salevât okursa o gece ve gündüzde işlediği günahları bağışlayacağını Allâhü Teâlâ va’d etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/02.png)

Rûmî: 26 Nisan 1432 Hicrî: 02 Şaban 1437

Sultan Sencer'in Vefatı (1157) • Osman Gazi'nin Doğumu (1258)

Peygamberimiz Tarafından Verilen Saltanat

Fâtih Sultan Mehmed Han zamanında Emir Buhârî hazretleri dervişleri ile otururken: “Saltanat Sultan Cem’e verildi” buyurdular.
Birkaç ay sonra yine dervişleriyle otururken “Saltanat Cem’den alınıp Sultan Bâyezîd Han’a verildi” buyurdular.
Mecliste hazır bulunan birisi önceki kelâmı nakledince şöyle buyurdu: “Resûl-i Ekrem Efendimiz’i gördüm, ‘Bir zâtın ısrârı ile saltanat Sultan Cem’den alındı, Sultan Bâyezîd Han’a verildi’ buyurdular.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) verdiği saltanatın ne mertebe kuvvetli olduğunu anlamak için düşünmelidir.

Fâtih Sultân Mehmed Han’ın oğlu Cem, saltanat kendisine nasîb olmamasına üzülüp padişah olan kardeşi Sultan Bayezîd Han’a şu beyti gönderir:

“Sen bister-i gülde yatasın şevkile handân

Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne”

(Sen gül döşeğinde rahat içinde yatarken, niçin ben mihnet külhanının külleri içindeyim.)

Bâyezîd Han bu beyte şöyle cevap vermiştir:

“Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet

Takdîre rızâ vermeyesin, buna sebeb ne?

Hâccü’l-haremeyn’im deyu dâvâlar edersin

Ya saltanat-ı dünya için bunca taleb ne?”

(Ezelde takdîr-i ilâhî ile devlet bize nasip olmuşken kadere niçin râzı olmuyorsun. Hem Hacıyım dersin, dünya saltanatını böyle şiddetle niye arzuluyorsun.) (Tarih-i Saf)

Bilmeceler:
Doksan dokuz cemaat, iki müezzin, bir imam? (Tesbih)
Suya düşer ıslanmaz, yere düşer paslanmaz? (Işık)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/9.html)
Başlık: Peygamberimiz Efendimiz'in Bir Mûcizesi
Gönderen: Mücteba - 10 Mayıs 2016, 17:54:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
(سورة يس، 65)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“Bugün (kıyamet gününde kâfi rlerin) ağızlarını mühürleriz ve bize elleri söyler ve neler kazanır olduklarına dâir ayakları şâhitlik eder.”
(Yasin sûresi, âyet 65)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/03.png)

Rûmî: 27 Nisan 1432 Hicrî: 03 Şaban 1437

Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)

Peygamberimiz Efendimiz'in Bir Mûcizesi

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellemin Medîne-i Münevvere’ye hicretinin birinci senesinde bir kurt Medîne hâricinde konuştu ve insanlara Peygamberimiz’i haber verip onunla korkuttu.

Ebû Hüreyre radıyallâhü anh anlattı:

Medîne hâricinde bir kurt sürüye gelerek bir koyun kaptı. Çoban hemen peşine düşüp ona yetişti, koyunu kurtarmak için kurtla mücâdele etti.

Kurt çobandan kurtulup kaçtı ve yüksekçe bir yere çıktı. Sonra dile gelip:

“Allâhü Teâlâ’nın bana ihsânı olan bir rızkı elimden almak için benimle çekiştin” dedi.

Çoban:
“Vay, vallâhi kurdun da konuştuğu günü gördüm” dedi.

Kurt:
“Bundan daha hayret verecek şey şudur ki Medîne-i Münevvere’de bir zât geldi, sizlere geçmişte olmuş şeylerden ve ileride sizin başınıza geleceklerden haber veriyor” dedi.

Çoban Yahudilerden Hebân bin Evs idi. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellemin huzûruna geldi ve başından geçen bu hâdiseyi ona bildirdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) bunun doğru olduğunu bildirdikten sonra buyurdular ki:

“Bu kıyâmetten önce çıkacak alâmetlerdendir.

Bu alâmetlerden biri de şudur ki bir adam evinden çıkar, döndüğünde ayakkabısı, asâsı, âilesinin arkasından iyi ve kötü yaptığı şeyleri ona bildirir.”


Büyük hadîs âlimlerinden İbn-i Abdülber dedi ki: Kurt Ashâb-ı Kirâm’dan üç zât ile konuşmuştur: Râfi‘ bin Umeyr, Seleme bin el-Ekva‘ ve Hebân bin Evs radıyallâhü anhüm. (Târîhu’l-Hamîs, Diyarbekrî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/10.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 11 Mayıs 2016, 15:20:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kul, mü’min kardeşine yardımcı olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulunun yardımcısıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/04.png)

Rûmî: 28 Nisan 1432 Hicrî: 04 Şaban 1437

Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Enes bin Mâlik’in (r.a.) evinde Muhâcir ile Ensar arasında tesis buyurduğu kardeşlik, tarihte eşi ve örneği görülmeyen ictimâî bir yardımlaşma ve dayanışmadır.

Muhâcirler bütün mal ve mülklerini Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret etmişlerdi. Medine Müslümanları, bu dindaşlarını evlerinde müsâfir etmişlerdi. “Ensar, kendileri için şiddetli bir ihtiyaç olsa bile Muhâcirler’i kendilerine tercih ederlerdi.” meâlindeki Haşr sûresinin 9. âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere Ensar, Muhâcirler’e son derece müsâfirperverlik gösteriyordu.

Mescid-i Nebevî’nin inşâsından sonra Resûlü Ekrem (s.a.v.) bir gün Enes bin Mâlik’in (r.a.) evinde Muhâcir ve Ensar’dan doksan sahâbî arasında ikişer ikişer çağırıp aralarında kardeşlik akdettikten sonra kendileri de Ali bin Ebû Tâlib’in (k.v.) elini tutarak:

“Bu da benim kardeşimdir.” buyurdu.

Bu kardeşliğin pek büyük tesiri görüldü. Hiç tereddüt etmeden denilebilir ki çeyrek asır zarfında İslâm nûrunun bütün âleme yayılması, İran’ın tamamen fethi hep bu kardeşliğin eseridir.

Ashâb-ı Kirâm bu kardeşlikten şahsen de istifâde ediyorlardı. Medine’nin en zengini olan Sa’d bin Rebi’ (r.a.) kardeş olduğu Abdurrahman bin Avf’a (r.a.) servetinin yarısını hibe etmişti. Fakat Abdurrahman bin Avf (r.a.) bunu kabul etmemiş, süt, peynir, yoğurt satmakla başladığı ticareti sayesinde az zamanda binlerce dirhem sadaka verecek bir servete mâlik olmuştu.

Bu kardeşliğin hedefi, kardeşlerin birbirlerine yardım, sıla ve ihsan, nasîhat ve rehberlik etmeleridir. Bu kardeşlik ve yardımlaşma, samîmiyetle devam etmiştir. (Tecrîd-i Sarih Terc.)

İsimlerimiz: Erkek: Osman, Kız: Sultan

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/11.html)
Başlık: Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 12 Mayıs 2016, 10:36:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ حِينَ يُصْبِحُ عَشْرًا وَحِينَ يُمْسِي عَشْرًا أَدْرَكَتْهُ شَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevât okursa kıyâmet günü şefâatime nâil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/05.png)

Rûmî: 29 Nisan 1432 Hicrî: 05 Şaban 1437

Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu (1868) • Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)

Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti

Allâhü Teâlâ kullarının âhirette azâbdan kurtulmalarına bir vesîle olması için peygamberlerin efendisi Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya salevât getirmeyi emretmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ey insanlar! Kıyâmet gününün korkunç hâllerinden ve zorlu geçitlerinden ilk önce kurtulacak olanınız bana dünyâda en çok salevât getireninizdir.”

Allâhü Teâlâ peygamberini şereflendirmek için salât eder. Melekler fazîletini ikrâr ve hürmet için, biz de cennette yüce makâmlara ermek için salât ve selâm okuruz. Allâhü Teâlâ -meâlen- “Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere hep salât ile tekrîm (ikrâm) ederler. Ey îmân edenler! Haydin ona teslîmiyetle salât ve selâm getirin.” (Ahzâb sûresi, âyet 56) buyurmuştur.

Bir zât ki onu Hak Teâlâ methetmiştir; bütün yaradılmışlar onu hakkıyla medhetmekten elbette âcizdir. Allâhü Teâlâ biz kullarının Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) hakkını ödemekten âciz kalacağımızı bildiği için ona salât ve selâm okumamızı bize emir buyurmuştur. Ümmeti olarak ona salât ve selâmı, gücümüz yettiğince çok getirelim ki kıyâmet gününde şefâatçimiz olsun.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Muhakkak Allâhü Teâlâ istiğfâr ettiğinizde günahlarınızı bağışlar. Kim sâdık bir niyetle Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr ederse elbette onu affeder. Kim lâ ilâhe illallâh derse mîzânında hasenâtı (iyiliklerinin sevâbı) ağır gelir. Kim de bana salevât okursa kıyâmet gününde ona şefâatçi olurum.”

Ensâr-ı Kirâm’dan bir genç Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna geldi. Peygamberimiz ona yer açıp Hazret-i Ebûbekir’le arasına oturttu.

Sonra Hz. Ebûbekr’e:
“Aramıza şu genci oturtmam sana güç gelmiş olabilir” buyurdu.

Hazret-i Ebûbekir (r.a.):
“Vallâhi öyle Yâ Resûlallâh, aramızda başka birinin olması bana güç gelir” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.)  buyurdular ki:
“Yâ Ebâbekir! Bu genç bana ümmetimden hiç kimsenin getirmediği gibi salât getiriyor.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/12.html)
Başlık: Salevât-ı Şerîfe’nin Bazı Faideleri
Gönderen: Mücteba - 13 Mayıs 2016, 10:39:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَفْضَلِ أَيَّامِكُمْ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَأَكْثِرُوا عَلَيَّ مِنَ الصَّلَاةِ فِيهِ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ مَعْرُوضَةٌ عَلَيَّ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“En faziletli gününüz Cuma günüdür. Öyleyse o günde bana çokça salevât okuyunuz. Zira okuduğunuz salevâtınız bana arz olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/06.png)

Rûmî: 30 Nisan 1432 Hicrî: 06 Şaban 1437

Salevât-ı Şerîfe’nin Bazı Faideleri

1) Allâhü Teâlâ’nın rahmetine sebep olur.

2) Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) şefâatine kavuşturur.

3) Melâike-i Kirâm’a uyulmuş olur. Meleklerin Peygamberimiz’e salât ve selâm getirdiklerini âyet-i kerîme beyan buyurmaktadır.

4) Münafıklara ve kâfirlere muhâlefet edilmiş olur.

5) Günahların affına vesîledir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Kim bana Cuma günü seksen salevât okursa seksen yıllık küçük günahları bağışlanır.”

6) İhtiyaçların görülmesine sebeptir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kimin bir ihtiyâcı olursa bana salevât okumayı çoğaltsın. Zîrâ onunla müşkilleri çözülür, başındaki belâlar açılır, hüzün ve üzüntüleri gider, rızkı artar.”

7) Zâhiri ve bâtını (içi, dışı) nurlandırır. Peygamberimiz buyurdular ki: “Kim bana çok salevât okursa Allâhü Teâlâ onun kalbini nurlandırır.” Zîrâ günahlar kalbi karartan noktalar gibidir. Kul bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta olur. Günaha devam ettikçe noktalar büyür ve nihâyet kalbin tamamını kaplar. Kulun lisânı salevât-ı şerîfeye devâm ettiği müddetçe günahları dağlar kadar da olsa bağışlanır. Günahı bağışlanınca kalbindeki o siyah noktalar da gider ve nurlanmaya başlar.

8 ) Cehennem azâbından kurtuluşa sebeptir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bana salevât okumak sırât üzerinde nurdur.” Sırat üstünde nur ehlinden olan cehennem ehlinden olmaz.

9) Gaffâr (mağfireti çok olan) Allâhü Teâlâ’nın selâmına nâil kılar. Zîrâ salevât okumak cennete kavuşturur. Cennetliklere de “Rahîm olan Rabb’in söylediği bir selâm da vardır.” (Yâsîn s., â. 58) buyuruldu. Abdurrahmân bin Avf buyurdu: “Allâhü Teâlâ peygamberi Muhammed Mustafâ’ya buyurdu ki: Sana salevât getirene ben de salevât (rahmet) ederim. Sana selâm edene ben de selâm ederim.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şükür secdesine vardı. (Dürrü’l-kelâm.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/13.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2016, 18:56:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا... الآية
(سورة الاعراف، 158)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“(Habîbim Ahmed!) De ki: Ey insanlar! Haberiniz olsun ben size, sizin hepinize Allâh’ın resûlüyüm.”
(A’raf sûresi, âyet 158)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/07.png)

Rûmî: 01 Mayıs 1432 Hicrî: 07 Şaban 1437

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Husûsiyetleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaratılışta peygamberlerin ilkidir. Zîrâ hadîs-i şerîfte “Âdem (a.s.), ruh ile ceset arasında iken bana peygamberlik verildi” buyrulmuştur.

“Elestü bi rabbiküm: Ben sizin rabbiniz değil miyim?” buyrulduğu gün “Belâ, evet Rabbimizsin” diyenlerin ilkidir.

Hz. Âdem (a.s.) ve bütün mahlûkât onun hürmetine yaratılmıştır.

Allâhü Teâlâ onun mübârek ismini arş, gökler ve cennetler üzerine yazmıştır.

Allâhü Teâlâ bütün peygamberlerden Âl-i İmran sûresi 81. âyetinde Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v.) iman etmek için ahit (söz) almıştır. Hz. Ali (k.v.): “Allâhü Teâlâ, Âdem aleyhisselamdan Peygamberimiz’e (s.a.v.) kadar, ne kadar peygamber gönderdiyse hepsinden şu hususta ahid ve mîsâk almıştır: Kendi hayatlarında Peygamberimiz (s.a.v.) peygamber olarak gönderilecek olursa ona îmân edip yardımda bulunacaklar ve ümmetlerinden de böyle yapacaklarına dâir ahit alacaklardır.”

Geçmiş bütün kitaplarda onun geleceği müjdelenmiştir.

Âdem aleyhisselamdan beri onun nesebi; doğumları ve nesilden nesile çoğalmaları hep nikâh ile olmuştur.

Mûcizeleri kıyâmet gününe kadar devam edecektir. Diğer peygamberlerin mucizeleri onun vaktinde sona erip sadece haberleri kalmıştır. Peygamberlerden en çok mûcizesi olandır. En çok ümmeti olan peygamberdir.

Hâtemü’l-enbiyâdır. Yani: Bütün peygamber ve resullerin sonuncusudur. Dîni kıyâmete kadar devam edecektir. İslam dîni önceki peygamberlerin şerîatini nesh etmiş, hükmünü kaldırmıştır.

Cinlere ve meleklere de peygamber olarak gönderilmiştir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de diğer peygamberlere yâ Âdem, yâ Nûh, yâ İbrâhîm diye isimleriyle hitap etmiş fakat Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yâ eyyüherrasûlü, yâ eyyühennebiyyü… (Ey Resul, ey Nebî yani ey Peygamber) diye hitâb etmiştir. (Mevâhib-i Ledünniyye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/14.html)
Başlık: Âdil Melik: Sultan Nûreddin ZENGİ | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Mayıs 2016, 22:34:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ مُعَاذٍ أَنَّهُ قَالَ:يَا رَسُولَ اللهِ أَوْصِنِي قَالَ: اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ (أَوْ أَيْنَمَا كُنْتَ
(حم)


Muaz (r.a.)’dan:
“Yâ ResûlAllah! Bana tavsiyede bulun” dedim.
“Ne zaman veya nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın” buyurdular.
(Hadîs-i şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/08.png)

Rûmî: 02 Mayıs 1432 Hicrî: 08 Şaban 1437

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)

Âdil Melik: Sultan Nûreddin ZENGİ

Nûreddin Zengi rahmetullâhi aleyh, Selçukluların Haleb atabeği olup Selçuklu sultanı Rükneddin Mesûd’un damadıdır. Oğuzların Avşar boyundandır. Âdil bir hükümdar idi. Elliden fazla şehri Haçlılar elinden almış ve Kudüs’ün fethine de zemin hazırlamıştır. Kendisine daima Ömer bin Abdülazîz’i örnek alırdı. 11 Şevvâl 569 (15 Mayıs 1174)’de vefât etti.

“Müslümanlar, firenk elinde esir iken Hak Teâlâ’nın beni tebessüm eder iken görmesinden hayâ ederim” derdi.

Büyük İslam Tarihçisi İbnü’l-Esîr der ki: “İslâm’dan önce ve sonraki hükümdarların tarihlerini okudum. Hulefâ-i Râşidîn’den ve Ömer bin Abdülazîz’den sonra Âdil Nureddin’den daha dindar, adâleti onun kadar araştıran, insâf sahibi kimse görmedim. Gece gündüz; ya adâletin yerine getirilmesi veya cihâda hazırlanmak, yahut bir zulmü kaldırmakla veya bir ibâdetle meşgul olurdu. Son derece iffet sâhibi idi. Kendisi ve âilesinin yiyecek ve içeceklerinde çok iktisatlı idi.”

“Bütün merhamet ve yumuşaklığına rağmen son derece heybetli olup düşmanları ondan gayet korkardı. Onda haşinliğe ve kabalığa varmayan bir heybet ve şiddet, zaafa düşmeyen bir incelik ve hilim vardı.”

“İşte bu sebeplerden dolayı halk da onu çok sever ve hürmet ederlerdi. Öyle ki, bir defa hastalandı, bütün Şam onunla birlikte hasta oldu. Sonra âfiyet buldu, bütün Müslümanlar bundan dolayı çok sevindiler.”

“Bütün memleketinde bid‘atleri kaldırıp sünnetleri ihyâ etmişti. Râfızîlerin ve Bâtınîler’in bâtıl îtikatlarını tamamen yok etmek için medreseler inşâ etti. İslâm memleketini firenklerden kurtardıktan sonra en büyük fethi, yüzlerce sene Mısır’da hüküm sürmüş sapık Şîî Fâtımî Devleti’ni ortadan kaldırmak olmuştur.” (el-Kâmil fi’t-Târih, İbnü’l-Esîr)

İsimlerimiz: Erkek: Sâlih, Kız: Sâliha

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/15.html)
Başlık: Kur'ân-ı Kerim'in Kıyamet'e Kadar Muhâfazasının Sırrı
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2016, 00:54:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلُّوا عَلَيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْكُمْ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana salavât-ı şerîfe okuyunuz ki Allâhü Teâlâ da size rahmet etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/09.png)

Rûmî: 03 Mayıs 1432 Hicrî: 09 Şaban 1437

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)

Kur'ân-ı Kerim'in Kıyamet'e Kadar Muhâfazasının Sırrı

Allahü Teâlâ (meâlen) “Şüphe yok o zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik biz, her halde biz onu muhâfaza da edeceğiz.” (Hıcr sûresi, âyet 9) buyurmaktadır.

Allahü Teâlâ, bu âyet-i kerîme ile Kur’ân-ı Kerîm’in kıyâmete kadar ziyâde, noksan ve tahriften korunacağını bildirmiştir. Burada müfessirler Allâhü Teâlâ’nın Kur’ân’ı korumasının keyfiyyeti hakkında bir kaç vecih beyan etmişlerdir. Şöyle ki:

1 - Hz. Allah’ın muhâfazası, bir mûcize olarak halkı ziyâde ve noksandan âciz bırakmak sûretiyledir. Çünkü Kur’ân’a bir şey ilâve edecek veya eksiltecek olsalar Kur’ân’ın nazmı değişir ve bütün aklı erenlere onun Kur’an’dan olmadığı tezahür eder. Binâenaleyh Kur’ân’ın i’câzkâr olması (benzerini getirmekten insanları âciz bırakması) bir şehrin etrâfındaki sur ve istihkâm gibi onu muhâfaza eder.

2 - Allâhü Teâlâ hiç kimseye Kur’ân’a muâraza edebilecek (benzerini söyleyebilecek) kudret vermemek sûretiyle onu muhâfaza etmiştir.

3 - Allâhü Teâlâ, Kur’ân’ı dâimâ muhâfaza eden ve insanlara öğreten bir topluluğu vazîfelendirmek sûreti ile onu muhâfaza eder.

4 - Bir kimse Kur’ân’ın bir harfini veya bir noktasını değiştirecek olsa bütün âlem ona “Bu yanlıştır, Hz. Allah’ın sözünü değiştirmektir” der. Hattâ büyük, heybetli bir adam Kitabullah’ın bir harfinde veya harekesinde kazârâ bir hatâ yapacak olsa çocuklar bile ona “Efendi, yanıldın, doğrusu şöyledir” deyiverirler.

Fahruddîn-i Râzî der ki Kur’an’ın muhâfazası gibi bir muhâfaza hiç bir kitaba nasib olmamıştır. Bunca dinsizlerin, Yahudi ve Hıristiyanlar’ın Kur’ân’ı değiştirmek ve bozmak üzere çok hırslı bulunduğu hâlde bu kitabın tahriften her cihetle korunması en büyük mûcizelerdendir.

Bir de Allah bunun böyle mahfuz olarak bakâsını bu âyetle haber vermiş, şimdiye kadar da bunca zaman geçmiştir. Binâenaleyh bunun bir gayb haberi olduğu tahakkuk etmiş bulunuyor. Bu bir büyük mûcizedir. (Hak Dini Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/16.html)
Başlık: Fıkıh: Öşür
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2016, 01:13:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْبَخِيلُ الَّذِي مَنْ ذُكِرْتُ عِنْدَهُ فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيَّ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“(Asıl) cimri, ben yanında zikredildiğimde (ismim söylendiğinde), bana salevât getirmeyendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 04 Mayıs 1432 Hicrî: 10 Şaban 1437

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)

Fıkıh: Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arâzî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsûlâtı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleri vesâir masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcâb etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin, pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı, çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü mahsülden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden ve ekilenlerden de öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsâ, İmâm-ı A’zam Hz.leri: “Yerden, arâzîden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/17.html)
Başlık: Mezheblerin Tarihçesi
Gönderen: Mücteba - 18 Mayıs 2016, 15:27:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِخْتِلَافُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetimin (müctehidlerinin dînî hükümlerde) ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 05 Mayıs 1432 Hicrî: 11 Şaban 1437

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)

Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) vahiy gelir, Ashâb-ı Kirâm da bizzat Resûlullâh’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyerek ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzûrunda ilim nûru ile nurlanır, kalbleri saf, îtikâdları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullâh’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb- ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları birçok hükümleri kitaplara yazmaya elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdları ile amel ederlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman bulunan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan sonra, Tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı, nice bid’at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğretmeleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük âlimler de her meseleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe’ye, kimi İmâm Şâfiî’ye, kimi İmâm Mâlik’e, kimi İmâm Ahmed’e, kimi Süfyân-ı Sevrî’ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî’ye ve kimi de diğerlerine uydular (rahimehümullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi ‘Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî’ vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelde bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi Ehl-i sünnet ve cemâattir.

Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ’nın izni ile olmuştur.

Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet’e girer. (Birgivî Vasiyetnâmesi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/18.html)
Başlık: Berât Gecesinin İsimleri
Gönderen: Mücteba - 19 Mayıs 2016, 15:41:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَلَيْلَةَ الْجُمُعَةِ مِائَةَ مَرَّةٍ قَضَى اللهُ لَهُ مِائَةَ حَاجَةٍ سَبْعِينَ مِنْ حَوَائِجِ الْآخِرَةِ وَثَلَاثِينَ مِنْ حَوَائِجِ الدُّنْيَا
(الدر المنثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“….Kim Cuma günü ve gecesi bana yüz defa salevat getirirse Allâhü Teâlâ onun -yetmişi âhiret ihtiyaçlarından, otuzu da dünya ihtiyaçlarından olmak üzere- yüz ihtiyacını giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 06 Mayıs 1432 Hicrî: 12 Şaban 1437

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)

Berât Gecesinin İsimleri

Leyle-i Mübâreke: İbn-i Atâ rahimehullâh dedi ki, bu geceye mübârek denmesi Meleklerin insanlara yaklaşması sebebiyledir. Hazret-i Âişe vâlidemiz (r.anhâ) buyurdular ki:

Resûlullâh’ın (s.a.v.): “Dört gecede Allâhü Teâlâ hayrı şiddetli yağmur gibi akıtır” buyurduğunu işittim. Şa‘bân ayının onbeşinci gecesini onlar arasında saydı.

Kısmet ve Takdîr: Şa‘bân’ın on beşinci gecesi olduğunda ölüm meleği o sene Şa‘bân’dan diğer Şa‘bân ayına kadar öleceklerin isimlerini yazar. Bir adam zulmeder, günah işler, evlenir, ağaç diker; hâlbuki ismi diriler defterinden çıkarılıp ölüler defterine yazılmıştır. Kadir gecesinden sonra Berât gecesinden faziletli gece yoktur.

Tekfîr: İmâm Sübkî tefsirinde: “Bu geceyi ihyâ etmek, bir senelik günaha keffâret olur. Cuma gecesini (ibâdet ve duâ ile) ihyâ etmek haftanın günahlarına keffâret olur. Kadir gecesini ihyâ etmek ömrün günahlarına keffâret olur.” demiştir.

İcâbet: İbn-i Ömer hazretleri buyurdular: Beş gece vardır ki onda duâlar kabûl olunur: Cuma gecesi, Receb’in ilk gecesi, Şa‘bân’ın onbeşinci gecesi ve iki bayram geceleri.

Hayat: Vehb bin Münebbih (rah.) der ki: Şa‘bân’ın on beşinci gecesi olduğunda ölüm meleği Azrâîl (a.s.), Rabbülâlemînden ölülerin isimlerini akşam ile yatsı arasında aldığından -o esnâda- kimse ölmez.

Meleklerin Bayramı: Ebû Abdullâh Tâhir der ki: Yeryüzündeki Müslümanların iki bayramı olduğu gibi semâdaki meleklerin de iki bayramı vardır: Berât gecesi ve Kadir gecesi.

Şefâat: Berât gecesinde Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) Cebrâîl aleyhisselâm indi ve: “Muhakkak Allâhü Teâlâ ümmetinin yarısını cehennemden âzâd etti” dedi.

Bu gecenin diğer isimleri: Bereket, Ta‘zîm, Kadir, Gufrân ve Itk minennîrân (Cehennem’den âzâd) gecesidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/19.html)
Başlık: Berât Gecesi'nde İbâdet
Gönderen: Mücteba - 20 Mayıs 2016, 11:27:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ لَيَطَّلِعُ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلَّا لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa‘bân ayının on beşinci (Berât) gecesinde (rahmetiyle) tecellî eder. Şirk koşanlarla (müminlere) düşmanlık yapanlar hariç bütün kullarının günahlarını mağfi - ret eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 07 Mayıs 1432 Hicrî: 13 Şaban 1437

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)

Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır.

Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip saîdler defterine kaydeyle.” Allâhü Ekber.

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur, iki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.

Namazdan sonra; (Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11 ve Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için), aşağıdaki 11 şey 14’er adet okunur.

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/20.html)
Başlık: Berât Gecesi'nin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 21 Mayıs 2016, 13:35:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لِأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa’bân ayının onbeşinci (Berât) gecesinde dünya semâsına rahmetiyle tecellî eder ve Benî Kelb kabîlesinin koyunlarının tüylerinden daha çok (insanı) bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 08 Mayıs 1432 Hicrî: 14 Şaban 1437

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)

Bu akşam mübarek Berât Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Berât Gecesi'nin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim bu (berat) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”

“Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye cennet vâcib olur: Terviye gecesi (arefeden önceki gece), arefe gecesi, kurban bayramı gecesi, ramazan bayramı gecesi, Şa’bân’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb)

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sâir işleri bu gecede ayırt edilir; yazılır.

• Bu gecede ibâdet etmek çok fazîletlidir.

• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte:

“Şa’bân ayının yarısı olduğu (on beşinci) gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semâsına iner…” buyuruldu.

• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

• Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti bu gecede verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat istedi.

Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi.

Allâhü Teâlâ -devenin sâhibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etmesine izin verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti; âdet-i ilâhîsidir. Bunda ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işâret vardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/21.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir: ÜBEY BİN KA‘B (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2016, 02:28:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ عُمَرُ (رَضِيَ اللهُ عَنْهُ): أَقْرَؤُنَا أُبَيٌّ وَأَقْضَانَا عَلِيٌّ
(خ)


“Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: ‘Bizim en düzgün Kur’ân-ı Kerîm okuyanımız Übey (ibn-i Ka’b)’dir. En isâbetli hüküm verenimiz de Ali (bin Ebî Tâlib)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 09 Mayıs 1432 Hicrî: 15 Şaban 1437

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)

Ashâb-ı Bedir: ÜBEY BİN KA‘B (R.A.)

Übey bin Ka‘b radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. İkinci Akabe’de bulunmuş, Bedir Harbi’nden îtibâren bütün harblere katılmıştır.

Vahiy kâtiblerinden idi. Aynı zamanda Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) kâtiplik hizmetinde bulunurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatta iken Ashâb-ı Kirâm arasında Kur’ân-ı Azîmüşşân hafızlığıyla meşhur olan altı zâttan idi. Onların tamâmı Ensâr’dan olup diğer beş zât şunlardır: Zeyd bin Sâbit, Muâz bin Cebel, Ebu’d-Derdâ (Âmir veya Uveymir), Sa‘d bin Ubeyd, Ebû Zeyd Kays bin Seken (radıyallâhü anhüm).

Hazret-i Übey, Kur’ân-ı Kerîm’i en güzel kırâet edenlerden idi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün ona buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ ‘lem yekünillezîne keferû…’ sûre-i celîlesini sana okumamı emretti.” O da:

“Yâ Resûlallâh, Hak Teâlâ zât-ı âlînize benim ismimi böylece söylediler mi?” diye sormuş, Peygamberimiz “Evet” buyurunca sevincinden ağlamıştır.

Hz. Ömer (r.a.) zamanında ilk terâvîh imamlığı yapan zattır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona ‘Seyyidü’l-Ensâr’ ismini vermişlerdi. Hazret-i Ömer de ona Seyyidü’l-müslimîn derdi.

Hazret-i Übey, Hazret-i Ömer’in halîfeliği zamanında hicretin 19. senesinde Medîne-i Münevvere’de vefât ettiler.

Ashâb-ı Kirâm: “Yâ ResûlAllah! Yakalandığımız hastalıklarda bizim için bir ecir var mıdır, ne buyurursunuz?” diye sordular, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

‘(Günahlara) Keffâret olur.’ buyurdu. Übey bin Ka‘b (r.a.):

“Ya ResûlAllah, ya hafif bir şeyse?” diye sordu.

“Bir diken batması veya ondan biraz fazlası bile olsa (keffârettir)” buyurdu.

Bunun üzerine Übey (r.a.), hac, umre, cihad ve farz namazı cemâatle kılmaktan alıkoymamak şartıyla yakalandığı sıtma hastalığının ölünceye kadar devam etmesi için duâ etti... Ölünceye kadar onun vücûduna dokunan mutlaka hararetini hissederdi.(El-İsâbe fi Temyîzi’s-sahâbe)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/22.html)
Başlık: Evvâbîn Namazı | İlim Öğretme Usûlü | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 23 Mayıs 2016, 02:37:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى بَعْدَ الْمَغْرِبِ سِتَّ رَكَعَاتٍ غُفِرَتْ لَهُ ذُنُوبُهُ وَإِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim akşam namazından sonra altı rek’at namaz (evvâbîn) kılarsa günahları -deniz köpüğü kadar da olsa- mağfiret olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 10 Mayıs 1432 Hicrî: 16 Şaban 1437

Dandanakan Zaferi (1040)

Evvâbîn Namazı

Akşam namazının sünnetinden sonra iki rek’atta bir selam ile kılınan altı rek’at namazdır. Evvâb, bir günah işlediği vakit derhal tevbeye koşandır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim akşamdan sonra altı rek’at namaz kılarsa evvâbînden (tevbekârlardan) yazılır.” (Mebsut)

“Akşam namazından sonra konuşmadan altı rek’at namaz kılanın elli senelik günâhı mağfiret (aff) olunur.” (Kenzü’l-Ummâl)

“Akşam namazından sonra altı rek’at namaz kılanın günahları deniz köpüğü kadar (çok) da olsa mağfiret olunur.” (Taberânî, Sağîr)

“Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşmadan altı rek’at (evvâbîn) namazı kılarsa, bu onun için on iki senelik (nâfile) ibâdete denk gelir.’’(Sünen-i İbn-i Mâce)

“Akşamla yatsı arasındaki namaza (Evvâbîn namazına) devam ediniz. Zîrâ o namaz gündüz vaki olan hataları, günahları giderir, günün sonunu da süsler.” (İhyâu Ulûmiddîn)


İLİM ÖĞRETME USÛLÜ

Hoca, insanlara güzel muâmele etmeli, bildikleriyle amel etmelidir. Hem sözü, hem de hâliyle insanları hayra dâvet etmelidir. Çünkü ilmiyle amel edenin vaaz ve nasîhatı, hedefine isâbet eden ok gibi tesirlidir. İlmiyle âmil olmayanın vaaz ve nasîhatı ise tesirli olmaz.

Okutup öğretme vazîfesini yaparken hilim (yumuşaklık) ile acele etmeden ve müsâmaha ile hareket etmelidir. Sözü dinlenmediği zaman canını sıkmamalı ve “Bana düşen dâvet etmektir. Hidâyet ise Allâhü Teâlâ’dandır.” demelidir. (İslâm Ahlâk ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Mehmed, Kız: Hatîce

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/23.html)
Başlık: İlmihal: Namazlarda Secde
Gönderen: Mücteba - 24 Mayıs 2016, 11:16:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: كَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ لَمْ يَسْجُدْ حَتَّى يَسْتَوِيَ قَائِمًا
(د)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) rükûdan başını kaldırıp dimdik doğrulmadan secdeye gitmezdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 11 Mayıs 1432 Hicrî: 17 Şaban 1437

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040) • Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)

İlmihal: Namazlarda Secde

Secde, namazın bir rüknü olduğundan farzdır. Namaz kılan kimse, rükûdan sonra secdeye varır: Alnını, burnunu, iki ayağını ve iki eli ile iki dizini yere veya yere bitişik bir şey üzerine koyar. Hak Tealâ Hazretlerine ta’zimde bulunur. Bu secde, her rek’atta birbiri ardınca iki defa yapılır.

Namazda secde için yere alın konulduğu hâlde -bir özürden dolayı- burun konulmasa secde yine câiz olur. Ancak bir özür yoksa mekruhtur. Burun konulduğu hâlde bir özürden dolayı alın konulmasa secde ittifakla câiz olur. Bir özür yoksa İmâm-ı Âzam’a göre mekruh olmakla beraber câizdir. İmameyne göre caiz olmaz.

Bir özür olsa da yanak veya çene ile secde yapılamaz. Alında veya burunda secdeye mâni bir özür bulunsa başı ile îmâ ederek yapılır.

Secdede elleri, dizleri yere koymak sünnettir. Ancak İmâm-ı Züfer, İmâm-ı Şâfiî ve İmam Ahmed’e göre farzdır.

İki ayağın veya bir ayağın parmakları yere konulmadıkça secde câiz olmaz. Muhtar olan kavil (tercih edilen görüş) budur. Bir ayağın yalnız bir parmağını veya ayağın yalnız üstünü yere koymak yetmez.

Rükû ve secde rükünlerinin yerine getirilmiş olması için rükû ve secde denilebilecek kadar bu vaziyetlerde durmak kâfîdir.

Rükûda “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” ve secdede       “Sübhâne Rabbiye’l-a‘lâ” tesbihlerini okumanın sünnet miktarının en azı üçer kere okumaktır. Ortası beş, kâmili de yedişer tesbih okumaktır. Tek başına namaz kılan beş kereden az okumamaya gayret etmelidir. Fakat imam olan zat, cemaatin rızası bulunmadıkça üçten ziyâde tesbihte bulunamaz. Cemaatı usandırmak, kaçırmak uygun değildir.

Her rek’atta iki secde yapılır. Bunlardan biri kasten terk edilse namaz fâsit olur, bozulur. Sehven terk edilse selâmdan sonra dahi hatırlansa namaza aykırı bir şey yapılmamış ise secdeye varılır, sonra son ka’de iâde edilerek (ettehiyyâtü ve salevat okuyarak) sehiv secdeleri yapılır. (B. İslâm İlmihali)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/24.html)
Başlık: Ebedî Kurtuluş İlim, Amel ve İhlas İledir | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 25 Mayıs 2016, 11:21:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
(موطأ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“(Ey ümmetim) Size iki şey bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız müddetçe aslâ dalâlete düşmez, doğru yoldan ayrılmazsınız: Allâhü Teâlâ’nın kitâbı ve peygamberinin sünneti.”
(Hadîs-i Şerîf, İmâm Mâlik, Muvatta)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 12 Mayıs 1432 Hicrî: 18 Şaban 1437

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)

Ebedî Kurtuluş İlim, Amel ve İhlas İledir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

İnsanın ebedî kurtuluşa erebilmesi için üç şey lâzımdır:

İlim, amel ve ihlas.

İlim iki kısımdır.
Birincisi, amel etmek için öğrenilen ilim ki bu fıkıh ilmidir.
İkincisi ise sâdece i’tikad ve yakîn-i kalbî kasdedilen kısımdır. Bununla alâkalı mevzular, fırka-i nâciye (kurtuluşa eren topluluk) olan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat Mezhebi’nin görüşleri, ilm-i kelâmda (Akâid kitaplarında) tafsîlâtıyla anlatılmıştır.

Ehl-i sünnet ve cemâatin büyüklerine tâbi olmadan kurtuluşa imkân (ve ihtimâl) yoktur. Eğer onlara kıl kadar bir muhâlefet olursa iş büyük bir tehlike içindedir. Hem de ne tehlike!.. Bu söz, sahîh keşif ve sarîh ilham ile sıhhat cihetinden yakîn mertebesine ulaşmıştır. Bu sözlerin doğru olmama ihtimâli de yoktur.

Ehl-i sünnete tâbî olmaya muvaffak olan ve onları taklid etme şerefine nâil olanlara müjdeler olsun.

Ehl-i sünnet büyüklerine muhâlefet eden, onlardan yüz çeviren, onların usullerini terk edip onların zümresinden çıkarak dalâlete düşen ve düşürenlere,

Ru’yeti (mü’minlerin Allâhü Teâlâ’yı cennetten göreceğini) ve şefâati inkâr edenlere,

Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) sohbetin faziletini ve sahâbenin üstünlüğünü anlamayanlara,

Resûlullâh’ın ehl-i beytine muhabbetten ve

Hz. Fâtıma’nın evlâtlarına sevgiden mahrum olup da Ehl-i Sünnet’in nâil olduğu birçok hayırdan mahrum olanlara yazıklar olsun.
" (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m.59)

İsimlerimiz: Erkek: Bedir, Kız: Bedriye

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/25.html)
Başlık: Mü'minin Vasıfları | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2016, 10:48:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُكُمْ مَنْ لَمْ يَتْرُكْ آخِرَتَهُ لِدُنْيَاهُ وَلَا دُنْيَاهُ لِآخِرَتِهِ وَلَمْ يَكُنْ كَلًّا عَلَى النَّاسِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizin en hayırlınız;
dünyası için âhiretini,
âhireti için de dünyasını terk etmeyen
ve başkasına yük olmayan kimsedir.”

(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 13 Mayıs 1432 Hicrî: 19 Şaban 1437

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)

Mü'minin Vasıfları

Muâz bin Cebel’e (r.a.) hakîkî mü’minin sıfatlarını sordular. Buyurdu ki:

Mü’min, insanlara yük olmaz. Rabb’ine karşı zelîldir, nefsini hakîr görür, günahlarına pişman olur. Rabb’inin nimetlerine şükreder.

Allâh’ın evliyâsını sever, Allah’ın düşmanlarını sevmez. Dünya onun hapishânesidir. Âhiretteki hâlini düşünerek Rabb’inin rızâsını kazanmaya çalışır. Müslüman olduğundan dolayı sevinir.

Din kardeşlerine karşı merhametlidir. Evinde işlerini kendi görür. Hayır yarışlarında hep en öndedir.

Nefsinin şehvetlerini terk eder, Rabbi’nin takdîrine râzıdır.

Kalbi zâhid, diline sâhip, şeytanla devamlı harp hâlindedir. Bedeni hep ibâdetle meşguldür. Kur’ân-ı Kerîm’i çok okur.

Dünyalık emelleri ve hırsı azdır. Amelini hep az gördüğünden sevinci de azdır. Ameli hep âhireti içindir.

Dîn husûsunda insanlara dâimâ nasîhat eder. Akrabâsını görüp gözetir, komşularına iyilik yapar, âilesine genişlik gösterir. Kazancı helâlindendir.

Sadece hakkı söyler, fuzûlî ve mâlâyânîyi (dünya ve âhiretine faydasız şeyleri) terkeder. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine uyar. Devamlı ölümü anar, unutmaz.

İşte bu Allâhü Teâlâ’nın akıl ihsan ettiği mü’min kuldur. (Mirât-ı Hâmidîn)


ATALAR SÖZÜ:

Aşını pişir söyle, lafını düşün söyle!

Vücûdunu kirden, ağzını küfürden, kalbini kibirden koru!

Su her şeyi temizler ama yüz karasını temizlemez.

Kalb sırçadan saraydır; yapılması zordur, yıkılması kolaydır.

Kanâat servettir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/26.html)
Başlık: Zekât ve Sadakanın En Makbulü
Gönderen: Mücteba - 27 Mayıs 2016, 18:06:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَشْرَافُ أُمَّتِي حَمَلَةُ الْقُرْآنِ وَأَصْحَابُ اللَّيْلِ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetimin en şerefl ileri, Kur’ân okuyup, ezberleyip onunla amel eden ve geceleri ibâdet edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îman)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 14 Mayıs 1432 Hicrî: 20 Şaban 1437

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)

Zekât ve Sadakanın En Makbulü

Bakara Sûresinin 273. âyetinin tefsiri:

"Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler."

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur.

Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine'de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur'ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah'ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe'nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki:

"Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir."

Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.

Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/27.html)
Başlık: Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir? | Beyit
Gönderen: Mücteba - 29 Mayıs 2016, 01:58:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ... الآية
(سورة البقرة، 150)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“…(Ey müminler) Ve her nerede olsanız (namazda) yüzünüzü ona (Kâbe’ye) doğru çevirin…”
(Bakara sûresi, âyet 150)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 15 Mayıs 1432 Hicrî: 21 Şaban 1437

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348) • Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)

Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir. Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir:

O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütunundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur.

Kapalı bir mekânda ise meselâ, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikâmetini gösterir. Bu istikâmet işâretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri:

Mekke’nin arzı (enlemi) 21 derece 26 dakika ile Güneş’in meyli (deklinasyonu) da 21derece 26 dakika olduğundan Dünya’nın Güneş etrâfında seyri sırasında 28 Mayıs ve 16 Temmuz günlerinde mâlum saatte Güneş’in irtisamı (izdüşümü) Mekke’nin tam üzerinde bulunur.

Türkiye saatine göre 28 Mayıs günü saat 12.18’de ve 16 Temmuz günü saat 12.27’de Edirne’den Kars’a kadar kıble saatleri aynı olmaktadır.

Güneşin tam Ka’be’nin üzerinde bulunduğu 28 Mayıs ve 16 Temmuz’da gündüz olan ve kıble açısına denk gelen yerlerde kıble güneş ile tayin edildiğinden bu günlere Dünya Kıble Günü denilmektedir.

BEYİT

Güneşin zerre kadar kadrine noksan gelmez,

Eylese nûr u cihantâbını huffâş inkâr.  (Bâkî)

(Yarasa, güneşin dünyayı aydınlatan nûrunu inkâr etse de güneş kıymetinden bir şey kaybetmez.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/28.html)
Başlık: İstanbul’un Fethinde Evliyâ’nın Yardımı
Gönderen: Mücteba - 29 Mayıs 2016, 03:22:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kostantîniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emîr (kumandan); o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 16 Mayıs 1432 Hicrî: 22 Şaban 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)

İstanbul’un Fethinde Evliyâ’nın Yardımı

Şakâiku’n-Nu‘mâniyye kitabında şöyle geçer:

Sâdât-ı Nakşibendiyye’den Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri Semerkand şehrinde bir Perşembe günü öğle namazını kılıp acele ile bir ata biner. Bazı mürîdleri dahi onunla birlikte yola çıkarlar. Şehirden ayrıldıktan sonra onlara durmalarını emreder ve tek başına (Vâdi-i Abbas denilen) sahraya varır, her tarafa at sürer. Bu hali gören mürîdlerinden biri Şeyh hazretleri döndüğünde hikmetini sorunca buyurur ki:
“Rum padişahı Mehmed Han o anda kâfirler ile muhârebede olup bizden istimdâd etmişti. Ona yardıma vardık. Allâh’ın inayetiyle mansûr ve muzaffer oldu” dedi.

Bu tarafta İslâm ordusunun kumandanı ve Osmanlı Devleti Sultanı, İkinci Mehmed Han diyor ki:

Perşembe günü öğle namazından sonra düşman askerinin kalabalıklığından askerimiz bozulmaya yüz tuttuklarında Hâce Ubeydullâh’dan (k.s.) istimdâd ettim; yardım istedim. Onu hemen o anda ak ata binip şöyle kıyâfetler içinde karşımda hazır buldum. Beni “Korkma” diye tesellî etti. Ben de “Kâfirler çoktur” dediğimde kaftanının yenini gösterip “İçine bak” buyurdu. Baktım, hadsiz hesapsız İslâm askeriyle dolu bir büyük sahra gördüm. Bana: “Bunlar sana yardıma gelmişlerdir. Fülan tepeye çıkıp üç kere hücûm borusu çaldırıp askere emret, kâfirler üzerine hücûm etsinler” buyurdu.

Hemen emirleri üzere hareket ettim. Hâce hazretleri de askerle birlikte hücûm ettiler. O anda kâfirler dağıldılar.

Hâce hazretlerine “Küffâr askeri çoktur” dediğimi işiten yanımdaki vezirler, hayretten telaşa düştüğümü sanmışlar. Zîrâ onlar Hâce hazretlerini görmezlerdi” dedi.

İstanbul’un fethinden sonra muzaffer orduya Okmeydanı’nda bir ziyâfet verildi. Burada bulunan Akşemseddîn hazretleri buyurdular ki:

“İnşâallâh günahlarımız bağışlanmıştır. Şimdi gazâ malını isrâf etmeyip hayrât ve hasenâta, insanların hayrına olan işlere sarf ediniz. Padişâhınıza da itâat ve muhabbet ediniz.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/29.html)
Başlık: Fetvâ Vermekte İhtiyatlı Olmak | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2016, 02:28:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ كَذِبًا أَنْ يُحَدِّثَ بِكُلِّ مَا سَمِعَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter.”
(Hadîs-i şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 17 Mayıs 1432 Hicrî: 23 Şaban 1437

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236) • Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453) • Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

Fetvâ Vermekte İhtiyatlı Olmak

Fetvâ ve hüküm vermekte ihtiyatlı olmak, vaaz ve ilim öğretmek için tâyîn edilmekte öne çıkmamak selefin (Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn’in) âdetlerindendir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Sizin ateşe (atılmaya) en cüretli olanınız fetvâ vermeye en cüretkâr olanınızdır.” buyurmuştur.

Dinî hükümler anlatılırken -ilâve katmadan ve noksanlaştırmadan- olduğu gibi anlatılmalıdır. Zîrâ dînî hükümler vahye dayanır. Bir kimsenin ilimdeki hıyâneti, maldaki hıyânetinden daha kötüdür.

İnsan her duyduğunu anlatmamalıdır. Duymadığı veya yakînen bilmediği bir şeyi de söylememelidir. Çünkü duymadan, doğru olup olmadığını yakînen öğrenmeden dînî meseleler hakkında konuşan kişi için çok büyük vebal vardır.

Selef-i sâlihîn susup dinlemeyi, konuşmaktan daha fazîletli, adı-sanı bilinmemeyi, meşhur olmaktan daha şerefli sayarlardı.

Selef-i sâlihînin hepsi, din kardeşlerinden birinin fetvâ verip kendisine hâcet kalmamasını temennî ederlerdi. Hz. Ömer (r.a) bir hâdiseyle karşılaştığında sâdece kendi görüşüyle hüküm vermez, çoğu defa Bedir harbine katılan Ashâbı toplayıp onlarla istişâre ederdi.

Selef-i sâlihîn, ancak dînin mühim meseleleri hakkında fetvâ verir, bunun dışındaki kapalı ve garip meselelerde asla fetvâ vermezlerdi. Onlar fetvâ vermekle, büyüklük, baş olmak, insanların hürmetini kazanmak, kalpleri kendine bağlamak, bir menfaat elde etmek, makam sâhibi olmak istemezlerdi. Onların bu husustaki gayretleri, Allâhü Teâlâ’nın sevâbını elde etmek, rızasını kazanmak, îlâ-yı kelimetullah (Allah’ın dînine yardım etmek), üzerlerindeki emâneti kendilerinden sonra gelen kardeşlerine teslim etmek içindi. Çünkü bunların hepsi onlar üzerine farzdı. (İslâm Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Fâtih, Kız: Elif

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/30.html)
Başlık: "Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"
Gönderen: Mücteba - 31 Mayıs 2016, 02:40:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ النَّاسِ أَقْرَؤُهُمْ وَأَتْقَاهُمْ وَآمَرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَأَنْهَاهُمْ عَنْ الْمُنْكَرِ وَأَوْصَلُهُمْ لِلرَّحِمِ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanların en hayırlısı, Kur’ân-ı Kerîm’i en çok ve en güzel okuyan, en takvâlı olan, insanlara ma’rufu (îmân ve tâati) en çok emredip münkerden (küfürden ve günahlardan) en çok nehyeden ve en çok sıla-i rahimde bulunan kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 18 Mayıs 1432 Hicrî: 24 Şaban 1437

"Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.

Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, nisaba mâlik (zengin) Müslümanların her sene mallarından kırkta birini, Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir:

“Sadaka (zekât)lar, ancak fakirlere, miskin; yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur...”

Zekât, İslâm’ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümanın zekât vermesi farzdır.

Zekâtta nisab: Aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından sonra:

20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı;

Otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.

Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık –sahîh görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.

Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mânî değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.

Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/5/31.html)
Başlık: Kur’ân-ı Kerîm'e Hürmet
Gönderen: Mücteba - 01 Haziran 2016, 00:42:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا آمَنَ بِالْقُرْآنِ مَنِ اسْتَحَلَّ مَحَارِمَهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kur’ân-ı Kerîm’in haram kıldığını helal sayanlar Kur’ân-ı Kerîm’e îmân etmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Haziran Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 19 Mayıs 1432 Hicrî: 25 Şaban 1437

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453) • Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)

Kur’ân-ı Kerîm'e Hürmet

• Kur’ân-ı Kerîm ele alınacağı zaman abdestli bulunmak lâzımdır. Abdestsiz olan bir kimse, Kur’ân-ı Kerîm’i kılıfsız olarak eline alamaz.

Allahü Teâlâ (meâlen) “Ona (o Kur’ân-ı Kerîm’e) tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez.” (Vâkıa sûresi, âyet 79) buyurmaktadır. Yani tahâretsiz, kirli eller ona dokunmasın, ancak maddî ve mânevî pislikten temizlenmiş îmânlı, abdestli kimseler temas etsin. Bu âyet-i kerîme ile cünüb iken Kur’an okunamayacağı ve abdesti olmayanın Mushaf’a dokunamayacağı fıkıhta beyan olunmuştur. Zîrâ abdest yüzde nur ve kalbde sürûrdur.

• Kur’ân-ı Kerîm okuyacağı zaman mümkünse kıbleye yönelmeli, hürmetli bir vaziyet almalıdır.

• Kur’ân-ı Kerîm’e “Euzü ve besmele-i şerîfe” ile başlanır.

• Kur’ân-ı Kerîm’i kendisi işitecek derecede tecvidli olarak okumalıdır.

• Kur’ân-ı Kerîm okunduğu zaman dinlemelidir. Allahü Teâlâ A’râf sûresi, 204. âyetinde şöyle buyurmaktadır (meâlen): “(Ey mü’minler) Kur’an okunduğu vakit (namazda veya hutbede veya her hangi mecliste) hemen (kulak verip) onu dinleyin ve susun, tâ ki rahmete kavuşasınız.”

• Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemeyecek kimselerin yanında onların işitecekleri bir sesle, açıkça okumamalıdır. Okunması uygun olmayan yerde Kur’an okuyan günâha girer. Bununla beraber böyle bir yerde okunduğu takdirde dinlememek, hürmetsizlik etmek de caiz değildir.

Lâyık olmayan yere konmuş bir Kur’ân veya ondan bir sahîfe görünce elinden geldiği kadar onu oradan alıp lâyık olduğu bir yere kaldırmalıdır.

• Hattatlar yazdığı bir Mushaf-ı Şerîf sayfasını yüksekçe ve hürmetle tutmalıdır.

• Mushaf-ı Şerîf’i, Hacer-i Esved’i, Kâbe-i Muazzama’nın eşiğini ta’zim ve hürmet için öpmek câizdir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/1.html)
Başlık: Namaz ve İmsak Vakitleri | Şa’bân Ayının 27’nci Gecesinde Kılınacak Namaz
Gönderen: Mücteba - 02 Haziran 2016, 12:08:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّمَا مُؤْمِنٍ أَطْعَمَ مُؤْمِنًا عَلَى جُوعٍ أَطْعَمَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ ثِمَارِ الْجَنَّةِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Aç olan bir mü’mini doyuranı, Allâhü Teâlâ (kıyâmet günü) cennet meyveleriyle doyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Haziran Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 20 Mayıs 1432 Hicrî: 26 Şaban 1437

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)

Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında

Muhterem okuyucularımız; takvimimizdeki namaz vakitleri Hanefî mezhebinin içtihatlarına dayanmaktadır. Fıkhî esaslara göre hesaplama yapılırken arz derecesi (enlem), tûl (boylam), saat dilimi, yükseklik, arâzî genişliği gibi birçok astronomik, klimatolojik ve jeolojik unsurlar kullanılmaktadır.

Bir yerin namaz vakitlerinin doğru olarak hesaplanabilmesi için sadece “geometrik değerler” değil, fıkhî ölçülere uygun olan “görülen değer” neticeleri de esas alınır. Bu sebeple İslâm âlimleri bazı zarûrî tedbirler almışlardır. Bu tedbirlere; düzeltmelere “Temkin” adı verilmektedir. Temkin, daha ihtiyatlı olmak için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir. Binâenaleyh temkinsiz vakitlerin kullanılması mahzurludur.

Fazilet takviminin kullandığı temkinli vakitler, asırlardan beri İslam âleminde kullanıldığı gibi Türkiye’de de 1982 yılına kadar -Diyanet Takvimi dâhil- bütün takvimlerde kullanılmıştır.

Bu sebeple Müslümanlara:
Takvimimizde verilen vakitlere riâyette titizlik göstermelerini, namazlarını vaktin sonuna kadar geciktirmemelerini, oruca başlarken takvimimizdeki imsak vaktine riâyet etmelerini, sabah namazını takvimimizde gösterildiği gibi imsak vaktinden en az 20 dakika sonra kılmalarını tavsiye ediyoruz.

Geniş bilgi için 31 Aralık’tan sonraki açıklamalara bakınız. (http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/6.html) | http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/6.html


ŞA’BÂN AYININ 27’NCİ GECESİNDE KILINACAK NAMAZ

Şa›bân’ın 27’nci gecesi, akşam ile yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır. Fatiha’dan sonra istediği her hangi bir sûreyi okur.

Namaza “Yâ Rabbî, beni Resûl-i Zîşân Efendimiz’in ayının sonuna yaklaştırdın. Resûlullah Efendimiz’i ve mübârek ayını bana hem şefi’ ve hem de şâhid eyle.” diye niyet edip tekbir alır. Namazdan sonra:

70 defa İstiğfâr-ı şerîf: “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk.”

100 defa da: “Allâhümme salli alâ rûh-i Muhammedin fil-ervâh ve salli alâ cesed-i Muhammedin fil-ecsâd ve salli alâ kabr-i Muhammedin fil-kubûr.” salevât-ı şerîfesini okuyup “Yâ Rabbi, senin huzûr-ı sırr-ı ehadiyyetine ilticâ ediyorum” denir. (Mübârek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen DUÂ ve İBÂDETLER, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/2.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf’te Tavsiye Edilen Bazı İbadetler | Atalar Sözü
Gönderen: Mücteba - 03 Haziran 2016, 12:03:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ اِبْتِغَاءَ الْعِلْمِ فَاِنَّ الْمَلَائِكَةَ تَضَعُ أَجْنِحَتَهَا لِلْمُتَعَلِّمِ وَالْعَالِمِ
(مجمع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim evinden ilim öğrenmek için çıkarsa muhakkak melekler talebe ve hocanın ayakları altına kanatlarını sererler.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Haziran Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 21 Mayıs 1432 Hicrî: 27 Şaban 1437

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)

Ramazân-ı Şerîf’te Tavsiye Edilen Bazı İbadetler

Mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir.

Ramazân-ı Şerîf Kur’ân ayıdır. Bu itibarla, Kur’ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur’ân-ı Kerîm’i hatim etmelidir.

Kur’ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler.

Ramazan ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâda vesiledir.


Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen bazı ibâdetler:

Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ve selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, “Estağfirullâhe’l-Azîm ve etûbü ileyk” denildikten sonra da 7 veya 70 salât ve selâm okunur, duâ edilir.

• İftara yakın “Allâhümme yâ vâsia’l-mağfiratiğfirlî”

• İftarda da “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


ATALAR SÖZÜ:

Herkesle yoldaş olma, bilmediğinle yola çıkma.
Mazlumun âhı yerde kalmaz.
Zâlimin ömrü az olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/3.html)
Başlık: Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Kılınacak Namaz | Ramazan Ayı | Beyit
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2016, 00:20:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ اِبْتِغَاءَ الْعِلْمِ فَاِنَّ الْمَلَائِكَةَ تَضَعُ أَجْنِحَتَهَا لِلْمُتَعَلِّمِ وَالْعَالِمِ
(حم)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim Allâhü Teâlâ’nın kitabından (Kur’ân-ı Kerîm’den) bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır.
Kim de bir âyet okursa kıyâmet günü onun için nur olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Haziran Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 22 Mayıs 1432 Hicrî: 28 Şaban 1437

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)

Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Kılınacak Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek ve ilk terâvih namazını kılacağız. Şâbân’ın son gününü Ramazân ayının ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır.

Şöyle niyet eder:
“Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için, Allâhü Ekber” denilerek tekbir alıp namaza durulur.

Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 İnnâ a’taynâ, ikinci rek’atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra:
70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe okuyup duâ edilir. Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


RAMAZAN AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Ramazan ayı ictimâ‘ı 5 Haziran Pazar günü Türkiye yaz saati ile 06:01’dir.

Ru’yet, ise 5 Haziran Pazar Türkiye yaz saati ile 16:52’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler; Atlas Okyanusu’nun orta ve güney kısımları, Afrika kıtasının güneyi, Güney Amerika kıtasının tamamı, Namibya, Angola, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Brezilya, Şili, Peru

Hilâl; Türkiye, Mısır, Cezayir, Tunus, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 6 Haziran Pazartesi günü de Ramazan ayının 1. günüdür.

BEYİT:
Sanma başka bir nefsi kendi nefsine hamal,
Kırbacın düşse attan in de yere kendin al.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/4.html)
Başlık: Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
Gönderen: Mücteba - 05 Haziran 2016, 00:28:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
(ق)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her kim Ramazan ayında inanarak ve sevâbını sâdece Allâhü Teâlâ’dan bekleyerek terâvîh namazı kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Haziran Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 23 Mayıs 1432 Hicrî: 29 Şaban 1437

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)

Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip terâvîhi evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.

Terâvîh namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm verilerek de edâ edilebilir.

Terâvîh namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır.

Dört rek’atte bir selâm verilerek kılınacak olursa, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır.

Cemâatle kılındığı takdirde, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder (sesli okur).

Terâvîh namazında sesi güzel ve hızlı okuyan değil, düzgün okuyan imâm tercih edilmelidir.

Bir kimse, imâmın yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başladığı sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Cemaatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek’atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kıldıktan sonra terâvihi tamamlaması da câizdir.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin (Ramazan ayının) sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/5.html)
Başlık: Ramazan Ayı, Rahmet ve Mağfiret Ayıdır
Gönderen: Mücteba - 06 Haziran 2016, 11:07:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلسَّحُورُ أَكْلُهُ بَرَكَةٌ فَلَا تَدَعُوهُ وَلَوْ أَنْ يَجْرَعَ أَحَدُكُمْ جُرْعَةً مِنْ مَاءٍ فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى الْمُتَسَحِّرِينَ
(حم)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sahur berekettir. Bir yudum su ile de olsa sahûru terk etmeyiniz. Zîrâ sahûra kalkanlara Allâhü Teâlâ rahmet ve melekleri de istiğfar ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Haziran Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/01.png)

Rûmî: 24 Mayıs 1432 Hicrî: 01 Ramazan 1437

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)

Bugün Ramazan-ı Şerif'in ilk günü. Ramazan-ı Şerif'iniz mübarek olsun.

Ramazan Ayı, Rahmet ve Mağfiret Ayıdır

Allâhü Teâlâ, Ramazan ayının her gecesi şöyle buyurur:
“Bir isteği olan yok mu, isteğini vereyim. Tövbe eden yok mu, onun tövbesini kabul edeyim. Bağışlanmak isteyen yok mu, onu bağışlayayım!”

Allâhü Teâlâ, Ramazan ayının her günü iftar vaktinde, azabı hak etmiş milyon kişiyi cehennemden âzâd eder. Ramazan ayındaki cuma günü ve gecesinin her saatinde, yine azâba müstahak olmuş milyon kişiyi cehennemden âzâd eder. Ramazan ayının son gününde ise, Ramazan ayının başından sonuna kadar affedilenlerin sayısı kadar kişi cehennemden âzâd edilir.

Kadir Gecesi’nde Allâhü Teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma emreder. Cebrâil aleyhisselâm meleklerden bir toplulukla berâber yeryüzüne iner… Cebrâil (a.s.) meleklere şöyle der:

‘Allâhü Teâlâ ümmet-i Muhammed’e rahmet nazarı ile baktı, onları affedip günahlarını bağışladı. Ancak dört kimse hâriç! 
‘Devamlı içki içen, ana babasına âsî olan, sıla-i rahim yapmayan (yakın akrabası ile alâkasını kesen) ve Müslüman kardeşiyle üç günden fazla dargın olan.’

Bayram sabahı Allâhü Teâlâ, meleklerini yeryüzünün her tarafına gönderir. Melekler, bir sokağın başına geçerek:

‘Ey Muhammed ümmeti! Kerem sâhibi Rabb’inizin huzûruna çıkın. Çünkü o, bol bol veriyor ve büyük günahları bağışlıyor.’ derler.

Bunu insan ve cinlerin dışındaki bütün yaratılmışlar duyar.

İnsanlar bayram namazlarını kılmak üzere evlerinden çıktıklarında Allâhü Teâlâ meleklerine:

‘Ey meleklerim! Bir işçi işini bitirince alacağı karşılık nedir?’ buyurur.

Melekler:
‘Ey Rabbimiz! Alacağı ücretin tam olarak ödenmesidir.’ derler.

Allâhü Teâlâ: ‘Ey meleklerim! Sizleri şâhit tutuyorum ki, onların Ramazan’da tuttukları oruçların, kıldıkları namazların sevâbı olarak ben de onlara rızâmı ve mağfiretimi veriyorum.’ buyurur.

 Sonra Allâhü Teâlâ:
“Ey kullarım! Benden isteyin. İzzetime ve celâlime yemin ederim ki, bugün dîniniz veya dünyânız için benden ne isterseniz onu vereceğim.” buyurur. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/6.html)
Başlık: Resûllulâh Efendimiz'in (S.A.V) İrtihâli
Gönderen: Mücteba - 07 Haziran 2016, 12:39:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِلصَّائِمِ عِنْدَ فِطْرِهِ لَدَعْوَةً مَا تُرَدُّ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak oruçlu için, iftar anında reddolunmayacak duâ vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Haziran Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/02.png)

Rûmî: 25 Mayıs 1432 Hicrî: 02 Ramazan 1437

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)

Resûllulâh Efendimiz'in (S.A.V) İrtihâli

İbn-i Mes’ûd (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh’ın (s.a.v.) bu dünyâdan ayrılma zamanı yaklaştığında Âişe validemizin (r.anhâ) evinde toplandık. Peygamberimiz (s.a.v.) bize baktı, gözleri yaşardı ve buyurdu ki:

“Merhaba, Allâhü Teâlâ size ömür versin, bir araya toplasın, yardım etsin, yükseltsin, muvaffak kılsın, kabul etsin, hidâyet versin, selâmetler versin. Size takvâyı ve Allâhü Teâlâ’ya itâati vasiyet ediyorum. Sizleri de Allâh’a emânet ediyorum. -Sizden iş başına geçenler- onun kulları ve beldeleri husûsunda Allâhü Teâlâ’ya karşı kibirlenip azgınlık yapmasın… Biz:

“Yâ RasûlAllah! Ecelin ne zaman?” diye sorduk;

“Allâhü Teâlâ’ya, Sidretü’l-müntehâ’ya, Cennetü’l-me’vâ’ya, Arş-ı A‘lâ’ya dönüş yaklaşmış bulunmaktadır.” buyurdu.

“Yâ ResûlAllah! Seni kim yıkasın?’ diye sorduk;

“Ehl-i beytimden en yakın olanlar.” buyurdu.

“Yâ ResûlAllah! Ne ile sarıp kefenleyelim?” dedik;

“İsterseniz, şu elbisemin içine yahut Mudar beyazına veya Yemen kumaşına sarınız.” buyurdu.

“Yâ ResûlAllah! Senin üzerine cenaze namazını kim kılsın?” diye sorduk. Ağladı ve biz de ağladık.

“Allah size rahmet etsin! Sizi peygamberinizden dolayı hayırla mükâfatlandırsın. Siz, beni yıkadığınız ve kefenlediğiniz zaman kabrimin kenarına koyunuz. Sonra, bir müddet benim yanımdan çıkınız. Çünkü ilk önce dostum Cebrail ve sonra Mikâil, sonra İsrâfil, sonra da yanında melek ordularıyla birlikte ölüm meleği (Azrâil) üzerime namaz kılacaktır. Bundan sonra, takım takım giriniz, üzerime namaz kılınız, salât ve selam getiriniz. Fakat bağırıp çağırarak beni rahatsız etmeyiniz. Üzerime namaz kılmaya önce Ehl-i beytim başlasın. Sonra sizler kılarsınız.

Ashâbımdan burada bulunmayanlara selam söyleyiniz! Kıyâmet gününe kadar dînime, bana tâbi olacak olan kimselere de benden selam söyleyiniz.”


“Yâ ResûlAllah! Seni kabrine kimler koyacak?’ diye sorduk. “Ehl-i beytimle birlikte birçok melekler ki, onlar sizi görürler, fakat siz onları göremezsiniz’ buyurdu.” (er-Rikkatü ve’l-bükâ, İbn-i Kudâme)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/7.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Techîz ve Defni
Gönderen: Mücteba - 08 Haziran 2016, 12:46:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ حَرْفًا مِنْ كِتَابِ اللهِ فَلَهُ بِهِ حَسَنَةٌ وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا لَا أَقُولُ الم حَرْفٌ وَلَكِنْ أَلِفٌ حَرْفٌ وَلَامٌ حَرْفٌ وَمِيمٌ حَرْفٌ
(ت)


“Kim Allâhü Teâlâ’nın kelâmı (Kur’ân)dan bir harf okursa ona her harfi ne bir hasene (ecir, mükâfat) vardır. Hasenede on misli (sevap) vardır.
Ama şunu bilin ki ben size ‘elif lâm mîm’ bir harftir, demiyorum. Ve lâkin elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm bir harftir.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Haziran Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/03.png)

Rûmî: 26 Mayıs 1432 Hicrî: 03 Ramazan 1437

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Techîz ve Defni

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat edip Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) hazretlerine bîat olunduktan sonra Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) defni hizmetine başlandı. Lâkin nereye defnolunacağında ihtilâf olundu. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları, Mescid-i Şerîf’te, bazıları Bakî’de, yâni Medîne-i Münevvere kabristanında, bazıları Hazret-i İbrâhim aleyhisselâmın kabri yanında, bazıları da Mekke’de defnolunur, dediler.

Hazret-i Sıddîk (r.a.) ise: “Ben, Resûlullah’tan bir şey işittim ve hâlâ unutmadım. ‘Allâhü Teâlâ, bir peygamberin rûhunu ancak defnolunmasını istediği yerde alır’ diye buyurdu. Onu döşeğinin olduğu yerde defnediniz” dedi. Hazret-i Âişe’nin hânesinde, üzerinde âhirete intikal ettiği döşeği kaldırıldı ve yeri kazıldı, bir lahid yapıldı ki, hâlâ Ravza-i Mutahhara denilen mübârek mahaldir. Bu lahdi yapan Ensar’dan Ebû Talha hazretleridir.

Yıkanacağı vakit de elbiselerini çıkarıp çıkarmamak hususunda sahabîler arasında ihtilaf oldu. Bu sırada onlara Allah tarafından uyku geldi. “Onu elbiseleri üzerinde iken gaslediniz” diye bir söz işitildi. söyleyen bilinemedi. Fakat böylece yıkandı.

Hazret-i Ali (r.a.): “Hayatında ve vefâtında paksın” diyerek gasletti (yıkadı) ve Hz. Abbâs ile oğulları çevirdi, Hz. Üsâme ve Peygamberimizin (s.a.v.) azadlısı Sâlih bin Adiyy (Şukran) (r.anhüm) su döktüler. 

Erkekler, kadınlar, çocuklar ve köleler, bölük bölük girip namazını kıldılar.

Bütün insanlar için bu dünyaya konup göçmek Allâh’ın kânûnudur. Resûl-i Ekrem’den (s.a.v.) sonra onun dinine hizmet etmek ona muhabbet ve ihlâsın icaplarındandır.

Ashâb-ı Kirâm, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ayrılık ateşiyle yandıkları hâlde bütün güçleri ile onun tesis buyurmuş olduğu dinin hükümlerini yerine getirmek için gayret etmişlerdir. (Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/8.html)
Başlık: Hz. Ebûbekir-i Sıddîk'ın Bir Hutbesi
Gönderen: Mücteba - 09 Haziran 2016, 17:27:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَطْعَمَ أَخَاهُ خُبْزًا حَتَّى يُشْبِعَهُ وَسَقَاهُ مِنَ الْمَاءِ حَتَّى يَرْوِيَهُ بَعَّدَهُ اللهُ مِنَ النَّارِ سَبْعَ خَنَادِقَ. كُلُّ خَنْدَقٍ مَسِيرَةُ خَمْسِمِائَةِ عَامٍ
(هب)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Mümin kardeşine -doyuruncaya kadar- ekmek (yemek) ikrâm eden, kanıncaya kadar su ikram eden kimseyi Allâhü Teâlâ cehennemden yedi hendek uzaklaştırır. Her hendek beşyüz yıllık yürüme mesafesindedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Haziran Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/04.png)

Rûmî: 27 Mayıs 1432 Hicrî: 04 Ramazan 1437

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)

Hz. Ebûbekir-i Sıddîk'ın Bir Hutbesi

“…Allah’tan korkmanızı ve sizi hidâyete ulaştıran Allâh’ın emirlerine sımsıkı sarılmanızı tavsiye ediyorum. İhlâstan sonra İslâmiyet’in başlıca hidâyeti, Hz. Allâh’ın başınıza getirdiği kimselerin emirlerini dinlemek ve onlara itâat etmektir. Çünkü, Allâh’a ve emr-i bi’l-ma‘rûf ve nehy-i ani’l-münkerin ehli olan Ülül-emre itâat eden, hakîkaten felâha ermiş ve üzerine düşen vazîfesini de yapmıştır.

Aman dikkat, sakın nefsinizin hevâ ve hevesine uymayın. Felâha erenler, hevâ ve hevesine uymaktan, hırs ve öfkeden korunanlardır.

Sakın övünmeyin! Topraktan yaratılıp sonra tekrar toprağa dönecek, sonra vücûdunu haşerâtın yiyeceği kimse neye övünür. O, bugün hayattadır, yarın ölecektir. Her gün ve her saat ölüme hazırlanarak hayırlı ameller işleyin. Mazlûmun bedduâsından sakının. Kendinizi dünyada bir müsâfir, rûhu da emânet görün kendinizi ölmüşlerden sayın. Sabredin. Muhakkak amellerin hepsi sabır ile olur…

Fıkıh öğrenin ve onunla amel edin. Takvâyı da öğrenip takvâlı olun. Allâhü Teâlâ sizden önce geçenlerin ne yüzden helâk olduklarını ve ne ile kurtulduklarını bildirmiştir. Kitabında helâl ve haramları, hangi amellerin makbul olduğunu ve hangilerinin makbul olmadığını beyan etmiştir…

Bilmiş olunuz ki, siz amellerinizi Allah için ihlâsla yaptığınız müddetçe, Rabb’inize itâat etmiş, -İslâm’dan- nasîbinizi korumuş olursunuz. Dîniniz için yaptığınız nâfile ibâdetleri önünüzde bir hazırlık olarak görün. Amellerinizdeki noksanlarınız oradan tamamlanır. 

Sonra, ey Allâh’ın kulları! Sizden önce geçen kardeşlerinizi ve ahbâbınızı düşününüz. Onlar, işledikleri amellerin karşılığını hakkıyla buldular ve buldukları ile kaldılar. 

Allâhü Teâlâ’ya yakınlık ancak ona ibâdet ve emrine itâat etmekledir...(Târîhu’l-Hulefâ, İmam Suyûtî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/9.html)
Başlık: Hz. Ebûbekir-i Sıddîk'ın Büyük Bir Hizmeti:Mürtedler ile Harb Etmesi
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2016, 02:13:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حِفْظُ الْغُلَامِ الصَّغِيرِ كَالنَّقْشِ فِي الْحَجَرِ وَحِفْظُ الرَّجُلِ بَعْدَ مَا يَكْبُرُ كَالْكِتَابِ عَلَى الْمَاءِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Küçük çocuğun ezberlemesi taş üzerine nakış gibidir.
Yaşlı kimsenin ezberlemesi ise su üzerine yazmak gibidir.”

(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Haziran Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/05.png)

Rûmî: 28 Mayıs 1432 Hicrî: 05 Ramazan 1437

Hz. Ebûbekir-i Sıddîk'ın Büyük Bir Hizmeti:Mürtedler ile Harb Etmesi

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.), halîfe olduktan sonra mürted(dinden dönen)lerin fitnesinden kurtulmak için gösterdiği fevkalâde gayret kendisinin büyüklüğüne bir delildir.

Peygamber Efendimiz sallâllâhü aleyhi ve sellemin irtihâli bütün Arab Yarımadası’nı sarstı, yer yer ihtilâller ve isyanlar oldu.

Mekke-i Mükerreme’yi dinden dönme meselesi dehşetli bir yıldırım gibi vurdu, ahâlîyi hayrete düşürdü.

İşte öyle tehlikeli bir zamanda Süheyl bin Amr, Kâ’be-i Muazzama kapısında durdu. “Ey Mekkeliler!” diye çağırdı. Halk da onun başına toplandı.

“Ey Mekkeliler! Siz, herkesten sonra Müslüman oldunuz. Geliniz, herkesten evvel dinden dönmeyiniz. Resûlullah’ın (s.a.v.) buyurduğu gibi Allah, bu işi tamamlayacaktır.” dedi.

Mekke-i Mükerreme halkı dinden dönmediler. Kureyş kabîlesi, hep İslâm dîni üzere sâbit kaldı.

Mekke-i Mükerreme gibi Tâif’te de dinden dönenler olmadı. Kureyş gibi Sakîf kabîlesi de İslam’dan dönmedi.

Bunların dışında diğer Arab kabîleleri, kimi tamamen ve kimi kısmen dinden döndüler. Bazıları da “Namaz kılarız, ama zekât vermeyiz” dediler. Bunlara  nasıl muâmele olunacağında ihtilaf çıktı. İstişâre yapıldı. Kimi harb yapalım dedi. Hazret-i Ömerü’l-Fârûk (r.a.):

“Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah” diyenler üzerine nasıl kılıç çekeriz?” dedi.

Hz. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) dedi ki: “Vallâhi, Resûlullâh’a (s.a.v.) verdikleri bir yıllık oğlağı vermezlerse elim kılıç tuttukça onlarla savaşırım.”

Hazret-i Ömer ve diğer Ashab-ı Güzîn de Halîfenin doğru olduğunu tasdik ve bütün dinden dönenlerle muhârebe etmek üzere ittifak ettiler. Hz. Ebûbekir Mekke, Medîne ve Tâif hâricindeki bütün Arap kavimlerinin tekrar Müslüman olmalarına vesîle oldu.
(Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/10.html)
Başlık: “Kur’ân-ı Kerîm’i Öğreniniz, Onu Devamlı Okuyunuz”
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2016, 02:23:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sâdece açlıktır.
Nice (gece ibâdet için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri ancak uykusuzluktur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Haziran Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/06.png)

Rûmî: 29 Mayıs 1432 Hicrî: 06 Ramazan 1437

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)

“Kur’ân-ı Kerîm’i Öğreniniz, Onu Devamlı Okuyunuz”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

• “Kur’ân-ı Kerîm’e inanıp amel ederek okuyan mü’min kıyâmet günü getirilir.
Kur’ân-ı Kerîm şöyle niyâz eder: “Yâ Rabbi, onu giydir.” Ona kerâmet tâcı giydirilir.
Sonra Kur’ân-ı Kerîm: “Yâ Rabbi, artır” der. Kerâmet elbisesi giydirilir.
Sonra Kur’ân-ı Kerîm: “Yâ Rabbi, ondan râzı ol” der, Allâhü Teâlâ ondan râzı olur.
O kişiye: “Oku ve terakkî et, yüksel” denir, okuduğu her bir âyete bir hasene (sevap) verilir.” (Sünen-i Tirmizî)

• “Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet gününde ana babasının başına bir tac giydirilir ki onun nûru, dünyâ evlerini aydınlatan güneş evinizin içinde bulunmuş olsa ondan daha parlak ve güzeldir.
-Ana babasına bu ikrâm yapılırsa- ya bu ameli işleyenin mükâfâtı nasıl olur, düşünün!(Ebû Dâvûd)

• “Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur, ezberler, helâlini helâl, harâmını haram olarak kabûl ederse Allâhü Teâlâ onu cennetine koyar, onu âilesinden cehennemlik olduğuna hükmedilmiş on kişiye şefâatçi kılar.” (Sünen-i Tirmizî)

• “Kur’ân-ı Kerîm’i öğreniniz, onu devamlı okuyunuz, gece en son ameliniz Kur’ân-ı Kerîm’den -Âyetülkürsî, Kâfirûn Sûresi gibi- âyetler okumak olsun. Muhakkak Kur’ân-ı Kerim, onu öğrenen, gece namazlarında okuyan kimse için her yere güzel kokular saçan misk dolu kese gibidir. Onu öğrenip ezberlediği halde okumayan içinse ağzı ip ile bağlanmış misk kesesi gibidir.” Yani ondan güzel koku çıkmaz. (Sünen-i Tirmizî)

• Bir kimse “Yâ Resûlallâh! Hangi ameli Allâhü Teâlâ daha çok sever?” diye sormuştu. Peygamberimiz (s.a.v.) “Konup göçenin ameli!” buyurdu. “Konup göçen ne demektir?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) “Kur’ân’ı başından sonuna kadar okuyan kimsedir ki, ne zaman sonuna kadar okusa, hemen baş tarafına geçip yeniden okumağa başlar.” buyurdu. (Sünen-i Tirmizî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/11.html)
Başlık: Zekât Cimrilikten, Kötü Ahlâktan Temizler
Gönderen: Mücteba - 12 Haziran 2016, 02:31:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevâbından hiçbir şey eksilmeden- onun sevâbı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Haziran Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/07.png)

Rûmî: 30 Mayıs 1432 Hicrî: 07 Ramazan 1437

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)

Zekât Cimrilikten, Kötü Ahlâktan Temizler

İslâm’ın şartlarından biri de malının zekâtını vermektir. Ticâret malları ile altın, gümüş ve nakit paraların kırkta biri verilir.

Zekât, temizlik ve üreyip çoğalmak mânâsınadır. Malın zekâtını vermek kalan mala çok bereket getirir, zekât verenin malı gittikçe artar. Lâkin bu faydayı elde etmek için zekâtı gönül hoşluğu ile vermek lâzımdır. İstemeyerek işlenen amel Allâhü Teâlâ’nın rızâsına yakın ve makbûl olmaz.

Velî (Allah’ın sevgili bir kulu) olmak mal ve canı Allah yolunda fedâ etmeye bağlıdır. Cimri olan velî olamaz. Zekât cimrilik gibi kötü ahlâktan temizler.

Allâhü Teâlâ, malını kendi rızası için verene ondan hayırlısını, canını ve fânî vücûdunu fedâ edene de ondan hayırlı olan ebedî hayâtı ve cemâl-i ilâhiyyeyi görmeyi nasîb eder. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen-: “Allâhü Teâlâ’nın rızâsına muvâfık güzel ameller yapanlara ondan daha güzeli ve bir de ziyâde var.” (Yûnus sûresi, âyet 26)” buyurulmuştur. Buradaki ziyâde Allah’ın cemâlini görmek (rü’yetullah) olarak tefsir edilmiştir.

Yine âyet-i celîlede -meâlen-: “…Hakkında sizi tasarrufa salahiyetli kıldığı şeylerden infak eyleyin.” (Hadîd sûresi, âyet 7) buyurulmuştur. Yani halkın ellerinde olan mallar hakîkatte Allâhü Teâlâ’nındır, halka emânet olarak vermiştir. Nisâba mâlik olan herkesin o maldan zekât ve sadaka vermesi lâzımdır.

Fetvâ kitaplarında okuma ve okutma ile meşgul olan ilim ehlinin zengin de olsa zekat almasının caiz olduğu yazılmıştır. (Tenvîru’l-ebsâr ve Tefsîr-i Semerkandî) Hadîs-i şerîfte: “Kırk senelik nafakası da olsa ilim (din ilmi) talebesine zekât verilir.” buyurulmuştur.

İsmâil Hakkı Bursevî diyor ki: "Burada ilimden maksad: Peygamberlerin ve evliyânın ilmi olan dînî ilimlerdir. Yoksa yalnız felsefî ve aklî ilimleri tahsîl edenler değildir."(Hadîs-i Erbâîn terc. ve şerh, İ. Hakkı Bursevî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/12.html)
Başlık: Sadakanın Karşılığı | FIKRA: Vermeye alışmamış!
Gönderen: Mücteba - 13 Haziran 2016, 11:42:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُبْسُطُوا بِالنَّفَقَةِ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ فَاِنَّ النَّفَقَةَ فِيهِ كَالنَّفَقَةِ فِى سَبِيلِ اللهِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ramazân-ı şerîf ayında nafakayı (çoluk çocuğunuza ve diğer ihtiyaç sahiplerine yapılan harcamaları) çoğaltınız.
Çünkü bu aydaki nafaka, Allah yolunda harcanan nafaka gibidir.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Haziran Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/08.png)

Rûmî: 31 Mayıs 1432 Hicrî: 08 Ramazan 1437

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)

Sadakanın Karşılığı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sahrâda yolculuk yapmakta olan bir adam, yolculuk esnâsında, bir buluttan ‘Falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydu. Bulut hemen bir taşlık yere doğru hareket etti ve suyunu oraya boşalttı. Adam, suyun tamamının derelerden birinde toplandığını gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki, bir adam bahçesinde, elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirip bahçesini suluyor. Ona:

Ey Allâh’ın kulu! Adın nedir? diye sordu.

Adam, kendisinin daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi, sonra da:

Ey Allahın kulu! Adımı neden sordun? dedi. O da:

Ben şu suyu yağdıran buluttan, senin adını söyleyerek ‘Falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydum da onun için soruyorum. Sen ne yapıyorsun ki bu lütfa mazhar oluyorsun? dedi. Bahçe sahibi:

Mâdem ki soruyorsun, söyleyeyim:
Ben bu bahçemden çıkan mahsûle bakarım; üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk-çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tekrar bahçeme ekerim, dedi.” (Sahîh-i Müslim)


FIKRA: Vermeye alışmamış!

Bir cimri denize düşmüş. İnsanlar toplanıp adam suyun yüzüne çıktıkça,

- Ver elini! demişler. Adam bir türlü elini vermemiş. O cimriyi tanıyanlardan biri,

- “Ver elini” demeyiniz, “Al elimi!” deyiniz ki, elini uzatsın. Zîrâ adam ömründe vermeye alışmamıştır! demiş.

Dediği gibi yapmışlar, hemen elini uzatıvermiş.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/13.html)
Başlık: Ramazan’da Ümmet-i Muhammed’e Verilen Beş Şey
Gönderen: Mücteba - 14 Haziran 2016, 11:20:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:... شَهْرٌ كَتَبَ اللهُ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ وَسَنَنْتُ لَكُمْ قِيَامَهُ فَمَنْ صَامَهُ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ
(هـ)


“… Ramazan ayı, oruç tutulması farz kılınan bir aydır.
Ben de size gecelerinde terâvih namazını sünnet kıldım.
Kim inanarak ve mükâfâtını ümid ederek orucu tutar ve terâvih namazını kılarsa anasından doğduğu gün gibi günahlarından çıkar.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Haziran Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/09.png)

Rûmî: 01 Haziran 1432 Hicrî: 09 Ramazan 1437

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)

Ramazan’da Ümmet-i Muhammed’e Verilen Beş Şey

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Ramazan ayında ümmetime, daha önceki hiçbir ümmete verilmeyen beş şey verilmiştir:

1- Oruç tutanın ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

2- İftar edinceye kadar melekler oruç tutanlara istiğfar ederler.

3- Allâhü Teâlâ her gün cennetini tezyîn eder, süsler ve sonra şöyle buyurur: “Ey cennet! Yakında sâlih kullarımı dünyâ mihnet ve sıkıntılarından kurtarıp, ikrâm ve rahmetime kavuşturacağım.”

4- Bu ayda şeytanlar bağlanır. Başka zamanlarda yapabildiklerini bu ayda yapamazlar.

5- Ramazan-ı Şerîf’in son gecesi Ümmet-i Muhammed bağışlanır.

Ashâb-ı Kirâm’dan bir zat “Yâ Resûlallâh, o gece Kadir Gecesi midir?” diye sorduğunda “Hayır. Çalışanlara işlerini bitirdiklerinde ücretleri tam olarak verilir.” buyurdu. (Müsned-i Ahmed)

RAMAZAN GÖĞÜSTE KALB, İNSANLAR İÇİNDE PEYGAMBER GİBİDİR

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurdular:

Aylar içinde Ramazan ayı; göğüsteki kalp, insanlar içinde peygamberler ve beldeler içinde Mekke-i Mükerreme gibidir.

Mekke-i Mükerreme’ye deccâl giremez, Ramazan ayında da azgın şeytan zincire vurulur.

Peygamberler, günahkâr mü’minlere şefâat ederler, Ramazan ayı da oruç tutanlara şefâat eder.

Kalp, Allâh’ı bilmenin ve îmânın nûruyla süslenmiştir, Ramazan ayı da okunan Kur’an nurları ile süslenmiştir.

Ramazan ayında bağışlanmayan kimsenin günahları başka hangi ayda bağışlanır?

Kul, tevbe kapıları kapanmadan, pişman olma fırsatı geçmeden önce Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmelidir. Ağlama ve Allâh’ın rahmetine nâil olma vakti geçip gitmeden gözyaşı dökmelidir. (Gunye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/14.html)
Başlık: Sultan Birinci Murad Han’ın Duâsı ve Şehit Edilmesi
Gönderen: Mücteba - 15 Haziran 2016, 11:35:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَصِّنُوا أَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ وَأَعِدُّوا لِلْبَلَاءِ الدُّعَاءَ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâlardan kurtulmak için de duâ ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Haziran Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 02 Haziran 1432 Hicrî: 10 Ramazan 1437

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)

Sultan Birinci Murad Han’ın Duâsı ve Şehit Edilmesi

Kosova sahrasında harb başlamadan önce öyle bir fırtına çıktı ki, ortalık toz-duman içinde kaldı, göz gözü görmez oldu, insanlar kıyâmet kopuyor sandılar, çok korktular. Sultan Murad Han, sabaha kadar Cenâb-ı Hakk’a gözyaşları içinde yalvardı:

İlâhî!
Bu havayı Müslümanların üzerinden kaldır.
Bir yağmur yağdırıp, bu tozu sakin eyle.
Azabınla İslâm askerini harâb edip binlerce Müslüman’ın canını alma.
Mücahitleri muzaffer, düşmanlarını mağlup eyle.

İlâhî!
Ben bilmeden hata ettimse, rızanın hilafına gittimse sen lâyık olanı bilirsin, onu ihsan kıl.
Küffâr belasını Müslümanların üzerinden kaldırmak için canımı fedâ eyledim.
Askerlerime zafer müyesser edip beni kurban kıl.
Gâzî Hudâvendigâr unvânı ile adımı âlemde alem edip beni cihad yolunda sâbit kıldın.
Umarım ki âhir ömrümde şehîd edesin.
Canımı Müslümânlara fedâ etmekle onları ihyâ edip beni bu gazâda şehâdet murâdıma erdirip dünyada saâdet verdiğin gibi âhirette dahi mesut edesin.”

Duâsı kabul oldu. Hemen yağmur yağdı. Toz silinip, gitti. Daha sonra Kosova harbi yapıldı, Osmanlı ordusu sayıca az olmasına rağmen düşmanları yendi.

Gâzî Hudâvendigâr, o âfet gecesi Cenâb-ı Hakk’a ettiği niyazın kabul olduğunu bilirdi. Hâcetlerinin ikisi hâsıl olup üçüncüsü -ki şehâdete kavuşmaktı- geciktiğine hayret edip dururdu. Savaştan sonra yanındaki az adamla geziyordu. Ölüler arasında gizlenip yatan bir kâfir, ansızın hücum edip zehirli hançer ile Cihan Sultanı’na vurdu.
Hakk’a niyazı kabul olup şehit oldu.
Gâzî Hudâvendigâr’ın üzerine çadır kurup, şehadetini kimseye bildirmediler.
Bâyezîd Han tahta geçince Hudâvendigâr-ı Gâzî’nin namazını kılıp, Bursa’da Kaplıca kenarındaki imâretinin civârında defnettiler. Rahmetullâhi aleyh.
(Kemalpaşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman, 3. Defter, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/15.html)
Başlık: "Farz Namazlardan Sonra En Fazîletli Namaz Gece Namazıdır"
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2016, 16:46:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَصْلَتَانِ مَنْ حَفِظَهُمَا يَسْلَمُ لَهُ صَوْمُهُ: اَلْغِيْبَةُ وَالْكَذِبُ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İki haslet vardır ki onlardan (kendini) muhâfaza edenin orucu sâlim olur: Gıybet ve yalan.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Haziran Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 03 Haziran 1432 Hicrî: 11 Ramazan 1437

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)

"Farz Namazlardan Sonra En Fazîletli Namaz Gece Namazıdır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) “Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu” diye(rek eliyle) vurur.
O kimse uyanıp Allâh’ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, düğümlerin hepsi çözülür. Artık o teheccüd kılan, düğümü çözülmüş, gönlü hoş ve neşeli bir hâlde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.”

Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullâh (r. anhümâ) buyurdu:

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) zamanında bir rüya gören onu Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) anlatırdı. Ben de Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) anlatacağım bir rüya görmeyi istiyordum. O vakit genç idim. Mescidde uyurken rüya gördüm: İki melek beni alıp cehenneme götürdüler. Cehennemi taşla örülmüş kuyu duvarı gibi gördüm. Orada tanıdığım bazı insanları da gördüm. Ben devamlı ‘Eûzü billâhi minennâr: Cehennemden Allâha sığınırım’ diyordum.

Bir melekle karşılaştık. Bana “korkma” dedi.

Bu rüyamı (kız kardeşim ve Mü’minlerin annesi) Hz. Hafsâ’ya anlattım. O da Resûlullâh Efendimiz’e arz etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Abdullah ne güzel adamdır, geceleri (kalkıp da) namaz kılmayı âdet edinseydi” buyurmuşlar. Bundan sonra -gecenin az bir kısmı hâriç- geceleri uyumadım.

Hadîs-i şerîfte “Gece ibâdetine devâm ediniz. Zîrâ o sizden önceki sâlih kişilerin âdetidir ve Rabb’inize yaklaşmağa, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmağa sebeptir.” buyuruldu.

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletli vakti, gecenin son üçte biridir. (Nihâyetü’l-Murâd, A.Ganî Nablûsî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/16.html)
Başlık: Hazret-i Osman ve Zevcesi
Gönderen: Mücteba - 17 Haziran 2016, 16:49:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَيَاءُ مِنَ الْاِيمَانِ وَأَحْيَى أُمَّتِي عُثْمَانُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hayâ, îmândandır. Ümmetimin en çok hayâ sâhibi olanı Osman’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Haziran Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 04 Haziran 1432 Hicrî: 12 Ramazan 1437

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)

Hazret-i Osman ve Zevcesi

Mü’min kadın, Allahü Teâlâ’ya isyan olmayan her hususta kocasına itâat etmelidir.

Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellemin kızı Hz. Rukiyye, kocası Osman (r.a)’ı câriyelerinden birine latîfe yaparken gördü. Hazret-i Osman utandı, Hazret-i Rukiyye de kıskandı, ağlayarak Resûlullah’a geldi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Seni ağlatan nedir?” buyurunca, Hz. Rukiyye olanları anlattı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey Rukiyye! Eğer Allah ve Resûlü’nün rızâsını istersen yüzünü kocanın ayaklarına sür, onun rızâsını iste. Muhakkak göklerdeki herkes benimle iftihar eder. Ben de Osman ile iftihâr ederim” buyurunca Rukiyye (r.anhâ) hayretle: “Eğer annem Hadîce sağ olsaydı bana yardım ederdi” deyip döndü. Hazret-i Osman’ın odasına gitti ve kapı aralığından bakınca gördü ki, Osman (r.a.) secdeye kapanmış ağlıyor ve şöyle niyâz ediyordu:

“Allâhım, Resûlünü bana öfkelendirme. Ben senin habîbine damad olmak nimetinin kadrini bilemedim.”

Rukiyye (r.anhâ) bunu işitince öfkesi yatıştı. Hz. Osman ona sarılmak istedi, fakat Rukiyye (r.anhâ):

“Hayır! Önce babamın tavsiyesini yerine getireyim.” dedi ve ayaklarına kapandı, yüzünü ayaklarına sürdü.

Hazret-i Osman bu hali görünce ağladı ve dedi ki:

“Sâhibi olduğum bütün câriyeleri Resûlullâh’ın ve kızı Rukiyye’nin rızâlarının müjdesi uğruna âzâd ettim.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onların barıştıklarını işitince şükretti ve sevindi. Cebrâil aleyhisselâm geldi ve şöyle buyurdu:

Yâ Resûlallâh! Allahü Teâlâ sana selâm edip buyurdu ki:
“Osman’ı müjdele, câriyelerini senin ve evlâdının rızâsı için âzâd edince kalemi ondan kaldırdım. Onun için mîzân kurmayacağım ve kıyâmet günü hesâb görmeyecektir. Böylece insanlar, cinler ve melekler senin kadrini ve çocuklarının kıymetini bilsinler.” (Hulâsatü’l-Ahbâr, Azîz Mahmud Hüdâî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/17.html)
Başlık: Kadir Gecesi’ni Bulmak | Beyit
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2016, 01:31:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...إِنَّ هَذَا الشَّهْرَ قَدْ حَضَرَكُمْ وَفِيهِ لَيْلَةٌ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ مَنْ حُرِمَهَا فَقَدْ حُرِمَ الْخَيْرَ كُلَّهُ وَلَا يُحْرَمُ خَيْرَهَا إِلَّا مَحْرُومٌ
(هـ)


“Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı.
Bu ayda bin aydan hayırlı (Kadir) Gece(si) vardır.
O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış olur.
Kadir gecesinin hayrından ancak nasipsizler mahrum kalır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Haziran Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 05 Haziran 1432 Hicrî: 13 Ramazan 1437

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)

Kadir Gecesi’ni Bulmak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in ilk gününe göre şöyle tesbit etmiştir. Ramazân-ı Şerîf:

• Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.

• Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.

• Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.

• Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.

• Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.

• Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.

• Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır. Birçok evliyâ bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler aff-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isâbet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gecelerden biri Kadir Gecesi’dir.

Beyit:

Câhilin fahri cem’-i mâl iledir
Ârifin izzeti kemâl iledir.

Şeyhülislâm Abdülkadîr Hamîdî

(Câhil şerefi malda arar. Ârif ise şerefi kemâlde; ilim ve edep ile olgunlaşmakta arar.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/18.html)
Başlık: Îtikâf Sünnet-i Müekkededir | İfşâ Edene Sır Verilmez
Gönderen: Mücteba - 19 Haziran 2016, 02:06:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِعْتِكَافٌ فِي رَمَضَانَ كَحَجَّتَيْنِ وَعُمْرَتَيْنِ
(مجمع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ramazan ayında yapılan îtikâf, iki hac ve iki umre sevâbına denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Haziran Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 06 Haziran 1432 Hicrî: 14 Ramazan 1437

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)

Îtikâf Sünnet-i Müekkededir

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Nezredilen (adanan) îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf’in son on gününde yapılan îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir. Bir beldede bir kişi îtikâf ederse diğerleri de sünnet ile amel etmiş olur.

Başka bir zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları:

Îtikâfa girecek kimse; îtikâfa niyet etmiş olmalı, Müslüman ve akıllı olmalı, cünüp, hayız ve nifas olmamalıdır.

Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır.

Vâcip olan îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz:
Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.


İfşâ Edene Sır Verilmez

Akıllı kimse her bildiğini söylemez. Bilinen her sözü söylemek uygun değildir.

Gazneli Sultan Mahmud’un hizmetkârları vezirlerinden Hasan Meymendi’ye: “Sana padişah falanca iş hakkında ne dedi?” diye sordular. Hasan Meymendi: “Size de söyler” dedi.

- Sen memleketin vezirisin, sana dediğini hiçbirimize söylemez, dediler.

Hasan Meymendi:
- Kimseye söylemeyeceğimi bildiği için güvenip bana söylüyor, o hâlde siz niçin soruyorsunuz! dedi.
(Gülistan’dan Seçmeler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/19.html)
Başlık: İnsanlara Akılları Seviyesinde Konuşunuz
Gönderen: Mücteba - 20 Haziran 2016, 11:25:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُمِرْنَا أَنْ نُكَلِّمَ النَّاسَ عَلَى قَدْرِ عُقُولِهِمْ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Biz, insanların akılları miktarınca (anlayışlarına göre) konuşmakla emrolunduk.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Haziran Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 07 Haziran 1432 Hicrî: 15 Ramazan 1437

Dünya Mülteciler Günü (2001)

İnsanlara Akılları Seviyesinde Konuşunuz

Her insana, aklının idrâk edeceği seviyede konuşmak sünnettir.

Âlimin, bir hakîkati anlatıp da inkârcı ve inatçı birinin onu yalanlaması, hor görmesi veya yanlış anlaması en büyük kötülük ve fitnedir. Bundan dolayı âlimler insanlara, kolayca anlayabilecekleri şeyleri anlatmalıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’deki muhkem ayetleri anlatmalı, müşkil ve müteşâbih olanları anlatmamalıdır.

Tecrübesiz ve duyduğuna aldanan câhillere, ruhsatlardan bahsetmemelidir. Zîrâ o “Allâhü Teâlâ Kerîm’dir, affeder.” diyerek sâlih ameller işlemez ve günahlardan kaçınmaz.

Câhili korkutup ümitsizliğe de düşürmemelidir.

Hz. Ali’nin naklettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Hakîkî âlim Allâhü Teâlâ’nın rahmetinden ümit kestirmeyen, azâbından da emniyette hissettirmeyen kişidir.” buyurmuştur.

İlmi, ehlinden gizlememelidir. Onlardan gizlemek zulümdür. İlmi, ehil olmayanlara öğretmek de onu zâyi etmektir. İlmi ancak ilme ehil olan kimselere öğretmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İnciyi, köpeklerin ağzına atmayın.”

“Mücevherleri hınzırların boynuna takmayın.” Çünkü hikmet mücevherlerden daha kıymetlidir.

Resûlullah (s.a.v.) vaazlarında ashâbının sıkılmamasına dikkat ederdi. Dinleyicilerin sıkıldığını hissederse hemen sözü kesmelidir.

Allâhü Teâlâ’nın Kitabı’ndan, Resûlullah’ın sünnetinden ve icmâ-ı ümmetten açık bir delile dayanmadan fetvâ vermemelidir. (İslam Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/20.html)
Başlık: Ömrün Kıymetini Bilmek
Gönderen: Mücteba - 21 Haziran 2016, 12:23:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّائِمُ فِي عِبَادَةٍ مَا لَمْ يَغْتَبْ مُسْلِمًا أَوْ يُؤْذِهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Oruçlu olan kişi, bir Müslüman’ı gıybet ve yahut ona ezâ ve cefâ etmedikçe ibâdettedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Haziran Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 08 Haziran 1432 Hicrî: 16 Ramazan 1437

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)

Ömrün Kıymetini Bilmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kıyâmet gününde dört şeyden sual olunmadıkça kulun ayakları yerinden kımıldamaz: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede çürüttüğünden, ilmiyle ne amel işlediğinden, malını nereden kazanıp nereye sarfettiğinden.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyururdu ki:
“Bir nefsi görmez misiniz ki, sâhibi ona nimetler verip, yumuşaklık ile muâmele etse yarın Allâhü Teâlâ’nın huzurunda sâhibini ayıplar. Amma nefsine muhâlefet edip onu zora koşup yorsa Allâhü Teâlâ’nın huzurunda onu metheder, över. İşte o, vücudunuzun her tarafını saran nefsinizdir.”

Abdullâh bin Mübârek (r.a.) dedi ki:
“Geçmişte sâlihlerin nefisleri hayırlı amelleri işlemeye hoşlanarak giderlerdi. Ammâ bizim nefislerimiz ise hayırlı amellere ancak zorla gidiyor. Öyle ise bizim nefsimizi zorlamamız lâzımdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak bir meclisde oturup da Allâhü Teâlâ’yı zikretmeyenler ve bana salevât okumayan her topluluk için -velev ki cennete girsinler- o meclis ancak pişmanlık olur, onun sevâbını görerek pişman olurlar.

İnsanın ömrü kıyâmet gününde seneler olarak açılır, sonra aylar olarak, sonra haftalar olarak ve sonra günler olarak açılır. Hayırlı amel işlemeden boşa geçen vakit gördükçe pişman ve perişan olur. Ya şer amellerle dolu görürse hâli nice olur?

İki a‘râbî Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip sordular:

“Yâ Resûlallâh! İnsanların en hayırlısı kimdir?”

“Ömrü uzun ve ameli güzel olandır.” buyurdular.

Diğeri sordu:
“Hangi amel en faziletlidir?”

Buyurdular ki:
“Lisânının Allâhü Teâlâ’nın zikrinden bir an ayrılmamasıdır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/21.html)
Başlık: İlim Öğretmenin Bazı Âdâbı
Gönderen: Mücteba - 22 Haziran 2016, 16:16:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنِّي لَأَعْرِفُ نَاسًا مَا هُمْ أَنْبِيَاءَ وَلَا شُهَدَاءَ يَغْبِطُهُمُ الْأَنْبِيَاءُ وَالشُّهَدَاءُ بِمَنْزِلَتِهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ اَلَّذِينَ يُحِبُّونَ اللهَ وَيُحَبِّبُونَهُ إِلَى خَلْقِهِ يَأْمُرُونَهُمْ بِطَاعَةِ اللهِ فَإِذَا أَطَاعُوا اللهَ أَحَبَّهُمُ اللهُ
(مجمع)


“Ben bazı kimseler biliyorum ki onlar ne peygamber ne de şehittir.
Kıyâmet gününde peygamberler ve şehitler, mevkîleri (yüksek dereceleri) sebebiyle onlara gıbta ederler.
İşte bunlar Allâhü Teâlâ’yı severler ve kullarına Allâhü Teâlâ’yı sevdirirler.
Kullara Allâhü Teâlâ’ya ibâdet ve itâat etmelerini emrederler, itâat edince de Allâhü Teâlâ onları sever.”

(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Haziran Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 09 Haziran 1432 Hicrî: 17 Ramazan 1437

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)

İlim Öğretmenin Bazı Âdâbı

İlim öğretirken niyet, Allah’ın kullarını hak ve hakîkate ve onları ıslah edecek şeylere irşâd etmek olmalıdır. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın kendi vâsıtasıyla bir kişiye hidâyet etmesi, onun için güneş ve ayın üzerine doğduğu her şeyden daha hayırlıdır.

Allah’tan kaçan bir kimseyi Allah’a ibâdete ve itâate çevirmek, Allah katında insanların ve cinlerin ibâdetinden daha hayırlıdır.

Hoca, insanların malına tamah etmemeli, bir şeyler öğretmek için fakir talebeleri kendisine yakın tutmalı, öğretirken yumuşaklıkla muâmele etmeli, talebelere karşı mütevâzı ve şefkatli olmalıdır.

Hoca, talebelerine en çok ihtiyaç duydukları, dünya ve âhireti için en mühim şeyleri ilk önce öğretmelidir.

Hocanın, talebesinin anlayışını imtihan etmesinde, ilim öğrenmeye karşı hırsını araştırmasında bir mahzur yoktur. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashâbını böyle imtihan etmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.):
“Ağaçların içinde bir ağaç vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç mü‘min gibidir. Nedir o, söyleyin?” buyurdular. Oradakiler kırlardaki ağaçları saymaya başladılar. Bunun hurma ağacı olduğu o vakit henüz genç olan İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) hatırına geldiyse de, cevap vererek oradaki büyüklerin önüne geçmekten hayâ etti. Ashâb-ı Kirâm “O nedir? Bize bildiriniz yâ ResûlAllah.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O hurmadır”, buyurdular.

İnsanların içinde hiç kimseyi ayıplamamalı ve azarlamamalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu şekilde davrananlar için: “Bazı kimselere ne oluyor ki böyle yapıyorlar?” buyururlardı.

Karşısındakini mahcup etmek maksadıyla sual sorana cevap vermemek sünnettir. Yanıltıcı sualler soran ve anlaşılması zor olan şiirler hakkında îzah isteyenlere cevap verilmez. Âlimlere böyle sorular sormak haramdır. Çünkü bunların neticesi, âlimleri hafife almak ve dîni hakîr görmektir. (İslam Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/22.html)
Başlık: Kalpler Ancak Allâh'ı Zikir İle Mutmain Olur
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2016, 17:28:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَنْفَقَ نَفَقَةً فِى سَبِيلِ اللهِ كُتِبَتْ لَهُ بِسَبْعِ مِائَةِ ضِعْفٍ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa (zekât veya sadaka verirse) o kimseye yedi yüz kat sevap yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Haziran Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 10 Haziran 1432 Hicrî: 18 Ramazan 1437

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

Kalpler Ancak Allâh'ı Zikir İle Mutmain Olur

Âyet-i kerîmede “O kimse ki Allah göğsünü İslamiyet için genişletmiş de o Rabbinden bir nur üzerine bulunuyor,
-O, hiç kalpleri kararmış kimseler gibi midir?
- Artık Allah’ın zikrinden kalbleri kaskatı kesilmiş olanların vay hallerine! işte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.”
(Zümer Sûresi, âyet 22) buyurulmuştur.

Abdullâh bin Mes‘ûd hazretleri buyurdu ki:

“Peygamber Efendimiz bu âyet-i celîleyi okudular.

“Yâ Resûlallâh, sadrın şerhi nasıl olur?” dedik, buyurdular ki:

“Nûr bir kalbe girdi mi o nur ile dolup genişler.”

“Yâ Resûlallâh bunun alâmeti nedir?” diye sorduk, buyurdular ki:

“Ebediyet yurdu olan âhirete yönelmek, gurûr (aldanış) yurdu olan dünyadan yüz çevirmek ve gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır.”

Allâh’ın sadrını açtığı kimsenin kalbine nur ile beraber ferah ve sürûr dolar, dünya belâlarına, geçim darlığına veya bolluğuna hiç aldırmaz. Kalbi dünya üzüntülerinden kurtulur. Kalbini Allâh ve Resûlünün muhabbeti kaplar ve “Bana Allâh ve Resûlü yeter” der. Mâsivâllâh (Allâh’dan başka her şey) kalbinden çıkar gider. (Dürrülmensûr)

Allâh adını zikretmek nûrun kalbe gelmesine ve itmi’nânın artmasına sebeptir. Nitekim âyet-i celîlede “Evet, -başkası ile değil- Allâh’ın zikri ile ancak kalpler mutmain olur (sükûn bulur, yatışır).” (Ra‘d sûresi, âyet 28) buyurulmuştur.

Allâh’ı zikri terketmek kalbin katılaşmasına sebep olur.

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellem buyurdular ki:

“Allâh’ı zikirden başka kelâmı çok söylemeyiniz. Çünkü Allâh’ı zikirden başka sözleri çok söylemek kalbi katılaştırır.”

“Kıyâmet günü Allâh’dan en uzak insanlar, kalbleri katı olanlardır”
(Tirmizî).

“Yediklerinizi Allâh’ı zikir ile eritiniz, yemek üzerine hemen uyumayınız. Yoksa kalpleriniz katılaşır.” (İ. Merdûye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/23.html)
Başlık: Fâzıl Ahmed Paşa ve Girit'te Son Zafer
Gönderen: Mücteba - 24 Haziran 2016, 17:30:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
(سورة البقرة، 262)


“Mallarını Allah yolunda infak eden, sonra da verdiklerinin arkasından başa kakmayı (gönül incitmeyi) revâ görmeyen kimseler için, Rab’leri nezdinde mükâfât vardır.
Ve onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”

(Bakara sûresi, âyet 262)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Haziran Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 11 Haziran 1432 Hicrî: 19 Ramazan 1437

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)

Fâzıl Ahmed Paşa ve Girit'te Son Zafer

Sadrazam Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa mühim bir kuvvetle Girit’e çıktı. Sefer başlayalı 24 sene olmuştu (1667). Her gün bir kahramanlık hikâyesi işitiliyordu: Bir gün Gâzî Zeynel Bey namaz kılarken, kaleden atılan bombalardan biri seccâdesinin önüne düştü. Zeynel Bey namazını bozmadı, başını seccadeden kaldırmadı. Bomba patladı, bir zararı da olmadı. Fakat Zeynel Bey hayâtının kurtulduğunu düşünmüyor, uzun müddet secdede kaldığı için namazı bozuldu mu, onu merak ediyordu. Derhal serdârın yanına geldi. Başına gelenleri anlattı ve: “Acaba namazım bozuldu mu?” diye sordu. Fâzıl Ahmed Paşa çok sevindi, böyle ölümden yılmaz gâzîlerle Kandiye’nin alınacağına kanâati kuvvetlendi. O günden sonra hücumları daha da artırdı.

Fâzıl Ahmed Paşa, düşman elçilerini kabul etmez: “Kaleyi vereceklerse ne âlâ. Yoksa başka söz dinlemem!” derdi.
Para tekliflerine de: “Biz bezirgân (tüccar) değiliz. Paraya ihtiyâcımız yoktur. Ölürüz, Kandiye’den yine vazgeçmeyiz!” derdi.

Buradan vazgeçmek, yirmi beş sene bu topraklarda savaşmış şehid ve gâzîlerin gayretini unutmak demekti.

Venedikliler, Osmanlıların bu kararlılıklarını gördüler ve Osmanlı azmi ile başa çıkamayacaklarını anladılar. Ve altı gün altı gece süren müzakere neticesinde Kandiye Kalesi’ni gâzîlerimize teslim ettiler.

Artık yirmi beş sene süren, binlerce gâzîmizin şehâdetine sebep olan Girit seferi sona ermişti.

Kandiye Kalesi’ni teslim alma merasimi gayet parlak oldu. Bir elçi, kalenin anahtarlarını gümüş bir tepsi üzerinde getirerek teslim etti. Serdâr-ı Ekrem Fâzıl Ahmed Paşa, anahtarı getiren adamın serpuşunu altınla doldurdu. Gâzîlere kahveler, şerbetler ikram edildi. Gâzîlerimizin sebâtı sâyesinde dünyanın en güzel adası, Akdeniz’in anahtarı Osmanlı Devleti’nin eline geçti. Kandiye Kalesi’nde ezanlar okunuyor, gâzîlerimiz Allâh’a şükrediyorlardı (1669). (Yirmi Beş Sene Siper Kavgası, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/24.html)
Başlık: Osmanlı'ya Telgraf'ın Gelmesi
Gönderen: Mücteba - 26 Haziran 2016, 18:30:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevâbından hiçbir şey eksilmeden- onun orucunun sevâbının bir misli sevâb alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Haziran Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 12 Haziran 1432 Hicrî: 20 Ramazan 1437

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)

Osmanlı'ya Telgraf'ın Gelmesi

Amerikalı ressam Morse ve arkadaşı Chamberlain 1837’de ilk telgraf cihazını icad ettiler. Abdülmecîd Han, Morse’a imzâsını taşıyan bir ihtira berâtı (patent) ile murassâ (mücevherle süslü) bir nişan verdi. Morse:

“Sultan Abdülmecîd, bu nişanı ve tebrikiyle keşfimin değerini anlayan Avrupalı ilk büyük insan olmuştur.” dedi.

Morse, ilk telgraf hattını (1844) Washington ile 65 km. mesafedeki Baltimore arasında yaptı.

Osmanlı ülkesinde ilk telgraf hattı Kırım Harbi sırasında Sivastopol yakınındaki Balaklava’dan Varna’ya, oradan İstanbul’a çekildi (1854).

Dışarıdan getirtilen telgrafçılar yerine kendi insanını yetiştirmek gâyesiyle İstanbul’da Gülhâne Parkı karşısında ilk telgraf okulu açıldı (1861). Mezun olanların bir kısmı mühendislik eğitimi için Avrupa’ya gönderildi. 1861’de İstanbul Telgrafhanesi’nde Türkçe ve Fransızca tercümanlar, posta müvezzileri, makineci ve çavuş gibi 82 memur bulunuyordu.

Osmanlı Devleti topraklarını bir taraftan demiryollarıyla, bir taraftan da telgraf direkleriyle örüyordu. 1870 yılında 143’ü Rumeli, 158’i de Anadolu, Suriye, Irak ve Filistin gibi vilayetlerde olmak üzere toplam 301 tane telgraf merkezi faaliyeteydi. Telgraf hatları kısa zamanda bütün Osmanlı Devleti’nde tesis edildi.

Telgraf tesisleri kurulduğu sırada makine, âlet ve malzemeleri tamamen dışarıdan alınıyordu. Mayıs 1869’da ilk yerli makine îmâl edildi. Parçalarıyla birlikte 400 Franga getirtilen makine İstanbul’da kurulan bir atölyede 250 Franga îmâl edildi. Avrupa’da üretilen emsalinden daha sağlam ve kullanışlıydı. Telgraf fabrikası zamanla genişleyerek Osmanlı’nın dört bir tarafındaki haberleşme vâsıtalarının mühim bir kısmının ihtiyâcına cevap verdi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/25.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir...........: Evs bin Havliy (R.A.) | Domatesli Ekmek Lokması
Gönderen: Mücteba - 26 Haziran 2016, 18:33:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الْأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ حَتَّى تَوَفَّاهُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ ثُمَّ اعْتَكَفَ أَزْوَاجُهُ مِنْ بَعْدِهِ
(ق)


“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde îtikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) îtikâf ettiler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Haziran Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 13 Haziran 1432 Hicrî: 21 Ramazan 1437

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)

Ashâb-ı Bedir...........: Evs bin Havliy (R.A.)

Evs bin Havliy radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesinin Hubulî oğullarındandır. Bedir, Uhud, Hendek ve bütün gazâlarda Resûlullâh Efendimizle (s.a.v.) birlikte bulunmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onu Şucâ‘ bin Vehb-i Esedî ile kardeş yapmıştı.

Umretü’l-kazâ’da Kureyş tarafından gelebilecek bir tehlikeye mâni’ olmak için Peygamberimiz (s.a.v.) onu Zîtuvâ’da, Beşîr bin Sa‘d’ı da Merruzzahrân’a bırakmıştı. (İsâbe)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), vefâtından sonra gasledileceği (yıkanacağı) vakit Ensâr-ı Kirâm, hâne-i saâdetin önüne geldiler ve:

“Allâh için, bizler onun dayılarıyız. Bizden de birileri bulunsun” dediler. İçeriden “Aranızdan birini seçiniz” denildi. Evs bin Havliy hazretlerini seçtiler. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) gaslinde hazır bulundu ve Ehl-i Beyti ile birlikte defnetti. Peygamberimiz’i kabre indirenlerdendir. (İstîâb)

Evs bin Havliy (r. a.), Hazret-i Osmân’ın halifeliği devrinde Medîne-i Münevvere’de vefât etmiştir.

“Kim Allâh için tevâzu gösterirse, Allâh onu yükseltir” meâlindeki “Men tevâzaa lillâh…” hadîs-i şerîfini rivâyet etmişlerdir. (radıyallâhü anh) (İsâbe)


MUTFAĞIMIZ: Domatesli Ekmek Lokması

Ekmekler ihtiyaç kadar alınmalı ve bayatlatmadan yenilmelidir. Eğer bayatlar ise çöpe vb. yerlere atılmamalı, israf etmeyip değerlendirilmelidir.

Malzemeler: Bir miktar bayat ekmek, 1 adet domates, 2 kaşık tereyağı, 1 dilim kaşar peyniri, tuz, kırmızıbiber, kekik.

Hazırlanışı: Küp şeklinde doğranılan ekmekler tereyağında kavrulur. Sonra yine küp şeklinde doğranılan domates konulur. Tuz, kırmızıbiber, kekik eklenir. Üzerine rendelenmiş kaşar ilâve edilip tencerenin kapağı kapatılır. Kısık ateşte biraz kızarınca ocaktan alınıp sıcak ikrâm edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/26.html)
Başlık: Uhud'dan Bir Sahne
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2016, 12:33:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğreteninizdir.” (http://www.sadakatforum.com/kurani-kerimi-okuma-ve-okutma-hakkinda-kirk-hadis-t50820.0.html;msg238101#msg238101)
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Haziran Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 14 Haziran 1432 Hicrî: 22 Ramazan 1437

İzmit'in Kurtuluşu (1922)

Uhud'dan Bir Sahne

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) halası, Hz. Hamza’nın da kız kardeşi Hz. Safiyye (r.anhâ), Uhud harbinde Hazret-i Hamza’yı (r.a.) görmek için geldi.
Onun koşarak geldiğini gören Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oğlu Zübeyr bin Avvâm’a (r.a.):
“Anneni karşıla ve geri çevir, kardeşi Hamza’ya yapılanları görmesin!” buyurdu.

Zübeyr bin Avvâm (r.a.):
“Ey anacığım! Resûlullah aleyhisselam seni geri çevirmemi bana emir buyurdu” dedi.

Hazret-i Safiyye (r.anhâ):
“Niçin geri çevrileceğim? Ben zâten kardeşimin cesedinin kesildiğini işitmişimdir. Bu, ona Allah yolunda yapılmış bir şeydir. Biz buna râzıyız. Bunun mükâfâtını Allah’tan bekleyeceğim ve inşâAllah sabredeceğim!” dedi. Zübeyr (r.a.) Resûlullâh’a (s.a.v.) gelip annesinin söylediklerini haber verince,

“Öyleyse serbest bırak” buyurdular. Hazret-i Safiyye gidip Hazret-i Hamza’nın cesedine baktı ve “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” dedi, Hazret-i Hamza için Allah’tan rahmet ve mağfiret diledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Hamza’nın defnedilmesini emir buyurdular. Hazret-i Safiyye, kefenlenmesi için yanında getirdiği iki parça kefeni çıkardı ve şehid edildiğini duyduğum için bunları kardeşim Hamza’ya getirdim, dedi.

Hazret-i Zübeyr anlatıyor:
Kefenlemek için iki parça kefeni getirdik. Fakat o sırada onun yanında Ensar’dan şehit olan bir zat vardı. Hazret-i Hamza’ya yapılanların aynısı ona da yapılmıştı. Biz Hazret-i Hamza’yı iki parçayla kefenleyip o zatı kefensiz bırakmaktan hayâ ettik. Biriyle Hazret-i Hamza’yı, diğeriyle de o zâtı kefenlemeye karar verdik. Ancak kefenlerden biri diğerinden büyüktü. Aralarında kurâ çektik. Kime hangi parça çıktıysa onunla kefenleyip defnettik. Allâhü Teâlâ hepsinden râzı olsun. (İbn-i Hişâm, Müsned-i Ahmed)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/27.html)
Başlık: Zikir, gafletten kurtulmak demektir | İlmihal: Namaza Dâir Bazı Tâbirler
Gönderen: Mücteba - 28 Haziran 2016, 12:39:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا خَتَمَ الْعَبْدُ الْقُرْآنَ صَلَّى عَلَيْهِ عِنْدَ خَتْمِهِ سِتُّونَ اَلْفَ مَلَكٍ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Haziran Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 15 Haziran 1432 Hicrî: 23 Ramazan 1437

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Zikir, gafletten kurtulmak demektir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

“Ey oğul! Fırsat ganîmettir. Sıhhat ve boş vakit ganîmet bilinmelidir. Öyleyse vakitleri devamlı olarak Allâhü Teâlâ’yı zikretmeye ayırmak lâzımdır.

Dînin emirlerine uygun olarak yapılan bütün ameller, -alış veriş de olsa- zikirden sayılır. Her hâl ve hareketlerde dînin hükümlerine (emir ve yasaklarına) son derece riâyet etmek lâzımdır ki bütün ameller zikir sayılsın.

Zikir, gafletten kurtulmak demektir. Bütün işlerde dinin emir ve yasaklarına riâyet edildiği zaman âmir (ibâdetleri emreden) ve nâhî (haramları yasaklayan) Allâhü Teâlâ’dan gâfil olmaktan kurtulmak müyesser olur. Böylece Allâhü Teâlâ’yı devamlı zikir de elde edilmiş olur.(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/m. 25)


İLMİHAL: Namaza Dâir Bazı Tâbirler

Salât: Namaz demektir. Bu mübârek ibâdet, rükünlerden ve zikirden ibârettir. Namaz kılana da “Musallî” denir.

Tekbir: “Allâhü ekber” demektir.

Kıyam: Ayakta durmaktır.

Kırâat: Kur’ân-ı Kerîm’den bir miktar okumaktır.

Rükû: Namazda kırâatten sonra eğilerek baş ile sırt bir hizâda, düz olmaktır.

Kavme: Rukûdan kıyâma kalkıp bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-âzîm” diyecek kadar durmaktır.

Secde: Namaz kılarken eğilerek yüzün bir miktarını Hak Teâlâ’ya tâzîm için yere koymaktır.

Celse: İki secde arasında bir defa “Sübhâne Rabbiye’l-âzîm” denilecek kadar oturmaktır.

Ka’de: Namazda teşehhüt için, yani “Ettehiyyâtü lillâhi” yi okumak için oturmaktır. Bir namazda iki def’a oturulursa birincisine “Kâde-i ûlâ - ilk oturuş” ikincisine de “kâde-i ahîre - son oturuş” denir.

Rek’at: Bir namazda kıyam, rükû ve iki secdenin tamamı bir rek’attır. Bir namazda iki, üç veya dört defa kıyam ile rükû ve secde bulunursa o namaz iki, üç veya dört rek’atlı olmuş olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/28.html)
Başlık: Namazda Salli-Bârik Okumanın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 29 Haziran 2016, 16:31:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَاكِرُوا بِالصَّدَقَةِ فَاِنَّ الْبَلَاءَ لَايَتَخَطَّى الصَّدَقَةَ
(هق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sadaka vermekte acele ediniz. Çünkü belâ, sadakayı geçemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Haziran Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 16 Haziran 1432 Hicrî: 24 Ramazan 1437

Silistre Zaferi (1773)

Namazda Salli-Bârik Okumanın Hikmeti

Peygamber Efendimiz hakkında “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed” veya buna benzeyen bir tarzda yapılan duâlara “Salevât” denir. Bu salât ve selâmdan maksat ise Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâda da, âhirette de her türlü tâzîmâta nâil olmasını istemekten ve bu vesîle ile kendisine olan bağlılığımızı, hürmetlerimizi göstermekten ibârettir.

İbrahim aleyhisselâm Ka‘be’yi binâ ettiğinde:

“Allâhım, şu beyti hacceden Ümmet-i Muhammed’in ihtiyarlarına benim selâmımı ulaştır” diye duâ etti. Bütün ehl-i beyti (âilesi) “âmîn” dediler.

Sonra oğlu İshâk aleyhisselâm duâ edip:

“Allâhım, Ümmet-i Muhammed’in kühûlüne: (Otuz yaşını aşıp saçına sakalına biraz ak düşmüş) orta yaşlılarına benim selâmımı ulaştır” dedi. Hepsi “âmîn” dediler.

Sonra diğer oğlu İsmail aleyhisselâm duâ edip:

“Allâhım, şu beyti hacceden Ümmet-i Muhammed’in gençlerine benim selâmımı ulaştır” dedi. Hepsi “âmîn” dediler.

Sonra İbrahim aleyhisselâmın zevcesi Sâre vâlidemiz duâ edip:

“Allâhım, şu beyti hacceden Ümmet-i Muhammed’in kadınlarına benden selâm et” dedi. Diğerleri “âmîn” dediler.

Sonra Hazret-i İsmail’in annesi Hâcer vâlidemiz duâ edip:

“Allâhım, şu beyti hacceden Ümmet-i Muhammed’in köle ve âzâdlılarına selâmımı ulaştır” dedi. Hepsi “âmîn” dediler.

Onların bu dualarına karşılık Ümmet-i Muhammed’e namazlarda tahıyyâttan sonra Allâhümme salli ve bârik okumaları emrolundu.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/29.html)
Başlık: Kadir Gecesi Bin Aydan Hayırlıdır | Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 13:56:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ وَهَبَ لِأُمَّتِي لَيْلَةَ الْقَدْرِ وَلَمْ يُعْطِهَا مَنْ كَانَ قَبْلَهُمْ
(فر)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ ümmetime, önceki ümmetlere vermediği Kadir gecesini ihsân etti.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Haziran Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 17 Haziran 1432 Hicrî: 25 Ramazan 1437

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)

Kadir Gecesi Bin Aydan Hayırlıdır

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki Kadr Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) Ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:

“Yâ Muhammed! Sen ve Ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîme ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) ve Ashâb-ı Kirâm çok sevindiler.


KADİR GECESİ’NDE NE YAPILIR?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,

2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf,

3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,

4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra:

• 1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”

• 100 “Elem neşrah leke...” sûresi,

• 100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,

• 100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tuhibbü’l-afve fa’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/6/30.html)
Başlık: Kadir Gecesi’nin Bazı Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 14:04:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قال رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ يَقُمْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
(خ)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allah’tan ümid ederek Kadir Gecesini ihyâ ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Temmuz Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 18 Haziran 1432 Hicrî: 26 Ramazan 1437

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)

Bu akşam Kadir Gecesi'dir. Kandilinizi tebrik ederiz.

Kadir Gecesi’nin Bazı Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlara rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfaza edilmesi; hepsine ehemmiyet verilmesi için salât-ı vüstâ (orta namazı)nın hangi namaz olduğunu; günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hakîr görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava soğuk ve sıcak değil, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1- Bu gecede ibâdet (içinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve Rûh’un inmesi.

Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “kadir” ismi verilmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir (imsak) vaktine kadar selâmettir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/01.html)
Başlık: Sadaka-i Fıtır (Fitre)
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 14:06:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الصَّدَقَةَ لَتُطْفِيءُ عَلَى أَهْلِهَا حَرَّ الْقُبُورِ وَإِنَّمَا يَسْتَظِلُّ الْمُؤْمِنُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِي ظِلِّ صَدَقَتِهِ
(هب)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak sadaka, sâhibinin kabir harâretini söndürür. Ve şüphesiz ki mümin kıyamet gününde sadakasının gölgesinde gölgelenecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Temmuz Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 19 Haziran 1432 Hicrî: 27 Ramazan 1437

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)

Sadaka-i Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya aynı kıymette) bir mala sahip bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Sadaka-i fıtır, zekât farz olmadan önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur.

Sadaka-i fıtır, orucun kabul edilmesine, ölüm sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır, sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır (fitre) vermesi vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik etsinler diye önce de verilmesi menduptur.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, anasına, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Allâhu Teâlâ, Sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vacib kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/02.html)
Başlık: İlim Öğretmenin Bir Âdâbı | Şevval Ayı | Şevval Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başl..
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 14:13:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ ثَلَاثَةٌ فِي سَفَرٍ فَلْيُؤَمِّرُوا أَحَدَهُمْ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Üç (veya daha çok) kişi yolculukta iken içlerinden birini reis tayin etsinler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Temmuz Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 20 Haziran 1432 Hicrî: 28 Ramazan 1437

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)

İlim Öğretmenin Bir Âdâbı

Hz. Hasan ve Hüseyin (r.anhümâ) bir gün ihtiyar bir zâtın abdest aldığını, fakat abdestini güzel alamadığını gördüler. Kendi kendilerine:
“Ona abdest almayı bilmediğini nasıl söyleriz. Zîrâ o kızabilir.” dediler. Sonra ona abdest almayı öğretmeye karar verip yaklaştılar ve;
“Ey amca! Bize bak, hangimiz daha güzel abdest alıyoruz.” dediler. Ve onun önünde abdest aldılar. O da onlara bakıyordu. Abdestlerini alınca onlara dedi ki;
“Siz benden daha güzel abdest alıyorsunuz. Ben abdestimi güzel alamıyorum. Ama güzel abdest almayı sizden öğrendim.”

Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz böylece o zâtı incitmeden abdest almayı öğretmiş oldular. (Berîka)


Şevval Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât- ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da (13, 14 ve 15. günler) oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Şevval Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1437 yılı Şevval ayı ictima‘ı 04 Temmuz Pazartesi günü Türkiye yaz saati ile 14:01’dir.

Ru’yet, ise 05 Temmuz Salı Türkiye saati ile 02:35’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler; Büyük Okyanus’un orta ve güney kesimleri, Avustralya kıtası, Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine, Endonezya, Malezya, Soloman ve Fiji Adaları.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 05 Temmuz Salı günü de Şevval ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/03.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Gecelerini İhya
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 14:21:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الرَّحْمَةَ لَاتَنْزِلُ عَلَي قَوْمٍ فِيهِمْ قَاطِعُ رَحِمٍ
(خد)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâh’ın rahmeti, içinde sıla-i rahimi kesenlerin (akrabâyı gözetmeyen ve ziyareti terk edenlerin) bulunduğu bir topluluğa inmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Temmuz Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 21 Haziran 1432 Hicrî: 29 Ramazan 1437

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Vefatı (1546) • ABD'nin Kuruluşu (1776) • Sultan Vahdeddin Han'ın Tahta Çıkışı (1918)

Yarın Ramazan Bayramının 1. günü.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:
“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazı kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alın-dıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kere kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.


Arefe ve Bayram Gecelerini İhya

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/04.html)
Başlık: Ebu’l-Leys Semerkandî (rh.)'den Sıla-ı Rahimin Faziletleri
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:04:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صِلَةُ الرَّحِمِ وَحُسْنُ الْخُلُقِ يُعَمِّرْنَ الدِّيَارَ وَيَزِدْنَ فِي الْأَعْمَارِ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sıla-i rahim (akrabayı gözetmek ve ziyâret etmek) ve güzel ahlâk, memleketleri mamûr eder ve ömürleri artırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Temmuz Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 22 Haziran 1432 Hicrî: 01 Şevval 1437

Büyük İstanbul Yangını (1756) • Fransa'nın Cezayir'i İşgali (1830) • İskenderun'un Kurtuluşu (1938) • Cezayir'in İstiklâli (1962)

Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Sıla-ı Rahimin Faziletleri

Ebu’l-Leys Semerkandî (rh.) şöyle buyurdu:

Bir kişi akrabalarının yakınında ikamet ediyorsa, hem hediye ile ve hem de ziyaret ile sıla-i rahimde bulunmalı, onlarla alakadar olmalıdır.

Eğer hediye götürmeye imkânı olmazsa ziyaret ederek ve ihtiyaç duydukları işlerde onlara yardımcı olarak alakadar olmalıdır.

Şayet uzak bir yerde ikamet ediyorsa mektup göndermeli, (telefon vs. yollarla görüşmeli)dir. Eğer gücü yeterse ziyaret etmesi daha iyidir.

Sıla-i rahimde on güzellik vardır:

1- Sıla-i rahimde Allâhü Teâlâ’nın rızası vardır. Zira Allâhü Teâlâ sıla-i rahim yapılmasını emretmiştir.

2- Ziyaret, akrabaları sevindirir. Nitekim hadîs-i şerîfte “Amellerin en faziletlisi mü’mini sevindirmektir.” buyrulmuştur.

3- Melekler de sevinirler,

4- Sıla-i rahimde bulunan kişiyi Müslümanlar takdir edip överler,

5- İblis aleyhilla’ne gam ve kedere boğulur, üzülür,

6- Ömrü ziyadeleşir,

7- Rızkında bereket olur,

8- Vefat eden babalar ve dedelerin ruhları da bu ziyaretten dolayı sevinirler,

9- Sevgi ve muhabbetin artmasına sebep olur. Çünkü başına üzücü veya sevindirici bir şey gelse yakınları toplanırlar ve kendisine yardımcı olurlar. Böylece aralarında sevgi ve muhabbet artar.

10- Öldükten sonra da sevab elde eder. Çünkü akrabaları, onun kendilerine yaptığı iyiliği her ne zaman hatırlasalar ona duâ ederler. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/05.html)
Başlık: Dünya Ölü Oğlaktan Değersizdir | Yalnız Kendini Düşünen İnsanlıktan Uzaktır
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:13:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا الْتَقَوْا صَافَحُوا فَإِذَا قَدِمُوا مِنْ سَفَرٍ عَانَقَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا
(هب)


“Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin Ashâbı, birbirleriyle karşılaştıklarında musâfaha ederler, bir seferden (yolculuktan) döndükleri zaman da birbirleriyle kucaklaşırlardı.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-İman)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Temmuz Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 23 Haziran 1432 Hicrî: 02 Şevval 1437

Hicaz'ın Osmanlı Topraklarına Katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han'a Teslimi (1517)

Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Dünya Ölü Oğlaktan Değersizdir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bazı Ashâbı ile beraber bir gün Medine’nin yüksek bir tepesinden pazar yerine giderken küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladılar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun kulağından tutarak:

“Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm:

“Daha az parayla da olsa biz onu almayız. Onu ne yapalım, o ne işimize yarar” dediler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Size bedava verilse ister misiniz?” diye sordular.

Sahabe-i Kiram da:

“VAllahi, o diri bile olsa, küçük kulaklı olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“VAllahi, Allah katında dünya, önünüzdeki şu küçük kulaklı ölü oğlaktan daha değersizdir.” buyurdular. (Sahih-i Müslim)

YALNIZ KENDİNİ DÜŞÜNEN İNSANLIKTAN UZAKTIR

Aniden çıkan bir yangında Bağdat şehrinin yarısı yanıp kül olmuştu. Şehir halkından biri dükkânının yanmadığını görünce:

- Oh! Şükürler olsun. Yangın benim dükkânıma zarar vermemiş, diye epeyce sevindi.

Onun bu hâlini gören güngörmüş biri dedi ki:

- Behey anlayışsız adam! Bu şehirde senden başka kimse yok mu sanıyorsun? Şehrin yarısı yandığı hâlde senin dükkânın kurtulduğuna mı seviniyorsun? İnsanların üzgün hallerini görüp üzülmüyorsan insan değilsin demektir.

Bir fakir karşına geçip yutkunuyorsa, nasıl rahat yemek yiyebilirsin? (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/06.html)
Başlık: "Din Kardeşinle Çekişme..."
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:19:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّدَقَةُ عَلَى الْمِسْكِينِ صَدَقَةٌ وَهِيَ عَلَى ذِي الرَّحِمِ ثِنْتَانِ صَدَقَةٌ وَصِلَةٌ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Fakire verilen sadakada bir sadaka (sevâbı) vardır. (Fakir) akrabaya verilende ise biri sadaka, diğeri sıla-i rahim olmak üzere iki sadaka (sevâbı) vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Temmuz Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 24 Haziran 1432 Hicrî: 03 Şevval 1437

Yeşilköy'de İlk Havacılık Okulu Açıldı (1912)

Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.

"Din Kardeşinle Çekişme..."

Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz buyurdular:

“Kardeşinle münâkaşa etme (çekişme), ona yapamıyacağın şeyi de vaadetme.”

• “Kim haksız olduğunu bilip de mücadeleyi terk ederse, ona cennetin kenarında bir ev bina edilir.

Kim de, haklı iken mücâdeleden vaz geçerse ona da cennetin ortasında bir köşk bina edilir.

Kim de karşısındakine güzel muamele ederse, onun için cennetin en yüksek yerinde bir köşk bina edilir.”

• “Nefsimi kudretinde tutan Allah’a yemin ederim ki; bir kul kalbi ve lisanı dosdoğru olmadıkça hakiki Müslüman sayılmaz, komşusu şerrinden emin olmadıkça da, gerçek iman etmiş olmaz.”

Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz, bir taşı kaldırmakta müsâbaka yapan (yarışan) bir topluluğa rastladı. Onlara: “Bu (yaptığınız) nedir?” buyurdu. “Hangimizin daha güçlü olduğunu denediğimiz bir taş” dediler.

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm: “Dikkat edin, bu taşı kaldırmaktan daha zor bir şeyi size bildireyim mi? Kendisiyle kardeşi arasında bir kızgınlık bulunan bir adam, gelip, kendi şeytanıyla onun şeytanına galib gelerek kardeşiyle konuşursa, bundan daha zor bir iştir.”

Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz buyurdular:

Üç şey helâk edicidir:

1- Aşırı cimriliğe boyun eğmek.

2- Nefsin (gayr-ı meşrû) arzularına boyun eğmek,

3- Kişinin kendini beğenmesi.

Üç şey kurtarıcıdır:

1- Gizli ve âşikârda (her zaman ve her yerde) Allah’dan korkmak.

2- Öfke ve hoşnudluk halinde adaletli davranmak,

3- Fakirlikte ve zenginlikte iktisatlı olmak (cimrilik ve israftan sakınmak). (Avârifülmaârif)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/07.html)
Başlık: İnsanların En Şerlisi Kötü Âlimler
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:28:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا إِنَّ شَرَّ الشَّرِّ شِرَارُ الْعُلَمَاءِ وَإِنَّ خَيْرَ الْخَيْرِ خِيَارُ الْعُلَمَاءِ
(مي)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şerlilerin en şerlisi, şerli âlimlerdir, hayırlıların en hayırlısı, hayırlı âlimlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Temmuz Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 25 Haziran 1432 Hicrî: 04 Şevval 1437

Kırklareli'nin Bulgar İşgalinden Kurtuluşu (1913)

İnsanların En Şerlisi Kötü Âlimler

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

Âlimlerin dünyaya sevgi ve rağbetleri, onların güzel yüzleri üzerine bir lekedir. Her ne kadar onlardan insanlar için faydalar hâsıl olsa da ilimleri kendi haklarında faydalı olmaz. Onlar vasıtasıyla din yayılsa ve takviye olsa da buna itibar yoktur. Çünkü dini kuvvetlendirme gayreti zaman zaman bazı fâcirlerde ve dîni inançları zayıf, gevşek kimselerde de görülür. Nitekim Peygamberlerin Efendisi (s.a.v.) fâcirin dini teyidi hususunda “Muhakkak Allâhü Teâlâ bu dîni fâcir bir kişi ile de takviye eder (kuvvetlendirir).” buyurmuştur.

…Bilakis bu ilmin, onlar hakkında zararlı olduğunu söylerim. Çünkü bu ilimle onların aleyhine huccet tamam olmuştur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kıyâmet günü insanların azabı en şiddetli olanı Allâhü Teâlâ’nın, ilmiyle kendisini menfaatlendirmediği âlimdir.” buyurmuşlardır.

Nasıl zararlı olmaz? Onlar Allah katında eşyanın en azîzi ve varlıkların en şereflisi olan ilmi, alçak dünya malı, makamı ve dostları için vesile yaptılar. Hâlbuki Allah katında dünya alçak, hakir ve yaratılmışların en sevilmeyenidir. Allâhü Teâlâ katında aziz olanı alçaltıp, hakir olanı da yüceltmek gayet çirkin bir kabahattir. Hatta Hak Sübhânehû ile muâraza etmek yani Allâhü Teâlâ’ya karşı gelmektir.

Ders okutmak ve fetva vermek, ancak Allâhü Teâlâ’nın rızası için olursa ve makam ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe elde etme hırsından uzak olursa fayda verir. Bunlardan uzak olmanın alameti ise dünyadan yüz çevirmek ve ona rağbet etmemektir.

Bu belaya uğrayan ve dünya sevgisinin esiri olan âlimler dünya âlimleridir, kötü âlimlerdir, insanların en şerlileridir ve din hırsızlarıdır. Hâlbuki onlar dini hususlarda kendilerine uyulduğunu ve bütün mahlûkatın en faziletlisi olduklarını zannederler. (Nitekim Allâhü Teâlâ şöyle buyurmaktadır:) “Onlar (faydalı) bir şey üzerinde olduklarını zannederler. Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir. Şeytan onlara galebe edip Allah’ı zikretmeyi unutturdu. Onlar şeytanın taraftarıdır. Uyanık olun ki şeytanın taraftarları hep hüsrana düşenlerdir.”(Mücadele Sûresi, âyet 18-19) (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/ m. 33)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/08.html)
Başlık: Hakiki Âlimler Âhireti Güzel Görenlerdir
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:38:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي مَرَرْتُ بِنَاسٍ تُقْرَضُ شِفَاهُهُمْ بِمَقَارِيضَ مِنْ نَارٍ كُلَّمَا قُرِضَتْ عَادَتْ كَمَا كَانَتْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ: هَؤُلَاءِ خُطَبَاءُ أُمَّتِكَ الَّذِينَ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
(الدر المنثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Miraç gecesinde bazı insanlarla karşılaştım. Ateşten makaslarla dudakları kesiliyor, her kesildiğinde tekrar önceki haline geliyordu. ‘Ey Cebrâîl, bunlar kimlerdir?’ diye sordum. ‘Onlar ümmetinin, yapmadıklarını söyleyen hatipleri âlimleri)dir.’ dedi.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Temmuz Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 26 Haziran 1432 Hicrî: 05 Şevval 1437

Emir Timur'un Bağdat'a Girişi (1401) • Rumeli Hisarı'nın İnşa Edilmesi (1452)

Hakiki Âlimler Âhireti Güzel Görenlerdir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şöyle buyuruyorlar:

Büyüklerden biri şeytanı, insanlara vesvese vermeyi ve onları saptırmayı bırakmış, boş otururken gördü. Ona, böyle rahat oturmasının sebebini sordu. Mel’ûn: “Bu zamandaki kötü âlimler bana işimde çok büyük yardım ediyorlar ve benim adıma (insanları) saptırarak beni rahatlatıyorlar.” dedi

Hakikat, şu zamanda dinde ve dinin yayılmasında ve takviyesinde zuhur eden her zafiyet ve gevşeklik ancak kötü âlimlerin uğursuzluğundan ve niyetlerinin bozuk olmasındandır. Evet, eğer âlimler dünyadan yüz çevirselerdi, makam ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe hırsından kendilerini kurtarmış olsalardı, onlar âhiret âlimlerinden ve peygamberlerin -aleyhimü’s-salevâtü ve’t-teslîmât- vârislerinden olurlardı. Çünkü o âlimler mahlûkatın en faziletlisidir. Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile Allah yolunda şehitlerin kanı tartılır. Âlimler, mürekkebleri şehitlerin kanından ağır gelen kimselerdir. Yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Âlimin uykusu ibadettir” hadis-i şerifleri onlar hakkında tahakkuk etmiştir.

Âhireti güzel, dünyayı çirkin ve kötü gören onlardır. Böyle olunca âhirete ‘ebedîdir’ nazarı ile baktılar. Dünyanın da geçici ve fânî olduğunu gördüler. Bundan dolayı fâni olan dünyadan kaçıp bâki olan âhirete yöneldiler. Âhiretin azametini müşâhede etmek, Allâhü Teâlâ’nın kudretini müşâhede edip anlamanın bir neticesidir. Dünyayı alçaltıp hakir tutmak, âhiretin azametini müşâhede etmenin icabıdır. Zira dünya ve âhiret iki kuma gibidir. Biri razı olursa diğeri gazaplanır; razı olmaz. Şayet dünya aziz ise âhiret hakir, dünya hakir ise âhiret azizdir. Bu ikisini bir araya getirmek iki zıt şeyi bir araya getirmek gibidir ki bu da mümkün değildir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 33)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/09.html)
Başlık: Halife'nin Hilim ve Sabrı
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:44:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ مُسْتَجَابَاتٌ دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ عَلَى وَلَدِهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Üç duâ reddolunmaz (geri çevrilmez): Mazlumun duası, müsafirin duası ve babanın evladına duâsı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Temmuz Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 27 Haziran 1432 Hicrî: 06 Şevval 1437

İstanbul Zelzelesi (1894)

Halife'nin Hilim ve Sabrı

Süleyman el-Verrâk anlattı:

Abbâsî Halîfesi Me’mûn’dan daha halîm kimse görmedim. Bir gün yanına girmiştim. Elinde kızıl yakuttan bir taş vardı ki parıltısından gözler kamaşıyor, kâşâneler aydınlanıyordu. Onu elinde çevirip güzelliğine baktı. Sonra sarayın kuyumcusunu çağırdı. Taşı ona verip iyice tarif etti ve “Bundan şu şekil ve sûrette bir yüzük yap” dedi.

Kuyumcu taşı alıp gitti. Üç gün sonra yine Me’mûn’un meclisinde idik. Halîfe kuyumcuyu huzuruna istedi. Adam geldiğinde rengi solmuştu, titriyordu. Halife:

“Taşı ne yaptın” diye sordu. Kuyumcu bir iki kelime kekeleyebildi, ama bir söz söyleyemedi. Me’mûn taşın başına bir iş geldiğini anladı. Hemen yüzünü başka tarafa çevirdi. Öfkesi yatıştıktan sonra ona dönüp tekrar sual etti. Adam:

“Emân, ey mü’minlerin emîri” diye feryâd etti. Halîfe:

“Emân verildi” deyince, adam taşı çıkardı. Taş dört parça olmuştu. Dedi ki:

“Ey mü’minlerin emîri! Taş elimden örs üzerine düşüp bu gördüğünüz hale geldi.” Halîfe:

“Mahzûru yok! Sen de bunlardan dört yüzük yap” dedi. Hatta sözü öyle yumuşak ve tatlı söyledi ki işiten “Halîfe zâten dört yüzük istiyormuş” derdi. Adam huzurdan çıkınca Halîfe bize dönerek:

“Bu taşın kıymetinin ne olduğunu bilir misiniz?” diye sordu.

“Hayır” dedik.

“Pederim Harûn-i Reşîd merhûm, bu taşı tam yüz yirmi bin dinara almıştı” dedi. (Nevâdiru’l-Hulefâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/10.html)
Başlık: İçki ve Kumar Haramdır
Gönderen: Mücteba - 03 Temmuz 2016, 15:50:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ شَرِبَ مُسْكِرًا مَا كَانَ لَمْ يَقْبَلِ اللهُ لَهُ صَلَاةً أَرْبَعِينَ يَوْمًا.
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ, sarhoş eden herhangi bir şeyi içen kimsenin kırk gün namazını kabul etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Temmuz Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 28 Haziran 1432 Hicrî: 07 Şevval 1437

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)

İçki ve Kumar Haramdır

İçki ve kumar Kur’ân-ı Kerîm’de Mâide Sûresinin 90 ve 91. âyet-i kerîmeleri ile haramdır, yasaklanmıştır. Meâl-i şerîfi:

“Ey îmân edenler! İçki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. İçki ile kumarda Şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin düşürmeyi ve sizi Allâh’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Şarap (ve içki) bütün kötülüklerin anasıdır. Ve en büyük günâhlardandır.”

• “İçkiden sakınınız. Zira o bütün kötülüklerin anahtarıdır.”


Bitkilerden insanı öldüren veya aklını gideren, vücudu zehirleyen veya herhangi bir suretle sıhhate zarar veren şeyleri yemek de haramdır.

İçkilerden vücuda zararlı olanları, insana sarhoşluk verenleri içmek haramdır. Çünkü sarhoşluk veren bir içkinin azı da çoğu da haramdır, bir damlasını bile içmek icmâ ile haramdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:

“Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır.” buyurulmuştur. Bu gibi içkilerin içilmesindeki zararlar, herkesçe bilinir. İçkilerin cemiyet bünyesinde açtığı yaralar pek elîmdir. Bunların âhiretteki hesabı ise çok şiddetlidir.

İnsanın hayatı ise pek kıymetlidir, daima faydalı şeylere sarfedilmelidir. Zararlı, faydasız şeylere harcanması doğru olamaz.

Meselâ: Kumar oyunu haramdır. Çünkü bunun zararları herkesçe malûmdur. Kumar ile mesud olmuş kimse gösterilemez, fakat kumar yüzünden mahvolmuş, perişan olmuş, kederler, elemler içinde kalmış binlerce kimseler, âileler gösterilebilir. (Büyük İslam İlmihali)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/11.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir : ENES BİN MUÂZ (R.A.) | SAĞLIĞIMIZ: Gıda Zehirlenmeleri
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 15:38:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَكَلَ أَوْ شَرِبَ قَالَ اَلْحَمْدُ للهِ الَّذِي أَطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ
(كنز)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir şey yediği veya içtiği zaman “Elhamdülillâhillezi et’amenâ ve sekânâ ve cealenâ mine’l-müslimîn” buyururdu.
 (Tercümesi: ‘Bizi yediren, içiren ve Müslümanlardan kılan Allâh’a hamd olsun’).”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Temmuz Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 29 Haziran 1432 Hicrî: 08 Şevval 1437

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)

Ashâb-ı Bedir : ENES BİN MUÂZ (R.A.)

Enes (veya bazılarına göre Üneys) bin Muâz radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan olup Hazrec kabilesinden ve Hudeyle oğullarındandır.

Kardeşi Übey bin Muâz ile birlikte Bedir ve Uhud gazâsında bulunmuşlar ve Bi’r-i Maûne vak‘asında ikisi birlikte şehîd olmuşlardır.


SAĞLIĞIMIZ: Gıda Zehirlenmeleri

Yaz aylarında artan hava sıcaklığı ile beraber su ve gıdalarla bulaşan enfeksiyonlar birçok hastalığa sebep olmaktadır. Bunların başında kusma ve ishal ile seyreden “Gıda zehirlenmeleri” gelmektedir. Sıcak havalarda temizliğe dikkat edilmeden hazırlanan süt ve sütlü yiyecek ve içecekler; kremalı, mayonezli veya yumurtalı yiyecekler ile iyi muhafaza edilmeyen et, tavuk ve balıklar çabuk bozulur. Bozuk gıdaların yenilmesi ve içilmesinden sindirim sistemi rahatsızlıkları olur. Bilhassa bebekler ile yaşlılar için tehlikelidir.

Su ve gıdalarla bulaşan enfeksiyonlardan korunmak için yiyecek ve içeceklerin hazırlanmasına, saklanmasına ve temizliğe dikkat edilmelidir. Yemeklerden önce ve sonra bilhassa helâdan çıktıktan sonra eller temiz su ve sabunla çok iyi yıkanmalıdır.

Gıda zehirlenmesinden kusma ve ishal olduğunda, bol su içilmelidir. Kusması devam eden, bulantısı olan, ishali uzun süren ve yüksek ateşi olan hastalar bir hastanede tedavi edilmelidir.

Gıda zehirlenmelerinde ishali kesen ilaçlar, mikrop veya zehirin vücutta kalmasına sebep olarak zararını arttırabilir. Hekime danışmadan ilaç kullanılmamalıdır.

Hastalar, iyileşene kadar yağsız ve posasız gıdalar yemelidir: Yağsız peynir, çok iyi pişmiş yağsız haşlama veya ızgara et, yoğurt, pirinç lapası, yağsız makarna ve patates püresi gibi gıdalar yemeli; çiğ sebze ve meyveler ile tatlı ve yağlı gıdalardan, kızartmalardan, soslu yemeklerden, sütten ve sütlü gıdalardan kaçınmalıdır. Bol miktarda su ve diğer sulu gıdalar içilmelidir. Hasta bir bebek ise anne sütü kesilmemelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/12.html)
Başlık: Hz. Âişe-i Sıddîka Radıyallâhü Anhâ'nın Vefâtı
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 16:04:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَلَيْكُمْ بِالْحَبَّةِ السَّوْدَاءِ فَإِنَّ فِيهَا شِفَاءً مِنْ كُلِّ دَاءٍ إِلَّا السَّامَ يَعْنِي الْمَوْتَ
(حم)


Hz. Âişe’den (r.anhâ) rivâyet olundu:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Çörek otuna devam ediniz. Zira onda ölümden başka her hastalığa şifa vardır.’ buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Temmuz Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 30 Haziran 1432 Hicrî: 09 Şevval 1437

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)

Hz. Âişe-i Sıddîka Radıyallâhü Anhâ'nın Vefâtı

Hicretin 58. Senesi (Mîlâdî 678) Ramazân-ı şerif ayında Hazret-i Âişe vâlidemiz hastalandılar

Hazret-i İbn-i Abbâs ziyaretine geldi ve: “Sizi müjdeliyorum” dedi.

Hazret-i Âişe: “Ne ile” diye suâl edince dedi ki:

“Muhammed aleyhisselâma ve sevdiklerine kavuşmanla aranda sadece ruhunun cesedden çıkması var.

Sen Resûlullâh Efendimiz’e zevcelerinin en sevgilisi idin. Peygamberimiz (s.a.v.) ise ancak tayyib ve hoş olanı severdi.

Ebvâ (Benî Mustalık gazâsı) gecesi gerdanlığın düştü, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) o menzilde gerdanlığını aradı. Maiyetindeki Ashâbı sabah su bulamadılar. Allâhü Teâlâ: “Bir de su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm ediniz” -meâlindeki- âyetini indirdi. İşte Allâhü Teâlâ’nın ümmet-i Muhammed’e ihsânı olan bu ruhsat (teyemmüm) senin sebebinle oldu.

Allâhü Teâlâ senin berâetini (beyân eden âyeti) yedi kat gök üzerinden indirdi. Allâh’ın zikredildiği mescidlerinin tamamında Cebrâîl aleyhisselâmın getirdiği (Nûr sûresinin 11-20.) âyetleri gece ve gündüz okunmaktadır.

Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ dedi ki:
“Ey İbn-i Abbâs, beni bırak. Nefsim kudretinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki ben unutulup hiç hatırlanmamayı temennî ediyorum.”

Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz Ramazân-ı şerîfin 17. Gecesi Çarşamba günü 63 yaşında vefât etti. Vasiyeti üzere Cennetü’l-bakî’de (Medîne kabristanı) Peygamberimiz’in hanımları yanına defnolundu.

Ümmü Seleme (r.anhâ) Hazret-i Âişe vâlidemizin vefât haberini alınca dedi ki:

“O, babası (Hazret-i Ebûbekir) hâriç Resûlullâh’a (s.a.v.) insanların en sevgilisi idi.” (Tabakât-ı İbn-i Sa’d)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/13.html)
Başlık: Ehl-i Sünnet Mezhebi’nde Kerâmet Haktır
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 16:11:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثَةٌ لَا تَرَى أَعْيُنُهُمُ النَّارَ: عَيْنٌ حَرَسَتْ فِي سَبِيلِ اللهِ وَعَيْنٌ بَكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ وَعَيْنٌ كَفَتْ عَنْ مَحَارِمِ اللهِ
(طب)


“Üç kişinin gözü cehennem ateşini görmez (Üç kişi cehenneme girmez): Allâhü Teâlâ yolunda nöbet tutan göz, Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah’ın haram kıldıklarından sakınan göz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Temmuz Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 01 Temmuz 1432 Hicrî: 10 Şevval 1437

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)

Ehl-i Sünnet Mezhebi’nde Kerâmet Haktır

Allâhü Teâlâ’ya tâat ve ibâdete devam eden, günahlardan kaçınan, mümkün olduğu kadar Allâhü Teâlâ’yı ve sıfatlarını bilen kişiye ‘veli’ denir.

-Peygamberlik iddiâ etmeksizin- hârikulâde olan bir husûsun peygamberin ümmeti olan velî zâttan meydana gelmesine ‘kerâmet’ denir.

Eğer hârikulâde şey îmân, sâlih amel ve ihlâs sâhibi olmayanda görülürse ona istidrâc denir.

Hârikulâde peygamberden zuhur ederse mucizedir.

Evliyanın kerâmeti haktır. Az bir müddet içinde uzak mesafeleri kat’etmek, ihtiyaç halinde yiyecek-içeceğe dair şeyler bulunması, su üzerinde yürümek, havada uçmak, cemâdât (cansız şeyler) ve hayvanlar ile konuşmak gibi hârikulâde şeyler keramettir.

Evliyanın kerâmeti ümmetinden olduğu peygamber-i zî-şânın mucizesidir. Hâlbuki bir kimse hakikaten dindar olmadıkça veli olamaz. Hakikaten dindarlık ise Resûlüllah’ın (s.a.v.) emirlerine yapışmak, nehiylerinden kaçınmak, peygamberliğini dili ile ikrar ve kalbi ile tasdik etmektir.

Evliyânın kerâmeti haktır, inkâr edilmez. Zirâ; Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilmiş, Sahâbe-i Kirâm’ın bir çoğundan tevâtür yoluyla (inkârı mümkün olmayacak sûrette) görülmüş ve rivayet edilmiştir.

Hazret-i Meryem ve Hazret-i Süleyman aleyhisselamın veziri Âsaf bin Berhayâ’dan kerametin zuhuru Kur’ân-ı Mübîn âyeti ile sâbittir.

Hazret-i Câfer-i Tayyâr radıyallâhü anhın ve diğer birçok evliyanın havada uçmaları, Selman-ı Fârisî ve Ebu’d-Derdâ radıyallâhü anhümânın önlerinde bir çanağın tesbihini işitmeleri, Hazret-i Hâlid bin Velid’in (r.a.) zehir içip de ondan asla zarar görmemesi, Ashâb-ı Kehf’in köpeğinin Ashâb-ı Kehf’e söz söylemesi ve birçok evliyanın su üzerinde yürüdükleri sahih olarak rivayet edilmiştir. (Şerh-i Akaid)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/14.html)
Başlık: Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 16:22:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَأَيْتُ لَيْلَةً أُسْرِيَ بِي عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ مَكْتُوبًا الصَّدَقَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا وَالْقَرْضُ بِثَمَانِيَةَ عَشَرَ
(هـ)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Mi’râc gecesi cennetin kapısında şöyle yazılı olduğunu gördüm: ‘Sadaka vermenin sevabı on misli, borç vermenin ise on sekiz mislidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Temmuz Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 02 Temmuz 1432 Hicrî: 11 Şevval 1437

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)

Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir. Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.


Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle bilinir:

O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütunundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur.

Kapalı bir mekânda ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.


Dünya kıble günleri:

Mekke’nin enlemi (21 derece 26 dakika) ile Güneş’in meyli (deklinasyonu) (21 derece 26 dakika) olduğundan Dünya’nın Güneş etrafında seyri sırasında 28 Mayıs ve 16 Temmuz günlerinde Güneş’in izdüşümü Mekke’nin tam üzerinde bulunur.

Türkiye saatine göre 28 Mayıs günü saat 12.18’de ve 16 Temmuz günü saat 12.27’de Edirne’den Kars’a kadar kıble saatleri aynı olmaktadır.

Güneşin tam Ka’be’nin üzerinde bulunduğu 28 Mayıs ve 16 Temmuz’da gündüz olan ve kıble açısına denk gelen yerlerde kıble güneş ile tayin edildiğinden bu günlere Dünya Kıble Günü denilmektedir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/15.html)
Başlık: Âhiret Gününe Îmân
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 17:07:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ
(ق)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâh’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya hayır(lı bir söz) söylesin ya da sussun.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Temmuz Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 03 Temmuz 1432 Hicrî: 12 Şevval 1437

Âhiret Gününe Îmân

İmanın beşinci şartı âhirete îmândır. Âhiret günü bütün ölüler diriltilip kabirlerinden kalkarlar. Hepsi mahşer meydanına toplanır, amel defterleri verilir ve hesaba çekilirler. Sevap ve günahları tartılır, sırat köprüsünden geçerler. Cennet ehli cennete ve cehennem ehli cehenneme girerler. Ebedî mükâfât ve ebedî azâb haktır.

Dünya için takdir ettiği müddet sona erdiğinde Allâhü Teâlâ’nın emriyle Sûr’a bir defa üfürülür, kıyâmet kopar. Allâhü Teâlâ’nın diledikleri hâriç göklerde ve yerde olan ruh sahiplerinin tamamı ölür.

Kıyâmetin ne vakit olacağını Allah’tan başkası bilmez. Lâkin yaklaştığının alâmetleri âyet ve hadîslerle bildirilmiştir.

Buhârî’deki hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere ölülerin acbüzzeneb denilen kemikten başkası çürüyüp yok olur. Sûr’a ikinci defa üfürülür ve ölülerin cisimleri ondan iâde olunur ve ruhları verilerek tekrar diriltilirler. Bütün yaratılmışlar kabirlerinden kalkıp mahşer meydanında toplanır, orada elli bin sene beklerler.

Amel defterleri: Hayır ve şer işledikleri bütün amellerin yazıldığı kitapları müminlerin sağından, kâfirlerin solundan ve arkasından ellerine verilir. Az çok bütün amellerinden hesaba çekilir, hayır ve şer bütün amelleri tartılır. Amelinin yazıldığı kitabını sağ tarafından alıp hayırlı amelleri fena amellerini geçmiş kimsenin hesabı kolay olur ve sevinçli halde ehline dönüp cennetlere ulaşır. Amma amel defteri arkasından sol eline verilen ise ölmeyi temennî ederse de bu ona fayda vermez, cehenneme atılır.

Sırât; cehennem üzerine boylu boyunca uzatılmış kıldan ince ve kılıçtan keskin köprüdür. Mahşer halkının tamamı ona gelir. Mü’minler îman ve amellerinin nurlarıyla ve cennetlerle müjdelenmiş olarak sırattan geçer, cennete girer. Münafık ve kafirler ise küfür zulmetleri içinde olduklarından cehenneme düşerler.

Kıyamette Peygamberimiz’in (s.a.v.) havzından içmek, günahkârların cennete girmeleri ve makamların yükselmesi için Peygamberimiz’in ve diğer peygamberlerin şefâat etmesi vesair âyet ve hadîslerle bildirilen şeyler haktır. (Dürr-i Yekta Ş.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/16.html)
Başlık: Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirruhû
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 17:18:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَيَاءُ حَسَنٌ وَلَكِنْ فِي النِّسَاءِ أَحْسَنُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hayâ güzeldir. Fakat kadınlarda daha güzeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Temmuz Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 04 Temmuz 1432 Hicrî: 13 Şevval 1437

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)

Abdülkâdir Geylânî (k.s.)

Evliyânın büyüklerinden Gavsü’l-a‘zam Muhyiddin Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, Kâdiriyye tarîkatının en meşhur şeyhidir. Neseb-i şerîfleri İmâm Hasan bin Aliyyibni Ebî Tâlib radıyallâhü anhümâ’ya dayanır.

Hicrî 491/Mîlâdî 1097 tarihinde İran’ın Geylan beldesinde doğdu. Fıkıh, hadîs ve tasavvufta zamanının imâmı oldu. Nâm ve şöhreti bütün âlemi kapladı. Hanbelî mezhebinde müftî idi. İlim tahsîl ederken elinin kazancıyla geçinirdi.

Usûlü fıkıh ve tasavvufta birkaç kitap te’lîf etmiştir. Takvâ ve tasavvufa dair ârifâne sözleri çoktur.

561 tarihinde Bağdad’da vefât etmiştir. Buradaki türbesi meşhûr ziyâretgâhtır. Tarîkat-ı aliyyeleri, zamanında İslâm memleketlerinin her tarafına yayılmıştı. (Kamûsu’l-alam)

Mürîdlerinden Ebû Muhammed Müferric bin Nebhân-ı Şeybânî anlattı:
Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin şöhreti yayılınca Bağdad’ın meşhûr zekî âlimlerinden yüz fakîh toplandılar. Onu mağlûb etmek için her biri başka başka fenlerden olmak üzere yüz sual hazırladılar. Vaaz meclisine geldiler. Ben de orada idim. Hepsi meclisde yerlerini alıp oturduktan sonra Şeyh başını eğdi. Sadrından Allâh’ın dilediklerinden başkasının görmediği bir nur yıldırım gibi çıktı. Oturanlardan hangisinin göğsüne isâbet ediyorsa o kendinden geçiyordu. Hepsi birden öyle şiddetli feryâd ettiler ki Bağdad yıkılacak zannettim. Sonra Şeyhi kürsîye çıkardılar ve yüzlerini, el ve ayaklarına sürmeye başladılar. Şeyh onların her birini kucaklayıp sadrını onların sadrına tek tek değdirdi, şuurları yerine geldi.

Sonra onlardan her birine: “Senin soracağın şu idi, cevabı da budur” diyerek tamamının suallerini ve cevabını bildirdi.

Meclis dağıldığında onların yanına gittim ve “Size ne oldu?” diye sordum.

Dediler ki: Şeyh’in huzuruna oturduğumuzda bildiğimiz bütün ilimler bizden alındı. Şeyh’in sadrı bizim sadrımıza değdikçe alınan ilimlerimizin tamamen geldiğini gördük. Sonra suallerimize cevap verirken bildiklerimizden başka bilmediğimiz şeyleri de beyân etti. (Hulâsatü’l-Mefâhir fî-Menâkıb-i Şeyh Abdülkâdir, Abdullah bin Esad Yâfiî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/17.html)
Başlık: Sâlih Adamda Helâl Mal Ne Güzeldir
Gönderen: Mücteba - 18 Temmuz 2016, 17:45:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ بِمَا أَخَذَ الْمَالَ أَمِنْ حَلَالٍ أَمْ مِنْ حَرَامٍ
(خ)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde insanlar, kazandığı malın helâl mi, haram mı olduğuna hiç aldırış etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Temmuz Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 05 Temmuz 1432 Hicrî: 14 Şevval 1437

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)

Sâlih Adamda Helâl Mal Ne Güzeldir

Mal, Allâhü Teâlâ’nın nimetidir. Eğer hayır yollarına harcanır ve muhtaçlara sadaka olarak verilirse âhiretin tarlasıdır. Nitekim hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: “Helâlinden kazanılmış mal (Allâh’ın ve kullarının haklarına riayet eden) sâlih kimsede ne güzeldir.”

Allâhü Teâlâ’nın bize emrettiği ibâdetler arasında, mal ile yapılanları da vardır. İslâm’ın şartlarından olan hac, zekât gibi ibâdetler helâl mal ile yerine getirilir.

Bedenin sıhhati ve kuvveti mal iledir. Sıhhate itina etmek ve korumak ise farzların önde gelenidir. Zira beden, fazîletlere erişmek için bineğimiz, ibâdetler için yegâne âletimizdir.

Sıla-i rahim; akrabasını görüp gözetmek mal iledir. Mal ile fakîrlerin ihtiyaçları görülür, borçları ödenir, gam ve kederleri giderilir de “Kim bir mü’mini sevindirirse Allâhü Teâlâ da muhakkak o kimseyi sevindirir” müjdesine erilir.

Mal ile mescid, medrese, ribâtlar, köprüler gibi hayır eserleri yapılır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Kim Allâh rızası için içinde Allâhü Teâlâ’nın isminin zikrolunduğu bir mescid bina ederse Allâhü Teâlâ da onun için cennet-i a‘lâ’da bir ev bina eder” ve “Kim kuş yuvası kadar küçük de olsa bir mescid yaparsa, Allâhü Teâlâ o kimseye cennette bir ev bina eder.”

Mal ile din düşmanları ile mücâdele edilir, i‘lâ-i kelimetillâh yapılır, İslâm dîni yayılır.

Malın dînî ve dünyevî zararlarını da bilip bunlardan sakınmalıdır.

Dînî zararları:
Mal sâhibi günah işlemek için maddi imkân bulur; işlememek için devamlı sabretmesi gerekir. Mübâhlara fazla dalan kimseye helâl mal yetmez olur; şüphelilere, nihâyet harama düşer. Ayrıca mal Allâh’ı zikretmekten alıkoyar ki en büyük zarar da budur.

Dünyadaki zararları ise:
Korku, hüzün, hasetçilerden korunmak için çekilen zahmetler, malı koruma uğrundaki zahmetlerdir.

Malın şerrinden korunabilmek, ancak helâlinden kazanıp hayır yollarına sarfetmek ile olur. (Berîka)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/18.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir : ENESE (R.A.) | Yangın Tedbirleri | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 19 Temmuz 2016, 10:59:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنِ ابْنِ عُمَرَ: كَانَ إِذَا لَبِسَ شَيْئًا مِنَ الثِّيَابِ بَدَأَ بِالْأَيْمَنِ وَإِذَا نَزَعَ بَدَأَ بِالْأَيْسَرِ
(إحياء)


İbn-i Ömer (r.anhümâ) buyurdu:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elbisesini giyerken sağ taraftan başlar, çıkartırken de sol taraftan başlardı.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâü’l-Ulûm)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Temmuz Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 06 Temmuz 1432 Hicrî: 15 Şevval 1437

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)

Ashâb-ı Bedir : ENESE (R.A.)

Enese radıyallâhü anh hazretleri Muhâcirlerden olup Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) azadlısıdır. Künyesi Ebû Mesrûh’dur. Bazıları ismini Ebû Enese olarak yazdılar.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna devamlı izin alarak girerdi.

Bedir ve Uhud gazâlarında hazır bulunmuş ve Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın halifeliği zamanında vefât etmiştir.

İbn-i Abbâs hazretleri Bedir günü şehîd olduğunu rivâyet etmişlerdir.


YANGIN TEDBİRLERİ

Yangına karşı her zaman tedbirli olmalıdır.

Çocuklara ateşle-yanıcı maddelerle oynamamaları öğretilmelidir.

Sigara içmemelidir, düşen bir izmarit yangına sebep olabilir.

Bir prize birçok alet bağlamamalıdır.

Evde yangın söndürücü bulundurmalı ve nasıl kullanılacağını öğrenmelidir.

Yüksek sesle çevredekiler haberdar edilir.

Yangında duman, ateşten daha öldürücüdür. Dumandan korunmak için yere yakın bulunulur. Yüz ıslak bir bezle örtülür. Mümkünse tehlikesiz bir yerden sürünerek çıkılır.

Eğer bir kapı sıcak ise -arkasındaki ateş bulunduğunuz yere gireceğinden- o kapıyı açmamalıdır.

Yangında dışarı çıkmak mümkün olmazsa kapalı bir yerde kalırsanız, kapıyı kapatıp altı ıslak bezlerle tıkanır.

Eğer giysi tutuşursa yatıp yuvarlanarak söndürebilir.


İsimlerimiz: Erkek: Hasan, Kız: Hasibe

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/19.html)
Başlık: En Faziletli Amel Namazdır | Müslüman Kadın Gayr-i Müslim İle Evlenemez
Gönderen: Mücteba - 20 Temmuz 2016, 11:07:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحْسَنَ الصَّلَاةَ حَيْثُ يَرَاهُ النَّاسُ ثُمَّ أَسَاءَهَا حِينَ يَخْلُو فَتِلْكَ اِسْتِهَانَةٌ
(ش)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanların gördüğü yerde namazını güzel kılıp da kimsenin olmadığı yerde dikkat etmeyenin bu yaptığı, namazı hafife almaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Temmuz Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 07 Temmuz 1432 Hicrî: 16 Şevval 1437

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

En Faziletli Amel Namazdır

Abdullah bin Amr (r.a.) anlatıyor:

Ashâb-ı Kirâm’dan biri, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzuruna geldi ve en faziletli amelin hangisi olduğunu sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Namazdır” buyurdular.

Sonra hangisi diye tekrar sordu. Yine “Namazdır” buyurdular.

Üçüncü defa sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine “Namazdır” buyurdular. Tam üç defa tekrar ettiler.

Yine sorunca “Allah yolunda cihaddır” buyurdular. (Müsned-i Ahmed)


MÜSLÜMAN KADIN GAYR-İ MÜSLİM İLE EVLENEMEZ

İslâm’ın başlangıcında Müslümanlar, Müslüman olmayanlar ile de evlenebilmekteydiler. Hür olan erkek ve kadınlar köle ve cariye olanlardan üstün bulunuyorlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullah ibn-i Revaha radıyAllahü anh Müslüman bulunan bir cariyesini azat etmiş, sonra da onunla evlenmişti. Bazı kimseler bunu garip görmüşler, birçok güzel ve servet sahibi gayri müslim hür kadınlar bulunurken neden bu azatlısı kadınla evlendi demişlerdi.

Bunun üzerine Bakara Sûresi, 221. Âyet-i kerîmesi nazil olmuştur (meâlen):

“Maamafih müşrikleri iman etmedikçe nikâh etmeyin. Bir müşrik kadın -sizi imrendirse bile- iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır. Gayr-i Müslim erkeklere kadın-kız tezvic etmeyin, evlendirmeyin -bir müşrik size hoş görünse bile- mü’min bir köle elbette daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler. Allah ise izni ile cennete ve mağfirete davet ediyor da âyetlerini insanlara beyan buyuruyor ki onları tezekkür edip akıllarını başlarına alsınlar.”

Bir müslüman kadının bir gayr-i müslim ile evlenmesi katiyyen haramdır. Bu haram, bu âyet-i kerîme ile ve sâir âyetler ve hadisler ile ümmet-i Muhammed’in icmâı ile sabittir.

Böyle bir durum, İslâm şerefine, İslâm yararına, Müslüman kadının selâmet ve mutluluğuna aykırıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/20.html)
Başlık: Namazın Farz ve Vacipleri
Gönderen: Mücteba - 21 Temmuz 2016, 12:13:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الرَّجُلَ لَيُصَلِّى سِتِّينَ سَنَةً مَا تُقْبَلُ لَهُ صَلَاةٌ لَعَلَّهُ يُتِمُّ الرُّكُوعَ وَلَا يُتِمُّ السُّجُودَ وَيُتِمُّ السُّجُودَ وَلَا يُتِمُّ الرُّكُوعَ
(ش)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kişi, altmış sene namaz kılar, fakat onun bir namazı bile kabul olunmaz. Zira o rükûyu tam yapsa secdeyi tam yapmaz, secdeyi tam yapsa rükûyu tam yapmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Temmuz Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 08 Temmuz 1432 Hicrî: 17 Şevval 1437

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)

Namazın Farz ve Vacipleri

Allâhü Teâlâ’ya ve Peygamberimiz’e (s.a.v.) îmândan sonra İslâm’ın şartlarının en büyüğü ve mühimi namaz, îmânın alâmetidir. Bütün peygamberler ümmetlerine namazı en faziletli ibâdet olarak bildirmişlerdir.

Namazın farzları on ikidir:

Namazın şartları: Hadesten tahâret, Necâsetten tahâret, Setr-i avret, İstikbâl-i Kıble, Vakit, Niyet.

Namazın rükünleri: İftitah tekbîri, Kıyam, Kırâat, Rükû, Secde, Ka’de-i Ahîre.

Namazın vâcipleri:

1- Namaza “Allâhü ekber” diyerek başlamak,

2- Farz namazların ilk iki rek’atinde, nafilelerin her rek’atinde Fâtiha okumak,

3- Fâtiha’dan sonra bir sûre veya kısa bir sûreye denk âyet okumak,

4- Kırâatı (Fâtiha’yı ve sûreyi) ilk iki rek’atta okumak,

5- İki secdeyi birbiri ardınca yapmak,

6- Tâdil-i erkâna riâyet etmek. Yani kıyâm, rükû ve secde gibi namazın her rüknünü sükûnetle yerine getirmek. Meselâ, rükûdan doğrulunca vücut dimdik olmalı, en az bir kere sübhânallâhi’l-azîm diyecek kadar durduktan sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir tesbih okunacak kadar durmalıdır.

7- Ka’delerde Ettehıyyâtü okumak,

8- Namazın sonunda selâm vermek,

9- Öğle ve ikindi namazlarının farzlarında Fâtiha ve sûreleri gizli (kendi işiteceği kadar) okumak,

10- Sabah, akşam ve yatsının farzlarıyla cuma ve bayram namazlarında imamın Fâtiha ve sûreleri açıktan okuması,

11- Üç veya dört rek’atli namazlarda ikinci rek’atten sonra oturmak,

12- Fâtiha’yı, sûre veya âyetten evvel okumak,

13- Namazda terk edilen ve geciktirilen vâciplerden ve geciktirilen farzdan dolayı sehiv secdesi etmek,

14- Vitir namazında kunut okumak,

15- Secdede alın ile birlikte burnunu da yere koymak. (M. İlmihal, Fazilet Neşriyat)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/21.html)
Başlık: “Gıybet, Kardeşini Hoşlanmayacağı Şeylerle Anmandır”
Gönderen: Mücteba - 22 Temmuz 2016, 11:22:15
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ: نَهَى رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْغِيْبَةِ وَعَنِ الْاِسْتِمَاعِ إِلَى الْغِيْبَةِ
(مجمع)


İbn-i Ömer (r.anhümâ) buyurdu ki:
“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), gıybet etmeyi ve gıybeti dinlemeyi yasakladı.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Temmuz Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 09 Temmuz 1432 Hicrî: 18 Şevval 1437

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)

“Gıybet, Kardeşini Hoşlanmayacağı Şeylerle Anmandır”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz?” buyurunca Sahâbe ‘Allâh ve Resûlü daha iyi bilir.’ dediler.
Buyurdu ki: ‘Din kardeşin hakkında onun hoşlanmayacağı şeyler söylemendir.’ ‘Söylediklerim onda varsa?’ diye sorulduğunda,

“Onlar din kardeşinde varsa gıybet etmiş olursun. Şâyet onda yoksa iftirâ etmiş olursun.” buyurdular.

Falanın elbisesi kısa veya uzun demek dahi gıybettir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Mîraca çıkarıldığım gece bir topluluğa rastladım. Sağlarından sollarından etleri kesiliyor, sonra da kendilerine yediriliyordu. Kendilerine “Dünyada kardeşlerinizin etini yediğiniz gibi şimdi kendi etlerinizi yiyiniz.” deniliyordu.

Ben “Yâ Cebrâil! Bunlar kimlerdir?” diye sordum.

Cebrâil (a.s.) “Bunlar senin ümmetinden, insanların ayıp ve kusurlarını arayan, onları başkalarına söyleyen (gıybet eden)lerdir.” dedi.

Câbir bin Abdullah (r.a.) naklediyor: Resûlüllah (s.a.v.) zamanında kötü kokulu bir rüzgâr esti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bazı münafıklar, Müslümanları gıybet ettiler. Bu kötü kokunun sebebi işte budur.” buyurdular.

Hikmet ehli bir zâta, ‘Resûlullah (s.a.v.) zamanında gıybetin kötü kokusu ortaya çıkıyordu. Fakat günümüzde bu koku ortaya çıkmıyor. Bunun hikmeti nedir?’ denildi. Şöyle cevap verdi: Günümüzde gıybet o kadar çoğaldı ki, burunlar o kokularla doldu, artık kötü koku belli olmuyor.

Bu şuna benzer:
Derilerin işlendiği tabakhaneye ilk defa giren adam derilerin pis kokusundan orada duramaz. Hâlbuki oranın çalışanları, burunları o kokuyla dolup ona alıştığından bu kötü kokuyu hissetmezler. İşte günümüzde gıybet böyledir. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/22.html)
Başlık: Çocuklara Verilen Sözleri Tutunuz | Niyaz Ehlinin Allah’ı Zikri
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2016, 03:20:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّكُمْ تُدْعَوْنَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِأَسْمَائِكُمْ وَأَسْمَاءِ آبَائِكُمْ فَأَحْسِنُوا أَسْمَاءَكُمْ
(د)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak siz kıyamet günü isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Onun için güzel isimler veriniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Temmuz Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 10 Temmuz 1432 Hicrî: 19 Şevval 1437

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)

Çocuklara Verilen Sözleri Tutunuz

İnsan, bir çocuğa ‘Sus, sana şunu alacağım’ der de sonra söz verdiği şeyi almazsa bu onun üzerine yalan olarak yazılır. Eğer tevbe etmemişse kıyâmet gününde bu yalan sebebiyle azâb ile cezâlandırılır. (Şir’atü’l-islam)

Abdullah bin Âmir (r.a.) anlatıyor:
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) evimize geldi. Ben küçük bir çocuktum. Oynamaya gidecektim. Annem bana,

‘Ey Abdullâh, gel, sana bir şey vereceğim.’ dedi.  Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.)

‘Ona ne vermek istemiştin?’ dedi. Annem,

‘Hurma verecektim.’ deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

‘Şâyet dediğini yapmayacak olsaydın sana bir yalan günahı yazılırdı.’ buyurdular. (Müsned-i Ahmed)


NİYAZ EHLİNİN Allah’I ZİKRİ

Adamın birisi, her gece ‘Allah’ diye zikrederdi.
Şeytan dedi ki: Ey utanmaz, yüzsüz adam! Ne zamana kadar ‘Allah’ deyip duracaksın. Görmüyor musun, sana ondan bir cevap gelmiyor. Cevap almadan seslenişin manası ne?

Adam bu sözden çok mahcup oldu. Epeyce ağladıktan sonra güçsüz kalıp uykuya daldı. Rüyasında Hızır aleyhisselamı gördü. Hızır aleyhisselam ona:

Allah’ı zikretmeye devam etmelisin. Niçin onu anmaktan vazgeçtin? dedi. Adam:

‘Lebbeyk’ cevabı alamadım, beni kapısından kovduğunu zannettim, dedi. Hızır aleyhisselam dedi ki:

Allahü Teâlâ kullarına şöyle buyuruyor: “Zikrinizi kabul ettiğim için sizi o zikirle meşgul kıldım. Sizin zikrediyor olmanız bizim kabul ettiğimize, ‘Lebbeyk’imize işarettir. (Mesnevi’den Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

İsimlerimiz: Erkek: Selçuk, Kız: Şeyda

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/23.html)
Başlık: Haram Yemenin Vücûda Tesiri | MUTFAĞIMIZ: Meyveli Pelte (Pâlûze)
Gönderen: Mücteba - 24 Temmuz 2016, 03:25:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خِيارُ اُمَّتِى اَلْقَانِعُ وَشِرَارُهُمْ اَلطَّامِعُ
(الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetimin en hayırlıları kanaatkâr olanlar, en şerlileri de tamahkâr (açgözlü) olanlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Temmuz Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 11 Temmuz 1432 Hicrî: 20 Şevval 1437

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)

Haram Yemenin Vücûda Tesiri

Hicrî 4. asrın büyük âlimlerinden Ebu’l-Abbâs Zûzenî’ye (v. 375) günahlardan tevbe ettiği halde haram yiyen adamın hali soruldu da şöyle dedi:

Hiç tevbe eden haram yer mi? Hâlbuki tevbe, haram yemeyi terk etmektir. Kul haram yediğinde midesindeki yemek, kiremit ocağına konulmuş taşa benzer. O lokma midenin hararetiyle iyice ısınır. Kızgın taşın üzerine su serpilince duman çıktığı gibi o yenilen lokmadan bir duman çıkar ve bütün beyni kaplar. Sonra oradan inip bütün azaya dağılır. İşte bu vakit onun gözü harama bakar, dili gıybet eder, kulağı haramları işitir, eli türlü cinayetler işler, ayakları her türlü kötülüğe gider.

Zamanla bu adamın gözü, dili, eli, ayağı ölür; hiçbir hayra gitmez olur ve nihâyet kalbi de ölür.


MUTFAĞIMIZ: Meyveli Pelte (Pâlûze)


Malzemeler:

1 su bardağı buğday nişastası

4 su bardağı su

Yarım su bardağı toz şeker

Yarım su bardağı meyve suyu (Mandalina, çilek, nar, vb.)

1 çorba kaşığı tereyağı


Üzeri için:

1 tatlı kaşığı tarçın

1 su bardağı ceviz içi veya meyve taneleri


Hazırlanışı:

Evvela şeker su ile karıştırılıp bir tencere ile ocağa konulur. Taze sıkılmış meyve suyu da ilave edilir. Kaynayınca bir miktar su içinde ezilen nişasta ağır ağır içine konulur, aralıksız karıştırılır. Tereyağı konulur. Hafif koyulaşınca kâselere konulur. Soğuyunca üzerini meyve taneleri ile süsleyebilir veya ceviz ve tarçın koyabilirsiniz.

Meyve suyu eklemeden sade olarak yapılırsa üzerine halis gül suyu konularak ikram edilebilir.

Not: Tatlıları yemeğin sonunda değil başında yemelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/24.html)
Başlık: Endülüs (İspanya)'ün Fethi
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2016, 10:50:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَأَنْ يَحْتَزِمَ أَحَدُكُمْ حُزْمَةً مِنْ حَطَبٍ فَيَحْمِلَهَا عَلَى ظَهْرِهِ فَيَبِيعَهَا خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَسْأَلَ رَجُلًا يُعْطِيهِ أَوْ يَمْنَعُهُ
(م)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Birinizin bir bağ odun toplayıp, sonra onu sırtında taşıyarak getirip satması, kendisi için verip vermeyeceği bilinmeyen birinden dilenmesinden daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Temmuz Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 12 Temmuz 1432 Hicrî: 21 Şevval 1437

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)

Endülüs (İspanya)'ün Fethi

Endülüs’ün fethi, hicretin 92’nci senesinde, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) asrından sonra en hayırlı asır olan tâbiîn devrinde başladı. Bu sırada Emevîlerden Velîd bin Abdülmelik bin Mervân halife idi.

İlk fetihlere muvaffak olan Tâbiîn’den ve Kayrevan valisi Musa bin Nusayr’in azadlısı Târık bin Ziyâd idi. Afrika’nın kuzey batı ucundan karşıya geçip Kurtuba’yı ele geçirdi. Daha sonra Musa bin Nusayr da büyük bir ordu ile karşı yakaya geçip Târık ile birleşti ve büyük fetihler oldu. Endülüs her cihetten İslâm devletlerinin ve memleketlerinin en güzîdelerinden biri haline geldi. Lâkin daha sonra bir hükümdar idaresi altında toplanamadılar, birçok ufak beyliklere bölündüler ve nihâyet bu tefrika onların sonu oldu.

Endülüs uzun müddet Müslümanlar için ribat mahalli ve bir İslam serhaddi oldu. Tâbiînin büyüklerinden birçok zât cihâd ve gazâ için Endülüs’e gitmişlerdir. Onlardan bazıları şunlardır:

Muhammed bin Evs bin Sâbit el-Ensârî: Ebû Hüreyre hazretlerinden hadîs rivâyet ederdi.

Haneş bin Abdullâh San‘ânî: Alî bin Ebî Tâlib (r.a.) ve Fadâle bin Ubeyd’den (r.a.) hadîs rivâyet ederdi.

Abdurrahman bin Abdullah Gâfıkî: İbn-i Ömer hazretlerinden hadîs rivâyet ederdi.

Zeyd bin Kâsıd Seksekî Mısrî: Abdullâh bin Amr bin Âs’dan (r.a.) hadîs rivâyet ederdi.

Musa bin Nusayr: Endülüs fâtihi: Temîm-i Dârî’den (r.a.) hadîs rivâyet ederdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Garb (batı) ehli, kıyâmete kadar hak üzerine gâlip olacaktır” buyurdular (Sahîh-i Müslim). Bu hadîs-i şerîfin manası umûmî, yani bütün batıya şâmildir.

Mağrib: Endülüs’ten İstanbul’a kadar bütün Rum beldeleri demektir. Yani Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bu beldelerde İslâm’ın yayılacağını ve kıyâmet gününe kadar devam edeceğini müjdelemiş ve bu beldelerin kıyâmete kadar Hak Teâlâ’nın yardımını ihsân edeceği serhadler olacağını bildirmişlerdir. (Humeydî, el-Cezvetü’l-Muktebes.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/25.html)
Başlık: Bahtiyar ve Bedbaht Eden Şeyler | Bir Güzel Ahlak: Şeytanı Öfkelendirmek | Fıkra
Gönderen: Mücteba - 26 Temmuz 2016, 11:12:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ كَلَامِ ابْنِ آدَمَ عَلَيْهِ لَا لَهُ إِلَّا أَمْرٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ نَهْيٌ عَنْ مُنْكَرٍ أَوْ ذِكْرُ اللهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanın her konuşması aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmesi, kötülükten nehyetmesi ve Allâh’ı zikretmesi lehinedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Temmuz Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 13 Temmuz 1432 Hicrî: 22 Şevval 1437

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)

Bahtiyar ve Bedbaht Eden Şeyler

Âdem aleyhisselam, beş şey ile bahtiyar oldu:

Allâhü Teâlâ’nın emrine muhâlefetini (unutarak işlediği hatâsını) itirâf etti,

İşlediği hataya pişman oldu

Nefsini levmetti; kınadı,

Hemen tevbeye sarıldı,

Allâhü Teâlâ’nın rahmetinden ümîdini kesmedi.


İblîs de beş şeyle bedbaht oldu:

Günahını ikrâr ve itiraf etmedi,

Günahından asla pişman olmadı,

Kendini hiç kötülemedi ve işlediği günahı Allah’tan bildi.

Günahından tevbe etmedi,

Allâhü Teâlâ’nın rahmetinden ümîdini kesti.  (Hak Dîni Kur’an Dili Tefsiri)


BİR GÜZEL AHLAK: ŞEYTANI ÖFKELENDİRMEK

Ebû Zer (r.a.)’in kölesi bir koyunun bacağını kırmıştı. Hazret-i Ebû Zer bunu görünce: “Koyunun bacağını kim kırdı?” dedi.

Köle: “Ben kırdım” dedi.

Ebu Zer (r.a): “Bunu niçin yaptın?” deyince köle:

“Ben seni kızdırayım, sen de beni döğerek günaha giresin diye bilerek yaptım” dedi.

Bunun üzerine Ebû Zer (r.a): “Ben de beni kızdırmaya seni teşvik eden şeytanı kızdıracağım” dedi ve önce onu affetti sonra da azat etti. (Avârifü’l-Maârif)


FIKRA: Cimrinin Hesabı!

Bir cimriyi düğüne davet ederler. Adam, oğlunu da beraber götürür. Çocuk, nefis yemekleri görünce, lokmanın birini ağzına, öbürünü eline, üçüncüsünü de göz hapsine alarak yemeye başlar.

Babası:
- Oğlum! Göreyim seni! Yarınki, öbür günkü yiyeceğini de ye! deyince

Çocuk:
- Baba! Acele etme! Önce dünkü, evvelki günkü yemekleri yiyeyim de sonra onlara da sıra gelsin! der. :)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/26.html)
Başlık: Halîfe Hârun Reşid Ve Behlül Dânâ
Gönderen: Mücteba - 27 Temmuz 2016, 11:45:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَلِيَ شَيْئًا مِنْ أُمُورِ الْمُسْلِمِينَ لَمْ يَنْظُرِ اللهُ فِي حَاجَتِهِ حَتَّى يَنْظُرَ فِي حَوَائِجِهِمْ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müslümanların işlerini görmeye idareci tayin olunan, onların ihtiyaçlarını gözetip halletmezse Allâhü Teâlâ da onun ihtiyacını gözetip halletmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Temmuz Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 14 Temmuz 1432 Hicrî: 23 Şevval 1437

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)

Halîfe Hârun Reşid Ve Behlül Dânâ

Abbâsi Halîfesi Hârun Reşid hacdan dönerken birkaç gün Kûfe şehrinde kaldı. Tekrar yola çıkacağı zaman Behlül yoluna durup yüksek sesle üç defa:

“Ey Hârun” diye seslendi. Halife, hayret ederek:

“Beni böyle çağıran kimdir?” diye sordu. “Behlül” dediler. Halife durdu. İnsanlarla perdenin arkasından konuştuğu halde bu defa perdenin kaldırılmasını emretti ve:

“Beni tanıdın mı?” diye sordu.

“Evet tanıdım. Sen batıda iken bir kişi doğuda zulme uğrasa kıyamet günü bundan dolayı Allâhü Teâlâ’nın hesaba çekeceği kişisin.” deyince halife ağladı.

“Benim halimi nasıl görüyorsun?” dedi.

“Bunu öğrenmek için Allâhü Teâlâ’nın kitabında, “Muhakkak hayır sahibi olanlar, iyiler elbette bol nimetler içindedirler. Fâcirler, Rabbine karşı isyan edenler de şiddetli bir azab içindedirler.” (İnfitâr sûresi, âyet 13-14) mealindeki âyetine bak, dedi. Halife:

“İşlemiş olduğum salih amellerim ne olacak?” deyince

“Allah ancak takva sahiplerinin amellerini kabul eder.” (Mâide sûresinin 27.) âyetini okudu.

“Peki, Resûlüllâh (s.a.v.) ile olan akrabalığımız nerede?” dedi.

“Sûra üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında ne soy bağı vardır ne de birbirlerinin hallerini sorarlar.” (Müminûn sûresinin 101.) âyetini okudu.

“Peki, Resûlüllâh’ın bize şefaati?” dedi.

“O gün şefaat fayda vermez, ancak Rahmân’ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesna” (Tâhâ sûresinin 109.) âyetini okudu. (Ruhu’l-Beyân Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/27.html)
Başlık: Sultan İkinci Mahmûd Han'ın Haremeyn'e Bazı Hizmetleri
Gönderen: Mücteba - 28 Temmuz 2016, 10:52:14
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيُحْرَمُ الرِّزْقَ بِخَطِيئَةٍ يَعْمَلُهَا
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak ki kul, işlediği günahtan dolayı (bol) rızıktan mahrum bırakılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Temmuz Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 15 Temmuz 1432 Hicrî: 24 Şevval 1437

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)

Sultan İkinci Mahmûd Han'ın Haremeyn'e Bazı Hizmetleri

Osmanlı pâdişâhlarından Sultan İkinci Mahmud Han, Medîne’de yıkılan ve harâb edilen bütün İslâmî eserleri yeniden inşâ ve ihyâ eyledi.

Peygamberimiz’in (s.a.v.), (622’de) Mekke’den Medîne’ye hicret ederken üç gün kaldıkları Kubâ köyünde yaptırdıkları Kubâ Mescidi 1828’te Sultan İkinci Mahmud Han tarafından yeniden yaptırılmıştır. Mihrab, kubbe ve kuyu üzerindeki kitâbeler de o zaman yazdırılmıştır. Ebûbekr-i Sıddîk mescidini ve Hazret-i Ömer mescidini yeniletmiştir.

Sultan Mahmud Han Ravza-i Mutahhara’nın kubbe-i şerîfesini yeniledi ve yeşile boyattı (1813). Böylece de “Yeşil Kubbe” diye meşhur oldu. 

Hücre-i Saâdet’e hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki şiiri kendisinin ve bütün Osmanlı Sultanlarının Resûlullâh’a olan hürmet ve sevgisinin bir vesîkasıdır:

Şem’dân eyledim ihdâya cür’et yâ ResûlAllah!

Murâdım dergeh-i ulyâya hizmet, yâ ResûlAllah!

Değildir ravzaya şâyeste, dest-âvîz-i nâçîzim,

Kabûlünde kıl ihsân ü inâyet, yâ ResûlAllah!

Kimim var hazretinden gayri, hâlim eyleyem i‘lâm,

Cenâbındandır ihsân ü mürüvvet, yâ ResûlAllah!

Dahilek el-emân, sad el-emân, dergâhına düştüm,

Terahhum kıl, bana eyle şefâat, yâ ResûlAllah!

Dü-âlemde kıl istishâb Hân Mahmûd-ı Adlî’yi,

Senindir evvel ü âhirde devlet, yâ ResûlAllah!

(Bu yüce dergâha hizmet niyetiyle bir şamdan hediye etmeye cüret eyledim yâ ResûlAllah.
Bu naciz avize senin Ravza’na lâyık değildir, ihsan ve inayetle kabul buyur yâ ResûlAllah.
Hazretinden başka hâlimi arzedecek kimsem yok, ihsan ve inayet ancak cenabınızdandır yâ ResûlAllah.
Binlerce eman, dergâhına düştüm, merhamet buyur, şefâat eyle yâ ResûlAllah.
İki âlemde Mahmud Han’a sahib ol ki, evvel ve âhir devlet ancak senindir yâ ResûlAllah.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/28.html)
Başlık: Fıkıh..............: ÖŞÜR
Gönderen: Mücteba - 29 Temmuz 2016, 10:43:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: دُعَاءُ الْمُحْسَنِ إِلَيْهِ لِلْمُحْسِنِ لَا يُرَدُّ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İyilik yapılan kimsenin, iyilik yapana duâsı reddolunmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Temmuz Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 16 Temmuz 1432 Hicrî: 25 Şevval 1437

Fıkıh..............: ÖŞÜR

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleri vesair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir.

Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcâb etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin, pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı, çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü mahsülden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden ve ekilenlerden de öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsâ, İmâm-ı A’zam Hz.leri: “Yerden, arâzîden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/29.html)
Başlık: Şeytân Mü’mine Vesvese Verir
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2016, 15:24:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الشَّيْطَانَ يَجْرِي مِنِ ابْنِ آدَمَ مَجْرَى الدَّمِ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak şeytan kanın (bedende) dolaştığı gibi insanın damarlarında dolaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Temmuz Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 17 Temmuz 1432 Hicrî: 26 Şevval 1437

Lehistan (Polonya)'ın Osmanlı Himayesini Kabulü (1557)

Şeytân Mü’mine Vesvese Verir

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) şeytanın vesvesesini sordular: “Hırsız içinde hiçbir şey bulunmayan eve girmez. O sırf iman bulunduğundan dolayıdır” buyurdular.

Ali bin Ebî Tâlib kerremallâhü vecheh buyurdu ki:

Bizimle ehl-i kitabın namazı arasındaki fark şeytanın vesvesesidir. İblis’e itaat ettikleri için ehl-i kitapla uğraşmayı bırakmıştır. Mü’minler ise hep ona muhâlefet edip onunla harb ederler. Mücâdele ise ancak muhâlefet edenle olur.

Allâh’ın düşmanı İblis aleyhilla‘ne dedi ki:
“Yâ Rabbi, ümmet-i Muhammed: ‘Biz Allâh’ı seviyoruz ve Şeytan’ı sevmiyoruz,’ derler. Sonra da senin onlara emrettiklerine asi olur, benim emrettiklerimi yaparlar.”

Hak Teâlâ buyurdu ki: “Bu düşman gazabımın kullarıma şiddetli olmasını istiyor. İzzetim ve celâlim hakkı için sırf onların bana muhabbet iddiaları sebebiyle benim hakkımdan yaptıkları noksanları bağışlarım. Sana düşmanlık ve sevmedikleri iddiâları sebebiyle de senin vesvesenle işledikleri suçları mağfiret ederim.”

Horasanlı bir zât, Irak tarafına ilim tahsîli için gider. Orada bir âlimin derslerine devâm edip ondan dört bin hikmetli söz öğrenir. Vatanına dönmek isteyince hocasından izin istemek üzere huzuruna varır. Üstazı: “Sana bir kelime öğreteyim, öğrendiğin bütün her şeyden hayırlıdır.” der ve “İblis sana vesvese verir mi?” diye sorar. Talebesi:

“Evet” der.

“Sana vesvese verince ne yapıyorsun?”

“Onu defediyorum”

“İkinci defa vesvese verirse?”

“Onu da defetmekle uğraşırım” der. Hocası der ki:

“Allâh düşmanı şeytan, sana eziyet verip seni ibadetten meşgûl ederse onun vesvesesini defetmekle uğraşma. Çoban köpeği yanından geçen yolcu, köpeğin saldırmasından sâhibine sığındığı gibi sen de Allâh’a sığın. Muhakkak o bir köpektir. Allâh onun hilesinden ve şerrinden cümlemizi muhâfaza buyursun.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/30.html)
Başlık: İmâm Ahmed Bin Hanbel Rahmetullâhi aleyh
Gönderen: Mücteba - 31 Temmuz 2016, 15:30:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُوصِيكَ أَنْ تَسْتَحْيِيَ مِنَ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ كَمَا تَسْتَحْيِى مِنَ الرَّجُلِ الصَّالِحِ مِنْ قَوْمِكَ
(مجمع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sana insanlar arasındaki sâlih bir kimseden hayâ ettiğin gibi Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmeni vasiyet ediyorum.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmaü’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Temmuz Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 18 Temmuz 1432 Hicrî: 27 Şevval 1437

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)

İmâm Ahmed Bin Hanbel Rahmetullâhi aleyh

Ameldeki dört hak mezhebden Hanbelî mezhebinin imâmıdır. H. 164 (M. 780) tarihinde Bağdad’da doğmuştur. Mekke, Medîne, Şam, Yemen, Basra, Kûfe, Cezîre vesâir beldelere seyâhat edip zamanının meşhûr muhaddislerinden hadîs aldı ve kendisinden Müslim, Buhârî, Beğavî, İbn-i Ebiddünyâ gibi meşhur âlimler hadîs rivâyet etmişlerdir. Fazîletlerine ve menkıbelerine dair pek çok kitaplar yazılmıştır.

İmâm Ahmed (rah.), İmâm Şâfiî’nin (rah.) talebelerinden olup hadîs ve fıkıhda zamanında eşsizdi. İmâm Ebû Yûsuf’un (rah.) vefatından ve İmâm Şâfiî’nin (rah.) Mısır’a gitmesinden sonra Bağdad’da kendisinden büyük fakîh ve muhaddis kalmamıştı.

Hadîs ilmine dair “el-Müsned” ismiyle bir kitap yazmıştır ki o vakte kadar yazılan hadîs kitaplarının en büyüğü ve mükemmelidir.

Kur’ân-ı Kerîm’in mahlûk olduğunu söylemediğinden H. 220 tarihinde hapsolundu ve dövüldü.

H. 240 (M. 855) tarihinde Bağdad’da vefât etmiş, cenâzesinde yüz kırk bin Müslüman bulunmuştu. Vera‘ ve takvâ sahibi idi.

İmâm Ahmed bin Hanbel (rah.), Evliyâdan Bişr-i Hâfî’nin (rah.) meclisine çok giderdi.

Bişr-i Hâfî (rah.) hastalanmıştı, evliyâdan âbide ve zâhide Âmine Remliye ziyâretine gelmişti. O sırada Ahmed bin Hanbel de Bişr-i Hâfî’yi (rah.) ziyârete geldi. İmâm Ahmed (rah.), ziyâretçi hanımı görünce “Bu kimdir?” diye sordu. “Âmine-i Remliye’dir, hastalığımı işitip ziyarete gelmiş” dedi. İmâm Ahmed (rah.), “Ona söyleyin de bize dua etsin” dedi. Âmine (rah.): “Allâhım, Bişr bin Hâris ve Ahmed bin Hanbel, cehennemden kurtulmak istiyorlar. Sen onları azâbından kurtar” diye dua etti. Ahmed bin Hanbel (rah.) dedi ki: “Oradan döndüm. Gece olunca üzerinde nurdan Besmele ile “Duanızı kabul ettik, katımızda sizin için fazlası da vardır” yazılı bir kağıt üzerime atıldı. (Beyhakî, Menâkıb-ı İmâm Ahmed)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/7/31.html)
Başlık: Geçmiş Devletlerin Zübdesi: OSMANLILAR
Gönderen: Mücteba - 01 Ağustos 2016, 11:02:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يَرْفَعُ بِهَذَا الْكِتَابِ أَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’(i okuyup onunla amel etmeleri) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur’ân’la amel etmediklerinden) alçaltır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ağustos Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 19 Temmuz 1432 Hicrî: 28 Şevval 1437

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)

Geçmiş Devletlerin Zübdesi: OSMANLILAR

Allâhü Teâlâ bütün peygamberleri, Peygamberimiz Muhammed Mustafa aleyhisselâmın mukaddimesi (ve habercisi) olarak göndermiştir. O hulâsa, netice ve zübdedir ve peygamberlerin en şereflisidir. Nitekim bir hadîs-i şerîflerinde: “Bütün peygamberler üzerine altı şeyle üstün kılındım…” buyurdular.

Önceki ilâhî kitapların indirilmesinden maksad Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) indirilen Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân-ı Kerîm, ilâhî kitapların (Tevrât, İncîl ve Zebûr’un) hulâsasıdır. O kitaplarda olan herşey Kur’ân-ı Kerîm’de var. Amma o kitaplarda olmayan hükümler, âdab ve fazîletler de var.

Geçmiş ümmetlerin gelmesinden maksad ve gâye de Ümmet-i Muhammed’in gelmesidir. O, önceki ümmetlerin neticesi gibidir.

Geçmiş hükümdarların gelmesinden maksad ve gâye de Osmanlı sultanlarıdır. Onlar geçmiş padişahların hulâsası, devletleri de devletlerin hulasasıdır. Devletleri Mehdî ve Îsâ aleyhimesselâmın zuhûruna kadar devam eder. Doğudan batıya yedi iklimde kudret sâhibi olurlar. Bu devlet onlardan önce kimseye verilmemiştir. Büyük dedelerinin isminin Osman olması da buna delalet eder. Zîrâ Hazret-i Osman (r.a.) Câmiu’l-Kur’ân (Kur’ân-ı Kerîm’i cem eden)dir. Onlar Hazret-i Ömer (r.a.) gibi Hak ismini açığa çıkardılar.

Hazret-i Ömer (r.a.) Müslüman olduğunda dedi ki:
“Yâ Resûlallâh, bizler hak üzere değil miyiz?”

Peygamberimiz (s.a.v.):
“Beni hak ile peygamber gönderen Allâh’a yemin ederim ki hepimiz hak üzereyiz” buyurdular.

Hazret-i Ömer (r.a.):
“Seni hak ile peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki bu günden sonra Allâh’a gizli ibâdet etmem” dedi. Allâhü Teâlâ onun îmânıyla bu dini yaydı. Dînin zuhûru onun îmânına bağlı oldu. Bu ilk zuhurdur.

Osmanlı padişahlarının atası Osman Gazi’ye ve evlâdına bu büyük devlet, Kurân-ı Kerîm’e hürmet etmeleri sebebiyle verilmiştir. (Tefsîr-i Ruhu’l-beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/1.html)
Başlık: Dünya’da Allah’tan Korkan Âhirette Emindir
Gönderen: Mücteba - 02 Ağustos 2016, 12:15:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا جَاءَ الْمَوْتُ لِطَالِبِ الْعِلْمِ وَهُوَ عَلَى هَذِهِ الْحَالَةِ مَاتَ وَهُوَ شَهِيدٌ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İlim talebesi, ilim öğrenirken ölürse şehit olarak ölür.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 20 Temmuz 1432 Hicrî: 29 Şevval 1437

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)

Dünya’da Allah’tan Korkan Âhirette Emindir

Âmiroğullarının reisi olan zât, Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) geldi ve bazı sualler sordu: “Kötülüklerle beraber yapılan iyiliğin faydası olur mu?” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Evet, olur. Tevbe günahları temizler, iyilikler de kötülükleri giderir. Kul rahat zamanında Allah’ı zikrederse, sıkıntılı zamanlarında Allah da ona yardım eder.” buyurdular.

“Bu nasıl olur?” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Allah azze ve celle şöyle buyurdu: İzzet ve Celâlim’e andolsun ki ben kulumda iki emniyeti ve iki korkuyu bir arada bulundurmam. Eğer kulum dünyada iken benden korkarsa, kullarımı cennette topladığım gün onu emniyet içerisinde bulundururum ve onun emniyeti devam eder. Ayrıca onu mahvedileceklerle birlikte mahvetmem. Şayet dünyada benden korkmaz ve emniyet içerisinde bulunursa, kıyâmet günü kullarımı hesap için topladığım zaman benden korkar ve korkusu devam eder.” buyurdular.

“Ya Muhammed! İnsanları neye davet ediyorsun?” dedi.

“Bir olan ve ortağı olmayan Allah’a ibâdet etmeye, putları inkâr edip Allahü Teâlâ’nın peygamberlerine ve kitaplarına inanmaya, şartlarını yerine getirerek beş vakit namazı kılmaya, senede bir ay oruç tutmaya. Allah’ın seni temizlemesi ve malının temiz ve helâl olması için zekâtını vermeye, imkân bulursan hacca gitmeye, cünüplükten yıkanmaya, öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme inanmaya davet ediyorum.” buyurdular.

“Ya Muhammed! Bunların karşılığında bana ne var?” diye sordu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Tâhâ sûresinin: “Adin cennetleri, altından nehirler akar. Onlarda ebedî olarak kalacaklar ve işte o temizlenenlerin mükâfâtı orada emniyet içinde oturmaktır” meâlindeki 76. âyet-i kerîmesini okudular.

“Ben hayatı seven bir adamım. Acabâ, âhiretteki bu mükâfatın yanında dünyada da bir faydası var mı?”

“Evet, Allah’ın yardımı ve emniyet içinde memleketinde yaşamak vardır” buyurdular.

Âmiroğullarının reisi olan bu zat, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) davetini kabul etti ve Müslüman oldu. (El-Kâmil fi’t-tarih)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/2.html)
Başlık: Nurları, Güneş Gibi Olanlar | Zilkade Ayı İctimâ'i Ru'yet ve Başlangıcı
Gönderen: Mücteba - 03 Ağustos 2016, 11:48:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يُصَلِّي فِي الْمَسْجِدِ مِنْهُمْ أَلْفَ رَجُلٍ وَزِيَادَةٌ لَا يَكُونُ فِيهِمْ مُؤْمِنٌ
(كنز)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Öyle bir zaman gelecek ki, o günde (cami ve) mescitte bin, hatta daha fazla kişi namaz kılacak, içlerinde (kâmil) bir mümin olmayacak.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ağustos Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 21 Temmuz 1432 Hicrî: 30 Şevval 1437

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)

Nurları, Güneş Gibi Olanlar

Abdullah ibn-i Ömer (r.anhümâ) anlatıyor:

Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûrunda iken, güneş doğdu.

Resûlullâh (s.a.v.):
“Kıyâmet gününde Allah’ın huzûruna bir topluluk gelecek ki, onların nûru güneşin nûru gibidir.” buyurdu.

Hazret-i Ebubekir (r.a.):
“Onlar biz miyiz, yâ Resûlallâh?” diye sordu.

“Hayır, siz değilsiniz. Sizin birçok kazancınız var. Fakat onlar fakirdirler. Yeryüzünün bütün kıtalarından hicret edip bir araya gelenlerdir. Gariplere müjdeler olsun, gariplere müjdeler olsun, gariplere müjdeler olsun.” buyurdular.

“Garipler kimlerdir, yâ Resûlallâh?” denilince:
“Allah’a isyan edenlerin, itâat edenlerden daha çok olduğu, kötü insanlar arasında bulunan sâlih insanlardır.” buyurdular. (Müsned-i Ahmed)


ZİLKÂDE AYI

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir. Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


ZİLKADE AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Zilkâde ayı ictimâ‘ı 02 Ağustos Salı günü Türkiye yaz saati ile 23:44’tür.

Ru’yet, ise 03 Ağustos Çarşamba Türkiye yaz saati ile 14:49’dur.

Hilâl’in görüleceği yerler: Hint Okyanusu’nun orta kısımları, Afrika kıtasının ortası ve güneyi, Madagaskar, Mozambik, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Tanzanya, Kenya ve Uganda.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 04 Ağustos Perşembe günü de Zilkâde ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/3.html)
Başlık: "Hayrı Söyle, Yoksa Sus"
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2016, 11:32:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ دَفَعَ غَضَبَهُ دَفَعَ اللهُ عَنْهُ عَذَابَهُ وَمَنْ حَفِظَ لِسَانَهُ سَتَرَ اللهُ عَوْرَتَهُ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim öfkesini yenerse Allâhü Teâlâ azâbını ondan kaldırır. Kim de dilini çirkin sözlerden) muhâfaza ederse Allâhü Teâlâ onun ayıbını örter.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ağustos Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 22 Temmuz 1432 Hicrî: 01 Zilkâde 1437

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)

"Hayrı Söyle, Yoksa Sus"

Allâhü Teâlâ kulunda birçok âzâlar yaratmış, her birine de bir hizmet vermiştir. Dilin hizmeti konuşmaktır, amma her şeyi değil.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Ya hayrı söyle, yoksa sus.”

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa sadece hayrı söylesin yahut sussun.”

Allâhü Teâlâ kuluna iki kulak ve bir dil vermiştir ki söylediği sözdeki hatalarını işitebilsin. Çok konuşanın hüznü ve hatası da çok olur. İnsanın selâmeti, diline sahip olmasındadır.

Dilin gıybet, nemîme, iftirâ, yalan gibi pek çok âfeti vardır ki bunlardan sakınmak lazımdır.

Îsâ Aleyhisselam buyurdu ki:

“Allâh’ı zikirden başka her söz boş ve faydasızdır. Allâhü Teâlâ’nın yarattıkları hakkında tefekkür etmeksizin sükût etmek de hatâdır. İbretsiz her bakış da boştur, faydasızdır. Sözü Allâh’ı zikir, sükûtu Allâh’ın azamet ve kudretinin eserlerinde tefekkür, bakışı da ibret olana müjdeler olsun.”

Lokman Hakîm (a.s.):

“Ey oğul, insanlar güzel sözleriyle öğündüklerinde sen de güzel sükûtunla övün.” demiştir.

Kus bin Sâide ve Eksem bin Sayfi bir araya geldiler. Biri diğerine:

“İnsanoğlunda ne kadar kusur bulursun?” diye sordu. Diğeri:

“Sayılmayacak kadar çok. Lâkin bir huy var ki, insan onunla bütün bu ayıplarını örterdi” dedi.

“O nedir?” diye sorunca:

“Diline sahip olmaktır” dedi.

Sükûta devam et, zîrâ onda selâmet var.

Boş konuşmayı bırak, zîrâ sonunda pişmanlık var.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/4.html)
Başlık: Niyetin Ehemmiyeti | Ashâb-ı Bedir………BAHHÂS BİN SA‘LEBE (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 05 Ağustos 2016, 11:51:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الْعَمَلِ اَلنِّيَّةُ الصَّادِقَةُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Amellerin en faziletlisi, sâdık niyettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ağustos Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 23 Temmuz 1432 Hicrî: 02 Zilkâde 1437

Turgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)

Niyetin Ehemmiyeti

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

Yemek yemekten maksat, nefsi nasiblendirmek olmamalıdır. Aksine, ibâdet yapmaya güç ve kuvvet kazanmak olmalıdır.

Başlangıçta bu niyyete muvaffak olmak kolay olmasa bile, kendini buna zorlamak, bu niyeti elde etmek için Allâhü Teâlâ’ya yalvarmak lazımdır.

Elbise giymekte niyet, ibâdet ve namazı kılmak için zînetlenmek olmalıdır. Zîrâ Kur’ân-ı Kerîm’de;
“Ey âdemoğlu! Her mescit yanında ziynetinizi tutunuz (yani gerek tavaf ve gerek namazda elbisenizi üzerinize alınız, en güzel hal ve kıyafette bulununuz)...” (A’raf sûresi, âyet 31) buyrulmuştur. Güzel elbiseler giymekten maksat, insanlara gösteriş olmamalıdır. Zîrâ bu (gösteriş için giyinmek) menolunmuştur; yasaklanmıştır.

Bütün hal ve hareketlerde, Allâhü Teâlâ’nın rızâsını gözetmeye ve İslam dininin icablarıyla bedeni ve kalbi ile amel etmeye gayret etmek lazımdır. İşte böyle yapıldığı takdirde insan zâhiriyle (bedeniyle) ve bâtını ile (kalbiyle), Allâhü Teâlâ’ya yönelmiş, Allâhü Teâlâ’yı zikretmiş olur.

Mesela bir kul, başından sonuna kadar tamamen gaflet olan uykuyu, ibâdetlerinde tembellikten kurtulmak ve ibâdetlerini daha uyanık olarak eda etmek niyetiyle uyursa, bu uyku aynen bir ibâdettir. Bu niyetle uyumaya devam ettiği müddetçe de o kimse sanki ibadette gibidir. Çünkü o kimsenin niyeti, ibadetleri daha iyi edâ etmektir.

Hadîs-i şerîfte;
“Âlimlerin uykusu, ibadettir.” buyrulmuştur…” (Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3/ m. 17)


Ashâb-ı Bedir………BAHHÂS BİN SA‘LEBE (R.A.)

Bahhâs bin Sa‘lebe radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabilesinin Avf oğullarındandır.

Kardeşi Abdullah bin Sa‘lebe hazretleriyle birlikte Bedir ve Uhud gazâsında hazır bulunmuşlardır. Radıyallâhü Anhümâ.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/5.html)
Başlık: Namazları Vaktinde Kılmak
Gönderen: Mücteba - 09 Ağustos 2016, 11:33:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوَّلُ الْوَقْتِ رِضْوَانُ اللهِ وَوَسَطُ الْوَقْتِ رَحْمَةُ اللهِ وَآخِرُ الْوَقْتِ عَفْوُ اللهِ
(قط)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Namazı ilk vaktinde kılmakta Allâh’ın rızâsı, orta vaktinde Allâh’ın rahmeti, son vaktinde ise Allâh’ın affı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ağustos Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 24 Temmuz 1432 Hicrî: 03 Zilkâde 1437

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)

Namazları Vaktinde Kılmak

Her akıllı, bâliğ (ergen) olan kimsenin Ehl-i sünnet itikâdı üzere îmân olunacak husûsları bilip îmân ettikten sonra beş vakit namazın farzlarını ve vâciblerini bilmesi ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrettiği üzere yerine getirmesi lazımdır.

Uyku ve unutmak gibi bir özürle vaktinde edâ edilmeyip zimmette kalan namaz borcu, tevbe ile ve sâir hasenât (iyilikler) ile sâkıt olmaz. Mutlaka kazâ edilmesi lâzımdır. Ehl-i Sünnet ve Cemâat’ın icmâ’ı budur. Tevbe ile ancak kazâya bırakmanın günahı affolunur.

Namazın vaktini özürsüz olarak geçirmemeli ve özür ile geçirildi ise kazâsını asla ihmal etmemelidir.

Namazını zayi edenlere âhirette büyük azâb olunacağı Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Nitekim Mâûn (Eraeytellezi) sûre-i celîlesi namazı terkedenleri şiddetle zemmetmekte ve onlara azâb olunacağını bildirmektedir.

Namaz ile mükellef kimselerin namazı hafife alarak gaflet etmesi ve kendini namaz kılıyormuş gibi riyâ ile halka göstermesi, dîni inkâr alâmeti olarak gösterilmiş ve böyle kimselerin cehennemin ‘Veyl’ denilen kan ve irin akan deresinde azap olunacağı beyan buyrulmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Kim namazı terkederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın gazabına uğrar ve rahmetinden mahrûm olur” buyurmuşlardır.

Her Müslüman emri altındakilere; âilesine ve evlâdına yedi yaşına gelince abdest, gusül ve namazı öğretmelidir. Namazı alışkanlık hâline getirmeleri için güzellikle ve tâkatlerine göre emretmeli ve namazı yanında kıldırmalıdır. (Şerh-i Dürri Yektâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/6.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 09 Ağustos 2016, 11:36:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ
(سورة آل عمران، 96)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesis edilmiş olan mâbed, Mekke’deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh (Kâbe-i Muazzama)dır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, Âyet 96)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ağustos Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 25 Temmuz 1432 Hicrî: 04 Zilkâde 1437

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)

Haccın Fazîleti

Allâhü Teâlâ buyurdu ki (meâlen):

“Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke’deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh (Kâbe-i Muazzama)dır. Onda açık âyetler (alâmetler), Makâm-ı İbrâhîm vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh’ı haccetmek Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır. Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir.” (Âl-i İmran Sûresi, âyet 96-97)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner.” (S. Tirmizî)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur.” buyurdu. “Onun mebrûr olması ne (ile)dir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir.” buyurdu. (S. İbn-i Huzeyme)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e “Hangi amel daha fazîletlidir?” diye soruldu, “Allâh’a ve Resûlü’ne îmân etmektir.” buyurdular.

“Sonra hangisi?” denildi.

“Allah yolunda cihâddır.” buyurdu.

“Daha sonra hangi (amel)dir?” denildi.

“Mebrûr (makbul) hacdır.” buyurdular. (Sahîh-i Buhârî)

“Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Kâ’be-i Şerîfe), İslâm’ın direk (mesâbesindeki rükün)lerinden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh’ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür.”

“Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir.” (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/7.html)
Başlık: Ehl-i Sünnet İtikâdı
Gönderen: Mücteba - 09 Ağustos 2016, 11:39:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ اللهَ لَا يَجْمَعُ أُمَّتِي (أَوْ قَالَ أُمَّةَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) عَلَى ضَلَالَةٍ وَيَدُ اللهِ مَعَ الْجَمَاعَةِ وَمَنْ شَذَّ شَذَّ إِلَى النَّارِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetim dalâlet (sapıklık) üzerinde icmâ ve ittifak etmez. İslam cemâati (Ehl-i Sünnet ve Cemâat) Allâhü Teâlâ’nın muhâfazasındadır. Kim İslam cemaatinden (Ehl-i Sünnet ve Cemaat) ayrılırsa cehenneme ayrılmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ağustos Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 26 Temmuz 1432 Hicrî: 05 Zilkâde 1437

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)

Ehl-i Sünnet İtikâdı

İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri şöyle buyurdular:

“Ey saadete muvaffak kılınmış evladım. Hepimize lazım olan, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat âlimlerinin, Kitab ve Sünnet’i layık olduğu şekilde anlayarak çıkardıkları hükümlerle itikâdımızı tashih etmek, düzeltmektir. Ehl-i Sünnet büyüklerinin görüşlerine muvafık olmadığı müddetçe hiç birimizin görüşü muteber değildir. Görmez misin ki, her bid’at ve dalâlet ehli, bâtıl olan hükümlerini kitap ve sünnetten aldığını ve o hükümleri kitap ve sünnetten anladıklarını iddia ederler...” (1/ m. 157)

“Kurtuluş yolu fiillerde, sözlerde, itikadda ve amelde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat Mezhebine uymaktır. -Allahü Sübhanehû onların adedini çoğaltsın- Çünkü kurtuluşa erecek olanlar ancak bunlardır Diğerleri ise helak olacaklardır. Bu hâli bugün birileri bilsin veya bilmesin (hüküm budur). Yarın herkes anlayacaktır, amma faydası olmayacaktır. Allah’ım, ölüm bizi uyandırmadan sen bizi uyandır.” (1/ m. 169)

“İtikad kirliliği -ki bu Ehl-i Sünnet itikâdına muhalefettir- öldürücü zehirdir, insanı ebedi ölüme ve sonsuz azaba götürür. Amelde meydana gelecek gevşeklik ve tembelliklerin mağfiret olunması ümid edilir. Ancak itikattaki gevşekliğin bağışlanma ihtimâli yoktur.” (2/ m. 67)

“Ubeydullah Ahrâr (k.s.) Hz.’nin şöyle buyurduğu naklolundu: “Bütün manevi haller ve vecdler bize verilse de itikâdımız Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akîdesi üzere olmasa biz bu hallerin, perişanlıktan başka bir şey olmadığına inanırız. Yine bizim üzerimizde kusur ve noksanlar toplansa da, itikadımız Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akîdesi üzere dosdoğru bulunsa, biz bunda bir beis görmeyiz. Cenab-ı Hak Seyyid-i Beşer (s.a.v.) Efendimiz hürmetine, bizi ve sizi, Peygamber Efendimiz’in râzı olduğu Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in yolunda sâbit kılsın.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/ m. 193)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/8.html)
Başlık: “Hicret, Allâh’ın Yasaklarını Terketmektir”
Gönderen: Mücteba - 09 Ağustos 2016, 11:41:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللهُ عَنْهُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hakiki Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir. Hakiki muhacir de Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri terk eden kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ağustos Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 27 Temmuz 1432 Hicrî: 06 Zilkâde 1437

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)

“Hicret, Allâh’ın Yasaklarını Terketmektir”

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) bir arâbî geldi ve “Yâ Resûlallâh, bana hicretten haber ver. O senin olduğun yere gelmek midir, yoksa belli bir yurda, yoksa husûsî bir topluluğun yanına gitmek midir, yahut sizin vefâtınızdan sonra kesilir mi?” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.) onun suâline cevap vermeyip sükût buyurdular. Bir müddet sonra:

“O suali soran nerededir?” buyurdular.  Adam:

“Buradayım Yâ Resûlallâh” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Hicret bütün çirkin şeyleri; açık ve gizli olan günahları terketmendir.  Sen bunu yaptığında memleketinde ölsen de muhâcir sayılırsın.”

Abdullâh bin Amr (r.a.) dedi ki: Bir adam şöyle sordu:

“Yâ Resûlallâh, bize cennetliklerin elbiselerini bildir. O kudretten yaratılmış şey midir, dokunmuş kumaştan mıdır?

Peygamberimiz (s.a.v.) onun suâline cevap vermeyip sükût buyurdular. Orada bulunanlardan bazıları da güldüler. Peygamberimiz (s.a.v.) onlara:

“Bilmediğini bir bilene sorana mı gülüyorsunuz? O sual soran nerededir?” buyurdular. Adam:

“Buradayım Yâ Resûlallâh” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) -iki defa-:

“Belki cennet meyveleri açılır da elbiseler çıkar” buyurdular. Abdullâh bin Amr sordu:

“Yâ Resûlallâh, hicret ve cihâd hakkında ne buyurursunuz?”

“Ey Abdullah, nefsinden başla, önce onunla cihâd et, nefsinden başla, onunla cihâd et. Muhakkak sen eğer harpten kaçarken öldürülürsen Allâhü Teâlâ seni firâr edenlerle diriltir. Eğer riyâ ile cihâd ederken öldürülürsen, Allâhü Teâlâ seni riyâkârlarla diriltir. Eğer mükâfâtını sırf Allâh’tan umduğun halde sabrederek ölürsen Allâhü Teâlâ seni mükâfâtını Allâh’tan umarak sabredenlerle diriltir.” (S. Ebû Davud)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/9.html)
Başlık: Mal ve Beden İle İbâdet: HAC
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2016, 11:03:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَاجَّ الرَّاكِبَ لَهُ بِكُلِّ خُطْوَةٍ تَخْطُوهَا رَاحِلَتُهُ سَبْعُونَ حَسَنَةً وَإِنَّ الْحَاجَّ الْمَاشِيَ لَهُ بِكُلِّ خُطْوَةٍ يَخْطُوهَا سَبْعُمِائَةِ حَسَنَةٍ مِنْ حَسَنَاتِ الْحَرَمِ. قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ : وَمَا حَسَنَاتُ الْحَرَمِ؟ قَالَ:كُلُّ الْحَسَنَةِ بِمِائَةِ أَلْفِ حَسَنَةٍ.
(مجمع)


"Muhakkak binekli olarak hac yapan kimsenin bineğinin her adımına harem sevaplarından yetmiş, yaya olarak hac yapanın her adımına da yedi yüz sevab vardır."
Birisi, "Harem sevabı nedir?" dedi. "Her bir hasene (için) yüz bin kat sevaptır." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ağustos Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 28 Temmuz 1432 Hicrî: 07 Zilkâde 1437

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)

Mal ve Beden İle İbâdet: HAC

Hac, İslâm’ın beş esâsından biridir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicret’in dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebûbekir’i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.

Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Mâli imkânı müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Allâh’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe’yi haccetmektir.” (Müttefekun aleyh)

Haccın bazı hikmet ve faydaları:

1. Allâhü Teâlâ’ya karşı kendini hakir göstermek, insanlara karşı mütevâzı olmak,

2. Mal nimetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.

3. Kâbe-i Muazzama’nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi,

4. Nefsi tezkiye ve terbiye etmek,

5. Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan Müslümanların kaynaşmaları,

6. Hacer-i Es’ad’ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek,

7. İslâm’ın doğup yayıldığı yerleri görüp, Peygamberimiz’in (s.a.v.) ve Ashâbı’nın İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak,

8. Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir,

9. Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır. (Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/10.html)
Başlık: Takvâ Nedir? | Hekim Beşir Çelebi'nin Firâseti
Gönderen: Mücteba - 11 Ağustos 2016, 20:10:23
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَخُونُهُ وَلَا يَكْذِبُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ عِرْضُهُ وَمَالُهُ وَدَمُهُ.
(ت)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir; ona hıyânet etmez, ona yalan söylemez ve yardım etmeyip onu yüz üstü bırakmaz. Bir Müslüman’ın namusu, malı ve kanı diğer Müslüman’a haramdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ağustos Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 29 Temmuz 1432 Hicrî: 08 Zilkâde 1437

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)

Takvâ Nedir?

Ebû Hureyre (r.a.) hazretlerine bir kimse “Takvâ nedir?” diye sordu. Ona “Sen hiç dikenli yolda yürüdün mü?” diye sordu.

“Evet” dedi.

“Peki, ne yaptın, nasıl yürüdün?” dedi.

“Diken görünce ondan sakınarak yürüdüm.” deyince “İşte takvâ budur.” buyurdular.

İbn-i Mu’tez “Takva, günahların büyük küçük hepsini terk etmendir.” demiştir. (Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)


Hekim Beşir Çelebi'nin Firâseti

Fâtih Sultan Mehmed Han devrinde, Konya şehrinde, Beşir Çelebi isimli hâzik ve mâhir bir hekim var idi. Bütün halk ona itimat ederdi.

Bir gün atıyla giderken, bir cenâzeye rast geldi. Taşıyanlara: “Bu taşıdığınız kişi diridir” dedi.

Hemen atından indi, tabutu açıp içindeki kişiden kan aldı. Bir zamandan sonra adam gözünü açtı, kalkıp oturdu. 

Beşir Çelebi’ye sordular:

“Efendim, onun diri olduğunu nereden bildiniz?” Beşir Çelebi:

“Taşıyanların hâlinden bildim. Zîrâ ölü gâyet ağır olur, diri ise hafif olur” dedi.

Gazi Sultan Mehmed Han (Fâtih), Edirne’de tahta yeni çıkmışlardı. Gâyet âlim ve kâmil padişah idi. Âlimleri çok sever, her nerede bir âlim ve hüner sâhibi fâzıl kimse işitse hemen onu memleketine getirmek isterdi.

Meclisinde Beşir Çelebi’den bahis olununca sultan hemen Karaman oğlu İbrahim Bey’e mektup gönderdi, hekîmi huzûruna getirtti. Beşir Çelebi Edirne’de, eski sarayda padişah hazretleriyle görüştü. Hayli müddet maiyetinde bulundu. Padişah, onun sohbetinden çok memnûn oldu. Onu has adamları arasına aldı. (Menâkıb-i Medîne-i Edirne)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/11.html)
Başlık: Yemeğin Bir Adabı | Allâh’ı Zikretmenin Ehemmiyeti | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2016, 12:07:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَكَلَ أَحَدُكُمْ فَلْيَأْكُلْ بِيَمِينِهِ وَإِذَا شَرِبَ فَلْيَشْرَبْ بِيَمِينِهِ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ يَأْكُلُ بِشِمَالِهِ وَيَشْرَبُ بِشِمَالِهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizden biriniz yiyeceği zaman sağ eliyle yesin, içeceği zaman sağ eliyle içsin. Muhakkak ki şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ağustos Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 30 Temmuz 1432 Hicrî: 09 Zilkâde 1437

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)

Yemeğin Bir Âdâbı

Ubeydullah bin İkraş (r.a.) babasından şu hadiseyi nakleder:

Benû Mürre kabilesi, mallarının zekâtını benimle Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) gönderdi.

Medine’ye geldiğimde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Muhâcir ve Ensâr’ın arasında oturuyordu. Elimden tutup, beni Ümmü Seleme (r.anhâ)’nın evine götürdü. Peygamberimiz (s.a.v):

“Yiyecek bir şey var mı?” diye sordular. Bize, içerisinde bolca et parçaları olan bir tepsi yemek getirildi. Ondan yemek için tepsiye yaklaştık. Resûlullâh (s.a.v.) önünden yiyordu. Ben kabın her tarafından yiyordum.  (Benim böyle yaptığımı görünce) sol eliyle sağ elimden tuttu ve:

“Ey İkraş! Önünden ye! Çünkü yemeğin her tarafı aynıdır.” buyurdu.

Sonra bize, içerisinde taze ve kuru hurmalar olan bir tabak getirildi. Ben bu sefer önümden yemeye başladım. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise, tabağın her tarafından alıyordu. Bana:

“Ey İkraş! Dilediğin yerinden ye! Çünkü (tabağın içindekilerin hepsi) aynı çeşit hurma değil.” buyurdular. (Sünen-i Tirmizi)


Allâh’ı Zikretmenin Ehemmiyeti

Kul, kalbindeki manevi hastalıkları Allâh’ı zikir ile tedavi etmelidir. Hasan-ı Basrî’ye (rah.) bir adam geldi ve:

“Ey Ebû Saîd, kalbimin katılığından şikâyetim var” dedi, ona buyurdu ki:

Kalbini Allâh’ı zikrederek yumuşat. Zîrâ ateşin kurşunu erittiği gibi zikir de kalpteki gafleti ve katılığı eritir. Kuvvetli zikir katı kalbe ulaştığında bir ateş yakar ve kalbi kaplayan günah kirlerini yakar, kalbi Hak Teâlâ’nın nuru kaplar ve hâlis hale gelir. Allâh’ı zikir ile nurlanan kalp Allâhü Teâlâ’nın kudretinin eserlerini görmeye başlar.

İsimlerimiz: Erkek: Mûsâ, Kız: Muallâ

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/12.html)
Başlık: Haccın Şartları ve Kısımları
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2016, 13:25:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلطَّوَافُ بِالبَيْتِ بِمَنْزِلَةِ الصَّلَاةِ إِلَّا أَنَّ اللهَ قَدْ أَحَلَّ فِيهِ الْمَنْطِقَ فَمَنْ نَطَقَ فَلَا يَنْطِقْ إِلَّا بِخَيْرٍ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Beytullah’ı (Kâbe’yi) tavaf, namaz gibidir. Ancak, Allâhü Teâlâ tavafta konuşmayı helal kılmıştır. Kim tavafta konuşursa ancak hayır konuşsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ağustos Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 31 Temmuz 1432 Hicrî: 10 Zilkâde 1437

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)

Haccın Şartları ve Kısımları

Haccın farz olmasının şartları:
1- Müslüman olmak,
2- Haccın farz olduğunu bilmek,
3- Bâliğ (ergen) olmak,         
4- Akıllı olmak, 
5- Hür olmak,
6- Hacca gidip geleceği nakil vasıtası ve yol masrafları için parası olmak,
7- Vakit (hac ayları),
8- Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimlerini temin etmiş olmak.

Haccın farz olması için zekâtta olduğu gibi belli bir nisâb yoktur.

Haccın edâsının farz olmasının şartı:
1- Sıhhatli olmak,
2- Yol emniyeti olmak,
3- Hacca gitmeye (hapislik gibi) bir mânî olmamak,
4- Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahreminin bulunması,
5- Kadınların iddet bekliyor olmaması.


Hac, hükmü itibâriyle üç kısımdır:

Farz hac: Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları îcâbeden hacdır.
Vâcib hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vâcib kıldığı hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nâfile haccın kazâsı da vâcibtir.
Nâfile hac: Farz ve vâcib olan hac dışındaki hac nâfiledir.

Henüz hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nâfiledir.


Farz, vâcib yahut nâfile hac edâsı itibarı ile üç türlüdür:

Hacc-ı İfrâd: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.
Hacc-ı Temettû: Aynı senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir. Temettû haccına niyet eden kimse -haccın umresini yapıp ihramdan çıktıktan sonra tekrar hac için ihrama girmeden önce- dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vâciptir. Hacc-ı temettû, hacc-ı ifrâddan daha faziletlidir.
Hacc-ı Kırân: Bir ihrâmla umre ve haccı berâber yapmaktır. Hacc-ı temettûde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vâciptir. Hacc-ı kırân, hacc-ı ifrâd ve hacc-ı temettûdan daha fazîletlidir.

Hacc-ı kırân ve hacc-ı temettû âfâkî olanlar (Mikât hâricinden Mekke’ye gelenler) içindir. (Hac Rehberi, Fazilet N.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/13.html)
Başlık: Güneşi Sağıma, Ayı Soluma Verseler
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2016, 16:04:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَضَى نُسُكَهُ وَسَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim, Müslümanları diliyle ve eliyle incitmeden hac (veya umre) vazifelerini yaparsa onun geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ağustos Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 01 Ağustos 1432 Hicrî: 11 Zilkâde 1437

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Güneşi Sağıma, Ayı Soluma Verseler

Müşriklerin ileri gelenleri, Peygamberimiz’in amcası Ebû Tâlib’e “Ey Ebû Tâlib! Senin kardeşinin oğlu bizim ilahlarımızı yeriyor, dinimizi karalıyor, bizleri akılsızlıkla, baba ve atalarımızı da sapkınlıkla kötülüyor. Ya, sen onu susturur, bize çatmaktan vazgeçirirsin, ya da onunla aramızdan çıkarsın!” dediler. Ebû Tâlib onları yumuşak sözlerle başından savdı.

Peygamberimiz (s.a.v.) ise, halkı İslâm dinine davete hızla devam ediyordu. Bu hal üzerine tekrar Ebû Tâlib’in yanına geldiler. “Ey Ebû Tâlib! Sen aramızda yaşça, şerefçe, mevkice ileridesin. Biz senden kardeşinin oğlunu susturmanı istemiştik. Onu susturmadın. Andolsun ki; artık biz onun böyle baba ve atalarımıza dil uzatmasına, bizi akılsızlıkla kötülemesine, ilahlarımızı yermesine katlanıp duracak değiliz! Ya, sen onu susturursun yahut iki taraftan birisi yok oluncaya kadar, onunla da, seninle de çarpışırız!” diyerek ayrıldılar. Kavminin münasebetini kesmesi ve kendine düşmanlık etmesi dayanılmaz bir hâl idi. Peygamberimiz’i (s.a.v.) yardımsız, himâyesiz bırakıp müşriklerin ona istediklerini yapmalarına da râzı olamıyordu.

En sonunda, Peygamberimiz’i (s.a.v.) çağırdı ve ona “Ey kardeşimin oğlu! Kavminin ileri gelenleri yanıma geldiler. Senden bana şikâyetlendiler. Bana şöyle şöyle söylediler. Gel vazgeç, beni de, kendini de koru, kurtar. Güç yetiremeyeceğim bir işi bana yükleme!” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.) “Amca! VAllahi, bu işi bırakmak için güneşi sağıma, ayı da soluma koyacak olsalar, ben yine onu bırakmam! Ya, Allâhü Teâlâ İslam’ı bütün cihâna yayar, vazifem biter, ya da bu yolda ölür giderim!” deyip ağladı, sonra da kalkıp gitti.

Ebû Tâlib, Peygamberimiz’in arkasından “Gel, kardeşimin oğlu, gel!” diye seslendi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), dönüp gelince “Ey kardeşimin oğlu! Git, istediğini söyle! Vallâhi, ben seni hiçbir zaman hiçbir şey için asla teslim etmem.” dedi. (es-Sîratü’n-Nebeviyye, ibn-i Hişâm)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/14.html)
Başlık: Peygamberimiz’den Sonra İnsanların En Faziletlileri | Tilkinin Kurnazlığı
Gönderen: Mücteba - 15 Ağustos 2016, 16:10:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ طَافَ بِالْبَيْتِ خَمْسِينَ مَرَّةً خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Beytullâh’ı (ömründe) elli defa tavaf eden kimse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ağustos Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 02 Ağustos 1432 Hicrî: 12 Zilkâde 1437

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)

Peygamberimiz’den Sonra İnsanların En Faziletlileri

Peygamber Efendimiz sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem hazretlerinden sonra insanların en faziletlisi Ebûbekr-i Sıddîk, sonra Ömerü’l-Fârûk, sonra Osman-ı Zinnureyn, sonra Aliyyü’l-Mürteza radıyallâhü anhüm hazretleridir.

İlk halife olan Hz. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.), Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğine yutkunmadan inandı ve mirâcını da tereddütsüz tasdik buyurdu.

İkinci halife olan Hz. Ömerü’l Fârûk, hükümlerinde hakkı batıldan ayırdı.

Üçüncü halife Hz. Osman-ı Zi’n-nûreyndir. Zîrâ Resûlullah Efendimiz muhterem kerimelerinden Hazret-i Rukiyye’yi ona nikâhlamıştı. Hazret-i Rukiyye vefat edince diğer muhterem kerimesi Hazret-i Ümmü Gülsüm’ü de onunla evlendirmişlerdir. O da irtihal edince Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Eğer üçüncü bir kızım olsa idi onu da sana nikâhlardım.” buyurmuşlardır.

Dördüncü halife olan Aliyyü’l Mürteza, Peygamberimiz’in amcasının oğludur. Ashâb-ı Güzîn içinde Mürteza lakabı ile mümtaz olmuştur.

Resûlullâh Efendimiz’den (s.a.v.) sonra en faziletliler Ebûbekir, sonra Ömer, sonra Osman, sonra Ali Radıyallâhü Teâlâ anhümdür. Halifelikleri bu tertip üzeredir ve haktır. (Sırrı Paşa, Şerh-i Akaid tercümesi)


Tilkinin Kurnazlığı

Tilki, kurnazlığı ile meşhûr hayvandır. Rızkını elde etmek için hileye müracaat eder.
Meselâ ölü taklidi yapar; karnını şişirir, ayaklarını kaldırıp diker. Onu gören diğer hayvanlar ölü zannedip ona yaklaştıkları sırada üzerlerine atlayıp onları avlar.

Tilki’nin bir diğer hilesi şudur:
Üzerini pireler sardığında ölmüş bir hayvanın derisinden bir parça koparır. Onu ağzına alıp su kenarına gelir ve suya girer. Vücudundaki bütün pireler ağzındaki deri parçası üzerine toplanınca onu suya atıp kendisi sudan çıkar. (Tefsîr-i Rûhu’l-beyân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/15.html)
Başlık: Behlûl Dânâ’nın Harun Reşîd’e Nasihati
Gönderen: Mücteba - 16 Ağustos 2016, 13:33:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: جَاءَنِي جِبْرِيلُ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ مُرْ أَصْحَابَكَ فَلْيَرْفَعُوا أَصْوَاتَهُمْ بِالتَّلْبِيَةِ فَإِنَّهَا مِنْ شِعَارِ الْحَجِّ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
Cebrâil (a.s.) bana geldi ve “Yâ Muhammed, Ashabına emret, telbiyede (lebbeyk okurken) seslerini yükseltsinler. Çünkü o haccın alâmetlerindendir.” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ağustos Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 03 Ağustos 1432 Hicrî: 13 Zilkâde 1437

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)

Behlûl Dânâ’nın Harun Reşîd’e Nasihati

Abbâsî Halîfesi Harun Reşîd (rah.), hac için Bağdad’dan yola çıktı. Kûfe’de birkaç gün dinlendikten sonra yola devam edilmesi emrini verdi. Kûfe halkı onu uğurlamak için çıktılar. Behlûl Dânâ da onlar arasında idi.

Harun Reşîd (rah.) yanlarından geçerken Behlûl yüksek sesle:

Ey Müminlerin Emiri, ey Müminlerin Emiri! diye seslendi.

Harun Reşîd, hevdecin perdesini eliyle aralayıp baktı:

“Buyur Behlül, buyur!” dedi. Behlül:

“Ey müminlerin emiri! Eymen bin Nâil, Kudâme bin Abdullah Âmirî’den rivâyet etti ki:

‘Ben Mina’da Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellemi, kurban bayramı gününde şeytan taşlarken gördüm. Bir deve üzerinde idi ve altında eskimiş bir eğer vardı. Amma orada insanlara vurmuyorlar, itmiyorlar ve yoldan çekil, orda durma demiyorlardı. Ey müminlerin emîri! Senin de bu sefere giderken tevâzu göstermen, gurur ve kibir ile gitmenden daha hayırlıdır.’

Bunun üzerine Harun Reşîd ağlamaya başladı, öyle ki gözyaşları yerlere döküldü. Sonra dedi ki:

“Ey Behlül! Allâh sana rahmet etsin, artır.” Behlül:

“Doğudan batıya hükmediyorsun, bütün insanlar emrin altına girdi de ne oldu. Âkıbet kabre gireceksin. Bugün rütbece üzerinde bulundukların senin üzerine topraklar atacaklar” dedi. Halîfe:

“Güzel söyledin, artır” dedi. Behlûl:

“Ey Müminlerin emîri! Allâhü Teâlâ bir adama mal ve güzellik verir, o adam da malı Allâh yolunda harcar, güzelliğinde de iffetli olur; namusunu korursa, Allâh katında salihlerden yazılır.” Halîfe:

“Bu da güzel, faydalı bir nasihattir. Bu iyiliğine karşılık sana şu kadar mal vereyim” deyince:

Behlûl, başını semâya kaldırdı ve sonra:

“Ey müminlerin emîri! Sen de ben de Allâhü Teâlâ’nın kullarıyız. O, senin rızkını verip de beni unutmaz” dedi. (Ravzu’r-Reyâhîn, İmâm Yâfiî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/16.html)
Başlık: Örnek Bir Hanım: ÜMMÜ SÜLEYM (R.ANHÂ)
Gönderen: Mücteba - 17 Ağustos 2016, 19:01:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُرِيتُ الْجَنَّةَ فَرَأَيْتُ امْرَأَةَ أَبِي طَلْحَةَ ثُمَّ سَمِعْتُ خَشْخَشَةً أَمَامِي فَإِذَا بِلَالٌ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana cennet gösterildi. Orada Ebû Talha’nın hanımı (Ümmü Süleym’i) gördüm. Sonra önümden bir hışırtı duydum. Baktım ki Bilal.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ağustos Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 04 Ağustos 1432 Hicrî: 14 Zilkâde 1437

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)

Örnek Bir Hanım: ÜMMÜ SÜLEYM (R.ANHÂ)

Hanım sahabîlerden Ümmü Süleym bint-i Melhan (r.anhâ) kanaatkâr, dindar, dirâyetli bir hanımdı. Ashabdan Enes bin Mâlik hazretlerinin annesidir. Benî Neccâr kabilesinden olan Ümmü Süleym (r. anhâ) kavmiyle beraber Müslüman olmuştu. Kocası ve Enes’in babası olan Mâlik bin Nadr onun Müslüman olmasına kızarak Şam’a gitmiş ve orada müşrik olduğu halde ölmüş, Ümmü Süleym (r. anhâ) bir zaman dul kalmıştı.

Zengin ve hatırı sayılır kimselerden Ebû Talha, kendisiyle evlenmeye talip olmuştu. Lakin henüz Müslüman olmamıştı. Ümmü Süleym (r. anhâ) ona:

“Senin gibisi reddolunmaz. Ancak sen müşriksin. Ben ise -Elhamdülillah- Müslümanım. Eğer Müslüman olursan mehrimi de sana bağışlarım. Bilmez misin ki senin taptığın şey yerden biter, sonra onu dülger yontar. Bu halde sen bir tahta parçasına tapmaktan utanmıyor musun?” dedi.

Ebu Talha, bu sözlerden insafa gelip Müslüman oldu ve Ümmü Süleym (r. anhâ) ile evlendi. İslam mücâhidlerinin en meşhurlarından oldu.

Enes bin Mâlik (r.a.) anlatıyor:
 Uhud Harbi’nde Müslümanlar bir ara Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanından dağılmış, ancak on kişi kalmıştı. Bu çok tehlikeli anda Hz. Ebûbekir’in kızı (ve Resûlullâh’ın zevcesi) Hz. Âişe ile annem Ümmü Süleym aralıksız ve süratle kırbalarla su taşıyorlar ve yaralılara su veriyorlardı. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bana cennet gösterildi. Orada Ebû Talha’nın hanımı (Ümmü Süleym’i) gördüm.” buyurmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Bir keresinde uyurken kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadın (Ümmü Süleym) bir köşkün yanında abdest almakta idi.” buyurmuştur.

Resûlullâh veda haccında başını tıraş ettiği zaman saçından ilk alan Ebû Talha oldu. Aldığı saçları Resûlullâh’ın emri üzerine, saklaması için zevcesi Ümmü Süleym’e teslim etti. (Tecrid-i Sarîh Terc. ve Meşâhiru’n-Nisâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/17.html)
Başlık: Ümmü Süleym Ve Enes Bin Mâlik Hazretleri | Hazret-i Ali’nin (k.v.) Yahudi’ye ...
Gönderen: Mücteba - 18 Ağustos 2016, 18:12:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَنَسٍ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: أَسَرَّ إِلَيَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سِرًّا فَمَا أَخْبَرْتُ بِهِ أَحَدًا بَعْدَهُ وَلَقَدْ سَأَلَتْنِي أُمُّ سُلَيْمٍ فَمَا أَخْبَرْتُهَا بِهِ
(ق)


Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle dedi:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bana bir sır verdi. On(un vefatın)dan sonra da bu sırrı hiç kimseye söylemedim. Annem Ümmü Süleym sordu. Ona da söylemedim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ağustos Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 05 Ağustos 1432 Hicrî: 15 Zilkâde 1437

Ümmü Süleym ve Enes Bin Mâlik Hazretleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medîne-i Münevvere’ye hicretlerinde Ebû Eyyûb’un (r.a.) hanesinde ikâmet buyurdukları esnada Müslüman ahâliden kadın ve erkek herkes gücünün yettiği kadar Resûlullâh’a (s.a.v.) hediyeler takdim ediyorlardı. Ümmü Süleym hazretleri hediye edecek bir şey bulamayıp henüz on iki yaşında olan oğlu Enes’i elinden tutarak Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûruna getirdi ve:

“Yâ ResûlAllah, bunu size hizmetkârlık etsin, hizmetinizle şereflensin, diye getirdim. Haddim olmayarak hediye ediyorum. Bu oğlum, sizin hizmetkârınızdır, ona duâ ediniz.” diye takdim etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Enes hakkında ömrünün uzun, mal ve evladının çok olması, her neye nail olursa feyz ve bereketli olması için duâ ettiler.

Kâinâtın efendisinin duâsı bereketiyle Hz. Enes 103 sene yaşadı. Seksen evladı oldu. Malı da sayılamayacak kadar idi. Hz. Ömer’in halifeliği zamanında halka fıkıh öğretmek için Basra’ya gitmişti. Hicri 91 tarihinde Basra’da âhirete irtihal etmiştir. (Meşâhiru’n-Nisâ)


Hazret-i Ali’nin (k.v.) Yahudi’ye Cevabı

Bir gün bir Yahudi Hazret-i Ali’ye (k.v.):

“Yüksek bir binanın üstünden aşağı atlasan Allah seni korur mu, buna inanıyor musun?” diye sordu.

Hazret-i Ali (k.v.):

“Allah, herkesin sığındığıdır. Elbette beni de koruyacaktır” cevabını verdi.

Yahudi:

“O zaman, kendini aşağı at. Ben de senin bunu kalpten söylediğine inanayım” dedi.

Hazret-i Ali kızarak dedi ki:

“Sus! Bunu duymamış olayım. Hiç kulun Rabbini imtihan etmesi yakışık alır mı? İmtihan etmek sadece ve sadece Allah’a mahsustur.” (Mesnevi’den Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/18.html)
Başlık: Haccın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2016, 12:11:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَجَّلُوا إِلَى الْحَجِّ يَعْنِي الْفَرِيضَةَ فَإِنَّ أَحَدَكُمْ لَا يَدْرِي مَا يَعْرِضُ لَهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Farz haccı eda etmekte acele ediniz. Zîrâ sizden hiç biriniz başına ne geleceğini bilemez.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ağustos Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 06 Ağustos 1432 Hicrî: 16 Zilkâde 1437

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Haccın Fazîleti

Ensar’dan bir kişi ve Sakîf kabîlesinden bir kişi gelip Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) selam verdiler: Ya ResûlAllah! Bazı şeyler sormaya geldik, dediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Dilerseniz suallerinizin cevabını siz sormadan haber vereyim. Dilerseniz siz anlatın” buyurunca “Bize bildir Yâ Resûllallâh, îmânımız artsın” dediler. -Ensar’dan olana- buyurdu ki:

“Beytullâh’ı ziyâret niyetiyle evinden çıktığındaki sevâbı, tavaftan sonra kıldığın iki rek’ati, Safa ve Merve arasında sa‘yi, Arafat’ta vakfeyi, şeytan taşlamayı, kurbanı, başını traş etmeyi, ziyaret tavâfını ve bunların sevabını soracaksın.” Ensarî:

“Seni hak peygamber gönderen Allah hakkı için bunları sormaya gelmiştim” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) ona buyurdular ki:

“Evinden Beytullâh’ı ziyâret niyeti ile çıktığında deven her adım attığında Allâhü Teâlâ sana bir sevap yazar, bir günahını siler, bir derece yükseltir. Tavaftan sonraki iki rekat (namaz)la İsmâil aleyhisselam neslinden bir köle âzâd etmiş gibi olursun. Safâ ve Merve arasında sa‘y etmekle yetmiş köle âzâd etmiş gibi olursun. Arafat’ta vakfeye gelince: Allâhü Teâlâ o vakit dünyâ semâsına rahmetiyle tecellî eder, meleklerine sizinle övünür ve:

‘Şunlar kullarımdır, rahmet ve mağfiretimi umarak derin vadilerden saçları dağınık ve toz içinde bana geldiler, onların günahları kumların adedince yahut denizlerin köpüğü kadar da olsa bağışladım. Ey kullarım, bağışlanmış ve dilediklerinize şefâat hakkı verilmiş halde Arafat’tan ininiz.’ buyurur.”

“Taş atmaya gelince attığın her taş seni cehenneme götürecek büyük bir günahına keffâret olur. Kestiğin kurbanın mükâfâtını Rabb’in senin için -kıyâmet gününe- saklar. Saçından kestiğin her bir kıl için bir sevap yazılır, bir günahın bağışlanır.”

Ensârî; “Yâ Resûlallâh, eğer günahlarım bundan az ise?” dedi. Buyurdular ki: “Öyleyse fazla kalan sevaplar senin için muhâfaza olunur. Bunlardan sonra Beytullâh’ı (Ka‘be’yi) artık günahsız olarak tavâf etmiş olursun. Bir melek gelir ve elini sırtına koyar: ‘Geleceğin için amel işle. Geçmiş bütün günahların bağışlanmıştır.’ der.” (Taberânî ve Bezzâr)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/19.html)
Başlık: Lokman Aleyhisselâm'dan Nasîhatler | Nükte | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2016, 12:52:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّكَ لَنْ تَدَعَ شَيْئًا اتِّقَاءَ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ إِلَّا أَعْطَاكَ اللهُ خَيْرًا مِنْهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem (bir bedevîye) şöyle buyurdular:
“Muhakkak ki sen Allâhü Teâlâ’dan korktuğun için bir şeyi terk edersen Allâhü Teâlâ, sana ondan daha hayırlısını ihsan eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ağustos Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 07 Ağustos 1432 Hicrî: 17 Zilkâde 1437

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

Lokman Aleyhisselâm'dan Nasîhatler

Ey oğul! Kötü kimselerle oturma, onlarla yürüme. Semâdan onlar üzerine azabın inip de onlarla birlikte sana da isâbet etmesinden kork. Fazîlet ehliyle ve âlimlerle otur. Muhakkak Allâhü Teâlâ, toprağı sağnak yağmurlarla dirilttiği gibi ölü kalpleri de ilim ve faziletle diriltir.

Ey oğul! İmandan sonra kazanacağın ilk şey sâlih dost olsun. Zîrâ sâlih arkadaş hurma gibidir. Nasıl ki hurmanın gölgesinde otursan seni gölgelendirir, kestiğinde odunu işine yarar. Tatlı meyvesini yersin. İyi dost da böyledir. Hep sana faydalı olur.

Ey oğul! Diline sahip olmayan pişman olur, çok münâkaşa eden fena sözler işitir, kötü işlerin yapıldığı yerlere giden töhmet altında kalır.

Ey oğul! Âlimlerle münâkaşa etme, başına belâ gelir. Münakaşa kalbi katılaştırır, kin ve nefrete sebep olur. Bir adamı kendini beğenmiş, çok laf söyler ve herkesle münakaşa eder görürsen bil ki o adamın helakine başka sebep aramana gerek yoktur.

Dört yüz peygamber ile sohbet ettim, onlardan sekiz kelime öğrendim:

Namazda kalbini muhâfaza et.

Bir topluluk arasında iken diline sahip ol.

Başkasının evinde iken gözüne sahip ol.

Sofrada boğazına sahip ol.

İki şeyi dâimâ zikret, dâimâ an: Allâhü Teâlâ’yı ve ölümü.

İki şeyi de dâimâ unut: Başkasına yaptığın iyiliği ve başkasının sana yaptığı kötülüğü.


NÜKTE: Toprağı Yiyen İnsan!

Gayet sefih bir adamın elinde kalan son arsayı da satıp parasını sefâhat uğrunda yediğini işiten bir adam demiş ki:

“Toprağın insanı yiyip bitirdiğini bilirdik, ama insanın toprağı yiyip bitirdiğini yeni duyduk!”


İSİMLERİMİZ: Erkek: Lokman, Kız: Leman

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/20.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz’e Niçin Salevât Okuruz
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2016, 13:07:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ دُعَاءٍ مَحْجُوبٌ عَنِ السَّمَاءِ حَتَّى يُصَلَّى عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Duâ ile semâ arası perdelenmiştir. Muhammed sallallâhü aleyhi ve selleme ve onun âline salevât okununca o perde kaldırılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ağustos Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 08 Ağustos 1432 Hicrî: 18 Zilkâde 1437

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

Peygamber Efendimiz’e Niçin Salevât Okuruz

Peygamber Efendimiz’e salevât-ı şerîfe getirmek ecir ve sevaplar kazanmamız için bize emrolunmuştur. Zîrâ Peygamberimiz’in sallallâhü aleyhi ve sellem hakkını ödememiz mümkün değildir. Ona ancak duâ edebiliriz.

Çünkü Allâhü Teâlâ, Peygamberimiz’e salât (rahmet) etmiş iken meleklerin ve bizim salevâtımıza ihtiyacı yoktur. Nitekim, Allâhü Teâlâ kendisini zikretmemizi emrediyor, amma onun bizim zikrimize ihtiyacı yoktur. Allah’ın rahmetine ermek için onu zikrediyoruz.

İmâm Suyûtî’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte buyuruldu:

Resûlullâh Efendimiz’e sallallâhü aleyhi ve sellem:

“Duâ olarak sadece size salevât okusam ne olur?” diye sordular. Buyurdu ki:

“Öyleyse Allâhü Teâlâ dünyâ ve âhiret ihtiyaçlarının tamamında sana yeter.”

Hâfız Ebu’l-Hasen “Kırk Hadis Şerhi”nde Ebû Saîd’den nakletti:

Peygamberimiz’e salât ve selâm, Hak Teâlâ’nın rızâsını kazandıracak en kolay amellerdendir. Salevât ile günahlar silinir, salat okuyan şefâate erişir, cennette yüce mertebelere kavuşur. O halde sen de salevâta devam et ki Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem de sana şefaatçi olsun.

Bir zât Peygamber Efendimiz’e gelip fakirlikten ve geçim darlığından şikâyet etti. Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Evine girdiğinde eğer birisi varsa ona selâm ver. Eğer kimse yoksa bana selâm ver ve sonra bir defa ‘kul hüvallâhü ehad’ sûresini oku.”

O zât bunu yaptı, Allâhü Teâlâ ona bütün rızık kapılarını açtı, öyle ki bereketi komşularına ve akrabalarına geçti.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/21.html)
Başlık: Çâresizlere Çâre Ol Ki Sana Da Yardım Olunsun
Gönderen: Mücteba - 22 Ağustos 2016, 13:23:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَلَّمُوا مَنَاسِكَكُمْ فَإِنَّهَا مِنْ دِينِكُمْ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hacca ait ibâdetlerinizi öğreniniz. Zîrâ o, dininizin bir parçasıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ağustos Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 09 Ağustos 1432 Hicrî: 19 Zilkâde 1437

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Çâresizlere Çâre Ol Ki Sana Da Yardım Olunsun

Bir padişah, yakalandığı hastalık yüzünden bir deri bir kemik kalmıştı. Hizmetçilerine gıptayla bakıyor, “Ne olaydı bunlar gibi sağlıklı olaydım da tek padişah olmayaydım.” diye hayıflanıyordu. Padişahın hizmetçilerinden biri dedi ki:

- Bu şehirde duâsı kabul olan yaşlı bir adam var. Onu huzûruna çağırsan da senin bu hastalığının iyileşmesi için duâ etse.

Padişah, ihtiyarı çağırtmak üzere en iyi hizmetkârlarını vazifelendirdi. Adam daveti kabul edip geldi. Padişah:

- Hastalığımın iyileşmesi için duâ ediniz. Umulur ki Allah duânız sebebiyle bana sağlık verir, dedi.

Gün görmüş ihtiyar zât, padişahı şöyle îkâz etti:

- Ey padişah! Allahü Teâlâ, adâletli padişahları sever ve onlara merhamet eder. Önce sen çâresiz kalmışlara acı ki Allah da sana merhamet etsin. Mazlumlar senin zindanlarında haksız yere çürürken benim duâmın sana ne faydası olacak? Halkına acımadıktan sonra nasıl huzur ve mutluluğa erişebilirsin? Önce günahların affolması için Rabbine yalvarmalısın.

Padişah bu sözleri duyunca bir hayli üzüldü, “Bu yaşlı adam doğru söylüyor. Doğruyu inkâr etmek bana yakışmaz.” diye düşündü. Zindandaki bütün mazlumların derhal salıverilmesini emretti. Yaşlı adam iki rekât namaz kıldıktan sonra padişahın iyileşmesi için şöyle duâ etti:

- Ey Rabbim! İsyânını ve kusûrunu itiraf edip hatasını anladığı için onu affeyle!

Henüz duâsını bitirmemişken, Allah’ın izniyle padişah iyileşiverdi. Ayağı bağdan kurtulmuş tavus gibi neşelendi. Sevincinden bütün hazinesini ihtiyarın ayağına saçtı. Yaşlı zat, o incilerin hiçbirine bakmadı, hepsini elinin tersiyle geri çevirdi. Padişaha şöyle nasihatte bulundu:

- Ey padişah! Sakın bir daha zulüm yapma ki hastalık da seni bir daha yakalamasın. Mademki bir kere yanlış yapıp yere düştün, bir daha düşmeyesin. Sözümü kulağına küpe yap: Düşen adam her seferinde yerinden kalkamaz. (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/22.html)
Başlık: Hz. Ebûbekr’in Hz. Ömer’i Halife Tayini ve Vefâtı
Gönderen: Mücteba - 23 Ağustos 2016, 13:33:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ رُوحَ الْقُدُسِ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَخْبَرَنِي آنِفًا اَنَّ خَيْرَ أُمَّتِكَ بَعْدَكَ أَبُو بَكْرٍ اَلصِّدِّيقُ
(مجمع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Rûhu’l-Kudüs Cebrâil (aleyhisselâm) az evvel bana haber verdi ki: “Muhakkak senden sonra ümmetinin en hayırlısı Ebûbekr-i Sıddîk’tır.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ağustos Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 10 Ağustos 1432 Hicrî: 20 Zilkâde 1437

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)

Hz. Ebûbekr’in Hz. Ömer’i Halife Tayini ve Vefâtı

Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) Hazretleri, hastalanıp on beş gün Mescid-i Şerîf’e çıkamadı ve imâmeti Ömerü’l-Fârûk (r.a.) Hazretlerine havale buyurdu. Hilâfete de onu münasip gördü ve önce Abdurrahman bin Avf (r.a.) Hazretlerini çağırdı:

“Ömer’in hilâfeti hakkında ne dersin?” diye sordu. O da:

“İstediğinden a’lâdır. Fakat biraz hiddetlidir” dediğinde:

“Onun şiddeti benim yufkalığımı dengelemek içindir. İş, kendi başına kaldığı halde hiddet ve şiddet gibi hallerden vazgeçer. Ben, ona dikkat ettim. Ben, bir adama kızdığımda o, yumuşaklık gösterir ve birine yumuşak davrandığımda o, şiddet gösterirdi” diye buyurdu.

Sonra Osman Zi’n-Nûreyn (r.a.) Hazretlerini çağırdı, Hazret-i Ömer’i sordu. O da: “İçi, dışından a’lâdır ve içimizde onun eşi ve benzeri yoktur” diye cevap verdi. Sonra Hazret-i Osman’a, Hazret-i Ömer’i halife tayin ettiğini beyan eden bir vasiyyetnâme yazdırdı.

Hazret-i Sıddîk, bu ahidnâmeyi yazdırdıktan sonra başını pencereden çıkarıp dışarıda toplanmış olan Ashâb-ı Güzîn’e hitaben: “Size bir Halîfe seçtim. Râzı mısınız?” diye sordu. “Râzıyız, ey Resûlullah’ın Halîfesi” dediler.

Ali bin Ebî Tâlib radıyAllahu anh Hazretleri: “Ömer’den başkasına razı olmayız” dedi. Hazret-i Sıddîk “Ömer’dir” dedi ve ahidnâmeyi kölesine verip dışarı gönderdi. Alenen okundu. Herkes “İşittik ve kabul ettik” dedi. Herkesten evvel Hazret-i Ali, Hazret-i Ömerü’l-Fârûk’un yanına vardı: “Bu işin uhdesinden gelecek, işte şu kuvvetli ve emîn olan zâttır” diye buyurdu.

Hazret-i Ebûbekir hicrî on üç senesi Cemaziyelâhir ayının sonuna sekiz gün kala Salı gecesi akşamla yatsı arasında altmış üç yaşında olduğu halde vefat etti. İki sene, üç ay, on günden beri hasretini çektiği Fahr-i Kâinat’ın yanına gitti. RadıyAllahu anhüm. (Hz. Ebûbekir, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/23.html)
Başlık: Sırât, Cehennem Üzerinde Köprüdür
Gönderen: Mücteba - 24 Ağustos 2016, 11:16:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَقُولُ النَّارُ لِلْمُؤْمِنِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ جُزْ يَا مُؤْمِنُ فَقَدْ أَطْفَأَ نُورُكَ لَهَبِي
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kıyâmet günü cehennem mü’mine şöyle diyecek: Geç ey mü’min! Senin nûrun alevimi söndürüyor.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ağustos Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 11 Ağustos 1432 Hicrî: 21 Zilkâde 1437

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)

Sırât, Cehennem Üzerinde Köprüdür

Bütün mahşer halkı amelleri tartıldıktan sonra sırât önüne getirilir. Hepsi amellerine göre sırâtı geçer yahut cehenneme düşer. Sırât, cehennem boyunca uzatılmış kıldan ince kılıçtan keskin köprüdür. Uzunluğu üç bin senelik yol olup bin yılı çıkış, bin yılı iniş ve bin yılı da düzdür.

Her insanın nuru sadece kendisini aydınlatır, onun nurunda başkası yürümez.

Sıratı ilk önce Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve ümmeti geçer. Sırâtı kimi çakan şimşek gibi, kimi şiddetli rüzgâr gibi, kimi attan daha süratli, kimi dizi üzere sürünerek, kimi kuş gibi, kimi yürüyerek geçer. Kimi de yüzü üstü cehenneme düşer.

Her kul sırat üzerinde yedi şeyden sual olunur:

Allâha îmândan, Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlüllâh kelime-i tevhîdinden yani Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur ve Muhammed Mustafâ onun peygamberidir, derse;kendisine namazdan sorulur.
Beş vakit namazı kıldı ise; Ramazan ayı orucundan sorulur.
Oruçlarını tam tuttu ise zekâttan sorulur.
Zekâtını tam verdi ise, hacdan sorulur.
Hac vecîbesini yaptı ise; abdest ve gusülden sorulur.
Bunlar da tam ise, insanlara yaptığı zulümden ve kul hakkından sorulur ki bu en zorudur.

İşte bu geçitlerden geçmeye muvaffak olan kimse kurtulur, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Kevser havzından içer. Ondan içenlerden bütün yorgunluk, susuzluk kaybolur. Kevser sütten beyaz, miskten güzel kokuludur. Havzın etrafında yıldızlar adedince kadehler vardır. Ondan bir kere içen bir daha susamaz. Uzunluk ve genişliği bir aylık yoldur. Dört köşesinde Ashâb-ı Kirâm’dan dördü: Hazret-i Ebûbekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali (r.anhüm) durur. Onlardan birini sevmeyene diğeri de su vermez. Bu havz Peygamberimiz ve ümmetine mahsustur. Her peygamberin bir havzı vardır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/24.html)
Başlık: Haccın Hikmeti
Gönderen: Mücteba - 25 Ağustos 2016, 12:44:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَمَّا نَادَى إِبْرَاهِيمُ بِالْحَجِّ لَبَّى الْخَلْقُ فَمَنْ لَبَّى تَلْبِيَةً وَاحِدَةً حَجَّ حَجَّةً وَاحِدَةً وَمَنْ لَبَّى مَرَّتَيْنِ حَجَّ حَجَّتَيْنِ وَمَنْ زَادَ فَبِحِسَابِ ذَلِكَ
(الدر المنثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İbrahim (a.s.) insanları hacca davet etiği zaman halk (insanların ruhları) lebbeyk dedi.
Bir defa lebbeyk diyenler bir defa haccederler.
İki defa lebbeyk diyenler iki defa haccederler.
Daha çok söyleyenler o kadar haccederler.”

(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ağustos Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 12 Ağustos 1432 Hicrî: 22 Zilkâde 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)

Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizâsında bir Beyt yap ki melekler Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibâdet ediniz.” buyurdu.

Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullâh’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi. Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için (âhirette) gerçekleşecektir.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Ben hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt’i (Ka’be’yi) tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi.
Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt’i ziyâret edip günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka’be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka’be’yi inşâ ve insanları hacca davet etmesini emir buyurdu.

İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi. Hz. Allah: “Sen davet et, duyurmak bize âittir.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim’in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünü, dağları, taşları, ovaları, kara ve denizleri, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi:

“Ey insanlar! Beytü’l-Atîk’i (Ka’be’yi) ziyâret etmek sizlere farz kılındı, Rabb’inizin dâvetine icâbet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar haccetmeye muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyenlerdir.

Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: ‘Emrine âmâdeyim’ demektir.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/24.html)
Başlık: En Kötü Ticâret | Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi | İsimlerimiz
Gönderen: Mücteba - 26 Ağustos 2016, 15:24:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ حَجَّ وَلَمْ يَزُرْنِي فَقَدْ جَفَانِي
(إحياء)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim hacceder de beni ziyâret etmezse bana eziyet etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ağustos Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 13 Ağustos 1432 Hicrî: 23 Zilkâde 1437

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)

En Kötü Ticâret

Rivâyet olunduğuna göre:

İblîs aleyhilla‘ne her gün dünyayı elinde kaldırır ve:
“Kim kendisine zarar verecek, fayda vermeyecek, onu hüzünlere salıp sevindirmeyecek şeyi satın alır?” der.

Dünyâ ehli:
“Biz alırız” derler. 

“Acele etmeyin, o ayıplıdır” der,

“Olsun, yine de alırız” derler.

“Onun bedeli dinar ve dirhemler (altın veya gümüş) değildir. Onun bedeli ancak cennetten sizin nasibinizdir. Çünkü ben onu dört şeye karşılık satın aldım: Allâh’ın la‘neti, gazabı, azâbı ve mahrumiyet. Cenneti de onun karşılığında sattım.” der.

“Bunu kabul ediyoruz” derler.

“Ben bu alışverişte kâr da etmek istiyorum. Dünyayı asla terketmeyeceğinizi kalblerinize iyice yerleştirmenizi istiyorum” der,

“Evet” derler ve dünyayı alırlar. Şeytan der ki:

“Ne kötü ticâret.” (Tefsîr-i Rûhu’l-beyân)


Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek icap eder:

Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veya yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmîn ile taksim câiz olur.

Ortaklardan birine veya her hangi bir kimseye ‘Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.’ diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.

Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir.

Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Murad, Kız: Meymûne

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/26.html)
Başlık: Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2016, 11:22:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَجَدَ سَعَةً فَلَمْ يُضَحِّ فَلَا يَقْرَبَنَّ مُصَلَّانَا
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim mal genişliği (imkân) bulur da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize yaklaşmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ağustos Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 14 Ağustos 1432 Hicrî: 24 Zilkâde 1437

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)

Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın her Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir.

Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır:
Evi, evinin kâfi miktarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarıdır. Bundan fazla olarak 80,18 gr. altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır (fitre) vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.

• (Bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, (yani nisâba mâlik) olan kimsenin derhal kurban kesmesi vâcib olur.

• Hür, mukîm ve nisâba mâlik Müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru’r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir.

İmam Hasan bin Ziyâd’ın Ebû Hanîfe’den rivayetine göre, kişinin küçük çocuğu ve vefat eden oğlunun çocukları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan’ın bu rivayetini tercih etmiştir.

• Bir kimse mukîm iken kurban alıp kurban kesme vakti geçmeden (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıksa;

Zengin ise kurbanı satması caiz olur; kurban kesmesi vâcib olmaz.

Fakir ise -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- satması câiz olmaz.

• İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri’ne göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ (ergen) olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/27.html)
Başlık: Kurbanın Fazîleti | Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2016, 11:30:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ عَبْدٍ يُوَجِّهُ بِأُضْحِيَّتِهِ إِلَى الْقِبْلَةِ إِلَّا كَانَ دَمُهَا وَقَرْنُهَا وَصُوفُهَا حَسَنَاتٍ مُحْضَرَاتٍ فِي مِيزَانِهِ يَوْمَ الْقِيَامَة
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir kul kurbanını kesmek üzere kıbleye doğru yatırdığında muhakkak o kurbanının kanı, boynuzu ve yünü kıyâmet günü mizanında hazır bulacağı sevaplar olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ağustos Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 15 Ağustos 1432 Hicrî: 25 Zilkâde 1437

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)

Kurbanın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kurban Bayramı günü, Allah (c.c.) katında günlerin en büyüklerindendir.”

“Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Muhakkak bir kimse kurbanını alır, onu kıbleye çevirip keserse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak kurbanın kanı Hz. Allâh’ın muhâfazasında toprağa düşer. (Kurban keserek) azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.”

“Kim, Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır. Kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder. Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde (kabirden) mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”

Gücü yeten kimsenin Allah rızâsı için ve şefâate nâil olmak niyetiyle Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek: “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyt’imdendir.” deyip kesti. Sonra ikincisini keserken: “Allâh’ım! Bu da Muhammed’den ve ümmetindendir.” dedi.

Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban eder ve ‘Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.’ derdi.


Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur. Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/28.html)
Başlık: Akîka Kurbanı | Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
Gönderen: Mücteba - 31 Ağustos 2016, 11:33:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا قَدِمَ أَحَدُكُمْ عَلَى أَهْلِهِ مِنْ سَفَرٍ فَلْيُهْدِ لِأَهْلِهِ فَلْيُطْرِقْهُمْ وَلَوْ كَانَ حِجَارَةً
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Biriniz bir seferden ailesinin yanına döndüğü zaman ailesine hediye getirsin. Küçük bir şeyle de olsa onları sevindirsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ağustos Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 16 Ağustos 1432 Hicrî: 26 Zilkâde 1437

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)

Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere “akîka” ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk’a şükür olarak kesilen kurbana da “Akîka-nesîke kurbanı” denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek ve kız çocuğu için birer kurban kesilebilir. Erkek çocuk için iki kurban kesilmesi de uygundur.

Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası “Yâ Rabbi, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun.” diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve doğduklarında iki torunu için akîka kesmişlerdir.

Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir.

Çocuklar Allâh’ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lütfa karşı birer şükürdür.


Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.

Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur. Helâlleşmezlerse her ikisi birbirlerinin kurban etinin kıymetini diğerine tazmin eder. Alınan et bedelleri ise tasadduk edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/29.html)
Başlık: Kişi Hangi Kurban’ı Yiyemez | Eti Yenen Ve Yenmeyen Kurbanlar
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2016, 11:31:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللهِ... الآية
(سورة البقرة، 173)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“O (Allah), sizlere ancak ölü (lâşe) olanları, (akar) kanı, domuz etini ve Allâh’tan başkası adına boğazlananı haram kılmıştır…”
(Bakara Sûresi, âyet 173)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ağustos Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 17 Ağustos 1432 Hicrî: 27 Zilkâde 1437

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)

Kişi Hangi Kurban’ı Yiyemez

• Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû’u (çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (Müslüman olmayanlara) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz. Yerlerse bedelini fakirlere ödemek lazım gelir.

• Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir.

Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.

Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, bu kurbanı kesmekle kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.

• Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.


Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar

• Kesmeden evvel hayvanın sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.

• Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kesilince kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.

• Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi kesmeden evvel diri olduğunun alâmetidir. Keserken kurbanın ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması da kesmeden evvel ölü olduğunun alâmetidir.

• Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/30.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz | Güneş Tutulması
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2016, 11:34:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِي رِزْقِهِ أَوْ يُنْسَأَ لَهُ فِي أَثَرِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Rızkının bereketlenmesi ve ömrünün uzaması kendisini sevindiren kimse sıla-i rahimde bulunsun (yakın akrabası ile alakadar olsun).”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ağustos Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 18 Ağustos 1432 Hicrî: 28 Zilkâde 1437

Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz

Bir veya iki gözü kör, zayıflıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yani hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz.

Koyun veya keçinin bir memesi; sığır ve devenin iki memesi kopmuş veya kurumuş olsa kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur.

Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz.

Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan veya boynuzlarından biri veya ikisi kökünden kırılmış olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Bir kimsenin emânet hayvanı kendisi için kurban etmesi, rehin hayvanı kurban etmesi ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmesi câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


Güneş Tutulması

Yarın 01 Eylül Perşembe “Halkalı Güneş Tutulması” vuku bulacaktır.

Afrika kıtası, Hint ve Atlantik okyanusu ile Madagaskar adasından halkalı olarak görülebilecek olan tutulma, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.   

Tutulmanın büyüklüğü: 0.974’dür.

Başlangıcı: 01 Eylül 2016 09:13 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası: 01 Eylül 2016   12:08           ” 

Tutulmanın sonu    : 01 Eylül 2016   15:01                ”       

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/8/31.html)
Başlık: Kurbanın Müstehabları |
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2016, 11:40:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُجُّوا فَإِنَّ الْحَجَّ يَغْسِلُ الذُّنُوبَ كَمَا يَغْسِلُ الْمَاءُ الدَّرَنَ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Haccediniz. Muhakkak hac, suyun kiri yıkayıp temizlediği gibi günahları temizler.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 19 Ağustos 1432 Hicrî: 29 Zilkâde 1437

Uşak, Gediz, Kiraz, Aliağa ve Seyitgazi'nin Kurtuluşu (1922) • İkinci Dünya Harbi'nin Başlaması (1939)

Kurbanın Müstehabları

1- Kurban edilecek hayvanı kurban günlerinden evvel alıp beslemek.

2- Kesileceği yere incitmeden ve hürmet ile götürmek.

3- Kesebiliyorsa kendisi kesmek.

4- Kesemiyorsa ehil bir kimseyi vekil edip kesilirken hazır bulunmak.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ciğerpâresine buyurdular ki:

“Ey Fâtıma, kalk ve kurbanının kesilmesine şâhid ol. Zîrâ kanından ilk damlası yere düştüğünde, işlediğin her bir günâhın af ve mağfiret olunur. Ve ‘İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi’l-âlemine lâ şerîke leh.’ duâsını oku.”

5- Bıçağın büyük ve keskin olması.

6- Kurbanın iki şah damarı ile yemek ve nefes borusunu kesmek.

7- Hayvan ölmeden derisini yüzmemek.

8- Kurbanı keserken kurbanın âzâ(organ)ları ve parçaları mukâbilinde kendi vücûdunun ve bütün âzâlarının cehennemden âzâd olmasına niyet etmektir.


Zilhicce Ayı İctimâ‘I, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1437 yılı Zilhicce ayı ictimâ‘ı 01 Eylül Perşembe günü Türkiye yaz saati ile 12:03’dür.

Ru’yet, ise 02 Eylül Cuma Türkiye yaz saati ile 04:37’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Avustralya Kıtasının tamamı Büyük Okyanus’un orta ve güney kısımları, Papua Yeni Gine, Endonezya, Filipinler Güney Pasifik Okyanus adaları; Galapagos, Santa Clara, Robenson Crouse, Alajendro Klekirik, Klipperton, Cook, Hawai, Kiribati

Hilâl; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 03 Eylül Cumartesi günü de Zilhicce ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/1.html)
Başlık: Zilhicce Ayı Ve İlk On Gecenin Fazileti | Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 01 Eylül 2016, 11:46:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ أَيَّامٍ أَحَبُّ إِلَى اللهِ أَنْ يُتَعَبَّدَ لَهُ فِيهَا مِنْ عَشْرِ ذِي الْحِجَّةِ يَعْدِلُ صِيَامُ كُلِّ يَوْمٍ مِنْهَا بِصِيَامِ سَنَةٍ وَقِيَامُ كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْهَا بِقِيَامِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiçbir günde yapılan sâlih amel Allâhü Teâlâ’ya Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan sâlih amelden daha sevimli olamaz.
Bu günlerde tutulan bir gün oruç bir senelik oruca, bir gecesini (ibâdet ile) ihyâ etmek de Kadir gecesini ihyâ etmeye denktir.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 20 Ağustos 1432 Hicrî: 30 Zilkâde 1437

Zilhicce Ayı ve İlk On Gecenin Fazileti

Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât’a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.

Zilhiccenin ilk on gecesi “leyâli-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır.

Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemelidir. Bu mendubdur.

Hiç olmazsa 8’inci gün ile beraber 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır.

Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.


Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yani Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:

10 salevât-ı şerîfe:
“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”

10 istiğfâr:
“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”

10 tevhid:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in Kadîr” okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/2.html)
Başlık: Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? | Kurban Etinin Taksîmi
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2016, 16:06:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْمَلَائِكَةَ لَتُصَافِحُ رُكَّابَ الْحُجَّاجِ وَتَعْتَنِقُ الْمُشَاةَ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak melekler binekli hacılarla musafaha eder, yayalarla da kucaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/01.png)

Rûmî: 21 Ağustos 1432 Hicrî: 01 Zilhicce 1437

Dursunbey, Sındırgı, Güney, Ödemiş, Emet, Tavşanlı, Eşme ve Buharkent'in Kurtuluşu (1922)

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir.

Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur.

Ancak kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark olunamazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yani yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir.

Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı’nda yüz deve kurban ettiler.

Ortakların inek, öküz, deve veya câmûs kurban ederken kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet vermesi müstehaptır.

Bütün ortakların Müslüman olmaları, kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri, hisselerinin müsâvî (denk) olması şarttır. Bir ortağın hissesi 7/1’den az olmamalıdır.

Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.


Kurban Etinin Taksîmi

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etinin bir kısmını hediye etmek veya etin tamamını bağışlamak câizdir.

Kurban kesen ihtiyaç sâhibi ise kurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/3.html)
Başlık: Kurban | Kurbanda Temizlik Ve Etin Muhâfazası
Gönderen: Mücteba - 02 Eylül 2016, 16:34:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا للهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
(سورة البقرة، 172)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey îmân edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (mâddeten ve mânen) tertemiz olanlarından yiyiniz ve -eğer ancak Allâh’a ibadet ediyorsanız- ona şükrediniz...”
(Bakara Sûresi, âyet 172)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/02.png)

Rûmî: 22 Ağustos 1432 Hicrî: 02 Zilhicce 1437

Sivas Kongresi (1919) • Bigadiç, Bozüyük, Söğüt, Buldan, Tire, Simav, Kula ve Sarıgöl'ün Kurtuluşu (1922)

Kurban

Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh’a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvana (deve, manda, sığır, koyun ve keçi) kurban denir.

Zarûrî ve aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından sonra nisâb miktârı malı olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir.


Kurbanda Temizlik ve Etin Muhâfazası

Hastalıksız ve sağlık kontrolleri yapılmış hayvanlar alınmalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhâfazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir.

Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır.

Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde yapılmalı; kan, bağırsak vs. şeyler gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir.

Etler, kesildiği sıcaklıkta buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalıdır. Etin sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlendirmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir.

Et, buzdolabında 2-3 gün, kıyma ise 1 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanmalıdır.

Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmeli, kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir.

Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da bekletilmemelidir.

Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır.

Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/4.html)
Başlık: Kurbanın Bazı Hikmetleri | Kurban Keserken Besmeleye Dâir
Gönderen: Mücteba - 05 Eylül 2016, 11:13:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَسْرَعُ الْخَيْرِ ثَوَابًا اَلْبِرُّ وَصِلَةُ الرَّحِمِ وَأَسْرَعُ الشَّرِّ عُقُوبَةً اَلْبَغْيُ وَقَطِيعَةُ الرَّحِمِ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sevabı en süratli verilecek hayır, iyilik yapmak ve sıla-i rahimdir. Azabı en süratli verilecek olan şer de, zulmetmek ve sıla-i rahmi terk etmektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/03.png)

Rûmî: 23 Ağustos 1432 Hicrî: 03 Zilhicce 1437

Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Susurluk, Pazaryeri, Alaşehir, Gördes ve Salihli'nin Kurtuluşu (1922)

Kurbanın Bazı Hikmetleri

Eti yenilen hayvanlar, “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek kesilirse etinin yenilmesi helâl olur. Boğazından kesmek sûretiyle de necis (pis) olan kanından temizlenmiş olur.

Kurban kesmekte Allâh’ın kullarına ziyâfeti vardır. Kurban kesmek Allah yolunda bir fedâkârlıktır, Allâhü Teâlâ’nın verdiği nimetlere bir şükürdür, ayrıca sevâb kazanmağa ve Allâh’a yakınlığa vesîledir, belâlara karşı da bir siperdir.

Dünyânın her tarafında her gün yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız maddî imkânı olanlar istifâde edebiliyor. Kurban Bayramı’ndaki etlerden ve derilerden fakirler de istifâde etmektedir. Şahsın menfaati yerine de cemiyet menfaati konuluyor.

Kurban kesmek İslâm’ın pek insanî ve ictimâî büyük bir fedâkârlığıdır.

Kurban kesmekle, kesilen hayvan sayısı çok artmış olmaz. Çünkü kasaplar et satamayacağından kurban bayramı günlerinde kesecekleri hayvan sayısı azalır.

Kendi zevkleri için her gün on binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin senede bir kere Allah için ve insanların da faydasına kurban kesilmesini çok görmeleri insaflı bir tavır değildir.

Hülâsa kurban; dînî, ahlâkî, ictimâî birtakım hikmetler ve maslahatlar için emredilmiştir. Bunu takdîr etmeyecek bir akıl sâhibi düşünülemez.


Kurban Keserken Besmeleye Dâir

Kurban “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek kesilir. Bundan sonra hiçbir şey ile meşgul olmayıp kurbanı hemen boğazlamak şarttır.

Besmeleden sonra bıçak bilenirse besmeleyi tekrar etmek lâzımdır.

“Bismillâhi Allâhü Ekber” dedikten sonra kurban yerinden kalkıverse yatırılıp keserken tekrar besmele çekilir.

Besmeleden sonra elindeki bıçağı bırakıp diğer bir bıçak alsa besmeleyi tekrar etmek lâzım olmaz.

Bir kurban üzerine besmele okuduktan sonra onu bırakıp diğerini kesecekse besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.

Birkaç kurbanı birbiri ardınca boğazlasa her birinde besmeleyi tekrarlamak lâzımdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/5.html)
Başlık: Kurban Nasıl Kesilir?
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2016, 13:24:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ. فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ. إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
(سورة الكوثر، 1-3)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Habîbim Ahmed) Şüphe yok ki biz sana Kevser’i (pek çok hayrı) verdik. Sen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes. Muhakkak sana buğzedendir ebter (hakir ve zelil).”
(Kevser Sûresi, âyet 1-3)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/04.png)

Rûmî: 24 Ağustos 1432 Hicrî: 04 Zilhicce 1437

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)

Kurban Nasıl Kesilir?

Kurban kesmeye “Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücûduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle.” diyerek niyet edilir.

Besmele-i şerîfe ile;

“İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene mine’l-müşrikîn.” ve

“Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîn, lâ şerîke leh ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü’l-müslimîn” duâlarını okuduktan sonra;

“Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber.” deyip hemen kesilir.

Kurbanın:

1) Nefes borusu,

2) Yemek borusu,

3 - 4 ) İki şah damarı kesilir.

Bu dördünü kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.

Canı çıkıncaya kadar rahat nefes alabilmesi için nefes borusunun sıkışmaması ve içeri kaçmaması sağlanır.

Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.

Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sağ ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.

Sığırların dört ayağı bağlanır.

Deve ayakta kesilir.

Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/6.html)
Başlık: En Faziletli Gün Arefe Günü
Gönderen: Mücteba - 07 Eylül 2016, 13:27:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُبَاهِي مَلَائِكَتَهُ عَشِيَّةَ عَرَفَةَ بِأَهْلِ عَرَفَةَ فَيَقُولُ اُنْظُرُوا إِلَى عِبَادِي أَتَوْنِي شُعْثًا غُبْرًا
(حم)


“Muhakkak Allah Azze ve Celle, meleklerine Arafat’ta vakfe vaktinde vakfe yapanlarla iftihar eder ve onlara şöyle buyurur: Kullarıma bakın. Bana (benim beytime), toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette geldiler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/05.png)

Rûmî: 25 Ağustos 1432 Hicrî: 05 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)

En Faziletli Gün Arefe Günü

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

Allâh katında Arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur:

“Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette rahmetimi ümid ederek bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok Arefe gününde olur.’

“Şeytan Arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görülmemiştir. Bu, Arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”

“Kim ki Arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir ihtiyacını isterse, Hz. Allah onu verir.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Allâhü Teâlâ duâsını kabul edip:

“Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlûmun hakkını zâlimden alırım.” buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Yâ Rabbi! Dilersen mazlûma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler. Orada, “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) sebebini sordular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Allâh’ın düşmanı İblis, duâmın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olunduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular. (el-Gunye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/7.html)
Başlık: Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2016, 21:41:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

مَرَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِرَجُلٍ وَهُوَ يَجُرُّ شَاةً بِأُذُنِهَا فَقَالَ دَعْ أُذُنَهَا وَخُذْ بِسَالِفَتِهَا
(هـ)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) koyunu kulağından tutup sürükleyen birine rastladı. Kulağını bırak, boynundan tut buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/06.png)

Rûmî: 26 Ağustos 1432 Hicrî: 06 Zilhicce 1437

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)

Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen Müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât’ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek’at namaz kılar. Her rek’atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat’ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

• 70 İstiğfâr-ı şerîf,

• 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in Kadîr” tevhîdini okur.

• 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l- hamd” diyerek tekbir getirir.

• 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:

“Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû, Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû, Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû, Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû, Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû, Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû, Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû, Sübhânellezî rafea’s-semâe, Sübhânellezî beseta’l-arda, Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mencee minhü illâ ileyh.”

Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da -mümkünse- 100 defa okumalıdır:

“Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku’l-hayra illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/8.html)
Başlık: Teşrîk Tekbîri | Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2016, 21:45:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَلِيُّ كَبِّرْ فِي دُبُرِ صَلَاةِ الْفَجْرِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ إِلَى آخِرِ أيَّامِ التَّشْرِيقِ صَلَاةِ الْعَصْرِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Yâ Ali, Arefe günü sabah namazından teşrîk günlerinin son günü ikindi namazına kadar her namazın arkasında tekbir getir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/07.png)

Rûmî: 27 Ağustos 1432 Hicrî: 07 Zilhicce 1437

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)

Teşrîk Tekbîri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber, Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu.

Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.

Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe’dir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün; Zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar -yirmi üç vakitte- her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır.

Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır.

Teşrik tekbirini münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes okur.

Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık (imâma sonradan uyan) gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.


Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra iki rek’atte bir selâm ile altı rek’at namaz kılarlar.

Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum, beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle.”

1. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,

2. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a’taynâ...,

3. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn...,

4. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,

5. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Felak sûresi,

6. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/9.html)
Başlık: Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler | Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır?
Gönderen: Mücteba - 09 Eylül 2016, 21:51:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللهُ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâh’ın, kullarını Arefe gününden daha çok Cehennem’den âzâd ettiği başka bir gün yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/08.png)

Rûmî: 28 Ağustos 1432 Hicrî: 08 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye Hicret İçin Yola Çıkışı (622) • Sultan Dördüncü Murad Han'ın Tahta Çıkışı (1623) • Sivastopol'un Geri Alınması (1855)

Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

1) Bayram sabahı erken kalkmak.

2) Misvak kullanmak.

3) Gusletmek. (Boy abdesti almak)

4) Güzel koku sürünmek.

5) Temiz ve helâl elbise giymek.

6) Kurban Bayramı’nda imsak vaktinden bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi davranıp bir şey yiyip içmemek.

7) İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerinden yerlerdi.

8) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.

9) Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.

10) Neşeli olmak.

11) Çok sadaka vermek.

12) “Tekabbelallâhü minnâ ve minküm” (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek müslümanlara, akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.

13) Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.


Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır?

Kurban kesildikten sonra 2 rek’at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a’taynâ...), ikinci rek’atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvallâhü ehad…) okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek’at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek’at namazı kılıp Allâhü Teâlâ’dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir.”

“Yâ Rabbi! Bu kurban (sığır, koyun veya keçi) sendendir, sanadır ve senin rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl’in İbrâhim (a.s.) ve İsmâîl (a.s.)’dan ve Habîb’in Muhammed’den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi fazlın, lütfun ve kereminle kabul et; yâ Ekrame’l-Ekramîn!..” diye duâ edilir, dîn ve dünya hâcetleri istenir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/10.html)
Başlık: Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Gecelerinin İhyası | Vakitler
Gönderen: Mücteba - 11 Eylül 2016, 16:10:30
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الدُّعَاءِ دُعَاءُ يَوْمِ عَرَفَةَ
(موطأ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“En faziletli duâ, Arefe günü yapılan duâdır.”
(Hadîs-i Şerîf, İmam Mâlik, Muvatta)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/09.png)

Rûmî: 29 Ağustos 1432 Hicrî: 09 Zilhicce 1437

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)

Bugün Arefe. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazını kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salar; yine elleri kaldırarak ikinci tekbiri alır ve ellerini yanlara salar; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler.

Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kere kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Gecelerinin İhyası

Arefe ve bayram gecelerinde mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Kurban Bayramı Namazı Vakitleri

Adana   06:58   Çanakkale07:33   Karabük   07:08   Osmaniye   06:54
Adıyaman   06:46   Çankırı   07:04   Karaman   07:06   Rize           06:37
Afyon   07:17   Çorum   06:59   Kars          06:26   Sakarya   07:17
Ağrı           06:27   Denizli   07:23   Kastamonu07:04   Samsun   06:53
Aksaray   07:03   Diyarbakır   06:38   Kayseri   06:57   Siirt           06:31
Amasya   06:55   Düzce   07:14   Kırıkkale   07:05   Sinop   06:58
Ankara   07:08   Edirne   07:32   Kırklareli   07:30   Sivas   06:51
Antalya   07:16   Elazığ   06:42   Kırşehir   07:02   Şanlıurfa   06:44
Ardahan   06:28   Erzincan   06:41   Kilis           06:51   Şırnak   06:29
Artvin   06:31   Erzurum   06:34   Kocaeli   07:19   Tekirdağ   07:29
Aydın   07:28   Eskişehir   07:17   Konya   07:09   Tokat   06:52
Balıkesir   07:27   Gaziantep06:50   Kütahya   07:19   Trabzon   06:40
Bartın   07:09   Giresun   06:45   Malatya   06:46   Tunceli   06:41
Batman   06:35   Gümüşhane06:41   Manisa   07:29   Uşak           07:21
Bayburt   06:38   Hakkari   06:24   Mardin   06:36   Van           06:25
Bilecik   07:19   Hatay   06:55   Mersin   07:01   Yalova   07:22
Bingöl   06:37   Iğdır           06:23   Muğla   07:26   Yozgat   07:00
Bitlis           06:31   Isparta   07:17   Muş           06:33   Zonguldak07:12
Bolu           07:12   İstanbul   07:23   Nevşehir   07:00       
Burdur   07:18   İzmir           07:30   Niğde   07:00       
Bursa   07:23   Kahramanmaraş   06:51   Ordu   06:47   

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/11.html)
Başlık: Kurbana Âit Bazı Hükümler | Mutfağımız: Ciğer Kavurması (5 Kişilik)
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:14:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَوَّلَ مَا نَبْدَأُ فِي يَوْمِنَا هَذَا أَنْ نُصَلِّيَ ثُمَّ نَرْجِعَ فَنَنْحَرَ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ أَصَابَ سُنَّتَنَا
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bu (kurban bayramı) günümüzde bizim için ilk yapılacak şey, (bayram) namaz(ını) kılmaktır. Ondan sonra dönüp kurban kesmek olacaktır. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize muvafık iş yapmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 30 Ağustos 1432 Hicrî: 10 Zilhicce 1437

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Kurbana Âit Bazı Hükümler

Bir kimse vakti içinde kurbanını kesmeyip kıymetini sadaka olarak verse kurbanı edâ etmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fitre) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden düşmez. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Zengin olan çocuk için kendi malından kurban kesilmesinde ihtilaf vardır. İhtiyatlı olan ve tercih edilen kurban kesilmesidir.


Mutfağımız..................: Ciğer Kavurması (5 Kişilik)


Malzemeler:

300 gram karaciğer,

2 adet domates,

2 adet biber,

1-3 adet soğan,

1 baş sarımsak,

1 kaşık salça,

Sıvıyağ, tuz, karabiber, kekik (biberiye).


Yapılışı:

Bir tencereye yağ ve salça konulur. Sonra ince doğranmış soğan ve sarımsak ile küp şeklinde doğranmış biberler konularak biraz kavrulur.

Küçük doğranmış ciğer ilâve edilip biraz daha kavrulur. (Ciğer, büyük parçalar halinde önce haşlanıp ince ince doğrandıktan sonra da kavrulabilir.)

Üzerine ufak parçalar hâlinde doğranmış domates konur, tuz, kekik ve karabiber eklenir. Domatesler yumuşayıncaya ve ciğer suyunu çekinceye kadar (6-7 dakika) ağzı kapalı pişirilir. Yanında bol maydanozlu ve sumaklı soğan salatası tavsiye olunur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/12.html)
Başlık: Allah Yolunda Hizmetin Mükâfâtı | Az Bir Amelin Kazandıracağı Mükâfat | Bilmece
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:19:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ خَيْرِ النَّاسِ رَجُلًا عَمِلَ فِي سَبِيلِ اللهِ عَلَى ظَهْرِ فَرَسِهِ أَوْ عَلَى ظَهْرِ بَعِيرِهِ أَوْ عَلَى قَدَمِهِ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْمَوْتُ
(ن)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak insanların en hayırlısı, ölünceye kadar atının sırtında veya devesinin sırtında veya ayakları üzerinde (binekli veya yaya olarak) Allah yolunda çalışandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 31 Ağustos 1432 Hicrî: 11 Zilhicce 1437

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Allah Yolunda Hizmetin Mükâfâtı

Resûlullâh’ın (s.a.v.) Ashâb’ından biri, tatlı ve güzel bir su pınarının bulunduğu bir vâdîden geçti. Pınarın güzelliğine hayran kaldı ve:

‘Keşke insanlardan ayrılsam da bu vâdîde ikâmet etsem! Fakat Resûlullâh bana izin vermeden ben aslâ böyle bir şey yapamam.’ dedi ve niyetini Resûlullâh’a (s.a.v.) arzetti.

Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Böyle bir şey yapma. Muhakkak sizden birinizin Allah yolunda bulunması evinde yetmiş sene namaz kılmasından daha fazîletlidir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? Allah yolunda cihâd ediniz. Kim bir deve sağımı kadar Allah yolunda cihâd ederse, cennet ona vâcib olur.” (Sünen-i Tirmizî)


Az Bir Amelin Kazandıracağı Mükâfat

Silsile-i Sâdât’ın yedinci halkası olan Ebû Ali Fârmedî (k.s.) hazretlerinin üstazı İmam Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî (k.s.) bir gün hamama girmişti. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), üstazı istemeden onun ihtiyaç duyduğu birkaç kova sıcak suyu hamama götürdü. Üstazı hamamdan çıkıp namaz kıldıktan sonra,

‘Suyu kim getirdi?’ diye sordu. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), acaba edebe aykırı bir şey mi yaptım düşüncesiyle sükût etti. Şeyhi üç defa sorunca,

‘Ben getirdim, efendim’ diye cevap verdi. Üstâzı,

“Ey Ebû Ali, sen Ebu’l-Kâsım’ın yetmiş senede elde edemediğini bir kova su ile elde ettin.” buyurdu. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neşriyat)


Bilmeceler

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Ses)

Elsiz ayaksız kuyu kazar? (Damla)

Canı var, kanı yok, yolda gider, izi yok? (Karınca)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/13.html)
Başlık: Cimrilikten Kurtaran Üç Şey | Kibirlenme, Gün Gelir Fakir Olursun
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:24:43
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ طَيِّبٌ يُحِبُّ الطَّيِّبَ نَظِيفٌ يُحِبُّ النَّظَافَةَ كَرِيمٌ يُحِبُّ الْكَرَمَ جَوَادٌ يُحِبُّ الْجُودَ
(ع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ noksan sıfatlardan münezzehtir, güzeli sever. Nazîftir, temizliği sever. Kerîm’dir, lütuf ve ihsânı sever. Cömerttir, cömertliği sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 01 Eylül 1432 Hicrî: 12 Zilhicce 1437

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Cimrilikten Kurtaran Üç Şey

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kendisinde şu üç şey bulunan kimse nefsinin cimriliğinden (hırsından) korunmuş olur:
Zekâtını gönül hoşluğu ile severek veren,
müsafire ikrâm eden,
beklenmeyen felâket anında cömert davranan.”
(Taberânî, Kebîr)


Kibirlenme, Gün Gelir Fakir Olursun

Sâdî Şirâzî anlattı: “Bir fakir, asık suratlı bir zengine gidip ihtiyacını söyledi. Taş kalpli zengin adam, fakire hiç yardım etmediği gibi zavallı fakire bağırıp çağırdı. Fakir çok üzüldü:

“Ne garip! Ben fakirim, yüzümün asık olmasında şaşılacak bir şey yok. Acaba bu zenginlere ne oluyor da surat asıyorlar? Bunlar gün gelip dileneceğinden, muhtaç düşeceğinden korkmuyorlar mı?” dedi.

Zengin kızdı, evin hizmetçisine fakiri dışarı attırdı.

Aradan yıllar geçti. Bu fakir adam zengin oldu. Çok cömertti, yardım etmekten çok hoşlanırdı.

Zengin ise nimetlere şükretmediği için nesi varsa kaybetti. Öyle ki bir parça ekmeğe dilenecek hâle düştü. Hizmetçisi de zengin ve cömert olan birine -bir zamanlar zenginin kapısından kovulan fakire- hizmetkâr oldu.

Bir akşamüstü, bu cömert adamın hânesine bir dilenci geldi. Hizmetçi, dilenciye biraz yiyecek verirken bir zamanlar hizmetçilik ettiği eski efendisi olduğunu gördü. Onu gönderdikten sonra şaşkınlık içinde, ağlaya ağlaya yeni efendisinin yanına geldi.

- Dilenciye bir tabak yemek götürmüştüm. Meğer o, bir zamanlar zenginlik içinde yüzen eski efendimmiş. Şimdi dileniyor. Buna üzüldüm, dedi. Cömert adam:

- O, elinde nimet varken şükretmedi, zekat ve sadaka vermedi. Bu sebeple nimeti elinden gitti. Biz böyle olmamalıyız, dedi. (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/14.html)
Başlık: Büceyr Bin Ebî Büceyr (r.a.) | Altı Kişiye Bağışlanan Altıyüzbin Kişi
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:30:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَرْضَى وَالِدَيْهِ فَقَدْ أَرْضَى اللهَ وَمَنْ أَسْخَطَ وَالِدَيْهِ فَقَدْ أَسْخَطَ اللهَ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim anababasını râzî ederse muhakkak Allâhü Teâlâ’yı razı etmiş olur.
Kim de ana-babasını öfkelendirirse muhakkak Allâhü Teâlâ’yı gadablandırmış olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 02 Eylül 1432 Hicrî: 13 Zilhicce 1437

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Ashâb-ı Bedir…: Büceyr Bin Ebî Büceyr (r.a.)

Büceyr bin Ebî Büceyr radıyallâhü anh hazretleri Muhâcirlerdendir. İbn-i Mende’den başka bütün âlimler Bedir’de bulunduğunu beyân etmişlerdir.


Altı Kişiye Bağışlanan Altıyüzbin Kişi

Abdullâh Cevherî rahimehullah anlattı:

“Bir sene hacda Arafât’ta idim. Gecenin sonuna doğru uyudum. Rüyamda gökten iki meleğin indiğini gördüm. Biri diğerine:

“Bu sene Arafât’ta kaç kişi  vakfe yaptı?” dedi. Diğeri:

“Altı yüz bin kişi. Amma içlerinden sadece altı kişinin haccı kabûl edildi” dedi.

Bunu işitince çok üzüldüm. Bu sırada diğer melek:

“Peki, Allâhü Teâlâ bütün hacılar hakkında nasıl muâmele eyledi?” dedi.

“Kerîm olan Allâhü Teâlâ onlara rahmet nazarıyla baktı ve haccı kabul edilen altı kişinin her birine yüz bin kişiyi bağışladı. Altı yüz bin hacıyı o altı kişi hürmetine afvedip tamamının haclarını kabûl etti.” dedi. (İmam Yâfiî, Ravzu’r-Reyâhîn)


Yarı Gölgeli Ay Aytutulması

Yarın (16 Eylül Cuma) “Yarı gölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Avrupa, Afrika, Asya, Avustralya kıtası, Pasifik Okyanusu’nun batısı, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülebilecektir.

Tutulmanın   büyüklüğü: -0,064’dır.

Ay’ın gölgeye girişi: 16 Eylül 2016 19:55 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası:      16 Eylül 2016   21:55         ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 16 Eylül 2016   23:54         ”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/15.html)
Başlık: Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:33:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ إِنَّ الْأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَارًا وَلَا دِرْهَمًا إِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ فَمَنْ أَخَذَ بِهِ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak (kâmil) âlimler peygamberlerin vârisleridir.
Peygamberler ne altın ve ne de gümüş paralar miras bıraktılar.
Onlar ancak ilmi miras bıraktılar.
Kim onu alırsa (peygamber mirasından) en çok nasîb almış olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 03 Eylül 1432 Hicrî: 14 Zilhicce 1437

Ebu'l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevî Hazretleri'nin İrtihali (1959)

Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Efendi, tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız nâmı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Han’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder.

Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvâfık düşecek isti’dadı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için husûsi bir ihtimam gösterir.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul’a gönderilir.

Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştu:

Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafra’lı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı.

1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesini bitirdikten sonra 1916’da ihtisâsını (doktora) yapmak üzere tedrisatı 3 yıl olan Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadis şubesine girdi. İlk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’den birinci derece ile mezun oldu.

Medresetü’l-Mütehassısîn’e girmeden önce Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi) da giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

“Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Üç kâdî’dan ikisi cehennemdedir.” meâlindeki Hadîs-i Şerîf’lerini hatırlatıyorlardı.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin aslâ kâdîlık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeğe niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu” bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye’nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâm olduğu gibi Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdîlık rütbesini aldılar.

Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretleri’nde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstazı kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbeti rûhâniyesine teslim ettiler.

Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasibleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhasına çıkardılar. Halen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâ’ya irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz) Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır.

Cenâb-ı Hak sevenlerini ve bütün mü’minleri şefâatlerine nâil kılsın. (Âmin)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/16.html)
Başlık: Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 15 Eylül 2016, 11:43:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَبِي رَافِعٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَأَنْ يَهْدِيَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى يَدَيْكَ رَجُلًا خَيْرٌ لَكَ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ وَغَرَبَتْ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey Ebû Râfi ’, Allâhü Teâlâ’nın senin ellerinle (vasıtanla) bir kişiye hidâyet etmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı şeylerden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 04 Eylül 1432 Hicrî: 15 Zilhicce 1437

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1961)

Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Efendi, tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız nâmı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Han’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder.

Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvâfık düşecek isti’dadı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için husûsi bir ihtimam gösterir.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul’a gönderilir.

Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştu:

Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafra’lı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı.

1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesini bitirdikten sonra 1916’da ihtisâsını (doktora) yapmak üzere tedrisatı 3 yıl olan Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadis şubesine girdi. İlk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’den birinci derece ile mezun oldu.

Medresetü’l-Mütehassısîn’e girmeden önce Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi) da giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

“Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Üç kâdî’dan ikisi cehennemdedir.” meâlindeki Hadîs-i Şerîf’lerini hatırlatıyorlardı.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin aslâ kâdîlık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeğe niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu” bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye’nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâm olduğu gibi Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdîlık rütbesini aldılar.

Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretleri’nde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstazı kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbeti rûhâniyesine teslim ettiler.

Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasibleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhasına çıkardılar. Halen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâ’ya irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz) Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır.

Cenâb-ı Hak sevenlerini ve bütün mü’minleri şefâatlerine nâil kılsın. (Âmin)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/17.html)
Başlık: Tefekkür Gibi İbâdet Yoktur
Gönderen: Mücteba - 17 Eylül 2016, 00:51:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ ذَكَرَ اللهَ فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ حَتَّى يُصِيبَ الْأَرْضَ مِنْ دُمُوعِهِ لَمْ يُعَذِّبْهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim Allâhü Teâlâ’yı zikreder ve Allah korkusundan gözlerinden akan yaş yere düşerse kıyamet gününde Allâhü Teâlâ ona azab etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 05 Eylül 1432 Hicrî: 16 Zilhicce 1437

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)

Tefekkür Gibi İbâdet Yoktur

Tefekkür en faziletli ibâdetlerdendir. Zira tefekkür kalb ile yapılan bir ameldir. Kalbin ameli, bedenin amelinden daha makbul ve üstündür.

Mikdâd bin Esved radıyallâhü anh anlattı:

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) yanına gitmiştim. Bana dedi ki: Resûlullâh Efendimiz’den (s.a.v.): “Bir saat tefekkür bir sene ibadetten hayırlıdır” buyurduklarını işittim.

Sonra İbn-i Abbâs hazretlerinin yanına gittim. O da şöyle dedi: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir saat tefekkür yedi sene ibadetten hayırlıdır.”

Sonra Hazret-i Ebûbekr’in (r.a.) yanına vardım. O da şöyle dedi: “Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Bir saat tefekkür yetmiş sene ibadetten hayırlıdır.

Sonra Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna vardım ve onların bana söylediklerini bildirdim. Peygamberimiz (s.a.v.): “Hepsi doğru söylediler” buyurdu ve “Onları bana çağır” diye emretti. Onları çağırdım.

Ebû Hüreyre’ye (r.a.): “Tefekkürün nasıldır ve neye dâirdir?” diye sordular, “Tefekkürüm Allâhü Teâlâ’nın: “…Ve göklerin ve yerin yaradılışında fikrederler.” meâlindeki (Âl-i İmrân sûresinin, 191.) âyet-i celîlesi hakkındadır” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Senin tefekkürün bir sene ibadetten hayırlıdır” buyurdular.

Sonra İbn-i Abbâs’a (r.a.) tefekküründen sordular, “Benim tefekkürüm ölüm ve kıyâmetin korkunç hallerine dairdir” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Senin tefekkürün yedi sene ibadetten hayırlıdır” buyurdular.

Sonra Hazret-i Ebûbekr’e: “Senin tefekkürün neye dairdir?” diye sordular; dedi ki: “Cehennem ve onun korkunç hallerini tefekkür eder ve derim ki: Yâ Rabbi, kıyâmet gününde beni öyle büyüt ki cesedim cehennemi doldursun da (müminlere) va‘din yerini bulsun, böylece Ümmet-i Muhammed’e cehennemde azâb etme.”

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Senin tefekkürün de yetmiş sene ibadetten hayırlıdır.” (Mir’âtü’l-Hâmidîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/18.html)
Başlık: Allâh Rızasına Ermek İçin Kendini Fedâ Edenler | Tıbbın Aslı
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2016, 12:10:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يُشَفَّعُ الشَّهِيدُ فِي سَبْعِينَ مِنْ أَهْلِ بَيْتِهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şehide, ailesinden yetmiş kişiye şefaat etme hakkı verilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 06 Eylül 1432 Hicrî: 17 Zilhicce 1437

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)

Allâh Rızasına Ermek İçin Kendini Fedâ Edenler

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi vesellem, hicret ettiği gece kâfirler evini sardığında yatağına Hz. Ali’yi yatırıp evinden çıktı. Hz. Ali ölümü göze alarak Peygamberimiz’in yatağına uzandı.

Allâhü Teâlâ Cebrâîl ile Mîkâîl aleyhimesselâm’a:

Ben sizi kardeş ettim. Birinizin ömrünü de diğerinden uzun yapacağım, hanginiz kardeşini kendine tercih eder? buyurdu. Biri öbürünü tercih etmedi.

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ onlara şöyle vahyetti: “Siz Ali bin Ebî Tâlib gibi olamadınız mı? Onu Muhammed (aleyhisselâm) ile kardeş kıldım, Ali nefsini fedâ ederek onun yatağına yattı ve Muhammed Aleyhisselam’ı kendi üzerine tercih etti. Yeryüzüne inin ve onu düşmandan muhafaza ediniz, buyurdu.

Cebrâil aleyhisselâm başucunda, Hazret-i Mîkâîl de ayakucunda durdu. Cebrâil aleyhisselâm ona şöyle sesleniyordu:

“Ne mutlu sana ey İbn-i Ebî Tâlib, Allâhü Teâlâ seninle meleklerine övünüyor.”

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ “Yine insanlar içinden kimi de vardır ki, Allâh’ın rızasına ermek için kendini fedâ eder. Allah ise kullarına çok re’fetlidir (merhametlidir).” (Sûre-i Bakara, âyet 207) meâlindeki âyeti indirdi. (İhyâ)



TIBBIN ASLI

Süleyman Aleyhisselam her sabah Mescid-i Aksâ’ya gelir, gönül huzuruyla ibâdet ederdi. Her gün orada yeni bir otun bittiğini görür, o otun ismini ve faydalarını öğrenirdi. Bir ota, ‘Senin adın nedir? Neye faydalısın, neye zararlısın?’ diye sorar:

‘Ben falanca otum. Şunlara yararlı, şunlara zararlıyım’ cevabını alırdı.

Hekimler de hangi otun neye iyi geldiğini Hazret-i Süleyman’dan öğrenirlerdi. Böylece tıp sahasında nice kitaplar yazıldı, birçok hastalığın çaresi bulundu.

Tıbbın aslı vahiydir. Basit akıl her şeyi bilemez. Belki anlayabilir, ama öğrenmek için peygambere muhtaçtır. (Mesnevi’den Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/19.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir'in (r.a) Fazileti
Gönderen: Mücteba - 20 Eylül 2016, 11:09:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا... الآية
(سورة التوب، 40)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“O arkadaşı (Ebûbekr-i Sıddîk)’a ‘Mahzun olma, çünkü Allah muhakkak bizimle beraberdir.’ diyordu.
Derken Allâhü Teâlâ onun üzerine sekînetini (kalplere sükûnet veren rahmeti)ni indirdi, onu da görmediğiniz ordularla te’yîd buyurdu...”

(Tevbe sûresi, âyet 40)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 07 Eylül 1432 Hicrî: 18 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)

Hazret-i Ebûbekir'in (r.a) Fazileti

Peygamberimiz (s.a.v.), hicret sırasında Sevr mağarasına ulaştıkları zaman Hz. Ebûbekir (r.a.):

“Ya Resûlallâh! Ben içeriye girmeden siz girmeyiniz. İçeride zarar verecek bir şey varsa zararı, size değil bana dokunsun” dedi ve içeri girdi, süpürüp temizledi. İçeride yılan ve haşerâta ait delikler gördü. Ridasını çıkarıp yırtarak delikleri kapattı. Geriye iki delik kaldı. Onları da ayaklarıyla kapattı. Sonra Resûlullâh’ı (s.a.v.) mağaraya davet etti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) içeriye girdi ve mübarek başlarını Hz. Ebûbekir’in (r.a.) dizine koyup uyudular. Bu sırada bir yılan Hz. Ebûbekir’in (r.a.) ayağını soktu. Resûlullâh’ı (s.a.v.) uyandırmaktan korkarak hiç hareket etmedi. Ancak Hz. Ebûbekir’in akan gözyaşları Resûlullâh’ın yanağına damladı. Resûlullâh (s.a.v.): “Sana ne oldu ey Ebûbekir!” buyurdular. “Anam babam sana feda olsun ya Resûlallâh! Yılan ayağımı soktu” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) mübarek tükürüğünü yılanın soktuğu yere sürdüler, hiç acısı kalmadı.

İbn-i Abbâs Hazretleri anlattı:
Hazret-i Ebûbekir mağarada iken çok şiddetli susadı. Peygamberimiz’e hâlini arzetti. Peygamberimiz (s.a.v.) ona: “Mağaranın başına var, oradan iç” buyurdular.
Hz. Ebûbekir dedi ki: Mağaranın başına gidip orada baldan tatlı, sütten beyaz ve kokusu miskten daha güzel bir sudan içip döndüm.
Bana “İçtin mi?” buyurdular, “Evet” dedim. “Ey Ebûbekir seni müjdeleyeyim mi” buyurdular, “Evet, yâ Resûlallâh” dedim. Buyurdular ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ cennet nehirlerine müvekkel meleğe: ‘Firdevs cennetindeki bir nehirden mağaranın başına su akıt, Ebûbekir içsin’ diye emretti.

Ben “Yâ Resûlallâh, benim Allâh katında böyle mertebem var mı” dedim,

“Evet, bundan da yüksektir. Beni Hak ile gönderen Allâh’a yemin ederim ki seni sevmeyen kimse yetmiş peygamberin amelini işlese dahi cennete giremeyecektir.” buyurdular. (Diyarbekrî, Tarihu’l-hamîs)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/20.html)
Başlık: Ne Kıymet Verir Size Rabbim, Duânız Olmasa | Hamîdiye Köprüleri Projesi
Gönderen: Mücteba - 21 Eylül 2016, 11:18:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْعِيَّ مِنَ الْإِيمَانِ وَهُمَا يُقَرِّبَانِ مِنَ الْجَنَّةِ وَيُبَاعِدَانِ مِنَ النَّارِ وَالْفُحْشُ وَالْبَذَاءُ مِنَ الشَّيْطَانِ وَهُمَا يُقَرِّبَانِ مِنَ النَّارِ وَيُبَاعِدَانِ مِنَ الْجَنَّةِ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hayâ ve dili faydasız şeylerden korumak imandandır. Bunlar cennete yaklaştırır ve cehennemden uzaklaştırır.
Çirkin söz söylemek ve hayâsızlık şeytandandır. Bunlar cehenneme yaklaştırır ve cennetten uzaklaştırır.”

(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 08 Eylül 1432 Hicrî: 19 Zilhicce 1437

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)

Ne Kıymet Verir Size Rabbim, Duânız Olmasa

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duânın kul için kıymetini şöyle ifade buyurmuşlardır:

“Kazâyı ancak duâ defeder, ömrü de ancak ihsan ve iyilik ziyâdeleştirir.” (Sünen-i Tirmîzi)

“Muhakkak duâ inen(musibet)e de inmeyene de fayda verir. (Başınıza gelen belayı kaldırır, henüz gelmemiş olanı geri çevirir.) O halde Ey Allah’ın kulları, duâ ediniz.” (Sünen-i Tirmîzi)

“Sizden kim için duâ kapıları açılırsa, onun için rahmet kapıları da açılmıştır.” (Sünen-i Tirmîzi)


SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD HAN’IN HAMÎDİYE KÖPRÜLERİ PROJESİ

Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, İstanbul Boğazı’nın, Sarayburnu-Üsküdar ve Rumeli Hisarı-Kandilli arasında olmak üzere iki köprü ile bağlanması projesi yapılmıştı. Fransız inşaat mühendisi F. Arnodin’in 1900 yılında projesini çizdiği köprülerin, Eyfel Kulesi’nin yapıldığı çelik teknolojisiyle yapılması planlanmıştı.

Sarayburnu-Üsküdar arasındaki köprünün iki kara tarafından ayakları arasındaki mesâfe 1700 metre idi. Vagonlar, denizden yüksekliği 50 metre olan köprüye asılacak teleferiklerle taşınacaktı. Bu köprü aynı zamanda Bağdad demiryolu hattına da bağlanacaktı.

Rumeli Hisarı-Kandilli arasında yapılması planlanan “Cisr-i Hamîdî” isimli köprü, minarelerle ve Kuzey Afrika mimârîsi tarzında kubbelerle süslü, kârgîr destekli, çelik halatlarla havada asılı demirden bir bina şeklinde idi. Köprü kubbelerinin üzerine konulan toplar ile boğaz geçişi de kontrol edilecekti.

Bu köprüde yani Cisr-i Hamîdî’de tren, araba ve yayaların geçmesine mahsûs yollar ve basamaklar bulunmaktaydı. Medîne’den trene binilip bu köprüden geçerek Viyana’da trenden inmek hedeflenmişti. (Boğaziçine Hamidiye Köprüleri Projesi, Çamlıca B.Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/21.html)
Başlık: İslâm Adâleti
Gönderen: Mücteba - 22 Eylül 2016, 12:46:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أُعْطِيَ فَشَكَرَ وابْتُلِيَ فَصَبَرَ وَظَلَمَ فَاسْتَغْفَرَ وَظُلِمَ فَغَفَرَ ثُمَّ سَكَتَ فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللهِ مَالَهُ؟ قَالَ: أُولَئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ
(طب)


Resûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendisine nimet verilip de şükreden, belaya uğrayıp da sabreden, zulmedip de istiğfar eden, zulme uğrayıp da bağışlayan” buyurup sustular.
(Ashab) “Bu kimseler için ne (sevap) vardır ya Resûlallâh” dediler.
“İşte korkudan emîn olmak ancak onların hakkıdır ve hidâyete erdirilenler onlardır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 09 Eylül 1432 Hicrî: 20 Zilhicce 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)

İslâm Adâleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Üç zümre vardır ki, duâları reddolunmaz: Âdil idârecinin duâsı, oruçlunun iftar anındaki duâsı ve mazlûmun duâsıdır. Bunu Allahü Teâlâ bulutların üstüne kaldırır. Bunun için gök kapakları açılır ve Allahü Teâlâ şöyle buyurur: İzzet ve celâlim hakkı için bir müddet sonra da olsa elbette sana yardım edeceğim.” buyurdular.

Adâlet, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sâhibine vermektir. Zulüm ise, bunun aksine, insanların hukûkuna tecâvüz etmektir. 

Halife Ömer bin Abdülaziz’in emri üzere Cuma günleri hutbelerde “İnnellâhe ye’muru bi’l-adli (Muhakkak Allahü Teâlâ size adâleti emrediyor)” (Nahl sûresi, 90.) âyet-i kerimesi okuna gelmiştir. Bu âyetle amel eden bir millet, dâima mesut olur. O millete her türlü medenî faziletler tecelli eder.

İslâm tarihi gösteriyor ki, gerek Hulefâ-i Râşidîn ve gerek onların izlerini takip etmiş olan İslâm hükümdarları, devletlerini adâlet ve merhamet üzerine tesis etmişlerdi. Böylelikle etraflarındaki kabilelerin, kavimlerin hem memleketlerini hem de kalplerini fethe muvaffak olmuşlardı. Adaletsizlik ise dostları bile düşmana çevirir.

Velhâsıl İslâm mücâhitlerinin, fâtihlerinin göstermiş oldukları o yüksek adâlet sâyesinde, duâlar kabul olmuş, İslâm fetihleri tecellî etmiş, İslâm memleketleri pek ziyâde genişlemiş, İslâm sancağı her yerde dalgalanmıştır.

Hatta islâm memleketi genişlemeye başladığı zaman adâlet timsâli olan Hz. Ömer (r.a.) ağlıyordu. Şu koca kıtalarda adaletin nasıl temin edileceğini düşünüyordu. Bir gün ağlarken sebebini sordular. Dedi ki:

“Nasıl ağlamayayım, Fırat kenarında bir oğlak zayi olsa korkarım ki Ömer’den sorulur.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/22.html)
Başlık: Güzel Ahlâk Müslümanın Zînetidir
Gönderen: Mücteba - 23 Eylül 2016, 10:55:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَمُوتُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ أَوْ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ إِلَّا وَقَاهُ اللهُ فِتْنَةَ الْقَبْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cuma günü veya Cuma gecesi ölen müslümanı Allâhü Teâlâ muhakkak kabir azabından muhafaza eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 10 Eylül 1432 Hicrî: 21 Zilhicce 1437

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)

Güzel Ahlâk Müslümanın Zînetidir

Güzel ahlâk, imânın alâmeti, İslâm’ın zînetidir. Müminler nefislerini kötü huylardan temizleyerek güzel ahlâk ile ahlâklanmalıdır. Kötü ahlâk insanı günahlara sevkeder. Güzel ahlâk ise dünya ve âhirette selâmet ve saâdete kavuşturur.

Bir şeyde ihtiyaçtan fazlasını kullanmak israftır. Bunun zıddı olan cimrilik de zemmedilmiştir. İkisinin ortası olan cömertlik güzeldir. İnsan dâimâ îtidâlli, orta yolda olmalıdır.

Kibir, şeytânın sıfatıdır. Hakkı bilirken inat etmek ve bâtıl üzerine ısrâr etmek gibi kötü ahlâklar kibirden kaynaklanır. Kibriyâ ve azamet Allâhü Teâlâ Hazretlerine mahsûstur. İnsan, kendi acziyet ve küçüklüğünü bilip de kibirlenmemeli, yine kibrin tam zıddı olan zilletin de makbul olmadığını bilmelidir. Tevâzu; alçak gönüllü olmak mü’mine yakışan güzel ahlâktandır.

Müslüman, emânete hıyânet etmekten, yalan söylemekten, hîle ile insanları aldatmaktan uzak durmalıdır.

Riyâ (gösteriş) kötü ahlâktandır. Mü’min riyâdan sakınmalı ve dâima ihlâs üzere olmalıdır. Allâhü Teâlâ’ya, Peygamber Efendimiz’e ve onun Ashâbı’na ve sâlih mü’minlere sûizan etmek; onlar hakkında kötü şeyler düşünmek büyük günâhtır. Buğz (düşmanlık), kin, gıybet ve iftirâ gibi nice kötü ahlâk, sûizandan meydana gelir.

Haset; diğer bir kimsedeki nimeti kıskanmak pek çirkin bir huydur. Hasedin karşılığı olan iyiliği istemek ise İslâm dininde güzel bir huydur. Mü’min, kendisi hakkında revâ görmediği şeyi başkası hakkında da revâ görmemelidir.

Tevekkül, kanâat, sabır ve şükür güzel ahlâktandır. Her şeyi yoktan var eden Allâh’a teşekkür ve onun emrine ta’zim (hürmet) etmek kulluk îcâbıdır. İnsanlardan görülen nimet ve ihsâna (iyiliklere) teşekkür de mürüvvet ve insâniyet icâbıdır. Halka teşekkür etmeyen Hâlık’a da şükretmez. Şükretmek övülmüş, küfrân-i nimet (nankörlük) ise çirkin görülmüştür. Allâhü Teâlâ’nın emrine ta’zîm (hürmet) ve onun yarattıklarına şefkat ibâdettir. Gönül kırmak pek çirkin bir huydur ve günâhtır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/23.html)
Başlık: Duânın Âdâbından
Gönderen: Mücteba - 24 Eylül 2016, 16:08:29
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ أَمْرٍ ذِي بَالٍ لَا يُبْدَأُ فِيهِ بِالْحَمْدِ أَقْطَعُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’ya hamd edilmeden başlanan her (meşrû ve mübâh) iş bereketsizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 11 Eylül 1432 Hicrî: 22 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)

Duânın Âdâbından

Duâya “Elhamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn’ diyerek Allâhü Teâlâ’ya hamd ve resûlü Muhammed Mustafa’ya salavât okuyarak başlanmalıdır.

Fedâle bin Ubeyd’den (r.a.) rivâyet olundu:

Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) beraber oturuyorduk. O sırada içeri birisi girdi ve namaz kıldı. Sonra ‘Allâh’ım, beni mağfiret et ve bana rahmet et’ diye duâ etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey namaz kılan, acele ettin. Namaz kılıp oturduğun zaman Allâh’a lâyık olduğu surette hamd et ve bana salevât getir. Sonra duâya devam et.” buyurdu. Biraz sonra başka biri geldi ve namaz kıldı. Sonra Allâh’a hamd edip Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât getirdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey namaz kılan kimse, Allâh’a duâ et. Eğer duâ edersen kabul olunur.” buyurdular.

Duânın evvelinde ve sonunda Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât getirilir. Çünkü Peygamber Efendimiz’e salevât okumak, duânın kabul olmasının şartlarındandır. Allâhü Teâlâ Kerîm’dir, duânın bazısını kabul edip diğer bazısını ayırmayacağı için duânın evvelinde ve sonunda salevât getirilir.

Hz. Enes (r.a.) Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

“Her duâ Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e ve onun âline salevat okununcaya kadar perdelenmiştir; kabul olunmaz.”

Hz. Ali’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Benim ve ehl-i beytimin üzerine salevât getirilinceye kadar bütün duâlar perdelidir, huzûru ilâhîye yükselmez. Bana salevât getirirse perde açılır, onun duâsına icâbet olunur. Bunu yapmazsa duâ geri döner.” (Şerhu’ş-Şir’a)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/24.html)
Başlık: Gıybet Eden Sevablarını Kaybeder | Soğuk Algınlığına Yakalanmamak İçin...
Gönderen: Mücteba - 25 Eylül 2016, 17:58:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَرَدْتَ أَنْ تَذْكُرَ عُيُوبَ غَيْرِكَ فَاذْكُرْ عُيُوبَ نَفْسِكَ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 12 Eylül 1432 Hicrî: 23 Zilhicce 1437

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)

Gıybet Eden Sevablarını Kaybeder

Kıyâmet günü kula amel defteri verilir. Orada, kendisine âit olmayan sevaplar görür:

“Yâ Rabbi! Bu sevaplar bana nereden geldi.” diye sorar.

Allâhü Teâlâ: “Bu sevaplar, sen farkında olmadan, insanların senin gıybetini yapmalarına karşılıktır.” buyurur.

Hasan-ı Basrî Hazretlerine bir adam gelip:

“Falan kimse senin gıybetini yapıyor.” demiş. Hasan-ı Basrî Hazretleri de ona bir tabak hurma göndermiş ve:

“Duydum ki sen sevaplarını bana hediye etmişsin. Buna karşılık ben de sana hediye gönderiyorum. Ancak benim hediyem, senin hediyenin tam karşılığı olmadığı için beni mâzur gör, kusura bakma.” demiş.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dört şey vardır ki oruç, abdest ve diğer amellerin sevabını yok eder.
Bunlar gıybet etmek, yalan söylemek, koğuculuk yapmak ve bakılması helal olmayan kadınlara bakmak.”
(T. Gâfilîn)


SAĞLIĞIMIZ: Soğuk algınlığına yakalanmamak için!

Hava sıcaklıklarının gün içinde bile ani değişmesi ile soğuk algınlıkları artıyor. Toplu yerlerde bulunan kişiler arasında hızla yayılan soğuk algınlığından korunmak, tedâvisi hakkında bilgi sahibi olmaktan ehemmiyetlidir.

Soğuk algınlığında tedâviden daha ehemmiyetlisi hastalanmadan tedbir almak ve hastalığın bulaşmasını engellemektir.

• Sık sık bilhassa dışarıdan gelince elleri sabunla yıkamalı. Çocukları da buna alıştırmalıdır.

• Soğuk algınlığı olan kişilere yaklaşılmamalı.

• Aksırırken veya öksürürken mendil ile burun ve ağız kapatılmalıdır.

• Kış aylarında su içmeyi ihmal etmemeli ve sağlıklı gıdalar almalıdır.

• Sigara ve alkol kullanmamalıdır.

• Odanın havası kuru olmamalı, soba ve peteklerin üzerine uygun bir kap ile su konularak odanın havası nemlendirilmelidir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/25.html)
Başlık: Haram Lokma Doğru Yoldan Ayırır | Çocuk Terbiyesine Dâir
Gönderen: Mücteba - 26 Eylül 2016, 11:06:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِي عِنْدَ فَسَادِ أُمَّتِي فَلَهُ أَجْرُ مِائَةِ شَهِيدٍ
(الزهد للبيهقى)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnetim ile amel edilmediği) zamanda benim sünnetime sarılan kimseye yüz şehit sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 13 Eylül 1432 Hicrî: 24 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)

Haram Lokma Doğru Yoldan Ayırır

Silsile-i Sâdât’ın 17. halkası Ya’kûb-i Çarhî Hazretleri anlatıyor:

Herat’ta ilim tahsîli için kaldığım zamanlar Abdullâh Ensârî’nin (k.s.) dergâhında kalır ve yemeklerimi orada yerdim. Zira onun vakıf şartlarında genişlik ve vakfın esaslarına riâyette ihtiyat vardı.

Herat’ta, Abdullâh Ensârî’nin (k.s.), Hankâh-ı Melik ve Gıyasiyye Medresesi vakıflarından başka yerde yemek yemek uygun olmazdı. Bu sebepten Mâverâünnehir büyükleri mürîdlerini Herat’a göndermezlerdi. Orada helâl lokma çok azdı.

Mürîd, haram lokma yiyecek olursa, nefis kötü tabiatına geri döner, doğru yoldan, Resûlüllâh’ın (s.a.v.) ve ashâbının yolundan ayrılmış olur. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye)


Çocuk Terbiyesine Dâir

• Çocuklar doğru, güzel bir şey yaptıkları zaman takdir edilmelidir. Meselâ ‘Aferin’ denilir.

Çalışkan, dürüst ve büyüklere saygılı olmaya teşvik etmelidir.

• Bir şey isterken ‘lütfen’ demeli, onlardan bir şey alınca ‘teşekkür’ etmelidir.

• Kızdığımız zaman öfkemizi yenmek sûretiyle onlara bizzat örnek olmalıdır.

• Çocuk parmak emiyorsa, aşağılamadan telkin ederek ve onu meşgul ederek bırakması sağlanmalıdır.

• Çocuk içinde bulunduğu bir sıkıntıdan dolayı tırnağını yiyebilir, kendisine yardımcı olunacağı husûsunda ikna edilerek bıraktırılabilir.

• Çocuğun her istediğini yapmak, onu şımarık ve tatminsiz olmaya götürür. Bazı isteklerini yapmak, uygun olmayanlarını da yapmayarak ona beklemeyi ve sabretmeyi öğretmelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/26.html)
Başlık: Dâvûd-i Tâî Rahîmehullâh
Gönderen: Mücteba - 27 Eylül 2016, 10:51:06
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(سورة النور، 19)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Muhakkak onlar (münâfıklar) ki, iman edenler arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler.
O kimseler için dünyada ve âhirette pek acıklı bir azap vardır. Ve Allah bilir, sizler ise bilmezsiniz.”

(Nûr sûresi, âyet 19)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 14 Eylül 1432 Hicrî: 25 Zilhicce 1437

Preveze Deniz Zaferi (1538)

Dâvûd-i Tâî Rahîmehullâh

Ebû Süleyman Dâvûd bin Nasr-ı Tâî hazretleri, evliyâullâhdan ve İslâm büyüklerinden âbid ve fakîh bir zât idi. İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe hazretlerinin talebelerindendir.

Abbâsîler devrinde hicrî 185 senesinde vefât etti.

Dâvûd-i Tâî (rah.) bir dakikasını bile zayi etmeden gece ve gündüz ibâdete devâm etmiş, zarûri olmayan meşguliyetlerden uzak durmuştur.

Kırk sene devamlı oruç tuttuğunu ev halkından gizlemiştir. Zira evinden çıkacağı zaman yemeğini yanına alıp yolda sadaka olarak verir, dükkânına da biraz geç vardığı için evinde yemiş olduğu zannolunurdu.

Bir gün İmâm-ı A‘zam hazretleri ona:
“Elhamdülillah, bunca zaman içinde âlet kabilinden olan ilimleri güzelce tahsîl edip esas maksada hazırlık yapmış oldun” buyurdular.

Davud-i Tâî (rah.):
“Efendim, bunlardan başka en çok gayret edilecek ne var” deyince buyurdular ki:

“Dünyâ ve âhiretin saâdetine ulaştıran en mühim şey ilmimiz ile amel etmektir.”

Bu söz ona çok tesir edip tasavvuf yoluna girdi, Habîb-i Acemî hazretlerine intisâb edip mürîdi oldu.

Hikmetli sözlerinden:

“Gece ve gündüz, insanların ömür yolculuğunun merhaleleridir. İnsanlar merhale merhale yolculuğa devam ederler, nihâyet seferlerinin son merhalesine ulaşırlar. Her merhalenin azığını önceden hazırlamak gerektir. Zîrâ ecel ansızın gelir.

“Her nefis dünyâdan susuz olarak gidecektir. Ancak Allâhü Teâlâ’yı zikreden kul bundan müstesnâdır.”

“Senin ayıplarını araştıran kötü insanlarla arkadaş olma.

“Nice kimse vardır ki başına gelen bir hâle sevinir. Hâlbuki o hal onun helâkine sebep olur. Nice kimsenin başına gelen belâ onun din ve dünyasının düzelmesine, bazı isteklerinin eline geçmesine sebep olur. Öyle ise kula düşen vazife ancak takdîr-i ilâhîye râzî olmaktır.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/27.html)
Başlık: Tevbe Nasıl Olur? | Şu Üç Hususta Kâfir Müslümanla Aynı Hakka Sahiptir
Gönderen: Mücteba - 28 Eylül 2016, 10:55:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَلهُ أَشَدُّ فَرَحًا بِتَوْبَةِ أَحَدِكُمْ مِنْ أَحَدِكُمْ بِضَالَّتِهِ إِذَا وَجَدَهَا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ sizden birinizin tevbe etmesine, birinizin kaybettiği bir şeyi bulduğu zaman sevinmesinden elbette daha çok razı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 15 Eylül 1432 Hicrî: 26 Zilhicce 1437

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)

Tevbe Nasıl Olur?

Hz. Ali (kerremallâhü vecheh), bir A‘râbî’nin acele “estağfirullâh ve etûbü ileyh” dediğini işitti.

Ona:
“Ey adam, istiğfâr ederken sür‘atle, acele ederek sadece diliyle söylemek yalancıların tevbesidir. Senin tevbenden de tevbe etmeye ihtiyâcın vardır” dedi.

A‘râbî: “Tevbe nedir?” diye sordu. Şöyle buyurdular:

Tevbe etmek şu altı şeyi yapmaktır:

1- Geçmiş günahlarına pişman olmak,

2- Geçirdiği farzları kazâ etmek,

3- Haksız olarak aldığı kul haklarını sahiplerine iâde etmek,

4- Nefsini nasıl günah ile büyüttüyse öylece Allâh’a itâatle terbiye etmek,

5- Nefsine günah lezzetini tattırdığın gibi tâatin acılığını da tattırmak ve nefsini Allâh’a isyânda nasıl süslediysen Allâh’a itâat için de süslemek.

6- Ve gülerek işlediğin günahlar için ağlamaktır. (Tezkiretü’l-Kurtubî)


Şu Üç Hususta Kâfir Müslümanla Aynı Hakka Sahiptir

Tâbiînden Meymûn bin Mihran (r.a.) şöyle demiştir:

Üç şeyde kâfir Müslüman ile müsâvî (denk)tir:

• Ahitte bulunduğun; söz verdiğin zaman ahdine vefa göster, sözünde dur. O kimse ister Müslüman olsun ister kâfir. Çünkü ahit Allah içindir.

• Kendisiyle akrabalık bağın bulunan kimseyi ziyaret et. İster Müslüman olsun, ister kâfir olsun.

• Sana emanet verenin emanetine riayet et; onu koru. İster Müslüman olsun ister kâfir. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/28.html)
Başlık: Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet | Muharrem Ayı | Beyit
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2016, 11:12:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ عَبْدٍ يَصُومُ يَوْمًا فِي سَبِيلِ اللهِ إِلَّا بَاعَدَ اللهُ بِذَلِكَ الْيَوْمِ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ سَبْعِينَ خَرِيفًا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâh rızası için bir gün oruç tutan bir kulu Allâhü Teâlâ muhakkak o bir gün oruç sebebiyle cehennemden yetmiş vadi uzaklaştırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 16 Eylül 1432 Hicrî: 27 Zilhicce 1437

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)

Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır.

Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arasında, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


MUHARREM AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1438 yılı Muharrem ayı ictimâ‘ı 01 Ekim Cumartesi günü Türkiye yaz saati ile 03:11’dir.

Ru’yet, ise 01 Ekim Cumartesi Türkiye saati ile 19:21’dir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Afrika kıtasının batısı, Güney Amerika Kıtasının tamamı, Atlas Okyanusu’nun orta kısımı, Burkina Faso, Gana, Nijerya, Angola, Kongo, St. Helena Adası

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 02 Ekim Pazar günü de Muharrem ayının 1. günüdür.


BEYİT:

Ne sâl iledir, ne mâl iledir
Beyim ululuk kemâl iledir.

(Efendi, ululuk ne yaş ile ne zenginlik iledir. Ululuk kemal (olgunluk) iledir.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/29.html)
Başlık: "De'b u Âdetimiz Sûret ve Sîretimiz’den"
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2016, 11:13:00
(https://scontent-ams3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/s750x750/sh0.08/e35/14515850_220760485006838_6405040309973024768_n.jpg)
Başlık: Muharrem Ayı
Gönderen: Mücteba - 30 Eylül 2016, 11:16:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ صَامَ يَوْمًا مِنَ الْمُحَرَّمِ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ ثَلَاثُونَ يَوْمًا
(طص)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muharrem ayında oruç tutana, her bir gün için otuz gün(lük oruç) sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 17 Eylül 1432 Hicrî: 28 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, Hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman, aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar kılman, dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

11 İstiğfâr-ı Şerîf,

11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.

Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle, yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle, beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/9/30.html)
Başlık: Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?| Ramazan’dan Sonra En Faziletli Oruç
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2016, 15:34:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الصِّيَامِ بَعْدَ رَمَضَانَ شَهْرُ اللهِ الْمُحَرَّمُ وَأَفْضَلُ الصَّلَاةِ بَعْدَ الْفَرِيضَةِ صَلَاةُ اللَّيْلِ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh’ın ayı olan Muharrem orucudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 18 Eylül 1432 Hicrî: 29 Zilhicce 1437

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)

Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharrem ayının birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecek, dünyada ödemeye muvaffak kılacaktır.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazan’dan Sonra En Faziletli Oruç Muharrem Ayı Orucu

Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde (meâlen):

“Muhakkak ki, Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk’ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram (hürmetli) olanlardır...” buyrulmuştur.

Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum (haram, hürmetli aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyânın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibâdetin sevâbı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.

Bir başka hadîs-i şerîfte: “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyurulmuştur.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/1.html)
Başlık: Peygamberlerin Mübârek Naaşları Çürümez | Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Nam
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2016, 15:43:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَوْمُ يَوْمٍ مِنْ شَهْرٍ حَرَامٍ أَفْضَلُ مِنْ صَوْمِ ثَلَاثِينَ مِنْ غَيْرِهِ
(إحياء)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Haram aylarda (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Recep) tutulan bir gün oruç diğer aylarda ki otuz gün oruçtan daha faziletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu’l-Ulûm)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 19 Eylül 1432 Hicrî: 01 Muharrem 1438

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.

Peygamberlerin Mübârek Naaşları Çürümez

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Hazret-i Âdem o gün yaratıldı, o gün vefât etti, o günde ruh üfürüldü. Kıyâmet de cuma günü kopar. Siz bana cuma gününde çok salevât getirin. Muhakkak salevâtlarınız bana arzolunur.”

Ashâb-ı Kirâm sordular:

“Yâ Resûlallâh! Sen vefât edip toprakta iken bizim salevâtımız size nasıl arzolunur?” Buyurdular ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ peygamberlerin cesedlerini yemeyi arza (toprağa) haram kılmıştır.” (Müsned-i Ahmed)

Yani, Peygamberlerin aleyhimüsselâm mübârek naaşları çürümez.


Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Namaz

Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek’atte bir selâm vererek 6 rek’at namaz kılınır.

Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veya herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için.” Allâhü Ekber…

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.

2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.

4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

5. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı Şerîf.

6. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/2.html)
Başlık: Yaratılışın Gâyesi Allâhü Teâlâ’yı Bilmektir
Gönderen: Mücteba - 03 Ekim 2016, 18:06:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَالَ يَعْنِي إِذَا خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ بِسْمِ اللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللهِ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ يُقَالُ لَهُ كُفِيتَ وَوُقِيتَ وَتَنَحَّى عَنْهُ الشَّيْطَانُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan o kimseden uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 20 Eylül 1432 Hicrî: 02 Muharrem 1438

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)

Yaratılışın Gâyesi Allâhü Teâlâ’yı Bilmektir

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): “İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar” buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ insanları bu cihâna kendisini bilsinler ve ona ibâdet etsinler diye gönderdi ve “Ben insan ve cinleri ancak bana ibâdet ve kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât sûresi, âyet 56) buyurdu.

İbn-i Abbâs (r.a.) âyetteki ‘bana ibâdet etsinler’ manasındaki ‘li-ya‘büdûn’ kelimesini ‘li-ya‘rifûn: beni bilsinler’ diye tefsîr etmişlerdir. Nitekim “Muhakkak ben gizli bir hazineyim. Bilinmeyi sevdim de bilinmek için insan ve cinleri yarattım” meâlindeki hadîs-i kudsî de buna şâhiddir. Öyle ise Allâhü Teâlâ’yı bilmek için çalışmalıdır. Bunun yolu da nefsi bilmekle ve nefsin hevâsını, kötü ahlâkını temizlemek suretiyledir. Peygamberimiz (s.a.v.) buna cihâd-ı ekber nâmını vermişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Yâ Muâz! Allâhü Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?”

“Allah ve Resûlü en iyi bilir.”

“Ona ibâdet ve kulluk edip hiçbir şeyi şirk koşmamaktır.” Sonra şöyle buyurdular:

“-Bunu yaptıklarında- Allâhü Teâlâ’nın onlara mutlaka vereceği karşılık nedir bilir misin?”

“Allah ve Resûlü en iyi bilir.”

“Kullarına azâb etmemektir.”

“Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” şehâdetini kalbinden sıdk (ihlâs) ile söyleyen her kula muhakkak Allâhü Teâlâ cehennem ateşini haram kılar.”

Günahkâr Müslümanların cehennemde azâb olunmalarının sebeblerinden biri ise gizli şirk yani riyâ (ve gösteriş)tir. Amelleri riyâdan temizlemek lâzımdır. Riyânın zıddı da ihlâstır. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz yukarıdaki hadîs-i şerîflerinde sıdk (ihlâs) ile buyurarak ümmetine bu manayı işâret etmişlerdir. Sıdk ve ihlâs, kâsır akıllarla elde edilmez. Bunun yolu, ancak bir hakîki mürşid-i kâmile bağlanmaktır. (Aziz Mahmud Hüdâî, Risâle-i Cem‘ u Tefrîk)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/3.html)
Başlık: İmânın Altıncı Şartı: Kadere İnanmaktır | Beyit
Gönderen: Mücteba - 04 Ekim 2016, 11:44:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْإِيمَانُ بِالْقَدَرِ يُذْهِبُ الْهَمَّ وَالْحُزْنَ
(القضاعى)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kadere iman etmek, sıkıntı ve üzüntüyü giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 21 Eylül 1432 Hicrî: 03 Muharrem 1438

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)

İmânın Altıncı Şartı: Kadere İnanmaktır

İmânın altıncı şartı kadere; Bütün hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın bilmesi, dilemesi, takdîri ve yaratması ile olduğuna inanmaktır.

Kader, ezelden ebede kadar hayır ve şer (iyi kötü) meydâna gelecek bütün hâdiseleri Cenâb-ı Hakk’ın bilip takdir buyurmasıdır.

Kazâ, Cenâb-ı Hakk’ın ezelde takdir buyurduğu hâdiselerin, zamanı gelince ilim ve irâdesine uygun olarak meydana gelmesidir. Meselâ herhangi bir insanın falan günde dünyaya gelmesini Allâhü Teâlâ’nın ezelde dilemiş ve takdîr etmiş olması bir kaderdir. O insanın takdîr edilmiş günde yaratılması kazâdır.

İrâde-i cüz’iyye: Cenâb-ı Hakk’ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zîrâ insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, cenneti de, cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk’tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlık yani yaratandır. Allâhü Teâlâ, hidâyeti isteyip, hidâyeti dileyenlere hidâyeti; dalâleti isteyip, dalâleti dileyenlere de dalâleti halkeder.

Ezelde, Ahmed cennetlik, Mehmed cehennemlik diye zât ve şahıs üzerine bir hüküm yoktur. Ancak elbiseler biçilmiş; (İman elbisesi, itâat elbisesi, nur elbisesi) şu elbiseleri giyenler cennetliktir denilmiş; ayrıca küfür, isyân, zulmet elbiseleri biçilmiş, bunları giyenler de cehennemliktir denilmiştir. Kul, irâde-i cüz’iyyesiyle bu elbiseleri seçmekte tamâmen serbest bırakılmıştır. Binâenaleyh, insan irâde-i cüz’iyyesiyle bunlardan hangisini seçer ve giyerse oraya gider. (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)

Beyit:
Mülk-i dünya kimseye kalmaz, sonu berbâd olur,
Ey Muhibbî, şöyle farz et kim Süleymân olmuşuz. Muhibbî (Kânûnî Süleyman)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/4.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ'ya Sığınmak (İstiâze)
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2016, 11:04:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْغَضَبَ مِنَ الشَّيْطَانِ وَإِنَّ الشَّيْطَانَ خُلِقَ مِنَ النَّارِ وَإِنَّمَا تُطْفَأُ النَّارُ بِالْمَاءِ فَإِذَا غَضِبَ أَحَدُكُمْ فَلْيَتَوَضَّأْ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Öyleyse biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 22 Eylül 1432 Hicrî: 04 Muharrem 1438

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)

Allâhü Teâlâ'ya Sığınmak

Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de (Nahl sûresi, 98. âyetinde) buyurdu ki -meâlen-: “Kur’ân-ı Kerîm’i okuyacağın zaman Allâhü Teâlâ’dan seni, hayırdan uzak ve lanet ile kovulmuş olan şeytanın vesveselerinden muhâfaza etmesini iste ve ‘Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm’ de.

İstiâze (eûzü çekmek)deki hikmet; izin istemek ve kapıyı çalmaktır. Zîrâ bir padişahın kapısına gelen kimse huzûruna ancak izni ile girebilir. Böylece Kur’ân-ı Kerîm okumayı isteyen kimse de Rabbi’ne münâcâta başlamayı istemiş olur da evvelâ lisânını temizlemesi îcâb eder. Zîrâ insanın dili faydasız sözler, yalan ve iftirâ gibi günahlarla kirlenmiş bulunur. (Rûhu’l-beyân)

Ca‘fer-i Sâdık (k.s.) hazretleri buyurdu:

“İstiâze, Kur’ân-ı Kerîm’e hürmet için lisânı yalan, gıybet ve iftiradan temizlemektir.”

Rabbi ile kulu arasında bir ahid vardır. Allâhü Teâlâ “Ve ahdime vefâ edin ki ahdinize vefâ edeyim.” (Bakara sûresi, âyet 40) buyurmuştur. Kul istiâze (eûzü okuyarak Allâh’a sığındığında) ve istiğfâr ettiğinde demiş oluyor ki: Ben beşeriyetim icâbı bunca kusurlarımla birlikte kulluk ahdimi yerine getirip “eûzü billâh” ve “estağfirullâh” diyorum. Yâ Rabbi, senin rubûbiyet ahdini keremin ve fazlınla îfâ edeceğin de şüphesizdir. Beni şeytanın şerrinden, gadrinden ve hilesinden muhâfaza buyur”. (Tefsîr-i Kebîr)

Allâhü Teâlâ’nın şeytanın şerrinden ve vesvesesinden kâmil muhâfaza buyurmasının şartı, basîret sâhibi, takvâ ve zikir ehli olmaktır. (Mişkâtü’l-Envâr)

Hasan-ı Basrî (rah.) buyurdular ki:
“Kim hakkıyla ve kalb huzuruyla Allâhü Teâlâ’ya istiâze ederse, Allâhü Teâlâ o kimse ile şeytan arasında üç yüz perde yaratır. Her perdenin arası semâ ile arz arası kadardır."

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/5.html)
Başlık: Gıybetten Tevbe | Sağlığımız: Kış Mevsimine Girerken Dikkat!
Gönderen: Mücteba - 06 Ekim 2016, 11:13:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا اغْتَابَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيَسْتَغْفِرْ لَهُ فَإِنَّهُ كَفَّارَتُهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Biriniz din kardeşini gıybet ettiği zaman onun için istiğfar etsin. Zîrâ bu onun için keffarettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 23 Eylül 1432 Hicrî: 05 Muharrem 1438

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)

Gıybetten Tevbe

Bir adam tâbiînden İbn-i Sîrîn’e (r.a.) ‘Ben senin gıybetini ettim. Bana hakkını helal et’ dedi. İbn-i Sîrîn (r.a.) “Ben Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı bir şeyi nasıl helal kabul ederim.” buyurdu.

İbn-i Sîrîn (r.a.) ona Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfar ettikten sonra helâllik taleb etmesi gerektiğine işâret etmiştir.

Gıybet ettiği kimse gıybeti duymamışsa ona haber vermemeli, Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfar etmelidir.

Onda olmayan bir şeyi söylemiş, yani İftirâda bulunmuş ise şu üç şeyi yapması gerekir:

1- İftirâ ederken yanında bulunanlara gidip “Ben yanınızda falan kimse hakkında şöyle söylemiştim. Ancak benim o sözlerim doğru değildir.” demeli.

2- İftirâ ettiği kişiye gidip ondan hakkını helal etmesini istemelidir.

3- Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfarda bulunmalıdır. 

İftirâdan daha büyük bir günah yoktur. Diğer günahlar için tevbe kâfi iken iftirada bu üç şart ile tevbe lazımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)



Sağlığımız: Kış Mevsimine Girerken Dikkat!

Kış mevsiminde havaların mutedil olduğu güneşli günlerde yürüyüş yapılarak hem vücudun D vitamini ihtiyacı karşılanmalı hem de hareket edilmelidir.

Mevsim meyve ve sebzelerinden A ve C vitamini bol olan havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler yenilmelidir.

Vücut direncini artıran E vitamini yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz ve baklagillerde bulunur.

Vücudun magnezyum ve çinko ihtiyacı çinko ve selenyum için balık yemelidir.

Yağlı, şekerli gıdalardan ve kızartmalardan uzak durmalı, bol su ve maden suyu içmelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/6.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir : EYÂS BİN EVS (R.A.) | Hacer-i Esved’i İstilam Eden Allah’a Biat
Gönderen: Mücteba - 07 Ekim 2016, 11:33:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... وَلَوْلَا مَا مَسَّهُ مِنْ رِجْسِ الْجَاهِلِيَّةِ مَا مَسَّهُ ذُو عَاهَةٍ إِلَّا بَرِئَ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“…Hacerü’l-Esved’e câhiliye devri insanlarının (mânevî) pislikleri (günahları) bulaşmasaydı, ona dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 24 Eylül 1432 Hicrî: 06 Muharrem 1438

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)

Ashâb-ı Bedir : Eyâs Bin Evs

Eyâs bin Evs radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Evs kabîlesinden Abdüleşhel oğullarındandır. Bedir gazâsında bulunmuştur.

İbn-i İshâk’ın beyânına göre Uhud veya Hendek gazâsında şehîd olmuştur. Birinci rivâyet daha kuvvetlidir. (Üsdü’l-Gâbe)


Hacer-i Esved’i İstilam Eden Allah’a Biat Etmiş Olur

Hac ve umre yapanlar, tavâfa başlarken veya tavaf esnasında Hacer-i Es’ad’ın (Hacer-i Esved’in) önüne geldikçe namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile mübarek taşa ellerini kaldırıp sürerler. Mümkünse öperler. Değilse ellerini sürüp ellerini öperler. Bu da mümkün değilse karşıdan ellerini kaldırarak selamlarlar. Böyle yapanlar Allâhü Teâlâ’ya bîat etmiş olurlar.

Hacer-i Esved’i gayet huşû ve tazim ile ziyaret etmek lazımdır. Zîrâ Hacer-i Esved, cennetten inmiş ve bütün peygamberler onun üzerine mübarek ellerini koyup öpmüşlerdir. Melekler de onu tazim ve hürmetle selamlamışlardır.

Hacer’i Esved’i gayet edeple ve sessizce öpmelidir. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Kıyâmet gününde Allahü Teâlâ Hacer-i Esved’i Ebû Kubeys Dağı kadar büyük yaratır. İki gözü olup görür, dili olup konuşur. Kendini istilam edenler hakkında:

“Ya Rabbi! Filan kişi dünyada beni tazim ve istilam etti, onu bana bağışla” diye şefâat eder. Ne kadar istilam etmiş mümin var ise onlara şefâat eder.

O, cennetten indiği zaman beyaz idi ki, nuru doğuya ve batıya ulaşırdı. İnsanoğlunun günahı onu kararttı, yüzlerini sürmekten böyle kararıp adı Hacer-i Esved oldu.”


Hacer-i Esved’i ziyaret eden “Günah böyle bir taşa tesir edip onu karartıyorsa, işlediğim günahlarım da benim kalbimi daha çok karartır” diye düşünüp günah işlemekten kaçınmalıdır. (İhyâü’l-Hac)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/7.html)
Başlık: Hatm-i Enbiyâ'nın Târifi
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2016, 11:05:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَكْمَلِ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا وَأَلْطَفُهُمْ بِأَهْلِهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ahlâkı en güzel olan ve ailesine (çoluk çocuğuna) en lütufkâr olanlar, iman bakımından müminlerin en kâmil olanlarındandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 25 Eylül 1432 Hicrî: 07 Muharrem 1438

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)

Hatm-i Enbiyâ'nın Târifi

1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okuduktan sonra: “Eûzü billâhis-semî’ıl-alîmi mineş-şeytânir-racîm, Rabbi eûzü bike min hemezâtiş-şeyâtîn ve eûzu bike rabbi en yahdurûn” okunur.

Sonra da şu âyet-i celîle okunur ve buna göre hareket edilir: “Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Yâ eyyühellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe lealleküm tüflihûn. Sadekallâhül-azîm.”

Bundan sonra şu sıra takip edilir:

“Bismillâhir-rahmânir-rahîm. İnnallâhe ve melâiketehû yüsallûne alen-nebiy, yâ eyyühellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Sadekallâhül-azîm.”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ lenekûnenne minel-hâsirîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Rabbi ennî messeniyed-durru ve ente erhamür-râhimîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm.”

100 defa Salevât-ı şerîfe, okunur ve duâ yapılır.

Hatm-i Enbiyâ’da 4 duâ 500’er defa okunmaktadır. Bu duâların birincisi Hz. Âdem’in (a.s.), ikincisi Hz. Eyyûb’ün (a.s.), üçüncüsü Hz. Yûnus’un (a.s.), dördüncüsü ise bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) duâsıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/8.html)
Başlık: Muharrem Ayının 9. ve 10. Gecelerinin İhyâsı | Âşûrâ Günü Olmuş ve Olacaklar
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2016, 11:12:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ نَامَ عَلَى وُضُوءٍ غَفَرَ اللهُ لَهُ وَمَنْ نَظَرَ فِي وَجْهِ أَخِيهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ وَمَنِ ابْتَدَأَ بِأَمْرٍ وَقَالَ: بِسْمِ اللهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Abdestli olarak uyuyan kimseyi Allâhü Teâlâ bağışlar.
Din kardeşinin yüzüne şefkatle bakan kimseyi Allâhü Teâlâ bağışlar.
(Meşrû ve mübâh) bir işe “Bismillâh” diyerek başlayan kimseyi de Allâhü Teâlâ bağışlar.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 26 Eylül 1432 Hicrî: 08 Muharrem 1438

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)

Muharrem Ayının 9. ve 10. Gecelerinin İhyâsı

Muharrem ayının 9. ve 10. geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9. ve 10. geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9. günü akşamı, (yâni 10. gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü, önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur. (Nîmet-i İslâm)


Âşûrâ Günü Olmuş Ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.

Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin beyânına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Yerlerin ve göklerin yaratılması,

2. Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın tevbesinin kabul edilmesi,

3. Hz. Musâ Aleyhisselâm’ın Firavn’ın şerrinden kurtulması ve Firavn’ın helâk olması,

4. Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,

5. Hz. Eyyûb Aleyhisselâm’ın hastalıktan şifâ bulması,

6. Hz. Yûnus Aleyhisselâm’ın balığın karnından kurtulması,

7. Hz. Süleyman Aleyhisselâm’a saltanat verilmesi,

8. Hz. Nûh Aleyhisselâm’ın gemisinin Cûdî dağı üzerinde durması,

9. Hz. Hüseyin Efendimiz’in (r.a.) şehîd edilmesi ve

10. Kıyâmetin âşûrâ günü kopacağı da hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/9.html)
Başlık: Âşûrâ Günü Neler Yapılır? | Mutfağımız: Aşure
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2016, 11:37:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صُومُوا يَوْمَ عَاشُورَاءَ وَخَالِفُوا الْيَهُودَ صُومُوا يَوْمًا قَبْلَهُ أَوْ يَوْمًا بَعْدَهُ
(خزيمة)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutarak Yahûdilere muhâlefet ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 27 Eylül 1432 Hicrî: 09 Muharrem 1438

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)

Âşûrâ Günü Neler Yapılır?

• O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

• En az on Müslümana birer selâm veya bir Müslümana on defa selâm verilir.

• Fakir fukarâ sevindirilir.

• O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l-arş.”

• Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da şu salevât-ı şerîfe 100 defa okunur: “Allâhümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve’l-mürselîn. Salevâtü’llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”

• Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed’in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Mutfağımız: Aşure

Malzemeler: 1 kg buğday, 2 kg şeker, yarım kg nohut, yarım kg kuru fasulye, yarım kg kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü

Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir. Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür. Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, aşurenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra aşure bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir. Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik aşure çıkar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/10.html)
Başlık: Âşûrâ Gününün Fazileti
Gönderen: Mücteba - 11 Ekim 2016, 11:44:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَسَّعَ عَلَى عِيَالِهِ فِى يَوْمِ عَاشُورَاءَ وَسَّعَ اللهُ عَلَيْهِ فِى سَنَتِهِ كُلِّهَا
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 28 Eylül 1432 Hicrî: 10 Muharrem 1438

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

Bugün ÂŞÛRÂ günü

Âşûrâ Gününün Fazileti

Âşûrâ yani Muharrem ayının onuncu gününde itâat ve ibâdet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.” buyurmuştur.

Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve “Bu ne orucudur?” diye sordu.

“Bu gün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle’nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh’ın bu lütfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyıkız.” buyurdu ve o gün oruç tuttu, Ashâbına da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) son zamanlarında Yahudi ve Hıristiyanlara muhâlefet etmeyi emrettiklerinde Ashâbı:

“Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar Âşûrâ gününe hürmet ediyorlar.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Öyle ise gelecek sene -inşâallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız.” buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlullâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/11.html)
Başlık: Cennet Nimetleri
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2016, 10:56:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ فَذَلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim her (kamerî) aydan üç gün (bilhassa on üç, on dört ve on beşinci günleri) oruç tutarsa, senenin tamamında oruç tutmuş gibi sevap kazanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 29 Eylül 1432 Hicrî: 11 Muharrem 1438

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)

Cennet Nimetleri

Cennet ehlinin erkekleri cennete sakalsız ve kılsız, Yûsuf aleyhisselâm güzelliğinde, Âdem aleyhisselâm boyunda, Îsâ aleyhisselâm yaşında; yani 33 yaşında olarak girerler. Cennete girdiklerinde şöyle derler (meâli): “Hamd o Allah’a ki bize va‘dini doğru çıkardı ve bizi arza (cennete) vâris kıldı, cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz’ dedikleri vakit... Bak artık o amel edenlerin ecri ne güzeldir” (Zümer suresi, âyet 74)

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Cennete giren kimse nimetlere gark olur, fakirlik ve sıkıntı çekmez. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz.” buyurdular. (Sahîh-i Müslim)

Cennet ehlinden bir adamın yanına bir melek elinde altın işlemeli rengârenk elbiselerle gelir. Onların her birinin üzerinde Allâhü Teâlâ’nın isimlerinden bir isim yazılıdır. Melek:

“Ey Allâh’ın velî kulu! Şu elbiselere bak, beğendiğini al, beğenmezsen onlar beğendiğin şekle gireceklerdir” der.

Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) soruldu: Cennette gündüz mü gece mi olur?

Buyurdular ki: Cennette ebediyen zulmet olmaz. Ancak nur içinde nur vardır. Orada gece gündüz Arş-ı A‘lâ’nın nuru vardır. Muhakkak gök nasıl arzın çatısı ise Arş-ı A‘lâ da cennet-i a‘lânın çatısıdır. Arş-ı A‘lâ devamlı nurlar saçar.

Arş-ı A‘lâ yeşil, kırmızı, sarı ve beyaz nurlardan yaratılmıştır. Dünyadaki ve âhiretteki bütün renkler onun renginden gelmiştir. Hak Teâlâ güneşe Arş-ı A‘lâ’nın nurundan hardal (zerre) mikdarı nur koymuştur da onunla dünyayı aydınlatır.

Cennet-i a‘lâda gece olduğunun alameti köşklerin kapılarının kapanması, örtü ve perdelerin çekilmesi ve kuşların Allâhü Teâlâ’yı tesbîhe başlamasıdır.

Melekler, cennet ehline Allâhü Teâlâ’nın selâmı ve ellerinde hediyelerle gelirler. Cennetlikleri, beraber cennete girdikleri ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için sevdikleri din kardeşleri, evlâd ve akrabaları ziyârete gelir. (Düreru’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmam Suyûtî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/12.html)
Başlık: İmâm Zeynelâbidîn(Kuddise Sirruhû)
Gönderen: Mücteba - 13 Ekim 2016, 11:02:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ فَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Yalandan sakınınız. Muhakkak yalan günaha götürür. Günah da cehenneme götürür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 30 Eylül 1432 Hicrî: 12 Muharrem 1438

Ankara'nın Başkent Olması (1923)

İmâm Zeynelâbidîn (Kuddise Sirruhû)

Hazret-i Ali bin Ebî Tâlib’in oğlu Hazret-i Hüseyin’in oğlu İmâm Zeynelâbidîn Ali hazretleri, hicretin 33. senesinde Medîne’de doğdu. Annesi Nuşirevan’ın neslinden Acem padişahının kızı idi. Hicrî 95’de (13 Ekim 713) Muharrem’in 18’inde vefât etti. (Şevâhidü’n-Nübüvve)

İmâm Zeynelâbidîn (kuddise sirruh) yolculukta bile gece namazını aslâ terk etmezdi. Abdest alırken rengi sararır, namaza duracağında onu bir titreme kaplardı. Sebebi sorulunca;

“Kimin huzûrunda duracağımı biliyor musunuz?” buyururdu.

Bir gün evinde yangın çıkar. Hazret-i İmâm secdededir. İnsanlar:

“Ey Resûlullah’ın torunu! Yangın var, yangın!” diye seslenirler. Lâkin başını secdeden aslâ kaldırmadı. Yangın söndürülür. Secdeden kalktığında kendisine bu hal sorulunca şöyle buyururlar:

“Başka bir yangın bana bu yangını hissettirmedi.”

Abdest için kendisine hizmet edilmesini istemez, suyunu kendi dökerdi. Akşam yatmadan evvel su hazırlar, gece kalkınca önce misvak kullanır sonra abdest alır, namaz kılar, sonra zikir ile meşgul olurdu. Buyurdular ki:

“Kibirlenip övünen kimseye hayret ediyorum. O evvela bir nutfe olduğunu, yarın da çürümüş bir et parçası olacağını hiç düşünmez.

Yarattıklarını görüp de Allâhü Teâlâ hakkında şüpheye düşen kimseye hayret ederim.

Mahlûkâtın ilk yaratılışını gördüğü halde âhirette tekrar diriltilmeye inanmayana hayret ederim.

Fânî olan dünya yurdunu i‘mâr edip de bâkî ve ebedî olan âhiret yurdunu harap edene hayret ederim.” (İmam Yâfiî, Ravzu’r-Reyâhîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/13.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 11:12:55
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14736433_146554669140962_8161755609906020352_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/duvardan-dokulen-inciler-takvim-yapraklari-t52570.0.html)
Başlık: Nizâmülmülk
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 11:38:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَثُرَ كَلَامُهُ كَثُرَ سَقَطُهُ وَمَنْ كَثُرَ سَقَطُهُ كَثُرَ كِذْبُهُ وَمَنْ كَثُرَ كِذْبُهُ كَثُرَتْ ذُنُوبُهُ وَمَنْ كَثُرَتْ ذُنُوبُهُ كَانَتِ النَّارُ أَوْلَى بِهِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Çok konuşanın hatası çok olur. Hatası çok olanın yalanı çok olur. Yalanı çok olanın günahı da çok olur. Günahı çok olan kimseye de cehennem (cennetten)daha lâyıktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 13 Muharrem 1438

Nizâmülmülk

Asıl adı Kıvâmüddîn Hasan bin Ali olan Nizâmülmülk, Büyük Selçuklu devleti sultanı Alparslan’ın vezirlerindendir. Vefâtından sonra oğlu Melikşâh’ın da veziri olmuştur. Melikşâh, bütün devlet işlerini Nizâmülmülk’e havâle edip ona Atabeğ unvânını vermişti.

Nizâmülmülk, âlim, dindâr, cömert, âdil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan, az konuşan bir kimse idi. Meclisi âlim ve sâlih insanlarla dolup taşardı.

İslam şehirlerinde medreseler yaptırarak ilmin yayılmasına hizmet etmiştir. Bağdad, Nisabur, Tus, Isfahan Nizâmiye medreselerini binâ etmiştir.

Tasavvuf ehline çok hürmet ve ihsanda bulunurdu. Sebebini sordular, dedi ki: Eskiden bir beyin hizmetinde iken bir derviş bana “Sana fayda verecek olana hizmet et. Yarın köpeklerin parçalayacağı kimseye hizmet etme” dedi. Ben onun bu sözünü anlayamadım. Hizmetinde olduğum beyin iri, vahşi köpekleri vardı. Bir gece yalnız başına dışarı çıktığında köpekleri onu tanıyamayıp parçaladı. Dervişin sözünün manasını ve keşif ehlinden olduğunu anladım. Bundan sonra dervişlere hizmet etmeye başladım, himmetlerinin bana erişeceğini ümîd ediyorum.

Sünnet üzere okunan ezânı işittiğinde meşgûl olduğu işten el çekerdi. Hadîs derslerine iştirâk eder ve “Ben böyle yüce ilimlerin ehli olmadığımı bilirim. Amma kendimi Resûlullâh’ın hadîslerini taşıyanlar kervanına katmak istiyorum” derdi.

M. 1092 / H. 485 senesi Ramazân-ı şerifinde iftâr ettikten sonra atla yola çıktı. Nihâvend yakınlarında bir köye ulaştıklarında “Burası Hazret-i Ömer zamanında Ashâb-ı Kirâmdan çoklarının şehîd düştükleri yerdir. Onlardan olanlara müjdeler olsun” dedi. Bu sırada derviş kılıklı sapık bir Bâtınî elinde bir kase ile yanına yanaştı ve ikrâm etmek istediğini söyledi. Nizâmülmülk elini uzattığında kalbinden hançerleyerek şehîd etti. (Rahmetullâhi aleyh) (el-Vâfî bi’l-vefeyât)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/14.html)
Başlık: Mestler Üzerine Mesh Etmek Ehl-İ Sünnetin Alametindendir
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 11:42:33
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُؤْمِنُونَ كَرَجُلٍ وَاحِدٍ إِنِ اشْتَكَى رَأْسُهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ وَإِنِ اشْتَكَى عَيْنُهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Müminler tek bir vücut gibidir. Başı ağrıdığında bütün vücudu hasta olur. Gözü ağrıdığında bütün vücudu hasta olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 14 Muharrem 1438

Mestler Üzerine Mesh Etmek Ehl-İ Sünnetin Alametindendir

Mest: Abdestte ayakların yıkanacak kısmını örten deriden bir giyecektir.

Mestler üzerine meshetmek, Peygamber Efendimiz’in sünnetlerindendir ve Ehl-i Sünnet’in alâmetlerindendir. Amma mest üzerine meshetmenin hak olduğuna inanarak mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak meşakkatini tercih eden sevap kazanır.

Ayaklarını yıkayıp mestlerini giyen kimse mukîm ise, abdesti bozulduğu vakitten ertesi gün o vakte kadar mesh eder.

Mukîm: Vatanında veya vatanına yakın olan yerde kalan veya vatanından sefer müddeti (yani 90 km.) uzak bir mahalde on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet eden kimsedir.

Müsâfir olan kimse her hangi bir yerde on beş gün kalmaya niyet etmedikçe abdestinin bozulduğu vakitten itibaren üç gün üç gece mesh eder.

Müsafir: İkâmet ettiği yerden sefer müddeti (90 km.) veya daha uzak bir yere gitmek üzere ayrılan kimsedir.

Sünnet üzere mesh şöyledir:

Elleri ıslatıp ayaklarının parmakları tarafından başlayarak çeker. -Parmakları az açık olarak- mestlerinin üzerinde parmaklarının ıslaklığı görünecek surette ellerinin ayasını dokundurmadan mestlerin boğazına doğru bir kere mesh eder.

Mestlerin birinde, bir yerde veya başka başka yerlerde üç parmak görünecek kadar sökük olsa mesh etmek câiz olmaz.

Eğer ayaklarını yıkadığı abdest bozulmadan giydiği çizmeler pâk ise mest üzerine giyilen çizme üzerine de mesh etmek câiz olur. (Dürr-i Yektâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/15.html)
Başlık: Rızkı Helâlden Aramak Farzdır | Osmanlı’da Hîlekârlara Verilen Cezalar
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 12:17:41
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَطْيَبِ مَا أَكَلَ الرَّجُلُ مِنْ كَسْبِهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 15 Muharrem 1438

Rızkı Helâlden Aramak Farzdır

Müslümanların helâl rızık temin etmek için çalışıp gayret etmeleri pek mühim bir vazifedir. Bir hadîs-i şerîfte: “Her Müslüman üzerine helâli aramak vâciptir.” buyurulmuştur. Çünkü bir Müslüman, mükellef olduğu bazı vecîbeleri ancak kazanç sayesinde yapabilir. Bu vecibelerin yapılması kuvvete ve sıhhate bağlıdır. Kuvvet ve sıhhat ise gıdâya vesâir ihtiyaçlara bağlıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “İbâdet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir.” buyurmuşlardır.

Helâl yoldan kazanıp helâlinden yemek mühimdir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “…Haram lokma yiyen kimsenin kırk gün namazı kabul olunmaz” buyurdular.

Bir şeyin helâl veya haram olması, ya Kur’ân-ı Mübîn’in âyetleri ile veya Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadisleriyle veya müçtehidlerin icmâı ile sabit olur. Helâl mi, haram mı olduğu bir delil ile açıkça sabit olmayan şeyler de şüpheli olup terketmek lazımdır.

Haram olan şeyleri yapmak ise günahtır, dünyada da ahirette de azâba sebeptir. Haram olan şeylerin zararları çoktur. Şüpheli olan şeylerde insanın harama düşme tehlikesi vardır. Binâenaleyh ihtiyatlı olan ve hakkı ile takvâ sahibi bulunan bir insan, şüpheli şeylerden uzak durur.


Osmanlı’da Hîlekârlara Verilen Cezalar

Osmanlı Devleti’nde gıda maddeleri satışına ve imâlatına gösterilen ehemmiyeti verilen cezalardan anlamak mümkündür.

Meselâ:
Gıda maddelerini stoklayıp İstanbul’a az gelmesine sebep olanlara kale hapsi cezası verilmiştir. (1781)
Nizamnameye uymayarak taşradan gelen meyve ve sâireyi pahalı satan dört manav Limni adasına sürülmüştür. (1791)
Bozuk ekmek çıkaran üç fırıncı Limni’ye, bir fırıncı Seddülbahir kalelerine ve bir okka yirmi dirhem eti yirmi paraya (yani fahiş fiyatla) satan kasap Seddülbahir’e sürgün edilmiştir. (1794)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/16.html)
Başlık: Cennete Ancak İman İle Girilir | İlmihâl: Namazlarda Ka'de-i Ahire
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 12:24:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ تَنْهَهُ صَلَاتُهُ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ لَمْ يَزْدَدْ مِنَ اللهِ إِلَّا بُعْدًا
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Her kim ki, kıldığı namazı kendisini fahşâdan (bütün çirkinliklerden) ve münker (dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeyler)den alıkoymazsa bu kişi ancak Allah’tan uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 16 Muharrem 1438

Cennete Ancak İman İle Girilir

Bir adam Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) gelip selam verdi ve:

‘Ey Allâh’ın Resûlü! Siyah ve çirkin olmam cennete girmeme mâni olur mu?’ diye sordu.

Resûlullâh (s.a.v.):

“Hayır, nefsim kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sen Allâh azze ve celle’den korkup, onun Peygamberi (Muhammed Mustafâ)’nın getirdiklerine îman ettikçe (siyahlığın, çirkinliğin cennete girmene) mâni olmaz” buyurdular. (Üsdü’l-Gâbe)


İlmihâl: Namazlarda Ka'de-i Ahire

Namazların sonunda teşehhüt miktarı (et-tahıyyatü… okuyacak kadar) oturmak namazın bir farzı, bir rüknüdür. Sabah namazında olduğu gibi kendisinden evvel başka ka’de bulunmasa bu oturmaya da ka’de-i ahîre (son oturuş) denir.

İkindi gibi dört rekatlı bir namazda beşinci rekata kalkmış olan, bir rekat daha ilâve edip sonra selâm verir. Sahîh olan kavle göre bu halde secde-i sehiv lâzım gelmez. Bu mesele, İmam-ı A’zam ile İmam Ebû Yusuf’a göredir. İmam Muhammed’e göre bu namaz esasen namaz olmaktan çıkar, nafile de olmaz.

Bir kimse, namazın sonunda teşehhüt miktarı oturduktan sonra namazdaki tilâvet secdesini hatırlayıp secdeye varsa, namazı fasit olur. Çünkü bu halde son ka’de bulunmamış sayılır. Ancak bu tilâvet secdesinden sonra tekrar teşehhüt miktarı oturursa namazı olur.

Son ka’denin tamamını uyku içinde geçiren bir kimse, uyandıktan sonra tekrar bir teşehhüt miktârı oturmazsa namazı fâsit olur. Çünkü uyku içindeki bir fiil, kendi isteği ile olmadığı için muteber değildir. Nitekim namazda uyku halinde yapılan kıyam, kırâat, rükû gibi fiiller de muteber değildir. (B. İslam İlmihali)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/17.html)
Başlık: Şehidliğin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 18 Ekim 2016, 12:27:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا الشَّهِيدُ يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisine verilecek olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, -gördüğü ikram sebebiyle- tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 17 Muharrem 1438

Şehidliğin Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

Şehîdin kanının ilk damlasıyla günahları bağışlanır, iki huri ile evlendirilir. Akrabasından yetmiş kişiye şefâat hakkı verilir. Murâbıt, ribât mahallinde öldüğünde hayatta iken mutad olarak yaptığı amellerinin sevabı kıyâmete kadar yazılmaya devam eder. Rızkı kendisine gelmeye devam eder, onunla ferahlanır. Yetmiş huriyle evlendirilir ve ona: ‘Hesap bitinceye kadar dur ve şefâat et’ denilir.” (Taberani, M. Sağîr)

[Ribât: Hudut boylarında din düşmanlarına karşı nöbet beklemektir. Bu kişiye de murâbıt denilir. Hakîki ribât ise insanın en büyük düşmanı olan nefs-i emmâresi ile cihâd etmesidir. Nefsi ve cismi Allâhü Teâlâ’nın tâatinde hapsetmenin de ribât olduğu hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. (Delîlü’l-Fâlihîn)]

Cennete ilk girecek üç sınıf ve cehenneme ilk olarak girecek üç sınıf bana gösterildi.

Cennete ilk girecek üç kimse:
Şehit, Rabbine ibâdetini güzel yapan ve efendisine nasihat eden köle, çoluk çocuk sahibi olup harama gitmeyen, fakir olmasına rağmen kimseden bir şey istemeyen ve bu sebeple görenin kendisini zengin sandığı kimsedir.

Cehenneme girecek üç kimse ise:
Zâlim hükümdar, mal ve servet sahibi olup onun hakkını (zekât ve sadaka) vermeyen kimse, kibirli fakir. (Müsned-i Ahmed)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Uhud günü şehîd olan Mus‘ab bin Umeyr’in (r.a.) başında durdu.
-Mus‘ab (r.a.), o gün Resûlullâh’ın sancakdârı idi- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ahzâb Sûresi’nin 23. âyetini okudular ki meâli şudur:

“Mü’minlerden bir kısım erler vardır ki Allah’a verdikleri ahidde sadık oldular: Kimi adağını ödedi, kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler.”

Sonra buyurdular ki:

“Muhakkak Resûlullâh, kıyâmet gününde sizin şehit olduğunuza Allâh katında şâhitlik edecektir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/18.html)
Başlık: Günahları Temizleyen ON Şey | İkinci Murad Han'ın Evliyâ'ya İlticâsı
Gönderen: Mücteba - 19 Ekim 2016, 14:37:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ كَمَا يُذْهِبُ الْمَاءُ الْوَسَخَ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak, suyun kiri temizlediği gibi hasenât (beş vakit namaz) da (küçük) günahları siler.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu’l-Ulûm)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 18 Muharrem 1438

Günahları Temizleyen ON Şey

"Bir Mümin işlediği günâhtan on şey ile kurtulur:

Tevbe yahut istiğfâr ile,

İşlediği hayırlı ameller ile,

Dünyada başına gelen belâ ve musîbetlerle,

Kabir suâli ve azâbı ile,

Mümin kardeşinin ona duâ ve istiğfâr etmesi yahud amellerinin sevâbından ona hediye etmesiyle.

Kıyâmet günü Arasat’ın korkulu halleri ile,

Rabbinin rahmeti ve Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) şefâati ile." (İmam Suyûtî, Tulûu’s-Süreyyâ)


İkinci Murad Han'ın Evliyâ'ya İlticâsı

1422 senesinde Selanik civarından Mustafa adında bir adam çıkıp Yıldırım Bayezid’in oğlu ve tahtın varisi olduğu iddiasıyla etrafına hayli adam topladı. 

Sultan İkinci Murad Han, veziri Bayezîd Paşa’yı orduyla üzerine sevketti. Lâkin Osmanlı kuvvetleri mağlûb olup vezir esir düştü ve öldürüldü.

Haber Murad Han’a ulaşınca pek üzüldü. Seyyid Emîr Buhârî hazretlerinin huzûruna vardı, yardımını istedi.

Emîr Buhârî (ks.) anlattı:

Bu iş için teveccüh ettim. İki defa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübârek ayaklarını öperek yardım ihsân etmesini niyâz ettim, sükût buyurdular. Üçüncü defa  teveccüh edip ayaklarını öptüm ve:

“Ey düşkünlerin sığınağı! Ey Resûl-i Rabbilâlemîn, Murad Han’a yardım et” dedim. Bu defa:

“Evet, inşâallâh ilâhî yardım onunladır” buyurdular.

Ertesi sabah Şeyh, Sultan Murad’ı zaferle müjdeledi. Eliyle kılıç kuşattı ve ‘Allâh’ın izniyle yürü, mansûr ve muzaffer olacaksın’ dedi. Sultan şeyhin elini öpüp yola çıktı.

Ulubad nehri kenarına geldiklerinde düşman askerinin daha kalabalık olduğunu gördü. Sultan köprüleri yıktırdı. Bir vakit harp olmadı. Bu sırada Allâh’ın hikmetiyle Mustafa, kesilmeyen bir burun kanamasına tutuldu. Vücudu zayıflayıp aklı bozuldu. Bu sebeple askeri perişan olup dağıldı, bu gâile de böylece halloldu. (Tarih-i Selâtîn-i Âl-i Osman; Karamânî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/19.html)
Başlık: Müminlerin Cennette Duâları
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2016, 11:29:54
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَا يَسْتَحْيِى مِنَ النَّاسِ لَا يَسْتَحْيِى مِنَ اللهِ
(ش)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanlardan hayâ etmeyen Allâhü Teâlâ’dan da hayâ etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 19 Muharrem 1438

Müminlerin Cennette Duâları

Elmalılı Hamdi merhum Yunus sûresinin 8, 9 ve 10. âyet-i kerîmelerini şöyle tefsir etmiştir:

Kötü vasıflar ile vasıflanmış bulunan imansızlar yok mu? Muhakkak bunların son yatakları ateştir. Yani o gönül verip mutmain oldukları dünyada kalacak değiller, cehenneme gideceklerdir. Bunlara mukâbil: Îmân edib sâlih amel işleyenleri, onların Rabbi kendilerini imanları sebebi ile dosdoğru muradlarına erdirecek, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerine koyacaktır. Orada bütün duâ ve nidâları “Sübhânekellâhümme” duâsıdır. Allahü Teâlâ’yı hep böyle tesbih ve tenzih edecekler ve orada tahiyyeleri (Allah’tan, melâikeden aldıkları iltifat ve birbirlerine verdikleri sağlık temennileri) yalnız selâmettir. Ve duâ ve zikirlerinin sonu “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn”dir.

Dünyada bu zevk ve lezzetin misâli namazdır. Ve yine dünyada Müslümanlar cennet ehlinin bu zevkine hemhâl olmak için her duâ ve ibâdetlerinin sonunda bir Fâtiha okurlar. Çünkü insanlar dünyada âdet edindikleri yaşayışla ve hâlet-i rûhiyye ile ölecekler ve öldükleri gibi diriltileceklerdir.

Dünya hayatına mutmain olup da Hakk’a karşı küfür içinde yaşayanlar cehenneme gidecektir. İman ve şükür ehli ise selâm ve selâmetle “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” diyeceklerdir.

Şimdi o cehenneme gidecek olan kâfirler: Bu hak vaîdleri yalanlayıp kendilerine bir şer olan azâbı, bir hayır ister gibi isteyerek “Allah öyle kâdir de azâbını niye tehir ediyor? Şimdiden hesâbımızı görüverse ya, başımıza taşlar yağdırıverse ya!...” mı diyorlar? Veya dünyada başlarına bir sıkıntı gelince sabredemeyip “Allah canımızı alsa” mı diyorlar?

Allâhü Teâlâ ise (Yunus sûresi, 11. âyette) şöyle buyurmaktadır (meâlen): “Eğer Allah, insanlara şerri, onların hayrı çarçabuk istedikleri gibi alelacele verecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir (onları helâk eder)di. Fakat bize kavuşmayı arzu etmeyenleri kendi azgınlıkları içinde bırakırız, körü körüne giderler.”  (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/20.html)
Başlık: "...tavsiye ederim."
Gönderen: Mücteba - 20 Ekim 2016, 11:49:16
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/s750x750/sh0.08/e35/14705136_285733441825697_985529470687379456_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14499067_1589556601353958_8399636879015673856_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14723097_1136326556452016_3888545660449849344_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14709674_1346580352018825_4146774715081424896_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14714436_1703322529987467_8052893977252200448_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14714400_175800709541851_2184200000563576832_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14717476_1271106469576196_8287035171660627968_n.jpg)
(https://scontent-yyz1-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/14478524_1630661893899335_4485453343300255744_n.jpg)
 (http://www.sadakatforum.com/duvardan-dokulen-inciler-takvim-yapraklari-t52570.0.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ
Gönderen: Mücteba - 21 Ekim 2016, 11:49:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الدُّعَاءِ أَسْمَعُ قَالَ جَوْفَ اللَّيْلِ الْآخِرِ وَدُبُرَ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ
(ت)


“Yâ Resûlallâh (s.a.v)! Hangi duâ icâbet (kabul) olunmaya daha yakındır?” diye soruldu.
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem
“Gecenin son üçte birinde yapılan duâ ile farz namazlardan sonra yapılan duâ.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 20 Muharrem 1438

Allâhü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ

Bir Müslüman duâ ederken, önce kendisi, sonra anne babası için, sonra da diğer müminler için duâ etmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Babanın oğluna duâsı, Peygamberin Ümmetine duâsı gibidir.” buyurmuştur.

Hadis âlimi Hureybî (rah.) ‘İmâm-ı Âzâm Ebû Hanîfe Hazretlerinin İslâm’a çok büyük hizmetleri olduğu için Müslümanların, namazları sonunda Ebû Hanîfe’ye duâ etmeleri vâcibdir.’ dedi. (Rahmetullâhi aleyh) (Mirât-i Kâinat)

Bir mü‘minin kardeşi için onun gıyâbında yaptığı duânın en kısa vakitte kabul olunması ümit olunur.

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulmuştur:
“En süratli kabul olunan duâ gâibin gâibe; bir müminin kardeşine arkasından yaptığı duâdır.” buyurulmuştur. Zîrâ bu duâ riyâdan vesâir şüphelerden uzaktır, sırf Allâh için yapılan duâdır. (Şerhu’ş-şir’a)

“Müslüman bir kimse, kardeşine gıyâbında duâ ettiği zaman melekler, ‘Âmin, (Allah) sana da aynısı(nı versin)’ derler.” buyrulmuştur. (Sünen-i Ebû Dâvud)

 “Allâhü Teâlâ’nın en sevdiği duâ, kulun şöyle demesidir: Allâhümmerham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeten” ki tercümesi şudur: Allâhım, Ümmet-i Muhammed'e dünya ve âhirette rahmet et. (Şir’atü’l-İslam)

Mehmed Şemseddin Nûrî Hazretleri Miftâhu’l-Kulûb’da buyurdu ki:
Duâ ettiğiniz vakit, doğudan batıya bütün Ümmet-i Muhammed’e duâ ediniz. Yalnız kendinize duâ etmeyiniz. Bir beldeye yağmur yağdığında, o beldede olan bütün bağlar, bahçeler, tarlalar sulandığı gibi Allah katında makbûl olan bir duâ sebebiyle Cenâb-ı Hak bütün halkı ilâhî ihsânına mazhar eyler.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/21.html)
Başlık: Âlimler İki Kısımdır | SAĞLIĞIMIZ: Balık Alırken Neye Dikkat Etmeli?
Gönderen: Mücteba - 24 Ekim 2016, 17:58:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ اِنْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةٍ إِلَّا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsan öldüğü zaman onun ameli(nin sevabı) kesilir (yazılmaz). Ancak üç şey hâriçtir:
Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlât.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 21 Muharrem 1438

Âlimler İki Kısımdır

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bu ümmetin âlimleri iki sınıftır:

Birisi Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verip de o ilmi insanlara öğreten, cimrilik yapmayan ve ilmi para ile öğretmeyendir. Bu kimseye denizdeki balıklar, karadaki hayvanlar, havada uçan kuşlar istiğfar ederler. Değerli ve şerefli olarak Allâhü Teâlâ’ya arz olunur ve resullere arkadaş olur.

Diğeri de Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verdiği kişidir ki öğrendikleri ilmi Allâhü Teâlâ’nın kullarına öğretmekte cimrilik ederler, açgözlülük yapıp o ilmi para ile öğretirler. Bu kimsenin ağzına kıyâmet gününde ateşten gem vurulur.

Bir münâdî şöyle seslenir:

“İşte bunlar Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verip de kullarına öğretmeyen, cimrilik edenlerdir. Açgözlülük yapıp o ilmi para ile sattılar. O kimse hesap görülüp bitinceye kadar böyle azab olunur.” (Mecmau’z-Zevâid)

SAĞLIĞIMIZ: Balık Alırken Neye Dikkat Etmeli?

Taze balığın gözleri parlak olur.

Derisi gergin ve parlak; eti sıkı ve esnektir.

Yosun ve deniz kokar.

Solungaçları kırmızı olur. Balık bayatladıkça bu renk solar.

Taze balık suya bırakıldığında dibe çöker, bayat balık suya atılınca dibe batmaz, ortada veya su üzerine yakın bir yerde kalır.

Taze balıklar buz ile soğutulur.

Son yıllarda kültür üretimi (yetiştirme) balıkların çeşidi ve üretimi çok artmıştır. Bunlarında başında çipura, levrek, alabalık gelmektedir. Denizde tabii olarak yetişen balıkları tercih etmelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/22.html)
Başlık: Meleklerin Ümmet-i Muhammed'e Yardımı | Meleklerin Adedini Sadece Allah Bilir
Gönderen: Mücteba - 24 Ekim 2016, 18:05:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكَلَ الْبَصَلَ وَالثُّومَ وَالْكُرَّاثَ فَلَا يَقْرَبَنَّ مَسْجِدَنَا فَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ تَتَأَذَّى مِمَّا يَتَأَذَّى مِنْهُ بَنُو آدَمَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim soğan,sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın.
Zîrâ melekler insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 22 Muharrem 1438

Meleklerin Ümmet-i Muhammed'e Yardımır

Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ’dan rivâyet olundu, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kıyâmet günü Allâhü Teâlâ:

Ey meleklerim, bütün ibâdetlerinizi Muhammed aleyhisselâmın ümmetine bağışlayın” buyurur.

Melekler:

Bugün biz de sevâba muhtacız, bunda hikmet nedir? derler.

Allâhü Teâlâ:

“Âdemoğulları bugün sevâba sizden daha çok muhtaçtır” buyurur. (Envâru’l-Âşıkîn)


Meleklerin Adedini Sadece Allah Bilir

Şeyhülislam Ebussuûd Efendi merhûm, Tefsîrinde der ki:

Âdemoğulları cinlerin onda biri kadardır.

İnsanlar ve cinler karadaki hayvanların onda biridir. Bunların tamamı uçan hayvanların onda biridir. Bunların tamamı denizdeki hayvanların onda biridir. Bunların tamamı yer meleklerinin onda biridir. Bunların tamamı dünyâ semâsındaki meleklerin onda biridir. Bunların tamamı ikinci kat semâdaki meleklerin onda biridir. Yedinci kat semaya kadar böyle gider.

Bundan sonra onların tamamı Kürsî melekleri yanında pek az kalırlar. Bunların tamamı Arş-ı A‘lâ’da vazifeli melekleri yanında okyanustan bir damla gibidir. Bunların tamamı da Arş-ı A‘lâ’yı tavaf eden melekler yanında okyanustan bir damla gibidir.

O meleklerin kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda Allâhü Teâlâ’yı tesbîh ve takdis ederler.

Bunlardan sonra İsrafil aleyhisselâmın yardımcıları olan levh melekleri ve Cebrail Aleyhisselam’ın askerleri olan melekleri ve onların ömürlerini ve ibâdetlerini Allah’dan başka kimse bilmez.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/23.html)
Başlık: Şirke Düşmeyen, Kan Dökmeyen Cennete Girer Ashâb-ı Bedir:.EYÂS BİN BÜKEYR (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 24 Ekim 2016, 18:15:13
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَثْبَتُكُمْ عَلَى الصِّرَاطِ أَشَدُّكُمْ حُبًّا لِأَهْلِ بَيْتي وَأَصْحَابِي
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sırat üzerinde (ayağı kaymayıp) en sâbit olanınız, ehl-i beytimi ve ashâbımı en çok seveninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 23 Muharrem 1438

Şirke Düşmeyen, Kan Dökmeyen Cennete Girer

Ashâb-ı kiramdan Ukbe bin Âmir el-Cühenî (r.a.) namaz kılmak için Mescid-i Aksâ’ya geldi. Orada bulunanlar kalkıp yanına geldiler.

“Niçin geldiniz?” diye sordu.

“Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetinde bulunduğunuzdan size selam vermek ve sizinle beraber olmak için geldik” dediler.

“Gelin, namaz kılın.” dedi. Onlar da Ukbe (r.a.) ile beraber namaz kıldılar. Selam verince şöyle buyurdu:

“Ben Resûlullah’ın (s.a.v.)  şöyle buyurduğunu işittim: ‘Allâhü Teâlâ’ya hiçbir şeyi şirk koşmadan ve haram bir kan dökmeden (haksız yere birini öldürmeden) Allâhü Teâlâ’ya kavuşan kimse muhakkak cennet kapılarından hangisinden dilerse oradan cennete girer.” (Müsned-i Ahmed)


Ashâb-ı Bedir:………..……EYÂS BİN BÜKEYR (R.A.)

Eyâs bin Bükeyr radıyallâhü anh hazretleri, Muhâcirlerden ve Adiyy oğullarındandır. Bedir, Uhud, Hendek ve diğer gazâlarda hazır bulunmuştur. 

Hazret-i Eyâs, ilk Müslümanlardan ve ilk muhâcirlerdendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) Dâru’l-Erkâm’da iken Müslüman olmuştu.

Bedir gazâsına üç kardeşi: Hâlid, Âkıl ve Âmir hazretleriyle birlikte katılmıştır. Bedir gazâsında dört kardeş birlikte onlardan başka iştirak eden yoktur. Kardeşlerinden Âkıl Bedir’de, Hâlid Recî‘ vakasında, Âmir Yemâme harbinde şehîd olmuşlardır. Dört kardeş hep birlikte hicret etmişler ve Ensâr’dan Rifâa bin Abdülmünzir’in evinde müsâfir olmuşlardı.

Hazret-i Eyâs Mısır’ın fethinde de bulunmuştur. Hicretin 34’ncü senesinde vefât etmiştir. Radıyallâhü anhüm.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/24.html)
Başlık: Allah'a Yaklaştıran Bazı Nâfile Namazlar
Gönderen: Mücteba - 25 Ekim 2016, 11:09:04
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا زَالَ جَبْرَائِيلُ يُوصِينِى بِقِيَامِ اللَّيْلِ حَتَّى ظَنَنْتُ اَنَّ خِيَارَ اُمَّتِى لَايَنَامُونَ اِلَّا قَلِيلًا
(حنيفة)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cebrâil (a.s.) gece namazı hakkında bana o kadar tavsiyede bulundu ki, ümmetimin en hayırlılarının (gece) çok az uyuyanlar olduğunu anladım.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 24 Muharrem 1438

Allah'a Yaklaştıran Bazı Nâfile Namazlar

Tahiyyetü’l-Mescid: Mescide giren kimsenin oturmadan önce -kerâhet vakti değilse- kıldığı iki rekat namazdır.

Abdest ve gusülden sonra kılınan namaz: İki rekattir.

Duhâ (Kuşluk) namazı: Güneş doğup bir mızrak yükselince (işrâk vaktinde) kerâhet vaktine kadar kılınan namazdır. En azı 2, ortası 6, en çoğu 12 rekattir.

Gece ve Teheccüd namazı: Yatsıdan sonra uyumadan veya biraz uyuduktan sonra kılınan namaza gece namazı denir. Eğer bir miktar uyuduktan sonra kılınırsa teheccüd adını alır. En azı iki rekattır. Çok faziletlidir.

Regâib, Miraç, Berât ve Kadir gecesi namazları: Bu gecelerde kılınan namazlardır.

Yolculuk namazı: Sefere çıkmadan önce yahut dönünce kılınan iki rekat namazdır.

Tesbîh namazı: Her rekatinde “Sübhânellâhi velhamdülillâhi…” tesbîhi 75 defa okunan dört rekatlik namazdır. Sevabı pek çoktur. Hiç olmazsa haftada, ayda veya yılda bir defa, bu da olmazsa ömürde bir defa kılmalıdır.

Tevbe namazı: Günahından tevbe edene iki rekat kılmak mendubdur.

Hâcet namazı: Dünyâ ve âhirete dair ihtiyâcı olanın yatsıdan sonra kıldığı iki, dört veya on iki rekat namazdır.

İstihâre namazı: Hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair manevi bir işâret isteyen kimsenin yatacağı zaman kıldığı iki rekat namazdır.

İstiskâ namazı: Yağmurlar kesildiği zaman Müslümanlar yağmur duâsına çıkarlar. Kerîm olan Rablerinden yağmur yağdırmasını niyaz ederler. Tek başına yahut cemâatle iki rekat namaz kılarak duâ ederler.

Küsûf ve Husûf namazı: Güneş ve ay tutulduğunda kılınan en az iki rekat namazdır. (Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi BİLMEN)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/25.html)
Başlık: Allah'ın Huzurunda, Zühd ve Verâ Ehli Olacaktır
Gönderen: Mücteba - 26 Ekim 2016, 11:00:11
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَلَا إِنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ وَإِنَّ أَبَاكُمْ وَاحِدٌ أَلَا لَا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى أَعْجَمِيٍّ وَلَا لِعَجَمِيٍّ عَلَى عَرَبِيٍّ وَلَا لِأَحْمَرَ عَلَى أَسْوَدَ وَلَا أَسْوَدَ عَلَى أَحْمَرَ إِلَّا بِالتَّقْوَى
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey insanlar! Dikkat edin. Muhakkak Rabbiniz birdir, babanız birdir.
Dikkat edin, Arab’ın Acem’e, Acem’in Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur.
Üstünlük ancak takvâ (Allah korkusu) iledir.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 25 Muharrem 1438

Allah'ın Huzurunda, Zühd ve Verâ Ehli Olacaktır

İmam-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât’ında buyuruyor:

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
‘Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey kulum, sana farz kıldıklarımı edâ et ki insanların en âbidi (en çok ibâdet edeni) olasın. Yasak kıldıklarımdan da sakın ki insanların en verâlısı (harama düşme korkusundan şüphelilerden sakınanı) olasın. Sana rızık olarak verdiklerime de kanâat et, râzî ol ki insanların en zengini olasın.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebû Hureyre’ye (r.a.)
“Haram ve şüphelilerden sakın ki insanların en âbidi (en çok ibâdet edeni) olasın.” buyurdular.

Hasan-ı Basrî (rah.) buyurdular:
“Zerre kadar verâ, bin zerre ağırlığındaki nâfile sadaka, oruç ve namazdan daha hayırlıdır.”

Ebû Hureyre (r.a.) buyurdular:
“Yarın (cennette) zühd ve verâ ehli Allâhü Teâlâ’nın huzurunda oturacaklardır.”

Allâhü Teâlâ Mûsâ aleyhisselama şöyle vahyetti:
“Bana (rızâma) yaklaşanlar verâ ile yaklaştıkları gibi (başka bir şeyle) yaklaşamazlar.”…

Kıymetli evlâdım, bütün günahlardan tevbe etmeye, bütün haram ve şüpheli şeylerden uzak durmaya muvaffak olursan bu senin için büyük bir nimet ve yüce bir devlettir.

Bazı günahlardan tevbeye ve bazı haram ve şüphelilerden sakınmaya muvaffak olursan bu da bir nimet ve ganimettir. Umulur ki bir kısmına muvaffak olmanın bereketi ve nurları diğerlerine sirâyet eder de bütün günah ve haramlardan tevbeye ve sakınmaya muvaffak olunur. Çünkü tamamı elde edilemeyen, yapılamayan bir şey tamamen de terk edilmez…..”  (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni, 2/ m. 66)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/26.html)
Başlık: Allâme Siyelkûtî Hazretleri
Gönderen: Mücteba - 27 Ekim 2016, 11:37:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ دَعَا إِلَى هُدًى كَانَ لَهُ مِنْ الْأَجْرِ مِثْلُ أُجُورِ مَنْ تَبِعَهُ لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanları hidâyete (inkârdan îmâna, isyandan itâate ve gafletten uyanmaya) davet eden kimseye, kendisine uyanların sevâbı kadar sevap verilir.
Bu onların sevâbından da bir şey eksiltmez…”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 26 Muharrem 1438

Allâme Siyelkûtî Hazretleri

Allâme Siyelkûtî (v. H. 1067/ M. 1657), tefsîr, kelâm, fıkıh ve hadis ilimlerinde eserleri olan Hindistanlı meşhûr bir âlimdir. Bir gün yanına gelen birisi ona dedi ki:

Hâcegân-ı Nakşibendiyye’den İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri, kendisine bağlanan mürîdlerine kalbleriyle “Allâh Allâh” diye zikretmelerini emrediyor. Hatta, böyle zikre devam ile nihâyet kalplerinin zikrini kulaklarıyla dahi işiteceklerini söylüyor.

Siyelkûtî (rh.) bunu inkâr etti ve “kalp ancak bir et parçasıdır, nasıl zikreder ve bu zikri kulağıyla nasıl işitir?” dedi. Sonra İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bu müşkilin izâhını istediği bir mektup yazdı, üzerini de mühürledi, talebelerinden biriyle gönderdi.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri mektubu getiren kişiyi uzaktan görünce o sırada yanında bulunan oğlu Muhammed Ma‘sûm hazretlerine:

“Ey oğul, şu uzakta gördüğün adam bize Siyelkûtî’den mühürlü bir mektup getiriyor. Kapıya çık, onu karşıla ve mektubun cevabını yaz, Siyelkûtî’ye gönder” buyurdu. 

Muhammed Ma‘sûm hazretleri evin önüne çıktı. Siyelkûtî’nin mektubunu aldı, mühürünü bozmadan ve hiç açmadan zarfın üzerine şöyle yazdı:

“Ey Siyelkûtî, bir et parçası olan dile, türlü kelâmı konuşmak ve Allâh’ın ismini zikretmek kudretini veren Cenâb-ı Hak, kalbe dahi bu kudreti vermeye kâdirdir”

Cevap Siyelkûtî’ye ulaşıp mührün bozulmadığını ve mektubun açılmadığını görünce hemen İmâm Rabbânî hazretlerinin huzûruna koştu ve ona bağlandı. Hatta evliyadan oldu.

Allâme Siyelkûtî, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin müceddid-i elf-i sânî yani hicrî ikinci bin yılının müceddidi olduğunu anlayan ve ilk defa bunu bildiren büyük İslâm âlimidir. (Tefcîrü’l-galak fi-tefsîr-i sûretü’l-Felak)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/27.html)
Başlık: İbrâhîm Aleyhisselâm'ın Evladları
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2016, 11:15:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ: كَانَ آخِرَ قَوْلِ إِبْرَاهِيمَ حِينَ أُلْقِيَ فِي النَّارِ حَسْبِيَ اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İbrahim aleyhisselâm ateşe atıldığı zaman en son sözü ‘Hasbiyallâhü ve ni’me’lvekîl’ olmuştu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 27 Muharrem 1438

İbrâhîm Aleyhisselâm'ın Evladları

İbrâhîm Aleyhisselâm’ın hanımı Sâre’nin hiç çocuğu olmamıştı. Hz. Sâre bundan dolayı Hâcer adındaki câriyesini kocasına bağışladı. Ondan İsmâil Aleyhisselâm doğdu.

Bu sefer Sâre çok üzülüp kederlendi. Cenâb-ı Hak ona inâyet etti, ihtiyarlık çağında, Hz. İshâk Aleyhisselâm’ı dünyaya getirdi.

Sâre vâlidemiz, Hâcer ile oğlu İsmâil’i kıskanınca İbrâhim Aleyhisselâm’a “Bu diyârdan ırak olsunlar!” diye ayak diredi. İbrâhim Aleyhisselâm çâresiz kaldı. Bunun üzerine Hâcer ile İsmâil’i aldı; Mekke’ye götürüp orada bıraktı. Cürhüm kabîleleri o vakit Mekke civârındaydılar. Hz. İsmâil (a.s.) onlarla yakınlık kurdu ve onlardan kız aldı. On iki çocuğu oldu.

Ondan sonra Cenâb-ı Hakk’ın emriyle Hz. İbrâhim (a.s.), Mekke’ye gitti ve Hz. İsmâil (a.s.) ile birlikte Ka’be-i Şerîfe’yi yeniden bina ettiler.

İsmâil Aleyhisselâm, Yemen ve Amâlika kabîlelerine peygamber gönderildi. O vakit Amâlika kabîleleri Arap yarımadasının Şam tarafında otururlardı.

Sonra Hz. İsmâil’in oğulları ve torunları çoğaldı ve etrafa yayıldı. Nereye vardılarsa gâlip oldular ve îmân etmedikleri için Amâlika’yı o topraklardan sürüp çıkardılar.

Hz. İbrâhim (a.s.) vefât edince yerine İshâk Aleyhisselâm geçti. Onun iki oğlu oldu. Bunların biri Ays, diğeri Ya’kûb idi.

Ays, amcası İsmâil Aleyhisselâm’ın kızı ile evlendi ve ondan çok çocuğu oldu. Onlar da çoğaldılar ve Dimaşk (Şam) tarafına sahip oldular.

Hz. Ya’kûb (a.s.) babası Hz. İshâk Aleyhisselâm’ın vefâtından sonra peygamber oldu. Atasının yurdu olan Ken’an ilinde kaldı. Onun da o diyârda çocuk ve torunları çoğaldı.

Ya’kûb Aleyhisselâm’ın lakabı İsrâîl idi. Onun için oğullarına ve torunlarına Benî İsrâil (İsrâil oğulları) denir. (Kısas-ı Enbiya)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/28.html)
Başlık: Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (1)
Gönderen: Mücteba - 28 Ekim 2016, 11:21:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَاتِيحَ لِلْخَيْرِ مَغَالِيقَ لِلشَّرِّ وَإِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَاتِيحَ لِلشَّرِّ مَغَالِيقَ لِلْخَيْرِ فَطُوبَى لِمَنْ جَعَلَ اللهُ مَفَاتِيحَ الْخَيْرِ عَلَى يَدَيْهِ وَوَيْلٌ لِمَنْ جَعَلَ اللهُ مَفَاتِيحَ الشَّرِّ عَلَى يَدَيْهِ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir.
İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir.
Allâhü Teâlâ’nın hayrın anahtarlarını elinde kıldığı kimseye müjdeler olsun.
Allâhü Teâlâ’nın şerrin anahtarlarını elinde kıldığı kimseye de yazıklar olsun.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 28 Muharrem 1438

Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (1)

Hâtem-i Esam (rah.), Şakîk-i Belhî’nin (rahmetullahi aleyhimâ) talebesiydi. Şakîk (rah.), bir gün Hâtem’e (rah.) şöyle sordu: “Otuz senedir benimle berabersin, ne öğrendin?” Hâtem (rah.) şöyle cevab verdi: “İlimden sekiz şey öğrendim ki, bunlar bana ömrüm boyunca kâfidir.” Şakik (rah.): “Bunlar nedir?” dedi. Hâtem (rah.):

• İnsanlara baktım, hepsinin bir sevdiği var. Bu sevgililerden bazıları ölüm döşeğine kadar arkadaşlık ediyor, bazıları da kabrin başına kadar gidiyordu. Sonunda hepsi orada onu yalnız bırakıp dönüyor, hiç kimse onunla beraber ölüp mezara girmiyordu. Kendi kendime düşünüp dedim ki: Kişinin en hakiki dostu, mezara girdiğinde onunla mezara girip arkadaşlık edendir. Bu da ancak sâlih ameldir. Ben de kabrimde beni aydınlatacak ve yalnız bırakmayacak sâlih amelleri dost ve sevgili edindim.

• İnsanların nefis ve hevâlarının istekleri peşinde koştuklarını gördüm. Allâhü Teâlâ’nın, “Fakat kim ki, Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan nehyetmiş ise artık onun varacağı yer cennettir.” (Nâziât Sûresi, 40-41), meâlindeki âyetini düşündüm. Kur’ân-ı Kerim’in hak ve sâdık olduğuna yakînen inandım ve Allâhü Teâlâ’ya itâat edip boyun eğsin diye nefsimin isteklerini dizginlemeye çalıştım.

• İnsanların dünya malının ardından koşup onları muhâfaza etmeye çalıştıklarını gördüm. Allâhü Teâlâ’nın, “Sizin yanınızdaki tükenir, Allah’ın yanındaki ise bâkîdir, ebedîdir...” (Nahl Sûresi, âyet 96) meâlindeki âyetini düşündüm. Ben de, dünya için elde ettiklerimi, Allah’ın yanında bana azık olsun diye Allah rızâsı için fakir-fukara arasında taksim ettim.

• Gördüm ki, insanlar rızık ve geçimini kazanırken şerefini alçaltacak, nefsini zelil edecek, şüpheli ve harama düşürecek şekilde kazanmaya gayret ediyorlar. Allâhü Teâlâ’nın “Ve yer yüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah’a ait olmasın...” meâlindeki (Hûd Sûresi’nin, 6.) âyetini düşündüm ve rızkıma Allahü Teâlâ kefil olduğunu anladım. Ben de Allah’tan başkasına olan arzularımı bırakıp ona ibâdetle meşgul oldum. (Eyyühe’l-Veled)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/29.html)
Başlık: 30 Ekim'den İtibaren Matbu Takvimlerdeki Vakitlere 1 saat İlave Ediniz!
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2016, 11:21:07
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/s640x640/sh0.08/e35/14659230_895116413954494_6393037641612263424_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/duvardan-dokulen-inciler-takvim-yapraklari-t52570.0.html)
Başlık: Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (2)
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2016, 15:01:18
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَلَيْهِ فِي الْمَالِ وَالْخَلْقِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizden biriniz mal ve yaratılış (ve dünya zînetleri) husûsunda kendisinden üstün olan kimseleri gördüğü zaman (üzülmesin),
hemen hâli kendinden aşağıda olanlara baksın.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 29 Muharrem 1438

Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (2)

• Bazı kişiler, ululuk ve yüceliğin, aşîret, kabile ve akraba çokluğunda olduğunu zannedip bunlarla övünürler. Bazıları da şeref ve izzetin, mal ve evlat çokluğunda olduğunu zannedip bununla övünürler. Bazı kimseler de şeref ve izzeti, başkalarının mallarını mülklerini zorla almakta, zulmetmek ve kan dökmekte bulurlar. Bir kısmı da şeref ve izzetin mal ve mülkü lüzumsuz yere saçıp savurmakta, israf etmekte olacağına inanırlar.

Allâhü Teâlâ’nın, “...Allah katında en itibarlınız, en takvâlınız (Allâh’dan korkanınız)dır...” meâlindeki (Hucurât S., 13.) âyetini düşündüm ve takvâyı seçtim. Kur’ân-ı Kerim’in hak ve sâdık olduğuna, onların zan ve iddiâlarının boş olduğuna inandım.

• İnsanların birbirlerini çekiştirdiklerini, birbirleri hakkında dedikodu ve gıybet yaptıklarını gördüm. Bütün bunların mal, mevki ve ilimde hasetten olduğunu anladım. Allâhü Teâlâ’nın, “...Onların dünya hayatındaki maişetlerini aralarında biz taksim ettik…” meâlindeki (Zuhruf S., 32.) âyetini düşündüm. Rızıkların ezelde Allahü Teâlâ tarafından dağıtıldığını anladım ve hiçbir kimseye haset etmedim, Allah’ın verdiğine kanâat edip, râzı oldum.

• İnsanların bazı garaz ve sebeplerden dolayı birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm. Allahü Teâlâ’nın, “Haberiniz olsun ki şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman tutun…” meâlindeki (Fâtır S., 6.) âyetini düşündüm. Böylece şeytandan başkasına düşmanlığın câiz olmadığını öğrendim.

• Herkesin bir yaratılmışa güvendiğini; kiminin mala-mülke, altına, gümüşe; kiminin meslek ve sanatına; kiminin de kendisi gibi bir insan olan bir yaratılmışa bel bağladığını gördüm. Allahü Teâlâ’nın, “...Her kim Allah’a tevekkül ederse, artık o, ona kâfidir. Şüphe yok ki Allâh emrini yerine getirendir. Muhakkak Allah her şey için bir miktar tayin buyurmuştur.” meâlindeki (Talâk S., 3.) âyetini düşündüm ve “Hasbünallâhü ve ni‘me’l-vekîl” (O, bana yeter ve O, ne güzel vekildir!) diyerek Allah’a tevekkül ettim."

Hâtem-i Esam (rah.) sözlerini bitirince Şakîk-i Belhî (rah.): “Ey Hâtem! Allah seni muvaffak etsin.” dedi. (Eyyühe’l-Veled)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/30.html)
Başlık: İmâm-ı A‘zam Hazretlerinin Yüksek Zekâsı | Safer Ayı İctimâ'i, Ruyet ve Başlangı
Gönderen: Mücteba - 31 Ekim 2016, 15:17:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَقَصَتْ صَدَقَةٌ مِنْ مَالٍ وَمَا زَادَ اللهُ رَجُلًا بِعَفْوٍ إِلَّا عِزًّا وَمَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ للهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sadaka maldan bir şey eksiltmez.
Affetmekle ancak kişinin şerefi artar ve bir kimse Allah için mütevâzı (alçak gönüllü) olursa muhakkak Allâhü Teâlâ onu yükseltir.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 30 Muharrem 1438

İmâm-ı A‘zam Hazretlerinin Yüksek Zekâsı

Bir kimse İmâm-ı A‘zam hazretlerine gelip:
“Ben, hanımım benimle konuşuncaya kadar onunla konuşmayacağıma yemîn ettim. Sonra o da ben önce konuşmadıkça benimle konuşmayacağına yemîn etti. Ne yapalım” diye sordu.

İmâm-ı A‘zam hazretleri:
“Beis yok, hemen onunla konuşabilirsin. Yemininizi bozmuş olmazsınız” dedi.

Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu cevabı haber alınca İmâmın huzuruna geldi ve:
“Şu cevâbı nereden çıkardınız” diye sordu.

İmâm-ı A‘zam hazretleri buyurdu ki:
“Madem ki kocanın yemininden sonra karısı -yemîn cümlesiyle de olsa- kocasıyla konuşmuştur, böylelikle kocanın yemini yerini bulmuş olur. Bundan sonra kocası da konuşunca hanımının da yemini sâkıt olacağından bir şey lâzım gelmez”.

Süfyân-ı Sevrî hazretleri, cevâbı beğenmiş, Hazret-i İmam’ın yüksek zekâsına hayran olmuştur. (Hayrâtü’l-Hisân)


Safer Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1438 yılı Safer ayı ictimâ‘ı 30 Ekim Pazar günü Türkiye saati ile 19:38’dir.

Ru’yet, ise 31 Ekim Pazartesi Türkiye saati ile 10:12’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Afrika kıtası, Hint Okyanus’unun orta ve kuzey kısımları, Endonezya, Malezya, Filipinler, Hindistan, Pakistan, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadası.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 01 Kasım Salı günü de Safer ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/10/31.html)
Başlık: Kelime-i Tevhîd’in Fazîletleri
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:41:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ شَهِدَ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللهِ مُخْلِصًا بِهِمَا وَصَلَّى وَصَامَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَحَجَّ الْبَيْتَ حَرَّمَهُ اللهُ عَلَى النَّارِ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim Allâhü Teâlâ’dan başka ilah olmadığına ve benim de Allah’ın Resûlü olduğuma ihlâsla şehadet eder, namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir ve Beytullah’ı haccederse Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 01 Safer 1438

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)

Kelime-i Tevhîd’in Fazîletleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ey Ebû Hüreyre, her amel mizanda tartılabilir, ancak ‘Lâ ilâhe illâllâh’ kelimesi hariç. Muhakkak sâdık olarak (ihlâsla) onu söyleyenin mizanının bir kefesine kelime-i tevhîd, diğer kefesine de yerler ve gökler konulsa elbette kelime-i tevhîd ağır gelir.”

“Kıyâmet günü bir kişi amelleri tartılmak üzere mizana getirilir ve günah ve hatalarının yazılı olduğu doksan dokuz sicil (büyük defter) açılır. Her bir defter gözün görebildiği yer kadar geniş ve uzundur. Mizanın bir kefesine konulur. Allâhü Teâlâ ona:

“Bu defterlerde bulunan (günahlardan) bir şeyi inkâr edebilir misin? Kirâmen Kâtibîn meleklerim (yapmadığın şeyleri yazarak) sana zulmettiler mi?” diye sorar. Kul, ‘Hayır, yâ Rabbi’ der. Allâhü Teâlâ:

“Bu günahlara karşılık olacak bir sevabın var mı?” diye sorar. Kul, “Hayır” der. Allâhü Teâlâ:

“Muhakkak senin, bizim nezdimizde büyük bir sevabın vardır ve bu gün sana asla haksızlık edilmeyecektir” buyurur ve üzerinde ‘Lâ ilâhe illallâh’ yazılı bir kâğıt çıkarılır ve mizanın diğer kefesine konur. Günahların yazılı olduğu defterlerden ağır gelir. Zira Allâhü Teâlâ’nın ismiyle tartılan hiçbir şey ondan ağır gelemez.”

“Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah” kelime-i tevhîdi Kur’ân harfleriyle yirmidört harfdir. Kul kelime-i tevhîdi kalbi ile ihlâsla söylerse Rabbimiz Teâlâ buyurur ki:

“Yirmi dört harf(li kelime-i tevhîd) ile geldin. Gündüz ve geceyi yirmi dört saat olarak yarattım. Bu saatlerde işlediğin gizli ve âşikâr, büyük küçük, hata ile yahut kasden, sözle yahut fiille işlediğin her günahı bu kelime-i tevhîd hürmetine bağışladım.

Azîz Mahmûd Hüdâî (k.s.) buyurdu:

İyi bil ki kelime-i tevhîd zikri ve zikrullah (Allah ism-i celâlinin zikri) Allâhü Teâlâ’ya ulaştıran yolların en yakınıdır. Ancak Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) ulaşan bir silsileye mensup kâmil bir mürşid telkîniyle olmak şarttır. (Hulâsatu’l-Ahbâr, A. Mahmûd Hüdâi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/1.html)
Başlık: Fırat Kenarında Bir Oğlak Zâyî Olsa Ömer’den Sorulur
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:45:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ عَبْدٍ اِسْتَرْعَاهُ اللهُ رَعِيَّةً فَلَمْ يَحُطْهَا بِنَصِيحَةٍ إِلَّا لَمْ يَجِدْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’nın halkı görüp gözetmek üzere vali (idâreci) kıldığı kimse, güzel nasihat ve idâresi ile halkı muhâfaza etmez (onlara zulüm eder)se elbette cennet kokusu koklayamayacaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 02 Safer 1438

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)

Fırat Kenarında Bir Oğlak Zâyî Olsa Ömer’den Sorulur

Ömer bin Hattâb (r.a.) Hazretleri’nin halifeliği devrinde az vakit zarfında İslâm memleketleri çok genişledi ve İslâm dini fevkalâde kuvvet buldu. Devlet hazinesi malla doldu. Mal demek dünya sevgisi ve fitne-fesadın çıkması demekti. Bir müddetten beri bu düşünce Hazret-i Ömer’in zihnini kurcalıyordu. Bir gün huzûrunda bulunan bazı Ashâb-ı Kiram’a:

“Resûlullah (s.a.v.)’ın fitne hakkında olan sözü hanginizin hatırındadır?” diye sordu. İçlerinden Hazret-i Huzeyfe (r.a.):

“Yâ Emîre’l-müminîn! Senin için ondan bir beis yok. Senin zamanınla onun arasında bir kapalı kapı var” dedi.

Hazret-i Ömer: “Bu kapı kırılacak mı; yoksa açılacak mı?” diye sorunca Hazret-i Huzeyfe “Kırılacak” dedi. Hazret-i Ömer: “Öyle ise o kapı artık kapanmaz” deyip üzüldü.

“Kapının ne olduğunu İmam Mesrûk (rah.) sordu. Hazret-i Huzeyfe “Kapı Ömer’dir” diye cevap verdi. “Ömer, kapının kim olduğunu bilir mi?” diye sordu.

Hz. Huzeyfe: “Sabahtan sonra akşamın geleceğini nasıl bilirse, onu da öyle bilir.” dedi.

Hâsılı Hazret-i Ömer, Müslümanlar arasında fitne çıkması husûsunda çok endişe ediyordu. İnsanlar arasında dünya hırslarını doğuran servet ve zenginlik arttıkça alâmetleri de meydana çıkmaya başlamıştı. Lâkin Hazret-i Ömer’in insanların nazarında bilinen heybeti ve Müslümanların kendisine fevkalâde bağlanıp itâat etmesi fitne çıkmasına engeldi.

Ancak İslâm ülkelerinin sınırları çok genişledi, işler çoğaldı. Her yerde adâletin temin edilmesi zorlaşmaya başladı. Hazret-i Ömer bu halden sıkılıp:

“Yâ Rabbî! Ruhumu kabzet” demeğe başladı. Bir gün ağlarken sebebi sorulunca: “Nasıl ağlamayayım ki, Fırat kenarında bir oğlak zayi olsa korkarım ki Ömer’den sorulur” diye cevap verdi. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/2.html)
Başlık: Hazreti Ömerü'l-Faruk'un Şehit Edilmesi
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:47:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا فِي السَّمَاءِ مَلَكٌ إِلَّا وَهُوَ يُوَقِّرُ عُمَرَ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَيْطَانٍ إِلَّا وَهُوَ يَفِرُّ مِنْ عُمَرَ
(كر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gökte hiçbir melek yoktur ki Ömer’e (r.a.) hürmet etmesin. Yeryüzünde de hiçbir şeytan yoktur ki Ömer’den (r.a.) kaçmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 03 Safer 1438

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Hazreti Ömerü'l-Faruk'un Şehit Edilmesi

Müslümanların ikinci halîfesi Hazret-i Ömer (r.a.), sabah namazı kıldırmak üzere Mescid-i Şerif’e geldi. Saflar düzeltilirken Mecusi Ebû Lü’lü’ iki başlı bir hançerle Hazret-i Ömer’i altı yerinden yaraladı.

Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf (r.a.)’a namazı kıldırmasını emretti. Kendisi de kaldırılıp evine götürüldü.

Oğlu Abdullah’ı, müminlerin annesi Âişe (r. anhâ) Hazretleri’ne gönderdi ve hücre-i saadette defnolunmak üzere izin istedi. O da müsâade etti. Abdullah (r.a.), bu cevab ile geri döndüğünde:

“Elhamdülillâh, en mühim işim bu idi” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ve Ebûbekir (r.a.) Hazret-i Âişe’nin hanesine defnolunmuşlardı.

Oğlu Abdullah’a: “Vefâtımda beni hücre-i saâdete götürdüğünüzde yine Âişe’den izin isteyiniz. Verirse orada defnediniz. Vermezse Bakî mezaristanında defnediveriniz” diye vasiyet etti.

Sonra kelime-i şehâdet ve zikrullah ile meşgul oldu ve gece cennet bahçesine göç etti. Hicri yirmi üç senesinin Zilhicce ayının sonunda (M. 644) vefat etti.

Hilâfeti, on sene, altı ay ve küsur gündür. Namazını Suheyb-i Rumî (r.a.) Hazretleri kıldı. Naaşını Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in seriri üzere koyup Hazret-i Âişe (r. anhâ) validemizin hanesine götürdüler. Vasiyeti üzere oğlu Abdullah (r.a.):

“Ey Müminlerin annesi! Ömer, hücre-i saadete defnolunmak üzere sizden rica eder. İznin var mı?” dedi. Hazret-i Âişe izin verdi. Hücre-i saadete Hazret-i Sıddîk’ın yanına defnettiler. Kabrine oğlu Abdurrahman ile beraber Osman ve Abdurrahman bin Avf ve Sa’d bin Ebî Vakkâs inmişlerdi. (RadıyAllahu anhüm.) (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/3.html)
Başlık: Hazret-i Osman’ın Halife Seçilmesi
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:50:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: قَالَتْ أُمُّ سُلَيْمَانَ بْنِ دَاوُدَ لِسُلَيْمَانَ يَا بُنَيَّ لَا تُكْثِرِ النَّوْمَ بِاللَّيْلِ فَإِنَّ كَثْرَةَ النَّوْمِ بِاللَّيْلِ تَتْرُكُ الرَّجُلَ فَقِيرًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Annesi Süleyman (a.s.)’a şöyle demiştir:
“Ey oğlum! Gece çok uyuma. Zira gece çok uyumak kıyâmet gününde insanı fakir bırakır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 04 Safer 1438

Sofya'nın Fethi (1388)

Hazret-i Osman’ın Halife Seçilmesi

Hazret-i Ömer’in (r.a.) büyük bir endişesi, yerine bir halîfe bırakmak meselesi idi.

Ashâb-ı Kiram’ın en yüksek tabakası Bedir ehli olup onların içinden de “Aşere-i Mübeşşere”den birini Halîfe namzedi tayîn buyurması gerekiyordu. Hazret-i Ömer, bunda kararsız kalmıştı. Zîra Halîfe bırakacağı zâtın zamanında fitne zuhur ederse manevî mesûliyyeti kendisine âid olur diye korkardı. Bu mesûliyyeti üzerine almaya mecbur da değildi. Zîra Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri, halife seçme işini Ümmet-i Muhammed’e bırakmış olduğundan Hazret-i Ömer o yola gidebilirdi. 

Abdullah bin Abbas (r.anhümâ) Hazretleri der ki:

Bir gün Hazret-i Ömer’in yanına vardım. Kendisini gamlı ve düşünceli gördüm. “Hilâfet meselesi hakkında ne yapacağımı düşünüyorum” dedi.

Hazret-i Ömer “Bu işi Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretlerinin kendilerinden hoşnud ve râzî olduğu halde vefat ettiği zâtların meşveretine havale edeyim” dedi ve:

Aşere-i Mübeşşereden altı zâtı, yani Ali, Osman, Talha, Zübeyr, Sa‘d bin Ebî Vakkâs ve Abdurrahman bin Avf radıyallâhü anhüm Hazretlerini meşveret (danışma) meclisine tayin ederek içlerinden birini hilâfete seçmelerini vasiyyet etti. Oğlu Abdullah (r.a.) Hazretlerini de hilâfete seçilmemesi şartı ile rey (oy) vermek üzere bu meclise memur etti.

Talha (r.a.), o vakit Medîne-i Münevvere’ye yakın bir yerdeydi. Hazret-i Ömer, halifenin bu şekilde seçilmesine karar verdikten sonra Abdurrahman bin Avf yanında olduğu halde Ali, Osman, Zübeyr ve Sa’d (r.anhüm) Hazretlerini yanına çağırdı: “Siz, bu ümmetin reislerisiniz. Hilâfete içinizden birini seçiniz ve ona tabi olunuz. Sizin hakkınızda korkmuyorum. Sizin aranıza ayrılık girer de insanlar ihtilâfa düşer diye korkuyorum. Talha’yı üç gün bekleyiniz. Gelirse ne a‘lâ, gelmezse kararınızı veriniz, dedi.

Bu meclis Hz. Osman’ı Müslümanların halifesi olarak seçti ve hepsi ona bîat ettiler. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/4.html)
Başlık: Musîbete, Tâate ve Günahlara Sabrın Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:53:47
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَنَسُ اَلْإِيمَانُ نِصْفَانِ: نِصْفٌ شُكْرٌ وَنِصْفٌ صَبْرٌ
(قضاعى)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey Enes! İman iki kısımdır: Yarısı şükürdür, yarısı da sabırdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Şihâbü›l-Ahbâr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 05 Safer 1438

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)

Musîbete, Tâate ve Günahlara Sabrın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sabır üçtür: Musîbetlere (belâlara) sabır, Allâhü Teâlâ’ya  ibadette sabır ve günahlara karşı sabırdır.

Kim başına gelen musibetlere sabrederse Allâhü Teâlâ onun için üç yüz derece verir ki her iki derece arası yer ile gök arası kadardır.

İbadetlerde sabredene Allâhü Teâlâ altıyüz derece verir ki iki derece arası yer ile Arş-ı A‘lâ arası kadardır.

Günahlara karşı sabredene ise dokuz yüz derece ihsân eder ki her bir derece arası yeryüzünden Arş-ı A‘lâ’ya olan mesafenin iki katı kadardır.”

Allâhü Teâlâ, Mâide Sûresinin 27. âyet-i kerîmesinde ibâdetlerin ancak takvâ ile kabûl olunacağını beyân buyurmuştur.

Günahlardan takvâ, korunmak, sakınmak mertebece diğerlerinden daha yüksektir. Zira bunda nefsin şehvetlerini; gayr-i meşru arzularını terk etmek vardır. Nefis şehvetlerinden ayrılmaktan hoşlanmaz. Avâm içinde musibetlere sabredenler, farzları edâya sabredenler bulunur, amma günahlara karşı sabreden azdır. Bu sebeple takvâ sahipleri de azdır.

Muhakkak en büyük cihâd, nefsinin gayr-ı meşru arzularını terk için ona karşı yapılan cihaddır. Cenâb-ı Hak, Dâvud aleyhisselâma şöyle vahyetti:

“Ya Davud! Şehvetlerden sakın! Muhakkak dizginleri şehvetlerine bağlanmış kalpler benden mahcup (perdelenmiştir) ve mahrumdur.”

Kalpler ancak temizlenip tasfiye edildikten sonra kul Allâhü Teâlâ’nın rızasına vâsıl olur. Kalplerin kin, hased (çekememezlik) ve bilumum fenâ ahlâklardan temizlenmesi îcâb eder. Fenâ ahlâklardan temizlenmeyen kalp sahibinin Hak Teâlâ’ya yaklaşması mümkün değildir. (Menâzilü’l-Kurbe, Hakîm-i Tirmizî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/5.html)
Başlık: Hastalıklar Günahlara Keffârettir | Müminin Alametleri | Kıt'a
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 18:57:21
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَصْبَحَ مِنْكُمْ آمِنًا فِي سِرْبِهِ مُعَافًى فِي جَسَدِهِ عِنْدَهُ قُوتُ يَوْمِهِ فَكَأَنَّمَا حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizden her kim kendisi, çoluk çocuğu hakkında korkudan emniyette, sıkıntı ve hastalıklardan âfi yette olur, yanında da (helâlinden) günlük yiyeceği bulunursa, sanki dünya(nın bütün nimetleri) kendisine verilmiş gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 06 Safer 1438

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)

Hastalıklar Günahlara Keffârettir

Enes bin Mâlik’in (r.a.) vâlidesi Ümmü Süleym radıyallâhü anhâ, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’i ziyâret ederek çektiği ağrılardan şikâyet etti ve ne yapması lazım geldiğini sordu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Ey Ümmü Süleym! Sen ateşi, demiri ve demirin kirini pasını bilir misin?” deyince; Ümmü Süleym (r.anhâ):

“Evet, Yâ Resûlallâh!” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bu ağrıların geçtiği zaman, demir ateşte nasıl kirinden pasından kurtuluyorsa sen de günahlarından öylece kurtulmuş olursun” buyurdular.

Ümmü Süleym (r.anhâ) hastalığından iyileşince Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) sordu:

“Yâ Resûlallâh, cihâdın en üstünü nedir?”

“Sen namaza devam et. Muhakkak o cihâdın en üstünüdür.

Günahları da terk et, zira o en üstün hicrettir” buyurdular. (Tarih-i Bağdad)

Müminin Alametleri

Hz. Ali’ye müminin alametleri soruldu. Şöyle buyurdu:

"Müminin dört alameti vardır:

Kalbini kibir ve düşmanlıktan,

Dilini yalan ve gıybetten,

Amelini riyâ ve gösterişten ve

Karnını haram ve şüpheli şeylerden korumak."
(Ruhu’l-Beyân)

Kıt’a:

Bilmek istersen seni

Can içre ara canı

Geç canından bul anı

Sen seni bil sen seni
  Hacı Bayram Velî (k.s.)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/6.html)
Başlık: Gizli Sadaka Allah’ın Gadabını Söndürür | SAĞLIĞIMIZ: Meyveleri Karışık Yememeli
Gönderen: Mücteba - 13 Kasım 2016, 19:31:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَرْبَعَةٌ مِنْ كَنْزِ الْجَنَّةِ: إِخْفَاءُ الصَّدَقَةِ وَكِتْمَانُ الْمُصِيبَةِ وَصِلَةُ الرَّحِمِ وَقَوْلُ: لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Dört şey cennet hazinelerindendir:
Sadakayı gizli vermek,
musibeti gizlemek,
sıla-i rahim yapmak ve
“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” demek.”

(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 07 Safer 1438

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)

Gizli Sadaka Allah’ın Gadabını Söndürür

Medine-i Münevvere’de bazı fakirlerin kapılarına gece vakti yiyecek bırakılırdı. Fakat kimin bıraktığını bilmezlerdi.

Tâbiînden Zeynelâbidîn (r.a.) hazretleri, vefat ettikten sonra artık erzak gelmez oldu.

Cenâzesini yıkayanlar sırtında morluklar olduğunu görüp sordular.

‘O, geceleri un çuvallarını sırtına alır ve Medine’deki fakirlerin kapılarına bırakırdı.’ denildi.

İnsanlar onun cimri olduğunu, adaka vermediğini zannederlerdi. Fakat vefâtından sonra Medine’de yüz ailenin yiyecek ihtiyacını onun karşıladığı anlaşıldı.

Zeynelâbidîn (r.a.), Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.):

“Gizlice verilen sadaka Allâhü Teâlâ’nın gadabını söndürür” hadîs-i şerîfini nakleder ve sadakasını gizli verirdi. Ailesinden onun gizlice sadaka verdiğini bilmeyenler onun para biriktirdiğini zannederlerdi. (Hilyetü’l-Evliya)


SAĞLIĞIMIZ: Meyveleri Karışık Yememelidir!

• Kavun, karpuz, üzüm gibi meyveleri birlikte ve çok soğuk olarak yemek ve yanında soğuk içecekler içmek ishale sebep olur. Bu sebeple meyveleri karıştırmadan bir defada tek çeşit yemeli ve meyve çok soğuk olmamalıdır.

• Kayısı, dut, muz, incir, üzüm, kavun gibi meyveler kan şekerini hızla yükseltebilirler. Meyveyi ölçülü yemeli, fazla yememelidir. Elma, armut ve portakal gibi çoğu meyvenin porsiyonu 1’er adet; kayısı ve yeni dünyanın 5-6 adet; kiraz ve üzüm gibi meyvelerin ise 12-15 tanedir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/7.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir……………..BİLÂL-İ HABEŞÎ (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 14 Kasım 2016, 18:27:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَسَدُ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hased, ateşin odunu yediği gibi iyi amelleri(n sevabını) yer, bitirir. Sadaka ise suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür.”
(Hadîs-i şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 08 Safer 1438

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)

Ashâb-ı Bedir……………..BİLÂL-İ HABEŞÎ (r.a.)

Bilâl bin Rebâh radıyallâhü anh hazretleri, Muhâcirlerdendir. “Bilâl-i Habeşî” ismiyle meşhur olmuştur. Ebûbekr-i Sıddîk hazretlerinin Mekke’de iken satın alıp âzâd ettiği Müslüman kölelerdendir.

Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) hazinedârı ve müezzini idi. İlk ezân okuyan ve kâmet getiren odur. Cebrail aleyhisselâm: “Yâ Resûlallâh, Allâhü Teâlâ bu Habeşli kulunun sesini sever” buyurmuştur.

Bedir, Uhud ve bütün gazâlarda Peygamberimiz’in yanında bulunmuştur. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) her hizmetini görür, bir an yanından ayrılmazdı. Resûlullâh’ın (s.a.v.) vefatından sonra cihan başına dar geldi, Medine’de duramaz oldu. Hz. Ebûbekir’den izin alarak Şam tarafına gitti.

Bilâl hazretleri, Şam tarafında iken rüyasında Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Yâ Bilâl! Bu cefâ nedir, beni ziyâret edeceğin vakit gelmedi mi?” diye buyurmuş. Bilâl-i Habeşî (r.a.), gayet hüzün ve korku ile uyanmış. Hemen devesine binip tek başına çölleri yararak Medine-i Münevvere’ye vardı ve Peygamberimiz’in pâk kabrinin toprağı üzerine kapanıp ağlamakta iken Hasan ve Hüseyin hazretleri çıkagelmişler. Bilâl (r.a.), hüzün ve hasret ile ağlayarak onlara sarılınca: “Ya Bilâl! Senin Mescid-i şerîfte Resûlullâh’a okuduğun ezanı işitmek isteriz” dediler. Resûlullâh’ın zamanında ezan okuduğu yerde durup: “Allahü Ekber” deyince Medîne yerinden oynadı. “Eşhedü en lâ ilahe illAllah” deyince Medine çalkandı, “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” deyince, Resûlullâh dirilmiş diyerek bütün halk sokaklara çıktı. Resûl-i Ekrem’den sonra Medine’de o kadar ağlayış görülmemişti. Hazret-i Bilâl de hayrette kaldı, ezanı tamamlayamadı.

Hicretin 20. senesinde 60 yaşını geçmiş olduğu halde Şam’da vefât etmiş ve Bâbüssağîr yahut Haleb’de Bâbü’l-erbaîn kabristanına defnolunmuştur. Mersin’in Tarsus kasabasında da makâmı ziyâretgâhdır. Radıyallâhü anh.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/8.html)
Başlık: Ölümü Günde Yirmi Kere Anan Şehidlerle Haşrolur
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 01:57:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: جَاءَ مَلَكُ الْمَوْتِ إِلَى نُوحٍ عَلَيْهِ السَّلَامُ فَقَالَ: يَا أَطْوَلَ النَّبِيِّينَ عُمُرًا كَيْفَ وَجَدْتَ الدُّنْيَا وَلَذَّتَهَا ؟ قَالَ : كَرَجُلٍ دَخَلَ بَيْتًا لَهُ بَابَانِ فَقَامَ فِي وَسَطِ الْبَيْتِ هُنَيَّةً ثُمَّ خَرَجَ مِنَ الْبَابِ الْآخَرِ
(الزهد لابن ابى الدنيا)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ölüm meleği (Azrâîl Aleyhisselam), Nûh Aleyhisselam’a “Ey en uzun ömürlü peygamber! Dünyayı ve dünyanın lezzetini nasıl buldun?” dedi.
Nûh (a.s.): “İki kapısı olan bir eve giren, ortasında biraz durup sonra diğer kapısından çıkan adam gibi” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Ebi’d-Dünyâ, ez-Zühd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 09 Safer 1438

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)

Ölümü Günde Yirmi Kere Anan Şehidlerle Haşrolur

Azrâil aleyhisselâm, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) şöyle dedi:

“Yâ Muhammed (aleyhisselam), malumundur ki ben insanların ruhunu alırım. Eğer feryad eden biri olursa ölenin ruhu elimde olduğu halde evde durur derim ki:

“Bu feryad nedir? Vallâhi biz zulmetmedik, takdir olunmuş ecelini ne geriye bıraktık ne erkene aldık. Bizim bunun rûhunu almakta bir suçumuz yoktur.

Eğer Allah’ın takdîrine râzî olur ve sabrederseniz mükâfâtını, sevâbını alırsınız.

Eğer feryâd ve figân ederseniz günahkâr olur ve gazaba uğrarsınız. Sizin bize kızmaya hakkınız yoktur. Muhakkak biz sizin yanınıza -her birinizin ruhunu alıncaya kadar- tekrar tekrar uğrarız. Aman dikkatli ve uyanık olun.

Vallâhi Yâ Muhammed, şehirde veya kırda, ovada veya dağda, denizde yahut karada; her nerede olsalar ben insanları her gün ve gecede beş defa yoklarım. Hatta onların küçük ve büyüklerini kendilerinden daha iyi tanırım.

VAllahi eğer bir sineğin bile ruhunu almak istesem Allâhü Teâlâ bana emretmedikçe ona gücüm yetmez, ancak Allâhü Teâlâ emredince alabilirim.”

Hazret-i Âişe vâlidemiz: “Yâ Resûlallâh!” dedi: “Şehîdlerle beraber haşrolunan bir kimse var mıdır?”

“Evet” buyurdular; Kim bir gün ve gecede ölümü yirmi kere hatırlarsa (şehîdlerle beraber haşrolunur).” (İhyâu Ulûmiddîn)

İbn-i Abbâs Radıyallâhü Anh’den rivâyet olundu: “Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Ashâbına buyurdu ki: “Biriniz teşehhüdde (ettehıyyâtü okuduktan sonra) dört şeyden -şöyle söyleyerek- Allâh’a sığınsın: Allâhümme innî eûzü bike min-azâbi cehenneme ve eûzü bike min-azâbi’l-kabri ve eûzü bike min-fitneti’l-mesîhi’d-deccâl ve eûzü bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât. 

Peygamberimiz Ashâbına bu duâyı Kur’ân-ı Kerîm’den bir sureyi öğretir gibi öğretirdi.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/9.html)
Başlık: “…Hepiniz Allah’a Tevbe Ediniz Ey Mü’minler…”
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:03:28
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلتَّوْبَةُ مِنَ الذَّنْبِ أَنْ يَتُوبَ مِنْهُ ثُمَّ لَا يَعُودَ فِيهِ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Günahlardan tevbe, ondan pişman olmak ve bir daha o günaha dönmemektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 10 Safer 1438

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)

“…Hepiniz Allah’a Tevbe Ediniz Ey Mü’minler…”

Müceddid-i Elf-i Sânî İmâm-ı Rabbânî (ks.) buyurdular:

“Kıymetli ömrümüzü günahlar, zelleler, kusurlar ve hatalara harcadığımız için tevbe, inâbe, verâ ve takvâdan bahsetmeyi güzel ve uygun buluyorum.

Allâhü Teâlâ buyuruyor ki: “...Hepiniz Allâh’a tevbe ediniz, ey müminler! Tâ ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur s., âyet 31) “Ey Mü’minler! Allâh’a nasûh (bir daha o günahı işlememek üzere gayet ciddi) bir tevbe ile tevbe edin. Ta ki Rabbiniz günahlarınızı örter de sizleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar…” (Tahrim s., âyet 8) “Günahın açığını da bırakın, gizlisini de…” (En’âm s., âyet 120)

Bu âyetlerden anlaşılıyor ki her Müslümanın günahlarından tevbe etmesi farz-ı ayındır. Hiçbir insanın buna ihtiyâcı olmadığı düşünülemez. Nasıl olabilir ki? Peygamberler -aleyhimüssalâtü vesselâm- bile tevbeden müstağnî değillerdi. Peygamberlerin sonuncusu ve efendisi olan Resûlullâh -aleyhi ve aleyhim salevâtullâhi ve tahiyyâtühû- buyurmuştur ki: “…bir gün ve gecede Allâh’a yetmiş defa istiğfar ederim.”

İşlenen günahlar, kul haklarından olmayıp zinâ etmek, içki içmek, çalgı dinlemek, nâmahreme bakmak, abdestsiz mushafa dokunmak ve îtikadda (ehl-i sünnetten ayrılıp) bid’atlere düşmek gibi Allâh’ın hakları ile alâkalı olursa bunların tevbesi, pişmanlık duymak, istiğfâr etmek, mahzun olmak ve Allâhü Teâlâ’ya özür beyan etmektir. Terk edilmiş bir farzın tevbesi için o farzın kazâ edilmesi lazımdır.

İnsanlara zulüm ve kötülük yapılarak kul haklarından olan günahların tevbesi, haksız olarak alınmış malların iâdesi, hak sahiplerinden helallik alınması, onlara iyilikte bulunmak ve onlara duâ etmektir. Şayet mal ve ırz sâhibi kimse ölmüş ise onun için istiğfar edip, iyilikte bulunmak ve malı hak sahibinin çocuklarına ve vârislerine iâde etmek lâzımdır. Şâyet vârisleri bilinmiyorsa haksız olarak alınan malın veya işlenen suçun miktarı kadar, hak sâhibi veya haksız yere eziyet görmüş kimse adına fakir ve miskinlere sadaka verir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/ m. 66)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/10.html)
Başlık: Akıllı ve Kâmil Müminlerin Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:07:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ مَاتَ مِنْ أَصْحَابِي بِأَرْضٍ فَهُوَ شَفِيعٌ لِأَهْلِ تِلْكَ الْأَرْضِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ashabımdan her kim bir beldede vefat ederse o belde ahâlîsine şefâatçi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 11 Safer 1438

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)

Akıllı ve Kâmil Müminlerin Vasıfları

Ra’d sûresinin 19-24. âyetlerinin tefsirinden:

Ya Muhammed! Sana Rabb’inden indirilenin hakikaten hak olduğunu bilen ve bu suretle Rabb’inin hak davetine icâbet eden kimse, a’mâ yani o hakkı görmeyen, tanımayan köre benzer mi? Elbette benzemez. Amma bunu ancak ülülelbab (akıllı ve kâmil müminler) idrâk eder.

O ülülelbab aşağıda bildirilen vasıf ile vasıflananlardır:

1- Allah’a verdikleri ahdi tutarlar: Allah’a karşı verdikleri hiç bir sözden caymaz, taahhütlerini, yeminlerini bozmazlar, kulluğun icaplarını yaparlar.

2- Hukuka riâyet ederler: Peygamberlerin ve onların vârisleri olan âlimlerin, akrabanın, komşunun ve bütün müminlerin haklarını gözetirler. Bütün insanların ve tavuğuna varıncaya kadar her hangi bir hakkı taallûk eden hayvanlar, bitkiler ve eşyaların haklarına riâyet etmek de buna dâhildir.

3- Allâhü Teâlâ’nın celâlinden ve gazabından sakınır, günahlardan çekinirler.

4- Âhirete ve sonunda amellerinin hesâbını vereceklerine inanırlar da kötü hesabdan korkar ve ondan evvel dâima kendi nefislerini hesâba çekerler.

5- Rab’lerinin rızâ ve cemâline ermek için sabrederler: Ne halka karşı gösteriş ne de gönüllerinde ziynet ve iftihar hissi beslemeyerek sırf Allah rızâsı için hak yolunda sabır ve sebat ederek zahmetlere katlanırlar.

6- Namazı kemaliyle, âdap ve erkânı ile kılarlar.

7- Allah’ın kendisine ihsan ettiği rızıklardan; maldan ve paradan gizli ve açık sadaka ve zekât verirler.

8- Kötülüğe karşılık da iyilikte bulunurlar.

Burada sayılan sekiz amel cennetin sekiz kapısına işarettir. Âhiret saâdeti bu sekiz vasfın sâhibi olan ülülelbâba mahsustur. Onlar atalarından, zevcelerinden ve zürriyyetlerinden sâlih olanlarla beraber Adin cennetlerine gireceklerdir. Öyle ki melekler her kapıdan yerlerine girerek ‘Selâmün aleyküm, sabrettiğiniz için bakın, dünyanın nihâyetindeki âhiret saâdeti ne güzel’ diyecekler. (Hak Dîni Kur’an Dili Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/11.html)
Başlık: Sâlih Amellerin Sâhibine Faydası
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:13:07
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
(سورة الاسرى، 9)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Haberiniz olsun ki bu Kur’ân, insanları en doğru yola hidayet eder ve (Kur’ân’da beyan olunan) salih ameller yapan mü’minleri müjdeler ki kendilerine büyük bir ecir vardır.”
(İsrâ Sûresi, âyet 9)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 12 Safer 1438

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)

Sâlih Amellerin Sâhibine Faydası

Sâlih mü’min vefât edip ruhu bedeninden ayrılınca Allâhü Teâlâ’nın melek orduları onu müjdeyle karşılarlar. İblis feryâd eder, bütün askerleri etrafına toplanır. Onlara:

“Bu elinizden nasıl kurtuldu?” der.

“Bu korunmuş bir kuldur” derler.

Kabrine konulduğunda namazı başucuna, orucu ayak ucuna, diğer ibâdetleri ve zikri sağ ve soluna gelirler. En faziletli ameli olan sabrı, kabrin bir köşesinde durur.

Allâhü Teâlâ bir ateş gönderir, başı tarafından ölüye varmak ister. Namaz “Geri dur, o ömrü boyunca beni muhâfaza etti” der. Ateş hangi taraftan ölüyü tutmak istese bir ibâdeti ona karşı durur, Allâhü Teâlâ’nın rahmetiyle onu korur.

Sonra sabır diğer amellere der ki:

Sizin yaptığınızı gördüm. Sizin bu korumanızın sevinci olmasa bile benim Sırat’ta ve Mîzân’da onun azığı olarak bekleyecek olmamın sevinci ona yeter.

Tezkiretü’l-Kurtubî’de şöyle geçer:

Tâbiîn’den Zeyd bin Eslem hazretleri buyurdu ki:

Kıyâmet günü, mü’minin ameli ona en güzel şekilde ve güzel kokular saçarak gelir ve yanına oturur. Sâhibi ne zaman dehşetli bir halle karşılaşsa hemen onu selâmete kavuşturur, hangi şey onu korkutsa korkusunu hafifletir. Mü’min ona der ki:

“Allâh seni hayırla mükâfatlandırsın, sen kimsin?” O:

“Beni tanımadın mı, ben sana kabirde ve dünyada yoldaş idim. Ben senin amelinim. Vallâhi, senin amelin güzel ve hoş idi. Bu sebepten beni güzel ve hoş surette görüyorsun. Sen beni dünyada taşıdığından dolayı şimdi ben de seni taşıyarak selâmete kavuşturacağım” der. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/12.html)
Başlık: İmâm Muhammed Bâkır (k.s.)
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:16:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ قَالَ: أَمَرَنِي رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ أَقْرَأَ بِالْمُعَوِّذَاتِ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ
(د)


Ukbe bin Âmir (r.a.)’dan:
“Resûlullâh (s.a.v.) bana her (farz) namazın arkasında muavvizât’ı (İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini) okumamı emretti.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 13 Safer 1438

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)

İmâm Muhammed Bâkır (k.s.)

İmâm Zeynelâbidîn’in oğlu, Muhammed Bâkır hazretlerinin annesi Hazret-i Hasan’ın kızı Fâtıma’dır. Hicrî 57 yılı Safer ayının ilk Cuma günü doğdu, Hicrî 114’de Medîne-i Münevvere’de vefât etti. Kabri Cennetü’l-bakî‘dedir.

Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin pederi Muhammed Bâkır hazretlerine ilminin çok geniş olmasından dolayı bu manada olan “Bâkır” denilmiştir. Abdullâh bin Atâ der ki: “İmâm Muhammed Bâkır kadar, huzûrunda ilim sâhiplerinin acziyetlerini ve ilimce noksanlıklarını itiraf ettikleri bir zât daha görmedim.”

Muhammed Bâkır hazretleri, hacda Mescid-i Haram’a girdiğinde Beytullah’a bakıp ağladı. Yanındakiler:

“İnsanlar size bakıyor, bu kadar şiddetli ağlayıp kendinizi harâb etmeyiniz” derler.

“Niçin ağlamayayım. Belki şu halime Allahü Teâlâ rahmet eder de yarın kıyâmet gününde bu gözyaşlarım hürmetine kurtuluşa ererim” buyurmuştur.

Sonra Beytullâh’ı tavâf eder ve Makam-ı İbrahim’de namaz kılar. Başını secdeden kaldırdığında secde ettiği yerin gözyaşlarından ıslandığını görürler. Yanındakilere:

“Çok hüzünlü ve kederliyim, kalbim de çok meşgûldür, der. Sebebi sorulunca buyurdular ki:

“Kimin kalbine samîmî ve hâlis bir şekilde Allah’ın dini girerse, onu başka her şeyden alıkoyar. Artık böyle kimsenin kalbinin dünyayla meşgûl olma ihtimâli hiç olur mu? Zaten dünya; ya bindiğin bir binek, ya giydiğin bir elbise, ya da evlendiğin bir kadın veya yediğin bir yemekten başka nedir ki?”

Burada Allâh’ın dîninden maksad Allâh sevgisidir. Zira dînde ihlâs, Allâh’ı sevmeyi îcâb ettirir. İşte böyle olunca kalp sadece Hak Teâlâ ile meşgul olur. Nitekim Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Bir şeye olan muhabbetin seni kör ve sağır eder.” buyurdular. (İmam Yâfiî, Ravzu’r-Reyâhîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/13.html)
Başlık: Hazret-i Ebûbekir’in Rivâyet Ettiği Bazı Hadîs-i Şerîfler |Gıybet Büyük Günahtır
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:21:46
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِتَّقِ الْمَحَارِمَ تَكُنْ أَعْبَدَ النَّاسِ وَارْضَ بِمَا قَسَمَ اللهُ لَكَ تَكُنْ أَغْنَى النَّاسِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Haramlara düşmekten sakın ki insanların en çok ibâdet edeni olasın. Allâhü Teâlâ’nın senin için yaptığı taksîme râzı ol ki insanların en zengini olasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 01 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 14 Safer 1438

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922

Hazret-i Ebûbekir’in Rivâyet Ettiği Bazı Hadîs-i Şerîfler

• “Bazan devenin yuları Hz. Ebûbekir’in elinden düşerdi. Devesini çökertip alırdı. Yanındakiler, ‘yuları bizim vermemizi emretseydiniz’ dediler. Hz. Ebûbekir, çok sevdiğim Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), insanlardan hiçbir şey istemememi emretmiştir, cevâbını verdi” (İmâm Ahmed)

• “Yarım hurma bile olsa, onunla cehennemden korunun. Çünkü o hurma eğriyi doğrultur, fenâ ölümden korur ve aç olan bir kimsenin feryadını dindirir.” (Ebû Ya‘lâ)

• “Üçüncüleri Allâh olan o iki kimse hakkında ne zannedersin (aslâ bir zarar eriştiremezler).” (Buhârî ve Müslim)

• “Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), bir iş yapmak istediğinde, ‘Allâhım! İki işten bana hayırlı olanı ver ve yaptığım işi hayırlı kıl’ diye duâ ederdi.” (Tirmizî)

• “Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) ‘En faziletli hac hangisidir?’ diye sorulunca, ‘Telbiyede ses yükseltilip bol bol kurban kesilen hacdır’ buyurdular.” (Tirmizî)

GIYBET BÜYÜK GÜNAHTIR

Hz. Îsâ bin Meryem Aleyhisselâm ashâbına dedi ki;

“Siz uykuda iken avret mahallinin bir kısmı rüzgârdan açılmış birini görseniz onun üzerini örter miydiniz? Ne dersiniz?” Onlar da

“Evet, elbette örterdik.” dediler.

“Hâlbuki siz avret mahallinin kalan kısmını da açıyorsunuz” deyince,

“Sübhânallâh, nasıl olur da açarız?” dediler. Îsâ (a.s.) şöyle buyurdu:

“Yanınızda bir kimsenin gıybeti yapıldığı zaman siz de hemen onun kusurlarını, kötü yanlarını söylemiyor musunuz? İşte böylece siz avret mahallindeki kalan örtüyü açıyorsunuz.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/14.html)
Başlık: Kulun Vazîfesi Allah’a İbâdettir | Mısra
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:28:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ أَبَى قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ وَمَنْ يَأْبَى قَالَ مَنْ أَطَاعَنِي دَخَلَ الْجَنَّةَ وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ أَبَى
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Girmek istemeyen müstesna, bütün ümmetim cennete girer.” buyurdular.
‘Yâ ResûlAllah kim istemez?’ dediler.
“Kim bana itâat ederse cennete girer, kim bana isyan eder; emrettiklerimi yapmazsa cennete girmeyi istememiş olur.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 02 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 15 Safer 1438

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)

Kulun Vazîfesi Allah’a İbâdettir | Mısra

Tarîkat-ı Muhammediye kitabında “İbâdetlerde Şeytan’ın hileleri” bahsinin sonunda şöyle geçmektedir:

Şeytan bir kula gelip der ki: Eğer sen (levh-i mahfûzda) saîdler (yani cennetlikler)den yazılmış isen işlediğin ameli terketmen zarar vermez. Eğer şakî (yani cehennemlik)lerden isen amel için yaptığın gayretler sana fayda vermez, o hâlde amel etme!” Kul şöyle cevap verir:

“Ben bir kulum. Kulun vazifesi ancak efendisinin emrine uymaktır.

Eğer ben şakîlerden isem amel işlemeye daha muhtâcım. Hiç değilse huzuruna vardığımda Allâhü Teâlâ ibâdeti terk ettiğim için beni azarlamaz; ben de nefsimi bundan dolayı kötülemem. İbâdet etmeme rağmen cehenneme girmem, Allâh’a isyân ederek girmekten daha sevimlidir.

Muhakkak Allâhü Teâlâ vaadinden dönmez. İbâdet edersek sevap vereceğini bize vaad etmiştir. Kim Allâhü Teâlâya iman ve amel ile kavuşursa elbette cehenneme girmez.

Allâh azze ve celle müsebbibülesbâb (bütün sebepleri yaratan)dır. Her şeyi sebeplere bağlamıştır. Meselâ yağmuru bitkilerin hayatı için sebep kılmıştır. Böylece amelleri de cennete girmeye vesîle kılmıştır.”

Bir evliyâ, ziyâretine gittiği diğer bir evliyâya:

“Ben seni levh-i mahfuzda şakî (cehennemlik) olarak gördüm” dedi. O zât:

“Ben kırk senedir kendimi öyle görüyorum. Lâkin biz ibâdet için yaratıldık. Vazifemiz sadece Allâhü Teâlâ’ya ibâdet etmektir” dedi. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled şerhi)

MISRA:

İnsan-ı kâmil olmağa sa’y eyle âdem ol (Baki)
(Kâmil insan olmaya çalış ve adam ol.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/15.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Ölümü Çok Hatırlayanı Sever
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:33:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَوْتِ وَاعِظًا
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Vâiz (nasihatçi) olarak ölüm yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 16 Safer 1438

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)

Allâhü Teâlâ Ölümü Çok Hatırlayanı Sever

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“(Geçici dünya) lezzetlerini yıkan-unutturan ölümü çokça hatırlayınız. Zira ölüm, dünya hırsını azaltmaya; âhiret amellerini de çoğaltmaya sebep olur.”

Kul ölümün kendisine yakın olduğunu ve kendi akranlarının ve kardeşlerinin hiç ummadıkları bir anda göçüp gittiklerini düşünmelidir. (F. Kadîr)

Büyük âlimlerden Ebu Hâtim et-Temîmî dedi ki: “İki şey gözümde uyku bırakmadı. Biri ölümü hatırlamak, diğeri de Allâhü Teâlâ’nın huzuruna çıkacağımı hatırlamak.” (F. Kadîr)

Ömer bin Abdülaziz (rah.) “Ölümü çok hatırlayan kimse aza kanaat eder. Sözlerinin de bir amel olduğunu (onlardan da hesaba çekileceğini) bilen kimse dilini boş ve faydasız sözlerden tutar.” buyurmuştur. (Zühd, Ahmed bin Hanbel)

İmam Nevevî hazretleri ölümü hatırladığı zaman günlerce kendisinden istifade edilemez, bir şey sorulduğunda ölümün şiddetinden dolayı ‘bilmiyorum, bilmiyorum’ derdi. (F. Kadîr)

Horasan âlimlerinden Hâmid el-Leffâf (rah.): Ölümü çok hatırlayan kimseye üç şey ikram edilir: Günahlarından hemen tevbe eder, geciktirmez, kanaatkâr olur, ibâdetlerinde gayretli olur. Ölümü unutan kimse de üç şeyle cezalandırılır. Sonra yaparım diyerek tevbesini geciktirir, elindekine râzî olmaz, ibâdetlerinde tembel olur. (Feyzü’l-Kadîr)

Abdullah ibn-i Ömer (r.anhümâ) şöyle dedi: Bir kere Resûlullah (s.a.v.) omuzumu tutup bana “Ey Abdullah! Sen dünyada garip kimse gibi yahut yolcu gibi yaşa.” buyurdu.

Abdullah ibn-i Ömer (r.anhümâ) şöyle derdi: “Ey mümin! Akşama eriştiğinde (amel işlemek, tevbe etmek için) sabahı bekleme; sabaha eriştiğinde de akşamı bekleme. Sıhhatin yerinde iken hastalık zamanını, hayatta da ölümünü düşünerek daha çok amel işle.” (S. Buhârî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/16.html)
Başlık: Sahâbe-i Kirâm’da Allâh Korkusu | Bir Karışı Gasbedenin Boynuna Yedi Kat Yer...
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:43:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَرَّ رَجُلٌ بِغُصْنِ شَجَرَةٍ عَلَى ظَهْرِ طَرِيقٍ فَقَالَ وَاللهِ لَأُنَحِّيَنَّ هَذَا عَنِ الْمُسْلِمِينَ لَا يُؤْذِيهِمْ فَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir adam yolun ortasında bir ağaç dalına rastladı ve ‘vallâhi bunu Müslümanlara zarar vermesin diye kaldırmalıyım’ dedi. Bundan dolayı cennete girdirildi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 04 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 17 Safer 1438

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)

Sahâbe-i Kirâm’da Allâh Korkusu

Aşere-i mübeşşereden Abdurrahmân bin Avf radıyallâhü anh hazretlerine oruçlu olduğu bir gün iftâr etmesi için yemek getirdiler. Dedi ki:

Mus‘ab bin Umeyr (r.a.) Uhud gazâsında şehîd düştüğünde -ki o benden hayırlı idi- kefeni küçük bir hırkadan ibâret idi. Öyle ki, onunla başını örtsek ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örtsek başı açıkta kalıyordu.

Hamza (r.a.) şehîd düştüğünde -ki o benden hayırlı idi- yine böyle oldu. Sonra dünya bize gördüğünüz gibi olabildiğince açıldı. Biz yaptığımız hayırlı hizmetlerin mükâfatının peşin olarak dünyâda iken verilmesinden korkuyoruz.”

Sonra ağlamaya başladı, yemeğini de yemedi.

BİR KARIŞI GASBEDENİN BOYNUNA YEDİ KAT YER GEÇİRİLİR

Ervâ binti Üveys adlı bir kadın Medine valisi Mervan bin Hakem’e geldi. Aşere-i mübeşşereden Saîd bin Zeyd radıyallâhü anh hazretlerinden

“O benim hakkımı aldı; toprağımdan bir kısmına zorla el koydu” diye Hire toprağında bir arazisi için davacı oldu. Hz. Saîd:

“Ben Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.), ‘Kim bir karış toprağı zulüm ile sahiplenirse kıyâmet gününde yedi kat yeriyle birlikte boyununa geçirilir’ buyurduğunu işittiğim hâlde nasıl öyle bir şey yapabilirim.” dedi.

Sonra araziyi ona bıraktı ve:

“Allah’ım, eğer yalancı ise onun gözlerini kör et, arsadaki kuyuyu da ona kabir yap” diye duâ etti.

Bir sel gelip arazinin hudut alâmetini ortaya çıkardı ve Allah, Ervâ’nın gözlerini kör etti. Ervâ “Bana Saîd bin Zeyd’in bedduâsı isabet etti” derdi. Bir gün duvara tutunarak yürürken arazisindeki kuyuya düşüp öldü. (S. Müslim)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/17.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Sabredenlerle Beraberdir
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:51:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَ سِلَاحُ الْمُؤْمِنِ اَلصَّبْرُ وَالدُّعَاءُ
(فر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sabır ve duâ, mü’minin ne güzel silahıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 05 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 18 Safer 1438

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)

Allâhü Teâlâ Sabredenlerle Beraberdir

1601 senesinde Avusturyalılar, büyük bir ordu ile Osmanlı Devleti’nin elindeki Kanije kalesini muhâsara ettiler. Avusturyalılar kaledekilere yardım için gelmesi beklenen sadrazamın mağlub olduğu ve serdarın da şehit düştüğü haberini verip teslim olmalarını istediler.

Tiryaki Hasan Paşa askerine şöyle hitâb etti:

“Ey gâziler! Onlar sizi kayırdığından nasihat etmez. Bizim burada sabredip dayanmamız, İslâm uğruna ve hak yolunadır.

Hem kalenin Allâh’ın izniyle zaptedilemeyeceğine birkaç delîlim vardır:

Biri budur ki, merhum sadrâzam İbrahim Paşa bu kaleyi uzun müddet muhâsara edip alamayınca: “Eğer Hak Teâlâ fethini müyesser ederse Medine-i Münevvere’ye vakfolsun” dedikten sonra fetholdu. Biz kusûr etmedikçe Peygamberlerin Efendisine vakfolan, kâfire düşmez.

Biri de budur ki kâfirler kaleyi Rebiülevvel’in on ikinci (Mevlid kandili) gecesi muhâsara ettiler. Resûl-i kibriyâ hazretlerinin âleme rahmet için geldiği gece hürmetine bu kalede mahsur olan ümmeti dahi onun rahmetinden nasiplenecektir.

Biri de şudur ki, her akşam gülbank-i Muhammedi getirip Allah Allah dediğinizde kâfirler kırk iki pare topu birden atar. Allâhü Teâlâ’nın ism-i şerifi hürmetine düşmanlar kaleyi alamayacakları gibi toplarıyla birlikte selâmetle de gidemeyeceklerdir.”

Hasan Paşa’nın dedikleri aynıyla oldu. 73 gün süren muhâsarada Osmanlılar büyük kahramanlıklar gösterdiler. Kuşatmanın 73. gecesi yani 18 Kasım 1601’de, Hasan Paşa düşman kuvvetlerine gece baskın yaptı. Osmanlılara yardım geldiğini sanan Arşidük Ferdinand çok sayıdaki adamı ve muhâfızları ile kaçtı. Haçlı ordusu geride 47 büyük top, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 15.000 kazma kürek, binlerce erzak ve Ferdinand’ın altın tahtını ve otağını bıraktı, Tiryaki Hasan Paşa’ya beylerbeyi ünvanı verildi. (Naima Tarihi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/18.html)
Başlık: Peygamberlerin Mirası İlimdir | Mümindeki Üç Haslet
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 02:56:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ اَلصَّابِرُ فِيهِمْ عَلَى دِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhâfaza için sabreden kimse, ateş korunu elinde tutan gibi olacak.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 06 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 19 Safer 1438

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)

Peygamberlerin Mirası İlimdir

Ebû Hureyre (r.a.) Medine çarşısına uğradı ve sokağın başında durup,

“Ey insanlar, sizi alıkoyan nedir?” diye seslendi. Oradakiler, 

“O nedir ey Ebû Hureyre” dediler.

“Resûlüllâh’ın (s.a.v.) mirası taksim ediliyor. Sizler ise burada duruyorsunuz. Gidip o mirastan payınızı almak istemez misiniz?”

“Nerede taksim ediliyor?” dediler.

“Mescid-i Nebevîde” dedi.

İnsanlar hemen koşup gittiler. Ebû Hureyre (r.a.) da onları bekledi. Nihâyet dönüp geldiler.

“Ne gördünüz?” dedi. Onlar da,

“Ey Ebû Hureyre, mescide gittik, içeriye girdik, orada herhangi bir şeyin taksim edildiğini görmedik.”

“Peki, mescidde hiç kimse gördünüz mü?”

“Evet gördük. Orada bir topluluk namaz kılıyorlardı. Bazıları Kur’ân’ı Kerîm okuyorlardı, bazıları da helal ve haramlar hakkında müzakere ediyorlar; fıkıh öğreniyorlardı.” Ebû Hureyre (r.a.):

“Yazıklar olsun. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemin mirası işte budur (Yani din ilmidir).” dedi. (Taberanî, el-Mucemü’l-Kebîr)

MÜMİNDEKİ ÜÇ HASLET

Yahya bin Muaz’dan (rah.):

“Allah katında muhsinlerden olabilmen için müminlerin şu üç hasleti sende bulunmalı:

Onlara faydan olmuyorsa zararın da olmasın.

Onları sevindirmiyorsan üzülmesine de sebep olma.

Onları medh edemiyorsan zem de etme, kötüleme.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/19.html)
Başlık: Peygamberler Onun İlminden Bir Noktadır
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:03:12
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ: لَيْسَ الْعَاقِلُ الَّذِي يَعْرِفُ الْخَيْرَ وَالشَّرَّ اِنَّمَا الْعَاقِلُ الَّذِي إِذَا رَأَى الْخَيْرَ اِتَّبَعَهُ وَإِذَا رَأَى الشَّرَّ اِجْتَنَبَهُ
(حل)


Süfyân bin Uyeyne (r.a.) buyurdu:
“Akıllı, hayır ve şerri (sadece) bilen kimse değildir.
Gerçek akıllı, hayrı gördüğü zaman ona tabi olan, şerri gördüğü zaman ondan kaçınan kimsedir.”

(Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 07 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 20 Safer 1438

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)

Peygamberler Onun İlminden Bir Noktadır

Vehb bin Münebbih hazretleri buyurdu “Bin doksan bir kitab okudum ve hepsinde şöyle yazıldığını gördüm: Bütün mahlûkâtın akılları Muhammed aleyhisselâm hazretlerinin aklına nazaran çölde bir kum zerresi gibidir. Hak Teâlâ aklı bin kısma ayırdı, dokuz yüz doksan dokuzunu Muhammed Mustafâ Aleyhisselâm’a ihsân etti, kalan birini de diğer kullarından dilediğine verdi.”

İmâm Bûsırî hz.leri meşhûr Kasîde-i Bürde’sinde diyor ki: Fahr-i Kâinât Efendimiz yaradılışında huy ve güzel hasletlerinde diğer peygamberlerden üstündür. Onlar Fahr-i Kâinât’ın ilim ve kerem mertebesine yaklaşamadılar.

O peygamberlerin hepsi Resûlullâh’ın irfân denizinden bir avuç su veya kerem yağmurundan bir yudum isterler.

O peygamberler Resûlullâh’ın huzûrunda kendi mertebelerine göre dururlar, ilimleri de Peygamberimiz’in ilmi yanında bir nokta, hikmeti yanında bir hareke kadardır.

İyi bil ki Resûl-i Ekrem Efendimiz, -Hıristiyanların peygamberleri için söyledikleri -haddi aşan- şeyler hariç- her türlü medih ve senâya lâyıktır.


MUTFAĞIMIZ: KARNABAHAR SALATASI

Malzemeler:

1 orta boy karnabahar

1 limon

Tuz, kırmızıbiber

Yarım su bardağı ceviz içi

1 kalın dilim bayat ekmek

Yarım çay bardağı zeytinyağı ve su

4 diş sarımsak

Hazırlanışı: Karnabahar yıkanır, sonra tuz ve limon suyu katılmış suda büyük parça halinde ve çiçek kısmı üste gelecek şekilde hafif pişirilir. Küçük parçalara ayrılıp geniş bir tabağa yerleştirilir.

Ceviz içi, sarımsak ve ekmek blender ile inceltilir. Zeytinyağı, limon, sirke, tuz, kırmızıbiber ve su katılıp karıştırılır. Karnabaharın üzerine dökülüp servis yapılır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/20.html)
Başlık: Münafıkların Dırar Mescidi
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:07:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شَرَّ النَّاسِ ذُو الْوَجْهَيْنِ الَّذِي يَأْتِي هَؤُلَاءِ بِوَجْهٍ وَهَؤُلَاءِ بِوَجْهٍ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanların en şerlisi ikiyüzlü olan (münâfık) kimselerdir ki, (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/21.png)

Rûmî: 08 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 21 Safer 1438

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)

Münafıkların Dırar Mescidi

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Tebûk gazâsına çıkmadan önce bir takım münâfıklar, mü’minlere zarar vermek, aralarına tefrika düşürmek, küfrü takviye etmek ve Allah’a ve Resûlüne karşı harbedenlere yataklık yapmak için bir hileye karar verip bir mescid yaptılar. İşte buna Mescid-i Dırâr denilir.

Sonra Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna gelip maksatlarını gizlemek için şöyle yalvardılar:

- Lutfedip mescide gelseniz de orası sizinle şereflense. Bu mescid ihtiyaç sahiplerinin sıkıntısını gidermek, gariplere bir konak olmak üzere yapıldı. Teşrifinizle mübârek olacaktır.

Münâfıkların niyeti, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bildirildi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

- Biz şimdi gazaya gidiyoruz. Gazadan dönüşte mescide gidelim, deyip münâfıkları başından savdı.

Gazadan dönünce verdiği söz kendisine hatırlatıldı.

Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.), Allâh tarafından o mescidin küfrü kuvvetlendirmek ve tefrika çıkarmak için binâ olunduğu bildirildi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) münâfıkların hilelerini yüzlerine vurdu. Kötü niyetlerinden birkaçını söyledi. Münâfıklar âdetleri olduğu üzere:

- Allah korusun, Allah korusun, deyip inkâr ettiler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

- Şüphesiz hepiniz yalancısınız, dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hemen Mâlik bin Dahşem ile Ma‘n bin Adiyy radıyallâhü teâlâ anhümâ hazretlerini gönderdi ve Mescid-i Dırâr’ın yıkılmasını emir buyurdular. Onlar da gidip yıktılar.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/21.html)
Başlık: İhlâs Sûresinin Faziletleri | “Ekmeğe Hürmet Ediniz” | C Vitamini
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:13:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدَهُ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiçbir (ana ve) baba, evlâdına güzel ahlâktan daha değerli bir şey bağışlamamış, vermemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/22.png)

Rûmî: 09 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 22 Safer 1438

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)

İhlâs Sûresinin Faziletleri

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini yüz defa okursa, üzerinde şu dört şeyden biri bulunmadıkça elli senelik günahı afvolunur:

Kan (yani adam öldürmek),

İnsanların malını zulmen almak

Zinâ etmek

Şarap (içki) içmek. (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

• “Kim sabah namazından sonra kimseyle konuşmadan Kul hüvallâhü ehad’ı sonuna kadar yüz defa okursa o gün o kimseye o günkü amelinin sevabı gibi sevap yazılır.” (Selefî) 


“EKMEĞE HÜRMET EDİNİZ”

Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün eve geldi, yere düşmüş bir ekmek parçası gördü. Hemen onu aldı, temizleyip yedi. Sonra buyurdular ki:

“Ey Âişe! Hürmet îcâb eden bu ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ o ni’met (yaptıkları hürmetsizlikten dolayı) bir topluluktan uzaklaşırsa bir daha aslâ oraya geri gelmez.” (S. İbn-i Mâce)


SAĞLIĞIMIZ: C Vitamini Hakkında

Sebze yemeklerini pişirirken C vitamini kaybını azaltmak için, düdüklü tencerede büyük parçalar halinde az pişirmeli, haşlanınca sularını dökmemeli, fazla bekletmeden yenilmelidir.

Salataları mümkün olduğunca yemeğe yakın hazırlamak C vitamini kayıplarını azaltacaktır.

C vitamini gıdalardaki demirin vücûda alınmasına yardımcı olur.

Grib ve soğuk algınlığını önler, vücut mukavemetini artırır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/22.html)
Başlık: Geceleri İbâdetle İhyâ Etmek
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:17:24
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلشِّتَاءُ رَبِيعُ الْمُؤْمِنِ قَصُرَ نَهَارُهُ فَصَامَ وَطَالَ لَيْلُهُ فَقَامَ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kış mü’minin baharıdır.
Gündüzleri kısa olur da oruç tutar, geceleri uzun olur da, (teheccüd ve zikirle) ihyâ eder.”

(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/23.png)

Rûmî: 10 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 23 Safer 1438

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)

Geceleri İbâdetle İhyâ Etmek

İmam-ı Gazâlî Hazretleri buyurdular:

Ey oğul, gece teheccüd namazını ihmâl etme. Seherlerde istiğfârı aslâ terketme. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Üç ses vardır ki Allâhü Teâlâ onları sever: Horoz sesi, Kur’ân-ı Kerîm okuyanın sesi ve seher vakitlerinde istiğfâr edenin sesi” buyurmuşlardır.

Horoz, melekleri görünce öter. Bu sırada yapılan duâ makbuldür. Kur’ân-ı Kerîm okumak ise Cenâb-ı Hak’la konuşmak demektir. Fazileti âşikârdır. Seher vakitleri ise kalbin dünya meşguliyetlerinden en boş olduğu, şeytan vesveselerinin az olduğu vakittir.

Allâhü Teâlâ gecenin son üçte birinde buyurur ki:

“Bana duâ eden yok mu istediğini vereyim, istiğfâr eden yok mu onu bağışlayayım, tevbe eden yok mu tevbesini kabûl edeyim.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Gecenin ortasında kılınan iki rekat günahlara keffârettir.”

Tâbiîn’den Süfyân-ı Sevrî (r.a.) der ki: “Allâhü Teâlâ seher vakitlerinde esen bir rüzgar yarattı. Bu vakitteki zikirleri ve istiğfârları Hak Teâlâ’ya götürür. Gecenin evvelinde Arş-ı A‘lâ’nın meleklerinden biri seslenir: Âbidler kalksın. Âbidler kalkıp Allâhü Teâlâ’nın dilediği kadar namaz kılarlar. Sonra gecenin ortasında bir daha seslenir: Kânitîn (Rabb’inin tâatinden aslâ ayrılmayanlar) kalksınlar. Onlar da kalkar ve seher vaktine kadar namaz kılarlar. Seher vakti olunca melek yine seslenir: İstiğfâr edenler kalksınlar. Onlar da kalkıp istiğfâr ederler. Fecir doğduğunda yine seslenir: Gâfiller kalksın. Onlar da kabirlerinden dirilen ölüler gibi yataklarından kalkarlar.

Seher vakti gecenin en faziletli zamanıdır.

Hadîs-i şerîfte: “Geceleyin bir koyun sağacak müddet de olsa namaz kıl” buyurulmuştur. Yani hiç değilse iki yahut dört rekât kıl demektir.

Hazret-i Lokman oğluna dedi ki: Ey oğul, horoz senden akıllı olmasın, o seherlerde öterek Allâh’ı zikrederken sen sakın uyuma. (Hâdimî, Eyyühelveled şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/23.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Hususiyetleri
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:22:37
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنَا قَائِدُ الْمُرْسَلِينَ وَلَا فَخْرَ وَأَنَا خَاتَمُ النَّبِيِّينَ وَلَا فَخْرَ وَأَنَا أَوَّلُ شَافِعٍ مُشَفَّعٍ وَلَا فَخْرَ
(مي)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben (kıyamet günü) Peygamberlerin önünde olurum, iftihar (övünmek) için söylemiyorum.
Ve ben nebilerin sonuncusuyum, iftihar için söylemiyorum ve ben ilk şefâat edici ve şefâati ilk kabul edilecek olanım, iftihar için söylemiyorum.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/24.png)

Rûmî: 11 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 24 Safer 1438

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Hususiyetleri

Doğduğu zaman sünnet olmuş, göbeği kesilmiş olarak, tertemiz ve vücudunda hiçbir kir, leke olmadan doğmuştur. Doğduğu an şehâdet parmağını kaldırıp secdeye varmıştır.

Beşiğini melekler sallardı.

Güneşin sıcağında bulutlar onu gölgelerdi.

Aç yatıp tok kalkardı. Allâhü Teâlâ ona cennetten yedirip içirirdi.

Önünden gözü ile nasıl görürse arkasından da öyle görürdü, gündüz aydınlığında nasıl görüyorsa gece karanlığında da öyle görürdü.

Mübârek tükürüğü tuzlu suyu tatlandırırdı.

Kayanın üzerinde yürürken mübârek ayaklarının izi çıkardı.

Gözleri uyur, fakat kalbi uyumazdı.

Asla esnemezdi. Asla ihtilam olmamıştır.

Teri misk kokusundan daha güzel kokardı.

Uzun boylu birisiyle yürüdüğü zaman boyu ondan uzun görünürdü.

Güneşe ve aya karşı yürüse de gölgesi yere düşmezdi.

Elbisesinin üzerine asla sinek konmazdı. Sivrisinek onun kanını içmezdi.

Peygamber olarak gönderildiğinde kâhinlerin kökü kesildi.

Mirac gecesinde eğerli ve yularlı Burak getirildi. Diğer peygamberler eğersiz ve yularsız Burak’a binerlerdi.

Nereye gitse melekler de kendileriyle beraber giderler ve arkasından yürürler, harplerde onunla beraber harp ederlerdi.

Ümmetinin ona salât ve selam okuması ayeti kerime ile emredilmiştir. Diğer ümmetlerin peygamberlerine salât okumalarının emredildiğine dair bir haber gelmemiştir. (Mevâhib-i Ledünniye)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/24.html)
Başlık: İmandan Sonra En Büyük İbâdet: Namaz
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:27:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا وَاعْلَمُوا أَنَّ خَيْرَ أَعْمَالِكُمْ اَلصَّلَاةُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Dosdoğru olunuz.
Siz, (doğruluktan alacağınız ecri) asla sayamazsınız.
Biliniz ki sizin amellerinizin en hayırlısı namazdır.
Ancak mümin olanlar devamlı abdestli bulunur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mace)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/25.png)

Rûmî: 12 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 25 Safer 1438

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)

İmandan Sonra En Büyük İbâdet: Namaz

Her akıllı, bâliğ (ergen) olan kimse, ehl-i sünnet itikâdı üzere îmânın şartlarını bilip îmân ettikten sonra beş vakit namazı Peygamberimizden (s.a.v.) bildirildiği üzere kılmalıdır. Beş vakit namazı, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hicretten evvel Mekke-i Mükerreme’de isrâ ve mi’râc ettikleri gecenin ertesi Ashâbına tebliğ buyurdular.

Namaz Kur’ân-ı Kerîm’de nice yerde “Salât” kelimesi ile emredilmiştir. Beş vakit edâ ettiğimiz namazın malum rükünler ve hususî fiilleri; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) beyânları ve bizzât işlemeleri ile bilinmiştir.

Namaz, bütün farz amellerin aslı, dînin direği ve bütün ibâdetleri içine alan bir farzdır. Şöyle ki;

- Namazda tahâret ve setr-i avret şart olduğundan insâniyet ve mele-i a‘lâya (mukarreb meleklere) yakınlık vardır.

- Namazda örtünmek için giyilen elbiseye malı harcamak îcâb ettiğinden mâlî ibâdet olan zekât vardır.

- Ka’beye dönmek îcâb ettiğinden hac vardır.

- İbâdetten başka hiçbir fiil işlenmediğinden, i’tikâf vardır.

- Niyet şart olduğundan ihlâs vardır.

- İftitâh tekbiri; (Allâhü Ekber) ile yemek, içmek gibi mübahlar terk edildiğinden oruç vardır.

- Âdâbı üzere kıyam rükû ve secde etmek ve dâimâ huşûlu olmak itibariyle bütün bedenî ibâdetler vardır.

- Şeytanın vesveselerini uzaklaştırmaya çalışmak itibarıyla cihâd vardır.

- Cenâb-ı Hakk’a münâcât itibârıyla ibadetlerin gâyesi olan ma’rifet vardır.

- Bedenî ibadetlerin en üstünü olan Kur’ân-ı Kerîm okumak vardır.

- Îmânın aslı olan kelime-i şehadetin okunması vardır.

Her rükünden bir diğerine intikal ederken alınan tekbir ile Allâhü Teâlâ’nın hakkının yapılan ibâdetle ödenemeyeceği itirâf edilmiş olur. Bunda meleklere ve onların “mâ-abednâke hakka ibâdetike” (Sana hakkı ile ibâdet edemedik) sözlerine benzerlik vardır. (Ş. Dürri Yekta)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/25.html)
Başlık: Âlimin Âbid Üzerine Fazîleti | Kuru Meyveler
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:30:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَمْنَعَنَّ رَجُلًا مَهَابَةُ النَّاسِ أَنْ يَقُومَ بِحَقٍّ إِذَا عَلِمَهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişiyi, insanlardan korkusu hak bildiği şeyi yapmaktan (ve söylemekten) alıkoymasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/26.png)

Rûmî: 13 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 26 Safer 1438

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)

Âlimin Âbid Üzerine Fazîleti

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) âlim ile âbidi sordular. Buyurdular ki:

“Âlimin âbid (ilim öğrenmeden ibâdet eden) üzerine fazilet ve üstünlüğü benim sizin en aşağı mertebede olanınıza karşı faziletim gibidir.” buyurdular. Sonra “...Allâh’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...” mealindeki (Fâtır Sûresi’nin, 28.) ayetini okuyup şöyle buyurdular:

“Hayrı öğretenlere muhakkak Allâhü Teâlâ rahmet, melekleri, yer ve gök ehli, hatta denizdeki balıklar istiğfar ederler.” (Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)

SAĞLIĞIMIZ: KURU MEYVELER

Meyvelerin mevsiminde kurutulması çok eski bir âdetimizdir. Yaz aylarında mevsim meyveleri kurutularak saklanır ve kışın yenilir. Kuru meyveler sağlıklı gıdalar olup kan şekerini ayarlar, tokluk hissini sağlar, tatlı ihtiyacını karşılar.

Kuru meyvelerde fruktoz (tabîi şeker) vardır. Potasyum, magnezyum ve çinko mineralleri cihetinden zengindir. Antioksidan bulunduğundan hücre hasarını önler, kansere karşı koruyucudur. Muâfiyet (bağışıklık) sistemini güçlendirir, sinirleri korur. Demir mineralleri bulunduğundan kansızlığa ve yorgunluğa iyi gelir, enerji verir, kabızlığı önler ve hazma yardımcı olur.

Ancak kuru meyveleri yerken şunlara dikkat edilmelidir:

Kalorileri taze meyveye göre daha fazladır. Fazla yenilmemeli ortalama bir avuç miktarını geçmemelidir. Fazla yenilmesi kandaki şekeri yükselterek ve şişmanlığa sebep olabilir. Bilhassa diyet yapanlar daha dikkatli olmalı ve sınırlı miktarda yemelidirler.

Yemekte yenilirse hazımsızlık ve midede ekşimelere sebep olabilir.

En çok tercih edilen bazı kuru meyveler: Kayısı, incir, erik, hurma, üzüm, elma, dut ve yaban mersini (mavi yemiş)dir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/26.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir: Beşîr Bin Sa‘d (r.a.)
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:34:01
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ نَفْسَهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hakîki mücâhid, nefsine karşı cihad edendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/27.png)

Rûmî: 14 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 27 Safer 1438

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)

Ashâb-ı Bedir: Beşîr Bin Sa‘d (r.a.)

Beşîr bin Sa‘d bin Sa‘lebe radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan, Hazrec kabilesinden ve Hârisoğullarındandır.

İkinci Akabe beyatinde, Bedir, Uhud ve sonraki bütün gazâlarda Peygamberimiz’in yanında bulunmuştur.

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk halîfe seçildiğinde ona Ensâr’dan ilk olarak bey‘at eden zâttır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Şa‘bân ayında Fedek’e ve sonra Şevvâl ayında da Vadi’l-kurâ’ya gönderdiği seriyyelerin kumandanı idi. Peygamberimiz (s.a.v.) onu Ashâb’dan 30 kişilik bir birliğe kumandan tayin edip Fedek’deki Benî Mürre üzerine gönderdi. Fedek, Medine’ye altı mil mesafededir. Beşîr (r.a.), o kavmin koyunlarını aldı. Bunu haber alan Mürre kabîlesinden pek çok adam atlanıp Beşîr’in peşine düştüler ve bir yerde yakaladılar. Gece oluncaya kadar karşılıklı ok atıldı. Beşîr ve arkadaşlarının okları tükendi. Sabah düşmanın hücûmunda maiyetindeki Ashâb’ın çoğu şehîd oldu. Beşîr de çok şiddetli harb etti, ağır yaralandı, şehitler arasına düştü. Düşmanlar öldü diye bırakıp koyunlarını alıp döndüler. Beşîr (r.a.) gece sürünerek Fedek’de bir Yahudi yanına saklandı. Yürüyecek kadar kuvvetleninceye kadar orada dinlendi, sonra Medîne’ye döndü. (Delâilü’n-Nübüvve, Beyhakî)

Hicretin 12. senesinde Hâlid bin Velîd (r.a.) kumandasında İranlılar’a ve müşrik Araplara karşı yapılan Aynüttemr muhârebesinde şehîd olmuştur.

Beşîr bin Sa‘d (r.a.), bir gün bir oğlu ile Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzuruna geldi.

“Yâ Resûlallâh, ben şu oğluma iki köle vermek istiyorum. Sizin de buna şâhit olmanızı istirhâm ediyorum” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Bundan başka oğlun var mı?” diye sordu, “Evet” dedi.

“Onların hepsine buna verdiğin gibi verdin mi?” diye sordu, “Hayır” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Öyle ise buna şahitlik etmem” buyurdular. (Üsdü’l-Gâbe)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/27.html)
Başlık: Ümmet-i Muhammed’in Bazı İmtiyazları
Gönderen: Mücteba - 27 Kasım 2016, 03:37:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنِّي لَأَعْرِفُ أُمَّتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ بَيْنِ الْأُمَمِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ وَكَيْفَ تَعْرِفُ أُمَّتَكَ قَالَ أَعْرِفُهُمْ يُؤْتَوْنَ كُتُبَهُمْ بِأَيْمَانِهِمْ وَأَعْرِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ وَأَعْرِفُهُمْ بِنُورِهِمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben ümmetimi kıyamet gününde diğer ümmetlerin arasından tanırım.” buyurdular.
‘Yâ Resûlallâh ümmetini nasıl tanırsın?’ dediler.
Buyurdu ki: “Kitaplarının sağlarından verilmesinden tanırım. Secde serinden yüzlerindeki nurdan tanırım, önlerinde koşan nurlarından tanırım.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/28.png)

Rûmî: 15 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 28 Safer 1438

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

Ümmet-i Muhammed’in Bazı İmtiyazları

Ümmet-i Muhammed’e, diğer ümmetlerde sadece peygamberlere verilen bazı hasletler verilmiştir. Bu vasıflardan biri abdesttir. Zira abdest bu ümmete mahsustur. Önceki ümmetlerde sadece peygamberler abdest alırdı.

“Allâhü Teâlâ, Zebûr’da Hz. Dâvûd’a şöyle vahyetti: “Yâ Dâvûd! Senden sonra ismi Ahmed olan bir peygamber gelir. Onun ümmeti, ümmet-i merhûmedir. Peygamberlerime verdiklerim gibi onlara da nâfileler verdim. Onlara nebî ve resûllerime farz kıldıklarımı farz kıldım. Hatta onlar kıyâmet gününde nebîlerin nûru gibi nurlu gelirler. Zira ben önceki peygamberlerime farz kıldığım gibi onlara her namazdan önce benim rızâm için abdest almalarını farz kıldım. Onlara önceki peygamberlere emrettiğim gibi cenâbetten gusletmeyi emrettim... Onlara önceki resûllere emrettiğim gibi cihâdı emrettim.” (Beyhakî Delâ’ilü’n-Nübüvve)

Firyâbî tefsîrinde Hz. Ka‘b’dan şöyle nakledildi:

“Bu ümmete sadece peygamberlere verilmiş olan üç şey verildi. Peygamberlere (a.s.):

“Teblîğ et, sana zorluk yoktur. Sen kavmin üzerine şâhidsin. Duâ et, icâbet edeyim” denilirdi. Bu ümmete de şöyle buyuruldu: “O üzerinize dînde hiçbir güçlük kılmadı (Hac s., â. 78). “İşte böyle sizi doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki siz bütün insanlar üzerine adalet nümûnesi, hak şâhidleri olasınız.” (Bakara s., â. 143). “Duâ edin, yalvarın ki bana, size karşılık vereyim.” (Ğâfir suresi, âyet 40)

Ebû Nu‘aym ve Beyhakî naklettiler:

“Muhakkak her peygamber için kıyâmet gününde iki nûr vardır. O peygambere tâbi olan her ümmeti için de bir nur vardır. Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselâmın yüzünde ve başındaki her bir kılında nûr olur. Ona tâbi olanların da aydınlığında yürüdükleri peygamberlerin nuru gibi iki nurları vardır.” (İ. Suyûtî, İtmâmü’n-Ni‘met)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/28.html)
Başlık: Kötülüğe İyilikle Mukabele | Saferu'l-Hayr
Gönderen: Mücteba - 29 Kasım 2016, 12:29:17
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللهُ مِنْ عِبَادِهِ الرُّحَمَاءَ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ kullarından ancak merhametli olanlara rahmetiyle muâmele eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/29.png)

Rûmî: 16 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 29 Safer 1438

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)

Kötülüğe İyilikle Mukabele

Allâhü Teâlâ Ra’d suresinin 22. âyet-i kerîmesinde (meâlen):

“…Ve kötülüğü iyilikle def’ ederler..” buyurmaktadır. Yani: O takvâ sâhibi mü’minler, insanlık icâbı bir kusur yapmış olunca arkasından bir iyilik, bir güzel amel yaparak Cenâb-ı Hak’tan af taleb ederler. Ve birine hiddetlenince hemen mülâyim bir vaziyet alırlar. Bir kimseden bir kötü söz işitince kendileri güzel bir söz ile karşılıkta bulunurlar. Bir zulüm görseler onu affa çalışırlar. Yakınları onları ziyâret etmedikleri hâlde onlar yakınlarını ziyarette bulunurlar.

Şûrâ Sûresi 40. âyetinde de (meâlen): “Kötülüğün cezası misliyle kötülük” ise de devâmında “Fakat her kim affeder ve ıslah ederse, işte onun sevabını vermek Allah’a âit olur.” buyrulmuştur. Yine Bakara Sûresi’nin 178. âyetinde mütecavize misli ile mukabeleye (haksızlığa aynı şekilde karşılığa) izin verilmesi, mutlak bir azimet değil ruhsattır. Ve kötülüğe kötülükle mukâbele için değil, zulüm ve tecâvüzü kesmek veya durdurmak için bir iyilik mahiyyetindedir. Yoksa zarara zarar ile, kötülüğe kötülük ile mukâbele câiz değildir.

Nitekim, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.): “Ya ResûlAllah! Kötülükten hayır gelir mi?” diye sual olunmuş. Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm:

“Hayır ancak hayırdan gelir, hayır ancak hayırdan gelir, hayır ancak hayırdan gelir.” buyurmuşlar.

Lisanımızda da şöyle bir darb-ı mesel vardır:

“İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kemliğe (kötülüğe) iyilik er kişinin kârıdır.” (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)


SAFERU’L-HAYR

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arzî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır.

Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/29.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz Buyurdular | Rebîulevvel Ayı
Gönderen: Mücteba - 30 Kasım 2016, 18:01:36
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَغُرَّنَّ صَلَاةُ امْرِئٍ وَلَا صِيَامُهُ مَنْ شَاءَ صَامَ وَمَنْ شَاءَ صَلَّى وَلَكِنْ لَا دِينَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ
(عب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişinin namazı ve orucu sakın sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Lâkin emânet(e riâyet)i olmayanın dîni kâmil değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/30.png)

Rûmî: 17 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 30 Safer 1438

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)

Peygamber Efendimiz Buyurdular

İmâm Ca‘fer-i Sâdık hazretleri buyurdular ki:

“Babam dedemden rivâyet etti: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

‘Kime Allâhü Teâlâ bir nimet ihsân ederse Allâhü Teâlâ’ya hamd etsin.

Kimin rızkında bir gecikme olursa Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr etsin.

Kimin başına kendisini üzen bir hal gelirse “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” desin.” (İmam Yâfiî, Ravzu’r-reyâhîn)


REBÎULEVVEL AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır.

Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır.

Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


REBÎULEVVEL AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1438 yılı Rebîulevvel ayı ictimâ‘ı 29 Kasım Salı günü Türkiye saati ile 14:18’dedir.

Ru’yet, ise 30 Kasım Çarşamba Türkiye saati ile 04:06’dadır.

Hilâl’in görüleceği yerler: Büyük Okyanus’un orta kısımları, Çin’in doğusu, Japonya, Güney Kore, Papua Yeni Gine, Endonezya, Malezya, Filipinler, Hawaii, Solomon, Marshall, Kiribati, Cook Adaları

Hilâl Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 01 Aralık Perşembe günü de Rebîulevvel ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/11/30.html)
Başlık: İslâm Tarihinde Şeyhulislâmlık
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2016, 12:52:44
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَتَمَنَّى أَحَدُكُمُ الْمَوْتَ إِمَّا مُحْسِنًا فَلَعَلَّهُ يَزْدَادُ وَإِمَّا مُسِيئًا فَلَعَلَّهُ يَسْتَعْتِبُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiçbiriniz sakın ölümü temennî etmesin. Zîrâ o, ya sâlih bir kimsedir (hayatta oldukça iyilik ve fazîletini) arttırması umulur. Veya günahkârdır, onun tevbe etmesi (Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanması) umulur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/01.png)

Rûmî: 18 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 01 Rebîulevvel 1438

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)

İslâm Tarihinde Şeyhulislâmlık

Şeyhulislâmlar silsilesinin ilki “Sıddîk-ı A‘zam” hazretleridir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûrunda Ebûbekir’den (ra.) başka hiç kimse fetvâ vermemiştir.

İslâm kâdîlarının evveli de Ali bin Ebî Tâlib’dir (kv.). Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onu Yemen’e kâdî olarak göndermiş ve: “Yemen’e git. Allah kalbine hidâyet verecek ve lisânını sabit kılacaktır” buyurmuşlardı.

“Şeyhülislâm” ünvânı ise hicretin dördüncü asrında kullanılmaya başlandı. Bu asırda “İslâm” kelimesiyle beraber kullanılmaya başlanan İmâdü’l-islâm,  Fahru’l-islâm, Rüknü’l-İslâm, gibi ünvanlar da söylenmiş ise de bunların her biri ancak bir kaç zâta münhasır kaldı. Lâkin şeyhülislâm ünvânı ile birçok büyük âlimler ve fakîhler meşhûr oldular.

Hilâfetin kendilerine intikâlinden sonra Osmanlı padişahlarının iki sıfatları oldu: Hilâfet ve Saltanat. Şeyhulislamlar, padişah namına hilâfet sıfatına niyâbet ederlerdi. Sadrazam ve vezirler ise salatanat sıfatını temsil ediyorlardı. Şeyhülislâmlık makâmının, vezâret ve riyâset makamına mutlak bir üstünlüğü vardı. İslâm hilâfetinin bütün haşmetiyle ve mehâbetiyle yüksek olduğu devirlerde ümmetin âlimleri arasından en bilgili ve en takvâlısı olan zât, kalplerin bu makâma hürmetini muhâfaza için Şeyhulislâmlık makamına gelirdi.

Osmanlı Devletinde Şeyhulislâmlık makamının ortaya çıkmasından hilâfetin kaldırılmasına kadar 127 zât Şeyhulislâm olmuştur. Osmanlı’da kullanılan ilk Şeyhulislâm ünvânı Feridun Bey’in Münşeât’ında, Evrenos Bey’e âid fermanda şöyle geçer:

“Umûm Rumeli vilâyetine şeyhülislâm ta‘yîn olunan Elvan Fakîh’e (ziyde ilmühû) ri‘âyet edip gözleyesin. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Ona son derece lütuf ve şefkatle muâmele lâzımdır. Hem bilesin ki dînin devâmı ve şerîatin hükümlerinin icrâsı onların vücuduyladır. “Âlimlerin eti zehirlidir” hükmünü de unutmayıp onu rencîde etmekten ziyâde sakınınız.” (İlmiye Salnamesi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/1.html)
Başlık: “Dîn, Nasîhattir”
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2016, 12:58:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ: أَحَبُّ عِبَادَةِ عَبْدِي إِلَيَّ اَلنَّصِيحَةُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allah azze ve celle şöyle buyurur: Kulumun yaptığı ibadetinin bana en sevimli olanı (benim rızam için yaptığı) nasihattir.”
(Hadîs-i Kudsî, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/02.png)

Rûmî: 19 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 02 Rebîulevvel 1438

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

“Dîn, Nasîhattir”

Nasîhat: vaaz, öğüt demektir. Yani bir kimseyi, ıslâhına vesîle olan şeye davet etmek ve maddeten, manen zarar göreceği halden sakındırmaktır. Nasîhat dinlemeyen kimse, verilen faydalı ilacı kabul etmeyen hastaya benzer. Nasîhat, söz ve fiillerinde ihlâsı araştırmak ve nasîhat ettiği kimsenin ıslâhı için bütün gayretini sarf etmektir.

Hadîs-i Kudsî’de buyuruldu:

“Kulum bana farz kıldıklarımı işleyerek yaklaştığı kadar başka şeyle yaklaşamaz. Bundan sonra bana nâfileler ile yaklaşmaya devam eder, nihâyet ben onu severim. Nâfilelerden de nasîhatten daha sevgilisi ile yaklaşmamıştır.

Ben kulumu sevdiğimde gören gözü, işiten kulağı, düşünen; anlayan kalbi, konuştuğu lisânı, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı mesâbesinde olurum. (Yani: Gözü, kulağı, kalbi ve lisanı, eli ve ayağı hep benim razı olacağım amelleri işler.) Bana duâ etse duâsını kabul ederim, benden ne istese ona veririm. ”

Nâfilelerin Allâhü Teâlâ’ya en makbulü Allâh rızâsı için nasîhattir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın bazı kulları vardır ki Allâhü Teâlâ’ya olan yakınlıkları ve makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler ve şehîdler onlara gıbta ederler. Hâlbuki onlar peygamber ve şehîd değillerdir.” Ashâb-ı Kirâm sordular:

“Onlar kimlerdir, Yâ Resûlallâh!” Buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ’yı kullarına sevdirenler, kullarını Allâhü Teâlâ’ya sevdirenler, yeryüzünde Allâh rızâsı için nasîhat ederek dolaşanlardır.” (Menâzilü’l-Kurbe, Hakîm Tirmizî)

Nasîhat, amelde ihlâslı olmaktır. Sözde nasîhat, sadece hayırlı sözü konuşmaktır. Hadîs-i şerîfte -üç defa-: “Dîn nasîhattir” buyuruldu. Ashâb “Kim için, Yâ Resûlallâh?” dediler, “Allâh ve Resûlü için” buyurdular.

Allâh ve Resûlü için nasîhat, onlara îmân ve emirlerine itâat etmek, sevdiğini Allâh’ın rızâsı için sevmek, sevmediğini de Allâh için sevmemektir. (Tefsir-i Ebu’s-Suûd)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/2.html)
Başlık: Seyyid Ahmed(Emir) Buhârî Kuddise Sirruh
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2016, 13:03:26
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir müslümanın başka bir müslümanı (şaka bile olsa) korkutması helâl olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/03.png)

Rûmî: 20 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 03 Rebîulevvel 1438

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)

Seyyid Ahmed(Emir) Buhârî Kuddise Sirruh

Seyyid Ahmed Buhârî Hazretleri Nakşibendî tarikatının Anadolu’da yayılmasına vesîle olmuştur. Nakşibendî büyüklerinden Hâce Ubeydullâh Ahrâr hazretlerinin emriyle Şeyh İlâhî’ye bağlandı. Sonra Şeyh İlâhî (k.s.) Anadolu’ya gidince bütün âilesini Buhârâ’da bırakıp onunla seyahat etti.

Şeyh İlâhî (k.s.), Seyyid Ahmed’e (k.s.) çok itibâr eder, her meclisde sağına oturturdu. Simav’da kaldıkça imamlığı ona havâle ederdi. Şeyhi, onun altı yıl sabah namazını yatsı namazı abdestiyle kıldırdığını haber vermişti.

Sonra şeyhinin izni ile Hicaz tarafına gitti. Bir sene kadar Mekke-i Mükerreme’de ve bir müddet de Kudüs-i Şerîf’te kaldı. Mekke’de iken gece bir saat bile uyumamış, devamlı ibâdetle meşgul olmuştu. Her gün yedi tavaf ve yedi sa‘y yapıyordu. Vücudu gâyet zayıf olmasına rağmen Allâhü Teâlâ’nın inâyetiyle bir gün bile bunu aksatmadı. Daha sonra şeyhinin mektûbu ve daveti ile Simav’a döndü. Onun vefâtından sonra irşâd makamına geçti.

Bilahare İstanbul’a geldi. Etrâfına sayılamayacak kadar çok talebe ve muhibbânı toplandığından talebenin kalması için pek çok odaları bulunan bir mescid yaptırdı ve birçok vakıflarla onu kuvvetlendirdi. Müşkili olanlar huzurunda suâllerini hiç lisâna getirmemişken Şeyh hazretleri onların tamamının cevabını verirdi. Meclisinde dünyâ kelâmı konuşulmaz, dâimâ zikr-i hafîye devâm olunurdu.

922/1516 senesinde 73 yaşında pazartesi günü vefât edip Fâtih’deki mescidinde defnolundu. Halîfesi Mahmûd Çelebi anlatır:

Şeyh Emîr Buhari hazretleri vefât eylediğinde onu yıkarken beni öyle bir hicab ve hayâ kapladı ki kan ter içinde kalmıştım. Ahbâbımızdan bir kimse benim terimi silip diğeri de su koyar idi. Yıkarken üç kere mübârek gözlerini açıp hayatta iken baktıkları gibi bana baktılar. Na’şını kabre koyduğumuzda hiç kimse dokunmadan kıbleye döndü. Bu hali bütün hâzır bulunanlar gördüğünden hepsi salevât getirdiler. (Mecdî Efendi, Zeyl-i Şakâik)


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/3.html)
Başlık: İmâm-ı A‘zam’ın Takvâsı | SAĞLIĞIMIZ: Soğuk Algınlığı İhmal Edilmemeli!
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2016, 13:09:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

الَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ الْأَصْحَابِ عِنْدَ اللهِ خَيْرُهُمْ لِصَاحِبِهِ وَخَيْرُ الْجِيرَانِ عِنْدَ اللهِ خَيْرُهُمْ لِجَارِهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına en hayırlı olandır.
Allâhü Teâlâ katında komşuların en hayırlısı da komşusuna en hayırlı olandır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/04.png)

Rûmî: 21 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 04 Rebîulevvel 1438

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)

İmâm-ı A‘zam’ın Takvâsı

İmâm-ı A‘zam (r.a.) hazretlerinin bir Mecûsî’den alacağı vardı, onu istemek üzere evine gitti. Borçlunun kapısına vardığında ayakkabısına necaset bulaştı. Onu silkeleyince bir parçası Mecûsî’nin evinin duvarına yapıştı. İmâm-ı A‘zam (r.a.) “Eğer şunu bırakırsam Mecûsî’nin duvarını çirkinleştirmiş olacak, kazımış olsam duvardan az da olsa toprak dökülecek” diye düşünüp kapıyı çaldı. Mecûsî çıktı, borcunu istemek için geldiğini zannederek mazeretler söylemeye başladı.

İmâm-ı A‘zam hazretleri ‘bundan daha mühim bir iş için buradayım’ deyip duvarın kirlendiğini bildirip ‘nasıl temizleyelim’ diye sordu.

Mecûsî:
“Ben önce nefsimi temizlemekle işe başlıyorum” deyip hemen orada Müslüman oldu. (Mir’atü’l-Hâmidîn)


SAĞLIĞIMIZ: Soğuk Algınlığı İhmal Edilmemeli!

Soğuk algınlığı burun akıntısı ile başlayan burun tıkanıklığı, aksırma, boğaz ağrısı, öksürük, halsizlik ve baş ağrısı ile birlikte görülen bir enfeksiyondur. Hafif belirtilerle başlayıp 1- 2 hafta içinde kendiliğinden düzelmesine rağmen eğer bakteriler de hastalığa eklenirse, orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit veya zatürre görülebilir.

Soğuk algınlığı ihmal edilmemelidir. Küçük çocuklar, yaşlılar ve şeker vb. hastalığı olan kişiler daha dikkatli olmalı, kendilerinde soğuk algınlığı belirtilerini görünce vakit kaybetmeden doktora başvurmalıdır.

Soğuk algınlığında burun açık tutulmalı, mümkünse bir kaç gün istirâhat edilmelidir. Bol ıhlamur, adaçayı, nane, limon çayları içilmeli; bolca mandalina, portakal, havuç, greyfurt gibi meyveler ve her türlü sebze yenmelidir.

Oda havasının kuru olmaması için soba ve peteklerin üzerine bir kap ile su bulundurulmalıdır.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/4.html)
Başlık: Ashâb-ı Kirâmın Fazîletine Dair
Gönderen: Mücteba - 04 Aralık 2016, 13:17:19
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: دَعُوا لِي أَصْحَابِي فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنْفَقْتُمْ مِثْلَ أُحُدٍ أَوْ مِثْلَ الْجِبَالِ ذَهَبًا مَا بَلَغْتُمْ أَعْمَالَهُمْ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ashabımı bana bırakın (onlar hakkında kötü söz söylemeyin).
Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki siz Uhud dağı veya dağlar kadar altın infak etseniz (zekât ve sadaka verseniz) onların amellerine yetişemezsiniz”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/05.png)

Rûmî: 22 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 05 Rebîulevvel 1438

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)

Ashâb-ı Kirâmın Fazîletine Dair

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Ashâbıma fenâ sözler edenler hariç bütün ümmetime şefaatim mübahtır.” (Kenzü’l-Ummal)

“Ashâbım hakkında Allâh’dan korkun (Bunu iki defa tekrarladılar). Onları benden sonra hedef edinmeyin. Onları seven, bana olan sevgisinden onları sevmiştir. Onlara buğzeden bana olan kininden buğzetmiştir. Onlara eziyet eden hakikatte bana eziyet etmiştir. Bana eziyet eden Allâh’a ezâ etmiş, onu gazaplandırmış olur. Allâhü Teâlâ’yı gazaplandıranı da ansızın Allâh’ın azâbının yakalaması yakındır.” (Tirmizî)

“Ashâbım hakkında güzel söz söyleyen kimse (kâmil) mü’mindir”. (Kenzü’l-Ummal)

“Allâhü Teâlâ beni seçti ve benim için de Ashâbımı seçti. Onlardan bana vezirler, akrabalar ve yardımcılar verdi. Allâh’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onlara kem söz edene olsun. Kıyâmet gününde böylelerinin farz ve nâfile hiçbir ibâdetleri kabul olunmaz.” (Câmiu’l-Ehâdîs)

“Ey insanlar! Ebûbekir, asla bana eziyet vermemiştir. Bunu ona bildirin. Ey insanlar! Ben, Ebûbekir’den, Ömer’den, Osman’dan, Ali’den, Talha’dan, Zübeyr’den, Sa’d’dan, Abdurrahman ibn-i Avf’dan ve ilk muhâcirlerden râzıyım. Bunu (rızâmı), onlara bildirin.

Ey insanlar! Muhakkak Allâhü Teâlâ, Bedir Harbi’nde ve Hudeybiye’de bulunanları bağışlamıştır.

Ey insanlar! Damatlarım (Hz. Osman ve Hz. Ali), kayınpederlerim (Hz. Ebûbekir ve Ömer) ve Ashabım(ın tamamı) hakkında benim hakkımı gözetin ki, onlardan birine yapılacak bir zulümden ötürü Allah sizi asla hesaba çekmesin. Çünkü bu zulüm bağışlanan şeylerden değildir.

Ey insanlar! Dillerinizi Müslümanlara kötü söyleyip onlara eziyet etmekten tutun. Müslümanlardan birisi ölünce onun hakkında yalnız hayır söyleyin.” (Câmiu’l-Ehâdîs)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/5.html)
Başlık: Kur'an Okumanın Fazileti | MUTFAĞIMIZ: Kerevizli Patates Salatası |
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2016, 14:35:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَالِمٌ يُنْتَفَعُ بِهِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ
(فر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendisinden istifâde edilen bir âlim, (ilimsiz) ibâdetle meşgul olan bin kişiden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/06.png)

Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 06 Rebîulevvel 1438

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)

Kur'an Okumanın Fazileti

Tâbiîn’den Müverrık el-Iclî İbn-i Ömer radıyallâhü anhümânın talebelerinden ve rivâyetine güvenilen muhaddislerden âbid ve zâhid bir zât idi. Kuteybe bin Müslim zamanında Horasan’a gidip Semerkand’ın fethinde bulundu. H. 105 senesinde vefât etti.

Müfessirlerden Cüveyr (rah.) anlattı: Müverrık el-Iclî’nin (r.a.) vefâtı yaklaştığında yanında idik. Ruhunun çıktığını zannedip yüzünü örttük. Bu sırada çok parlak bir nur başı tarafından çıkıp yükseldi. Sonra bir başka nur ayakları ucundan çıkıp yükseldi. Sonra göğsünden bir nur çıktı ve yükseldi.

Bir vakit sonra yüzünü açtı ve: “Bir şey gördünüz mü” dedi.

Biz: “Evet” dedik.

Dedi ki: “Ben her gece Secde ve Tebâreke Sûrelerini okurdum. Başımdan çıkan nur ilk on dört âyetin nuru idi. Ayak tarafımdan çıkan, son on dört âyetin nuru idi. Göğsümden çıkan ise secde âyetinin nuru idi. Bana şefâat etmek üzere yükseldiler. Tebâreke sûresi beni korumak üzere kaldı” dedikten sonra vefât etti -rahmetullâhi aleyh-. (Hâdimî, Eyyühelveled şerhi)

MUTFAĞIMIZ: Kerevizli Patates Salatası

Malzemeler:
4 adet patates

4 adet taze soğan

1 adet kereviz (yapraklı)

Yarım demet maydanoz

5-6 yaprak marul-kıvırcık

Yarım çay bardağı zeytinyağı, 2 kaşık sirke

1 Adet limon

Tuz, kırmızıbiber, kekik.

Yapılışı:
Patatesler kabukları ile haşlandıktan sonra soyulur ve küçük küçük dilimlenir. Taze soğan, kereviz ve kıvırcık ince ince doğranır; limon, sirke ve zeytinyağı konularak karıştırılıp patateslerin üzerine dökülür. Kararınca tuz, kırmızıbiber ve kekik serpilip hafifçe karıştırılır. Üzerine maydanoz serpilip ikram edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/6.html)
Başlık: Âyetü’l-Kürsî'nin Fazîleti
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2016, 14:38:39
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ آيَةَ الْكُرْسِيِّ وَخَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ عِنْدَ الْكَرْبِ اَغَاثَهُ اللهُ
(منثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim üzüntü ve keder anında Âyetü’l-kürsî ve Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti (Âmenerresûlü) okursa Allâhü Teâlâ ona yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/07.png)

Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 07 Rebîulevvel 1438

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)

Âyetü’l-Kürsî'nin Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm buyurdu ki:

“Kur’ân’da en büyük âyet, Âyetü’l-kürsîdir. Bunu her kim okursa Allâhü Teâlâ o saat bir melek gönderir, ertesi güne kadar sevaplarını yazar ve günahlarını siler. Bu âyet bir evde okunursa, şeytanlar o evi muhakkak otuz gün bırakırlar ve kırk gün ona erkek ve kadın sihirbâz girmez. Yâ Ali! Bunu evlâdına, âilene ve komşularına öğret. Bundan büyük bir âyet nâzil olmadı.”

“Her kim her farz namazın arkasında Âyetü’l-kürsîyi okursa onu ölümden başka cennete girmesine mani olacak hiç bir şey kalmaz -yani ölünce doğru cennete gider- ve Âyetü’l-kürsî okumaya ancak sıddîk veya âbid olanlar devam eder. Ve bunu her kim yatağına yatarken okusa Allah, okuyanı, komşusunu ve komşusunun komşusunu ve etrâfındaki evleri muhâfaza eder.”

“Günlerin efendisi cuma günü, kelâmın efendisi Kur’ân-ı Kerîm, Kur’ân-ı Kerîm’in efendisi Bakara sûresi, Bakara Sûresinin efendisi de Âyetü’l-kürsîdir.” (Elmalılı Tefsiri.)

“Her kim farz namazın arkasından Âyetü’l-kürsî’yi okursa sonraki namaza kadar Allâhü Teâlâ’nın himâyesinde olur.”

Ebû Zer (r.a) şöyle buyurdu: Resûlullâh’ın (s.a.v.) mescidde bulunduğu bir sırada gidip yanına oturdum. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ‘Namaz kıldın mı?’ diye sordu. ‘Hayır’ dedim, ‘Kalk namaz kıl’ buyurdu. Kalktım, namaz kılıp yine oturdum. Bana ‘İnsan ve cinlerin şeytanlarının kötülüklerinden Allah’a sığın’ buyurdu. ‘Yâ Resûlallâh! İnsanlardan da şeytan var mı?’ dedim. ‘Evet’ buyurdular. ‘Namaz hakkında ne buyurursunuz?’ dedim, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): ‘Namaz, en faziletli ibâdettir. Dileyen az kılsın, dileyen de çok kılsın’ buyurdular… Sonra ‘Yâ ResûlAllah! Sana indirilenlerin hangisi daha büyüktür?’ diye sordum. ‘Âyetü’l-kürsî (Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm…)’ buyurdular. (Müsned-i Ahmed)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/7.html)
Başlık: Allâh İçin Sevenler Arş-ı A'lânın Gölgesindedirler
Gönderen: Mücteba - 09 Aralık 2016, 13:01:08
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا تَحَابَّ رَجُلَانِ فِي اللهِ إِلَّا كَانَ أَفْضَلُهُمَا أَشَدَّ حُبًّا لِصَاحِبِهِ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allah için birbirini seven iki kişiden en faziletlisi arkadaşını daha çok sevendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/08.png)

Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 08 Rebîulevvel 1438

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)

Allâh İçin Sevenler Arş-ı A'lânın Gölgesindedirler

Tâbiînden Ebû İdris Havlânî (rah.) anlattı:

Humus’da mescide girdim. Orada Resûlullâh’ın Ashâbından otuz iki zâtın bulunduğu bir halkaya oturdum. Onlardan bir zât: ‘Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellem’den işittim, şöyle buyurdu’ deyip hadîs rivâyet ediyordu. Sonra bir diğeri, sonra bir diğeri böyle söylüyordu. Aralarında karagözlü, dişleri bembeyaz bir zât vardı. Bir hususta ihtilaf ettiklerinde meseleyi ona arz ediyorlar ve onun söylediğine râzî oluyorlardı.

Ne bundan önce ve ne de bundan sonra böyle bir mecliste oturmadım. Topluluk dağıldı. Kendi kendime “Ben bir ilim tâlibiyim, Peygamber’in Ashâbı’nın yanında oturdum, hâlbuki onların hiç birinin isimlerini ve evlerini bilmiyorum” dedim.

Ertesi gün erkenden mescide geldim. Meseleleri kendilerine arzettikleri o zâtı gördüm, mescidde bir direğin ardında namaz kılıyordu. Yanına oturdum. Namazını bitirince:

“Ey Ebû Abdullâh, Ben seni Allâh için seviyorum” dedim. Kuşağımdan tutup beni kendine yanaştırdı. Sonra:

“Sen beni Allâh için mi seviyorsun” dedi,

“Vallâhi öyle, ben seni Allâh için seviyorum” dedim. Dedi ki:

“Muhakkak ben Resûlullâh’tan işittim. Buyurdu ki: Allâh’ın Celâl’i için birbirlerini sevenler, başka hiçbir gölgenin olmadığı kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın Arş’ının gölgesindedirler.”

Onun yanından kalktım. Bu sırada o topluluktan başka bir zâtı gördüm, önceki zâttan işittiğim hadîsi ona arzettim “O sana hakdan başka söz söylemez. Bunu ben de işittim. Hatta Resûlullâh’tan (s.a.v.) bundan üstün mertebeyi müjdeleyenini işittim. Rabbi azze ve celle’nin şöyle buyurduğunu bildiriyordu:

“Benim rızam için birbirlerine fedakârlık edenlere muhabbetimi vacip kıldım. Benim rızâm için birbirlerini ziyâret edenlere muhabbetimi vacip kıldım.”

“Allâh size rahmet etsin, kimsiniz?” dedim, “Ben Ubâde bin Sâmit’im” dedi. “Ya diğer zât kim idi” dedim, “Muâz bin Cebel’dir” dedi. (Muhtasaru Tarih-i Dımaşk)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/8.html)
Başlık: Peygamber Efendimiz'in Şefâati Haktır
Gönderen: Mücteba - 09 Aralık 2016, 13:04:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلَاثَةٌ اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kıyâmet günü üç sınıf şefâat eder: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehîdler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/09.png)

Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 09 Rebîulevvel 1438

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)

Peygamber Efendimiz'in Şefâati Haktır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kıyâmet günü şefâatim ümmetimden büyük günah işleyenlere mahsustur.” Eğer bir kimse şefâati inkâr ederse bid’at ehlinden olur. Zira âyet-i kerîmede -meâlen- “Muhakkak Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.” (Duhâ sûresi, âyet 5) buyurulmuştur.

Hadîs-i şerîfte: “Bir kimse bana salevât getirirse, onun bu salevâtı kıyâmet gününde bana arzolunur. Ben ona şefâat edeceğimi ümid ederim” buyurulmuştur.

Hz. Aişe vâlidemiz (r.anhâ) dedi ki: “Bir gün Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) yatağına geldim, bulamadım. Baktım, ayakta namaz kılıyordu. Rükûda: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu, secdede: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu. Namazın sonunda: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu. Sonra buyurdu ki:

“Yâ Aişe! Bu hâlime hayret mi ediyorsun? Ben hayatta olduğum müddetçe ‘Ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim!’ derim. Kabirde Sûr’a üfürülünceye kadar: ‘Ümmetim, Ümmetim!’ derim. Diğer peygamberlerin ‘Nefsî, nefsî’ dedikleri vakitte ben yine: ‘Ümmetim, Ümmetim!’ derim ve Hazret-i Allah:

“Ey Muhammed! Ümmetinden benim birliğime ve senin peygamberliğine şehadet eden kimseye şefâat et” buyurur.

Ka’bü’l-Ahbâr dedi ki: “Ben, Hz. Ömer’in (r.a.) hilâfeti devrinde Müslüman oldum. Zîrâ, babamın benden sakladığı bir Tevrat sayfasını ancak o zaman bulabilmiştim. Orada şunlar yazıyordu: “Muhakkak Muhammed aleyhisselâmın ümmeti cennete üç sınıf olarak girecekler:

1- Bir kısmı hesapsız cennete girerler,

2- Bir kısmı kolay bir hesaptan sonra cennete girerler,

3- Bir kısmı da cehenneme düştükten sonra Muhammed aleyhisselâm onlara şefâat eder, Allâhü Teâlâ onun şefâatini kabul eder, cennete girerler.

İşte ben bunu görüp İslâm ile müşerref oldum ve ‘Şüphesiz ben bu üç sınıfdan biriyle olurum” dedim. (Sevâd-ı A’zam)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/9.html)
Başlık: “Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir”
Gönderen: Mücteba - 10 Aralık 2016, 02:38:03
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْسَنَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَشْجَعَ النَّاسِ
(م)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/10.png)

Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 10 Rebîulevvel 1438

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)

“Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir”

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

“Arab’ın ve Acem’in (Arap olmayanların) en fazîletlisi olan Resûlullâh (s.a.v.)’in fazîleti hakkında rivâyet olunanların birkaçını yazarak, âhiretteki kurtuluşa vesîle kılmak istedim. Ancak ben sözlerimle onu medhediyor değilim, bilakis onun vesîlesiyle sözlerimi medhediyorum...

“Şüphesiz Muhammed (s.a.v.), Allâh’ın resûlü ve Âdemoğlunun efendisidir. Kıyâmet gününde tâbileri ve ümmeti en çok olacak peygamberdir.”

“Allah katında, evvelkilerin ve sonrakilerin en keremlisi, en değerlisidir.”

“Kabrin kendisine açılacağı ilk kimsedir. İlk şefâat edecek ve şefâati ilk kabul olunacak olandır. Cennetin kapısını ilk çalacak olan ve Allâh’ın da kapıyı açacağı ilk kimsedir.”

“Kıyâmet gününde, -altında Âdem (a.s.) ve ondan sonraki ümmetler olduğu hâlde- hamd sancağını taşıyacak olan odur.” Şu sözleri buyuran da odur:

 “Ben Abdülmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Muhakkak Allâhü Teâlâ bütün mahlûkâtı yarattı ve beni onların en hayırlıları içerisinde kıldı. Sonra onları iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlı fırkada kıldı. Sonra onları kabîlelere ayırdı ve beni en hayırlı kabîlede kıldı. Sonra onları evlere ayırdı ve beni en hayırlı evde kıldı. Ben onların ev ve nefis cihetinden en hayırlısıyım.”

“İnsanlar tekrar diriltildikleri zaman ilk çıkacak olan benim. İnsanlar Allâh’ın huzuruna çıktıkları zaman, onların önderi benim. Sustukları zaman onların hatîbi, (sözcüsü) benim. Hapsolundukları zaman, onların şefâatçisi benim. Ümid kestikleri zaman, onların müjdeleyicisi benim. Kerem sancağı ve cennetin anahtarları o gün bendedir. Hamd sancağı o gün bendedir. Rabb’im katında ben, Âdemoğlu’nun en keremlisiyim. Saklı yumurtalar gibi bin hizmetçi benim etrafımda dolaşır.”

“Kıyâmet günü olduğu zaman ben, peygamberlerin imâmı, onların hatîbi ve onların şefâatlerinin sâhibi (şefâatcıları) olacağım, bunda övünmek yok.”  (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 44)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/10.html)
Başlık: Velâdet (Mevlid) Kandili | Resûlullâh Efendimizin Bazı Yüksek Vasıfları
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2016, 11:59:50
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ لَا يَضْحَكُ إِلَّا تَبَسُّمًا
(حم)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ancak tebessüm ile gülerdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/11.png)

Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 11 Rebîulevvel 1438

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.

Velâdet (Mevlid) Kandili

Bu akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ve selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır. Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:
“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîb’in, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Resûlullâh Efendimizin Bazı Yüksek Vasıfları

Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi vesellem hazretleri güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Kimseye fena söz söylemez, kimseye kötü muâmele etmez ve kimsenin sözünü kesmez, mülâyim ve mütevâzı idi.

Haşin ve galiz değil idi. Fakat heybetli ve vakûr idi. Beyhude söz söylemezdi. Gülmesi dahi tebessüm idi.

Onu ansızın gören kimseyi heybeti kaplar ve onunla ülfet ve sohbet eyleyen kimse, onu cân u gönülden sever ve âşık olurdu. Fazilet sâhiplerine derecelerine göre alâka gösterirdi. Akrabasına dahi pek ziyâde ikram ederdi. Lâkin onları kendilerinden daha üstün olanların üzerinde tutmazdı.

Hizmetkârlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse onlara dahi onu yedirir ve onu giydirirdi. Gayet cömert ve kerim, şefkatli ve merhametli, cesur ve halîm (yumuşak huylu) idi. Vaadinde sâbit, sözünde sâdık idi.

Elhâsıl güzel ahlâk, akıl ve zekâ bakımından bütün insanlardan üstün ve her türlü medih ve senâya (övgüye) lâyık idi. (Kısas-ı Enbiyâ, A. Cevdet Paşa)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/11.html)
Başlık: Peygamberimizin Bazı Husûsiyetleri
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2016, 12:05:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا بَعَثَ أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِهِ فِي بَعْضِ أَمْرِهِ قَالَ بَشِّرُوا وَلَا تُنَفِّرُوا وَيَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا
(م)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ashâbı’ndan birini herhangi bir iş için (bir yere) gönderdiği zaman şöyle buyururdu: Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/12.png)

Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 12 Rebîulevvel 1438

Bangladeş'in İstiklâli (1971)

Peygamberimizin Bazı Husûsiyetleri

Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellemin getirdiği Kur’ân-ı Kerîm değiştirilip bozulmaktan korunmuştur. Allâhü Teâlâ onu koruyacağını tekeffül etmiştir.

Bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir.

“Nusirtu birru’bi” sırrı kendisine verilmiş (Allâhü Teâlâ düşmanlarının kalbine korku vererek ona yardım etmiş)tir. Düşmanlarıyla arasında bir aylık bir mesâfe dahi olsa Allâhü Teâlâ’nın yardımına mazhar olurdu.

Yeryüzü (toprak) kendisine ve ümmetine hem mescid hem de temiz ve temizleyici kılındı.

Allâhü Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) risâletine (peygamberliğine), hayatına, (Medine) şehrine ve zamanına yemin etmiştir.

İsrâfil aleyhisselam sadece Peygamberimiz’e (s.a.v.) inmiştir.

Onu rüyâda gören hakikaten görmüş olur.

Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) bir an beraber olan kimse sahâbe olmak şerefine nail olur.

Bir kimse namazda iken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu çağırsa derhal cevap vermek, koşmak vâciptir.

Onun hakkında yalan söylemek başkaları hakkında yalan söylemek gibi değildir.

Hasta olduğu zaman Cebrâil aleyhisselam üç defa onun hâlini sormak için gelmiştir.

Vefat ettiğinde, üç gün insanlar bölük bölük gelip cenaze namazını kıldılar.

Kabirlerinde diridirler, ezan ve kametle namaz kılarlar.

Minberiyle kabrinin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.

Kabri herkesin kabrinden önce açılıp kalkacaktır.

Kıyâmet gününde livâü’l-hamd sancağının sâhibidir.

Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) girecektir. (Mevâhib-i Ledünniye)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/12.html)
Başlık: Va’dinde Sâdık: İsmâil Aleyhisselâm
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 01:31:34
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

أَنّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ كَانَ يَكْرَهُ أَنْ يَرَى الرَّجُلَ جَهِيرًا رَفِيعَ الصَّوْتِ وَكَانَ يُحِبُّ أَنْ يَرَاهُ خَفِيضَ الصَّوْتِ
(طب)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir kimsenin yüksek sesle konuşmasını hoş görmezdi. Kısık sesle konuşmasını severdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/13.png)

Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 13 Rebîulevvel 1438

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)

Va’dinde Sâdık: İsmâil Aleyhisselâm

İsmâil aleyhisselâm, Hazret-i İbrahim’in oğludur. Annesi Hâcer validemizdir. Hz. İbrahim’in şeriatı ile amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve Amâlika kavmine peygamber gönderilmiştir. Davet ettiklerinden pek azı îmân etti. Îmân etmeyenleri Mekke’den ilk olarak sürüp çıkaran ve Kâbe’ye ilk örtüyü örten İsmâil aleyhisselâmdır.

137 sene yaşamış, vefâtında annesinin Hıcr (Ka’be-i Muazzama’nın kuzey tarafında Altınoluk altında Hatîm)’deki kabri civârına defnedilmiştir.

İsmâil aleyhisselâm Mekke’nin sıcaklığından rahatsız olunca Allâhü Teâlâ: “Ben sana cennetten bir pencere açacağım, kıyâmet gününe kadar oradan sana serin serin yel esecektir” buyurdu. Kapı açılacağı bildirilen yer, kendisinin vefât ettiği zaman defnolunduğu Hıcr idi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu mübârek zatın soyundan dünyaya şeref vermiştir.

Allâhü Teâlâ, İsmâil aleyhisselâmın Kurân-ı Kerîm’de (Meryem sûresinin 54 ve 55. âyetlerinde) bazı vasıflarını bildirmiştir:

Birincisi: Sâdıku’l-va‘d: Rabbine ve insanlara verdiği vaadlerini yerine getirirdi. Rabbinin hiçbir emrine muhâlefet etmez, her emrini yerine getirirdi. İnsanlara vaad ettiklerinin tamamında sâdık idi. İbn-i Abbâs (r.anhümâ) hazretleri buyurdular ki:

Hazret-i İsmâil bir arkadaşına onu bir yerde bekleyeceğini vaad etmiş, orada bir sene beklemişti. Yine kurban edilmesine dahi sabredeceğini vaad etmiş ve bu sözünü tutmuştu.

İkincisi: Resûl ve Nebî (Peygamber) idi.

Üçüncüsü: Âilesine ve ümmetine namaz kılmalarını ve zekât vermelerini emrederdi.

Dördüncüsü: Rabbi’nin rızâsına nâil olmuş idi.

Kendilerine üstün meziyetler verilenlerden; en hayırlı olanlardandı. (Tefsîr-i Râzî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/13.html)
Başlık: Nuh Aleyhisselâm'ın Gemisini İnşâsı
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 01:38:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَنَّهُ مَرَّ عَلَى صِبْيَانٍ فَسَلَّمَ عَلَيْهِمْ وَقَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَفْعَلُهُ
(خ)


Enes bin Mâlik radıyallâhü anh çocuklara rastladı ve onlara selam verip “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) böyle yapardı.” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/14.png)

Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 14 Rebîulevvel 1438

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)

Nuh Aleyhisselâm'ın Gemisini İnşâsı

Nuh aleyhisselâmın kavmi ona tuzak kurup aralarından çıkarmak istediler. Hak Teâlâ da onları yeryüzünden silip çıkardı. Semânın kapılarını açtı, tûfan vücuda geldi. Allâhü Teâlâ: Ey Tufan, bana ve resûlüme inanmayanları helâk et” diye emretti. 

Tûfan vakti yaklaşınca Cebrâil aleyhisselâm geldi ve Nuh aleyhisselâma marangozluğu ve geminin tahtalarını yontmayı öğretti. Allâhü Teâlâ’nın gemi yapmasını emrettiğini haber verdi.

Nuh aleyhisselâm:

“Ya Rabbi, nasıl yapayım” dedi.

“Peygamberlerin isminin yazılı olduğu yüz yirmi dört bin lehva yont” buyuruldu.

Nuh aleyhisselâm birinci levhayı yonttu, üzerinde Âdem aleyhisselâmın ismi belirdi. İkincide Şît aleyhisselâmın ismi, üçüncüde İdrîs aleyhisselâmın ismi, dördüncüde Nuh aleyhisselâmın ismi çıktı. Her levhada bir peygamberin ismi çıkıyordu. Nihâyet son levhada Muhammed aleyhisselâmın ismi belirince Cebrail aleyhisselâm indi ve “Ey Nuh, şimdi gemin tamam oldu. Zîrâ Muhammed aleyhisselâmın ismi geminin tahtasında göründü ki o Peygamberlerin sonuncusudur” dedi.

Nuh aleyhisselâm levhaları birleştirdiğinde gemiyi tamamlamak için dört tahta daha lâzım oldu. Cebrail aleyhisselâm indi ve:

“Ey Nuh, Allâhü Teâlâ buyuruyor ki: Habîbim Muhammed aleyhisselâmın Ashâbından dört zâtın (Hulefâ-i Râşidîn: Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallâhü anhüm) ismiyle dört levha daha yont. Zira onun Ashâbının mertebesi benim katımda Peygamberler gibidir.”

Resûlullah’ın (s.a.v.) ve Ashâbı’nın ismi geminin levhaları üzerinde belirince gemidekiler tûfandan ve boğulmaktan kurtuldular. Bunun gibi bir mü’minin kalbinde Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) ve Ashâbının sevgisi yerleşirse onu azaptan ve cehennemde yanmaktan kurtarır. (Mir’âtü’l-Hâmidîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/14.html)
Başlık: Müslümanların Çocukları Şefâat Ederler | Hâtem-i Tâî’nin Cömertliği
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 01:46:48
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَحَبِّكُمْ إِلَيَّ وَأَقْرَبِكُمْ مِنِّي مَجْلِسًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَحَاسِنَكُمْ أَخْلَاقًا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana en sevgili olanınız ve kıyâmet günü de bana en yakın mevkide bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/15.png)

Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 15 Rebîulevvel 1438

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)

Müslümanların Çocukları Şefâat Ederler

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Müslümanların (küçük yaşta vefât eden) çocukları kıyâmet gününde Arş-ı A‘lâ’nın gölgesi altındadırlar, şefâat ederler ve şefâatleri kabul olunur.”

Ensâr’dan bir sahabî (Resûlullâh’ın huzûruna) oğluyla birlikte gelirdi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Oğlunu seviyor musun?” diye sordular.

“Evet, Yâ Resûlallâh, benim onu sevdiğim gibi Allâhü Teâlâ da seni sevsin” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Allâh beni senin onu sevdiğinden ziyâde sever” buyurdular.

Fazla geçmeden Ensârî’nin oğlu vefât etti. Peygamberimiz’in (s.a.v.) yanına geldiğinde, ona: “Çok üzüldün mü?” buyurdular.

Ensârî: “Evet” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Oğlunun benim oğlum İbrahim ile birlikte Arş-ı A‘lâ altında oynamasına râzı olmaz mısın?” buyurdular. Ensârî:

“Elbette olurum” dedi. (Taberânî, Kebîr)


Evladın Ölümüne Sabreden Arşın Gölgesindedir

Mûsâ Aleyhisselâm: “Ya Rabbi, evlâdı ölüp de onun acısına sabreden kimsenin mükâfâtı nedir?” diye niyâz etti.

Hak Teâlâ buyurdu ki: “Onu başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Arş-ı A‘lâ’mın altında gölgelendiririm.” (Büzûğu’l-Hilâl, Suyûtî)


Hâtem-i Tâî’nin Cömertliği

Hâtem-i Tâî’nin cömertliği olmasaydı kimse ne Hâtem’in ne de Tayy kabilesinin ismini anmazdı. İşte onun cömertliğinden bir misal:

Hâtem’in kabilesinden yaşlı bir adam, ondan yüz kilo şeker istedi. Hâtem, yaşlı adamın evine bir ton şeker gönderdi.

Hâtem’in hanımı: “Bu nasıl iş? İhtiyar yüz kilo şeker istemişti. Neden bir ton şeker gönderdin?” diye sordu.

Hâtem gülerek dedi ki: “O kendine yetecek kadar istedi. Peki, Hâtem’in cömertliği nerde kaldı?” (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B. Y.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/15.html)
Başlık: İnsan Üzerindeki Haklar
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 01:50:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَطْلُ الْغَنِيِّ ظُلْمٌ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Zenginin borcunu ödemeyi geciktirmesi (alacaklıya büyük) bir zulümdür.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh; Sahîh-i Buhârî ve Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/16.png)

Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 16 Rebîulevvel 1438

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)

İnsan Üzerindeki Haklar

İnsanın üzerinde iki türlü hak vardır: Allâhü Teâlâ’nın hakkı ve kul hakkı. Bunları ödemek lazımdır.

Allâhü Teâlâ’nın hakları: Bülûğa erdiğinden itibaren -varsa- kazaya kalmış namazlarını kazâ eder. Vermediği zekât ve sadaka-i fıtır, nezir ve kurbanları yerine getirir. Kazâya kalan oruçlarını kaza eder, keffâret icab ediyorsa keffâretiyle tutar. Farz olduysa haccını îfa eder.

Zina, şarap içmek gibi günahların tevbesi ise sâdık bir pişmanlık ve bir daha ona aslâ dönmemektir.

Kul haklarına gelince:

Mala dair olanlar: Hırsızlık, gasb, izinsiz başkasının malını yemek veya telef etmek, yalancı şâhitlik, zâlime yardımcı olmak gibi. Bunun tevbesi aldığı malı iâde ederek hasmını râzı edip helallik istemektir. Eğer hak sâhibini bulamazsa onun vârislerinden helallik ister. Onu da bulamazsa yahut hak sahibini bilemezse haksız aldığı malı yahut bedelini kıyâmet günü sâhibine ulaştırmak üzere fakirlere sadaka olarak vererek Allâhü Teâlâ’ya emânet eder.

Diğer haklar: Birini dövmek, rızâsı olmadan çalıştırmak gibi; yahut sövmek, alay etmek gibi hakların tevbesi sâhibinden helallik almaktır. Bulamazsa Allâhü Teâlâ’ya hasmını râzı etmesi için duâ edip onun nâmına sadaka verir.

Ammâ dövmek, takatinden fazla yük yüklemek, yemini vermemek gibi hayvan hakları ve kâfir haklarından kurtulmak cidden müşkildir.

İyi bil ki kul hakları, Allâhü Teâlâ’nın haklarından kat kat zordur. Tezkiretü’l-Kurtubî’de şöyle geçer: Bir adamın yetmiş peygamber ameli gibi ameli olsa, bir adamın da onun üzerinde yarım kuruş hakkı olsa hasmını râzı edemeden cennete giremeyecektir.

İmâm Kuşeyrî (k.s.): ‘Azıcık bir kul hakkı karşılığında yediyüz makbûl namazın sevâbı verilecektir’ demiştir. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/16.html)
Başlık: Asla Terk Edilmeyecek Onbeş Şey | Mevlana Celaleddin-i Rûmî
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 01:55:53
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: مَا ضَرَبَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَادِمًا وَلَا امْرَأَةً قَطُّ
(د)


Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle dedi:
“Resûlullâh (s.a.v.) ne bir hizmetçisine ve ne de bir hanımına asla vurmadı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/17.png)

Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 17 Rebîulevvel 1438

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)

Asla Terk Edilmeyecek Onbeş Şey

İbn-i Abbâs radıyallâhü anhümâ buyurdu ki:

Size on beş şeyi aslâ terketmemenizi tavsiye ederim. Bunlardan beşi dilinizde, beşi azalarınızda, beşi de kalplerinizdedir.

Dilinizden düşürmeyeceğiniz beş şey: Sübhânellâhi, velhamdülillâhi, velâ ilâhe illallâhü, vallâhü ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm, demektir.

Azalarınızla işleyip asla terketmemeniz gereken beş şey: Beş vakit namazdır.

Kalbinizden asla çıkarmamanız gereken şey ise beş zâtın sevgisidir: Peygamberinizin (s.a.v.) sevgisi, Hazret-i Ebûbekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali’nin sevgisidir. Rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn. (Mir’âtü’l-Hâmidîn)


Mevlana Celaleddin-i Rûmî

Mevlana Celaleddin-i Rûmî, 1207’de Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl adı Muhammed, lakabı Celaleddin’dir. Hayatını Anadolu’da geçirdiği için “Rûmî” denildi. Babası Sultânü’l-ulemâ Bahâeddin Veled, annesi Mümine Hatun’dur. Hz. Mevlana, Halep ve Şam’da ilim tahsil etmiştir.

Hz. Mevlana, Lârende (Karaman) Medresesi’nde babasının yerine müderrislik yaparken, Seyyid Burhaneddin’in daveti üzerine Konya’ya geçti, 1273’te vefat etmiş olup kabri Konya’dadır.

En meşhur eseri olan Mesnevî’nin asıl adı Mesnevî-i Mânevî’dir. Mevlana’nın söylediği beyitleri halîfesi Hüsameddin Çelebi yazmıştır. Altı ciltlik eser, yaklaşık 25.700 beyittir.

Mesnevî’den: Su ile Sönmeyen Sadaka ile Söner

Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında hicretin 19. senesinde Medine yakınında Harretü Leylâ adındaki mevkide yerden ateş çıktı. Her tarafı kasıp kavurdu, yakmadık hiçbir şey bırakmadı. İnsanlar su ve sirke döküp yangının şiddetini azaltmaya çalıştılar. Ne var ki ateş gittikçe artıyordu. Şehir halkı Hazret-i Ömer’e (r.a.): Su, ateşi söndürmüyor, deyince, Hazret-i Ömer (r.a.):

“Suyla ateş sönmüyorsa sadaka verin.” buyurdu. Herkes sadaka verdi. Ateş söndü.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/17.html)
Başlık: İhyâü Ulûmi’d-Dîn Kitâbı
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:01:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

إِنَّ لُبْسَ الثِّيَابِ الْحَسَنَةِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ سُنَّةٌ
(احياء)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cuma günü güzel elbise giymek sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu’l-Ulûm)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

18
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/18.png)

Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 18 Rebîulevvel 1438

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)

İhyâü Ulûmi’d-Dîn Kitâbı

Şeyh Ebulhasen bin Harzem, İmâm Gazâlî’nin İhyâu Ulûmiddîn kitabını okuduğunda “Bu sünnete muhâliftir” deyip Mağrib beldelerinde ne kadar İhyâ kitabı nüshası varsa hepsini yakılmak üzere toplatır.

Bu sırada Şeyh Ebulhasen rüyasında Resûl-i Ekrem Efendimiz’i (s.a.v.), Hazret-i Ebûbekir ve Hazret-i Ömer’le birlikte görür. İmâm Gazâlî, elinde İhyâ kitâbı ile huzurda:

“Yâ Resûlallâh, işte şu zattan davâcıyım, kitabıma bakınız. Şu zâtın zannettiği gibi sünnetinize muhâlif ise ben Allâh’a tevbe ediyorum. Eğer beğenirseniz sizin sünnetinize uymamın bereketiyle hasmımdan hakkımı alınız” der.

Peygamberimiz (s.a.v.) İhyâ kitabına sayfa sayfa başından sonuna kadar baktıktan sonra: “Vallâhi bu pek güzel bir şeydir” buyurur. Sonra kitabı Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’a ve Hazret-i Ömer’e verir. Onlar da tedkîk edip beğenirler.

Bunun üzerine Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Şeyh Ebulhasen’in seksen sopa ile cezalandırılmasını emreder. Beş sopa vurulunca Hazret-i Ebûbekir şefâatçi olup:

“Yâ Resûlallâh, belki şu zât bunu senin sünnetine muhâlif olduğunu zannetmiş, zannında hata etmiştir” der. İmâm Gazâlî, Hazret-i Ebûbekr’in şefâatini kabûl edip râzı olur.

Şeyh Ebulhasen uyandığında sopanın izlerini sırtında bulur ve olanları bütün herkese bildiririr. Vurulan sopaların tesiri ve acısı bir ay geçmez, hasta yatar. Bu sırada hatasının affı için Allâhü Teâlâ’ya duâ edip Peygamberimiz’in (s.a.v.) şefâatini ister. Bir ay sonunda yine Peygamberimiz’i (s.a.v.) rüyâsında görür, mübârek elleriyle sırtını meshedince iyileşip eski sıhhatine kavuşur. Bundan sonra İhyâ kitabını insaf gözüyle tekrar okuduğunda mahzurlu hiçbir şey olmadığını anlar ve İhyâ’nın tamâmen kitap ve sünnete muvâfık olduğunu görür. (İmâm Suyûtî, Teşyîdü’l-erkân)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/18.html)
Başlık: Neme Lazımcılığın Zararı | Fıkra: "Çömlekler Büyük Olursa!"
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:08:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَحِبَّ لِلنَّاسِ مَا تُحِبُّ لِنَفْسِكَ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendin için sevip arzu ettiğini, insanlar için de sev!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

19
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/19.png)

Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 19 Rebîulevvel 1438

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)

Neme Lazımcılığın Zararı

Ayasofya karşısında altı minareli ve gâyet zarif Sultanahmed Câmiinin bânîsi olan Birinci Ahmed Han, devletin içine düştüğü bazı sıkıntılar üzerine en yakın hizmetkârı vâsıtasıyla Şeyhulislâm Mehmed Efendi’ye:

“Ümmet-i Muhammed’e ilâhî yardım vaad olunmuşken Devlet-i Aliyye’nin üzerine çöken bu başıbozukluğun ve halkın perişanlığının sebebi nedir?” diye yazmış.

Şeyhulislâm cevâbında fetvâlarda mu‘tâd olduğu üzere aynı kağıda ve sultânın nâmesi altına uzun bir “be” harfi çektikten sonra “Bu iş beni ne alakadar eder” diye yazıp gönderir. Sultan bunu görünce, Şeyhulislâm suâlime itibar etmemiş diye hiddetlenir ve derhal huzuruna getirilmesini emreder. Şeyhulislamlara padişahların göstere geldikleri iltifatı etmeyip onu azarlar ve:

“Benim için bu kadar mühim bir işte nasıl: ‘Bana ne’ deyip cevap vermezsin?” der. Şeyhulislâm der ki:

“Hayır sultânım, bilakis sizin suâlinize çok dakîk ve vecîz sûrette cevap verdim. Her ne vakit devlet adamlarının ve milletin ferdleri sadece kendini düşünür, herkesi alakadar eden hususları düşünmez de: ‘O işten bana ne’ derse artık belâlar umûmî olur” der.

Sultan Birinci Ahmed Han, Şeyhulislâm’ın izâhını çok beğenir ve ona üç hil‘at giydirir. (Makâlât-ı Kevserî)


FIKRA: Çömlekler Büyük Olursa!

Açgözlü ve tamahkâr Eş’ab bir gün, çömlekçi dükkânının önünde durup bir zaman çanak çömleklere baktıktan sonra çömlekçiye,

- Şunları biraz daha büyücek yapsan olmaz mı? demiş.

Çömlekçi onu müşteri zannedip

- Hangisinden ne kadar, ne büyüklükte istiyorsun? diye sorunca:

- Yok, ben alacak değilim. Alanlar, şayet bu kaplarla bana bir şey verecek olurlarsa, çokça olsun demek istedim!... demiş.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/19.html)
Başlık: İmâm Şâfiî Rahimehullâh Buyurdular | Bir Mesele: Tırnaktaki Boya
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:13:49
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْرِمُوا الْعُلَمَاءَ فَإِنَّهُمْ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ فَمَنْ أَكْرَمَهُمْ فَقَدْ أَكْرَمَ اللهَ وَرَسُولَهُ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“(Hakîkî) âlimlere hürmet ediniz. Muhakkak onlar peygamberlerin vârisleridir. Kim onlara ikrâm (ve hürmet)ederse Allâh’a ve Resûlü’ne hürmet etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

20
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/20.png)

Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 20 Rebîulevvel 1438

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)

İmâm Şâfiî Rahimehullâh Buyurdular

Dünyada üç şey son derece güçtür: Fakir iken cömertlik, zenginken dünya sevgisini kalbine koymamak ve şerrinden korkulan adama karşı doğruyu söylemek.

Kibir ile ilim tahsîl edenler iflah olmaz.

Âlimlerin güzelliği kerem, hilm, vera gibi güzel ahlâka sahip olmalarıdır. Âlimlerin zühd ve takvâyı terketmeleri kadar çirkin bir şey yoktur. Dünyaya hırsı olan âlimlerin ve akılsızların meclisinden kaçmalıdır.

İhtiyacından fazla dünya malı toplamak için çalışmak kişinin kendine azâbıdır.

Siz bütün malınızı vermiş olsanız insanları razı edemezsiniz. Amellerinizi ihlâs ile -sırf Allah rızası için- yapınız.

Arkadaşının özürlerini kabul etmek, ayıplarını gizlemek ve kusurlarını affetmek samimiyet alâmetlerindendir.

İnsanlar ile çok beraber bulunmak ahlâkı bozuk arkadaşları artırır. İnsanlardan dâimâ uzak olmak da insanların düşmanlığına sebeptir. Sen orta bir halde ol.

Kerem ve cömertlik, sâhibinin ayıplarını örten bir meziyettir.

Bid‘at sâhiplerinin havada uçtuğunu görsem asla itibar etmem.

Katiyyen yalan söylemedim. Gerek doğru ve gerek yalan yere yemin etmedim.

Ömrümde bir defa karnım doyunyaca kadar yemek yemedim.


Bir Mesele: Tırnaktaki Boya

Boyacıların tırnaklarında kalan boyalar, -zaruretten dolayı- abdestlerine zarar vermez. Fakat mesleği boyacı olmak gibi bir zarûret yoksa tırnakların üzerinde birer ince tabaka teşkil eden ve altlarına suyun gitmesine mâni olan boyalarla abdest tamam olmaz. Nitekim abdest âzâlarına yapışmış olan hamur, mum, çapak gibi şeyler de böyledir. Onları çıkarmadıkça abdest olmaz. (B. İslam İlmihali)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/20.html)
Başlık: Verâ’ın Tamam Olması İçin On Şey | İmam Şâfiî Hazretlerinin Fazileti
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:21:09
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَضْلُ الْعِلْمِ خَيْرٌ مِنْ فَضْلِ الْعِبَادَةِ وَخَيْرُ دِينِكُمُ الْوَرَعُ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İlmin fazileti (nâfi le) ibâdetin faziletinden daha hayırlıdır.Sizin dindeki en hayırlı ameliniz, verâ (harâmdan ve şüphelilerden sakınmak)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

21
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/21.png)

Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 21 Rebîulevvel 1438

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)

Verâ’ın Tamam Olması İçin On Şey

İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor ki:

Allâhü Teâlâ’yı bilen bir âlim (Ebu’l-Leys es-Semerkandî) dedi ki:

Kişi şu on şeyi kendisine farz görmedikçe vera’ı (şüphelilerden sakınması) tamam olmaz:

Birincisi, dilini gıybetten muhafaza etmek,

İkincisi, (insanlarla) istihzâ ve alay etmekten uzak durmak,

Üçüncüsü, (kâmil bir mümine) sû-i zandan sakınmak,

Dördüncüsü, gözünü haramlara kapatmak,

Beşincisi, doğru sözlü olmak,

Altıncısı, -kendini beğenmemek için- bütün nimet ve ihsanı Allâhü Teâlâ’dan bilmek,

Yedincisi, malını -batılda harcamayıp- Allâhü Teâlâ yolunda harcamak,

Sekizincisi, kendisi için makam, mevki ve büyüklük istememek,

Dokuzuncusu, namazları vaktinde ve eksiksiz kılmaya devam etmek,

Onuncusu, dâima Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolunda devam edip ayrılmamak. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/ m. 66)


İmam Şâfiî Hazretlerinin Fazileti

Evliyâullahın büyüklerinden bir zat anlattı:

‘Bir gece rüyamda Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) gördüm ve:

“Yâ ResûlAllah, yeryüzünde, Allah’ın evliyalarından evtad denilen zatlar olduğunu haber verdiğiniz bir hadisi şerif duydum.” dedim.

“Evet” buyurdular.

“Onlardan biri ile görüşmek (sohbetinde bulunmak) istiyorum.” dedim.

“Muhammed bin İdris (İmam Şâfiî) onlardandır.” buyurdular. (Tezkiratü’l-Evliya)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/21.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Benim Ümmetimi İki İsimle İsimlendirdi | Mü’min Âllah’ın Nuru İle..
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:24:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَدِّ الْأَمَانَةَ إِلَى مَنِ ائْتَمَنَكَ وَلَا تَخُنْ مَنْ خَانَكَ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sana verilen emaneti sahibine ver, sana hıyânet edene sen hıyânet etme.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

22
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/22.png)

Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 22 Rebîulevvel 1438

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

Allâhü Teâlâ Benim Ümmetimi İki İsimle İsimlendirdi

Hazret-i Ömer radıyallâhü anh, bir Yahudi’den alacağını istemek üzere gitti. Adam ödemekte ağırlık gösterince ona dedi ki: “Hayır, Muhammed aleyhisselâmı beşer üzere üstün kılan Allâh’a yemîn ederim ki alacağımı sana bırakmam” dedi. Yahûdî “Hayır, beşer üzerine üstün kılmadı” deyince, Hazret-i Ömer ona vurdu. Yahûdî, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip şikâyet etti. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Evet, ey Yahûdî! Hz. Âdem Safiyyullâh, Hz. İbrahim Halîlullâh, Hz. Mûsâ Neciyyullâh, Hz. Îsâ Rûhullâh, ben de Habîbullâhım.

Evet, ey Yahûdî! Sizin Allâh’ı isimlendirdiğiniz iki isimle Hak Teâlâ benim ümmetimi isimlendirdi. Biri ‘es-Selâm’ ki ümmetime ‘müslimîn’ ismini verdi. Diğeri ‘el-Mü’min’ ki ümmetime ‘mü’minîn’ ismini verdi.

Evet, ey Yahudi! Siz bizim için ayrılmış bir günü (Cuma’yı) taleb ettiniz; Allah (Cuma’yı) bize tayin etti. Sonraki (Cumartesi gününü) size, sonraki (Pazar gününü) Hıristiyanlar’a tayin etti.

Evet, ey Yahudi! Siz evvelûn (evvelkiler), biz âhirûnuz (sonrakileriz). Lâkin kıyâmet gününde sâbikûnuz (en öndekileriz).

Evet, cennete ben girmeden diğer peygamberler girmezler, ümmetim girene kadar da diğer ümmetler giremezler.” (Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)

Mü’min Âllah’ın Nuru İle Bakar

Bayezîd-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri bir gün ezan okuyup namaz kıldıracağı sırada saftaki cemaate dönüp bakmış. Hâlinden seferden geldiği anlaşılan birisine yaklaşıp bir şeyler söylemiş. Adam hemen mescitten çıkmış. Buna şahit olanlardan birisi o adama sormuş. O da anlatmış:

‘Ben seferde iken su bulamamış ve teyemmüm etmiştim. Buraya gelince teyemmüm etmiş olduğumu unuttum ve namaz kılmak için mescide girdim. Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri bana “Su varken teyemmüm caiz olmaz.” buyurdu. Ben de hatırlayıp abdest almak için çıktım.’ (Tabakâtü’l-Evliyâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/22.html)
Başlık: Bütün İnsanlar Peygamberimiz’e İman İle Mükellefdir
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:27:57
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ آيَةَ الْكُرْسِيِّ فِي دُبُرِ الصَّلَاةِ الْمَكْتُوبَةِ كَانَ فِي ذِمَّةِ اللهِ إِلَى الصَّلَاةِ الْأُخْرَى
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim (beş vakit) farz namazın arkasında Âyetü’l-Kürsî’yi okursa o kimse, diğer namaza kadar Allâh’ın zimmetinde (himâyesinde)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

23
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/23.png)

Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 23 Rebîulevvel 1438

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)

Bütün İnsanlar Peygamberimiz’e İman İle Mükellefdir

Hazret-i Âdem aleyhisselam ile Havva validemiz ve şeytan hepsi Cennet’ten indirildi. Yeryüzüne indikleri zaman Cenâb-ı Allah, kendilerine tevbenin kabulünün icâbı olarak şöyle buyurdu (meâlen):

“Dedik: İnin oradan hepiniz. Sonra benden size ne zaman bir hidâyetçi (resul veya kitap gibi her hangi bir delil) gelir de kim o hidayetçimin izince giderse (ona tâbi olursa) onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.” (Bakara sûresi, âyet 38)

Allâhü Teâlâ her hangi bir zamanda gelen hidâyetine tâbî olmaları şartıyla bunu vaad etmişti. İşte Hz. Âdem’in tevbesinin semeresi olan bu vaad kıyamete kadar devam eder. Böyle bir hidâyete nâil olan kimselerin Muhammed aleyhisselamın peygamberliğini inkâr etmeleri düşünülebilir mi? …

“Onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.” sırrına mazhar olmak için bir müddet sâlih mümin olarak yaşamış olmak kâfi değildir. Onda sebat edip hüsn-i hâtime ile gitmek yani Allah’a îmân ve amel ile kavuşmak da lâzımdır... Bunda bir de (meâlen): “Ve onlar ki hem sana indirilene îmân ederler, hem senden evvel indirilene...” (Bakara sûresi, âyet 4) şartı da vardır. Dünya ve ahirette ebedî saâdetin, ahirete iman ve bütün peygamberler ile beraber Muhammed Aleyhisselâm’a ve ona indirilene iman edenlere mahsus olduğu da tebliğ kılınmıştır.

Muhammed aleyhisselamın peygamberliğinden evvel, Allah’a ve âhiret gününe iman eden ve sâlih amel yapanlar bile Tevrat ve İncil’in hükmünce istikbâlin büyük peygamberine îmân ile mükelleftiler. Buna işâreten (meâlen): “…Ahdime vefâ edin ki ahdinize vefâ edeyim…” (Bakara sûresi, âyet 40) buyrulmuştur. Böyle olunca Muhammed aleyhisselam peygamber olarak geldikten sonra onu inkâr edenler arasında hakikî îmân erbâbı bulunduğunu tasavvur etmek imkânsızdır… (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/23.html)
Başlık: Sabreden ve Şükredenler | Dinimiz İslâm, Nebîmiz Muhammed Aleyhisselam
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:35:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ وَالزُّهْدُ غِنَاءُ الْاَبَدِ
(فر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sabır, sıkıntıdan kurtulmanın, ferahlığa kavuşmanın anahtarıdır. Zühd (dünyaya rağbet etmemek) ebedî zenginliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

24
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/24.png)

Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 24 Rebîulevvel 1438

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)

Sabreden ve Şükredenler

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:

“İki haslet kendisinde olan kimseyi Allâhü Teâlâ şükreden ve sabreden (diye) yazar. Bu iki haslet kendisinde olmayan kimseyi de şükreden ve sabreden yazmaz:

Dînî hususlarda kendinden yukarıda olanlara bakıp onlara uyan ile dünya işlerinde kendisinden aşağıdakine bakıp da kendisini onun üzerine fazîletli kılan Allâhü Teâlâ’ya hamd eden bu kimseyi nimetlere şükreden ve belâlara sabredenlerden yazar.

Kim de dînî hususlarda kendisinden aşağıda olanlara bakar (ve kibirlenir), dünya işlerinde de kendisinden yukarıda olanlara bakar ve onda olanlar kendisinde olmadığı için üzülürse Allâhü Teâlâ o kimseyi şükreden ve sabredenlerden yazmaz.” (S. Tirmizi)

Belâya uğramış birini gören kimse ‘Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ’ derse ne olursa olsun ona, bu belâdan âfiyet verilir.” (Mânâsı: Seni mübtela kıldığı beladan bana âfiyet veren ve beni yarattıklarının birçoğundan fazîletli kılan Allah’a hamdolsun). (S. Tirmizî)


Dinimiz İslâm, Nebîmiz Muhammed Aleyhisselam

Hazret-i Ömer (r.a.) bir gün Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna geldi ve:

“Yâ Resûlallâh! Benî Kurayza’dan birine uğramıştım. Bana Tevrât’tan bazı kısımlar yazdı. Onları size arz edeyim mi?” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) gadablandı, mübârek yüzü değişti. Hz. Ömer (r.a.) hemen:

“Razînâ billâhi rabben ve bi’l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin resûlen” (Rabb olarak Allâh’a, dîn olarak İslâm’a, resûl olarak da Muhammed aleyhisselâma râzı olduk) dedi ve Resûlullâh Efendimiz memnûn oldu. Sonra şöyle buyurdular:

“Muhammed’in nefsini kudretinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, eğer şimdi aranızda Hazret-i Mûsâ bulunsa, sonra siz de ona tâbi olsanız, elbette sapmış olurdunuz. Zira sizler ümmetlerden benim nasîbim, ben de peygamberlerden sizin nasîbinizim.” (İtmâmü’n-Ni‘me, İmam Suyûtî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/24.html)
Başlık: İlim, Amel Etmek İçindir
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:40:05
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْعِلْمُ حَيَاةُ الْإِسْلَامِ وَعِمَادُ الْإِيمَانِ وَمَنْ عَلَّمَ عِلْمًا أتَمَّ اللهُ لَهُ أجْرَهُ وَمَنْ تَعَلَّمَ فَعَمِلَ عَلَّمَهُ اللهُ مَا لَمْ يَعْلَمْ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İlim, İslâm’ın hayâtı ve îmânın direğidir. Kim ilim öğretirse Allâhü Teâlâ onun mükâfatını tam verir. Kim öğrenir ve amel ederse Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

25
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/25.png)

Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 25 Rebîulevvel 1438

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)

İlim, Amel Etmek İçindir

İlim ancak amel etmek için öğrenilirse faydalı olur. İlmi tahsîl eden, onunla amel etmezse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın huzurunda aleyhine delîl olur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“İnsanların kıyâmet gününde azâbı en şiddetli olanı Allâhü Teâlâ’nın ilmiyle menfaatlendirmediği âlimdir.”

“Câhile bir defa yazık, âlime iki defa.” Zira bilmemek mazeret olabilir. Ammâ âlimin fesâdı, câhillerin de fesadına sebep olur. Nitekim meşhur fetva kitabı Tatarhâniyye’de Hazret-i Ömer’in (r.a.): Âlimin ayağı kaydığında onunla birlikte bütün âlemin ayağı kayar.” buyurduğunu yazmıştır.

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini vefâtından sonra rüyâda gördüler.

“Ey Ebu’l-Kâsım, neyin faydasını gördün” dediler.

“Bütün ibâreler yani zâhirî ilimler kayboldu: İşâretler yani bâtınî ilimler de gömüldü. Sadece gecenin ortasında kıldığımız iki rek‘at namazın faydasını gördük” buyurdu.

İmâm Gazâlî der ki:

“Ey oğul, sadece zâhirî ilimlerle meşgûl olup kıyâmet gününde amelce iflâs edenlerden olma. Bâtınî ilimlerden (tasavvuftan) nasipsiz de kalma. Yani zâhirî ve bâtınî ilimleri, şerîat ve hakîkati birleştir. İyi bil ki insanı helâk olmaktan ancak işlediği amelleri kurtarabilir. Bir adamın bir sahrada on tane iyi kılıcı ve sâir silahları olsa, adam da gâyet cesur ve bahadır olsa, sonra üzerine korkunç bir aslan hücûm etse, hiç o silahları kullanmadan bu tehlikeden kurtulabilir mi? İşte ilim de böyledir, onu kullanmazsan yani amel etmezsen bir işine yaramaz. Bir adam ilimden yüz bin mesele öğrenmiş olsa, bunca ilimden sadece amel ettiğinden fayda görecektir.” (Hâdimî, Eyyühe’l-veled şerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/25.html)
Başlık: Ezâni (Gurûbî) Saat Nedir?
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:44:27
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مُسْلِمَيْنِ يَلْتَقِيَانِ فَيَتَصَافَحَانِ إِلَّا غُفِرَ لَهُمَا قَبْلَ أَنْ يَفْتَرِقَا
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İki Müslüman birbiriyle karşılaşıp da musafaha ederse muhakkak birbirinden ayrılmadan günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

26
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/26.png)

Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 26 Rebîulevvel 1438

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)

Ezâni (Gurûbî) Saat Nedir?

Güneşin batması yani akşam ezanı ile başlayan saat hakkında kullanılan bir tâbirdir. Her gün güneş battığında ezânî saate göre saat 12.00’dir. Akşam ezanı bu saatle hep 12.00’de okunduğundan “ezânî saat” denilmiştir. Bugünkü kullandığımız Aralık 1925’te kabul edilen vasatî saate halkımız “alafranga”, ezânî saate de “alaturka” demiştir.

Osmanlı Devleti zamanında büyük cami muvakkithânelerinde vakitleri hesaplamakla vazifeli muvakkitler vardı. Akşam ezanı her gün bu muvakkitlerin hesaplarına göre okunur ve Müslümanlar da saatlerini 12.00’ye ayarlarlardı. İlm-i hey’et derslerinde namaz vakitleri hesaplarını öğrenen imamlar, muvakkitlerin olmadığı ücra yerlerde vakitleri hesaplarlardı. Ezanlar bunların yaptığı hesaplara göre okunur ve saatler akşam ezanı ile 12.00’ye ayarlanırdı. Saat ayarı ezanla bildirilmiş olurdu. Bu bakımdan bu saate “mahalli saat” de denilmiştir.

Akşam namazının vaktinin hesaplanmasında hey’et (astronomi) ilmindeki guruba yani güneş merkezinin ufukta batmasına değil her mahallin şer’i gurûbuna itibar edilir. Şer’i gurûb ise her mahallin en yüksek mevkiinde görülen zahirî gurûb demektir. Meselâ İstanbul’da deniz sathına göre güneş zahirde gurûb ettiği halde 250 metre yüksekliğindeki Çamlıca’da bulunan bir kimse güneşi henüz batmamış göreceğinden İstanbul için Çamlıca’ya itibar olunmak lâzım gelir. Şer’i gurûb, zahiri gurûbdan sonra meydana gelir. Ve her ikisi arasında geçen müddet -ki ona temkin denilir- zâhiri gurûb üzerine ilâve olunarak akşam vakti hesaplanmış olur.

Memleketimizde, az da olsa, bu saati kullananlar hâlâ mevcuttur. Üstelik bu saat bize bir ecdâd yadigârıdır. Ecdâdımıza saygı ve sevgimizin bir nişânesi olarak, ezânî saati bir köşeye terk etmeye râzı olamıyoruz. Sadece İstanbul için de olsa, bu saati muhafaza ediyoruz. İstanbul için ezânî saatler Fazilet Takvimi internet sitesinde verilmektedir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/26.html)
Başlık: “Temizlik İmanın Yarısıdır”
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:48:55
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْاِسْلَامَ نَظِيفٌ فَتَنَظَّفُوا فَإِنَّهُ لَايَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا نَظِيفٌ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak İslam temizdir. Öyleyse siz de (maddeten ve mânen) temizlenin. Zîrâ cennete ancak temizler girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

27
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/27.png)

Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 27 Rebîulevvel 1438

Ayasofya'nın İnşası (537)

“Temizlik İmanın Yarısıdır”

İslâm dini maddî ve manevî temizliğe büyük ehemmiyet vermiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Temizlik, imanın yarısıdır.” buyurarak temizliğin İslâm dininde ne kadar mühim olduğunu bildirmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) temizliğe çok dikkat ederdi. Güzel kokuyu aslâ terketmezdi. Hazarda ve seferde ayna, misvâk ve makası aslâ yanından ayırmazdı. Peygamberimizin elbisesi aslâ kirlenmezdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizliği sever. Kerîm’dir, lütuf ve ihsânı sever. Cömerttir, cömertliği sever.” (Müsned-i Ebû Ya’lâ)

Müslümanın, yüzünde, saçında, sakalında, tırnağında bulunan kirleri temizlemesi, tırnaklarını kesmesi, saçlarını taraması sünnettir. Müslümanın, giydiği elbisesi temiz ve düzgün olmalıdır. Nitekim “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir heyet geldiği zaman en güzel elbisesini giyer, Ashâbına da böyle yapmalarını emrederdi.” (Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe)

Müslümanın maddî ve manevî pisliklerden temizlenmesi icab eder. Kul manevî günah kirlerinden (tevbe etmediyse) cehennem ile temizlenmedikçe yahut Allâh’ın rahmeti erişmedikçe cennete giremeyecektir. Hadîs-i şerîfte: “Muhakkak İslâm temizdir. Öyleyse siz de (maddeten ve manen) temizlenin. Zira cennete ancak temizler girer” buyurulmuştur. (Kenzü’l-Ummâl)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) mescidde iken, saçı sakalı dağınık birisi geldi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıkıp saçını sakalını düzeltmesini eliyle işaret buyurdu. Adam dışarı çıkıp saçını sakalını düzeltip tekrar içeri girdi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Bu şekilde gelmesi, şeytan gibi saçı dağınık halde gelmesinden daha hayırlı değil midir?” buyurdular. (Muvatta)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/27.html)
Başlık: Hz. Îsâ, Ahmed Aleyhisselamı Müjdelemiştir
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:53:20
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلُّوا عَلَيَّ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ عَلَيَّ زَكَاةٌ لَكُمْ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana salevat okuyunuz. Muhakkak ki salevatınız, sizin için (manevî) bir temizliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

28
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/28.png)

Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 28 Rebîulevvel 1438

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)

Hz. Îsâ, Ahmed Aleyhisselamı Müjdelemiştir

Kur’ân-ı Kerîm’de (meâlen) “O vakti de düşünün ki Îsâ bin Meryem şöyle demişti: ‘Ey İsrail oğulları! Haberiniz olsun ki ben size Allah’ın resûlüyüm. Önümdeki Tevrât’ı tasdikçi ve benden sonra gelecek olan bir resûlün müjdecisi olarak gönderildim ki o resûlün ismi Ahmed’dir…” (Saff Suresi, ayet 6) buyurulmaktadır.

Hazret-i İsâ’nın gelişi hem Tevrat’a dâir olan haberlerin doğruluğunu isbat etmiş hem de Ahmed aleyhisselamı müjdelemiş ve bu mevzûdaki haberleri tasdik etmiş bulunuyordu. Lâkin Mûsevîler Hazret-i İsâ’yı inkâr ettikleri gibi Hıristiyanlar da bu müjdeyi, kısmen inkâr ve kısmen te’vil ederek haksızlığa sapmışlar ve eldeki İncil’lerin böyle bir şeyden bahsetmediğini iddia etmişlerdir…

Hâlbuki Âlûsî tefsirinde diyor ki: Gözlerini taassub perdeleri bürümemiş olanlar nazarında İncil’de geçen “Faraklît” kelimesinden murad “Ahmed sallAllahü aleyhi vesellem” dir. Eski İncil tercümelerinde bu kelime faraklit (veya paraklit) diye aynen muhafaza edilerek gösterilirken yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde “teselli edici” diye basılmıştır. Aslı bozulmuş olan bu İncil’lerde Kur’ân’ın sarih beyanına karşı muhâlefet edilmek istenilmesi bile Kur’an’ın haber verdiği bu müjdenin i’tirâf edilmiş bulunduğunu gösterir.

Bazı âlimler de İncil (avangel) kelimesinin esas manasını tetkik etmişler ve İncil kelimesinin asıl manası müjde demek olduğu ve hakikatte İncil’in ve Hazret-i İsâ’nın gelecek resulü müjdelemek için gönderildiği kanâatine vardıklarını söylemişlerdir.

İşte Hazret-i İsâ böyle demiş olduğu halde Mûsevîler onu dinlemediği gibi Îsevî olanlardan birçoğu da bunu yalanlar veya te’vil ve tahrif ile inkâr ederler. Bundan dolayı bu hakikate işâret olunarak buyruluyor ki (meâlen): “Sonra o resul, yani Îsâ’nın o suretle müjdelemiş olduğu ismi Ahmed olan resul onlara açık açık âyetler ve mu’cizelerle geldiği zaman da bu apaçık bir sihir dediler.” (Saff Suresi, ayet 6) (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/28.html)
Başlık: Hakiki Bir Mü’min’in Tefekkürü | Rebîulâhir Ayı | Rebîulahir Ayı İctimâ‘I, Ru’ye
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 02:59:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
(سورة آل عمران، 85)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o kimse âhirette ziyân edenlerden olacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

29
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/29/29.png)

Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 29 Rebîulevvel 1438

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)

Hakiki Bir Mü’min’in Tefekkürü

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir tarafa yaslanmışlar iken Muâz bin Cebel hazretleri huzûruna girdi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Nasıl sabahladın ey Muâz?” diye sordular,

“Allâh’a îmân ettiğim halde sabahladım” dedi.

“Her sözün bir delili, kalplerdeki her hâlin bir alâmeti vardır. Senin (bu) sözünün delili nedir?” buyurdular,

“Ey Allâh’ın nebisi, ben her sabah uyandığımda o gün akşama ulaşamayacağımı; akşama kavuştuğumda sabaha ulaşamayacağımı düşünürüm. Attığım her adımda bir sonraki adımı atamayacağımı düşünürüm. Kendimi şöyle düşünürüm: Sanki kıyamet kopmuş, Allah’ın huzurunda her ümmet diz çökmüş kitabına ve peygamberine ve Allâh’dan başka taptıkları putlarına çağırılıyorlar. Cehennemliklerin azablarına, cennetliklerin sevaplarına bakıyor gibiyim.” Peygamberimiz (s.a.v.):

“İyi bildin, buna devam et” buyurdular. (Tarih-i Dımaşk)


Rebîulâhir Ayı

Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.

Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:

“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Rebîulahir Ayı İctimâ‘I, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1438 yılı Rebîulâhir ayı ictimâ‘ı 29 Aralık Perşembe günü Türkiye saati ile 08:55’dedir.

Ru’yet, ise 29 Aralık Perşembe Türkiye saati ile 23:48’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Büyük Okyanus’un orta kısımları, ABD, Atlanta, Orlando, Florida, Küba, Kosta Rika, Honduras, Meksika

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 30 Aralık Cuma günü de Rebîulâhir ayının 1. günüdür.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/29.html)
Başlık: Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:08:38
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْسَ مِنَّا مَنْ تَشَبَّهَ بِغَيْرِنَا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bizden olmayanlara benzemeye çalışan, bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

30
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/01.png)

Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 01 Rebîulâhir 1438

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)

Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:

“İki dîni tasdîk eden (İslâm’dan başka hak din olduğuna inanan) kişi şirk ehlinden sayılır.

İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir.

Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...

Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.

İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /m. 41)

“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman kalbini şiddetli zulmet içinde gördüm... Bu zulmetin kalkması için ne kadar teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.

Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının cezası, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 266)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/30.html)
Başlık: Kurân Tefsirine Dâir
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:31:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
(سورة المائدة، 51)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey iman edenler Yahûdî ve Hristiyanları dost tutmayınız.
Onlar bir birlerinin dostudur. Ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır. Şüphe yok ki Allah o zalim kavimlere hidayet etmez.”

(Mâide sûresi, âyet 51)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/02.png)

Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 02 Rebîulâhir 1438

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

Kurân Tefsirine Dâir

Kur’ân-ı Kerîm’in tefsîri için, şu on beş ilmi mükemmel bilmek şarttır: Lugat, Nahiv, Sarf, İştikâk, Meânî, Beyân, Bedî‘, Kırâet, Akâid, Usûlü Fıkıh, Esbâb-ı Nüzûl, Nâsih-Mensûh, Fıkıh, Hadîs ve bunlara ilâveten Allâhü Teâlâ tarafından ihsân olunan ilm-i ledünnî.

Cenâb-ı Hakk’ın vergisi olan ilm-i ledünnî, “Kim bildiği ile amel ederse Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir” hadîs-i şerifinde haber verilen ilimdir. Kurân-ı Kerîm ilimleri sâhili olmayan okyanus gibidir. Günahda ısrar eden kalbinde bid‘at, kibir, hevâ, dünyâ sevgisi olan, îmânı tahkîk mertebesine ermemiş kimseye Kur’ân-ı Kerîm’in esrârı aslâ keşfolmaz, verilmez.

Bu sayılan âlet ilimleri ve âlî (yüce) ilimler, müfessirler için birer âlet mesâbesindedir. Bu ilimlere muttali olmayan kimselerin yazmaya cür’et edecekleri tefsîrler, kendi görüşüne göre tefsîr kabîlinden olacağı cihetle mutâlaası asla câiz değildir.

Kendi bozuk kanaatlerini yaymak istediklerinden kötü itikad sahiplerinin yazdıkları tefsirler itimada ve mütâlaaya asla lâyık değildir. Resûlullâh’ın (s.a.v.) sünnetine sarılmayanların tefsirleri de itimaddan mahrum ve manevî feyizden nasipsiz olacağından yine okunması tavsiye edilmez. Hele Bâtınıyye, Râfizıyye gibi sapıkların tefsirleri İslam bünyesini tahrip gibi hâince bir maksada dayandığından bunları ele almak bile câiz değildir.

Bid‘at sâhiplerinin tefsirleri de kendi bâtıl, boş itikadlarını te’yîd düşüncesiyle yazılmış şeylerdir. Bunlardan bir takımı, kendilerini gizleyerek haktan yana görünmüş, halkı ehl-i sünnet yolundan ayırmak gayesi gütmüşlerdir. Bunun için tefsirlerinde kalplere şüphe bırakacak meseleleri yazmışlar, yazıları arasına saf zihinleri tereddüde düşürecek, muhâkemesiz kimseleri yanlış kanâatlere saptıracak ibâreler sokuşturmuşlardır.

Bu sebeplerle Ehl-i Sünnet âlimlerinin mutemed tefsirlerinden başka tefsîr ve meâlleri okumak aslâ câiz olamaz. (Ö. Nasuhi Bilmen, Tefsîr Tarihi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2016/12/31.html)
Başlık: Bu Takvîmin Hazırlanmasında İstifâde Edilen Bazı Kitaplar
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:39:46
Bu Takvîmin Hazırlanmasında İstifâde Edilen Bazı Kitaplar:

Tefsir: İ.H. Bursevî, Rûhu'l-Beyan. Süyûtî, el-İtkân. F. Râzî, Tefsîr-i Kebîr. Hamdi Efendi, Hak Dîni. Ö. N. Bilmen, Kurân-ı Kerîm Meâl-i Âlîsi ve Tefsîri, Tefsir Tarihi. Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensur.

Hadis: Kütüb-ü Tis'a. el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr. Alâuddin el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid. Buhari, el-Edebü'l-müfred, et-Tarîhu'l-Kebîr. Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağir, el-Evsat ve el-Kebîr. Hâkim, el-Müstedrek ale's-sahîhayn. Beyhakî, Şuabü'l-imân, Sünen-i Kübra. Sahîh-i İbn-i Huzeyme. Hatib-i Bağdadî, Tarihi Bağdat. İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî. Ö.N.Bilmen, Beşyüz Hadis. A. Naîm ve K. Mîras, Tecrîd-i Sarîh Terc. İbn Ebi'd-dünyâ, Mekârimü'l-Ahlâk. Münzirî, et-Tergîb ve't-terhîb.

Akâid-Fıkıh: Şerh-i Akâid. Ö. N. Bilmen, Hukuk-ı İslamiye, B. İslam İlmihali, Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları. Birgivî Vasiyetnâmesi-Kâdızâde şerhi. Şürünbülâlî, Merâkı'l-Felah. M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm. İmâm-ı Gazâlî, İhyâü Ulûmi'd-dîn. M. Reşîd, Bedru'r-reşîd fi'l-mükeffirât. Ahmed Cevdet Paşa, Eser-i Ahd-i Hamîdi. Kurban Risalesi, Hac ve Umre Rehberi, Nikah Risalesi, Muhtasar İlmihal (Fazilet Neşriyat).

Tasavvuf-Mevize-Nasihat: Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî (K.S.). Fahreddin Ali Safî, Reşahât. Ebû Nuaym Isfehânî, Hilyetü'l-Evliyâ. Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü'l-Evliya. Molla Câmî, Nefehâtü'l-üns. Abdülm. el-Hânî, el-Kevâkibü'd-dürriyye. Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ. Ahmed el-Mekkî, Menâkıb-i Ebî Hanîfe. Seyyid Ali Zâde, Şerhu Şir'ati'l-islâm. ez-Zebîdî, İthâfü's-sâde. Semerkandî, Tenbîhu'l-Gâfilîn. İmâm-Gâzâlî, Minhâcu'l-Abidîn, -el-Mürşidü'l-Emîn. Zemahşerî, Rebiu'l-Ebrâr. Kâdı İyaz, Şifâ-i Şerîf. İmâm Gazâlî, Bidâyetü'n-Nihâye, Eyyühe'l-veled ve şerhi, Merâkı'l-ubûdiyye, Mükaşefetü'l-Kulub. M. Demîrî, Hayâtü'l-Hayevân. Mehmed Saîd, Vezâifü'l-İnâs. E.İbrahim Hakkı, Marifetnâme. S. Hulûsî, Mecmau'l-Âdâb. Ebû Gudde, Safahât min sabri'l-ulemâ. Berekât. Abdulkadir Geylanî, Gunyetü't-Talibîn. Alasonyalı M. Cemal Öğüt, Ana Baba Hakları. Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâî. Süheylî, Nevâdir-i Süheylî. Ebu Necib Sühreverdi, Nehcü's-Sülük. Ahmet Rıfat, Tasvîr-i Ahlâk.

Tarih: İbn-i Hişâm, es-Sîratü'n-Nebeviyye. İbn-i Hallikân, Vefeyâtü'l-âyân. İbnü'l-esir, el-Kâmil. M.A. Köksal, İslam Tarihi. E.Sabri Paşa, Mirât-ı Haremeyn. Nişancızâde, Mirât-ı Kâinât. A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, Takvimu'l-Edvar. İbnü'l-esîr, Üsdü'l-Gâbe. İbn-i abdi'l-berr, el-İstîâb. İbn Hacer-Askalânî, El-İsâbe. İmâm Beyhakî, Menâkıb-i İmâm-ı Şâfiî. Abdülmecid Sivâsî, Menâkıb-i Cihâr-ı Yâr. Taşköprüzâde, Mevzuatü'l-ulum. M. Zihnî, Meşâhiru'n-nisâ. İbnü'l-Adîm, Buğyetü't-taleb fî tarih-i Haleb. Zahidü'l-Kevserî, Lemehâtü'n-nazar. M. Raif, Mirât-ı İstanbul. Zehebî, Siyeru'l-a'lâm. İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübra. İbn-i İyâs, Bedâyiu'z-zuhûr. İ. Hami Danişmend, İzahlı Osm. T. Kron., (Çamlıca Basım Yayın) Tarihi Hakikatler. M. Osmanlı Tarihi, Osmanlı Târihi, Hicaz Vilayet Salnâmesi. İbn-i Asakir, Tarih-i Dımışk. Mecdi Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri. Faik Reşad, Külliyat-ı Letaif.

Lügat ve Ansiklopedi: Ş. Sami, Kâmûs-ı Türki, Kâmûsu'l-A'lâm. Lügat-ı Nâci. Ahter-î Kebîr. Kâmus-ı Muhît. Okyanus. Târifât-ı Seyyid Şerif. Rehber ve Laorusse Ansiklopedileri. M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri. E. K. Eyüboğlu, Atasözleri ve Deyimler.

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/2.html

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

" Bismillahirrahmanirrahim ile başlanmayan her (meşru' ve mübah) olan iş (in hayır ve bereketi) kesiktir."
(Hadis-i Şerif, Feyzü'l-Kadir)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)



Takvim Okuma Usûlü

1- "Besmeleyle başlayacağız,

2- Evvela Günün Tarihini okuyacağız,

3- Sonra Hicrî ve Rûmî Tarihi okuyacağız,

4- Sonra dipnotunu okuyacağız,

5- Sonra en baştaki Âyet-i Kerime veya Hadis-i Şerif mealini okuyacağız. Hadis-i Şerif ise "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki" diyerek; Âyet-i Kerime ise "Allahü Teâlâ buyuruyor ki" diyerek başlayacağız.  Ehemmiyetine binaen metni üç kere tekrarlayabiliriz.

6- Sonra kaynağını okuyacağız,

7- Daha sonra döndürüp arka yüzünü okuyacağız.

8- Bu vazifeyi kurslarımızda ve evimizde yaparak; her gün sohbet yapmış oluyoruz.

Sohbet-i Şerif ne kadar çok ve sık yapılırsa o kadar iyidir. Arabanın deposunu dolduruyorsun bir miktar gidiyor. Sonra benzin azalıyor, çekiyorsun istasyona bir daha dolduruyorsun; biraz daha gidiyor. Gene benzin azalıyor; bir daha dolduruyorsun. İstanbul’a kadar birçok ikmal yaparak gidiyorsun. Sohbetlerde böyle sık sık manevi ikmal yapılır; zevki ve şevki azalmadan artar devam eder, gider. Cenab-ı Allah buna muvaffak etsin kardeşlerim."
Başlık: Fazilet Takvimi Hakkında
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:40:40
Fazilet Takvimi Hakkında

Fazilet Neşriyat ve Tic. A.Ş. 1969 yılından bu yana yayıncılık faaliyetlerinde olup Türkiye ve bütün dünya ülkelerine hizmet verme gayretindedir.

Fazilet Neşriyat’ın gayesi, Ümmet-i Muhammed’e Ehl-i Sünnet itikadını, amel ve ihlâsı öğreten eserler neşretmek ve Müslümanları, ebedî hayatlarını mahvedecek tehlikelerden muhafaza için faydalı eserler okumalarını temine çalışmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muhakkak şu (şer’î) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz.” (Sahîh-i Müslim) buyurmuşlardır. Bunun için ruhun gıdası olan ilmin kitapları seçilerek alınmalı, her yerden alınmamalıdır.

Ehl-i Sünnetin hassasiyetlerine riayet etmeyen yayınevlerinin ve yazarların her hangi bir kitabını almak büyük bir risktir. Çünkü bunlarda ebedî hayatı mahvedecek itikadı bozacak bilgiler bulunabilir.

Müslümanlar çok dikkatli olmalı, dinini, tarihini ve kültürünü mutlaka ve mutlaka Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinden öğrenmelidirler.

Fazilet Neşriyat yayınladığı takvim ve kitapları seçkin bir heyet tarafından zarurî dinî vecibe ve hükümlere yönelik büyük bir titizlikle ehl-i sünnet akaidine uygun olarak hazırlayıp okuyucularımızın istifadesine sunmaktadır.

Fazilet Neşriyat’ın en mühim yayınlarından olan Fazilet Takvimi her sene muteber eserler taranarak ve en mühim bilgiler seçilerek yeniden hazırlanıp okuyuculara arz edilmektedir. Bu bilgilerin her zaman okunması ve istifade edilmesi için internet adresinde ve mobil uygulamalar ile yayınlanmaktadır.

Fazilet Neşriyat, Fazilet Takvimi’ni duvar ve ciltli takvimden sonra büyük boy ciltli takvim olarak da yayınlamaya başlamıştır.

Takvimlerimiz Türkçe başta olmak üzere, İngilizce, Almanca, Hollandaca, Arnavutça, Azerice ve Kırgızca dillerinde de basılmaktadır.

Bütün dünyaya hitap eden müessesemiz Türkiye haricinde yaklaşık 132 ülkede 3200 şehre hitap eden namaz vakitleri portföyü ile dünya Müslümanları için mühim bir hizmet îfâ etmektedir.

Namaz vakitleri verilen ülkeler:

1.   Türkiye
2.   ABD
3.   Afganistan
4.   Almanya
5.   Angola
6.   Arjantin
7.   Arnavutluk
8.   Avustralya
9.   Avusturya
10.   Azerbaycan
11.   Bahreyn
12.   Bangladeş
13.   Belarus
14.   Belçika
15.   Benin
16.   Birleşik Arap Emirlikleri
17.   Bosna Hersek
18.   Brezilya
19.   Brunei
20.   Bulgaristan
21.   Burkina Faso
22.   Burundi
23.   Cezayir
24.   Cibuti
25.   Çad
26.   Çek Cumhuriyeti
27.   Çin
28.   Danimarka
29.   Doğu Timor
30.   Endonezya
31.   Estonya
32.   Etiyopya
33.   Fas
34.   Fildişi Sahili
35.   Filipinler
36.   Filistin
37.   Finlandiya
38.   Fransa
39.   Gabon
40.   Gambiya
41.   Gana
42.   Gine
43.   Güney Afrika
44.   Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
45.   Güney Kore
46.   Gürcistan
47.   Hırvatistan
48.   Hindistan
49.   Hollanda
50.   Hong Kong
51.   Irak
52.   İngiltere
53.   İran
54.   İspanya
55.   İsveç
56.   İsviçre
57.   İtalya
58.   İzlanda
59.   Japonya
60.   K.K.T.C
61.   Kamboçya
62.   Kamerun
63.   Kanada
64.   Karadağ
65.   Katar
66.   Kazakistan
67.   Kenya
68.   Kırgızistan
69.   Kongo Cumhuriyeti
70.   Kongo Demokratik Cumhuriyeti
71.   Kosova
72.   Kuveyt
73.   Laos
74.   Liberya
75.   Libya
76.   Lihtenştayn
77.   Lübnan
78.   Lüksemburg
79.   Macaristan
80.   Madagaskar
81.   Makedonya
82.   Malavi
83.   Malezya
84.   Mali
85.   Mısır
86.   Moğolistan
87.   Moldova
88.   Moritanya
89.   Mozambik
90.   Myanmar
91.   Nijer
92.   Nijerya
93.   Norveç
94.   Özbekistan
95.   Pakistan
96.   Papua Yeni Gine
97.   Paraguay
98.   Polonya
99.   Portekiz
100.   Romanya
101.   Ruanda
102.   Rusya
103.   Senegal
104.   Sırbistan
105.   Sierra Leone
106.   Singapur
107.   Slovakya
108.   Slovenya
109.   Somali
110.   Sri Lanka
111.   Sudan
112.   Surinam
113.   Suudi Arabistan
114.   Şili
115.   Tacikistan
116.   Tanzanya
117.   Tayland
118.   Tayvan
119.   Togo
120.   Tunus
121.   Türkmenistan
122.   Uganda
123.   Ukrayna
124.   Umman
125.   Ürdün
126.   Venezuela
127.   Vietnam
128.   Yemen
129.   Yeni Zelanda
130.   Yunanistan
131.   Zambiya
132.   Zimbabve

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/4.html
Başlık: Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:48:24
Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında

Muhterem okuyucularımız; takvimimizdeki namaz vakitleri dört hak mezhep -öncelikle hanefi mezhebi- imamlarının ictihatlarına dayanmaktadır. Bu fıkhî esaslarla beraber hesaplama yapılırken enlem, boylam, saat dilimi, yükseklik, arazi genişliği gibi birçok astronomik, klimatolojik ve jeolojik unsurlar kullanılmaktadır.

Bir yerin namaz vakitlerinin doğru olarak hesaplanabilmesi için; küresel üçgen formüllerinin ve diğer astronomik formüllerin fıkhî esaslara tam olarak tatbîki gerekmektedir. Bunun için hesaplamalarda sadece “geometrik değer” sonuçları değil, fıkhî ölçülere uygun olan “görülen değer” sonuçları esas alınmıştır. Mesela, güneşin doğuş-batışı için 'geometrik doğuş-batış' değil, çıplak gözle gözlenebilen 'görülen doğuş-batış' asıldır. Sadece geometrik değerlerin hesaplanması ile elde edilen değerler -bunların sapmasına sebep olan pek çok unsurdan dolayı- gerçek değerleri karşılayamamaktadır. Bu sebeple namaz vakitlerinin hakiki değerlerini koruyabilmek için İslâm âlimleri bazı zarurî tedbirler almışlardır. Bu tedbirler; geometrik değerlerin yine astronomi otoriteleri tarafından yaygın kabul gören ilmî teoriler, kurallar ve metotlar çerçevesinde düzeltilmesidir. İşte bu hakiki değerleri elde etmek için yapılan düzeltmelere “Temkin” adı verilmektedir. Temkin, daha ihtiyatlı olmak için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir. Bu düzeltmelerden sonra ortaya çıkan değerler fıkhî ölçülere uygun hale gelir. Binaenaleyh temkinsiz vakitlerin kullanılması sakıncalıdır.

Temkin ve diğer ilmî yollarla sapmaları zarûrî olarak düzeltilmiş vakitler, asırlardan beri İslam aleminde kullanıldığı gibi Türkiye'de de 1982 yılına kadar -Diyanet dahil- bütün takvimlerde kullanılmıştır. Fazilet takvimi de bunu kullanmaya devam etmektedir.

Bu kadar önemli olan ve asırlardan beri İslâm âlemi takvimlerinde kullanılagelmekte olan ve zamanın âlim ve fakîhleri ile mü'minlerin emîrleri tarafından tasvîp edilmiş bulunan temkin vakitleri 1983 yılından îtibaren Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 21.01.1982 gün ve 6 sayılı kararı ile Diyânet İşleri Başkanlığı tarafından kaldırılmıştır. Diyânet İşleri Başkanlığı'nın bahis mevzuu tasarrufuna uymamız, her ne kadar kanûnî bir mecbûriyet değil idiyse de, her hangi bir ihtilâfa sebep olmamak için, 1983 ve 1984 yıllarında çıkarmış bulunduğumuz takvimlerimizde buna, istemeye istemeye biz de uymuştuk.

Ancak, bu tatbîkâtın büyük bir vebâli mûcip olacağını ilk anda görmüş ve bütün Müslümanların bilhassa Ramazan günlerinde çok dikkatli olmalarını ve takvimde gösterilen imsak vakitlerinden itibaren yeme-içme ve sair orucu bozan şeylerin derhal kesilmesi gerektiğini, vakitlerde artık en ufak dikkatsizliğin büyük vebâl olacağını; ayrıca günlük namazlarda, takvimlerde gösterilen vakitlerden hangisine kaç dakika ilâve edilip, hangisinden kaç dakika çıkarılması icap ettiğini her ayın sonunda, büyük hassâsiyetle ve tekrar tekrar îzah etmiş ve bununla da iktifâ etmeyerek, her türlü mânevî vebâlden sakınmak için, Diyânet İşleri Başkanlığı'nın kaldırdığı temkin vakitlerini, takvim yapraklarının ön yüzün alt satırında göstermiştik.

Fakat maalesef, bütün bu gayretlerimizin istediğimiz netîceyi hâsıl etmekten çok uzak olduğunu, okuyucularımızın gerekmektup ve gerekse şifâhî olarak bu iki sene (1983-1984) içinde bize yapmış oldukları mürâcaatlardan tesbît ettik.

Zîra Müslümanlardan pek çoğu, eskiden beri hâsıl olan bir alışkanlıkla, “Nasıl olsa müsâadesi vardır!” diyerek imsaktan sonra beş-on dakika daha yemeye-içmeye devam ediyor. Oysa temkinli vakitlerin kullanıldığı takvimlerde bile böyle bir şey caiz değilken temkinsiz gösterilen imsak vakitlerinde hiç caiz olamaz. Çünkü beldenin arz üzerindeki yayılma durumu ve irtifa farklılıkları sebebiyle vakitleri çok kesin bir şekilde tesbit etmek de mümkün olmadığından temkinsiz vakitleri kullanmak hatalıdır.

Bu durum karşısında, Diyânet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun mezkûr kararına uymaya devam etmeyi son derece tehlikeli ve o nisbette de mânevî bakımdan mes'ûliyetli bulduk. Bu mes'ûliyetten kurtulmak için, 1985'ten îtibâren takvimimizde 1982 ve daha evvelki yıllarda Türkiye'de yayınlanan -Diyânet takvimi de dâhil- bütün takvimlerde gösterilen ve asırlardan beri kullanılagelmekte olan temkinli vakitler kullanılmıştır.

Yatsı vakti için güneşin 17 derece ufkun altına indiği, imsak vakti için de 19 derece ufka yaklaştığı anlar hesaba esas alınmış, ayrıca, beldenin arz üzerindeki yayılma durumu ile irtifâ farklılıkları da nazar-ı dikkate alınarak lüzumlu temkinler vakitlere ilâve edilmiş veya çıkarılmıştır.

Tatbik edilmiş bulunan bu temkinlere göre; öğle, ikindi ve yatsı namazı vakitlerine 10'ar dakika, akşam namazı vaktine 7 dakika ilâve edilmiş; imsaktan 10 dakika, güneşin doğuşundan da 5 dakika çıkarılmıştır.

Müslümanlara, takvimimizde verilen vakitlere riayette titizlik göstermelerini,

Namazlarını vaktin sonuna kadar geciktirmemelerini,

Oruca başlarken takvimimizdeki imsak vakitlerini kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

Büyük Haydar Efendi'nin Usûl-i Fıkıh Dersleri kitabında, “Vaktinden evvel kılınan namaz sahih değildir. Musallî, vaktin hulûlünden (girmesinden) evvel namaz kılarsa, o namaz edâ edilmiş olmaz.” buyrulmuştur.

Kezâ Ahmed Bîcan Hazretleri'nin Envâru'l-Âşıkîn isimli eserinde de, “Vaktinden evvel kılınan namaz, gönül nûrunu söndürür; yerine zulmet girer.” buyrulmaktadır. Vakti girmeden bir namazı kılmak Allâh'ın emrine aykırı olduğundan, insanın rûhunu ifsad eder ve -vakti içinde kılmadığından- o namazı kılmamış olur.

Nisâ Sûresi'nin 103. âyet-i kerimesinde (meâlen) şöyle buyuruluyor: “Şüphesiz namaz, mü'minlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır.”

Namaz vakitleri:

Câbir bin Abdullah, İbn-i Abbâs ve Ebû Hüreyre (r.anhüm)‘den rivâyet edilen hadîs-i şerîfte Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: “Cibrîl (a.s.) bana iki defa (yani iki gün) Beyt-i Muazzam'ın yanında imam oldu.

İlk def'a güneşin gölgesi bir nâleyn tasması kadar uzadığında bana öğle, her şeyin gölgesi birer misli uzadığında ikindi, oruçlu orucunu açtığı vakitte akşam, şafak kaybolduğunda yatsı, oruçluya yemek-içmek haram olduğu vakitte sabah namazını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını her şeyin gölgesi bir misli, ikindi namazını iki misli olduğu, akşam namazını oruçlu iftar ettiği zamanda, yatsı namazını, gecenin sülüsüne doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakitte kıldırdı. Sonra da bana:

'Yâ Muhammed, bu, senden evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti işte bu ikişer vakitler arasındadır' dedi.”

Ehl-i Sünnet âlimlerinin ve râsıdlarının (Allah onlardan râzı olsun) asırlar boyu bitmek tükenmek bilmeyen gayreti, çalışmaları, araştırmaları neticesinde astronomi esaslarına uygun olarak tesbit ettikleri namaz vakitlerine ait güneş'in derece değerleri ise, aşağıda beyan edilecektir. Bu vakitlerin dışında indî olarak vakit îcad etmek, uydurmak -Allah korusun- çok büyük mes'ûliyeti mûciptir.

ÖĞLE NAMAZI VAKTİ

Cebrâil aleyhisselâm'ın namaz vakitlerini bildirmek için nüzûlü, Mîrac Gecesi'nin hemen akabindeki günde vukû bulmuş ve ilk kıldırdığı namaz salât-ı zuhur (öğle namazı) olduğundan bu namaza, salât-ı ûlâ (birinci namaz) denilmiştir.

Astronomide öğle namazının vakti diğer vakitlerin mebdei; başlangıcı olmuştur. İlk olarak öğle namazının vakti hesap edilir, diğer vakitlerin hesabı ondan sonra ve ona istinâden yapılabilmektedir.

Gündüzün tam ortasında güneşin en yükseğe çıktığı noktadan alçalmaya başladığı zaman -ki, buna zevâl vakti denir- öğle namazı vakti başlar ve ikindi namazının vaktine kadar devam eder. İkindi namazının birinci ve ikinci ikindi olmak üzere iki vakti vardır. Bu vakitlerle alâkalı tafsilât ikindi namazı vakti izah edilirken verilecektir.

İKİNDİ NAMAZI VAKTİ

Güneş gündüz en yüksek noktaya çıktığı anda, Nısfü'n-Nehâr Kavsi (yani, bulunulan yerin meridyeni) üzerindedir ve bu anda her şeyin gölgesi en kısadır. Her şeyin gölgesinin en kısa olduğu bu zamana “Zevâl” denilir, gölgeye de “Fey-i zeval denir.

Bir cismin fey'-i zevâldeki gölgesine o cismin boyu kadar daha gölge inzimam ettiği (eklendiği)nde, yani cismin gölgesi fey'-i zevâl + cismin yüksekliği kadar uzunlukta gölge boyuna geldiğinde, ikindi namazının birinci vakti girmiş olur. Buna “Asr-ı evvel” denir ve bu imâmeyn kavlidir.

Cismin fey'-i zevâldeki gölgesine o cismin boyunun iki misli kadar daha gölge inzimam ettiği (eklendiği)nde de ikindi namazının ikinci vakti girmiş olur ki buna “asr-ı sânî” denir ve bu İmâm-ı A'zam'ın kavlidir.

Bir kimse öğle namazını birinci ikindi vaktinden on dakika evveline kadar kılamaz ise, ikinci ikindi vaktine on dakika ka-

lıncaya kadar kılabilir ve ikindi namazını da ikinci ikindi vakti girdikten sonra kılar.

Takvimimizde asırlarca Osmanlı Devleti'nde müftâbih (kendisiyle fetva verilen) ve mâ'mûlünbih (kendisiyle amel edilmiş) olan birinci ikindi, yani asr-ı evvel kullanılmıştır.

AKŞAM NAMAZI VAKTİ

Eimme-i Erbaa (İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed bin Hanbel rahimehümullah) indinde, güneş ufukta battıktan sonra güneşin merkezi, ufuktan bir derece aşağı indiğinde akşam namazı vakti girer.

Akşam namazının son vakti ihtilâflı olduğundan ihtiyâten yatsı vaktinden 15-20 dakika evvel bitirilmiş olmalıdır. Bunun için yatsı vaktinin erken girdiği günlerde15 dakika evvelki, geç girdiği günlerde de 20 dakika evvelki vakitleri kullanmalıdır. Yani, yatsı vakti girmezden 15 veya 20 dakika evvel akşam namazı kılınmış olmalıdır.

Bununla beraber sıkışık durumlarda, yatsı namazının vakti girinceye kadar da akşam namazı edâ edilir, kazâya bırakılmaz.

YATSI NAMAZI VE İMSÂK VAKTİ

Güneş battıktan sonra, ufkun altında alçalmaya devam eder. Bu arada ufuk bir süre kızıl bir renk alır, ardından da kısa süreli bir beyazlık devam eder. Güneş battıktan sonra ve doğmadan önce gökyüzünde güneş ışınları atmosfer içinde kırılma ve dağılması ile atmosfer içinde güneş ışınlarının yansımasından kaynaklanan kızıllık ve beyazlığa Astronomi'de “Tan hâdisesi” denir. Akşam vaktindeki tan hâdisesine “şafak” da denilir. Modern astronomi cihazlarıyla yapılan ölçümlere göre bu hâdise, güneş battıktan sonra güneşin ufuktan -17 derece alçalmasına kadar devam eder. Bu andan itibaren güneş ışınları atmosfere giremez, gözden kaybolur ve gece başlar.

İslâm âlim ve râsıdlarına göre; Akşamleyin güneş ufuktan -17 derece aşağı indiği zaman ufuktaki kızıllık kaybolur, bu vakit, yatsının başlangıcıdır.

SABAH NAMAZI VAKTİ

Gece yarısı güneş, en aşağı noktaya indikten sonra tekrar yükselmeye devam eder. Güneş ufuktan -19 dereceye geldiğinde bu sefer doğu ufkunda tan hâdisesi (fecr) meydana gelir. “Fecr-i sâdık” başlar ve gece nihâyet bulur.

Güneş ufuktan inebileceği en aşağı noktaya indikten sonra, tekrar yükselmeye başlar; ufka -19 derece yaklaştığı anda ise kızıllıktan evvelki beyazlık başlar, fecr-i sâdık doğar; bu an imsâk vaktidir. Güneş ufuktan doğmadan evvel, güneşin merkezi ufka 1 derece yaklaştığı anda sabah namazının vakti biter ve güneş doğar.

Sabah namazı takvimimizdeki imsak vaktinden en az 20 dakika sonra kılınabilir.

Hanefî mezhebine göre sabah namazını, güneşin doğmasından 45 dakika öncesi kılmak müstehaptır.

Şâfiî mezhebine göre ise, fecr-i sâdıkın doğmasıyla birlikte, yani imsaktan en az 20 dakika geçtikten sonra kılmak efdaldir. Maamâfih Hanefî mezhebi mensupları da, Ramazan ayında ve zarûri hallerde, sabah namazlarını fecr-i sâdıkın; ikinci fecrin doğmasıyla birlikte (imsaktan 20 dk. sonra) kılabilirler.

Güneşin doğuşu, öğle vaktinden ne kadar önce ise, batışı da o kadar sonradır. Yani güneşin doğuş ve batış vakitleri öğle vaktine (güneşin en yüksek noktada olduğu vakte) göre mütenâzır (simetrik)dır.

Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkında, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamada, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk'ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınırız. Muvaffakiyet Allahü Teâlâ'dandır.


http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/6.html
Başlık: Yatsı ve Vitir Vaktinin Bazı Günler Girmediği -Enlemi 49 Derece 30 Dakikanın Üze
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 03:56:34
Yatsı ve Vitir Vaktinin Bazı Günler Girmediği -Enlemi 49 Derece 30 Dakikanın Üzerinde Olan- Yerlerde Namaz ve Oruç

A) Namaz ile ilgili hususlar:

Arzı (enlemi) 49 derece 30 dakikanın üzerinde olan (Almanya Weiden, Frankfurt, Bonn; Belçika Luxemburg; Kazakistan Astana gibi) yerlerde  bazı günler güneş, battıktan sonra gece yarısına kadar ufuktan (yatsı vaktinin taayyün edeceği) -17 dereceye kadar alçalamaz.

Bu durumda batı ufkunda tan hâdisesi bitmeden yani ufuktaki kızıllık kaybolup tam karanlık basmadan (akşam namazı vakti çıkmadan) güneş, gece yarısı hattını geçip tekrar doğu ufkuna doğru yükselmeye başlar. Yâni şafak hâli gece yarısı hattına kadar devam eder. Bu yerlerde fecr-i sâdık (sabah namazı vakti), gece yarısından sonra başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder. Bu durumda yatsı vakti taayyün etmemiş olur.

Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak;

Güneş battıktan sonra ufuktaki kızıllık kaybolmayıp şafak, yani akşam namazının vakti gece yarısına kadar devam eder.

Gece yarısından güneş doğuncaya kadar devam eden fecr-i sâdık da, sabah namazının vaktidir.

Yatsı vaktinin taayyün etmediği yerler için şafii mezhebi hükümlerine göre hesaplanmış takdirî vakitler verilmiş ve bu takdîrî vakitlerin yanına yıldız işareti (*) konulmuştur.

Vakit, namazın şartı olduğu gibi vücûbunun da sebebidir. Binâenaleyh bir yerde namaz vakitlerinden biri veya birkaçı tahakkuk etmez ise, o vakitlere ait olan namazlar, o yer ahâlisine farz olmamış olur. Dolayısıyla, o yerdeki Hanefî mezhebindeki müslümanlar, vakti girmediği için kılamadıkları namazdan mes'ûl olmazlar. Ancak Yatsı namazını, vakti bulunmamasına rağmen mutlaka kılmak isteyen Hanefî Müslümanlar ise; takvimimizde yer alan Şâfiî mezhebi hükümlerine göre hesaplanmış (*) yıldız işaretli vakitlerde “Üzerime farz olup, sâkıt olmayan işâ-i âhir (en sonraki yatsı) namazına” diye niyet ederek kılabilirler. Nitekim asırlardan beri cuma günleri de cumanın şartı bulunmaması ihtimaline mebnî cuma namazından sonra ayrıca zuhr-i ahîre (en sonraki öğle namazına) niyet edilerek namaz kılındığı gibi...

Arzı (enlemi) 47 derece 30 dakikanın üzerinde olan (Avusturya Viyana, Fransa Paris gibi) yerlerde, yatsı vakti taayyün ettiği, ancak çok kısa sürdüğü geceler de olabilmektedir. Bilhassa bu gibi yerlerde Müslümanların, yatsı vakti girer girmez hemen namazlarını kılmalarını, hatta vaktin çıkması tehlikesine karşı îcabında sadece yatsının farzı ile vitir namazını edâ etmelerini tavsiye ederiz.


B) Oruç ile ilgili hususlar:

Yatsı vaktinin taayyün etmediği günlerde geceler çok kısadır, gündüzler ise aynı zamanda senenin en uzun gündüzleridir. Gündüzün uzunluğu çok yerde 20-21 saati bulur, hattâ geçer.

İşte bu uzun gündüzlerin Ramazân-ı Şerif'e tesadüf etmesi halinde, hiç şüphesiz, kuvvet ve sıhhati yerinde olan Müslümanlar, her türlü meşakkati göğüsleyerek oruçlarını tutmaktadırlar.

Yatsı vaktinin taayyün etmediği bu uzun günlerde oruçlarını tutmak isteyen Müslümanların, yeme-içmeyi takvimde gösterilen imsak vaktinde mutlaka kesmeleri gerekir. Orucun sıhhati için, bugünlerde bu hususa bilhassa riâyet etmek icap ettiğini hatırdan uzak tutmamalıdır.

Ancak; Cenâb-ı Hak, meşakkat hallerinde teklifini (ibâdetleri) hafifletmeye ve meşakkatin tamamen zâil olduğu zamanlara tehir etmeye ruhsat vermiştir.

Bu sebeple, meşakkatine binâen oruçlarını bu çok uzun günlerde tutamayacak olan Müslümanlar, bilhassa işçiler, oruçlarını vakitlerin normale döndüğü ve meşakkatin zâil olduğu senenin diğer günlerine tehir ederek o günlerde tutabilirler. Bu kaza olur.


YATSI VE VİTİR VAKTİNİN GİRMEDİĞİ YERLER DE NAMAZ HAKKINDA:

Hanefî metinlerinin1 çoğunda2 ve Mufassal Hanefî fıkıh kitâblarında3 “vaktini bulamayana yatsı ve vitir vâcib olmaz” denilmiştir. Bazı Hanefî âlimleri ise “vâcib olur”4 ve “Fecr doğduktan sonra yatsı ve vitri kazâ olarak kılabilmek için takdîr ederler, kazâ olarak kılarlar. Ancak edânın vakti olmadığından kazâya niyet etmezler” demişlerdir. Hanefî mezhebinde bu fetvâ ile amel etmek isteyenler yatsı ve vitri, imsakten: sabah namazı girdikten sonra kazâya niyet etmeden [farzıyyeti sâkıt olmayan son yatsı namazı niyetiyle] kazâ olarak kılabilirler.5

Hanefî mezhebine göre akşam namazı vakti içinde yatsı niyetiyle kılınan namaz, yatsı namazı olmaz. Büyük Haydar Efendinin Usûl-i Fıkıh dersleri kitabında “vaktinden evvel kılınan namaz sahih değildir; Musallî vaktin hulûlünden evvel namaz kılarsa, o namazı edâ etmiş olmaz” denilmiştir.

Osmanlı Şeyhülislâmlarının “Netîcetü'l-Fetâvâ ve Feyziye gibi” fetvâ mecmûalarında “Hanefî mezhebinde yatsı ve vitrin vaktini bulamayana bunlar vacib olmaz” fetvâsı vardır. Hulâsatü'l-Fetâvâ'da da böyledir. Bu kitablar fetvâhânenin, müftü ve kadıların esâs aldığı mürâcaat kaynaklarıdır.6 Müctehid olmayan bir müftü bir mesele hakkında ihtilâflı kavillerle karşılaşırsa evvelâ “Bidâye, Muhtâr, Vikâye, Kenz, Mültekâ” gibi muteber metinlerdeki kavli tercîh ederdi. Bulamazsa sonra bunların şerhlerindeki kavli; eğer onlarda da bulamaz ise Fetvâ kitaplarına mürâcaat etmişlerdir.

Şâfii mezhebinde7 ise “ihtilâfdan en sâlim yol böyle yerlerde yatsıyı kazâ olarak kılmaktır8” ve “Yatsının vaktinin girmediği beldelerde vaktin tahakkuk ettiği en yakın beldede şafağın kaybolması kadar9 [veya] kaybolmanın geceye nisbeti kadar10 vakit geçtikten sonraki vakit takdîr edilir ve o vakitte edâ olarak kılınır” denilmiştir.

1- Kenzü'd-dekâik s. 10, Mültekâ s. 22 , Gurer, Nûru'l-Îzâh s. 47 ve diğerleri.

2- Sadece Tenvîru'l-Ebsâr'da Timurtâşî vacib olur demiş, fakat Şurunbülâlî de onu vehme nisbet etmiştir (Reddü'l-Muhtâr s. 502). Feyz-i Kerekî gibi bazı kitaplarda adem-i vücûbdan sonra vücûb kavli zikredilmiştir. Bu usûlle yazılan kitâblarda birinci kavil mezhebi ve kuvvetli fetvâyı, ikincisi ise öyle bir kavlin de olduğunu ifâde etmektedir (Reddü'l-Muhtâr c. 2, s. 502).

3- Bakkâlî, Mergînânî, Halvânî, Burhânu'ş-Şerîa, Nesefî, Aynî, Zeylaî, Âlim bin Alâ, Molla Hüsrev, İbn-i Nüceym, Burhân-ı Halebî, Necmüddîn Zâhidî, Bâkânî, Kuhistani, Nablûsî, İbnü'l-Kerekî, Şurunbulâlî, Haskefî, Tâhir el-Hârezmî, Hâdimî, Dürrizâde, Feyzullâh Efendi, Şeyh Nizâm, Kadı Muhammed Hüseyin, Celâleddîn Muhammed, Şeyh Vecîhüddîn, Molla Hâmid, Güzelhisârî, Meydânî, Çeşmîzâde, M. Zihnî gibi ulemâ.

4- Burhânu'l-Eimme, Timurtâşî ve Halebî.

İbn-i Hümâm ve İbn-i Şıhne eserlerinde iki kavli de nakledip vücûbu tercîh ettiler.

Dâmâd ve İbn-i Nüceym'in kardeşi Sirâcüddîn Ömer de kitaplarında (Mecmau'l-Enhur, Nehr) her iki kavli de naklettiler; Ancak şerhettikleri Mültekâ ve Kenz'in adem-i vücûb kavline itirâz etmediler.

5- Reddü'l-Muhtâr c.2, s. 501.

6- Fetvâhânenin en muteber kabûl ettiği dört kaynak vardır ki bunlar; Fetâvâ-yı Ali Efendi, Feyziye, Netîcetü'l-Fetâvâ ve Behcetü'l-Fetâvâ'dır. Bu kitaplardan Fetâvâ-yı Alî Efendi ile Behce'de bu mesele menkûl değildir. Diğer iki kitapta ise adem-i vücûb ile fetvâ verilmiştir.

7- Yatsı için Şâfiî mezhebini taklîd edecek kimse bazı şeylere dikkat etmelidir. Abdülganî Nablûsî (rh.) Hulâsatü' t-Tahkîk fî Beyâni Hükmi't-Taklîd ve't-Telfîk kitâbında (s. 23) şöylece izah etmiştir:

Hanefî'nin zarûret halinde bir meselede mezheb imâmından başka diğer üç mezheb imâmını (r.anhüm) taklîd etmesi câizdir. Ancak şu şartla ki bu zarûretle taklîd ettiği husûsun bütün hükümlerinde o mezheb imâmına uygun hareket etmiş olmalıdır. Meselâ (necâset vukuunda) Kulleteyn'den abdestin câiz olması meselesinde İmâm Şâfiî hazretlerini taklîd eden kimse, abdestin Şâfiîye göre şartlarından olan niyet ve tertîbe ve o abdestle kılacağı namazda namazın rükunlarından olan Fâtiha ve ta’dîl-i erkâna da riâyet etmesi lazımdır. Yoksa bu kimsenin yaptığı ibâdet icmâ ile bâtıldır.

Hâsılı, Yatsı için diğer bir mezhebi taklîd eden kimse abdest ve namazın şartlarında ve bunları bozan şeylerde taklîd ettiği mezhebin şartlarına aynen uymalıdır.

8- Tuhfetü'l-Muhtâc bi-Şerhi'l-Minhâc, Hâşiyetü'l-Cemel.

9- En-necmülvehhâc şerh-i Minhâc, Fetâvâ'r-Remlî, İbn-i Kâsım el-Gazzî.

10- Hâşiyetü'l-Bâcûrî, Muğni'l-Muhtâc ilâ-ma’rifeti ma’ânî elfâzı'l-Minhâc.


 

ÇOK MÜHİM HATIRLATMA

Bu bilgileri anlamakta güçlük çekenler, Allâh’a karşı mes’ûliyet hissi taşıyan, garazsız, maksatsız hakîkî din ilmi ehline mürâcaatla hareketlerini, ondan alacakları izahata göre tâyin ve tesbit edebilirler.

Kuzey Avrupa ülkeleri için, çeşitli ülke Müslümanları ayrı ayrı namaz vakitleri gösteren takvimler çıkarmışlardır. Bu takvimlerin çoğunda şafak zamanlarına itibar edilmemiş, yatsı vakitleri Kur'ân-ı Kerîm'e, Hadîs-i Şerîflere, Ehl-i Sünnet imamların görüşlerine ve İcmâ-ı Ümmete aykırı olarak verilmiştir.

Bazıları bu hatâyı bilmeyerek işlemişler, bazıları da Sünnet-i seniyyeye aykırı olarak kasden tahrîfat yapmışlardır ki, bunların, ind-i ilâhîde mes'ûl olacakları izahtan vârestedir.

Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkında, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamada, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk'ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınırız. Muvaffakiyet Allahü Teâlâ'dandır.


http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/7.html
Başlık: 2017 Fazilet Takvimi İçindekiler
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 04:01:22
2017 Fazilet Takvimi İçindekiler

OCAK
1..... Besmele-i Şerîfe’nin Fazîleti / Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin Tevâzuu
2..... Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti / Zeki Çocuğun Verdiği Ders
3..... Resûlullâh’a Benzeyen Üç Zât
4..... Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (r. anhâ)
5..... Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz
6..... Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması
7..... Mümin Ne Haldedir? / İlmihal: Ta’dîl-i Erkân
8..... Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir
9..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Atîk (r.a.)
10... “İlim Rütbesi En Yüce Rütbedir”
11... Her İşittiğini Söyleyen Yalancıdır
12... Dört Mezhepten Biri İle Amel Etmek Lazımdır
13... Abdullâh Bin Selâm (Radıyallâhü Anh)
14... Bir Kötü Ahlak: Hased / Beyit
15... İhlasla Yapılan Duânın Tesiri / Mutfağımız: Sebze Çorbası
16... Âlim İlmiyle Amel Edendir / “Hepiniz Ailenizden Mes’ulsunuz”
17... Gusül Abdesti / Sağlığımız: C Vitamini
18... Peygamberimize İnanmayan İnsanların En Şerlisidir
19... Zikir Ve Şükür Vazifesi
20... Onun Maiyetindekilerden: Abdullah Bin Mes’ûd (r.a.)
21... Mizânı Ağır Getiren Ameller / İsteyeni Yahut Soranı Azarlama
22... Sultan Selim Han’ın Haremeyn Hadimi Olması
23... Emre İtâatin Ehemmiyeti / Asâ Ne İşe Yarar!
24... Aliyyü’l-Murtezâ (r. anh) Hazretleri
25... Günahın Zararları / Sadece Kendini Düşünmemelidir
26... Bir Saat Adâlet Yetmiş Yıl İbâdetten Hayırlıdır
27... Ashâb-ı Bedir: Sâbit Bin Sa‘Lebe (r.a.) / Bazı Sultanların Meslekleri
28... Diline Sahip Olmak / Cemâziyelevvel Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
29... Mehmed Nuri Şemseddin Nakşibendî (K.S.)
30... Tasavvufa Dair Bir Eser: Miftâhu’l-Kulûb
31... Osmanlı Afrika Müslümanlarına Vâizler Gönderdi

ŞUBAT
1..... Her Müslümana Lazım Olan Dört Şey
2..... Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler
3..... Kibir Ve Tevazu
4..... “Ashâbım Hakkında Güzel Söz Söyleyen Mü’mindir”
5..... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Hazme El-Hazrecî (r.a.)
6..... Hadîs-i Kudsî
7..... Mezheblerin Tarihçesi
8..... İlim Yedi Cihetle Maldan Üstündür
9..... Ömer Bin Abdülazîz’in İlk Hutbesi
10... Sultan İkinci Abdülhamîd Han Ve Matbûat
11... Konuşmada Sakınılacak Şeyler / Ay Tutulması
12... Ebû Zerri’l-Gıfârî Hazretleri
13... Ashâb-ı Bedir: Cebbar Bin Sahr (r.a.)
14... Peygamberimizin (s.a.v.) Büyük Merhameti
15... Temiz Dil Ve Kalbten Daha Güzel Bir Şey Yoktur
16... Fırsat Geçmeden Sâlih Ameller İşle / İlmihal: İmamın Sesi İşitilmiyorsa
17... Helak Eden Yedi Büyük Günah
18... Fâtih Sultan Mehmed Zamanında Adâlet
19... İbrahim Bin Edhem’in Hz. İlyas Ve Hz. Hızır İle Karşılaşması
20... Nezir (Adak) Îfâ Edilmelidir
21... Hazret-i Huzeyme’nin Şahitliği
22... İlim Meclisinin Fazileti / Sağlığımız: Gribe Karşı Tedbirler
23... Onun Maiyetindekilerden: Zeyd Bin Sâbit (r. anh)
24... Cünüp Kimseye Beş Şey Haramdır
25... “Ahlâkın Güzelliklerini Tamamlamak Üzere Gönderildim”
26... Baba Hakkının Ehemmiyeti
27... Peygamberimizin Bütün Hadislerini Kim Bilebilir?
28... Gelenbevî İsmâil Efendi (1730-1791)

MART
1..... Kiminle Arkadaşlık Edilir?
2..... Şâh-ı Nakşibend Hazretleri
3..... Namazda Huşûlu Müminler Felah Buldular
4..... Her Biri Bin Altından Kıymetli Beş Nasihat
5..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Abdullah Bin Riyâb
6..... Peygamberimizin Veda Hutbesinden
7..... Abdesti Olmayana Üç Şey Haramdır / Kahve
8..... İlmihal: Hastanın Namazı / Bilmeceler:
9..... “Bedduâ Etmeyiniz”
10... Tâif’te Bazı Şerefli Mekânlar
11... Zünnûn-i Mısrî’den (Rah.) Hikmetler
12... Sâlih Amelin Ehemmiyeti
13... İhtikâr (Karaborsa) İflâsa Sebeptir
14... Kureyş Sûresini Okumak Emandır
15... “Onlarla Beraber Olanlar Bedbaht Olmazlar”
16... Resûlullah Efendimizin Tavsiyeleri
17... Koğuculuk Haramdır / Fitne Büyük Günahtır
18... Çanakkale İşgal Kuvvetleri Kumandanı Hamilton’un Rüyası
19... “Kabirleri Ziyaret Ediniz...”
20... “Duâ İbâdettir”
21... Ruhlar Âleminde Tanışanlar, Dünyâda da Tanışırlar
22... Duâ Ordusu, Gazâ Ordusunun Ruhudur / Zikre Dâir Bazı Meseleler
23... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Sımme (R.Anh)
24... İlk Sancaktar: Büreyde Bin Husayb
25... Taziye Müstehabdır
26... En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
27... Kasvet-i Kalb: Kalp Katılığı / Receb-i Şerîf
28... Regâib Kandili / Receb Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
29... Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
30... Receb Ayında Kılınacak Namaz
31... Receb Ayının Fazîleti

NİSAN
1..... Allâhü Teâlâ’nın En Sevdiği Amel / Bir İnsanı Nasıl Tanırsınız?
2..... Tevbe Etmek Farzdır
3..... Resûlullâh’ın Mahrem-i Esrârı Huzeyfe Bin Yemân (r.a.)
4..... İhlâs Sûresinin Faziletleri
5..... Dünya’nın Âkıbeti / Sağlığımız: Bazı Pratik Tavsiyeler
6..... Hasan-ı Basrî (Radıyallâhü Anh)
7..... “Duhâ Namazına Ancak Tevbekâr Devâm Eder”
8..... Receb Ayında Kılınacak Namaz
9..... Osmanlı Devrinde Ka‘be’nin Açılış Günleri
10... Ana Babanın Vazifeleri
11... Cömert, Allâh’a, İnsanlara Ve Cennete Yakındır
12... Amellerin En Sevimlisi: Allah İçin Sevmektir
13... “Konuşmak Gümüş İse Susmak Altındır”
14... “Ahde Vefâ Îmândandır”/ Evliya Çelebi Nasreddin Hoca Türbesi’nde
15... Ashâb-ı Bedir: Cübeyr Bin İyâs (r.a.)
16... Şuayb Aleyhisselam’ın Kavmine Nasihati
17... “İslâm, Güzel Ahlâktır”
18... Receb Ayında Kılınacak Namaz
19... Musâfaha Ve Tebessüm Günahları Döker
20... “Rahmeten Li’l-Âlemîndir Mustafâ”
21... Yüksek Makamlara Ancak İbâdet Ve Kulluk İle Ulaşılır
22... Mi‘râc Gecesi’nde Ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet
23... İsrâ Ve Mi’râc Mûcizesi
24... “Kabir Azabı Haktır” / Mutfağımız: Nohut Salatası
25... Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehenneme Girer
26... Resûlullâh’ın Çok Okuduğu Duâ / Şâbân-ı Şerîf
27... Şâban Ayının Fazîleti
28... Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti
29... Kıyâmete Kadar İslâma Hizmet Edecek Tâife
30... İlmihal: Zuhr-i Ahîr

MAYIS
1..... “Allâhü Teâlâ’yı Zikir En Büyük Ve En Faziletli Tâattir”
2..... Belâlar, Âfetler Ve Zelzeleler Niçin Gelir
3..... Salevât-ı Şerîfeye Devam Eden Şefâate Kavuşur
4..... Ashâb-ı Bedir: Ebû Eyyûb El-Ensârî
5..... “Cuma, Günlerin Efendisidir”/ Bilmeceler
6..... Mukaddesâta Hürmetin Ehemmiyeti / Yeşil Çaylı Limonata
7..... “Mü’minin Niyeti Amelinden Hayırlıdır” / Dört Defa Hamdederim
8..... Arazi-Toprak Mahsullerinin Zekâtı: Öşür
9..... Berât Gecesi’nde İbâdet
10... Berât Gecesinin Faziletleri
11... Resûlullâh’a Tâbi Olmak Farz-ı Ayındır
12... “Ömer, Cennet Ehlinin Kandili Ve İslâm’ın Nûrudur”
13... Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Bir Mucizesi
14... Kur’ân’la Amel Edildiği Gibi Sünnet İle De Amel Edilir
15... Namazda Mekruh Olan Ve Olmayan Kırâatler
16... Hz. Osman’a Mushaf’taki Sıranın Sorulması
17... Zekât Ve Sadakanın En Makbulü
18... Ceyş-i Usret (Tebuk) Mücahitlerinin Techizi
19... Kur’ân-ı Kerîm’e Ancak Abdestli Olan Dokunabilir
20... “Namazı Dosdoğru Kılınız Ve Zekâtı Veriniz”
21... Bazı Mühim Tavsiyeler / İkinci Bâyezîd Han’ın Hassâsiyeti
22... Günlük, Senelik, Ömürlük Ve Ebedî Pişmanlık
23... Namaz Ve İmsak Vakitleri Hakkında
24... Ramazân-ı Şerîf’te Tavsiye Edilen Bazı / Beyit
25... Sevâd-ı A’zam: Ehl-i Sünnet Ve Cemâat
26... Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?
27... Ramazân-ı Şerîf, Rahmet Ayıdır
28... Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
29... “Kur’ân-ı Kerîm’i Öğreniniz, Devamlı Okuyunuz”
30... Zekât Cimrilikten, Kötü Ahlâktan Temizler
31... Yirmi Rek’at Terâvih Namazı, Sünnet-i Müekkededir

HAZİRAN
1..... Ramazan Ayı, Rahmet Ve Mağfiret Ayıdır
2..... Cuma Günündeki İcâbet Saati / Zekât Ve Sadakanın Fazileti
3..... Teravih Namazına Dâir Bazı Meseleler / Kim Daha Cömert
4..... Ameller Mükâfâtına Göre Beş Kısımdır
5..... Zekâtın Bazı Edepleri / Kalbin Devası
6..... Hazret-i Esmâ (Radıyallâhü Anhâ)
7..... Kurân-ı Kerîm Kıyâmet Gününde Şefâat Eder
8..... “Din Kardeşlerimizi Görmeyi Ne Kadar Çok Arzu Ediyorum”
9..... Allâh’a Ve Resûlü’ne İsyan Eden Ebedî Cehennemdedir
10... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Arfece (r.a.) / Kadir Gecesi’ni Bulmak
11... Îtikâf Sünnet-i Müekkededir / Küçük De Olsa Şüphelilerden Sakınmak
12... Gece Namazı Sâlihlerin Âdetidir
13... İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farz-ı Ayındır
14... Allâh’a Karz-ı Hasen (Güzel Ödünç) Vermek
15... Sultan Birinci Murad Han’ın Bir Kerâmeti
16... Sahurda Bereket Vardır
17... Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (Radıyallâhu Anh)
18... Hayır Kapısını İlk Açanın Sevabı
19... Hazret-i Ömer Beytülmal’dan Borç Alamadı
20... Kadir Gecesi’nin Fazîleti / Kadir Gecesi’nde Ne Yapılır?
21... Kadir Gecesi’nin Bazı Husûsiyetleri
22... Sadaka-i Fıtır (Fitre)
23... Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (k.v.) Hikmetler
24... Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe Ve Bayram Gecelerini İhya
25... Sıla-i Rahim Yapanın Rızkı Bol Olur
26... Allâh’a En Çok Ana Babaya İyilik Yaklaştırır
27... Komşuya Hürmet Anneye Hürmet Gibidir
28... “Yalan Söylemek Rızkı Azaltır”/ Beyit
29... Cennette Kur’ân Âyetleri Kadar Derece Vardır
30... “Âlimler Peygamberlerin Vârisleridir”

TEMMUZ
1..... Kur’ân-ı Kerîm’i Tecvîd İle Okumalıdır
2..... Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır
3..... Namazın Anahtarı: Abdest
4..... Alışveriş De Olsa Dine Uygun İşler Zikirdir
5..... Herkes Üzerinde Muhâfız Melekler Vardır
6..... Muvaffakiyet Ancak Allâh’ın Yardımı İledir
7..... Çok Konuşan Çok Yanılır / Beyit
8..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Abdullah Bin Amr (r.a.)
9..... Evlilik Kolaylaştırılmalı
10... “Yeyiniz, İçiniz İsraf Etmeyiniz...”
11... Abdullah Bin Mes’ud’un Müslüman Olması Ve Vasiyeti
12... Cennette Ölüm, Uyku Ve Yorulmak Yoktur / Haram Ve Helâl Lokma
13... Resûlullâh’ın (s.a.v.) Sevgili Zevcesi Âişe-i Sıddîka (r. anhâ)
14... Şeytanın İnsanı Aldatması
15... Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
16... Makbul Haccın Mükâfatı Cennettir
17... Zulüm
18... Arâzî Mahsüllerinde Öşür Farzdır
19... Şeytanın İtirafları / Bilmece
20... “Onun Maiyetindekiler Kendi Aralarında Pek Merhametlidirler”
21... Gusül (Boy Abdesti) / Atalar Sözü
22... Peygamber Efendimizin Bir Mucizesi
23... Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinden
24... “Mü’min, Bir İnden İki Defa Isırılmaz”
25... On Güzel Huy / Mutfağımız: Patlıcan Orta Yemeği
26... Hac Günahlara Keffârettir
27... Hacdan Alınacak İbretler -1
28... Hacdan Alınacak İbretler -2
29... Haccın Şartları Ve Kısımları
30... Kıyâmette Her İnsanın Bineği Amelidir
31... Hanımlara Şehit Sevabı Kazandıran Amel

AĞUSTOS
1..... Osman Gâzî’nin Oğlu Orhan Gâzî’ye Vasiyeti
2..... Ehl-i Sünnet Ve Cemâat’e Tâbi Olmanın Lüzûmu
3..... Mal Ve Beden İle İbâdet: Hac
4..... Hutbe Okunurken Konuşulmaz
5..... Cennetin Anahtarı: ‘Lâ İlâhe İllAllah Muhammedün Resûlullah’
6..... Allah Kulun Yalvarmasını Sever / Ay Tutulması
7..... Haccın Fazîleti
8..... Allâhü Teâlâ’ya Hamd Etmenin Fazileti
9..... Hazret-i Ebû Hayseme’nin Pişmanlığı
10... Ahde Vefânın Mükâfâtı
11... Yemekten Önce Ve Sonra Elleri Yıkamak Sünnettir
12... Suheyb-i Rûmî (Radıyallâhü Anh)
13... Allâh, Hâlisâne Tevbeleri Kabûl Eder
14... Cennet Cömertlerin Evidir / Kurban Etinin Taksîmi
15... Kâdı İyâs’ın Zekâsı / Eti Yenen Ve Yenmeyen Kurbanlar
16... Kurban Nisâbı Ve Vâcib Olmasının Şartları
17... Kurbanın Fazîleti / Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar
18... Akîka Kurbanı Müstehaptır / Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
19... Kişi Hangi Kurbanı Yiyemez / Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi
20... Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz / Güneş Tutulması
21... Kurbanın Müstehabları / Zilhicce Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
22... Zilhicce Ayı Ve İlk On Gecenin Fazileti
23... Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?
24... Kurban / Kurbanda Temizlik Ve Etin Muhâfazası
25... Kurbanın Bazı Hikmetleri / Kurban Keserken Besmeleye Dâir
26... Kurban Nasıl Kesilir?
27... En Faziletli Gün Arefe Günü
28... Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
29... Teşrîk Tekbîri / Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
30... Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler
31... Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe Ve Bayram Gecelerini İhya

EYLÜL
1..... Kurbana Âit Bazı Hükümler / Mutfağımız: Arnavut Ciğeri
2..... İnsanı Kurtaran Üç Şey / Din Kardeşi Ziyâretin Mükâfatı
3..... Güzel Ahlâk Numûneleri / Nükte: İnşAllah Benim!
4..... En Büyük Cömertlik: Îsâr
5..... Belâ Ve Musîbetler, Günahlara Keffârettir
6..... Âlimin Uykusu İbâdettir / Teknolojinin Zararlarından Korunmak
7..... İlk Nâzil Olan Ayetler Ve Sûre
8..... Din Kardeşine Gıyâbında Yapılan Duâ Makbûldür
9..... Sırrı Saklayan Murâdına Erer / Beyit
10... Peygamberler Kabirlerinde Diridirler
11... Allâme Seyyid Şerîf Cürcânî
12... “En Hayırlı Şifâ Kur’ân’dır” / Din Büyüklerine Hizmetin Mükâfâtı
13... Sünnet-i Seniyyeye Uymanın Ehemmiyeti
14... Kur’ân-ı Kerîm’i Öğrenip Okumak Ve Dinlemek İbâdettir
15... Fıkıh İlminin Ehemmiyyeti
16... Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) -1
17... Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) -2
18... Zilhicce Ayının Son Gecesi Yapılacak İbâdet
19... Muharrem Ayı
20... Ramazan’dan Sonra En Faziletli Oruç Muharrem Orucudur
21... Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Namaz
22... Zenbilli Ali Efendi Ve Sultan Selîm Han
23... “Kim İlim İçin Tevâzu Gösterirse, Allâhü Teâlâ Onu Yükseltir”
24... Araplarda İz Sürme Mahareti
25... Ashâb-ı Kirâm’ın Peygamberimize Sevgisi
26... İnsanların Hayırlısı Ailesine Hayırlı Olandır
27... “Allâh’dan Korkandan Her Şey Korkar” / Mutfağımız: Aşure
28... Muharrem Ayının 9. Ve 10. Gecelerinin İhyâsı
29... Âşûrâ Günü Neler Yapılır? / Kazâ Gelmez Başa, Hak Yazmayınca
30... Âşûrâ Gününün Fazileti

EKİM
1..... Aksırana ‘Yerhamükellâh’ Demek Müstehaptır
2..... Halifenin Tevâzuu / Evliyâ’nın Himmeti, Yakdı Beni Kâl Eyledi
3..... Bütün İlimler Peygamberlerden Gelmiştir / Beyit
4..... Ebedî Kurtuluş Yolu: Ehl-i Sünnet İtikadı
5..... Ashâb-ı Bedir: Sa‘lebe Bin Aneme (r.a.) / Büyük Hekim Altuncuzâde
6..... Hz. Ali’nin (k.v.) Nasihati
7..... Câhiller Hastadır, Âlimler Onların Doktorlarıdır
8..... Allâh’ın Sevdiğini Melekler Ve İnsanlar Da Sever
9..... Saâdet Ve Şekâvetin Alâmeti
10... “Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesapsız Ödenecektir”
11... Haset Edene Rahatlık Yoktur
12... “Rüşvet Veren Ve Alan Ateş İçindedir”
13... Rüşvet Şâibesi Olan Şeylerden de Sakınmalıdır
14... Oruçlunun Rızkı Cennette / Şeyhulislam Mehmed Efendi’nin Zekâsı
15... “En Hayırlı Zenginlik Kanâattir”
16... Çok Yiyen İbâdetten Lezzet Alamaz / Mutfağımız: Muhallebi
17... Tâbiînin Hayırlısı: Üveys El-Karenî
18... Sıla-i Rahim: Akraba İle Münasebetin Adabı
19... İmanın Şartlarından: Meleklere İman
20... “Sâlih Kimsede Hayırlı Mal Ne Güzeldir”
21... Sağlığımız: Uykusuzluk Ve Çareleri
22... Tebûk Gazâsı
23... Sebe Ülkesinin İbretli Hikâyesi
24... “İnsan, İhsanın Kuludur”/ Beyit
25... Dört Mezhep Rahmettir
26... Ashâb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr’in Vefâtı
27... “Lezzetleri Yıkan, Ölümü Çokça Anınız”
28... Resûlullah Efendimizin Şefâatı
29... Fakirler Zenginlerden Önce Cennete Girer
30... “Allah’tan Faydalı İlim İsteyiniz” / İslam Adâletinin Kalpleri Fethi
31... “Şeytan’a Kulluk Etmeyin, O Size Açık Bir Düşmandır”

KASIM
1..... “Bilâl Ne Güzel İnsandır, O Müezzinlerin Efendisidir”
2..... İbâdetin En Üstünü Dînin Hükümlerini Bilmektir / Beyit
3..... Hazret-i Ömer’in Oğluna Nasihatı / Livâü’l-Hamd: Hamd Sancağı
4..... Arkadaşlığa Dâir / Bahtiyarlık Ve Bedbahtlık Alâmetleri
5..... Üç Şey İmanın Kuvvetindendir / Tesbih Duâsının Fazîleti
6..... “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?”
7..... Manevi Hastalıklara Çare Aramalıdır
8..... Allâh’ın Varlığına Delil / Mutfağımız: Patlıcan Köz Kebabı
9..... “Teennî Rahman’dan, Acele Şeytan’dandır” / Beyit
10... İkinci Murâd Han’ın Varna Zaferi (1444)
11... Enderun Âdâb-ı Muâşeret Kâideleri -1 12... Enderun Âdâb-ı Muâşeret Kâideleri -2 13... Dünyâda Selâmet Ve Huzûrun Şartları / Halifenin Hilmi
14... Medine-i Münevvere’de Vefat Edenler Şehid Gibidir / Saferu’l-Hayr
15... Zeyd Bin Sâbit Hazretlerinin Fazileti
16... “Allah’tan Hakkı İle Hayâ Ediniz” / Hazret-i Ebûbekir’in Ciğer Kebabı
17... Mümin, Ancak Allâh’a Tevekkül Eder
18... Tiryaki Hasan Paşa Ve Kanije Müdâfaası
19... Namaz Tâdil-i Erkân İle Tamam Olur / Rebîulevvel Ayı
20... Îmân Edip Allah’tan Korkanlara Bereket / Kapıları Açılır
21... İzzetin İki Şartı: Allâh’ı Zikir Ve İnfak Etmek
22... Allâhü Teâlâ Kimi Sever Kimi Sevmezi
23... Hırs, Dîni Ve İnsâniyeti Bozar / Beyit
24... İlhanlıların Muhteşem Vakfı: Şenb-i Gâzân Külliyesi
25... Malazgird Zaferi
26... Namazların Nevileri Ve Rek’atları / Nedâmet (Pişmanlık) Tevbedir
27... İki Müslüman Arasını Bozmak Amelleri Yok Eder
28... Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir
29... Âhiret Yolcusunun Azığı / Velâdet (Mevlid) Kandili
30... “Muhakkak Resûlullâh’ta Size Pek Güzel Bir Örnek Vardır.”

ARALIK
1..... Resûlullah Efendimiz’in Şefâati / Nefis İçin Bir Mihenk
2..... İmâm-ı Âzam Hazretlerinden Hikmetler
3..... Ölümden Niçin Hoşlanmayız / Şeyhulislâm Mustafa Efendi Ve Tekkesi
4..... Helâl Kazanmak Farzdır
5..... İnsanlar Haktan Nasıl Uzaklaşır?
6..... “Sultanlar İnsanlara, Âlimler Sultanlara Hükmeder”
7..... Din İlmi Ancak Allah Rızası İçin Öğrenilir
8..... Bütün İbâdetlerin Başı Namaz / Dünyanın Sonu: Kıyâmet
9..... Hayattakilerin Hediyeleri Ölülere Ulaşır
10... Kur’ân-ı Kerîm’de Bildirilen Ahlâk
11... Fakirliğe Sabretmenin Mükâfâtı
12... Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler
13... İnsanların En Şerlisi: Kötü Âlimler
14... “Dünya Âhiretin Tarlasıdır” / Ebul-Hasan Mâverdî’nin Rüyası
15... İsraf Edenler Şeytanın Kardeşleridir
16... İlk Lüzumlu Bilgiler
17... Ruhlar Âhirette Sekiz Yerdedir / Akıllı Terzi
18... Selmân-ı Fârisî’nin Ebu’d-Derdâ’ya Nasîhati / Rebîulâhir Ayı
19... Muâz Bin Cebel (Radıyallâhü Anh)
20... İmâm Muhammed İdris-i Şâfiî (Rh.)
21... Gelecekten Haber Veren Mucizeler
22... Peygamber Efendimize (s.a.v.) Uymak / Hazret-i Hüseyin’in Tevâzuu
23... Talk Bin Habîb (Radıyallâhü Anh)
24... Sultan Dördüncü Murad Han
25... Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır
26... Söz Üç Kısımdır
27... Fâsıklarla Birlikte Bulunmanın Cezâsı
28... Onlar Va’dlerinde Durmadılar!
29... Takvâ’nın Ehemmiyeti
30... Peygamber Efendimiz Buyurdular / Hâris Bin Sürâka (r.a.)
31... Müslüman Olmayanlara Benzemek

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/11.html
Başlık: Besmele-i Şerîfe’nin Fazîleti | Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin Tevâzuu
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 04:07:56
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنِ ابْتَدَأَ بِأَمْرٍ وَقَالَ: بِسْمِ اللهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Kim (meşrû ve mübah) bir işe ‘Bismillâh’ diyerek başlarsa Allâhü Teâlâ onu(n küçük günahlarını) bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

01
Ocak Pazar 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/03.png)

Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 03 Rebîulâhir 1438

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)

Besmele-i Şerîfe’nin Fazîleti

Bir müslümanın hayırlı bir işe başlamak istediğinde o işin hayır ve bereketle tamamlanması için başında ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ ve sonunda “Elhamdü lillâh” demesi sünnettir.

Kalem, Levh-i Mahfûz’a en önce Besmele-i Şerîfe’yi yazmış, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’a ilk olarak Besmele-i Şerîfe indirilmiştir.

İbn-i Abbâs (r.anhümâ) Hazretleri buyurdular ki: “Nice insanlar vardır ki ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ dediklerinde Allâhü Teâlâ onlara dört bin sevap yazar, derecesini dört bin kat yükseltir, dört bin günahı silinir.”

Hocası bir çocuğa, ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’i öğrettiğinde Allâhü Teâlâ, çocuk için, ana babası için ve hocası için cehennemden kurtulduklarına dâir birer berât yazar.

Îsâ Aleyhisselâm bir kabrin yanından geçerken azâb meleklerinin ölüye azâb ettiklerini gördü. Bir vakit sonra yine oradan geçerken rahmet meleklerinin nurdan tabaklarla o ölüye ikram için geldiklerini gördü. Buna hayret etti. Namaz kılıp duâ ettiğinde, Allâhü Teâlâ ona vahyedip buyurdu ki:

“Ey Îsâ, o, günahkâr bir kul idi. Öldüğünde geride bıraktığı hamile hanımı çocuğunu dünyaya getirdi, terbiye edip yetiştirdi. Büyüyünce onu bir hocaya teslim etti. Hoca çocuğa ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ demesini söyledi. Çocuk hocasından bunu öğrenip söyledi. Oğlu yer üzerinde benim ismimi zikrederken yerin altında kuluma azâb etmeyi münasip görmedim. Oğlunun ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r- rahîm’ demesine bir mükâfat olarak rahmet meleklerimi nurdan tabaklarla ikram için ona gönderdim.”


Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin Tevâzuu

Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) Hazretlerini vefatından sonra rüyada gördüler.

“Hâlin ne oldu?” diye sordular. Dedi ki:

“Bana, ‘Ey pîr, ne getirdin?’ dediler.” Ben de:

“Bir derviş bir padişahın kapısına gelince ona ne getirdin demezler. Belki ne istersin derler.” dedim. (Nefehâtü’l-Üns)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/1.html)
Başlık: Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti | Zeki Çocuğun Verdiği Ders
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 04:20:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ أَنَّ الدُّنْيَا كُلَّهَا بِحَذَافِيرِهَا بِيَدِ رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِي ثُمَّ قَالَ: اَلْحَمْدُ لِلهِ لَكَانَ الْحَمْدُ لِلهِ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Dünya ve içindekilerin tamamı ümmetimden bir adamın elinde olsa, sonra o (şükür için) ‘Elhamdü lillâh’ dese, ‘Elhamdü lillâh’ sözü elbette bunların tamamından daha faziletli olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ocak Pazartesi 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/04.png)

Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 04 Rebîulâhir 1438

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)

Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ kuluna bir nimet ihsân ettiğinde kul “Elhamdülillâh” derse o nimetin şükrünü edâ etmiş olur. İkinci defa “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ ona sevap yazar. Üçüncü defa “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ onun (küçük) günahlarını bağışlar.” (Hâkim, Beyhakî)

Enes (radıyallâhü anh) anlattı:

“Bir gün bir ihtiyaç için Resûlullah Efendimiz ile birlikte sahraya çıktık. Yüksek sesle öten bir kuş gördük. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Bu kuşun ne söylediğini bilir misin?” buyurdular.

“Allah ve Resûlü en iyi bilir” dedim. Buyurdular ki:

“Bu kuş ‘Ya Rabbi, gözümü aldın, beni rızıklandır, zira ben açım’ demektedir.”

Hazret-i Enes anlatmaya devam etti:

“Ben böyle kuşa bakarken bir çekirge gelip kuşun ağzına girdi, kuş onu yuttu. Sonra yine seslice öttü.” Peygamberimiz (s.a.v.):

“Ey Enes, kuş şimdi ne söylüyor bilir misin?” buyurdular.

“Allah ve Resûlü en iyi bilir” dedim. Buyurdular ki:

“Kendisini zikredeni rızıklandıran Allâh’a hamd olsun” diyor. Akıllı kimse, ihlâs ve samimiyetle darlık ve bolluk zamanlarında Allâh’a hamd etmelidir ki cennete ilk çağırılanlardan olsun. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Kıyâmet gününde cennete ilk çağırılacak olanlar, bolluk ve nimet zamanında da, darlık ve belâ zamanında da Allâh’a hamd edenlerdir.”


Zeki Çocuğun Verdiği Ders

Küçük bir çocuk, meşhur şâir Ebu’l-Alâ el-Maarrî’yi görünce: “Her ne kadar zamanca sonra geldimse de öncekilerin güç yetiremediği şeyleri meydana koydum’ manasındaki şiiri söyleyen sen misin?” dedi.

“Evet” dedi. Çocuk:

“Öncekiler yirmi dokuz harfi tertip ettiler. Haydi sen bunlara insanların ihtiyacı olan bir harf daha ilave ediver” deyince Maarrî, hiç bir şey söyleyemedi.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/2.html)
Başlık: Resûlullâh'a Benzeyen Üç Zât
Gönderen: Mücteba - 03 Ocak 2017, 15:11:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
(ق)


Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Şu üç şey kendisinde bulunan kimse (kalbinde) îmânın lezzetini bulur:
Allah ve Resûl’ünü her şeyden daha çok sevmek, sevdiğini ancak Allah için sevmek ve küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin görmek.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

03
Ocak Salı 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/05.png)

Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 05 Rebîulâhir 1438

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)

Resûlullâh'a Benzeyen Üç Zât

Ebû Süfyân, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) süt kardeşi ve amcası Hâris’in oğlu idi. Halîme hatun onu da emzirmişti.

(Hz. Muâviye’nin babası Ebû Süfyân bin Harb başka bir zattır. Bu iki zat birbirine karıştırılmamalıdır.)

Ebû Süfyân, peygamberliğinden evvel Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile ülfet eder, gâyet tatlı görüşürdü. Fakat peygamberlik geldikten sonra Resûl-i Ekrem’e pek şiddetli düşman oldu, hicviyeler (kötüleyici şiirler) söyledi. Peygamber Efendimizin şâiri Hz. Hassân (r.a.) da ona cevap verirdi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), fetih için Mekke üzerine giderlerken; Ebû Süfyân, oğlu Cafer ve halasının oğlu Abdullah ile özür dilemek için Mekke’den çıktılar ve Ebvâ’da Peygamberimize kavuştular.

Peygamberimiz (s.a.v.), huzuruna girmelerine izin verdiğinde Hazret-i Ali, Ebû Süfyân’a:

“Resûlullah Efendimizin mübârek huzurlarına gel ve kardeşlerinin Yûsuf'a (Aleyhisselâm) dedikleri gibi: ‘Vallâhi Allah seni bize üstün kıldı. Biz doğrusu büyük suç işlemiştik.’ (Yûsuf sûresi, âyet 91)'de dedi. Ebû Süfyân, böyle deyince Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Bugün sizin üzerinize bir kınama yoktur, Allah sizi mağfiretiyle bağışlar ve o Erhamürrâhimîn’dir.” meâlindeki Yûsuf sûresinin 92. âyetini okudu.

Ebû Süfyân (radıyallâhü anh), îmân ettikten sonra hicabından başını kaldırıp Resûllâh Efendimize (s.a.v.) bakamazdı. Müslüman olduktan sonra hiç günah işlemedi.

Mekke’nin fethinde Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ile beraberdi. Huneyn Gazâsı’nda Müslümanların dağıldığı ilk anda ordu toplanıncaya kadar Resûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) yanından hiç ayrılmayanlardan biriydi. Peygamberimiz onun için hayır duâ etti ve cennetle müjdeleyip:

“Senin Hamza’ya halef olacağını (onun yerini alacağını) umuyorum” buyurdular.

Resûlullah Efendimize (s.a.v.) en çok, Ebû Süfyân bin Hâris, Hz. Ali’nin birâderi Cafer bin Ebî Tâlib ve Hz. Ali’nin oğlu Hasan bin Ali (r.anhüm) benzerlerdi. (Üsdü'l-Gâbe)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/3.html)
Başlık: Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (R. Anhâ)
Gönderen: Mücteba - 04 Ocak 2017, 15:59:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَاطِمَةُ سَيِّدَةُ نِسَاءِ أَهْلِ الْجَنَّةِ
(حم)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“(Kızım) Fâtıma cennet kadınlarının efendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

04
Ocak Çarşamba 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/06.png)

Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 06 Rebîulâhir 1438

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri'nin kerîmesi H. Bedia Kacar'ın (r.h.) irtihali (1981) • Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)

Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (R. Anhâ)

Hazret-i Fâtıma, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve ona en sevgilisi olup annesi Hazret-i Hatîce vâlidemizdir.

Hazret-i Fâtıma, nur yüzlü olup mübârek yüzü ay gibi parladığından “Zehrâ” lakabı ile anılmıştır. Hazret-i Âişe “Ben karanlık gecede Hazret-i Fâtıma’nın yüzünün nûru (aydınlığı) ile iğneye iplik geçirirdim.” demiştir. Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Onun için bir vakit namazını bile geçirmemiştir. Lakaplarından biri de kesilmiş manasında olan Betûl’dür.

Dünyadan kesilip dâima Hakk’a yöneldiğinden Fâtıma Betûl denilmektedir. Torunu ve Hazret-i Hüseyin’in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Bir gün Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Hazret-i Fâtıma geldi. Yürüyüşü tıpkı Resûlullâh’ın (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Resûlullah (s.a.v.) ona “Merhaba ey kızım!” diye iltifat ettikten sonra yanına oturtup kulağına gizlice bir şeyler söyledi. Hazret-i Fâtıma ağladı.

Resûlullah (s.a.v.) tekrar bir şeyler söyledi, Hz. Fâtıma güldü.

Ben, ‘Resûlullâh’ın (s.a.v.) söylediği ne idi ki önce ağladınız, sonra güldünüz?’ diye sordum,

“Resûlullâh’ın sırrını kimseye ifşâ etmem” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) âhirete irtihal ettikten sonra tekrar sordum.

Şöyle dedi:

Birincisinde “Cebrâîl Aleyhisselam, Kur’ân-ı Kerîm’i tâlîm için bana senede bir defa gelirdi. Bu sene iki defa geldi. Öyle zannediyorum ki ecelim yakındır. Ehl-i beytim içinde de bana ilk önce sen kavuşacaksın ve ben sana güzel selef olacağım” buyurdular. Ben de ağladım.

İkinci defasında:
“Ey Fâtıma! Sen bütün âlemlerin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?” buyurunca sevinip güldüm.

Hz. Fâtıma, Resûlullâh’ın (s.a.v.) âhirete irtihâlinden 6 ay sonra, hicretin on birinci senesi, Ramazan ayının 3. günü, salı gecesi vefat ettiler. (Radıyallâhu anhâ) (Üsdü ’l-Gâbe-Meşâhiru’n-Nisâ)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/4.html)
Başlık: Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2017, 02:03:59
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ مَالُهُ وَعِرْضُهُ وَدَمُهُ حَسْبُ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ
(د)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Bir Müslümanın diğer Müslümana malı, ırzı (namusu) ve kanı haramdır.
Kişinin Müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

05
Ocak Perşembe 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/07.png)

Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 07 Rebîulâhir 1438

Medîne-i Münevvere'yi sel basması (1918) • Adana'nın kurtuluşu (1922) • Osmanlı • İngiltere Arasında Çanakkale (Kal'ayı Sultaniyye) Antlaşması'nın İmzalanması (1809)

Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz

Hz. Enes’ten (r.a.) rivâyet edilmektedir

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), birgün otururlarken mübârek dişleri görününceye kadar tebessüm ettiler. Hz. Ömer (r.a.): “Anam babam sana fedâ olsun yâ ResûlAllah, sizi tebessüm ettiren nedir?” diye sordu. Buyurdular ki:

‘Ümmetimden iki kişi Allâhü Teâlâ’nın huzurunda diz çökerler. Birisi:

‘Yâ Rabbi! Benim hakkımı bu adamdan al’ der. Allâhü Teâlâ: ‘Müslüman kardeşine hakkını ver’ buyurur. Adam:

‘Yâ Rabbi! İyiliğimden hiçbir şey kalmadı. Ne vereyim?’ deyince Allâhü Teâlâ hak sâhibine:

‘Kardeşine ne yapacaksın? Sevâbından hiçbir şey kalmadı’ buyurur. Hak sahibi:

‘Yâ Rabbi! Öyleyse günahlarımdan alsın’ der.

Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) (bu büyük hâdiseden dolayı) gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve buyurdu ki:

“O gün öyle büyük bir gündür ki, insanlar o günde günahlarını yüklenecek kimseyi ararlar.”

Allâhü Teâlâ hak sâhibine:

‘Gözünü aç ve cennetin şu muhteşem köşklerine bak’ buyurur. Hak sahibi:

‘Yâ Rabbi! Cennette gümüşten şehirler, inci ve pırlantalarla işlenmiş saraylar görüyorum. Bunlar hangi peygamberin, hangi sıddîkın veya hangi şehîdindir?’ diye sorar. Allâhü Teâlâ: ‘Bunlar, bedelini ödeyenler içindir’ buyurur. Adam:

‘Ya Rabbi! Bunların bedelini kim ödeyebilir ki?’ der.

Allâhü Teâlâ: ‘Sen ödeyebilirsin’ buyurur. Adam:

‘Ya Rabbi! Bunlara neyle sahip olabilirim?’ der. Allâhü Teâlâ: ‘Kardeşini affetmekle sâhip olabilirsin’ buyurunca adam: ‘Affettim, yâ Rabbi!’ der. Allâhü Teâlâ da:

‘Haydi, kardeşinin elinden tut ve beraber cennete gir(in)’ buyurur.

Sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Allâh’tan korkunuz ve aranızı düzeltiniz. Çünkü kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ mü’minlerin arasını sulh eder.” buyurdular. (İhyâu Ulûmiddîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/5.html)
Başlık: Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2017, 02:08:02
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ رُوحَ الْقُدُسِ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَخْبَرَنِي آنِفًا : إِنَّ خَيْرَ أُمَّتِكَ بَعْدَكَ أَبُو بَكْرٍ اَلصِّدِّيقُ
(طس)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Rûhu’l-Kudüs Cebrâîl Aleyhisselam az önce bana şöyle haber verdi: ‘Senden sonra ümmetinin en hayırlısı Ebû Bekr-i Sıddîk’tır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

06
Ocak Cuma 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/08.png)

Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 08 Rebîulâhir 1438

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın vefâtı (1693) Veremle Savaş Haftası (7-13 Ocak)

Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması

Hazret-i Ebûbekir (radıyallâhü anh), Müslüman olmadan önce ticaret için gittiği bir Şam seferinde, rüyasında ayın gökten inip kucağına girdiğini ve onu kucaklayıp bağrına bastığını gördü. Uyanınca, meşhur rahip Yemliha’dan rüyasını tabir etmesini istedi. Rahip: “Ey Arap kardeş! Bu rüyada senin için büyük müjde vardır; tabir etmemi istiyorsan bahşiş ver” dedi. Hz. Ebûbekir hemen 12 dinar verdi. Rahip:

“Bil ki gökten sana inen ay, âhir zaman peygamberidir.

Yakınlarda zuhur edecektir. Sen onun hayatında veziri, vefatından sonra da halifesi olacaksın. Ona yetiştiğin zaman ben sağ olursam, bana haber gönder ki hemen ona gideyim.

Eğer vefat edersem selamımı tebliğ et ki ben onun dinine girdim ve onun ümmetinden oldum. Âhirette beni şefaatinden mahrum etmesin” dedi. Hz. Ebûbekir: “Bana bunu yazıp ver” dedi. Rahip on iki satırlık bir mektup yazdı.

Hazret-i Ebûbekir (r.a.): “Ey tabirci! Eğer gördüğüm rüya senin tabir ettiğin gibi gerçekleşirse sana ayrıca 100 altın daha vereceğim. Onlar bende senin emanetindir” dedi.

Aradan on iki sene geçti. Allâhü Teâlâ, Hazret-i Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) peygamberlik vazifesi verince bir gece Ebû Kubeys Dağı’na çıkıp şöyle nida etti:

“Allâh’ın davetine icabet ediniz ve ‘lâ ilâhe illallâh’ deyiniz!” Ebûbekir (r.a.) bu sözü işitti ve: “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” dedi. Birkaç gün sonra da Fahr-i Âlem Muhammed (s.a.v.) ile buluştu: “Ya Ebâbekir! 12 yıl önce görüp rahip Yemliha’ya tâbir ettirdiğin rüya sana mûcize olarak yetmez mi? 12 dinar verdin; ayrıca 100 dinar da vaad eyledin. Rahip sana 12 satır bir mektup yazarak emanet verdi.” dedi ve mektupta yazılanlar şudur dedi. Hazret-i Ebûbekir:

“Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” diye şehadet getirdi ve “Sen, rahip Yemliha’nın haber verdiği peygambersin” dedi.

Erkeklerden ilk İslam’a gelen ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile ilk namaz kılan Hz. Ebûbekir’dir. (Menâkıb-ı Çâryâr-ı Güzîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/6.html)
Başlık: Mümin Ne Haldedir? | İlmihal: Ta’dîl-i Erkân
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2017, 02:16:00
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا صَلَّى فِي الْعَلَانِيَةِ فَأَحْسَنَ وَصَلَّى فِي السِّرِّ فَأَحْسَنَ قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هٰذَا عَبْدِي حَقًّا
(هـ)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Muhakkak bir kul namazını insanların gördüğü yerde de görmediği yerde de (ihlâsla ve ta’dîl-i erkâna riâyet ederek) güzelce kılarsa Allah azze ve celle şöyle buyurur: ‘İşte bu, benim hakîkî kulumdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Ocak Cumartesi 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/09.png)

Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 09 Rebîulâhir 1438

Osmaniye'nin kurtuluşu (1922) • Beyaz Baston Körler (Âmâlar) Haftası (7-14 Ocak)

Mümin Ne Haldedir?

Ahmed bin Hanbel’in (rah.) talebelerinden Mervezî (rah.) anlatıyor:

Bir gün Ahmed bin Hanbel’in (rah.) yanına gittim ve: “Nasılsınız?” diye sordum.

“Rabbim farzları eda etmemi, peygamberim sünnetlere sarılmamı, melekler amelimi tashih etmemi (ihlâsla yapmamı), nefsim heva ve hevesine uymamı, İblis fuhşiyatı; çirkin söz ve fiilleri yapmamı isterken, ölüm meleği ruhumu kabz etmeyi beklerken, ailem de nafakalarını temin etmemi isterlerken ben nasıl olabilirim.” diye cevap verdi. (Tabakâtü’l-Hanâbile)


İlmihal: Ta’dîl-i Erkân

Ta’dîl-i erkân, namazın kıyam, rükû, secde gibi her rüknünü sükûnet ile yerine getirirken her âzânın mutmain olması, sakin ve hareketsiz bulunmasıdır. Meselâ rükûdan kıyama kalkarken vücut dimdik doğrulup sükûnet bulmalı, en az bir kere “Sübhânellâhilazîm” diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da yine “ Sübhânellâhilazîm” diyecek kadar durmalıdır.

Namazlarda ta’dîl-i erkâna riâyet İmam Ebû Yûsuf a göre farzdır. İmâm-ı A’zam ile İmam Muhammed’e göre ise vaciptir.

Farz olduğu takdirde ta’dîl-i erkâna riâyet edilmeksizin kılınan bir namazı iâde etmek (yeniden kılmak) lâzımdır. Vacip olduğu takdirde ise, bu halde yalnız sehv secdesi lâzım gelir. Fakat böyle bir namazı iâde etmek evlâdır. Namazdan manevî zevk alanlar; namazda ta’dîl-i erkâna riâyet eder, acele etmekten sakınır, acele etmeyi hürmet ve âdâba aykırı görürler.

Hayatın en faydalı, en kıymetli saatleri, ibadet ile geçen vakitlerdir. Beyhûde yere veya geçici bir fayda uğrunda saatlerini, günlerini harcayan insanların namaz gibi ulvî bir ibadetten, ebedî bir saâdet vesilesinden, manevî bir huzurdan bir an evvel çıkıp kurtulmaya çalışmaları pek gariptir, pek acınacak bir haldir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/7.html)
Başlık: Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir
Gönderen: Mücteba - 08 Ocak 2017, 02:24:42
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَنْ يُدْخِلَ أَحَدًا عَمَلُهُ الْجَنَّةَ قَالُوا وَلَا أَنْتَ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ لَا وَلَا أَنَا إِلَّا أَنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللهُ بِفَضْلٍ وَرَحْمَةٍ
(ق)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Hiçbir kişiyi ameli cennete girdirmez.” buyurdular.
“Yâ Resûlallâh! Sizi de mi?” dediler.
‘Evet, Allâh’ın fazlı ve rahmeti bürümedikçe yalnız ibâdetim beni de cennete girdirmez.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

08
Ocak Pazar 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/10.png)

Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 10 Rebîulâhir 1438

(Kırşehir) Hirfanlı Barajı'nın hizmete girişi (1960) • Zemherîr fırtınası

Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir

İlim ancak sâlih amellere vesîle olduğu zaman makbuldür.

İmam Gazâlî (rh.) buyurdu:

Yüz sene ilim okuyup tahsîl etsen, bin kitap ezberlesen Allâh’ın rahmetine ancak ilminle işlediğin sâlih amellerle erebilirsin. Kehf sûresinin 110. âyet-i celîlesinde (meâlen):

“Artık her kim Rabbinin likâsını (cemâlini) arzu ederse sâlih bir amel işlesin ve Rabbinin ibadetine hiçbir şirk karıştırmasın” buyurulmuştur.

Gerçi kul cennete Allâhü Teâlâ’nın fazlı ve keremiyle girer. Amma tâat ve ibâdetle kendini Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ehil ve lâyık hâle getirmelidir. Nitekim A‘râf sûresinin, 56. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “Her halde Allâh’ın rahmeti muhsinlere (Allâhü Teâlâ’yı görür gibi ibadet edenlere) yakındır.” buyurulmuştur.

Kul cennete ulaşıncaya kadar çok zorlu ve güç geçitleri aşacaktır. Bu geçitlerin evveli îman geçididir. Yani kişinin vefâtı anında îmânını kaybetme tehlikesi vardır. Allah korusun, bundan büyük musibet olmaz.

Kulun aklının zayıfladığı, ölüm sarhoşluğunun şiddetlendiği vakitte şeytan bütün kuvvetiyle ve türlü hîlelerle îmânını almaya çalışır. Meselâ annesi sûretinde gelir ve hak dinden çıkarmak için nasihat ediyor görünür. İşte böyle vakitte îman edip sâlih amel işleyenler îmânını kaybetmez.

Kul hesap, mîzan, sırat gibi âhiret menzillerini ve geçitlerini aştıktan sonra cennete ulaşsa bile eğer ameli az ise orada yüksek makamlara ulaşamayacaktır.

Tâbiînin reîsi Hasan-ı Basrî (rahimehullah) buyurdu ki:

“Kıyâmet günü olduğunda Allâhü Teâlâ kullarına: ‘Cennete rahmetimle giriniz, onu amellerinize göre taksîm ediniz’ buyurur.” Yani herkes ne kadar ameli varsa o kadar cennet nimetine kavuşur. Ameli noksan olan orada fazla hisse bulamaz.

Hâsılı, cennete Allâhü Teâlâ’nın rahmeti, fazlı ve ihsânı ile girilir. Amma yüksek derecelere ameller ile çıkılır. (Hâdimî, Eyyühe’l-VeledŞerhi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/8.html)
Başlık: Ashâb-ı Bedir : CÂBİR BİN ATÎK (R.A.)
Gönderen: Mücteba - 09 Ocak 2017, 11:42:35
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ اَلْمُتَحَابُّونَ فِي جَلَالِي لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ يَغْبِطُهُمُ النَّبِيُّونَ وَالشُّهَدَاءُ
(ت)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: ‘Benim rızam için birbirini sevenlere (kıyâmet gününde) nurdan minberler vardır ki peygamberler ve şehitler onlara gıbta ederler.”
(Hadîs-i Kudsî, Sünen-i Tirmizî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

09
Ocak Pazartesi 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/11.png)

Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 11 Rebîulâhir 1438

Düşman Çanakkale'den çekildi (1916) • Osmanlı-Rus “Yaş” Antlaşması (1792)

Ashâb-ı Bedir : CÂBİR BİN ATÎK (R.A.)

Câbir bin Atîk (r.a.), Ensâr’dan ve Evs kabîlesinin Muâviyeoğullarındandır.

Bedir ve Uhud gazâlarıyla diğer bütün harblerde

Resûl-i Ekrem Efendimizle birlikte hazır bulunmuştur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz onu Habbâb bin Eret (r.a.) ile kardeş kılmıştı. Mekke’nin fethinde Benî Muâviye’nin sancağını taşımıştır.

İki oğlu Abdullah ve Ebû Süfyân ve kardeşi Hâris’in oğlu Atîk kendisinden hadîs rivâyet ettiler.

Ömrünün sonuna kadar Medîne-i Münevvere’de ikâmet etti.

Hicretin 61. senesinde 90 yaşında olduğu halde vefât etmiştir.

Câbir bin Atîk’den (r.a.) rivâyet olundu:

“Ebû Rebî’ Abdullâh bin Sâbit (r.a.) hastalanmıştı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) zaman zaman onu ziyâret ediyordu. Bir ziyaretinde onu kendinden geçmiş bulup seslendi. Hastalığının şiddetinden cevap veremedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)

“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, Ey Ebû Rebî‘ biz her ne kadar yaşamanı istesek de takdîr-i ilâhî gâlip geldi.” buyurdu.

Kadınlar Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) bu sözlerini işitince ağlaşmaya başladılar. Câbir (r.a.) onları sakinleştirmeye çalışıyordu.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Onları bırak, vâcib olduğunda ağıt, feryâd ve figan ile ağlamasınlar” buyurdu. Merhûmun kızı:

“Ne vâcib olduğunda, yâ Resûlallâh?” diye sorunca,

“Ölüm” buyurdular. Sonra kızı: “Ey babacığım! Ben senin şehîd olacağını zannediyorum. Zîrâ sen gaza için hazırlanmıştın. Fakat çıkmadan önce ölüm döşeğine düştün” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.):

“Allâhü Teâlâ onun mükâfâtını niyetine göre verecektir” buyurdular.

Sonra: “Siz aranızdan kimi şehîd sayarsınız?” diye sordu.

“Allah yolunda öldürüleni” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Allah yolunda öldürülenlerden başka şunlar da şehîddirler: Taun (salgın hastalık)dan ölen şehîddir, boğularak ölen şehîddir, zâtülcenbden ölen şehîddir, mide hastalığından (iç hastalıklardan) ölen şehîddir, yanarak ölen şehîddir, göçük altında kalarak ölen şehîddir, doğum sebebiyle ölen kadın şehîddir.”

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/9.html)
Başlık: “İlim Rütbesi En Yüce Rütbedir”
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2017, 17:58:25
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَرْفَعِ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ
(سورة المجادلة, 11)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“…Allah sizden îman edenleri yükseltir. Kendilerine ilim verilen (âlim)leri ise derecelerle yükseltir.”
(Mücâdele sûresi, âyet 11)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

10
Ocak Salı 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/12.png)

Rûmî: 28 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 12 Rebîulâhir 1438

“İlim Rütbesi En Yüce Rütbedir”

Allâme Teftâzânî merhum bir gün talebeleriyle bir su kenarında çadır kurmuş, onlara ders okutuyordu. Devrin padişahı, âcil bir iş için has adamlarından birini atla bir yere ulak (postacı) olarak gönderdi. İşin ehemmiyetinden dolayı ona: “Yolda atın yorulduğu zaman, kimin atını bulursan, emrimi söyle, atını al, yola devam et!” diye emretti.

Ulak yola çıktı. Allâme Teftâzânî’nin talebeleriyle oturdukları yere yaklaştığında atı yorgunluktan çatladı. Heybesini omuzuna atıp yürümeye başladı.

Yüzü gözü toz içinde olduğu halde Allâme’nin konduğu su kenarına erişti. Geniş bir çadır kurulmuş, yanında da kuvvetli bir atın bağlanmış durduğunu gördü. Ulak atı almak için davranınca Allâme’nin talebeleri ona nazikçe: “Hocamıza hürmet eyle, Sultan’ın hatırını saydığı kimsedir. Birazcık burada sabreyle, elbette gelen geçen eksik olmaz, onlardan al” dediler.

Adam tezcanlı olduğundan hemen almak istedi, onlar güzellikle söyledikçe o aksilik etti. Nihayet talebelerden bir kısmıyla döğüşmeye başlayınca diğer talebeler de geldi ve onu öyle dövdüler ki vücudu darb izlerinden morardı, mürekkeb dökülmüş kâğıda döndü.

Ulak yoldan döndü, Sultan’ın yakın adamlarından olduğu için doğrudan huzura varıp feryad etti, gömleğini yırttı, darb izlerini gösterdi ve olanları anlattı.

Sultan tahtından inip onun yüzünü gözünü öptü ve:

“Gel bu şikâyetini bana bağışla. Ondan bunun intikâmını almaya benim gücüm yetmez. O benden ulu padişahtır.

Benim hükmüm ancak ülkem içinde geçer. Amma onun tasnif ettiği kitaplar yedi iklimde okunur. Devletimin bekâsı da onlara riâyetim ve hürmetim sebebiyledir. Benim rızamı istersen git, öfke ile üzerlerine vardığından dolayı ondan özür dile” dedi ve rütbesinden birkaç mertebe yüksek makam vererek onu razı eyledi, ayrıca bolca ihsanda bulundu.

(Hadîkatü ’s-Selâtîn, Celalzâde Salih Çelebi)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/10.html)
Başlık: Her İşittiğini Söyleyen Yalancıdır
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2017, 18:14:22
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ كَذِبًا أَنْ يُحَدِّثَ بِكُلِّ مَا سَمِعَ
(م)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye yalan olarak yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

11
Ocak Çarşamba 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/13.png)

Rûmî: 29 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 13 Rebîulâhir 1438

Haliç'in donması (1755) • Şiddetli soğuklar • Enerji Tasarrufu Haftası (2. hafta)

Her İşittiğini Söyleyen Yalancıdır

Ebü’l-Leys Semerkandî Hazretleri buyurdular:

Sana bir kimse gelip ‘filan kimse senin hakkında şöyle dedi veya yaptı’ diye bir haber getirirse şu altı şeye dikkat etmen gerekir:

1- Onu hemen tasdik etme. Zîrâ koğuculuk yapan kimsenin şâhitliği makbul değildir. Nitekim Allâhü Teâlâ (meâlen): “Ey îmân edenler! Eğer size bir fâsık bir haber getirirse (hemen inanıp kapılmayın), onu tahkik edin ki bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucurât sûresi, âyet 6) buyurmuştur.

2- Ona böyle işler yapmamasını tenbih et, hatırlat.

Çünkü münkerden (dine, kitap ve sünnete aykırı şeylerden) sakındırmak vaciptir. Zîrâ Allâhü Teâlâ (meâlen)

“Siz (ey ümmet-i Muhammed), insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere geldiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten nehyedersiniz.” (Âl-i İmrân sûresi, âyet 110) buyurmuştur.

3- Ona (bir menfaat için değil, ancak) Allâhü Teâlâ için buğzetmelisin. Çünkü o Allâhü Teâlâ’ya isyan etmiştir.

İsyan edene buğz etmek, onu sevmemek vaciptir. Muhakkak Allâhü Teâlâ ona buğzeder.

4- Hakkında koğuculuk yapılan kimseye sû-i zanda bulunma. Çünkü Müslüman hakkında sû-i zan etmek, kötü zanda bulunmak haramdır. Âyet-i kerîmede (meâlen) “Çünkü zannın bazısı vebaldir, ağır günahtır.” (Hucurât sûresi, âyet 12) buyurulmuştur.

5- Müslüman kardeşinin ayıplarını, kusurlarını bulmak için câsus gibi inceden inceye yoklayıp araştırma. Allâhü Teâlâ (meâlen) “Tecessüs etmeyin” (Hucurât sûresi, âyet 12) buyurmuştur.

6- Bu koğucunun yaptığı ve hoşuna gitmeyen şeyleri sen de yapma. Yani sana gelen bir haberi hemen başkasına bildirme. (Tenbîhü ’l-Gâfilîn)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/11.html)
Başlık: Dört Mezhepten Biri İle Amel Etmek Lazımdır
Gönderen: Mücteba - 17 Ocak 2017, 18:30:10
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلشِّتَاءُ رَبِيعُ الْمُؤْمِنِ قَصُرَ نَهَارُهُ فَصَامَ وَطَالَ لَيْلُهُ فَقَامَ
(هب)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Kış müminin baharıdır. Gündüzleri kısa olur oruç tutar, geceleri uzun olur (teheccüd ve zikirle) ihya eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

12
Ocak Perşembe 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/14.png)

Rûmî: 30 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 14 Rebîulâhir 1438

Osmanlı Meclis-i Mebûsanı'nın İstanbul'daki son devre toplantılarının başlaması (1920)

Dört Mezhepten Biri İle Amel Etmek Lazımdır

Sahâbe-i Kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn (radıyAllahü anhüm) zamanında mezhepler pek çoktu. Onların hiç birisini ve mezheblerini kötülemek câiz değildir.

Ashâb-ı Kirâm’ı ve mezheb imamlarından hiç birisini, kavrayamadığımız ictihâdları ve işledikleri amelleri sebebiyle kötülememeliyiz.

Zîrâ müctehidin, ictihâdı ile amel etmesi farzdır.

Kötüleyenin günahı kendi üzerinedir. Âyet-i celîlede (meâlen):

“O, bir ümmet idi, geldi geçti: Ona kendi kazandığı, size de kendi kazandığınız vardır. Siz onların amellerinden sorulacak değilsiniz.” (Bakara sûresi, âyet 134) buyurulmuştur.

Bugün amelde Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinden başka bir mezhebi taklîd câiz değildir. Bu, Ashâb ve Tâbiîn’in mezheblerindeki bir noksanlıktan yahut dört mezhebin onlara üstün olduğundan değildir. Zîrâ Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn’in içinde bütün ümmetin en üstünü olan Hulefâyı Râşidîn (dört halîfe) vardır. Onların mezhebleri bize tevâtür yolu ile ulaşıp yazılmadığından, bizim, o imamların verdikleri hüküm ve fetvaların şartlarını ve kayıtlarını bilmediğimizdendir.

Eğer tevâtür yolu ile ulaşsa idi taklîdi caiz olurdu. Lâkin böyle olmamıştır.

İmâmü’l-Harameyn el-Cüveynî: “Hükümlerinin tamamı tedvîn (yazılıp kayd) edilmiş olmadığı için dört mezhepten başka bir mezhebi taklîd câiz olmaz.” buyurmuştur. Zîrâ dört mezhebin esasları ve teferruâtı yazılmış, yayılmış ve herkesin malumu olmuştur. İbn-i Nüceym (r.h.) buyurdular ki:

“Muhakkak hükümlerinin zabt (kayd) edilmiş bulunması ve tâbilerinin (uyanlarının) çok olması sebebiyle dört mezhepten başka bir mezheble amel olunamayacağında icmâ vardır.”

Celâleddîn el-Mahallî der ki: “Avâmın veya müctehid âlimlerden olmayan herkesin dört mezheb âlimlerinden bir müctehidi taklîd etmesi lazımdır. Zîrâ Allâhü Teâlâ: -meâlen-“İmdi, eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.” (Nahl sûresi, âyet 43) buyurmuştur. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) dini ile amel etmek, ancak bu dört mezhepten birine uymak ile mümkündür. Bundan başka yol yoktur.
(Hulâsatü ’t-tahkîk fî-hükmi ’t-taklîd ve’t-telfîk, Abdülganî Nablûsî)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/12.html)
Başlık: Abdullâh Bin Selâm (Radıyallâhü Anh)
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2017, 22:46:58
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَرَدْتَ أَمْرًا فَتَدَبَّرْ عَاقِبَتَهُ فَإِنْ كَانَ خَيْرًا فَأَمْضِهِ وَإِنْ كَانَ شَرًّا فَانْتَهِ
(فيض)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Bir iş yapacağın zaman (istişâre ve istihâre yaparak) âkıbetini iyi düşün. Hayırlı (meşrû ve faydalı) ise yap, şer ise terk et.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

13
Ocak Cuma 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/15.png)

Rûmî: 31 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 15 Rebîulâhir 1438

Medîne Müdâfii Fahreddin Paşa teslim oldu (1919) • İstanbul'da Dârulfünûn açıldı (1863)

Abdullâh Bin Selâm (Radıyallâhü Anh)

Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullah bin Selâm (radıyallâhü anh) Hazretleri, İsrailoğullarından ve Yûsuf Aleyhisselâm’ın neslindendir. Gerek kendisi gerek babası Selâm ibn-i Hâris, Yahûdîlerin büyük âlimlerindendi. Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Medîne’ye hicret ettiklerinde Müslüman olmuştur.

Abdullah bin Selâm (r.a.) şöyle anlattı: “Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) Medîne’yi teşriflerinde kendisinden ilk işittiğim söz şu idi: “Selâmı yayınız, yemeği yediriniz, sıla-i rahim yapınız, insanlar uykuda iken geceleri namaz kılınız ki cennete selâmetle girebilesiniz.”

Abdullah bin Selâm’ın (r.a.) câhiliyye devrindeki ismi Husayn idi, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ‘Abdullah’ olarak değiştirdiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun cennetlik olduğunu haber vermişlerdir.

Abdullah bin Selam (radıyallâhü anh) anlattı: “Bir rüya görmüş ve onu Resûlullâh’a arzetmiştim. (Şöyle ki:)

Rüyamda kendimi sanki bir bahçede gördüm, dedi ve o bahçenin genişliğini, yeşilliğini anlattı. O bahçenin ortasında kökü yerin derinliklerinde, gövdesi göklere uzanan demir bir direk vardı. Yukarısında da tutunacak bir kulp, bir çember vardı. Bana, ‘Haydi bu direğe çık!’ denildi. ‘Gücüm yetmez!’ dedim. Bunun üzerine yanıma bir hizmetçi geldi ve sırtımdan elbisemi çıkardı. Bunun üzerine direğin ta tepesine kadar çıktım ve kulpu yakaladım. Bana: ‘Halkayı iyi tut, bırakma!’ diye tenbîh edildi. Bunun üzerine direğin kulpu elimde olarak uyandım ve bu rüyamı Peygamber Efendimize arzettim. Resûlullah (s.a.v.) (ta‘bîr ederek):

“Gördüğün bahçe İslam dînidir. Direk de İslam dîninin direği ‘Tevhîd’dir. O kulp da çok sağlam olan îmandır. Sen ölünceye kadar İslam dîni üzerine yaşayacaksın, (cennetlik olacaksın!) buyurdular.”

Birâderzâdeleri Mühâcir ve Seleme’yi İslâm’a davet etmiş ve “Şu muhakkak ma‘lûmunuzdur ki Allâhü Teâlâ Tevrât’ta, ‘Ben İsmâîl Aleyhisselam evlâdından Ahmed isminde bir Peygamber göndereceğim, ona îmân eden hidâyet ve rüşde erecektir. Îmân etmeyen de mel‘ûndur’ buyurdu” deyince Seleme îmân etmiş idi.

Abdullâh bin Selâm Hazretleri hicretin 43. senesinde vefat etti.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/13.html)
Başlık: Bir Kötü Ahlak: Hased | Beyit
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2017, 22:53:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ مَا لَمْ يَتَحَاسَدُوا
(مجمع)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“İnsanlar birbirlerine hased etmedikçe dâimâ hayırda ve iyilikte olurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

14
Ocak Cumartesi 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/16.png)

Rûmî: 01 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 16 Rebîulâhir 1438

Dünyâda ilk telefon İngiliz Sarayı'na çekildi (1878) Aksaray-Topkapı tramvay hattı (2.600 m) hizmete girdi (1873) • Fırtına

Bir Kötü Ahlak: Hased

Hased: Başkasındaki bir nimetin yok olmasını yahut onun başına bir musibet gelmesini istemektir. Hasedin sebebi kibir, düşmanlık gibi nefsin kötü huylarıdır.

Gıbta ise başkasındaki bir nimeti, onun elinden çıkmasını arzu etmeden istemektir ve câizdir. Fakat haramda kullanılan bir nimetin, sahibinin elinden çıkmasını istemek câizdir. Bu hakîkatte günahın sona ermesini istemektir.

Bilerek ve isteyerek hased edip sonra zâhirde de bunun icabı olan şeyleri yapmak haramdır. Zâhirde bir şey yapılmazsa bu affolunmuştur. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, söylemedikçe ve yapmadıkça ümmetimin nefisleri tarafından kalplerine getirilen kötü düşünceleri bağışlamıştır.”

“Bir kimseye karşı kalbine bir hased gelirse söz ve fiilinle bunu açığa çıkarma.”


Hasan-ı Basrî (rahimehullâh): “Hased, üstü kapalı bir şeydir. Onu açığa çıkarmadıkça sana zarar vermez” buyurmuştur.

El-hasûd, lâ yesûd, yani hasedçi asla mesud olamaz. Hasedi ancak kendisine zarar verir, devamlı gam, keder, hüzün içindedir, hep geçim darlığı çeker.

Hased ettiği kimseye zarar değil, bilakis fayda verir. Hasedçi düşmanına taş atıp da sonra o taş sekip kendi gözünü kör eden gibidir. Hasedcinin her sözü ve fiili, ateşin ekinleri yaktığı gibi amelini yakar, tüketir. Nitekim hadîs-i şerifte: “Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de hasenâtı (sevapları) yer bitirir” buyurulmuştur. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)

Beyit:
Az belâ sanma efendi, hasedi
Mahv eder hâsidi kendi hasedi
                                        Nâcî (Muallim Ömer)

(Hasedi az bela sanma efendi, hasetçiyi kendi hasedi mahveder.)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/14.html)
Başlık: İhlasla Yapılan Duânın Tesiri | Mutfağımız: Sebze Çorbası
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2017, 22:57:45
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَاجْتَنِبُوهُ وَمَا أَمَرْتُكُمْ بِهِ فَافْعَلُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ
(م)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Size yasakladığım şeylerden kaçının, emrettiğim şeyleri de gücünüz yettiği kadar işleyin.”
(Hadîs-i şerîf, Sahîh-i Müslim)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

15
Ocak Pazar 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/17.png)

Rûmî: 02 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 17 Rebîulâhir 1438

Akşemseddin (k.s.) Hazretlerinin vefâtı (1459) • British Museum'un halka açık ilk müze olarak Londra'da Montegu Evi'nde açılışı (1759)

İhlasla Yapılan Duânın Tesiri

İmâm Hâfız Fahruddîn Osman bin Muhammed Tûrîzî anlattı: Mekke-i Mükerreme’de Şeyh Takıyyüddin el-Havrânî’den Tefsîr, Hadîs, Fıkıh gibi ilimleri okuyordum. Bir gün ders için oturduğumuz sırada bir akrep gördük. Şeyh onu eline aldı, evirip çevirmeye başladı. Ben hayretimden elimden kitabı bıraktım. Bana:

“Dersini okumaya devam et” dedi.

“Bu sırrı bana öğrettikten sonra okuyayım” dedim.

“Bu esasında hepinizin bildiği bir şeydir” dedi.

“O nedir?” dedim,

“Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şu hadîs-i şeriflerinde öğrettikleri duâdır:

“Kim sabah ve akşam: ‘Bismillâhillezî lâ-yedurru measmihî şey’ün fi’l-arzı velâ-fi’s-semâi vehüve’s-semî‘u’l-alîm’ duâsını okursa ona hiçbir şey zarar vermez.”

Ben bu sabah bu duâyı okumuş idim” dedi.

(Tercümesi: İsm-i şerîfi ile beraber yerde ve gökte hiçbir şey zarar vermeyen Allâh’ın adı ile. O (Allah ki) semî ve alîm (her şeyi işiten ve her şeyi bilen)dir. (Hayâtü'l-Hayevân)


Mutfağımız: Sebze Çorbası

Malzemeler: 2 adet patates, 1 adet kabak, 2 adet havuç, 1 adet kereviz (yeşil yaprakları ile birlikte), 1 adet soğan, yarım demet maydanoz, 4 diş sarımsak, yarım çay bardağı zeytinyağı, 1 çay kaşığı tuz, 3 çorba kaşığı un, 1 çay bardağı yoğurt, 1 adet yumurta, 1 çorba kaşığı tereyağı, toz biber, kuru nane, 7 bardak su.

Hazırlanışı: Sebzeler yıkandıktan sonra yemeklik doğranıp bir tencerede yeteri kadar su ile 10 dk. haşlanır. Başka bir tencerenin içinde terbiye hazırlanır: Yağ ve un konup kavrulur, su (tercihan et suyu) ilave edilir. Kaynayınca çırpma teli ile çırpılarak hazırlanan yoğurt ve yumurta ilave edilir. Kaynayınca suyu ile beraber haşlanmış sebzeler ilave edilir. Çorba tanesiz isteniyorsa bu esnada karıştırıcı ile inceltilir. Ezilmiş sarımsak, kuru nane ve kıyılmış maydanoz konur. Tereyağı eritilip toz biber dökülerek ikram edilir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/15.html)
Başlık: Âlim İlmiyle Amel Edendir | “Hepiniz Ailenizden Mes’ulsunuz”
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2017, 23:02:31
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْسَ مِنَّا مَنْ وَسَّعَ اللهُ عَلَيْهِ ثُمَّ قَتَّرَ عَلَى عِيَالِهِ
(قضاعي)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ kendisine bol rızık ve geniş imkân verdiği halde çoluk çocuğuna eli sıkı ve cimri davranan bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

16
Ocak Pazartesi 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/18.png)

Rûmî: 03 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 18 Rebîulâhir 1438

Sultan Üçüncü Murad Han'ın vefâtı, Üçüncü Mehmed Han'ın tahta çıkışı (1595) İran'da Şahlığın yıkılması (1979) • Fırtına

Âlim İlmiyle Amel Edendir

Hz. Ali (radıyallâhü anh) buyurdular:
“Ey ilim sahibleri! Öğrendiğiniz ilimle amel ediniz. Muhakkak ki âlim, öğrendiği ilimle amel eden ve ameli ilmine muvafık düşendir. Öyle topluluklar gelecek ki ilmi öğrenecekler fakat boğazlarından aşağıya (inip kalplerine) geçmeyecektir. Amelleri ilimlerine, gizli yaptıkları aşikâr yaptıklarına aykırı olacaktır.” (Sünen-i Dârimi)


“Hepiniz Ailenizden Mes’ulsunuz”

Bir Müslüman, çoluk çocuğunun rızkını helâlden temin etmeli ve onlara bilmeleri icab eden ilmihâlini; farzları, haram ve helâli vesâir lüzumlu bilgilerini öğretmelidir. Bu ilimlerden çoluk çocuğunu câhil bırakmak büyük vebaldir.

Çocuğunu edepli yetiştirmek, baba için nâfile birçok ibâdetten daha hayırlıdır. Zîrâ baba, kıyâmet gününde çocuğundan mesul olacak ve onlar hakkındaki kusurlarından dolayı cezalandırılacaktır. Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur:

“Kul, dağlar kadar sevapları olduğu halde mîzanda durdurulur. Ailesinin, çoluk çocuğunun haklarına riâyet edip onlara karşı vazifesini yapıp yapmadığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından suâle çekilir. Bunların hepsi amellerinin (sevabını) alıp yok eder, kendisine hiçbir sevap kalmayınca melekler şöyle nidâ eder:

‘Bu, daha dünyada iken çoluk çocuğu tarafından sevapları yiyip bitirilen kimsedir. Bu günde amelleri rehin alınmıştır.” “Kıyâmet gününde kişinin yakasına ilk yapışacak âilesi ve çocuklarıdır. Onu Allâhü Teâlâ’nın huzurunda durdururlar ve: “Ey Rabbimiz, ondan bizim hakkımızı al. Çünkü o bize bilmemiz gereken şeyleri öğretmedi. Bize haram lokma yedirdi. Hâlbuki biz haram olduğunu bilmiyorduk.” derler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Hiç kimse çoluk çocuğunu câhil bırakmaktan daha büyük bir günahla Allâhü Teâlâ’ya kavuşmaz (onun huzuruna çıkmaz).”

“Allâhü Teâlâ kendisine bol rızık ve geniş imkân verdiği halde çoluk çocuğuna eli sıkı ve cimri davranan bizden değildir.”
(İhyâu Ulûmiddin - Şir’atü’l-İslam)

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/16.html)
Başlık: Gusül Abdesti | Sağlığımız: C Vitamini
Gönderen: Mücteba - 11 Şubat 2017, 23:09:40
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ‏ لِكُلِّ شَيْءٍ زَكَاةٌ وَزَكَاةُ الْجَسَدِ اَلصَّوْمُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtı da oruçtur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

17
Ocak Salı 2017

AYIN SAFHASI
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/19.png)

Rûmî: 04 Kânûn-ı Sânî 1432 Hicrî: 19 Rebîulâhir 1438

Ankara'da ekmek vesîkaya bağlandı (1942) • (Irak) Körfez Savaşı başladı (1991)

Gusül Abdesti

Gusül abdesti, ağız, burun ve bütün vücudun yıkanmasından ibarettir. Cünüplükten, hayızdan ve nifastan dolayı gusül (boy) abdesti farzdır.

Gusül abdestinin sünnet veya müstehap olduğu bazı yerler:

1- Cuma, Ramazan ve Kurban bayramı namazları için.

2- Hac ve umre için ihrama girerken, Arefe günü vakfe için.

3- Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye girmek için.

4- Müzdelife ve Mina’da bulunmak için.

5- Günahtan tevbe için.

6- Husûf (ay tutulduğu), küsûf (güneş tutulduğu) zaman ve yağmur duâsı için.

7- Kan aldıran, ölü yıkayan ve baygınlıktan ayılan için.

8- Seferden, yolculuktan gelen veya yeni elbise giyen için.

9- Berat ve Kadir gecesinde gusül almak müstehaptır.

Bir gayr-i müslim erkek cünüp iken, bir kadın hayız veya nifas iken Müslüman olduğunda onlara gusül etmek vaciptir.

Fakat Müslüman olduğunda cünüp değilse gusül etmesi müstehaptır.

SAĞLIĞIMIZ: C vitamini

C vitamininin vücudumuza birçok faydaları vardır: Muafiyeti (bağışıklığı) güçlendirir, vücudu enfeksiyonlara karşı korur, damarları takviye eder. Demir, kalsiyum, A, E ve B vitaminleri olmak üzere diğer bazı vitaminlerin vücuda faydalı olmalarını sağlar. Kalp hastalığı riskini azaltır, karaciğeri korur.

C vitamini, suda çözülür ve vücutta depolanmadığından her gün yeniden C vitaminine ihtiyaç vardır. Vücut bu ihtiyacını C vitamini bulunan gıdalardan karşılar.

C Vitamini:
Kuşburnu, maydanoz, yeşil biber, kırmızı biber, lahana, karnabahar, ıspanak, brokoli, kivi, çilek, portakal, limon, mandalina, kavun gibi sebze ve meyvelerde bulunur.

Sebze ve meyveler kesildikten veya pişirildikten sonra vitamini hızla azalacağından bekletilmeden yenilmelidir. C vitamini bulunan sebzelerin pişirildiği su atılmamalıdır. C vitamininden istifade edebilmek için, sebzeleri ancak pişirilecekleri zaman ayıklayıp kesmeli, az suyla ve çok az pişirerek suyu ile birlikte yemelidir. Vitamin zayi olmamasi için sebze ve meyveler çiğ veya çok az pişirilerek yenilmelidir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2017/1/17.html)
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ihvan - 25 Temmuz 2018, 12:15:33
emeğine sağlık
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ihvan23@hotmail.com - 27 Kasım 2023, 11:35:48
şükran..
Başlık: Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
Gönderen: ihvan23@hotmail.com - 27 Kasım 2023, 11:44:18
şükran